DEDEMAN QUARTERLY DQ SAYI-ISSUE 21 SONBAHAR-AUTUMN 2014 ÜC RET SİZ - CO MPLI M EN TARY Avrupa’nın Gözalıcı Sarayları The Glamorous Palaces Of Europe Wilco Van Herpen ile Söyleşi Interview With Wilco Van Herpen Dedeman konsiyerj’lerine sorduk… We asked the Dedeman concierge... DQ ÖNSÖZ-FOREWORD 1 Değerli DQ Okurları, Sahil şeritlerinin sakinleştiği, şehir yaşamının ise alışılagelen hareketliliğine döndüğü, yepyeni bir mevsime merhaba diyoruz. Güneş’e, kuma, denize veda etmek kimileri için hüzünlü olsa da, keşfedilmeyi bekleyen lezzetler, hobiler, mekanlarla hayatı sonbahar ve kış aylarında da hareketli ve keyifli kılmak elimizde aslında. Sizler için özenle hazırladığımız içeriğimiz de, bu noktada bir parça ilham verici olabilirse, ne mutlu bizlere. Trend sayfalarımızda sizi tutkunu olabileceğiniz bir hobiyle; amatör astronomiyle tanıştırıyoruz. Seyahat sayfalarımızda dünyanın en güzel saraylarına doğru bir yolculuğa çıkarken, yurt içi seyahat destinasyonunuzda mutlaka olması gereken, lezzetleriyle bizleri büyüleyen şehre; Gaziantep’e kısa bir bakış atıyoruz. Seyahat etmeyi ve keşfetmeyi bir yaşam biçimine dönüştürmüş olan Wilco van Herpen’le gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbetimiz sizleri röportaj sayfalarımızda bekliyor. İştah kabartan tatlı tariflerimiz ise Dedeman Otelleri’nin şeflerinden geliyor… Yine bu sayımızda, kapılarını yeni açan otelimiz Dedeman Bostancı’nın hikayesini otelimizin Genel Müdürü Nadir Kadakal’dan dinliyor, Diyarbakır ve Konya’da konaklayacak misafirlerimiz içinse konsiyerjlerimizin değerli tavsiyelerine kulak veriyoruz. Sizleri bir kez daha dopdolu bir içerikle selamlamanın mutluluğunu yaşıyor, keyifli okumalar diliyorum… Dear DQ readers, We are on the brink of the new season when the beach strips have gone quiter while the cities are gaining their hustle and bustle back. It might be a bit sad to have to say goodbye to the sun, the sand and the beach however, it is up to us to enjoy the fall and winter life with hobbies, tastes to be discovered, places to go. We hereby present you with a content that hopefully inspires you to do those. On our trend pages, we would like you to meet your possible new hobby, that is, amateur astronomy. On the pages dedicated to travel we will take you on a journey to the most beuatiful palaces of the world as well as a Turkish must-see city, the city that enchants us with its gastronomy, Gaziantep. The interview pages are reserved for Wilco van Herpen who turned his love of traveling and discovering new places into a life style. You will find delicious dessert recipes from the chefs of Dedeman Hotels., In this issue, you will get to know the new Dedeman Bostancı Hotel, through the General Manager Nadir Kadakal’s words. For our readers who plan on visits to Diyarbakır and Konya, we have useful information on our concierge pages. In short, we are happy to once again greet you with our fulfilling content and we wish you a pleasant read. Emrullah Akçakaya Genel Müdür - General Manager DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS 10 ajanda-zoom 04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler News from Turkey and the world trend Amatör astronomi 10 Amateur astronomy röportaj-interview 16 Pozitifliğin beden bulmuş hali: Wilco Van Herpen Positivism embodied Wilco Van Herpen 16 44 Dedeman konsiyerjine sorduk We asked Dedeman concierge 58 Dedeman Bostancı Genel Müdürü Nadir Kadakal ile söyleşi An interview with General Manager of Dedeman Bostancı Nadir Kadakal 22 seyahat-travel Avrupa’nın göz alıcı sarayları 22 The glamorous palaces of Europe yemek-food Dedeman Otelleri’nden tatlı tarifleri 30 Dessert recipes brought to you by the Dedeman Hotels 30 kent-city Lezzet ve kültür diyarı: Gaziantep 36 Land of culture and taste: Gaziantep tasarım-design Kağıttan tasarımlar 48 Designs Made of Paper kültür&sanat-culture&art Ihlara Vadisi 60 Ihlara Valley 36 teknoloji-technology Bedenlerimiz yüzyıllar içerisinde 68 nasıl ve neden değişiyor? How do our bodies change in time and why? 48 haberler-news Dedeman dünyas›ndan haberler 74 News from Dedeman Hotels DQ DEDEMAN QUARTERLY ‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. ad›na Banu Dedeman YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT Dedeman Hotel&Resorts International Y›ld›z Posta Caddesi No.48 34340 Esentepe- ‹stanbul Tel: 0212 337 39 00 www.dedeman.com YAPIM - PRODUCTION AJANS MEDYA GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ EDITOR-IN-CHIEF Arzu Karacadağ YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu) MANAGING EDITOR Bahar Kızıltan ‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ ENGLISH SECTION EDITOR Kader Çekerek KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS Seçil Epik, Altuğ Kantar, Murat Tekin, Eda Yeşim, Belma Saraççı, Seda Naniç Zeybek, Gözde Naiboğlu REKLAM KOORD‹NATÖRÜ ADVERTISING COORDINATOR Özgür Çokgezen, Gözde Çevik Çokgezen AJANS MEDYA Kuruçeşme Caddesi, No: 3 Kuruçeşme 34345 ‹stanbul Tel: 0212 287 19 90 BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS A4ofset Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Şti. Otosanayi Sitesi, Yeşilce Mah., Donanma Sok. No:16 Kağıthane – İstanbul Tel: 0212 281 64 48 Sertifika No: 12168 Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Eylül 2014 Dedeman Hotels & Resorts International’›n ücretsiz yay›n›d›r. Complimentary publication of Dedeman Hotels & Resorts International. Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara, yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir. All rights are reserved that pertain to the written materials, photographs and illustrations published in the magazine. Nothing in this magazine may be borrowed or reproduced without full credit being given to the source. AJANDA 4 DQ YAZLIK: ŞEHİRLİNİN KOLONİSİ SALT Beyoğlu, 16 Kasım’a kadar – SALT Beyoğlu, until November 16 Müstakil evlerden sitelere, Türkiye kıyılarındaki yazlık ortamına dair detaylı araştırma sunan YAZLIK: Şehirlinin Kolonisi sergisi SALT Beyoğlu’nda ziyaretçilerini bekliyor. Sergide, bir sahil beldesinde ev sahibi olma arzusunun tetikleyicileri ve neticeleri ortaya konuyor. SALT Araştırma başta olmak üzere çok sayıda kurum arşivinden derlenen içerik, aile arşivlerinden seçkiler, güncel saha araştırmaları ve sanatçı işleriyle desteklenen sergide; mimari, hukuki ve edebi kaynaklar temelinde yürütülen araştırmalar, yazılı belge, çizim, fotoğraf, film, maket ve mobilyadan oluşan çeşitli malzemeyle kamuyla paylaşılıyor. SUMMER HOMES: CLAIMING THE COAST The exhibit, Summer Homes: Claiming the Coast at SALT Beyoglu, a detailed research on a vast variety of summer houses on Turkish beaches, from detached houses to apartments, is presented to the viewers. The driving factors underneath the dream of having a beach town house and the outcome of these dreams are documented in the exhibition. The contents of the research have been derived from the archives of many institutions including SALT Research as well as family archives, current field researches and artworks. The studies were based on architecture, law and literature and presented through various materials like documents, drawings, photographs, films, scale models and furniture. 5 AJANDA 6 DQ Black Box İstanbul, 24 Ekim, 20:00 - Black Box İstanbul, 24 October, 20:00 ORQUESTA BUENA VISTA SOCIAL CLUB Küba müziğini tüm dünyaya sevdiren efsanevi grup Buena Vista Social Club, “Adios” ismini verdikleri veda niteliğindeki son turneleriyle İstanbul’da da sahne alacak. 40’lı yıllarda bir müzik ve dans kulübü olarak başladığı sanat yolculuğuna, 16 yıldır çeşitli formlarda ve orkestralarla konserler vererek devam eden grubun bu son turnesinde, seyirciler bir kez daha geleneksel Küba müziğinin eşsiz ezgilerini canlı dinleme şansına sahip olacaklar. ORQUESTA BUENA VISTA SOCIAL CLUB The legendary group who made Cuban music a world favourite, Buena Vista Social Club will be on stage in Istanbul, as part of their farewell tour called “Adios”. The story of the group began in the 40’s as a music and dance club. For the last 16 years, the band has been performing with various forms and orchestras around the world. In this concert of the farewell series, the audience will enjoy the live, wonderful and traditional Cuban music. JAMIE CULLUM Zorlu Center-PSM, 30 Ekim, 20:30 – Zorlu Center PSM, 30 October, 20:30 Şarkı sözü yazıyor, piyano çalıyor, film müzikleri besteliyor, caz tınılarını pop’la buluşturuyor, abümleri milyonlarca satıyor, hayranları konser alanlarını hınca hınç dolduruyor… Grammy’den Altın Küre’ye prestijli ödüllerle bezenen başarılı müzik kariyeriyle, tüm dünyaca tanınıyor. Kimden mi bahsediyoruz? Bütün bu saydıklarımızı genç yaşına rağmen tek bir bünyede toplamayı başarmış olan ünlü İngiliz sanatçı Jamie Cullum’dan. Müthiş enerjisi ve akıllardan çıkmayacak canlı performansı ile Jamie Cullum, İstanbullu caz severlerle buluşuyor. Tarihi bir yere not edin ve bu yetenekli sanatçının unutulmayacak performansını kaçırmayın! He writes lyrics, plays the piano, composes film scores, enriches pop with jazz melodies, his albums sell millions and his fans pack the halls for his concerts. He is the proud winner of numerous prestigious awards like Grammy and Golden Globe and he is acknowledged worldwide. The golden boy who has achieved all this success is no other than the young British musician Jamie Cullum. His magnificent energy and unforgettable live performance will be meeting the Istanbul jazz fans. Make a note in your agenda and do not miss the wonderful chance to watch this extremely talented young man. 7 AJANDA 8 DQ DUVARLARIN DİLİ Pera Müzesi, 5 Ekim’e kadar – Pera Museum, until October 5 LANGUAGE OF THE WALL Pera museum is presenting a first time ever exhibiton in Turkey on one of the most popular subjects of the art agenda of the world, “Graffiti and Street Art”. Only a few similar exhibitions had made their way to public view in Europe and America. The objective of this presentation is to get the best examples of graffiti from the streets and bring them to a museum creating a discussion platform. Over 20 artists from all over the world, from countries like United