Anayasa Mahkemesi’nin yeni Başkanı Zühtü Arslan Fiyatı 25 Kr www.yedigungazetesi.com 11 Şubat 2015 Çarşamba Anayasa Mahkemesi Başkanlığına, üye Zühtü Arslan 11 oyla seçildi. Haşim Kılıç'ın yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla boşalacak başkanlık için seçim yapıldı. Seçimin ilk turunda, 17 üyenin 11'inin oyunu alan Zühtü Arslan başkanlığa seçildi. Diğer aday Başkanvekili Serruh Kaleli ise 6 oy aldı. Bu arada, yaş haddinden emekliye ayrılan Ali Alkan'ın yerine, Yargıtay Başkanlığı'na İsmail Rüştü Cirit seçildi. KARA BELA EFSANE RÖPORTAJLAR Irkçılar, sadece Almanya'yı değil tüm Avrupa’yı karıştırdı Prof. Dr. Doğu Ergil, Efsane Güzeldereli’ye anlattı… Almanya'nın Dresden kentinde ortaya çıkan İslam ve göçmen karşıtı Avrupa'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) hareketi gösteri düzenledi. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde de PEGİDA karşıtı mitingler vardı. İĞRENÇ PANKART Frankfurt'ta ise, PEGİDA ve PEGİDA karşıtı eş zamanlı gösteriler düzenlendi. PEGIDA karşıtı düzenlenen eyleme daha yoğun katılım sağlandı. Soğuk havaya rağmen toplanan yaklaşık bin kişi, PEGIDA hareketini protesto etti. Gösteride, "PEGIDA'ya hayır" ve "Irkçılığa ve şiddete hayır", "İslam Almanya'ya aittir" yazılı pankartlar taşındı, Almanca şarkı söylendi. FRANKFURT’TAKİ PROTESTO ‘BÜYÜK Kürdistan’ HAYALİNE IŞİD etkisi Frankfurt'ta da PEGİDA ve PEGİDA karşıtı eş zamanlı gösteriler düzenlendi. Frankfurt Hauptwache meydanında toplanan PEGIDA yanlısı yaklaşık 100 kişi, Frankfurt'taki 3. gösteriyi gerçekleştirdi. Konuşmacılar, kurulan platformda yabancı düşmanlığına ilişkin açıklama yaptı. Avusturya'nın Linz kentinde toplanan yaklaşık 3 bin 500 kişi, İslam ve göçmen karşıtı 200 PEGIDA taraftarının yürüyüşüne izin vermedi. PEGIDA karşıtı düzenlenen eyleme daha yoğun katılım sağlanırken gösteride, "PEGIDA'ya hayır" sloganları atıldı. Efsane Güzeldereli’nin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Doğu Ergil, kendi ifadesiyle “Kimsenin kritik anlamda eleştirisel bir gözle yazmadığı bir dönemde”; ‘Terör ve Şiddetin Kökenleri’ni, ‘Kürt Sorunu’nu yazan bir isim. “Çözüm sürecinin ne olduğunu biliyor musunuz” sorusu için, “Kimse bilmiyor” diyen Ergil, “Terörist bir örgüt, sizin muhatabınız olamaz” dedi. İSVEÇ’TEKİ PROTESTO İsveç'in güney kenti Malmö'de en az 3 bin kişi, İslam ve göçmen karşıtı PEGİDA hareketini protesto etti. Ülkenin diğer kentlerinde de yabancı düşmanı gruplara ilham kaynağı olan PEGIDA hareketini taklit eden oluşumlar ortaya çıkmış, Berlin'de BAERGIDA, Köln'de KOEGIDA, Münih'te BAGIDA, Leipzig'de LAGIDA gibi benzer gruplar kurulmuştu. ABD, bir süre önce PEGIDA'nın gösterilerini gerekçe göstererek Almanya'ya gitmek isteyen ve bu ülkede ikamet eden vatandaşlarına seyahat uyarısında bulunmuştu. Siyasete BAKIŞI Prof. Dr. Doğu Ergil, Fethullah Gülen ile ilgili çalışmalarını ve düşüncelerini de anlattığı röportajda siyasete ve 7 Haziran genel seçimine ilişkin görüşlerini de paylaştı… YARIN HABERİ 12. SAYFADA Türksat 4B Haziran’da fırlatılacak ÇODAM’ın kış kampı dolu geçti Keçiören Belediyesi Çocuk Danışma Merkezi’nin (ÇODAM) düzenlediği Kış Kampı, çocuklara güzel bir deneyim yaşattı. HABERİ 6’DA Türksat AŞ Genel Müdürü Ensar Gül, Türksat 4B uydusunun haziran ayında uzaya fırlatılacağını belirterek, "Türksat 4B uydusu, internet erişimi için de kullanılacak. Uydu ile hem kapasitemiz artacak hem de internet fiyatları düşecek" dedi. 12’DE Prof. Doğu Ergil, “Siyaset pokere benzememeli. Siyaset satranca benzemelidir ve açıkta olmalıdır” görüşünde. “Kobani'nin IŞİD'in kontrolünden çıkması, Büyük Kürdistan hayalini diri mi tutuyor?” bölgesel hatta küresel bir soruna dönüşen bu sorunun içeriği çok yönlü değerlendirmeye muhtaç… Peki, “Öcalan serbest bırakılmalı mı?”Ergil’in, “Bu soru o kadar duygusal bir soru ki…” deyip bitirdiğini sanmayın; yanıtı röportajda olacak elbette… “Özerkliğin Türkiye'ye uygun olduğunu düşünüyor mu?” Bu soruyu da ayrıntılı biçimde yanıtladı Doğu Ergil. Efsane GÜZELDERELİ’nin röportajı 13. SAYFADA EN ÖZEL TİM Türk Silahlı Kuvvetleri, görevi sırasında düşman sahasına atlamak zorunda kalan pilotların sağ salim vatan toprağına getirilmesi için özel timler yetiştiriyor. Yaklaşık 1 yıllık zorlu eğitimden geçen timler, silah arkadaşlarını kendi canlarını ortaya koyarak "sessizce" düşman sahasından çıkarmayı öğreniyor. Harita kullanma, yaz ve kış dağcılığı, kayak, askeri serbest paraşütle atlama, kurbağa adam, kaçma kurtulma ve hayatta kalma gibi konularda teorik ve uygulamalı bilgilerle donatılan askerler, tüm aşamaları başardığında 7 kişilik MAK timine kabul ediliyor. HABERİ 12. SAYFADA Fehmi Koru Ekonomi karar bekliyor 3. Sayfada Prof.Dr. Nurullah Çetin Türkçe Bakış Ünlü hukukçu İP’te! Abdullah Öcalan'ı İmralı'da yargılayan dönemin Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin başkanı, Yargıtay Onural Üyesi Turgut Okyay, İşçi Partisine (İP) katıldı. HABERİ 12. SAYFADA 9. Sayfada Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem: Hayrettin İvgin Vakıf olgusunun örneği sadaka taşı Kültürel Boyut 8. Sayfada M.Nuri Parmaksız Hayata ve Aşka dair 8. Sayfada www. gazetesi.com.tr gazetemizi bu adresten takip edebilirsiniz ’ü ’dan takip edebilirsiniz Gazetemizi https://www. .com/YediGün-Gazetesi Gazetemizi https://www. /yedigun.gazetesi Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “Dünya Bağışçılık Endeksi” adlı bir panel düzenlendi. Panele katıla Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem önemli açıklamalarda bulundu. Kenan ERGEN’in haberi 4. SAYFADA 2 TV / MAGAZIN SINEMA 11 Şubat 2015 Çarşamba Tuba Büyüküstün sevgisi hayranlarına kitap yazdırdı İSTANBUL - Oynadığı diziler sayesinde dünyanın dört bir yanında milyonlarca hayranı olan Tuba Büyüküstün için 224 sayfadan oluşan özel tek baskı ‘Koşulsuz Sevgi’ isimli kitap hazırlayarak kendisine sette teslim etti. Tuba Büyüküstün hayranları daha önce hazırladıkları çeşitli süprizlerin ardından sadece sanatçıya özel kitap hazırlamak istedi. Bunun için örgütlenen Büyüküstün’ün Türkiye’nin yanı sıra Amerika, Almanya, İskoçya, Mısır, Cezayir, Gürcistan, Azerbaycan başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki hayranları kolları sıvadı. Hayranlarından bir bölümü duygularını yazarken, Büyüküstün’ün ‘Kara Para Aşk’ dizisinden arkadaşları Işıl Yücesoy ve İlkin Tüfekçi de bu çalışmaya yazıları ile katkı verdi. Büyüküstün hayranlarından Aysel Aliyeva, Aytül Budak, Gönül Karakaş, Sibel Yıldırım ve Ümmühan Kaplan’ın organize ettiği kitap yazı, şiir ve çizimler olmak üzere 3 bölümden oluştu. Amerika dışında yayınlanan televizyon programlarının en iyilerinin seçildiği ve ödüllendirildiği 2014 Uluslararası Emmy Ödülleri’nde Türkiye’yi ‘En İyi Kadın Oyuncu’ kategorisinde temsil eden Büyüküstün için hazırlanan kitabın tanıtım yazısında şöyle denildi: "Seyirlik değil, ömürlük sevdiğimiz. Senin için çıktığımız bu heyecan dolu Vizyona yeni girecek filmler Tülin Şahin’in formunun sırrı: pedal çevirmek yolculukta, birçok duyguya yer verdi yüreğimiz. Gözümüzün önünde sana sunduğumuz kitabımızı eline alıp sayfalarına usulca dokunuşlarını ve yüzünde açılan tebessümü hayal ettik. Kalbimizden geçen en özelimizi yine kalbimizde Özgürlük Yürüyüşü: Selma" "En İyi Film" dalında Oscar, 4 dalda da "Altın Küre" adaylığı bulunan "Özgürlük Yürüyüşü: Selma" filmi, Martin Luther King Jr'ın önderliğinde 1965 senesinde yaşanan özgürlük yürüyüşünü beyazperdeye taşıyor. Yönetmen koltuğunda Ava DuVernay'ın oturduğu İngiliz-ABD yapımı filmin oyuncu kadrosunda David Oyelowo, Carmen Ejogo, Tim Roth'un yanı sıra Tom Wilkinson, Oprah Winfrey, Martin Sheen, Giovanni Ribisi gibi isimler yer alıyor. 05:23 İstiklal Marşı ve Günün Program Akışı 05:25 Sarayın Doktoru 06:30 1'de Sabah 09:00 1'de Bugün 09:15 Avrupa Avrupa 11:00 İyi Fikir 12:45 Böyle Bitmesin 14:30 Beni Böyle Sev 16:35 1'de Bugün 16:50 Zengin Kız Fakir Oğlan 19:00 Ana Haber Bülteni 19:45 Spor 19:50 Hava Durumu 19:55 Diriliş Ertuğrul 23:00 Yedikule Hayat Yokuşu 01:05 Beni Böyle Sev 03:05 1'de Bugün 03:20 Dizi Klip 03:30 Zengin Kız Fakir Oğlan 07:00 Kahvaltı Haberleri 10:00 Müge Anlı İle Tatlı Sert 13:00 Kızlar ve Anneleri 15:00 Alemin Kıralı 16:00 Zahide ile Yetiş Hayata 18:55 Atv Ana Haber 20:00 Kara Para Aşk 23:40 Kim Milyoner Olmak İster? 00:55 Bitmeyen Şarkı 02:20 Aşk ve Ceza 03:50 Beyaz Gelincik 19:55 DİRİLİŞ ERTUĞRUL 13. Yüzyıl… Dünya yeni kudretini arıyordu. Ve Anadolu, emperyallerin kavgaya tutuştuğu bir diyardı. 1071’de Türklerin girdiği bu topraklara şimdi, Haçlılar ve Moğollar da ortak olmak istiyordu. Akdeniz, Karadeniz, Balkanlar, Kafkasya ve Mezopotamya yeni sahibini arıyordu. İşte bu yangın yerinde, bizim hikayemizin kahramanı Ertuğrul da, 400 çadırlık obasına bir yurt arıyordu. Yıllardır yersiz ve yurtsuz kalan Kayılar, Ertuğrul’dan acılarına, çilelerine ve yolculuklarına son verecek. büyüttüğümüz en özelimize teslim edelim dedik.” Hayranları, Tuba Büyüküstün’ü Bebek’teki film setinde ziyaret ederek kitabı verirken sanatçı kendisine gösterilen bu sevgiden çok duygulandığını söyledi. "Jupiter Yükseliyor" Şikago'nun sokaklarından, uzak galaksilere uzanan "Jupiter Yükseliyor"u "The Matrix" Üçlemesinin yaratıcıları Lana ve Andy Wachowski yazıp yönetti. Üç boyutlu bilim-kurgu türündeki filmde başrol oyuncuları Channing Tatum ve Mila Kunis'e; Sean Bean, Eddie Redmayne, Douglas Booth, Tuppence Middleton, Doona Bae, James D'Arcy ve Tim Pigott-Smith gibi isimler eşlik ediyor. 07:00 HER SABAH 08:45 2.SAYFA 10:40 DİLARA KOÇAK İLE İYİ YAŞAM 12:30 ERKAN AKKUŞ İLE ÖĞLE HABERLERİ 12:50 DERYA'NIN DÜNYASI 15:00 DUDAKTAN KALBE 17:00 İKİNCİ BAHAR 18:15 EKİN OLCAYTO İLE ANA HABER 19:30 SPOR BÜLTENİ 19:45 YABANCI SİNEMA 21:30 YABANCI SİNEMA ASLA VAZGEÇME 23:10 BUNU KONUŞALIM YAŞAM-CANLI 00:00 YABANCI SİNEMA TEKRAR 01:30 YABANCI SİNEMA TEKRAR 06:00 Dila Hanım 07:00 Aşkın Bedeli 07:45 Deniz Yıldızı 09:00 Beni Affet 10:00 Melek 12:00 En Güzel Bölüm 12:30 Aşkın Bedeli 14:30 Benim Kuaförüm 16:00 En Güzel Bölüm 16:30 Beni Affet 18:30 Star Haber 19:15 Deniz Yıldızı 20:30 Güzel Köylü 23:30 Aşktan Kaçılmaz 21:30 ASLA VAZGEÇME Orjinal İsmi:Around The Block Yönetmen:Sarah Spillane Oyuncular:Christina Ricci, Matt Nable, Daniel Henshall Yapım Yılı:2013 Tür:Macera / Dram Hayatına dair her şeyi geride bırakıp Sydney’e edebiyat öğretmenliği yapmaya giden Dino Chalmers (Christina Ricci), görev yaptığı okulda, öğrencilerini sanatla tanıştırmaya çalışmaktadır. Bu çocukların zor hayatları ve çoğunluğunun hapiste olan ebeveynleri vardır. İçlerinden biri edebiyata ve tiyatroya yeteneklidir. Dino bu çocuğun yeteneğinden ve sanata olan sevgisinden vazgeçmemesi için elinden geleni yapar. İSTANBUL - Podyumların aranılan modellerinden Tülin Şahin formunu bisiklete binerek koruduğunu açıkladı. Şahin, “Yaz kış demeden her gün 12 kilometre pedal çeviriyorum” dedi. Dünyaca ünlü model Cindy Crawford’a olan benzerliğiyle yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da tanınan Tülin Şahin, yıllardır formundan bir şey kaybetmemesinin sırrını açıkladı. İşi gereği kilosunu her daim muhafaza etmek zorunda olduğunu belirten Şahin, “Her yere yürüyüş yaparak gitmeyi tercih ediyorum. En sevdiğim şey ise Anadolu yakası sahilinde bisiklete binmek. Yaz kış demeden her gün 12 km bisiklete binmeyi hiç aksatmıyorum. Ayrıca, haftada birkaç kez yüzüyorum. Birkaç kez denediğim pilatesi ise pek sevmedim” dedi. Formda olmak için spor yapmanın yanında beslenmenin de çok önemli olduğunu belirten ünlü manken, “Öğünlerim hep düzenli. Sosyal ortamda bile boğazımı tutarım. Mecburiyetten hamur işi ve tatlılardan uzak duruyorum. Somon balığına, her türlü zeytinyağlıya ve sebze yemeğine bayılırım. Bir de mercimek köftesi gördüğümde dayanamıyorum.” "Süngerbob Karepantolon" Paul Tibbitt'nin yönettiği ve Antonio Banderas, Frankie Muniz, Clancy Brown ile Tom Kenny'nin seslendirdiği "Süngerbob Karepantolon" haftanın animasyon filmi. Film, dünyanın en sevilen, su altında yaşayan omurgasızı "Süngerbob Karepantolon"un, hayatının en kahramanca macerasını yaşamak için kıyıya çıkmasını konu alıyor. 07:30 Aile Doktoru (Yeni) 08:45 Magazin 8 09:00 Aramızda Kalmasın 11:45 Sekizde 8 12:30 Ütopya Panorama 13:45 Ver Fırına (Yeni Bölüm) 15:30 Bu Tarz Benim (Yeni) 18:30 Ütopya 20:00 O Ses Türkiye Düelo 23:15 3 Adam 01:15 Bu Tarz Benim 04:45 Ver Fırına 06:00 Geniş Aile 06:45 Günaydın 09:30 Alın 11:00 Aşk-ı Memnu 12:30 Gün Arası 13:00 Ben Bilmem Eşim Bilir 15:45 Evim Şahane 17:15 Arka Sokaklar 18:40 Baba Haber Bülteni 19:00 Ana Haber Bülteni 20:00 Hayat Yolunda 23:15 Yerli Dizi 01:30 Abbas Güçlü ile Genç Bakış 20:30 GÜZEL KÖYLÜ Cemal'in Gül'le ilişkisinin devam ettiği şüphesi Sultanana ve Kaan'da yoğun bir şekilde devam etmektedir. Kaan bunun için her şeyi göze alır ve Kamuran'la işbirliği yaparak Gül ve Cemal'i takip etmeye karar verir. Kamuran başta bunu kabul etmek istemez ancak Kaan'ın yalvarmaları neticesinde kabul eder. Kaan'ın Kamuran'a yalvarmalarını duyan Dudu bu yalvarmaları aşk yalvarmaları olarak algılayınca, köydekilere farklı aktarır ve Kaan ile Kamuran arasında bir ilişki olduğu şüphesi kesinlik kazanır. Kaan bütün bunlarla uğraşırken beklenmedik bir süprizle karşılaşacağından habersiz Gül ve Cemal'i takip etmeye devam eder. 11 Şubat 2015 Çarşamba DİSK, kıdem tazminatına el uzatılmasına karşı duracak 3 Fehmi KORU [email protected] [email protected] bölge haberlerİ Ekonomi karar bekliyor DİSK Genel Başkanı Kani Beko, "Biz önümüzdeki dönemde kıdem tazminatına kesinlikle el uzattırmamak için bedeli ne olursa olsun DİSK olarak mücadeleye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum" dedi. BURDUR - Burdur Belediyesi ile DİSK arasında belediyenin sosyal tesislerinde imzalanan Toplu İş Sözleşmesi törenine katılan Beko, sendika olarak Türkiye genelinde asgari ücretle ilgili kampanya başlattıklarını, aylarca Türkiye'nin bütün illerinde yürüyüşler ve mitingler düzenlediklerini, bir milyona yakın bildiri dağıttıklarını söyledi. Buna rağmen hükümeti "yüzde 3+3" tavrından bir türlü vazgeçiremediklerini savunan Beko, "Şimdi asgari ücretle çalışan 7 milyona yakın işçi arkadaşım şubat ayında maaşlarını aldılar. 31 lira maaşına zam alan o güzel insanların yevmiyesine verilen zam sadece 1 lira. Ermenek'teki işçi de yevmiyesine 1 lira, Soma'daki madende çalışan da inşaat işçileri de tersanelerde çalışan işçiler de yevmiyesine 1 lira zam aldı" diye konuştu. Beko, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde yaşananlarla ilgili yarın İstanbul'da yargılanacaklarını hatırlattı. Kendi felsefelerine göre "1 Mayıs'ın kesinlikle yargılanamayacağını" ileri süren Beko, "Biz diyoruz ki 1 Mayıs 2013 ve 2014'de İstanbul'da dev- Türkiye’de 105 bin 201 dernek var KOCAELİ - Türkiye'de faaliyet gösteren dernek sayısı, son 10 yılda yüzde 48'lik artışla 105 bin 201'e yükselirken, üye sayısı da ülke nüfusunun yüzde 12,5'ine ulaştı. Örgütlü sivil toplum anlayışının gelişmesi adına yapılan düzenlemelerin ardından toplumsal dayanışmadan insanı yardıma çok sayıda alanda faaliyet gösteren derneklerin sayısı hızla artıyor. AA muhabirinin İçişleri Bakanlığına bağlı Dernekler Dairesi Başkanlığından edindiği bilgiye göre, 2005 yılında Türkiye'de 71 bin 249 dernek faaliyet gösterirken bu sayı aradan geçen 10 yıllık süreçte yüzde 48 oranında artarak 105 bin 201'e çıktı. Bölgelere göre dernek sayılarına bakıldığında ilk sırayı ülkedeki derneklerin yüzde 54'ünün faaliyet gösterdiği Marmara bölgesi alıyor. Derneklerin yüzde 21,4'ü İç Anadolu, yüzde 8,6'sı Karadeniz, yüzde 7,2'si Ege, yüzde 5'i Akdeniz, yüzde 3,8'i de Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunuyor. Türkiye'deki aktif nüfus hareketleri dolayısıyla ortaya çıkan hemşehri dernekleri, ülkedeki derneklerin yüzde 18,9'unu oluşturuyor. Bu derneklerin yüzde 54'ü İstanbul, Bursa ve Kocaeli gibi çok göç alan illerin bulunduğu Marmara bölgesinde yer alıyor. Derneklerin yüzde 18'i ibadethane yaptırma ve yaşatma, yüzde 15,2'si spor, yüzde 14'ü dayanışma, yüzde 8,6'sı insani yardım, yüzde 6,5'i dini tesis yaptırma, yüzde 6,1'i gençlik ve spor, yüzde 5,8'i eğitim, yüzde 4,2'si kültür, yüzde 2,7'si eğitim araştırmaları alanında faaliyet gösteriyor. Dernek sayısındaki artışa paralel olarak dernek üye sayısının da sürekli artış grafiği çizdiği görülüyor. 2005 yılında 7 milyon 337 bin olan dernek üye sayısı 2014'e kadar geçen sürede yüzde 32,5'lik artışla 9 milyon 726 bine yükseldi. Buna göre, dernek üyesi olan kesim, ülke nüfusunun yüzde 12,5'ini oluşturuyor. Türkiye'de herhangi bir derneğe üye olanların yüzde 81,2'si erkekler, yüzde 18,8'ini de kadınlardan oluşuyor. İstanbul 2 milyon 651 bin 683'le üye sayısı bakımından ilk sırada yer alırken, bunu 2 milyon 449 bin 531'le Ankara, 526 bin 215'le İzmir, 383 bin 794'le Bursa, 231 bin 166'yla Kocaeli izliyor. En az dernek üyesi olan kentler ise Tunceli (4 bin 989), Hakkari (6 bin 83), Kilis (6 bin 358), Şırnak (6 bin 705) ve Bayburt (7 bin 935) şeklinde sıralanıyor. (AA) let bir terör başlattı. Kolumuzu kanadımızı kırdı. Tazyikli sular, biber gazları, hastanelere kadar gaz bombaları atıldı. Halkı bu hale getiren, işçilerin kolunu kanadını kıran hükümetin yetkilileri, başta İstanbul Valisi bize göre yargılanması gerekir. İşçiler kesinlikle yargılanamaz" ifadesini kullandı. Beko, kıdem tazminatı konusunda geçen yıl kırka yakın ilde yürüyüşler ve mitingler yaptıklarını kaydetti. Bunun sonucunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın kıdem tazminatı ile ilgili dosyayı raftan indirmek zorunda kaldığını iddia eden Beko, şöyle konuştu: "Kısaca gündemde şöyle bir şey var; kadınlarımız bir iş yerinde kaç yıl çalışırsa çalışsın evlendiği zaman kıdem tazminatı hakkı var. Erkeklerimiz askere giderken kıdem tazminatı almaya hakkı var. Bir de emekli olduğu zaman kıdem tazminatı almaya hakkı var. Yeni yasada sadece iki şekilde kıdem tazminatı alabilirsiniz. Bir, emeklilik yaşı biliyorsunuz 65 oldu. 65 yaşınıza geldiğinizde kıdem tazminatı alabilirsiniz, bir de öldüğünüz zaman, Allah göstermesin, sizin varisleriniz sadece kıdem tazminatı alabilirler ama bugünkü yasada ise 7 kalemde kıdem tazminatı alma hakkımız var." "Bir de bugün 30 yıl çalışan bir işçi arkadaşım ortalama 100 bin lira kıdem tazminatı alması gerekirken eğer bu yasa çıkarılır kıdem tazminatı fona devredilirse, artık işçi arkadaşlarımız kıdem tazminatını 100 bin lira değil 40 bin lira alacaklar" diyen Beko, sözlerini şöyle tamamladı: "Biz önümüzdeki dönemde kıdem tazminatına kesinlikle el uzattırmamak için bedeli ne olursa olsun DİSK olarak mücadeleye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum. Kıdem tazminatı sadece DİSK'li işçilere ait olan bir şey değil. Türk-İş'i de Hak-İş'i de Türkiye'de çalışan 12 milyona yakın işçi arkadaşımızı ve onların çocuklarını ve torunlarını ilgilendiriyor. Bu kıdem tazminatını bu siyasal iktidara teslim etmemek için beraber yollara çıkacağız, beraber direneceğiz, teslim olmayacağız." Daha sonra Beko ve Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, 69 belediye işçisini kapsayan toplu iş sözleşmesini imzaladı. (AA) Fatih Erbakan, milletvekili adaylığına sıcak bakıyor KAYSERİ - Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı Genel Başkanı Fatih Erbakan, "Milletvekili adaylığımla ilgili, Erbakan hocamızın 40-50 sene kurmaylığını yapmış, birlikte bu davaya hizmet etmiş büyüklerimizin görüşlerini, fikirlerini alıp değerlendirmelerimizi yapacağız" dedi. Erbakan, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı Kayseri Şubesinin açılışı sonrasında yaptığı açıklamada, resmi olarak 40 ilde 40 şubeye ulaştıklarını, 20 ilde ise temsilcilerin belirlenmesine rağmen resmi temsilcilik verilmediğini, dolayısıyla fiilen 60 ilde teşkilatlanmalarının oluştuğunu söyledi. "Türkiye'nin, Anadolu'nun dört bir yanında Erbakan ismi duyulduğunda, rahmetli Erbakan hocamızın yapmış olduğu hizmetlerden, hayatı boyunca sürdürdüğü mücadeleden dolayı büyük bir teveccüh, ilgi ve muhabbet görüyoruz" diyen Erbakan, "Dolayısıyla birçok yerde insanlarımız kendiliğinden Erbakan Vakfını oluşturuyor, temsilcilerini belirliyor, bize temsilcilik verin diye başvuruyor. Tümevarım yöntemi olarak söyleyebileceğimiz tabandan tavana bir teşkilatlanma gerçekleşmiş oldu. Bizim de tahmin edemeyeceğimiz şekilde 60 ilde ciddi bir ekip oluştu" şeklinde konuştu. Erbakan Vakfı'nın ilmi çalışma ve tebliğ vakfı olduğunu dile getiren Erbakan, ilmi çalışma kısmının "ilim meclisi" tarafından yürütüleceğini ifade etti. Bir gazetecinin "Milletvekili adayı olacak mısınız?" sorusu üzerine Erbakan, şunları kaydetti: "Erbakan hocamızın ismine olan teveccüh ve ilgiden dolayı milletimizin teveccühü, ilgisi, talebi var. Özellikle İstanbul, Konya, Kocaeli'nde. Hatta Doğu Anadolu'daki bazı illerde Erbakan hocamıza insanların sevgisi, muhabbeti var. Vefa borcunu ödemek istediklerini ve ben denizin Meclis'e o ilden gönderilmesiyle böyle bir vefa borcunu ödeyeceklerini her zaman ifade ediyorlar. Böyle bir şey düşünürsek destek olacaklarını söyleyip teveccüh gösteriyorlar. Biz de tabii hem şahsım hem de Erbakan ailesi olarak kendilerine müteşekkiriz. Bütün milletimize bu kadirşinaslığından dolayı teşekkür ediyoruz fakat şu anda tam bir karar vermiş değiliz. Müzakelerimiz, istişarelerimiz devam ediyor. Milletvekili adaylığımla ilgili, Erbakan hocamızın 40-50 sene kurmaylığını yapmış, birlikte bu davaya hizmet etmiş büyüklerimizin görüşlerini, fikirlerini alıp değerlendirmelerimizi yapacağız. İnşallah milletimiz, İslam alemi ve bizler için hayırlısı olur. Allah pişman etmesin." Erbakan, herhangi bir kişinin Meclis'teki 550 MERKEZ Bankası “bağımsız” mı olmalı, yoksa görevini siyasi kimliğe sahip birinden (bakandan, başbakandan, cumhurbaşkanından) alacağı talimatla mı yerine getirmeli? Yukarıdaki sorunun bilenlere sorarak ulaştığım cevabı şu: Hangisi olursa olsun, ama bugünkü durum daha fazla uzamasın... Dünyada serbest piyasa ekonomisinin parçası olmuş demokrasiyle yönetilen ülkelerde Merkez Bankası (MB) görevini sürdüren kurumlar, hemen hiç istisnasız, “bağımsızlığa” sahip... Bunun anlamı, MB başkan ve yöneticilerinin, atamalarını siyasiler yapmış olsa bile, görevleri süresince siyasi müdahalelere kapalı olmalarıdır. Atamayı yapana, süresi dolmadan MB başkan ve üyelerini görevden alma kolaylığı da sağlanmaz. Parayla ilgili her türlü kararı MB verir o ülkelerde... Bunun amaçlarından en önemlisi, iç ve dış yatırımcının, keyfi kararlar yüzünden zarara uğrama ihtimalini ortadan kaldırmak ve bu yolla yatırımların artmasını sağlamaktır. Yatırımcı, siyasi kararlardan etkilenmeyeceğini bildiği ülkelere ilgi gösterir. Genel uygulama böyle olsa bile, elbette MB’nin illa “bağımsız” statüye sahip olması gerekmeyebilir. Kendi yağıyla kavrulabilen, dıştan kaynak aktarması gerekmeyen, denetimli ekonomilerde MB siyasi iradenin güdümünde bulunabilir. Kararlar daha kolay alınabileceği için, çeşitli finans enstrümanları uygulanarak ekonomik dengelerin sağlanması mümkün olabilir o tür ülkelerde... Ancak Türkiye o tür ülkelerden değil... Ekonomimiz her yönüyle dışarıyla irtibatlı; ABD’nin, AB’nin aldığı finans alanına giren her karardan doğrudan etkilenen bir ekonomik yapımız var. Amerikan MB’nin ani tasarrufları o ana kadar gözetilen bütün dengeleri altüst edebiliyor; sadece bizde de değil, hemen bütün serbest piyasa ekonomilerinde... Tabii, ekonominin kendine özgü kuralları olduğunu ve kurallara aldırmayan müdahalelerin de dengeleri bozabileceğini unutmayalım. