İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ DERGİSİ NİSAN 2014 SAYI: 05 “Medcezir” için uygun üniversite İKBU Dinlemek, okumak, bakmak... Uçuyor, dalıyor, koşuyor... Fahri Hoca hiç durmuyor! Rüzgar enerjisi verimliliğinde yeni hedef ler İÇİNDEKİLER Dinlemek, okumak, bakmak... Başakşehir İKBU seferleri Bayan değil, bağyannn hiç değil; sadece kadın ”Dinamik kadro” sloganıydı beni büyüleyen İngilizce’ye önem verin “Medcezir” için uygun üniversite İKBU Bakmak ama gör(e)memek Uçuyor, dalıyor, koşuyor... O hiç durmuyor! Üretici fiyatları tüketici fiyatlarını aşarsa? Ünlü iktisatçı James Galbraith İKBU’da Küçük bir ısırık, büyük tehlike! Türkiye bunları konuştu Dijital dünya KÜNYE 2 3 4 6 9 11 14 15 17 21 23 25 33 Sahibi: İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ Genel Yayın Yönetmeni: Sibel Kahraman Yayın Kurulu: Prof. Dr. Kaan Ökten, Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, Boğaçhan Çanak Editör: Banu Gökçe Taşkın Görsel Tasarım ve Grafik: Onur Sertel Katkıda Bulunanlar: Öğrenci Konseyi, Öğrenci Kulüpleri İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi 1 Mahmutbey Dilmenler Caddesi No:26 34217 Bağcılar / İstanbul Tel: 0212 604 01 00 www.kemerburgaz.edu.tr REKTÖRDEN Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ Rektör Dinlemek, okumak, bakmak... Benim çocukluğum 1960’lı yıllarda geçti. Hani şu televizyon yayınına, belki halkın zihnine zararlı fikirlerin üşüşmesine yol açar kaygısıyla izin verilmediği seneler. Radyo başında saat 19:00 ajansını dinlediğimiz, Orhan Boran’ın sunduğu yarışma programlarını takip ettiğimiz, Halit Kıvanç’ın maç anlatımlarıyla heyecanlandığımız günler. Onun dışında dünyayı izlemek için okuduğumuz gazeteler ve o zamanki isimleriyle mecmualar, yani dergiler. Ha tabi, bir de kitaplar. İlkokul düzeyinde çizgi romanlar, derken ortaokuldan itibaren önce çocuk romanları, sonra lise ve üniversite çağlarında klasikler. Teknolojinin hayatımıza etkisi Kısacası dinleyerek ve okuyarak geçen bir çocukluk ve gençlik. Sonrasında ilerlemenin ve gelişmenin kaçınılmaz gerçekliğiyle tanıştık bizler. TRT’nin 1971 yılında İzmir’de düzenlenen Akdeniz Oyunları’nı televizyondan naklen yayınlamaya karar vermesiyle evimize ilk kez siyah beyaz bir ekran girdi. O güne kadar haftada bir-iki saat gittiğimiz sinemada filme bakarken birdenbire evde televizyona bakmaya başladık. Önceleri sınırlı bir zaman süresinde olsa da bu televizyona bakma fiili giderek hayatımızın daha önemli bir parçası haline gelmeye başladı. Yaklaşık bir 15 yıl hiç bıkmadan televizyona baktık; tabi bir taraftan da dinlediğimiz için artık ilaveten radyoya kulak kabartmanın bir anlamı kalmamıştı. O yüzden radyolarımızın düğmelerini kapattık ve sinema salonlarını boşalttık. İşte tam bu sıralarda hayatımıza bir başka teknoloji çok çarpıcı bir şekilde girdi. “Kişisel bilgisayara ne gerek var ki? İnsanlar evde bilgisayar başında toplama, çıkarma mı yapacaklar?” diyen eski IBM yöneticisinin kulakları çınlasın, bilgisayar, en azından, genç nesillerin gözünde, evlerde televizyonun tahtına kurulmayı başardı. Bilgisayar yetmiyormuş gibi bir de ekranlı ve bilgisayar özellikli telefonlar yaygınlaştıkça bu kez dinleme fiilini bile terkedip hep birlikte bakan bir insan kümesi haline gelmeye başladık. Kısaca 50 yıllık bir yaşama dinleyerek ve okuyarak başlamışken şimdilerde bakan ve parmaklarını oynatan insanlardan oluşan bir toplumun içinde buluverdim kendimi. Denilebilir ki dinlemekle bakmak arasında büyük bir fark yoktur; bu fiillerin ikisi de, aynı öneme sahip iki duyu organından beyne bilgi aktarımı için birer yoldur ve amaç kişinin bilgilenmesi ve bu şekilde kendini geliştirmesi ise, insan ister dinler, ister bakar. Bu düşünceyi kabul edebilirim, ama ya okumak? Tabi burada kast ettiğim sesli harflerin yok sayıldığı sms mesajlarını veya 140 karakterli tweetleri değil, her biri dünyaya ışık tutan bir deniz feneri olan yazarların kaleme aldıkları paha biçilmez öyküleri, romanları, şiileri okumak. Dünyamızı zenginleştiren klasikler Şöyle bir geriye dönüp bakıyorum da 12 yaşında Monte Kristo Kontu’nu okuyup da kötülüklerden, kötülerden intikam alan kahramanın heyecanını paylaşmasaydım, içimdeki çocukluk ateşini nasıl söndürürdüm? 17 yaşında bu kez Sefiller’in sayfalarında gezinerek bağışlamanın hümanizmini tatmadan nasıl ‘ben olgunlaştım’ diyebilirdim? Steinbeck’in Gazap Üzümleri’ndeki şiirsel İngilizceyi takdir etmeden, Fareler ve İnsanlar’daki Lennie için ağlamadan, Moliere’i, Balzac’ı, Shakespeare’i birbirleriyle karşılaştırmadan, Suç ve Ceza’nın felsefesini kavramak için saatlerimi heba etmeden, bir uzun yolculukta bir Conan Doyle ya da Agatha Christie bitirmeden nasıl büyümüş olurdum? Madame Bovary, Anna Karenina ve Aşk-ı Memnu’daki Bihter arasındaki benzerliklerin zihnimi zorlamasından zevk almadan geçselerdi o yıllarım, kayıp hanesine yazılmazlar mıydı? Divan şairlerinin Arapça ve Farsça’nın şiirselliğinden yararlanıp yazdıkları anlaşılması artık imkansız o dizelerden sonra Nazım Hikmet’in Türkçe’den harikalar yarattığı şiirleri hiç görmeden mi insan oldum diyecektim? Bize anlatılanları dinlemek, bize gösterilenlere bakmak, ama bizi biz yapmak üzere oluşturulmuş yapıtları okumak... Keşke 12 yaşında Oliver Twist ile tekrar başlayabilseydim... 2 ÖĞRENCİ KONSEYİ Cemre KETENCİOĞLU Öğrenci Konseyi Başkanı BAŞAKŞEHİR İKBU Seferleri İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğrenci Konseyi olarak tüm gücümüzle arkadaşlarımız için çalışmaya devam ediyoruz. Bu ay içerisinde uzun bir süredir üzerinde çalıştığımız ve arkadaşlarımızın Başakşehir’den ulaşımını sağlayacak Başakşehir - Kemerburgaz Üniversitesi otobüs hattı hizmete başladı. Bazı eksiklerle hizmete giren bu hattın iyileştirilmesi için tekrar yetkili birimlerle iletişime geçtik. Arkadaşlarımızın daha rahat ve güvenli hizmet alabilmesi için gerekli çalışmaları yürütüyoruz. Ayrıca Öğrenci Konseyi projemiz “üniversite ring servisleri” arkadaşlarımız tarafından hızlı ve güvenli bir ulaşım aracı olarak çok beğenildi ve kısa süre içerisinde ağın genişletilmesi ve değişik noktalara da servis hizmeti için çalışmalarımız sürüyor. Öğrenci arkadaşlarımızın yanında fakültelerimizin etkinliklerinde bize gelen talepler üzerine de yardımcı oluyoruz. Bunlardan bazıları Yabancı Diller Yüksekokulu’muzun ortak projelere imza attığı Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği için ay içerisinde Öğrenci Konseyi ve Dans Kulübü ile üniversitemiz içerisinde Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin organize ettiği “Rüya ve Maskeler” adlı etkinlik için arkadaşlarımıza standlarımızda tanıtımda bulunduk ve katılmak isteyen arkadaşlarımıza bilet temin ettik. Ayrıca Öğrenci Konseyi Başkanı olarak ben, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin Ataköy’de bulunan merkezine giderek hem oradaki yetkililerden bilgi aldım hem de omurilik felçlilerinin yaptığı atölye çalışmalarını yerinde görme fırsatı yakaladım. Bir başka fakülte desteğimiz ise İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne oldu. Bu ay içerisinde düzenlenen “Erasmus ve Gençlik Programı” semineri için fakülte ve öğrenciler arasında iletişim köprüsü olduk. Öğrenci Konseyi’mizin sosyal medya hesaplarından bu etkinlik için gerekli duyuruları yaptık. Öğrenci Konseyi Başkanları Bir Araya Geldi... Öğrenci Konseyi Başkanı olarak üniversitemizi sadece okul içerisinde değil, üniversitemiz dışında da temsil etmeye devam ediyorum. Bu ay Galatasaray Üniversitesi ve ÖSYM’de gerçekleşen Öğrenci Konseyi Başkanları toplantısına katılımda bulundum. Bu toplantılarda genel üniversite sorunlarını ve ortak bir şekilde yapılabilecek projeleri konuştuk ve tüm sorunları Türkiye Öğrenci Konseyi Başkanı’na ilettik. Bunların yanında 25 Nisan’da gerçekleşecek ve 178 üniversitenin katılacağı “57. Alay Saygı Yürüyüşü” için üniversitemiz adına gerekli kontenjanları alarak bu konuda da çalışmalarımıza başladık. Tüm bunların yanında 2 ayrı kültürel etkinlik düzenledik. Bunlardan biri geçen dönem de üniversitemizde ağırladığımız “Grup Konsept Konseri 2” ve “Karikatür Söyleşi-İmza Etkinliği”dir. 3 EDİTÖRDEN Sibel SibelKAHRAMAN KAHRAMAN Bayan değil, bağyannn hiç değil; sadece kadın Kurumsal İletişim Direktörü Hukuk Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Şükran Şıpka tüm kadınların bilmesi gereken Anayasal haklarımızı kitapçık haline getirdi. Hepsini bir nefeste okudum. Ben de naçizane yıllardır mücadelesini verdiğim bayan-kadın çıkmazını ele almak istedim. Neden mi? Kadına kadın diyemeden bir Dünya Kadınlar Günü’nü daha kutladık da ondan. Çünkü bize kadın demekten utanıp bayan diyenlerin sayısı giderek artıyor. Kadınlar hızla bayanlaşıyor. Bir ilçe kaymakamı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü şöyle kutladı: “Bütün bayan vatandaşlarımızın Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun”. Ünlü bir sanatçımız da geçtiğimiz yıl “Bağyanlar Dünya Kadınlar Günü’nüz Kutlu Olsun” demişti. Kadına, “kadın” diyemeyecek kadar kibar bir milletiz ya… Söylemeye bu kadar korkuyorsanız “Dünya Bayanlar Günü” yapın bari. Bizler bağyan değiliz kadınız. Bunu söylemek bu kadar mı zor? Şimdi, "Nezaketen kullanıyoruz" diyenleri duyar gibiyim. Tabii ki bir kadının arkasından "kadın bakar mısın?" diyemezsiniz, "Hanımefendi bakar mısınız?" veya "bayan bakar mısınız?" dersiniz. Tıpkı, “adam bakar mısınız?” yerine “Beyefendi, bayım bakar mısınız?” denildiği gibi. Bunu hepimiz anlayabiliriz. Çünkü buradaki bayan kelimesi bir hitap olarak kullanılmıştır. Bizim derdimiz hitaplarda kullandığınız -ki yine de hanımefendiyi tercih ederiz- bayan değil, cinsiyet belirtirken kullandığınız bayan. Neden hala bazı erkekler ve ne yazık ki bazı kadınlar "kadın" kelimesini kullanamıyor? Çünkü kadın kelimesinin cinsiyet değil cinsellik içerdiğini düşünüyorlar. Yani düşünüldüğü gibi bayan kadının kibarcası değil. Cinsel kimliğinden arındırılmış hali. Hadi diyelim ki kibarlıktan, nezaketten bayan deniliyor. Peki kadın olmak kaba bir şey olmak demek mi? Yani bizim cinsiyetimiz kaba bir cinsiyet mi de kibarlaştırma ihtiyacı duyuluyor? "x yaşında bir bayanım" dediğinizde kendinizi kibarlaştırmış mı oluyorsunuz? Yoksa utandığınızdan cinsiyetinizi elemiş mi? Hiç "x yaşında bir bayım" diyen erkek duydunuz mu? "Bayanlar tuvaleti"- "Erkekler tuvaleti" Neden? Eğer sorun kibarlıksa "Baylar tuvaleti" demek gerekmiyor mu? “bayan”, “kadın”ın ikamesi değildir. Yani kadın doktor yerine bayan doktor dediğinizde kibarlık etmiş olmuyorsunuz. Erkeğe erkek denilen durumlarda kadına da kadın denilir. "Erkekler sağdan bayanlar soldan", "Bayanlar duygusaldır erkekler değil" denilmez. Ayıp olan kadın demek değil; kadın kelimesinin çağrışımlarını ayıp bulup bir cinsiyeti nazikleştirmeye çalışmaktır. Bu arada kadın kelimesini küçük düşürme, aşağılama anlamında kullananlara ne demeli? “o kadın yok mu o kadın”, “Ayyy o kadın mı bırak ya” “Bırakamadı oğlumun peşini şu kadın”… Kadın kelimesinin pek çok kişi üzerinde kötü, kaba, itici bir algısı var. Ve ne yazıktır ki günlük hayatta kullanılmadığı sürece de öyle kalacak. 