İÇİNDEKİLER Önsöz Çeviri Editörleri Önsözü Teşekkür Çeviriye Katkıda Bulunanlar I. GENEL PRENSİPLER 1. Kapalı Redüksiyon, Alçılama ve Traksiyon xi xii xiv xv 1 3 Çeviri: Dr. Serkan Akpancar 2. Multiple Travma 11 Çeviri: Dr. Serkan Akpancar 3. Açık Kırıklar 25 Çeviri: Dr. Serkan Akpancar 4. Ateşli Silah Yaralanmaları 36 Çeviri: Dr. Serkan Akpancar 5. Patolojik Kırıklar 41 Çeviri: Dr. Serkan Akpancar 6. Periprostetik Kırıklar 50 Çeviri: Dr. Serkan Akpancar 7. Ortopedik Analjiezi 63 Çeviri: Dr. Serkan Akpancar II. AXİAL İSKELET KIRIKLARI 8 Genel Omurga 77 79 Çeviri: Dr. Tolga Ege 9 Servikal Omurga 97 Çeviri: Dr. Tolga Ege 10 Torakolumbar Omurga 123 Çeviri: Dr. Tolga Ege III. ÜST EKSTREMİTE KIRIK VE ÇIKIKLARI 11 Klavikula Kırıkları 141 143 Çeviri: Dr. Kenan Koca 12 Akromioklavikular ve Sternoklavikular Eklem Yaralanmaları 150 Çeviri: Dr. Kenan Koca vii viii İçindekiler 13 Skapula Kırıkları 162 Çeviri: Dr. Kenan Koca 14 Glenohumeral Çıkık 172 Çeviri: Dr. Levent Umur 15 Proksimal Humerus Kırıkları 193 Çeviri: Dr. Levent Umur 16 Humeral Şaft Kırıkları 203 Çeviri: Dr. Levent Umur 17 Distal Humerus 214 Çeviri: Dr. Levent Umur 18 Dirsek Çıkığı 230 Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu 19 Olekranon 243 Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu 20 Radius Başı 249 Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu 21 Radius ve Ulna Gövre Kırıkları 257 Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu 22 Distal Radius 269 Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu 23 El Bileği 281 Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu 24 El 305 Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu IV. ALT EKSTREMİTE KIRIK VE ÇIKIKLARI 25 Pelvis 325 327 Çeviri: Dr. Kadir Öznam 26 Asetabulum 344 Çeviri: Dr. Kadir Öznam 27 Kalça Kırıkları 360 Çeviri: Dr. Kadir Öznam 28 Femoral Baş 372 Çeviri: Dr. Atıl Atilla 29 Femoral Boyun Kırıkları Çeviri: Dr. Atıl Atilla 378 İçindekiler 30 İntertrokanterik Kırıklar ix 388 Çeviri: Dr. Levent Umur 31 Subtrokanterik Kırıklar 399 Çeviri: Dr. Levent Umur 32 Femoral Şaft 408 Çeviri: Dr. Levent Umur 33 Distal Femur 420 Çeviri: Dr. Levent Umur 34 Diz Çıkığı (Femoratibial) 429 Çeviri: Dr. Levent Umur 35 Patella ve Ekstansör Mekanizma Yaralanmaları 439 Çeviri: Dr. Kenan Koca 36 Tibia Plato 455 Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu 37 Tibia Fibula Şaft 464 Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu 38 Ayak Bileği Yaralanmaları 476 Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu 39 Kalkaneus Kırıkları 507 Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu 40 Talus 520 Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu 41 Orta Ayak ve Ön Ayak Kırıkları 530 Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu V. PEDİATRİK KIRIK VE ÇIKIKLAR 42 Pediatrik Ortopedik Cerrahi: Genel Prensipler 561 563 Çeviri: Dr. Atıl Atilla 43 Pediatrik Omuz 572 Çeviri: Dr. Serkan Akpancar 44 Pediatrik Dirsek 598 Çeviri: Dr. Tolga Ege 45 Pediatrik Önkol Çeviri: Dr. Serkan Akpancar 645 x İçindekiler 46 Pediatrik El Bileği ve El 660 Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu 47 Pediatrik Kalça 681 Çeviri: Dr. Atıl Atilla 48 Pediatrik Femoral Şaft 690 Çeviri: Dr. Atıl Atilla 49 Pediatrik Diz 698 Çeviri: Dr. Kenan Koca 50 Pediatrik Tibia ve Fibula 727 Çeviri: Dr. Kenan Koca 51 Pediatrik Ayak Bileği 743 Çeviri: Dr. Kenan Koca 52 Pediatrik Ayak 753 Çeviri: Dr. Kenan Koca İndeks 769 ÖNSÖZ Bu kitap Eklem Hastalıkları Hastanesinde çalışan birçok tıp doktorunun emeklerinin ürünüdür. 1980’li yıllardan başlayarak Ortopedik Cerrahi Bölümü haftalık didaktik konu ile ilgili kırıklara ait vaka konferanslarına başlamıştır. Bu konferanslar kıdemli bir üye tarafından sunulan; ilişkili anatomi, kırık mekanizması, radyografik ve klinik değerlendirme, sınıflama ve tedavi seçeneklerini birçok vaka serisi ile aydınlatan kısa konuşmalardan oluşmuştur. Kıdemli üyemiz aynı zamanda konferans ile ilgili kırık konularını hazırlamadan sorumlu olmuştur. Zamanla konuyla ilişkili kırık çalışmaları sonraki çalışmalarımıza ışık tutmuş ayrıca Acil Bölümünde çalışan üyelerimizde bizlere çok faydalı olmuşlardır. Bu orijinal derlemeler, bizler ve iki kıdemli üyemiz Scott Albert ve Ari Ben-Yishay ve editör arkadaşımız Wiliam Green tarafından basıma hazırlanmış ve hastanemiz için eklem hastalıkları ve kırıklar el kitabı oluşturulmuştur. Bu kırıklar el kitabı kısa zamanda çok popüler olmuştur. Bu popülaritesi ikinci baskısının basım ve hazırlanmasına, sonra da Rockwood ve Green’s Erişkin Kırıkları Kitapları eşliğinde de üçüncü baskısı oluşturulmuştur. Dördüncü baskı ile Kırıklar El kitabının güncel hale getirilmesi sağlanmıştır. Biz sizlere bu kitabımızı gittikçe büyüyen ve pahalı hale gelen bir kitap yerine cep-boyutu olarak tutmaya çalıştık, daha da önemlisi kırıklı hastada ve ilişkili yaralanmalara yaklaşımda kapsamlı, kullanışlı temel bilgiler vermeye çalıştık. Umarız bu kitab kullanıcılarına günlük kırık tedavisi pratiğinde faydalı olur. Kenneth A. Egol, MD Kenneth J. Koval, MD Joseph D. Zuckerman, MD xi 1 Kapalı Redüksiyon, Alçılama ve Traksiyon Çeviri: Dr. Serkan Akpancar KAPALI REDÜKSİYON PRENSİPLERİ Kapalı redüksiyon gerektiren; yumuşak doku travmasının mini- mize edilmesi gereken ve hasta konforunun muhafaza edimesi gereken deplase kırıklarda uygulanır. Splint yumuşak dokuya zarar vermemeli. Bütün kemik çıkıntıları pamukla desteklenmeli. Hasar sonrası şişmeye izin vermeli. Başarılı fiksasyon için yeterli analjiezi ve kas gevşemesi önemli. Kırıklar kırık mekanizmasının tersi yönünde axial traksiyonla redükte edilmeli. Ekstremite uzunluğunun sağlanması, rotasyon ve angülasyonunun düzeltilmesine dikkat edilmeli. Redüksiyon manevraları bazı lokalizasyonlar için özellik taşır. Kırık üzeri ve altındaki ekstremite immobilize edilmelidir. Üç nokta teması ve stabilizasyonu, çoğu kapalı redüksiyonda önemlidir. GENEL SPLİNT (ATEL) TEKNİKLERİ Splintler önceden hazırlanmış yada özel yapım olabilir. “Bulky” jones Alt ekstremite splintidir. Genellikle ayak, ayak bileği kırıklarında uygulanır; dize kadar yumuşak pamuk veya bol dolgu malzemesi bulundurduğundan hasar sonrası şişmeye izin verir. Splint medial ve lateral malleolu saracak şekilde posterior veya u şeklinde kalın tabaka halinde uygulanmalıdır. Ekstremite hasarın proksimalinden distaline doğru desteklenmelidir. Sugar-tong splinti Dirseği çevreleyecek şekilde üst ekstremite ön kol kırıklarında ön kolun volar ve dorsal tarafından uygulanan U splinttir. Coaptation splinti Üst ekstremitede humerus kırıkları için kullanılan kolun medial ve lateral yüzünden uygulanan dirseği çevreleyen omuz üzerini örten U şekilli splinttir. Unlar oluk splinti Volar/dorsal el splinti 3 4 Kısım I Genel Prensipler ŞEKİL 1.1 Sugar–tong flaster splinti dirsek ve ön kolu sarar ve etrafı gazlı bez bandajı ile desteklenir. Metokarpofalangeal eklemlerin dorsal yüzeyinden kırık hattının volar yüzeyine doğru genişler (Bucholz RW, Heckman JD, CourtBrown C, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). Başparmak spica splinti Posterior tabaka (ayak bileği); U şekilli splintle beraber veya tek başına Posterior tabaka (kalça) Diz sabitleyici Servikal boyunluk Pelvik kuşak Genel alçılama teknikleri, özel alçı ve atel tesbit metotları için ottawa universitesi web sitesini ziyaret ediniz. www.med.uottawa.ca/ procuders/cast/ ALÇILAMA Semirijit immobilizasyonun basınç ve deri komplikasyonların- dan uzak tutması hedeflenmiştir. Şişme ve yumuşak doku komlikasyonlarına yol açan akut kırık- larda kötü bir seçim olabilir. Pamuklama: Distalden proksimale doğru katlar birbirinin %50 sini aşacak, minimum iki kat olacak ve kemik çıkıntılarına (fibular baş, malleol, patella, olekranon) extra pamuk olacak şekilde yapılmalıdır. Flaster: Soğuk su donma zamanını geciktirir. Sıcak su deride yanık oluşturabilir. Oda sıcaklığı tercih edilir. 6 –inç genişlik kalça için z 4-6 inç genişlik bacak için z 4-6 inç genişlik kol için z 2-4 inç genişlik ön kol için Fiberglas z Zor donar fakat nem ve kırılmaya karşı daha dayanıklıdır. 2 Multiple Travma Çeviri: Dr. Serkan Akpancar Dünya çapında yüksek enerjili travma; 18-44 yaş arası grupta en sık ölüm sebebidir. Künt travma 34 yaş üzeri grupta %80 mortalite ile sonuçlanır. 1990’lı yıllarda yüksek enerjili travmaya sekonder ölüm ve sakat- lık sonucu günlük 75 bilion dolar zararla sonuçlanmıştır. Buna rağmen uluslararası araştırma giderlerinin %2’sinden azını travma araştırmaları almaktadır. Politravmalı hastalar aşağıda tanımlanmıştır Hasar ciddiyet skoru >18 Hemodinamik instabilite Koagülopati Kapalı kafa travması Pulmoner hasar Abdominal hasar TRİYAJ ALANI Tedavi Öncelikleri Havayolu ve ventilasyon değerlendirilmesi ve kontrolü Sirkülasyon ve perfüzyon değerlendirilmesi Hemoraji kontrolü Hastayı kurtarma Şok yönetimi Kırık stabilizasyonu Hasta transportu TRAVMA ÖLÜMLERİ Travmaya bağlı ölümler üç şekilde ele alınır 1. Ani: Genellikle ciddi beyin hasarı, kalp problemleri, aort ve geniş organ hasarlarında oluşur. Devlet sağlık önlemleri ve eğitimi tarafından güvenlik için kask kullanımı, yolcu emniyet tedbirleri için yükümlülükler belirtilmiştir. 2 Erken: Travmadan birkaç ssat sonra gerçekleşir genellikle intrakraniyal kanama, hemopnömotaraks, dalak rüptürü, karaciğer lase11 12 Kısım I Genel Prensipler rasyonu, kan kaybına yol açan önemli multipl travmalar sonucu oluşur. Bu tür travmalarda hız, koordinasyon, I. derece travma merkezlerindeki tanımlayıcı tedavi çok faydalıdır. 3. Geç: Travmadan günler, haftalar sonra sepsis, emboli ve multipl organ yetmezlikleri sonucu oluşur. 4. Mortalite hasta yaşı ile ilişkilidir (Şekil 2.1). ALTIN SAATLER Ciddi travması olan hastada travma merkezine hızlı transport, doğru değerlendirme ve tedavi için gereklidir. Multipl travmalı hastada yaşam şansı, ciddi şekilde tedavisi baş- lanmazsa 1. saatin sonunda hızlı şekilde düşer, kalan her 30 dakikada mortalite üç kat artar. EKİP Multipl travmalı hastanın travma yönetiminde ortopedi doktoru kritik rolü oynar. Travma takımı hasta tedavi ve değerlendirilmesinde ekip kaptanı genel travma cerrahıdır. Ortopedik olarak bütün muskulosketal travmaları değerlendir- me, kemik stabilizasyonunu sağlamak, şok ve hemorajinin tedavisinde travma cerrahları ile beraber hareket etmek önemlidir. Uzun kemik intramedüller çivileme Pelvik internal ve eksternal fiksasyon Açık yaraların tedavisi Splintleme Traksiyon DCO (ortopedik hasar kontrolü) RESUSİTASYON ABCDE: Hava yolu, solunum, dolaşım, yetmezlik, expojur (açığa çıkarma) HAVA YOLU KONTROLÜ Üst hava yolu açıklığı gözlemlenmelidir. Yabancı cisimler ve sekresyonlar temizlenmelidir. Gereklilik halinde nazal, endotrakeal, hava yolu açılmalı, gerekli görüldüğünde trakeostomi dahi açılmalıdır. Hasta servikal omurga travması yönünden sorgulanmalıdır. Hastalar hava yolu yoksunluğundan ziyade ilişkili ciddi servikal omurga hasarından ölebilirler. Axial traksiyon gibi yumuşak manevralar nörolojik birliktelik olmazsa, güvenli entübasyona yardımcı olurlar. 3 Açık Kırıklar Çeviri: Dr. Serkan Akpancar Açık kırık; Deri ve altındaki yumuşak dokunun kırılmasına yol açan ve hematom’la direkt ilişkili osseöz bozulma olarak tanımlanmıştır. Bileşik (Compound) kırık aynı hasar sonucu oluşur fakat eskidir. Açık kırıklı hastaların 1/3’ü multipl’dir Aynı ekstremite segmentinde kırık ve herhangi bir yara varlığında aksi ispatlanana kadar açık kırıktan şüphelendirmelidir. Açık kırıkta oluşan yumuşak doku hasarının üç önemli sonucu vardır. 1. Yara ve kırığın dış ortamla ilişkisinden dolayı kontaminasyon riski mevcuttur 2. Yumuşak dokuda ezilme, sıyrık ve devaskülarizasyon enfeksiyon duyarlılığını arttırır 3. Yumuşak doku bütünlüğünde bozulma kırık immobilizasyon metodunu etkileyebilir ayrıca etraftaki yumuşak dokunun bozulması) kırık iyileşmesinde bozulma (örneğin osteoprogenitör hücrelerde) ve fonksiyon bozukluğuna ayrıca kas, tendon, sinir, vasküler, ligament veya deri hasarına yol açar. HASAR MEKANİZMASI Açık kırıklar sert bir kuvvet tarafından oluşur. Etki eden kinetik enerji (0, 5 mv2) yumuşak doku ve osseöz yapılarda dağılır (Tablo 3. 1). TABLO 3.1 Hasar Mekanizması ile İletilen Enerji Hasar Enerji (ft-Ib) Engelden düşme Kayak kazası Yüksek hızlı ateşli silah yarası (basit füze) 20-mph çarpma hasarı (çarpmanın aynı hedefe fikse olduğu farz edilir) 100 300-500 2000 100000 Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rackwood and Green’s Fractures in Adults, 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 2006’dan alınmıştır. 25 26 Kısım I Genel Prensipler Kemik deplasmanın boyutu, yumuşak doku hasarı derecesi ve uygulanan kuvvetle orantılıdır KLİNİK DEĞERLENDİRME 1. Hasta değerlendirmesi ABCDE’ile başlar: Hava yolu, solunum, dola- şım, yetmezlik ve expojur (açığa çıkarma). 2. Başlangıç resüsitasyonu ve hayatı tehdit eden hasar değerlendiril3. 4. 5. 6. 7. mesi. Baş, göğüs, abdomen, pelvis ve omurga hasarı değerlendirilmesi Bütün extremiteler değerlendirilir. Hasarlı organın nörovasküler durumu değerlendirilir. Deri ve yumuşak doku hasarı değerlendirilir: Eğer operasyon planlanmış ise yarayı acil seti ile değerlendirme hem limitli değerlendirme sağlar hem de kontaminasyon ve hemorajiyi arttırır. Görülebilen yabancı cisimler acil odalarında steril şartlarda çıkarılabilir. Cerrahi için gecikme söz konusu ise; yara yerlerindeki dışarı çıkışı değerlendirmek için acil dolabındaki steril solüsyonlarla yara irrigasyonu yapılabilir. Eklemlere gerektiğinde izotonik ile steril enjeksiyon yapılabilir. Gerekli radyografileri inceleyerek iskeletsel hasarlar değerlendirilir. KOMPARTMAN SENDROMU Açık kırıklar kompartman sendromu gelişimine yol açmamakla birlikte özellikle ciddi künt travma ve crush injury’de kompartman sendromu görülür. Ciddi ağrı, his azalması, parmaktaki pasif gerginliğin ve ekstremite tonusunun azalması tanıda ip uçlarıdır. Ciddi olarak şüphelenilen veya bilinci kapalı hastada kompartman basıncının klinik setlerle monitöritasyonu önemlidir. Kompartman basıncın 30 mm Hg üzerine çıkması tanıda şüphelendirir. Bununla beraber diastolik basıncının 30 mm Hg olması kompartman sendromunu gösterir. Acilen fasyatomi yapılmalıdır. Kas-sinir iskemi ve hasarı irreversible ise distal puls uzun süre devam eder. VASKÜLER HASAR Ayak bileği brakial göstergeler (ABG), vasküler birlikteliğe ait iz- ler varsa gözlemlenmelidir. 36 Kısım I Genel Prensipler 4 Ateşli Silah Yaralanmaları Çeviri: Dr. Serkan Akpancar BALİSTİK Düsük hızlı (>2000 ft/saniye): Bütün tabancalar Yüksek hızlı (>2000 ft/saniye): Askeri ve çoğu av tüfekleri Ateşli silah yaralanmaları gücü 1. Chote (atış paterni) 2. Silahın doldurulması (saçmaların büyüklüğü) 3. Hedefin uzaklığı ile ilişkilidir. ENERJİ Kinetik enerji (KE); Hareket eden objenin kütlesi ve hızının kare- si (v2) ile orantılıdır ve KE = 1/2 mv2 ile formülize edilir. Mermiden hedefe iletilen enerji 1. Merminin çarpma esnasındaki enerjisi (çarpma enerjisi) 2. Dokudan çıktığı andaki enerji (çıkış enerjisi) 3. Hedeften enine gecerken ki tutumu: düşme, deformasyon ve parçalanma ile ilişkilidir. DOKU PARAMETRELERİ Merminin yara potansiyeli; Kalibre, kütle, hız, menzil, nitelik, di- zayn ve aynı zamanda hedef dokunun durumuna bağlıdır. Kurşunun yol açtığı yaranın derecesi çıktığı dokunun özgül ağır- lığına bağlıdır; yüksek özgül ağırlık = Daha büyük doku zararı Kurşun yüksek hızından dolayı yüksek kinetik enerjiye erişir. Girdiği alan küçük, küçücük alandaki anlık vakum yumuşak dokuda şok dalgası oluştururarak etnaftaki deri, giysi gibi cisimleri yaraya çeker. kurşunun hedef dokuda geçtiği yerde kalıcı boşluk oluşur. Kalıcı boşluk küçük olur ve dokular ezilir (Şekil 4.1). Gecici kavite (koni şeklinde boşluk), uygulanan kinetik enerjinin gergin yarada dağılması sonucu oluşur (örneğin şok dalgası). Bo36 37 Bölüm 4 Ateşli Silah Yaralanmaları Geçici kavite Kalıcı kavite Sonik dalga ŞEKİL 4.1 Hasarlı dokuda iki alan; Geçici ve kalıcı kavite. Kalıcı kavite kurşunun boyutu ile ilişkilidir ve hücre nekrozu sonucu lokalize bir alan şeklinde oluşur. Geçici kavitasyon dokunun laterale yer değiştirmesine sebep olur . Şok dalgası ölçülebilir ama dokuda hasara yol açmaz (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rackwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 2006’dan alınmıştır). yut ve genişliği yüksek veya düşük enejili yaralanmaların ayrımının yapılmasını sağlar. Gazlar sıkıştırılabilir iken sıvılar sıkıştırılamazlar. Bu yüzden göğüs bölgesindeki penetran silah yaralanmalarının hava dolu boşluklarda etkisi destrüktif olur. Oysa sıvı dolu yapılarda benzer yaralanmalarda şok dalgası dağılımı önemli anlık boşluklara yol açar. Bu destrüksiyon olan alandaki kurşun geçiş bölgesinin uzak bölgelerinde de yumuşak doku hasarı yapabilir. KLİNİK DEĞERLENDİRME Başlangıç travma değerlendirmesi ve yönetimi (2. bölüme bakı- nız) ateşli silah yaralanmalarının spesifik değerlendirmesi, hasar lokalizasyonu hastaya göre çeşitlilik arz eder. Dikkatli nörovas- 5 Patolojik Kırıklar Çeviri: Dr. Serkan Akpancar TANIMLAMA Patolojik kırık, invazif bir hastalık veya destrüktif bir hadise son- rası kemiğin normal bütünlük ve dayanıklılığının bozulmasıdır. Sebepler; neoplazm (primer tümör veya metastatik hastalık), nekroz, metabolik bozukluk, kullanmamak, enfeksiyon, osteoporoz veya iyatrojenik sebepler (cerrahi sonrası vs.) Benign tümörlerde kırıklar çok yaygındır. Genelde kırık öncesi asemptomatiktir. Önceki nokturnal semptomlar nadirdir. Çocuklarda çok yaygındır. z Humerus z Femur z Tek taraflı kemik kisti, non-ossifiye fibroma, fibröz displazi, eozinofilik granülom yaygın predispozan faktörlerdir. Primer malign tümörler Bunlarda çok yaygın değildir. Osteosarkom, ewing sarkomu, kondrosarkoma, malign fibröz histiositom, fibrosarkom örnekleridir. Radyasyonun indüklediği sonradan oluşan osteonekroz sonucu oluşabilir (ewig sarkomu, lenfoma). Genç hastalarda agresif lezyonlarla ortaya çıkan primer tümörlerden şüphelenilir; z Marjini seçilemeyen (geniş geçiş zonu) z Matriks yapımı z Periost reaksiyonu Hastalar genelde kırık öncesi özellikle geceleri ağrı hissederler. Patolojik kırık komplikasyonu oluşur. Fakat bu uzuv kurtarmayı etkilemez. Lokal rekürrens yüksektir. Altta yatan şüpheli lezyonları olan veya olası hikayesi olan kırıklı hastada değerlendirme ve biopsi yapılmalıdır. Fiksasyon öncesi özellikle primer karsinom hikayesi olanda soliter destrüktif lezyonlar biyopsi ile değerlendirilmelidir. 41 42 Kısım I Genel Prensipler YARALANMA MEKANİZMASI Patolojik kırıklar minimal travma veya normal aktivite esnasında oluşurlar. Alternatif olarak patolojik kırıklar yüksek enerjili travma sonrası kırığa predispoze bölgede oluşabilir. KLİNİK DEĞERLENDİRME Hikaye: Kırıklı hastada patoloik kırıktan aşağıdakilerinden bazıla- rını içeriyorsa şüphelenmeliyiz; Normal aktivite veya minimal travma Kırık hattında normalden çok ağrı Bilinen primer malignite veya metabolik hastalık olan hastalar Multipl kırık hikayesi Sigara veya çevresel karsinogenez maddelere expojur (açığa çıkarma) gibi risk faktörleri Fiziksel değerlendirme: Standart olarak normal kırık için yapılan değerlendirmenin yanında; kırık hattında yumuşak doku kitlesi veya lenfonedopati, troid nodülleri, meme kitleleri, prostat nödülleri, rektal lezyonların aynı zamanda diğer ağrılı lezyonların olası kırıkların ekarte edilmesi açısından değerlendirilmesi gerekir. LABORATUVAR DEĞERLENDİRMESİ (TABLO 5.1) Komplet kan hücresi sayımı (CBC), ayırt edilen kırmızı kan hüc- resi indeksi, preferik smear yapılması Eritrosit sedimatasyon hızı (ESR) Biyokimyasal panel: Elektrolitler, kalsiyum, fosfat, albumin, globo lin, alkalen fosfataz Üriner analiz Gayta tetkiki Serum ve üriner protein elektroforezi (SPEF, UPEF) olası multipl myelomu ekarte etmek için kullanılır. 