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MB’den memnun değil. Uygulanan faiz politikasını yanlış buluyor ve bunu hemen her gün, her ortamda ve vesile bulunmasa bile ifade ediyor. En son Güney Amerika gezisine çıkarken yaptığı basın toplantısında rahatsızlığını bir kez daha dile getirdi. Aslına bakılırsa, MB, kendisine yönelen eleştirilerden etkilenmiyor değil. Son zamanlarda aldığı kararlarda kendi bilinen çizgisinden saptığı fark ediliyor. Karar vermede MB’nin tereddütler yaşadığı, kararlarının bu tereddütlerden etkilendiği de oluyor. En başta, “Hangisi olursa olsun, ama bugünkü durum fazla uzamasın” cümlesiyle kastettiğim bu durum işte. Mahremiyeti sağlayan örtünün ortadan kaldırılıp en hassas konuların kamuoyu önünde tartışılmaya başlanması ekonomiye zarar veriyor. Tartışılan konunun özünden de büyük zarar hem de.. Faiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği gibi keskin bir indirim görse veya MB’nin tercihi istikametinde yüksek tutulsa, acaba son birkaç haftadır tartışmalar yüzünden gördüğü zarardan daha mı fazla etkilenirdi ülke ekonomisi? Bu tartışmanın ilanihaye devamının ekonomiye getireceği maliyeti öngörmek imkânsız hale gelmeye başladı. Acaba istenmeyen yalnızca MB yönetimi mi, yoksa bütün bir ekonomi yönetimi de mi istenmiyor? Bu soruyu, Hazine Müsteşarı’nın yurtdışı göreve gitmesinin ardından bir yıla yakın süre geçmesine rağmen koltuğunun hâlâ boş tutulması sorduruyor. Seçim sonrasını beklemek de bir seçenek tabii, ama ekonomi yönetimi için galiba karar zamanı gelmiş gibi... Çekişmeyi sürdürmenin anlamı yok. 10 Şubat 2015/ HABER TÜRK “Eğitim dede” hayatını kaybetti koltuktan birini kazanmasının veya kendisinin milletvekili seçilmiş olmasının önemli olmadığını belirterek, "Önemli olan; Milli Görüş zihniyetine yol açılacak olması, Milli Görüş zihniyetinin 4050 sene boyunca ortaya koymuş olduğu ve özellikle son dönemde Ortadoğu'da yaşanan olaylarla ne kadar haklı olduğunun ortaya çıktığı, projelerinin, çözüm önerilerinin, Milli Görüş fikriyatının, Erbakan hocamızın söylemlerinin yeniden Meclis'e taşınabilmesi ve bunların uygulanabilmesi için yol açılmasıdır" diye konuştu. "Aday olursanız hangi iller size daha yakın geliyor?" şeklindeki soruya ise Erbakan, aday olabileceği çok il olduğunu çünkü merhum babası Necmettin Erbakan'ın Anadolu'yu köy köy, belde belde gezdiğini söyledi. (AA) ZONGULDAK Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde iş hayatı süresince tasarruflarıyla ilçede 8 okul ile bir huzurevi inşa ettiren hayırsever İbrahim İzmirli, 85 yaşında hayatını kaybetti. Küçük hırdavat dükkanda esnaflık yapan bir çocuk babası İzmirli'nin rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezinde yaşamını yitirmesi ilçeyi hüzne boğdu. Ereğli'ye 8. okulunu yaptırmak için devlete taahhüt ettiği 700 bin liranın 200 bin lirasını finans şirketindeki parasını alamaması nedeniyle ödeyemeyince kredi çekerek sözünü yerine getirecek kadar eğitim gönüllüsü İzmirli, son yaptırdığı okul olan fen lisesinin açıldığını göremeden hayata gözlerini yumdu. Ereğli Kaymakamı İbrahim Çay ve İlçe Milli Eğitim Müdürü Numan Korkmaz, İzmirli'nin devlet desteğiyle yaptırdığı İbrahim-Süheyla İzmirli Fen Lisesinin tamamlanarak eğitim ve öğretime açılması dolayısıyla okulda öğrencilerle bir araya geldi. Kaymakam Çay, yaptığı konuşmada, İzmirli'nin sabah saatlerinde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiğini belirterek, "Gençlerimizin sağlıklı mekanda eğitim ve öğrenim alabilmeleri için birlikte mücadele ettik. Hayırseverimizin mekanı cennet olsun. Onun en büyük hedefi, bu okulun eğitim-öğretime başlamasını görmekti" diye konuştu. (AA) 4 ANKARA 11 Şubat 2015 Çarşamba Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “Dünya Bağışçılık Endeksi” adlı bir panel düzenlendi. Panele katılan Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem önemli açıklamalarda bulundu. Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem: “Vakıf olgusunun en güzel örneği sadaka taşlarıdır” dönemlerinden gelen bir süreçtir. Toplum içinde sosyal yardımlaşma ve dayanışma müesseseleri kurulmuştur. Hiçbir kişi ve kurum toplumun sosyal dayanışma ve yardımlaşmasını bertaraf edemez. HABER FOTOĞRAF İnsanların Allah yolunda ihtiyaç KENAN ERGEN sahipleri için harcadığı para vakıf medeniyetini kurmuştur. Vakıf’ın Vakıflar Genel Müdürlüğü kelime anlamı durdurma, harekettarafından düzenlenen “Dünya siz bırakma ve tamamen verme Bağışçılık Endeksi” paneli Başkent anlamlarına gelir. Gönül rızasıyla Öğretmenevi’nde yoğun katılımla malın paylaşımını içerir. Tüm gerçekleştirildi. Panel öncesi vakıf insanlığın mutluluğunu amaçlayan olgusu, vakıfların yeri ve önemi ile bir sistemdir. Almadan vermek Genel Müdürlüğün çalışmalarını üzerine kurulmuştur.” diye konuşanlatan kısa bir film gösterildi. tu. ÖZEL HABER GÖNÜL RIZASI İLE MALIN PAYLAŞIMI Panelin açış konuşmasını yapan Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem sınırlı kaynaklar karşısında sınırsız ihtiyaçların olmasından kaynaklı eksikliğin vakıflar aracılığıyla giderildiğini belirterek, “Bu olgu tarihin en eski EN GÜZEL ÖRNEK: SADAKA TAŞLARI Dünya Bağışçılık İndeksi’nin temel parametreleri kişinin tanımdığı kişi ve kurumlara yardım etmesini içerdiğini belirten Ertem, sözlerine şöyle devam etti: “Vakıflar Genel Müdürlüğü de tam da bu olgunun içerisinde, ortasın- da yer alıyor. Kim olursa olsun ihtiyacın giderilmesi hedefleniyor. Bizde en güzel ve önemli örneği sadaka taşlarındır. Boyu 1,5-2 metre ve üzeri oyuk olan bu taşlara akşam namazı sonrası vatandaşlar para bırakır, ihtiyaç sahibi kişler de yatsı namazı sonrası ihtiyacı olduğu kadarını alırdı. Zamanında sadece İstanbul’da 175 adet olan bu taşlardan İstanbul’da sadece 1 tanesi, yarısı toprağa gömülü bir şekilde günümüze ulaşmıştır. O da gelecek nesillere ilham olacak şekilde yerinde duruyor.” “VEREN EL ALAN ELİ GÖRMEZ” “İndeks verilerine göre Türkiye hep son sıralarda yer alıyor” diyen Ertem, dünya genelinde sorulan üç net soruyu doğru dünya genelinde sorulan üç net soruyu doğru; fakat ülkemizde karşılığını bulmayacak biçimde yetersiz görüyorum. Yan sorularla pekiştir- ilmeli. Çünkü insanımızın yardım anlayışı, veren el alan eli görmez şeklindedir. İnsanımız komşusuna yaptığını yardım olarak görmez, söylemez. Bir yardım kuruluşunda yaptığı çalışmayı söylemez. Türkiye’nin son 5 yıldaki bağışların % 24’ü bireysel bağışlardan oluşuyor. Bu da toplam 13 milyar TL civarındadır. Panelin sonuçlarının çok faydalı olacağına inanıyorum” diye konuştu. Panel’e katılamayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise vakıfların ve panelin önemini konu alan bir yazı gönderdi. Daha sonra Yardım Kuruluşları Vakfı (CAF) Uluslararası Politika Editörü Adam Pickering ile Gallup Araştırma Şirketi Andrew Rzepa Dünya Bağışçılık Endeksi amaç, yöntem ve bulgular konulu sunum yaptı. Panelin ikinci otumunda ise, bulguların değerlendirilmesi ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Panel daha sonra soru cevap şeklinde devam etti. Yaşar’dan, CHP İlçe Başkanı'na ziyaret HABER MERKEZİCHP Yenimahalle İlçe Başkanlığı’na atanan Ahmet Meşe’yi makamında ziyaret eden Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, yeni görevinde başarı diledi. Yaşar, CHP ilçe teşkilatında gerçekleşen görev tesliminin ardından Yenimahalle İlçe Başkanlığı’na ilk ziyaretini gerçekleştirdi. Yeni yönetim ve partililerle bir araya gelen Yaşar, çiçeği burnunda başkanı tebrik ederek başarı Adem Yavuz IRGATOĞLU [email protected] BAKIŞ AÇISI HDP seçim taktiği ile Öcalan’ın etkisini kırmak mı istiyor? Öyle görünüyor ki 2015 Milletvekili Genel Seçimlerine HDP’nin aldığı karar damga vuracak. Millet işi gücü bırakmış HDP’yi düşünüyor. Meğerse HDP’nin ne çok seveni varmış da haberimiz yokmuş! Dün HDP’yi yerden yere vuranlar şimdi el avuç ovuşturup “HDP, Parlamentoya girmezse şu olur, girerse bu olmaz” demeye başladı. Kehanet senaryolarının usta kalemleri ise her gün köşelerinden, ekranlarından bir yerlere göz kırpıyor. HDP üzerine yazı yazanlara, bir şeyler umanlara şunu söylemek isterim ki “Kendi düşen ağlamaz.” Bu sözün ne anlama geldiğini herkes iyi bilir! Bir önceki yazımda bu dönem yapılan anketlerin seçmenleri etkilemeye yönelik olduğunu, asıl rakamların seçime 1-2 hafta kalarak açıklanıp “paçayı kurtarmak” olduğunu ifade etmiştim. Bunun gerekçesi de hazır “Efendim o günlerde seçmenin tercihi böyleydi, şimdi ise şöyle.” Bu tutum araştırma şirketlerinin en çok başvurduğu yöntemlerdendir. Bunu bir yer not edelim. Ve gelelim yazımızın asıl konusu olan HDP’nin seçimlere parti olarak girmek istemesin/ taktiğine. Edindiğim bilgilere göre HDP’nin seçim anketleri Cumhurbaşkanlığı sürecinde elde edilen sonuçlara yakınmış. Artı olarak 600 bin ile 1 milyon arasında oya ihtiyaç varmış. HDP de seçimlere 4 ay kala bu seçmeni ikna edip, barajı geçecekmiş. Tabii bu, anketlerin HDP’ye söylediği, HDP’nin de Kürt seçmene verdiği mesajdır. Bir de HDP’nin satır aralarında verdiği mesaj var. O da seçimlere parti olarak girip, çözüm sürecinde Öcalan’la süreci yönetmek isteyen hükümete karşı atılan adımdır. HDP, seçimlere parti olarak girmeyi kesinleştirir ve barajı aşarsa çözüm sürecini yürüten Devlet-Hükümet ile Öcalan’ın arasını açmak, etkisini kırmak isteyecektir. Çünkü çözüm sürecinde HDP’nin adeta bir “postacı” gibi adaya gidip oradan “mektup” getirip, açıklama yaptığına tanık olduk. Böyle bir HDP, seçime parti olarak girip, seçimlerde barajı geçerse en az 45 milletvekili ile parlamentoda temsil edilip güç kazanmak, çözüm sürecinde Öcalan’ın yerine geçmek isteyecektir. Bunun için etkin bir muhalefet yürütecektir. Eğer HDP seçime parti olarak girip, barajı geçemez ise o zaman da HDP’nin gücü iyice kırılacak ve Öcalan tekrar devreye girip güç kazanacaktır. Hükümet ve devlet de tamamen çözüm sürecini Öcalan ile yürütecektir. Ancak HDP’nin böyle bir süreçte en çok ihtiyaç duyduğu ve ilişkileri geliştirmek istediği adres ise “dağ” yani Kandil tarafıdır. Çünkü seçimlerde Kandil’in etkisi İmralı’dan daha fazladır! Bunu neden mi söylüyorum? 30 Mart Yerel Seçimleri’nde Doğu ve Güneydoğu’da tehdit, zor kullanarak elde edilen seçim başarısından. (Bu konuyu bir toplantı vesilesiyle bir Bakan Yardımcısı ve AK Partili vekillere de arz ettim: “Eğer AK Parti Doğu ve Güneydoğu’da 30 Mart Yerel Seçimlerini iyi analiz edemez, aynı hatalara düşer ve tedbir almaz ise HDP’nin hayali gerçek olabilir.”) Böyle bir durumda hükümet ne yapacak? En az 330’ün üzerinde milletvekili çıkarmak için HDP’yi baraj altına zorlayacak. Milletvekili adaylarını buna göre belirleyecek. Milliyetçi oylara daha çok talip olacak. Vaatlerini buna göre sıralayacak. Seçimlere yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile girecek. Seçmenden yeni anayasa için yetki isteyecek. Zaten bu çoğunluğa ulaştığı zaman başkanlık sistemine de geçilmiş demektir. Hatırlayın (Davutoğlu, takip edebildiğim kadarıyla katıldığı kongrelerde 10 büyük şehri de boş geçmedi, oralarda müjde üstüne müjde verdi.) Eğer 2015 seçimleri bu şekilde sonuçlanırsa HDP de parlamento dışı siyaset yapacaktır. Onların parlamento dışı siyasetten ne anladığını da o zaman göreceğiz. Etimesgut’a Park Acil Bakım Onarım Ekibi kuruldu dileklerini iletti. Makam ve mevkilerin geçici olduğunu kaydeden Yaşar, “Bir görev değişikliği yapıldı. Bu, yeni umutlar, yeni heyecan, yeni bir hedef demek. İnşallah CHP için başarılı bir seçim kampanyası yürütürsünüz. Daha önce bu koltuklarda oturan arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Bundan sonraki süreçte de partiye katkı yapmaya devam edeceklerine inanıyorum” dedi. Etimesgut Belediyesi, 10 kişilik acil bakım ve onarım ekibi kurdu. Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı yeniden hayat bulacak Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan, modern piknik masaları, kamelyalar ve barbeküler, Soğuksu Mili Parkı içerisinde yerlerine konuluyor. Ankara İtfaiyesi can kaybını önledi HABER MERKEZİAta Sanayi Sitesi’nde bir dükkanda çıkan yangına anında müdahale eden Ankara Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri, akli dengesi yerinde olmayan bir vatandaşı son anda yanmaktan kurtardı. İtfaiye Komuta Merkezi’ne saat 06.00’da gelen bir ihbar üzerine olay yerine intikal eden itfaiye ekipleri, işyerinde çıkan yangına müdahale ederken, içeride bir vatandaşın olduğunu fark etti. Çevreyi kontrol altına alan itfaiye ekipleri, içerideki vatandaşı sağ olarak kurtarmak için binaya dolan dumanın tahliyesini sağlamak amacıyla aspiratörü devreye soktu. Bir yandan duman tahliye edilirken, itfaiye ekipleri sağlanan güvenli ortamda gerçekleştirdikleri operasyonla da içeride mahsur kalan vatandaşı, dumandan ve yangın söndürme çalışmalarından zarar görmeden kurtardı. Akli dengesinin yerinde olmadığı anlaşılan kişinin ısınmak amacıyla yaktığı ateşin yangına neden olduğu belirlenirken, bu kişi daha sonra sağlık ekiplerine teslim edildi. HAKKI MURAT SÖBÜTAYTürkiye’nin ikinci Büyük Milli Parklarından bir tanesi olma özelliğini taşıyan Soğuksu Milli Parkında yapılan değişikler devam ediyor. Son zamanlarda daha da önem verilen Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı'nda Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan çevre düzenlemesi daha modern ve rahat edebilecekleri piknik alanları oluşturmak adına yeni kamelyalar, piknik masaları ve barbeküler yerleştirildi. Yine milli park içerisine yapımı tamamlanan milli parkın çeşitli özelliklerini üç boyutlu olarak sergileyen ziyaretçi merkezide önümüzdeki günlerde açılacağı belirtildi. Konuyla ilgili açıklama yapan Kızılcahamam Belediye Başkanı Muhittin Güney; “30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediyesi ile uyum içerisinde çalışıp ilçemize en iyi hizmetleri getireceğiz, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek; Kızılcahamam halkı hizmetin en iyisine layık diyerek ilçemize yapmış olduğu hizmet serisine bir yenisini daha ekleyerek, Soğuksu Milli Parkı içerisine halkımızın daha modern ve rahat edebilecekleri piknik alanları oluşturmak adına yeni kamelyalar, piknik masaları ve barbeküler yerleştirerek Soğuksu Milli Parkı'na ayrı bir güzellik ve özellik kazandırmıştır. Bu nedenle Kızılcahamam Belediyesi olarak ilçemize yapılan bu hizmetlerin ilçe halkımıza hayırlı olmasını diliyor” dedi. HABER MERKEZİEtimesgut Belediyesi, kurduğu park tamir, tadilat ve bakım timiyle ilçedeki bütün parkların bakımlarını gerçekleştiriyor. 230 adet park ve 1 milyon 700 bin metrekare yeşil alana sahip Etimesgut Belediyesi, bu parkların bakımlarını yıl boyunca aksatmadan yapıyor. 220 personel, yeni park yapımının yanı sıra parkların korunması, eksiklerinin giderilmesi ile bakım ve onarım işlemlerini gerçekleştiriyor. 10 kişilik acil operasyon ekibi, parklarda özellikle çocukların can güvenliğini tehlikeye sokacak oyun ve spor gruplarının bakımları için görevlendirildi. Vatandaşlardan gelen uyarı ve şikayetleri de anında değerlendirilen acil müdahale ekipleri, sorunu kısa sürede çözüme kavuşturuyor. Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri, son 1 ay içinde 40 parkın tamir ve bakımını gerçekleştirirken 10 parkı da ağaçlandırdı. Parkların eksik malzemeleri, tamir ve tadilatları Park Bahçeler Müdürlüğü Garajı’nda kurulan atölyelerde yapılıyor. Teknik ekip, parklarda zarar gören donatıları yenileriyle değiştirmek yerine, işlemden geçirerek onarıyor. Onarılan donatılar yeniden parklara monte ediliyor. Bozulan ve kırılan malzemeler, marangozhane, elektrikhane, kaynakhane, boyahane ve diğer teknik atölyelerinde usta ellerde yeniden hayat buluyor. Etimesgut Belediyesi böylece büyük bir mali yükten kurtuluyor. Bakım ve tamir yoluyla sağlanan tasarrufla ilave hizmetler gerçekleştiriliyor. ANKARA 11 Şubat 2015 Çarşamba 5 Ak Parti Sincan İlçe Başkanı Av. Fatih Omaç, Sincan’ın gelişimine katkı sağlayacak istişarelerde bulunuyor. Ak Parti Sincan Teşkilatı ziyaretlerini sürdürüyor HABER MERKEZİAk Parti Sincan İlçe Başkanı Av. Fatih Omaç ve yönetim kadrosu göreve geldiğinden bugüne Sincan’a hizmet veren diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri ile de sıkı bir diyalog halinde. Sürekli istişare ile halkın taleplerini, öneri ve beklentilerini kurum temsilcilerine direk ileten Ak Parti Sincan ilçe başkanı Av. Fatih Omaç, Sincan Kaymakamı Salim Demir’i ziyaretinin ardından bu kez de Sincan Emniyet Müdürü Fikri Yıldırım ve Milli Eğitim Müdürü Adem Solmaz ile bir araya geldi. Sincan’daki okulların çevresin- deki güvenlik önlemleri ve öğrencilerin karşılaşabilecekleri tehlikelerle ilgili görüşmelerde bulunan başkan Omaç ve yönetim kurulu üyeleri milli eğitim ve emniyet müdürleriyle tam uyum içinde çalışmalarını sürdüreceklerini belirtti. Omaç ve ekibinin bir diğer durağı ise Sincan’da bulunan EGO 5 nolu bölge müdürlüğüydü. Bölge müdürü İhsan Ün’ü ziyaret eden Ak Parti Sincan İlçe Başkanı Fatih Omaç, Sincan’da ring seferleri ile ilgili yaşananları yetkilisine aktardı. Sincan Devlet Hastanesini de ziyaret eden Omaç, Dr. Nafiz Körez hastanesi Yöneticisi Ömer Şahin ile görüştü. Hastane hakkında bilgiler alan Omaç ve ekibi, Sincan’a yapılacak devlet hastanesi ile görüşlerini aktardı. İŞKUR ve Çocuk Esirgeme Kurumlarını da ziyaret eden Ak Parti Sincan İlçe Başkanı Fatih Omaç ziyaretlerin ardından yaptığı açıklamada, “ Ziyaret ve istişarelerimiz yoğun bir şekilde devam edecek. Mahalle komisyonlarımız ve ziyaretlerimizle topladığımız halkımızın talep ve önerini konunun muhataplarına direk aktarıyoruz. Partimizin kurucusu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Genel Başkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun çizdiği vizyon doğrultusunda yeni Türkiye yolunda halkımıza daha kaliteli hizmet ulaşması içinde bizde üzerimize düşeni yapmaya gayret ediyoruz. Kurumlar ile vatandaşımızın arasında iletişim probleminden kaynaklanan bir sorun olmasının önüne geçmeye çalışıyoruz. Vatandaşımız, esnafımız ve kanaat önderleri ile sık sık bir araya gelip fikir alışverişi yapıyoruz. Amacımız Sincan’ımıza daha güzel yarınlara taşımak… “diye konuştu. Köydeki çocuklar unutulmaz bir gün yaşadı HABER MERKEZİÇankaya Belediyesi, ilçeye 70 km mesafede bulunan kırsal mahallelerde yaşayan çocukların da şehir merkezindeki yaşıtlarıyla aynı olanaklardan yararlanabilmeleri için tüm olanaklarını seferber ediyor. Çankaya Belediyesi, düzenlediği özel bir etkinlikle sınırları içerisinde yer alan Akarlar, Çavuşlu, Evciler, Karahasanlı, Kömürcü, Tohumlar ve Yayla kırsal mahallelerinde yaşayan çocuklara özel bir film gösterimi yaptı. Karahasanlı Köy Konağı’nda yapılan gösterimde “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin” adlı filmi izleyen çocuklara patlamış mısır da dağıtıldı. Önce filmin büyülü dünyasına yolculuk yapan çocuklara daha sonra kitap ve çeşitli hediyeler dağıtıldı. Çankaya Belediyesi’nin eğitmenleri eşliğinde oyunlar oynayan çocuklar güzel havanın da tadını çıkardılar. Çocukların günlük hayatta karşılaşabilecekleri bilimsel konuları basit ve somut hikâyelerle ve ilgi çekici çizimlerle anlatılan 10 kitaptan oluşan ‘Bilim Hikâyeleri Serisi’ni köylere de ulaştıran Çankaya Belediyesi ayrıca çocuklara kırtasiye seti, oyuncaklar ve elma şekeri dağıttı. Hediye almanın mutluluğunu yaşayan çocuklar, kendilerini unutmayan Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’e hep birlikte teşekkür ettiler. Mogan’da güzel hava yoğunluğu HABER MERKEZİŞubat ortasında güneşli havayı fırsat bilen Ankaralıların geçen hafta sonu tercihi Gölbaşı oldu. Havaların ısınmasıyla Mogan Gölünde yaşayan kuşlarda kendilerini gösterdi. Birçok kuş türüne ev sahipliği yapan Mogan Gölüne gelen Ankaralılar kuşları beslemeyi de ihmal etmedi. Özellikle hafta sonlarında Ankaralılar tarafından, dinlenmek, eğlenmek ve piknik yapmak için tercih edilen yerlerin en başında gelen Mogan Gölü Kış ortasında yazı yaşayan Ankaralılara adeta nefes oldu. Havaların sıcak gitmesi nedeniyle hafta sonunu bir arada huzur içinde geçirmek isteyen Ankaralılar Mogan Gölü gibi kent merkezinde yer alan rekreasyon alanlarına koştular. Mangal dumanlarının göğe yükseldiği, çocukların çimlerde koşuşturduğu dev parklarda Ankaralılar uzun yürüyüşlerin tadını da çıkartıyorlar. Keyifli bir şekilde sıcak havanın tadını çıkartan Ankaralılar sevdikleriyle birlikte Mogan Gölü’nde semaverde demlenen çayını yudumlarken, “Böyle yerlerin olması bir kent için bulunmaz bir fırsat. Biz de bu fırsatı her uygun günümüzde değerlendirerek kendimizi, gölün kenarı, yeşilin ortası olan bu güzel mesire alanlarına atıyoruz dediler. Pursaklar'da kuşak sınavı Pursaklar Belediyesi Taekwondo Okulları’nda eğitim gören 40 öğrenci, kuşak sınavına katılarak hünerlerini sergiledi. Çiğdemimliler müzeleri geziyor HABER MERKEZİÇiğdemim Derneği’nce düzenlenen “Ankara Müzelerini Birlikte Geziyoruz” etkinliğinin ikincisinde Ulus’da bulunan PTT Pul Müzesi ve Hamamönünde bulunan Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi rehberler eşliğinde gezildi. PTT Pul Müzesi’nde geçmişten bugüne pullar arasında bir yolculuk yapıldı. Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nde ise Karagöz-Hacivat gösterisi, Ebru yapımı ve sokak oyunları ilgi çekiciydi. Projeden sorumlu dernek yönetim kurulu üyesi Turhan Demirbaş, Ankara’nın az bilinen müzelerini komşularla birlikte gezmek ve başta çocuklar olmak üzere mahalle sakinlerine müzeleri sevdirmek amacıyla bu projeye başladıklarını söyledi. Her ay iki müzeyi gezeceklerini söyleyen Demirbaş gösterilen ilgiden oldukça memnun olduklarını, 30 kişilik kontenjanın hemen dolduğunu söyledi. Proje kapsamında 21 Mart tarihinde Atatürk Orman Çiftliği Müzesi, Atatürk evi, devlet Mezarlığı ve Karadeniz Havuzu gezilecek. Etkinliklerin dernek üyelerine ücretsiz olduğunu ve servis ücretinin dernek tarafından karşılandığını söyleyen Turhan Demirbaş her ay yapılacak bu gezilere tüm komşuları davet etti. HABER MERKEZİPursaklar Belediyesi Spor Kulübü Taekwondo Okulları 2015 yılı ilk sınavını yaptı. Tevfik İleri Kültür Merkezi’ndeki Spor Salonunda gerçekleşen kuşak sınavını Pursaklar Belediye Başkan Yardımcısı Nedim Erçetin, Pursaklar Belediye Spor Kulüp Başkanı Halil Turan, meclis üyeleri, Belediye Spor Koordinatörü Salih Yergin ile aileler birlikte izledi. Yetenekleriyle göz dolduran miniklerin performansı seyir- ciden tam not aldı. Sınavı başarıyla geçen öğrencilere yeni kuşakları Belediye Başkan Yardımcısı Nedim Erçetin tarafından verildi. Nedim Erçetin yaptığı konuşmada, Belediye Başkanı Selçuk Çetin’in spora ve sporcuya verdiği önemi belirterek “Bizler ilçemizi aynı zamanda spor şehri yapacağız. Bugün bir kez daha gördük ki çok sayıda yetenekli çocuğumuz var. Bizler bu çocukları eğiterek geleceğin başarılı sporcuları yapabiliriz. Hepsini tebrik ediyorum.” dedi. Taekwondo Antrenörü Talha Demir de kuşak sınavı hakkında bilgi vererek “Bu tür sınavlar öğrencilerin bilgilerini test etmek, seviyelerini öğrenmek ve onları bir üst kuşağa çıkarmak için yapılıyor. Pratik ve teorik bilgileri geliştirmek açısından birer fırsattır.” diye konuştu. Taekwondo okuluna kaydolmak isteyenler Pursaklar Belediyesi Tevfik İleri Kültür Merkezi’ne başvurabilir. Mamak Belediyesi’nden okullara tadilat desteği HABER MERKEZİMamak sınırları içerisinde bulunan okullara yönelik Mamak Belediyesi’nce verilen altyapı desteği sürüyor. Mamaklı öğrencilerin yönelik eğitimi destekleyici projelere imza atan Mamak Belediyesi, ilçede bulunan okullarda da gerekli tamirat ve tadilatları gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz yıl Mamak’ta Fen İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler 71 okulda bakım ve onarım çalışması yaptı. Çalışmalar yeni yılda da gelen talepler doğrultusunda devem ediyor. Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül; “Belediyemiz Mamak’ta bulunan okullardan gelen talepler doğrultusunda okullarımıza imkanlar ölçüsünde altyapı desteği sağlıyor. Bizler sadece bilgi evleriyle değil aynı zamanda Mamak’ta bulunan okullara da destek vererek Mamaklı öğrencilerimizin eğitimine destek sağlıyoruz” dedi. Mamak Belediyesi’nin her eğitim öğretim yılının başında ihtiyacı olan okullara boya desteği de sağlıyor. Okulların ihtiyaçlarına göre bahçe duvarı derz işinden istinat duvarına, özürlü rampasından karo döşemeye, merdiven tamirinden çevre düzenlemesine, su arızasından çatı yapımına kadar son derece geniş bir yelpazede altyapı desteği sağlanıyor. 6 ANKARA 11 Şubat 2015 Çarşamba Ankara Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Canip Karakuş, Rusya’daki yaşanan krizin çözümü için Merkez Bankası’nın ruble kurunu sabitlemesi gerektiğini ifade ederek, “Rusya’daki devalüasyon, Türk tekstilcisinin tahsilat sorununu alevlendirdi. Tekstilciler, uzun süredir alacak problemi yaşadıkları Ruslardan, son 3-4 aydır hiç tahsilat yapamıyor. Rusya’da umduğunu bulamayan tekstilciler Afrika pazarına yöneliyor” dedi. Ankara Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Canip Karakuş: “Tekstilde umut Afrika pazarı” HABER MERKEZİRusya’dan kaynaklanan dar boğazın tekstil sektörünü derinden etkilediğini ifade Ankara Giyim Sanayicileri Derneği (AGSD) Yönetim Kurulu Başkanı ve tekstil sektörünün önemli firmalarından olan Karton Triko’nun Yönetim Kurulu Başkanı Canip Karakuş, “Piyasadaki daralmayla gelen işsizlik, atılacak adımlarla son bulacaktır. İşsizlik rakamları her geçen gün artarak devam ediyor. Beklediğimiz müşteriler gelmiyor. Siparişler kesildi. Bu piyasanın hareketlenmesi için Rusya’daki krizin bir an evvel bitmesini bekliyoruz” diye konuştu. 2014 yılının ilk çeyreğinde pek hissedilmeyen krizin son çeyrekte kendini iyice gösterdiğini ifade eden Karakuş, “Beklentimiz 2015 yılı için kalıcı tedbir alınmasıdır. Bu dar boğazın aşılması için gerekli çalışmaların bir an önce yapıl- masını bekliyoruz. Şirketler kendince tedbir alıyor. Rusya’da yaşanan krizi atlatmak ve ayakta kalmak için yeni pazarlar aramaya başladık. Şu anda Afrika pazarına yönelmeyi düşünüyoruz. Afrika pazarı bizim için daha bakir bir bölge. Fas, Cezayir, Tunus gibi ülkelerle de çalışmalarımız olacak” diye kaydetti. Rublenin dolar karşısında değer kaybetmesinin tekstil sektörünü vurduğunu belirten Karakuş, “Anlaşmalarımızı ve fiyatlarımızı dolara göre belirliyoruz. Müşterilerimiz ödeme yapmakta zorluk çekmeye başladı. Rusya’daki firmaların dolar temininde yaşadıkları sıkıntı bize de yansıdı. Dengesizlik bize ödeme yapacak firmaları da tereddüt içine soktu. Beklediğimiz ödemeler gelmemeye başladı. Bu meselenin iki ülke arasında Merkez Bankası ile çözülmesi gerekiyor. MB’nin sabit kura geçmesini bekliyoruz. Özellikle ihracat yapan firmaların ödemeleri için ruble temininde Merkez Bankası’nın bir çözüm üretmesini bekliyoruz. Bunun piyasayı rahatlatacağına inanıyoruz” dedi. ÇODAM’lı çocukların kış kampı dolu dolu geçti Taşdelen seçim deneyimlerini paylaştı HABER MERKEZİGenel seçimler öncesi adaylık başvurusunda bulunacak örgüt yöneticilerinin istifası üzerine boşalan başkanlıklara yeni atanan başkanlara ziyaret eden Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, hayırlı olsun dileklerini paylaştı. Etimesgut İlçe Başkanlığı’nı ziyaretinde yeni atanan İlçe Başkanı Hüseyin Güner’e görevinde başarılar dileyen Taşdelen, önümüzdeki genel seçimlerin kader seçimi olduğunu ve Türkiye’nin aydınlık geleceği için tüm örgütlerle omuz omuza el ele çalışmaları gerektiğini söyledi. Ziyaretten memnuniyet duyduğunu ifade eden Hüseyin Güner de belediyelerin ve örgütlerin dayanışmasının seçimlere damga vuracağını söyledi. Güner ayrıca tüm sandık görevlilerini yedekleriyle birlikte belirlediklerini ve çalışmalara başladıklarını belirtti. Çankaya’da son yerel seçimlerde tarihinde en yüksek oyu aldıklarını belirten Taşdelen, Etimesgut’un da dâhil olduğu Ankara birinci bölgenin itici güç ve lokomotif görevi gördüğünü bu konuda herkesin üzerine büyük görev düştüğünü dile getirdi. Seçim çalışmalarını yürütürken gittiği her mahalleye göreve geldikten sonra da ziyarette bulunduğunu ifade eden Taşdelen, ziyaretlerine en düşük oy aldıkları bölgelerden başladıklarını söyledi. Alper Taşdelen Ramazan Çadırı, Hoş Geldiniz Masası ve renkli asfalt kaldırım gibi şimdiye kadar Çankaya’da yapılmayan ilkleri gerçekleştirdiklerinin altını çizerek en son 1979 yılında Ankara Belediye Başkanı Ali Dinçer tarafından yapılan “çocuklar için kitap dağıtımı” projesini de gerçekleştirdiklerini belirtti. Taşdelen ayrıca ihtiyaç sahiplerine destek olduklarını ve 57. Ecevit Hükümetinin hayata geçirdiği sosyal yardımların, AKP yönetimlerince hazır bir sistem olarak uygulandığına dikkat çekerek “Sosyal yardımlar sosyal devletin bir lütfu değil sosyal devletin gereğidir. Sayın Genel Başkanımızın ‘AKP ne veriyorsa biz iki katını vereceğiz’ söylemi de bu nedenle çok doğru bir söylemdir” dedi. Taşdelen, hayata bakış açılarının ayırımsız herkese eşit hizmet götürmek olduğunu ve sosyal yardımların sosyal demokratların işi olduğunu kaydetti. HABER MERKEZİKeçiören Belediyesi Çocuk Danışma Merkezi’nin (ÇODAM) düzenlediği Kış Kampı, çocuklara güzel bir deneyim yaşattı. Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar Derneği’nin de işbirliğiyle 26-30 Ocak 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen kampa, yaşları 9 ve 13 arasında değişen 21 çocuk katıldı. Yoğun bir tempoda 5 gün süren kampın bilim, sanat ve spor etkinlikleri sayesinde çocuklar eğlenerek öğrenme mutluluğunu tattılar. Spor etkinlikleri kapsamında çocuklar, Harry Potter film ve kitap serisi ile bütün dünyanın tanıdığı bir spor haline gelen “Quidditch” oyununu öğrenme şansını yakaladılar. Filmdekinin aksine uçan süpürgeler üzerinde oynanmasa dahi çocuklar Quidditch sporunu çok sevdiler. Çocuklar ayrıca buz hokeyi sporu ile de tanışarak, bu spor dalının temel prensiplerini öğrendiler. Teorik eğitimin ardından buz patenlerini giyip öğrendiklerini sahaya yansıtarak oynamanın keyfini de yaşadılar. Bilim atölyelerinde ise “titrek robotlar” yapan çocuklar, daha sonra bu robotları yarıştırarak eğlenmeyi de ihmal etmediler. Alternatif Enerji Kaynakları atölyesinde, yenilenebilir enerji kaynakları hakkında merak ettikleri sorulara cevap bulan çocuklar, gelecekte güneş enerjisiyle tüm ihtiyacı karşılanan evler, elektrikli ev aletleri, otomobiller, toplu taşıma araçları ile ilgili birbirinden ilginç fikirler ürettiler. Kampın sanat atölyeleri de oldukça renkli faaliyetlere sahne olurken, çocuklara çeşitli ritim enstrümanları ve beden hareketleri aracılığıyla nasıl ritim tutulacağı da gösterildi. Bunun yanı sıra atölyelerde fotoğrafçılık ve seramik sanatıyla da tanışan çocuklar, pratik yaparak kendilerini geliştirme imkanı buldular. Kamp sırasında Konya’ya günübirlik gezi de düzenlenirken, Türkiye’nin en büyük ve kapsamlı bilim merkezlerinden Konya Büyükşehir Belediyesi Konya Bilim Merkezi ziyaret edildi. Ayrıca Ankara’nın tarihi Ulus semtinde yer alan PTT Pul Müzesi’ni de gezen çocuklar, müzede yapılan drama etkinliğiyle geçmişe doğru küçük bir gezintiye de çıktılar. Beş günlük kamp sonunda katılım belgelerini alan çocuklar, arkadaşlarından ayrılmakta zorlandılar. Tuna, berberlerle buluştu Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna, bu kez de berber ve kuaförlerle istişare toplantısı yaptı. HABER MERKEZİSincan Belediyesi, “istişare toplantıları” geleneğini Sincanlı berberler ve kuaförleri misafir ederek sürdürmeye devam ediyor. Sincan Kültür Evi’nde düzenlenen bilgilendirme toplantısına; Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna, Türkiye Berberler ve Kuaförler Federasyonu Genel Başkanı Bayram Karakaş ve Sincanlı berberler katıldı. Yeni yasa hakkında bilgilendirilen berberler, kanun hakkındaki sorularına da cevap buldu. “Bu şehri birlikte yönetiyoruz” diyerek sivil yapılanmanın önemine değinen Başkan Tuna: “Hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyor, sizin gibi değerli esnaf kardeşlerimle birlikte bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Bu gibi istişare toplantılarının sizin talep, ihtiyaç ve sorunlarınızın çözümü noktasında faydalı olacağını düşünüyorum.” dedi. Desteklerinden dolayı Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna’ya teşekkürlerini ileten Türkiye Berberler ve Kuaförler Başkanı Bayram Karakaş; “Berberler ve kuaförler yönetim kurulu adına Sincan Belediyesi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna’yı aramızda görmekten onur duyuyoruz. Başkanımız ne zaman istesek bize kapısını açtı, sorunlarımızı dinledi. Biz Ankara Erkek Berberleri, Ankara Bayan Kuaförleri ve Güzellik Uzmanları, Türkiye Berberler ve Kuaförler Federasyonu olarak Sn. Tuna’dan razıyız Allah da ondan razı olsun. Bu bölgede bulunan meslektaşlarımızla birlikte Sincan Belediye Başkanı Sayın Doç. Dr. Mustafa Tuna’nın kapısını ne zaman çalsak bize yardımcı oldu. Çankaya’nın asansörleri için güvenlik protokolü HABER MERKEZİTSE’nin, son üç yılda 125 bin 860 asansörün periyodik muayenesinin gerçekleştirildiğini ve ilk kontrolü gerçekleştirilen 107 bin 170 asansörün yüzde 77,2'sine denk gelen 82 bin 725'inin kırmızı etiket aldığını bildirmesi üzerine harekete geçen Çankaya Belediyesi, işe denetimlerin yetkili ve uzman kurumlarca yapılmasını sağlamakla başladı. Çankaya Belediyesi ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makine Mühendisleri Odası arasında yapılan işbirliğiyle ilçe sınırları içinde bulunan tüm asansörlerin denetlenmesi görevi makine mühendislerine verildi. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen ve Makine Mühendisleri Odası Başkanı Ali Ekber Çakar’ın imzaladığı protokolle güvenlik ön planda olacak. Duruay, derneklerle kahvaltıda buluştu HABER MERKEZİGölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay, derneklerle kahvaltıda buluştu. Gölbaşı Kırıkkaleliler Derneği’nin organize ettiği kahvaltı programında Başkan Duruay, Artvinliler Derneği, Ardahanlılar Derneği, Bayburtlular Derneği, Çankırılılar Derneği, Çorumlular Derneği, Göl-Der, Gümüşhaneliler Derneği, Kars Ardahan Iğdır Ağrı ve Çevre İlleri Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği, Kırıkkaleliler Derneği, Kırşehirliler Derneği, Samsunlular ve Yozgatlılar Derneği olmak üzere 12 dernek başkan ve yöneticileri ile bir araya gelerek istek ve talepleri dinledi. Gölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay, derneklerle bir araya gelmekten mutlu olduklarını belirterek, “Hemşeri derneklerimizle bugün olduğu gibi her zaman el ele, gönül gönüle olduk, olmaya da devam edeceğiz. İnanıyorum ki; Gölbaşı’nın en büyük zenginliklerinden biri hemşehri gruplarının çok olması ve bu gruplarının birbiriyle olan diyaloglarıdır. Hemşeri derneklerimiz bu tür organizasyonlar ile bizleri biraya getiriyor ve birlik beraberliğimizi sağlıyorlar. Bende birlikteliğimizin daimi olmasını temenni ediyorum" İfadelerini kullandı. 7 EKONOMİ 11 Şubat 2015 Çarşamba Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Kök Hücre Çalışma Grubu ve Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikrettin Şahin, "İlk defa medikal tekstil ürünlerine hem üretim hem de kullanım hijyeni sağlayacak yeni bir teknoloji geliştirdik ve sağlık sektöründe bu anlamda farkındalık oluşturduk. Geliştirdiğimiz teknolojide, milli servetimiz bor bileşikleri kullanılıyor" dedi. Medikal tekstilde bor ile “hijyen devrimi” ANKARA - MEHTAP YILMAZ - Şahin, "antiviral ve antimikrobiyal medikal tekstil ürünleri" yönelik çalışmaları hakkında AA muhabirine açıklamalarda bulundu. Tarım, çevre, gıda ve medikal sektörlerde kullanılan malzemelere antimikrobiyal özellik kazandırılması konusunda Ar-Ge çalışmalarına 2007'de başladığını belirten Şahin, 2008-2011 yılları arasında çamaşır makinelerinde daha az deterjan ve enerji kullanarak hijyenik yıkama yapan yöntemlerin geliştirilmesi için Yeditepe Üniversitesi ve Vestel işbirliğinde yürütülen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Tezleri (SAN-TEZ) projesini tamamladığını anlattı. Söz konusu proje için antimikrobiyal boya ve polimer geliştirdiğini ifade eden Şahin, sonrasında üniversitesinin Genetik ve Biyomühendislik Bölümü ile Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) arasında işbirliği yapıldığını ve bu kapsamda yürütülen Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmalarının, bor bileşiklerinin antimikrobiyal ürün ve malzeme geliştirmede kullanılabileceğini ortaya çıkardığını kaydetti. Hastanelerde kullanılan tekstil ürünlerinin tamamının steril üretilmesi ve son kullanıcıya steril olarak ulaşması gerektiğini vurgulayan Şahin, buna karşın açılan medikal tekstil ürünlerinde hijyen sağlanamadığı için kullanımdan kaynaklanan sağlık risklerinin devam ettiğine dikkati çekti. Şahin, "İlk defa medikal tekstil ürünlerine hem üretim hem de kullanım hijyeni sağlayacak yeni bir teknoloji geliştirdik ve sağlık sektöründe bu anlamda farkındalık oluşturduk" diye konuştu. (AA) Adayların harcamları ekonomiyi canlandıracak Tarım Kredi Kooperatifleri 6 milyar 500 milyon lira kredi dağıtacak ANKARA - Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü İrfan Güvendi, bu yıl kullandırılan kredi miktarını geçen yıla göre yüzde 9 artırarak 6 milyar 500 milyon lira olarak gerçekleştirmeyi hedeflediklerini söyledi. Güvendi, kurumun faaliyetlerine ilişkin Ekonomi Muhabirleri Derneği Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen sohbet toplantısında, kredi faizinin büyük kısmının hazineden karşılandığı bir sistemle çiftçiye, faizsiz veya maksimum yüzde 8 civarında finansmanla kredi verdiklerini belirtti. Güvendi, özel bir banka ile Tarım Kredi arasında kredi maliyeti bakımından yüzde 100'e yakın fark olduğunu ifade etti. Bu yıl kullandırılan kredi miktarını geçen yıla göre yüzde 9 artırarak, 6 milyar 500 milyon lira olarak gerçekleştirmeyi hedeflediklerini bildiren Güvendi, ürünü sezonunda alma karşılığında yüksek faizle avans verilmesinin, Tarım Kredi'nin güçlü olması ve sahadaki etkisini artırmasıyla azaldığını söyledi. Önceliklerin var olan üyelerinin ihtiyaçlarını tam olarak karşılamak, pasif ortaklarını aktif hale getirmek ve ortakların büyümelerini sağlayacak projeler geliştirmek olduğunu dile getiren Güvendi, 26 milyar lira kredi kullanımıyla Ziraat Bankası'nın birinci sırada olduğunu, 6 milyar lira kredi kullandırılmasıyla da Tarım Kredi'nin ikinci sırada yer aldığını kaydetti. Güvendi, kredi ihtiyacına ve talebe göre verilecek kredi miktarının artırılabileceğini ifade etti. Güvendi, gıda fiyatlarından nüfusun yüzde 90'nın memnun olmadığını dile getirerek, üretici ile tüketici fiyatları arasındaki makasın daraltılması için gayret gösterdiklerini ancak piyasayı etkileyecek güçte olmadıklarını söyledi. Gıda fiyatlarında bu yılki beklentilerin olumlu olduğunu ifade eden Güvendi, çiftçinin üretimden ve hayvancılıktan vazgeçmediğini, bu nedenlerle bu yılın geçen yıldan iyi olacağı kanaatinde olduklarını kaydetti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının et ithalatına izin vermediğini anlatan Güvendi, "Fakat burada eksik olan husus, et ithalatı yapmıyorsak, kendimizin yetiştiriyor olması lazım, içeriden karşılanması gerekir. Tarım Kredi olarak toplu olarak besi hayvanı ithal edip, küçük ve orta ölçekli çiftçilere bu hayvanlarının dağıtımını yapmayı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına teklif edeceğiz" diye konuştu. Güvendi, et fiyatları çok yükseldiğinde damızlık hayvanların kesime götürüldüğünü ifade ederek, bunun büyük tehlike oluşturduğunu kaydetti. Güvendi, et fiyatlarında gidişatın iyi olmadığını da ileri sürdü. (AA) ANKARA - Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, milletvekili aday adaylarının yapacakları harcamaların ekonomiyi canlandıracağını ifade ederek, yapılan hesaplamalara göre bir adayın en az 45 bin lira harcamasının beklendiğini belirtti. Palandöken, yazılı açıklamasında, 7 Haziran'da yapılacak genel seçimler için adayların takım elbiseden balona, afişten reklama, ulaşımdan promosyona, lokantadan kahvehaneye, berberinden oteline kadar kendilerini tanıtmak ve milletvekili seçilmek için harcama yapacaklarını kaydetti. Bu harcamaların ekonomiyi canlandıracağını aktaran Palandöken, "Birçok sektörün fazla mesai yapmasına neden olacak seçimler, esnafa birkaç aylığına rahat nefes aldıracak ve yapılan hesaplamalara göre bir aday en az 45 bin lira harcayacak" ifadelerini kullandı. Yaklaşık 30 bin aday adayının yapacağı seçim harcamasının 1 milyar 350 milyon lirayı aşacağının tahmin edildiğini belirten Palandöken, şunları kaydetti: "Aday adaylık yoklamaları öncesi tanıtım afişi ve broşürü basan matbaasından, reklamcısına, lokantacıdan, kahvehaneciye, nakliyeciden petrolcüye, otelciden otobüsçüye kadar her kesim kazançlı çıkacak. Ekonomiye bir anda 2 milyar liradan fazla sıcak paranın girmesiyle ekonomi canlanacak, esnafın yüzü gülecek ve durgunluk yerini canlılığa bırakacak. Siyasi harcamalar ekonominin her alanını canlandıracak. Devlet yardımına hak kazanan partilere 2015 genel seçim yılı olması nedeniyle toplamda 531 milyon 100 bin lira tutarında Hazine yardımı yapıldı. Partilerin seçim için yapacakları harcamalarda ekonomiye girerek canlılık sağlayacaktır." (AA) Almanya'da yaşlı nüfus istihdamı artıyor FRANKFURT - Avrupa'nın lokomotif ülkesi Almanya'da yaşlı nüfusun istihdamı son yıllarda giderek artıyor. AA muhabirinin Almanya Federal İstatistik Ofisi'nden (Destatis) derlediği verilere göre, Avrupa'nın lokomotif ülkesi Almanya'da son yıllarda yaşlı nüfusun istihdamında sürekli artış görüldü. 