States, Germany, France, Japan and Turkey are participating in this event. Some of those famous names are, Futura, Carlos Mare, Cope 2, Turbo, Wyne, JonOne, Tilt, Mist, Psyckoze, Craig Costello (aka KR), Herakut, Logan Hicks, C215, Sulko, Evol, Gaia, Tabone, Funk and No More Lies. Also the visitors will be able to see the works of photographers like Martha Cooper, Henry Chalfant and Hugh Holland. Pera Müzesi, Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilecek bu sergiyle, son yılların sanat gündemindeki en popüler konulardan biri olan “Graffiti ve Sokak Sanatı” na önemli bir bakış sunuyor. Amerika ve Avrupa’da daha önce yalnızca birkaç örneği düzenlenen sergi, “graffiti”yi, sokaktan müzeye taşıyarak, en ilginç örneklerini sunarak bir tartışma platformu oluşturuyor. Amerika, Almanya, Fransa, Japonya gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye’den de olmak üzere 20’den fazla sanatçının konuk olduğu sergide, kültürün öne çıkan isimlerinden Futura, Carlos Mare, Cope 2, Turbo, Wyne, JonOne, Tilt, Mist, Psyckoze, Craig Costello (aka KR), Herakut, Logan Hicks, C215, Suiko, Evol, Gaia, Tabone, Funk ve No More Lies gibi farklı jenerasyonlardan ve disiplinlerden isimlerin Pera Müzesi’nde boyayacağı duvarların yanı sıra Martha Cooper, Henry Chalfant ve Hugh Holland gibi fotoğrafçıların arşivlerinden ölümsüzleşmiş kareler yer alıyor. Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesini 50’den fazla ülkeye ulaştırıyor. Dünyanın her yerinde bu kültürü doya doya yudumlamanızı sağlıyor. www.mehmetefendi.com Avustralya’da teyzemin gül böreği yok ama mis gibi Türk kahvesi var Gökyüzüne romantik bir bakıştan daha fazlası: DQ 10 TREND-TREND Amatör Astronomi Gökyüzünü keşfe çıkın, kim bilir belki siz de bir takımyıldıza adını veren amatör astronomlardan biri olabilirsiniz. Yıldızları izlemeyi çok seviyorum, çocukluğumdan beri gezegenler, yıldız takımları çok dikkatimi çekmiştir,” sözlerinin sahibi birçok insan bu tutkusunun peşine düşüyor. Hayır, ne astronotluktan bahsediyoruz ne de astroloji ya da burç yorumlarından. Astronomluk güneş sistemindeki yıldızları, takımyıldızları ve asteroitleri keşfetmenizi sağlayacak bir bilim dalı. Peki, neden amatör astronomluk en ilgi çekici trendlerden biri olmaya yıllardır devam ediyor? Her şey evrenin bir parçası olduğundan astronomiyle ilgilenmek aslında her şeyle uğraşmak demek. Astronomi, hayal gücü ve merakla beslendiğinden insanlığın en önemli güdülerini harekete geçirir. Güneş sistemindeki cisimlerin, boyutları ve yaşları hakkında bilgi verdiğinden, onların gerçek boyutları ve uzaklıkları hakkında daha soyut düşünebilmenizi sağlar. Yani dünyamız için o kadar önemli olan Güneş’in ve Ay’ın da sadece gökyüzündeki diğer gezegenlerden biri olduğunu fark etmek, başlangıç için fevkalade bir bilgi olacaktır. Yüzyıllar boyunca birçok şair ve ressam da amatör astronomlukla ilgilenmiştir. Çünkü gökyüzünü keşfetmek hayatı keşfetmeye biraz daha yaklaştırır bizleri. En önemlisi ise astronomi dünyanın her yerinden milyonlarca insan ile aynı anda açık havada yapabileceğiniz nadir uğraşlardandır. Geceleri gökyüzüne baktığınızda yanıp sönen yıldızların, belki sadece adını duyduğunuz “ More than just a romantic sky gazing Amateur astronomy Take a trip to explore the skies. And who knows, perhaps one day you could become the name father of a constellation as an amateur astronomer. I love stargazing. I’ve been fascinated by the planets and constellations since my childhood” has often been the motto of those who set out to follow this passion. No, we are not talking about astronauts, nor astrology and horoscope. Astronomy is the scientific study of the stars, constellations and asteroids in the solar system. But why is it that amateur astronomy has stayed one of the most fascinating trends for decades? Since all things are a part of the universe, being into astronomy means being into everything. Astronomy is fed by imagination and curiosity; therefore it triggers the most powerful of human instincts. It provides information on the dimensions and ages of celestial objects, and in this way it allows us to contemplate on their actual dimensions and distances in a more abstract way. Indeed, it is a big step to start by realizing that the Sun and the Moon, which are of huge importance to our planet earth, are both nothing but ordinary planets in the sky. For centuries, several artists and poets have been engaged in amateur astronomy since exploring the sky takes us one step closer to exploring life. More importantly, astronomy is one of the rare outdoor activities that “ asteroitlerin gizli dünyasını keşfetmek ne zor ne de pahalı bir uğraş. Amatör astronomlar belki de amatör olarak uğraştıkları bir bilim dalına en çok katkıda bulunanlar. Çünkü gökyüzünün uçsuz bucaksız evreninde -son kayıtlara göre Güneş Sistemi’nde çoğunun yörüngesi Mars ile Jüpiter arasında kalan bir milyondan fazla asteroit bulunuyor- size de yetecek kadar çok yıldız ve küçük gezegen var. Hatta tarihte asteroitleri ilk keşfedenler arasında amatör Macar astronom Baron von Zach’ın 1800’lü yılların başında kurduğu “Gezegen Avcıları” bulunuyor. Sonrasındaysa her yıl en az birkaç asteroit bu listeye eklenmeye devam ediyor. Bu sizin de hiçbir zaman modası geçmeyecek; gezegenler ya da yıldızlar hakkında her konuştuğunuzda ortamın ilgi odağı olmanız astronomlukla ilgilenmeniz için yeterli bir sebep gibi görünse de emin olun dahası da var. Astronomluk (Gökbilimcilik) dünyanın en eski mesleklerinden biri olarak görülüyor. Dünyadaki ilk rasathanenin M.