24 saatlik üriner hidroksiprolin pagets hastalığını dışlamak için kullanılır. Spesifik testler: Troid fonksiyon testleri (TFTS), karsino embriyojenik antijen (CEA), paratroid hormon (PTH), prostat spesifik antijen (PSA) RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Düz radyografiler: Bütün kırıklarda olduğu gibi kırık altındaki ve üstündeki eklem değerlendirilmelidir. Tam olarak uzunluk ölçü- 50 Kısım I Genel Prensipler 6 Periprostetik Kırıklar Çeviri: Dr. Serkan Akpancar TOTAL KALÇA ARTROPLASTİSİ Femur Şaft Kırıkları Epidemiyoloji İntraoperatif: Sementli ve sementsiz komponentler dahil %08 ile %2,3 insidansı vardır. Postoperatif: %0,1 insidansı vardır. Sementsiz komponentlerde %2,6 ile %4 arasında daha sık olarak sementsiz revizyonlarda %21 oranında görülür. Mortalite yaşla ilişkilidir ve 70 yaş üzeri sıktır. Erkeklerde fazla görülür (%2,1 erkekler, %1,2 kadınlar) Risk Faktorleri Osteopeni: Osteoporoz veya osteolizise sekonder kemik kaybı Romatoid artrit Açık redüksiyon, internel fiksasyonu (ARiF) Takiben Total kalça artroplastisi Kortikal defektlere sekonder stres faktörleri Revizyon cerrahisi Yetersiz implant bölgesi hazırlanması: Yetersiz rimerizasyon ve dirilizasyon ile beraber geniş implant birlikteliği Perikapsüller patoloji: Skarlı kapsül ve yetersiz gevşetme intraoperatif kırıkla sonuçlanabilir. Loose komponenti: femoral loose komponenti periprostetik femur kırıklarının %33’ünden sorumludur. Cerrahi Prensipler (Revizyon Cerrahisi Esnasında Peripostetik Kırıktan Kaçınma) Uzun stemli protez tercih edilir, defekten öteye kemik çapının iki katı uzunluğunda köprü kullanılır. Defekt kemik greft ile doldurulur. Plak ve allogreft desteği ile desteklenir. Femur nötral eğim açısının anterolateraline kortikal pencere yerleştirilir. Kortikal pencere kemik çapının %30’unun altında bırakılır. Dirilizasyon ve rimerizasyon için uygun başlangıç noktası kullanlır. 50 51 Bölüm 6 Periprostetik Kırıklar Bethea ve ark. Johansson ve ark. ŞEKİL 6.1 Johansson sınıflaması şematik gösterimi. Sınıflama Johansson (Şekil 6.1) Tip I: Medüler kanalda; protezin uç noktasında stemin kalan Tip II: Tip III kısmının proksimalinde kırık oluşması Distal kanalda stemin çıkması ile sonuçlanan, stem distalinin ötesinde kırık oluşması Protez alt ucunun distalinde kırık oluşması Cooke ve Newman (bethea ve arkadaşlarının modifikasyonu) Stem bağlantılarında patlama tarzı kırık oluşması, Tip I Tip II Tip III Tip IV kırık paterni anstabil, protez gevşemesi sıklıkla vardır. Stem etrafı oblik kırıklar; fraktür patterni stabil, ama protez gevşemesi sıklıkla mevcuttur. Stem distalinde transvers kırık oluşumu, kırık anstabil ve prostetik fiksasyon genellikle yetersizdir. Protez distalinde kırık oluşması, kırık anstabil ve prostetik fiksasyon genellikle yetersizdir. Amerikan Akademisi Ortopetik Cerrahi Sınıflaması (Şekil 6.2) Bu sınıflama femuru 3 ayrı bölüme ayırır. I Bölüm: Proksimal femur trokanter minör alt genişliğinin distali II Bölüm: Femur: I. bölümün 10 cm distali III Bölüm: II. bölümün geriye kalan distal kısmı Tip I: İntertrokanterik çizginin proksimalinde genellikle kalça dislokasyonuna yol açan kırık Tip II: Trokanter minörün alt genişliğinde vertikal veya spiral genişleme yapmayan yarık oluşması Tip III: Trokenter minörün alt genişliğini genişleten II. bölümünden öteye geçmeyen vertikal veya spiral yarık 7 0rtopedik Analjiezi Çeviri: Dr. Serkan Akpancar FARMAKOLOJİ-İLAÇ SINIFLARI Lokal anestezikler Vazokonstörktörler Opioidler Sedatifler (benzodiazepinler) Diğerleri LOKAL ANESTEZİKLER Temel fonksiyon Bu ilaçlar axonlarda voltaj-kapılı sodyum kanallarının kapatarak aksiyon potansiyelini önleyerek etkilerini gösterirler. Lokal etki Blok, yüksek frekansla uyarılan küçük, myelinli fbirillerde daha etkilidir. Motor ve proprioseptiflif fibrillerden daha sensitif olan ağrı ve ısı fbirilleri basınç fibrillerinden daha sensitiftir. Toksite Santral sinir sistemi (CNS) z İntravenöz absorbsiyon veya injeksiyon sonucu yüksek plazma seviyelerinde oluşur. z İnhibitör yolakları inhibe ederler, buda eksitatör kompanentlerin inhibe edilmemesine yol açar. z İşaret ve semtomlar; diziness, dil uyuşukluğu, nistagmus, nöbetler (tonik, klonik). Kardiyovasküler depresif etkiler. z Zayıf kontraksiyon ve arteriolar dilatasyon meydana gelir. z Yüksek dozlar tedavisi zor olan ventriküler fibrilasyona yol açar. %20 intralipit ciddi kardiyotoksiteyi ters çevirmek için kullanılır. Nörotoksite z Yüksek konsantrasyonlarda direkt periferik sinir liflerine zarar verir. Lidokain: Hızlı, potant, yüksek penetrasyon Kısa etkili 63 64 Kısım I Genel Prensipler Genlilkle lokal anestezik olarak kullanılmakta birlikte rejyonel, spinal, epidural anestezide kullanılır. Bubivakain: yavaş etkili, potant Lidokainden uzun etkili Konsantrasyonu değiştirilerek motor ve sensorinöral blok yapılabilir. Kardiotoksitesi yüksektir Ropivakain Bubivakin güvenli versiyonudur. Aynı analjiezik karakterde fakat ciddi kardiotoksite insidansı küçüktür. Yaygın olarak kullanılan lokal anesteziklern maximal dozları Lidokain: 5 mg/kg (eger epinefrin ile kombine edilirse 7 mg/kg) z Hesaplama örneği Yüzde konsantasyonu x 10 = mg 1 mL ilaç %1 lidakain = 10 mg 1 mL lidokain z 30 kg çoçukta epinefrin içermeyen %1 lidokain 10 mg/mL lidokain 5 mg /kg x 30 kg = 150 mg izin verilir. 150 mg/10 mg /mL = 15 mL %1 lidokain Bubivakain: 1,5 mg/kg (3 mg/kg epinefrinle beraber) VAZOKONSTRÜKTÖRLER Uzun süreli blokaja izin verirler (kan akışı azalarak, ilaç daha az alana yayılır). Kan kaybını azaltırlar. Epinefrin Yagın olarak 1/200000 dilüe kullanılır. Dijital blok, bier blok, ayak bilegi bloğunda kullanılmamalıdır. Akılda tutulması gereken epinefrinin kullanılmaması gereken yerler; burun, penis, parmaklar, ayak parmakları Fenilefrin bazen spinal anesteziden kullanılabilr. OPİOİDLER Afyon tohumundan elde edilir, papaver somniferum Morfin ve kodein direkt bitkiden; diğerleri sentezdir. CNS içerisinde spesifik reseptörlere (μ, δ, κ) bağlanarak etki gös- terirler. μ reseptörü analjiezik etkiden sorumlu reseptördür. Etki hem presinaptik hemde postsinaptiktir. 8 Genel Omurga Çeviri: Dr. Tolga Ege EPİDEMİYOLOJİ Her yıl tedavi gerektiren ortalama 11000 yeni spinal kord yara- lanması oluşmaktadır. Vertebral kolon yaralanması appendikuler iskelet yaralanmasın- dan daha nadir görülmekte ve omurga kırıkları tüm kırıkların %6’sını oluşturmaktadır. Vertebra kırıklarının %15 ila 20’sine birden fazla devamlılık göstermeyen seviyelerde oluşabilir. Travmatik spinal kord yaralanmalarının %50’sinden fazlası motorlu taşıt kazalarında oluşmaktadır. Spinal kord yaralanmalı hastalarda, hastanede kalış esnasındaki genel mortalite oranı %17’dir. Travma hastalarının ortalama %2 ile 6’sında servikal omurga kırığı gelişmektedir. Vertebral kırık geçiren hastalarda erkek kadın oranı 4:1’dir. Her bir spinal kord yaralanması geçiren bir hasta için ömür boyu gereken sağlık harcamalarının tahmini toplamı 630000 ile 970.000 dolar arasında olup sadece birleşik devletler için yıllık toplam maliyet. 7. 74 milyar dolardir. ANATOMİ Spinal kord atlas (C1) seviyesinde kanalın %35’ini alt servikal ve torakolomber bölgelerde ise %50’sini işgal etmektedir. Kanalın geri kalan kısmı ise epidural yağ dokusu, serebrospinal sıvı ve durameter ile kaplanmıştır. Konus medullaris, spinal kordun kaudal sonlanımını ifade etmektedir. Sakral ve koksigeal myelomerleri içermektedir L1 Vertebra gövdesinin ve L1-2 intervertebral diskinin arkasında bulunmaktadır. Kauda equina (literatürde “at kuyruğu” olarak da ifade edilmektedir), lumbosakral myelomerlerin motor ve duyusal köklerini içermektedir. Bu köklerin yaralanma ihtimali, daha geniş kanal çapı ve spinal kord gibi gerilmeye daha az maruz kalmalarından dolayı daha düşüktür. Dahası motor sinir kökleri yaralanma açısından, medullaris spinalis ve beyindeki üst motor nöronlara göre daha dayanıklı olan alt motor nöronları içermektedir. 79 80 Kısım II Axial İskelet Kırıkları Refleks arkı, çıkan ve inen beyaz madde aksonlarını içermeden fonksiyon gösterebilen basit bir duyu motor yolağıdır. Anatomik ve fizyolojik olarak sağlam bir spinal kord seviyesi mevcut seviye üzerinde bir disfonksiyon oluşsa bile fonksiyonel bir refleks arkı sergileyebilmektedir. YARALANMA MEKANİZMASI Spinal yaralanmaların oluş mekanizmalarındaki en önemli ve te- mel problem aynı yaralanma mekanizmasının farklı morfolojik yapıda yaralanma oluşturması; benzer morfolojik yapıdaki yaralanmaların da farklı yaralanma mekanizmaları ile oluşabilmesi, kafanın hareket paterninin travma tipini belirlemede tahmin edilemez olduğudur. Nöral dokunun hasarlanma derecesini belirlemede yaralanma gücünün değişik karakteristikleri tanımlanmıştır. Bunlar; güç uygulamasının oranı, nöral doku kompresyon derecesi ve nöral doku kompresyon süresidir. Primer Yaralanma Primer yaralanma mekanik güçlerce meydana gelen fiziksel doku yaralanma miktarını göstermektedir. Kontüzyon: Bu ani, deplase olmuş yapılarca oluşturulan kompresyon primer olarak santral yapıları etkilemekte, böylece majör nöral defisitlerin çoğundan sorumlu olmaktadır. Kontüzyon yaralanmaları potansiyel olarak geri dönüşlüdür, bununla birlikte geri dönüşümsüz nöral yaralanmalar vasküler yaralanma ve intramedüller hemoraji ile olmaktadır. Kompresyon: Yaralanma spinal kanalın azalmış olan çapı ile oluşur. Burst yaralanmaları ve epidural yaralanmalarda olduğu gibi spinal kolonun translasyon veya angulasyonu ile oluşabilir. Yaralanma; Aksonal akımı engelleyen mekanik deformasyon ile, Nörolojik yapıların iskemisi ile sonuçlanan spinal vaskularitenin kesilmesi ile oluşmaktadır. Gerilme: Yaralanma, longitudinal traksiyon ile oluşmaktadır (örn: fleksiyon-distraksiyon yaralanmasında olduğu gibi). Yaralanma tensil distorsiyon sonrası gelişen aksonal ve kapiller yetmezliğe bağlı olarak oluşmaktadır Laserasyon: Bu durum mermi çekirdeği ve deplase kemik parçaları gibi penetran yabancı cisimlerce oluşmaktadır. Sekonder Yaralanma Sekonder yaralanma fiziksel doku yaralanması sonrası başlayan biyolojik yanıta bağlı olarak gelişen ek nöral doku yaralanmasını ifade etmek- 9 Servikal Omurga Çeviri: Dr. Tolga Ege EPİDEMİYOLOJİ Servikal omurga yaralanmaları genellikle motorlu taşıt kazaları (%45) ve yüksekten düşme (%20) gibi yüksek enerjili mekanizmalara sekonder görülür. Daha nadir olarak, servikal omurga yaralanmaları en çok Amerikan futbolu ve dalma olmak üzere atletik olaylarda (%15) ve şiddet eylemleri sonucu (%15) görülür. Nörolojik yaralanma servikal omurga kırığı olan hastaların %40’ında görülür. Spinal kord hasarı üst servikalden çok alt servikal omurga kırık ve dislokasyonları ile ilişkilidir. Travma hastalarının yaklaşık %2 ile %6’sında servikal omurga kırığı görülür. Spinal kord yaralanmalarının yarısından fazlasında servikal bölge etkilenir. Fokal nörolojik defisit görülen travma hastalarının %20’sinde ilişkili spinal kırık bulunmaktadır. Spinal kord hasarı üst servikalden çok alt servikal omurga kırık ve çıkıkları ile ilişkilidir. ANATOMİ Atlas, birinci servikal vertebradır, gövdesi yoktur. İki geniş lateral çıkıntısı kafatası ile vertebral kolon arasındaki yük taşıyan artikülasyonlardır. Normal kranioservikal stabilitenin sağlanmasında tektoral membran ve alar ligaman anahtar role sahiptir. Anterior tüberkül atlasın transvers ligamanı ile C2’nin odontoid prosesine yakın tutulur (Gray’s Anatomy). Total boyun fleksiyon ve ekstansiyonunun yaklaşık %50’si oksiput ve C2 arasında görülür, oksiput-C1 de 25° ve C1-2 de 20°’dir. Vertebral arter foramen transversiumdan ve C1 ile oksiput arasından geçer, C1 halkasının superior yüzünde bir alçalma yapar. Bu belgede kırıklar yaygındır. Axis ikinci servikal vertebradır, odontoid prosesi (dens) de içeriğinden servikal vertebralar arasında en geniş gövdeye sahiptir. 97 98 Kısım II Axial İskelet Kırıkları ORTA LİGAMENTÖZ KOMPLEKS LİGAMENTÖZ KOMPLEKS Faset Kapsülleri İnterspinöz Kompleks • Posterior Longitudinal Ligaman. • Annulus Fibrosus ORTA LİGAMENTÖZ KOMPLEKS • Anterior Longitudinal Ligaman. • Annulus Fibrosus ANTERİOR KOLON ORTA KOLON POTERİOR KOLON ŞEKİL 9.1 Servikal üç kolonlu omurganın komponentleri. Ligamentöz kompleksler dağıtıcı güçlere karşı koyar. Kemiksi yapılar kompresyona karşı koyar. (Rockwood CA Jr, Green DP, Bucholz RW, Heckman JD, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. Vol 2 4th ed, Philadelphia: Lippincott-Raven; 1996:1489’den alınmıştır). Atlasın transvers ligamanı (krusiform ligamanın horizontal bandı) atlantoaksial ekleme primer desteği sağlar. Alar ligamanlar atlantoaksiyal eklemin sekonder destekçileridir. Oksiput-C1 ve C1-C2’deki faset eklem kapsülleri çok az destek sağlar. Total boyun rotasyonunun yüzde ellisi C1-C2 ekleminde görülür. C3-C7 için üç kolonlu sistem (Denis) genellenebilir (Şekil 9.1): Anterior kolon: Anterior vertebral gövde ve intervertebral disk kompresif yüklere direnç gösterirken, distraktif kuvvetlere (ekstansiyon) karşı koyan en önemli yapılar anterior longitudinal ligamanlar ve annulus fibrozustur. Orta kolon: Posterior vertebral gövde ve unkovertebral eklemler kompresyona direnç gösterirken, posterior longitudinal ligaman ve annulus fibrozus distraksiyonu kısıtlar. Posterior kolon: Faset eklemler ve lateral çıkıntılar kompresif kuvvetlere direnç gösterirken, supraspinöz ligamanlar distraksiyona karşı koyar. Vertebral arter C6 foramen transversariumundan girer ve C1 foramina transversiumuna kadar yükselir. Vertebral arterlerin fazlalığından dolayı yaralanmaları çok sık görülmez. YARALANMA MEKANİZMASI Motorlu taşıt kazaları (özellikle genç hastalarda), düşmeler (özel- likle yaşlı hastalarda), dalma kazaları ve künt travma, servikal omurga yaralanmalarının çok büyük kısmını oluşturur. 10 Torakolumbar Omurga Çeviri: Dr. Tolga Ege EPİDEMİYOLOJİ Torakolumbar seviyedeki kırıkların %15-20’si nörolojik yaralan- ma ile komplikedir. Torakolumbar kırıkların yüzde 65’i motorlu taşıt travması veya yüksekten düşme sonucu görülürken kalanlar ise atletik uğraşlar ve saldırı sonucu görülür. İzole torasik veya lumbar omurga kırıklarının çoğu osteoporoz ile ilişkilidir ve travma olaya minimal derecede dahil olmuş veya hiç olmamıştır. ABD’de osteoporoz yılda 750.000 vertebral kırığa neden olur ve bu sayı 15.000 travma ilişkili torasik ve lumbar omurga kırığının çok üzerindedir. Torakolumbar travma en sık olarak erkek hastalarda 15 ile 29 yaş arasında görülür. Vertebral kırıklarının yüzde doksanı torakolumbar omurgada görülür. Torasik ve lumbar kırıklarının yaklaşık %25’inde nörolojik yaralanma görülür. Torakolumbar kırıklarının yüzde 60’ı T11 ve L2 vertebral seviyeler arasında görülür. ANATOMİ Terimlerin genel tanımları için Bölüm 8’e bakınız. Torakolumbar omurga 12 torasik vertebra ve 5 lumbar vertebradan oluşur. Torasik seviye kifotik, lumbar bölge ise lordotiktir. Torakolumbar bölge, bir geçiş bölgesi olarak, yaralanmaya özellikle yatkındır. Torasik omurga fleksiyon-ekstansiyon ve lateral eğilmede göğüs kafesinin kısıtlayıcı etkisini ve torasik omurganın intervertebral disklerinin daha ince olmasını yansıtacak şekilde lumbar omurgaya kıyasla daha serttir. T8-T9’da maksimuma ulaşmak üzere rotasyon torasik omurgada daha fazladır. Bunun nedeni lumbar omurgada rotasyon arkını yaklaşık 10 dereceye torasik omurgada ise 75 dereceye kısıtlayan lumbar fasetlerin oryantasyonudur. 123 124 Kısım II Axial İskelet Kırıkları Conus medullaris L1-L2 seviyesinde biter. Lumbosakral mye- lomerlerin motor ve duyusal dallarını (Şekil 10.1) içeren kauda equina conusun kaudalinde uzanır. Servikal fiberler santral dağılım sakral fiberler ise periferal dağılım gösterirler ve kortikospinal traktlar polarite gösterir. Spinal kanal boyutunun spinal kord boyutuna oranı T2-T10 bölgesinde en küçüktür ve bu nedenle bu bölge travma sonrası nörolojik yaralanmaya daha yatkındır. Birinci ile onuncu torasik seviyeler arasında iskeletsel yaralanmaya sekonder nörolojik defisitler sıklıkla komplet defisitlerdir ve çeşitli seviyelerde kök yaralanmaları ile birlikte primer olarak spinal kord yaralanmalarıyla ilişkilidir. Kök yaralanması oranı daha kaudaldeki yaralanmalarda artar, L1’in kaudalindeki iskeletsel yaralanmalar ileri derece kök (alt motor nöron) yaralanmalarına neden olur. T2 ile T10 arasındaki bölge dolaşımsal olarak sınır oluşturur, proksimal kan desteğini üst torasik omurgadaki antegrad damarlardan ve distal kan desteğini ise T9 ile T12 arasında yeri değişebilen Adamkiewicz arterinden gelen retrograd akımdan alır. Çoğu torasik ve lumbar yaralanma torakolumbar bileşke olarak adlandırılan T11 ile L1 arasında oluşur. Bu aşırı hassasiyet çeşitli faktörlerle açıklanabilir. Torakolumbar bileşke rölatif olarak sert olan torasik omurga ile daha hareketli olan lumbar omurga arasında bir geçiş zonudur. YARALANMA MEKANİZMASI Tipik olarak motorlu taşıt kazası veya yüksekten düşme olmak üzere genellikle yüksek enerjili yaralanmalardır. Fleksiyon, ekstansiyon, kompresyon, distraksiyon, torsiyon ve kopmanın kombinasyonları görülür. KLİNİK DEĞERLENDİRME 1. Hasta değerlendirmesi: Havayolu, solunum, dolaşım, engellilik ve expojur (açığa çıkarma) (ABCDE) içerir. Lütfen Bölüm 9’a da bakınız. 2. İlk resusitasyon: Yaşamı tehdit eden yaralanmaları hedef alınız. Omurga immobilizasyonu sağlayınız. Nörojenik şok takibi yapınız (hipotansiyon ve bradikardi). 3. Bilinç ve nörolojik bozukluk seviyesini değerlendiriniz: Glasgow Koma Skoru. 4. Baş, boyun, göğüs, abdominal, pelvik, ekstremite yaralanmasını değerlendiriniz. 11 Klavikula Kırıkları Çeviri: Dr. Kenan Koca EPİDEMİYOLOJİ Klavikula kırıkları tüm kırıkların %2.6-12’sini oluşturmaktadır. Omuz bölgesi kırıklarının %44-66’sı klavikula kırığıdır. Orta 1/3 kırıklar tüm klavikula kırıklarının %80’ini oluşturmak- tayken lateral ve medial 1/3 kırıklar ortalama olarak tüm kırıkların %15 ve %5’idir. ANATOMİ Klavikula ilk kemikleşen kemiktir (gestasyonun 5. haftası) ve en son kemikleşme merkezi 22-25 yaş arasında füzyona uğramaktadır. Klavikula S şekilli olup medial ucu ileri doğru konveks ve lateral ucu ileri doğru konkavdır. Medialde en genişken laterale gidildikçe incelmektedir. Medial ve lateral uçlarında ortada tübüler kemikle birleşen geniş- lemelere sahiptir. Klavikula omuz ve gövde arasında köprü vazifesi gören ve omu- zun en uygun güçte hareket etmesine izin veren bir kemiktir. Medial 1/3 brakial pleksusu, subklavian ve aksiller damarları ve akciğerin superiorunu korumaktadır. Aksiyel yüklenmelerde en kuvvetlidir. Orta 1/3 birleşim yerinde oluşan çarpraz konfigürasyonlardan dolayı bu bölgede özellikle aksiyel yüklenmelerde kırığa karşı savunmasız bir alan oluşmaktadır. Daha da fazla olarak orta 1/3 kemik kısmı kaslar veya subklavius yapışma yerinin distalindeki bağlar tarafından çekilerek bu savunmasız duruma katkıda bulunmaktadır. Distal klavikulada korakoklavikuler bağlar bulunmaktadır. Bağın iki bileşeni trapezoid ve konoid bağlardır. Akromioklavikuler ekleme vertikal stabilite sağlarlar. Akromioklavikuler bağlardan daha kuvvetlidirler. YARALANMA MEKANİZMASI Etkilenmiş omuz üzerine düşme çoğu klavikula kırıklarında (%87) en sık görülen mekanizmayken klavikula üzerine direkt travma %7 ve açık el üzerine düşme %6 oranında görülmektedir. 143 144 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları Nadir olsa da bayılmalar esnasındaki kas kasılmalarına ikincil olarak veya patolojik mekanizmalarda travmatik olarak ya da stress kırıkları sonrasında da klavikula kırıkları görülebilmektedir. KLİNİK DEĞERLENDİRME Hastalar genellikle etkilenmiş ekstremitelerine diğer elleriyle des- tek olarak kol göğüs üzerinde addüksiyondayken kırık bölgeye yük binmesini azaltır şekilde başvururlar. Dikkatli bir nörovasküler muayene klavikula posteriorunda uzanım gösteren nöral ve vasküler yapıların değerlendirilmesi için gereklidir. Proksimal kırık uçları belirgindir ve cildi yaralayabilir. Cilt bütünlüğünün değerlendirilmesi açık kırık tanısını koymada gereklidir. Göğüs simetrik nefes sesleri açısından dinlenmelidir. İnspiratuar çabalarla birlikte ağrıdan dolayı takipne olabilir. Bu durum apikal akciğer hasarına bağlı olarak ortaya çıkabilecek aynı taraflı pnömotoraks sebebiyle oluşan kaybolmuş nefes sesleriyle karıştırılabilir. EŞLİK EDEN YARALANMALAR Klavikula kırıklı hastaların yaklaşık olarak %9’unda özellikle ka- burga kırıkları gibi eşlik eden yaralanmalara rastlanabilir. Çoğu brakial pleksus yaralanmaları proksimal 1/3 klavikula kı- rıklarında ortaya çıkmaktadır (traksiyon yaralanması). RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Standart anteroposterior radyografiler klavikula kırığının ve kırık deplasmanının ortaya konmasında genellikle yeterli olmaktadır. 30 derece sefalat eğimli grafiler torasik anatominin görüntüye girmediği bir değerlendirme alanı sağlarlar. Apikal oblik görüntüler özellikle çocuklarda görülen minimal deplase kırıkların gözden kaçırılmaması için önemlidirler. Bu görüntü krık olan omuz x-ray kaynağına 45 derece açılı olacak şekildeyken sefalkattan 20 derece açı verilmesiyle çekilmektedir. Göğüs x-ray grafileri normal göğüs genişliğinin değerlendirilmesinde kullanlabilir. BT proksimal 1/3 kırıklarında sternoklavikuler ayrılmayı epifiziel yaralanmadan veya distal 1/3 kırıklarda eklem katılımını ortaya koymak için yararlı olmaktadır. 