4 8 nisan 10 nisan 29 nisan 5 ÇARŞAMBA CUMA 4 nisan SALI nisan PERŞEMBE 2 SALI 1 nisan SALI AJANDA Celil Oker söyleşi ve imza Saat: 14.00 Yer: Fatma Altınbaş Konferans Salonu Film Gösterimi Fahrenheit 451 Saat: 14.00 Yer: Fatma Altınbaş Konferans Salonu Yaşar Gürsoy söyleşi ve imza Saat: 14.00 Yer: Fatma Altınbaş Konferans Salonu Prof.Dr. Kaan Ökten Siyaset Nedir? Saat: 14.30 Yer: Fatma Altınbaş Konferans Salonu Yrd. Doç. Dr. Sevil Acar "Rio +20 Sonrası Enerji ve Çevre İlişkileri" Çalıştayı Yer: Fatma Altınbaş Konferans Salonu Prof. Dr. Kaan Ökten Üniversite Nedir? Saat: 14.30 Yer: Fatma Altınbaş Konferans Salonu KEMERBURGAZ’DA ÖĞRENCİ OLMAK Asena HİMMETOĞLU MMF Bilgisayar Mühendisliği Öğrencisi İKBU’DA YAŞAM ”Dinamik kadro” sloganıydı beni büyüleyen Ancak kitaplarda ve Google sayfalarında rastlayabileceğim Prof. Dr. Gazi Yaşargil, Fatma Altınbaş Konferans salonundaydı ve “İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi simgesindeki su kemeri gibi nesillere bilgi aktaran bir kemer görevi görüyor, hızla büyüyor” diyordu. Gurur verici ve muhteşemdi. Bir fidanın büyütülmesi zahmetli ve şaşılası bir iştir. Hele yazdan yaza gözlemleme fırsatı buluyorsanız, tohumdan çıktıktan sonra büyümek bilmezmiş gibi gelir o fidan size. Sanki bir önceki günün aynısıdır. Fakat zaman geçip de ertesi sene geldiğinde, inanamazsınız tuhaf bir sevinç kaplar içinizi. Hiç büyümeyecek sanarken büyür, çiçek açar, meyve verir o fidan. Kalınlaşan gövdesiyle destek, yeşeren dallarıyla gölge olur size. Sanırım bizler filizlenmeye şahit olan tayfayız, yepyeni bir üniversite belki çıplak ve cılız bir gövde gibi kalıyordu görkemli çınarlarla kıyaslandığında.Tepelikte kalıyor, kar kışta ulaşılamıyor, bir bina ile olmuyordu, derken yeni dallar veriyor, tek bina ve tek kişi ile başlayan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin dalları yeşerip uzaklara erişiyor artık. Ben ümitle dolu geldim, çok sonraları keşfettiğim bu üniversiteye. Geometri bölümünü tamamiyle kaydırmış bir sayısal öğrencisi belki de kaderine küsmeli yahut bir sonraki seneyi beklemeliydi, fakat iyice tarttım ve beklentimin çok altında olmasına karşın iyi bir sıralamaya sahip olduğumu elimdekiyle en iyi tercihi yapmam gerektiğini fark ettim. Yaşam hiçbir zaman kimseyi beklemiyordu, kaybedecek zaman yoktu anlayacağınız. Ailemin de desteğiyle şehirdışı ihtimallerini eledikten sonra İstanbul’daki üniversite tanıtımlarının neredeyse tamamını bir bir gezdim, kimi bulduysam konuştum sordum ve danıştım ne istediğimi ve ne bulabileceğimi; öğrenci, okutman, asistan, doçent, profesör yahut dekan kime denk geldiysem... Sonunda tercihlerden bir gün evvel denk geldiğim İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ilk andan itibaren atmosferiyle sardı beni. Abartmıyorum, asanın büyücüsünü, büyücünün asasını seçmesi gibi aklımın ucunda dahi yer almayan bu yerle seçmiştik birbirimizi. Seçmen şapka binamı fısıldıyordu. ”Dinamik kadro” sloganıydı sanırım beni büyüleyen ve tanıtımda bulunan öğretmenlerin samimiyeti. Derken işte Eylül’de hazırlık atlama sınavına giriyor, neticesinde geçmiş olup ve heyecanla bölüme başlama heyecanını yaşıyorum. Fidanı yetiştirmek için yerimi alıp bir dönemi ardımda bırakıyorum. Yetmiyor yeni sayısında ‘Kantin’de yazıyorum. Ve yeşermeye devam ediyor İKBU. Doğrusu en güzel sözleri Profesör Doktor Gazi Yaşargil söylemişti, ancak altıncı sınıf sosyal kitabında ve Google sayfalarında rastlayabileceğim Gazi Yaşargil, Fatma Altınbaş Konferans salonundaydı ve “İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi simgesindeki su kemeri gibi nesillere bilgi aktaran bir kemer görevi görüyor, hızla büyüyor” diyordu. Gurur verici muhteşem bir andı. Evet biz İKBU’lular birlikte büyütüyoruz bu fidanı. En yeni üyelerinizden ben, sizler ve çok kıymetli akademik kadro üyelerimiz, belki de yeni yeşermekte olan bu fidanın gölgesinden heybetli çınarı seçebiliyorsunuzdur şimdiden. Zamanın gerisinde kalmamalı ve o günleri görmek adına olabildiğince dalmalı bu bilgi kemerine... 6 İKBU’DA YAŞAM HABER 23 Nisan’da çocuklarımız Çocuklara bayram armağan eden tek ülkeyiz. Ancak çocuklarımızın kıymetini ne kadar biliyoruz? Üniversitemiz Hukuk Fakültesi öğrencileri Sinan Özkahraman, Tolgahan Kayhan, Mert Özsoy ve Eren Güngör Çocuk Hukuku dersinde çocukları suça iten faktörleri araştırdı. Ortaya çıkan sonuç tablonun çocuklarımıza yaraşır şekilde ‘pembe’ olmadığını ortaya koydu. Çocuğu suça iten faktörler: • Çocuğun kendisinden kaynaklanan yetersizlikler • Kimlik bunalımı, kültürel yozlaşma • Gelir adaletsizliği, yoksulluk ve işsizlik • Yetersiz ve kalitesiz eğitim • PC oyunları ve TV • Büyüklerin çocukları suistimali • Arkadaş ortamı • Aile sorunları Kadınlar Akademisi İKBU’da Prof. Dr. Kaan H. Ökten Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Dünya Kadınlar Günü Etkinlikleri kapsamında Bağcılar Belediyesi Kadın Meclisi tarafından hayata geçirilen Kadınlar Akademisi Mart ayı eğitimini Rektörümüz Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ yaptı. “Bilgili kadın güçlüdür” felsefesi üzerine kurulan Kadınlar Akademisi kadınların farklı alanlarda bilgi sahibi olmasını hedefliyor. Kadınlar Akademisi’nin eğitim programında siyasetten, politikaya, spordan sanata alanında uzman bir çok isim yer alıyor. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ Kadınlar Akademisi’ne “ Bilişim teknolojilerinin etkin kullanımı ve hayatımıza etkileri” konusunda eğitimini verdi. Prof. Dr. Üçtuğ, evlerde kullandığımız en basit elektrikli aletin bile yanlış kullanımda nasıl tehlikeli hale geleceğini, elektrik enerjisinin nasıl hareket enerjisine dönüp insanlığa fayda sağlar hale geldiğini anlattı. Katılımcıların ilgisini çeken konuşma soru cevaplarla son buldu. Yabancı Diller Yüksekokulu Öğrencileri, TEGV ile Buluştu Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), 12 Mart Çarşamba günü, Fatma Altınbaş Konferans Salonu’nda düzenlenen eğitim toplantısında, Yabancı Diller Yüksekokulu öğrencileri ile bir araya geldi. Verilen eğitimle öğrenciler, Suna Kıraç’ın önderliğinde, 1995 yılında kurulan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın kuruluş amacı, hedefleri, öğrenme modelleri, eğitim programları, TEGV Kültürü ve gönüllülük ilkesi hakkında bilgi edinme fırsatını buldular. Sunumların ardından öğrenciler, TEGV yetkililerine gönüllülük hakkında sorular yönelttiler. 7 İKBU’DA YAŞAM HABER Erasmus’ta yeni dönem Avrupa Komisyonu’na bağlı Jean Monnet Eğitim, Görsel-İşitsel ve Kültür Yürütme Ajansı (EACEA) Koordinatörü Franco Burgio, üniversitemiz akademisyenleri ve öğrencilerine, “Erasmus+ Programı” hakkında bilgi verdi. 2014-2020 yılları arasında hayata geçirilmesi planlanan “Erasmus+ Programı” ve altında yer alan Jean Monnet Burs Programı ile ilgili konuşan Franco Burgio; bu kapsamda sağlanan proje imkanları ve finansal kaynaklardan nasıl yararlanılabileceği konusunda önemli bilgiler aktardı. Erasmus+ Programı, eğitim, gençlik ve spor alanlarında yeni ihtiyaçlara yönelik Avrupa 2020 Stratejisi hedeflerine uygun olarak farklı sektörler arasında işbirliğini teşvik eden daha etkili araçlar sunmayı amaçlıyor. Yükseköğretim alanına özel olarak ise, yükseköğretimde kaliteyi artırmayı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ve iş dünyası ile işbirliğini güçlendirmeyi hedefliyor. Söyleyemiyor ama acı çekiyorlar İnsanlar katlettikleri doğanın ardında kalan beton yığınları arasında 'yapay doğa' ile mücadele ederken bencillikleri ardında ezilen hayvanları da yok ediyorlar. Sadece adları hayvan diye ''Aman canım, alt tarafı bir hayvan.'' derken kendi varlıkları için de onları kullanıyorlar. Bunun bir örneğidir hayvan deneyleri. Kozmetik Firmalarının Uyguladığı Hayvan Deneyi Yöntemleri; 1. Draize Testleri: Bu testlerde her yeni bir ruj, göz farı, şampuan, rimel v.b. gibi kozmetik ürün için Draize testleriyle binlerce hayvana günlerce acı çektirilmekte ve gözleri kör edilmektedir. 2. LD 50 (Lethal Dose – Yüksek Doz) Testleri: Örneklem olarak belirlenen hayvan grupları zehirleniyor. Genellikle, hayvanların yarısının öldüğü noktaya ulaşılıncaya kadar hepsi şiddetli derecede hastalanarak yoğun bir acı çekiyorlar. 3. Dermal Toksisite Testleri: Ciltlerine madde tatbik etmek amacıyla hayvanların kürkleri kazınıyor ve madde hayvanın cildine uygulanıyor. Tahriş olan yerlerini kaşımalarını önlemek amacıyla hayvanlar hareket edemeyecekleri kutulara sıkıştırılıyor veya bir boyunlukla bu engelleniyor. Hayvan deneylerinin alternatifleri var. Bazı kozmetik firmaları yeni ürünlerini alternatif deney yöntemleri kullanarak test ediyorlar. Neler yapabiliriz? Aldığımız ürünlerin üzerinde ''hayvanlar üzerinde test edilmemiştir'' yazmasına mutlaka dikkat edelim, alternatif deney yöntemleri kullanan kozmetik firmalarının ürünlerini tercih edelim.. Müşterisi olduğumuz firmalardan (kuaför, güzellik salonu) ve alışveriş merkezlerinden de bu konudaki isteklerimizi belirtelim. Özellikle internet üzerinden PETA, ALF, ELF ve Earth First gibi hayvan özgürlüğü örgütlerinin uluslararası çalışmalarını ve ülkemizdeki hayvan hakları örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının (HAYTAP,HAYSEV vb.) faaliyetlerini takip edebilir, iletişime geçebilirsiniz. Miray Yıldız Özk Hukuk Fakültesi Öğrencisi 8 İKBU’DA YAŞAM ÖĞRENCİYE MESAJ VAR İngilizce’ye önem verin Yrd. Doç. Dr. Bahadır KAYNAK İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İngilizce’yi bir ders, bir zorunluluk haline getirmekten çıkarıp gündelik hayatınızda zevk aldığınız işlerin bir parçası haline getirebilirsiniz. Film veya dizi izleyin, kitap okuyun. Sevgili Arkadaşlar, Mutlulukla ve başarıyla geçirmenizi umduğumuz üniversite yıllarının ardından birkaç yıl içerisinde iş dünyasında yerinizi alacaksınız. Mücadele dolu, kimi zaman yıpratıcı ama sonunda sizi arzuladığınız yerlere taşıyabilecek bir kariyer yolu önünüzde açılacak. Bugün, bir yandan öğrencilik yıllarının tadını çıkarıp kendi gelişiminize yatırım yaparken diğer taraftan sizi başarılı bir iş hayatına hazırlayacak bazı ufak ama önemli adımları atabilirsiniz. Öncelikle, birçoğunuzun derslerde de zaman zaman başının ağrımasına sebep olan İngilizce konusundaki açıklarınızı kapatmanızı öneririm. Bunun için İngilizce’yi bir ders, bir zorunluluk haline getirmekten çıkarıp gündelik hayatınızda zevk aldığınız işlerin bir parçası haline getirebilirsiniz. Bolca film veya dizi izlemek, kitap okumak benim önerebileceğim yöntemler. Unutmayın ki İngilizce okuyabilmek, konuşabilmek ve yazabilmek iş hayatına atıldığınızda her zaman ihtiyaç duyacağınız bir beceri. Böylelikle, küresel ekonomide kalifiye bir çalışan olabilmek için ilk şartı yerine getirmiş olacaksınız. Bugün çokuluslu firmalarda olduğu kadar yerel firmalarda da yabancı dil bilmeyen personelin kariyer basamaklarını tırmanması giderek zorlaşıyor. Nasıl yerel ekonomiler ulusal ekonomilere dönüştüyse, bugün de, birkaç istisna dışında, tüm ülkeler küresel ekonominin parçası haline geliyor ve bu eğilim sizin iş 9 hayatınızda ilerlediğiniz süreçte daha da güçlenecek. Siz de bu ölçekte bir oyunun parçası olmak için gerekli donanıma sahip olmalısınız. Üniversite yıllarını ilgi alanlarınızı çeşitlendirmek, öğrenmeyi keyif haline getirmek için kullanmanızı öneririm. İyi bir dersin en önemli özelliği; size çok şey öğrendiğiniz duygusu vermekten daha çok, merakınızı tetiklemesidir. Kafanızda daha önce olmayan sorularla bir dersten ayrılıyorsanız ve daha fazlasını öğrenme isteği duyuyorsanız ders amacına ulaşmış demektir. Neticede bir ders için harcanan sınırlı süreden sadece belirli miktarda bilgi aktarımı yapılabilir. Ama merakınızı tetikleyen, ilginizi çeken bir ders sizde sürekli bir öğrenme ve sorgulama açlığı geliştirecektir. Öğrenme bu anlamda bir sonuç değil, süreçtir. Üniversite de bir bütün halinde sizde benzer bir bilgi açlığı ve merak duygusu uyandırmalıdır. Bundan dolayı, derslere gelip geçici sıkıntılar olarak bakmamanızı ve algılarınız açık tutmanızı tavsiye ederim. Bunun dışında, özellikle yaz tatillerinizde birkaç ayınızı staja ayırabilirseniz hem iş dünyasını tanımış olursunuz hem de ileride çalışma imkanınız olacak firmalara kendinizi gösterebilirsiniz. Bazen biraz sıkıcı olabilmekle beraber, keyifle çalışacağınız alanları bulmak ve kendinizi tanıtmak için bu kısa tecrübeler faydalı olabilir. Hepinize sevgiyle hatırlayacağınız ve başarılı bir iş yaşamı için güçlü bir ilk adım atmanızı sağlayacak üniversite öğrenciliği geçirmenizi dilerim. Sevgilerimle. BİLİM Rüzgar enerjisi verimliliğinde yeni hedef ler Yrd. Doç. Dr. Akıner Tüzüner Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıt fiyatları yaklaşık son on yıldır daha önceki “plato” seviyelerini terk ederek