2005 yılında 60-64 yaş grubunda çalışanların oranı yaklaşık yüzde 28 iken, bu oran 2013 yılında yüzde 50'ye ulaştı. 65-69 yaş grubunda çalışmaya devam eden kişilerin oranı ise 2005 yılında yüzde 6 iken bu oran 2013 yılına gelindiğinde yüzde 13'e yükseldi. Yaşlı kadın ve erkeklerin istihdamında farklılıklar da belirlendi. 2013 yılında 60-64 yaş grubunda çalışan erkeklerin oranı yüzde 57 iken, aynı yaş grubunda iş hayatında olan kadınların oranı ise yüzde 43 olarak belirlendi. Söz konusu dönemde, 65-69 yaş grubunda ise istihdam edilen erkeklerin oranı yüzde 16, kadınların ise yüzde 9 oldu. Öte yandan, Almanya'da 63 yaşında gönüllü emeklilik uygulamasının ardından, çalışma hayatının 70 yaşına kadar uzaması hala kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Almanya'da 1 Temmuz 2014'te yürürlüğe giren düzenleme, emeklilik sigortasına 45 yıl aidat yatıranların 63 yaşında emekli olabilmesine imkan tanıyor. Alman Federal Emeklilik Sigortası'nın verilerine göre 2014 yılı aralık ayı itibariyle yaklaşık 206 bin kişi 63 yaşında emeklilikten faydalanmak için başvuruda bulundu.(AA) ARA-SIRA Nurullah AYDIN [email protected] KARDEŞLİK, DOSTLUK, AYRIŞMA VE DÜŞMANLIK Çıkar olunca eşler, kardeşler, arkadaşlar, dostlar kısa sürede can düşmanı olabiliyor. Devletler de öyledir. Bunun içinde özel elemanlar yetiştirilir. Operasyonlar düzenlenir. Algı ekibi harekete geçirilir. Tarih boyunca süregelen yöneten yönetilen ikilemesinde dinler, ideolojiler istismar aracı kılınmıştır. Ancak gerçek neden, güç yetki servet edinmek olmuştur. Dünyann çok önemli stratejik bölgeleri vardır. Ancak Anadolu odaklı Ortadoğu coğrafyası hep çatışma alanının merkezi olmuştur. Doğu-batı enerji savaşında Türkiye kilit ülkeydi. Türkiye; Bizanslılaştırılacaktı. Dinleme üsleri, ileri teknolojiye dayalı istihbarat üsleri, en iyi yetişmiş ajanlar Türkiye’deydi. Ilımlı İslam projesi ile İslam ülkeleri denetim altına alınacaktı. Büyük Ortadoğu projesinde yönetim değişimleri yapılacak ve Türkiye ana üs görevi yapacaktı. İslam ülkeleri ile yakınlaşarak içten hançerleme görevi yaptırtılacak iç savaşlarla İslam ülkeleri yakılıp yıkılacaktı. Yeni dünya düzeni, ılımlı İslam projesi, Büyük Ortadoğu projesi kapsamında yeni yapılandırmaya gittiler. Hırslı, zaafları çok olan tipleri bir kez daha farklı şekilde tespit ettiler eğittiler, örgütlediler. Eşbaşkandılar artık. Eşbaşkanlık görev yerine getirilmeye başlandı. Ama açığa çıktı. Birlikte iktidara taşındılar. Devleti, devletin kaynaklarını ele geçirme sürecinde; dillerde din iman ile halk uyuşturulurken, ayakkabı kutularında evlerde paralar biriktirilmeye başlandı. Ortaklık bozduruldu. Güç, yetki, servet paylaşımında ortaklık çatladı. Çatlatıldı. Ne oldu da çatladı? Ne oldu da çatlatıldı? Yorum üzerine yorum yapılıyor. Birbirlerini kumpas yapmakla, ahlaksızlıkla suçluyorlar. Siyasetçiler, gazeteciler, iş adamları, akademisyenler oyunun birer parçası olarak devlet olanaklarına çöreklendiler. Soydular. Yandaş, candaş, kardaş kavramlarıyla yoksul halkı, idealist insanları kullandılar. Tarihin en büyük soygununu, din şemsiyesi altında pişkinlikle gerçekleştirdiler. Yapılıyor da hiç ama hiç kimse; oynanan oyunda, kuklaları oynatanları konuşmuyor. İstihbarat örgütleri, küresel sermaye temsilcileri ile beraber çalışan güçler, oyun oynuyor. Türkiye'de Gladio, tartışılmıyor. Türkiye'de Gladio kimlik değiştirdi, yenilendi. Meclis, bürokrasi, medya ve üniversitelerde birbirinden habersiz pek çok kişi Özel Eleman mı? Özel Eleman olarak eğitilenleri nasıl ve neden seçilir? Onlar; milletvekilliği, üst bürokratik görevlerde, gazete köşe yazarlığı, profesörlük dönemlerinde değil, daha genç yaşlarda bölgesinde güvenilir, saygın, sözü geçen ve gerektiğinde halkıyla bütünleşerek, milleti ve vatanı için yapılacak mücadelede önder olabilecek niteliklere sahip oldukları için seçilirler. Türkiye Özel Elemanlar Örgütü’nde; bir dönem batıcılar, bir dönem milliyetçiler şimdilerde ise vatansız İslamcı ve etnik kimlikli kişiler organize edildiler. Tiplerine, özgeçmişlerine bakın. Kimler siyasetçi oluyor? Kimler hiçbir şeyi yokken birden servet edinmiş, holdingler kurmuş? Kimler üst düzey bürokrat oluyor? Kimler gazete patronu oluyor? Kimler her dönem gazete köşe yazarlığı yapıyor? Kimler TV’lerde kafa karıştırıcı yorumlar yapıyor? Kimler fişleniyor? TSK, bürokrasi, medya, üniversiteler altüst edilmeye devam ediyor. Yetişmiş elemanlar tasfiye edilirken, özel elemanlar yer değiştirmeye devam ediyor. Bazılarının ülke içinde ve dışında çok sık olmayan görüşmeleri kimlerle yaptıkları kamuoyuna yansıyor mu? Hayır. Halk; nelerle meşgul ediliyor, dersiniz. Türk Millet'nin ve Türk Devleti'nin varlığı ve bekası tehdit altında tehlikededir. Birlik ve beraberliğe odaklı unsurların bu gerçekleri bilerek hareket etmeleri, tarihin yüklediği en önemli görevdir. Hiç kimse bu tarihi sorumluluktan kendini ayrı tutmamalıdır. Günün Sözü: Oynanan oyun, anlaşılması, bilinmesi ve gereğine yönelmekle bozulur.. Sanayi üretimi yüzde 2,6 arttı ANKARA Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi, geçen yılın aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,6, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi de bir önceki aya oranla yüzde 1,2 arttı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılı aralık ayına ilişkin sanayi üretim endeksi sonuçlarını açıkladı. Buna göre, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış hesaplamada, aralıkta bir önceki aya göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 3,2, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1,6 artarken, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 1,9 azaldı. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi de aralıkta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,6 artış gösterdi. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde yıllık bazda, madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 7, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 2,8 arttı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi ise yüzde 0,1 azalış kaydetti. Öte yandan, arındırılmamış sanayi üretim endeksi, aralıkta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,56 artış gösterdi. AA Finans'ın sanayi üretimi beklenti anketinde ekonomistlerin, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi beklentisinin ortalaması yüzde 3,1, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi beklentisinin ortalaması yüzde 2,1 olmuştu. (AA) 8 EKONOMİ 11 Şubat 2015 Çarşamba Türkiye'de bireylerin internet üzerinden sipariş verdiği ya da satın aldığı mal ve hizmet türleri arasında ilk sırayı, yüzde 51,9 ile giyim ve spor malzemeleri aldı. Söz konusu ürünleri yüzde 27 ile ev eşyaları, yüzde 26,8'le seyahatle ilgili diğer faaliyetler takip etti. Alışkanlıklar değişti, tüketici internetten giyindi ANKARA - İBRAHİM YILMAZ - AA muhabirinin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlediği bilgilere göre, alışveriş sisteminin değişmeye başladığı günümüzde tüketiciler, artık ürünlere daha kolay ulaşabilecekleri interneti tercih ediyorlar. Tüketicilerin internet üzerinden gündelik hayata ilişkin ihtiyaçlarını karşıladığı gözlenirken, teknolojik ürünler de internetten temin edilenler arasında ilk sıralarda yer alıyor. GİYİM VE SPOR MALZEMESİ İLK SIRADA Türkiye'de 2013 nisan ile 2014 mart aylarını kapsayan dönemde bireylerin internet üzerinden sipariş verdiği ya da satın aldığı mal ve hizmet türleri arasında yüzde 51,9 ile giyim ve spor malzemeleri ilk sırada yer alıyor. Söz konusu rakam geçen yılın aynı döneminde ise yüzde 48,6 seviyesindeydi. İnternetten giyim ve spor malzemesi alanlar içerisinde kadınların oranı yüzde 65,2, erkeklerin oranı ise yüzde 43,5 oldu. Giyim ve spor malzemelerini, yüzde 27 ile mobilya, oyuncak, beyaz eşya gibi ev eşyaları takip etti. Söz konusu ürünlerin bir önceki dönemdeki oranı ise yüzde 25,6 seviyesinde bulunuyordu. Tüketicilerin yoğun olarak internet üzerinden temin ettikleri bir diğer mal ve hizmet türü cep telefonu, kamera, radyo, televizyon, DVD oynatıcı gibi elektronik araçlar oldu. Bu grubun payı, söz konusu dönemde yüzde 24,9 olarak gerçekleşti. KARTLA 40 MİLYAR LİRALIK KIYAFET ALINDI Bankalararası Kart Merkezi'nin (BKM) verilerine göre, geçen yıl giyim ve aksesuar için kartla 38 milyar 391 milyon liralık harcama yapıldı. Bu harcamaların 33 milyar 803 milyon lirası kredi kartı ile olurken, 4 milyar 587 milyon liralık harcama banka kartı ile gerçekleştirildi. Geçen yıl söz konusu sektör için kredi kartı ve banka kartı ile gerçekleştirilen işlem adedi ise 372 milyona yaklaştı. TATİLLER İNTERNETTEN AYARLANDI Bireylerin internetten temin ettikleri hizmetlerden biri de seyahate ilişkin faaliyetler oldu. Bu kapsamda konaklamanın payı yüzde 15 olurken, bilet, araç kiralama gibi seyahatle ilgili diğer faaliyetlerin payı da yüzde 26,8 oldu. (AA) Peynire tuz, yağ ve etiket ayarı Fındıkta “yalancı bahar” korkusu GİRESUN - ATAKAN ÇITLAK - Hava sıcaklılarının mevsim normallerinin üstünde gitmesi nedeniyle yaprak açan fındıkta, yeniden gelebilecek soğuk hava "zirai don" endişesine yol açtı. Giresun Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman fındıkta yaşanan erken doğum sürecinin üreticileri endişelendirdiğini söyledi. Giresun'da asıl kış döneminin şubat ve mart aylarında yaşandığına dikkati çeken Yaman, erken doğum sürecine giren fındığın mart veya nisan aylarında yaşanabilecek zirai don nedeniyle zarar görebileceğini, 2004 ve 2014 yıllarında da aynı durumun yaşandığını hatırlattı. Fındık rekoltelerinde zirai don nedeniyle büyük kayıplar yaşandığını anımsatan Yaman, 'Üreticiler olarak aynı durumun bu yıl da yaşanabileceği endişesi taşıyoruz" dedi. Yaman, fındık üreticilerine tarım sigortası yaptırmaları çağrısında bulunarak, şunları kaydetti: "Geçtiğimiz yıl hatırlanacağı gibi Giresun ve yöresinde zirai don nedeniyle rekoltede çok ciddi kayıplar yaşandı. 2015 ürünü fındığındaki doğum süreci, geçtiğimiz yılla hemen hemen aynı. Fındığımız büyük tehlike altında. Üreticilerimizin yalancı baharın zararlarını giderme ya da azaltma adına yapabilecekleri çok fazla da bir şey yok. O nedenle üreticilerimize tarım sigortası yaptırmaları çağrısında bulunuyorum. Sigorta yaptıran üreticilerimiz, yaşanabilecek olumsuz durumlar karşısında mağduriyetlerini gidermiş olacaklardır." Giresun Ticaret Borsası (GTB) Başkanı Mustafa Demirci de yalancı bahar nedeniyle fındıkta yaşanan sürecin kendilerini de endişelendirdiğini söyledi. Bu yıl, iyi bir fındık rekoltesi beklediklerini aktaran Demirci, "Yaptığımız gözlemler ve fındıkta yaşanan süreç, 2015 ürünü fındık rekoltesinin iyi olacağı yönünde. Ancak son dönemlerde etkili olan yalancı bahar bahçelerimizi tehdit ediyor. Sanayici olarak bizler de bu durumdan endişeliyiz. Bir an önce soğukların ve karın gelmesini bekliyoruz. Böylelikle fındığımız riskten kurtulacak ve iyi bir rekolte oluşumu gerçekleşecektir" diye konuştu. Giresun Üniversitesi Teknik Bilimler Yüksekokulu Fındık Eksperliği Bölümü Öğretim Görevlisi Ali Turan, fındık bitkisinde bir ay sonra yaşanması gereken yaprak açma sürecinin bugünlerde görüldüğünü söyledi. 23 derecenin üzerinde seyreden sıcaklıklar nedeniyle polenlerin de canlılığını kaybettiğine ve iyi bir doğum sürecinin yaşanmadığına dikkati çeken Turan, yalancı bahar nedeniyle sahil kesimindeki bazı bahçelerde bitkinin yaprak açtığına vurgu yaptı. (AA) ANKARA - Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, peynirin tuz ve yağ oranları ile etiket bilgilerine ilişkin standartları belirleyen tebliği, Resmi Gazete'de yayımlandı. Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği, peynirlerin tekniğine uygun ve hijyenik şekilde üretilmesi, işlenmesi, muhafaza edilmesi, taşınması ve piyasaya arz edilmesine ilişkin özellikleri belirliyor. Buna göre, peyniraltı suyu peynirlerinin üretiminde yağı standardize etmek amacıyla krema ve randımanı artırmak amacıyla da süt kullanılabilecek ancak toplam protein içeresindeki serum protein oranı yüzde 75'in (m/m) altında olamayacak. Peynire işlenecek süt, çiğ olarak peynire işlenebileceği gibi termizasyon, pastörizasyon veya daha yüksek sıcaklıklarda uygulanan ısıl işlemden sonra da peynire işlenebilecek. Çiğ sütten veya termizasyon işlemi uygulanan sütlerden üretilen ve telemesi (pıhtıdan peyniraltı suyunun ayrılmasıyla elde edilen ürün) haşlanmamış peynirler taze olarak piyasaya arz edilemeyecek. Bu peynirler üretimden sonra en az 4 ay uygun koşullarda olgunlaştırıldıktan sonra piyasaya arz edilebilecek. Taze olarak tüketilen peynirlere işlenen çiğ sütler, en az pastörizasyon normlarında ısıl işleme tabi tutulacak. Üretimde nişasta ve nişasta bazlı ürünler, soya ve soya ürünleri, süt yağı dışındaki hayvansal yağlar, jelatin, bitkisel yağlar ile süt proteini dışındaki proteinler kullanılmayacak. Sadece aromalı veya çeşnili taze peynirlerde stabilizör amaçlı olarak nişasta, teknolojinin izin verdiği miktarda kullanılabilecek. Küf kültürleri ile olgunlaştırılan peynirlerin küflendirme işlemleri, kontrollü iklimlendirme sağlanabilen ve hijyen koşulları uygun yerlerde yapılabilecek. Peynirlerin içerebileceği maksimum tuz oranı, mevcut uygulamaya göre yüzde 35 ile yüzde 61 arasında değişen oranlarda azaltılacak. Peynir üretiminde türüne göre değişmek üzere kuru madde oranının yüzde 3 ile 7,5'i arasında tuz kullanılabilecek. (AA) ANKARA - Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde geçen ay en fazla reel getiriyi külçe altın sağladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın ocak ayına ilişkin "Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları"nı açıkladı. Buna göre, aylık bazda en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 5,69, TÜFE ile indirgendiğinde de yüzde 4,89 ile külçe altın oldu. Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, yatırım araçlarından Borsa İstanbul (BIST) 100 Endeksi yüzde 4,72, dolar yüzde 1,41, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 0,76 ve mevduat faizi yüzde 0,07 reel getiri sağladı, avro ise yatırımcısına yüzde 4,32 kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise BIST 100 Endeksi yatırımcısına yüzde 3,93, dolar yüzde 0,63 reel getiri sağladı, avro yüzde 5,04, mevduat faizi yüzde 0,69 ve DİBS yüzde 0,01 kaybettirdi. BIST 100 Endeksi üç aylık değerlendirmede Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 17,53, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 14,91 yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu, avro Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 3,80, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 5,94 ile yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı olarak belirlendi. Altı aylık değerlendirmeye göre, dolar Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,15, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 6,81 ile yatırımcısına en yüksek kazancı sağladı. Aynı dönemde avro, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 6,48, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 8,49 ile yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu. (AA) ÇORUMLULAR EĞİTİM KÜLTÜR SOSYAL KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 06-073-197 Kütük Numarası 1-11/01/2015 Tarih 80 Sayılı kararın iptaline 2-Derneğimizin 28 Şubat 2015 Tarihinde dernek merkezi olan Yunus Emre Mah. Osman Gazi Cad. 57/A Pursaklar/Ankara adresinde olağanüstü genel kurul yapılmasına, yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde 07 Mart 2015 Cumartesi günü saat: 18:00 de aynı adreste aşağıdaki gündemi görüşmek üzere toplanılmasına oybirliği ile karar verilmiştir. Gündem: Açılış ve yoklama Divanın oluşumu Derneğin feshinin görüşülmesi Kapanış YediGün-4 RİZELİLER EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Akay Caddesi No:20/9 Bakanlıklar – ANKARA DUYURU ÜYELİK BORÇLARI Aidatların düzenli ve zamanında ödenmesi Dernek çalışmaları açısından son derece önemlidir. Üyelik başlangıç tarihinizden 2014 yılı sonuna kadar birikmiş aidat borçlarınız için Dernek Merkezinde bizlerle iletişime geçmeniz ve geçmiş yıllara ait aidat borçlarınızı ödemeniz gerekmektedir. Üyelik borcu olanlar, 10 Mart 2015 tarihine kadar borçlarını ödememeleri durumunda, 10.05.2014 tarihinde alınan Yönetim Kurulu Kararı gereğince, Tüzüğümüzün ilgili maddesi gereği üyelikten çıkartılacaklardır. Duyurulur. YediGün-3 Mücevher ihracatını körfez ülkeleri sırtladı ADANA - MUZAFFER ÇAĞLIYANER Geçtiğimiz yıl rekor artışlara imza atan mücevher ihracatı, yükselişine yeni yılda da devam etti. 2015 Ocak ayında yapılan ihracatın yüzde 70'ini, geçen yılın toplam ihracatının ise yüzde 55'ini 3 körfez ülkesi sırtladı. AA muhabirinin, Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerinden derlediği bilgilere göre, geçen senenin başlarında düşüş görülen ancak haziran ayından itibaren rekor artışlara ve ihracat rakamlarına imza atan mücevher ihracatı, yeni yılda da yükselişini sürdürdü. 2014 yılının Ocak ayında 194 milyon 227 bin dolarlık rakama ulaşan sektör ihracatı, bu yılın ocak ayında ise yüzde 48,7 lik artışla 288 milyon 800 bin dolarlık rakama ulaştı. Sektör ihracatının yüzde 99'unu karşılayan İstanbul'da geçen yılın ocak ayında 185 milyon 810 bin dolarlık ihracat gerçekleşirken, bu yılın ocak ayında bu rakam yüzde 54'lük artışla 286 milyon 51 Ocakta en çok altın kazandırdı bin liraya çıktı. Ocak ayında yapılan mücevher ihracatında en yüksek payı ise İran aldı. Geçen yılın ocak ayında 213 milyon dolarlık ihracat gerçekleşen İran'a bu yılın ocak ayında ise yüzde 68 bin 328'lik artışla 145 milyar 907 milyon dolarlık mücevher ihraç edildi. Ay içinde yapılan toplam ihracatın yüzde 51'i İran'a yapıldı. İran'ın ardından en yüksek ihracat 37 milyar 13 milyon dolar ile Birleşik Arap Emirlikleri ile 17 milyar 866 milyon dolarla Irak'a yapılırken, ocak ayında yapılan toplam ihracatın yüzde 70'i bu 3 körfez ülkesine gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl yapılan toplam 3 milyar 108 milyon 750 bin dolarlık mücevher ihracatının 932 milyon 329 bin doları (yüzde 30) İran'a gerçekleşti. İran, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak'a toplamda 1 milyar 710 milyon 886 bin dolarlık ihracat gerçekleştirilirken bu rakam toplam ihracatın yüzde 55'ini oluşturuyor. (AA) KEÇİÖREN TEPEBAŞI GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ DERNEĞİ İLK OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTISI DUYURU İLANI 06.116-184 Kod numaralı Keçiören Tepebaşı Gençlik ve Spor Kulübü Derneğimizin İlk Olağan Genel Kurul Toplantısı 01.03.2015 günü saat 14:00’da Çaldıran Mah. 490. Cad. (Eski 1.Cad) No:24/C (Salon Divan) Keçiören-Ankara yapılacaktır. Çoğunluğun sağlanamaması halinde 2. toplantı 08.03.2015 günü aynı yer ve saatte yapılacaktır. Üyelere duyurulur. YÖNETİM KURULU GÜNDEM: 1- Açılış, saygı duruşu, İstiklal Marşı’nın okunması, 2- Divanın Teşekkülü, 3- Geçici Yönetim faaliyet raporunun okunup, müzakeresi, 4- Yönetim Kurulunun ibrası 5- Üyelik aidatlarının görüşülüp karara bağlanması, 6- Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin seçimi, 7- Dilek ve temenniler kapanış. YediGün-2 KÜLTÜR-SANAT KÜLTÜREL BOYUT Prof. Dr. Hayrettin İVGİN [email protected] KÜLTÜRÜMÜZDE BAYRAMLAR Hatırlamaya değer bir olguyu, bir olayı, bir kahramanı, bir takım insanları vb. belli sürelerde anmaya yönelik olan ya da bir topluluk tarafından herhangi bir şey onuruna düzenlenen kamusal şenliklere “Bayram” denir. Bayram bir sıra gösteriden meydana gelir. Bu gösterilerin; biçimlerini, sıralarını gelenek (örf) belirler. Bayramlar, bir topluluğun bütünü için ve bütünce uygulanan törelerin biçimidir. Bayramın başka bir özelliği, yılın belli bir gününde ve günlerinde kutlanmasıdır. Bayramlar her toplumda a) Milli, b) Dinî, c) Mevsimlik olarak üçe ayrılır. Milli bayramlara resmi bayramlar da denir. (Cumhuriyet, 30 Ağustos, 19 Mayıs, 23 Nisan vb. günlerde devletçe kabul edilen kutlama günleri). Dini bayramlar Türkiye’de iki tanedir. (Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı). Mevsimlik bayramlar; yörelere, bölgelere, illere ve hatta köylere göre değişen özel ve genel mevsimlik bayramlardır. (Nevruz, Hıdırellez vb.) İslâm âlemindeki dinî bayramlar kamerî takvimine (ay takvimi) göre hesaplanır. Bu sebeple her yıl ki bayramlar aynı günlere rastlamaz. Yaklaşık yılda 10 günlük bir gerileme vardır. Ay takvimine göre; şevvâl ayının ilk üç günü ramazan bayramı, zilhicce ayının 10. gününde başlayan 4 gün ise kurban bayramıdır. Bayramlar öncesinde ve bayram sırasında bazı gelenek ve görenekler, bayramın ritüelini ve uygulamasını ortaya çıkarır. Bayramlar sosyal yardımlaşma ve dayanışma sağlayan en toplumsal olgulardır. Bayramlar önce; ev temizliği, eşyaların yenilenmesi, boya-badana işyeri gibi hazırlıklar maddi durumu uygun olanlarca gerçekleştirilir. Şeker, çikolata, çeşitli tatlılar, kolanya vb. misafire ikram edilecekler alınır ve hazır edilir. Ya yeni giysiler alınır veya eskiler yıkanır, temizlenir, ütülenir. Ramazan ayı içerisinde fitre ve zekat dağıtılır. Misafirlere ikrâm edilecek yemekler, yiyecekler, içecekler ve meyvalar hazırlanır. Arife günleri kabir ziyaretleri yapılır. Bayram günü, cemaatle birlikte yalnız erkekler için vacip olan 2 rekatlık bayram namazı kılınır. İlk günü; yaşlılar, hastalar, akraba büyükleri, anne-baba, yakınlar, komşular, dostlar ziyaret edilir, büyüklerin ellerinden öpülür. Gelen misafirlere, şeker, gül suyu, kolonya ikram edilir, hatta yemek yedirilir. El öpen küçüklere, bayram harçlığı verilir, onlara oyuncaklar verilerek sevindirilir. Ziyarete gidenler boş gitmezler, genellikle bir şişe kolonya, bir kutu çikolata, karışık şeker, baklava ve çeşitli tatlılar, meyvalar götürülür. Hatta bunların yanında gömlek, bluz, çorap, biblo vb. değeri çok olmayan ama manevî değeri yüksek hediyeler götürülür. Dargınlar barıştırılır, fakirlere ve muhtaçlara para yardımı yapılır, yiyecek ve diğer ihtiyaçları giderilir. Ramazan bayramına bu sebeple fıtır bayramı (ıyd-ı fıtr) da denir. Fıtırın anlamı “oruç bozma” demektir. Eskiden her şehirde bir bayram yeri bulunurdu. Şimdi bayram yeri olmamakla birlikte; luna parklar, çocuk parkları, eğlence merkezleri bulunuyor. Çocuklar buralara götürülerek eğlendiriliyor. Uzakta olanların bayramları; telefonla, e-mail ile, mesaj ile kutlanır. Hatta; bayramdan önce ellerine geçecek şekilde mektup veya tebrik kartları gönderilir. Bu gelenekler; aşağı-yukarı Türkiye’mizin her bölgesinde aynı şekilde gerçekleştirilir. Allah yurdumuzun birliğini diriliğini bozmasın. Bu güzel bayram geleneklerimiz; Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza kadar birlik ve beraberlik içinde yaşamasını sağlasın. Çanakkale Zaferi’nin 100. yılına özel kitap İSTANBUL - Çanakkale Savaşı’nda Mehmetçiğin verdiği mücadeleyi kaleme alan SAlim Dağ, 'Dur Yolcu Şehitler Diyarı Çanakkale' isimli kitabını Çanakkale zaferinin 100. yılına özel yayınladı. Gelibolu Çanakkale Şehitlikleri’nde 20 yıldır rehberlik yapan Salim Dağ, Çanakkale Savaşı ile ilgili topladığı bilgileri, hatıraları, fotoğrafları bir kitapta topladı. Çanakkale üzerine araştırmalarıyla tanınan tarihçi yazar ve fotoğraf sanatçısı Soner Demirsoy’un editörlüğünü üstlendiği kitap, 'Dur Yolcu Şehitler Diyarı Çanakkale' ismiyle Çamlıca Basım Yayın tarafından yayınlandı. Çanakkale zaferinin 100. yılına özel olarak hazırlanan kitapta, Gelibolu’daki önemli şahsiyetler, yerli yabancı askerlere ait hatıralar, savaşın geçtiği yerler ve şehitlikler hakkında önemli bilgiler yer alıyor. Çanakkale Savaşı’nı 20 yıldır yerli yabancı kaynakları tarayarak araştırdığını, Gelibolu Yarımadası’nı karış karış gezdiğini söyleyen yazar Salim Dağ, "Bu bilgileri şehitliği ziyarete gelenlere anlatıyoruz. Okullarda, üniversitelerde, konferans salonlarında insanımıza aktarmaya çalışıyoruz. Ancak yetişemiyoruz. Elde ettiğimiz bilgileri merak eden herkese ulaştırmak, atalarımızın hatıralarını yaşatmak için Çanakkale Savaşı’nın 100. yılına özel gezi-rehber tadında bir eser hazırladık." dedi. Dağ, "Buraya ceddini, tarihini, geçmişini aramaya geliyorlar. Bu duygu ve düşüncelerle, kilometrelerce uzaklardan ziyarete gelen şehit torunlarına biz de bir nebze olsun yardımcı olmayı düşündük. İstedik ki; biz olalım olmayalım şehitliği ziyaret imkânı bulanlar bu eser eşliğinde buranın atmosferini dolu dolu yaşayarak, anlayarak ziyaretlerini tamamlasın." diye konuştu. Kitabın en büyük özelliğinden birisi de Çanakkale harbini, Gelibolu Yarımadası’nı, şehitlikleri okuyucu gözünde canlandırmak için binlerce fotoğraf arasından seçilmiş 22 tarihi fotoğrafı içerisinde barındırıyor. Kitapta ayrıca, tarihçi yazar ve fotoğraf sanatçısı Soner Demirsoy’un Gelibolu Yarımadası’nda çektiği 46 fotoğrafa yer veriliyor. 