KARA BELA - Yedigün Gazetesi

Anayasa Mahkemesi’nin
yeni Başkanı Zühtü Arslan
Fiyatı 25 Kr
www.yedigungazetesi.com
11 Şubat 2015 Çarşamba
Anayasa Mahkemesi Başkanlığına, üye Zühtü
Arslan 11 oyla seçildi. Haşim Kılıç'ın yaş haddinden
emekliye ayrılmasıyla boşalacak başkanlık için seçim
yapıldı. Seçimin ilk turunda, 17 üyenin 11'inin oyunu
alan Zühtü Arslan başkanlığa seçildi. Diğer aday
Başkanvekili Serruh Kaleli ise 6 oy aldı. Bu arada, yaş
haddinden emekliye ayrılan Ali Alkan'ın yerine, Yargıtay
Başkanlığı'na İsmail Rüştü Cirit seçildi.
KARA BELA
EFSANE RÖPORTAJLAR
Irkçılar, sadece
Almanya'yı değil
tüm Avrupa’yı
karıştırdı
Prof. Dr. Doğu Ergil, Efsane Güzeldereli’ye anlattı…
Almanya'nın Dresden kentinde ortaya çıkan İslam ve göçmen
karşıtı Avrupa'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever
Avrupalılar (PEGIDA) hareketi gösteri düzenledi. Almanya ve
diğer Avrupa ülkelerinde de PEGİDA karşıtı mitingler vardı.
İĞRENÇ PANKART
Frankfurt'ta ise, PEGİDA ve
PEGİDA karşıtı eş zamanlı gösteriler düzenlendi. PEGIDA karşıtı
düzenlenen eyleme daha yoğun
katılım sağlandı. Soğuk havaya rağmen toplanan yaklaşık bin kişi, PEGIDA hareketini protesto etti.
Gösteride, "PEGIDA'ya hayır" ve
"Irkçılığa ve şiddete hayır", "İslam
Almanya'ya aittir" yazılı pankartlar
taşındı, Almanca şarkı söylendi.
FRANKFURT’TAKİ PROTESTO
‘BÜYÜK
Kürdistan’
HAYALİNE
IŞİD etkisi
Frankfurt'ta da PEGİDA ve PEGİDA karşıtı eş zamanlı gösteriler
düzenlendi. Frankfurt Hauptwache
meydanında toplanan PEGIDA yanlısı
yaklaşık 100 kişi, Frankfurt'taki 3.
gösteriyi gerçekleştirdi.
Konuşmacılar, kurulan platformda
yabancı düşmanlığına ilişkin açıklama yaptı.
Avusturya'nın Linz kentinde toplanan yaklaşık 3
bin 500 kişi, İslam ve göçmen karşıtı 200
PEGIDA taraftarının yürüyüşüne izin vermedi.
PEGIDA karşıtı düzenlenen eyleme daha
yoğun katılım sağlanırken gösteride,
"PEGIDA'ya hayır" sloganları atıldı.
Efsane Güzeldereli’nin sorularını yanıtlayan
Prof. Dr. Doğu Ergil, kendi ifadesiyle
“Kimsenin kritik anlamda eleştirisel bir gözle
yazmadığı bir dönemde”; ‘Terör ve Şiddetin
Kökenleri’ni, ‘Kürt Sorunu’nu yazan bir isim.
“Çözüm sürecinin ne
olduğunu biliyor musunuz”
sorusu için, “Kimse bilmiyor”
diyen Ergil, “Terörist bir örgüt,
sizin muhatabınız olamaz”
dedi.
İSVEÇ’TEKİ PROTESTO
İsveç'in güney kenti Malmö'de
en az 3 bin kişi, İslam ve göçmen karşıtı PEGİDA hareketini
protesto etti. Ülkenin diğer kentlerinde de yabancı düşmanı gruplara
ilham kaynağı olan PEGIDA hareketini taklit eden oluşumlar ortaya çıkmış, Berlin'de BAERGIDA, Köln'de
KOEGIDA, Münih'te BAGIDA,
Leipzig'de LAGIDA gibi benzer gruplar kurulmuştu. ABD, bir süre önce
PEGIDA'nın gösterilerini gerekçe
göstererek Almanya'ya gitmek
isteyen ve bu ülkede ikamet eden
vatandaşlarına seyahat uyarısında
bulunmuştu.
Siyasete
BAKIŞI
Prof. Dr. Doğu Ergil,
Fethullah Gülen ile ilgili
çalışmalarını ve
düşüncelerini de anlattığı
röportajda siyasete ve 7
Haziran genel
seçimine
ilişkin
görüşlerini de
paylaştı…
YARIN
HABERİ 12. SAYFADA
Türksat 4B
Haziran’da
fırlatılacak
ÇODAM’ın
kış kampı
dolu geçti
Keçiören
Belediyesi Çocuk
Danışma
Merkezi’nin (ÇODAM)
düzenlediği Kış Kampı,
çocuklara güzel bir
deneyim yaşattı.
HABERİ 6’DA
Türksat AŞ Genel Müdürü Ensar
Gül, Türksat 4B uydusunun haziran
ayında uzaya fırlatılacağını
belirterek, "Türksat 4B uydusu,
internet erişimi için de kullanılacak. Uydu ile hem kapasitemiz
artacak hem de internet fiyatları
düşecek" dedi. 12’DE
Prof. Doğu Ergil, “Siyaset
pokere benzememeli. Siyaset
satranca benzemelidir ve
açıkta olmalıdır” görüşünde.
“Kobani'nin IŞİD'in kontrolünden çıkması, Büyük Kürdistan
hayalini diri mi tutuyor?”
bölgesel hatta küresel bir
soruna dönüşen bu sorunun
içeriği çok yönlü değerlendirmeye muhtaç… Peki,
“Öcalan serbest bırakılmalı
mı?”Ergil’in, “Bu soru o kadar
duygusal bir soru ki…” deyip
bitirdiğini sanmayın; yanıtı
röportajda olacak elbette…
“Özerkliğin Türkiye'ye uygun
olduğunu düşünüyor mu?” Bu
soruyu da ayrıntılı biçimde
yanıtladı Doğu Ergil.
Efsane GÜZELDERELİ’nin
röportajı 13. SAYFADA
EN ÖZEL TİM
Türk Silahlı Kuvvetleri, görevi
sırasında düşman sahasına atlamak zorunda kalan pilotların sağ
salim vatan toprağına getirilmesi
için özel timler yetiştiriyor.
Yaklaşık 1 yıllık zorlu eğitimden geçen timler, silah
arkadaşlarını kendi canlarını ortaya koyarak "sessizce" düşman sahasından çıkarmayı öğreniyor.
Harita kullanma, yaz ve kış dağcılığı, kayak, askeri
serbest paraşütle atlama, kurbağa adam, kaçma
kurtulma ve hayatta kalma gibi konularda teorik ve
uygulamalı bilgilerle donatılan askerler, tüm aşamaları
başardığında 7 kişilik MAK timine kabul ediliyor.
HABERİ 12. SAYFADA
Fehmi Koru
Ekonomi
karar bekliyor
3. Sayfada
Prof.Dr. Nurullah Çetin
Türkçe Bakış
Ünlü hukukçu İP’te!
Abdullah Öcalan'ı İmralı'da yargılayan
dönemin Ankara 2 No'lu Devlet
Güvenlik Mahkemesinin başkanı,
Yargıtay Onural Üyesi Turgut Okyay, İşçi
Partisine (İP) katıldı.
HABERİ 12. SAYFADA
9. Sayfada
Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem:
Hayrettin İvgin
Vakıf olgusunun
örneği sadaka taşı
Kültürel Boyut
8. Sayfada
M.Nuri Parmaksız
Hayata ve
Aşka dair
8. Sayfada
www.
gazetesi.com.tr
gazetemizi bu adresten
takip edebilirsiniz
’ü
’dan
takip edebilirsiniz
Gazetemizi
https://www.
.com/YediGün-Gazetesi
Gazetemizi
https://www.
/yedigun.gazetesi
Vakıflar
Genel
Müdürü
Adnan
Ertem
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “Dünya Bağışçılık
Endeksi” adlı bir panel düzenlendi. Panele katıla
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem önemli açıklamalarda bulundu. Kenan ERGEN’in haberi 4. SAYFADA
2
TV / MAGAZIN
SINEMA
11 Şubat 2015 Çarşamba
Tuba Büyüküstün sevgisi
hayranlarına kitap yazdırdı
İSTANBUL - Oynadığı diziler
sayesinde dünyanın dört bir
yanında milyonlarca hayranı olan
Tuba Büyüküstün için 224 sayfadan oluşan özel tek baskı
‘Koşulsuz Sevgi’ isimli kitap
hazırlayarak kendisine sette teslim etti.
Tuba Büyüküstün hayranları
daha önce hazırladıkları çeşitli
süprizlerin ardından sadece
sanatçıya özel kitap hazırlamak
istedi. Bunun için örgütlenen
Büyüküstün’ün Türkiye’nin yanı
sıra Amerika, Almanya, İskoçya,
Mısır, Cezayir, Gürcistan,
Azerbaycan başta olmak üzere
çeşitli ülkelerdeki hayranları kolları sıvadı. Hayranlarından bir
bölümü duygularını yazarken,
Büyüküstün’ün ‘Kara Para Aşk’
dizisinden arkadaşları Işıl
Yücesoy ve İlkin Tüfekçi de bu
çalışmaya yazıları ile katkı verdi.
Büyüküstün hayranlarından Aysel
Aliyeva, Aytül Budak, Gönül
Karakaş, Sibel Yıldırım ve
Ümmühan Kaplan’ın organize
ettiği kitap yazı, şiir ve çizimler
olmak üzere 3 bölümden oluştu.
Amerika dışında yayınlanan
televizyon programlarının en iyilerinin seçildiği ve ödüllendirildiği
2014 Uluslararası Emmy
Ödülleri’nde Türkiye’yi ‘En İyi
Kadın Oyuncu’ kategorisinde temsil eden
Büyüküstün için hazırlanan kitabın
tanıtım yazısında şöyle denildi:
"Seyirlik değil, ömürlük sevdiğimiz.
Senin için çıktığımız bu heyecan dolu
Vizyona
yeni
girecek
filmler
Tülin Şahin’in
formunun sırrı:
pedal çevirmek
yolculukta, birçok duyguya yer verdi
yüreğimiz. Gözümüzün önünde sana sunduğumuz kitabımızı eline alıp sayfalarına
usulca dokunuşlarını ve yüzünde açılan
tebessümü hayal ettik. Kalbimizden
geçen en özelimizi yine kalbimizde
Özgürlük Yürüyüşü: Selma"
"En İyi Film" dalında Oscar, 4
dalda da "Altın Küre" adaylığı
bulunan "Özgürlük Yürüyüşü:
Selma" filmi, Martin Luther King
Jr'ın önderliğinde 1965 senesinde
yaşanan özgürlük yürüyüşünü
beyazperdeye taşıyor. Yönetmen
koltuğunda Ava DuVernay'ın
oturduğu İngiliz-ABD yapımı
filmin oyuncu kadrosunda David
Oyelowo, Carmen Ejogo, Tim
Roth'un yanı sıra Tom Wilkinson,
Oprah Winfrey, Martin Sheen,
Giovanni Ribisi gibi isimler yer
alıyor.
05:23 İstiklal Marşı ve Günün
Program Akışı
05:25 Sarayın Doktoru
06:30 1'de Sabah
09:00 1'de Bugün
09:15 Avrupa Avrupa
11:00 İyi Fikir
12:45 Böyle Bitmesin
14:30 Beni Böyle Sev
16:35 1'de Bugün
16:50 Zengin Kız Fakir Oğlan
19:00 Ana Haber Bülteni
19:45 Spor
19:50 Hava Durumu
19:55 Diriliş Ertuğrul
23:00 Yedikule Hayat Yokuşu
01:05 Beni Böyle Sev
03:05 1'de Bugün
03:20 Dizi Klip
03:30 Zengin Kız Fakir Oğlan
07:00 Kahvaltı Haberleri
10:00 Müge Anlı İle Tatlı Sert
13:00 Kızlar ve Anneleri
15:00 Alemin Kıralı
16:00 Zahide ile Yetiş Hayata
18:55 Atv Ana Haber
20:00 Kara Para Aşk
23:40 Kim Milyoner Olmak
İster?
00:55 Bitmeyen Şarkı
02:20 Aşk ve Ceza
03:50 Beyaz Gelincik
19:55 DİRİLİŞ ERTUĞRUL
13. Yüzyıl… Dünya yeni
kudretini arıyordu. Ve
Anadolu, emperyallerin
kavgaya tutuştuğu bir
diyardı. 1071’de Türklerin
girdiği bu topraklara
şimdi, Haçlılar ve
Moğollar da ortak olmak
istiyordu. Akdeniz,
Karadeniz, Balkanlar,
Kafkasya ve
Mezopotamya yeni sahibini arıyordu. İşte bu yangın
yerinde, bizim hikayemizin kahramanı Ertuğrul
da, 400 çadırlık obasına
bir yurt arıyordu. Yıllardır
yersiz ve yurtsuz kalan
Kayılar, Ertuğrul’dan
acılarına, çilelerine ve yolculuklarına son verecek.
büyüttüğümüz en özelimize teslim edelim
dedik.” Hayranları, Tuba Büyüküstün’ü
Bebek’teki film setinde ziyaret ederek
kitabı verirken sanatçı kendisine gösterilen bu sevgiden çok duygulandığını
söyledi.
"Jupiter Yükseliyor"
Şikago'nun sokaklarından,
uzak galaksilere uzanan
"Jupiter Yükseliyor"u "The
Matrix" Üçlemesinin
yaratıcıları Lana ve Andy
Wachowski yazıp yönetti.
Üç boyutlu bilim-kurgu
türündeki filmde başrol
oyuncuları Channing Tatum
ve Mila Kunis'e; Sean Bean,
Eddie Redmayne, Douglas
Booth, Tuppence Middleton,
Doona Bae, James D'Arcy
ve Tim Pigott-Smith gibi
isimler eşlik ediyor.
07:00 HER SABAH
08:45 2.SAYFA
10:40 DİLARA KOÇAK İLE
İYİ YAŞAM
12:30 ERKAN AKKUŞ İLE
ÖĞLE HABERLERİ
12:50 DERYA'NIN DÜNYASI
15:00 DUDAKTAN KALBE
17:00 İKİNCİ BAHAR
18:15 EKİN OLCAYTO İLE
ANA HABER
19:30 SPOR BÜLTENİ
19:45 YABANCI
SİNEMA
21:30 YABANCI SİNEMA
ASLA VAZGEÇME
23:10 BUNU KONUŞALIM
YAŞAM-CANLI
00:00 YABANCI
SİNEMA
TEKRAR
01:30 YABANCI SİNEMA
TEKRAR
06:00 Dila Hanım
07:00 Aşkın Bedeli
07:45 Deniz Yıldızı
09:00 Beni Affet
10:00 Melek
12:00 En Güzel Bölüm
12:30 Aşkın Bedeli
14:30 Benim Kuaförüm
16:00 En Güzel Bölüm
16:30 Beni Affet
18:30 Star Haber
19:15 Deniz Yıldızı
20:30 Güzel Köylü
23:30 Aşktan Kaçılmaz
21:30 ASLA VAZGEÇME
Orjinal İsmi:Around The Block
Yönetmen:Sarah Spillane
Oyuncular:Christina Ricci, Matt
Nable, Daniel Henshall
Yapım Yılı:2013
Tür:Macera / Dram
Hayatına dair her şeyi geride bırakıp
Sydney’e edebiyat öğretmenliği yapmaya giden Dino Chalmers (Christina
Ricci), görev yaptığı okulda, öğrencilerini sanatla tanıştırmaya çalışmaktadır. Bu çocukların zor hayatları ve
çoğunluğunun hapiste olan ebeveynleri
vardır. İçlerinden biri edebiyata ve tiyatroya yeteneklidir. Dino bu çocuğun
yeteneğinden ve sanata olan sevgisinden vazgeçmemesi için elinden geleni
yapar.
İSTANBUL - Podyumların aranılan modellerinden Tülin Şahin formunu bisiklete binerek
koruduğunu açıkladı. Şahin, “Yaz kış demeden her gün 12 kilometre pedal çeviriyorum”
dedi. Dünyaca ünlü model Cindy Crawford’a
olan benzerliğiyle yurtiçinde olduğu kadar
yurtdışında da tanınan Tülin Şahin, yıllardır
formundan bir şey kaybetmemesinin sırrını
açıkladı. İşi gereği kilosunu her daim
muhafaza etmek zorunda olduğunu belirten
Şahin, “Her yere yürüyüş yaparak gitmeyi tercih ediyorum. En sevdiğim şey ise Anadolu
yakası sahilinde bisiklete binmek. Yaz kış
demeden her gün 12 km bisiklete binmeyi hiç
aksatmıyorum. Ayrıca, haftada birkaç kez
yüzüyorum. Birkaç kez denediğim pilatesi ise
pek sevmedim” dedi. Formda olmak için spor
yapmanın yanında beslenmenin de çok
önemli olduğunu belirten ünlü manken, “Öğünlerim hep düzenli. Sosyal ortamda bile
boğazımı tutarım. Mecburiyetten hamur işi ve
tatlılardan uzak duruyorum. Somon balığına,
her türlü zeytinyağlıya ve sebze yemeğine bayılırım. Bir de mercimek köftesi gördüğümde
dayanamıyorum.”
"Süngerbob
Karepantolon"
Paul Tibbitt'nin yönettiği
ve Antonio Banderas,
Frankie Muniz, Clancy
Brown ile Tom Kenny'nin
seslendirdiği "Süngerbob
Karepantolon" haftanın
animasyon filmi.
Film, dünyanın en
sevilen, su altında
yaşayan omurgasızı
"Süngerbob
Karepantolon"un, hayatının en kahramanca
macerasını yaşamak için
kıyıya çıkmasını konu
alıyor.
07:30 Aile Doktoru (Yeni)
08:45 Magazin 8
09:00 Aramızda Kalmasın
11:45 Sekizde 8
12:30 Ütopya Panorama
13:45 Ver Fırına (Yeni Bölüm)
15:30 Bu Tarz Benim (Yeni)
18:30 Ütopya
20:00 O Ses Türkiye Düelo
23:15 3 Adam
01:15 Bu Tarz Benim
04:45 Ver Fırına
06:00 Geniş Aile
06:45 Günaydın 09:30 Alın
11:00 Aşk-ı Memnu
12:30 Gün Arası
13:00 Ben Bilmem Eşim Bilir
15:45 Evim Şahane
17:15 Arka Sokaklar
18:40 Baba Haber Bülteni
19:00 Ana Haber Bülteni
20:00 Hayat Yolunda
23:15 Yerli Dizi
01:30 Abbas Güçlü ile Genç Bakış
20:30 GÜZEL KÖYLÜ
Cemal'in Gül'le ilişkisinin devam
ettiği şüphesi Sultanana ve Kaan'da
yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Kaan bunun için her şeyi göze alır
ve Kamuran'la işbirliği yaparak Gül
ve Cemal'i takip etmeye karar verir.
Kamuran başta bunu kabul etmek
istemez ancak Kaan'ın yalvarmaları
neticesinde kabul eder. Kaan'ın
Kamuran'a yalvarmalarını duyan
Dudu bu yalvarmaları aşk yalvarmaları olarak algılayınca, köydekilere farklı aktarır ve Kaan ile
Kamuran arasında bir ilişki olduğu
şüphesi kesinlik kazanır. Kaan
bütün bunlarla uğraşırken beklenmedik bir süprizle karşılaşacağından
habersiz Gül ve Cemal'i takip etmeye devam eder.
11 Şubat 2015 Çarşamba
DİSK, kıdem tazminatına el
uzatılmasına karşı duracak
3
Fehmi KORU
[email protected]
[email protected]
bölge haberlerİ
Ekonomi karar bekliyor
DİSK Genel
Başkanı Kani Beko,
"Biz önümüzdeki
dönemde kıdem
tazminatına kesinlikle el uzattırmamak için bedeli ne
olursa olsun DİSK
olarak mücadeleye
hazır olduğumuzu
bir kez daha ifade
ediyorum" dedi.
BURDUR - Burdur Belediyesi ile DİSK arasında belediyenin sosyal tesislerinde imzalanan
Toplu İş Sözleşmesi törenine katılan Beko, sendika olarak Türkiye genelinde asgari ücretle ilgili
kampanya başlattıklarını, aylarca Türkiye'nin
bütün illerinde yürüyüşler ve mitingler düzenlediklerini, bir milyona yakın bildiri dağıttıklarını
söyledi.
Buna rağmen hükümeti "yüzde 3+3" tavrından bir türlü vazgeçiremediklerini savunan Beko,
"Şimdi asgari ücretle çalışan 7 milyona yakın işçi
arkadaşım şubat ayında maaşlarını aldılar. 31 lira
maaşına zam alan o güzel insanların yevmiyesine verilen zam sadece 1 lira. Ermenek'teki işçi
de yevmiyesine 1 lira, Soma'daki madende çalışan da inşaat işçileri de tersanelerde çalışan
işçiler de yevmiyesine 1 lira zam aldı" diye
konuştu.
Beko, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü'nde yaşananlarla ilgili yarın İstanbul'da
yargılanacaklarını hatırlattı.
Kendi felsefelerine göre "1 Mayıs'ın kesinlikle
yargılanamayacağını" ileri süren Beko, "Biz diyoruz ki 1 Mayıs 2013 ve 2014'de İstanbul'da dev-
Türkiye’de 105 bin
201 dernek var
KOCAELİ - Türkiye'de faaliyet gösteren
dernek sayısı, son 10 yılda yüzde 48'lik artışla
105 bin 201'e yükselirken, üye sayısı da ülke
nüfusunun yüzde 12,5'ine ulaştı.
Örgütlü sivil toplum anlayışının gelişmesi
adına yapılan düzenlemelerin ardından toplumsal dayanışmadan insanı yardıma çok
sayıda alanda faaliyet gösteren derneklerin
sayısı hızla artıyor.
AA muhabirinin İçişleri Bakanlığına bağlı
Dernekler Dairesi Başkanlığından edindiği bilgiye göre, 2005 yılında Türkiye'de 71 bin 249
dernek faaliyet gösterirken bu sayı aradan
geçen 10 yıllık süreçte yüzde 48 oranında
artarak 105 bin 201'e çıktı.
Bölgelere göre dernek sayılarına bakıldığında ilk sırayı ülkedeki derneklerin yüzde
54'ünün faaliyet gösterdiği Marmara bölgesi
alıyor. Derneklerin yüzde 21,4'ü İç Anadolu,
yüzde 8,6'sı Karadeniz, yüzde 7,2'si Ege,
yüzde 5'i Akdeniz, yüzde 3,8'i de Doğu
Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgesinde
bulunuyor.
Türkiye'deki aktif nüfus hareketleri dolayısıyla ortaya çıkan hemşehri dernekleri, ülkedeki derneklerin yüzde 18,9'unu oluşturuyor.
Bu derneklerin yüzde 54'ü İstanbul, Bursa ve
Kocaeli gibi çok göç alan illerin bulunduğu
Marmara bölgesinde yer alıyor.
Derneklerin yüzde 18'i ibadethane yaptırma ve yaşatma, yüzde 15,2'si spor, yüzde
14'ü dayanışma, yüzde 8,6'sı insani yardım,
yüzde 6,5'i dini tesis yaptırma, yüzde 6,1'i
gençlik ve spor, yüzde 5,8'i eğitim, yüzde
4,2'si kültür, yüzde 2,7'si eğitim araştırmaları
alanında faaliyet gösteriyor.
Dernek sayısındaki artışa paralel olarak
dernek üye sayısının da sürekli artış grafiği
çizdiği görülüyor. 2005 yılında 7 milyon 337
bin olan dernek üye sayısı 2014'e kadar
geçen sürede yüzde 32,5'lik artışla 9 milyon
726 bine yükseldi.
Buna göre, dernek üyesi olan kesim, ülke
nüfusunun yüzde 12,5'ini oluşturuyor.
Türkiye'de herhangi bir derneğe üye olanların
yüzde 81,2'si erkekler, yüzde 18,8'ini de
kadınlardan oluşuyor.
İstanbul 2 milyon 651 bin 683'le üye sayısı
bakımından ilk sırada yer alırken, bunu 2 milyon 449 bin 531'le Ankara, 526 bin 215'le
İzmir, 383 bin 794'le Bursa, 231 bin 166'yla
Kocaeli izliyor. En az dernek üyesi olan kentler
ise Tunceli (4 bin 989), Hakkari (6 bin 83), Kilis
(6 bin 358), Şırnak (6 bin 705) ve Bayburt (7
bin 935) şeklinde sıralanıyor. (AA)
let bir terör başlattı. Kolumuzu kanadımızı kırdı.
Tazyikli sular, biber gazları, hastanelere kadar
gaz bombaları atıldı. Halkı bu hale getiren, işçilerin kolunu kanadını kıran hükümetin yetkilileri,
başta İstanbul Valisi bize göre yargılanması gerekir. İşçiler kesinlikle yargılanamaz" ifadesini kullandı.
Beko, kıdem tazminatı konusunda geçen yıl
kırka yakın ilde yürüyüşler ve mitingler yaptıklarını kaydetti.
Bunun sonucunda Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı'nın kıdem tazminatı ile ilgili dosyayı raftan indirmek zorunda kaldığını iddia eden
Beko, şöyle konuştu:
"Kısaca gündemde şöyle bir şey var; kadınlarımız bir iş yerinde kaç yıl çalışırsa çalışsın
evlendiği zaman kıdem tazminatı hakkı var.
Erkeklerimiz askere giderken kıdem tazminatı
almaya hakkı var. Bir de emekli olduğu zaman
kıdem tazminatı almaya hakkı var. Yeni yasada
sadece iki şekilde kıdem tazminatı alabilirsiniz.
Bir, emeklilik yaşı biliyorsunuz 65 oldu. 65 yaşınıza geldiğinizde kıdem tazminatı alabilirsiniz, bir
de öldüğünüz zaman, Allah göstermesin, sizin
varisleriniz sadece kıdem tazminatı alabilirler
ama bugünkü yasada ise 7 kalemde kıdem tazminatı alma hakkımız var."
"Bir de bugün 30 yıl çalışan bir işçi arkadaşım ortalama 100 bin lira kıdem tazminatı alması
gerekirken eğer bu yasa çıkarılır kıdem tazminatı
fona devredilirse, artık işçi arkadaşlarımız kıdem
tazminatını 100 bin lira değil 40 bin lira alacaklar" diyen Beko, sözlerini şöyle tamamladı:
"Biz önümüzdeki dönemde kıdem tazminatına kesinlikle el uzattırmamak için bedeli ne olursa olsun DİSK olarak mücadeleye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum. Kıdem tazminatı sadece DİSK'li işçilere ait olan bir şey değil.
Türk-İş'i de Hak-İş'i de Türkiye'de çalışan 12
milyona yakın işçi arkadaşımızı ve onların çocuklarını ve torunlarını ilgilendiriyor. Bu kıdem tazminatını bu siyasal iktidara teslim etmemek için
beraber yollara çıkacağız, beraber direneceğiz,
teslim olmayacağız."
Daha sonra Beko ve Burdur Belediye Başkanı
Ali Orkun Ercengiz, 69 belediye işçisini kapsayan toplu iş sözleşmesini imzaladı. (AA)
Fatih Erbakan, milletvekili
adaylığına sıcak bakıyor
KAYSERİ - Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Vakfı Genel Başkanı Fatih Erbakan, "Milletvekili
adaylığımla ilgili, Erbakan hocamızın 40-50 sene
kurmaylığını yapmış, birlikte bu davaya hizmet
etmiş büyüklerimizin görüşlerini, fikirlerini alıp
değerlendirmelerimizi yapacağız" dedi.
Erbakan, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı
Kayseri Şubesinin açılışı sonrasında yaptığı
açıklamada, resmi olarak 40 ilde 40 şubeye
ulaştıklarını, 20 ilde ise temsilcilerin belirlenmesine rağmen resmi temsilcilik verilmediğini,
dolayısıyla fiilen 60 ilde teşkilatlanmalarının oluştuğunu söyledi.
"Türkiye'nin, Anadolu'nun dört bir yanında
Erbakan ismi duyulduğunda, rahmetli Erbakan
hocamızın yapmış olduğu hizmetlerden, hayatı
boyunca sürdürdüğü mücadeleden dolayı büyük
bir teveccüh, ilgi ve muhabbet görüyoruz" diyen
Erbakan, "Dolayısıyla birçok yerde insanlarımız
kendiliğinden Erbakan Vakfını oluşturuyor, temsilcilerini belirliyor, bize temsilcilik verin diye
başvuruyor. Tümevarım yöntemi olarak söyleyebileceğimiz tabandan tavana bir teşkilatlanma
gerçekleşmiş oldu. Bizim de tahmin edemeyeceğimiz şekilde 60 ilde ciddi bir ekip oluştu"
şeklinde konuştu.
