başarıya giden yol - Okullar İçin Web

BAŞARIYA GİDEN YOL
Bir şeyler yazmak geliyor içimden,
Ama ne yazmak, nasıl yazmak…
Nerden başlayıp nerede sonuçlandırmak!..
Kalemi elime aldım,
Derin düşüncelere daldım,
Dünden bugüne öğretmenliğim boyunca ne yaptım?
Nelerden keyif aldım, ne keyifler yaşattım?
Kimlere örnek oldum, kimleri örnek kıldım!..
Öğrencilerim, okulum veliler ve çevreye yönelik,
Hangi çalışmalara imza attım!..
Ne yazacağım belli ama nasıl yazacağım muamma!
Neyse kalemim,
Sen de yardımcı ol bana,
Yaşadıklarımızı dökelim birlikte bu satırlara…
Öğretmenliği tatmadan öncesinden başlamak istiyorum. Ta bir yıl öncesinden…
Üniversite son sınıf, ilk adım, ilk heyecan… Son sınıftayken hocalarımız bizlere kuş uçmaz
kervan geçmez köylerde görev yapacağımızdan bahsederdi de inanmazdık… Kuşun
uçmadığı, kervanın geçmediği yer olur mu diye düşünürdük? Stajlara giderdik. Anfilerde
karşımızdaki grubu yedi-on bir yaş grubu olarak düşünerekten örnek ders anlatımları
yapardık. Bir keresinde hiç unutmuyorum, Osmanlı Devleti’nin Yükselme Dönemi’ni
anlatıyorum. Dersten kaçmak ,isteyen arkadaşlar, bu çılgın Havva Nur yine ne yapacak diye
derse katılıp merakla beni izliyorlardı. O anda inanmıştım iyi bir öğretmen olacağıma, eğitim
çalışmalarımda sağlam adımlar atacağıma… Fatih’in Yükselme Dönemi’ni elimde kalkanlar,
önümde padişah kostümüyle Fatih’i oynayan Şükrü, arkamda Osmanlı topraklarını gösteren
haritalar, karşımda heyecanla beni izleyen öğrencilerim olarak düşündüğüm arkadaşlarım,
mehteranlar mehter marşları, drama ve saltanat oyunlarıyla anlatımımı gerçekleştirirken akıp
giden zamanın farkına varamıyorduk. Birden anfi kapısının çalınmasıyla kendimize geliyoruz.
Gelen dekanımızmış… Hocamıza:
—Burada neler oluyor, diyor:
Hocamız Nurettin Bey :
—Öğrencimiz Osmanlı Devleti’nin Yükselme Dönemini canlandırıyor, diye cevap veriyor.
Dekanımız Abdullah Bey ise:
—Hocam hocam iyi de tüm okulu canlandırmışsınız, sesler binada yankı yapıyor, diyor.
Bizim tarihimiz öyle bir tarih ki bırak bir eğitim fakültesini, tüm dünyayı canlandırıp
ayakta tutmuştur diye düşünürken sıcak bir tebessümle dersi bitiriyorum.
Derken okul bitiyor, sınava giriyoruz ve ilk atama yerim Erzurum ili Horasan ilçesinin
Arpaçayır Köyü… Acaba kuş uçar mı, kervan geçer mi bu diyarlardan diye düşünürken
kendimi buluyorum sınıfımın başında. Okulumuz tek katlı bir köy okuluydu. Sınıflar yetersiz
olduğu için kömürlüğü de sınıf yapmıştık. Okulun boyası, badanası, tamiratı, bakımı, soba
yakmaktan tutunda sınıfların ve bahçenin temizliğine kadar her şey bize bakıyordu… Köylü
cahil, çocuklar bakımsız, maddiyat yetersiz, öğrenciler her şeyden mutlu olabilecek
çocuklardı. Ardını hayal bile edemeden bakabildikleri kadar yeri görebiliyorlardı bu
çocuklar… Velilerle aile planlamasına yönelik sohbetler edip, çocuk sayısını azaltıp
bakımlarını artırmalarına yönelik ikna edici çalışmalar, kız çocuklarını okula göndermeleri
1
için ceza müeyyidesine varan tartışmalarımız oluyordu. Böyle geçip giderken yıllar ,evlilik
zamanı gelmişti benim için. Söz, nişan, düğün derken eş durumu tayiniyle gelmiştim sonunda
çok arzuladığım memleketim olan Rize’ye… Önce Kıbledağı Çağla, ardından Merkez’de
Doğuş Çay İlköğretim Okulu’na çıkmıştı tayinim. Her şey çok değişmişti artık...