'Çanakkale Şehitlikleri Ziyaret Haritası' eki ise şehitliği ziyaret etmek isteyenlere büyük kolaylık sağlıyor. (CHA) 11 Şubat 2015 Çarşamba 9 Ebru sanatçısı Barutçugil: “Sanatta siyaset, dil, din, ırk, renk, mezhep ayrılığı yoktur” Ebru ustası Hikmet Barutçugil, sanatçıların, "siyasi faktörlerle ayrılmış" kültürleri yakınlaştırma görevinin olduğunu belirterek, "sanatta siyaset, dil, din, ırk, renk ve mezhep ayrımı yoktur" dedi. TAHRAN - Ebru ustası Hikmet Barutçugil, sanatçıların, "siyasi faktörlerle ayrılmış" kültürleri yakınlaştırma görevinin olduğunu belirterek, "sanatta siyaset, dil, din, ırk, renk ve mezhep ayrımı yoktur" dedi. Başkent Tahran'da geçen hafta açılan "Türk Hazır Giyim ve Konfeksiyon Fuarı"nda İranlı ziyaretçilere ebru sanatını uygulamalı olarak gösteren Barutçugil, AA muhabirine yaptığı açıklamada, icra ettiği sanat ile Türkiye ve İran arasındaki kültürel ilişkilere dair değerlendirmelere bulundu. Ebru sanatının tam olarak nerede ve ne zaman başladığının bilinmediğini ifade eden Barutçugil, tarihçilerin sanatın kökenini Orta Asya'ya bağladıklarını söyledi. Orta Asya'da Çağatayca bir kelime olan "Ebre" adıyla tanınan sanatın daha sonra İpek Yoluyla İran'a geldiğinin tahmin edildiğini aktaran Barutçugil, "Bu bahsettiğimiz 10'uncu, 11'inci yüzyıl bile olabilir, o kadar eski" diye konuştu. İran'a geldiğinde ise bu sanata "bulutumsu", "bulut gibi" anlamına gelen "ebri" adının verildiği bilgisini paylaşan Barutçugil, "Ebri, bu sanata çok yakışan bir tabir. Ayrıca bu sanatı bir tamlamayla da adlandırdılar, o da 'abru', 'ab' su demek, 'ru' da yüz demek. Yani 'su yüzü', bu sanatın en kısa tarifi zaten, su yüzü resmi. Daha sonra Anadolu'ya geldiğinde ebru adıyla anılıyor" şeklinde konuştu. Barutçugil, ebrunun kullanım alanlarının farklılıklar gösterdiğine işaret ederek, "İran'da hattatlar ya da minyatür sanatçıları tarafından zemin olarak kullanılırken, Türkiye'de ise daha çok çiçeklerle, soyut sanat akımına girip, çerçevelenip asılan eserler haline geldiğini" kaydetti. Türkiye ve İran'ı "iki komşudan ziyade iki kardeş ülke" olarak tanımlayan Barutçugil, "Tarihe bir kuş bakışıyla baktığımız zaman biz büyük Selçuklu imparatorluğunun varisleriyiz, mirasını paylaşan iki varis kardeşiz aslında. Kültürlerimiz, sanatlarımız birbirine çok yakın. Ama maalesef siyasi olarak birbirimizden uzaklaştırıldık" değerlendirmesinde bulundu. Sanatta "siyaset, dil, din, ırk, renk ve mezhep olmak üzere hiçbir ayrımın olamayacağını" savunan sanatçı Barutçugil, "Dolayısıyla sanatçıların daha çok bir arada bulunup zaten aynı olan kültürlerimizle yakınlaşma sağlamamız gerekiyor" dedi. İran'ı birçok kez ziyaret ettiğini ifade eden Barutçugil, şöyle devam etti: "İran'a geldiğim zaman kendimi Anadolu'nun herhangi bir yerinde hissediyorum. İranlı çok arkadaşım var. Üç beş kelime Farsça da öğrendim; 'Hale şoma çetore?' (Nasılsınız?) gibi. Dolayısıyla şahsi olarak İran'a çok hayranım. Özellikle İsfahan. İran sanatları, kaşi olsun, minyatür olsun, tezhip olsun… Sonra İran'da çok çağdaş yorumlar yapan ustalar var. Hatla olsun ebruyla olsun… Türkiye'de bir İran kökenli arkadaşımla ortaklaşa çalışıyoruz, çok büyük projeler yaptık. Dolayısıyla ben İran'ın müptelalarından biriyim." Hikmet Barutçugil, 1973 yılında o zamanki adıyla Güzel Sanatlar Akademisinde (Mimar Sinan Üniversitesi) eğitime başladıktan sonra hocasının teşvikiyle önce hat daha sonra ebru sanatıyla tanıştı. O tarihten bu yana 42 senedir ebru sanatıyla ilgilenen Barutçugil, 25 yıldır Mimar Sinan Üniversitesinde ve kendi atölyesinde dersler veriyor. (AA) İstanbul'un sahafları Ankara'ya çıkarma yapacak İSTANBUL - İstanbul'da adı çarşısıyla bilinen sahaflar, Ankara'ya çıkarma yapmaya hazırlanıyor. Ankara'daki kitap fuarında kitapseverlerin karşısına çıkacak sahaflar, İstanbul'daki son hazırlıklarını tamamlamak üzere. Sadece eski kitaplar değil, eski evraklardan tapu senetlerine, fermanlara kadar pek çok eski obje de sahafların sergilerinde yer alacak. Ankara Kitap Fuarı, 20 Şubat - 1 Mart 2015 tarihlerinde Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) Congresium tesisinde yapılacak. Kitap kurtlarını bir araya getirmesi planlanan fuarın bu yılki katılımcıları arasında şüphesiz en dikkat çekenlerinden biri de sahaflar. İstanbul'dan 22, Ankara'dan 7 ve Kocaeli'nden bir olmak üzere toplam 30 sahaf, fuarda kendilerine ayrılan sokakta eski kitap ve objelerini sergileyecek. İstanbul'daki hazırlıklar tamamlanmak üzere. TIR'larla 17 Şubat'ta yola çıkacak sahaflar, 20 Şubat'taki açılışta yerlerini alacak. Bu yılki fuara katılan sahaflardan biri olan Ümit Nar, aslında bir ilk gerçekleştiğini, Ankara için önemli bir başlangıç yapıldığının altını çizdi. Beyoğlu'ndaki Aslıhan Pasajı'nda sahaflık yapan Nar, İstanbul'da 8 yıldır benzer bir festivalin yapıldığını ve güzel sonuçları olduğunu söyledi. Ankara için geçen yıl küçük başlangıç yaptıklarını ancak bu yıl çok daha kapsamlı bir şekil sahaf fuarı oluşturacaklarını belirten Nar, fuarda sahaf kitapları olarak adlandırabilecek eski kitaplar, nadir kitaplar, Osmanlıca eserler, objeler, eski evrak, tapu senetleri, fermanın yer alacağını kaydetti. Nar, "Bunlar gibi pek çok unsuru Ankara'da kitapseverlere sunmak için geliyoruz. 20 Şubat'tan 1 Mart'ta kadar orada olacağız. Sahaflık çok özel ve güzel bir meslek. Osmanlıca eserlerin bugünle- MEHMET NURİ PARMAKSIZ [email protected] BENCİLEYİN SÖZLER AŞKA DAİR re aktarılması olsun, bir defa basılıp bir daha baskısı yapılmayan kitaplar ama belki bir kişinin işine yarayacak kitapları korumak adına çok önemli bir iş yapıyoruz. Bunun da bir kültürel mesele olduğunu düşünüyoruz. Kültür endüstrisi dediğimiz ve her şeyin makineleştiği bir düzen içinde ayrı bir kültür kalesi oluşturmaya çalışıyoruz. Ankara'da bu işi geleneksel hale getirmek istiyoruz." dedi. Sahaflığın Ankara için yabancı olmadığını anlatan Nar, "Ankara'daki kitap fuarında bizim için ayrı bir sokak oluşturulacak. Seri üretim yapılmış plastik kokusunun dışında eski kitap kokusu, eski eşyaların kokusu, eski objelerin kokusu bunlar zaten insanları bizim oraya doğru yönlendirecek. Pek çok şehirde şöyle bir handikap var. Bizim bulunduğumuz yer Beyoğlu'nda 30 sahafın olduğu çok merkezi bir yerde bir pasaj. Ankara'da bu anlamda bu vasıflara haiz bir yer yok. Adil Han'da bir arkadaş var, çeşitli semtlere dağılmış insanlar var. Yani bir kitapseverin, bir araştırmacının geldiği zaman tek elden bütün sahafları bulabileceği bir yer yok. İstanbul'a göre bu imkan daha az. Ankara'da en azından 10 günlük süre içinde biz bunu oluşturmaya çalışacağız. Kültür hayatımızda böyle ada gibi bir şey yapmaya çalışacağız." şeklinde konuştu. (CHA) Susabilmek nefsimizin, aşkta sükût yüreğimizin imtihanı. elbisedir. Sessizlikle yüzleşme; gönlümüzün ve dilimizin ateşe dem dem alışması, sevda denilen kalbin damla damla yâre karışmasıdır. Yalnızlık kalbinde aşk taşımayanları tarumar eden bir duygudur. Aşkla deliliği dem dem yaşayan varlıktır âdem. Kalbi maşuğunda durmamış olana yer yoktur aşkta. Bir kalp ancak aşkla varlığın varlığında kaybolur. Yalnızlığı geceleri mum ışığına asanlar gözyaşlarını kalbi kırık dağlarda yıkar. Bir gönül için en acı ölüm kalbindeki aşkın ölümüdür. Sevgi her gönülde hissedilebilir lakin aşk ancak şah gönüllerde tecelli eder. Günü birlik değil mahşerine bir sevdanın esiriyim, kâlû belâdan beri adı aşk, ezeli aşk, ebedi aşk olan bütünün kesiriyim. Harflerin hecelere, hecelerin cümlelere dönüşü, kademe kademe ruhun aşka teslim oluşuna denk. Aşk gönlümüzün pınarı, aşk zemzem gibi sevdanın doyulmayan tarafıdır. Her güzellik gönül gözünün görebildiği ve gönül terazisinin tartabildiği kadardır. Vavdaki gizli ruh yaratılışın sırrını fısıldıyor gönüllere, görünenin ardındaki gerçek haykırdıkça haykırıyor mutlak olanı biz ölümlülere. Aşk, avuçlarımızda tuttuğumuz köpükten âb-ı hayattır. Dokunsak kaybolacağından, izlesek doyamayacağımızdan korkarız. Uykusuzluk bedenin çektiği, aşksızlık ruhun zindanıdır. Aşk vAv kelimesinin yazılışındaki iki V’nin arasındaki A ile başlar ve iki V harfi iki gönlü temsil eder aynı aşkla bütünleşen ruh gibi. Pişmanlık yaşayan kalp küçülür, aşkın gücü sükûtta yaşayan kalple ölçülür. Ruhu cezbeden, ruha hitap eden güzelliğin her şeyine hayran olabilmektir aşk. Aşktan ve yârdan ayrı kalmaktansa sükûtu saray eyleyelim ömrümüze. Gönül sarayımızın şahı aşk, dil dergâmızın hocası sükût. Hasret çeken yüreklerdir ayrılığı sünger gibi içine çekenler. Âşığın kalbini aydınlatan ışık vuslatın hayalidir. Gerçek âşıkların elleri kâlû belâ kokar. Aşk bir ruhun giydiği en güzel Sevmek, aşkın kendisidir; hülasa sevmek çok şey demektir. GÜNÜN DÖRTLÜĞÜ O buğulu bakışa sana olayım kurban, Mutluyum, huzurluyum; lâkin geçmiyor zaman. İstediğim tek şey var mahşere dek sevgilim Her gece benle uyu, her sabah benle uyan. 10 SAĞLIK 11 Şubat 2015 Çarşamba Akciğer kanserinde etkili nanotüpler takip altında Sağlık Bakanlığı, solunum sistemi, kan, merkezi sinir sistemi, sindirim sistemi ve cilt üzerinde zehirli etkilere yol açarak akciğer kanserine neden olabildiği tespit edilen "nanotüpler"in kullanım alanlarını ve yurtdışında yürütülen bilimsel çalışmaları takip altına aldı. ANKARA - Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanı Murat Gültekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanserler içerisinde bir numaralı ölüm nedeni olarak gösterilen akciğer kanserine etki eden faktörlerin bilim insanlarınca araştırıldığını söyledi. Yurtdışında nanotüplerin asbest benzeri yapısı nedeniyle akciğer kanserine yol açabildiğine yönelik araştırmaların yapıldığını ifade eden Gültekin, bunların manyetik rezonans, ultrason, floresan, nükleer ve bilgisayarlı tomografi gibi radyolojik alanlarda, moleküler görüntüleme, ilaç geliştirme sistemleri, hedefe yönelik tedavi, aşı geliştirilmesi gibi çeşitli alanlarda kullanıldığını bildirdi. Gültekin, nanotüplerin, yaygın ve yararlı kullanım özelliklerinin yanı sıra moleküllerin özellikleri nedeniyle solunum sistemi, kan, merkezi sinir sistemi, sindirim sistemi ve cilt üzerinde muhtemel zehirli etkilere yol açtığının da tespit edildiğini söyledi. Moleküllerin elektriksel, mekanik ve ısısal (termal) özellikleri nedeniyle de elektronik, bilgisayar ve havacılık endüstrisinde yaygın olarak kullanıldığını anlatan Gültekin, "Karbon nanotüblerin işlenmemiş formda çok hafif oldukları için havada asılı halde kalarak akciğerlere ulaşma potansiyeli taşıdığı saptandı. Nanopartiküllerin, insan vücudunda en önemli giriş ve hedef organı akciğerlerdir. Bu nedenle, bu moleküllerin yıllar içerisinde akciğer kanserine yol açabileceği bildirilmiştir" açıklamasında bulundu. Konu ile ilgili yapılan araştırmalarda tüm moleküllerin incelendiğini belirten Gültekin, özellikle, çok tabakalı 7 numaralı (MWCNT-7) karbon tüpünün tekrarlanan hayvan deneylerinde, muhtemel kanserojen olarak tespit edildiğinin altını çizdi. Gültekin, bunun uluslararası literatürde de bilimsel makale olarak yayımlandığını kaydetti. Söz konusu bilimsel araştırmanın, T.C. ANKARA 12. İCRA DAİRESİ 2014/25656 ESAS TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50'sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50'sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.'nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 02/02/2015 1. İhale Tarihi: 26/03/2015 günü, saat 14:00 -14:05 arası. 2. İhale Tarihi: 16/04/2015 günü, saat 14:00 -14:05 arası. İhale Yeri: ANKARA ADLİYESİ 2 NOLU MEZAT SALONU No 1 Takdir Edilen Değeri TL. 25.000,00 Adedi 1 KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) %1 06 KA 4835 Plakalı , 2006 Model , FORD Marka, MONDEO TİTANİUM 2.0 4K. Tipli, 5C59273 Motor No'lu, WF04XXGBB45C59273 Şasi No'lu, Yakıt Tipi Dizel, Rengi Gümüş gri, aracın kontak anahtarı ve ruhsatı mevcuttur. Sol arka çamurlukta vuruk vardır. 1. İhale Tarihi: 26/03/2015 günü, saat 14:00 -14:15 arası. 2. İhale Tarihi: 16/04/2015 günü, saat 14:10 -14:15 arası. İhale Yeri: ANKARA ADLİYESİ 2 NOLU MEZAT SALONU No 2 Takdir Edilen Değeri TL. 20.000,00 Adedi 1 KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) %18 06 DF 0554 Plakalı, 2011 Model, FORD Marka, TRANSİT CONNECT T230L TDCİ Tipli, AR37244 Motor No'lu, NM0UXXTTPU AR37244 Şasi No'lu, Yakıt Tipi Dizel, Rengi Buz Beyazı, aracın sol ön çamurlukta vuruk, sol kapı çizik sol ve sağ tamponlarda kırıklar mevcuttur. Aracın ruhsat ve kontak anahtarı vardır. 1. İhale Tarihi: 26/03/2015 günü, saat 14:20 -14:25 arası. 2. İhale Tarihi: 16/04/2015 günü, saat 14:20 -14:25 arası. İhale Yeri: ANKARA ADLİYESİ 2 NOLU MEZAT SALONU No 3 Takdir Edilen Değeri TL. 20.000,00 Adedi 1 KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) %18 06 DF 0556 Plakalı , 2011 Model , FORD Marka, TRANSİT CONNECT T230L Tipli, AB34830 Motor No'lu, NMOUXXTTPU AB34B30 Şasi No'lu, Yakıt Tipi Dizel, Rengi Buz Beyazı, Aracın ruhsat ve kontak anahtarı mevcut olup, muhtelif yerlerinde çizikleri vardır. 1. İhale Tarihi: 26/03/2015 günü, saat 14:30 -14:35 arası. 2. İhale Tarihi: 16/04/2015 günü, saat 14:30 -14:35 arası. İhale Yeri: ANKARA ADLİYESİ 2 NOLU MEZAT SALONU No 4 Takdir Edilen Değeri TL. 23.000,00 Adedi 1 KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) %1 06 DF 0557 Plakalı . 2011 Model. FORD Marka, TRANSİT CONNECT K210S TDCİ Tipli. AR45976 Motor No'lu. NMOGXXTTP GAR45976 Şasi No'lu , Yakıt Tipi Dizel, Rengi Buz Beyazı, Aracın ruhsalı ve kontak anahtarı mevcut olup, sol kapı vuruk, sağ arka far kırık ve vuruk, yandan camlı çift sıra koltukludur. Basın - 21711 (www.bik.gov.tr) Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de Lancet Oncology Dergisi'nde yayınlandığını belirten Gültekin, şunları kaydetti: "Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) adına bu raporu hazırlamakla yükümlü bir grup araştırmacı, çok tabakalı 7 nolu karbon tüpün (MWCNT-7) elde mevcut hayvan deneylerine dayanarak, insanlar için muhtemel kanser yapıcı (karsinojenik) bir madde olarak sınıflandırıldığını bildirmiştir. IARC tarafından da bu madde hakkında 20 yıl önce de muhtemel karsinojenik etkisi hakkında uyarı yapıldığını belirtildi. Bunun kanıtlandığı; otoritelerin bu nedenle diğer toksik ve zehirli yeni maddelerin markete girmesi konusunda uyanık olunması gerektiği ve karbon nanotüp üretimi ve yaygınlaştırılması konusunda büyük dikkat gerektiğini vurgulamıştır. Sonuç olarak, nanopartiküllerin canlılar üzerinde zehirli etkilerinin olduğu canlı ortamda ve laboratuvar ortamında araştırmalarla gösterilmiştir. Gelecekte nanoteknolojinin daha yaygın kullanılır hale gelmesi, insanların nanopartiküllerle daha fazla teması anlamına gelecektir. Bu nedenle insanoğlunun 'asbestle gördüğü korkulu rüya'nın tekrarlanmaması için nanopartiküllerin, başta solunum sistemi olmak üzere insan sağlığı üzerine muhtemel olumsuz etkilerinin daha fazla araştırılması gereklidir." (AA) Sigara, iş yerindeki başarıyı olumsuz etkiliyor TRABZON - Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Sigara kullananlar, sigara içilmeyen mekanlarda, uzayan toplantılarda, uzun uçak seyahatlerinde ciddi sıkıntılar yaşarlar. Bu da çalışanın iş performansını olumsuz olarak etkiler" dedi. Özlü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, günümüz iş yaşamındaki profesyonelliğin sigara kullanımıyla bağdaşmadığını söyledi. Çalışanlarla yöneticilerin, sigara veya mesleki kariyer denkleminde tercihini yapması gerektiğini ifade eden Özlü, işinde iddialı, geleceğe dönük büyük hedefleri olanların, sigaradan uzak durmaları gerektiğini kaydetti. Sigara kullanımının bir "madde bağımlılığı" olduğunu anlatan Özlü, "Tiryakiler nikotinden uzak kaldıklarında üzüntü, keder, depresyon, uykusuzluk, kızgınlık, iç sıkıntısı, konsantrasyon güçlüğü, yerinde duramama gibi belirtileri geliştirirler. Sigara kullananlar, sigara içilmeyen mekanlarda, uzayan toplantılarda, uzun uçak seyahatlerinde ciddi sıkıntılar yaşarlar. Bu da çalışanın iş performansını olumsuz olarak etkiler. İradesine hakim olamayan, madde bağımlılığı olan kişinin günümüz iş yaşamındaki profesyonelliğe uyum sağlaması mümkün değildir" şeklinde konuştu. Özlü, sigaranın, sadece imajı sarsarak iş hayatına zarar vermekle kalmadığını, işteki başarıyı bir çok yolla tehdit ettiğini dile getirerek, Türkiye ve diğer ülkelerin itfaiye raporlarına bakıldığında iş yeri yangınlarının yarısından fazlasının sigaradan kaynaklandığını söyledi. Sigaranın, iş yeri uyumunu ve iş barışını tehdit eden bir unsur olduğunu vurgulayan Özlü, gergin, mutsuz, yanındakilerle kavgalı, birbirinden rahatsızlık duyan elemanlardan verim alınamayacağını kaydetti. (AA) T.C. ANKARA 1. İCRA DAİRESİ 2014/237 TLMT. TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50'sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50'sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV, Damga vergisinin ve teslim masrafının alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 06/02/2015 1. İhale Tarihi: 18/03/2015 günü, saat 10:00 -10:05 arası. 2. İhale Tarihi: 08/04/2015 günü, saat 10:00 - 10:05 arası. İhale Yeri: 1 NOLU MEZAT SALONU No 1 Takdir Edilen Değeri TL. 80.000,00 Adedi 1 KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) %1 63 FL 168 Plaka sayılı, Peugeot Marka, 508 tipli, beyaz renkli, 2014 model, sağ arka çamurluk ve sağ arka tarafı ezik, muhtelif çizikleri mevcut, anahtarı var, ruhsatı yok, OTOMOBİL Basın - 22231 (www.bik.gov.tr) Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de DUYURU POSTA TELGRAF TEŞKİLAT A. Ş. ANKARA PTT BAŞMÜDÜRLÜĞÜNDEN TAŞINMAZ KİRALAMASI YAPILACAKTIR 1) Mülkiyeti PTT A.Ş' ye ait Çamlıca Mahallesi Macunköy PTT Sosyal Tesisleri içi No: 15 Yenimahalle/Ankara adresinde bulunan tapunun 13798 ada, 8 parselde kayıtlı, Macunköy Lojman ve Sosyal Tesis Binaları içerisindeki 93,18 m2'lik market olarak işletilen baraka 1.700,00.-TL. + KDV muhammen bedel üzerinden 25.02.2015 tarih ve saat 14.00'de teklif mektuplarının açıklanmasını müteakip ihaleye katılanlarla yeniden pazarlık yapılmak suretiyle 4 yıl süreyle ilanlı ihale yolu ile kiraya verilecektir. 2) İhalenin yapılacağı yer: Ankara PTT Başmüdürlüğü Sanayi Caddesi no:9 Ulus/ Ankara İrtibat telefon no: 0- 312- 560 60 75 Fax : 0 312 311 98 03 3) İhale konusu taşınmazlara ait kiraya verme şartnamesi, bilgiler ve teklif mektubunun örneği Ankara PTT Başmüdürlüğünden çalışma saatleri olan 08:30/12:30-13:30/17:30 içerisinde temin edilebilecektir. 