150 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 12 Akromioklavikuler ve Sternoklavikuler Eklem Yaralanmaları Çeviri: Dr. Kenan Koca AKROMİOKLAVİKULER (AK) EKLEM YARALANMALARI Epidemiyoloji Hayatın 2. dekadında daha sık olarak görülmekle birlikte sıklıkla atletik aktivitelerle beraber izlenir. AK çıkıklar omuz kuşağı akut travmatik yaralanmalarının %9- 10’unu oluşturmaktadır. Daha sık olarak erkeklerde görülmektedir (5-10:1) Anatomi AK eklem eklem yüzlerinde fibrokartilajın kaplı olduğu diartro- dial bir eklemdir. Eklem klavikula lateral ucu ve medial akromion arasında uzanmaktadır. Eklemin düz planda eğimi vertikal veya mediale doğru 50° olabilir. AK bağlar (anterior, posterior, superior, inferior) ince olan eklem kapsülünü kuvvetlendirirler. Deltoidin kalın lifleri ve trapezius kası superior AK bağlara karışarak eklemi güçlendirir. AK eklem yaş bağımlı dejenerasyon gösterebilen eklem içi meniskoid disk vasıtasıyla minimal olarak hareketlidir. Esas olarak bu eklem 4. Dekattan sonra tamamen fonksiyon dışı olmaktadır. ŞEKİL 12.1 AK eklemin normal anatomisi (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). 150 Bölüm 12 Akromioklavikuler ve Sternoklavikuler Eklem Yaralanmaları 151 AK eklemin horizontal stabilitesi AK bağlar tarafından sağlanır- ken vertikal stabilitesi korakoklavikuler bağlar tarafından sağlanmaktadır (konoid-medial, trapezoid-lateral) Ortalama korakoklavikuler mesafe 1.1-1.4 cm’dir. Yaralanma Mekanizması Direkt: En sık yaralanma mekanizmasıdır. Kol addüksiyondayken omuz üzerine düşme sonrası akromion medial ve inferiora yönlenmektedir. İndirekt: Açık el üzerine düşme sonrası kuvvetin humerus başından AK ekleme ulaşmasıyla oluşmaktadır (Şekil 12.2). Beraber Görülen Kırıklar ve Yaralanmalar Kırıklar: Klavikula, akromion çıkıntısı ve korakoid çıkıntı Pnömotoraks veya pulmoner kontüzyon tip IV AK ayrılmalarda izlenmektedir. Klinik Değerlendirme Hasta üst ekstremitesi serbest bir pozisyonda otururken veya ayakta değerlendirilmelidir. Bu pozisyonda AK eklem gerilir ve deformitenin görüntüsü büyür. ŞEKİL 12.2 Üst ekstremiteye indirekt bir kuvvet uygulandığında (örn açık el üzerine düşme) akromion superiora doğru klavikuladan ayrılabilir. Bu durum AK bağlarda hasara yol açar. Fakat stres korakoklavikuler bağları etkilemez (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). 162 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 13 Skapula Kırıkları Çeviri: Dr. Kenan Koca EPİDEMİYOLOJİ Tüm omuz kırıklarının %3-5’i ve tüm kırıkların %0.5-1’ini oluş- turan oldukça nadir görülen bir kırıktır. Skapula kırıklarında ortalama yaş 35-45’dir. ANATOMİ Bu düz, üçgen şekilli kemik üst ekstremiteyi aksiyel iskelete bağlar. Darbelerden korunması etrafında mevcut geniş kas kitlesi ve gö- ğüs duvarındaki hareketlerinin uygulanan enerjiyi kaybetmesine bağlıdır. YARALANMA MEKANİZMASI Yüksek enerjili travmalar en sık skapula yaralanma şeklidir ve en sık görülen sebepler arasında motorlu araç yaralanmaları ortalama %50’sini oluştururken motorsiklet yaralanmaları %11-25’ini oluşturmaktadır. İndirekt yaralanmalar açık el üzerine düşme sonrası aksiyel yüklenmeyle oluşmaktadır (skapular boyun, glenoid, eklem içi kırıklar) Direkt travma darbe veya düşme (skapular gövde) veya omuza direkt travmanın uygulanmasıyla (akromion, korakoid kırıklar) oluşmaktadır. Omuz çıkıkları glenoid kırıklarına sebep olabilir. Kaslar ve bağla avülsiyon kırıkları oluşturabilir. BERABER GÖRÜLEN YARALANMALAR Skapula kırığının tespit edilmesi daha başka yaralanmalar açısın- dan cerrahı uyanık tutmalıdır. Çünkü skapula kırıklarının %3598’inde beraberinde başkla yaralanmalarda izlenmektedir. Aynı taraf üst ekstremite yaralanmaları: kaburga, klavikula, sternum kırıkları, omuz travması Pnömotoraks: skapula kırıklarının %11-55’inde izlenir Pulmoner kontüzyon: %11-54 oranında izlenir. 162 Bölüm 13 Skapula Kırıkları 163 Nörovasküler yapıların hasarı: brakial pleksus yaralanmaları, vasküler avülsiyonlar Omurga yaralanmaları: %20 alt servikal omurga, %76 torasik omurga, %4 lomber omurga KLİNİK DEĞERLENDİRME Tam bir travma değerlendirmesi yapılmalıdır. Hava yolu, solu- num, dolaşım zorluğu veya ekspojuru değerlendirilmelidir Hasta üst ekstremitesini karşı taraf el ile destekleyerek addüksi- yonda ve immobil pozisyonda başvurmaktadır. Özellikle omuz abdüksiyonu ağrılıdır. Beraber görülebilecek yaralanmalar iyice değerlendirilmelidir. İyi bir nörovasküler değerlendirme yapılmalıdır. Skapula üzerinde kompartman sendromu çok nadirdir fakat mevcut yaralanmaya göre çok daha fazla ağrının varlığında kompartman sendromu göz ardı edilmemelidir. Comolli belirtisi skapula üzerinde posterior toraksın üçgen şekilli ödemidir ve artmış kompartman basınçlarına bağlı olarak ortaya çıkan hematomu düşündürmektedir. RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME İlk olarak göğüs grafisi çekilmelidir. Başlangıç grafiler tam AP grafi, aksiller grafi ve skapular Y grafiyi (tam skapula lateral) içeren omuz travma serilerini içermelidir. Bu grafilerde glenoidin çoğunluğunu, skapular boynu, gövdeyi ve akromion kırıklarını değerlendirmek mümkündür. Aksiller grafi akromial ve glenoid kenar kırıklarını ortaya koymak amacıyla daha sonra istenebilir. Akromial kırık os acromiale ile karıştırılmamalıdır. Os acromiale yuvarlak, füzyone olmamış apofizdir ve sıklıkla nüfusun %3’ünde izlenir. %60 vakada bilateraldir. Glenoid hipoplasizi veya skapular boyun displazisi glenoid impaksiyonuna benzer bir anormalliktir. Humerus başı veya akromial anormalliklerle beraber izlenebilir. Bening bir gidişi vardır ve sıklıkla tesadüfen farkedilir. 45 derece sefalik açılı (Stryker Notch) radyografi korakoid kırıklarını tanımlamada yardımcıdır. BT eklem içi kırıkların ileri değerlendirmesinde yardımcı olmaktadır. Beraber görülen yaralanmaların insidansının yüksek olmasından dolayı göğüs grafisi değerlendirmenin vazgeçilmez bir parçasıdır. 172 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 14 Glenohumeral Çıkık Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ Omuz eklemi vücudun en sık çıkan büyük eklemidir ve tüm çı- kıkların yaklaşık %45’ini oluşturur Anterior çıkıklar en sık omuz çıkıklarını oluşturur ve ikinci en sık çıkık olan posterior çıkıktan 8-9 kat daha sık görülür. Glenohumeral çıkıkların yıllık insidansı 17/100.000’dir. İnsidans tepe noktaları erkeklerde 21-30 yaş grubunda, kadınlar- da ise 61-80 yaş arasındadır. Tüm yaş gruplarında rekürrens oranı %50 iken, 14-20 yaş gru- bunda %89’a kadar yükselmektedir. İnferior (luxatio erecta) ve superior çıkıklar nadirdir. ANATOMİ (ŞEKİL 14.1) Glenohumeral stabilite çeşitli pasif ve aktif mekanizmalara bağlı- dır: Pasif: 1. Eklem uyumu 2. Sınırlı eklem hacminin vakum etkisi 3. Sinovyal sıvı varlığına bağlı olarak oluşan adezyon ve ko- hezyon. 4. Skapular İnklinasyon: omuzların %90’ından fazlası için ska- pular eğim açısının kritik değeri 0-30 derece arasıdır, bu Tuberkulum minus Bisipital oluk Subskapularis tendonu Tuberkulum majus Anterior kapsül Glenoid labrum Glenoid Posterior kapsül M. Subskapularis 172 ŞEKİL 14.1 Omuz kemik anatomisi (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). 173 Bölüm 14 Glenohumeral Çıkık değerin altında glenohumeral eklem instabil olarak kabul edilir ve inferior çıkıklara yatkındır. 5. Ligamentöz ve kapsüler sınırlamalar. (Şekil 14.2). z Eklem kapsülü: Gevşeklik, eklem hareket açıklığının sonlarındaki belirgin sınırlamayı engeller. Anteroinferior kapsül abdüksiyondaki omuzun anterior subluksasyonunu engeller. Posterior kapsül ve teres minör iç rotasyonu sınırlar. Anterior kapsül ve m. subskapularisin alt lifleri abdüksiyon ve dış rotasyonu sınırlandırır. z Superior glenohumeral ligaman: Bu yapı addüksiyondaki omuzun inferior translasyonunun primer sınırlayıcısıdır. z Orta glenohumeral ligaman: Varyasyonlar gösteren, iyi tanımlanmamış veya %30 popülasyonda bulunmayan bir yapıdır. 45 derece abdüksiyonda dış rotasyonu sınırlar. z İnferior glenohumeral ligaman: Üç banttan oluşur. Superior bant anterior çıkıkların en önemli sınırlayıcısıdır. 45-90 derece abdüksiyonda dış rotasyonu sınırlar. 6. Glenoid labrum. 7. Kemiksel engeller: akromiyon, korakoid, glenoid fossa. Pr. korakaideusun kökü Biseps uzun baş Superior glenohumeral lig. Subscapularis tendon Orta glenohumeral lig. İnferior glenohumeral lig. M. Subscapularis, kesilmiş ŞEKİL 14.2 Fibröz kapsül Anterior glenohumeral ligamanlar. Bu şekil anterosuperior, anteromedial ve anteroinferior glenohumeral ligamanları göstermektedir. Travmatik anterior instabilitelerde, anteromedial ve anteroinferior glenohumeral ligamanlar sıklıkla glenoid veya glenoid labrumdan avülsiyedir. (Grant’s Atlas of Anatomy. 4 th ed. Baltimore: Williams & Wilkins; 1956’den alınmıştır). 15 Proksimal Humerus Kırıkları Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ Proksimal humerus kırıkları tüm kırıkların %4-5’ini oluşturur ve en sık karşılaşılan (%45) humerus kırıklarıdır. Yaşlı populasyonda artmış insidans osteoporoz ile ilişkilendiril- miştir. 300.000/yıl (kalça kırıklarından daha sık) %85’i non-deplase K/E oranının 2 olması da aynı şekililde kemik yoğunluğu ile ilişkilidir. ANATOMİ Omuz vücudun en geniş hareket açıklığına sahip eklemidir. Bu hareket açıklığı glenoid fossanın humerus başının sadece %25’ini örtmesidir ancak bu durum stabilitenin esas faktörünün kemik değil, kas, eklem kapsülü ve ligamanlardan oluşan çevre yumuşak dokulardır. Proksimal humerus epikondiler aks ile karşılaştırıldığında 35-40 derece retroverttir. 4 osseoz segment (Neer) (Şekil 15.1) 1. Humerus başı 2. Tuberkulum minus 3. Tuberkulum majus 4. Humerus şaftı Osseoz segmentler üzerinde deformasyona neden olan kas güçleri (Şekil 15.1): 1. Tuberkulum majus, dış rotatorlar ve supraspinatus tarafından superior ve posteriora deplase edilir. 2. Tuberkulum minus subskapularisin çekmesi ile mediale depla- se olur. 3. Humerus şaftı pektoralis majör tarafından mediale deplase edilir. 4. Deltoid yapışma yeri proksimal fragmanın abdüksiyonuna neden olur. Nörovasküler beslenme: 1. Ana kan desteği anterior ve posterior humeral sirkumfleks ar- terlerden sağlanır. 193 194 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları M. supraspinatus Anatomik boyun Biseps tendonu M. Subskapularis Cerrahi boyun M. Deltoid Pektoralis kas 1 = humerus başı 2 = tuberkulum minus 3 = tuberkulum majus 4 = humerus şaft ŞEKİL 15.1 Rotator manşet ve pektoralis majör kaslarının çekmesi ile oluşan kırık fragmanlarında deplasman (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C ve arkadaşları, eds. Rockwoodand Greens Eriskin Kırıkları. 6. Basım Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). 2. Arkuat arter anterior humeral sirkumfleks arter in çıkan da- lının devamıdır. Bicipital oluktan geçerek humerus başının büyük kısmını besler. Humerus başının beslenmesine küçük bir katkı rotator manşetten tendo-osseoz anastomozlardan geçerek humerus başına ulaşan posterior humeral sirkumfleks arterden gelir. 3. Aksiller sinir kuadrangüler aralıktan geçerek, glenohumeral eklemin anteroinferiorunda seyreder. Posteror korda ve deltoide rijit fiksasyonu nedeniyle traksiyon sırasında yaralanma riski altındadır. Aynı zamanda inferior kapsüle yakınlığı nedeniyle anterior çıkık ve anterior kırıklı çıkıklarda da risk altındadır. 16 Humerus Şaft Kırıkları Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ Yaygın bir yaralanmadır. Tüm kırıkların %3-5’ini oluşturur. İnsidans 14.5/100.000’dir. %2-10’u açık kırıklardır. Kırıkların %60’ı diafiz orta 1/3, %30’u proksimal 1/3, %10’u distal 1/3 kırıklarıdır. Erkeklerde 3. dekadda, kadınlarda 7. dekadda pik gösteren bimodal yaş dağılımı gösterir. ANATOMİ Humerus şaftı pektoralis majör insersiyosundan suprakondiler bölgeye uzanır. Bu noktada aksiyal kesitlerde şekli silindirikten anteroposterir düzlemde daralan bir şekile dönüşür. Humerus diafizinin vasküler beslemesi brakiyel arterden gelen perforan dallar ile olur ve ana nütrisyen arter medial humerusa distal midşafttan girer. Humerus muskulotendinöz yapışmaları karakteristik kırık deplasmanlarına neden olur (Şekil 16.1). YARALANMA MEKANİZMASI Direk (en sık): Kola direk travma veya motorlu taşıt kazası trans- vers ya da parçalı kırıklara neden olur. İndirek: Açık kol üzerine düşme veya rotasyonel yaralanmalar özellikle yaşlı hastalarda spiral ya da oblik kırıklara neden olur. Daha nadiren aşırı kas kontraksiyonu olan fırlatma yaralanmalarının humerus şaft kırıklarına neden olduğu bildirilmiştir. Kırık paterni uygulanan gücün tipine bağlıdır: Kompresif: proksimal veya distal humerus kırıkları Bükülme: humerus şaftının transvers kırıkları Torsiyonel: humerus şaftının spiral kırıkları Torsiyonel ve bükülme: sıklıkla bir kelebek fragmanın bulundu- ğu oblik kırıklar 203 204 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları ŞEKİL 39.1 Üst kolun nörovasküler anatomisi (Bucholz RW, Heckman JD, CourtBrown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). TABLO 16.1 Kırık Fragmanlarının Pozisyonu Kırığın Yeri Proksimal Fragman Distal Fragman Pektoralis majör insersiyosunun üzeri Abdüksiyon, rotator manşet tarafından dış rotasyon Pektoralis majör ve deltoid çıkıntı arası Pektoralis, teres majör ve lattissimus dorsi nedeniyle medial Deltoid nedeniyle abdüksiyon Deltoid çıkıntının distali Medial, deltoid ve pektoralis majör nedeniyle proksimal Deltoid nedeniyle lateral, proksimal Biseps ve triseps nedeniyle medial 214 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 17 Distal Humerus Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ Erişkinlerde distal humerus kırıkları göreceli olarak nadirdir. Tüm kırıkların %2’sini ve humerus kırıklarının 1/3’ünü oluşturur. Distal humerus kırıkları bimodal yaş dağılımı gösterir. Pik insidans erkeklerde 12-19 yaş ve kadınlarda >80 yaştır. Buna karşılık distal humerus kırıklarının >%60’ı düşük enerjili travmalarla (ör. Aynı seviyeden düşme) oluşur. Distal humerus kırıklarının erişkinlerdeki insidansı 5.7/100.000’dir. İnterkondiler distal humerus kırıkları en sık karşılaşılan kırık paternidir. Eriskinlerdeki suprakondiler kırıkların >%80’i ekstansiyon tipi kırıklardır. ANATOMİ Distal humerusun medial ve lateral kolonlardan oluştuğu düşü- 214 nülebilir. Her ikiside kısmen üçgene benzer ve epikondil, eklem ile ilişkili olmayan terminal suprakondiler kenar ve distal humerusun eklem yüzeyini oluşturan bir kondil’den oluşur (Şekil 17.1). Kapitellum ve troklea nın eklem yüzeyi distale ve anteriora doğru 40-45 derecelik bir açı yapar. Her iki kondilin eklem yüzünün rotasyon arkının merkezi horizontal olarak aynı düzlem üzerindedir ve bu yüzden kondillerin birbirine olan malignentleri fleksiyon-ekstansiyonu kısıtlayıcı şekilde rotasyon arkını değiştirir (Şekil 17.2). Troklear aks longitudinal aksla karşılaştırıldığında 4-8 derecelik valgustadır. Troklear aks 3-8 derece dış rotasyondadır. İntramedüller kanal fossa olekrani’nin 2-3 cm proksimalinde sonlanır. 215 n kolo ia l Med Latera l kolo n Bölüm 17 Distal Humerus “Tie arch” ŞEKİL 17.1 Lateral kolonun distalinin büyük bölümü kapitellum ve medial kolonun distalinin büyük bölümü nonartiküler medial epikondilden oluşur. Troklea medial artiküler segmentin büyük bölümüdür ve medial epikondil ile kapitellum arasındadır. Artiküler segment mimari olarak “tie arch” köprüler şeklinde görev görür. ŞEKİL 17.2 Eklem yüzeyi şaft aksına göre 4-8 derece valgustadır, taşıma açısı (A). Artiküler segment şafttan 40 derece ile çizilen hattın hemen önündedir ve distalde maksimum kolon diverjansında mimari olarak “tie arch” olarak fonksiyon görür. Medial epikondil şaft aksı uzantısı üzerindedir ancak lateral epikondil aksın hafif önündedir (B,C). 230 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 18 Dirsek Çıkıkları Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu EPİDEMİYOLOJİ Dirsek yaralanmalarının %11-%28’ini oluşturmaktadır. Posterior dislokasyon en yaygın olanıdır. Dirsek çıkığının yıllık insidansı 100.000 kişi başına 6-8 vakadır. Posterior çıkıklar en çok görülen tiplerdir ve tüm dirsek çıkıklarının %80-%90’ını oluşturmaktadır. Basit çıkıklar tamamen ligamentözdür. Karmaşık çıkıklar beraberinde kırık olan çıkıklardır ve dirsek çıkıklarının %50’sinden daha azında görülmektedir. En yüksek insidansı 10-20 yaşındaki yaş grubunda spor ile ilgili yaralanmalarda görülür; rekürren dislokasyon nadirdir. ANATOMİ Dirsek; eklem uyumu, triseps ve fleksörlerin birbirlerine zıt ger- ginlikleri ve ligamantöz kısıtlamalarıyla yüksek bir dereceli içsel istikrara sahip “modifiye menteşe” tipi bir eklemdir. Üç ayrı eklem vardır Ulnotroklear (menteşe) Radiokapitellar (rotasyon) Proksimal radioulnar (rotasyon) Stabilite (Şekil 18.1) Ön-arka: trochlea olecranon fossa (ekstansiyon); koronoid fossa, radiokapitellar eklem, biceps, triceps brachialis (fleksiyon) Valgus: medial kollateral ligaman (MCL) kompleksi: anterior demet fleksiyon ve ekstansiyonda birincil sabitleyicidir ve ön kapsül ve radiokapitellar eklem ekstansiyonda fonksiyon görür. Varus: lateral ulnar kollateral ligaman statik ve ankoneus kası dinamik. MCL Fonksiyonu z Özellikle anterior band olmak üzere primer medial sabitleyici olarak görev görür, z Tam ekstansiyon, %30 valgus stabilitesi sağlar z Doksan derece fleksiyon, >%50 valgus stabilitesi sağlar 230 Bölüm 18 Dirsek Çıkıkları 231 ŞEKİL 18.1 Dirsek doğası gereği stabil bir eklemdir. (A) Ulnanın troklear çentiği posteriora doğru yaklaşık 30 derece eğimi vardır, trokleaya neredeyse 180 derecelik yakalama sağlar. (B) Troklear çentiğin merkezindeki kenar troklea üzerindeki bir olukla kenetlenerek daha fazla stabilite sağlar. (C) Dirsek fleksiyonu humerus gövdesine ve humerus ön yüzünde bulunan koronoid ve radial fossaya göre trokleanın anteriora translasyonuyla daha da güçlenir. (D) Posteriorda, olekranon fossa olekranon çıkıntısına uyum sağlayarak ekstansiyonu kuvvetlendirir (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). Anterior band rezeksiyonu ekstansiyon dışında büyük instabiliteye sebep olacaktır. Yan bağlar z Bu önkol supinasyondayken ulnanın humerusa göre posterior subluksasyonunu ve rotasyonunu engellemektedir (posterolateral rotator instabilite). Normal hareket aralığı: 0-150 derece fleksiyon, 85 derece supinasyon ve 80 derece pronasyon z 19 Olekranon Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu EPİDEMİYOLOJİ Genç bireylerde yüksek enerjili travmanın ve yaşlı bireylerde ise basit bir düşmenin sonucu olarak bimodal dağılım görülmektedir. Yetişkin popülasyonda olekranon kırıklarının görülme sıklığı yıl- da 100,000’de 11.5’tir. Bütün dirsek kırıklarının %8 ile %10’unu oluşturur. ANATOMİ Koronoid proses büyük ulna sigmoid çentiğinin distal sınırını çi- zer, bu da troklea ile birlikte eklemleşir. Bu eklemleşme dirseğe yapısal bir stabilite sağlayarak hareketin sadece fleksiyon-ekstansiyon yönünde olmasına izin verir. Artiküler kıkırdak yüzeyi aynı zamanda “çıplak alan” olarak da bilinen transvers bir çıkıntı ile ayrılmıştır. Posteriordan triseps tendonu olekranona yapışmadan önce eklem kapsülünü sarar. Deplasmanlı olekranon kırığı triseps mekanizmasının bozulduğunu gösterir ve bu da dirseğin aktif ekstansiyon kaybı ile sonuçlanır. Olekranon için osifikasyon merkezi 10 yılda kendini gösterir ve 16 yaş civarı kapanır. Yetişkinlerde persistant epifizyal plak görülebilir bu genellikle çift yönlü olup aileden kalıtsaldır. Olekranonun sübkutan pozisyonu onu direkt travmalar için daha kırılgan kılar. YARALANMA MEKANİZMASI İki adet yaygın mekanizma sonrası tahmin edilebilir kırık örnekleri ile sonuçlanan mekanizma görülür. Direkt: Dirsek üstüne düşmek ya da olekranona direkt travma genellikle parçalı olekranon kırıkları ile sonuçlanır (daha az yaygın). İndirekt: Trisepslerin fleksiyondaki dirseğin üstüne sert, ani ve eksantrik bir biçimde kasılması genellikle transvers ya da oblik kırık ile sonuçlanır (daha sık görülen). 