Erbakan Vakfı'nın ilmi çalışma ve tebliğ vakfı
olduğunu dile getiren Erbakan, ilmi çalışma kısmının "ilim meclisi" tarafından yürütüleceğini
ifade etti.
Bir gazetecinin "Milletvekili adayı olacak
mısınız?" sorusu üzerine Erbakan, şunları kaydetti:
"Erbakan hocamızın ismine olan teveccüh ve
ilgiden dolayı milletimizin teveccühü, ilgisi, talebi
var. Özellikle İstanbul, Konya, Kocaeli'nde.
Hatta Doğu Anadolu'daki bazı illerde Erbakan
hocamıza insanların sevgisi, muhabbeti var. Vefa
borcunu ödemek istediklerini ve ben denizin
Meclis'e o ilden gönderilmesiyle böyle bir vefa
borcunu ödeyeceklerini her zaman ifade ediyorlar. Böyle bir şey düşünürsek destek olacaklarını
söyleyip teveccüh gösteriyorlar. Biz de tabii hem
şahsım hem de Erbakan ailesi olarak kendilerine
müteşekkiriz. Bütün milletimize bu kadirşinaslığından dolayı teşekkür ediyoruz fakat şu anda
tam bir karar vermiş değiliz. Müzakelerimiz, istişarelerimiz devam ediyor. Milletvekili adaylığımla
ilgili, Erbakan hocamızın 40-50 sene kurmaylığını yapmış, birlikte bu davaya hizmet etmiş
büyüklerimizin görüşlerini, fikirlerini alıp değerlendirmelerimizi yapacağız. İnşallah milletimiz,
İslam alemi ve bizler için hayırlısı olur. Allah pişman etmesin."
Erbakan, herhangi bir kişinin Meclis'teki 550
MERKEZ Bankası “bağımsız” mı olmalı,
yoksa görevini siyasi kimliğe sahip birinden
(bakandan, başbakandan, cumhurbaşkanından)
alacağı talimatla mı yerine getirmeli?
Yukarıdaki sorunun bilenlere sorarak ulaştığım
cevabı şu: Hangisi olursa olsun, ama bugünkü
durum daha fazla uzamasın...
Dünyada serbest piyasa ekonomisinin parçası
olmuş demokrasiyle yönetilen ülkelerde Merkez
Bankası (MB) görevini sürdüren kurumlar,
hemen hiç istisnasız, “bağımsızlığa” sahip...
Bunun anlamı, MB başkan ve yöneticilerinin,
atamalarını siyasiler yapmış olsa bile, görevleri
süresince siyasi müdahalelere kapalı olmalarıdır.
Atamayı yapana, süresi dolmadan MB başkan ve
üyelerini görevden alma kolaylığı da sağlanmaz.
Parayla ilgili her türlü kararı MB verir o ülkelerde...
Bunun amaçlarından en önemlisi, iç ve dış
yatırımcının, keyfi kararlar yüzünden zarara
uğrama ihtimalini ortadan kaldırmak ve bu yolla
yatırımların artmasını sağlamaktır. Yatırımcı,
siyasi kararlardan etkilenmeyeceğini bildiği ülkelere ilgi gösterir.
Genel uygulama böyle olsa bile, elbette
MB’nin illa “bağımsız” statüye sahip olması
gerekmeyebilir. Kendi yağıyla kavrulabilen, dıştan kaynak aktarması gerekmeyen, denetimli
ekonomilerde MB siyasi iradenin güdümünde
bulunabilir. Kararlar daha kolay alınabileceği
için, çeşitli finans enstrümanları uygulanarak
ekonomik dengelerin sağlanması mümkün olabilir o tür ülkelerde...
Ancak Türkiye o tür ülkelerden değil...
Ekonomimiz her yönüyle dışarıyla irtibatlı;
ABD’nin, AB’nin aldığı finans alanına giren her
karardan doğrudan etkilenen bir ekonomik yapımız var. Amerikan MB’nin ani tasarrufları o ana
kadar gözetilen bütün dengeleri altüst edebiliyor;
sadece bizde de değil, hemen bütün serbest piyasa ekonomilerinde...
Tabii, ekonominin kendine özgü kuralları olduğunu ve kurallara aldırmayan müdahalelerin de
dengeleri bozabileceğini unutmayalım.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MB’den
memnun değil. Uygulanan faiz politikasını yanlış
buluyor ve bunu hemen her gün, her ortamda ve
vesile bulunmasa bile ifade ediyor. En son
Güney Amerika gezisine çıkarken yaptığı basın
toplantısında rahatsızlığını bir kez daha dile
getirdi.
Aslına bakılırsa, MB, kendisine yönelen eleştirilerden etkilenmiyor değil. Son zamanlarda aldığı kararlarda kendi bilinen çizgisinden saptığı
fark ediliyor. Karar vermede MB’nin tereddütler
yaşadığı, kararlarının bu tereddütlerden etkilendiği de oluyor.
En başta, “Hangisi olursa olsun, ama bugünkü
durum fazla uzamasın” cümlesiyle kastettiğim bu
durum işte. Mahremiyeti sağlayan örtünün ortadan kaldırılıp en hassas konuların kamuoyu
önünde tartışılmaya başlanması ekonomiye zarar
veriyor.
Tartışılan konunun özünden de büyük zarar
hem de..
Faiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği gibi
keskin bir indirim görse veya MB’nin tercihi istikametinde yüksek tutulsa, acaba son birkaç haftadır tartışmalar yüzünden gördüğü zarardan
daha mı fazla etkilenirdi ülke ekonomisi?
Bu tartışmanın ilanihaye devamının ekonomiye
getireceği maliyeti öngörmek imkânsız hale gelmeye başladı.
Acaba istenmeyen yalnızca MB yönetimi mi,
yoksa bütün bir ekonomi yönetimi de mi istenmiyor? Bu soruyu, Hazine Müsteşarı’nın yurtdışı
göreve gitmesinin ardından bir yıla yakın süre
geçmesine rağmen koltuğunun hâlâ boş tutulması
sorduruyor.
Seçim sonrasını beklemek de bir seçenek tabii,
ama ekonomi yönetimi için galiba karar zamanı
gelmiş gibi...
Çekişmeyi sürdürmenin anlamı yok.
10 Şubat 2015/ HABER TÜRK
“Eğitim dede”
hayatını kaybetti
koltuktan birini kazanmasının veya kendisinin
milletvekili seçilmiş olmasının önemli olmadığını
belirterek, "Önemli olan; Milli Görüş zihniyetine
yol açılacak olması, Milli Görüş zihniyetinin 4050 sene boyunca ortaya koymuş olduğu ve
özellikle son dönemde Ortadoğu'da yaşanan
olaylarla ne kadar haklı olduğunun ortaya çıktığı,
projelerinin, çözüm önerilerinin, Milli Görüş fikriyatının, Erbakan hocamızın söylemlerinin yeniden Meclis'e taşınabilmesi ve bunların uygulanabilmesi için yol açılmasıdır" diye konuştu.
"Aday olursanız hangi iller size daha yakın
geliyor?" şeklindeki soruya ise Erbakan, aday
olabileceği çok il olduğunu çünkü merhum
babası Necmettin Erbakan'ın Anadolu'yu köy
köy, belde belde gezdiğini söyledi. (AA)
ZONGULDAK Zonguldak'ın Ereğli
ilçesinde iş hayatı
süresince tasarruflarıyla ilçede 8 okul ile
bir huzurevi inşa ettiren hayırsever
İbrahim İzmirli, 85
yaşında hayatını kaybetti.
Küçük hırdavat dükkanda esnaflık yapan bir
çocuk babası İzmirli'nin rahatsızlığı nedeniyle
tedavi gördüğü Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık
Uygulama ve Araştırma Merkezinde yaşamını
yitirmesi ilçeyi hüzne boğdu. Ereğli'ye 8. okulunu
yaptırmak için devlete taahhüt ettiği 700 bin liranın 200 bin lirasını finans şirketindeki parasını
alamaması nedeniyle ödeyemeyince kredi çekerek sözünü yerine getirecek kadar eğitim gönüllüsü İzmirli, son yaptırdığı okul olan fen lisesinin
açıldığını göremeden hayata gözlerini yumdu.
Ereğli Kaymakamı İbrahim Çay ve İlçe Milli
Eğitim Müdürü Numan Korkmaz, İzmirli'nin devlet desteğiyle yaptırdığı İbrahim-Süheyla İzmirli
Fen Lisesinin tamamlanarak eğitim ve öğretime
açılması dolayısıyla okulda öğrencilerle bir araya
geldi. Kaymakam Çay, yaptığı konuşmada,
İzmirli'nin sabah saatlerinde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiğini belirterek,
"Gençlerimizin sağlıklı mekanda eğitim ve öğrenim alabilmeleri için birlikte mücadele ettik.
Hayırseverimizin mekanı cennet olsun. Onun en
büyük hedefi, bu okulun eğitim-öğretime başlamasını görmekti" diye konuştu. (AA)
4
ANKARA
11 Şubat 2015 Çarşamba
Vakıflar Genel
Müdürlüğü
tarafından “Dünya
Bağışçılık
Endeksi” adlı bir
panel düzenlendi.
Panele katılan
Vakıflar Genel
Müdürü Adnan
Ertem önemli
açıklamalarda
bulundu.
Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem:
“Vakıf olgusunun en güzel
örneği sadaka taşlarıdır”
dönemlerinden gelen bir süreçtir.
Toplum içinde sosyal yardımlaşma
ve dayanışma müesseseleri kurulmuştur. Hiçbir kişi ve kurum
toplumun sosyal dayanışma ve
yardımlaşmasını bertaraf edemez.
HABER FOTOĞRAF
İnsanların Allah yolunda ihtiyaç
KENAN ERGEN
sahipleri için harcadığı para vakıf
medeniyetini kurmuştur. Vakıf’ın
Vakıflar Genel Müdürlüğü
kelime anlamı durdurma, harekettarafından düzenlenen “Dünya
siz bırakma ve tamamen verme
Bağışçılık Endeksi” paneli Başkent anlamlarına gelir. Gönül rızasıyla
Öğretmenevi’nde yoğun katılımla
malın paylaşımını içerir. Tüm
gerçekleştirildi. Panel öncesi vakıf insanlığın mutluluğunu amaçlayan
olgusu, vakıfların yeri ve önemi ile bir sistemdir. Almadan vermek
Genel Müdürlüğün çalışmalarını
üzerine kurulmuştur.” diye konuşanlatan kısa bir film gösterildi.
tu.
ÖZEL
HABER
GÖNÜL RIZASI İLE
MALIN PAYLAŞIMI
Panelin açış konuşmasını
yapan Vakıflar Genel Müdürü Dr.
Adnan Ertem sınırlı kaynaklar
karşısında sınırsız ihtiyaçların
olmasından kaynaklı eksikliğin
vakıflar aracılığıyla giderildiğini
belirterek, “Bu olgu tarihin en eski
EN GÜZEL ÖRNEK:
SADAKA TAŞLARI
Dünya Bağışçılık İndeksi’nin
temel parametreleri kişinin
tanımdığı kişi ve kurumlara yardım
etmesini içerdiğini belirten Ertem,
sözlerine şöyle devam etti:
“Vakıflar Genel Müdürlüğü de tam
da bu olgunun içerisinde, ortasın-
da yer alıyor. Kim olursa olsun
ihtiyacın giderilmesi hedefleniyor.
Bizde en güzel ve önemli örneği
sadaka taşlarındır. Boyu 1,5-2
metre ve üzeri oyuk olan bu
taşlara akşam namazı sonrası
vatandaşlar para bırakır, ihtiyaç
sahibi kişler de yatsı namazı sonrası ihtiyacı olduğu kadarını alırdı.
Zamanında sadece İstanbul’da
175 adet olan bu taşlardan
İstanbul’da sadece 1 tanesi, yarısı
toprağa gömülü bir şekilde
günümüze ulaşmıştır. O da gelecek nesillere ilham olacak şekilde
yerinde duruyor.”
“VEREN EL ALAN
ELİ GÖRMEZ”
“İndeks verilerine göre Türkiye
hep son sıralarda yer alıyor” diyen
Ertem, dünya genelinde sorulan
üç net soruyu doğru dünya
genelinde sorulan üç net soruyu
doğru; fakat ülkemizde karşılığını
bulmayacak biçimde yetersiz
görüyorum. Yan sorularla pekiştir-
ilmeli. Çünkü insanımızın yardım
anlayışı, veren el alan eli görmez
şeklindedir. İnsanımız komşusuna
yaptığını yardım olarak görmez,
söylemez. Bir yardım kuruluşunda
yaptığı çalışmayı söylemez.
Türkiye’nin son 5 yıldaki bağışların
% 24’ü bireysel bağışlardan
oluşuyor. Bu da toplam 13 milyar
TL civarındadır. Panelin
sonuçlarının çok faydalı olacağına
inanıyorum” diye konuştu.
Panel’e katılamayan Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç ise
vakıfların ve panelin önemini konu
alan bir yazı gönderdi.
Daha sonra Yardım Kuruluşları
Vakfı (CAF) Uluslararası Politika
Editörü Adam Pickering ile Gallup
Araştırma Şirketi Andrew Rzepa
Dünya Bağışçılık Endeksi amaç,
yöntem ve bulgular konulu sunum
yaptı.
Panelin ikinci otumunda ise,
bulguların değerlendirilmesi ve
çözüm önerileri masaya yatırıldı.
Panel daha sonra soru cevap şeklinde devam etti.
Yaşar’dan, CHP İlçe Başkanı'na ziyaret
HABER MERKEZİCHP Yenimahalle İlçe Başkanlığı’na
atanan Ahmet Meşe’yi makamında ziyaret
eden Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi
Yaşar, yeni görevinde başarı diledi.
Yaşar, CHP ilçe teşkilatında gerçekleşen
görev tesliminin ardından Yenimahalle İlçe
Başkanlığı’na ilk ziyaretini gerçekleştirdi. Yeni
yönetim ve partililerle bir araya gelen Yaşar,
çiçeği burnunda başkanı tebrik ederek başarı
Adem Yavuz IRGATOĞLU
[email protected]
BAKIŞ AÇISI
HDP seçim taktiği ile Öcalan’ın
etkisini kırmak mı istiyor?
Öyle görünüyor ki 2015 Milletvekili Genel Seçimlerine
HDP’nin aldığı karar damga vuracak. Millet işi gücü bırakmış HDP’yi düşünüyor. Meğerse HDP’nin ne çok seveni
varmış da haberimiz yokmuş!
Dün HDP’yi yerden yere vuranlar şimdi el avuç ovuşturup “HDP, Parlamentoya girmezse şu olur, girerse bu
olmaz” demeye başladı. Kehanet senaryolarının usta
kalemleri ise her gün köşelerinden, ekranlarından bir yerlere göz kırpıyor. HDP üzerine yazı yazanlara, bir şeyler
umanlara şunu söylemek isterim ki “Kendi düşen ağlamaz.” Bu sözün ne anlama geldiğini herkes iyi bilir!
Bir önceki yazımda bu dönem yapılan anketlerin seçmenleri etkilemeye yönelik olduğunu, asıl rakamların
seçime 1-2 hafta kalarak açıklanıp “paçayı kurtarmak”
olduğunu ifade etmiştim. Bunun gerekçesi de hazır
“Efendim o günlerde seçmenin tercihi böyleydi, şimdi ise
şöyle.” Bu tutum araştırma şirketlerinin en çok başvurduğu
yöntemlerdendir. Bunu bir yer not edelim.
Ve gelelim yazımızın asıl konusu olan HDP’nin seçimlere parti olarak girmek istemesin/ taktiğine. Edindiğim bilgilere göre HDP’nin seçim anketleri Cumhurbaşkanlığı
sürecinde elde edilen sonuçlara yakınmış. Artı olarak 600
bin ile 1 milyon arasında oya ihtiyaç varmış. HDP de
seçimlere 4 ay kala bu seçmeni ikna edip, barajı geçecekmiş. Tabii bu, anketlerin HDP’ye söylediği, HDP’nin de
Kürt seçmene verdiği mesajdır.
Bir de HDP’nin satır aralarında verdiği mesaj var. O da
seçimlere parti olarak girip, çözüm sürecinde Öcalan’la
süreci yönetmek isteyen hükümete karşı atılan adımdır.
HDP, seçimlere parti olarak girmeyi kesinleştirir ve barajı
aşarsa çözüm sürecini yürüten Devlet-Hükümet ile
Öcalan’ın arasını açmak, etkisini kırmak isteyecektir.
Çünkü çözüm sürecinde HDP’nin adeta bir “postacı” gibi
adaya gidip oradan “mektup” getirip, açıklama yaptığına
tanık olduk.
Böyle bir HDP, seçime parti olarak girip, seçimlerde
barajı geçerse en az 45 milletvekili ile parlamentoda temsil
edilip güç kazanmak, çözüm sürecinde Öcalan’ın yerine
geçmek isteyecektir. Bunun için etkin bir muhalefet yürütecektir. Eğer HDP seçime parti olarak girip, barajı geçemez
ise o zaman da HDP’nin gücü iyice kırılacak ve Öcalan
tekrar devreye girip güç kazanacaktır. Hükümet ve devlet
de tamamen çözüm sürecini Öcalan ile yürütecektir.
Ancak HDP’nin böyle bir süreçte en çok ihtiyaç duyduğu ve ilişkileri geliştirmek istediği adres ise “dağ” yani
Kandil tarafıdır. Çünkü seçimlerde Kandil’in etkisi
İmralı’dan daha fazladır! Bunu neden mi söylüyorum? 30
Mart Yerel Seçimleri’nde Doğu ve Güneydoğu’da tehdit,
zor kullanarak elde edilen seçim başarısından.
(Bu konuyu bir toplantı vesilesiyle bir Bakan
Yardımcısı ve AK Partili vekillere de arz ettim: “Eğer AK
Parti Doğu ve Güneydoğu’da 30 Mart Yerel Seçimlerini iyi
analiz edemez, aynı hatalara düşer ve tedbir almaz ise
HDP’nin hayali gerçek olabilir.”)
Böyle bir durumda hükümet ne yapacak? En az 330’ün
üzerinde milletvekili çıkarmak için HDP’yi baraj altına
zorlayacak. Milletvekili adaylarını buna göre belirleyecek.
Milliyetçi oylara daha çok talip olacak. Vaatlerini buna
göre sıralayacak. Seçimlere yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile girecek. Seçmenden yeni anayasa için yetki isteyecek. Zaten bu çoğunluğa ulaştığı zaman başkanlık sistemine de geçilmiş demektir.
Hatırlayın (Davutoğlu, takip edebildiğim kadarıyla
katıldığı kongrelerde 10 büyük şehri de boş geçmedi,
oralarda müjde üstüne müjde verdi.) Eğer 2015 seçimleri
bu şekilde sonuçlanırsa HDP de parlamento dışı siyaset
yapacaktır. Onların parlamento dışı siyasetten ne anladığını
da o zaman göreceğiz.
Etimesgut’a Park Acil
Bakım Onarım Ekibi kuruldu
dileklerini iletti.
Makam ve mevkilerin geçici olduğunu
kaydeden Yaşar, “Bir görev değişikliği yapıldı.
Bu, yeni umutlar, yeni heyecan, yeni bir hedef
demek. İnşallah CHP için başarılı bir seçim
kampanyası yürütürsünüz. Daha önce bu
koltuklarda oturan arkadaşlarımıza da
teşekkür ediyorum. Bundan sonraki süreçte
de partiye katkı yapmaya devam edeceklerine inanıyorum” dedi.
Etimesgut Belediyesi, 10 kişilik acil bakım
ve onarım ekibi kurdu.
Kızılcahamam Soğuksu Milli
Parkı yeniden hayat bulacak
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan, modern
piknik masaları, kamelyalar ve barbeküler, Soğuksu Mili Parkı
içerisinde yerlerine konuluyor.
Ankara İtfaiyesi
can kaybını önledi
HABER MERKEZİAta Sanayi Sitesi’nde bir dükkanda çıkan
yangına anında müdahale eden Ankara
Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı
ekipleri, akli dengesi yerinde olmayan bir vatandaşı son anda yanmaktan kurtardı.
İtfaiye Komuta Merkezi’ne saat 06.00’da gelen
bir ihbar üzerine olay yerine intikal eden itfaiye
ekipleri, işyerinde çıkan yangına müdahale
ederken, içeride bir vatandaşın olduğunu fark etti.
Çevreyi kontrol altına alan itfaiye ekipleri,
içerideki vatandaşı sağ olarak kurtarmak için
binaya dolan dumanın tahliyesini sağlamak
amacıyla aspiratörü devreye soktu.
Bir yandan duman tahliye edilirken, itfaiye
ekipleri sağlanan güvenli ortamda gerçekleştirdikleri operasyonla da içeride mahsur kalan vatandaşı, dumandan ve yangın söndürme çalışmalarından zarar görmeden kurtardı.
Akli dengesinin yerinde olmadığı anlaşılan
kişinin ısınmak amacıyla yaktığı ateşin yangına
neden olduğu belirlenirken, bu kişi daha sonra
sağlık ekiplerine teslim edildi.
HAKKI MURAT
SÖBÜTAYTürkiye’nin ikinci Büyük
Milli Parklarından bir tanesi
olma özelliğini taşıyan
Soğuksu Milli Parkında
yapılan değişikler devam
ediyor.
Son zamanlarda daha da
önem verilen Kızılcahamam
Soğuksu Milli Parkı'nda
Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından yaptırılan çevre
düzenlemesi daha modern ve
rahat edebilecekleri piknik
alanları oluşturmak adına yeni
kamelyalar, piknik masaları ve
barbeküler yerleştirildi. Yine
milli park içerisine yapımı
tamamlanan milli parkın çeşitli
özelliklerini üç boyutlu olarak
sergileyen ziyaretçi merkezide
önümüzdeki günlerde açılacağı belirtildi.
Konuyla ilgili açıklama
yapan Kızılcahamam Belediye
Başkanı Muhittin Güney; “30
Mart 2014 yerel seçimlerinde
Ankara Büyükşehir Belediyesi
ile uyum içerisinde çalışıp
ilçemize en iyi hizmetleri
getireceğiz, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı
Sayın Melih Gökçek;
Kızılcahamam halkı hizmetin
en iyisine layık diyerek
ilçemize yapmış olduğu
hizmet serisine bir yenisini
daha ekleyerek, Soğuksu Milli
Parkı içerisine halkımızın daha
modern ve rahat edebilecekleri piknik alanları oluşturmak
adına yeni kamelyalar, piknik
masaları ve barbeküler
yerleştirerek Soğuksu Milli
Parkı'na ayrı bir güzellik ve
özellik kazandırmıştır. Bu
nedenle Kızılcahamam
Belediyesi olarak ilçemize
yapılan bu hizmetlerin ilçe
halkımıza hayırlı olmasını
diliyor” dedi.
HABER MERKEZİEtimesgut Belediyesi, kurduğu park tamir,
tadilat ve bakım timiyle ilçedeki bütün parkların
bakımlarını gerçekleştiriyor. 230 adet park ve 1
milyon 700 bin metrekare yeşil alana sahip
Etimesgut Belediyesi, bu parkların bakımlarını yıl
boyunca aksatmadan yapıyor. 220 personel, yeni
park yapımının yanı sıra parkların korunması,
eksiklerinin giderilmesi ile bakım ve onarım işlemlerini gerçekleştiriyor. 10 kişilik acil operasyon
ekibi, parklarda özellikle çocukların can güvenliğini tehlikeye sokacak oyun ve spor gruplarının
bakımları için görevlendirildi. Vatandaşlardan
gelen uyarı ve şikayetleri de anında değerlendirilen acil müdahale ekipleri, sorunu kısa
sürede çözüme kavuşturuyor. Park ve Bahçeler
Müdürlüğü ekipleri, son 1 ay içinde 40 parkın
tamir ve bakımını gerçekleştirirken 10 parkı da
ağaçlandırdı.
Parkların eksik malzemeleri, tamir ve tadilatları
Park Bahçeler Müdürlüğü Garajı’nda kurulan
atölyelerde yapılıyor. Teknik ekip, parklarda zarar
gören donatıları yenileriyle değiştirmek yerine,
işlemden geçirerek onarıyor. Onarılan donatılar
yeniden parklara monte ediliyor. Bozulan ve kırılan
malzemeler, marangozhane, elektrikhane, kaynakhane, boyahane ve diğer teknik atölyelerinde
usta ellerde yeniden hayat buluyor. Etimesgut
Belediyesi böylece büyük bir mali yükten kurtuluyor. Bakım ve tamir yoluyla sağlanan tasarrufla
ilave hizmetler gerçekleştiriliyor.
ANKARA
11 Şubat 2015 Çarşamba
5
Ak Parti
Sincan İlçe
Başkanı
Av. Fatih
Omaç,
Sincan’ın
gelişimine
katkı
sağlayacak
istişarelerde
bulunuyor.
Ak Parti Sincan Teşkilatı
ziyaretlerini sürdürüyor
HABER MERKEZİAk Parti Sincan İlçe Başkanı Av.
Fatih Omaç ve yönetim kadrosu
göreve geldiğinden bugüne
Sincan’a hizmet veren diğer kamu
kurum ve kuruluşlarının yöneticileri
ile de sıkı bir diyalog halinde.
Sürekli istişare ile halkın taleplerini, öneri ve beklentilerini kurum
temsilcilerine direk ileten Ak Parti
Sincan ilçe başkanı Av. Fatih
Omaç, Sincan Kaymakamı Salim
Demir’i ziyaretinin ardından bu kez
de Sincan Emniyet Müdürü Fikri
Yıldırım ve Milli Eğitim Müdürü
Adem Solmaz ile bir araya geldi.
Sincan’daki okulların çevresin-
deki güvenlik önlemleri ve öğrencilerin karşılaşabilecekleri tehlikelerle
ilgili görüşmelerde bulunan başkan
Omaç ve yönetim kurulu üyeleri
milli eğitim ve emniyet müdürleriyle tam uyum içinde çalışmalarını sürdüreceklerini belirtti.
Omaç ve ekibinin bir diğer
durağı ise Sincan’da bulunan
EGO 5 nolu bölge müdürlüğüydü.
Bölge müdürü İhsan Ün’ü ziyaret
eden Ak Parti Sincan İlçe Başkanı
Fatih Omaç, Sincan’da ring seferleri ile ilgili yaşananları yetkilisine
aktardı.
Sincan Devlet Hastanesini de
ziyaret eden Omaç, Dr. Nafiz
Körez hastanesi Yöneticisi Ömer
Şahin ile görüştü. Hastane
hakkında bilgiler alan Omaç ve
ekibi, Sincan’a yapılacak devlet
hastanesi ile görüşlerini aktardı.
İŞKUR ve Çocuk Esirgeme
Kurumlarını da ziyaret eden Ak
Parti Sincan İlçe Başkanı Fatih
Omaç ziyaretlerin ardından yaptığı
açıklamada, “ Ziyaret ve
istişarelerimiz yoğun bir şekilde
devam edecek. Mahalle
komisyonlarımız ve
ziyaretlerimizle topladığımız
halkımızın talep ve önerini
konunun muhataplarına direk
aktarıyoruz. Partimizin kurucusu
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan ve Genel Başkanımız
Sayın Ahmet Davutoğlu’nun
çizdiği vizyon doğrultusunda yeni
Türkiye yolunda halkımıza daha
kaliteli hizmet ulaşması içinde
bizde üzerimize düşeni yapmaya
gayret ediyoruz. Kurumlar ile
vatandaşımızın arasında iletişim
probleminden kaynaklanan bir
sorun olmasının önüne geçmeye
çalışıyoruz. Vatandaşımız,
esnafımız ve kanaat önderleri ile
sık sık bir araya gelip fikir
alışverişi yapıyoruz. Amacımız
Sincan’ımıza daha güzel yarınlara
taşımak… “diye konuştu.
Köydeki çocuklar unutulmaz bir gün yaşadı
HABER MERKEZİÇankaya Belediyesi, ilçeye 70 km mesafede
bulunan kırsal mahallelerde yaşayan çocukların
da şehir merkezindeki yaşıtlarıyla aynı olanaklardan yararlanabilmeleri için tüm olanaklarını seferber ediyor.
Çankaya Belediyesi, düzenlediği özel bir
etkinlikle sınırları içerisinde yer alan Akarlar,
Çavuşlu, Evciler, Karahasanlı, Kömürcü,
Tohumlar ve Yayla kırsal mahallelerinde yaşayan
çocuklara özel bir film gösterimi yaptı.