Ö. you can do simultaneously with millions of people all around the world. Exploring the mysterious worlds of the flickering stars that you see in the night sky, or the asteroids that you have perhaps only vaguely heard of, is neither a difficult nor an expensive pursuit. Amateur astronomers are probably the biggest contributors to the study of astronomy, even as amateurs. Since in the vast universe of the skies – the most recent figures show that there are more than a million asteroids in the solar system, the orbits of a majority of which are between Mars and Jupiter – there are plenty of small stars and planets for you to discover. In fact, one of the first groups to discover asteroids were “Planet Hunters” which was founded by the Hungarian amateur astronomer Baron von Zach, and several new discoveries were made thereafter each year. This might seem like a good enough reason to get involved in astronomy, which will always make you the centre of any conversation as an interest that will never lose its relevance. Yet there is still more to it. 11 12 4900 yılında Almanya’da kurulmuş olduğunu düşününce insanoğlunun yıldızlara ve gezegenlere olan merakının ne kadar eskiye dayandığını da anlayabiliyoruz. M.Ö. 100’lü yıllara geldiğimizde ise modern astronominin temelleri atılıyor. Üstelik bizim yaşadığımız coğrafyanın da bir parçası olan Mezopotamya bölgesinde yaşayan Babil Uygarlığı sınırlarında. Aynı yıllarda felsefi düşüncenin de etkisiyle Antik Yunan’da da astronomi çalışmaları desteklendi. Yıldız takımlarına isimler veren de ilk defa Antik Yunan astronomları oldu. Eskiye dönüş modasının son zamanlarda hep en iyi trendleri (Lomo fotoğrafçılık, vintage ve retro giyim/ tasarımlar) çıkarmasından mı bilinmez ama günümüzde, amatör astronomluğa duyulan ilgi de hızlı bir yükselişte. Adım adım amatör astronomluk Gökyüzü size birçok bilgi sunacak olsa da amatör astronomluğun ilk aşaması “astronomi” bilimi hakkında biraz araştırma ve okuma yapmaktan geçiyor. Okuduklarınız bile size ne kadar büyülü bir uğraşa giriştiğinizi anlatacaktır. Ama başlangıçta bir parça da olsa içinde amatör astronomluğa giriş bilgileri de olan kitapları okuyarak evrenin ve Güneş Sistemi’nin işleyişi hakkında biraz bilgi edinmek gerekiyor. Astronomi ve uzay bilimi ile ilgili kitaplara internet üzerinden PDF ya da e-kitap olarak ulaşabileceğiniz gibi internet üzerinden yapacağınız araştırmalar da başlangıç için yeterli olacaktır. Bu aşamada bir yıldız haritası edinmek size ne aradığınızı ya da gece gökyüzüne baktığınızda sizi bekleyen takımyıldızlarının, asteroitlerin adını ve yerlerini öğrenmeniz için yardımcı olacaktır. Teknolojinin bu kadar geliştiği günümüzde yıldız haritanızı evinizdeki ya da iş yerinizdeki yazıcıdan almanızın bile mümkün olduğunu unutmayın. İkinci aşamada kendi teleskopunuzu yapabilir ya da uygun fiyata bir teleskop edinebilirsiniz. Başlangıç olarak 10x50 Astronomy is considered as one of the earliest vocations in the world. The fact that the world’s first observatory was founded in 4900 BC in what is now Germany, can prove how ancient the human interest in the stars and planets has been. The foundations of astronomy were not laid until 100 BC, in Babylon, the civilization that was settled in the Mesopotamia region which includes the land that we live in today. Studies in astronomy were further supported by philosophical pursuits in Ancient Greece. Ancient Greek astronomers were of the earliest name fathers of constellations. Perhaps it is the recent popular trend of retro (Lomo photography, vintage and retro clothing and design), which has further implemented the growing interest in amateur astronomy. Astronomluk (Gökbilimcilik) dünyanın en eski mesleklerinden biri olarak görülüyor. Dünyadaki ilk rasathanenin M.Ö. 4900 yılında Almanya’da kurulmuş olduğunu düşününce insanoğlunun yıldızlara ve gezegenlere olan merakının ne kadar eskiye dayandığını da anlayabiliyoruz. Astronomy is considered as one of the earliest vocations in the world. The fact that the world’s first observatory was founded in 4900 BC in what is now Germany, can prove how ancient the human interest in the stars and planets has been. Amateur Astronomy Step by Step boyutunda bir dürbün de harika olur. Söz konusu bir teleskop satın almak olduğunda, farklı çeşit, özellik ve fiyatlarda seçenekler çıkıyor karşımıza. Teleskopta dikkat etmemiz gereken en önemli nokta ise mercek büyüklüğü. Görüntünün parlaklığı mercek büyüklüğü ile doğru orantılı olacaktır. Bir diğer önemli özelliği ise odaklanma mesafesi ki bu da ne kadar çok gök cismi görebileceğinizi belirler. En iyi teleskobu bulmanın yollarından