4) İsteklilerin ihaleye iştirak edebilmeleri için ihale başlangıç saatine kadar verecekleri teklif mektubu ile birlikte taşınmazın muhammen bedeli üzerinden % 3 oranından az olmamak üzere geçici teminatın yatırıldığına dair makbuzun aslı, ikametgah senedi, tebligat için adres beyanı, nüfus cüzdanı örneği, tüzel kişilerde ise 2015 yılı içerisinde alınmış kayıtlı bulunduğu oda sicil kaydı, teklifte bulunacak kişilerin noterden tasdikli imza sirküleri ile birlikte en geç ihale günü ihale saatlerine kadar Ankara PTT Başmüdürlüğü Sanayi Cad. No:9 adresinde Yapı ve Teknik İşler Müdürlüğü Emlak bürosuna (2. Kat 207 nolu oda) teslim edilmesi gerekmektedir. 5) Kiralamadan doğacak masrafların (kiralama işlemleri ve bu işlemler sırasında düzenlenen belgeler ile her çeşit vergi, KDV, resim, harç masrafının tamamı ile diğer mali yükümlülükler) tamamı alıcı tarafından karşılanacaktır. Kurumumuz, taşınmazlara ait ihaleyi yapıp yapmamakta ve uygun teklifi tespit etmekte serbesttir. ilan olunur. Basın - 22325 (www.bik.gov.tr) Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de 11 YAŞAM-ÇEVRE BULMACA 11 Şubat 2015 Çarşamba Nehir taşkınları, tarihi eserleri de etkiledi Meriç ve Tunca nehirlerinin yol açtığı taşkın, Osmanlı'dan kalan bazı tarihi eserleri de su altında bıraktı. EDİRNE - Meriç ve Tunca nehirlerinin yol açtığı taşkın, Osmanlı'dan kalan bazı tarihi eserleri de su altında bıraktı. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, son yılların en yüksek debisine ulaşarak geçtiği pek çok noktada taşkın yapan nehirler, kentteki bazı tarım arazileri, ev ve işletmenin yanı sıra Osmanlı'dan kalan tarihi eserleri de etkiledi. Geçen hafta başında başlayıp dört gün boyunca süren taşkın, nehir debilerinin düşmesiyle sona erdi. Çevreye yayılan nehir suları ise henüz tam anlamıyla çekilmedi. Tunca Nehri'nin taşması sonucu Sarayiçi adasındaki Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin yapıldığı Er Meydanı, Tavuk Ormanı, Kanuni Sultan Süleyman'ın kanunlarını kaleme aldığı Adalet Kasrı, Edirne Sarayı'nın mutfağı ile hamamı, Evliya Kasım Paşa Camisi, Fatih Köprüsü, 1553 yılında Kanuni tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Kanuni Köprüsü tamamen sular altında kaldı. Yalnızgöz ve Saraçhane Köprüsü ile Tunca adıyla bilinen Ekmekçizade Ahmet Paşa Köprüsü de taşkın sularından etkilendi. Meriç Nehri'nin taşmasıyla da nehir kenarındaki tarihi jandarma binası (Protokolevi) ve Karaağaç yolunu su bastı. Bu arada, birçok olumsuzluğa neden olan taşkın sularının tarihi eserler çevresinde oluşturduğu yansımalar güzel görüntüler oluşturdu. Sarayiçi'nde Adalet Kasrı, Yalnızgöz Köprüsü'nde ise II. Bayezid Camisi'nin suya düşen yansıması görenleri etkiliyor. Taşkından etkilenmeyen ancak heybetiyle kentin dört bir yanından görülebilen Selimiye ve Üç Şerefeli camilerinin yansımaları da suları yükselen nehirler üzerinde görülebiliyor. Edirne Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileri, taşkının tarihi ve kültürel varlıklara kısmen zarar verdiğini ifade etti. Taşkın sularının taşıdığı kütüklerin taş köprülere hızla çarpmasıyla tarihi köprülerde hasar oluştuğunu belirten yetkililer, su altında kalan Adalet Kasrı'nın demir, Saray Mutfağı'nın ahşap kapı ve pencerelerinin de onarılması gerektiğini kaydetti. (AA) Kıbrıs'taki fay hattı Antalya'yı da etkiliyor ANTALYA - Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nihat Dipova (sağda), Kıbrıs açıklarında tespit edilen dalmabatma zonu fayın Antalya için büyük potansiyel yarattığını iddia ederek, "Buradaki dalma-batma zonu fay hattı denizaltı dağlarının altından giriyor, Antalya'nın şehir merkezine geldiğinde derinlik 90 kilometreye ulaşıyor" dedi. Doç. Dr. Dipova, Antalya Kent Konseyi Çevre Alışma Grubu tarafından düzenlenen "Mühendislik ProjeleriDoğal Yapı İlişkisi" konulu konferansta yaptığı konuşmada, yapılan araştırmalar sonucunda, bugüne kadar üzerinde önemle durulan Aksu bindirme fayının çok fazla deprem üretmediğinin anlaşıldığını belirtti. Kıbrıs taraflarındaki yanal atımlı ve dalma-batma zonu fayların büyük potansiyel yarattığının ortaya çıktığını savunan Dipova, "Buradaki dalmabatma zonu fay hattı denizaltı dağlarının altından giriyor, Antalya'nın şehir merkezine geldiğinde derinlik 90 kilometreye ulaşıyor" dedi. Dipova, son birkaç yıldır bir miktar sallayan depremlerin bu fay üzerinde olduğuna da dikkat çekerek, bu tür dalma-batma zonu fayların büyük dep- 1 1 2 3 4 5 6 2 3 4 5 6 remler üretebilen ama tekerrür sayısı çok uzun faylar olduğunu da vurguladı. Bu fayın, Japonya'da büyük depremler üreten fayın bir benzeri olduğunu dile getiren Dipova, "Şimdi bu fay ne büyüklükte bir deprem üretir? Tekerrür süresi nedir? Türkiye'de geçmişe yönelik kaynaklar sınırlı. En fazla 100 yıllık bir deprem verisi var. Bu nedenle tarihsel deprem verilerine de güvenemiyoruz. O nedenle biraz daha üzerinde çalışmamız gereken bir fay" diye konuştu. Dipova, Japonya Kobe'deki fayın 7 8 9 10 300 yılda bir tekrarladığına ve çok büyük ivmelere ulaşan depremler ürettiğine de işaret ederek, şöyle devam etti: "Ayrıca bu tür faylar yani dalmabatma zonu fayları bir de tsunami üretirler. Tarihsel verilere biraz kuşkuyla bakıyoruz ama yine de dikkate almak durumundayız. Tarihsel kaynaklara baktığımızda örneğin İtalya'dan Antalya limanına gelip ticaret yapan insanların günlükleri ve dönemin ticaret odalarına yaşadıkları depremlerle ilgili yazdıkları bir takım ifadeler var. Bunlardan en meşhuru ise Leonardo'ya ait. Bu taraflara gezmeye gelmiş. Antalya'da iken bir deprem olmuş. Yazdıklarında çok enteresan bir tanımı var. 'Bir deprem oldu ondan sonra Antalya limanın suyu çekildi, dibi göründü. Dibinde büyük bir yarık varmış onu gördük. Sonra da çok büyük bir dalga geldi falezlerdeki kayaları düşürdü. Şimdi acaba bu bir tsunami olabilir mi? O zamanda tutulmuş birçok eski kaydı bugünkü dile çevirdiğinizde bu kuşkularımızı makul hale getiriyor. Şimdi bu konuda çalışılıyoruz. Sadece şunu söyleyebiliriz, Öyle sanıldığı kadar güvenli bir yerde yaşamıyoruz." (AA) BULMACA Soldan sağa: 12 1. Tohumların ezilip yağ çıkarıldığı yer. – İlkel silah. 2. Üzerine yatılan yer. – Bağ budamaya ya da ağaç kesmeye yarayan bir tür eğri bıçak. 3. Soğanlı bir süs bitkisi. 4. Mikroskop camı. – Bir tür iskambil oyunu. 5. Kedi köpek yavrusu. – Evliliğin sona ermesi, erkeğin kadını boşaması. 6. Kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol. – Üzme, sıkıntı verme, üzgü. 7. Elçilik. 8. Lityumun simgesi. – Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad. – Çıplak vücut resmi. 9. Kutsal inanç, iman. – Vücudun salgıladığı tuzlu sıvı. 10. Elin ve özellikle el tırnaklarının bakımı. 11. Şaşma anlatan ünlem. – Nispet. 12. Bir makyaj malzemesi. – Otlak. 13. Pişirilerek hazırlanmış yemek. – İnsan öldüren kimse. 14. Bir tür yağmur kuşu, su tavuğu. 15. Görkem, heybet. – Bir tür müzik. 16. Eski dilde alt, aşağı. – Cüzi, kısmi. 17. Odun taşımakta ya da balık avlamakta kullanılan büyük kayık. – Konut, hane. 18. Vurmalı bir çalgı. – Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı, kik. 19. Sıcak, nemli iklimlerde oluşan parlak kırmızı veya kahverengiye çalan kırmızı renkli, demir oksit ve alüminyum bakımından zengin toprak. 20. Başta gelen, baskın, hakim. 13 Yukarıdan aşağıya: 7 8 9 10 11 14 15 16 17 18 19 20 1. Yönetim bakımından bir tür bağımsızlığı olan büyük il. – Küçük bir limon türü. – Oruç tutulan ay. 2. Vakit. – Övme, övgü. – Çıngırak. – Bir nota. 3. Bazı vakıf kuruluşlarında fakirlerin doyurulması için ayrılan tahsisat. – Emanet, vedia. – Adana ilinin bir ilçesi. 4. Yılan. – Diş diplerinde oluşan taş. – Kuranda bir sure. – Ticaret eşyası. 5. Birlikte iş yapan grup, takım. – Güvenliği sağlamakla görevli kimselerin bulunduğu yapı. – Güzellik, hoşluk. 6. Yazın, edebiyat. – Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, dayanıklı, esnek ve organik madde. 7. Özen. – Kasaplarda satılan kesilmiş hayvan. – Petrol çıkarılan ÇÖZÜMÜ dağımız. – Tanrının varlığını ve birliğini inkâr eden BUGÜN kimse. 8. Soyluluk. – Sonuç. – Japon halk türkülerine 12. SAYFADA verilen ad. 9. Müstahkem mevki. – Bir kümes hayvanı. – Rutubet. – Peygamberlik. 10. Çizgi ile güldürü sanatı. – Tatlı bir besin. – Valf. Hazırlayan: Ercan BOSTANCIOĞLU TÜRKÇE BAKIŞ Prof. Dr. Nurullah Çetin [email protected] İSLAMCI ENTELEKTÜELLER VE MUHAFAZAKÂR CEMAATÇİLER Cumhuriyeti Devletimizin temel Bugün gelinen noktada son derece yanlış ve sakat bir ittifak var. İslamcı yapısı olan Türk millî anlayışı, ruh, entelektüel ve muhafazakâr cemaatşuur ve yapısını yok etmek için batıçilerin itikatlarına, inançlarına, dinle- ya bağımlı siyasetin kanatları altında rine bir şey diyemem ama siyasetleri, bir araya gelerek ittifak ettiler. Ancak ideolojik ve stratejik duruşları son bu ittifak, o kadar da sağlam değil. derece sakattır. Özellikle liberaller, cemaatçilerin Bunların ilk nesli olan II. dinî, manevî değerlerine bir türlü Meşrutiyet dönemi İslamcıları yani tahammül edemiyorlar. Mahalle basMehmet Âkif ve diğerleri, siyaseten kısı, şu bu diyerek fırsatını bulduklaemperyalizme, Batı emperyalizmine rı anda onları hırpalıyorlar. şiddetle muhaliftiler ve milliyetçi idiİslamcı kesimden birileri kazara ler. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce batı emperyalizmine biraz diklenecek İslam milliyetçisi, daha sonra Arap olsa hemen tehdit etmeye başlıyorlar. ve Arnavutların ayrılmasından sonra Bu diklenmenizin faturasını Batılı da Türk milliyetçisi oldular. efendilerimiz size ağır ödetecek, ona O zaman “Düvel-i Muazzama” ve göre, diye tehdit ediyorlar. Yani “İtilaf Devletleri” gibi adlar altında cemaatçi arkadaşlar, batıcı liberaller bir araya gelen Haçlı sürülerinin tarafından kullanıldıklarının farkında bize, Türk ve İslam dünyasına dönük değiller. İslamcı ve cemaatçiler, biz kültürel, ekonomik, siyasi, askerî liberalleri kullanıyoruz diyorlarsa emperyalizm faaliyetlerine karşı son yanılıyorlar. Siz saf olabilirsiniz ama derece sert ve millî bir tepki veriyor- liberaller o kadar saf değil. lardı. Bu bağlamda büyük çoğunluğu Hasılı bu ittifakın ortak paydaları, da destanî manadaki Millî ana hatlarıyla şöyledir: Mücadelemize destek verdiler. Özgürlükçülük adına etnik ayrılıkAncak bugün onların torunları körüklemek, bazı insanlara çılığı demek olan muhafazakâr cemaatçiler verili kimlikleri olan etnik aidiyetleve İslamcı entelektüeller, atalarına rini, kavmî özelliklerini sürekli hatırihanet içindedirler. Zira atalarının latarak onları bütünleyici ve kapsayımücadele ettiği İtilaf Devletlerinin cı olan Türk millî yapısından ayrıştıtorunları olan Avrupa Birliği ve rarak çözmek. Amerika ile işbirliğine girmiş Türkleri, hem verili hem de kazadurumdalar. Dün Batı kulübü, Hristiyan kulübü nılmış kimlikleri olan Türk millî kimliğinden uzaklaştırarak onları dedikleri Batıyla bugün millî Türk devletini gevşetme, Türk millî kimli- orta yerde kimliksiz bir şekilde cascavlak bırakıvermek. Zira Türk’e ğini silikleştirme konusunda teslimiTürklüğü unutturulduktan sonra onun yetçi bir çizgide işbirliği yapıyorlar. Bu durum, bu arkadaşların kendi var kimliği ne olacak? Hiç. Kimliksizleştirilmiş Türklere libeoluşlarına, kimliklerine, üzerinde raller, “siz salt insansınız, dünya oturdukları zemine ihanet demektir. vatandaşısınız” diyor, İslamcı ve Bu kadar büyük bir çelişki, bu kadar cemaatçiler de sadece büyük bir özüne yabancılaşma ola“Müslümansınız” diyor. Bunu da maz. sadece Türklere diyorlar. Başka Bunların büyük bir bölümü, başlakavimden olanlara demiyorlar. Tam rında bulunan, gazetelerinde yazı tersine onlara etnik yapılarının ne yazan, televizyon ve radyolarında konuşan Türklük ruhundan yoksun kadar önemli olduğunu demokrasi, etnikçi kişilerin etkisiyle “İslam’da insan hakları, kültürel haklar, bilmem milliyetçilik yoktur, ümmetçilik varne bağlamında anlatıyorlar. dır” diyerek mensuplarının ya da Millî bağımsızlık ruhunu ve özgübağlılarının Türklük ruhunu öldürven duygusunu yok ederek Türk devmekteler. let ve milletinin siyasetini, idaresini, Bunlar, bir taraftan “Türklük, ekonomisini, kültürünü Avrupa Türkçülük kötüdür, günahtır” derken; Birliği ya da Amerika’ya teslim öbür taraftan Kürtçülük, Ermenicilik, etmek. şuculuk buculuk demokrasidir, insan Bu arkadaşlar, emperyalist Batının hakkıdır, kültürel haktır gibi laflarla uydurup içimize yaydığı “Kürt soruetnik ırkçılıklar yapmaya başladılar. nu” gibi suni sorunları bizim kendi Kavmiyetçilikle milliyetçiliğin ne sorunumuzmuş gibi her Allahın günü demek olduğunu bilmeden, milliyetgazete ve televizyonlarında tartışıp çilik düşmanlığına dayalı kavmiyetduruyorlar. Nitekim bu meseleye ta o çilik yapıyorlar. Türk milliyetçiliği, zaman, Millî Mücadele dönemimizde kan bağına bakmadan; sosyolojik, Mehmet Âkif, 1920’de kültürel ve hukuki anlamda birleştiri- Kastamonu’da Nasrullah Camii’nde ci, kapsayıcı bir tavırdır. PKK söyle- verdiği bir vaazında şöyle değiniyor: miyle Kürtçülük yapmak ise, etnik “Ey cemaat-ı Müslimîn! Gözünüzü temele dayalı ayrımcı, bölücü bir açınız, ibret alınız. Bizim hani senekavmiyetçiliktir. lerden beri kanımızı, iliğimizi kuruTek devlet, tek millet, tek vatan, tan dahilî meseleler yok mu, Havran tek bayrak diyorsan, tek dil de meselesi, Yemen meselesi, Şam demek zorundasın. Aynı vatanda, meselesi, Kürdistan meselesi (bugün aynı devlet çatısı altında tek dil bunu “Kürt sorunu” diye okuyabilirolmadan tek millet nasıl olunur? siniz), Arnavutluk meselesi… Birbirinin dilini anlamadan, iletişim Bunların hepsi düşman parmağıyla kuramadan, nasıl millet olunur? Bu arkadaşlar, Türkiye’de Kürtçe eğitim çıkarılmış meselelerdir. Onlar böyle olduğu gibi bugünkü Adapazarı, dili olsun, resmî dil olsun, diyerek iki milletli; hatta zamanla çok millet- Düzce, Yozgat, Bozkır, Biga, Gönen, Konya isyanları da hep o melun li bölük pörçük, kozmopolit, kavim(lanetli) düşmanın işidir. Artık kime ler çorbası bir toplumsal yapı önerihizmet ettiğinizi, kimin hesabına biryorlar. Bunu bazen kendileri söylübirimizin gırtlağına sarıldığımızı yor, en çok da gazetelerinde akıl anlamak zamanı zannediyorum ki hocası edindikleri milliyetsiz, kozgelmiştir. Allah rızası için olsun aklımopolit, liberal yazarları dillendirimızı başımıza toplayalım.” yor. Evet bu arkadaşlar, bizi dinlemiLiberaller, batılı anlamda bir kozmopolitlik adına Türklük ruhunu yok yorlarsa, çok sevdikleri Âkif’e kulak versinler de akıllarını başlarına alsınederken, bir kısım İslamcı ve cemalar. Düşman parmağıyla çıkarılmış atçiler de, güya ümmetçilik adına sorunları tartışmaktan vazgeçsinler, ama başka etnisiteler lehine Türklük kavmiyetçilik yapmak yerine “tek şuurunu öldürmekteler. millet” yapısını tahkim etmeye çalışLiberaller, bir kısım İslamcı ve sınlar vesselam. cemaatçiler, bugün Türkiye Kan bağışçıları, 1,5 milyon fidana da can verdi ANKARA - Türk Kızılayınca Orman ve Su İşleri Bakanlığının desteğiyle geçen yıl nisanda başlatılan "Bir Kan Bir Fidan" projesi kapsamında, şimdiye kadar 1,5 milyona yakın fidan toprakla buluşturuldu. Türk Kızılayı, gönüllülerin her kan bağışı için bir fidanı toprakla buluşturarak, doğaya da hayat verecek iki yönlü bir sosyal sorumluluk projesi hazırladı. Bu kapsamda, geçen yıl 17 Nisan'da Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar'ın katılımıyla düzenlenen törenle, "Bir Kan Bir Fidan" projesi hayata geçirildi. Hem gönüllü kan bağışı hem de ağaçlandırmanın önemine ilişkin farkındalığın artırılmasının hedeflendiği proje kapsamında, geçen yıl 1 milyon 424 bin 777 fidan toprakla buluşturuldu. Bölge Kan Merkezleri, geçen yıl yapılan kan bağışları sonucu dikilecek fidanlar için Orman Bölge Müdürlükleriyle iletişime geçerek, yerelde fidan dikim etkinlikleri planladı. Bu çerçevede 58 ilde fidan dikimi gerçekleştirildi. Çorum, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Malatya, Adana, Mersin, İstanbul, Sakarya, İzmit, Bursa, Yalova, Aydın, Denizli, Uşak, Antalya, Burdur, Erzurum, Tokat, Çanakkale ve Kilis'ten oluşan 22 ilde ise gönüllülerin de katılımıyla fidan dikim etkinlikleri düzenlendi. Şu ana kadar 29 noktada "Bir Kan Bir Fidan Ağaçlandırma Sahası" tabelası, fidanlık alanlarına yerleştirildi. Bu yıl bahar döneminde fidan dikim etkinliklerine devam edilecek. Bu sene 2 milyon 32 bin fidanın Orman ve Su İşleri Bakanlığının uygun bulduğu, ülkenin çeşitli noktalarındaki fidanlık alanlarına dikilmesi öngörülüyor. (AA) 12 haber 11 Şubat 2015 Çarşamba En özel tim İZMİR - Her bir askerin canını kendisine emanet bilen Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), görevi sırasında düşman sahasına atlamak zorunda kalan pilotların sağ salim vatan toprağına getirilmesi için özel timler yetiştiriyor. Sayıca çok az askerden oluşan timler, 1 yıllık zorlu eğitimleri sonunda düşman topraklarına "sessizce" girip, kendi canları uğruna silah arkadaşlarını kurtarmak için görev yapıyor. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timinde görev yapacak gönüllü subay ve astsubaylar, İzmir'deki Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığı içinde bulunan Muharebe Arama Kurtarma (MAK) Eğitim Komutanlığı'nda eğitimden geçiyor. Görevi sırasında düşman sahasına atlamak zorunda kalan pilotu kurtarmakla görevli time katılmak, 53 haftalık zorlu bir eğitimi başarıyla tamamlamayı gerektiriyor. Bu sürede askeri becerileri en üst düzeye çıkarılan subay ve astsubaylar, görevleri sırasında karşılaşabilecekleri her türlü fiziksel ve psikolojik zorluklara karşı da hazırlanıyor. Harita kullanma, yaz ve kış dağcılığı, kayak, askeri serbest paraşütle atlama, kurbağa adam, kaçma kurtulma ve hayatta kalma gibi konularda teorik ve uygulamalı bilgilerle donatılan askerler, tüm aşamaları başardığında 7 kişilik MAK timine kabul ediliyor. Varlık amacı "tehdit ve risk seviyesi ne olursa olsun geride kimseyi bırakmamak" olan MAK timleri, en riskli göreve çıkacak pilota "benim için kendi canını Öcalan'ı yargılayan Okyay, İP'ye katıldı ANKARA - Abdullah Öcalan'ı İmralı'da yargılayan dönemin Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin başkanı, Yargıtay Onural Üyesi Turgut Okyay, İşçi Partisine (İP) katıldı. Okyay'a parti rozetini, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, parti genel merkezinde düzenlenen törenle taktı. Perinçek, konuşmasında, Türkiye'nin en temel ihtiyacının herkese hakkını sağlayacak, hakları güvence altına alacak adalet reformu olduğunu ifade ederek, bu hukuk devletinin ancak tecrübeli, birikimli, güvenilir, vicdanlı kadrolarla kurulabileceğini söyledi. Turgut Okyay'ın hayatını adalete, hukuk devletine adadığını dile getiren Perinçek, onun, gereken yargı reformunu gerçekleştirmek üzere İP'e üye olduğunu bildirdi. Perinçek, "Cumhuriyet yargısını ayağa kaldıracağız" dedi. Perinçek, Ankara'da Hukuk Fakültesinden sınıf arkadaşı olan Okyay'ın o zamandan beri örnek biri olduğunu söyledi. "Ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunan, özgürlükçü, laik ve demokrat tek parti olan İP'e katılmaktan büyük mutluluk duyuyorum" diyen Okyay, konuşmasında, kendini tanıttı. Adıyaman'ın Tut ilçesinde 1941'de doğduğunu anlatan Okyay, 1964 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduğunu bildirdi. Okyay, 1999'da Öcalan'ı İmralı'da yargılayan mahkemenin de başkanlığını yürüttüğünü, 2000'de Yargıtay üyeliğine seçildiğini ve 2006'da yaş sınırı nedeniyle emekliye ayrıldığını anlattı. (AA) arama konularında eğitim alan askerler, uygulama safhasında tüm bilgi ve becerilerini ortaya koydu. Senaryo gereği düşman sahasında düşen uçaktan atlayan pilotu kurtarma emri verildi. Emir üzerine "tecrit harekat usüllerini ezberledi. Ayrıca kazazede pilota ulaştıklarında kimlik doğrulamasında kullanmak amacıyla, pilotun göreve çıkmadan önce doldurduğu ve yalnızca kendisinin bilebileceği bilgilerin bulunduğu formdan pilotun kişisel bilgilerini öğrendi. Tecrit odasından çıkan tim, "başka hayatlar uğruna" mottosuyla göreve çıktı. Helikopterle emniyetli bölge sınırına kadar götürülen tim, sessizce düşman sahasına sızdı. İçinde yiyecekten, ilk yardım malzemesine, mühimmattan teknik cihazlara kadar ihtiyaç duyacakları malzemelerin bulunduğu yaklaşık 40 kiloluk çantaları sırtlayan askerler, fark edilmemek için yavaş yavaş ilerledi. MAK timi, varlığını belli etmemek amacıyla kendi aralarında işaret diliyle anlaştı, iz bırakmamak için de çöplerini toprağa gömdü. Çok riskli bir alanda oldukları için nöbetleşe uyuyan tim personeli, günde en fazla 1ortaya koyarak kurtarmaya odasında" kaçma kurtulma 2 saat uyuyabildi. gelecek arkadaşlarım var" harekat planı hazırlayan tim, Daha iyi kamufle olabilmek güvenini sağlıyor. pilotun bulunduğu bölgenin için ağaçlık alanda dinlenmeyi - "Nefes kesen" görüntüler coğrafi yapısını uydu görüntüseçen askerler, karşılaştıkları AA, MAK timinin "kaçma lerinden faydalanarak kum düşman askerlerinden de kurtulma" eğitimini görüntüledi. sahasında simüle etti, arazi başarıyla kurtuldu. Bu eğitim kapsamında küçük hakkında bilgi sahibi oldu. Silah arkadaşlarına ulaştıkbirlik harekatı, kaçma kurtulma Maket asker ve araçlarla larında önce kimlik doğrulaması planı hazırlama, örtü, gizleme bölgede ilerleme şekillerini yapan MAK timi, pilotu ve kamuflaj, sızma, düşman belirledi. Tim, görevin gizliliğini emniyetli bölgeye kadar taşıdıkbölgesinde harekat usülleri, korumak amacıyla yanlarına tan sonra yine helikopterle biryüksek irtifa paraşütleriyle düş- hiçbir yazılı belge almayacakları liğine dönerek görevi tamamman bölgesine sızma, su altı için tüm koordinatları ve ladı. PEGİDA, Almanya'nın başına bela olacak DRESDEN- Almanya'nın Dresden kentinde ortaya çıkan İslam ve göçmen karşıtı Avrupa'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) hareketi gösteri düzenledi. Frankfurt'ta ise, PEGİDA ve PEGİDA karşıtı eş zamanlı gösteriler düzenlendi. PEGIDA karşıtı düzenlenen eyleme daha yoğun katılım sağlandı. Soğuk havaya rağmen toplanan yaklaşık bin kişi, PEGIDA hareketini protesto etti. Gösteride, "PEGIDA'ya hayır" ve "Irkçılığa ve şiddete hayır", "İslam Almanya'ya aittir" yazılı pankartlar taşındı, Almanca şarkı söylendi. Dresden Polis Sözcüsü Thomas Geithner, AA muhabirine, tarihi Kadınlar Kilisesi (Frauenkirche) önündeki meydanda düzenlenen gösteriye 2 bin kişinin katıldığını açıkladı. PEGIDA hareketi tarafından gösteriye 5 bin kişinin katılacağı duyurulmuştu. 