O çocuklar, bu çocuklar;
O okul, bu okul;
O veliler, bu veliler;
O çevre, bu çevre;
Neden her şey bu kadar farklıydı?
Farklılık neredeydi?
Yaşam tarzı mı?
Maddiyat mı, yokluk mu?
Kültür mü, cehalet mi?
Rehavet mi, sefalet mi?
Farkındalık mı, farkında olamamak mı?!!
Okulumuz her şeyiyle mükemmel bir okuldu. Yeni açılmış olmasına karşın tüm çalışkan
öğretmenler ve idareciler bir arada toplanmıştı sanki. 2-D sınıfı benim sınıfımdı… Bu
çocuklar benim çocuklarımdı ve bana bakan o güzel gözler her şeyi benimle yaşayacaklardı.
Benimle yol alacak, benimle başaracak, benim sayemde toplumda bir yer kazanacaklardı.
Öğrencilerimle eğitim öğretim çalışmalarını birlikte göğüsleyecek, başarılarımızı birlikte
resmedecek ve el ele vererek hayallerimizi birlikte süslendirecektik. Dersleri işlerken yaratıcı
düşünecek, düşüncelerimiz bizlere keyif verecek, etkinlik ve projelerle derslerimizi
renklendirecektik. Bundan böyle ne yaptım? Nasıl yaptım? Ne sonuçlar elde ettim!..
Öğrencilerimle dersleri işlerken oyunlar oynuyor, konularla ilgili şiirler yazıp şarkılar
besteliyor, yazmış olduğum kısa oyunlarla drama çalışmaları yapıyordum… Bu çalışmaları
ders sırasında, okulda, bahçede, sınıfta her ortamda gerçekleştirebiliyorduk. Sadece sınıflar
değildi eğitim için gerekli olan mekânlar, her yerde ders işlenebilirdi bence… Bu doğrultuda
bulunulan ortamlarda davranışların kontrol edilmesi ve etik olanların kalıcı olması adına
“beni gözlemle projesini” başlatmıştım. Sınıf arkadaşlarından tutunda servis şoförleri, kantin
sorumluları herkes gözlemleyebilecekti çocuklarımı… Gizli kameranın peşinde dolaştığını
fark eden öğrenciler ise davranışlarına çekidüzen vereceklerdi. Kendilerinden emin bir şekilde
başlar dik olacak, her ortamda saygınlık görecek ve birbirlerini örnek alarak
şekillendireceklerdi hamurlarını… Bunun akabinde sınıfımızın ve bulunduğumuz çevrenin
temiz olması için “temiz çevre projesi”ni gerçekleştirdik. Yıl içinde yapmış oldukları
resimler, performanslar ve proje çalışmaları için “resim, performans ve proje sergileri”
yapıyordum. Öğrencilerim bu serginin yılsonunda olması münasebetiyle yapmış olduğu
resimleri büyük bir titizlikle yapıyor, performans çalışmalarına büyük emek veriyor her
şeyden önemlisi başarabileceklerine inanıyorlardı. Bilgi, başarı ve konuşma becerilerini
artırma adına münazaralar, bilgi yarışmaları düzenlemiştim. Münazaralarda cümleler özenle
seçiliyor, hayali mesleklere sahip olunmaya çalışılıyor, düşünceler net bir şekilde ifade
ediliyor, tatmin olunulmayan görüşler ise saygınlıkla irdelenip cevapları aranıyordu. Kitap
okuma sevgisini artırmaya yönelik tiyatrolar, kitap toplama kampanyaları,”evdeki
kitaplığım”, “sen de kütüphaneni oluştur” uygulamalarını gerçekleştirmiştim.Bu sayede
değer verilen kitaplar okunuyor,okunacak kitaplar özenle belirleniyor, kitap sevgisi adım
adım işleniyordu benliklerine…. Başarı ve davranışlarıyla örnek olan çocuklarımız için “altın
çocuklarım”,arkadaşlıkları geliştirme adına “benim en iyi arkadaşım”, okuldaki küçük
çocuklarımıza zarar vermeme, onları sahiplenme için “minik kardeşlerimiz” etkinlikleri
2
yapmıştım. Öğrencilerimde arkadaşlık kavramı farklılaşıyordu. Arkadaşlıklara değer
veriliyor, kardeşler sahipleniliyor, davranışlarda mükemmeliyetçilik yakalanmaya
çalışılıyordu.