biri de amatör astronomluk kulüplerine katılarak, deneyimli kişilerden fikir almaktır. Henüz bir dürbün ya da teleskop almayı düşünmediğiniz noktada ise neredeyse her şehirde bulunan size en yakın rasathanenin halk gününü öğrenebilir; ilk keşfinizi hem uzman astronomlardan destek alarak hem de onların ultra profesyonel teleskoplarını Even though the sky will present you with lots of information, the earliest step to amateur astronomy requires reading and doing some research on the science of astronomy. This research will suffice to show you what a magical pursuit you have embarked on. You will nevertheless have to gain knowledge on how the universe and the solar system operate by reading a beginners guide to astronomy. You could download books on astronomy and the space science online as PDF’s or e-books, or it would be enough to do some online research. On this stage, getting a star chart would assist you to learn the names and locations of the asteroids and constellations when you view the night sky. Remember, today’s advanced technology allows you to print your star chart at the comfort of your own home or office. As a second step, you could make your own telescope or buy one for a fair price. A 10 X 50 sized pair of binoculars would be good enough for a beginner. When it comes to buying a telescope, there are several options, with a vast range of price, properties and types. The most important thing to note while buying a telescope is the size of its lens. The size of the lens will define the brightness of the image. Another important property is the focal length, which 13 14 kullanarak yapabilirsiniz. Kendi kendinize ufak keşifler için gözlemevlerini kullanmak, şehrin yüksek binalarına çıkmak, bunları yapmanız mümkün değilse evinizin terasını, balkonunu kullanmak yeterli olacaktır. Işık kirliliğinin az, ufuk çizgisinin temiz olduğu yerlerde gözlem yapmak ise bir başka önemli ayrıntı. Fakat uyarmamız gerek ki bir süre sonra şehrin ışığına rağmen astronomluk yapmaya çalışmak yetmeyecektir. Bu da astronomluk için seyahatler bile ayarlamanıza vesile olabilir. Şehirden birkaç gün uzaklaşıp yüksek bir tepede kamp yapmak ya da Antalya Saklıkent’teki Ulusal Rasathane’ye her yıl düzenlenen gezilerden birine katılmak seçenekler arasında. Amatör astronomlukta bir sonraki adım ise kaçınılmaz olarak sizinle aynı tutkuyu paylaşan insanlarla tanışmak. ODTÜ, İTÜ, Ege ve Akdeniz üniversiteleri başta olmak üzere birçok üniversitenin amatör astronomi kulübüne üye olabilir ya da özel oluşumlardan birine katılabilirsiniz. Böylece hem gökyüzünü keşfe çıkma noktasında sizden daha deneyimli üyelerden yardım alabilir hem de deneyimlerinizi onlarla paylaşabilirsiniz. “Kaldırım Astronomları” kimdir? Hollywood filmlerinde neredeyse her evin penceresinde bir teleskop görmemizin sebebi “arka bahçe astronomluğu” ve sonrasında “kaldırım astronomluğu” nun 1950’lerden beri birçok kişinin ilgisini çeken bir uğraş olması. Ama bu uğraşı determines the amount of the celestial objects you will be able to see. One of the ways to find the best telescope is to join an amateur astronomy club, and to seek advice from the experts. If you are not yet ready to buy a pair of binoculars or a telescope, you could find out the open day of your nearest observatory, which you can find in almost any town, and make your first discovery with the support of the expert astronomers, using their ultra professional telescopes. Using the observatories in your town, going up on high buildings or if these are not possible, using your own rooftop would be good enough for your initial discoveries. Another detail is to go for an observation where there is little light pollution and a clearer skyline. At this point, we should warn you against the city lights. You might have to arrange small astronomy trips because of them. You could take a few days off, away from the city, and go on a camping trip to visit the National Observatory at Antalya Saklıkent. The next step in amateur astronomy, unavoidably, is to meet the people who share the same enthusiasm. You could become a member of the amateur astronomy societies in METU, ITU, Aegean or Mediterranean Universities, or join a private society. In this way, you could get help from more experienced enthusiasts to explore the sky, and share your own experiences with their members. Kendi kendinize ufak keşifler için gözlemevlerini kullanmak, şehrin yüksek binalarına çıkmak, bunları yapmanız mümkün değilse evinizin terasını, balkonunu kullanmak yeterli olacaktır. Using the observatories in your town, going up on high buildings or if these are not possible, using your own rooftop would be good enough for your initial discoveries. arka bahçelerden alıp sokaklara, kaldırımlara taşıyan isim uzun süre Berkeley, California Üniversitesi’nde Kimya bölümünde öğrenim gördükten sonra San Fransisco’daki Vedanta Manastırı’na giderek 23 yılını burada keşiş olarak geçiren John Dobson’dır. Evrenin nasıl göründüğünü kendi gözleriyle görmek isteyen Dobson ilk teleskobunu, 41 yaşında kendisi yapıyor. Hem de bir hurdacıdan alınmış bir mercek ve Zeiss marka bir dürbünden çıkarılmış bir göz merceği kullanarak. Daha sonra teleskop aynasının el ile aşındırma yöntemiyle de yapılabileceğini öğrenince, Who are those “Sidewalk Astronomers”? 