Karahasanlı Köy Konağı’nda yapılan gösterimde
“Ejderhanı Nasıl Eğitirsin” adlı filmi izleyen
çocuklara patlamış mısır da dağıtıldı. Önce filmin
büyülü dünyasına yolculuk yapan çocuklara
daha sonra kitap ve çeşitli hediyeler dağıtıldı.
Çankaya Belediyesi’nin eğitmenleri eşliğinde
oyunlar oynayan çocuklar güzel havanın da
tadını çıkardılar.
Çocukların günlük hayatta karşılaşabilecekleri
bilimsel konuları basit ve somut hikâyelerle ve
ilgi çekici çizimlerle anlatılan 10 kitaptan oluşan
‘Bilim Hikâyeleri Serisi’ni köylere de ulaştıran
Çankaya Belediyesi ayrıca çocuklara kırtasiye
seti, oyuncaklar ve elma şekeri dağıttı. Hediye
almanın mutluluğunu yaşayan çocuklar, kendilerini unutmayan Çankaya Belediye Başkanı
Alper Taşdelen’e hep birlikte teşekkür ettiler.
Mogan’da güzel
hava yoğunluğu
HABER MERKEZİŞubat ortasında güneşli havayı fırsat bilen
Ankaralıların geçen hafta sonu tercihi Gölbaşı oldu.
Havaların ısınmasıyla Mogan Gölünde yaşayan
kuşlarda kendilerini gösterdi. Birçok kuş türüne ev
sahipliği yapan Mogan Gölüne gelen Ankaralılar
kuşları beslemeyi de ihmal etmedi. Özellikle hafta
sonlarında Ankaralılar tarafından, dinlenmek, eğlenmek ve piknik yapmak için tercih edilen yerlerin en
başında gelen Mogan Gölü Kış ortasında yazı
yaşayan Ankaralılara adeta nefes oldu.
Havaların sıcak gitmesi nedeniyle hafta sonunu
bir arada huzur içinde geçirmek isteyen Ankaralılar
Mogan Gölü gibi kent merkezinde yer alan
rekreasyon alanlarına koştular. Mangal dumanlarının
göğe yükseldiği, çocukların çimlerde koşuşturduğu
dev parklarda Ankaralılar uzun yürüyüşlerin tadını da
çıkartıyorlar.
Keyifli bir şekilde sıcak havanın tadını çıkartan
Ankaralılar sevdikleriyle birlikte Mogan Gölü’nde
semaverde demlenen çayını yudumlarken, “Böyle
yerlerin olması bir kent için bulunmaz bir fırsat. Biz
de bu fırsatı her uygun günümüzde değerlendirerek
kendimizi, gölün kenarı, yeşilin ortası olan bu güzel
mesire alanlarına atıyoruz dediler.
Pursaklar'da kuşak sınavı
Pursaklar Belediyesi Taekwondo Okulları’nda eğitim gören 40
öğrenci, kuşak sınavına katılarak hünerlerini sergiledi.
Çiğdemimliler
müzeleri geziyor
HABER MERKEZİÇiğdemim Derneği’nce düzenlenen “Ankara
Müzelerini Birlikte Geziyoruz” etkinliğinin ikincisinde Ulus’da bulunan PTT Pul Müzesi ve
Hamamönünde bulunan Somut Olmayan Kültürel
Miras Müzesi rehberler eşliğinde gezildi. PTT Pul
Müzesi’nde geçmişten bugüne pullar arasında bir
yolculuk yapıldı.
Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nde ise
Karagöz-Hacivat gösterisi, Ebru yapımı ve sokak
oyunları ilgi çekiciydi. Projeden sorumlu dernek
yönetim kurulu üyesi Turhan Demirbaş,
Ankara’nın az bilinen müzelerini komşularla
birlikte gezmek ve başta çocuklar olmak üzere
mahalle sakinlerine müzeleri sevdirmek amacıyla
bu projeye başladıklarını söyledi.
Her ay iki müzeyi gezeceklerini söyleyen
Demirbaş gösterilen ilgiden oldukça memnun
olduklarını, 30 kişilik kontenjanın hemen
dolduğunu söyledi.
Proje kapsamında 21 Mart tarihinde Atatürk
Orman Çiftliği Müzesi, Atatürk evi, devlet
Mezarlığı ve Karadeniz Havuzu gezilecek.
Etkinliklerin dernek üyelerine ücretsiz olduğunu
ve servis ücretinin dernek tarafından karşılandığını söyleyen Turhan Demirbaş her ay
yapılacak bu gezilere tüm komşuları davet etti.
HABER MERKEZİPursaklar Belediyesi Spor
Kulübü Taekwondo Okulları
2015 yılı ilk sınavını yaptı.
Tevfik İleri Kültür
Merkezi’ndeki Spor
Salonunda gerçekleşen
kuşak sınavını Pursaklar
Belediye Başkan Yardımcısı
Nedim Erçetin, Pursaklar
Belediye Spor Kulüp
Başkanı Halil Turan, meclis
üyeleri, Belediye Spor
Koordinatörü Salih Yergin ile
aileler birlikte izledi.
Yetenekleriyle göz dolduran
miniklerin performansı seyir-
ciden tam not aldı.
Sınavı başarıyla geçen
öğrencilere yeni kuşakları
Belediye Başkan Yardımcısı
Nedim Erçetin tarafından
verildi. Nedim Erçetin yaptığı konuşmada, Belediye
Başkanı Selçuk Çetin’in
spora ve sporcuya verdiği
önemi belirterek “Bizler
ilçemizi aynı zamanda spor
şehri yapacağız. Bugün bir
kez daha gördük ki çok
sayıda yetenekli çocuğumuz
var. Bizler bu çocukları
eğiterek geleceğin başarılı
sporcuları yapabiliriz.
Hepsini tebrik ediyorum.”
dedi.
Taekwondo Antrenörü
Talha Demir de kuşak sınavı
hakkında bilgi vererek “Bu
tür sınavlar öğrencilerin bilgilerini test etmek,
seviyelerini öğrenmek ve
onları bir üst kuşağa çıkarmak için yapılıyor. Pratik ve
teorik bilgileri geliştirmek
açısından birer fırsattır.” diye
konuştu.
Taekwondo okuluna kaydolmak isteyenler Pursaklar
Belediyesi Tevfik İleri Kültür
Merkezi’ne başvurabilir.
Mamak Belediyesi’nden
okullara tadilat desteği
HABER MERKEZİMamak sınırları içerisinde bulunan okullara
yönelik Mamak Belediyesi’nce verilen altyapı
desteği sürüyor. Mamaklı öğrencilerin yönelik
eğitimi destekleyici projelere imza atan Mamak
Belediyesi, ilçede bulunan okullarda da gerekli
tamirat ve tadilatları gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz yıl
Mamak’ta Fen İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler 71
okulda bakım ve onarım çalışması yaptı.
Çalışmalar yeni yılda da gelen talepler doğrultusunda devem ediyor. Mamak Belediye Başkanı
Mesut Akgül; “Belediyemiz Mamak’ta bulunan
okullardan gelen talepler doğrultusunda
okullarımıza imkanlar ölçüsünde altyapı desteği
sağlıyor. Bizler sadece bilgi evleriyle değil aynı
zamanda Mamak’ta bulunan okullara da destek
vererek Mamaklı öğrencilerimizin eğitimine destek
sağlıyoruz” dedi.
Mamak Belediyesi’nin her eğitim öğretim yılının
başında ihtiyacı olan okullara boya desteği de
sağlıyor. Okulların ihtiyaçlarına göre bahçe duvarı
derz işinden istinat duvarına, özürlü rampasından
karo döşemeye, merdiven tamirinden çevre düzenlemesine, su arızasından çatı yapımına kadar son
derece geniş bir yelpazede altyapı desteği
sağlanıyor.
6
ANKARA
11 Şubat 2015 Çarşamba
Ankara Giyim Sanayicileri
Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Canip Karakuş, Rusya’daki
yaşanan krizin çözümü için
Merkez Bankası’nın ruble kurunu
sabitlemesi gerektiğini ifade
ederek, “Rusya’daki devalüasyon, Türk tekstilcisinin tahsilat
sorununu alevlendirdi.
Tekstilciler, uzun süredir alacak
problemi yaşadıkları Ruslardan,
son 3-4 aydır hiç tahsilat
yapamıyor. Rusya’da umduğunu
bulamayan tekstilciler Afrika
pazarına yöneliyor” dedi.
Ankara Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Canip Karakuş:
“Tekstilde umut Afrika pazarı”
HABER MERKEZİRusya’dan kaynaklanan dar
boğazın tekstil sektörünü derinden
etkilediğini ifade Ankara Giyim
Sanayicileri Derneği (AGSD)
Yönetim Kurulu Başkanı ve tekstil
sektörünün önemli firmalarından
olan Karton Triko’nun Yönetim
Kurulu Başkanı Canip Karakuş,
“Piyasadaki daralmayla gelen işsizlik, atılacak adımlarla son bulacaktır. İşsizlik rakamları her geçen gün
artarak devam ediyor. Beklediğimiz
müşteriler gelmiyor. Siparişler kesildi. Bu piyasanın hareketlenmesi
için Rusya’daki krizin bir an evvel
bitmesini bekliyoruz” diye konuştu.
2014 yılının ilk çeyreğinde pek
hissedilmeyen krizin son çeyrekte
kendini iyice gösterdiğini ifade
eden Karakuş, “Beklentimiz 2015
yılı için kalıcı tedbir alınmasıdır. Bu
dar boğazın aşılması için gerekli
çalışmaların bir an önce yapıl-
masını bekliyoruz. Şirketler
kendince tedbir alıyor. Rusya’da
yaşanan krizi atlatmak ve ayakta
kalmak için yeni pazarlar aramaya
başladık. Şu anda Afrika pazarına
yönelmeyi düşünüyoruz. Afrika
pazarı bizim için daha bakir bir
bölge. Fas, Cezayir, Tunus gibi
ülkelerle de çalışmalarımız olacak”
diye kaydetti.
Rublenin dolar karşısında değer
kaybetmesinin tekstil sektörünü
vurduğunu belirten Karakuş,
“Anlaşmalarımızı ve fiyatlarımızı
dolara göre belirliyoruz.
Müşterilerimiz ödeme yapmakta
zorluk çekmeye başladı.
Rusya’daki firmaların dolar
temininde yaşadıkları sıkıntı bize de
yansıdı. Dengesizlik bize ödeme
yapacak firmaları da tereddüt içine
soktu. Beklediğimiz ödemeler
gelmemeye başladı. Bu meselenin
iki ülke arasında Merkez Bankası
ile çözülmesi gerekiyor.
MB’nin sabit kura geçmesini
bekliyoruz. Özellikle ihracat yapan
firmaların ödemeleri için ruble temininde Merkez Bankası’nın bir
çözüm üretmesini bekliyoruz.
Bunun piyasayı rahatlatacağına
inanıyoruz” dedi.
ÇODAM’lı çocukların kış
kampı dolu dolu geçti
Taşdelen seçim
deneyimlerini paylaştı
HABER MERKEZİGenel seçimler öncesi adaylık başvurusunda
bulunacak örgüt yöneticilerinin istifası üzerine
boşalan başkanlıklara yeni atanan başkanlara
ziyaret eden Çankaya Belediye Başkanı Alper
Taşdelen, hayırlı olsun dileklerini paylaştı.
Etimesgut İlçe Başkanlığı’nı ziyaretinde yeni
atanan İlçe Başkanı Hüseyin Güner’e görevinde
başarılar dileyen Taşdelen, önümüzdeki genel
seçimlerin kader seçimi olduğunu ve Türkiye’nin
aydınlık geleceği için tüm örgütlerle omuz omuza
el ele çalışmaları gerektiğini söyledi. Ziyaretten
memnuniyet duyduğunu ifade eden Hüseyin
Güner de belediyelerin ve örgütlerin dayanışmasının seçimlere damga vuracağını söyledi.
Güner ayrıca tüm sandık görevlilerini yedekleriyle
birlikte belirlediklerini ve çalışmalara başladıklarını
belirtti.
Çankaya’da son yerel seçimlerde tarihinde en
yüksek oyu aldıklarını belirten Taşdelen,
Etimesgut’un da dâhil olduğu Ankara birinci bölgenin itici güç ve lokomotif görevi gördüğünü bu
konuda herkesin üzerine büyük görev düştüğünü
dile getirdi. Seçim çalışmalarını yürütürken gittiği
her mahalleye göreve geldikten sonra da ziyarette
bulunduğunu ifade eden Taşdelen, ziyaretlerine en
düşük oy aldıkları bölgelerden başladıklarını söyledi.
Alper Taşdelen Ramazan Çadırı, Hoş Geldiniz
Masası ve renkli asfalt kaldırım gibi şimdiye kadar
Çankaya’da yapılmayan ilkleri gerçekleştirdiklerinin
altını çizerek en son 1979 yılında Ankara Belediye
Başkanı Ali Dinçer tarafından yapılan “çocuklar
için kitap dağıtımı” projesini de gerçekleştirdiklerini
belirtti. Taşdelen ayrıca ihtiyaç sahiplerine destek
olduklarını ve 57. Ecevit Hükümetinin hayata
geçirdiği sosyal yardımların, AKP yönetimlerince
hazır bir sistem olarak uygulandığına dikkat çekerek “Sosyal yardımlar sosyal devletin bir lütfu
değil sosyal devletin gereğidir. Sayın Genel
Başkanımızın ‘AKP ne veriyorsa biz iki katını vereceğiz’ söylemi de bu nedenle çok doğru bir
söylemdir” dedi. Taşdelen, hayata bakış açılarının
ayırımsız herkese eşit hizmet götürmek olduğunu
ve sosyal yardımların sosyal demokratların işi
olduğunu kaydetti.
HABER MERKEZİKeçiören Belediyesi Çocuk Danışma
Merkezi’nin (ÇODAM) düzenlediği Kış
Kampı, çocuklara güzel bir deneyim yaşattı.
Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar
Derneği’nin de işbirliğiyle 26-30 Ocak 2015
tarihleri arasında gerçekleştirilen kampa,
yaşları 9 ve 13 arasında değişen 21 çocuk
katıldı. Yoğun bir tempoda 5 gün süren
kampın bilim, sanat ve spor etkinlikleri
sayesinde çocuklar eğlenerek öğrenme
mutluluğunu tattılar.
Spor etkinlikleri kapsamında çocuklar,
Harry Potter film ve kitap serisi ile bütün
dünyanın tanıdığı bir spor haline gelen
“Quidditch” oyununu öğrenme şansını
yakaladılar. Filmdekinin aksine uçan
süpürgeler üzerinde oynanmasa dahi
çocuklar Quidditch sporunu çok sevdiler.
Çocuklar ayrıca buz hokeyi sporu ile de
tanışarak, bu spor dalının temel prensiplerini öğrendiler. Teorik eğitimin ardından buz patenlerini giyip öğrendiklerini sahaya yansıtarak oynamanın
keyfini de yaşadılar.
Bilim atölyelerinde ise “titrek
robotlar” yapan çocuklar, daha sonra
bu robotları yarıştırarak eğlenmeyi
de ihmal etmediler. Alternatif Enerji
Kaynakları atölyesinde, yenilenebilir
enerji kaynakları hakkında merak
ettikleri sorulara cevap bulan çocuklar, gelecekte güneş enerjisiyle tüm
ihtiyacı karşılanan evler, elektrikli ev
aletleri, otomobiller, toplu taşıma
araçları ile ilgili birbirinden ilginç fikirler
ürettiler. Kampın sanat atölyeleri de
oldukça renkli faaliyetlere sahne olurken,
çocuklara çeşitli ritim enstrümanları ve
beden hareketleri aracılığıyla nasıl ritim
tutulacağı da gösterildi. Bunun yanı sıra
atölyelerde fotoğrafçılık ve seramik sanatıyla da tanışan çocuklar, pratik yaparak
kendilerini geliştirme imkanı buldular.
Kamp sırasında Konya’ya günübirlik
gezi de düzenlenirken, Türkiye’nin en
büyük ve kapsamlı bilim merkezlerinden
Konya Büyükşehir Belediyesi Konya Bilim
Merkezi ziyaret edildi. Ayrıca Ankara’nın
tarihi Ulus semtinde yer alan PTT Pul
Müzesi’ni de gezen çocuklar, müzede
yapılan drama etkinliğiyle geçmişe doğru
küçük bir gezintiye de çıktılar. Beş günlük
kamp sonunda katılım belgelerini alan
çocuklar, arkadaşlarından ayrılmakta zorlandılar.
Tuna, berberlerle buluştu
Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa
Tuna, bu kez de berber ve kuaförlerle
istişare toplantısı yaptı.
HABER MERKEZİSincan Belediyesi, “istişare toplantıları” geleneğini
Sincanlı berberler ve kuaförleri misafir ederek
sürdürmeye devam ediyor. Sincan Kültür Evi’nde
düzenlenen bilgilendirme toplantısına; Sincan
Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna, Türkiye
Berberler ve Kuaförler Federasyonu Genel Başkanı
Bayram Karakaş ve Sincanlı berberler katıldı. Yeni
yasa hakkında bilgilendirilen berberler, kanun hakkındaki sorularına da cevap buldu.
“Bu şehri birlikte yönetiyoruz” diyerek sivil
yapılanmanın önemine değinen Başkan Tuna:
“Hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyor, sizin gibi
değerli esnaf kardeşlerimle birlikte bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Bu gibi istişare toplantılarının sizin
talep, ihtiyaç ve sorunlarınızın çözümü noktasında faydalı olacağını düşünüyorum.” dedi.
Desteklerinden dolayı Sincan Belediye Başkanı
Doç. Dr. Mustafa Tuna’ya teşekkürlerini ileten Türkiye
Berberler ve Kuaförler Başkanı Bayram Karakaş;
“Berberler ve kuaförler yönetim kurulu adına Sincan
Belediyesi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna’yı aramızda
görmekten onur duyuyoruz. Başkanımız ne zaman
istesek bize kapısını açtı, sorunlarımızı dinledi. Biz
Ankara Erkek Berberleri, Ankara Bayan Kuaförleri ve
Güzellik Uzmanları, Türkiye Berberler ve Kuaförler
Federasyonu olarak Sn. Tuna’dan razıyız Allah da
ondan razı olsun. Bu bölgede bulunan meslektaşlarımızla birlikte Sincan Belediye Başkanı Sayın
Doç. Dr. Mustafa Tuna’nın kapısını ne zaman çalsak
bize yardımcı oldu.
Çankaya’nın asansörleri
için güvenlik protokolü
HABER MERKEZİTSE’nin, son üç yılda 125 bin 860 asansörün
periyodik muayenesinin gerçekleştirildiğini ve ilk kontrolü gerçekleştirilen 107 bin 170 asansörün yüzde
77,2'sine denk gelen 82 bin 725'inin kırmızı etiket
aldığını bildirmesi üzerine harekete geçen Çankaya
Belediyesi, işe denetimlerin yetkili ve uzman kurumlarca yapılmasını sağlamakla başladı.
Çankaya Belediyesi ve Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği (TMMOB) Makine Mühendisleri Odası
arasında yapılan işbirliğiyle ilçe sınırları içinde bulunan
tüm asansörlerin denetlenmesi görevi makine
mühendislerine verildi. Çankaya Belediye Başkanı
Alper Taşdelen ve Makine Mühendisleri Odası
Başkanı Ali Ekber Çakar’ın imzaladığı protokolle
güvenlik ön planda olacak.
Duruay, derneklerle
kahvaltıda buluştu
HABER MERKEZİGölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay, derneklerle kahvaltıda buluştu.
Gölbaşı Kırıkkaleliler Derneği’nin organize ettiği
kahvaltı programında Başkan Duruay, Artvinliler
Derneği, Ardahanlılar Derneği, Bayburtlular Derneği,
Çankırılılar Derneği, Çorumlular Derneği, Göl-Der,
Gümüşhaneliler Derneği, Kars Ardahan Iğdır Ağrı ve
Çevre İlleri Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür
Derneği, Kırıkkaleliler Derneği, Kırşehirliler Derneği,
Samsunlular ve Yozgatlılar Derneği olmak üzere 12
dernek başkan ve yöneticileri ile bir araya gelerek
istek ve talepleri dinledi.
Gölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay, derneklerle bir araya gelmekten mutlu olduklarını belirterek,
“Hemşeri derneklerimizle bugün olduğu gibi her
zaman el ele, gönül gönüle olduk, olmaya da devam
edeceğiz. İnanıyorum ki; Gölbaşı’nın en büyük
zenginliklerinden biri hemşehri gruplarının çok olması
ve bu gruplarının birbiriyle olan diyaloglarıdır.
Hemşeri derneklerimiz bu tür organizasyonlar ile bizleri biraya getiriyor ve birlik beraberliğimizi sağlıyorlar. Bende birlikteliğimizin daimi olmasını temenni
ediyorum" İfadelerini kullandı.
7
EKONOMİ
11 Şubat 2015 Çarşamba
Türkiye Bilimler Akademisi
(TÜBA) Kök Hücre Çalışma
Grubu ve Yeditepe Üniversitesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Fikrettin Şahin, "İlk defa
medikal tekstil ürünlerine hem
üretim hem de kullanım hijyeni
sağlayacak yeni bir teknoloji
geliştirdik ve sağlık sektöründe
bu anlamda farkındalık oluşturduk. Geliştirdiğimiz teknolojide, milli servetimiz bor
bileşikleri kullanılıyor" dedi.
Medikal tekstilde bor
ile “hijyen devrimi”
ANKARA - MEHTAP YILMAZ - Şahin,
"antiviral ve antimikrobiyal medikal tekstil ürünleri" yönelik çalışmaları hakkında AA muhabirine
açıklamalarda bulundu.
Tarım, çevre, gıda ve medikal sektörlerde
kullanılan malzemelere antimikrobiyal özellik
kazandırılması konusunda Ar-Ge çalışmalarına
2007'de başladığını belirten Şahin, 2008-2011
yılları arasında çamaşır makinelerinde daha az
deterjan ve enerji kullanarak hijyenik yıkama
yapan yöntemlerin geliştirilmesi için Yeditepe
Üniversitesi ve Vestel işbirliğinde yürütülen
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi
Tezleri (SAN-TEZ) projesini tamamladığını anlattı. Söz konusu proje için antimikrobiyal boya ve
polimer geliştirdiğini ifade eden Şahin, sonrasında üniversitesinin Genetik ve Biyomühendislik
Bölümü ile Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü
(BOREN) arasında işbirliği yapıldığını ve bu kapsamda yürütülen Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmalarının,
bor bileşiklerinin antimikrobiyal ürün ve
malzeme geliştirmede kullanılabileceğini ortaya
çıkardığını kaydetti. Hastanelerde kullanılan tekstil ürünlerinin tamamının steril üretilmesi ve son
kullanıcıya steril olarak ulaşması gerektiğini vurgulayan Şahin, buna karşın açılan medikal tekstil ürünlerinde hijyen sağlanamadığı için kullanımdan kaynaklanan sağlık risklerinin devam
ettiğine dikkati çekti. Şahin, "İlk defa medikal
tekstil ürünlerine hem üretim hem de kullanım
hijyeni sağlayacak yeni bir teknoloji geliştirdik ve
sağlık sektöründe bu anlamda farkındalık oluşturduk" diye konuştu. (AA)
Adayların harcamları
ekonomiyi canlandıracak
Tarım Kredi Kooperatifleri
6 milyar 500 milyon
lira kredi dağıtacak
ANKARA - Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel
Müdürü İrfan Güvendi, bu yıl kullandırılan kredi miktarını
geçen yıla göre yüzde 9 artırarak 6 milyar 500 milyon
lira olarak gerçekleştirmeyi hedeflediklerini söyledi.
Güvendi, kurumun faaliyetlerine ilişkin Ekonomi
Muhabirleri Derneği Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen
sohbet toplantısında, kredi faizinin büyük kısmının
hazineden karşılandığı bir sistemle çiftçiye, faizsiz veya
maksimum yüzde 8 civarında finansmanla kredi verdiklerini belirtti. Güvendi, özel bir banka ile Tarım Kredi
arasında kredi maliyeti bakımından yüzde 100'e yakın
fark olduğunu ifade etti.
Bu yıl kullandırılan kredi miktarını geçen yıla göre
yüzde 9 artırarak, 6 milyar 500 milyon lira olarak
gerçekleştirmeyi hedeflediklerini bildiren Güvendi, ürünü
sezonunda alma karşılığında yüksek faizle avans
verilmesinin, Tarım Kredi'nin güçlü olması ve sahadaki
etkisini artırmasıyla azaldığını söyledi.
Önceliklerin var olan üyelerinin ihtiyaçlarını tam olarak
karşılamak, pasif ortaklarını aktif hale getirmek ve ortakların büyümelerini sağlayacak projeler geliştirmek
olduğunu dile getiren Güvendi, 26 milyar lira kredi kullanımıyla Ziraat Bankası'nın birinci sırada olduğunu, 6
milyar lira kredi kullandırılmasıyla da Tarım Kredi'nin
ikinci sırada yer aldığını kaydetti. Güvendi, kredi
ihtiyacına ve talebe göre verilecek kredi miktarının
artırılabileceğini ifade etti.
Güvendi, gıda fiyatlarından nüfusun yüzde 90'nın
memnun olmadığını dile getirerek, üretici ile tüketici
fiyatları arasındaki makasın daraltılması için gayret gösterdiklerini ancak piyasayı etkileyecek güçte olmadıklarını söyledi.
Gıda fiyatlarında bu yılki beklentilerin olumlu olduğunu
ifade eden Güvendi, çiftçinin üretimden ve hayvancılıktan vazgeçmediğini, bu nedenlerle bu yılın geçen yıldan
iyi olacağı kanaatinde olduklarını kaydetti.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının et ithalatına
izin vermediğini anlatan Güvendi, "Fakat burada eksik
olan husus, et ithalatı yapmıyorsak, kendimizin
yetiştiriyor olması lazım, içeriden karşılanması gerekir.
Tarım Kredi olarak toplu olarak besi hayvanı ithal edip,
küçük ve orta ölçekli çiftçilere bu hayvanlarının
dağıtımını yapmayı Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına teklif edeceğiz" diye konuştu.
Güvendi, et fiyatları çok yükseldiğinde damızlık hayvanların kesime götürüldüğünü ifade ederek, bunun
büyük tehlike oluşturduğunu kaydetti. Güvendi, et fiyatlarında gidişatın iyi olmadığını da ileri sürdü. (AA)
ANKARA - Türkiye Esnaf ve
Sanatkarları Konfederasyonu
(TESK) Genel Başkanı Bendevi
Palandöken, milletvekili aday
adaylarının yapacakları harcamaların ekonomiyi canlandıracağını ifade ederek, yapılan
hesaplamalara göre bir adayın
en az 45 bin lira harcamasının
beklendiğini belirtti.
Palandöken, yazılı açıklamasında, 7 Haziran'da yapılacak genel seçimler için adayların takım elbiseden balona,
afişten reklama, ulaşımdan
promosyona, lokantadan
kahvehaneye, berberinden oteline kadar
kendilerini tanıtmak ve milletvekili
seçilmek için harcama yapacaklarını kaydetti. Bu harcamaların ekonomiyi canlandıracağını aktaran Palandöken,
"Birçok sektörün fazla mesai yapmasına
neden olacak seçimler, esnafa birkaç
aylığına rahat nefes aldıracak ve yapılan
hesaplamalara göre bir aday en az 45 bin
lira harcayacak" ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 30 bin aday adayının yapacağı
seçim harcamasının 1 milyar 350 milyon
lirayı aşacağının tahmin edildiğini belirten
Palandöken, şunları kaydetti:
"Aday adaylık yoklamaları öncesi
tanıtım afişi ve broşürü basan matbaasından, reklamcısına, lokantacıdan, kahvehaneciye, nakliyeciden petrolcüye, otelciden otobüsçüye kadar her kesim kazançlı
çıkacak. Ekonomiye bir anda 2 milyar
liradan fazla sıcak paranın girmesiyle
ekonomi canlanacak, esnafın yüzü gülecek ve durgunluk yerini canlılığa bırakacak. Siyasi harcamalar ekonominin her
alanını canlandıracak.
Devlet yardımına hak kazanan partilere
2015 genel seçim yılı olması nedeniyle
toplamda 531 milyon 100 bin lira tutarında Hazine yardımı yapıldı. Partilerin seçim
için yapacakları harcamalarda ekonomiye
girerek canlılık sağlayacaktır." (AA)
Almanya'da yaşlı
nüfus istihdamı artıyor
FRANKFURT - Avrupa'nın lokomotif
ülkesi Almanya'da yaşlı nüfusun istihdamı
son yıllarda giderek artıyor.
AA muhabirinin Almanya Federal
İstatistik Ofisi'nden (Destatis) derlediği
verilere göre, Avrupa'nın lokomotif ülkesi
Almanya'da son yıllarda yaşlı nüfusun
istihdamında sürekli artış görüldü.