Bunun yanında sınıfın da okulun bir parçası olduğunu unutmuyor okulda yürütülen
çalışmalara da yardımcı oluyorduk. Okul çapında yürütülen çalışma ve projelerde elimden
geldiğince destek olmaya çalışıyordum. Gerek Okul Aile Birliği gerekse okul idaresi olarak
okul ve il çapında katıldığımız projeleri büyük bir heyecan ve azimle yürütüyorduk. Okul
Müdürümüzün önderliğinde başlatılan “Okul Dostu Veli Projesini” büyük bir başarıyla
sonuçlandırmıştık. ISO 9001/2000 KYS için tam bir ekip çalışması gösterip belgemizi alıp
bayrağımızı göndere çekmiştik. Bunun gibi birçok çalışmalarda yine ekip ruhuyla hareket
ediyor, en iyiyi ve en güzeli yakalamaya çalışıyor, beraberce elde edilen başarıların hazzını
beraberce tatmaya çalışıyorduk. Böylelikle birlikte hareket etmenin, sıradanlıkları ortadan
kaldırıp , yapılabilecekleri maksimum seviyeye çıkardığını fark ediyorduk. Hiç bir şeyden
tatmin olmuyor liderimizin çabalarını önemseyerek, daha iyiyi yakalamak için keyifle adımlar
atıyorduk. Bizi biz yapan, Doğuş Çay İlköğretim Okulu yapan da bu değil miydi zaten!..
Velilerimizi fazlasıyla önemsiyor, velinin eğitim öğretimin vazgeçilmez bir parçası
olduğunu düşünüyor ve öğrencilerimiz adına yapmış olduğumuz her türlü çalışmalarda
onların da desteğini almaya çalışıyordum. “Veli Ev Ziyaretleri” yapıp öğrencilerimin evdeki
yaşantılarını, aile içi iletişimlerini görmek istiyordum. Öğretmenlerini evlerinde gören
çocuklarımız ne yapacaklarını şaşırıyordu, ziyaretine gidilmeyen öğrenciler ise sabırsızlıkla
bekliyordu. Okulda konuşmaya çekinenlerin dilleri çözülüyordu ev ortamında, güven
geliyordu kendilerine ailelerinin yanında. “Velinin Derse Katılımı” nı sağlıyordum.
Öğretmeninin objektifinden yansıtılan, inanılması güç olan görüntüler, sınıf ortamında bütün
çıplaklığıyla kendini ele veriyordu… Çocuğu adına kabullenilmeyen ifadeler veli tarafından
hemen tasdik ediliyordu. Ailesini derste gören çocuklar ise kısa süreli de olsa davranışlarını
bir düzene sokuyordu. Velilerimizle kahvaltılar düzenliyor, sohbetler ediyor, birbirimizi ve
çocuklarımızı daha iyi tanımaya çalışıyorduk. Ders konularıyla alakalı olarak bilinçli olan,
alanında yeterli olan velilerimize ders anlatımları da yaptırıyordum. Veli toplantılarımızda ve
bireysel görüşmelerimizde fikir alışverişi yapıyor, çocuklarımızın bir adım daha önde olması
için neler yapabileceğimizi birlikte düşünüyor, rehber öğretmenimizin de desteğiyle birlikte
kararlar veriyorduk. Etkinliklerimizden tutun da, oyunlarımıza ve her türlü çalışmalarımıza
bizlere destek veren velilerimizin çocukları, kendilerine güven açısından ve başarı açısından
daha ön saflardaydı diğerlerine göre….
Verilen emeklerin kabul görmesi için çevre faktörünü unutmuyor, öğrenci okul,veli
ve çevre olarak birlikte hareket ediyor ve birlikte şekil alıyorduk. Dışarıdan bize bakan
gözlerin bakış açılarını ve neler görebildiklerini az çok tahmin edebiliyorduk. Fakat bu bakış
zaman zaman doğru açılardan olmasa bile gücümüzü azaltmıyordu. Biz çocuklarımız için
yola çıkmıştık. Kararlı adımlarla ilerliyor, arkamıza bakmadan hızla yol alıyorduk. Sekiz yılın
sonunda Doğuş Çay İlköğretim Okulu öğretmeni olarak ışık veriyorduk etrafımıza. Akın akın
öğrenciler geliyordu kayıt için okulumuza. Bu da doğru yolda olduğumuzun göstergesiydi.