geleceği tahmin edilmesi güç bir artış trendine girmişlerdir ve alternatif enerji konusu giderek önem kazanmıştır. Alternatif enerji kaynakları arasında rüzgar enerjisi en başta gelenlerden bir tanesidir. Aslında asırlardan beridir kullandığımız bu enerji kaynağı (örneğin daha yaklaşık 200 yıl öncesine kadar denizcilik, yelkenli gemiler ile yapılıyordu.) ancak 2000’li yıllarda ticari açıdan başka kaynaklarla rekabet edebilecek bir düzeye ulaşmayı başarmıştır. Rüzgar enerjisi teknolojisinin günümüzde geldiği noktada 8 MW’lık maksimum kapasiteli, 80 m’lik kanat uzunluğu ve 100 m’yi aşan kule yüksekliğine sahip türbinler üretilmektedir. (yani tam kapasite çalışırken 5.700 tane 4 kişilik Türk hanesinin elektriğini tek başına sağlayabilen, tek bir kanadı Boeing 747 jetinin kanat açıklığından daha uzun olan ve kanatlarının uçları 320 km/h gibi bir hızda hareket eden devasa makineler.) Rüzgar santrallerinin en temel problemi iletim ağlarına entegrasyonudur. Bu konuda çok araştırma yapılmış olmamasının da verdiği motivasyonla, nicel finans kuramında yaygınlıkla kullanılanılan ortalama-varyans vb. modelleri rüzgar santrali için yer ve türbin seçiminin optimizasyonu amacıyla adapte etmek üzere çalışmalara başladık. Doktora tezimi tamamlama ve mesleğe atılma sürecinde ocağın arka gözüne koyduğumuz bu araştırma fikrini İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak katıldığım tarihten itibaren tekrar masanın üzerine getirdik. TUBİTAK’tan Projeye Büyük Destek Bu konuda TÜBİTAK’a 2013 bahar döneminde 1001 programı kapsamında yaptığımız üçüncü proje başvurumuz desteklenmek üzere kabul edilerek, 200.000 TL’yi aşkın bütçeli, 2 sene süreli ve 3 farklı üniversiteden toplam 5 araştırmacı öğretim üyesinin ve 2 yüksek lisans öğrencisinin yer aldığı kapsamlı bir çalışmayı başlattık. Projede ortaya koyduğumuz tez geniş bir coğrafya üzerinde yerel rüzgar hızları arasındaki anlık farklılıklardan ve farklı büyüklükteki rüzgar türbinlerden faydalanarak tasarlanacak olan entegre bir rüzgar santrali sisteminin toplam elektrik üretiminin nispeten kararlı bir hale getirilebileceğidir. Projemiz yatırım alanında varlık portföyü optimizasyonu için çokça kullanılan ve Amerikalılar’ın halk dilinde “Bütün yumurtalarını aynı sepete koyma!” diye tanımladığı “çeşitleme” (İng. diversification”) fikrinin (RES) yer ve türbin portföyü optimizasyonu alanındaki ilk mikro-düzey uygulamasıdır. Türkiye genelinden elde edilen rüzgar hızı verileri kullanılarak elde edilecek olan sonuçlar ile ülke genelinde RES kurulması için en uygun yer – türbin bileşimleri belirlenecek ve ilgili paydaşlara sunulacaktır. Çalışmanın ana amaçlarından biri de RES yatırımlarının fizibiletisinin her bir santral bazında ayrı ayrı değerlendirilmesi yerine ülke genelinde (veya en azından nispeten geniş bir bölge içinde) entegre bir sistem olarak değerlendirilmesinin kaynak kullanımı verimliliği önemli ölçüde artıracağının gösterilmesidir. 10 İKBU’DA YAŞAM Banu Gökçe TAŞKIN Medya İlişkileri Uzmanı RÖPORTAJ “Medcezir” için uygun üniversite İKBU Bu yılın sevilen dizilerinden Medcezir’in yönetmeni Ali Bilgin, dizinin üniversite sahneleri için İKBU’nun seçilmesini: “Öğrenciler için çok imkan ve fırsat dolu bir okul. Bence bir üniversiteyi başarılı yapan şey, akademik kadro ve öğrencilere sunduğu imkanlardır. Sizin okulunuzda her ikisi de mevcut” şeklinde açıklıyor. Üniversite sahneleri İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nde çekilen Medcezir dizisi bu yılın en gözde dizilerinden birisi oldu. Yayınlandığı gün yüksek rating almayı başaran ve Çağatay Ulusoy ile Serenay Sarıkaya’nın başrollerini paylaştığı dizinin yönetmeni Ali Bilgin, Kantin’in bu ayki konuğu. Ali Bilgin hem Medcezir hem de kendisiyle ilgili sorularımızı yanıtladı: - Medcezir dizisi de bugün yer aldığınız birçok proje gibi oldukça sevildi. Bu kadar yoğun ilgiyi bekliyor muydunuz? 2012 Kasım ayından 2013 Haziran sonuna kadar devam eden bir hazırlık sürecimiz oldu. Bir yönetmenin sektörde iyi iş yapması için en önemli iki faktör; senaryo ve yapımcıdır. Bu kadar yoğun ilgi olması çok sevindirici ama çok da şaşırtıcı gelmiyor bana. - Dizinin okul sahnelerinin üniversitemizde gerçekleşmesine nasıl karar verdiniz? Sizin üniversiteyi tercih etme sebebim, öncelikle karşılıklı iyi iletişimle başladı. Öğrenciler için çok imkan ve fırsat dolu bir okul aslında. Bence bir üniversiteyi başarılı yapan şey, akademik kadro ve öğrencilere sunduğu imkanlardır. Sizin okulunuzda her ikisi de mevcut görünüyor. Keşke bahçenizde daha fazla ağaç olsaydı. Daha büyük ağaçların gölgesinde çekim yapmayı isterdim. Okul ve ağaç birbirini çok doğru tamamlıyor. Ama görünen o ki; orada da zamanla ağaçlar büyüyecek, okulun gençleri de o ağaçlara sahip çıkacak. 11 RÖPORTAJ İKBU’DA YAŞAM - Diziyi Türk versiyonuna uyarlarken orijinal öyküye sadık kalıyor musunuz? Dizinin orijinalinden adapte edemediğimiz sahneler ve hikayeler oluyor. Proje zaten Türk aile yapısına uygun bir şekilde adapte edilmek zorunda. Neticede Türk izleyiciye iş yapıyoruz. Projenin çocuk ve genç izleyicisi çok fazla. Bu sebeple ekstra dikkat etmek gerekiyor. Örneğin; alkol, uyuşturucu, eşcinsellik Türk TV’lerinde maalesef işlenemiyor. Anlatmak istediğin şey bambaşka bir durumken, özendirici olarak ceza yeme ihtimalin yüksek olabiliyor. Türkiye’de, dizilerde ana karakterlere ve izleyicinin sevdiği karakterlere toplumun genel değer yargılarına aykırı bir öykü yazmamaya özen gösterilmek zorunda. - Çağatay Ulusoy, Serenay Sarıkaya gibi gençlerin idolü haline gelmiş oyuncular var. Bu isimlerin dizinin başarısında etkisi bulunuyor mu? Bu konuda çok şanslıyız. Yetenekli ve işini severek yapan oyuncularla çalışıyoruz. Kendi alanında başarılı isimlerle çalışmak sete olumlu bir sinerji olarak yansıyor. - Dizinin başrol oyuncusu Çağatay Ulusoy’un canlandırdığı Yaman karakteri sizce neden bu kadar sevildi? Hikayenin umut vaat eden bir yanın olması seyirciyi işin içine daha çok alıyor. Çağatay da Yaman karakterine çok iyi ruh veriyor. Yaman’ın kendinden daha güçlülere posta koymasını seviyorlar sanırım. - Medcezir kaç sezon daha devam edecek? The O.C (Orange Country) 92 bölümden oluşuyor. Fakat orijinal dizinin her bir bölümü 45’er dakikalardan oluşuyor. Türkiye’de ise diziler yaklaşık 110 dakika sürdüğü için bizim 92 bölüme çıkmamız için öykünün üzerine çıkmamız gerekecek. Bu sebeple Medcezir dizisi iki sezon daha devam edip final yapacak. 12 İKBU’DA YAŞAM Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Aylin Koçkar ve Yrd. Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal’ın röportajları, 11 Mart 2014 tarihinde, Kanal 14 haber bülteninde yer aldı. Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakülltesi Grafik Tasarımı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Salih Denli’nin “Eğiti-Yorum” adlı sergi haberi 11 Mart 2014 tarihinde çeşitli yerel gazetelerde yer aldı. Mall Report dergisi Mart sayısında, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozanoğu’nun ekonomik değerlendirmeleri yer aldı. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin “Kırklareli’ndeki Öğrenciler Meslek Tanıtım Seminerlerine Katıldı” başlıklı haberi, 7 Mart 2014 tarihinde, milliyet.com.tr, renklihaber.com ve haberyurdum.com gibi haber siteleri ve yerel basında yer aldı. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka’nın “20 Soruda Kadının Yasal Hakları” konulu haberi, 6 Mart 2014 tarihinde, ihahaberajansi.com ve mynet.com adlı sitelerde ve yerel basında yayınlandı. Aynı haber 8 Mart 2014 tarihinde Milliyet gazetesinde yer aldı. Rektör Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ’un, “Üniversiteye Giriş Sınavlarının Önemini Azaltmalıyız” başlıklı röportaj videosu, 4 Mart 2014 tarihinde, medyalog.com, haberler.com ve renklihaber.net gibi internet sitelerinde ve yerel basın kanallarında yayınlandı. “İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin Meslek Tanıtım Seminerleri Trakya Bölgesi’nde Devam Edecek” başlıklı haber, 4 Mart 2014 tarihinde, habermonitor.com ve ihahaberajansi.com adlı sitelerde yer buldu. Klass Magazin dergisi Mart sayısında, Engelsiz Yaşam Vakfı tarafından “Yılın En İyi Üniversitesi” seçilen İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin haberi yer aldı. İş Dünyası ve Eğitim dergisinin Şubat sayısında yayınlanan “Üniversitelerin Patronları” başlıklı haberde, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Ali Altınbaş’ın görüşlerine yer verildi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tolga Demiryol’un “Is The United States Getting Tougher With Turkey” başlıklı makalesi, 26 Şubat 2014 tarihli Today’s Zaman gazetesinde yayınlandı. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozanoğu, 24 Şubat 2014 tarihinde, Bloomberg HT kanalında yayınlanan Finans Merkezi adlı programa katılarak, “İç Talep Hız Kesecek mi?” konusu ile ilgili röportaj verdi. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ’un üniversite ile ilgili röportajı, www.parlakbirgelecek.com adlı internet sitesinde yer aldı. Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar’ın danışmanlığında, Hukuk Fakültesi öğrencilerinin yaptığı, “Çocukları Suça İten Faktörler” konulu araştırmanın haberi, 16 Şubat 2014 tarihli Hürriyet İnsan Kaynakları gazetesinde yer aldı. Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal’ın Fethiye’deki saldırılara yönelik değerlendirmeleri, 11 Mart 2014 tarihli Habertürk gazetesinde yayınlandı. 13 BASINDA BİZ KARİYER Bakmak ama Öğr. Gör. Fırat ARAPOĞLU gör(e)memek Türkiye’de sosyoloji, antropoloji ve tarih gibi disiplinler de dahil olmak üzere hem akademide hem de yaşamın her alanında görsel sanatlar kültürünün eksikliği netlikle görülebilmektedir. Bunun en önemli nedeniyse görsel sanatlar sanat eğitiminin gelişmemiş olması. Öyle ya, ülkemizde “sanat” gereksiz bir eğlence ya da boş zaman aktivitesi olarak algılanıyor. Gerçekten böyle mi? Bundan dolayı mı ilköğretimde görsel sanatlar dersine üçüncü sınıfa kadar iki saat ayrılırken, bu sayı dört ve sekizinci sınıflar arası bir saate iniyor? Lise müfredatında durum nasıl? Resim dersini ancak “seçmeli” olarak iki saat alabiliyorsunuz. Halbuki kişisel gelişim açısından ve bireyin görsel, ruhsal ve estetik yönlerini ve yaratıcılığını geliştirmeye çalışan etkinlikler bütünü olmasıyla birlikte insanın genel eğitimi içerisinde sanat eğitimi önemli bir yere sahip. Bireyin estetik eğitimi, onun kişilik kazanmasını amaçlayan bir etkinliktir. Çocukların ve hatta yetişkinlerin sanat eğitimi alması, onların hayatında kullanabileceği davranışları edinebilmesi için zorunludur. Böylelikle toplumda, estetik duyarlılığı olan ve bunu sergileyebilen, nazik, ince ruhlu, zevkli, saygılı, dürüst ve kişiliği oluşmuş bireylerin sayısının artmasında etkili olunabilir. Örneğin; bu minvalde sürekli model almaya çalıştığımız Avrupa ülkelerinde, görsel sanatlar zorunlu eğitimin bir noktasında öğretilir ve seçmeli değil “zorunlu” derstir. Öğrenme alanı yaratıcılığı etkiliyor Her alanın öğretisi en etkin biçimde ancak müzelerde gerçekleşmektedir. Bir sanat müzesi ise sanata ait bilgilendirmenin, sorgulamanın, yeni düşünce şemaları geliştirmenin en önemli mekanlarından birisidir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar ve uygulamalar, sanat eğitiminde müzeleri kullanmanın, yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi sağladığını, kapalı sınıf ortamın- Güzel Sanatlar ve Tasarım dan daha rahat bir sanat atmosferi sunduğunu, eleştirel yaklaşımı kolaylaştırdığı için yaratıcılığı teşvik ettiğini ortaya koymuştur. Hayatımızda sanata da yer ayırmalıyız. Elbette muhafazakar ve tutucu reflekse sahip yönetimlerde “sanatçılar özgür bir ruha sahip, muhalif ve yerleşik kalıpları sorgulayan figürler ve bu yüzden engellenmeli ve böylece görsel sanatlar kültürü ve eğitimi düşük düzeyde tutulmalı” diyerek özetleyebileceğimiz bir görüş hakim. Çünkü