2005 yılında 60-64 yaş grubunda
çalışanların oranı yaklaşık yüzde 28 iken,
bu oran 2013 yılında yüzde 50'ye ulaştı.
65-69 yaş grubunda çalışmaya devam
eden kişilerin oranı ise 2005 yılında yüzde
6 iken bu oran 2013 yılına gelindiğinde
yüzde 13'e yükseldi.
Yaşlı kadın ve erkeklerin istihdamında
farklılıklar da belirlendi. 2013 yılında
60-64 yaş grubunda çalışan erkeklerin
oranı yüzde 57 iken, aynı yaş grubunda iş
hayatında olan kadınların oranı ise yüzde
43 olarak belirlendi.
Söz konusu dönemde, 65-69 yaş
grubunda ise istihdam edilen erkeklerin
oranı yüzde 16, kadınların ise yüzde 9
oldu.
Öte yandan, Almanya'da 63 yaşında
gönüllü emeklilik uygulamasının ardından, çalışma hayatının 70 yaşına
kadar uzaması hala kamuoyunda
tartışılmaya devam ediyor.
Almanya'da 1 Temmuz 2014'te
yürürlüğe giren düzenleme, emeklilik
sigortasına 45 yıl aidat yatıranların 63
yaşında emekli olabilmesine imkan
tanıyor.
Alman Federal Emeklilik
Sigortası'nın verilerine göre 2014 yılı
aralık ayı itibariyle yaklaşık 206 bin kişi
63 yaşında emeklilikten faydalanmak
için başvuruda bulundu.(AA)
ARA-SIRA
Nurullah AYDIN
[email protected]
KARDEŞLİK, DOSTLUK, AYRIŞMA
VE DÜŞMANLIK
Çıkar olunca eşler, kardeşler, arkadaşlar, dostlar kısa
sürede can düşmanı olabiliyor.
Devletler de öyledir. Bunun içinde özel elemanlar
yetiştirilir. Operasyonlar düzenlenir. Algı ekibi harekete
geçirilir.
Tarih boyunca süregelen yöneten yönetilen
ikilemesinde dinler, ideolojiler istismar aracı kılınmıştır.
Ancak gerçek neden, güç yetki servet edinmek olmuştur.
Dünyann çok önemli stratejik bölgeleri vardır. Ancak
Anadolu odaklı Ortadoğu coğrafyası hep çatışma alanının
merkezi olmuştur. Doğu-batı enerji savaşında Türkiye
kilit ülkeydi.
Türkiye; Bizanslılaştırılacaktı. Dinleme üsleri, ileri
teknolojiye dayalı istihbarat üsleri, en iyi yetişmiş ajanlar
Türkiye’deydi. Ilımlı İslam projesi ile İslam ülkeleri
denetim altına alınacaktı.
Büyük Ortadoğu projesinde yönetim değişimleri
yapılacak ve Türkiye ana üs görevi yapacaktı. İslam
ülkeleri ile yakınlaşarak içten hançerleme görevi yaptırtılacak iç savaşlarla İslam ülkeleri yakılıp yıkılacaktı.
Yeni dünya düzeni, ılımlı İslam projesi, Büyük
Ortadoğu projesi kapsamında yeni yapılandırmaya gittiler. Hırslı, zaafları çok olan tipleri bir kez daha farklı şekilde tespit ettiler eğittiler, örgütlediler. Eşbaşkandılar artık.
Eşbaşkanlık görev yerine getirilmeye başlandı.
Ama açığa çıktı. Birlikte iktidara taşındılar. Devleti,
devletin kaynaklarını ele geçirme sürecinde; dillerde din
iman ile halk uyuşturulurken, ayakkabı kutularında
evlerde paralar biriktirilmeye başlandı. Ortaklık bozduruldu. Güç, yetki, servet paylaşımında ortaklık çatladı.
Çatlatıldı. Ne oldu da çatladı? Ne oldu da çatlatıldı?
Yorum üzerine yorum yapılıyor. Birbirlerini kumpas yapmakla, ahlaksızlıkla suçluyorlar. Siyasetçiler, gazeteciler,
iş adamları, akademisyenler oyunun birer parçası olarak
devlet olanaklarına çöreklendiler. Soydular. Yandaş, candaş, kardaş kavramlarıyla yoksul halkı, idealist insanları
kullandılar. Tarihin en büyük soygununu, din şemsiyesi
altında pişkinlikle gerçekleştirdiler.
Yapılıyor da hiç ama hiç kimse; oynanan oyunda, kuklaları oynatanları konuşmuyor. İstihbarat örgütleri, küresel
sermaye temsilcileri ile beraber çalışan güçler, oyun
oynuyor. Türkiye'de Gladio, tartışılmıyor. Türkiye'de
Gladio kimlik değiştirdi, yenilendi.
Meclis, bürokrasi, medya ve üniversitelerde birbirinden habersiz pek çok kişi Özel Eleman mı?
Özel Eleman olarak eğitilenleri nasıl ve neden seçilir?
Onlar; milletvekilliği, üst bürokratik görevlerde, gazete
köşe yazarlığı, profesörlük dönemlerinde değil, daha genç
yaşlarda bölgesinde güvenilir, saygın, sözü geçen ve
gerektiğinde halkıyla bütünleşerek, milleti ve vatanı için
yapılacak mücadelede önder olabilecek niteliklere sahip
oldukları için seçilirler.
Türkiye Özel Elemanlar Örgütü’nde; bir dönem
batıcılar, bir dönem milliyetçiler şimdilerde ise vatansız
İslamcı ve etnik kimlikli kişiler organize edildiler.
Tiplerine, özgeçmişlerine bakın.
Kimler siyasetçi oluyor?
Kimler hiçbir şeyi yokken birden servet edinmiş, holdingler kurmuş?
Kimler üst düzey bürokrat oluyor?
Kimler gazete patronu oluyor?
Kimler her dönem gazete köşe yazarlığı yapıyor?
Kimler TV’lerde kafa karıştırıcı yorumlar yapıyor?
Kimler fişleniyor?
TSK, bürokrasi, medya, üniversiteler altüst edilmeye
devam ediyor. Yetişmiş elemanlar tasfiye edilirken, özel
elemanlar yer değiştirmeye devam ediyor. Bazılarının
ülke içinde ve dışında çok sık olmayan görüşmeleri kimlerle yaptıkları kamuoyuna yansıyor mu? Hayır.
Halk; nelerle meşgul ediliyor, dersiniz.
Türk Millet'nin ve Türk Devleti'nin varlığı ve bekası
tehdit altında tehlikededir. Birlik ve beraberliğe odaklı
unsurların bu gerçekleri bilerek hareket etmeleri, tarihin
yüklediği en önemli görevdir. Hiç kimse bu tarihi sorumluluktan kendini ayrı tutmamalıdır.
Günün Sözü: Oynanan oyun, anlaşılması, bilinmesi
ve gereğine yönelmekle bozulur..
Sanayi üretimi
yüzde 2,6 arttı
ANKARA Takvim etkisinden
arındırılmış sanayi
üretim endeksi,
geçen yılın aralık
ayında bir önceki
yılın aynı ayına
göre yüzde 2,6,
mevsim ve takvim
etkisinden
arındırılmış sanayi üretimi de bir önceki aya oranla
yüzde 1,2 arttı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılı aralık
ayına ilişkin sanayi üretim endeksi sonuçlarını açıkladı.
Buna göre, mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış hesaplamada, aralıkta bir önceki aya
göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi
yüzde 3,2, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1,6
artarken, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi
ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 1,9 azaldı.
Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi de
aralıkta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,6 artış
gösterdi. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde yıllık
bazda, madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi
yüzde 7, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 2,8
arttı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve
dağıtımı sektörü endeksi ise yüzde 0,1 azalış kaydetti. Öte yandan, arındırılmamış sanayi üretim endeksi,
aralıkta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,56 artış
gösterdi.
AA Finans'ın sanayi üretimi beklenti anketinde
ekonomistlerin, takvim etkisinden arındırılmış sanayi
üretim endeksi beklentisinin ortalaması yüzde 3,1,
mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi beklentisinin ortalaması yüzde 2,1
olmuştu. (AA)
8
EKONOMİ
11 Şubat 2015 Çarşamba
Türkiye'de bireylerin
internet üzerinden
sipariş verdiği ya da
satın aldığı mal ve
hizmet türleri arasında ilk sırayı, yüzde
51,9 ile giyim ve spor
malzemeleri aldı. Söz
konusu ürünleri yüzde
27 ile ev eşyaları,
yüzde 26,8'le
seyahatle ilgili diğer
faaliyetler takip etti.
Alışkanlıklar değişti,
tüketici internetten giyindi
ANKARA - İBRAHİM YILMAZ - AA
muhabirinin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlediği bilgilere göre, alışveriş sisteminin değişmeye başladığı günümüzde tüketiciler,
artık ürünlere daha kolay ulaşabilecekleri interneti tercih ediyorlar.
Tüketicilerin internet üzerinden gündelik hayata ilişkin ihtiyaçlarını karşıladığı gözlenirken,
teknolojik ürünler de internetten temin edilenler
arasında ilk sıralarda yer alıyor.
GİYİM VE SPOR MALZEMESİ İLK SIRADA
Türkiye'de 2013 nisan ile 2014 mart aylarını
kapsayan dönemde bireylerin internet üzerinden
sipariş verdiği ya da satın aldığı mal ve hizmet
türleri arasında yüzde 51,9 ile giyim ve spor
malzemeleri ilk sırada yer alıyor.
Söz konusu rakam geçen yılın aynı döneminde ise yüzde 48,6 seviyesindeydi.
İnternetten giyim ve spor malzemesi alanlar
içerisinde kadınların oranı yüzde 65,2, erkeklerin
oranı ise yüzde 43,5 oldu.
Giyim ve spor malzemelerini, yüzde 27 ile
mobilya, oyuncak, beyaz eşya gibi ev eşyaları
takip etti.
Söz konusu ürünlerin bir önceki dönemdeki
oranı ise yüzde 25,6 seviyesinde bulunuyordu.
Tüketicilerin yoğun olarak internet üzerinden
temin ettikleri bir diğer mal ve hizmet türü cep
telefonu, kamera, radyo, televizyon, DVD
oynatıcı gibi elektronik araçlar oldu. Bu grubun
payı, söz konusu dönemde yüzde 24,9 olarak
gerçekleşti.
KARTLA 40 MİLYAR LİRALIK
KIYAFET ALINDI
Bankalararası Kart Merkezi'nin (BKM) verilerine göre, geçen yıl giyim ve aksesuar için kartla
38 milyar 391 milyon liralık harcama yapıldı.
Bu harcamaların 33 milyar 803 milyon lirası
kredi kartı ile olurken, 4 milyar 587 milyon liralık
harcama banka kartı ile gerçekleştirildi.
Geçen yıl söz konusu sektör için kredi kartı
ve banka kartı ile gerçekleştirilen işlem adedi ise
372 milyona yaklaştı.
TATİLLER İNTERNETTEN AYARLANDI
Bireylerin internetten temin ettikleri hizmetlerden biri de seyahate ilişkin faaliyetler oldu. Bu
kapsamda konaklamanın payı yüzde 15 olurken,
bilet, araç kiralama gibi seyahatle ilgili diğer
faaliyetlerin payı da yüzde 26,8 oldu. (AA)
Peynire tuz, yağ ve etiket ayarı
Fındıkta “yalancı
bahar” korkusu
GİRESUN - ATAKAN ÇITLAK - Hava sıcaklılarının
mevsim normallerinin üstünde gitmesi nedeniyle yaprak
açan fındıkta, yeniden gelebilecek soğuk hava "zirai don"
endişesine yol açtı.
Giresun Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı
ve Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman fındıkta
yaşanan erken doğum sürecinin üreticileri endişelendirdiğini söyledi. Giresun'da asıl kış döneminin şubat ve mart
aylarında yaşandığına dikkati çeken Yaman, erken doğum
sürecine giren fındığın mart veya nisan aylarında yaşanabilecek zirai don nedeniyle zarar görebileceğini, 2004 ve
2014 yıllarında da aynı durumun yaşandığını hatırlattı.
Fındık rekoltelerinde zirai don nedeniyle büyük kayıplar
yaşandığını anımsatan Yaman, 'Üreticiler olarak aynı durumun bu yıl da yaşanabileceği endişesi taşıyoruz" dedi.
Yaman, fındık üreticilerine tarım sigortası yaptırmaları
çağrısında bulunarak, şunları kaydetti: "Geçtiğimiz yıl hatırlanacağı gibi Giresun ve yöresinde zirai don nedeniyle
rekoltede çok ciddi kayıplar yaşandı. 2015 ürünü fındığındaki doğum süreci, geçtiğimiz yılla hemen hemen aynı.
Fındığımız büyük tehlike altında. Üreticilerimizin yalancı
baharın zararlarını giderme ya da azaltma adına yapabilecekleri çok fazla da bir şey yok. O nedenle üreticilerimize
tarım sigortası yaptırmaları çağrısında bulunuyorum.
Sigorta yaptıran üreticilerimiz, yaşanabilecek olumsuz
durumlar karşısında mağduriyetlerini gidermiş olacaklardır."
Giresun Ticaret Borsası (GTB) Başkanı Mustafa Demirci
de yalancı bahar nedeniyle fındıkta yaşanan sürecin kendilerini de endişelendirdiğini söyledi.
Bu yıl, iyi bir fındık rekoltesi beklediklerini aktaran
Demirci, "Yaptığımız gözlemler ve fındıkta yaşanan süreç,
2015 ürünü fındık rekoltesinin iyi olacağı yönünde. Ancak
son dönemlerde etkili olan yalancı bahar bahçelerimizi
tehdit ediyor. Sanayici olarak bizler de bu durumdan
endişeliyiz. Bir an önce soğukların ve karın gelmesini bekliyoruz. Böylelikle fındığımız riskten kurtulacak ve iyi bir
rekolte oluşumu gerçekleşecektir" diye konuştu.
Giresun Üniversitesi Teknik Bilimler Yüksekokulu Fındık
Eksperliği Bölümü Öğretim Görevlisi Ali Turan, fındık bitkisinde bir ay sonra yaşanması gereken yaprak açma
sürecinin bugünlerde görüldüğünü söyledi.
23 derecenin üzerinde seyreden sıcaklıklar nedeniyle
polenlerin de canlılığını kaybettiğine ve iyi bir doğum
sürecinin yaşanmadığına dikkati çeken Turan, yalancı
bahar nedeniyle sahil kesimindeki bazı bahçelerde bitkinin
yaprak açtığına vurgu yaptı. (AA)
ANKARA - Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının, peynirin tuz ve yağ oranları ile
etiket bilgilerine ilişkin standartları
belirleyen tebliği, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği, peynirlerin tekniğine uygun ve hijyenik şekilde
üretilmesi, işlenmesi, muhafaza edilmesi,
taşınması ve piyasaya arz edilmesine ilişkin
özellikleri belirliyor.
Buna göre, peyniraltı suyu peynirlerinin
üretiminde yağı standardize etmek amacıyla krema ve randımanı artırmak amacıyla
da süt kullanılabilecek ancak toplam protein içeresindeki serum protein oranı yüzde
75'in (m/m) altında olamayacak.
Peynire işlenecek süt, çiğ olarak peynire
işlenebileceği gibi termizasyon,
pastörizasyon veya daha yüksek sıcaklıklarda uygulanan ısıl işlemden sonra da
peynire işlenebilecek. Çiğ
sütten veya termizasyon
işlemi uygulanan sütlerden üretilen ve telemesi
(pıhtıdan peyniraltı suyunun ayrılmasıyla elde
edilen ürün) haşlanmamış
peynirler taze olarak
piyasaya arz edilemeyecek. Bu peynirler üretimden sonra en az 4 ay
uygun koşullarda olgunlaştırıldıktan sonra
piyasaya arz edilebilecek.
Taze olarak tüketilen
peynirlere işlenen çiğ
sütler, en az
pastörizasyon normlarında ısıl işleme tabi
tutulacak. Üretimde nişasta ve nişasta bazlı
ürünler, soya ve soya ürünleri, süt yağı
dışındaki hayvansal yağlar, jelatin, bitkisel
yağlar ile süt proteini dışındaki proteinler
kullanılmayacak. Sadece aromalı veya
çeşnili taze peynirlerde stabilizör amaçlı
olarak nişasta, teknolojinin izin verdiği
miktarda kullanılabilecek.
Küf kültürleri ile olgunlaştırılan peynirlerin
küflendirme işlemleri, kontrollü iklimlendirme sağlanabilen ve hijyen koşulları
uygun yerlerde yapılabilecek.
Peynirlerin içerebileceği maksimum tuz
oranı, mevcut uygulamaya göre yüzde 35
ile yüzde 61 arasında değişen oranlarda
azaltılacak. Peynir üretiminde türüne göre
değişmek üzere kuru madde oranının
yüzde 3 ile 7,5'i arasında tuz kullanılabilecek. (AA)
ANKARA - Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve
Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ile
indirgendiğinde geçen ay en fazla reel getiriyi külçe
altın sağladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın
ocak ayına ilişkin "Finansal Yatırım Araçlarının Reel
Getiri Oranları"nı açıkladı.
Buna göre, aylık bazda en yüksek reel getiriyi
sağlayan yatırım aracı, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde
yüzde 5,69, TÜFE ile indirgendiğinde de yüzde 4,89
ile külçe altın oldu. Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, yatırım
araçlarından Borsa İstanbul (BIST) 100 Endeksi
yüzde 4,72, dolar yüzde 1,41, Devlet İç Borçlanma
Senetleri (DİBS) yüzde 0,76 ve mevduat faizi yüzde
0,07 reel getiri sağladı, avro ise yatırımcısına yüzde
4,32 kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise BIST
100 Endeksi yatırımcısına yüzde 3,93, dolar yüzde
0,63 reel getiri sağladı, avro yüzde 5,04, mevduat
faizi yüzde 0,69 ve DİBS yüzde 0,01 kaybettirdi.
BIST 100 Endeksi üç aylık değerlendirmede
Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 17,53, TÜFE ile
indirgendiğinde ise yüzde 14,91 yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu, avro
Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 3,80, TÜFE ile
indirgendiğinde yüzde 5,94 ile yatırımcısına en çok
kaybettiren yatırım aracı olarak belirlendi. Altı aylık
değerlendirmeye göre, dolar Yİ-ÜFE ile
indirgendiğinde yüzde 9,15, TÜFE ile indirgendiğinde
yüzde 6,81 ile yatırımcısına en yüksek kazancı
sağladı. Aynı dönemde avro, Yİ-ÜFE ile
indirgendiğinde yüzde 6,48, TÜFE ile indirgendiğinde
ise yüzde 8,49 ile yatırımcısına en çok kaybettiren
yatırım aracı oldu. (AA)
ÇORUMLULAR EĞİTİM
KÜLTÜR SOSYAL
KÜLTÜR VE
YARDIMLAŞMA DERNEĞİ
06-073-197 Kütük Numarası
1-11/01/2015 Tarih 80 Sayılı kararın iptaline
2-Derneğimizin 28 Şubat 2015 Tarihinde dernek
merkezi olan Yunus Emre Mah. Osman Gazi Cad.
57/A Pursaklar/Ankara adresinde olağanüstü genel
kurul yapılmasına, yeterli çoğunluk sağlanamadığı
takdirde 07 Mart 2015 Cumartesi günü saat: 18:00
de aynı adreste aşağıdaki gündemi görüşmek
üzere toplanılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.
Gündem:
Açılış ve yoklama
Divanın oluşumu
Derneğin feshinin görüşülmesi
Kapanış
YediGün-4
RİZELİLER EĞİTİM KÜLTÜR
VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
Akay Caddesi No:20/9
Bakanlıklar – ANKARA
DUYURU
ÜYELİK BORÇLARI
Aidatların düzenli ve zamanında ödenmesi
Dernek çalışmaları açısından son derece önemlidir.
Üyelik başlangıç tarihinizden 2014 yılı sonuna
kadar birikmiş aidat borçlarınız için Dernek
Merkezinde bizlerle iletişime geçmeniz ve
geçmiş yıllara ait aidat borçlarınızı ödemeniz
gerekmektedir.
Üyelik borcu olanlar, 10 Mart 2015 tarihine
kadar borçlarını ödememeleri durumunda,
10.05.2014 tarihinde alınan Yönetim Kurulu
Kararı gereğince, Tüzüğümüzün ilgili maddesi
gereği üyelikten çıkartılacaklardır. Duyurulur.
YediGün-3
Mücevher ihracatını
körfez ülkeleri sırtladı
ADANA - MUZAFFER ÇAĞLIYANER Geçtiğimiz yıl rekor artışlara imza atan
mücevher ihracatı, yükselişine yeni yılda da
devam etti. 2015 Ocak ayında yapılan ihracatın yüzde 70'ini, geçen yılın toplam ihracatının ise yüzde 55'ini 3 körfez ülkesi sırtladı. AA muhabirinin, Türkiye İhracatçılar
Meclisi verilerinden derlediği bilgilere göre,
geçen senenin başlarında düşüş görülen
ancak haziran ayından itibaren rekor
artışlara ve ihracat rakamlarına imza atan
mücevher ihracatı, yeni yılda da yükselişini
sürdürdü. 2014 yılının Ocak ayında 194
milyon 227 bin dolarlık rakama ulaşan sektör ihracatı, bu yılın ocak ayında ise yüzde
48,7 lik artışla 288 milyon 800 bin dolarlık
rakama ulaştı.
Sektör ihracatının yüzde 99'unu
karşılayan İstanbul'da geçen yılın ocak
ayında 185 milyon 810 bin dolarlık ihracat
gerçekleşirken, bu yılın ocak ayında bu
rakam yüzde 54'lük artışla 286 milyon 51
Ocakta en çok
altın kazandırdı
bin liraya çıktı. Ocak ayında yapılan
mücevher ihracatında en yüksek payı ise
İran aldı. Geçen yılın ocak ayında 213
milyon dolarlık ihracat gerçekleşen İran'a
bu yılın ocak ayında ise yüzde 68 bin
328'lik artışla 145 milyar 907 milyon dolarlık mücevher ihraç edildi. Ay içinde yapılan
toplam ihracatın yüzde 51'i İran'a yapıldı.
İran'ın ardından en yüksek ihracat 37 milyar 13 milyon dolar ile Birleşik Arap
Emirlikleri ile 17 milyar 866 milyon dolarla
Irak'a yapılırken, ocak ayında yapılan
toplam ihracatın yüzde 70'i bu 3 körfez
ülkesine gerçekleşti.
Geçtiğimiz yıl yapılan toplam 3 milyar
108 milyon 750 bin dolarlık mücevher ihracatının 932 milyon 329 bin doları (yüzde
30) İran'a gerçekleşti. İran, Birleşik Arap
Emirlikleri ve Irak'a toplamda 1 milyar 710
milyon 886 bin dolarlık ihracat gerçekleştirilirken bu rakam toplam ihracatın
yüzde 55'ini oluşturuyor. (AA)
KEÇİÖREN TEPEBAŞI
GENÇLİK VE SPOR
KULÜBÜ DERNEĞİ İLK
OLAĞAN GENEL KURUL
TOPLANTISI
DUYURU İLANI
06.116-184 Kod numaralı Keçiören Tepebaşı
Gençlik ve Spor Kulübü Derneğimizin İlk Olağan
Genel Kurul Toplantısı 01.03.2015 günü saat 14:00’da
Çaldıran Mah. 490. Cad. (Eski 1.Cad) No:24/C (Salon
Divan) Keçiören-Ankara yapılacaktır.
Çoğunluğun sağlanamaması halinde 2. toplantı
08.03.2015 günü aynı yer ve saatte yapılacaktır.
Üyelere duyurulur.
YÖNETİM KURULU
GÜNDEM:
1- Açılış, saygı duruşu, İstiklal Marşı’nın okunması,
2- Divanın Teşekkülü,
3- Geçici Yönetim faaliyet raporunun okunup,
müzakeresi,
4- Yönetim Kurulunun ibrası
5- Üyelik aidatlarının görüşülüp karara bağlanması,
6- Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin seçimi,
7- Dilek ve temenniler kapanış.
YediGün-2
KÜLTÜR-SANAT
KÜLTÜREL
BOYUT
Prof. Dr. Hayrettin İVGİN
[email protected]
KÜLTÜRÜMÜZDE BAYRAMLAR
Hatırlamaya değer bir olguyu, bir olayı, bir kahramanı, bir takım insanları vb. belli sürelerde anmaya yönelik olan ya da bir topluluk tarafından herhangi bir şey
onuruna düzenlenen kamusal şenliklere “Bayram”
denir.
Bayram bir sıra gösteriden meydana gelir. Bu gösterilerin; biçimlerini, sıralarını gelenek (örf) belirler.
Bayramlar, bir topluluğun bütünü için ve bütünce
uygulanan törelerin biçimidir. Bayramın başka bir özelliği, yılın belli bir gününde ve günlerinde kutlanmasıdır.
Bayramlar her toplumda a) Milli, b) Dinî, c)
Mevsimlik olarak üçe ayrılır. Milli bayramlara resmi
bayramlar da denir. (Cumhuriyet, 30 Ağustos, 19
Mayıs, 23 Nisan vb. günlerde devletçe kabul edilen
kutlama günleri). Dini bayramlar Türkiye’de iki tanedir. (Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı). Mevsimlik
bayramlar; yörelere, bölgelere, illere ve hatta köylere
göre değişen özel ve genel mevsimlik bayramlardır.
(Nevruz, Hıdırellez vb.)
İslâm âlemindeki dinî bayramlar kamerî takvimine
(ay takvimi) göre hesaplanır. Bu sebeple her yıl ki bayramlar aynı günlere rastlamaz. Yaklaşık yılda 10 günlük bir gerileme vardır. Ay takvimine göre; şevvâl ayının ilk üç günü ramazan bayramı, zilhicce ayının 10.
gününde başlayan 4 gün ise kurban bayramıdır.
Bayramlar öncesinde ve bayram sırasında bazı gelenek ve görenekler, bayramın ritüelini ve uygulamasını
ortaya çıkarır.
Bayramlar sosyal yardımlaşma ve dayanışma sağlayan en toplumsal olgulardır.
Bayramlar önce; ev temizliği, eşyaların yenilenmesi,
boya-badana işyeri gibi hazırlıklar maddi durumu
uygun olanlarca gerçekleştirilir. Şeker, çikolata, çeşitli
tatlılar, kolanya vb. misafire ikram edilecekler alınır ve
hazır edilir. Ya yeni giysiler alınır veya eskiler yıkanır,
temizlenir, ütülenir.
Ramazan ayı içerisinde fitre ve zekat dağıtılır.
Misafirlere ikrâm edilecek yemekler, yiyecekler, içecekler ve meyvalar hazırlanır. Arife günleri kabir ziyaretleri yapılır.
Bayram günü, cemaatle birlikte yalnız erkekler için
vacip olan 2 rekatlık bayram namazı kılınır. İlk günü;
yaşlılar, hastalar, akraba büyükleri, anne-baba, yakınlar,
komşular, dostlar ziyaret edilir, büyüklerin ellerinden
öpülür.
Gelen misafirlere, şeker, gül suyu, kolonya ikram
edilir, hatta yemek yedirilir. El öpen küçüklere, bayram
harçlığı verilir, onlara oyuncaklar verilerek sevindirilir.
Ziyarete gidenler boş gitmezler, genellikle bir şişe
kolonya, bir kutu çikolata, karışık şeker, baklava ve
çeşitli tatlılar, meyvalar götürülür. Hatta bunların
yanında gömlek, bluz, çorap, biblo vb. değeri çok
olmayan ama manevî değeri yüksek hediyeler götürülür.
Dargınlar barıştırılır, fakirlere ve muhtaçlara para
yardımı yapılır, yiyecek ve diğer ihtiyaçları giderilir.
Ramazan bayramına bu sebeple fıtır bayramı (ıyd-ı
fıtr) da denir. Fıtırın anlamı “oruç bozma” demektir.
Eskiden her şehirde bir bayram yeri bulunurdu. Şimdi
bayram yeri olmamakla birlikte; luna parklar, çocuk
parkları, eğlence merkezleri bulunuyor. Çocuklar buralara götürülerek eğlendiriliyor.
Uzakta olanların bayramları; telefonla, e-mail ile,
mesaj ile kutlanır. Hatta; bayramdan önce ellerine
geçecek şekilde mektup veya tebrik kartları gönderilir.
Bu gelenekler; aşağı-yukarı Türkiye’mizin her bölgesinde aynı şekilde gerçekleştirilir. Allah yurdumuzun
birliğini diriliğini bozmasın. Bu güzel bayram geleneklerimiz; Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza kadar birlik
ve beraberlik içinde yaşamasını sağlasın.