Bu çalışmaların ve bu başarıların asıl kaynağı; sıradan bir öğretmenlikten kurtulup,
esin kaynağı olan bir öğretmen olmayı hedefleyip, başarısızlık korkularını yenip, atalet
durumundan sıyrılıp, bizde var olan yeteneklerimizin bizi götürdüğü yere gitme cesareti
gösterebilmemizdir.Başarı öykülerimizden bahsetmemiz istendi.Bende elimden geldiğince
anlatmaya çalıştım fakat öğretmen için başarının bir öykü olmadığı,öykünün yaşandığı ve
bittiği oysaki öğretmenliğin hayat boyu devam edeceği, vizyonu ve prensibi olan bir
3
öğretmenin ise başarısının daim olacağı kanaatindeyim.Biz eğitimcilerin, elindeki malzemeyi
sahiplenip, onu sevgiyle besleyip özveriyle yoğurduktan sonra ona veremeyeceği şekil yoktur
kanaatindeyim.Şikayetlerimizin ve sorunlarımızın altındaki nedenin ne olduğuna iyi karar
verip ona göre emin adımlar atmalıyız.Öğrencilerimize önce öz kimliğini tanıtmalı, sonra
değerlerini benimsetmeli daha sonra ise
gerekli olan bilgi
ve becerilerle onları
donatmalıyız.Kalemim, müsaadenle yazımı, çalışmalarımı başarılarla sürdürürken bana
yardımcı olan öğrencilerime ithafen yazdığım ve onların ağzından bana yönelen şu dizelerle
bitirmek istiyorum.
2004’ün Eylül ayında tanıştık Doğuş Çay’la
Başka başka okullardan geldik toplandık sınıfımıza,
Şaşkınlıkla birbirimizi süzerken,
Öğretmenimiz girdi sınıfımıza…
Ben Havva Nur Yetgin, öğretmenliğim 4.yılında,
3 yıl çalıştım Erzurum Horasan’da,
Bundan böyle 4 yıl birlikteyiz,
El ele verirsek birçok şeyin üstesinden geliriz…
Çalışmayanı sevmem, başarmak hedefimdir,
Saygı duymak, dürüst olmak en başta ilkemdir,
Dedi öğretmenim ilk günkü heyecanla,
Yola girmiştik artık o anki duygularla…
Ödevlerimiz tam, istenenler yerinde,
Bazı veliler ilgili, bazıları seyrinde,
2 den 3 ‘e geçtik göz açıp kapayınca,
Baktık birde 4 olduk okullar kapanınca…
Gelenlerle sevindik, gidenlerle üzüldük,
Öğretmenimiz kadar bizlerde emek verdik,
Çalışmayanlar gördü yılsonunda karneyi,
Çalışanlar hak etti o en güzel belgeyi…
Önemli günlerde görev almak, cesaretimize güç verdi;
Birçok etkinlik yaptık, dersler hep zevkli geçti,
Sevgiyi, saygıyı, doğruyu, çalışmayı elbette başarmayı;
Öğretmenimiz bizlere büyük bir çabayla öğretti…
“Türk milleti çalışkandır” sözüyle çalıştık,
“Ahlak en güzel erdemdir” sözüyle yol aldık,
“Atam izindeyiz”diyerek bizde yola koyulduk,
Proje ve performans görevlerinde yorulduk,
Gösterilerde rol aldık, öğretmenimizi çıldırttık;
Bazen büyüdük, ülke sorunlarıyla uğraştık;
Durmadan ve azimle 5.sınıf olduk…
Öğretmenimin sözleri hep kulağımda;
“Hayali olmayanın, hedefi olmaz,
Hedefi olmayan hiçbir şey başaramaz,
4
Yolunu çiz, hedefini belirle, istikrarla ilerle;
Tuttuğunu kopar asla vazgeçme,
Doğrularla kardeş ol, yanlış yola yönelme;
Arkadaşını güzel seç, körle yat , şaşı kalkma!..
Köre gözünü açtır, üzüme bak kararma;
Topluma faydalı ol, emeği ziyan etme;
Başkalarına bakıp kimliğini terk etme,
Özüne, geçmişine, tarihine benliğine,
Ailene, sevenlerine, sevdiklerine
Asla ihanet etme!..”
Bugünlere gelinceye dek emek verdiğim tüm öğrencilerimi yanaklarından öpüyor,
başarılarını önce gözlerinde canlandırıp, sonra hayatlarında uygulamaya geçirmelerini diliyor,
geleceğe dönük tüm umutlarını var olan şimdiki güçlerinden almalarını temenni ediyorum…
Sevgi ve saygılarımla…
Havva Nur YETGİN
Doğuş Çay İ.Ö.O
5