ister profesyonel ister izleyici olarak, sanata meyleden bireyler siyasi ve kültürel alanda birçok noktada risk alabilmektedir. Çünkü sanat, uzlaşının değil, “sınırları ihlal etmenin” dışavurumudur. Sanatçı olmak ya da estetik bir refleks göstermek engellenerek bu sorgulama kanallarından birisinin önü kapatılabilir. O zaman da işte hem kendi eğitim dönemlerimizde hem de şimdi etrafımızda daha küçük yaştaki öğrencilerde görebildiğimiz gibi, resim derslerine sadece branş öğretmenleri değil, herkes girebilir ve o derste de sanat üretimi işlenmez, matematik problemleri çözülür. Aritmetik ve geometri elbette entelektüel gelişim açısından temeldir ve öğrenilmelidir ama unutulmamalı ki “harmonia” (uyum) için sanat bilgisi de gerekmektedir. Bunun için haydi gelin bazı günlerimizi müzelere ayıralım, müze ve sergi ziyaretleri yapalım. Okulumuzda resim ve heykel sergilerinin ya da çağdaş sanat sergilerinin sayılarının artması için ön ayak olalım ve bunu talep edelim. Hatta görsel sanatlar üzerine kulüp çalışmaları daha da artırılabilir. Yoksa tarih ve edebiyat kültürümüz gelişmişken, “görsel sanatlar kültürümüzün” ne kadar zayıf olduğunu farklı ülkeleri seyahat ettiğinizde ya da farklı coğrafyalardan gelen paydaşlarınızla tanıştığınızda netlikle görebilirsiniz. Gerçekten istediğimiz bunun böyle olması mı? 14 İKBU’DA YAŞAM BİZDEN BİRİ Uçuyor, dalıyor, koşuyor... O hiç durmuyor! Siz onu MYO ve Sürekli Eğitim Merkezi’nin müdürü olarak tanıyorsunuz. Hep güler yüzlü ama bir yanıyla da karşısında hazır olda durmanıza neden olan bir ifade. Hani hemen kanınızın kaynadığı, içinizin ısındığı, bir yandan da saygı duyduğunuz ender insanlar vardır. İşte, onlardan biri Fahri Hoca. Röportaj esnasında o kadar çok uğraşı ve hobileri olduğunu öğrendim ki yazıya nereden başlayacağımı bilemedim. Fahri Erenel bir dalgıç. Aynı zamanda krosçu, dağcı, AKUT üyesi, engellilerle ilgili pek çok derneğin aktif üyesi. Türkiye’deki tüm dağlara tırmanmış. Yetmemiş, şimdi İran’a tırmanmaya gidiyor. Bu arada kahverengi kuşak sahibi. Ata biniyor, saz çalıyor, resim yapıyor. Bunların hepsine nasıl zaman ayırıyorsunuz? Daha da önemlisi, bu bitmez enerjiyi nereden buluyorsunuz? diye sorduğumda “Ben disiplinli yaşamayı hayat tarzı haline getirdim. Bu yüzden ekstra bir çaba göstermeme gerek kalmıyor. Bu, bana asker olmanın kazandırdığı bir özellik. Enerjiye gelince bunu eşim de hep sorar ve bir gün bana: ‘Sen yaptığın hobilerden o kadar çok zevk alıyorsun ki bu senin yeniden enerjiyle dolmana sebep oluyor’ dedi. Sanırım haklı....” şeklinde cevap verdi. Fahri Bey’in, engelli insanlara karşı duyduğu özveri ve çabaya hayran kalmamak elde değil. Görme Engelliler Derneği’ne danışma kurulu başkanlığı ve Sivas Engelliler Derneği’ne onursal başkanlık yapıyor. Sosyal hizmetlerde çocuk gelişiminde okuyan 40 öğrenciye işitme engellilere yönelik eğitim veriyor. Hepatit ve şeker hastalıklarına bağlı derneklere de destek veriyor. Fahri Hoca’nın yaptıklarını duydukça benim aslında hiçbir şey yapmadığımı fark ettim. Sizi sorularla hiç oyalamadan yaptıklarını Fahri Hoca’dan okuyalım: Dededen Yadigar “Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası” Harp Okulu’na girdiğimde sağ-sol olayları vardı. Bu sebeple üniversiteyi kazanmama rağmen askeriyeye yönelmiştim. Asıl etken dedemden bana kalan “kırmızı şeritli İstiklal Madalyası”dır. Dedem Fahri Erenel, cephede savaşmış İstiklal Madalyası sahibi. Bununla gurur duyuyorum. İstiklal Madalyası Bakanlık kararıyla, vefatlarından sonra, dedemden babama, babamdan da bana verildi. Benden de torunum Deniz’e geçecek olması beni duygulandırıyor. Doğa Sporları Tutkunuyum Doğa sporlarına ilgim var. Dağcılık yapıyorum. Türkiye’deki tüm dağlara tırmandım. Şimdi, İran’da bir dağ tırmanışı yapacağız. Ayrıca Gebze’de yer alan kaya tırmanma alanı var. Tırmanış programımızı mevsimine göre ayarlıyor, ön hazırlık aşamasında titizlik gösteriyoruz. Tırmanış bireysel yapılınca başarı getiren bir spor değil, ekip işidir. Tüm takım arkadaşlarının aynı disiplinde hareket etmesi, malzeme teminin eksiksiz olması gerekiyor. Bazen 10 dakikada aşacağınız yolu 1 saatte aşarsınız fakat güvenlik esastır. Spora olan ilgim çocukluğuma dayanır. Karatede kahverengi kuşağa kadar yükselmiştim. Yükseklik Korkum Yok Doğa sporlarının yanı sıra hava sporlarıyla da ilgileniyorum. Bu ilgimi Sivas’ta hayata geçirme fırsatı yakalayıp Türkiye’de ilk hava sporları kurumunu, Türk Hava Kurumu bünyesinde kurduk. Ben de şu an bu kurumun onursal başkanlığını yapıyorum. Yamaç paraşütü ve normal paraşütle atlıyorum. 15 İKBU’DA YAŞAM BİZDEN BİRİ TESİS BULAMIYORLAR Derinlere Dalmak Büyük Bir Keyif Aynı zamanda su altı dalışıyla ilgileniyorum. Advance derecesinde 2 yıldız sahibi olan profesyonel dalgıçlık yapıyorum. Dalışı, Urla ve Saroz Körfezi’nde gerçekleştiriyorum. En çok gece dalışlarından keyif alıyorum. Batık dalışları da oldukça heyecan vericidir. Uzun Maraton Koşuları Bunların yanı sıra maraton koşuculuğu yapıyorum. Türkiye’deki tüm maratonlara katıldım. En son Antalya’daki maratona katıldım. Yakın zamanda ise 19 Nisan’da İznik’te 80 km koşum var. Derecelerim kendi yaş grubum için yüksek. Seviye olarak iyi kondisyonum olduğu için her gün yaptığım antrenmanlar yeterli oluyor. Spor benim yaşam biçimim olduğu için ekstra bir çaba göstermeme gerek kalmıyor. Uzun maratonların sosyal sorumluluk projeleriyle birleştiği etkinliklerde yer almaktan keyif alıyorum. “İyilik Peşinde Koş” etkinliğine katılıyorum. Bu bir bağış kampanyası. Tanıdığınız insanlara mektup gönderip 5 farklı sivil toplum kuruluşuyla birlikte çalışıyorsunuz. Koşunun ardından gelen bağışlarla 5 sivil toplum örgütü ile ihtiyaç sahiplerine bu bağışı ulaştırıyorsunuz. Hem spor yaparak kendiniz için iyi bir şey yapıyorsunuz hem de ihtiyaç sahibi insanlara ulaşmış oluyorsunuz. AKUT Üyesi Akut üyesiyim. Arama kurtarma ekip eğitimlerine katıldım. Nasuh Mahruki ile birlikte kriz yönetimi merkezinde olası bir kriz durumunda yapılması gerekenler üzerine eğitim alıp şu an eğitim verebilir durumdayım. Geçen yıl üniversitemizde AKUT’un ilk yapılanmasını oluşturduk. Öğrencilerimizin sivil toplum kuruluşu içerisinde görev almalarını önemsiyorum. İnsani değer katan kulüplerde yer almaları benim için çok önemli. Kayseri’nin Özelliği Kayseri’ye gittiğinizde iki heykel birden görürsünüz. Biri yamaç paraşütü yapan ve diğeri dağa tırmanan insan heykeli. Kayseri, iki ekstrem sporunu aynı mekanda yapabileceğiniz dünyadaki nadir şehirlerdendir. Kayseri’ye gittiğinizde Alidağ Bölgesi’nde yamaç paraşütü yaparsınız, öğleden sonra ise Erciyes’e tırmanışa geçebilirsiniz. Beni Dinlendiren Hobilerim de Var Bu kadar ekstrem hobiden sonra bir koleksiyoneriyim. 1973 yılında babamın çocukken bana devrettiği 8 bin puldan oluşan bir koleksiyonum var. Osmanlı dönemine ait pullarım var. Gençken yurtdışı eğitim değişimi programı ile Almanya’ya gidecekken, gerçekleşen Kıbrıs Harekatı ile bu hayalim yarım kaldı. Bu sebeple yurtdışıyla sürekli mektuplaşıyordum. Dolayısıyla Avusturya’dan Almanya’ya uzanan birçok pulum bulunuyor. Onların bakımıyla ilgilenmek benim için dinlendirici bir zevk. Bununla birlikte eski dönem paralarını biriktirmeyi seviyorum. Tüm bunların dışında, hayvanlara duyduğum sevgi çok başka. At binmeyi severim. Çok profesyonel olmasa da bağlama çalıp resim yapıyorum. Semtin Çocuğuyum Tam Bir Başak Burcuyum Askerlikten ve başak burcundan gelen bir titizliğim var. Arabamdan evdeki kitaplarıma kadar düzeni severim. Torunum Deniz de başak burcu. Henüz 2 yaşında ama o da kitapları yamuk görürse kalkıp düzeltiyor. Bugün gidin ofisime, benim yarın yapılacak işlerim masamda notlar halinde yazılıdır. Ben olmasam da bir başkası bu kağıtlardaki notlardan iş takibi yapabilir. Astrolojiye inanmak istemesem de bazen bu kadarı tesadüf mü diye düşünüyorum. Beşiktaş doğumluyum. Dolayısıyla koyu olarak Beşiktaşlı büyüdüm. Babam 1.5 yaşındayken Şeref Stadı’na maça götürmüştü beni ve “Beşiktaşlı olmazsan hakkımı helal etmem” diye vasiyet etmişti. Çocuklarım da Beşiktaşlıdır. Futbolu gençliğimden beri oynarım. Halen halı saha maçına çıkarken Beşiktaş bayrağı ile çıkarım. Aynı zamanda Beşiktaş kongre üyesiyim. 16 EKONOMİ Üretici fiyatları tüketici fiyatlarını aşarsa? Ay başında açıklanan enflasyon oranları üretenlerin ne kadar zor durumda olduğunu gösteren bir sinyal oldu. İçinde yaşadığımız yüzyılın en önemli konularından biri üreticilerin sürekli artan üretim maliyetleri ile nazlanan tüketici arasında bir denge kurabilmeleri olmaktadır. Tüketiciler her geçen yıl tercih sebeplerini karmaşık hale getirirken, aynı ürünü aynı kalitede, hatta daha kaliteli şekilde yarı fiyata, hatta mümkünse daha ucuza almak istiyorlar. Prof. Dr. Emre ALKİN Bir yandan zayıf talep sebebiyle tüketicilerin fiyata karşı hassasiyetinin artması TFF Genel Sekreter diğer yandan da hammadde - aramalı yatırım malı fiyatlarının sürekli yükselmesi büyüme ve kar krizini beraberinde getiriyor. Açıklanan enflasyon oranları pek yakında böyle bir durum yaşanacağını ortaya koyuyor. Belki de bazı sektörlerde başladı bile. Tabi, Türkiye gibi ülkelerde maliyetleri birebir etkileyen döviz kurları da endişeyle izleniyor. Buradan hareketle "Faizler mi yoksa kurlar mı büyümeyi bozar?" sorusuna cevap arayalım. Ya da sizi yormayalım, hemen söyleyelim: İkisi de peş peşe bozar. Her ikisi de yükseldi mi bireyler tüketim ve yatırım tercihlerini ertelerler. Kur seviyelerine dikkat Kötünün iyisi olarak kabul edilecek durum şudur: Faizlerin yüksek ama kurların yatayda seyrettiği durum. Yatırım yapmayı kafaya koymuş bir kişi faiz oranını veri kabul eder ve buna göre fizibilite yapar. Ancak sürekli oynaklık gösteren kurla fizibilite yapılamaz. Buna rağmen TL cinsinden gelir elde eden üreticilerin, kurların bir dönem en yüksek seviyesinden kredi alarak avantaj sağladıkları da görülmüştür. Bunun karşısında kurların en düşük seviyesinden kredi alarak talihsiz tercihler yapan firmalar da gördük. 17 Bir diğer etki de dış talebin iç talebe göre daha istikrarlı seyretmesi sebebiyle ihracatın ve sanayi üretiminin artmasıyla ortaya çıkacak. Türkiye'de sanayi üretim rakamlarının beklenenin üzerinde seyretme sebeplerinden bir tanesi de bu. İç talepte yavaşlama gözle görülür halde ama ihracat artmaya devam ediyor. Ancak kalite / fiyat rekabetinde yola devam eden Türkiye ekonomisinin teknoloji ve bilgi rekabetine geçmeden artan maliyetlerle katma değer ve kar yaratması zor gözüküyor. Hızlı koşan sektörlere "Arabayı durdur da sana yeni araba verelim" demek de kolay değil. Planlamadan çok planlamayı yapanlara karşı bir güven kaybı mevcut. Sonuç olarak, enflasyonla mücadele için kurları dizginlemek isteyen bir para otoritesi faizleri yükselterek buna bir nebze çare bulur, ancak siyasi belirsizlik nedeniye yükselen kurlara çare bulacak olan siyasetten başkası değildir. Dolayısıyla, kısa vadede kurların, faizin hatta enflasyonun yükselme sebebi % 40 nispetinde TCMB'nin geç hareket etmesi olsa da, % 60'ı da siyasetten kaynaklanıyor desek yanlış olmaz. Yurtdışındaki gerginlik için de yapacak bir şey olmadığını eklemek gerekiyor. TANIDIK TANITTIK İKBU’DA YAŞAM Lise Seminerlerimiz Hızla Devam Ediyor... Murat ACET Rehber Öğretmen İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr Hakkı Özhan, Bayrampaşa Hüseyin Bürge Anadolu Lisesi’nde “Geleceğin Uçan Trenleri” ve Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Dr Murat Taş, Büyükçekmece Mimar Sinan Koleji Bilim Şenliği kapsamında “CERN’de Neler Oluyor” konulu seminerleriyle öğrencilerin güncel teknolojik gelişmeler konusunda bilgilenmelerini sağladılar. Öğrencilerin ilgiyle takip ettiği seminerler sonrası, rehber öğretmenler ve okul yöneticileri “yenilikçi ve alışılmışın dışındaki seminerleri öğrencilerin heyecanla takip ettiklerini” söyleyerek üniversitemize ve akademisyenlerimize teşekkürlerini sundular. Ayrıca akademisyenlerimiz “Tematik