Çanakkale Zaferi’nin
100. yılına özel kitap
İSTANBUL - Çanakkale Savaşı’nda
Mehmetçiğin verdiği mücadeleyi kaleme alan
SAlim Dağ, 'Dur Yolcu Şehitler Diyarı Çanakkale'
isimli kitabını Çanakkale zaferinin 100. yılına özel
yayınladı.
Gelibolu Çanakkale Şehitlikleri’nde 20 yıldır
rehberlik yapan Salim Dağ, Çanakkale Savaşı ile
ilgili topladığı bilgileri, hatıraları, fotoğrafları bir
kitapta topladı. Çanakkale üzerine araştırmalarıyla tanınan tarihçi yazar ve fotoğraf sanatçısı
Soner Demirsoy’un editörlüğünü üstlendiği kitap,
'Dur Yolcu Şehitler Diyarı Çanakkale' ismiyle
Çamlıca Basım Yayın tarafından yayınlandı.
Çanakkale zaferinin 100. yılına özel olarak hazırlanan kitapta, Gelibolu’daki önemli şahsiyetler,
yerli yabancı askerlere ait hatıralar, savaşın geçtiği yerler ve şehitlikler hakkında önemli bilgiler yer
alıyor.
Çanakkale Savaşı’nı 20 yıldır yerli yabancı
kaynakları tarayarak araştırdığını, Gelibolu
Yarımadası’nı karış karış gezdiğini söyleyen yazar
Salim Dağ, "Bu bilgileri şehitliği ziyarete gelenlere anlatıyoruz. Okullarda, üniversitelerde, konferans salonlarında insanımıza aktarmaya çalışıyoruz. Ancak yetişemiyoruz. Elde ettiğimiz bilgileri
merak eden herkese ulaştırmak, atalarımızın hatıralarını yaşatmak için Çanakkale Savaşı’nın 100.
yılına özel gezi-rehber tadında bir eser hazırladık." dedi. Dağ, "Buraya ceddini, tarihini, geçmişini aramaya geliyorlar. Bu duygu ve düşüncelerle, kilometrelerce uzaklardan ziyarete gelen şehit
torunlarına biz de bir nebze olsun yardımcı olmayı düşündük. İstedik ki; biz olalım olmayalım
şehitliği ziyaret imkânı bulanlar bu eser eşliğinde
buranın atmosferini dolu dolu yaşayarak, anlayarak ziyaretlerini tamamlasın." diye konuştu.
Kitabın en büyük özelliğinden birisi de
Çanakkale harbini, Gelibolu Yarımadası’nı, şehitlikleri okuyucu gözünde canlandırmak için binlerce fotoğraf arasından seçilmiş 22 tarihi fotoğrafı
içerisinde barındırıyor. Kitapta ayrıca, tarihçi
yazar ve fotoğraf sanatçısı Soner Demirsoy’un
Gelibolu Yarımadası’nda çektiği 46 fotoğrafa yer
veriliyor. 'Çanakkale Şehitlikleri Ziyaret Haritası'
eki ise şehitliği ziyaret etmek isteyenlere büyük
kolaylık sağlıyor. (CHA)
11 Şubat 2015 Çarşamba
9
Ebru sanatçısı Barutçugil:
“Sanatta siyaset, dil, din, ırk,
renk, mezhep ayrılığı yoktur”
Ebru ustası Hikmet Barutçugil, sanatçıların, "siyasi faktörlerle ayrılmış" kültürleri yakınlaştırma görevinin olduğunu belirterek, "sanatta siyaset, dil, din, ırk, renk ve mezhep ayrımı yoktur" dedi.
TAHRAN - Ebru ustası Hikmet Barutçugil,
sanatçıların, "siyasi faktörlerle ayrılmış" kültürleri
yakınlaştırma görevinin olduğunu belirterek,
"sanatta siyaset, dil, din, ırk, renk ve mezhep
ayrımı yoktur" dedi.
Başkent Tahran'da geçen hafta açılan "Türk
Hazır Giyim ve Konfeksiyon Fuarı"nda İranlı
ziyaretçilere ebru sanatını uygulamalı olarak
gösteren Barutçugil, AA muhabirine yaptığı açıklamada, icra ettiği sanat ile Türkiye ve İran arasındaki kültürel ilişkilere dair değerlendirmelere
bulundu.
Ebru sanatının tam olarak nerede ve ne
zaman başladığının bilinmediğini ifade eden
Barutçugil, tarihçilerin sanatın kökenini Orta
Asya'ya bağladıklarını söyledi. Orta Asya'da
Çağatayca bir kelime olan "Ebre" adıyla tanınan
sanatın daha sonra İpek Yoluyla İran'a geldiğinin
tahmin edildiğini aktaran Barutçugil, "Bu bahsettiğimiz 10'uncu, 11'inci yüzyıl bile olabilir, o
kadar eski" diye konuştu.
İran'a geldiğinde ise bu sanata "bulutumsu",
"bulut gibi" anlamına gelen "ebri" adının verildiği
bilgisini paylaşan Barutçugil, "Ebri, bu sanata
çok yakışan bir tabir. Ayrıca bu sanatı bir tamlamayla da adlandırdılar, o da 'abru', 'ab' su
demek, 'ru' da yüz demek. Yani 'su yüzü', bu
sanatın en kısa tarifi zaten, su yüzü resmi. Daha
sonra Anadolu'ya geldiğinde ebru adıyla anılıyor" şeklinde konuştu.
Barutçugil, ebrunun kullanım alanlarının farklılıklar gösterdiğine işaret ederek, "İran'da hattatlar ya da minyatür sanatçıları tarafından zemin
olarak kullanılırken, Türkiye'de ise daha çok
çiçeklerle, soyut sanat akımına girip, çerçevelenip asılan eserler haline geldiğini" kaydetti.
Türkiye ve İran'ı "iki komşudan ziyade iki kardeş ülke" olarak tanımlayan Barutçugil, "Tarihe
bir kuş bakışıyla baktığımız zaman biz büyük
Selçuklu imparatorluğunun varisleriyiz, mirasını
paylaşan iki varis kardeşiz aslında. Kültürlerimiz,
sanatlarımız birbirine çok yakın. Ama maalesef
siyasi olarak birbirimizden uzaklaştırıldık" değerlendirmesinde bulundu.
Sanatta "siyaset, dil, din, ırk, renk ve mezhep
olmak üzere hiçbir ayrımın olamayacağını" savunan sanatçı Barutçugil, "Dolayısıyla sanatçıların
daha çok bir arada bulunup zaten aynı olan kültürlerimizle yakınlaşma sağlamamız gerekiyor"
dedi.
İran'ı birçok kez ziyaret ettiğini ifade eden
Barutçugil, şöyle devam etti:
"İran'a geldiğim zaman kendimi Anadolu'nun
herhangi bir yerinde hissediyorum. İranlı çok
arkadaşım var. Üç beş kelime Farsça da öğrendim; 'Hale şoma çetore?' (Nasılsınız?) gibi.
Dolayısıyla şahsi olarak İran'a çok hayranım.
Özellikle İsfahan. İran sanatları, kaşi olsun, minyatür olsun, tezhip olsun… Sonra İran'da çok
çağdaş yorumlar yapan ustalar var. Hatla olsun
ebruyla olsun… Türkiye'de bir İran kökenli arkadaşımla ortaklaşa çalışıyoruz, çok büyük projeler
yaptık. Dolayısıyla ben İran'ın müptelalarından
biriyim."
Hikmet Barutçugil, 1973 yılında o zamanki
adıyla Güzel Sanatlar Akademisinde (Mimar
Sinan Üniversitesi) eğitime başladıktan sonra
hocasının teşvikiyle önce hat daha sonra ebru
sanatıyla tanıştı. O tarihten bu yana 42 senedir
ebru sanatıyla ilgilenen Barutçugil, 25 yıldır
Mimar Sinan Üniversitesinde ve kendi atölyesinde dersler veriyor. (AA)
İstanbul'un sahafları Ankara'ya çıkarma yapacak
İSTANBUL - İstanbul'da adı çarşısıyla bilinen sahaflar, Ankara'ya çıkarma yapmaya
hazırlanıyor. Ankara'daki kitap fuarında kitapseverlerin karşısına çıkacak sahaflar,
İstanbul'daki son hazırlıklarını tamamlamak
üzere. Sadece eski kitaplar değil, eski evraklardan tapu senetlerine, fermanlara kadar pek
çok eski obje de sahafların sergilerinde yer alacak.
Ankara Kitap Fuarı, 20 Şubat - 1 Mart 2015
tarihlerinde Ankara Ticaret Odası'nın (ATO)
Congresium tesisinde yapılacak. Kitap kurtlarını bir araya getirmesi planlanan fuarın bu yılki
katılımcıları arasında şüphesiz en dikkat çekenlerinden biri de sahaflar. İstanbul'dan 22,
Ankara'dan 7 ve Kocaeli'nden bir olmak üzere
toplam 30 sahaf, fuarda kendilerine ayrılan
sokakta eski kitap ve objelerini sergileyecek.
İstanbul'daki hazırlıklar tamamlanmak üzere.
TIR'larla 17 Şubat'ta yola çıkacak sahaflar, 20
Şubat'taki açılışta yerlerini alacak.
Bu yılki fuara katılan sahaflardan biri olan
Ümit Nar, aslında bir ilk gerçekleştiğini, Ankara
için önemli bir başlangıç yapıldığının altını
çizdi. Beyoğlu'ndaki Aslıhan Pasajı'nda sahaflık yapan Nar, İstanbul'da 8 yıldır benzer bir
festivalin yapıldığını ve güzel sonuçları olduğunu söyledi. Ankara için geçen yıl küçük başlangıç yaptıklarını ancak bu yıl çok daha kapsamlı
bir şekil sahaf fuarı oluşturacaklarını belirten
Nar, fuarda sahaf kitapları olarak adlandırabilecek eski kitaplar, nadir kitaplar, Osmanlıca
eserler, objeler, eski evrak, tapu senetleri, fermanın yer alacağını kaydetti. Nar, "Bunlar gibi
pek çok unsuru Ankara'da kitapseverlere sunmak için geliyoruz. 20 Şubat'tan 1 Mart'ta
kadar orada olacağız. Sahaflık çok özel ve
güzel bir meslek. Osmanlıca eserlerin bugünle-
MEHMET NURİ
PARMAKSIZ
[email protected]
BENCİLEYİN SÖZLER
AŞKA DAİR
re aktarılması olsun, bir defa basılıp bir daha
baskısı yapılmayan kitaplar ama belki bir kişinin işine yarayacak kitapları korumak adına
çok önemli bir iş yapıyoruz. Bunun da bir kültürel mesele olduğunu düşünüyoruz. Kültür
endüstrisi dediğimiz ve her şeyin makineleştiği
bir düzen içinde ayrı bir kültür kalesi oluşturmaya çalışıyoruz. Ankara'da bu işi geleneksel
hale getirmek istiyoruz." dedi.
Sahaflığın Ankara için yabancı olmadığını
anlatan Nar, "Ankara'daki kitap fuarında bizim
için ayrı bir sokak oluşturulacak. Seri üretim
yapılmış plastik kokusunun dışında eski kitap
kokusu, eski eşyaların kokusu, eski objelerin
kokusu bunlar zaten insanları bizim oraya
doğru yönlendirecek. Pek çok şehirde şöyle bir
handikap var. Bizim bulunduğumuz yer
Beyoğlu'nda 30 sahafın olduğu çok merkezi bir
yerde bir pasaj. Ankara'da bu anlamda bu
vasıflara haiz bir yer yok. Adil Han'da bir arkadaş var, çeşitli semtlere dağılmış insanlar var.
Yani bir kitapseverin, bir araştırmacının geldiği
zaman tek elden bütün sahafları bulabileceği
bir yer yok. İstanbul'a göre bu imkan daha az.
Ankara'da en azından 10 günlük süre içinde
biz bunu oluşturmaya çalışacağız. Kültür hayatımızda böyle ada gibi bir şey yapmaya çalışacağız." şeklinde konuştu. (CHA)
Susabilmek nefsimizin, aşkta
sükût yüreğimizin imtihanı.
elbisedir.
Sessizlikle yüzleşme; gönlümüzün ve dilimizin ateşe dem
dem alışması, sevda denilen kalbin damla damla yâre karışmasıdır.
Yalnızlık kalbinde aşk taşımayanları tarumar
eden bir duygudur.
Aşkla deliliği dem dem yaşayan varlıktır âdem.
Kalbi maşuğunda durmamış
olana yer yoktur aşkta.
Bir kalp ancak aşkla varlığın
varlığında kaybolur.
Yalnızlığı geceleri mum ışığına asanlar gözyaşlarını kalbi kırık dağlarda yıkar.
Bir gönül için en acı ölüm kalbindeki aşkın ölümüdür.
Sevgi her gönülde hissedilebilir lakin aşk ancak
şah gönüllerde tecelli eder.
Günü birlik değil mahşerine bir sevdanın esiriyim, kâlû belâdan beri adı aşk, ezeli aşk, ebedi aşk
olan bütünün kesiriyim.
Harflerin hecelere, hecelerin cümlelere dönüşü,
kademe kademe ruhun aşka teslim oluşuna denk.
Aşk gönlümüzün pınarı, aşk zemzem gibi sevdanın doyulmayan tarafıdır.
Her güzellik gönül gözünün görebildiği ve gönül
terazisinin tartabildiği kadardır.
Vavdaki gizli ruh yaratılışın sırrını fısıldıyor
gönüllere, görünenin ardındaki gerçek haykırdıkça
haykırıyor mutlak olanı biz ölümlülere.
Aşk, avuçlarımızda tuttuğumuz köpükten âb-ı
hayattır. Dokunsak kaybolacağından, izlesek doyamayacağımızdan korkarız.
Uykusuzluk bedenin çektiği, aşksızlık ruhun zindanıdır.
Aşk vAv kelimesinin yazılışındaki iki V’nin arasındaki A ile başlar ve iki V harfi iki gönlü temsil
eder aynı aşkla bütünleşen ruh gibi.
Pişmanlık yaşayan kalp küçülür, aşkın gücü
sükûtta yaşayan kalple ölçülür.
Ruhu cezbeden, ruha hitap eden güzelliğin her
şeyine hayran olabilmektir aşk.
Aşktan ve yârdan ayrı kalmaktansa sükûtu saray
eyleyelim ömrümüze.
Gönül sarayımızın şahı aşk, dil dergâmızın hocası sükût.
Hasret çeken yüreklerdir ayrılığı sünger gibi içine çekenler.
Âşığın kalbini aydınlatan ışık
vuslatın hayalidir.
Gerçek âşıkların elleri kâlû belâ
kokar.
Aşk bir ruhun giydiği en güzel
Sevmek, aşkın kendisidir; hülasa sevmek çok şey
demektir.
GÜNÜN DÖRTLÜĞÜ
O buğulu bakışa sana olayım kurban,
Mutluyum, huzurluyum; lâkin geçmiyor zaman.
İstediğim tek şey var mahşere dek sevgilim
Her gece benle uyu, her sabah benle uyan.
10
SAĞLIK
11 Şubat 2015 Çarşamba
Akciğer kanserinde etkili
nanotüpler takip altında
Sağlık Bakanlığı, solunum sistemi, kan, merkezi sinir sistemi, sindirim sistemi ve cilt üzerinde zehirli etkilere yol
açarak akciğer kanserine neden olabildiği tespit edilen "nanotüpler"in kullanım alanlarını ve yurtdışında yürütülen bilimsel çalışmaları takip altına aldı.
ANKARA - Sağlık Bakanlığı
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
Kanser Daire Başkanı Murat
Gültekin, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, kanserler içerisinde
bir numaralı ölüm nedeni olarak
gösterilen akciğer kanserine etki
eden faktörlerin bilim insanlarınca
araştırıldığını söyledi.
Yurtdışında nanotüplerin
asbest benzeri yapısı nedeniyle
akciğer kanserine yol açabildiğine yönelik araştırmaların yapıldığını ifade eden Gültekin, bunların
manyetik rezonans, ultrason, floresan, nükleer ve bilgisayarlı
tomografi gibi radyolojik alanlarda, moleküler görüntüleme, ilaç
geliştirme sistemleri, hedefe
yönelik tedavi, aşı geliştirilmesi
gibi çeşitli alanlarda kullanıldığını
bildirdi.
Gültekin, nanotüplerin, yaygın
ve yararlı kullanım özelliklerinin
yanı sıra moleküllerin özellikleri
nedeniyle solunum sistemi, kan,
merkezi sinir sistemi, sindirim
sistemi ve cilt üzerinde muhtemel
zehirli etkilere yol açtığının da
tespit edildiğini söyledi.
Moleküllerin elektriksel, mekanik
ve ısısal (termal) özellikleri nedeniyle de elektronik, bilgisayar ve
havacılık endüstrisinde yaygın
olarak kullanıldığını anlatan
Gültekin, "Karbon nanotüblerin
işlenmemiş formda çok hafif
oldukları için havada asılı halde
kalarak akciğerlere ulaşma
potansiyeli taşıdığı saptandı.
Nanopartiküllerin, insan vücudunda en önemli giriş ve hedef
organı akciğerlerdir. Bu nedenle,
bu moleküllerin yıllar içerisinde
akciğer kanserine yol açabileceği
bildirilmiştir" açıklamasında
bulundu. Konu ile ilgili yapılan
araştırmalarda tüm moleküllerin
incelendiğini belirten Gültekin,
özellikle, çok tabakalı 7 numaralı
(MWCNT-7) karbon tüpünün tekrarlanan hayvan deneylerinde,
muhtemel kanserojen olarak tespit edildiğinin altını çizdi.
Gültekin, bunun uluslararası literatürde de bilimsel makale olarak
yayımlandığını kaydetti. Söz
konusu bilimsel araştırmanın,
T.C. ANKARA 12. İCRA DAİRESİ 2014/25656
ESAS TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI
Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda
belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50'sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki,
artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50'sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına
rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere
artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar
elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda
KDV.'nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği
takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 02/02/2015
1. İhale Tarihi: 26/03/2015 günü, saat 14:00 -14:05 arası.
2. İhale Tarihi: 16/04/2015 günü, saat 14:00 -14:05 arası.
İhale Yeri: ANKARA ADLİYESİ 2 NOLU MEZAT SALONU
No
1
Takdir Edilen Değeri TL.
25.000,00
Adedi
1
KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri)
%1
06 KA 4835 Plakalı , 2006 Model , FORD
Marka, MONDEO TİTANİUM 2.0 4K. Tipli,
5C59273 Motor No'lu, WF04XXGBB45C59273
Şasi No'lu, Yakıt Tipi Dizel, Rengi Gümüş
gri, aracın kontak anahtarı ve ruhsatı
mevcuttur. Sol arka çamurlukta vuruk vardır.
1. İhale Tarihi: 26/03/2015 günü, saat 14:00 -14:15 arası.
2. İhale Tarihi: 16/04/2015 günü, saat 14:10 -14:15 arası.
İhale Yeri: ANKARA ADLİYESİ 2 NOLU MEZAT SALONU
No
2
Takdir Edilen Değeri TL.
20.000,00
Adedi
1
KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri)
%18 06 DF 0554 Plakalı, 2011 Model, FORD
Marka, TRANSİT CONNECT T230L TDCİ
Tipli, AR37244 Motor No'lu, NM0UXXTTPU
AR37244 Şasi No'lu, Yakıt Tipi Dizel, Rengi
Buz Beyazı, aracın sol ön çamurlukta vuruk,
sol kapı çizik sol ve sağ tamponlarda kırıklar
mevcuttur. Aracın ruhsat ve kontak anahtarı
vardır.
1. İhale Tarihi: 26/03/2015 günü, saat 14:20 -14:25 arası.
2. İhale Tarihi: 16/04/2015 günü, saat 14:20 -14:25 arası.
İhale Yeri: ANKARA ADLİYESİ 2 NOLU MEZAT SALONU
No
3
Takdir Edilen Değeri TL.
20.000,00
Adedi
1
KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri)
%18 06 DF 0556 Plakalı , 2011 Model , FORD
Marka, TRANSİT CONNECT T230L Tipli,
AB34830 Motor No'lu, NMOUXXTTPU
AB34B30 Şasi No'lu, Yakıt Tipi Dizel,
Rengi Buz Beyazı, Aracın ruhsat ve kontak
anahtarı mevcut olup, muhtelif yerlerinde
çizikleri vardır.
1. İhale Tarihi: 26/03/2015 günü, saat 14:30 -14:35 arası.
2. İhale Tarihi: 16/04/2015 günü, saat 14:30 -14:35 arası.
İhale Yeri: ANKARA ADLİYESİ 2 NOLU MEZAT SALONU
No
4
Takdir Edilen Değeri TL.
23.000,00
Adedi
1
KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri)
%1
06 DF 0557 Plakalı . 2011 Model. FORD
Marka, TRANSİT CONNECT K210S TDCİ
Tipli. AR45976 Motor No'lu. NMOGXXTTP
GAR45976 Şasi No'lu , Yakıt Tipi Dizel,
Rengi Buz Beyazı, Aracın ruhsalı ve kontak
anahtarı mevcut olup, sol kapı vuruk, sağ
arka far kırık ve vuruk, yandan camlı çift sıra
koltukludur.
Basın - 21711 (www.bik.gov.tr)
Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de
Lancet Oncology Dergisi'nde
yayınlandığını belirten Gültekin,
şunları kaydetti:
"Uluslararası Kanser
Araştırmaları Ajansı (IARC) adına
bu raporu hazırlamakla yükümlü
bir grup araştırmacı, çok tabakalı
7 nolu karbon tüpün (MWCNT-7)
elde mevcut hayvan deneylerine
dayanarak, insanlar için muhtemel kanser yapıcı (karsinojenik)
bir madde olarak sınıflandırıldığını
bildirmiştir.
IARC tarafından da bu madde
hakkında 20 yıl önce de muhtemel karsinojenik etkisi hakkında
uyarı yapıldığını belirtildi. Bunun
kanıtlandığı; otoritelerin bu
nedenle diğer toksik ve zehirli
yeni maddelerin markete girmesi
konusunda uyanık olunması
gerektiği ve karbon nanotüp üretimi ve yaygınlaştırılması konusunda büyük dikkat gerektiğini
vurgulamıştır.
Sonuç olarak, nanopartiküllerin canlılar üzerinde zehirli etkilerinin olduğu canlı ortamda ve
laboratuvar ortamında araştırmalarla gösterilmiştir. Gelecekte
nanoteknolojinin daha yaygın kullanılır hale gelmesi, insanların
nanopartiküllerle daha fazla
teması anlamına gelecektir. Bu
nedenle insanoğlunun 'asbestle
gördüğü korkulu rüya'nın tekrarlanmaması için nanopartiküllerin,
başta solunum sistemi olmak
üzere insan sağlığı üzerine muhtemel olumsuz etkilerinin daha
fazla araştırılması gereklidir."
(AA)
Sigara, iş yerindeki
başarıyı olumsuz etkiliyor
TRABZON - Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği
(ASYOD) Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Sigara kullananlar,
sigara içilmeyen mekanlarda, uzayan toplantılarda, uzun
uçak seyahatlerinde ciddi sıkıntılar yaşarlar. Bu da çalışanın iş performansını olumsuz olarak etkiler" dedi.
Özlü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, günümüz iş
yaşamındaki profesyonelliğin sigara kullanımıyla bağdaşmadığını söyledi.
Çalışanlarla yöneticilerin, sigara veya mesleki kariyer
denkleminde tercihini yapması gerektiğini ifade eden Özlü,
işinde iddialı, geleceğe dönük büyük hedefleri olanların,
sigaradan uzak durmaları gerektiğini kaydetti.
Sigara kullanımının bir "madde bağımlılığı" olduğunu
anlatan Özlü, "Tiryakiler nikotinden uzak kaldıklarında
üzüntü, keder, depresyon, uykusuzluk, kızgınlık, iç sıkıntısı, konsantrasyon güçlüğü, yerinde duramama gibi belirtileri geliştirirler. Sigara kullananlar, sigara içilmeyen mekanlarda, uzayan toplantılarda, uzun uçak seyahatlerinde
ciddi sıkıntılar yaşarlar. Bu da çalışanın iş performansını
olumsuz olarak etkiler. İradesine hakim olamayan, madde
bağımlılığı olan kişinin günümüz iş yaşamındaki profesyonelliğe uyum sağlaması mümkün değildir" şeklinde konuştu.
Özlü, sigaranın, sadece imajı sarsarak iş hayatına zarar
vermekle kalmadığını, işteki başarıyı bir çok yolla tehdit
ettiğini dile getirerek, Türkiye ve diğer ülkelerin itfaiye
raporlarına bakıldığında iş yeri yangınlarının yarısından
fazlasının sigaradan kaynaklandığını söyledi.
Sigaranın, iş yeri uyumunu ve iş barışını tehdit eden bir
unsur olduğunu vurgulayan Özlü, gergin, mutsuz, yanındakilerle kavgalı, birbirinden rahatsızlık duyan elemanlardan verim alınamayacağını kaydetti. (AA)
T.C. ANKARA 1. İCRA DAİRESİ 2014/237
TLMT. TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI
Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda
belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50'sine istekli bulunmadığı taktirde,
yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50'sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların
paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere
artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif
verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan
sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV,
Damga vergisinin ve teslim masrafının alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından
görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla
bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur.
06/02/2015
1. İhale Tarihi: 18/03/2015 günü, saat 10:00 -10:05 arası.
2. İhale Tarihi: 08/04/2015 günü, saat 10:00 - 10:05 arası.
İhale Yeri: 1 NOLU MEZAT SALONU
No
1
Takdir Edilen Değeri TL.
80.000,00
Adedi
1
KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri)
%1
63 FL 168 Plaka sayılı, Peugeot Marka, 508
tipli, beyaz renkli, 2014 model, sağ arka
çamurluk ve sağ arka tarafı ezik, muhtelif
çizikleri mevcut, anahtarı var, ruhsatı yok,
OTOMOBİL
Basın - 22231 (www.bik.gov.tr)
Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de
DUYURU
POSTA TELGRAF TEŞKİLAT A. Ş. ANKARA
PTT BAŞMÜDÜRLÜĞÜNDEN TAŞINMAZ
KİRALAMASI YAPILACAKTIR
1) Mülkiyeti PTT A.Ş' ye ait Çamlıca Mahallesi Macunköy PTT Sosyal Tesisleri içi No: 15
Yenimahalle/Ankara adresinde bulunan tapunun 13798 ada, 8 parselde kayıtlı, Macunköy Lojman
ve Sosyal Tesis Binaları içerisindeki 93,18 m2'lik market olarak işletilen baraka 1.700,00.-TL. +
KDV muhammen bedel üzerinden 25.02.2015 tarih ve saat 14.00'de teklif mektuplarının açıklanmasını müteakip ihaleye katılanlarla yeniden pazarlık yapılmak suretiyle 4 yıl süreyle ilanlı ihale
yolu ile kiraya verilecektir.
2) İhalenin yapılacağı yer: Ankara PTT Başmüdürlüğü Sanayi Caddesi no:9 Ulus/ Ankara İrtibat
telefon no: 0- 312- 560 60 75 Fax : 0 312 311 98 03
3) İhale konusu taşınmazlara ait kiraya verme şartnamesi, bilgiler ve teklif mektubunun örneği
Ankara PTT Başmüdürlüğünden çalışma saatleri olan 08:30/12:30-13:30/17:30 içerisinde temin
edilebilecektir.
4) İsteklilerin ihaleye iştirak edebilmeleri için ihale başlangıç saatine kadar verecekleri teklif mektubu ile birlikte taşınmazın muhammen bedeli üzerinden % 3 oranından az olmamak üzere geçici
teminatın yatırıldığına dair makbuzun aslı, ikametgah senedi, tebligat için adres beyanı, nüfus
cüzdanı örneği, tüzel kişilerde ise 2015 yılı içerisinde alınmış kayıtlı bulunduğu oda sicil kaydı,
teklifte bulunacak kişilerin noterden tasdikli imza sirküleri ile birlikte en geç ihale günü ihale saatlerine kadar Ankara PTT Başmüdürlüğü Sanayi Cad. No:9 adresinde Yapı ve Teknik İşler
Müdürlüğü Emlak bürosuna (2. Kat 207 nolu oda) teslim edilmesi gerekmektedir.
5) Kiralamadan doğacak masrafların (kiralama işlemleri ve bu işlemler sırasında düzenlenen belgeler ile her çeşit vergi, KDV, resim, harç masrafının tamamı ile diğer mali yükümlülükler) tamamı
alıcı tarafından karşılanacaktır. Kurumumuz, taşınmazlara ait ihaleyi yapıp yapmamakta ve uygun
teklifi tespit etmekte serbesttir.
ilan olunur.