243 244 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları Bunların kombinasyonu, yer değiştiren, parçalanmış kırıklar ya da daha şiddetli vakalarda, distal ulnar parça ve radius başında öne deplasmanlı kırıklı çıkık meydana getirebilir. KLİNİK DEĞERLENDİRME Genellikle üst ekstremite yaralanmasıyla gelen hastalarda; kont- ralateral el ile, fleksiyondaki yaralı dirsek desteklenir. Olekranon ya da el üzerindeki abrazyonlar yaralanma mekanizmasının belirleyicisi olabilir. Fiziksel muayene ile de kırık alanında elle hissedilebilir bir bozukluk yakalanabilir. Yerçekimine karşı aktif olarak ekstansiyondaki yetersizlik triseps mekanizmasının bozulduğunu gösterir. Yüksek enerjili yaralanmaların sonucu olarak görülen parçalı kırıklara bağlı ulnar sinir yaralanması mümkün olduğundan dikkatli bir nörovasküler değerlendirme uygulanmalıdır. RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Dirseğin standart anteroposterior ve lateral radyografileri çekil- melidir. Kırığın boyutunun, parçalanmanın derecesinin, eklem yüzey tutulumunun derecesinin ve eğer varsa radyal başın yer değiştirmesinin tayini için tam lateral radyografi şarttır. Beraber görülebilecek kırıkların veya çıkıkların elenmesi için anteroposterior görüntünün dikkatlice değerlendirmesi gerekir. Distal humerus, olekranon kırığının kemiksel detaylarını perdeleyebilir. SINIFLANDIRMA Mayo Sınıflandırması (Şekil 19.1) Bu sınıflandırma tedavide direkt etkisi olan üç faktöre göre ayrılır: (1) kırık deplasmanı, (2) parçalanma ve (3) ulnohumeral stabilite. Tip I kırıkları deplase değildir ya da minimal olarak deplase ol- muştur ve parçalanmamış (tip IA) ya da parçalanmış (tip IB) olarak alt sınıflara ayrılır. Tedavileri cerrahi müdahale gerektirmez. Tip II kırıklarda dirsek instabilitesi olmadan proksimal kırık parçasında deplasman vardır. Bu tip kırıklar cerrahi tedavi gerektirir. Parçalı olmayan Tip IIA kırıklarında gergi bandı ile sabitleme uygulanabilir. Parçalı Tip IIB kırıklarında plak ile sabitleme gerekir. 20 Radius Başı Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu EPİDEMİYOLOJİ Radial baş kırıkları bütün kırıkların %1.7 ile %5.4’ünü oluşturur ve tüm dirsek kırıklarının da üçte birini kapsar. Hastaların üçte birinde omuzun, humerusun, önkolun, el bileği- nin ya da elin kırılması ya da ligamentöz yaralanması gibi eşlik eden yaralanmalar görülür. ANATOMİ Kapitellum ve radius başı karşılıklı olarak eğimlidir. Radyokapitellar eklem üzerinden kuvvet iletimi dirsek fleksiyo- nunun her açısında ve en büyüğü tam ekstansiyonda olur. Radius başının tam rotasyonu küçük sigmoid çentikte doğru ana- tomik pozisyonlama gerektirir. Radius başı dirseğin valgus stabilitesinde rol oynar, fakat verdiği stabilite derecesi tartışmalıdır. Radius başı valgus kuvvetlerinin sekonder kısıtlayıcısıdır ve va- rus-valgus rotasyonunun merkezinin lateral olarak kaydırılması fonksiyonunda görülür. Böylece kol ve medial ligamanlardaki kuvvetler küçülür. Dirsek etrafında ligamentöz ve kas-tendon ünitleri yaralanması olduğunda klinik olarak radius başı en önemlidir. Radius başı boylamsal stabiliteyi sağlamak için önkolun ligamantı ile uyum içindedir. Eğer interosseoz ligaman bozulmuşsa radiusun proksimal yer değiştirmesi radius başı eksizyonundan sonra olabilir. YARALANMA MEKANİZMASI Bu yaralanmaların çoğu açık el üzerine düşme sonucu olur, daha yüksek enerjili yaralanmalar yüksekten ya da spor esnasında düşmeler sonucu görülür. Radius başı kırıklarının kapitellumu etkilemesi durumu saf bir dikey yük, posterolateral rotatif kuvvet, ya da radius başının posterior Monteggia kırığı ya da posterior olekranon kırıklı-çıkığının bir parçası olarak sonradan disloke olmasıyla birlikte meydana gelebilir. Sıklıkla dirseğin ligamentöz yapılarındaki yaralanmalar ile bağlıdır. Kapitellum kırığına bağlı görülmesi daha nadirdir. 249 250 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları KLİNİK DEĞERLENDİRME Genellikle hastalar kısıtlı dirsek ve önkol hareketi ve önkolun pa sif rotasyonunda ağrı ile gelirler. Dirsek efüzyonu olabileceği gibi radius başına lokalize hassasiyet mevcut olabilir. İpsilateral distal önkol ve el bileği muayene edilmelidir. El muayenesindeki hassasiyet ya da gerginlik distal radyoulnar eklem (DRUE)de Essex-Lopresti lezyonunun varlığını belirtebilir (eşlik eden interosseoz ligaman ve DRUE bozulması ile birlikte radius başı kırıklı-çıkığı) Özellikle valgus instabilitesinin sonucu olabilecek tip IV radius başı kırıklarında medial kolateral ligaman yeterliliği test edilmelidir. Lidokain enjeksiyonu sonrası direkt lateral yaklaşımla hemartoz aspirasyonu akut ağrıyı azaltacaktır ve pasif hareket açıklığı değerlendirmesine olanak verecektir. Bu harekete mekanik bir engel olup olmadığının saptanmasında yardımcıdır. RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Dirseğin standart anteroposterior (AP) ve lateral radyografileri çekilmelidir. İleri kırık tanımlanması ya da kırık şüphesi olan fakat AP ve lateral görüntülerde görülmeyen vakalarda oblik görüntüler (Greenspan görüntüsü) de gereklidir. Greenspan görüntüsü önkol ile birlikte nötral rotasyonda çekilir ve radyografi ışını 45 derece sefalad açılanır; bu radyokapitellar eklemin görüntülenmesini sağlar (Şekil 20.1) Deplase olmayan kırıklar kolayca fark edilemeyebilir, fakat eğer klinik olarak şüphe varsa lateral radyografide pozitif yağ yastığı işareti (posterior anteriordan daha hassastır) ortaya çıkabilir. Önkol ya da el bileği ağrısı şikayetleri uygun radyografik değerlendirme ile birlikte incelenmelidir. Dirseğin bilgisayarlı tomografisi özellikle parçalı ya da kırık deplasmanı vakalarında ameliyat öncesi planlama için ileri kırık tanımlanmasında faydalı olabilir. SINIFLANDIRMA Mason (Şekil 20.2) Tip I: Tip II: Deplase olmayan kırıklar Deplasmanlı marjinal kırıklar (impaksiyon, depres yon, angulasyon) 21 Radius ve Ulna Gövde Kırıkları Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu EPİDEMİYOLOJİ Ön kol kırıkları erkeklerde bayanlara göre daha fazla görülmektedir. Motorlu araç kazaları, atletik temas sporları, kavgalar ve yüksekten düşmeler erkeklerde daha çok görülme sebebini açıklamaktadır. Açık kırıkların kapalı kırıklara oranı tibia dışında vücudun diğer bölgelerine göre önkolda fazladır. ANATOMİ Önkol bir halka gibi davranmaktadır. Radius veya ulnayı kısaltan herhangi bir kırık proksimal veya distal radioulnar eklemde diğer kemikte kırık veya çıkığa sebep olmaktadır. Direkt yaralanmalar (“cop” kırıkları) istisnadır. Göreceli olarak daha düz olan ulna laterale doğru eğimi olan radiusun etrafında dönerek supinasyon ve pronasyon hareketlerini yaptığı bir aks gibi çalışmaktadır. Radius gövde kırıklarından dolayı ortaya çıkan supinasyon veya pronasyon kaybı lateral eğriliğin(radial eğim) restore edilmemesine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. İnterosseoz membran radius ve ulna arasındaki boşluğu doldurmaktadır. Merkezi bant ortalama 3.5 cm genişlikte olup radiustaki proksimal başlangıç noktasından ulnadaki distal yapışma noktasına doğru uzanmaktadır. Sadece merkezi bandın kesilmesi stabilitenin %71 azalmasına sebep olmaktadır (Şekil 21.1). Kırığın yeri kırık oluşturan kuvvetleri anlatmaktadır: Supinator kas yapışma yerinin distalinde fakat pronator teres yapışma yerinin proksimalindeki radius kırıkları supinator ve biseps brakii kaslarının çekme kuvvetlerinin karşılanmamasından dolayı proksimal parçanın supinasyonuyla sonlanmaktadır. Supinator ve pronator teres kaslarının distalindeki radius kırıkları proksimal parçada nötral rotasyonel dizilimle sonuçlanmaktadır. ÖNKOL ÇİFT KIRIĞI Yaralanma Mekanizması Bu kırıklar daha çok yüksek enerjili travmalarla ortaya çıkmasına rağmen (motorlu araç kazaları), sıklıkla direkt travma (travma257 258 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları ŞEKİL 21.1 Radius ve ulnanın birbirleriyle olan yumuşak doku bağlantılarını gösteren şema. Proksimal radioulnar eklem annular bağ ile stabilize edilir. Distal radioulnar eklem dorsal ve volar radioulnar bağlar ve TFCC ile stabilize edilmektedir (Richards RR. Chronic disorders of the forearm. J Bone Join Surg. JBJS 1996;78A:916-930, izniyle). dan başın korunması esnasında), ateşli silah yaralanmalarında ve atletik yarışmalar esnasında veya yüksekten düşmeyle de görülebilmektedir. Bu bölgede patolojik kırık sık görülmemektedir. Klinik Değerlendirme Hastalar genellikle yaralı önkolda deformite, ağrı, ödem ve el ve önkol fonksiyonlarında kayıpla başvururlar. 22 Distal Radius Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu EPİDEMİYOLOJİ Distal radius kırıkları üst ekstremite kırıkları arasında en sık gö- rülen kırıklardandır. Amerika Birleşik Devletlerinde yıllık ortalama 65,000’den fazla vaka görülmektedir. Distal radius kırıkları acil departmanlarında tedavi edilen kırık- ların 1/6’sını oluşturmaktadır. Yaşlı hastalarda distal radius kırıkları görülme sıklığı osteopeniyle korealsyon gösterir ve doğal olarak artan yaşla beraber yükselir. Bu risk kalça kırığı görülme insidansıyla paralellik göstermektedir. 35 yaş üstü erkek hastalarda insidans yıllık 100,000’de 90 olarak görülmekte ve hafif bir atışın olduğu 70 yaşına kadar hemen hemen aynı oaranda devam etmektedir. Yaşlı hastalarda radius kırığı için risk faktörleri : azalmış kemik mineral dansitesi, dişi cinsiyet, beyaz ırk, aile hikayesi ve erken menapozdur. ANATOMİ Distal radius metafizi primer olarak kansellöz kemikten oluş- maktadır. Elem yüzeyi proksimal karpal sıra kemikleriyle (kafoid ve lunat fossa) eklem yapmak üzere bikonkav bir yapıya sahipken distal ulnayla da eklemleşmesini bir çentik vasıtasıyla yapar. El bileği yüklenme kuvvetlerinin %80’i distal radius tarafından karşılanırken geri kalan %20’li kısım distal ulna ve TFCC tarafından karşılanmaktadır. Normal palmar eğimin tersine çevrilmesiulna ve TFCC’ye yük transferinin artmasıyla sonuçlanır. Arta kalan kuvvet distal radiusa eksantrik olarak iletilir. Kuvvet skafoid fossa dorsal kısmında yoğunlaşır. Distal radiusta bir çok ligament yapışma noktası bulunmaktadır. Bunlar sıklıkla disal radius kırıklarından sonra sağlam kalırlar. Ligamentotaksis ile redüksiyonun kolaylaşması bu bağlar sayesinde olmaktadır. Volar bağlar daha güçlüdürler. Dorsal bağlara göre radiokarpal eklem stabilitesine daha fazla katkı sağlarlar. YARALANMA MEKANİZMASI Genç erişkinlerde en sık görülen mekanizmalar yüksekten düş- me, motorlu araç kazası veya atletik katılımlı sporlarda yaralan269 270 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları madır. Yaşlı bireylerde distal radius kırıkları oturma yüksekliğinden düşme gibi basit düşük enerjili kırıklar sonucu oluşabilir. En sık görülen mekanizma el bilek dorsifleksiyondayken açık el üzerine düşmedir. Distal radius kırıkları el bilek dorsifleksiyonu 40-90 derece arasındayken ortaya çıkmaktadır. Küçük açılarda küçük kuvvetler etki etmektedir. İlk olarak radius volar tarafında gerilme olmaktadır. Bu aşamada kırık hattı dorsale doğru yayılırken bükme kuvvetleri dorsal parçalanmaya yol açan kompresyon stresi oluşturmaktadır. Metafizde kansellöz içiçe geçme dorsal stabilite sağlamaktadır. Ek olarak makaslama kuvvetleri sıklıkla eklem yüzünüde içerecek şekilde etki ederek yaralanma tipini etkilemektedir. Yüksek enerjili kırıklar (örn. Araç kazaları) belirgin deplase veya parçalı stabil olmayan radius kırıkları oluşmasına yol açmaktadır. KLİNİK DEĞERLENDİRME Hastalar tipik olarak belirgin el bilek deformitesi ve el bileğine göre elde deplasman görüntüsüyle başvururlar (Colles kırığı veya dorsal Barton kırığında dorsal ve Smith tipi kırıklarda volar). El bileğinde ödem, ekimoz, hassasiyet ve hareketle ağrı mevcuttur. Aynı taraf dirsek ve omuz beraber görülebilecek kırıklar açısından değerlendirilmelidir. Dikkatli bir nörovasküler muayene yapılmalıdır. Özellikle median sinir fonksiyonları iyi değerlendirilmelidir. El bileğinin zorlu hiperekstansiyonu süresince traksiyona, kırık parçalarının direkt travmasına, hematom oluşmasına veya artmış kompartman basıncına bağlı olarak karpal tünel kompresyon bulguları sık (%13-23) görülmektedir. RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME El bileğinin posteroanterior ve lateral grafileri çekilmelidir. Oblik grafiler tanı konamayan kırıkların tespit edilmesinde istenebilir. Omuz veya dirsek semptomlarıda radyografik olarak değerlendirilmelidir. Karşı taraf el bileği filmleri hastanın normal ulnar varyansını ve skafolunat açısnı değerlendirmek için gerekli olabilir. Bilgisayarlı tomografi eklem içi tutulum miktarının ortaya konmasında faydalıdır. Normal radyolojik bulgular (Şekil 22.1) Radyal eğim açısı: ortalama 23 derece (13-30 derece) Radyal uzunluk: ortalama 11 mm (8-18 mm) Palmar eğim: ortalama 11-12 derece (0-28 derece) 23 El Bileği Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu EPİDEMİYOLOJİ Karpal kırıkların yaklaşık görülme sıklığı aşağıdaki gibidir: Skafoid (%68.2) Trikuetrum (%18.3) Trapezyum (%4.3) Lunat (%3.9) Kapitat (%1.9) Hamat (%1.7) Pisiform (%1.3) Trapezoid (%0.4) Karpal kırıkların Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllık görülme sıklığı 1995 yılında 678,000 olarak tespit edilmiş olup bunların yaklaşık %70’i skafoid kırıklarıdır. ANATOMİ Distal radiusun skafoid ve lunat için bir çıkıntı ile ayrılan artiküler bölümleri vardır. Sigmoid çentiği distal ulna ile eklem oluşturur. Distal ulna distal radiusun sigmoid çentiği ile eklem oluşturur. Ulna stiloid procesin foveası üçgen fibrokartilaj kompleksine (TFCC) bağlanır. Karpal kemikler (Şekil 23.1) Proksimal sıra: Bu skafoid (her iki sıraya bağlanan oblik yapı), lunat, trikuetrum ve pisiformu içerir. Distal sıra: Birbirine ve hamat metakarpallerin tabanına güçlü ligamanlarla bağlanan trapezyum, trapezoid, kapitat ve hamat distal diziyi oluşturur ve göreceli olarak hareketsiz kılar. Lunat karpal stabilite için anahtar görevi üstlenir. z Hem skafoide hem de trikuetruma güçlü kemiklerarası ligamentlerle bağlanmıştır. z Skafolunat ya da lunotrikuetral ligamentlerdeki yaralanmalar lunatın senkronize olmayan hareketine ve disosiyatif karpal instabiliteye yol açar. SL = DISI (dorsal interkalar segment instabilitesi) ve LT yırtılması = VISI (volar interkalar segment instabilitesi) 281 282 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları ŞEKİL 23.1 El bileği kuvvet transferini ve hareketi sağlayan iki kemik sırasından oluşmaktadır:skafoid (S), lunat (L), triquetrum (T), pisiforme (P), trapezium (Tm), trapezoid (Td), kapitat (C), hamat (H) (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). Ana eklemleşmeler distal radyoulnar, radyokarpal ve midkarpal- dir. Normal anatomik ilişkiler (Şekil 23.1) Radyal eğim: ortalama 23 derece (13-30 derece aralığında) Radyal uzunluk: ortalama 11mm (8-18 mm aralığında) Palmar (volar) eğim: ortalama 11-12 derece (0-28 derece aralı- ğında) 0 derece kapitolunat açısı: üçüncü metakarp şaft, kapitat, lunat ve nötral pozisyondaki el bileği ile birlikte radiusun şaftının aşağısına doğru giden düz bir çizgi 47 derece skafolunat açısı (normal aralık, 30-70 derece); <3 mm skafolunat boşluğu El bileği ligamentleri (Şekil 23.2 ve 23.3) Ekstrinsik ligamentler radiusu karpal kemiklere ve karpusu da metakarpallere bağlar. 24 El Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu EPİDEMİYOLOJİ Metakarp ve falanks kırıkları yaygındır tüm kırıkların %10’unu oluşturur ve kırıkların %50’den fazlası iş ile ilişkilidir. 1998 Birleşik Devletler Milli Seyyar Hastane Tıbbi Bakım Araş- tırmasında görülmektedir ki falanks (%23) ve metakarp (%18) kırıkları radius kırıklarından sonra en yaygın olarak ikinci ve üçüncü sırada görülen kırıklardır. Anket yöntemlerine bağlı olarak bütün acil servis girişlerinin %1,5 ile %28’ini oluşturur. Lokalizasyon: Elin her iki kenarındaki parmaklarda daha fazla olmak üzere görülme sıklıkları aşağıdaki gibidir: Distal falanks (%45) Metakarp (%30) Proksimal falanks (%15) Orta falanks (%10) Erkekten dişiye oranlar 1.8:1’den 5.4:1’e çıkar; en yüksek görülme sıklığı yaşla birlikte artış göstermektedir (ilk otuz yılda spor yaralanmalarında ve 50. yıldaki işyeri yaralanmalarında). ANATOMİ Metakarpaller Eğri ve palmar yüzey üzerinde konkavdırlar. Elin boylamsal ve transvers eğimlerine şekil verirler. İşaret ve uzun parmak karpometakarpal eklemi rijittir. Yüzük ve küçük parmak karpometakarpal eklemi esnektir. Üç palmar ve dört dorsal kemikler arası kaslar metakarpal gövdelerden çıkar ve metakarpofalanjiyal (MKP) eklemleri fleksiyona getirir. Bu kaslar metakarp kırıklarında tipik olarak kırığı fleksiyona getirip (apeks dorsal açılanma) deforme edici bir kuvvet oluştururlar. Falankslar Proksimal falanks kırıkları sıklıkla ekstansiyona açılanır (apeks volarde) Proksimal parça interosseoz kaslar tarafından fleksiyona getirilir. 305 306 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları Distal parça santral slip tarafından extansiyona getirilir. Orta falanks kırıkları klinik görüntüsü tahmin edilemez. Distal falanks kırıkları sıklıkla ezilme yaralanmaları sonrası olu- şur ve çok parçalı kırıklardır. YARALANMA MEKANİZMASI Yaralanma mekanizmasında yüksek derecede çeşitlilik ve elin ke- miksel travmasında geniş spektrumda yaralanma şekilleri görülür. Aksiyel yük veya “sıkışma” yaralanmaları sıklıkla top ile yapılan sporlarda veya günlük yapılan aktivitelerde düşen bir objeyi ani olarak almaya çalışırken elin uzatılması sonucu görülür. Genelde bu mekanizma sonucu görülen şekiller eklemde kesme kırıkları veya metafizyel kompresyon kırıklarıdır. Üst ekstremite boyunca aksiyel kuvvet mutlaka karpus, önkol, dirsek ve omuz kemiğinde beraberinde şüpheli bir yaralanma meydana getirir. Diafizyel kırıklar ve eklem çıkıklarındaki yaralanma mekanizmasında bükülme kuvveti gerektirir, örnek olarak top tutma sporlarında veya el bir obje tarafında tutulmuş durumda ve kolun geri kalanı ile hareketin mümkün olmadığı durumlarda meydana gelir. İzole olarak parmaklarda travmaya torsiyonel yaralanma mekanizması oluşturan giyinme, mobilya veya işyeri ekipmanları yaralanmalarında rastlanır. Bunlar spiral kırıklara veya daha kompleks çıkık şekillerine yol açar. Endüstriyel ortam veya diğer çevrelerde çarpışma mekanizmalarına yol açan ağır objeler ve büyük kuvvetler bükülme, makaslama ve torsiyon kombinasyonu ile kemiksel yaralanmalarla beraber görülen yumuşak doku hasarlarında özgün şekiller meydana getirir. KLİNİKSEL DEĞERLENDİRME Geçmiş: Tedaviyi etkileyeceğinden dikkatli bir geçmiş araştırması önemlidir. Bu hastanın şu bilgilerini içerir: Yaş El dominansı İş Sistematik hastalıklar Yaralanma mekanizması: çarpma, direkt travma, dönme, kesme, yırtılma, laserasyon gibi. Yaralanma zamanı (açık kırıklar için) Kontamine yaralanmalar: çiftlik, tuzlu su, hayvan/insan ısırığı Tedavi: temizleme, antiseptik, bandaj, turnike Finansal konular: işçilerin tazminatı 25 Pelvis Çeviri: Dr. Kadir Öznam EPİDEMİYOLOJİ ABD’de pelvis kırıklarının insidansı her yıl için popülasyonda 37/100.000 olarak tahmin edilmektedir. 35 yaşından daha küçük yaşlarda erkekler, 35 yaşından daha bü- yük yaşlarda kadınlar daha sık etkilenir. Pelvik kırıklar genç hastalarda en çok yüksek enerjili mekaniz- malarla, yaşlı hastalarda hafif düşmeler gibi minimal travma nedeniyle oluşur. ANATOMİ Pelvik halka sakrum ve iki innominat kemiğin anteriorda sim- fisiste, posteriorda her iki sakroiliak eklemde eklemleşmesi ile oluşmuştur (Şekil 25.1A ve 25.1B). İnnominat kemik matürite esnasında 3 kemikleşme merkezinin birleşmesiyle oluşur: İlium, İskium ve Pubis. Bunlar asetabulum çatısında triradiat kartilaj üzerinde birleşmiştir. Pelvis girişi (brim) posteriorda sakrum promontoriumu ve anteriorda süperior pubik kenar tarafından oluşturulur. Bu seviyenin aşağısı gerçek pelvis veya küçük pelvistir ve pelvik organları içerir. Bu seviyenin yukarısı yalancı pelvis veya büyük pelvistir ve abdominal kavitenin inferior kısmını içerir. Pelvisin yapısal stabilitesi ligamentöz yapılar tarafından sağlanır. Ligamanlar bağlantılarına göre 2 gruba ayrılır: 1. Sakrum–ilium arası: Pelvisin arka bölümünde sakrumu innominat kemiklere bağlayan en güçlü ve en önemli ligamentöz yapıdır. Sakroiliak ligamentöz kompleks, posterior (kısa ve uzun) ve anterior ligamanlara ayrılır. Stabilitenin çoğunu posterior ligaman sağlar. Sakrotuberöz ligaman, sakrumun posterolateral yüzünden ve posterior iliak çıkıntının dorsal yüzünden iskial tuberositasa uzanır. Bu ligaman, posterior sakroiliak ligaman ile ilişkili olarak özellikle pelvisin vertikal stabilitesinin sürdürülmesinde yardımcı olmaktadır. 327 Eksternal oblik Tensor fasya late İnguinal ligament Gluteus minimus Gluteus medius Sartorius Rektus femoris Gluteus maximus Yansıyan başı Piriformis Superior gemellus Semimembranosus Adduktor longus Semitendinosus ve biseps femoris Quadratus femoris Grasilis Adduktor brevis Adduktor magnus Quadratus lumborum Transversus abdominis İliolumbar ligaman İliakus Erektor spinae Iliak tuberosity for sakroiliak ligamanlar Artikular yüzey Inguinal ligaman Sartorius Düz bası rektus femoris Obturator internus Sakrospinous ligaman ve coccygeus Levator ani İnferior gamellus Levator ani Simfizis pubis Sakrotuberous ligaman Konstrüktör üretra İskiokavernosus ŞEKİL 25.1 (A) Sol innominat kemiğin lateral görüntüsü, İlium, İskium ve pubisteki kas bağlantı noktaları gösterilmiştir. (B) Sol innominat kemiğin medial görüntüsü. Kasların bağlantı noktaları ve sakroiliak eklemin sınırları gösterilmiştir (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott & Wilkins, 2006’dan alınmıştır). 