Teknoloji Seminerleri” ve “Ekonomi, Yönetim ve Siyaset Sanatı Seminerleri” kapsamında Eyüp Anadolu Lisesi, Ali Akkanat Anadolu Lisesi ve Örfi Çetinkaya Anadolu Lisesi’ne misafir oldular. Meslek Tanıtım Seminerleri Trakya Bölgesinde... Gençleri bilinçlendirmeyi ve hayatlarında bir dönüm noktası olan kariyer seçimleri konusunda yardımcı olmayı hedeflediğimiz “Meslek Tanıtım Seminerleri” 04 – 07 Mart 2014 tarihlerinde Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli’nde öğrencilerin ve öğretmenlerin katılımıyla gerçekleştirildi. Seminerlere katılan öğrenciler “Seminerleri büyük bir keyifle dinlediklerini, akademik yaşam ve meslek seçimi konusunda çok şey kazandıklarını ve akademisyenlerimizin enerjilerini çok güzel bir şekilde yansıttıklarını” ifade ettiler. Beylikdüzü Kariyer Günleri’nde Standımız Büyük İlgi Gördü Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Beylikdüzü Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştirilen “Kariyer Günleri”nde standımız ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördü. Üniversitemizin fakülte ve bölümleri, burs ve sosyal yaşam olanakları gibi konularda gelen sorular rehber öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz tarafından cevaplandırıldı. Aynı etkinlik kapsamında Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr Leyla Ateş “Üniversitede Hukuk Eğitimi” konulu bir seminer verdi. Atölyeler Başlıyor: Yaparak Öğrenme için Deneyimlerimizi Paylaşıyoruz Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, İKBU Robotik Kulübü ve İKBU Mimarlık Kulübü tarafından düzenlenen “Robotik Atölyesi” ve “Mimarlık Atölyesi” 25 - 26 Mart 2014 tarihlerinde gerçekleştirilecek. Liseli gençlerin bilim ve teknoloji alanlarındaki ilgi ve yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan atölye çalışmalarının geribildirimlerini heyecanla bekliyoruz. 18 İKBU’DA YAŞAM ETKİNLİKLERİMİZ AKADEMİK PANO İstiklal Marşı Üniversitemizde “İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Töreni” düzenlendi. Eczacılık Fakültesi, Araştırma Görevlisi Melike Fırlak’ın "Removal of Ag(I) from Aqueous Solutions by Thiol-ene-Based Hydrogel and Its Application to Radiographic Films" başlıklı makalesi Water, Air & Soil Pollution adlı, SCI indeksli dergide yayımlandı. Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nazan Maksudyan'ın yazdığı “Cihan Harbi Yıllarında Almanya’da Osmanlı Yetimleri: Mavi Kep ve Pelerin" başlıklı makalesi, Toplumsal Tarih dergisinin Mart 2014 sayısında yayımlandı. Psikoloji seminerleri devam ediyor Fen Edebiyat Fakültesi’nin “IKBU-FAS, Psychology Talk Series” kapsamında, üniversitemiz Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muniarajan Ramakrishnan, öğrencilere “Sleep and Neurocognition in Patients with Schizophrenia” konulu seminer düzenledi. Nasıl Marka Olunur? Üniversitemizin Girişimcilik Kulübü’nün düzenlediği “Nasıl Marka Olunur?” konulu seminerde, Marka Yönetim Derneği Başkanı Uğur Ünal ve Türkiye Gençlik Platformu Kurucu Başkanı İsmail Hilmi Adıgüzel marka ve markalaşma sürecini anlattılar. Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Grafik Tasarım Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Salih Denli, "Eğiti-yorum" başlıklı kişisel karikatür sergisini, 04 Mart- 27 Nisan 2014 tarihleri arasında Anadolu Üniversitesi Eğitim Karikatürleri Müzesi'nde gerçekleştiriyor. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Bilimleri ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen “Yeni İnternet Kanunu Çerçevesinde İnternet ve Sansür” temalı etkinlikte bir sunum gerçekleştirdi. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, İstanbul Üniversitesi Sürekli Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Sempozyumu: I” adlı etkinliğe konuşmacı olarak katıldı. Türkiye Barolar Birliği'nin organize ettiği, Kırklareli/Edirne/Tekirdağ barosu avukatlarına yönelik gerçekleştirilen “Aile Hukuk ve Mal Rejimleri” konulu seminerde, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka sunum yaptı. Türkiye Barolar Birliği'nin organize ettiği, Batman, Diyarbakır ve Siirt Barosu avukatlarına yönelik “Borçlar Kanunu’nda Getirilen YeniliklerArsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ve Kira ile İlgili Yeni Hükümler" konulu seminerde, Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Umut Yeniocak sunum yaptı. Hukuk Fakültesi’nin düzenlediği “1982 Anayasası’nın 30. Yıl Bilançosu” başlıklı sempozyum kitabı Oniki Levha Yayınevi tarafından basıldı ve dağıtıma girdi. İlgili kitabın editörlüğü, Anayasa Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nihan Yancı Özalp ve Ar. Gör. Sinem Şirin tarafından yapıldı. Kadın Hakları Üniversitemizin Sosyoloji Kulübü’nün düzenlediği etkinlikle Yrd. Doç. Dr. Banu Kavaklı seminer verdi. Kadın hakları konusunda öğrencilerin bilinçlenmesini sağlamayı amaçlayan seminere öğrenci ve akademisyenler katıldı. Bilim Teknoloji Seminerleri Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nin Bilim, Teknoloji ve Toplum (BTT) Seminerleri kapsamında, Yrd. Doç. Dr. Kerem Altun “Self-contained Human Localization by Activity-based Map Matching” başlıklı çalışmasını sundu. 19 Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bianca Kaiser'in B. Pusch'un editörü olduğu "Transnationale Migration am Beispiel Deutschland und Türkei" adlı çalışmayı incelediği kitap eleştirisi "Jahrbuch für deutsch-türkische Studien: Jugendbilder – Repräsentationen von Jugend in Medien und Politik" adlı dergide (2013: Cilt 4, sayfa: 177-79) yayınlandı. Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bekir Oğuz Bartın'ın "Simulation of Vehicles' Gap Acceptance Decisions Using Reinforcement Learning" başlıklı bildirisi, "International Conference on Engineering and Applied Sciences Optimization” isimli konferansta sunulmak üzere kabul edildi. Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bekir Bartın'ın, "Empirical Evacuation Response Curve During Hurricane Irene in Cape May County, New Jersey" başlıklı makalesi Transportation Research Record adlı SCI Explanded indexi tarafından taranan dergide basılmak üzere kabul edildi. İKBU’DA YAŞAM İKBU’DAN KARELER Bırak bütçeyi şimdi, ayna ayna söyle bana benden güzeli var mı bu dünyada Bakarmısınız arkadaşımı güldüremiyorum. Hele şu okul bitsin söz... Benim bu konferansta ne işim var ya, ben gider! Saçlarım yapıldı, birazdan beni görün makyajım yapılınca çekimlere hazırım. Tek elimle 200 tane kutu kola eziyorum:) Hayat Maksimumda Modayı zor takip ediyorum valla Kampanya çekimi dediniz, saça makyaja girdiniz. Hayatın zorluklarına şimdiden alışın. Okul sadece dört tarafı duvarla çevrili üstünde damı olan yer değildir. Halaydan sonra dönücem ben sana... [email protected] e-posta adresimize resimlerinizi mail atın, fotoğraflarınızı bu sayfada yayınlayalım. 20 KAPAK KONUSU Ünlü iktisatçı James Galbraith İKBU’da Galbraith Türkiye’de Dolar ve Euro’daki yükselişin bir süre daha devam edeceğini söyledi. Dünyaca ünlü Amerikalı iktisatçı Prof. Dr. James Galbraith, Kemerburgaz Üniversitesi’nin düzenlediği “Ekonomik Krizin Yedinci Yılında Amerika, Avrupa ve Türkiye'deki Olası Yansımaları” adlı konferansta krizin Türkiye’ye olan yansımalarını anlattı. Konferans sonrası açıklamalarda bulunan Galbraith, son dönemde Türkiye’de yaşanan aşırı Dolar ve Euro artışının bir süre daha devam edeceğini belirtti. Dünya çapında tanınan bir iktisatçı olan ve Texas - Austin Üniversitesi, Lyndon Johnson Kamu Yönetimi Okulu’nda Hükümet - İş Dünyası İlişkileri Kürsüsü Başkanı olan Galbraith, konferansta yaşanan ekonomik kriz ve dünyadaki etkileri hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Galbraith, Türkiye’nin son 10 yılda ekonomik alanda belirli büyümeler yaşadığını kaydederek “Türkiye ekonomik alanda uzun süreli bir büyüme yaşadı. Bu da, ABD ve AB’nin etki alanı içerisinde bulunmayan ve Euro Bölgesi krizini tecrübe etmeyen ülkeler için alışılmadık bir durum değil. Türkiye küresel ekonomik kriz ve ardından gelen resesyon döneminde yüksek risk ve yüksek faizli kredi krizini yaşamadı” dedi. Türkiye’de son dönemde artış gösteren Euro ve Dolar hakkında da açıklamalarda bulunan Galbraith, Euro ve Dolar’da bir süre daha artış yaşanabileceğini ifade ederek “Euro ve Dolar’ın yükselmesini uluslararası finansal koşulların değişmesinin bir parçası olarak görüyorum ve bu değişimin, ABD veya Avrupa’daki şartlar değişene kadar devam edeceğini düşünüyorum. Bu yakın bir süre içerisinde olmayacaktır. Bunun değişmesi için zorlayıcı bir sebep olması gerekiyor. Şu an ABD’deki koşullar zayıflıyor ve ben Merkez Bankası’nın bunu henüz kabullenmeye hazır olduğunu düşünmüyorum” dedi. Dünya ekonomisinin gelecekte yaşayabileceği değişimler hakkında da konuşan Galbraith, yakın gelecekte dünya ekonomisinde köklü değişiklikler yaşanacağını düşünmediğini belirterek “İkinci Dünya Savaşı’ndaki gibi bir durumda değiliz. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda uluslararası bir anlaşma yapabilirdiniz fakat şu an çok sofistike ve karmaşık türev enstrümanlara bulanmış bir dünya var ve bu enstrümanları oluşturan kuruluşların kontrol edilmesi çok zor. Bu nedenden dolayı yakın zamanda kapsamlı bir değişim göreceğimizi düşünmüyorum” şeklinde konuştu. Galbraith yoksulların haline, dünyanın yoksul ülkelerinin haline göz yummanın eskisi kadar mümkün olmadığını 21 belirterek konuşmasının sonuç bölümünde şunlara yer verdi: “Finansal istikrarsızlık açıldıkça durum daha da vahim bir hale geliyor. Bence çok karamsar bir manzara ile karşı karşıyayız. Bu gerçeği aklımızda bulundurarak politikalar üretmek durumundayız. Ne olmalı bu politikalar? Kesinlikle neo-liberal politikaların zıttı olmalı bunlar ki bu bahsettiğimiz neo-liberal politikalar kriz dönemi boyunca öne çıktılar. Dolayısıyla da artık geri çekilmek durumundayız. Popülasyonumuzun zayıf kesiminin desteğine artık güvenemeyiz. Roosevelt tarafından uygulanan politikalar bunların tam tersiydi. Sosyal sigorta programları güçlendirilmeli, toplumun en zayıf, en alt kesimleri güçlendirilmeli, aynı şekilde dünyada da buna benzer bir yol takip edilmeli. Bunu yaparsak eğer içinde bulunduğumuz bu sürecin bir adım ötesine geçebiliriz. Karşı karşıya kaldığımız küresel ısınma gibi sorunları da aslında bu şekilde atlatabiliriz. Aksi takdirde tüm sistemi çökertecek bir felaketle burun buruna geleceğiz. Sosyal sigorta, altyapılar, çevresel yatırımlar, finansal sektörün boyutunun küçültülmesi - ki bu sektör artık bize hizmet etmiyor tam anlamıyla – ve askeri müdahalelerin sona erdirilmesi atmamız gereken adımlar. Bunlardan bazıları Türkiye ve Avrupa için de söz konusu olacaktır”. KAPAK KONUSU Türkiye, “cinsiyet uçurumu” raporunda 120. sırada İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ve Aile Hukuku Derneği’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla ortaklaşa düzenlediği "Cumhuriyetin 90. Yılında Türk Kadınının Siyaset ve Toplumdaki Yeri" konulu konferans, Türkiye’deki kadın haklarının mevcut durumunu ve kadınların başlıca sorunlarını masaya yatırdı. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı "Cumhuriyetin 90. Yılında Türk Kadınının Siyaset ve Toplumdaki Yeri" konferansı, CHP İstanbul Milletvekili Ayşe Danışoğlu, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, Aile Hukuku Derneği Başkanı Prof. Dr. Bahadır Erdem, İstanbul Barosu'ndan Av. Sevim Akat ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günseli Öztekin Gelgel’in katılımıyla gerçekleşti. Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ: En çok kadın akademisyen bulunduran ülkelerden biriyiz Konferansın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ, Türkiye’nin kadına seçme ve seçilme hakkı tanıyan ilk ülkelerden biri olduğunu, ancak bunun kağıt üzerinde kaldığını söyledi. Üçtuğ “Kadınlarımızın siyasette ne kadar temsil edildiği ve toplum mekanizmalarında ne kadar yer aldığı oldukça tartışmaya açık. Üniversiteler ise bunun tam tersi örneği. En çok kadın akademisyen bulunduran birkaç ülkeden bir tanesiyiz. Sanırım kadınlar akademide kendilerini daha özgür hissedebiliyor. Temennimiz bunu diğer alanlara da yayılması yönünde” ifadelerini kullandı. Kadının siyasetteki ve toplumdaki yerinin iç içe geçtiğini ve birbirinden çok farklı olmadığını belirten Ayşe Danışoğlu, “Meclisteki çalışmalar toplumun bir yansıması olarak devam ediyor. Toplumda şiddet, bölünmüşlük ve çözümsüzlük yaşanıyorsa mecliste de mikro bir düzeyde devam ediyor. Mecliste yer alan kadın milletvekillerinin sayısına baktığımızda, toplumda kadının zayıf olan yerinin bir karşılığını görüyoruz” şeklinde konuştu. Mecliste 79 kadın milletvekili Dünya Ekonomik Forumu’nun araştırmaları doğrultusunda hazırlanan 2013 Cinsiyet Uçurumu raporunda Türkiye’nin kötü bir karnesi olduğunu belirten Danışoğlu “136 ülke arasından ilk sırada İzlanda’nın yer aldığı raporda, Türkiye 120. oldu. Bu sıralamada eğitim, sağlık, kadının siyasetteki ve ekonomideki konumu gibi kriterler bulunuyor” dedi. Meclisteki kadın milletvekili istatistiklerine de yer veren Danışoğlu, “Bugün mecliste 5 siyasi parti temsilcisi, iki de bağımsız olmak üzere 79 kadın milletvekili var. Meclisteki 79 kadın milletvekili, 38 ili temsil ediyor. İstanbul 19 milletvekiliyle ilk sırada yer alırken daha sonra 7 vekille Ankara, beşer vekille ise Diyarbakır ve İzmir bulunuyor. Kalan illeri temsilen maalesef kadın vekil yer almıyor” ifadelerine yer verdi. Prof. Dr. Şükran Şıpka: Çocuk gelinler konusunda duyarlılığı artırmak gerekiyor Bu tür etkinliklerle kadın sorunlarına dikkat çekmek istediklerini belirten Prof. Dr. Şükran Şıpka “Ülkemizde keşke hiç kadın sorunu olmasa, insanlar her alanda eşit olabilse ama maalesef gerçek böyle değil. Özellikle erkek öğrencilerin, çocuk gelinler konusunda duyarlılığını artırmak için dünkü dersimde bu konuyu işledim. Toplumumuzda kadın haklarına duyarlı bir avuç erkeğin sayısını artırabilirsek, ‘iki avuç’ hatta ‘bir kucak’ yapabilirsek hep birlikte omuz omuza bu sorunları çözebiliriz” şeklinde konuştu. 22 SAĞLIK Yrd. Doç. Dr. Barış Ata Borsa Tıp Fakültesi Küçük bir ısırık, büyük tehlike! Çoğunlukla tropik iklim kuşağını etkileyen vektör kaynaklı hastalıklar arasında en çok ölüme neden olan sıtmadır. Yılda yaklaşık 660 bin kişi sıtma nedeniyle hayatını kaybediyor. Birleşmiş Milletler’in 1945 yılında bir “uluslararası sağlık örgütü” kurma kararının ardından, 7 Nisan 1948 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü, üye 26 devletin onayı ile resmi olarak kurulmuş oldu. Bu nedenle 7 Nisan tarihi, 1950 yılından bu yana her sene “Dünya Sağlık Günü” olarak kutlanıyor. Sağlık alanında küresel olarak öncelikli bir konuya dikkat çekmek amacıyla her yıl bir tema seçiliyor ve konu ile ilgili etkinlikler düzenleniyor. Geçen yılın teması olan “Hipertansiyon”, bu yıl yerini giderek önem kazanan “Vektör Kaynaklı Hastalıklar” temasına devretti. Vektörler, hastalık yapıcı bir mikroorganizmayı bir canlıdan diğerine taşıyan organizmalar olmakla beraber en iyi bilinen örnekleri; sivrisinek, kene, bit ve pire gibi artropodlardır. Çoğunlukla tropik iklim kuşağını etkileyen vektör kaynaklı hastalıklar arasında en çok ölüme neden olan sıtmadır. Sadece resmi verilere göre dünyada yılda 200 milyon üzerinde sıtma vakası görülürken, çoğunluğu Afrikalı çocuklar olmak üzere yılda yaklaşık 660 bin kişi sıtma nedeniyle hayatını kaybediyor. Vektör Kaynaklı Hastalıklarda Görülen Artış Endişe Verici Son yıllarda artan seyahat olanakları ve değişen iklim koşulları nedeniyle daha önceleri nadiren rastlanan birçok vektör kaynaklı hastalık beklenmedik şekilde artış gösterdi. Bunların arasında sivrisinekler tarafından taşınan “Deng Ateşi”nin görülme sıklığı son 50 yılda 30 kat artmış olmakla beraber dünyanın %40’ının bu hastalık açısından risk altında olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca “Batı Nil Ateşi” ve “Chikungunya Ateşi” gibi sivrisinek kaynaklı diğer viral hastalıkların da görülme sıklığı giderek artıyor. Leishmaniasis ise tatarcıklar tarafından taşınan ve dünyada yaklaşık 12 milyon kişiyi etkilediği, 20-50 bin kişinin ölümüne neden olduğu düşünülen bir parazit 23 hastalığıdır. Değişik şekillerde kendini gösterebilen hastalığın “Şark Çıbanı” olarak bilinen yüzeyel formu ülkemizde de bazı bölgelerde yaygın olarak görülüyor. Özellikle ülkemiz açısından önemli olan vektör kaynaklı başka bir hastalık ise bazı kene türleri aracılığı ile taşınan Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi’dir. Ülkemizde sıklığı azalmakla birlikte halen, özellikle de bahar aylarında, görülmekte olan hastalığa ilk olarak 2002 yılında Tokat ilimizde rastlandı. Hastalık 2010 yılına kadar yaklaşık 4 bin 500 kişiyi etkiledi ve bu hastalardan yaklaşık % 5’i kaybedildi. Neredeyse tüm dünyada ciddi sağlık sorunlarına neden olan vektör kaynaklı hastalıklarda çoğu zaman ısırık yerini tespit etmenin zor olması ve hastalık belirtilerinin başlangıçta çok da özgün olmaması tanıyı geciktiriyor ve dolayısı ile tedaviyi zorlaştırıyor. Bu hastalıkları engellemenin en etkili yolu vektörlerle mücadele ve risk altındaki kişilerin vektörlerden korunma önlemlerini uygulaması. 2014 Dünya Sağlık Günü’nün hedefi ise bu hastalıkların sık görüldüğü bölgelerde yaşayan ve bu bölgelere seyahat edecek kişilerin korunma yöntemleri ile ilgili bilgilerinin artırılması, aynı zamanda vektör kaynaklı hastalıkların takibinin endemik ve risk altındaki ülkeler tarafından etkin biçimde yapılması gerekliliği konusunda farkındalık yaratmak. SAĞLIK Polen alerjileri baharınızı Doç. Dr. Ahmet AKÇAY Çocuk Alerji ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı mahvetmesin! Bahar aylarının gelmesiyle hapşırma, burun tıkanması, nezle ve gözlerde sulanma gibi belirtileri olan birçok kişi görmeye başladık. Polen alerjimiz varsa mutlaka önlem almalıyız. Polen alerjisi, bahar aylarında polenlerin havaya yayılmasıyla birlikte bazı alerjik belirtilerin ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle polen alerjisine bahar alerjisi de deniliyor. olduğu için uyku kaliteleri de bozulur. İyi bir uyku alamayanlar gün boyu kendilerini yorgun ve halsiz hissederler. Bu da okul ve iş başarısını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Polen Alerjisinin Belirtileri Polen Alerjisi Teşhisi Nasıl Konulur? Polen alerjisi Mart, Nisan ve Mayıs aylarını kapsayan bahar aylarında kendini çeşitli belirtilerle göstermektedir. Sık nezle, burun tıkanması, peş peşe hapşırma, burunda kaşınma, damakta kaşıntı, kulakta kaşıntı, sık burun kanaması gibi alerjik nezle belirtileri, kokulara karşı hassasiyet, gözlerde sulanma, kaşınma gibi göz alerjisi belirtileri, sık öksürük, nefes sıkışması gibi astım belirtileri polen alerjisinin en önemli belirtileridir. Yol Açtığı Sonuçlar Bahar alerjisi; alerjik nezle, astım ve göz alerjisine neden olabilir. Bahar alerjisi yorgunluk yapar ve okul başarısını etkiler. Bahar alerjisi olanların genellikle burunları tıkalı Bahar alerjisi belirtisi gösterenlerin, alerji uzmanları tarafından dikkatli bir şekilde değerlendirilmeleri gerekmektedir. Teşhis koymak için bazı testler yapılmaktadır. Bu testlerden en önemlisi ciltten yapılan alerji testidir. Alerji testleri doğumdan 18 yaşına kadar olan çocuklarda çocuk alerji uzmanlarınca, 18 yaşından büyüklerde yetişkin alerji uzmanlarınca değerlendirilmesinde fayda vardır. Kandan alerji testleri çok doğru sonuç vermeyebilir. Ayrıca kandan yapılan testler çok pahalıdır. Bu sebeple en doğru sonucu ciltten yapılan alerji testleri verdiği için kan yerine ciltten yapılan alerji testleri tercih edilmektedir. Sadece cildinde problemi olan veya cilt testlerini etkileyen ilaç kullanan çocuklarda bu kan testi tercih edilmektedir. Polen Alerjisinden Nasıl Korunabilirim? Polen mevsiminde polen alerjisi olanlar veya ailesinde alerjik hastalığı yoğun olanların bazı önlemler alması gerekir: • Polen mevsiminde polenlerin yoğun olduğu saatlerde dışarıda olmamaya gayret gösterilmeli, ağız yerine burundan nefes alıp verilmelidir. • Akşamları eve gelince mutlaka kıyafetler değiştirilmeli ve duş alınmalıdır. • Evden işe gidilince yüz yıkanıp ağız ve burun su ile gargara edilerek polenler uzaklaştırılmalıdır. • Bahar mevsiminde çamaşırlar açık havada kurutulmamalıdır çünkü polenler kıyafetlere yapışabilir. • Bahar aylarında rüzgarlı havalarda ve gündüz vakti pencereler açılmamalıdır. Gün batımında ve rüzgarsız havalarda havalandırılmalıdır. • Gözlerin polenlerden korunması için bahar aylarında güneş gözlüğü veya normal gözlük kullanılmalıdır. • Otomobillerin polen filtresinin değiştirilmesi, hepa filtreli klimaların kullanılmas uygundur. • Su ve meyve suyunu bolca tüketmek çocukların daha zinde olmasını sağlayacaktır. 24 GÜNCEL Dünya 13 Yaşındaki Bu Çocuğu Konuşuyor! Arkadaşları bilgisayarlarında oyun oynarken 13 yaşındaki bu çocuk bakın neler yaptı neler... Dünyada 13 yaşında çok az çocuk, "Hobi olarak ne yapıyorsun?" denildiği zaman "Amatör nükleer bilim adamıyım" gibi bir cevap verebilir. Onun yaşındaki birçok çocuk evlerinde bilgisayar oyunlarına kilitlenmişken, Jamie Edwards gece geç saatlere kadar okulda kalarak oluşturduğu nükleer füzyon reaktörünün kontrollerini yapıyor. O, aynı zamanda 14 yaşındaki Taylor Wilson'dan “bilinen en küçük nükleer füzyoncu” unvanını da almış durumda. Edward'ın hayallerinin peşinde koşma serüveni, ilk olarak geçen yıl, okulu Penwortham Priory Academy'de yaptığı bir sunum ile başladı. Sunumu esnasında gözler önüne serdiği ve ileride yapacağı nükleer füzyon reaktörü için bağış isteyen genç, okulu tarafından tam 3.350 dolarlık destek bursu kazandı. HDP’ye Yönelik Saldırılar Mart ayında Halkın Demokratik Partisi’ne çeşitli kentlerde yapılan saldırılar gündemi yaratan konulardan birisi oldu. Üniversitemiz Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal; Karadeniz, Urla, Aksaray, Fethiye’de yaşanan Halkların Demokratik Partisi’ne yönelik saldırılarla ilgili olarak şunları şöyledi: “Bu saldırıları en yalın haliyle ırkçılık olarak değerlendirebiliriz. ‘Biz’ ve ‘onlar’ olarak kutuplaştırılan bir toplumda ‘biz’den olmayana duyulan öfke ve tahammülsüzlük şiddet yüklü olarak sahneye çıkıyor. Bu öyle bir tahammülsüzlük hali ki meşru zeminde siyaset yapmakta olan yasal bir partinin binalarına, seçim otobüslerine, tabelasına dahi yöneliyor; var olmasına ve sesini duyurmasına engel olmaya çalışıyor. Tabi, bu son olaylarda gerginliğin tırmanmasında ve saldırılara müdahale edilmekte geç kalınmasında kimi kamu görevlilerinin de dahlinin olduğu iddiaları, bunu galeyana gelen sıradan vatandaş tepkisi olmaktan çıkarıyor, ırkçılığın, nefret söyleminin sistematik bir uygulaması haline getiriyor”. Nükleerde imzayı attık Türkiye, Rusya ile imzaladığı ilk nükleer anlaşmanın ardından, ikinci imzayı Japonya ile attı. Sinop’ta yapılacak santral için varılan anlaşmaya göre, 3 aylık mutabakat süreci başladı. Japonya Ekonomi-Ticaret ve Sanayi Bakanı Akihiro Ohata, kurulacak nükleer santralın depreme dayanıklılığı konusunu Japonya’dan örneklerle ortaya koydu. Sinop’ta ikinci bir nükleer santral inşası için Güney Kore ile yapılan görüşmelerin olumsuz sonuçlanmasının ardından devreye giren Japonya ile imzalar atıldı. İlk anlaşmayı Ruslar’la Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurulması için yapan Türkiye, ikinci santral için de Japonlarla işbirliği mutabakatı imzaladı. Nükleer santralin mutabakat süreci 3 ayda tamamlanacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Japonya Ekonomi-Ticaret ve Sanayi Bakanı Akihiro Ohata ile birlikte mutabakata imza attı. Yıldız, “Coğrafi olarak iki uzak ülkenin gönül ve siyasi bağla yakın olduğunu söyleyebilirim. İnşallah tarihi projeye imza atacağız” dedi. “Japonya’daki nükleer güç santralleriyle ilgili tecrübenin Türkiye’de somutlaşmasını istiyoruz” diyen Yıldız, Japonya’da kamu ve özel sektörle yapılacak işbirliğinin bu konuya ışık tutacağının altını çizdi. Japonya’daki nükleer güç santrallerinin güvenliği konusuna değinen Akihiro Ohata, Japonya’nın nükleer teknolojisini ilk olarak İngiltere’den aldığını, bu teknolojiyi alırken Japonya’nın deprem bölgesi olmasını göz önüne aldıklarını ve bu anlamda depreme dayanıklı teknolojiler geliştirildiğini kaydetti. Japonya’daki 5 numaralı tesis tasarımında kendisinin de bulunduğunu kaydeden Ohata şöyle devam etti: “Bildiğiniz gibi bu yörede büyük deprem oldu ve 7 tesis güvenli şekilde kendini durdurdu. Japonya da sözden fazla ispata yer verilir. Yerinde görün santralımızın deprem dahil ne kadar güvenilir olduğunu hassas Türk kamuoyuna iletin.” 