12 inç’lik bir cam kullanarak yaptığı teleskobuyla Ay’a ilk kez baktığında gördüklerinden o kadar etkileniyor ki, “Bunu herkes görmeli,” diyor. Ve John Dobson astronomiyi halkın hizmetine sunmak için ilk adımlarını atıyor. Dobson, keşişliği boyunca çeşitli teleskoplar yapıyor. Keşiş olduğu için hiç parası olmadığını düşünürsek bütün malzemeleri hurdacıdan ya da kullanılmayan eşyalardan elde etmek zorunda kalıyor. Buna rağmen sırrını paylaştığı sınırlı sayıda keşiş teleskopla baktıklarında gördüklerine inanamıyor ve onun bu gizli tutkusunu destekliyorlar. Fakat bütün bunlar 23 yılın sonunda sırrının açığa çıkmasıyla keşişlikten kovulmasına engel olamıyor. John Dobson, hayatının geri kalanını Astronomi’yi yaygınlaştırmak için harcıyor. John Dobson’ın bir sokağın köşesine kurduğu teleskoptan binlerce insan yıldızlara ve asteroitlere baktı. O da günümüzde Kaldırım Astronomları’nın yaptığı gibi teleskopla gördükleri hakkında insanlara bilgi verdi. 1970’li yıllardan itibaren ise Kaldırım Astronomları sokak köşelerine ve parklara kurdukları teleskoplarla birçok insanın gökyüzünün gizemli dünyasıyla tanışmalarına olanak sağladılar. Kaldırım Astronomları sayesinde binlerce insan gezegenlerin ve yıldızların büyülü dünyasıyla tanıştı. Birçok amatör astronoma da ilham kaynağı oldular. Kim bilir belki siz de bu ekibin Türkiye’deki bir parçası olabilir; uzay ve evren ile ilgili deneyimlerinizi hiç tanımadığınız binlerce insana aktarabilirsiniz. bought from a charity shop, and a lens taken from a pair of Zeiss binoculars! Later on, when he found out that one could make their own telescope mirror by grinding, he observed the moon for the first time through the telescope he made using a 12 inch lens, and he thought “Everyone should see this!” This is how Dobson took the first steps to introduce astronomy to the general public use. Dobson made several telescopes throughout his years at the monastery. Considering that he was a monk and had no money, he must have acquired all the tools from a junk shop, amongst unused materials. In spite of this, the few monks that he has shared his secret have been fascinated by what they have seen through his telescope and supported his enthusiasm. Nevertheless, this caused him to be expelled from the monastery in which he had spent 23 years. John Dobson spent the rest of his life spreading the interest in astronomy. Millions of people viewed the asteroids and stars through the telescope he planted in the middle of a street, to whom he shared his knowledge with, like Sidewalk Astronomers. Since 1970’s, Sidewalk Astronomers have helped many to meet the mysterious world of the sky with these telescopes randomly implemented on the streets. Thousands have met the magical world of the planets and the stars thanks to the Sidewalk Astronomers. Many amateurs have been influential for astronomers. Who knows, perhaps you could be a part of this team in Turkey, and share your experiences about the space and the universe with thousands of strangers. We can see a telescope at the backyard of almost every house in Hollywood films, thanks to “backyard astronomy” or, what we call “sidewalk astronomy”: a trend that has become popular after the 1950’s. It is John Dobson who carried this endeavor from backyards to the streets and sidewalks – an amateur astronomer who spent 23 years in San Francisco’s Vedanta Convent after his chemistry studies at the University of California at Berkeley. Dobson made his own telescope at the age of 41 in order to explore how the universe looks to one’s own eyes – using a glass 15 DQ 16 RÖPORTAJ-INTERVIEW Pozitifliğin beden bulmuş hali: Positivism embodied Wilco Van Herpen A blond, genial Dutchman… Together with his dog, he takes to roads with his trailer and goes to the faraway villages that most of us have not heard of, sits at local people’s tables to share their food, chats with them as if he is one of them. Since the day Wilco’s Camper Van started to take Turkish viewers to discovery trips in Anatolia, Wilco van Herpen’s adventures on screen goes on with the true spirit of a traveller. I met him at the roof bar of Dedeman Hotel Istanbul and we had a lovely conversation. Wilco Van Herpen Sapsarı saçlı, güler yüzlü bir Hollandalı… Altında karavanı, yanında köpeği, adını bile duymadığımız köylere gidiyor, sofralara oturuyor, sohbetler ediyor… Wilco’nun Karavanı Türk izleyicisini Anadolu’yu keşfe çıkardığından bu yana, Wilco van Herpen’in de ekran macerası, sınır tanımayan seyyah ruhuyla devam ediyor… Kendisiyle Dedeman İstanbul Roof Bar’da buluştuk ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. R Ö PORTAJ-INTERVIE W BAHAR KIZ IL T AN T ürk seyircisi sizi İZ TV’deki Wilco’nun Karavanı programı ile tanıdı. Ama Türkiye hikayeniz bir anda o programla başlamamıştı herhalde? 