328 344 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 26 Asetabulum Çeviri: Dr. Kadir Öznam EPİDEMİYOLOJİ Asetabulum kırıklarının insidansı yılda 100.000 kişide 3’tür. Hastaların %30 kadarında ortaya çıkan nörolojik yaralanmalar genellikle siyatik sinirin parsiyel hasarıdır, peroneal dal tibial daldan daha sık etkilenir. ANATOMİ Pelvisin lateral görüntüsünden, asetabulumun innominat kemik- 344 sel yapı desteği ters Y şeklinde (Judet ve Letournel) 2 sütunlu bir yapı olarak düşünülebilir (Şekil 26.1) Anterior kolon (iliopubik komponent): iliak krestten simfizis pubise uzanır ve asetabulumun anterior duvarını içerir. Posterior kolon (ilioiskial komponent): Süperior gluteal çentikten iskial tuberkuluma uzanır ve asetabulumun posterior duvarını içerir. Asetabular kubbe: Asetabulumun anterior ve posterior kolonunun birleştiği, süperiorda yük taşıyan parçasıdır, her birinden katkı alır. Korona mortis Eksternal iliak veya derin inferior epigastrik ve obturator arasında ilioinguinal yaklaşımın ikinci penceresi içinde gözlenebilen vasküler bir bağlantıdır. Hastaların %10-15 kadarında tespit edilir. Süperior pubik ramus üzerine uzanabilir; simfizisten koronaya ortalama mesafe 6 cm’dir. Medial sirkumfleksin çıkan dalı Femur başının ana kan desteği Quadratus femorisin derininde Süperior gluteal nörovasküler demet Büyük siyatik çentikten çıkar 345 Bölüm 26 Asetabulum Superior kubbe Anterior kolon Posterior kolon ŞEKİL 26.1 (A) Asetabulumun ters Y şeklinde iki kolon desteğinin görüntüsü (B) ‘siyatik destek’ ile iki kolonun sakral kemiğe bağlanması (C) hemipelvis ve asetabulumun lateral görüntüsü. Posterior kolon büyük siyatik çentikte yoğun kemik ile karakterizedir ve asetabulumun merkezinden, obturator foramenden ve inferior pubik ramustan distale doğru uzanan belirgin çizgiyi takip eder. Anterior kolon iliak krestten simfizis pubise uzanır ve asetabulumun anterior duvarının tamamını içerir. Anterior kolonu ilgilendiren kırıklar genellikle anterior-inferior iliak çıkıntının altında izlenir ve belirgin çizginin daha beliriginleşmesi şeklinde izlenir. (D) Medial görüntüsünden hemipelvis, quadrilateral plaktan kolonların görünümü. Posterior kolon ve ‘daha belirgin hat’ arasındaki alan, anterior kolona doğru uzanan kırığı gösteriyor, sıklıkla üst çatı fragmanını düşündürür (Letournel E, Judet R. Fractures of the Acetabulum. New York: Springer-Verlag; 1964’den alınmıştır.) 360 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 27 Kalça Kırıkları Çeviri: Dr. Kadir Öznam EPİDEMİYOLOJİ Hastaların %50 kadarında kalça çıkığı esnasında başka yerde eş- lik eden kırık oluşur. Fren yapmadan motorlu araç kazası yapanlar, fren yapılmış kaza- lardan belirgin olarak daha yüksek risk altındadır. Kalçanın travmatik çıkıklarının %10-15’ini anterior çıkıklar oluş- turur, geri kalanını posterior çıkıklar oluşturur. Femur başı osteonekrozu insidansı %2 ile %17 arasındadır, hasta- ların %16’sında posttravmatik artrit gelişir. Siyatik sinir yaralanması posterior çıkıkların %10 ile %20’sinde oluşur (Şekil 27.1). ŞEKİL 27.1 Sol: Posteriora çıkmış femur başı tarafından sıkıştırılmış siyatik sinir. Sağ: Kalçanın posterior kırıklı çıkığında kırık fragmanı tarafından sıkıştırılmış siyatik sinir (Rockwood CA Jr, Green DP, Bucholz RW, Heckman JD, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. Vol 1. 4th ed. Philadelphia: Lippincott-Raven; 1996:1756’dan alınmıştır). 360 Bölüm 27 Kalça Kırıkları 361 ANATOMİ Kalça eklemi stabilitesi, femur başı asetabulum uyumunun yanı sıra, kemik ve ligamanların sınırlandırarak oluşturduğu ‘topyuva’ şeklinde bir eklemdir. Asetabulum iskium, ilium ve pubisin triradiat kartilajda birleştiği kavşakta şekillenir. Femur başının yüzde kırkı kalça hareketinin herhangi bir pozisyonunda kemik asetabulum tarafından örtülür. Labrum, asetabulumun derinleşmesini sağlar ve eklem stabilitesini artırır. Kalça eklem kapsülü daha güçlü ligamentöz yapıların (iliofemoral, pubofemoral ve iskiofemoral ligamanlar) spiral şekilde sardığı ince longitidünal fiberlerden oluşur, aşırı kalça ekstansiyonunu engeller (Şekil 27.2). Femur başının ana vasküler desteği femoris profunda arterin dalı olan medial ve lateral sikumfleks arterden kaynaklanır. Ekstrakapsüler bir vasküler halka femur boynu tabanı seviyesinde oluşur, asendan dalları kapsül yapışma bölgesi seviyesinde eklem kapsülünü delerek geçer. Bu dallar femur boynu boyunca yukarı uzanır ve femur başı kıkırdağının hemen altındaki kemiğe kadar ilerler. Ligamentum teres arteri, obturator arterin bir dalıdır, femur başının epifizyal bölgesine kadar kan desteği sağlayabilir (Şekil 27.3). Siyatik sinir pelviste büyük siyatik çentikten çıkar. Sinirin piriformis kası ve kalçanın kısa dış rotatorları ile ilişkisi belirli derecede değişiklikler gösterir. En sık siyatik sinir piriformis kasının gövdesinin derin kısmından geçerek pelvisten çıkar. YARALANMA MEKANİZMASI Kalça çıkıkları hemen hemen her zaman motorlu araç kazaları, yüksekten düşme veya endüstriyel iş kazaları gibi yüksek enerjili travmalardan kaynaklanır. Kalça eklemine güç iletimi üç sık sebepten biri ile oluşur: Fleksiyondaki bir dize anteriordan bir cisim çarpması İpsilateral diz ekstansiyondayken ayak tabanından Büyük trokanterden Daha az sıklıkla, kalça dislokasyonu, ipsilateral ayak veya diz sabitken posterior hemipelvise güç uygulanması ile oluşabilir. Çıkığın yönü (anterior veya posterior) patolojik gücün yönüne ve alt ekstremitenin yaralanma esnasındaki posizyonuna göre belirlenir. 372 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 28 Femoral Baş Çeviri: Dr. Atıl Atilla Epidemiyoloji Hemen hemen hepsi kalça dislokasyonu ile ilişkilidir. Bu kırıklar posterior kalça dislokasyonlarının %10’unda görülür. Çoğu makaslama ya da yarık tarzında olsa da son zamanlarda Bilgisayarlı Tomografi’nin (BT) kullanımının artmasıyla çentik ve ezilme tipi kırıkların fark edilme sıklığı artmıştır. İmpaksiyon kırıkları sıklıkla anterior kalça dislokasyonları ile ilişkilidir (%25-%75). ANATOMİ Femur başı kan desteğini aşağıdaki kaynaklardan sağlar (Şekil 28.1): Medial femoral sirkümfleks arter üst yük taşıyan bölümün büyük çoğunluğunu karşılar. Lateral femoral sirkümfleks arter ve ligamentum teres arteri geri kalanını karşılar. Femur başı eklem yüzeyinin %70’i yük transferine dahildir. Bu yüzeye yönelik bir hasar posttravmatik artrit gelişme riskini arttırır. HASAR MEKANİZMASI Bir çok femoral baş kırığı femur boyunca transfer edilen aksiyel yük sonucu, motorlu taşıt kazalarına ikincil oluşur. Eğer uyluk nötral veya addukte ise, femur başı kırığının eşlik ettiği ya da etmediği bir posterior kalça çıkığı görülebilir. Bu kırıklar, ligamentum teres’in avulsiyonu veya posterior asetabular kenarın çatlatması sonucu oluşabilir. Öne dislokasyonlarda asetabular kenarın direkt çarpması ile impakte femur başı kırıkları görülebilir. KLİNİK DEĞERLENDİRME Bir çok femur başı kırığı yüksek enerjili yaralanma nedeni ile oluş- tuğu için, resmi travma değerlendirilmesinin yapılması gerekir. Hastaların %95’inde, femur başı kırığından bağımsız olarak, yatarak tedavi edilmesi gereken başka yaralanmalar vardır. 372 373 Bölüm 28 Femoral Baş Obturator arter Foveal arter Assending servikal arterler Subsynovial intrakupsular arterial ring Ascending branch LFC (extracapsular arterial ring) Lateral femoral sirkumfleks arter Descending dal LFC Subsynovial intrakapsülar arterial ring Ascending servikal arterler Ekstrakapsular arterial ring Medial femoral sirkumfleks arter Birinci perforator Weitbrecht retinakulum ŞEKİL 28.1 Femur başı ve boynunun vasküler anatomisi. Yukarıdaki: Önden görünüm. Alttaki: Arkadan görünüm. LFS, Lateral femoral sirkumfleks arter. (Rockwood CA Jr, Green DP, Bucholz RW, Heckman JD, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. Vol 2. 4th ed. Philadelphia: Lippincott-Raven; 1996:1662’den alınmıştır). Kalça çıkığına ek olarak femur başı kırıkları aynı zamanda, ase- tabular kırıklar, diz bağ yaralanmaları, patella kırıkları ve femur gövde kırıkları ile ilişkilidir. Posterior kalça çıkıkları nörovasküler yaralanma ile sonuçlanabileceğinden dikkatli bir nörovasküler sistem muayenesi gereklidir. RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Pelvisin anteroposterior (AP) ve Judet (45 derece oblik) grafileri alınmalıdır. 378 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 29 Femoral Boyun Kırıkları Çeviri: Dr. Atıl Atilla EPİDEMİYOLOJİ Her yıl Birleşik Devletler’de 250.000’den fazla kalça kırığı görülür (%50’sinde femoral boyun olaya dahildir). Bu sayının 2040 yılı itibariyle ikiye katlanacağı tahmin edilmektedir. Yüzde sekseni kadınlarda görülmektedir ve kadın yaşı 30’u geçtikten sonra her 5-6 yılda bir insidans ikiye katlanmaktadır. Bimodal bir insidans vardır. Genç hastalarda insidans çok düşüktür ve genellikle yüksek enerjili travma ile ilişkilidir. Büyük çoğunluğu düşük enerjili düşmeler sonrası ortlama 72 yaşla yaşlılarda görülür. Amerika Birleşik Devletleri’nde femur boyun kırığı insidansı bayanlar ve erkeklerde yıllık sırayla 100.000’de 63.3 ve 27.7’dir. Risk faktörleri, kadın olmak, beyaz ırk, yaş, kötü sağlık durumu, tütün ve alkol kullanımı, daha önce kırığı olmak, düşme hikayesi ve düşük östrojen seviyesidir. ANATOMİ Üst femoral epifiz 16 yaşında kapanır. Boyun-saft açısı: 130 +/- 7 derece Femoral anteversiyon: 10+/- 7 derece Femur boynunda çok az periost vardır dolayısıyla oluşacak herhangi bir kallus yapısının endosteal proliferasyonla oluşması gerekir. Femoral kalkar: Femurun posteromedialinden vertikal oryante olmuş, büyük trokantere doğru yayılan bir tabakadır. Kapsül anteriorda intertrokanterik çizgiye yapışırken posteriorda intertrokanterik çizginin 1-1.5 cm proksimaline yapışır. Bu bölgeye 3 bağ yapışır: 1. İliofemoral: Bigelow’un Y-bağı (anterior) 2. Pubofemoral: anterior 3. İskiofemoral: posterior Vasküler destek (Şekil 28.1) Kalça eklemi çevresinde etki eden kuvvetler Düz bacak kaldırma: 1.5 X vücut ağırlığı Tek bacak üzerinde durma: 2.5 X vücut ağırlığı 378 Bölüm 29 Femoral Boyun Kırıkları 379 İki bacak üzerinde durma: 0.5 X vücut ağırlığı Koşma: 5.0 X vücut ağırılığı İç anatomi: Trabekulanın yönü kompresif kuvvetlerin yönüne paraleldir. Kemik trabeküller iç stres çizgilerinin yönünde yer alırlar. Femur başına binen yüklerden kaynaklanan bir demet vertikal oryante trabekula ve abduktor kaslardan kaynaklanan bir demet horizontal oryante trabekula. Bu iki trabekula sistemi birbirlerini dik açıyla keserler. YARALANMA MEKANİZMASI Düşük enerjili travma; sıklıkla yaşlı hastalarda Direk: Büyük trokanter üzerine düşme (valgus impaksiyon) veya alt ekstremitenin zorlu eksternal rotasyonu, asetabulumun posterior dudağında sıkıştırır (posterior parçalanmaya yol açar). İndirek: Kas kuvvetleri femur boynunun direncinin üzerine çıkarlar. Yüksek enerjili travma: Motorlu taşıt kazası ya da ciddi bir yükseklikten düşme gibi, bu hem genç hemde yaşlı hastalarda femur boyun kırığına neden olur. Siklik yüklenme-stress kırıkları: Bunlar atletlerde, acemi askerlerde, bale dansçılarında görülür; osteoporoz ve osteopenisi olan hastalar daha ciddi risk altındadır. KLİNİK DEĞERLENDİRME Deplase femur boyun kırığı olan hastalar, alt ekstremitede kısalık ve dış rotasyonla beraber tipik olarak non ambulatuar olarak karşımıza gelirler. İmpakte veya stress kırığı olan hastalar, anterior kapsül hassasiyeti, aksiyel yüklenme ile ağrı, gibi gizli bulgular ile karşımıza çıkarlar, deformite yoktur ve ağırlık verebilirler. Yüksek enerjili travmaya maruz kalanlara, standart ATLS (İTYD) protokolü uygulanır. Eklem hareket ettirilmeye çalışıldığında ağrı belirginleşir, aksiyel kompresyonla ağrı vardır ve kasık palpasyonunda hassasiyet vardır. Yaşlı bireylerde sıklıkla görülen düşük enerjili kırıklarda tam bir hikaye çok önemlidir. Bilinç kaybı, daha önce geçirilmiş senkop atakları, tıbbi hikaye, göğüs ağrısı, önceden kalça ağrısı varlığı (patolojik kırık) ve yaralanma öncesi ambulatuar durumun öğrenilmesi en uygun tedavi ve karar için gerekli ve kritiktir. 388 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 30 İntertrokanterik Kırıklar Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ İntertrokanterik kırıklar tüm proksimal femur kırıklarının %50’sini oluşturur. Ortalama hasta insidans yaşı 66-76’dır ve femur boyun kırığı has- talarından daha düşüktür. A.B.D. de yıllık 150.000 intertrokanterik kırık vakası oluşur ve yıllık insidans erkek: 34 kadın: 63/100.000’dir. Postmenapozal kemik değişiklikleri nedeniyle kadın/erkek oranı 2:1-8:1 arasında değişir. Femur boyun kırıkları yerine intertrokanterik kırıkla ilişkilendirilen durumlar arasında ileri yaş, artmış komorbid hastalık sayısı, günlük yaşam aktivitelerine bağımlılık ve diğer osteoporotik kemik kırıkları sayılabilir. ANATOMİ İntertrokanterik kırıklar trokanter majör ile minör arasında uza- nır ve bazen subtrokanterik bölüme uzanabilir. Bu ekstrakapsüler kırıklar yoğun bir kan desteği olan kansellöz kemikte meydana gelir. Sonuç olarak majör problemler femur boyun kırıklarında olduğu gibi non-union ve osteonekroz değildir. Deforme edici kas güçleri genellikle kırık hattında kısalık, dış rotasyon ve varus açılanması meydana getirir. Abdüktörler trokanter majörü lateral ve proksimale deplase etme eğilimindedir. İliopsoas trokanter majörü medial ve proksimale deplase eder. Kalça fleksörleri, ekstansörleri ve adduktörler distal fragmanı proksimale çeker. Kırık stabilitesi kırık hattının çökmesine karşı destek görevi gören posteromedial kemik teması ile belirlenir. 388 Bölüm 30 İntertrokanterik Kırıklar 389 YARALANMA MEKANİZMASI Genç hastalardaki intertrokanterik kırıklar genellikle motorlu ta- şıt kazası veya yüksekten düşme gibi yüksek enerjili travmalarla oluşur. Yaşlı hastalardaki intertrokanterik kırıkların %90’ı basit bir düşmeden meydana gelir. Kırıkların çoğu trokanter majör üzerine direk travma ile oluşur. KLİNİK DEĞERLENDİRME Femur boyun kırıkları ile aynıdır (Bkz. Bölüm 29). Hastalar hastaneye getirilmeden önce genellikle yerde yatarak oral alımın olmadığı bir gecikme yaşarlar. Bu nedenle klinisyen muhtemel dehidratasyon, beslenme yetersizliği, venöz tromboembolizm, bası yaraları ve intertrokanterik kırıklarda uyluk içine 1 ünite kadar kanama olabileceği için hemodinamik instabilitelere karşı uyanık olmalıdır. RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME Pelvis AP ve etkilenen kalçanın AP ve lateral grafileri alınır. Kırık paterninin ortaya konulması için yardımlı iç rotasyon grafi- si faydalı olabilir. Non-deplase veya minmal kırıkların ortaya konulmasında MRG tercih edilen görüntüleme yöntemidir. BT ve kemik sintigrafisi MRG’nin kontrendike olduğu hastalarda kullanılabilir. SINIFLAMA Evans (Şekil 30.1) Unstabil bir kırığın stabile dönüşümüne değerlendiren pre/post- redüksiyon stabilitesine dayanır. Stabil kırıklarda posteromedial korteks stabil veya minimal par- çalıdır ve stabil redüksiyon elde edilebilir ve devam ettirilebilir. Anstabil kırıklarda posteromedial korteks çok parçalıdır. Bu kı- rıklar doğası gereği anstabil olmakla birlikte posteromedial kor- 31 Subtrokanterik Kırıklar Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ Subtrokanterik kırıklar tüm kalça kırıklarının %10-30’unu oluş- turur ve tüm yaş gruplarını ilgilendirir. ANATOMİ Subtrokanterik kırık trokanter minör ile 5 cm distali arasında yer alan kırıklardır. Femurun subtrokanterik bölgesi, yüksek biyomekanik stres altın- dadır. Medial ve posteromedial korteksler kompresif güçlere maruz kalırken, lateral korteks tensil güçlerin etkisi altındadır (Şekil 31.1). Femurun subtrokanterik bölgesi esas olarak kortikal kemikten oluşur. Bu yüzden bu bölgede daha düşük vaskülerite mevcuttur ve intertrokanterik kırıklarla karşılaştırıldığında iyileşme daha kısıtlıdır. Proksimal fragman üzerindeki deforme edici kas kuvvetleri; gluteus tarafından abdüksiyon, kısa rotatorlar tarafından dış rotasyon ve psoas tarafından fleksiyondur. Distal fragman adduktorlar tarafından proksimal ve varusa çekilir (Şekil 31.2). Yaralanma Mekanizması Düşük enerjili mekanizmalar: Yaşlı hastalarda küçük bir düşme ile zayıflamış kemikte kırık oluşur (patolojik). Yüksek enerjili mekanizmalar: Normal kemik yapısına sahip genç erişkinlerde, motorlu taşıt kazaları, ateşli silah yaralanmaları veya yüksekten düşme nedeniyle görülür. Patolojik kırıklar: Subtrokanterik bölge ayrıca patolojik kırıkların sık görüldüğü bir bölgedir ve tüm subtrokanterik kırıkların %1735’ini oluşturur. Yüksek enerjili subtrokanterik kırıkların %10’u ateşli silah yaralanmalarından meydana gelir. KLİNİK DEĞERLENDİRME Yüksek enerjili travmalara maruz kalan hastalar tam bir travma değerlendirmesinden geçirilmelidir. 399 400 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları ŞEKİL 31.1 Koch’un proksimal femurun medialinde kompresyon stresi ve lateralde gerilim stresini gösteren şekli (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). Hastalar tipik olarak yürüyemez ve alt ekstremitede değişen oranda büyük deformite mevcuttur. Kalça hareketleri ağrılıdır, palpasyonda hassasiyet ve uyluk prok simalinde ödem mevcuttur. Genç hastalarda bu kırıkların oluşması için büyük kuvvetler gerektiğinden, eşlik eden yaralanmalar yönünden detaylı bir değerlendirme yapılmalıdır. Bandaj veya ateller çıkarılarak eşlik edebilen yumuşak doku yaralanmaları veya açık kırıklar açısından muayene yapılmalıdır. Uyluk, kanamayla büyük miktarda kan kaybı oluşturabilecek bir kompartman oluşturur. Bu nedenle gerekirse invazif monitörizasyon ile hemorajik şok açısından takip yapılmalıdır. Kesin fiksasyon yapılana kadar geçici sabitleme (ör. iskelet traksiyonu) yapılarak daha fazla yumuşak doku hasarı ve kanama önlenmelidir. Subtrokanterik kırıklarda nörovasküler yaralanmalar sık olmasa da, eşlik eden nörovasküler yaralanmalara yönelik detaylı bir muayene yapılmalıdır. 408 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 32 Femoral Şaft Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ Femur şaft kırıklarının yaş ve cinsiyet spesifik insidansı erkekler- de 15-24 yaş ve kadınlarda >75 yaşta görülür. Femur şaft kırıkları en sık olarak genç erkeklerde yüksek enerjili travmalarla, yaşlı kadınlarda düşük enerjili düşmelerle oluşur. Bimodal dağılım 25 ve 65 yaşlarda pik yapar ve toplam insidans 10/100.000’dir. ANATOMİ Femur vücuttaki en büyük tübüler kemiktir ve vücudun en büyük kas kitlesi ile çevrelenmiştir. Femur şaftının önemli bir özelliği anterior eğimdir. Medial korteks kompresyon, lateral korteks gerilim kuvvetleri altındadır. Femurun istmus bölgesi en dar intramedüller çapa sahip bölümdür ve bu çap femura uygulanabilecek intramedüller çivinin çapını belirler. Femur şaftı majör deforme edici kas gücüne maruz kalır (Şekil 32.1). Abdüktörler (gluteus medius ve minimus): Trokanter majöre yapışır ve subtrokanterik ve proksimal şaft kırıklarında proksimal femuru abduksiyona getirirler. İliopsoas: Trokanter minöre tutunarak proksimal fragmana fleksiyon ve dış rotasyon yaptırır. Adduktörler: Şaft kırıklarının çoğunda rol oynar. Distal fragmana traksiyon uygulayarak kemiğe güçlü bir aksiyal ve varus kuvveti bindirirler. Gastroknemius: Distal fragmanı fleksiyona getirerek distal şaft ve suprakondiler kırıklarda etki gösterir. Fasia lata: Adduktörlerin medial açılandırıcı kuvvetlerine karşı gergi bandı olarak görev yapar. Uyluk kasları üç fasyal kompartmana ayrılır (Şekil 32.2): 408 Bölüm 32 Femoral Şaft 409 ŞEKİL 32.1 Femur üzerindeki deforme edici kas kuvvetleri; abduktörler (A), iliopsoas (B), adduktörler (C) ve gastoknemius origosu (D). Fasia lata tarafından direnç gösterilen medial açılandırıcı kuvvetler (E). Kırık sonrası vasküler yaralanma için potansiyel noktalar adduktör hiatus ve profunda femorisin perforan dallarıdır (Bucholz RW, Heckman JD, CourtBrown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 5th ed. Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). 1. Anterior kompartman: Kuadriseps femoris, iliopsoas, sartori- us ve pectineusla birlikte, femoral arter, ven, sinir ve n.femoris cutaneus lateralis bulunur. 2. Medial kompartman: Grasilis, adduktor longus, brevis, magnus ve obturator externus kaslarıyla birlikte obturator arter, ven, sinir ve a. profunda femoris bulunur. 3. Posterior kompartman: Biseps femoris, semitendinosus, semimembranosus, adduktor magnusun bir kısmı, a.profunda femorisin dalları, siyatik sinir, n. cutaneus femoris posterior bulunur. Her üç uyluk fasyal kompartmanın hacimleri büyük olduğu için kompartman sendromu bacağa göre daha nadir görülür. Femur şaftına vasküler destek esas olarak a.profunda femoristen gelir. Genellikle bir veya iki nütrisyen arter proksimal-posteriordan linea aspera üzerinden kemiğe girer. Bu arter daha sonra proksimal ve distale doğru dallanarak şaftın endosteal dolaşımını oluşturur. Periosteal damarlarda kemiğe linea aspera boyunca girer ve korteksin dış 1/3’ünü besler. Endosteal damarlar korteksin iç 2/3’ünü besler. 