14'üncüsü düzenlenen gösteriye tepki amacıyla Frauenkirche'nin ışıkları söndürüldü. "Hainlik zayıflıktır", "Sığınmacıları durdurun. Sığınmacı evine git" ve "Kendimizi aptal yerine koydurmayacağız, bu yüzden buradayız" yazılı döviz taşıyan göstericiler, "Halk biziz" ve "Merkel istifa et" şeklinde slogan attı. Dresden Savcılığı'nın, Adolf Hitler'in saçını ve bıyığını taklit ettiği fotoğrafını bir sosyal paylaşım sitesinde yayınlaması sonucu soruşturma başlattığı PEGIDA hareketinin kurucusu Lutz Bachman, hareketten istifası sonrası ilk defa PEGIDA gösterisine katıldı ve konuşma yaptı. Fruenkirche'nin ışıklarının kapatılmasını protesto eden Bachman, "Bu kilisenin ışıkları burada toplanan insanların yardımıyla da yanıyor. PEGIDA olarak hareket edersek bizi kimse durduramaz" dedi. Tatjana Festerling de kendilerinin "Nazi" olarak suçlanmasını "paranoya" diye nitelendirerek, PEGIDA aleyhinde haber yapan basını da yalancılıkla suçladı. Türksat 4B haziranda fırlatılacak ANKARA- Türksat AŞ Genel Müdürü Ensar Gül, Türksat 4B uydusunun haziran ayında uzaya fırlatılacağını belirterek, "Türksat 4B uydusu, internet erişimi için de kullanılacak. Uydu ile hem kapasitemiz artacak hem de internet fiyatları düşecek" dedi. Gül, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Japonya'da Mitsubishi Electric (MELCO) firmasının Kamakura'daki uydu üretim merkezinde yapımı, 4 Haziran 2014'te tamamlanan Türksat 4B uydusunu en kısa zamanda fırlatmak ve işletmeye almak istediklerini belirtti. Uydunun fırlatacağı Kazakistan'ın Baykonur Uzay Üssü'ndeki proton roketinin, 16 Mayıs'ta Rusya'nın haberleşme uydusunun fırlatılması sırasında patladığını, bunun üzerine uydu fırlatma işlemlerinin durdurulduğunu ifade eden Gül, Baykonur'da 28 Eylül'de uydu fırlatma çalışmalarının yeniden başladığını kaydetti. Türksat 4B uydusunun fırlatma işlemlerinin MELCO'nun sorumluluğunda olduğunu belirten Gül, "Uydumuzun bir an önce fırlatılması ve işletmeye alınması için Rusya devleti nezdinde girişimlerimiz oldu. Girişimlerimizle uydumuz, haziran ayında fırlatılacak" dedi. Gül, haberleşme uydusunun, Baykonur Uzay Üssü'nden fırlatılmasının ardından yörüngede teslim alınacağını, uydunun Avrupa, Asya, Orta Doğu ile Türk Cumhuriyetlerini kapsayacağını söyledi. Türksat 4B uydusunun internet erişimi için de kullanılacağını bildiren Gül, "Diğer uydularımız üzerinden internet erişimi zaten sağlıyoruz. 4B uydusu ile hem kapasitemiz artacak hem de internet maliyetleri düşecek" diye konuştu. Uydu, yüksek hızlı internet hizmetinin yanı sıra televizyonların canlı yayın geçişlerinde de yoğun olarak kullanılacak. Yaklaşık 5 ton ağırlığında, 9 kilovat elektrik enerjisi gücüne sahip uydunun manevra ömrü ise 30 yıl olacak. BULMACANIN ÇÖZÜMÜ 1 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 2 3 4 5 6 7 8 9 10 13 11 Şubat 2015 Çarşamba EFSANE RÖPORTAJLAR Efsane GÜZELDERELİ [email protected] -1Efsane Güzeldereli’nin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Doğu Ergil, kendi ifadesiyle “Kimsenin kritik anlamda eleştirisel bir gözle yazmadığı bir dönemde”; ‘Terör ve Şiddetin Kökenleri’ni, ‘Kürt Sorunu’nu yazan bir isim. “Çözüm sürecinin ne olduğunu biliyor musunuz” sorusu için, “Kimse bilmiyor” diyen Ergil, “Terörist bir örgüt, sizin muhatabınız olamaz” dedi. Prof. Doğu Ergil, “Siyaset pokere benzememeli. Siyaset satranca benzemelidir ve açıkta olmalıdır” görüşünde. Türkiye'nin bir liderlik enstitüsüne ihtiyacı olduğunu belirten Ergil’in Güzeldereli’nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle… E.G: 1940 İstanbul doğumlu Prof. Dr. Doğu Ergil kimdir? Etnik kökeni nedir? Kendini nasıl tarif eder? D.E: Çok tipik bir beyaz Türk'tür. O neden ile de bir çok kişinin makbul addedeceği, kimlik tanımları fevkalade sıkışıktır. Etnik olarak Türk’tür. Müslüman’dır. Sünni’dir. Hanefi’dir. Bunlar hep önemsenen şeyler. Ama ben bunlar için hiç bir çaba sarfetmedim. İçine doğduğum kimlikler. O yüzden benim için hiç de önemli değiller. İstanbulludur. İstanbul'u isterseniz bir Doğu Roma olarak düşünün. Bir dünya merkezi. Kadın-erkek ayırımını düşündüğünüzde erkektir. Amerika'dan doktoralıdır. Aklınıza gelebilecek bütün olumlu kimlik tanımlarına sahiptir. Ama bunların kendisi için hiç bir önemi yoktur. Çünkü Doğu Ergil, bunlar nedeni ile hiç bir zaman ödüllendirilmemiştir. Çünkü bunları öne çıkarıp yapacakları için bir basamak olarak kullanmamıştır. Benim dünyanın üç ayrı ülkesinde kürsülerim oldu. Gittim. Öğretim üyeliği filan yaptım. Ama kendi ülkemde akademik olarak hiç bir zaman ödüllendirilmemişimdir. Ödüllerimi hep dışarıdan almışımdır. Niçin? Çünkü ben; Müslümanlığımı, etnik Türklüğümü, bir grubun, bir fikriyatın insanı olmayı öne çıkarıp ona ilişkin cemaatlerle ilişkim olmadığı için, etnik cemaatler ile, dini cemaatler ile, siyasi cemaatler ile. Anlatabiliyor muyum? O yüzden fikirleri, önerileri, buluşları ve yapıtları ile Türkiye'de birilerinin bir yere gelmesi mümkün olmadığı eğer iddia edilir ise, bunun en iyi örneği benim. E.G: Kişilik özellikleriniz nedir? D.E: Sürekli arayan, ararken de sadece bilgiyi, gerçeği, zevki arayan değil, bunları ararken kendisini de inşa etmeye çalışan bir insan. Hep hareket halinde. Öğrenmeye açık. Ben kendimi hep profesyonel bir öğrenci olarak görmüşümdür. Benim öğrettiklerim, yazdıklarım, öğrenmekten haz duyup, heyecan duyup, başkaları ile paylaşmak isteğimden kaynaklanmıştır. Ama birinci derecede kendimi donatmak arzusundan kaynaklıdır. Ondan sonra da doğayı tanımak. Mesela benim kaptanlık ehliyetim var ve ben dalarım. Dünyayı bir kaç kere dolaşmışımdır. E.G: Yarın da Sharm-el Sheikh'e dalmaya gidiyorsunuz. D.E: Evet. Kızıldeniz'e gidiyorum. Bilim, doğa, zevk benim hayatımı belirleyen üç ilkedir. E.G: 1995 yılında TOBB'da Başkan Danışmanlığı yaptınız ve bu dönemde bir “Doğu Raporu” hazırladınız. Bu rapor fırtınalar kopardı. Hatta öz anneniz bile size “Senden utanıyorum. Senin yüzünden sokağa çıkamıyorum” dedi. O günden bugüne uzun yıllar geçti. Sizin o gün çektiğiniz fotoğraf ile bugün örtüşen, örtüşmeyen neler oldu? E.G: Türkiye yaşadığı acıları, aşamadığı sorunları anlamak için çok az çaba sarfeden bir ülke. Çünkü çok edilgenleştirilmiş bir toplum. Hep kendi adına karar verilen, ne yapması gerektiği söylenen, tarihinin nasıl yorumlanması kendisine öğretilen bir toplum olmuş. Ben üç tane önemli konuda kitap yazdım. Kimsenin kritik anlamda eleştirisel bir gözle yazmadığı bir dönemde. Birincisi 1980'de çıkan ''Terör ve Şiddetin Kökenleri'' sosyal ve kültürel kökenli. İkincisi Kürt sorunu idi. Kan gövdeyi götürüyor. Neden olduğunu bilmiyoruz. Ülke ikiye ayrılmış. Birbirini kırıyor. Ülkenin koca ordusu, NATO'nun ikinci büyük ordusu olarak nitelendirilir, kendi ülkesinde bir savaş veriyor ve niye diye sormuyoruz. Niye sorusu ile ortaya çıkıp bunu anlamaz isek, ne istikrara kavuşabiliriz, ne ekonomik gelişmemizi sağlayabiliriz diye ben o sırada TOBB Başkanı olan Yalım Erez Bey ile görüştüm. Prof. Dr. Doğu Ergil, Efsane Güzeldereli’nin sorularını yanıtladı ‘Büyük Kürdistan’ hayaline IŞİD etkisi Uçakta karşılaştık. Randevulaştık ve bunu anlattım. ''Peki'' dedi. O da Kürt kökenlidir. Biliyorsunuz. Dile getirmez. E.G: Evet. D.E: Üniversiteye yazı yazdılar. Beni Başkanlık Danışmanı olarak görevlendirdiler. Bu özel araştırma için. İlk defa Türkiye, Kürtler ne düşünüyorlar?, Devlet ile olan ilişkileri ne?, Örgüt ile olan ilişkileri ne?, Kendilerini nasıl ?, Bu sorunu aşmak için kendi önerileri ne? yi Türkiye gerçeğin içinden öğrendi. Yani birileri yorumlamadan öğrendi. Bir tabu kırıldı. O raporun en önemli yanı, Türkiye'de Kürt sorunu tartışılır hale geldi. Tabu olmaktan çıktı. Ne değişti? İşte o günden beri tartışıyoruz. Çözebilmiş değiliz. E.G: Çözüm sürecinin ne olduğunu biliyor musunuz? D.E: Kimse bilmiyor. Kürtler de bilmiyor üstelik. Hükümet göğsüne yakın tuttuğu kartlarını, bir poker oyuncusu gibi. Hangi kartı ne zaman atacağına kendisi karar veriyor. E.G: İyi bir poker oyuncusu mu sizce, hükümet? D.E: Bilmiyorum. E.G: Nasıl bilmezsiniz? D.E: Yani şöyle bilmiyorum. Kartları bile tanımam, biliyor musunuz? Ben hayatımda basketbol oynamak, kitap okumak ve çapkınlık yapmaktan öteye gençliğimi israf etmedim. O yüzden kahve kültürüm yoktur mesela. Pokeri de bilmem. (gülüşmeler) E.G: Siyasi alandaki poker oyunculuğunu kastettiğimi anladınız. Yani nasıl buluyorsunuz, hükümetin çözüm sürecindeki yaklaşımlarını? D.E: Siyaset pokere benzememeli. Siyaset satranca benzemelidir ve açıkta olmalıdır. Poker bir kumardır. Satranç kumar değildir. Zeka oyunudur. Açık olması lazım. Kuralları belli olması lazım ve sonunda beklenen iki tarafın da sonucu kabul edebileceği ve tatmin olacağı bir son ile neticelenmelidir. Çünkü sözünü ettiğimiz şey bir barış projesidir ve bu barış projesinin de bir tarafın diğerini tepelemesi ve sindirmesi değil, onunla uzlaşması ve bir ortak gelecek olması üzerine inşa edilmelidir. O neden ile poker siyasi sorunların çözümlenmesi için iyi bir yaklaşım değildir. İyi bir oyun değildir. E.G: O zaman hükümetin yaklaşımını beğenmiyorsunuz. D.E: Şimdi bakın, hükümetin yaklaşımını şöyle hatalı buluyorum. Daha Kürt sorununun bir tanımı yok. Cumhurbaşkanı, Başbakan iken diyordu ki; Kürt sorunu yoktur. Kürt vatandaşların sorunu vardır. Bir kere bu, meselenin tam olarak anlaşılmadığını gösteriyor. İkinci olarak, son çıkan kanunda da, terörle mücadele başlığı, tabi ulusal bütünlüğü pekiştirme türünde bir ifade ile devam ediyor. Terörle mücadele diye bakarsanız bunu bir güvenlik meselesi olarak algılarsınız. Karşıda asi bir suçlu grup vardır. Bunu bastırırsınız ve sorun da ortadan kalkar. Yani sorunluyu yok ederek sorunu yok edersiniz. Ama bu işi bir asayiş sorunu değil, bir demokrasi, eksikli bir siyaset, bir insan hakları sorunu olarak görürseniz yöntemi çok farklıdır. O zaman da hem sizin yaklaşımınız, hem de muhatabınız şimdikinden olduğundan çok farklı olacaktır. E.G: Güneydoğu' da yaşanan olayları nasıl değerlendiriyorsunuz? Gösteriler, kamu mallarının zarar görmesi, ordunun operasyon yapmak istemesi ama müsaade edilmemesi, MGK'da iç ayaklanma bekliyoruz şeklinde konuşulması, Mayıs ayına kadar eğer operasyon yapmazsak, yaşanacak bir iç ayaklanmayı bastıramayız diye konuşulması v.s. D.E: Doğru. Şimdi bakın bütün bunlar bu yanlış yaklaşımdan kaynaklanıyor. Niçin? Siz buna bir demokrasi, insan hakları, siyasi katılımın çapını büyütmek olarak bakmayıp da asayiş diye bakarsanız o zaman orduyu, polisi sürerseniz, suçlu diye gördüğünün insanları içeri atarsınız veya yok eder- siniz. Ama siz, ben buna bir demokrasi meselesi olarak bakıyorum derseniz, o zaman siyasi standartlarınızı, hukuki standartlarınızı yükseltirsiniz. Şimdi hem onu yapmayıp, hem de bunu yapmıyorsanız, yani asayiş deyip asayişin gereklerini yapmazsanız, bu endişelere yol açarsınız. Bu bir demokrasi meselesi deyip de, demokrasiyi sürekli olarak sınırlandırmak, otoriter bir merkeziyetçiliği kurmaya kalkarsanız, o zaman karşınıza siz muhatap olarak halkınızı değil, terörist dediğiniz örgütü alırsınız. Şimdi bu o kadar hatalı bir şey ki. Terörist bir örgüt, sizin muhatabınız olamaz. Demokratikleşme, insan hakları hukukunu geliştirmek için olamaz. Anlatabiliyor muyum? Ne için olur? Silahları bırakmak için müzakere olur. Şimdi maalesef artık bütün bu tanımlamalar önemini kaybetti. Silahlar dursuna indirgendi. Kürt meselesi, silahlar dursun meselesi değildir. E.G: Yeterli görmüyorsunuz bu kadarını? D.E: Değildir. Çünkü Kürt meselesi, artık bir Kürt meselesi olmaktan çıkmış, tamamı ile bir Ortadoğu meselesi olmuştur ve Kürtler şu anda varlıklarını korumak, özgürlüklerini elde etmek, kendilerini yönetmek için verdikleri mücadelede, bütün Ortadoğu sahnesinde silah filan bırakamazlar. Türkiye'de de bırakamazlar. Olsa olsa sadece Türkiye'de yapılan barış anlaşması ile duvara asarlar ve gerekmediği için kullanmazlar. Ama dışarıda gerektiği için Kürtler silahları bırakamazlar. Bırakmayacaklardır. E.G: Sizce Öcalan serbest bırakılmalı mı? D.E: Bu soru o kadar duygusal bir soru ki. Kürt sorunu çözülmeden, PKK silahları bırakmadan, PKK ile Türkiye güvenlik güçleri arasında ölümlü olaylar sonlanmadan, Türkiye'de kimse Öcalan'ın dışarı çıkmasını istemez. O yüzden bu soru, bu meselenin çözümünün önünü tıkayacak bir duygusal tapadır. O yüzden böyle bir soruyu sormamak lazım. Çıkacak mı? PKK affa uğrayacak mı? Her şey çözüldükten sonra, bütün eski acılar dindikten sonra her şey olabilir. Ama ondan önce böyle bir soru sorulur ise bu sorun çözülmez. O aynen şuna benziyor. Mesela ''1915'de Ermenilere ne oldu?'' sorusu sadece sorulsa, bunlar için insanlar otururlar. Biraz inceleme yaparlar. Kafa yorarlar filan. Ama ''Ermenilere toprak verecek miyiz?'' sorusu ile başlarsanız, bu sorunu derhal insanlar unutup sorgulamamaya başlarlar. Biz bazı konularda yanlış sorular ile başlıyoruz. E.G: Özerkliğin Türkiye'ye uygun olduğunu düşünüyor musunuz? D.E: Demokrasinin özü özerkliktir. Ne demek istiyorum. Kuvvetler ayrılığı diyoruz biz. Kuvvetler birbirinden ayrı olamaz. Özerk olabilir. Her birinin kendine özgü bir işlevsel alanı vardır. Yasama, yürütme, yargı ve bunlar birbirinden özerk çalışırlar. Ama aynı toplumun, aynı devletin hizmetinde çalışırlar. O yüzden bunlar ayrı, bağımsız değil birbirinden, birbirleri ile bağlı, bağımlı değil, özerktirler. Demokrasinin özü özerkliktir. Siz kendi eşinizden özerk olmazsanız, eşinizin kölesi olursunuz. Özerklik özgürlüklerin, demokrasinin özüdür. Mesela belediyeler, hükümetler ile bağlıdır ama özerktirler ve birbirinden özerktirler. Yoksa birbirlerinin işlerine karışırlar. Özerkliği nasıl anlamak lazım? Bir ulusal devlet çapında baktığınızda iki türlü özerklik vardır. Bir egemenliğin devri. O zaman siz özerkliği nerdeyse bağımsız bir birim olarak kurgularsınız. Bir de yetki devri vardır. Yani ana yetkiler merkezdedir, ulusal devlettedir. Yetkilerini daha iyi yönetilsin diye yerel toplulukların bir kısmını ona devreder. Buna da yerel özerklik diyoruz. E.G: Yerel özerkliği mi Türkiye için uygun buluyorsunuz? D.E: Her yer için, bütün ülkeler için uygun görüyorum. Batı böyledir zaten. Batıda demokrasinin bu kadar gelişmesi, yerele ve hatta bireye kadar inmesinin sırrı demeyeyim ama gerekçesi budur. Türkiye'de herşey çok merkezi olduğu için, Türkiye otoriter bir ülkedir maalesef ve bundan da kurtulmak mümkündür bu tür bir özerklik anlayışı ile. Yalnız özerkliği etnik, dinsel veya bir kültür kümesini kendisi için çizdiği bir etki alanı olarak görmemek lazım. Bu yerel toplulukların kendi ihtiyaçlarını giderebilmeleri için daha serbest hale gelebilecekleri bir yetki kullanma alanı olarak düşünmek lazım. E.G: İsviçre'deki kanton modeli böyle değil mi? D.E: Evet. Tarif ettiğim şekildedir. E.G: Kobani'nin IŞİD'in kontrolünden çıkması, Büyük Kürdistan hayalini diri mi tutuyor? D.E: Resmi Türkiye maalesef Kobani'yi bir insanlık meselesi, iki Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir mesele olarak görmekte büyük bir zaafiyet gösterdi. Hani en yüksek ağızdan denmişti ya, ''Kobani'nin Diyarbakır ile ne ilgisi var''. İlgisi olupolmadığı 6 ile 12 Ekim tarihlerinde görüldü. 46 kişi öldü. Çok sayıda kişi yaralandı. Büyük tahribatlar filan. Olmaz olur mu? Var tabi. Bir de şu var. Sizin sınırınızın dibinde bir katliam tehlikesi belirmiş ve siz dizmişsiniz tanklarınızı seyrediyorsunuz. Bu son derece vahim bir hata idi ve bunu Türkiye'de yürümekte olan Kürt barışı müzakereleri sırasında yaptığınızda, bir samimiyetinizi ve inandırıcılığınızı yitiriyorsunuz, iki muhatap olarak, hatalı olduğunu söylemiştim PKK'yı almışsınız, ama keşke olmasaydı böyle bir şey tavrı ile PKK'nın ve bağlı kuruluşların orada yenilmesini istiyorsunuz ve siz PKK'ya karşı elinizi kuvvetlendirebilmek için, orada şamar yemesini ve yıkılmasını arzu ettiğinizi çok net gösteriyorsunuz. Şimdi burada bu ilke içinde süren barış görüşmelerinin inandırıcılığını büyük ölçüde yok eden bir şey. E.G: ''Muhatap olarak PKK alınmamalıydı'' diyorsunuz. Kim alınmalıydı size göre? D.E: Kürt halkı. Siz eğer bu işi bir demokrasi, bir insan hakları meselesi olarak görüyorsanız, sizin muhatabınız halkınızdır. Şu veya bu silahlı örgüt değildir. O yüzden sorunu bir demokrasi meselesi olarak görmediğinizin de itirafıdır. O yüzden bu yanlış düğmeyi iliklemek gibi bir şey. Ondan sonra hep yanlış ilikliyorsunuz ceketinizi ve Kürtler şanlı bir direniş ile Kobani'yi savunur iken, dört küsur ay savundular, biliyorsunuz, Ortadoğu coğrafyasının bütün Kürt topluluklarından insanlarından geldi oraya ve Türkiye'nin ödünü koparan Pankürdist, yani Büyük Kürdistan hayalini Türkiye yaptığı hata ile kendi eli ile besledi. E.G: Diyarbakır'dan, Tebriz'e bir Kürt Devleti kurulacağını konuşanlar da var. Siz bunu olası görüyor musunuz? D.E: Hayır. Şu an için değil. E.G: Peki ya ileride? D.E: Ne kadar ileride tabi. İleride dediğiniz 50 sene sonra nasıl bir Türkiye olacağını da biz söyleyemeyiz. Siz bundan 10-15 sene önce siyasi İslam’ın Türkiye'de bu kadar etkili olacağını düşünebilir miydiniz? Düşünemezdiniz. E.G: Çözüm süreci önümüzdeki günlerde Türkiye'de milliyetçi akımların yükselmesine sebep olacak mı? D.E: Her zaman olur. Niçin? Bakın açılım sürecini siz etnik milli yani farklı bir etnik milliyetçiliği temsil eden grubu muhatap olarak yaparsanız karşı etnik milliyetçilik de direnir. O yüzden sizin bunu bir demokrasi, ortak haklar ve özgürlükler meselesi olarak görmeniz lazım. Ama Kürt milliyetçilerine taviz veriyor gibi davranırsanız, tabi Türk milliyetçileri buna karşı çıkacaktır. E.G: Ankara Üniversitesi DTCF Sosyoloji Bölümü'nü bitirdikten sonra Oklahama Üniversitesi'nde sosyoloji ve sosyal psikoloji masterı yaptınız. Newyork States Üniversitesi'nde siyaset, sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi, politika alanlarında doktora yaptınız. Tüm bunların ışığında, ülkemizde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerden, özellikle de çözüm sürecinden ötürü Türk insanının sosyal psikolojisini nasıl buluyorsunuz? D.E: Türkiye'de hep gençliğin, o günkü siyasal konjonktüre ve konjonktüre hakim olan zihniyete göre yetişti- rilmek gibi bir sorunu olmuştur. Türkiye bu sorunu aşamamıştır. En önce Kemalist gençlik yetiştirilmek istenmiştir. Ondan sonra milliyetçi gençlik yetiştirilmek istenmiştir. Şimdi de dindar gençlik yetiştirilmek istenmiştir. Çağdaş bir gençlik yetiştirelim kaygısı maalesef güdülmemiştir. O yüzden de biz dünyayı anlayan, dünya ile bütünleşmek isteyen, bu bütünleşme çabasında dünyada ulaşılmış yüksek standartlara ulaşmak, sormak, sorgulamak, öğrenmek, yaratıcı olmak, yenilikçi olmak gibi nitelikler ile donatmak gençliğimizi, eğitim sistemimizin bir kaygısı olmamıştır maalesef. Böyle olduğu için de dünya üniversiteleri içinde ilk 200'e bir üniversite sokamamışızdır. Bilimsel üretimimiz son derece düşüktür ve teknoloji üretmeyen bir ülke durumundayız. İhraç ürünlerimiz arasında yüksek teknolojiyi içeren ürün oranı nedir, biliyor musunuz? Yüzde 2. Bu nitelikteki insanlar için yükselme, yaratıcılık, buluş, eser verme ve dünya çapında bir şeyler yapmadan çok, iktidara yanaşma, şu veya bu grubun üyesi olma gibi yan başarı yolları aramıştır. Bu liyakatten yani layık olmaktan çok sadık olmak gibi bir sonuç doğurmuştur. Türkiye'nin en büyük sorunu budur. Bu da baş eğen, yandaş olan, yandaşın korunduğu ve ödüllendirildiği bir niteliksiz kitle yaratmıştır. Türkiye'nin en büyük sorunu nitelik eksikliğidir ve başarıyı, yaratıcılığı, donanımı ödüllendirmeyen bir düzenin gelmiş karabasan gibi Türkiye'ye yerleşmiş olmasıdır. E.G: Türkiye'nin bir liderlik enstitüsüne ihtiyacı var mıdır? D.E: Tabii ki var. Ama lider dediğiniz kişi sadece üstün nitelikleri olan değildir. Kendisine bu nitelikleri gerçekleştireceği fırsatların sunulabileceği bir düzeni de gerektirir. Şimdi bakın benim 41 tane kitabım var. Ama insanlar beni kitaplarımdan çok televizyon programlarımdan tanıyorlar. Altı aydır ben televizyonlara çağrılmıyorum. Şimdi bu normal bir şey mi? Niçin? Çünkü herhalde bir liste gene, aynı askeri darbe sonrasında da olurdu bunlar. Bir listeler dolaşıyor ve söyleniyor, şunlar çıkmayacaklar diye. Niye? Çünkü herhalde etkili olabileceğim fikirleri ile işte kim egemen ise medyaya, siyasete. Onun fikirlerine uymayan şeyler söyleyebileceği endişesi taşıyorlar. Buradan rekabetin olmadığı yerde, fikir farklılıklarının, o farkları insanların değerlendirebileceği bir karşılaşmanın olmadığı yerde bir ilerleme olmaz. E.G: Soruyu yineliyorum. Yaşanan ekonomik ve siyasal gelişmelerden ötürü Türk insanının sosyal psikolojisi ne halde? D.E: Maalesef Türkiye'deki insanlar hep devletten bir şeyler beklemek, kendileri başarmak alışkanlığına sahip olmadıkları için devletten bir şeyler beklemek gibi bir edilgenlik içindeler Türkiye'de. Ana psikolojik eğilimi bu, edilgenlik, beklemek. O yüzden hep kurtarıcı beklerler Türkler. Ama kurtuluşu formüle etmek gibi bir alışkanlıkları yoktur ve hatta bu konuda engellenmişlerdir. Dikkat edin! Yasalarımız hep fikir söylemek, alternatif sunmak, protestosunu dile getirmek isteyenleri bastırmaya dayalıdır. İnisiyatif, özgürlük