Basın - 22325 (www.bik.gov.tr)
Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de
11
YAŞAM-ÇEVRE
BULMACA
11 Şubat 2015 Çarşamba
Nehir taşkınları, tarihi
eserleri de etkiledi
Meriç ve Tunca nehirlerinin yol açtığı taşkın, Osmanlı'dan kalan bazı
tarihi eserleri de su altında bıraktı.
EDİRNE - Meriç ve Tunca nehirlerinin
yol açtığı taşkın, Osmanlı'dan kalan
bazı tarihi eserleri de su altında bıraktı.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre,
son yılların en yüksek debisine ulaşarak
geçtiği pek çok noktada taşkın yapan
nehirler, kentteki bazı tarım arazileri, ev
ve işletmenin yanı sıra Osmanlı'dan
kalan tarihi eserleri de etkiledi.
Geçen hafta başında başlayıp dört
gün boyunca süren taşkın, nehir debilerinin düşmesiyle sona erdi. Çevreye
yayılan nehir suları ise henüz tam anlamıyla çekilmedi.
Tunca Nehri'nin taşması sonucu
Sarayiçi adasındaki Tarihi Kırkpınar
Yağlı Güreşleri'nin yapıldığı Er Meydanı,
Tavuk Ormanı, Kanuni Sultan
Süleyman'ın kanunlarını kaleme aldığı
Adalet Kasrı, Edirne Sarayı'nın mutfağı
ile hamamı, Evliya Kasım Paşa Camisi,
Fatih Köprüsü, 1553 yılında Kanuni
tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan
Kanuni Köprüsü tamamen sular altında
kaldı.
Yalnızgöz ve Saraçhane Köprüsü ile
Tunca adıyla bilinen Ekmekçizade
Ahmet Paşa Köprüsü de taşkın sularından etkilendi.
Meriç Nehri'nin taşmasıyla da nehir
kenarındaki tarihi jandarma binası
(Protokolevi) ve Karaağaç yolunu su
bastı.
Bu arada, birçok olumsuzluğa neden
olan taşkın sularının tarihi eserler çevresinde oluşturduğu yansımalar güzel
görüntüler oluşturdu.
Sarayiçi'nde Adalet Kasrı, Yalnızgöz
Köprüsü'nde ise II. Bayezid Camisi'nin
suya düşen yansıması görenleri etkiliyor.
Taşkından etkilenmeyen ancak heybetiyle kentin dört bir yanından görülebilen Selimiye ve Üç Şerefeli camilerinin
yansımaları da suları yükselen nehirler
üzerinde görülebiliyor.
Edirne Kültür ve Turizm Müdürlüğü
yetkilileri, taşkının tarihi ve kültürel varlıklara kısmen zarar verdiğini ifade etti.
Taşkın sularının taşıdığı kütüklerin taş
köprülere hızla çarpmasıyla tarihi köprülerde hasar oluştuğunu belirten yetkililer, su altında kalan Adalet Kasrı'nın
demir, Saray Mutfağı'nın ahşap kapı ve
pencerelerinin de onarılması gerektiğini
kaydetti. (AA)
Kıbrıs'taki fay hattı Antalya'yı da etkiliyor
ANTALYA - Akdeniz Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Nihat Dipova (sağda),
Kıbrıs açıklarında tespit edilen dalmabatma zonu fayın Antalya için büyük
potansiyel yarattığını iddia ederek,
"Buradaki dalma-batma zonu fay hattı
denizaltı dağlarının altından giriyor,
Antalya'nın şehir merkezine geldiğinde
derinlik 90 kilometreye ulaşıyor" dedi.
Doç. Dr. Dipova, Antalya Kent
Konseyi Çevre Alışma Grubu tarafından düzenlenen "Mühendislik ProjeleriDoğal Yapı İlişkisi" konulu konferansta
yaptığı konuşmada, yapılan araştırmalar sonucunda, bugüne kadar üzerinde
önemle durulan Aksu bindirme fayının
çok fazla deprem üretmediğinin anlaşıldığını belirtti.
Kıbrıs taraflarındaki yanal atımlı ve
dalma-batma zonu fayların büyük
potansiyel yarattığının ortaya çıktığını
savunan Dipova, "Buradaki dalmabatma zonu fay hattı denizaltı dağlarının altından giriyor, Antalya'nın şehir
merkezine geldiğinde derinlik 90 kilometreye ulaşıyor" dedi.
Dipova, son birkaç yıldır bir miktar
sallayan depremlerin bu fay üzerinde
olduğuna da dikkat çekerek, bu tür
dalma-batma zonu fayların büyük dep-
1
1
2
3
4
5
6
2
3
4
5
6
remler üretebilen ama tekerrür sayısı
çok uzun faylar olduğunu da vurguladı.
Bu fayın, Japonya'da büyük depremler üreten fayın bir benzeri olduğunu
dile getiren Dipova, "Şimdi bu fay ne
büyüklükte bir deprem üretir? Tekerrür
süresi nedir? Türkiye'de geçmişe
yönelik kaynaklar sınırlı. En fazla 100
yıllık bir deprem verisi var. Bu nedenle
tarihsel deprem verilerine de güvenemiyoruz. O nedenle biraz daha üzerinde çalışmamız gereken bir fay" diye
konuştu.
Dipova, Japonya Kobe'deki fayın
7
8
9
10
300 yılda bir tekrarladığına ve çok
büyük ivmelere ulaşan depremler ürettiğine de işaret ederek, şöyle devam
etti:
"Ayrıca bu tür faylar yani dalmabatma zonu fayları bir de tsunami üretirler. Tarihsel verilere biraz kuşkuyla
bakıyoruz ama yine de dikkate almak
durumundayız. Tarihsel kaynaklara
baktığımızda örneğin İtalya'dan
Antalya limanına gelip ticaret yapan
insanların günlükleri ve dönemin ticaret
odalarına yaşadıkları depremlerle ilgili
yazdıkları bir takım ifadeler var.
Bunlardan en meşhuru ise
Leonardo'ya ait. Bu taraflara gezmeye
gelmiş. Antalya'da iken bir deprem
olmuş. Yazdıklarında çok enteresan bir
tanımı var. 'Bir deprem oldu ondan
sonra Antalya limanın suyu çekildi, dibi
göründü. Dibinde büyük bir yarık varmış onu gördük. Sonra da çok büyük
bir dalga geldi falezlerdeki kayaları
düşürdü. Şimdi acaba bu bir tsunami
olabilir mi? O zamanda tutulmuş birçok eski kaydı bugünkü dile çevirdiğinizde bu kuşkularımızı makul hale getiriyor. Şimdi bu konuda çalışılıyoruz.
Sadece şunu söyleyebiliriz, Öyle sanıldığı kadar güvenli bir yerde yaşamıyoruz." (AA)
BULMACA
Soldan sağa:
12
1. Tohumların ezilip yağ çıkarıldığı yer. – İlkel silah. 2. Üzerine yatılan yer. – Bağ
budamaya ya da ağaç kesmeye yarayan bir tür eğri bıçak. 3. Soğanlı bir süs bitkisi. 4. Mikroskop camı. – Bir tür iskambil oyunu. 5. Kedi köpek yavrusu. –
Evliliğin sona ermesi, erkeğin kadını boşaması. 6. Kayıkta dümeni kullanmak için
dümenin baş tarafına takılan kol. – Üzme, sıkıntı verme, üzgü. 7. Elçilik. 8.
Lityumun simgesi. – Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad. – Çıplak vücut
resmi. 9. Kutsal inanç, iman. – Vücudun salgıladığı tuzlu sıvı. 10. Elin ve özellikle el tırnaklarının bakımı. 11. Şaşma anlatan ünlem. – Nispet. 12. Bir makyaj
malzemesi. – Otlak. 13. Pişirilerek hazırlanmış yemek. – İnsan öldüren kimse. 14.
Bir tür yağmur kuşu, su tavuğu. 15. Görkem, heybet. – Bir tür müzik. 16. Eski
dilde alt, aşağı. – Cüzi, kısmi. 17. Odun taşımakta ya da balık avlamakta kullanılan büyük kayık. – Konut, hane. 18. Vurmalı bir çalgı. – Dar, uzun ve hafif bir
yarış kayığı, kik. 19. Sıcak, nemli iklimlerde oluşan parlak kırmızı veya kahverengiye çalan kırmızı renkli, demir oksit ve alüminyum bakımından zengin
toprak. 20. Başta gelen, baskın, hakim.
13
Yukarıdan aşağıya:
7
8
9
10
11
14
15
16
17
18
19
20
1. Yönetim bakımından bir tür bağımsızlığı olan büyük il. – Küçük bir limon türü.
– Oruç tutulan ay. 2. Vakit. – Övme, övgü. – Çıngırak. – Bir nota. 3. Bazı vakıf
kuruluşlarında fakirlerin doyurulması için ayrılan tahsisat. – Emanet, vedia. –
Adana ilinin bir ilçesi. 4. Yılan. – Diş diplerinde oluşan taş. – Kuranda bir sure. –
Ticaret eşyası. 5. Birlikte iş yapan grup, takım. – Güvenliği sağlamakla görevli
kimselerin bulunduğu yapı. – Güzellik, hoşluk. 6. Yazın, edebiyat. – Eklem
bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan,
dayanıklı, esnek ve organik madde. 7. Özen. –
Kasaplarda satılan kesilmiş hayvan. – Petrol çıkarılan
ÇÖZÜMÜ
dağımız. – Tanrının varlığını ve birliğini inkâr eden
BUGÜN
kimse. 8. Soyluluk. – Sonuç. – Japon halk türkülerine
12. SAYFADA
verilen ad. 9. Müstahkem mevki. – Bir kümes hayvanı. – Rutubet. – Peygamberlik. 10. Çizgi ile güldürü
sanatı. – Tatlı bir besin. – Valf.
Hazırlayan: Ercan BOSTANCIOĞLU
TÜRKÇE BAKIŞ
Prof. Dr. Nurullah Çetin
[email protected]
İSLAMCI ENTELEKTÜELLER VE MUHAFAZAKÂR CEMAATÇİLER
Cumhuriyeti Devletimizin temel
Bugün gelinen noktada son derece
yanlış ve sakat bir ittifak var. İslamcı yapısı olan Türk millî anlayışı, ruh,
entelektüel ve muhafazakâr cemaatşuur ve yapısını yok etmek için batıçilerin itikatlarına, inançlarına, dinle- ya bağımlı siyasetin kanatları altında
rine bir şey diyemem ama siyasetleri, bir araya gelerek ittifak ettiler. Ancak
ideolojik ve stratejik duruşları son
bu ittifak, o kadar da sağlam değil.
derece sakattır.
Özellikle liberaller, cemaatçilerin
Bunların ilk nesli olan II.
dinî, manevî değerlerine bir türlü
Meşrutiyet dönemi İslamcıları yani
tahammül edemiyorlar. Mahalle basMehmet Âkif ve diğerleri, siyaseten
kısı, şu bu diyerek fırsatını bulduklaemperyalizme, Batı emperyalizmine
rı anda onları hırpalıyorlar.
şiddetle muhaliftiler ve milliyetçi idiİslamcı kesimden birileri kazara
ler. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce
batı emperyalizmine biraz diklenecek
İslam milliyetçisi, daha sonra Arap
olsa hemen tehdit etmeye başlıyorlar.
ve Arnavutların ayrılmasından sonra
Bu diklenmenizin faturasını Batılı
da Türk milliyetçisi oldular.
efendilerimiz size ağır ödetecek, ona
O zaman “Düvel-i Muazzama” ve
göre, diye tehdit ediyorlar. Yani
“İtilaf Devletleri” gibi adlar altında
cemaatçi arkadaşlar, batıcı liberaller
bir araya gelen Haçlı sürülerinin
tarafından kullanıldıklarının farkında
bize, Türk ve İslam dünyasına dönük değiller. İslamcı ve cemaatçiler, biz
kültürel, ekonomik, siyasi, askerî
liberalleri kullanıyoruz diyorlarsa
emperyalizm faaliyetlerine karşı son
yanılıyorlar. Siz saf olabilirsiniz ama
derece sert ve millî bir tepki veriyor- liberaller o kadar saf değil.
lardı. Bu bağlamda büyük çoğunluğu
Hasılı bu ittifakın ortak paydaları,
da destanî manadaki Millî
ana hatlarıyla şöyledir:
Mücadelemize destek verdiler.
Özgürlükçülük adına etnik ayrılıkAncak bugün onların torunları
körüklemek, bazı insanlara
çılığı
demek olan muhafazakâr cemaatçiler
verili kimlikleri olan etnik aidiyetleve İslamcı entelektüeller, atalarına
rini, kavmî özelliklerini sürekli hatırihanet içindedirler. Zira atalarının
latarak onları bütünleyici ve kapsayımücadele ettiği İtilaf Devletlerinin
cı olan Türk millî yapısından ayrıştıtorunları olan Avrupa Birliği ve
rarak çözmek.
Amerika ile işbirliğine girmiş
Türkleri, hem verili hem de kazadurumdalar.
Dün Batı kulübü, Hristiyan kulübü nılmış kimlikleri olan Türk millî
kimliğinden uzaklaştırarak onları
dedikleri Batıyla bugün millî Türk
devletini gevşetme, Türk millî kimli- orta yerde kimliksiz bir şekilde cascavlak bırakıvermek. Zira Türk’e
ğini silikleştirme konusunda teslimiTürklüğü unutturulduktan sonra onun
yetçi bir çizgide işbirliği yapıyorlar.
Bu durum, bu arkadaşların kendi var kimliği ne olacak? Hiç.
Kimliksizleştirilmiş Türklere libeoluşlarına, kimliklerine, üzerinde
raller, “siz salt insansınız, dünya
oturdukları zemine ihanet demektir.
vatandaşısınız” diyor, İslamcı ve
Bu kadar büyük bir çelişki, bu kadar
cemaatçiler de sadece
büyük bir özüne yabancılaşma ola“Müslümansınız” diyor. Bunu da
maz.
sadece Türklere diyorlar. Başka
Bunların büyük bir bölümü, başlakavimden olanlara demiyorlar. Tam
rında bulunan, gazetelerinde yazı
tersine onlara etnik yapılarının ne
yazan, televizyon ve radyolarında
konuşan Türklük ruhundan yoksun
kadar önemli olduğunu demokrasi,
etnikçi kişilerin etkisiyle “İslam’da
insan hakları, kültürel haklar, bilmem
milliyetçilik yoktur, ümmetçilik varne bağlamında anlatıyorlar.
dır” diyerek mensuplarının ya da
Millî bağımsızlık ruhunu ve özgübağlılarının Türklük ruhunu öldürven duygusunu yok ederek Türk devmekteler.
let ve milletinin siyasetini, idaresini,
Bunlar, bir taraftan “Türklük,
ekonomisini, kültürünü Avrupa
Türkçülük kötüdür, günahtır” derken; Birliği ya da Amerika’ya teslim
öbür taraftan Kürtçülük, Ermenicilik, etmek.
şuculuk buculuk demokrasidir, insan
Bu arkadaşlar, emperyalist Batının
hakkıdır, kültürel haktır gibi laflarla
uydurup içimize yaydığı “Kürt soruetnik ırkçılıklar yapmaya başladılar.
nu” gibi suni sorunları bizim kendi
Kavmiyetçilikle milliyetçiliğin ne
sorunumuzmuş gibi her Allahın günü
demek olduğunu bilmeden, milliyetgazete ve televizyonlarında tartışıp
çilik düşmanlığına dayalı kavmiyetduruyorlar. Nitekim bu meseleye ta o
çilik yapıyorlar. Türk milliyetçiliği,
zaman, Millî Mücadele dönemimizde
kan bağına bakmadan; sosyolojik,
Mehmet Âkif, 1920’de
kültürel ve hukuki anlamda birleştiri- Kastamonu’da Nasrullah Camii’nde
ci, kapsayıcı bir tavırdır. PKK söyle- verdiği bir vaazında şöyle değiniyor:
miyle Kürtçülük yapmak ise, etnik
“Ey cemaat-ı Müslimîn! Gözünüzü
temele dayalı ayrımcı, bölücü bir
açınız, ibret alınız. Bizim hani senekavmiyetçiliktir.
lerden beri kanımızı, iliğimizi kuruTek devlet, tek millet, tek vatan,
tan dahilî meseleler yok mu, Havran
tek bayrak diyorsan, tek dil de
meselesi, Yemen meselesi, Şam
demek zorundasın. Aynı vatanda,
meselesi, Kürdistan meselesi (bugün
aynı devlet çatısı altında tek dil
bunu “Kürt sorunu” diye okuyabilirolmadan tek millet nasıl olunur?
siniz), Arnavutluk meselesi…
Birbirinin dilini anlamadan, iletişim
Bunların hepsi düşman parmağıyla
kuramadan, nasıl millet olunur? Bu
arkadaşlar, Türkiye’de Kürtçe eğitim çıkarılmış meselelerdir. Onlar böyle
olduğu gibi bugünkü Adapazarı,
dili olsun, resmî dil olsun, diyerek
iki milletli; hatta zamanla çok millet- Düzce, Yozgat, Bozkır, Biga, Gönen,
Konya isyanları da hep o melun
li bölük pörçük, kozmopolit, kavim(lanetli) düşmanın işidir. Artık kime
ler çorbası bir toplumsal yapı önerihizmet ettiğinizi, kimin hesabına biryorlar. Bunu bazen kendileri söylübirimizin gırtlağına sarıldığımızı
yor, en çok da gazetelerinde akıl
anlamak zamanı zannediyorum ki
hocası edindikleri milliyetsiz, kozgelmiştir. Allah rızası için olsun aklımopolit, liberal yazarları dillendirimızı başımıza toplayalım.”
yor.
Evet bu arkadaşlar, bizi dinlemiLiberaller, batılı anlamda bir kozmopolitlik adına Türklük ruhunu yok yorlarsa, çok sevdikleri Âkif’e kulak
versinler de akıllarını başlarına alsınederken, bir kısım İslamcı ve cemalar. Düşman parmağıyla çıkarılmış
atçiler de, güya ümmetçilik adına
sorunları tartışmaktan vazgeçsinler,
ama başka etnisiteler lehine Türklük
kavmiyetçilik yapmak yerine “tek
şuurunu öldürmekteler.
millet” yapısını tahkim etmeye çalışLiberaller, bir kısım İslamcı ve
sınlar vesselam.
cemaatçiler, bugün Türkiye
Kan bağışçıları, 1,5 milyon
fidana da can verdi
ANKARA - Türk Kızılayınca
Orman ve Su İşleri Bakanlığının desteğiyle geçen yıl nisanda başlatılan
"Bir Kan Bir Fidan" projesi kapsamında, şimdiye kadar 1,5 milyona
yakın fidan toprakla buluşturuldu.
Türk Kızılayı, gönüllülerin her kan
bağışı için bir fidanı toprakla buluşturarak, doğaya da hayat verecek iki
yönlü bir sosyal sorumluluk projesi
hazırladı. Bu kapsamda, geçen yıl
17 Nisan'da Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu ve Türk
Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi
Akar'ın katılımıyla düzenlenen törenle, "Bir Kan Bir Fidan" projesi hayata geçirildi.
Hem gönüllü kan bağışı hem de
ağaçlandırmanın önemine ilişkin farkındalığın artırılmasının hedeflendiği
proje kapsamında, geçen yıl 1 milyon 424 bin 777 fidan toprakla
buluşturuldu.
Bölge Kan Merkezleri, geçen yıl
yapılan kan bağışları sonucu dikilecek fidanlar için Orman Bölge
Müdürlükleriyle iletişime geçerek,
yerelde fidan dikim etkinlikleri planladı. Bu çerçevede 58 ilde fidan
dikimi gerçekleştirildi. Çorum,
Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa,
Kahramanmaraş, Malatya, Adana,
Mersin, İstanbul, Sakarya, İzmit,
Bursa, Yalova, Aydın, Denizli, Uşak,
Antalya, Burdur, Erzurum, Tokat,
Çanakkale ve Kilis'ten oluşan 22
ilde ise gönüllülerin de katılımıyla
fidan dikim etkinlikleri düzenlendi.
Şu ana kadar 29 noktada "Bir Kan
Bir Fidan Ağaçlandırma Sahası"
tabelası, fidanlık alanlarına yerleştirildi. Bu yıl bahar döneminde fidan
dikim etkinliklerine devam edilecek.
Bu sene 2 milyon 32 bin fidanın
Orman ve Su İşleri Bakanlığının
uygun bulduğu, ülkenin çeşitli noktalarındaki fidanlık alanlarına dikilmesi öngörülüyor. (AA)
12
haber
11 Şubat 2015 Çarşamba
En özel tim
İZMİR - Her bir askerin
canını kendisine emanet bilen
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK),
görevi sırasında düşman
sahasına atlamak zorunda
kalan pilotların sağ salim vatan
toprağına getirilmesi için özel
timler yetiştiriyor. Sayıca çok az
askerden oluşan timler, 1 yıllık
zorlu eğitimleri sonunda düşman topraklarına "sessizce"
girip, kendi canları uğruna silah
arkadaşlarını kurtarmak için
görev yapıyor.
Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri ile Jandarma Genel
Komutanlığı bünyesinde
Muharebe Arama Kurtarma
(MAK) timinde görev yapacak
gönüllü subay ve astsubaylar,
İzmir'deki Çiğli 2. Ana Jet Üs
Komutanlığı içinde bulunan
Muharebe Arama Kurtarma
(MAK) Eğitim Komutanlığı'nda
eğitimden geçiyor.
Görevi sırasında düşman
sahasına atlamak zorunda
kalan pilotu kurtarmakla görevli
time katılmak, 53 haftalık zorlu
bir eğitimi başarıyla tamamlamayı gerektiriyor. Bu sürede
askeri becerileri en üst düzeye
çıkarılan subay ve astsubaylar,
görevleri sırasında karşılaşabilecekleri her türlü fiziksel ve
psikolojik zorluklara karşı da
hazırlanıyor. Harita kullanma,
yaz ve kış dağcılığı, kayak,
askeri serbest paraşütle atlama, kurbağa adam, kaçma kurtulma ve hayatta kalma gibi
konularda teorik ve uygulamalı
bilgilerle donatılan askerler, tüm
aşamaları başardığında 7 kişilik
MAK timine kabul ediliyor.
Varlık amacı "tehdit ve risk
seviyesi ne olursa olsun geride
kimseyi bırakmamak" olan MAK
timleri, en riskli göreve çıkacak
pilota "benim için kendi canını
Öcalan'ı yargılayan
Okyay, İP'ye katıldı
ANKARA - Abdullah Öcalan'ı İmralı'da yargılayan
dönemin Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin
başkanı, Yargıtay Onural Üyesi Turgut Okyay, İşçi
Partisine (İP) katıldı.
Okyay'a parti rozetini, İP Genel Başkanı Doğu
Perinçek, parti genel merkezinde düzenlenen törenle
taktı. Perinçek, konuşmasında, Türkiye'nin en temel ihtiyacının herkese hakkını sağlayacak, hakları güvence altına
alacak adalet reformu olduğunu ifade ederek, bu hukuk
devletinin ancak tecrübeli, birikimli, güvenilir, vicdanlı
kadrolarla kurulabileceğini söyledi.
Turgut Okyay'ın hayatını adalete, hukuk devletine
adadığını dile getiren Perinçek, onun, gereken yargı reformunu gerçekleştirmek üzere İP'e üye olduğunu bildirdi.
Perinçek, "Cumhuriyet yargısını ayağa kaldıracağız" dedi.
Perinçek, Ankara'da Hukuk Fakültesinden sınıf
arkadaşı olan Okyay'ın o zamandan beri örnek biri
olduğunu söyledi.
"Ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunan, özgürlükçü,
laik ve demokrat tek parti olan İP'e katılmaktan büyük
mutluluk duyuyorum" diyen Okyay, konuşmasında, kendini tanıttı.
Adıyaman'ın Tut ilçesinde 1941'de doğduğunu anlatan Okyay, 1964 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi'nden mezun olduğunu bildirdi.
Okyay, 1999'da Öcalan'ı İmralı'da yargılayan mahkemenin de başkanlığını yürüttüğünü, 2000'de Yargıtay
üyeliğine seçildiğini ve 2006'da yaş sınırı nedeniyle emekliye ayrıldığını anlattı. (AA)
arama konularında eğitim alan
askerler, uygulama safhasında
tüm bilgi ve becerilerini ortaya
koydu. Senaryo gereği düşman
sahasında düşen uçaktan
atlayan pilotu kurtarma emri
verildi. Emir üzerine "tecrit
harekat usüllerini ezberledi.
Ayrıca kazazede pilota ulaştıklarında kimlik doğrulamasında
kullanmak amacıyla, pilotun
göreve çıkmadan önce doldurduğu ve yalnızca kendisinin
bilebileceği bilgilerin bulunduğu
formdan pilotun kişisel bilgilerini öğrendi.
Tecrit odasından çıkan tim,
"başka hayatlar uğruna" mottosuyla göreve çıktı.
Helikopterle emniyetli bölge
sınırına kadar götürülen tim,
sessizce düşman sahasına
sızdı. İçinde yiyecekten, ilk
yardım malzemesine, mühimmattan teknik cihazlara kadar
ihtiyaç duyacakları
malzemelerin bulunduğu yaklaşık 40 kiloluk çantaları sırtlayan askerler, fark edilmemek
için yavaş yavaş ilerledi. MAK
timi, varlığını belli etmemek
amacıyla kendi aralarında işaret
diliyle anlaştı, iz bırakmamak
için de çöplerini toprağa
gömdü. Çok riskli bir alanda
oldukları için nöbetleşe uyuyan
tim personeli, günde en fazla 1ortaya koyarak kurtarmaya
odasında" kaçma kurtulma
2 saat uyuyabildi.
gelecek arkadaşlarım var"
harekat planı hazırlayan tim,
Daha iyi kamufle olabilmek
güvenini sağlıyor.
pilotun bulunduğu bölgenin
için ağaçlık alanda dinlenmeyi
- "Nefes kesen" görüntüler
coğrafi yapısını uydu görüntüseçen askerler, karşılaştıkları
AA, MAK timinin "kaçma
lerinden faydalanarak kum
düşman askerlerinden de
kurtulma" eğitimini görüntüledi. sahasında simüle etti, arazi
başarıyla kurtuldu.
Bu eğitim kapsamında küçük hakkında bilgi sahibi oldu.
Silah arkadaşlarına ulaştıkbirlik harekatı, kaçma kurtulma Maket asker ve araçlarla
larında önce kimlik doğrulaması
planı hazırlama, örtü, gizleme
bölgede ilerleme şekillerini
yapan MAK timi, pilotu
ve kamuflaj, sızma, düşman
belirledi. Tim, görevin gizliliğini emniyetli bölgeye kadar taşıdıkbölgesinde harekat usülleri,
korumak amacıyla yanlarına
tan sonra yine helikopterle biryüksek irtifa paraşütleriyle düş- hiçbir yazılı belge almayacakları liğine dönerek görevi tamamman bölgesine sızma, su altı
için tüm koordinatları ve
ladı.
PEGİDA, Almanya'nın
başına bela olacak
DRESDEN- Almanya'nın Dresden kentinde ortaya
çıkan İslam ve göçmen karşıtı Avrupa'nın
İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA)
hareketi gösteri düzenledi.
Frankfurt'ta ise, PEGİDA ve PEGİDA karşıtı eş
zamanlı gösteriler düzenlendi. PEGIDA karşıtı düzenlenen eyleme daha yoğun katılım sağlandı. Soğuk havaya
rağmen toplanan yaklaşık bin kişi, PEGIDA hareketini
protesto etti. Gösteride, "PEGIDA'ya hayır" ve "Irkçılığa
ve şiddete hayır", "İslam Almanya'ya aittir" yazılı
pankartlar taşındı, Almanca şarkı söylendi.
Dresden Polis Sözcüsü Thomas Geithner, AA
muhabirine, tarihi Kadınlar Kilisesi (Frauenkirche) önündeki meydanda düzenlenen gösteriye 2 bin kişinin
katıldığını açıkladı. PEGIDA hareketi tarafından gösteriye 5 bin kişinin katılacağı duyurulmuştu. 14'üncüsü
düzenlenen gösteriye tepki amacıyla Frauenkirche'nin
ışıkları söndürüldü.
"Hainlik zayıflıktır", "Sığınmacıları durdurun.
Sığınmacı evine git" ve "Kendimizi aptal yerine koydurmayacağız, bu yüzden buradayız" yazılı döviz taşıyan
göstericiler, "Halk biziz" ve "Merkel istifa et" şeklinde
slogan attı.