420 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 33 Distal Femur Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ Distal femur kırıkları tüm femur kırıklarının yaklaşık %7’sini oluşturur. Kalça kırıkları dışarıda bırakılırsa femur kırıklarının 1/3’ü distal bir bölüm içerir. Bimodal yaş dağılımı mevcuttur. Gençlerde motorlu taşıt kazaları veya yüksekten düşme gibi yüksek enerjili travmalar nedeniyle yüksek insidans mevcutken, ikinci pikini yaşlılarda minör düşmeler nedeniyle gösterir. Tüm distal femur kırıklarının %5-10’unu açık kırıklar oluşturur. ANATOMİ Distal femur hem kondiler hem de suprakondiler bölgeyi içerir (Şekil 33.1). Suprakondiler bölge, femur kondilleri ile metafizin femur şaftı ile birleştiği bölge arasında kalan zondur. Bu alan femurun 10-15 cm lik distal bölümünü içerir. Suprakondiler Kondiler Anteroposterior Lateral ŞEKİL 33.1 Distal femurun şematik çizimi (Wiss D. Master Techniques in Orthopaedic Surgery. Philadelphia: Lippincott-Raven; 1998’den alınmıştır). 420 421 Bölüm 33 Distal Femur Distal femur silindirik şafttan interkondiler oluk ile ayrılan iki kıvrımlı kondil oluşturmak üzere genişler. Medial kondil daha distale uzanır ve lateral kondilden daha konvekstir. Bu durum femurun fizyolojik valgusuna neden olur. Lateral femur görüntülenirken, femur şaftı lateral kondilin anterior yarısı ile aynı hizadadır (Şekil 33.2). Normalde diz eklemi yere paraleldir. Ortalama olarak anatomik aks (femur şaftı ile diz eklem yüzeyi arasındaki açı) 9 derecelik bir valgus açılanmasına sahiptir (7-11 derece) (Şekil 33.3). Eklem sınırı Lateral kondil Addüktör tüberkül Lateral epikondil Medial epikondil Medial kondil Eklem sınırı Lateral Medial ŞEKİL 33.2 Distal femurun anatomisi. (A) Anterior görüntü. (B) Lateral görüntü. Femur şaftı lateral kondilin anterior yarısı ile aynı hizadadır. (C) Aksiyel görüntü. Distal femur trapezoidaldir. Anterior yüzey lateralden mediale doğru eğimlidir. Lateral duvar 10 derecelik, medial duvar 25 derecelik açı yapar (Wiss D, Watson JT, Johnson EE. Fractures of the Knee. In: Rockwood CA, Green DP, Bucholz RW, et al., eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 4th ed. Philadelphia: Lippincott-Raven; 1996’dan alınmıştır). 34 Diz Çıkığı (Femorotibial) Çeviri: Dr. Levent Umur EPİDEMİYOLOJİ Travmatik diz çıkığı ekstremiteyi tehlike altına sokan nadir bir yaralanmadır ve bu yüzden ortopedik bir acil olarak tedavi edilmelidir. Gerçek insidansı bildirilenlerden muhtemelen fazladır. %20-50’si spontan olarak redükte olur. Çoğu diz çıkığı motorlu taşıt kazaları ve endüstriyel kazalar gibi yüksek enerjili travmalardan oluşur. Ayrıca spor yaralanmaları gibi düşük enerjili travmalarla da oluşabilir. ANATOMİ Ginglimoid (menteşe eklem) üç eklemden oluşur: (1) patellofemoral, (2) tibiofemoral, (3) tibiofibular. Normal siklik yüklenme sırasında, diz her adımda vücut ağırlığının 5 katına kadar yüke maruz kalır. Normal eklem hareket açıklığı 0 derece ekstansiyondan 140 derece fleksiyon ve fleksiyon-ekstansiyon arkı boyunca 8-12 derecelik rotasyondur. Dizin statik ve dinamik stabilizasyonu temel olarak yumuşak dokularla (ligamanlar, kaslar, tendonlar, menisküsler) ve ek olarak kemik eklemlerle sağlanır. Diz çıkığı oluşması için en az 3-4 majör ligaman hasarını içeren ciddi yumuşak doku yaralanması gereklidir. Çoğu vakada ön ve arka çapraz bağlar (ÖÇB ve AÇB) kopmuştur ve kollateral limentler, kapsüler elemanlar ve menisküsler değişik derecede hasar görmüştür. Popliteal vasküler yapılar adduktor hiatus seviyesinde fibröz bir tünel içerisinde seyreder. Popliteal fossada 5 genikulat dal verilir ve sonrasında vasküler yapılar başka bir fibröz kanaldan m.soleus un derinine doğru ilerler. Çıkık anında popliteal damarsal yapıları yaralanmaya yatkın kılan bu zincirleme etkidir. Eşlik eden tibial eminensia, tibial tuberkül, fibula başı ve boynu kırıkları ve kapsüler avülsiyonlar sıktır ve değerlendirilmelidir. 429 430 Kısım III Üst Ekstremite Kırık ve Çıkıkları YARALANMA MEKANİZMASI Yüksek enerji: Fleksiyondaki dize aksiyel yüklenmenin olduğu “Dashboard” yaralanmasına neden olan motorlu taşıt kazası. Düşük enerji: Spor yaralanmaları ve düşmeleri içerir. Düşmeler ge- nelde obez hastalarda görülür. Varus/valgus ile/veya olmadan hiperekstansiyon anterior çıkığa neden olur. Fleksiyon ve posterior kuvvetler posterior çıkıklara neden olur (“dashboard yaralanması”). İlişkili yaralanmalar femur, asetabulum ve tibia plato kırıklarıdır. KLİNİK DEĞERLENDİRME Diz spontan redükte olmadıktan sonra hastaların dizi belirgin şekil bozukluğu gösterir. Grafi çekilmesini beklemeden acil redüksiyon uygulanmalıdır. En önemli nokta arteryel destektir ve sonrasında nörolojik yaralanmalar değerlendirilmelidir. Spontan redükte olmuş bir diz çıkığı ile başvuran hastalar göreceli olarak normal bir klinik görüntüye sahiptir. Mevcut anormal bulgular sadece hafif abrazyonlar, minimal effüzyon ve diz ağrısı şikayeti olabilir. Ligaman yaralanmasının kapsamı, deplasman derecesi ile ilişkilidir. İstirahat halindeki ligaman uzunluğunun %10-25’i kadar deplasman yaralanma ile sonuçlanır. Redüksiyon sonrasında gros instabilite farkedilebilir. İzole ligaman muayenesi ÖÇB z 30 derecede Lachman AÇB z 90 derecede arka çekmece Lateral kollateral ligaman (LCL)/posterolateral köşe (PLC) z Tam ekstansiyon ve 30 derecede varus stres z 30 derecede artmış tibial rotasyon z 30 derecede artmış posterior tibial (PT) translasyon Medial kollateral ligaman (MCL) z 30 derecede valgus stres Kombine ligaman muayenesi LCL/PCL ve çapraz bağlar z Tam ekstansiyon ve 30 derecede artmış varus MCL ve çapraz bağlar z Tam ekstansiyon ve 30 derecede artmış valgus 35 Patella ve Ekstansör Mekanizma Yaralanmaları Çeviri: Dr. Kenan Koca PATELLA KIRIKLARI Epidemiyoloji Tüm iskelet sisteminin %1’ini oluşturur. Erkeklerin kadınlara oranı 2/1 En sık görüldüğü yaş aralığı 20-50 Çift taraflı yaralanmalar nadir görülür Anatomi Patella vücudun en büyük sesamoid kemiğidir. Kuadriseps tendonu patellanın üst ucun yapışır. Patellar tendon orijinini patellanın alt ucundan alır. Yedi eklem yüzeyi olup, lateral faset en büyüğüdür (eklem yüze- yinin %50’sini oluşturur). Eklem kıkırdağının kalınlığı 1 cm’ye kadar ulaşabilir. Medial ve lateral ekstansör retinakul kuadrisepsin güçlü longitü- dinal genişlemesidir ve tibia üzerine direk yapışır. Patella kırıklarında bunlar sağlam kalırsa, aktif ekstansiyon korunacaktır (Şekil 35.1). ŞEKİL 35.1 Patellanın yumuşak doku anatomisi. VL, vastus lateralis; LR, lateral retinakulum; VM, vastus medialis; QT, kuadriseps tendon; MR, medial retinakulum, PT, patellar tendon. (Bucholz RW, Heckman JD, CourtBrown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). 439 440 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar Patellar tendonunun fonksiyonu, kuadriseps tendonunun kaldı- raç kolunu ve mekanik avantajını artırmaktır. Ayrıca femoral eklem yüzeyinin beslenmesine yardımcı olur ve femur kondillerini direk travmalardan korur. Kanlanması patella etrafında çevresel anastomoz yapan genikulat arterlerden sağlanır. YARALANMA MEKANİZMASI Direkt: Patella travması ile kısmi, basit, tek parçalı veya çok parçalı kırıklar oluşabilir. Medial ve lateral retinakular uzantıları nedeniyle kayma genellikle çok azdır. Kırık bölgesinde abrazyon olması veya açık kırıkların olması nadirdir. Aktif diz ekstansiyonu korunmuş olabilir. Dolaylı (en sık): Diz eklemi yarı fleksiyon pozisyonundayken kuadriseps tendonunun güçlü eksantirik kasılması sonucunda kırık meydana gelir (stumble veya düşme). Patellanın intrinsik kuvveti muskulotendinöz ve ligamentöz yapıların çekmesi ile aşılabilir. Patellanın transvers kırığı en sık bu mekanizma ile görülür ve alt ucu değişik oranlarda parçalanabilir. Fragmanların kayma derecesi retinakular hasarın derecesini belirler. Aktif diz ekstansiyonu genellikle kaybolmuştur. Kombine direkt/dolaylı mekanizma: Diz ekleminde yüksekten düşme gibi direk ve dolaylı travmaların birlikte oluştuğu durumlarda meydana gelir. Klinik Değerlendirme Hastalar tipik olarak ağrı, şişlik ve diz çevresinde hassasiyet ne- deniyle yürüyememe veya kısıtlı yürüme şikayeti ile başvururlar. Patella üzerinde boşluk palpe edilebilir. Acil cerrahi tedavi gerektirdiğinden açık kırıkların ekarte edilmesi çok önemlidir. Laserasyon altındaki parçalanmayı tespit etmek için diz eklem içine 100 ml’den fazla serum enjekte emek gerekebilir. Retinakular uzantıdaki yaralanmayı tespit etmek için aktif diz ekstansiyonu değerlendirilmelidir. Aktif diz ekstansiyonu hemartrozun boşaltılması veya eklem içine lidokain enjeksiyonu ile kolaylaştırılabilinir. Yüksek enerjili travmalara bağlı alt ekstremitelerde ilave yaralanmalar oluşabilir. İlk muayene esnasında aynı taraftaki kalça eklemi, femur, tibia ve ayak bileği mutlaka değerlendirmeli ve gerek duyulursa uygun radyografiler çekilmelidir. 36 Tibia Plato Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu EPİDEMİYOLOJİ Tibia plato kırıkları bütün kırıkların %1’ini ve yaşlılarda %8’ini oluşturur. Tibia plato kırıklarının % 55–70’i izole lateral plato yaralanma- larıdır. İzole medial plato kırıkları %10–25 ve bikondiler kırıklar %10–30 oranında görülür. Medial tibia plato kırıkları (%10–23), lateral tibia plato kırıkları (%55–70) veya her ikisininde birden (%11–31) etkilendiği farklı kırık şekilleri bulunmaktadır. Bu kırıkların %1–3’ü açık kırıktır. ANATOMİ Tibia platosu medial ve lateral tibia platolarına ait eklem yüze- yinden oluşur. Bunların üzerinde de menisküsler bulunur. Medial plato daha geniştir ve hem sagittal hemde koronal eksenlerde konkavdır. Lateral plato daha yüksek yerleşimlidir ve hem sagittal hemde koronal düzlemlerde konvekstir. Normal tibia platosunun 10 derecelik posteriora eğimi vardır. Her iki plato birbirlerinden eklem yüzeyine katılmayan ve çapraz bağların tibiaya tutunma noktası olan interkondiler eminens ile ayrılırlar.Tibia platosunun 2 ile 3 cm distalinde üç tane kemik çıkıntısı bulunur. Anteriorda patellar bağın tutunduğu tibia tüberkülü vardır. Medialde medial hamstring kasların yapışma noktası olan pes anserinus yer alır. Lateralde ise iliotibial bandın tutunma noktası olan Gerdy tüberkülü bulunur. Medial eklem yüzeyi ve medial kondil lateraldeki eş değerlerine nazaran daha sağlamdır. Buna bağlı olarak lateral plato kırıkları daha sıktır. Medial plato kırıkları yüksek enerjili yaralanmalar ile ortaya çıkar ve daha sık olarak lateral kollateral bağ kompleksinde parçalanma, peroneal sinir ve popliteal damarlarda hasar gibi yumuşak doku yaralanmaları eşlik eder. YARALANMA MEKANİZMASI Tibia plato kırıkları aksial yüklenme ile birlikte varus veya valgus kuvvetlerinin etkisi ile oluşur. Motorsiklet kazaları gençlerde bu 455 456 Kısım VI Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları kırıkların esas nedeni iken yaşlı osteopenik insanlarda basit bir düşme ile dahi ortaya çıkar. Etki eden kuvvetin yönü ve büyüklüğü, hasta yaşı, kemik kalitesi ve yaralanma anındaki diz fleksiyonunun miktarı kırık parçanın büyüklüğünü, yerleşim yerini ve deplasmanını belirler. Güçlü sert kemikleri olan genç yetişkinlerde kırık uçları birbirinden ayrılan kırıklar oluşur ve bağ hasarıda sıklıkla eşlik eder. Düşük kemik dayanımı ve sertliği olan yaşlı yetişkinlerde çökme ve ayrılma kırıkları görülür ve bağ hasarı daha az oranda eşlik eder. Bikondiler ayrılma kırıkları diz tam ekstansiyondayken maruz kalınan ciddi aksial kuvvetin etkisi ile oluşur. KLİNİK DEĞERLENDİRME Özellikle yüksek enerjili travmalarda nörovasküler muayene yapılması şarttır. Popliteal arterin üçlü dallanması posteriorda proksimalde adduktor hiatus ve distalde soleus kompleksi arasında kalarak gerilir. Peroneal sinir fibula boynu etrafında lateralde gerilebilir. Belirgin şişliği ve ağrısı olan ve yük veremeyen bir hastada hemartroz sıklıkla görülür. Dizde aspire edilen mayi içerisinde kemik iliği kaynaklı yağ bulunabilir. Direk travmanın etkisi yumuşak dokunun değerlendirilmesinde göze çarpar ve açık bir yaralanma olup olmadığı netleştirilmelidir. Cilt üzerindeki bir yaralanma ile diz eklemi arasındaki muhtemel bir bağlantıyı ortaya koymak amacıyla eklem içerisine 120 cc’den fazla izotonik mayi enjeksiyonu yapılması düşünülebilir. Yüksek enerjili yaralanmalarda veya kırıklı çıkıklarda kompartman sendromu olup olmadığı netleştirilmelidir. Bağ hasarına yönelik değerlendirme yapılması da gereklidir. EŞLİK EDEN YARALANMALAR Yumuşak doku yaralanmaları bu kırıkların yaklaşık %90’nında görülür. Tibia plato kırıklarının %50’ye yakınında menisküs yırtığı mey- dana gelir. Medial menisküs yırtıkları özellikle medial tibia plato kırıklarında ve lateral menisküs yırtıkları ise lateral tibia plato kırıklarında oluşur. Tibia plato kırıklarının %30’una yakınında çapraz bağ veya kollateral bağ hasarı eşlik eder. Genç hastalarda güçlü subkondral kemik çökmeye direnç gösterir bu nedenle kollateral veya çapraz bağ hasarı daha yüksek ihtimalle oluşur. 464 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 37 Tibia Fibula Cisimi Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu EPİDEMİYOLOJİ Tibia ve fibula cisim kırıkları en sık görülen uzun kemik kırıkla- rıdır. Tibia diafiz kırıkları yıllık 100,000’de 26 oranında görülür. Tibia diafiz kırıkları 15-19 yaş aralığındaki genç erkeklerde en yüksek insidansta görülür ki insidansı yıllık 100,000’de 109’dur. Yetişkinlerdeki tibia diafiz kırıkları 90-99 yaş aralığındaki kadınlarda en yüksek insidansta görülür ki insidansı yıllık 100,000’de 49’dur. Tibia cisim kırığı olan hastaların ortalama yaşı 37 iken erkeklerde yaş ortalaması 31 ve kadınlarda 54’dür. Bütün uzun kemik kırıkları içerisinde tibia diafiz kırıkları en yüksek oranda kaynamamanın görüldüğü kırıklardır. ANATOMİ Tibia üçgen şekilli kesiti olan uzun tübüler bir kemiktir. Subkutan yerleşimli anteromedial sınırı vardır ve fasyalar ile oluşturulmuş dört kompartman (anterior, lateral, posterior ve derin posterior) ile çevrelenmiştir (Şekil 37.1 ve 37.2). Kan desteği Besleyici arteri posterior tibial arterden kaynaklanır ve soleus kası orijin noktasının distalinden posterolateral kortekse girer. İntramedüller kanala girdikten sonra besleyici arter üç tane asendan ve bir tanede desendan dal verir. Bu damarlar endosteal vasküler ağı oluşturur ve anterior tibial arterden kaynaklanan periosteal damarlar ile anastomoz yapar. Anterior tibial arter interosseöz membrandaki aralıktan geçtiği noktada hasar görmeye meyillidir. Peroneal arterin dorsalis pedis arterine uzanan anterior komminikan bir dalı vardır. Normal bir dorsalis pedis nabazanına rağmen bu damar tıkanabilir. 464 465 Bölüm 37 Tibia Fibula Cisimi COMMON PERONEAL SİNİR DEEP PERONEAL SİNİR SUPERFİCİAL PERONEAL SİNİR TİBİA ANTERİOR TİBİAL ARTER İNTEROSSEOS MEMBRAN FİBULA PERONEAL ARTER PERFORATİNG DALI ANTERİOR LATERAL MALLEOLAR ARTER ŞEKİL 37.1 Tibia ve fibula cisimlerinin anatomisi (Rockwood CA Jr, Green DP, Bucholz RW, Heckman JD, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. Vol 2. 4 tH ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006). Distal 1/3 tibianın kan desteği tibiaya ligamanlar içerisinde giren damarlar ile ayak bileği çevresinde meydana gelen periosteal anastomozlardan sağlanır. Orta 1/3 ve distal 1/3 bileşkesinde bir kan göllenme alanı bulunabilir (tartışmalı bir konudur). Eğer besleyici arter zarar görürse korteksten geriye bir akış olur ve periosteal kan desteği daha önemli bir hale gelir. Bu 476 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 38 Ayak Bileği Yaralanmaları Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu ROTASYONEL AYAK BİLEĞİ KIRIKLARI Epidemiyoloji Toplumsal çalışmalar ile 1960’ların başlarından itibaren ayak bi- leği kırıkları insidansının dramatik bir şekilde arttığı gösterilmiştir. Ayak bileği kırıkları her ne kadar “kırılganlık” kırıkları olarak değerlendirilmese de yaşlı kadınlarda en yüksek insidansta görülür. Ayak bileği kırıklarının üçte ikisini izole malleol kırıkları oluşturur ki bununda dörtte biri bimalleolar ve %5 ile 10’u trimalleolar kırıklardır. Ayak bileği kırıkları insidansı yaklaşık olarak 100,000’de 187’dir. Açık kırıklar nadirdir. Bütün ayak bileği kırıklarının sadece %2’sini oluşturur. Artmış vücut kitle indeksi ayak bileği kırıkları açısından bir faktörüdür. Anatomi Birbirlerine kompleks yapılı bağlar ile bağlanan fibula, tibia ve 476 talusa ait eklem yüzeylerinin oluşturduğu karmaşık bir menteşeli eklemdir (Şekil 38.1). Distal tibia eklem yüzeyi “plafond” olarak isimlendirilir ve medial ve lateral malleol ile birlikte talus kubbesi ile eklem yapan mortisi oluşturur. Plafond anteroposterior düzlemde konkav ve lateral düzlemde konvekstir. Anteriora doğru kama şekilli talus ile uygun bir eklem yüzeyi oluşturmak üzere genişler. Bu özellikle yük verme sırasında intrinsik bir stabilite sağlar. Talus kubbesi trapezoid şekillidir ve posterior talustan 2.5 mm geniş anterior cephesi vardır. Talus gövdesinin hemen hemen tamamı eklem kıkırdağı ile kaplıdır. Medial malleol talusun medial faseti ile eklem yapar ve anterior ve posterior kollikulus olarak ikiye ayırır buralara ise sırasıyla yüzeyel ve derin deltoid bağ yapışır. 477 Bölüm 38 Ayak Bileği Yaralanmaları Tibia plafondu Anterior Medial malleol Fibula Posterior İnterosseöz membran Troklea Gövde (Cisim) Fibula Tibia Boyun Baş Talus ŞEKİL 38.1 Ayak bileği kemiksel anatomisi. Mortis görünümü (A), eklemin tibiofibular kısmının inferior superiordan görünümü (B), ve talusun superior inferiordan görünümü (C). Ayak bileği eklemi üç kemikten oluşan ve tibiofibular eklem yüzeyi ile uyumlu daha geniş bir talus eklem yüzeyinden oluşur. Talus kubbesinin lateralden alınan çevresi medialden alınan çevresinden daha geniştir. Kubbe anteriorda posteriordan daha geniştir. Sindezmotik bağ stabil ve kapalı bir şekilde ayak bileği dorsifleksiyonu ile genişlemeye izin verir. (Bucholz RW, Heckman JD, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). Lateral malleol fibula distal kısmı tarafından oluşturulur ve ayak bileğinin lateral desteğini sağlar. Her ne kadar distal tibia ve fibula arasında bir miktar hareket bulunsa da ikisi arasında eklem yüzeyi bulunmaz. Ayak bileğinin hemen proksimalinde tibianın geniş anterior tüberkülü ile küçük posterior tüberkülü arasında fibula yerleşir ve buda bir miktar instrinsik stabilite sağlar. Distal fibula medial yüzeyinde plafond seviyesinden başlayan ve kalan kısmının yarısına kadar distale uzanan eklem kıkırdağına sahiptir. 39 Kalkaneus Kırıkları Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu EPİDEMİYOLOJİ Kalkaneus kırıkları bütün kırıkların yaklaşık %2’sini oluşturur. Kalkaneus veya os calsis en sık kırılan tarsal kemiktir. Deplase eklem içi kırıklar kalkaneus kırıklarının %60 ile %75’ini oluşturur. Kalkaneus kırıklarının %90’ı çoğunluğunu işçilerin oluşturduğu 21–45 yaş arası erkeklerde görülür. Kalkaneus kırıklarının yaklaşık %10’u açık yaralanmalardır. ANATOMİ Superior eklem yüzeyinin anterior yarımının talus ile eklem ya- pan üç kısmı vardır. Posterior kısım en geniş olanıdır ve esas yük taşıyan yüzeyi oluşturur. Orta kısım anteromedial olarak sustentaculum tali üzerindedir. Anterior kısım orta kısımla devamlılık gösterir. Posterior ve orta kısımlar arasında talar sulcus ile birlikte sinus tarsiyi oluşturan interosseöz sulcus (kalkaneal oluk) bulunur. Sustentaculum tali medialden talus boynunu destekler. İnterosseöz talokalkaneal ve deltoid bağlar ile talusa tutunur ve superior tarafında orta eklem kısmını bulundurur. Fleksor hallusis longus tendonu medialde sustentaculum tali altından geçer. Lateralde peroneal tendon kalkaneus ve lateral malleol arasından geçer. Aşil tendonu posterior tuberosite tutunur. YARALANMA MEKANİZMASI Aksial yüklenme: İntraartiküler kırıkların çoğunluğunda yüksek- ten düşme etkendir. Talusun kalkaneusa ait kanselöz kemiği çevreleyen ince kortikal kemik üzerine ilerlemesi sonrasında oluşur. Motorsiklet kazalarında gaz veya fren pedalının ayağı plantarından sıkıştırması sonrasında da kalkaneus kırıkları oluşabilir. 