ve eleştiri Türk siyasal ve sosyal psikolojisinin en büyük eksiklikleridir. YARIN: AK PARTİ YİNE KAZANIR MI HDP BARAJI AŞABİLECEK Mİ? 14 TURİZM 11 Şubat 2015 Çarşamba Alemdar Gemisi'ne ziyaretçi akını Erciyes, tatilcilerin gözdesi oldu ISSN 1308-7622 KAYSERİ - Türkiye'nin önemli kayak merkezlerinden Erciyes Dağı'nı, yarı yıl tatilinde yaklaşık 500 bin kişi ziyaret etti. Kayseri Büyükşehir Belediyesi Erciyes AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Murat Cahid Cıngı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Erciyes Kayak Merkezi'ne gösterilen ilginin her geçen yıl giderek arttığını, bunun da kendilerini sevindirdiğini söyledi. Erciyes'in tarihinin en kalabalık sezonlarından birini geçirdiğini ifade eden Cıngı, "Sömestir tatili boyunca hafta içi ve hafta sonu, dağdaki otellerimizin tamamı yüzde 100 doldu. Türkiye'nin her yerinden olduğu gibi yurtdışından da çok sayıda ülkeden ziyaretçiyi misafir ettik. Sadece 15 günlük sürede 500 bine yakın kişi hem kayak hem de piknik yapmak için Erciyes'e akın etti. Rekor düzeyde ziyaretçi yoğunluğumuz oldu" diye konuştu. Pistlerin tamamının tatil boyunca açık kaldığını ve zaman zaman etkili olan tipinin dahi kayakseverlere engel olamadığını belirten Cıngı, pistlerin günün her saati dolup taştığını vurguladı. Hafta sonları sadece telesiyej turnikelerinden 30 bine yakın kayakçının geçiş yaptığını bildiren Cıngı, şunları kaydetti: "Turnikeler haricinde çok sayıda kişi de kızak ve snowbord pistlerini kullandı. Aylar öncesinden otel rezervasyonlarını yaptıran ziyaretçilerimiz, Erciyes'te kayağa doydu. Hafta içi ve hafta sonunda otoparklarımızda araç koyacak yer dahi yoktu. Türkiye'nin yönetilen tek dağı olan Erciyes'e bu kadar ilgi gösterilmesi doğru işler yaptığımızı gösteriyor, bu da bizi mutlu ediyor." Cıngı, Erciyes'in Türkiye'nin en kaliteli, en ucuz ve aynı zamanda en güvenli kayak merkezi olduğunu, bu durumun insanların özel tercih nedeni olduğunu dile getirdi. Erciyes'teki imkanlardan düşük gelirli insanların da yararlanabildiğine işaret eden Cıngı, şöyle devam etti: "Türkiye'deki diğer birçok kayak merkezinde güvenlik sıkıntıları nedeniyle zaman zaman kazalar yaşanabiliyor. Erciyes'te bu zamana kadar çok şükür büyük çaplı hiçbir kaza yaşanmadı. Ayrıca sömestir tatili boyunca da bir tek vatandaşımızın burnu bile kanamadı. Bundan dolayı da özellikle aileler, çocuklarıyla Erciyes'e geliyor. Kayağa yeni başlamış çocuklar ve yetişkinler, acemi pistinde kendilerini geliştirdikten sonra normal pistlere çıkıyor. Kayak, kızak, snowbord pistlerimiz ve yayaların yürüyüş alanları birbirinden tamamen ayrılmış durumda ve gerek fileleme gerekse pist güvenlik ekiplerimizle üst düzey koruma sağlıyoruz. Uluslararası standartlarda birbirine bağlantılı, uzunluğu 102 kilometreyi bulan farklı zorluk derecelerine sahip pistlerimiz var. Erciyes'te kayak yapan insanlar karın zevkini doyasıya çıkarabiliyor. Tüm bunlar, Erciyes'in özel tercih nedeni olmasını sağlıyor." (AA) Yıl: 45 Sayı: 15092 11 Şubat 2015 Çarşamba GÜNLÜK SİYASİ GAZETE Yayın Sahibi Grup Birikim Matbaacılık Yayıncılık Bilişim Medya Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Yayın Yönetmeni Ahmet TEKEŞ Haber Koordinatörü Dursun ERKILIÇ Yazı İşleri Müdürü Şebnem ÜNAL Sayfa Editörü Abdülmecit KOYUNSAĞAN İstihbarat Şefi Ayşegül BALDEMİR Muhabir - İnternet Editörü Alparslan OĞUZ Haber Merkezi Şenol Günüç, Emine Özcan, Kenan Ergen, Hakkı Murat Söbütay, Burcu Kerim, Ayşenur Gürer, Mihriban Demirel, Tülay Canpolat, Zeynep Efsane Güzeldereli İdari Merkez Yeni Batı Mah. 2412 Sok. No: 12 Batıkent - Yenimahalle / ANKARA Tel: 0312 397 49 79 - [email protected] Yayın Sahibi Temsilcisi: Yiğit YİĞİT Basıldığı Yer: Dorukkaya Mat. Yay. Rek. Mağ. Enerji ve İnş. A.Ş. - İstanbul Yolu 6. km Macun Mh. 3. Cd. No: 2/1 Yenimahalle/ANKARA Tel: 397 11 97 Dağıtım: AK Dağıtım Abdulgani AKDAĞ Çağlayan Mah. Tıp Fakültesi Caddesi No: 258/11 Mamak/ANKARA Tel: 0312 368 04 09 Yayın Türü: Yerel - Süreli (Pazar hariç) Resmi ilanlarımızı internet sitemizden de görebilirsiniz. www.yedigungazetesi.com.tr Sözleşmesiz yazarlara ücret ödenmez YediGün Basın Meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir ZONGULDAK - Danimarka'da 1898'de 49,475 metre uzunluğunda ve 7,95 metre genişliğinde kurtarma gemisi olarak inşa edilen Alemdar, Kurtuluş Savaşı'nda müttefik kuvvetlerin himayesinden kaçırılarak milli mücadele dönemindeki hizmetlerinin ardından 1982'de sökülerek tarih sahnesinden çekildi. Kurtuluş Savaşı'nın "tek deniz çatışmasının kahramanı" Alemdar Gemisi'nin, orduya gerekli silah ve cephaneyi Rusya'dan Trabzon ve İnebolu'ya deniz yoluyla taşıyarak bulunduğu önemli hizmetlerin anlatılması ve destansı öyküsünün yeniden yaşatılması için çalışma başlatıldı. Geminin inşasının gerçekleştirilmesine yönelik kurulan Gazi Alemdar Gemisi Yaptırma ve Yaşatma Derneği önderliğinde ilçedeki 4 tersanede orijinaliyle aynı ölçülerde inşa edilen Alemdar, 2008'de müze gemiye dönüştürüldü, müzeyi geçen yıl 150 bin kişi ziyaret etti. 111 binlik ilçe merkezi nüfusundan daha faza ziyaretçi ağırlayan Alemdar Gemisi, geçmişte denizlerde gösterdiği kahramanlığı turizme hizmet ederek sürdürdü. Ereğli sahiline konuşlandırılan geminin sorumlusu Baki Kara, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin çok sayıda ilinin yanı sıra ABD, Almanya, Çin, Japonya, Rusya, Belçika, Yunanistan, Bulgaristan'ın da aralarında yer aldığı dünyanın birçok ülkesinden turistlerin müzeyi gezdiğini söyledi. Her yıl ziyaretçi sayısında artış yaşanmasının kendilerini mutlu ettiğini belirten Kara, "Hafta sonu ve tatil günlerinde ziyaretçi oranında büyük artış yaşanıyor. Müze gemisi bölgemizin en önemli turizm unsurlarından biri arasında yer almaktadır" diye konuştu. Gazi Alemdar Gemisi Yaptırma ve Yaşatma Derneği kayıtlarından derlenen bilgiye göre, 1898'de Danimarka'da kurtarma gemisi olarak inşa edilen Alemdar, Marmara Denizi ve boğaz çevresinde Osmanlı'da kurtarma hizmetleri yapıyordu. Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı donanmasının çürümeye terk edilmesinin ardından muharebe gücü olmayan gemiler arasında yer aldığından kurtarma seferleri yapmasına izin verilen Alemdar'ı milli mücadelenin içine çekebilmek için boğazdan kaçış planı hazırlandı. (AA) Ayder Yaylasında kayak keyfi RİZE - Doğu Karadeniz'in önemli turizm merkezlerinden biri olan Rize'deki Ayder Yaylası'nda aileler, yarıyıl tatilinin son gününde kayak yapmanın keyfini çıkardı. Çamlıhemşin ilçesinde bulunan yaylaya gelen aileler, soğuk havaya rağmen yaylada hoşça vakit geçirdi. Kartopu oynayıp kardan adam yapan çocuklar, yarıyıl tatilinin son gününde doyasıya eğlendi. Kayak yapan vatandaşlardan bazıları, ufak kazalar atlattı. Bazı vatandaşlar, karın üzerinde horon oynadı. Ayder Turizm Derneği Başkanı Ömer Altun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Bu yıl önceki yıllara göre daha az kar yağdı ama yayla yine de ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor. Ayder'e gelen ziyaretçilerin daha fazla konaklaması için aktivite olması gerekiyor. Bu anlamda yapılması planlanan ve uzun zamandır gündemde olan Ayder Kayak Merkezinin bir an önce yapılması gerekiyor" dedi. Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde milli mücadele döneminde üstün yararlılıklar gösteren, 1982'de hurdaya ayrıldıktan sonra aynı ölçülerle benzeri yapılarak müzeye dönüştürülen Gazi Alemdar Gemisi'ni geçen yıl 150 bin kişi gezdi. "Şampiyonluk yolunda iyi gidiyoruz" 11 Şubat 2015 Çarşamba İSTANBUL - Beşiktaş Kulübü Futbol A Takımından Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Mete Vardar, Spor Toto Süper Lig'de Çaykur Rizespor'u 2-1 yenerek şampiyonluk yolunda iyi gittiklerini söyledi. Vardar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, iyi yolda olduklarını belirterek, "Sezon başından beri iyi takım oluşturduğumuzu söylüyoruz. Kalitenin yanında arkadaşlığın en yüksek noktada olduğu iyi bir ekip oluşturduk" dedi. Ligde 44 puanla lider durumda bulundukla- rını hatırlatan Mete Vardar, şöyle konuştu: "Daha çok maçımız var. 15 maç oynayacağız. Lig, Avrupa ve kupa olmak üzere üç kulvarda iyi gidiyoruz. Bazı konuşmaları yapmak erken ama önümüze hedef koyduk. Şampiyonluk sadece kelimelerle olmuyor. Bazı şeylerden feda etmek gerekiyor. Çok çalışman lazım. Arkadaşlık ortamının yükselerek devam etmesi gerekiyor. Herkes hedef için seferber olmuş durumda. Şampiyonluk yolunda iyi gidiyoruz.” Spor Toto Süper Lig ekiplerinden Medicana Sivasspor, Brezilyalı teknik adam Roberto Carlos yönetiminde 14 haftada topladığı 10 puana yeni teknik direktörü Sergen Yalçın döneminde 5 haftada ulaştı. Cardozo, deplasmanlarda suskun kaldı SİVAS - Carlos yönetiminde bu sezon 14 lig maçına çıkan kırmızı-beyazlı ekip, bu maçlarda 2 galibiyet, 4 beraberlik ve 8 mağlubiyetle 10 puan topladı. Bu periyotta, Gençlerbirliği'ni 1-0 ve Balıkesirspor'u 3-1 yenen Carlos'un ekibi, Akhisar Belediyespor (2-2), Torku Konyaspor (0-0), Eskişehirspor (1-1) ve Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor (1-1) ile berabere kalıp, Gaziantepspor ve Galatasaray'a 2-1, Beşiktaş'a 32, Çaykur Rizespor'a 1-0, Bursaspor'a 3-0, Mersin İdmanyurdu'na ve İstanbul Başakşehir'e 2-0, Fenerbahçe'ye 4-1 mağlup oldu. Ligdeki bu 14 maçtada rakip fileleri 13 kez havalandıran ve kalesinde 24 gol gören Sivas temsilcisi, bu sezon Carlos döneminde Ziraat Türkiye Kupası A Grubu'nda ise Gaziantepspor'a 2-1 ve Tuzlaspor'a 3-1 yenildi. Ligin 14. haftasındaki İstanbul Başakşehir mağlubiyetinin ardından Roberto Carlos ile yolları ayrılan Yiğidolar, yeni teknik direktörü Sergen Yalçın yönetiminde ligde ve kupada aldığı başarılı sonuçlarla taraftarını gelecek haftalar öncesinde umutlandırdı. Yalçın yönetimindeki 5 lig maçında Gaziantepspor'u 3-1, Kardemir Karabükspor ve Akhisar Belediyespor'u 2-0 mağlup eden, Kasımpaşa ile 0-0 berabere kalıp, Trabzonspor'a 3-1 yenilen kırmızıbeyazlı ekip, Carlos dönemindeki ilk 14 maçta toplanan puan sayısına (10 puan) 5 haftada ulaştı. Medicana Sivasspor, Yalçın yönetiminde bu 5 lig maçında rakip fileleri 8 kez havalandırdı, kalesinde ise 4 gol gördü. (AA) TRABZON - Trabzonspor'un sezon başında Portekiz'in Benfica takımından kadrosuna dahil ettiği Oscar Cardozo, iç saha maçlarındaki başarılı grafiğini deplasmanlarda gösteremedi. Spor Toto Süper Lig'de İstanbul'da Fenerbahçe ile 0-0 berabere kalan bordomavili takımda Paraguaylı futbolcu dış saha maçlarında takıma katkı sağlayamadı. Spor Toto Süper Lig, Ziraat Türkiye Kupası ve UEFA Avrupa Ligi olmak üzere 15 gole imza atan Cardozo, bu gollerin 13'ünü Hüseyin Avni Aker Stadı'nda 2'sini deplasmanlarda kaydetti. Bordo-mavili futbolcu, Trabzon'da oynanan Gençlerbirliği maçında 3, Torku Konyaspor ve Medicana Sivasspor maçlarında ikişer, Gaziantepspor, Mersin İdmanyurdu, Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor ve UEFA Avrupa Ligi'nde iç sahadaki Rostov maçında birer kez rakip fileleri havalandırdı, Ziraat Türkiye Kupası'ndaki Manisaspor maçında da 2 gol kaydetti. Cardozo, deplasmanda ise İstanbul Başakşehir ve Balıkerispor maçlarında olmak üzere 2 gol attı. Trabzonspor, Oscar Cardozo'nun gol attığı iç saha maçlarında 5 galibiyet, 1 beraberlik alarak mağlubiyet görmedi. Karadeniz ekibi, yıldız oyuncunun gol attığı Gaziantepspor maçından beraberlikle, Mersin İdmanyurdu, Torku Konyaspor, Gençlerbirliği, Medicana Sivasspor ve Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor maçlarından da galibiyetle ayrılarak 16 puan elde etti. (AA) Kasımpaşa'nın “kalesi” düştü İSTANBUL - Spor Toto Süper Lig'de dün Mersin İdmanyurdu karşısında 6-2'lik skorla farklı bir yenilgi alan Kasımpaşa, bu sezon 19 haftada kalesinde gördüğü 38 golle, son iki sezondaki performansının çok uzağında kaldı. Son iki sezonu 6. sırada bitirerek tarihinin en başarılı sonuçlarını alan lacivert-beyazlılar, özellikle kalesinde gördüğü gollerle çok kötü bir dönem geçiriyor. Yeni bir yapılanmayla 2012-2013 sezonunda tekrar yükseldiği Süper Lig'de kalesini İsveç Milli Takımı'nın uluslararası tecrübeye sahip ismi Andreas Isaksson'a teslim eden Kasımpaşa, bunun meyvelerini ilk sezonunda aldı. Süper Lig 2012-2013 sezonunu 35, 2013-2014 sezonunu da 39 gol yiyerek bitiren lacivert-beyazlılar, ligin kalesine en az gol gören ekiplerinden biri olmuştu. Sezon başında takımdan ayrılan Yalçın Ayhan'ın dışında savunma hattını koruyan lacivert-beyazlıların, bu sezon ise ilk 19 haftada fileleri 38 kez havalandı. Şu an ligin en fazla gol yiyen ekibi olan Kasımpaşa, özellikle deplasmanlarda farklı yenilgiler alarak dikkati çekti. Deplasmanda oynadığı 9 maçta kalesinde 26 gol gören Kasımpaşa, dış sahada 14 kez de gol atma başarısı gösterdi. Kasımpaşa'nın deplasmanda oynadığı son 4 maçta, adeta gol yağmuru yaşandı. Bu sezon dış sahada sadece bir galibiyet alabilen lacivert-beyazlıların, son 4 deplasman maçında fileler 29 kez havalandı. Bu gollerin 18'ini kalesinde gören Kasımpaşa, 11'ini ise rakip filelere atmayı başardı. Kasımpaşa'nın son 4 deplasman maçında aldığı skorlar şöyle: Bursaspor-Kasımpaşa: 5-1 Balıkesirspor-Kasımpaşa: 5-3 Kayseri Ersiyesspor-Kasımpaşa: 2-5 Mersin İdmanyurdu-Kasımpaşa: 6-2 Lacivert-beyazlılar, Mersin deplasmanında aldığı yenilgiyle, 11. sezonunu geçirdiği Süper Lig'de dış sahada ilk kez 6 gol yedi. (AA) Gaziantepspor hedef büyüttü GAZİANTEP - Spor Toto Süper Lig'de son 4 haftada 9 puan toplayan Gaziantepspor, puan cetvelinde üst sıraları hedefliyor. AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, ilk yarının son maçında Eskişehirspor'u deplasmanda 3-1 yenerek moral bulan kırmızı-siyahlılar, ligin ikinci yarısında taraftarını sevindiriyor. İkinci devreye Balıkesirspor galibiyetiyle başlayan, ardından Medicana Sivasspor'a 3-1 mağlup olan Gaziantepspor, son olarak Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor'u deplasmanda 1-0 yendi. Puan cetvelinde kendine 7. sırada yer bulan kırmızı-siyahlı ekipte hedefler büyütüldü ve Avrupa kupalarına katılma hesapları yapılmaya başlandı. Teknik direktör Okan Buruk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dün Kayseri'de, birbirine yakın puanı olan iki takımın karşı karşıya geldiğini söyledi. Ligin ikinci yarısının daha heyecanlı geçeceğini anlatan Buruk, "Kayseri'den 3 puan aldığımız için mutluyuz, bu galibiyet bizi artık üst sıraları düşünme hedefine itecektir. O yüzden oyuncularımızla konuşup bazı konularda daha dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatacağız. Zorlu haftalar ve maçlar bizi bekliyor ama bunların altından kalkacak gücümüz var" diye konuştu. 11 Şubat 2015 Çarşamba El emeği “Ağasar elbiseleri” Şalpazarı ilçesinde yaşayan kadınların günlük hayatta giydikleri ve Çepni kültürünün devamı niteliğindeki "Ağasar elbiseleri", Trabzon'daki tarihi Alacahan'da açılan kurslarla yeniden üretiliyor. TRABZON - MELTEM YILMAZ - El emeği olan ve daha çok halk oyunlarında kullanılan kıyafetleri andıran "Ağasar elbiseleri", kendine has tasarımı ve renkleriyle ilgi çekiyor. Tarihi Alacahan'daki atölyesinde "Ağasar Elbisesi" diken Trabzon Kız Teknik Olgunlaşma Enstitüsü Usta Öğreticisi Katibe Özata, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşık 23 yıldır bu elbiseleri diktiğini belirterek, bu yöresel kıyafetlerin oldukça ilgi gördüğünü söyledi. Özata, kente gelen yerli ve yabancı turistlerin Trabzon Kız Teknik Olgunlaşma Enstitüsü Usta Öğreticisi Katibe Özata, yaklaşık 23 yıldır bu elbiseleri diktiğini belirterek, bu yöresel kıyafetlerin oldukça ilgi gördüğünü söyledi. "Ağasar elbiseleri", kendine has tasarımı ve renkleriyle ilgi çekiyor Karadeniz'in yöresel kültürüne önem verdiğini dile getirerek, "Atölyemizde el emeğimizle ürettiğimiz yöresel elbiselerimiz de bu kültürün bir parçasıdır. Yöre halkımız geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu elbiseleri kullanıyor. Ağasar elbisesi yeleği, şalvarı, kaytanı, çorabı ve yazmasıyla bir bütündür" dedi. Yerli ve yabancı turistlerin "Ağasar Elbisesi"ne yoğun ilgi gösterdiğini vurgulayan Özata, şunları kaydetti: "Kültürümüzün dünyaya tanıtılmasını istiyoruz ve o nedenle de tarihi Alacahan'da üretim ve satış yapabileceğimiz bir atölye açtık. Amacımız Karadeniz'in kültürü olan 'Ağasar Elbiseleri'ni dünyaya tanıtmak ve üretim yapan kadınlarımızın aile bütçelerine katkıda bulunabilmelerini sağlamaktır. Kursumuz yeni olmasına rağmen katılım oluyor. Kadınlarımız hem üretiyor hem de ürettikleri ürünü Alacahan'da pazarlayabiliyor. Bu sayede aile bütçelerine de katkı sağlamış oluyorlar. İnşallah açtığımız kurs sayesinde elbiselerimize ve kültürümüze daha çok dikkati çekebiliriz." Özata, Türkiye dışında dünyaya da satış yaptıklarını dile getirerek, "Türkiye'de başta Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok ile yöresel elbise gönderiyoruz. Okullara da halk oyunları kıyafeti yapıyoruz. Dünyada da yöresel elbiselerimize özellikle Avrupa ülkeleri ilgi gösteriyor. Almanya ve Hollanda başta olmak üzere gelen siparişleri karşılamaya çalışıyoruz. Özellikle Karadenizlileri bir araya getiren derneklerden yoğun siparişler alıyoruz" diye konuştu. Ağasar elbiselerini severek diktiklerini anlatan Özata, "Yaptığımız iş kolay gibi görünse de gerçekten büyük bir el emeği istiyor. Bir elbisenin üretimi, yeleğiyle 8 saatimizi alıyor. Kumaşımıza da dikimimize de çok özen gösteriyoruz" ifadelerini kullandı. Özata, talebe göre yöresel elbise diktiklerini belirterek, bu elbiseleri günümüze göre modernize ederek ürettiklerini söyledi. "Ağasar elbiselerini" kına konseptine taşıdıklarını ifade eden Özata, "Kına gecelerinde de artık Ağasar elbiseleri genç kızlar için bir alternatif oldu. Bu nedenle Alacahan'da el emeği elbiselerimizi dünyaya tanıtarak, gelecek kuşaklara aktarmayı istiyoruz" dedi. (AA) Nehrin donması balıkçıların işine yaradı Kahramanmaraş'ta Merkez Dulkadiroğlu Belediyesi tarafından düzenlenen 1. Kar Festivali renkli görüntüler oluşturdu. KAHRAMANMARAŞ Kentin 2 bin 300 metre rakımındaki Yedikuyular mevkisinde ilk kez düzenlenen Kar Festivali'ne beklenenden çok ilgi olunca zaman zaman araç kuyrukları oluştu. Trafikteki yoğunluk yüzünden bazı vatandaşlar zirveye yürüyerek çıktı. Festivalde sanatçıların verdiği konser eşliğinde vatandaşlar halay çekip oynadı. Kahramanlar Offroad Kulübü tarafından 4x4 araçlarla karda düzenlenen gösteri ilgiyle izlendi. Festivale katılanlar, kayak yaparak zaman geçirdi. Dulkadiroğlu Belediyesi tarafından vatandaşlara, sucuk ekmek ikramında bulundu. Yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı festivalde vatandaşlar, gönüllerince eğlendi. Ağrı'da balıkçılar, donan Murat Nehri'nin yüzeyindeki buzları kırarak, balta ve dirgen yardımıyla soğuk havada balık avlıyorlar. Dulkadiroğlu Belediye Başkanı Necati Okay, burada yaptığı konuşmada, ilçelerinin sınırlarındaki Yedikuyular mevkisinde ilk kez bir festival düzenlediklerini, vatandaşların gönüllerince eğlenmesinden de mutlu olduklarını belirtti. Kayak merkezi yapılması planlanan bölgede düzenlenen festivale beklenenden fazla ilginin olmasının bazı aksaklıkları da beraberinde getirdiğini dile getiren Okay, şunları kaydetti: "Özellikle trafikle alakalı bazı sıkıntılarımız oldu. Bu sebepten dolayı halkımızdan özür diliyoruz. Ama buradaki manzara ve atmosfer inşallah önümüzdeki yıllarda da devam eder ve Kahramanmaraş sınırlarını aşıp Türkiyemize tanıtılır. Burada büyükşehir belediyemizin kayak tesisi projesi var. Önümüzdeki kışa yetişecek bir projedir. Yoğun ilgi bizleri ziyadesiyle memnun etti. Buranın alt yapı çalışmalarını tamamlayarak bu bölgeyi vatandaş odaklı bir kar merkezi yapmayı planlıyoruz." Kahramanlar Offroad Kulübü Başkanı Sinan Bağdatlı ise Dulkadiroğlu Belediyesinin 1. Kar Festivali'ne katkı amacıyla özel donanımlı araçlarıyla gösteri yaptıklarını söyledi. Kahramanmaraş Dağcılık Arama Kurtarma Kulübü (KADAK) Başkanı Sait Kılıçsallayan da Yedikuyular'ın kayak merkezi olması için yoğun çaba harcadıklarını, seslerinin duyulmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi. (AA) AĞRI - HÜSEYİN YILDIZ Bölgede etkili olan soğuk hava dolayısıyla Murat Nehri'nin yüzeyinin buzla kaplanması balıkçıların işine yaradı. Ağrılı 10 balıkçı, yanlarında getirdikleri kürek ve baltayla nehrin yüzeyine vurarak balıkların açık alana kaçmasını sağlıyor. Soğuk havaya aldırış etmeyen balıkçılar, dirgenlerin ucuna geçirdikleri ağlarla balık avlamaya çalışıyor. Balıkçılardan Celal Akbaba, AA muhabirine yaptığı açıklamada, boş zamanlarını balık avına çıkarak değerlendirdiklerini belirtti. Kış aylarında nehrin yüzeyinin donmasını sabırsızlıkla beklediklerini anlatan Akbaba, "Kış mevsiminde boş kaldığımız zaman haftada iki üç gün bu şekilde balık avına çıkıyoruz" dedi. Spor amaçlı balık avlandıklarını anlatan Akbaba, "Boş durmaktansa balık avlıyoruz. Bu bölgede sadece bu tür balıkçılığı Çakırova köyü yapıyor. O yüzden herkes bu işi ustaca yapıyor. 10 kişilik ekiple geliyoruz ve avlanmamız 3 saat sürüyor. 50-60 kilogram kadar balık avlıyoruz" diye konuştu. Turgay Yaltan ise kış aylarında balık avlamanın daha zevkli olduğunu söyledi. Bu şekilde avlanmayı köylerindeki büyüklerinden öğrendiklerini anlatan Yaltan, şöyle devam etti: "Eskimiş serpme torların ağını, dirgenin ucuna gerdikleri ağaçlara bağlıyoruz. Diğer arkadaşlar buza vuruyor, biz de balıkları çıkarıyoruz. Bu bizim dedelerimizden kalma bir geleneğimizdir. Ticaret amacıyla yapanda var ama bizim evde işimiz yok, zevkine balık avına çıkıyoruz. 3-5 kilo tutup çocuklarımızla yiyoruz. Bu mevsimi dört gözle bekliyoruz. Çünkü balığı buzun altından çıkarmak kadar zevkli hiçbir şey yok ve kışın bizim zevkimiz bu."(AA)
© Copyright 2024 Paperzz