Dresden Savcılığı'nın, Adolf Hitler'in saçını ve bıyığını
taklit ettiği fotoğrafını bir sosyal paylaşım sitesinde
yayınlaması sonucu soruşturma başlattığı PEGIDA
hareketinin kurucusu Lutz Bachman, hareketten istifası
sonrası ilk defa PEGIDA gösterisine katıldı ve konuşma
yaptı. Fruenkirche'nin ışıklarının kapatılmasını protesto
eden Bachman, "Bu kilisenin ışıkları burada toplanan
insanların yardımıyla da yanıyor. PEGIDA olarak hareket
edersek bizi kimse durduramaz" dedi.
Tatjana Festerling de kendilerinin "Nazi" olarak
suçlanmasını "paranoya" diye nitelendirerek, PEGIDA
aleyhinde haber yapan basını da yalancılıkla suçladı.
Türksat 4B haziranda fırlatılacak
ANKARA- Türksat AŞ Genel Müdürü
Ensar Gül, Türksat 4B uydusunun haziran
ayında uzaya fırlatılacağını belirterek,
"Türksat 4B uydusu, internet erişimi için
de kullanılacak. Uydu ile hem kapasitemiz
artacak hem de internet fiyatları düşecek"
dedi.
Gül, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
Japonya'da Mitsubishi Electric (MELCO)
firmasının Kamakura'daki uydu üretim
merkezinde yapımı, 4 Haziran 2014'te
tamamlanan Türksat 4B uydusunu en kısa
zamanda fırlatmak ve işletmeye almak
istediklerini belirtti.
Uydunun fırlatacağı Kazakistan'ın
Baykonur Uzay Üssü'ndeki proton roketinin, 16 Mayıs'ta Rusya'nın haberleşme
uydusunun fırlatılması sırasında patladığını, bunun üzerine uydu fırlatma
işlemlerinin durdurulduğunu ifade eden
Gül, Baykonur'da 28 Eylül'de uydu fırlatma çalışmalarının yeniden başladığını kaydetti.
Türksat 4B uydusunun fırlatma işlemlerinin MELCO'nun sorumluluğunda
olduğunu belirten Gül, "Uydumuzun bir an
önce fırlatılması ve işletmeye alınması için
Rusya devleti nezdinde girişimlerimiz oldu.
Girişimlerimizle uydumuz, haziran ayında
fırlatılacak" dedi.
Gül, haberleşme uydusunun, Baykonur
Uzay Üssü'nden fırlatılmasının ardından
yörüngede teslim alınacağını, uydunun
Avrupa, Asya, Orta Doğu ile Türk
Cumhuriyetlerini kapsayacağını söyledi.
Türksat 4B uydusunun internet erişimi
için de kullanılacağını bildiren Gül, "Diğer
uydularımız üzerinden internet erişimi
zaten sağlıyoruz. 4B uydusu ile hem kapasitemiz artacak hem de internet maliyetleri
düşecek" diye konuştu.
Uydu, yüksek hızlı internet hizmetinin
yanı sıra televizyonların canlı yayın geçişlerinde de yoğun olarak kullanılacak.
Yaklaşık 5 ton ağırlığında, 9 kilovat elektrik
enerjisi gücüne sahip uydunun manevra
ömrü ise 30 yıl olacak.
BULMACANIN ÇÖZÜMÜ
1
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
2
3
4
5
6
7
8
9
10
13
11 Şubat 2015 Çarşamba
EFSANE
RÖPORTAJLAR
Efsane GÜZELDERELİ
[email protected]
-1Efsane Güzeldereli’nin sorularını
yanıtlayan Prof. Dr. Doğu Ergil, kendi
ifadesiyle “Kimsenin kritik anlamda
eleştirisel bir gözle yazmadığı bir
dönemde”; ‘Terör ve Şiddetin
Kökenleri’ni, ‘Kürt Sorunu’nu yazan bir
isim.
“Çözüm sürecinin ne olduğunu biliyor musunuz” sorusu için, “Kimse bilmiyor” diyen Ergil, “Terörist bir örgüt,
sizin muhatabınız olamaz” dedi.
Prof. Doğu Ergil, “Siyaset pokere
benzememeli. Siyaset satranca benzemelidir ve açıkta olmalıdır” görüşünde.
Türkiye'nin bir liderlik enstitüsüne
ihtiyacı olduğunu belirten Ergil’in
Güzeldereli’nin sorularına verdiği
yanıtlar şöyle…
E.G: 1940 İstanbul doğumlu Prof.
Dr. Doğu Ergil kimdir? Etnik kökeni
nedir? Kendini nasıl tarif eder?
D.E: Çok tipik bir beyaz Türk'tür. O
neden ile de bir çok kişinin makbul
addedeceği, kimlik tanımları fevkalade
sıkışıktır. Etnik olarak Türk’tür.
Müslüman’dır. Sünni’dir. Hanefi’dir.
Bunlar hep önemsenen şeyler. Ama
ben bunlar için hiç bir çaba sarfetmedim. İçine doğduğum kimlikler. O yüzden benim için hiç de önemli değiller.
İstanbulludur. İstanbul'u isterseniz bir
Doğu Roma olarak düşünün. Bir
dünya merkezi. Kadın-erkek ayırımını
düşündüğünüzde erkektir.
Amerika'dan doktoralıdır. Aklınıza
gelebilecek bütün olumlu kimlik tanımlarına sahiptir. Ama bunların kendisi
için hiç bir önemi yoktur. Çünkü Doğu
Ergil, bunlar nedeni ile hiç bir zaman
ödüllendirilmemiştir. Çünkü bunları
öne çıkarıp yapacakları için bir basamak olarak kullanmamıştır. Benim
dünyanın üç ayrı ülkesinde kürsülerim
oldu. Gittim. Öğretim üyeliği filan yaptım. Ama kendi ülkemde akademik
olarak hiç bir zaman ödüllendirilmemişimdir. Ödüllerimi hep dışarıdan almışımdır. Niçin? Çünkü ben;
Müslümanlığımı, etnik Türklüğümü, bir
grubun, bir fikriyatın insanı olmayı öne
çıkarıp ona ilişkin cemaatlerle ilişkim
olmadığı için, etnik cemaatler ile, dini
cemaatler ile, siyasi cemaatler ile.
Anlatabiliyor muyum? O yüzden fikirleri, önerileri, buluşları ve yapıtları ile
Türkiye'de birilerinin bir yere gelmesi
mümkün olmadığı eğer iddia edilir ise,
bunun en iyi örneği benim.
E.G: Kişilik özellikleriniz nedir?
D.E: Sürekli arayan, ararken de
sadece bilgiyi, gerçeği, zevki arayan
değil, bunları ararken kendisini de inşa
etmeye çalışan bir insan. Hep hareket
halinde. Öğrenmeye açık. Ben kendimi
hep profesyonel bir öğrenci olarak
görmüşümdür. Benim öğrettiklerim,
yazdıklarım, öğrenmekten haz duyup,
heyecan duyup, başkaları ile paylaşmak isteğimden kaynaklanmıştır. Ama
birinci derecede kendimi donatmak
arzusundan kaynaklıdır. Ondan sonra
da doğayı tanımak. Mesela benim
kaptanlık ehliyetim var ve ben dalarım.
Dünyayı bir kaç kere dolaşmışımdır.
E.G: Yarın da Sharm-el Sheikh'e
dalmaya gidiyorsunuz.
D.E: Evet. Kızıldeniz'e gidiyorum.
Bilim, doğa, zevk benim hayatımı
belirleyen üç ilkedir.
E.G: 1995 yılında TOBB'da
Başkan Danışmanlığı yaptınız ve bu
dönemde bir “Doğu Raporu” hazırladınız. Bu rapor fırtınalar kopardı.
Hatta öz anneniz bile size “Senden
utanıyorum. Senin yüzünden sokağa çıkamıyorum” dedi. O günden
bugüne uzun yıllar geçti. Sizin o
gün çektiğiniz fotoğraf ile bugün
örtüşen, örtüşmeyen neler oldu?
E.G: Türkiye yaşadığı acıları, aşamadığı sorunları anlamak için çok az
çaba sarfeden bir ülke. Çünkü çok
edilgenleştirilmiş bir toplum. Hep
kendi adına karar verilen, ne yapması
gerektiği söylenen, tarihinin nasıl
yorumlanması kendisine öğretilen bir
toplum olmuş. Ben üç tane önemli
konuda kitap yazdım. Kimsenin kritik
anlamda eleştirisel bir gözle yazmadığı
bir dönemde. Birincisi 1980'de çıkan
''Terör ve Şiddetin Kökenleri'' sosyal
ve kültürel kökenli. İkincisi Kürt sorunu
idi. Kan gövdeyi götürüyor. Neden
olduğunu bilmiyoruz. Ülke ikiye ayrılmış. Birbirini kırıyor. Ülkenin koca
ordusu, NATO'nun ikinci büyük ordusu
olarak nitelendirilir, kendi ülkesinde bir
savaş veriyor ve niye diye sormuyoruz. Niye sorusu ile ortaya çıkıp bunu
anlamaz isek, ne istikrara kavuşabiliriz, ne ekonomik gelişmemizi sağlayabiliriz diye ben o sırada TOBB Başkanı
olan Yalım Erez Bey ile görüştüm.
Prof. Dr. Doğu Ergil, Efsane Güzeldereli’nin sorularını yanıtladı
‘Büyük Kürdistan’
hayaline IŞİD etkisi
Uçakta karşılaştık. Randevulaştık ve
bunu anlattım. ''Peki'' dedi. O da Kürt
kökenlidir. Biliyorsunuz. Dile getirmez.
E.G: Evet.
D.E: Üniversiteye yazı yazdılar.
Beni Başkanlık Danışmanı olarak
görevlendirdiler. Bu özel araştırma
için. İlk defa Türkiye, Kürtler ne düşünüyorlar?, Devlet ile olan ilişkileri ne?,
Örgüt ile olan ilişkileri ne?, Kendilerini
nasıl ?, Bu sorunu aşmak için kendi
önerileri ne? yi Türkiye gerçeğin içinden öğrendi. Yani birileri yorumlamadan öğrendi. Bir tabu kırıldı. O raporun
en önemli yanı, Türkiye'de Kürt sorunu
tartışılır hale geldi. Tabu olmaktan
çıktı. Ne değişti? İşte o günden beri
tartışıyoruz. Çözebilmiş değiliz.
E.G: Çözüm sürecinin ne olduğunu biliyor musunuz?
D.E: Kimse bilmiyor. Kürtler de bilmiyor üstelik. Hükümet göğsüne yakın
tuttuğu kartlarını, bir poker oyuncusu
gibi. Hangi kartı ne zaman atacağına
kendisi karar veriyor.
E.G: İyi bir poker oyuncusu mu
sizce, hükümet?
D.E: Bilmiyorum.
E.G: Nasıl bilmezsiniz?
D.E: Yani şöyle bilmiyorum. Kartları
bile tanımam, biliyor musunuz? Ben
hayatımda basketbol oynamak, kitap
okumak ve çapkınlık yapmaktan öteye
gençliğimi israf etmedim. O yüzden
kahve kültürüm yoktur mesela. Pokeri
de bilmem. (gülüşmeler)
E.G: Siyasi alandaki poker oyunculuğunu kastettiğimi anladınız.
Yani nasıl buluyorsunuz, hükümetin
çözüm sürecindeki yaklaşımlarını?
D.E: Siyaset pokere benzememeli.
Siyaset satranca benzemelidir ve açıkta olmalıdır. Poker bir kumardır.
Satranç kumar değildir. Zeka oyunudur. Açık olması lazım. Kuralları belli
olması lazım ve sonunda beklenen iki
tarafın da sonucu kabul edebileceği
ve tatmin olacağı bir son ile neticelenmelidir. Çünkü sözünü ettiğimiz şey bir
barış projesidir ve bu barış projesinin
de bir tarafın diğerini tepelemesi ve
sindirmesi değil, onunla uzlaşması ve
bir ortak gelecek olması üzerine inşa
edilmelidir. O neden ile poker siyasi
sorunların çözümlenmesi için iyi bir
yaklaşım değildir. İyi bir oyun değildir.
E.G: O zaman hükümetin yaklaşımını beğenmiyorsunuz.
D.E: Şimdi bakın, hükümetin yaklaşımını şöyle hatalı buluyorum. Daha
Kürt sorununun bir tanımı yok.
Cumhurbaşkanı, Başbakan iken diyordu ki; Kürt sorunu yoktur. Kürt vatandaşların sorunu vardır. Bir kere bu,
meselenin tam olarak anlaşılmadığını
gösteriyor. İkinci olarak, son çıkan
kanunda da, terörle mücadele başlığı,
tabi ulusal bütünlüğü pekiştirme
türünde bir ifade ile devam ediyor.
Terörle mücadele diye bakarsanız
bunu bir güvenlik meselesi olarak algılarsınız. Karşıda asi bir suçlu grup vardır. Bunu bastırırsınız ve sorun da
ortadan kalkar. Yani sorunluyu yok
ederek sorunu yok edersiniz. Ama bu
işi bir asayiş sorunu değil, bir demokrasi, eksikli bir siyaset, bir insan hakları sorunu olarak görürseniz yöntemi
çok farklıdır. O zaman da hem sizin
yaklaşımınız, hem de muhatabınız
şimdikinden olduğundan çok farklı
olacaktır.
E.G: Güneydoğu' da yaşanan
olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gösteriler, kamu mallarının zarar
görmesi, ordunun operasyon yapmak istemesi ama müsaade edilmemesi, MGK'da iç ayaklanma bekliyoruz şeklinde konuşulması, Mayıs
ayına kadar eğer operasyon yapmazsak, yaşanacak bir iç ayaklanmayı bastıramayız diye konuşulması
v.s.
D.E: Doğru. Şimdi bakın bütün
bunlar bu yanlış yaklaşımdan kaynaklanıyor. Niçin? Siz buna bir demokrasi,
insan hakları, siyasi katılımın çapını
büyütmek olarak bakmayıp da asayiş
diye bakarsanız o zaman orduyu, polisi sürerseniz, suçlu diye gördüğünün
insanları içeri atarsınız veya yok eder-
siniz. Ama siz, ben buna bir demokrasi meselesi olarak bakıyorum derseniz, o zaman siyasi standartlarınızı,
hukuki standartlarınızı yükseltirsiniz.
Şimdi hem onu yapmayıp, hem de
bunu yapmıyorsanız, yani asayiş deyip
asayişin gereklerini yapmazsanız, bu
endişelere yol açarsınız. Bu bir
demokrasi meselesi deyip de, demokrasiyi sürekli olarak sınırlandırmak,
otoriter bir merkeziyetçiliği kurmaya
kalkarsanız, o zaman karşınıza siz
muhatap olarak halkınızı değil, terörist
dediğiniz örgütü alırsınız. Şimdi bu o
kadar hatalı bir şey ki. Terörist bir
örgüt, sizin muhatabınız olamaz.
Demokratikleşme, insan hakları hukukunu geliştirmek için olamaz.
Anlatabiliyor muyum? Ne için olur?
Silahları bırakmak için müzakere olur.
Şimdi maalesef artık bütün bu tanımlamalar önemini kaybetti. Silahlar dursuna indirgendi. Kürt meselesi, silahlar
dursun meselesi değildir.
E.G: Yeterli görmüyorsunuz bu
kadarını?
D.E: Değildir. Çünkü Kürt meselesi,
artık bir Kürt meselesi olmaktan çıkmış, tamamı ile bir Ortadoğu meselesi
olmuştur ve Kürtler şu anda varlıklarını
korumak, özgürlüklerini elde etmek,
kendilerini yönetmek için verdikleri
mücadelede, bütün Ortadoğu sahnesinde silah filan bırakamazlar.
Türkiye'de de bırakamazlar. Olsa olsa
sadece Türkiye'de yapılan barış anlaşması ile duvara asarlar ve gerekmediği
için kullanmazlar. Ama dışarıda gerektiği için Kürtler silahları bırakamazlar.
Bırakmayacaklardır.
E.G: Sizce Öcalan serbest bırakılmalı mı?
D.E: Bu soru o kadar duygusal bir
soru ki. Kürt sorunu çözülmeden, PKK
silahları bırakmadan, PKK ile Türkiye
güvenlik güçleri arasında ölümlü olaylar sonlanmadan, Türkiye'de kimse
Öcalan'ın dışarı çıkmasını istemez. O
yüzden bu soru, bu meselenin çözümünün önünü tıkayacak bir duygusal
tapadır. O yüzden böyle bir soruyu
sormamak lazım. Çıkacak mı? PKK
affa uğrayacak mı? Her şey çözüldükten sonra, bütün eski acılar dindikten
sonra her şey olabilir. Ama ondan
önce böyle bir soru sorulur ise bu
sorun çözülmez. O aynen şuna benziyor. Mesela ''1915'de Ermenilere ne
oldu?'' sorusu sadece sorulsa, bunlar
için insanlar otururlar. Biraz inceleme
yaparlar. Kafa yorarlar filan. Ama
''Ermenilere toprak verecek miyiz?''
sorusu ile başlarsanız, bu sorunu derhal insanlar unutup sorgulamamaya
başlarlar. Biz bazı konularda yanlış
sorular ile başlıyoruz.
E.G: Özerkliğin Türkiye'ye uygun
olduğunu düşünüyor musunuz?
D.E: Demokrasinin özü özerkliktir.
Ne demek istiyorum. Kuvvetler ayrılığı
diyoruz biz. Kuvvetler birbirinden ayrı
olamaz. Özerk olabilir. Her birinin kendine özgü bir işlevsel alanı vardır.
Yasama, yürütme, yargı ve bunlar birbirinden özerk çalışırlar. Ama aynı toplumun, aynı devletin hizmetinde çalışırlar. O yüzden bunlar ayrı, bağımsız
değil birbirinden, birbirleri ile bağlı,
bağımlı değil, özerktirler. Demokrasinin
özü özerkliktir. Siz kendi eşinizden
özerk olmazsanız, eşinizin kölesi olursunuz. Özerklik özgürlüklerin, demokrasinin özüdür. Mesela belediyeler,
hükümetler ile bağlıdır ama özerktirler
ve birbirinden özerktirler. Yoksa birbirlerinin işlerine karışırlar. Özerkliği nasıl
anlamak lazım? Bir ulusal devlet
çapında baktığınızda iki türlü özerklik
vardır. Bir egemenliğin devri. O zaman
siz özerkliği nerdeyse bağımsız bir
birim olarak kurgularsınız. Bir de yetki
devri vardır. Yani ana yetkiler merkezdedir, ulusal devlettedir. Yetkilerini
daha iyi yönetilsin diye yerel toplulukların bir kısmını ona devreder. Buna da
yerel özerklik diyoruz.
E.G: Yerel özerkliği mi Türkiye
için uygun buluyorsunuz?
D.E: Her yer için, bütün ülkeler için
uygun görüyorum. Batı böyledir zaten.
Batıda demokrasinin bu kadar gelişmesi, yerele ve hatta bireye kadar
inmesinin sırrı demeyeyim ama gerekçesi budur. Türkiye'de herşey çok
merkezi olduğu için, Türkiye otoriter
bir ülkedir maalesef ve bundan da kurtulmak mümkündür bu tür bir özerklik
anlayışı ile. Yalnız özerkliği etnik, dinsel veya bir kültür kümesini kendisi
için çizdiği bir etki alanı olarak görmemek lazım. Bu yerel toplulukların kendi
ihtiyaçlarını giderebilmeleri için daha
serbest hale gelebilecekleri bir yetki
kullanma alanı olarak düşünmek
lazım.
E.G: İsviçre'deki kanton modeli
böyle değil mi?
D.E: Evet. Tarif ettiğim şekildedir.
E.G: Kobani'nin IŞİD'in kontrolünden çıkması, Büyük Kürdistan
hayalini diri mi tutuyor?
D.E: Resmi Türkiye maalesef
Kobani'yi bir insanlık meselesi, iki
Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir
mesele olarak görmekte büyük bir
zaafiyet gösterdi. Hani en yüksek
ağızdan denmişti ya, ''Kobani'nin
Diyarbakır ile ne ilgisi var''. İlgisi olupolmadığı 6 ile 12 Ekim tarihlerinde
görüldü. 46 kişi öldü. Çok sayıda kişi
yaralandı. Büyük tahribatlar filan.
Olmaz olur mu? Var tabi. Bir de şu
var. Sizin sınırınızın dibinde bir katliam
tehlikesi belirmiş ve siz dizmişsiniz
tanklarınızı seyrediyorsunuz. Bu son
derece vahim bir hata idi ve bunu
Türkiye'de yürümekte olan Kürt barışı
müzakereleri sırasında yaptığınızda,
bir samimiyetinizi ve inandırıcılığınızı
yitiriyorsunuz, iki muhatap olarak,
hatalı olduğunu söylemiştim PKK'yı
almışsınız, ama keşke olmasaydı
böyle bir şey tavrı ile PKK'nın ve bağlı
kuruluşların orada yenilmesini istiyorsunuz ve siz PKK'ya karşı elinizi kuvvetlendirebilmek için, orada şamar
yemesini ve yıkılmasını arzu ettiğinizi
çok net gösteriyorsunuz. Şimdi burada bu ilke içinde süren barış görüşmelerinin inandırıcılığını büyük ölçüde yok
eden bir şey.
E.G: ''Muhatap olarak PKK alınmamalıydı'' diyorsunuz. Kim alınmalıydı size göre?
D.E: Kürt halkı. Siz eğer bu işi bir
demokrasi, bir insan hakları meselesi
olarak görüyorsanız, sizin muhatabınız
halkınızdır. Şu veya bu silahlı örgüt
değildir. O yüzden sorunu bir demokrasi meselesi olarak görmediğinizin de
itirafıdır. O yüzden bu yanlış düğmeyi
iliklemek gibi bir şey. Ondan sonra
hep yanlış ilikliyorsunuz ceketinizi ve
Kürtler şanlı bir direniş ile Kobani'yi
savunur iken, dört küsur ay savundular, biliyorsunuz, Ortadoğu coğrafyasının bütün Kürt topluluklarından insanlarından geldi oraya ve Türkiye'nin
ödünü koparan Pankürdist, yani
Büyük Kürdistan hayalini Türkiye yaptığı hata ile kendi eli ile besledi.
E.G: Diyarbakır'dan, Tebriz'e bir
Kürt Devleti kurulacağını konuşanlar da var. Siz bunu olası görüyor
musunuz?
D.E: Hayır. Şu an için değil.
E.G: Peki ya ileride?
D.E: Ne kadar ileride tabi. İleride
dediğiniz 50 sene sonra nasıl bir
Türkiye olacağını da biz söyleyemeyiz.
Siz bundan 10-15 sene önce siyasi
İslam’ın Türkiye'de bu kadar etkili olacağını düşünebilir miydiniz?
Düşünemezdiniz.
E.G: Çözüm süreci önümüzdeki
günlerde Türkiye'de milliyetçi akımların yükselmesine sebep olacak
mı?
D.E: Her zaman olur. Niçin? Bakın
açılım sürecini siz etnik milli yani farklı
bir etnik milliyetçiliği temsil eden
grubu muhatap olarak yaparsanız
karşı etnik milliyetçilik de direnir. O
yüzden sizin bunu bir demokrasi,
ortak haklar ve özgürlükler meselesi
olarak görmeniz lazım. Ama Kürt milliyetçilerine taviz veriyor gibi davranırsanız, tabi Türk milliyetçileri buna karşı
çıkacaktır.
E.G: Ankara Üniversitesi DTCF
Sosyoloji Bölümü'nü bitirdikten
sonra Oklahama Üniversitesi'nde
sosyoloji ve sosyal psikoloji masterı
yaptınız. Newyork States
Üniversitesi'nde siyaset, sosyoloji,
siyaset bilimi, ekonomi, politika
alanlarında doktora yaptınız. Tüm
bunların ışığında, ülkemizde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerden, özellikle de çözüm sürecinden
ötürü Türk insanının sosyal psikolojisini nasıl buluyorsunuz?
D.E: Türkiye'de hep gençliğin, o
günkü siyasal konjonktüre ve konjonktüre hakim olan zihniyete göre yetişti-
rilmek gibi bir sorunu olmuştur.
Türkiye bu sorunu aşamamıştır. En
önce Kemalist gençlik yetiştirilmek
istenmiştir. Ondan sonra milliyetçi
gençlik yetiştirilmek istenmiştir. Şimdi
de dindar gençlik yetiştirilmek istenmiştir. Çağdaş bir gençlik yetiştirelim
kaygısı maalesef güdülmemiştir. O
yüzden de biz dünyayı anlayan, dünya
ile bütünleşmek isteyen, bu bütünleşme çabasında dünyada ulaşılmış yüksek standartlara ulaşmak, sormak,
sorgulamak, öğrenmek, yaratıcı
olmak, yenilikçi olmak gibi nitelikler ile
donatmak gençliğimizi, eğitim sistemimizin bir kaygısı olmamıştır maalesef.
Böyle olduğu için de dünya üniversiteleri içinde ilk 200'e bir üniversite sokamamışızdır. Bilimsel üretimimiz son
derece düşüktür ve teknoloji üretmeyen bir ülke durumundayız. İhraç
ürünlerimiz arasında yüksek teknolojiyi
içeren ürün oranı nedir, biliyor musunuz? Yüzde 2. Bu nitelikteki insanlar
için yükselme, yaratıcılık, buluş, eser
verme ve dünya çapında bir şeyler
yapmadan çok, iktidara yanaşma, şu
veya bu grubun üyesi olma gibi yan
başarı yolları aramıştır. Bu liyakatten
yani layık olmaktan çok sadık olmak
gibi bir sonuç doğurmuştur.
Türkiye'nin en büyük sorunu budur.
Bu da baş eğen, yandaş olan, yandaşın korunduğu ve ödüllendirildiği bir
niteliksiz kitle yaratmıştır. Türkiye'nin
en büyük sorunu nitelik eksikliğidir ve
başarıyı, yaratıcılığı, donanımı ödüllendirmeyen bir düzenin gelmiş karabasan gibi Türkiye'ye yerleşmiş olmasıdır.
E.G: Türkiye'nin bir liderlik enstitüsüne ihtiyacı var mıdır?
D.E: Tabii ki var. Ama lider dediğiniz kişi sadece üstün nitelikleri olan
değildir. Kendisine bu nitelikleri gerçekleştireceği fırsatların sunulabileceği
bir düzeni de gerektirir. Şimdi bakın
benim 41 tane kitabım var. Ama insanlar beni kitaplarımdan çok televizyon
programlarımdan tanıyorlar. Altı aydır
ben televizyonlara çağrılmıyorum.
Şimdi bu normal bir şey mi? Niçin?
Çünkü herhalde bir liste gene, aynı
askeri darbe sonrasında da olurdu
bunlar. Bir listeler dolaşıyor ve söyleniyor, şunlar çıkmayacaklar diye. Niye?
Çünkü herhalde etkili olabileceğim
fikirleri ile işte kim egemen ise medyaya, siyasete. Onun fikirlerine uymayan
şeyler söyleyebileceği endişesi taşıyorlar. Buradan rekabetin olmadığı
yerde, fikir farklılıklarının, o farkları
insanların değerlendirebileceği bir karşılaşmanın olmadığı yerde bir ilerleme
olmaz.
E.G: Soruyu yineliyorum.
Yaşanan ekonomik ve siyasal gelişmelerden ötürü Türk insanının sosyal psikolojisi ne halde?
D.E: Maalesef Türkiye'deki insanlar
hep devletten bir şeyler beklemek,
kendileri başarmak alışkanlığına sahip
olmadıkları için devletten bir şeyler
beklemek gibi bir edilgenlik içindeler
Türkiye'de. Ana psikolojik eğilimi bu,
edilgenlik, beklemek. O yüzden hep
kurtarıcı beklerler Türkler. Ama kurtuluşu formüle etmek gibi bir alışkanlıkları yoktur ve hatta bu konuda engellenmişlerdir. Dikkat edin! Yasalarımız
hep fikir söylemek, alternatif sunmak,
protestosunu dile getirmek isteyenleri
bastırmaya dayalıdır. İnisiyatif, özgürlük ve eleştiri Türk siyasal ve sosyal
psikolojisinin en büyük eksiklikleridir.
YARIN: AK PARTİ YİNE KAZANIR
MI HDP BARAJI AŞABİLECEK Mİ?
14
TURİZM
11 Şubat 2015 Çarşamba
Alemdar Gemisi'ne
ziyaretçi akını
Erciyes,
tatilcilerin
gözdesi oldu
ISSN 1308-7622
KAYSERİ - Türkiye'nin önemli kayak merkezlerinden Erciyes Dağı'nı, yarı yıl tatilinde yaklaşık
500 bin kişi ziyaret etti.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi Erciyes AŞ
Yönetim Kurulu Başkanı Murat Cahid Cıngı, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, Erciyes Kayak
Merkezi'ne gösterilen ilginin her geçen yıl giderek
arttığını, bunun da kendilerini sevindirdiğini söyledi.