507 508 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları Bükücü kuvvetler eklem dışı kalkaneus kırıklarına, anterior ve medial proses veya sustentaculumun kısmi kırıklarına neden olabilir. Diabeti olan hastalarda Aşil tendonunun çekmesi ile oluşan tuberosit kırıkları sık görülür. KLİNİK DEĞERLENDİRME Hastalar sıklıkla ortadan ciddiye değişen derecelerde topuk ağ- rısı ve eşlik eden hassasiyet, şişlik, topukta genişleme ve kısalma ile gelirler. Ayak arkına doğru uzanan ekimoz kalkaneus kırığını düşündürür. Ciltte büller görülebilir. Bu büller yaralanmadan sonraki ilk 36 saat içerisinde oluşan ciddi şişmeye bağlıdır. Açık kırıklar nadirdir fakat oluştuğu vakit medialde görülür. Yumuşak dokular ve nörovasküler durumun dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi şarttır. Kompartman sendromunun olup olmadığı tespit edilmelidir çünkü kalkaneus kırıklarının %10’unda meydana gelebilir ve küçük parmaklarda pençe şekli ortaya çıkabilir. Eşlik Eden Yaralanmalar Kalkaneus kırığı olan hastaların %50’sinden fazlasında lumbar vertebra kırığı (%10) veya diğer alt ekstremite kırıkları gibi eşlik eden yaralanmalar olabilir. Özellikle bunlar yüksek enerjili yaralanmalarda sıktır. Bilateral kalkaneus kırığı vakaların %5 ile %10’unda görülür. RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Kalkaneus kırığından şüphelenildiği durumlarda hastanın baş- langıçtaki radyografik değerlendirmesi arka ayak lateral grafisini, ayak anteroposterior grafisini, Harris aksial grafisini ve ayak bileği grafilerinin içermelidir. Lateral grafi Kalkaneus anterior prosesinin en yüksek noktası ile posterior fasetin en yüksek noktası arasında çizilen çizgi ile posterior faset ile tuberositin superior köşesi arasında çizilen çizginin oluşturduğu açı Böhler açısıdır. Normalde 20 ile 40 derece arasındadır. Bu açıda azalma kalkaneusun yük taşıyan posterior fasetinde çökme olduğunu işaret eder.Böylece vücut ağırlığı anteriora kayar (Şekil 39.1). Gissane açısı (çapraz açı) laterale doğru uzanan iki sert kortikal kemik hattı tarafından oluşturulur. Bunlardan bir tanesi posterior fasetin lateral kenarı boyunca diğeri de kalkaneusun 520 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 40 Talus Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu EPİDEMİYOLOJİ Bütün tarsal kemik kırıkları içerisinde bunlar ikinci sıklıkta görü- lendir. Talus kırıkları insidansı bütün kırıklar içerisinde %0.1 ile %0.85 arasında ve ayak yaralanmaları içerisinde ise %5 ile %7 arasında değişir. Talus boyun kırıklarının yaklaşık %14 ile %26’sı medial malleol kırıkları ile ilişkilidir. Talus lateral proses kırığı bütün snovbord yaralanmalarının %2,3’de ve bütün ayak bileği yaralanmalarının %15’inde görülür. Talus baş kırıkları nadirdir ve bütün talus kırıkları içerisinde %3 ile %5 insidansa sahiptir. ANATOMİ Talus gövdesi superiordan vücut ağırlığının aktarıldığı bir ek- lem yüzeyi ile örtülüdür. Talusun anterioru posteriorundan daha geniştir ki bu da ayak bileğine intrinsik bir stabilite sağlar (Şekil 40.1). Eklem kıkırdağı sırasıyla medial ve lateral malleol ile eklem yapmak üzere medialden ve lateralden plantara doğru uzanır. Gövdenin inferior yüzeyi kalkaneusun posterior faseti ile eklem yapar. Superiordan görünüş İnferiordan görünüş Tarsal sinüs Tarsal kanal Lateral proses Lateral tüberkül Lateral proses Posterior proses Medial tüberkül Fleksör hallusis longus oluğu ŞEKİL 40.1 Talusun superior ve inferiordan görünüşü (noktalı olarak işaretlenen alanlar posterior ve lateral prosesleri göstermektedir) (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwoodand Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). 520 Bölüm 40 Talus 521 Talus boynu damarlara ait foramenler ve bağların tutunma yer- lerine bağlı olarak kabalaşmıştır. Mediale doğru 15 ile 25 derece dönüktür ve kırık gelişimi açısından en dayanıksız olan kısımdır. Talus başı devamlılık gösteren eklem yüzeylerine sahiptir. Anteriordan navikular kemik ile, inferiorda spring bağı ile, posteroinferiorda sustentaculum tali ile, medialde deltoid bağ ile eklem yapar. İki kemik prosesi vardır. Lateral proses kama şeklindedir ve inferomedialde kalkaneusun posterior eklem yüzeyi ile ve superolateralde lateral malleol ile eklem yapar. Posterior proses fleksör hallusis longus tendonuna ait bir oluk tarafından medial ve lateral tüberküllere ayrılır. Os trigonum %50’ye kadar oranlarda normal ayaklarda görülür. Posterior talus prosesinin lateral tüberkülünün hemen posteriorundaki ayrı bir kemikleşme noktasında oluşur. Talusun %60’ı eklem kıkırdağı ile örtülüdür. Talustan hiçbir kas orijin almaz veya hiçbir kas talusta sonlanmaz. Vasküler desteği, talusa uzanan fasyal yapılara bağlıdır bu nedenle kapsül hasarı osteonekroz gelişimi ile sonuçlanabilir. Talusun vasküler desteği sıralanacak olursa Sinus tarsiye uzanan arterler (peroneal ve dorsalis pedis arterleri) Tarsal kanal arteri (posterior tibial arter) Mediale kan desteğini sağlayan deltoid arter (posterior tibial arter) Kapsül ve bağlarda yerleşimli damarlar ve intraosseöz anastomozlar YARALANMA MEKANİZMASI Çoğunlukla motorlu araç kaynaklı yaralanmalar veya ayak bileği- nin hiperdorsifleksiyonu ile birlikte olan yüksekten düşmeler ile ilişklidir. Talus boynu, talusun tibia anterior sınırı ile çarpışması ile kırılır. “Aviator’s astragalus” “Havacı talusu” Bu tarihsel terim talus boyun kırığına neden olacak şekilde düşen bir uçağın kuyruk dümen çubuğunun ayak plantarına çarpmasını anlatmaktadır. KLİNİK DEĞERLENDİRME Hastalar tipik olarak ayak bileğinde ağrı ile gelirler. Ayak ve ayak bileği hareketleri tipik olarak ağrılıdır ve krepitas- yon alınabilir. Talus ve subtalar ekleme basıldığında ortaya çıkan ağrı ile birlikte arka ayakta yaygın şişlik bulunabilir. İlişkili ayak ve ayak bileği kırıkları sıklıkla talus boyun ve gövde kırıkları ile birliktedir. 530 Kısım IV Alt Ekstremite Kırık ve Çıkıkları 41 Orta Ayak ve Ön Ayak Kırıkları Çeviri: Dr. Nuri Menekşeoğlu MİDTARSAL (CHOPART) EKLEM Epidemiyoloji Orta ayak yaralanmaları nisbeten daha nadirdir. Orta ayak kırıklarının yıllık insidansı 100.000’de 3.6’dır. En sık kırılan kemik kuboid (%50)’dir. Bunu %44 ile naviküler ve %6 ile kuneiform kemik kırıkları izler. Erkek kadın oranı 1:1.2’dir. Anatomi Orta ayak Chopart eklem çizgisinin distalinde ve Lisfranc eklem çizgisinin proksimalinde kalan ayak kısmıdır (Şekil 41.1). Beş tarsal kemik orta ayağı oluşturur: naviküler, kuboid kemikler ile medial, orta ve lateral kuneiformlar. Midtarsal eklem ayak inversiyonu ve eversiyonu sırasında subtalar eklem ile uyumlu bir hareket gösteren kalkaneokuboid ve talonaviküler eklemlerden oluşur. Kuboid kemik üç navikulokuneiform eklemle bağlantıyı sağlar ve sadece çok az bir harekete müsaade eder. Plantar kalkaneonaviküler (spring) bağ, bifurkat bağ, dorsal talonaviküler bağ, dorsal kalkaneokuboid bağ, dorsal kuboidonaviküler bağ ve uzun plantar bağ mevcut bağlardır (Şekil 41.2) Yaralanma Mekanizması Yüksek enerjili travma: En sık olanı budur ve motorsiklet kazasın- da direk çarpmaya veya yüksekten atlama veya düşme sırasındaki aksial yüklenme ve torsiyon kombinasyonuna bağlı meydana gelir. Düşük enerjili yaralanmalar: Spor esnasında veya dans sırasındaki burkulmalara bağlı meydana gelir. Klinik Değerlendirme Hastanın ilk müracaat sırasındaki durumu değişkendir. Hasta şişlik ve ayak dorsalinde hassasiyet ile gelebileceği gibi aşırı ağrı, 530 531 Bölüm 41 Orta Ayak ve Ön Ayak Kırıkları Metatarslar Metatarslar Lisfranc eklemi Kuneiformlar Lisfranc eklemi Kuneiformlar Naviküler kemik Chopart eklemi Naviküler kemik Chopart eklemi Kuboid Naviküler Orta Kuneiform kemik Medial Kuneiform Kuboid Naviküler kemik Medial Kuneiform Lateral Kuneiform Kuboid Orta Kuneiform Lateral Kuneiform Kuboid Medial Kuneiform ŞEKİL 41.1 Orta ayağın kemiksel anatomisi. (A) Dorsalden görünüm. (B) Plantardan görünüm. (C) Medialden görünüm. (D) Lateralden görünüm. (E) Koronal görünüm (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). ileri derecede şişlik, ekimoz ve farklı şekil bozukluğu ile yürüyemez bir şekilde gelebilir. Ön ayağa abdüksiyon, addüksiyon, fleksiyon ve ekstansiyon gibi stres oluşturacak hareketler yaptırılır neticesinde ağrı ve instabilite ortaya çıkar. Dikkatli bir nörovasküler muayene yapılmalıdır. Aşırı ağrı ve şişlik durumunda tekrarlayan muayeneler ile ayak kompartman sendromu olasılığı değerlendirilir. Radyografik Değerlendirme Ayak anteroposterior (AP), lateral ve oblik grafileri alınmalıdır. 42 Pediatrik Ortopedik Cerrahi: Genel Prensipler Çeviri: Dr. Atıl Atilla GENEL BAKIŞ İskelet sisteminin gestasyondan iskeletsel olgunluğa gelişim ve büyümesi, pediatrik hastayı erişkinden farklı kılan, hassaslık ve onarım yanıtları paternleri ile sonuçlanan birbiri ile ilişkili fibröz, tendinöz, kıkırdak ve kemiksel değişiklikler ortaya çıkarır. Bir kural olarak, hasta yaşı düştükçe, remodelizasyon potansiyeli artar. Bu nedenle, çocukta anatomik redüksiyon, erişkindeki aynı yaralanmayla karşılaştırıldığında daha az önemlidir. EPİDEMİYOLOJİ Çocuklarda mortalite oranı toplamda, 1900 yılındaki 250’de 1’den, 1986’da 4000’de 1’e düşmüştür. Bu durum, toplumun artan eğitim seviyesi, önleyici aletler ve medikal bakımla açıklanmaktadır. 1-14 yaş arası çocuklarda ölümlerin başta gelen nedeni, kazayla meydana gelen travmalardır. İskelet sistemi travması tüm çocukluk çağı yaralanmalarının, %10-15’ine karşılık gelir. Bu yaralanamaların, %15-30’u fizyel yaralanmalardır (falanks kırıkları en sık fizyel yaralanmalardır). Geçen 50 yıl içinde, çocuklardaki artan kırık insidansı, artmış sportif faaliyetlere katılım ile açıklanmaktadır. 0-16 yaşlar arası, erkeklerin %42’si ve kızların%27’si bir kırıkla karşılaşırlar. Tek izole bir kırıkla karşılaşan erkeklerin kızlara oranı, 2.7:1’dir. Erkeklerde kırıkların en tepe insidansı her yıl başına 10.000’de 450 olmak üzere, 16 yaştır. Kızlarda ise en tepe insidans yıl başına 10.000’de 250 olmak üzere 12 yaştır. Bu populasyonda açık kırıklar nadirdir (<%5). ANATOMİ Çocuklarda kemik, erişkinlere göre birim başına daha fazla su ve daha az mineral içerir. Bu nedenle, pediatrik kemik daha düşük bir elastisite modülüsüne (daha az kırılgan) ve erişkin kemiğine 563 564 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar göre kırık için daha yüksek son gerilime sahiptir. Erişkin kemiğiyle kıyaslandığında, kompresyondan çok gerilmeye daha dirençlidir. Fizis (büyüme plağı), yaş ve konuma göre kalınlığı değişen eşsiz bir kıkırdak yapıdır. Sıklıkla, torsiyon, makaslama ve eğilme kuvvetlerine kemiğe oranla daha dayanıksızdır. Bu da büyüme plağını bu bölgelerden dah çok yaralanmaya açık hale getirmektedir. Fizis geleneksel olarak 4 bölüme ayrılmıştır: Rezerv (dinlenme/germinal), proliferatif, hipertrofik ve provizyonel kalsifikasyon (veya enkondral kalsifikasyon) (Şekil 42.1). Çocukta periost,eklem uçları hariç tüm kemiği saran, kalın (birkaç milimetreye kadar) fibröz bir yapıdır. Periost, makaslama güçlerine ek bir destek sağlayan perikondral halkada (LaCroix’in halkası) fizisle beraber kalınlaşarak devam eder. Genel bir kural olarak, çocuklarda bağlar, fonksiyonel olarak kemikten daha güçlüdür. Bu nedenle, erişkinlerde bağ gerilmesi yapan bir çok durum çocuklarda kırıklara neden olur. Zonlar Dinlenme Proliferatif Aşağıya kondrosit kolonları oluşturmak için kök hücre kaynağı olarak görev yapar. Kondrositler mitoza giderler ve bunu yaparken, predominant olarak kollajen tip 2 ve çeşitli proteoglikanlar üretilir. Matriksi organize eden ve mineralizasyon sürecini düzenleyen, kollajen olmayan proteinlerde üretilir. Hipertrofik Kondrositler, boyut olarak hızlıca büyürler ve kollajen X üretirler. Kondrosit kolonları arasında mineralizasyon görülür. Çoğu kondrosit apoptozise gider. Metafizyel Osteoblast ve osteoklastlar, mineralize kıkırdak matriksini gerçek kemiğe dönüştürür. ŞEKİL 42.1 Şekil, fizis içinde endokondral kemikleşme sürecini göstermekte. O kadar organize olmasa da, kırık iyileşmesinde de endokondral kemikleşmeye benzer bir süreç izlenir (Bucholz RW, Heckman JD, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). 572 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar 43 Pediatrik Omuz Çeviri: Dr. Serkan Akpancar PROKSİMAL HUMERUS KIRIKLARI Epidemyoloji Çocuklarda görülen kırıkların %5’ten azını oluşturur Yıllık insidansı her 10.000’de 1, 2 ile 4, 4 arasında değişir Adölesanlarda spor kazalarına bağlı çok yaygındır. Metafizel, fiz- yel veya her iki bölgede birden görülür. Yeni doğanlarda doğum travmasına bağlı proksimal humerus fizis kırıkları fizis yaralanmalarının %1,9 ile %6,7’sini oluşturur (Şekil 43.1). Anatomi Humerus büyümesinin %80’i proksimal fizis tarafından gerçekleştirilir ve ciddi remodelite potansiyeli vardır. Proksimal humerusta üç ossifikasyon merkezi vardır 1. Humerus başı: altı ayda osifiye olur 2. Tuberositas majus: 1. ile 3. yıl arası ossifiye olur 3. Tuberositos minüs: 4. ile 5. yıl arası osifiye olur Tuberositas majus ve minus: 6. ile 7. yıl arası birleşir ve 7. ile 13. yıl arası humerus başı ile füzyon meydana gelir Eklem kapsülü metafizde genişler dolayısıyla bazı metafiz kırıkları intrakapsülerdir (Şekil 43.2) ŞEKİL 43.1 Doğum esnasında kolun tek tarafı hiperekstansiyon veya rotasyonu proksimal humerus veya fizyel yaralanmaya yol açabilir (Bucholz RW, Heckman JD, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’den alınmıştır). 572 573 Bölüm 43 Pediatrik Omuz Eklem kapsülü Fizis ŞEKİL 43.2 Proksimal humerus anatomisi (Bucholz RW, Heckman JD, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’den alınmıştır). Primer vasküler kaynak anterior sirkümflex arterin anterolateral inen dalı tarafından; tuberositos majus ve inferior humerus başı gibi küçük bir bölüm ise posterior sirkümflex arterden beslenir. Fizis kızlarda 14 ile 17 yaş arası, erkeklerde 16 ile 18 yaş arası kapanır. Fizyel apex posteromedialdir ve güçlü kalın bir periost ile bağlantılıdır. Tip I fizyel kırıklar geçici kalsifikasyon zonu ile bitişik hipertofik zonda oluşur. Embriyonel kartilaj tabakası korunmuştur. Bu normal büyümeyi sağlar. Musküler deformite güçleri: Tuberositas minusun subskapular bağlantıları, posterior epifiz ve tuberositas majusa yapışan rotator cuff parçaları (teres minor, supraspinatus ve infraspinatus) pektoralis major, anterior medial metafiz ile; deltoid, lateral şaft ile bağlantılıdır. Travma Mekanizması İndirekt: El bileği dorsifleksiyonda ve dirsek ekstansiyonda iken açık el üzerine düşme sonucu oluşur. Doğum travması kol hiperextansiyonda ve rotasyonda bebek gelirken oluşur omuz dislokasyonu maternal diyabet sonucu oluşan makrozomi nedeniyle oluşur. 598 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar 44 Pediatrik Dirsek Çeviri: Dr. Tolga Ege EPİDEMİYOLOJİ Dirsek bölgesi kırıkları çocuklardaki tüm üst ekstremite kırıkla- rının %8 ila %9’unu oluşturmaktadır. Tüm dirsek bölgesi kırıklarının %85’i distal humerusta oluşmak- ta; bunlarında %55 ila %75’i suprakondiler bölgede oluşmaktadır. Çoğunluğu erkek çocuklarda olmak üzere en sık 5-10 yaş arasında görülmektedir. Çocuklardaki dirsek kırıklarının mevsime bağımlı bir dağılımı bulunmaktadır; en sık yaz aylarında görülürken en az kış mevsiminde görülmektedir. ANATOMİ Dirsek üç eklem içermektedir: ulnohumeral, radiokapitellar ve üst radioulnar eklemdir. Dirseğin damarsal desteği, kemik içi ve dışını içeren geniş anato- mik bir ağdır. Kapitellum, lateral kristadan giren brakial arterin arka dalı ile beslenmektedir. Troklea, non-artikuler medial krista boyunca giren medial dal ve fizisi çaprazlayan lateral dal ile beslenmektedir. Bu iki damar ağı arasında herhangi anastamoz bulunmamaktadır. Kapitellum ve trokleanın eklem yüzeyleri distal ve öne doğru 30-45 derecelik bir açı ile uzanmaktadır. Her kondilin rotasyon merkezi aynı horizontal ark üzerinde bulunmaktadır; dolayısı ile kondillerin birbirleri ile ilişkisinin bozulduğu yanlış dizilim gibi durumlarda rotasyon aksı bozulmakta ve fleksiyon ekstansiyon hareketi kısıtlanmaktadır. Taşıma açısı distal humeral fizisin oblisitesinden etkilenmektedir; bu açı kızlarda 6 derece erkeklerde ise 5 derece olup açısal büyüme bozukluklarının değerlendirilmesinde önemlidir. Ön ve distal humeral açılanmaya ek olarak, humeral kondillerin diafiz ile ilişkili olarak horizontal rotasyonu bulunmaktadır; lateral kondil 5 derece mediale doğru rotasyondadır. 598 Bölüm 44 Pediatrik Dirsek 599 ŞEKİL 44.1 Distal humerusun ikincil ossifikasyon ve füzyon merkezleri. (A) Kızlarda ve erkeklerde değişik ossifikasyon merkezlerinin ossifikasyon yaşları gösterilmektedir. (B) Kızlarda ve erkeklerde bu merkezlerin hangi yaşlarda birbiri ile kaynadığı gösterilmektedir. (C) Her bir ikincil merkezin distal humerusun genel yapısına olan katkıları noktalı çizgilerle gösterilmektedir (Rockwood CA, Wilkins KE, Beaty JH. Fractures and Dislocations in Children. Philadelphia: Lippincott-Raven; 1999:662’den alınmıştır). Dirseğin üst ekstremitenin longitudinal büyümesine olan katkısı %20’dir. Kemikleşme: Kapitellum hariç olmak üzere, kızlarda ossifikasyon merkezleri erkek çocuklarına nazaran 2 yıl erken görülmektedir. CRMTOL: dirsek çevresindeki ossifikasyon merkezlerinin görül- me sırasını gösteren ipucudur (Şekil 44.1). Capitellum: 6 ay ila 2 yıl; trokleanın lateral kristasını içermektedir. Radius başı: 4 yaş Medial epikondil: 6-7 yaş Troklea: 8 yaş. Olekranon: 8-10 yaş; sıklıkla birden fazla merkez birbiri ile kaynamaktadır. Lateral epikondil: 12 yaş. YARALANMA MEKANİZMASI İndirekt mekanizma: bu sıklıkla açık el üzerine düşme sonrası oluş- maktadır. 45 Pediatrik Önkol Çeviri: Dr. Serkan Akpancar EPİDEMİYOLOJİ Bu bölgenin travmaları çok yaygındır. Bütün pediatrik kırıkların %40’ını oluşturur (bunların sadece %4’ü distal kırıktır). 3:1 radius distal kırıklarında erkek hakimiyeti vardır. %80’i 5 yaş üzeri çocuklarda oluşur. Pik insidansı, kemik büyüme-mineralizasyon ilişkisine bağlı olarak kemik zayıflığı ve kemiğin büyüme hızı ile ilişkilidir. %50’sinde ipsilateral suprakondiler kırık vardır. %1’inde nörolojik yaralanma vardır. En sık median sinirde oluşur. Önkol pediatrik kırıklarının %60’ı radius ve ulnanın distal metafizinde, %20’si şaftta, %14’ü distal fizis ve %4’ten azı proksimal 1/3’te oluşur. ANATOMİ Radial ve ulnar şaft gestasyonun sekizinci haftasında ossifiye olurlar. Distal radyal epifiz 1. yaşta belirir (genelde iki merkezden). Distal ulnar epifiz 5. yaşta belirir. Radius başı 5. ile 7. yaşta belirir. Olekranon 9 ile 10. yaşta belirir. Bütün bu kemiksel yapılar 16 ile 18. yaşta kapanır. Ön kol büyümesinin %80’ini distal fizis sağlar. İskelet yaşı arttıkça distal lokalizasyonlarda artan oranlarda, özellikle çok hassas geniş metafiz ve daha dar ve güçlü diafiz gibi distal lokalizasyonlarda, kırık eğilimi oluşmaktadır. Osteoloji Radius eğri bir kemiktir; proksimal 1/3’te silindirik, orta 1/3’te üçgensel, distalde düz ve laterale doğru yay şeklindedir. Ulna üçgensel yüzeye sahiptir. Proksimal 1/3 apexte yay şeklindedir. Proksimal radioulnar eklem supinasyonda en stabildir. En geniş bölümünde radius başı ulnanın radius çentiğiyle 645 646 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar bağlantı kullanır ve interosseöz membranın en gergin olduğu yerdir. Annüler ligament major yumuşak dolu stabilizatörüdür. Distal radioulnar eklem (DRUE) ulnar kolleral ligement ve pronator quadratus kası tarafından stabilize edilir. %3 distal radius kırıkları, DRUE bozulması ile birliktedir. Triangüler fibrokartilaj komplex (TCFF), volar ve dorsal radiokarpal ligamentlerle ve ulnar lateral kollateral ligament lifleri ile eklem yapan artriküler diske sahiptir. Distal radiusa unlar kenarından yapışır. Apeksi ulna stiloid tabanına yapışır. Distalden 5. metakarp bazisine doğru genişler. Çocuklarda periost güçlü ve kalındır. Genellikle konvex kırık yönünde bozuluyorsa konkav yönde intakt menteşe sağlam kalır. Bu kapalı redüksiyon düşünüldüğü zaman önemlidir. Biyomekanik Posterior distal radiyoulnar ligament pronasyonda gergindir oysa anterior ligament supinasyonda gergindir. Radius efektif olarak pronasyonda kısalır, supinasyonda uzar. İnterosseöz boşluk pronasyonda daralır. Nötral ve 30 derece supinasyonda genişler. Sonraki supinasyon veya pronasyon membranı gevşetir. Ortalama pronasyon/supinasyon genişliği 90/90 derecedir. (bunun 50/50 günlük yaşam aktiviteleri için gereklidir). Orta 1/3 deformite supinasyonda en fazla etkiyi yapar. Distal 1/3, pronasyonu daha büyük açılarda etkiler. Orta 1/3 bölümün 10 derece malredüksiyonu 20 ile 30 derece rotasyonu sınırlar. Bayonet apozisyonu (üst üste binme), ön kol rotasyonunu azaltmaz. Deforme edici kas kuvvetleri (Şekil. 45.1) Proksimal 1/3 kırıkları z Biseps ve supinatör: Fonksiyonu distal fragmanın fleksiyon ve supinasyonudur. z Pronator teres ve pronator quadratus: Distal fragmanın pro- nasyonunu sağlar. Orta 1/3 kırıkları: z Supinator, biseps ve pronator teres: Proksimal frgman nötral pozisyonundadır. Pronator quadratus: Distal fragmanın pronasyonunu sağlar. Distal 1/3 kırıklar: z Brakioradialis: Distal segmenlin dorsifleksiyonu ve radial z deviasyonunu sağlar. 