25 GÜNCEL Türk Futbolunun Cinnet Gecesi Trabzonspor - Fenerbahçe karşılaşması bordo mavili seyircilerin sahaya attığı cisimler yüzünden tatil edildi. Trabzonsporlular’ın sahaya attıkları taşlar, meşaleler ve hatta kapı kolu sebebiyle ilk yarıda maç iki kez durdu. Hakem 45+10’uncu dakikada Volkan’a atılan meşaleler yüzünden maçı tatil etti. Sokağa taşan olaylarda çok sayıda kişi yaralandı. Maç öncesi çalınan Kurtlar Vadisi müziği sonrası maç gergin başladı. 1. ve 4. dakikada sahaya yabancı madde ve Volkan Demirel’e kapı kolu atılınca oyun yaklaşık 3 dakika durdu. Bülent Yıldırım oyunu tekrar başlattı. 22. Dakika… Emenike’nin golünün ardından da sahaya yabancı madde atan bordo mavili taraftarlar maçı iki dakika daha durdurdu. Bu sırada kaptan Onur ile Mustafa Yumlu, kale arkası tribünlerine giderek taraftarları sakinleştirmeye çalıştı. 26. Dakika… Kale arkasındaki taraftarlar direkleri indirdi, ağları yırttı. İlk yarıya 10 dakika ilave edildi. 42. Dakika… Trabzonspor ceza sahası içinde yer alan Emenike’ye kale arkasından atılan bir madde isabet etti. Bu olay sonrası yerde kalan Emenike bir süre sonra ayağa kalktı. 45+9… Volkan’a atılan yanıcı maddenin ardından, hakem Bülent Yıldırım soyunma odasına gitti. Fenerbahçeli futbolcular ve teknik heyet de koşarak hakemi izledi. Sahaya geri dönmeyen Bülent Yıldırım 45+10’da Fenerbahçe 1-0 öndeyken maçı tatil etti. Akademik Başarı Düştü Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) işbirliği ile Eğitim Reformu Girişimi (ERG) kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen zorunlu kademeli eğitim sistemini inceledi. “Temel Eğitimin Kademelendirilmesi Sürecinin İzlenmesi” başlıklı araştırma raporunda, pilot uygulama yapılmadan hemen geçilen 4+4+4 sistemiyle ilgili görüşler yer aldı. Rapordaki sonuçlar kısaca şöyle: - Öğrenciler okuldan geç çıkıyor. - Dikkatleri dağıldı, sıkıldılar. - Öğretmenlere de uyum eğitimi gerekiyor. - Derslik yapımına bütçe ayrılmalı. - 26 bin öğretmene ihtiyaç var. 26 KÜLTÜR SANAT Müzik Son albümü Zümrüdüanka'dan şarkılar seslendirecek olan rock sanatçısı Aylin Aslım'ın konseri 17 Nisan'da IF Performance Hall'da Rock vokalisti ve şarkı yazarı Aylin Aslım, 13 yıllık müzik kariyeri boyunca dört solo albüm yayımladı. Düet ve cover çalışmalarındaki özgün yaklaşımıyla adından sıkça söz ettirdi. Üçüncü albümünden sonraki üç yıllık sessizliğini Zümrüdüanka (2013) ile bozan Aslım, Teoman'ın da eşlik ettiği çıkış parçası “İki Zavallı Kuş” ile müzikseverlerden tam not aldı. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan ikinci videosu“İşte Sana Bir Tango” ile adından sıkça bahsettirmeye devam ediyor. Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say, 21 Nisan akşamı BKM Sahnesi'nde! Fazıl Say'ın klasik müzik bestecilerinden eserler seslendireceği resital, dinleyicilere unutulmaz bir gece yaşatacak. Birbirinden eğlenceli gösterilerin, eğitici atölyelerin ve heyecanlı oyun alanlarının yer alacağı 23 Nisan Çocuk Festivali Küçük Çiftlik Park’ta sizleri bekliyor! Dev pop-up masal kitapları, masal labirenti, düşünce gücüyle araba yarışı gibi birbirinden çarpıcı ve sıradışı içeriklerin bulunduğu festival, unutulmaz bir 23 Nisan şöleni vadediyor. Konusunda deneyimli 40 kişilik uzman pedagog, çocuk terapisti, psikolog ve danışman ekip tarafından oluşturulan workshop ve atölyelerde çocuklar; kukla atölyesi, resim atölyesi, geri dönüşüm saksı yapımı, dans, ritim, resim, tiyatro, atölyeleri, çocuk tiyatrosu, palyaço, kukla şovu, animasyonlar, konserler, yüz boyama workshopları ve sihirbazlık atölyeleri gibi birbirinden renkli, hepsi eğitici ve öğretici içerikler ile eğlenecek, öğrenecekler. Duman, 23 Nisan'da Bostancı Gösteri Merkezi'ni sallayacak Milyonların takip ettiği rock grubu Duman, son çıkardığı Darmaduman isimli albümünden ve eski hitlerinden oluşan şarkılarla Bostancı Gösteri Merkezi'nde sizlerle olacak. 27 KÜLTÜR SANAT Sergi Ahmet Özparlak’ın “Hatçe Harikalar Diyarında” isimli heykel sergisini 2 - 30 Nisan 2014 tarihleri arasında Galeri Selvin 2’de görebilirsiniz. Ahmet Özparlak, Hatçe Harikalar Diyarında isimli sergisi ile ilgili şöyle bahsetmektedir;Toplumsal kuralların özlerini, bir takım düzenleyici ve denetleyici mekanizmalar oluşturur. Toplumun en küçük birimi olan ailenin oluşumunda evlilik önemli bir aşama olup, her toplumda farklı gelenek ve göreneklerle ifade bularak devam eden bir süreçtir. Çeyiz konusu, toplumların sosyo-ekonomik koşullarına göre türlü biçimler almış, bunun yanı sıra örf, töre, gelenek, görenek ve yasalara dek genişleyen bir etkileşim aracı olmuştur. Kavram ya da form olarak çeyiz kültürüne, çağdaş batı sanat geleneğini, kendi kültüründen öğelerle beraber kullanarak farklı açılardan bakan sanatçı, gerçek yaşam örneklerini, göstergeleri, gösterenleri ve gösterilenleriyle ortaya koymaktadır. Yer: Galeri Selvin 2 Adres: Bebek Arnavutköy Cad. (1. Cadde) 20/A Arnavutköy, Beşiktaş/İstanbul Mail: www.galeriselvin.com Civan Özkanoğlu - Bizzat Fotoğraf Sergisi Civan Özkanoğlu’nun solo sergisi “Bizzat” 13 Mart – 26 Nisan 2014 tarihleri arasında Elipsis Galeri ev sahipliğinde gerçekleşiyor. Çalışmalarına New York’ta devam eden sanatçı, fotoğrafı günlük olarak kullanıyor; fotoğrafların hamlığını malzeme ve anlatım aracı olarak tanımlıyor. Civan Özkanoğlu, ilk solo sergisinde ışığın işlenebilirliğinden faydalanıyor. Fotoğraflarındaki ışık, gündeliğin teatralliğini ön plana çıkarıyor. Çoğu zaman insanların olmadığı fotoğraflar, hikayenin kendisini, öncesini, sonrasını gösteriyor. Yer: Elipsis Gallery Adres:Hoca Tahsin Sok. Akçe Han. No: 10 Karaköy, Beyoğlu/İstanbul Mail: [email protected] Faks: 0212 244 89 06 “Atatürk – Beni Hatırlayınız” Atölye Tiyatrosu, 2014 sezonunda, dramatik eylemin gerçek yaşamdan kaynaklanan belgelerle desteklendiği yeni bir oyun olan "Atatürk - Beni Hatırlayınız"ı sahneliyor. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamının son dönemlerini konu alan oyunun yönetmenliğini, senaryosu da kendisine ait olan Savaş Mutlu yapıyor. Oyunda, Mehmet Tokat Atatürk'ü, Sertaç Ekici ise askeri canlandırıyor. Tiyatro Dolmabahçe Harita Odası'nda geçen oyunda; Atatürk'ün anılarına, kendisi ile olan hesaplaşmalarına, hayallerine ve hayal edemediklerine şahit olacaksınız. Kimi zaman duygulanacağınız, kimi zaman düşüncelere dalacağınız oyunda özel bir insanı göreceksiniz. Atölye Tiyatrosu'nun yeni oyunu 25 Nisan'da Haldun Dormen Tiyatrosu'nda sahnelenecek. 28 KÜLTÜR SANAT Bir Delinin Hatıra Defteri Soyluların dünyasında kendine yer açmaya çalışan minnacık bir memur, sınıflara bölünmüş bir ülkenin çocuğu Poprişçin. Üstlerine gereken saygıyı göstermesine rağmen kendi alt sınıfından “hak ettiği saygıyı” göremez bir türlü. Bu yüzden durmadan bulunduğu konuma lanet eder, herkes gibi o da kısa yoldan bir üst sınıfa geçmenin hesapları peşindedir hep... Sınıf atlamaya çalışan bir memurun hikayesini anlatan “Bir Delinin Hatıra Defteri”, Haldun Dormen Tiyatrosu tarafından sahneleniyor. * Oyun, 2014 yılı Rusya Arkhangelsk Festivali'nde Türkçe olarak sahnelenecektir. Yazan: N. Gogol Yöneten: Savaş Mutlu Oynayan: Erdem Topuz Bilet için detaylı bilgiyi www.biletix.com sitesinden alabilirsiniz. a m e n i S Fast & Furious Tüm hızıyla devam eden Fast & Furious serisinin 2014 yılında yapımı tamamlanacak olan son filminde yeni isimlerle karşılaşıyoruz. Serinin altıncı filminde yaşanan olayların ardından devam eden filmde Jason Statham tarafından canlandırılan Ian Shaw karakterinin intikam mücadelesine tanık oluyoruz. Filmin yönetmen koltuğunda sürpriz bir isim olarak James Wan bulunuyor. Genç yönetmen daha önce “Saw” ve “Insidious” gibi önemli filmlere imza atmıştı. Gösterim tarihi: 10 Nisan 2014 İnanılmaz Örümcek Adam 2 2012'de büyük sükse yapan İnanılmaz Örümcek Adam'ın devam filmi olan The Amazing Spider Man 2'de Peter Parker'ın işi hayli zor ve her günü yoğun. Zira Örümcek Adam olarak kötü adamların peşini bırakmıyor. Ama bir yandan da büyük aşkı Gwen'e zaman ayırmaya çalışıyor. Lise mezuniyeti ise henüz ufukta görünmüyor. Gwen'ın babasına verdiği sözü unutmayan Peter, Gwen'e zarar vermemek için elinden geleni yapıyor ama kötü Electro'nun ortaya çıkması, Harry Osborn’un geri dönüşü bu sözünü tutmasını oldukça zorlaştıracaktır. Peter Parker'ın geçmişine dair ortaya yeni ipuçları Örümcek Adam'ın gidişatını da derinden etkileyecektir... Gösterim tarihi: 25 Nisan 2014 Evrim Bilim insanı Will, istedikleri teknolojik yardımı yapmadığı için bir terörist grubun saldırısına uğrar ve cinayete kurban gider. Kendisi gibi bilim insanı olan eşi Evelyn, Will'in beynini gelişmiş bir süper bilgisayara entegre eder. Will'in bedeni ölmüştür ama beyni eşiyle yeniden iletişime geçer. Dahası, Will bağlı olduğu bilgisayardan internet aracılığı ile tüm dünyayı, yaklaşan terörist tehlikeye karşı uyarmaya başlar. Fakat terörist grup Will'in hala hayatta olduğunu fark edince, süper bilgisayarı yok etmek için harekete geçerler... Yönetmenliğini Wally Pfister'ın üstlendiği filmin senaryosu Jack Paglen'e ait. Başrolde ise bu türde görmeye alışık olmadığımız bir isim olan Johnny Depp yer alıyor.. Gösterim tarihi: 18 Nisan 2014 29 İKBU’DA YAŞAM KÜTÜPHANE Bugün 23 Nisan: Okudukça Bilgileniyor İnsan! Dünyanın ilk ve tek çocuk bayramı olan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” 23 Nisan’da ülkemizde büyük coşku ile kutlanırken; evrensel boyutta da 23 Nisan “Dünya Kitap Günü” olarak kutlanmaktadır. Cervantes, Shakespeare, Vega, Nabokov gibi birçok ünlü yazarın doğum ya da ölüm gününe denk gelen “23 Nisan” daha da edebi bir önem kazandırılarak, UNESCO ve Uluslararası Yayıncılar Birliği girişimleri ile 1995’te “Dünya Kitap ve Telif Hakları Günü” olarak ilan edilmiştir. Dünya Kitap Günü’nün tarihi de oldukça ilgi çekicidir. İspanya’nın Katalonya bölgesinde 1436’dan beri sevgililerin birbirine güller vermesi gibi geleneksel olarak çeşitli etkinliklerle kutlanan “Gül Günü” (Saint George Günü), 1926’da Cervantes’in anısına, şölenlerinde kitap da hediye edilmesi kararı ile “Kitap Günü” adını da almıştır. Böylece güller kitaplarla buluşmuş, “Güller aşk için, kitaplar sonsuza kadar” mesajı ile sevgililer birbirlerine kitap arasına sıkıştırılan güller hediye etmeye başlamıştır. Bu kutlamalar ışığında UNESCO’nun ilanı ile “Dünya Kitap Günü” her yıl dünyanın 100 ülkesinde, bireylere; okuma kültürünü - bilincini aşılamak, kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve yayıncı/yayınevi ilişkisini vurgulamak amacı ile kütüphanelerde, kitabevlerinde ve sokaklarda çeşitli etkinliklerle kutlanmaya başlanmıştır. 