17 T urkish television audience got to know you through Wilco’s Camper show on IZ TV. I assume your Turkey adventure must have started before that. İlk defa turist olarak geldim Türkiye’ye. Yıl 1987’ydi. Türkiye’nin güzel tarafını gördüm. İstanbul’da Büyükada’ya, güneyde Bodrum’a gittim... Birkaç defa bu şekilde gidip geldim. O dönemde aşçıydım Hollanda’da. İş yerim de bir binanın 23. katındaydı. Muhteşem bir yerde çalışıyordum. Oradaki manzaradan uçakları görüyordum; devamlı geliyorlar, gidiyorlar. O zaman, “Kapalı bir ortamda çalışmak istemiyorum, ben gezmek istiyorum dedim.” kendi kendime. Bunu yapmak için de işimi bırakmam gerekiyordu. Kursa gittim, fotoğrafçı oldum. Fotoğrafçı olarak Afrika’ya gittim; orada bir sene kaldım. Sonra Türkiye’ye geldim ve haber fotoğrafçılığı yapmaya başladım. O zaman başka bir Türkiye gördüm. Bir taraf son derece güzel diğer taraf son derece politik. Freelance çalıştığım için ciddi maddi sıkıntı da yaşadım. Hatta o dönem, tek öğünle günü geçirdiğim oluyordu. I first came to Turkey as a tourist in 1987. I saw the beautiful side of Turkey visiting Büyükada in İstanbul and Bodrum in the South. I made recurring trips like this. Back then, I used to be a cook in Holland. My work was at the 23rd storey of a building and it was a magnificient place. I used to watch the planes take off and land constantly. One day, I realized that I wanted to travel instead of working in an enclosed environment. That required quitting my job which I did. Then I took some photography courses to become a professional photographer. I went to Africa and stayed there for a year after which I came to Turkey and started working as a news photographer. It was then that I saw the other face of Turkey, the very politicized side against the magnificiently beautiful one that I had known. As an independent phtographer, I went through real hard times financially. So much so that I could only afford to eat once a day. Sıkıntı çektiğiniz o süreçte, Hollanda’ya dönmeyi düşünmediniz mi? During those hard times, have you ever considered returning to Holland? Türkiye’nin büyük bir değişim yaşayacağını hissettim ve bu değişimi görmek istedim. Dedim ki, bu değişimi görmek için burada yaşamalıyım. Annem de defalarca söyledi, geri dön dedi. 2006’da İz TV süreci başladı. O süreçte annem hastalanmıştı. Beni de Hollanda’daki prestijli bir talk show programı konuk olarak davet etmişti. Annem bu davetten çok duygulandı ve o zaman benim burada yaşamak için verdiğim mücadelede başarılı olduğumu anladı. I had a premonition that Turkey was about to go through a big change, I couldn’t miss it. In order to witness this huge transformation I decided to go on living here. My mom used to insist that I return. In 2006 my journey with İZ Tv took off. My mom got sick during that period. Right about the same time, a prestigious talk show on a Dutch channel invited me as a guest. My mom was so proud, she had finally realized that all my struggle in Turkey was well worth it. Anadolu’yu, oradaki köyleri gezerken, insanlardan nasıl tepkiler aldınız? What kind of reactions did you get when travelling through Anatolian villages? Benim en şaşırdığım durum şu oldu; mesela Anadolu’dan gelen ve Hollanda’nın şehirlerinde yaşayanlar çok daha tutucular. Ama Anadolu’nun bir köyüne gittiğinde, insanların çok daha rahat olduğunu, pek çok konuda çok daha açık konuşabildiklerini gördüm. Hiçbir yere de bir önyargı ile gitmedim. Ben kendimi kuru bir sünger gibi görüyorum; ortamda ne varsa onu alıyorum; yargılamadan, insanları dinliyorum. Anadolu insanından çok fazla şey öğrendim. I was quite surprised to see that the Turks that live in Holland with Anatolian backgrounds tend to be more conservative than the Anatolians themselves. In Anatolian villages, people are quite relaxed and open to discussions on almost all subjects. I never harbour any prejudices towards anyone either. I consider myself as a dry sponge who sucks in whatever the environment provides. I listen to people never judging them. I have learned so much from the Anatolian people. Yıllarca Hollanda’da kasap, manav, garson olarak çalıştım. Peynir fabrikasında çalıştım, at bindim, çeşitli sporlar yaptım… Türkiye’de yaşamaya başladığımda bir süre kendimi sorguladım; bu kadar farklı iş yaptın ama sırada ne var, ne olacak sonunda? Ama şu an bulunduğum nokta da, bakıyorum ki hepsi bir anda birleşti. 18 Hollanda’nın köyleri nasıldır peki? Anadolu köylerindeki gibi yabancıları sıcak karşılarlar mı? Şöyle bir örnekle açıklayayım. Ben Hollanda’dayken, bir gün kapımızı iki Alman çaldı. Kalacak bir otel arıyorlardı. Ama oteller de bulunduğumuz yere göre oldukça uzaktaydı. Ben de anneme sordum bu gece burada kalsınlar mı diye. Annem “Sen deli misin dedi?”