Erciyes'in tarihinin en kalabalık sezonlarından
birini geçirdiğini ifade eden Cıngı, "Sömestir tatili
boyunca hafta içi ve hafta sonu, dağdaki otellerimizin tamamı yüzde 100 doldu. Türkiye'nin her
yerinden olduğu gibi yurtdışından da çok sayıda
ülkeden ziyaretçiyi misafir ettik. Sadece 15 günlük sürede 500 bine yakın kişi hem kayak hem
de piknik yapmak için Erciyes'e akın etti. Rekor
düzeyde ziyaretçi yoğunluğumuz oldu" diye
konuştu. Pistlerin tamamının tatil boyunca açık
kaldığını ve zaman zaman etkili olan tipinin dahi
kayakseverlere engel olamadığını belirten Cıngı,
pistlerin günün her saati dolup taştığını vurguladı.
Hafta sonları sadece telesiyej turnikelerinden
30 bine yakın kayakçının geçiş yaptığını bildiren
Cıngı, şunları kaydetti:
"Turnikeler haricinde çok sayıda kişi de kızak
ve snowbord pistlerini kullandı. Aylar öncesinden
otel rezervasyonlarını yaptıran ziyaretçilerimiz,
Erciyes'te kayağa doydu. Hafta içi ve hafta
sonunda otoparklarımızda araç koyacak yer dahi
yoktu. Türkiye'nin yönetilen tek dağı olan
Erciyes'e bu kadar ilgi gösterilmesi doğru işler
yaptığımızı gösteriyor, bu da bizi mutlu ediyor."
Cıngı, Erciyes'in Türkiye'nin en kaliteli, en
ucuz ve aynı zamanda en güvenli kayak merkezi
olduğunu, bu durumun insanların özel tercih
nedeni olduğunu dile getirdi.
Erciyes'teki imkanlardan düşük gelirli insanların da yararlanabildiğine işaret eden Cıngı,
şöyle devam etti:
"Türkiye'deki diğer birçok kayak merkezinde
güvenlik sıkıntıları nedeniyle zaman zaman
kazalar yaşanabiliyor. Erciyes'te bu zamana
kadar çok şükür büyük çaplı hiçbir kaza yaşanmadı. Ayrıca sömestir tatili boyunca da bir tek
vatandaşımızın burnu bile kanamadı. Bundan
dolayı da özellikle aileler, çocuklarıyla Erciyes'e
geliyor. Kayağa yeni başlamış çocuklar ve
yetişkinler, acemi pistinde kendilerini geliştirdikten sonra normal pistlere çıkıyor. Kayak, kızak,
snowbord pistlerimiz ve yayaların yürüyüş alanları birbirinden tamamen ayrılmış durumda ve
gerek fileleme gerekse pist güvenlik ekiplerimizle
üst düzey koruma sağlıyoruz. Uluslararası standartlarda birbirine bağlantılı, uzunluğu 102 kilometreyi bulan farklı zorluk derecelerine sahip
pistlerimiz var. Erciyes'te kayak yapan insanlar
karın zevkini doyasıya çıkarabiliyor. Tüm bunlar,
Erciyes'in özel tercih nedeni olmasını sağlıyor."
(AA)
Yıl: 45
Sayı: 15092
11 Şubat 2015
Çarşamba
GÜNLÜK SİYASİ GAZETE
Yayın Sahibi
Grup Birikim Matbaacılık Yayıncılık Bilişim
Medya Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Genel Yayın Yönetmeni
Ahmet TEKEŞ
Haber Koordinatörü
Dursun ERKILIÇ
Yazı İşleri Müdürü
Şebnem ÜNAL
Sayfa Editörü
Abdülmecit KOYUNSAĞAN
İstihbarat Şefi
Ayşegül BALDEMİR
Muhabir - İnternet Editörü
Alparslan OĞUZ
Haber Merkezi
Şenol Günüç, Emine Özcan, Kenan Ergen,
Hakkı Murat Söbütay, Burcu Kerim, Ayşenur Gürer, Mihriban Demirel,
Tülay Canpolat, Zeynep Efsane Güzeldereli
İdari Merkez
Yeni Batı Mah. 2412 Sok. No: 12 Batıkent - Yenimahalle /
ANKARA Tel: 0312 397 49 79 - [email protected]
Yayın Sahibi
Temsilcisi:
Yiğit YİĞİT
Basıldığı Yer:
Dorukkaya Mat. Yay. Rek. Mağ. Enerji ve İnş. A.Ş. - İstanbul Yolu
6. km Macun Mh. 3. Cd. No: 2/1 Yenimahalle/ANKARA Tel: 397 11 97
Dağıtım: AK Dağıtım Abdulgani AKDAĞ Çağlayan Mah. Tıp
Fakültesi Caddesi No: 258/11 Mamak/ANKARA Tel: 0312 368 04 09
Yayın Türü: Yerel - Süreli (Pazar hariç)
Resmi ilanlarımızı internet sitemizden de görebilirsiniz.
www.yedigungazetesi.com.tr
Sözleşmesiz yazarlara ücret ödenmez
YediGün Basın Meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir
ZONGULDAK - Danimarka'da
1898'de 49,475 metre uzunluğunda ve 7,95 metre genişliğinde kurtarma gemisi olarak inşa edilen
Alemdar, Kurtuluş Savaşı'nda müttefik kuvvetlerin himayesinden
kaçırılarak milli mücadele dönemindeki hizmetlerinin ardından
1982'de sökülerek tarih sahnesinden çekildi. Kurtuluş Savaşı'nın
"tek deniz çatışmasının kahramanı"
Alemdar Gemisi'nin, orduya gerekli
silah ve cephaneyi Rusya'dan
Trabzon ve İnebolu'ya deniz yoluyla taşıyarak bulunduğu önemli
hizmetlerin anlatılması ve destansı
öyküsünün yeniden yaşatılması için
çalışma başlatıldı.
Geminin inşasının gerçekleştirilmesine yönelik kurulan Gazi
Alemdar Gemisi Yaptırma ve
Yaşatma Derneği önderliğinde
ilçedeki 4 tersanede orijinaliyle aynı
ölçülerde inşa edilen Alemdar,
2008'de müze gemiye
dönüştürüldü, müzeyi geçen yıl
150 bin kişi ziyaret etti.
111 binlik ilçe merkezi nüfusundan daha faza ziyaretçi ağırlayan
Alemdar Gemisi, geçmişte denizlerde gösterdiği kahramanlığı turizme hizmet ederek sürdürdü.
Ereğli sahiline konuşlandırılan geminin sorumlusu Baki Kara, AA
muhabirine yaptığı açıklamada,
Türkiye'nin çok sayıda ilinin yanı
sıra ABD, Almanya, Çin, Japonya,
Rusya, Belçika, Yunanistan,
Bulgaristan'ın da aralarında yer
aldığı dünyanın birçok ülkesinden
turistlerin müzeyi gezdiğini söyledi.
Her yıl ziyaretçi sayısında artış
yaşanmasının kendilerini mutlu
ettiğini belirten Kara, "Hafta sonu
ve tatil günlerinde ziyaretçi oranında büyük artış yaşanıyor. Müze
gemisi bölgemizin en önemli turizm
unsurlarından biri arasında yer
almaktadır" diye konuştu.
Gazi Alemdar Gemisi Yaptırma
ve Yaşatma Derneği kayıtlarından
derlenen bilgiye göre, 1898'de
Danimarka'da kurtarma gemisi
olarak inşa edilen Alemdar,
Marmara Denizi ve boğaz
çevresinde Osmanlı'da kurtarma
hizmetleri yapıyordu.
Birinci Dünya Savaşı sonunda
Osmanlı donanmasının çürümeye
terk edilmesinin ardından
muharebe gücü olmayan gemiler
arasında yer aldığından kurtarma
seferleri yapmasına izin verilen
Alemdar'ı milli mücadelenin içine
çekebilmek için boğazdan kaçış
planı hazırlandı. (AA)
Ayder Yaylasında kayak keyfi
RİZE - Doğu Karadeniz'in önemli
turizm merkezlerinden biri olan
Rize'deki Ayder Yaylası'nda aileler,
yarıyıl tatilinin son gününde kayak yapmanın keyfini çıkardı.
Çamlıhemşin ilçesinde bulunan
yaylaya gelen aileler, soğuk havaya
rağmen yaylada hoşça vakit geçirdi.
Kartopu oynayıp kardan adam yapan
çocuklar, yarıyıl tatilinin son gününde
doyasıya eğlendi.
Kayak yapan vatandaşlardan
bazıları, ufak kazalar atlattı. Bazı
vatandaşlar, karın üzerinde horon
oynadı.
Ayder Turizm Derneği Başkanı
Ömer Altun, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, "Bu yıl önceki yıllara göre
daha az kar yağdı ama yayla yine de
ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor.
Ayder'e gelen ziyaretçilerin daha fazla
konaklaması için aktivite olması
gerekiyor. Bu anlamda yapılması planlanan ve uzun zamandır gündemde
olan Ayder Kayak Merkezinin bir an
önce yapılması gerekiyor" dedi.
Zonguldak'ın
Ereğli ilçesinde
milli mücadele
döneminde üstün
yararlılıklar
gösteren, 1982'de
hurdaya ayrıldıktan sonra aynı
ölçülerle benzeri
yapılarak müzeye
dönüştürülen Gazi
Alemdar Gemisi'ni
geçen yıl 150 bin
kişi gezdi.
"Şampiyonluk yolunda iyi gidiyoruz"
11 Şubat 2015 Çarşamba
İSTANBUL - Beşiktaş Kulübü
Futbol A Takımından Sorumlu
Yönetim Kurulu Üyesi Mete
Vardar, Spor Toto Süper Lig'de
Çaykur Rizespor'u 2-1 yenerek
şampiyonluk yolunda iyi gittiklerini
söyledi.
Vardar, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, iyi yolda olduklarını
belirterek, "Sezon başından beri iyi
takım oluşturduğumuzu söylüyoruz. Kalitenin yanında arkadaşlığın
en yüksek noktada olduğu iyi bir
ekip oluşturduk" dedi. Ligde 44
puanla lider durumda bulundukla-
rını hatırlatan Mete Vardar, şöyle
konuştu:
"Daha çok maçımız var. 15
maç oynayacağız. Lig, Avrupa ve
kupa olmak üzere üç kulvarda iyi
gidiyoruz. Bazı konuşmaları yapmak erken ama önümüze hedef
koyduk. Şampiyonluk sadece kelimelerle olmuyor. Bazı şeylerden
feda etmek gerekiyor. Çok çalışman lazım. Arkadaşlık ortamının
yükselerek devam etmesi gerekiyor. Herkes hedef için seferber
olmuş durumda. Şampiyonluk
yolunda iyi gidiyoruz.”
Spor Toto Süper Lig ekiplerinden Medicana Sivasspor,
Brezilyalı teknik adam Roberto Carlos yönetiminde 14
haftada topladığı 10 puana yeni teknik direktörü
Sergen Yalçın döneminde 5 haftada ulaştı.
Cardozo,
deplasmanlarda
suskun kaldı
SİVAS - Carlos yönetiminde
bu sezon 14 lig maçına çıkan kırmızı-beyazlı ekip, bu maçlarda 2
galibiyet, 4 beraberlik ve 8 mağlubiyetle 10 puan topladı.
Bu periyotta, Gençlerbirliği'ni
1-0 ve Balıkesirspor'u 3-1 yenen
Carlos'un ekibi, Akhisar
Belediyespor (2-2), Torku
Konyaspor (0-0), Eskişehirspor
(1-1) ve Suat Altın İnşaat Kayseri
Erciyesspor (1-1) ile berabere
kalıp, Gaziantepspor ve
Galatasaray'a 2-1, Beşiktaş'a 32, Çaykur Rizespor'a 1-0,
Bursaspor'a 3-0, Mersin
İdmanyurdu'na ve İstanbul
Başakşehir'e 2-0, Fenerbahçe'ye
4-1 mağlup oldu.
Ligdeki bu 14 maçtada rakip
fileleri 13 kez havalandıran ve
kalesinde 24 gol gören Sivas
temsilcisi, bu sezon Carlos döneminde Ziraat Türkiye Kupası A
Grubu'nda ise Gaziantepspor'a
2-1 ve Tuzlaspor'a 3-1 yenildi.
Ligin 14. haftasındaki İstanbul
Başakşehir mağlubiyetinin ardından Roberto Carlos ile yolları
ayrılan Yiğidolar, yeni teknik direktörü Sergen Yalçın yönetiminde
ligde ve kupada aldığı başarılı
sonuçlarla taraftarını gelecek haftalar öncesinde umutlandırdı.
Yalçın yönetimindeki 5 lig
maçında Gaziantepspor'u 3-1,
Kardemir Karabükspor ve Akhisar
Belediyespor'u 2-0 mağlup eden,
Kasımpaşa ile 0-0 berabere kalıp,
Trabzonspor'a 3-1 yenilen kırmızıbeyazlı ekip, Carlos dönemindeki
ilk 14 maçta toplanan puan sayısına (10 puan) 5 haftada ulaştı.
Medicana Sivasspor, Yalçın
yönetiminde bu 5 lig maçında
rakip fileleri 8 kez havalandırdı,
kalesinde ise 4 gol gördü.
(AA)
TRABZON - Trabzonspor'un sezon başında Portekiz'in Benfica takımından kadrosuna
dahil ettiği Oscar Cardozo, iç saha maçlarındaki başarılı grafiğini deplasmanlarda gösteremedi.
Spor Toto Süper Lig'de İstanbul'da
Fenerbahçe ile 0-0 berabere kalan bordomavili takımda Paraguaylı futbolcu dış saha
maçlarında takıma katkı sağlayamadı. Spor
Toto Süper Lig, Ziraat Türkiye Kupası ve
UEFA Avrupa Ligi olmak üzere 15 gole imza
atan Cardozo, bu gollerin 13'ünü Hüseyin
Avni Aker Stadı'nda 2'sini deplasmanlarda
kaydetti. Bordo-mavili futbolcu, Trabzon'da
oynanan Gençlerbirliği maçında 3, Torku
Konyaspor ve Medicana Sivasspor maçlarında ikişer, Gaziantepspor, Mersin İdmanyurdu,
Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor ve UEFA
Avrupa Ligi'nde iç sahadaki Rostov maçında
birer kez rakip fileleri havalandırdı, Ziraat
Türkiye Kupası'ndaki Manisaspor maçında da
2 gol kaydetti.
Cardozo, deplasmanda ise İstanbul
Başakşehir ve Balıkerispor maçlarında olmak
üzere 2 gol attı.
Trabzonspor, Oscar Cardozo'nun gol attığı
iç saha maçlarında 5 galibiyet, 1 beraberlik
alarak mağlubiyet görmedi.
Karadeniz ekibi, yıldız oyuncunun gol attığı
Gaziantepspor maçından beraberlikle, Mersin
İdmanyurdu, Torku Konyaspor, Gençlerbirliği,
Medicana Sivasspor ve Suat Altın İnşaat
Kayseri Erciyesspor maçlarından da galibiyetle ayrılarak 16 puan elde etti. (AA)
Kasımpaşa'nın “kalesi” düştü
İSTANBUL - Spor Toto Süper Lig'de dün Mersin
İdmanyurdu karşısında 6-2'lik skorla farklı bir yenilgi
alan Kasımpaşa, bu sezon 19 haftada kalesinde gördüğü 38 golle, son iki sezondaki performansının çok uzağında kaldı.
Son iki sezonu 6. sırada bitirerek tarihinin en başarılı
sonuçlarını alan lacivert-beyazlılar, özellikle kalesinde
gördüğü gollerle çok kötü bir dönem geçiriyor.
Yeni bir yapılanmayla 2012-2013 sezonunda tekrar
yükseldiği Süper Lig'de kalesini İsveç Milli Takımı'nın
uluslararası tecrübeye sahip ismi Andreas Isaksson'a
teslim eden Kasımpaşa, bunun meyvelerini ilk sezonunda aldı. Süper Lig 2012-2013 sezonunu 35, 2013-2014
sezonunu da 39 gol yiyerek bitiren lacivert-beyazlılar,
ligin kalesine en az gol gören ekiplerinden biri olmuştu.
Sezon başında takımdan ayrılan Yalçın Ayhan'ın
dışında savunma hattını koruyan lacivert-beyazlıların,
bu sezon ise ilk 19 haftada fileleri 38 kez havalandı. Şu
an ligin en fazla gol yiyen ekibi olan Kasımpaşa, özellikle deplasmanlarda farklı yenilgiler alarak dikkati çekti.
Deplasmanda oynadığı 9 maçta kalesinde 26 gol
gören Kasımpaşa, dış sahada 14 kez de gol atma
başarısı gösterdi.
Kasımpaşa'nın deplasmanda oynadığı son 4 maçta,
adeta gol yağmuru yaşandı.
Bu sezon dış sahada sadece bir galibiyet alabilen
lacivert-beyazlıların, son 4 deplasman maçında fileler
29 kez havalandı. Bu gollerin 18'ini kalesinde gören
Kasımpaşa, 11'ini ise rakip filelere atmayı başardı.
Kasımpaşa'nın son 4 deplasman maçında aldığı
skorlar şöyle:
Bursaspor-Kasımpaşa: 5-1
Balıkesirspor-Kasımpaşa: 5-3
Kayseri Ersiyesspor-Kasımpaşa: 2-5
Mersin İdmanyurdu-Kasımpaşa: 6-2
Lacivert-beyazlılar, Mersin deplasmanında aldığı
yenilgiyle, 11. sezonunu geçirdiği Süper Lig'de dış
sahada ilk kez 6 gol yedi.
(AA)
Gaziantepspor
hedef büyüttü
GAZİANTEP - Spor Toto Süper Lig'de son 4
haftada 9 puan toplayan Gaziantepspor, puan cetvelinde üst sıraları hedefliyor. AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, ilk yarının son maçında
Eskişehirspor'u deplasmanda 3-1 yenerek moral
bulan kırmızı-siyahlılar, ligin ikinci yarısında taraftarını sevindiriyor. İkinci devreye Balıkesirspor galibiyetiyle başlayan, ardından Medicana Sivasspor'a 3-1
mağlup olan Gaziantepspor, son olarak Suat Altın
İnşaat Kayseri Erciyesspor'u deplasmanda 1-0
yendi. Puan cetvelinde kendine 7. sırada yer bulan
kırmızı-siyahlı ekipte hedefler büyütüldü ve Avrupa
kupalarına katılma hesapları yapılmaya başlandı.
Teknik direktör Okan Buruk, AA muhabirine
yaptığı açıklamada, dün Kayseri'de, birbirine yakın
puanı olan iki takımın karşı karşıya geldiğini söyledi.
Ligin ikinci yarısının daha heyecanlı geçeceğini
anlatan Buruk, "Kayseri'den 3 puan aldığımız için
mutluyuz, bu galibiyet bizi artık üst sıraları düşünme hedefine itecektir. O yüzden oyuncularımızla
konuşup bazı konularda daha dikkatli olmamız
gerektiğini hatırlatacağız. Zorlu haftalar ve maçlar
bizi bekliyor ama bunların altından kalkacak gücümüz var" diye konuştu.
11 Şubat 2015 Çarşamba
El emeği “Ağasar elbiseleri”
Şalpazarı ilçesinde yaşayan kadınların günlük hayatta giydikleri
ve Çepni kültürünün devamı niteliğindeki "Ağasar elbiseleri",
Trabzon'daki tarihi Alacahan'da açılan kurslarla yeniden üretiliyor.
TRABZON - MELTEM
YILMAZ - El emeği olan ve
daha çok halk oyunlarında kullanılan kıyafetleri andıran
"Ağasar elbiseleri", kendine has
tasarımı ve renkleriyle ilgi
çekiyor.
Tarihi Alacahan'daki atölyesinde "Ağasar Elbisesi" diken
Trabzon Kız Teknik Olgunlaşma
Enstitüsü Usta Öğreticisi Katibe
Özata, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, yaklaşık 23
yıldır bu elbiseleri diktiğini belirterek, bu
yöresel kıyafetlerin
oldukça ilgi
gördüğünü
söyledi.
Özata,
kente gelen
yerli ve
yabancı
turistlerin
Trabzon Kız Teknik Olgunlaşma
Enstitüsü Usta Öğreticisi Katibe Özata,
yaklaşık 23 yıldır bu elbiseleri diktiğini
belirterek, bu yöresel kıyafetlerin
oldukça ilgi gördüğünü söyledi.
"Ağasar
elbiseleri",
kendine
has
tasarımı ve
renkleriyle
ilgi çekiyor
Karadeniz'in
yöresel
kültürüne
önem verdiğini dile
getirerek,
"Atölyemizde el
emeğimizle ürettiğimiz yöresel
elbiselerimiz de bu
kültürün bir parçasıdır.
Yöre halkımız geçmişte
olduğu gibi günümüzde de bu
elbiseleri kullanıyor. Ağasar
elbisesi yeleği, şalvarı, kaytanı,
çorabı ve yazmasıyla bir
bütündür" dedi.
Yerli ve yabancı turistlerin
"Ağasar Elbisesi"ne yoğun ilgi
gösterdiğini vurgulayan Özata,
şunları kaydetti:
"Kültürümüzün dünyaya
tanıtılmasını istiyoruz ve o
nedenle de tarihi Alacahan'da
üretim ve satış yapabileceğimiz
bir atölye açtık. Amacımız
Karadeniz'in kültürü olan
'Ağasar Elbiseleri'ni dünyaya
tanıtmak ve üretim yapan kadınlarımızın aile bütçelerine katkıda
bulunabilmelerini sağlamaktır.
Kursumuz yeni olmasına rağmen katılım oluyor. Kadınlarımız
hem üretiyor hem de ürettikleri
ürünü Alacahan'da pazarlayabiliyor. Bu sayede aile
bütçelerine de katkı sağlamış
oluyorlar. İnşallah açtığımız kurs
sayesinde elbiselerimize ve
kültürümüze daha çok dikkati
çekebiliriz."
Özata, Türkiye dışında
dünyaya da satış yaptıklarını
dile getirerek, "Türkiye'de başta
Ankara ve İstanbul olmak üzere
birçok ile yöresel elbise gönderiyoruz. Okullara da halk
oyunları kıyafeti yapıyoruz.
Dünyada da yöresel
elbiselerimize özellikle Avrupa
ülkeleri ilgi gösteriyor. Almanya
ve Hollanda
başta olmak üzere gelen
siparişleri karşılamaya
çalışıyoruz. Özellikle
Karadenizlileri bir araya getiren
derneklerden yoğun siparişler
alıyoruz" diye konuştu. Ağasar
elbiselerini severek diktiklerini
anlatan Özata, "Yaptığımız iş
kolay gibi görünse de gerçekten
büyük bir el emeği istiyor. Bir
elbisenin üretimi, yeleğiyle 8
saatimizi alıyor. Kumaşımıza da
dikimimize de çok özen gösteriyoruz" ifadelerini kullandı.
Özata, talebe göre yöresel
elbise diktiklerini belirterek, bu
elbiseleri günümüze göre
modernize ederek ürettiklerini
söyledi. "Ağasar elbiselerini" kına
konseptine taşıdıklarını ifade
eden Özata, "Kına gecelerinde
de artık Ağasar elbiseleri genç
kızlar için bir alternatif oldu. Bu
nedenle Alacahan'da el emeği
elbiselerimizi dünyaya tanıtarak,
gelecek kuşaklara aktarmayı
istiyoruz" dedi. (AA)
Nehrin donması
balıkçıların işine yaradı
Kahramanmaraş'ta
Merkez
Dulkadiroğlu
Belediyesi
tarafından
düzenlenen
1. Kar Festivali
renkli
görüntüler
oluşturdu.
KAHRAMANMARAŞ Kentin 2 bin 300 metre rakımındaki
Yedikuyular mevkisinde ilk kez düzenlenen
Kar Festivali'ne beklenenden çok ilgi olunca zaman zaman araç kuyrukları oluştu.
Trafikteki yoğunluk yüzünden bazı vatandaşlar zirveye yürüyerek çıktı.
Festivalde sanatçıların verdiği konser
eşliğinde vatandaşlar halay çekip oynadı.
Kahramanlar Offroad Kulübü tarafından
4x4 araçlarla karda düzenlenen gösteri
ilgiyle izlendi. Festivale katılanlar, kayak
yaparak zaman geçirdi. Dulkadiroğlu
Belediyesi tarafından vatandaşlara, sucuk
ekmek ikramında bulundu.
Yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı festivalde vatandaşlar, gönüllerince eğlendi.
Ağrı'da balıkçılar, donan Murat Nehri'nin
yüzeyindeki buzları kırarak, balta ve dirgen
yardımıyla soğuk havada balık avlıyorlar.
Dulkadiroğlu Belediye Başkanı Necati
Okay, burada yaptığı konuşmada,
ilçelerinin sınırlarındaki Yedikuyular
mevkisinde ilk kez bir festival düzenlediklerini, vatandaşların gönüllerince eğlenmesinden de mutlu olduklarını belirtti.
Kayak merkezi yapılması planlanan
bölgede düzenlenen festivale beklenenden
fazla ilginin olmasının bazı aksaklıkları da
beraberinde getirdiğini dile getiren Okay,
şunları kaydetti:
"Özellikle trafikle alakalı bazı sıkıntılarımız oldu. Bu sebepten dolayı halkımızdan özür diliyoruz. Ama buradaki manzara
ve atmosfer inşallah önümüzdeki yıllarda
da devam eder ve Kahramanmaraş sınırlarını aşıp Türkiyemize tanıtılır. Burada
büyükşehir belediyemizin kayak tesisi projesi var. Önümüzdeki kışa yetişecek bir
projedir. Yoğun ilgi bizleri ziyadesiyle memnun etti. Buranın alt yapı çalışmalarını
tamamlayarak bu bölgeyi vatandaş odaklı
bir kar merkezi yapmayı planlıyoruz."
Kahramanlar Offroad Kulübü Başkanı
Sinan Bağdatlı ise Dulkadiroğlu
Belediyesinin 1. Kar Festivali'ne katkı
amacıyla özel donanımlı araçlarıyla gösteri
yaptıklarını söyledi.
Kahramanmaraş Dağcılık Arama
Kurtarma Kulübü (KADAK) Başkanı Sait
Kılıçsallayan da Yedikuyular'ın kayak
merkezi olması için yoğun çaba harcadıklarını, seslerinin duyulmasından duyduğu
mutluluğu dile getirdi. (AA)
AĞRI - HÜSEYİN YILDIZ Bölgede etkili olan soğuk hava
dolayısıyla Murat Nehri'nin
yüzeyinin buzla kaplanması
balıkçıların işine yaradı.
Ağrılı 10 balıkçı, yanlarında
getirdikleri kürek ve baltayla
nehrin yüzeyine vurarak balıkların açık alana kaçmasını
sağlıyor.
Soğuk havaya aldırış
etmeyen balıkçılar, dirgenlerin
ucuna geçirdikleri ağlarla balık
avlamaya çalışıyor.
Balıkçılardan Celal Akbaba,
AA muhabirine yaptığı açıklamada, boş zamanlarını balık
avına çıkarak değerlendirdiklerini belirtti.
Kış aylarında nehrin
yüzeyinin donmasını
sabırsızlıkla beklediklerini anlatan Akbaba, "Kış mevsiminde
boş kaldığımız zaman haftada
iki üç gün bu şekilde balık
avına çıkıyoruz" dedi.
Spor amaçlı balık avlandıklarını anlatan Akbaba, "Boş
durmaktansa balık avlıyoruz.
Bu bölgede sadece bu tür
balıkçılığı Çakırova köyü
yapıyor. O yüzden herkes bu işi
ustaca yapıyor. 10 kişilik ekiple
geliyoruz ve avlanmamız 3
saat sürüyor. 50-60 kilogram
kadar balık avlıyoruz" diye
konuştu.
Turgay Yaltan ise kış
aylarında balık avlamanın daha
zevkli olduğunu söyledi.
Bu şekilde avlanmayı köylerindeki büyüklerinden
öğrendiklerini anlatan Yaltan,
şöyle devam etti:
"Eskimiş serpme torların
ağını, dirgenin ucuna gerdikleri
ağaçlara bağlıyoruz. Diğer
arkadaşlar buza vuruyor, biz
de balıkları çıkarıyoruz. Bu
bizim dedelerimizden kalma
bir geleneğimizdir. Ticaret
amacıyla yapanda var ama
bizim evde işimiz yok, zevkine
balık avına çıkıyoruz. 3-5 kilo
tutup çocuklarımızla yiyoruz.
Bu mevsimi dört gözle
bekliyoruz. Çünkü balığı buzun
altından çıkarmak kadar zevkli
hiçbir şey yok ve kışın bizim
zevkimiz bu."(AA)