23 Nisan Dünya Kitap günü 2001 yılı itibari ile Türkiye’de de kutlanmaktadır. Maksim Gorki der ki: “Kitaplar kendinize ve başkalarına saygı duymayı öğretecek, yüreği ve aklı, dünya ve insanlık sevgisiyle dolduracaktır”. Gelin biz de bu duygularla Çocuk Bayramı’nda tüm çocuklarımıza kitap hediye edelim! Gelin, biz de “Oyuncaklar sevgi için, kitaplar sonsuza kadar” mesajı ile çocuklarımızı kuşkusuz en güzel hediyeler olan kitaplarla buluşturalım! Ve unutmayalım: Bal suyu tatlıdır, şeker iyidir; ama kitabin tadı ikisinden de iyidir. (Kiril Turof Psikoposu) Bu vesile ile tüm çocuklarımızın “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı” ve tüm kitap dostlarının “Dünya Kitap Günü’nü” kutlarım. Yazgı CİHANGİR Kütüphane Direktörü Yakında Gelecekler 1) 2) 3) 4) 5) 6) İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık / Haldun Hürel Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru / Heinrich Böll Felsefeye Giriş / Ahmet Arslan Hayal / Ayşe Kulin Kelebeğin Rüyası [DVD] / Yönetmen Yılmaz Erdoğan Tamam mıyız? [DVD] / Yönetmen Çağan Irmak En Yeniler (Kütüphaneye Yeni Gelenler) 1) 2) 3) 4) 5) 6) Her Şey Ekonomi Değil / Emre Alkin - Yalın Alpay Stres - Kendine Güven - Mücadele Ruhu / Cengiz Erşahin Dünden Bugüne Dokuma Resim Sanatı / Suhandan Özay 1982 Anayasası’nın 30. Yıl Bilançosu / Nihan Yancı Özalp - Sinem Şirin Cesur Yeni Dünya / Aldous Huxley Bülbülü Öldürmek / Harper Lee 14 Şubat - 12 Mart 2014 tarihli kütüphane kullanım bilgileri: 1) En çok okuyan öğrenci: Gamze Sevinç (Mimarlık Bölümü) 2) En çok okuyan akademisyen: Yrd. Doç. Dr. Atilla Çifter (Uluslararası Ticaret Bölümü) 3) En çok okuyan idari personel: Özkan Özer (Öğrenci İşleri Direktörlüğü) 4) En çok okunan roman: Suç ve Ceza / Fyodor Mihayloviç Dostoyevski 5) En çok okunan ders kitabı: Türk Medeni Hukuku : Aile hukuku / Turgut Akıntürk 6) En çok bağış yapan kişi / kurum: Fahri Erenel (Meslek Yüksekokulu Müdürü) 30 TEKNOLOJİ The Zero Theorem 25 Nisan’da Beyazperdede… Gerçek bir bilgisayar dehası olan Qohen Leth, eski bir şapelin yıkıntıları içerisinde içine kapanık, yalnız bir hayat sürmektedir. Tek kişilik hayatındaki tek tutkusu ise gizlice yürüttüğü ilginç bir projedir. Bu gizli proje kapsamında insan varlığının nedenlerini, 'The Zero Theorem'i keşfetmeye çalışmaktadır. 'Management' denilen bir figürün eşliğinde, hayatın gerçekten anlamının olup olmadığını açığa çıkaracak bir bilgisayar formülü için çalışmaya başlar. Ancak bu süreç Bainsley isimli bir kadının ve Bob adında yetenekli bir adamın ortaya çıkmasıyla tuhaflaşmaya başlar. Monty Python and the Holy Grail ve Brazil gibi sevilen yapıtların yönetmeni Terry Gilliam'ın yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerini Christoph Waltz, Tilda Swinton, Mélanie Thierry ve David Thewlis paylaşıyor. Yeni HTC One'ın Çift Kamerasının Sırrı Çözüldü Teknoloji HTC’nin önümüzdeki günlerde tanıtacağı amiral gemisi yeni HTC One’da şimdiye kadar sızdırılan görüntü ve bilgilere göre iki kamera olacağı kesin. Peki bu iki kameranın sırrı ne ve çift kamera ne işe yarayacak? Şimdiye kadar çift kameranın ne işe yarayacağı hakkında bir bilgi yayınlanmamıştı ancak, Avustralya’nın büyük operatörü Telstra tarafından yayınlanan broşür telefonun özelliğini detaylandırıyor ve doğruluyor.Sözde çift kamera, kullanıcıya odak noktasını seçmesini ve bokeh efektleri oluşturmasını sağlayacak. Kamera aynı zamanda 3D efektler özelliğine sahip olacak ve bu özellik muhtemelen, 3D efektli fotoğraflar, videolar ve daha fazlası anlamına geliyor. İnsan gözü kaç Megapixel? Duyunca çok şaşıracaksınız! Günümüz teknolojisi ile karşılaştırıldığında insan gözünün çözünürlük değerinin ne olduğu hep merak konusuydu. Gözümüz, küçük açılarla, anlık hareket eder ve etrafımızdaki detayları beyne yansıtmak için sürekli kendisini günceller. Ayrıca iki tane gözümüz vardır ve beynimiz, çözünürlüğü daha da arttırmak için her iki gözden gelen sinyalleri toplamaktadır. Daha fazla bilgi toplamak için de haliyle gözümüzü, gördüğümüz şeyin etrafında hareket ettiririz. Şimdi önünüzde 90’a 90 derecelik açıda (gözümüzün açıları yani) bir görüntünün olduğunu farz edelim, aynen pencereden dışarıdaki bir manzarayı seyredermiş gibi. Bu durumda piksel sayıları ortalama bir göz için: 90 derece * 60 arc-dakika/derece * 1/0.3 * 90 * 60 * 1/0.3 = 324.000.000 pixels (324 megapiksel) olur. Gerçekte her an bu kadar çok çözünürlük elde etmiyoruz ama gözümüz bir manzarada istediğiniz tüm detayları görmenize olanak sağlamak için sürekli istediğiniz detayın etrafında hareket eder. Ama insan gözü, bu açıdan çok daha fazla bir açı görür ki bu da 180 dereceye yakındır. Biraz küçük düşünüp 120 derecelik bir açıyla bakabildiğimizi varsayacak olsak bile: 120 * 120 * 60 * 60 / (0.3 * 0.3) = 576 megapiksel verisini elde ederiz. İnsan gözünün görebileceği gerçek açı değeri şüphesiz ki çok daha fazla çözünürlüğe tekabül eder. Bu yapıdaki (çözünürlükteki) bir veriyi kaydetmek içinse çok fazla alana kayıt imkanı sağlayabilecek kadar gelişmiş bir kamera olması lazım. Bir robot, üniversite sınavını kazanabilir mi? Japon bilim insanları, Tokyo Üniversitesi’ne giriş sınavını geçebilecek donanıma ve “zekaya” sahip bir bilgisayar programı üretti. Japonya Ulusal Bilişim Enstitüsü’nden Noriko Arai’nin başında olduğu proje, yapay zekanın insan beyni yerine geçip geçemeyeceğini araştırıyor. Araştırma sonuçlarına göre de insanların daha farklı araştırma alanlarında çalışmaları hedefleniyor. Kyodo haber ajansına konuşan Arai, “Eğer tüm toplum gelecekte bir değişim ihtimali görüyorsa, biz de ona göre hazırlıklı oluruz” diyor. Bir robot, Tokyo Üniversitesi’ne girebilir mi? adlı proje 2011 yılında başladı. Noriko Arai, robotların insanlar kadar gelişmiş seviyeye ulaşamaması durumunda da “neyin eksik olduğunun tespit edilebileceğini ve gerekli teknolojinin geliştirilebileceğini” söylüyor. Geçen yıl geliştirilen bir robot Japonya’nın en zorlu üniversite sınavıyla benzer bir sınava girmiş, yüzde 50’nin altında puan kaydetmişti. İngiliz Observer gazetesine konuşan Google’ın mühendislik bölümü müdürü Ray Kurzweil, “robotların insan zekâsını 2029 yılına kadar alt edebileceğini” söyledi. 32 DİJİTAL MEDYA Dijital dünya Geçmiş dönemlerde Google’ın gerçekleştirdiği satın almalarla dijital pazarda fırsatlar ve yenilikler oldukça artmaya başlamıştı. Oyuna sonradan giren ve inanılmaz bir ivmeyle büyüyen Facebook da bu pazarda söz sahibi olduğunu 2012’de yaptığı 1 Milyar dolarlık Instagram satın almasıyla kanıtlamıştı. Beklenmeyen bu yatırım haberiyle Facebook fotoğraf paylaşımı tarafını güçlendirmeyi ve yeni bir platforma hakim olmayı hedeflemişti. Bu bağlamda Instagram’ın son dönemde sosyal medyanın parlayan yıldızı olduğunu hatırlatmakta fayda var. 20 Şubat 2014 günü ise sadece dijital pazar değil tüm dünya Facebook’un yaptığı 19 milyar dolarlık WhatsApp satın Murat AŞIKLAR Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya Uzmanı almasıyla bir şok yaşadı. Felsefesi gereği reklama karşı olan ve uygulamasında da reklama hiçbir şekilde yer vermeyen WhatsApp’ın kurucuları, herhangi bir pazarlama ve reklam masrafı yapmadan 4 yılda 419 Milyon kullanıcıya ulaştıkları bu projenin 19 milyar dolar değerleme ile satın alınmasıyla yeni bir çağda farklı yollara ışık tutmuş olabilirler. Genci yaşlısı herkes artık bir şekilde sosyal medya ile tanıştı ve aktif ya da pasif olarak bu mecralarla etkileşime giriyorlar. Biz de dergimizin bu köşesinde dijital dünyada yaşanan gelişmeleri derleyip sizin bilgilerinize sunacağız. Lütfen yorum ve önerilerinizi Facebook ya da Twitter sayfamızdaki mesajlar bölümünden ya da [email protected] adresinden bize ulaştırın. Sosyal Medya Top 5 Instagram Top 5 Ülkemizde özellikle son dönemlerde aylık aktif kullanıcı sayısı inanılmaz şekilde artan Instagram’ı markalar pazarlama stratejilerine de eklemeye başladılar. Sosyal medyanın sivrilen platformu Instagram dünya genelindeki etkisiyle kendi kültürünü ve ünlülerini yaratmaya devam ediyor. Instagram’daki en çok kullanan 5 ülkeyi listeledik. -ABD -Japonya -Brezilya -İspanya -Almanya Facebook Sayfalar Top 5 Şubat 2014, Facebook’ta bizi bir ilkle tanıştırdı. Facebook’ta 10 milyon beğeni sayısına ulaşan ilk Türk sayfası Galatasaray Spor Kulübü’nün resmi Facebook sayfası oldu. -Galatasaray -Fenerbahçe -Cem Yılmaz -Emre Aydın -Candy Crash Saga Facebook Markalar Top 5 Şubat 2014 yılında Facebook sayfalarında ilk sırada Almanya’da yatırımlarına hız veren ve bunu da dijital ve sosyal pazarlama stratejisiyle entegre eden Volkwagen markası yer almakta. - Volkswagen Türkiye - Turkcell - Avea - Nokia Türkiye - bukombin.com Twitter Takipçi Sayısı Top 5 Spor kulüplerimizin dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de toplum üzerindeki etkisini sosyal medyaya taşıması olağan bir durum olmakla birlikte, ülkemizde Galatasaray Spor Kulübü’nün bu anlamda sosyal medyayı en doğru kullanan kulüplerin başında geldiğini söylemek yanlış olmaz. -Galatasaray -NTV Spor -Fenerbahçe -CNN Türk -Zaytung 33 Rakamlarla Sosyal Medya 19 milyar dolar, Facebook’un WhatsApp’ı satın almak ayırdığı kaynak 241 milyon, Twitter aylık aktif kullanıcı sayısı 1,23 milyar, Facebook aktif kullanıcı sayısı 2,5 saat süreyle Türkiye günlük sosyal medyada zaman geçiren ülkeler arasında 9. sırada 130. sıra; eğer iTunes bir şirket olsaydı en değerli şirket sıralamasındaki yeri 100 milyon, Facebook’taki sahte hesap sayısı Facebook’ta Kemerburgaz Üniversitesi En fazla etkileşim alan paylaşımlarımız: Okulumuzun yeni tanıtım filminin kamera arkası fotoğrafları... Yakında tanıtım filmimizi de sizinle paylaşacağız... Üniversite dergimiz Kantin'in dördüncü sayısı çıktı. Kantin bu ay da dopdolu! "Tarih Nedir?" Konferansı, 26 Şubat Çarşamba günü saat 14:30’da Fatma Altınbaş Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecektir. Detaylar için http://bit.ly/1c0Upmt Twitter’da Kemerburgaz Üniversitesi En fazla etkileşim alan Tweetlerimiz: Ekonomik Krizin Yedinci Yılında Amerika, Avrupa ve Türkiye’deki Olası Yansımaları Konferansı bit.ly/1fUR33q pic.twitter.com/KNAB1RxX0O @Kaan_H_Okten'in Tarih ve Felsefe Konuşmaları” serisinin ikincisi "Felsefe Nedir?" 10 Mart Pazartesi saat 14:30'da.. bit.ly/1hZv5MU İKBU Sosyoloji Kulübü'nün organize ettiği 8 Mart Dünya Kadılar Günü Söyleşisi 07 Mart Cuma 13:00'da Fatma Altınbaş Konferans Salonunda... PRATİK YEMEK TARİFLERİ SÜZME MERCİMEK ÇORBASI Yasemin ARIK Yasemin ARIKYazarı Yemek Kitapları Yemek Kitapları Yazarı MALZEMELER 1,5 su bardağı kırmızı mercimek 1 yemek kaşığı tepeleme un 7 - 8 bardak tavuk suyu veya su Tuz, karabiber, kimyon Yarım çay bardağı zeytinyağı Sosu için: Yarım yemek kaşığı tereyağı Kırmızı toz biber YAPILIŞI Mecimekleri bol suda iyice yıkayın. Tencerede zeytinyağını kızdırıp unu ekleyin. Kokusu gidene kadar kavurun. Suyu süzdürülmüş mercimekleri kavrulmuş una ekleyip iyice kavurun. Suyu (tavuk suyunu) ekleyin. Mercimekler iyice eriyene kadar pişirin. Blander’dan geçirin. Bir süre daha, özleşinceye kadar pişirin. Servis sırasında tereyağı eritip içine toz biber karıştırın ve çorbanın üzerine dökün. ZEYTİNYAĞLI FASULYE ARPA ŞEHRİYE SALATASI MALZEMELER 1 kg yeşil (taze) fasulye 4 - 5 yemek kaşığı zeytinyağı 2 adet kesme şeker 2 - 3 adet domates 2 adet soğan Tuz MALZEMELER 1 kase arpa şehriye Yarım yemek kaşığı tereyağı 1 adet salatalık 3 sap maydanoz 1 adet havuç 4 adet taze soğan Yarım limon suyu 2 adet domates YAPILIŞI Yeşil fasulyelerin saplarını koparıp yıkayın. Tencereye zeytinyağını koyun. Üzerine yemeklik doğranmış soğanları, fasulyeleri, rendelenmiş domatesleri, kesme şekerleri ekleyin. Tencerenin kapağını kapatıp, fasulyeler yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişirin. Ara sıra suyunu kontrol edip çok azalmışsa sıcak su ekleyebilirsiniz. Fasulyeler yumuşayınca tuzunu ekleyin. Soğuk servis yapın. YAPILIŞI Bir kase arpa şehriyesini önce tereyağında kavurun. Üstüne 2 kase kaynar su dökün. Pilav gibi suyunu çekene kadar pişirin. Soğuduktan sonra üstüne malzemeleri doğrayıp yağ, limon, tuz ekleyin ve karıştırın. Domateslerle süsleyin. UN HELVASI MALZEMELER 5 çay bardağı un 2 çay bardağı zeytinyağı 3 çay bardağı su 1 tatlı kaşığı dolmalık fıstık YAPILIŞI Bir kasede şeker ve suyu, şeker eriyene kadar karıştırın. Teflon tencereye zeytinyağını koyup fıstıkları kavurun. Üzerine unu ekleyin ve 15 - 20 dakika boyunca unu da kavurun. Kasedeki şekerli suyu ekleyin. Suyunu çekene kadar karıştırın. Suyunu çekince ocaktan alın. Kaşık yardımıyla servis tabağına koyun. 34
© Copyright 2024 Paperzz