660 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar 46 Pediatrik El Bileği ve El Çeviri: Dr. Bülent Karslıoğlu KARPAL KEMİK YARALANMALARI Epidemiyoloji Yaralanmış bir çocuğun muayenesinin zorluğundan ve düz rad- yografilerde immatür iskelet detayları sınırlı olduğundan nadir görülen karpal yaralanmalar değerlendirilemeyebilir. Distal radiusa komşu epifizyal plak diğerleri arasında en fazla yaralanandır; distal radial epifizyal plağın yaralanması sebebiyle yük iletimi yayılırken bu karpal kemikleri korur. Bu nedenle bu durum nadiren görülen pediatrik karpal yaralanmalarından sayılır. Anatomi El bileğinin kıkırdak taslağı tek bir kitle olarak başlar; her biri kendi ilgili matür karpal kemik kontürü içinde olmak üzere 10. haftada sekiz ayrı kitleye dönüşür. Karpal kemiklerin ossifikasyon merkezlerinin belirmesi kapitat için 6 aya, pisiform için ise 8 yaşa kadar görülür. Osifikasyon merkezlerinin belirme sırası çok istikrarlıdır: kapitat, hamat, trikuetrum, lunat, skafoid, trapezyum, trapezoid ve pisiform (Şekil 46.1). Karpal kemiklerin ossifik çekirdeği kıkırdak kabuklar tarafından eşsiz bir şekilde korunur. Çocuk matürleştikçe, karpal kırıklarının görülme sıklığı artmasından sonra (ergenlik) “kritik kartilajkemik oranına” ulaşılır. Yaralanma Mekanizması Çocuklarda görülen karpal yaralanmaların en yaygın mekaniz- ması el bileğine direkt travmadır. İndirekt yaralanmalar açık el üzerine düşme, hiperekstansiyondaki el bileğine aksiyel kompresif kuvvet etkilemesi sonucu gelişir. Çocuklarda bu mekanizma sonucu yaralanmalar hareket halindeki bisikletten düşme veya yüksekten düşme gibi daha yüksek enerjili mekanizmalardan kaynaklı gelişir. 660 661 Bölüm 46 Pediatrik El Bileği ve El 6-8 ay 6 yıl 2-3 yıl 4 yıl 5 yıl 4-5 yıl 5-7 yıl (F) 16-18 yaş 1 yıl (F) 16-18 yıl ŞEKİL 46.1 Karpal kemiklerin ve distal radius/ulnanın kemikleşme merkezlerinin yaşlara göre görülme zamanı (Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 6th ed. Philedelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2006’dan alınmıştır). Klinik Değerlendirme Bireysel karpal yaralanmaların kliniksel sunumları çeşitlidir, fakat genelde karpal yaralanmanın en istikrarlı işareti lokalize olmuş hassasiyettir. Ajite olmuş çocukta lokalize hassasiyetin değerlendirilmesi zor olabilir, çünkü distal radyal ağrı karpal hassasiyet ile karıştırılabilir. Nörovasküler muayene önemlidir. Medial, radial ve ulnar duyuların kaydedilmesi, tüm parmakların özenle değerlendirilmesi ve distal kapiller geri dolumun dokümante edilmesi gereklidir. Karpal kemik deplasmanından izole karpal kemiklerin prominansına kadar olabilecek yelpazede aşırı deformite görülebilir. 47 Pediatrik Kalça Çeviri: Dr. Atıl Atilla PEDİATRİK KALÇA KIRIKLARI Epidemiyoloji Kalça kırıkları çocuklarda nadirdir, erişkinlere göre %1 oranında görülür. Anatomi Kemikleşme (Şekil 47.1) Proksimal femur: Rahim içi 7. hafta Proksimal femoral epifiz: 4-8 yaş arası Trokanter: 4 yaş Proksimal femoral epifiz 18 yaş itibari ile füze olurken, trokante- rik apofiz, 16-18 yaşlarında füze olur. Proksimal femoral fizis önemli oranda femur boynunun metafiz- yel gelişimine katkıda bulunur ve daha az femur başının primer aposizyonel gelişimine katkı sağlar. Bu nedenle, bu bölgedeki yaralanma ve bozulmalar, proksimal femurun tüm anatomik gelişimini etkileyecek, mimari değişikliklere neden olur. Trokanterik apofiz, önemli oranda büyük trokanterin aposizyonel gelişimini, daha az da femurun metafizyel gelişimine katkıda bulunur. Kalçanın kan desteği, lateral femoral sirkumfleks arterden ve daha da önemlisi medial femoral sirkümfleks arterden sağlanır. İntertrokanterik yarığın anterosuperiorundaki anastomozlar, ekstrakapsüller halkayı oluşturur. Asendan retinakular damarlar epifize gider (Şekil 47.2) Üç veya 4 yaşlarında, Lateral posterosuperior damar (medial femoral sirkumfleksin dalı) predominanttır ve femur başı epifizinin anterolateral kısmının tamamını destekler. Ligamentum teres arteri %20 oranında katkı sağlar. Kapsülotomi, femur başı kan desteğini etkilemez ancak, intertrokanterik çentiğin veya lateral asendan servikal damarların bozulması, femur başını avasküler yapabilir. 681 682 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar 4 ay 4v yıl 1 yıl 6 yıl ŞEKİL 47.1 Femur başı ve büyük trokanter için plak öncesinden ayrı büyüme alanlarına transformasyon. Diagram, femur proksimal ucu epifiz çekirdeğinin gelişimini gösteriyor. (A) Ölü doğmuş bir kız çocuğunun (ağırılık 325 gr) proksimal femoral uç radyografisi. (B-E) Çizimler radyogarfilerin üzerinden yapılmıştır (Edgren W. Coxa Plana: a clinical and radiological investigation with particular reference to the importance of the metaphyseal changes for the final shape of the proximal part of the femur. Acta Orthop Scand. 1965;84(suppl):24). Yaralanma Mekanizması Aksiyel yüklenme, torsiyon, hiperabdüksiyon veya direk darbe bir kalça kırığına neden olabilir. Ciddi direk travmalar (örn. Motorlu taşıt kazaları) pediatrik kalça kırıklarının %75 ila %80’ini oluşturur. Patolojik: Kemik kistleri, fibröz displazi, veya kemiği invaze eden diğer tümörler ile görülür. Stress kırıkları: Bunlar pediatrik populasyonda nadirdir. 690 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar 48 Pediatrik Femoral Şaft Çeviri: Dr. Atıl Atilla EPİDEMİYOLOJİ Pediatrik populasyonda görülen tüm kırıkların %1.6’sını oluştu- rur. Erkekler, 2.6:1 oranıyla daha sık etkilenirler. İnsidansın bimodal dağılımı: İlk yükseliş 2’den 4 yaşa kadar ve ikincisi ergenlik ortasındadır. Yaz aylarında bir artışla beraber yine mevsimsel bir dağılımda vardır. Yürüme çağından genç çocuklarda, %80 çocuk istismarı sonucu oluşur; bu oran yürüyenlerde %30’a düşer. Adölesanlarda femur kırıklarının >%90’ı motorlu taşıt kazalarına bağlı oluşur. ANATOMİ Çocukluk döneminde femurdaki remodelizasyon, zayıf sünge- rimsi kemiğin güçlü lamellar kemiğe dönüşmesine neden olur. 16 yaş civarı, inert ve kuvvet yönünden belirgin şekilde artan bir moment alanına neden olan, femur şaftı çapı ve göreceli olarak femurun kortikal kalınlığında geometrik bir artış olur. Bu kısmen yaralanma paterninin, genç hastaların normal oyun ya da minör travma sırasında sındaki yük altındaki durumlarını, öte yandan adölesanlarda, Kırık oluşturabilmek için yüksek enerjili travma gerekeceği, bimodal dağılımını açıklar (Şekil 48.1). YARALANMA MEKANİZMASI Direk travma: Motorlu taşıt kazaları, yaya yaralanmaları, düşmeler ve çocuk istismarı nedenlerdir. İndirek travma: Rotasyonel yaralanmalar. Patolojik kırıklar: Nedenler, osteogenesiz imperfekta, nonossifiying fibroma, kemik kisti ve tümörleri içerir. Meningomyelosel veya serebral palsi genel bir osteopeniye neden olarak, minör bir travma ile kırığa neden olabilir. 690 691 Bölüm 48 Pediatrik Femoral Şaft ALAN (mm2) YAŞ (yıllar) ŞEKİL 48.1 Taranmış alan yaş gruplarına göre kortikal kalınlığı temsil etmektedir. Kortikal kalınlıktaki bu hızlı artış geç çocukluk dönemindeki azalan inisdansa karşılık gelmektedir. (Netter FH. The Ciba collection of Medical İllustrations. Vol. 8. Musculoskeletal system. Part 1. Anatomy, Physiology ve metabolic disorders. Summit, NJ, Ciba Geigy, 1987; in Bucholz Rw, Heckman Jd, eds. Rockwood and Green’s Fractures in Adults. 5th ed. Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins; 2002’den alınmıştır). KLİNİK DEĞERLENDİRME Yüksek enerjili travma hikayesi olan hastalar detaylı travma de- ğerlendirilmesinden geçirilmeldir. Femur şaft kırığı varlığı, ciddi ağrı, değişen oranlarda şişlik ve deformiteyle beraber ambulasyonu engeller. Tanı çoklu travması veya kafa travması olan veya nonambulatuar ve ciddi derecede engelli çocuklarda daha zordur. Dikkatli bir nörovasküler muayene gereklidir. Açık bir kırık varlığını tespit edebilmek için altta yatan dokuların dikkatli bir muayenesi ile konulan splint ve bandajlar çıkartılması gereklidir. 698 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar 49 Pediatrik Diz Çeviri: Dr. Kenan Koca GENEL BAKIŞ Diz üç eklemden oluşan ginglimoid (menteşe) bir eklemdir: Patellofe- moral, tibiofemoral ve tibiofibular Normal periyodik yük altında, her adımda diz eklemi vücut ağır- lığının beş katı yüke maruz kalabilir. Normal fleksiyon/ekstansiyon hareketi sırasında 8-12 derece ro- tasyon yapar. Ekstansiyon-fleksiyon aralığı 0 derece ile 140 arasındadır (çocukların çoğunda diz eklemi hiperekstansiyon pozisyonuna gelir). Dizin dinamik ve statik stabilitesi kemik yapılara ek olarak yumuşak dokularla sağlanır (bağlar, kaslar, tendonlar, menisküsler). Bağlar immatür iskelette gerilme kuvvetlerine epifizler ve metafizyal kemikten daha dirençlidir. Travma iskeleti matür hastalarda görünmeyen epifiz seperasyonuna ve avülsiyonlara yol açar Sekonder ossifikasyon merkezlerinde üç epifiz plağı vardır. Ossifikasyon merkezlerinin ortaya çıkışı sırasıyla; Distal femur: 39. fetal hafta Proksimal tibia: 2. ay Tibia tuberkülü: 9 yaş Epifiz kapanması sırasıyla; Distal femur: 16-19 yaş Proksimal tibia: 16-19 yaş Tibia tuberkülü: 15-17 yaş Patella; ossifikasyon merkezi 3 yaşlarında ortaya çıkan sesamoid bir kemiktir. Tibial çıkıntı: Burası ön çapraz bağın yapışma yeridir Alt ekstremite longitudinal gelişiminin üçte ikisi distal femoral epifiz (9 mm/yıl) ve proksimal tibial epifiz (6 mm/yıl) tarafından sağlanır. DİSTAL FEMORAL EPİFİZ KIRIKLAR Epidemiyoloji En sık diz çevresindeki epifizler yaralanır. 698 Bölüm 49 Pediatrik Diz 699 Çocuklardaki tüm kırıkların %1’den azını ve tüm epifiz yaralan- maların %1-6’sını kapsar. Çoğu (üçte ikisi) Salter-Harris tip 2 yaralanma şeklindedir ve adölesanlarda ortaya çıkar. Tüm femur kırıklarının %12-15’i çocuklarda meydana gelir Anatomi Distal femoral epifiz vücuttaki en geniş ve en hızlı büyüyen epi- fizdir. Epifizin kendi doğal koruması yoktur. Bağlar ve tendonlar epifi- zin üzerine yerleşir. Siyatik sinir distal femur seviyesinde ikiye ayrılır. Popliteal arter dize superior genikulat dallarını femoral metafizin posteriorunda verir. Yaralanma Mekanizması Distal femura direkt travma; trafik kazası, fleksiyon pozisyonun- da diz üzerine düşme veya yük binmiş dize yandan gelen darbe, futbolda kayması engellenmiş ayak gibi atletik aktiviteler sırasında meydana gelebilir. Yeni doğanlarda distal femoral kırık çocuk istismarıyla ilgili olabilir. Dolaylı yaralanma: Varus/valgus veya hiperekstansiyon/hiperfleksiyon kuvvetleri; epifizin eş zamanlı olarak bir yöne sıkıştırılması başka bir yöne çekilmesiyle sonuçlanabilir. İndirekt kuvvetler metafizden epifizin ayrılması ile sonuçlanabilir. Çok tipik olarak, epifiz ayrılması gerilen taraftan başlar, kompresyon tarafında metafizden tamamen ayrılır (salter-Harris tip 2). Makadi gelişe bağlı doğum travmasıda veya artrogripozisli hastalarda bu epifiz ayrılma yaralanması görülebilir. Büyüme plağında yaygın zayıflığa sebep olan durumlarda (osteomyelit, lösemi, myelodisplazi) küçük travmalarda yaralanma nedeni olabilir. Klinik Değerlendirme Hastaların tipik olarak yaralanmış alt ekstremitesi yük taşıyamaz, düşük enerjili mekanizmalarla (örneğin, atletik yaralanma) nondeplase fizyel injuryli hastalardan antaljik yürüyüşü olanlar ambule edilebilir. Daha büyük çocuklarda ve adölesanlarda, düz efüzyonu ve yumuşak doku şişmesi ile ilişkili “patlama” hissedilmesi ve duyulması ligamentöz yaralanma ile karıştırılabilir. Diz hamstring spazmına bağlı olarak tipik olarak flexiondadır. 50 Pediatrik Tibia ve Fibula Çeviri: Dr. Kenan Koca EPİDEMİYOLOJİ Tibia kırıkları femur ve ön kol kırıklarını takiben en yaygın üçün cü pediatrik uzun kemik kırıklarıdır. Pediatrik kırıkların %15’ini oluştururlar. Ortalama görülme yaşı 8’dir. Bu kırıkların %30’u ipsilateral fibula kırıklarları ile beraberdir. Erkek ve kızlarda görülme oranı 2:1’dir. İstismar edilen çocuklarda tibia en sık kırılan ikinci kemiktir; istismar edilen kırıklı çocukların %26’sinde tibia kırığı bulunur. ANATOMİ (GENEL) Tibianın anteromedial yüzünde cilt altı doku incedir, koruma için üzerinde kas yoktur. Tibianın üç ossifikasyon merkezi: Diafizeal: Gestasyonun 7. haftasında kemikleşir. Proksimal epifiz: Ossifikasyon merkezi doğumdan hemen son- ra oluşur, 16 yaşında kapanır. Distal epifiz: Ossifikasyon merkezi ikinci yılda oluşur, 15 yaşında kapanır. Medial malleolus ve tibial tüberkülde farklı ossifikasyon merkezleri olabilir ve kırıkla karıştırılmamalıdır. Fibular ossifikasyon merkezleri: Diafizeal: Gestasyonun 8. haftasında kemikleşir. Proksimal epifiz: Ossifikasyon merkezi 2 yaşında oluşur, 16 yaşında kapanır. Distal epifiz: Ossifikasyon merkezi 4 yaşında oluşur, 16-18 yaşında kapanır. YARALANMA MEKANİZMASI Çocuklarda aynı taraf tibia ve fibula kırıklarından %50’si motorlu taşıt kazaları sonucunda oluşur. Sağlam fibula ile birlikte olan tibia kırıklarının %81’i indirekt rotasyonel kuvvetler sonucunda oluşur. 727 728 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar 1-4 yaş grubundaki çocuklarda bisiklet kazalarına bağlı tibia kı- rıkları sık görülür iken, 4-14 yaş grubundaki çocuklarda ise spor yaralanmaları veya motorlu taşıt kazalarına bağlı tibia kırıkları daha sıktır. İzole fibula kırıkları genellikle direkt kuvvetler sonucunda oluşur. KLİNİK DEĞERLENDİRME Tibia kırıkların %60 kadarı motorlu taşıt veya yaya- motorlu taşıt travmasıyla ilişkili olduğundan tam pediatrik travma protokolü izlenmelidir. Hastalar tipik olarak yaralanan alt ekstremiteye yük verememe, ağrı, değişik büyüklükte deformite ve diz veya ayak bileği hareketlerinde ağrı şikâyeti ile başvururlar. Dorsalis pedis ve posterior tibial arter nabazanları dâhil olmak üzere nörovasküler muayene şarttır. Muhtemel kompartman sendromunu değerlendirmek için anterior, lateral ve posterior (derin ve yüzeyel) kas kompartmanlarının palpasyonu yapılmalıdır. Şüphelenildiğinde, kompartman basınç ölçümleri yapılmalı, kompartman sendromu varlığında acil fasyotomiler yapılmalıdır. Açık kırıkların ekarte edilmesi ve yumuşak doku bütünlüğünün gözlenmesi için yara üzerindeki kapamalar ve ateller kaldırılarak tüm bacak incelenir. RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Tibia ve dizin ön-arka (AP) ve yan grafileri çekilmelidir. Eşlik eden bilek yaralanmasını ekarte etmek için bileğinin ön-arka, yan ve mortis grafileri çekilmelidir. Yaralanmamış karşı taraf ekstremitenin mukayeseli radyografilerine nadiren gerek duyulur. Uygun klinik şartlarda gizli kırıkların dışlanması için MR uygulanabilir. Anlaşılamayan kırıkla ilgili klinik şüphe varsa genellikle doğrulayıcı testler olmadan tedavi edilir. PROKSİMAL TİBİAL METAFİZEAL KIRIKLAR Epidemiyoloji Yaygın değildir, pediatrik kırıkların %5 ve pediatrik tibia kırıkla- rının %11’ini oluşturur. En yüksek görülme yaşı 3-6’dır. 51 Pediatrik Ayak Bileği Çeviri: Dr. Kenan Koca EPİDEMİYOLOJİ Ayak bileği yaralanmaları tüm fizeal yaralanmaların %25’ini oluşturur ve falangeal ve distal radius fizeal kırıklarının ardından üçüncü sırayı alır. Ayak bileği fizeal yaralanmalarının yüzde 58’i atletik aktiviteler sırasında görülür. İskelet matüritesi tamamlanmamış atletlerdeki tüm yaralanmaların %10-40’ını oluştururlar. Tibial fizeal kırıklar en sık 8 ile 15 yaşları arasında görülür. Fibular fizeal yaralanmalar en sık 8 ile 14 yaşları arasında görülür. Çocuklarda ligamentler fizise kıyasla daha güçlü olduğundan ligamentöz yaralanmalar nadirdir. 15-16 yaşından sonrası için yetişkin kırık paternine bakınız. ANATOMi Ayak bileği medial ve lateral ligamentöz komplekslerle stabilize edilmiş modifiye bir menteşeli eklemdir. Tüm ligamentler tibia ve fibula fizislerinin distaline tutunur ki bu pediatrik ayak bileği kırık paternlerinin patoanatomisinin anlaşılmasında önemlidir. Distal tibial ossifik çekirdek 6 ile 24 ay arasında ortaya çıkar; kızlarda 15, erkeklerde ise 17 yaş civarında tibial şaft ile füzyone olur. 18 aylık bir periyod sonrasında distal tibial fizisin medial kısmı kapanırken lateral kısım açık kalır. Distal fibular ossifik çekirdek 9 ile 24 aylar arasında ortaya çıkar ve tibial fizisin kapanmasından yaklaşık 12 ile 24 ay sonra fibula şaftı ile kaynaşır. Sekonder kemikleşme (ossifikasyon) merkezleri oluşur ve medial veya lateral malleol kırıkları ile karıştırılabilir; sıklıkla bilateraldirler. YARALANMA MEKANİZMASI Direkt: Düşme, motorlu taşıt kazası veya yaya-motorlu taşıt kaza- sına bağlı ayak bileği travması. 743 744 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar İndirekt: Ön ayak ve arka ayak üzerinde aksiyel yük binmesi veya sabit ayak üzerinde vücudun rotasyonel olarak dönmesi; bir düşmeye veya daha sık olarak atletik olaylara sekonder olabilir. KLİNİK DEĞERLENDİRME Deplase ayak bileği kırığı ile gelen hastalarda tipik olarak ağrı, gross deformite ve hareket edememe görülür. Fizik muayenede hassasiyet, şişlik ve ekimozlar görülebilir. Ligamentöz instabilite bulunabilir ancak akut yaralanma sonucu ağrı ve şişlik sebebiyle tespit edilmesi güçtür. Bilek burkulmaları ayırıcı tanılar arasındadır ve hassasiyetin lokalizasyonu temel alınarak nondeplase kırıklardan ayırt edilebilir. Dorsalis pedis ve posterior tibial nabızlar, kapiller dolum, hafif dokunma, ağrı duyusu ve motor testlerin değerlendirilmesi ile nörovasküler muayene mutlaka yapılmalıdır. Bölgeye yerleştirilen sargı ve atel varsa çıkarılmalı ve yara iyileşmesini yavaşlatabilecek açık kırık varlığını düşündürecek cilt laserasyonlarına dikkat edilerek yumuşak dokular değerlendirilmelidir. Eşzamanlı başka bir yaralanma olup olmadığını değerlendirmek yaralanmanın olduğu bacak, ayak ve diz muayene edilmelidir. RADYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Ayak bileğinin ön-arka (anteroposterior) (AP), yan (lateral) ve mortis grafileri çekilmelidir. Fibula proksimalinde hassasiyet olması bacağın uygun açıdan çekilen diğer filmlerini de gerekli kılar. Klinik muayene ile diz ve ayak filmlerine gerek duyulup duyulmadığına karar verilir. Muhtemel nondeplase transfizeal kırıkları belirlemek için ayak bileğinin stres grafileri çekilebilir. Sekonder ossifikasyon merkezlerinin bulunması (hastaların %2’sinde medial os subtibiale veya hastaların %1’inde lateral os subfibulare) kırıklarla karıştırılmamalıdır. Tillaux fragmanı distal tibia lateralinden travma sırasında avülse olan kemik fragmandır. Juvenil Tillaux veya üç düzlemli kırıklar gibi kompleks eklem içi kırıkların değerlendirilmesinde bilgisayarlı tomografi (BT) sıklıkla faydalıdır. 752 Kısım V Pediatrik Kırık ve Çıkıklar 52 Pediatrik Ayak Çeviri: Dr. Kenan Koca TALUS Epidemiyoloji Çocuklarda son derece nadir (tüm pediatrik kırıklarının %0,01 ile 0,008’i) Talar boyun kırığı en çok görülenidir Anatomi 8 aylıkken rahim içinde talusun kemikleşme merkezi görülür (Şekil 52.1) Talusun 3’te 2’si artiküler kıkırdak ile çevrilidir. Talusun gövdesinin üst kısmı ağırlık taşıyan yüzey troklear eklemle çevrilidir. Ayak bileği içsel stabilitesini sağlayan anterior yüzey posterior yüzeyden daha geniştir. Talus arteryel desteğini iki ana kaynaktan alır: Tarsal kanal arteri: Bu bölge posterior tibial arterin 1 cm proksimalinden medial ve lateral plantar arterin merkezine kadar doğar. Kökünden çıktıktan hemen sonra deltoide çıkan dallarla dorsalis pedisten çıkan dallar anastomoz yapar. Tarsal sinüs arteri: Perforan peroneal ve dorsalis pedis arterinin lateral tarsal dallarının lup anastomozundan kaynaklanır. Os trigonum normal ayakların en çok %50’sinde görülür. Hemen posteriordan posterior talar çıkıntının lateraline doğru ayrı bir ossifikasyon merkezi doğar. Yaralanma Mekanizması Ayak bileğinde dorsifleksiyona zorlayan motorlu araç kazaları veya düşme çocuklarda ana yaralanma sebebidir. Tipik olarak talar boyun kırığı ile sonuçlanır. İzole talus boyun ve gövde kırıkları tanımlanmış fakat oldukça nadirdir. 752 Bölüm 52 Pediatrik Ayak 753 ŞEKİL 52.1 Ayağın ossifikasyon merkezlerinin füzyonu ve görülme zamanı. Parentez içindekiler primer ve sekonder ossifikasyon merkezlerinin füzyon zamanını gösterir (r.i.a = rahim içi ay , y=yıl). (Aitken JT, Joseph J, Causey G, et al. A Manual of Human Anatomy. Vol. 4. 2nd ed. London E & S Livingstone; 1966:80). Klinik Değerlendirme Hastalar tipik olarak etkilenen ekstremitede yük vermekle ortaya çıkan ağrıyla başvurur. Ayak bileği eklem hareket açıklığı özelliklede dorsifleksiyon tipik olarak ağrılıdır, krepitasyonla kendini gösterir. Talus ve subtalar eklemin palpasyonda hassasiyeti ile birlikte arka ayağın yaygın şişliği mevcuttur. Nörovasküler muayene mutlaka yapılmalıdır.
© Copyright 2024 Paperzz