. Ama bana kalsa ben izin verirdim. Hollanda’da o kadar rahat değillerdir. Ama burada, köylerde mesela bir fırtına çıkıyor, sen bir eve sığınıyorsun, adam da sana kapısını açıyor. Ama o amca biliyor ki, yarın öbür gün kendi de bir fırtına olduğunda başka bir eve sığınmak zorunda kalacak. Gezi ruhunuz seyahat programına, aşçılığınız yemek programına, fotoğrafçılığınız fotoğraf programına dönüşmüş. Hobilerini işene dönüştürebilen biri olarak çok şanslınız. Yıllarca Hollanda’da kasap, manav, garson olarak çalıştım. Peynir fabrikasında çalıştım, at bindim, çeşitli sporlar yaptım… Türkiye’de yaşamaya başladığımda bir süre kendimi sorguladım; bu kadar farklı iş yaptın ama sırada ne var, ne olacak sonunda? Ama şu an bulunduğum nokta da, bakıyorum ki hepsi bir anda birleşti. Evde yemek yapıyor musunuz? Evde Türk yemeklerini eşim yapıyor. Çünkü ben araya girip bir baharat eklemeye kalkışınca “Bu Türk yemeği o baharat konmaz” diye kızıyor. Türk yemeklerinin hepsini seviyorum. Biz ekip olarak bu konuda artık o kadar şımardık ki… Çünkü çok fazla geziyoruz ve en güzel yemekleri en güzel yerlerde yiyoruz. Mesela, Erzurum taraflarında bir köye gittik, orada bir patates yedim; hatayım boyunca yediğim en lezzetli patatesti. Çıldır’da yediğim kaz tandır, Gürcistan sınırında yediğim bir pide… İnanılmazdı. Gecenin bir yarısı arayıp, oraya gidip o pideden yiyeceğim deseniz, atlar gelirim. Muhteşemdi. Türkiye’ye geldiğiniz ilk zamanlarda, buraya özgü ama How about Dutch villages? Are the habitants as open and welcoming to the visitors as the Anatolian villagers? Let me try to explain this with an example. When I was in Holland, two German guys knocked on our door, they were looking for a hotel to stay. The hotels were too far to where we lived so I asked mom if they could spend the night with us. Mom thought I was insane. If it were up to me I would have let them stay, but my mom didn’t, you see? The Dutch people are not as relaxed as the Turks. Here if you are caught in the middle of a storm you just go and knock on somebody’s door and ask for shelter which they immediately provide in the most welcoming way. The guy who lets you in his house knows in his heart that if one day he needs shelter he would do the same thing. This is the mindset of these people. Your traveller’s soul has begot a travel documentary, your cooking talents, a food show and your photograhy career, a tv show about photography. You are amongst the lucky souls who have turned their hobbies into careers. In Holland, I spent years as a butcher, a green grocer and a waiter. I worked at cheese production plants, I rode horses and delved in many sports. I questioned myself for a while when I went back to Turkey, I was wondering what my next venture would be when I had a reputation of switching jobs quite frequently. However, it turned out OK and everything seemed to come together for the career of my dreams. Do you cook at home? My wife prefers to cook at home because she gets frustrated when I try to add different spices to meals, which, according to her are not suitable for every Turkish dish. I love all Turkish dishes. Me and my team, you wouldn’t believe how much we have been spoiled by our hosts during all those trips. We travel a lot and we get the chance to taste every dish at its best. For instance, we went to a little village near Erzurum and we had a potato dish, I have never tasted more 19 size tuhaf gelen, yadırgadığınız bir yemek olmuş muydu? Benim yemek konusunda sınırım yoktur. Babam da aşçıydı, çok değişik şeyler yedik hep. Başka biri yiyorsa diyorum ki, tamam o zaman ben de yiyebilirim. Yalnız Türkiye’ye geldiğim ilk zamanlarda, bir gün bir arkadaşım beni bir yere götürdü. Şimdi çok güzel bir tatlı yiyeceğiz dedi. Tadına baktım, çok güzel. İçinde ne var biliyor musun diye sordu arkadaşım. Düşünüyorum, düşünüyorum, bulamıyorum. Tavuk göğsüymüş. İçinde tavuk var deyince çok şaşırmıştım. Ama hem yurt içinde hem de yurt dışında Türk yemeklerinin yeterli tanıtımı yapılmıyor. Çok zengin bir mutfak aslında. Eğer bir gün Hollanda’ya dönmek durumunda kalırsam, hayalim orada bir Türk restoranı açmak. Ama öyle klasik döner, fasulye değil. Osmanlı lezzetleri gibi özgün yemekler olsun isterim. Son zamanlarda gittiğiniz ve etkilendiğiniz yerler nerelerdi? Bir süre önce Kayaköy’e gittik, bayıldım oraya. Hem doğası hem tarihi muhteşem. Dağın içinde bir kilise var orada mesela. Kilisenin içinde papazlar için yapılmış bir tünel varmış ama o tünel kapanmış. Kültür Bakanlığı’nın bu tarz yerleri koruması lazım. Burdur’da Sagalassos Antik Kent var örneğin. Oranın hemen yakınında mermer ocağı var, mermer çıkarılmasına izin veriliyor. Allianoi’ye de mesela, en sert betonu dökmüşler. Artık geri dönüşü yok! Ama bir gün oraya yapılan barajın suyu da bitecek. Geleceğe dair en büyük hayaliniz nedir? delicious potatoes in my life. We had goose tandoor in Çıldır then we got to taste the special pita near the border of Georgia. If you call me in the middle of the night or in the wee hours of the morning offering to eat that pita, I wouldn’t skip a beat and jump in my car to come. It was that awesome. When you first came to Turkey, were there any local dishes that you found weird or at least surprising? I have no limits when it comes to food. My dad was a cook too, so we are used to different tastes. If anybody else can eat a type of food I can eat that too, that is my only guideline. My only surprising encounter was this, though, one of my friends took me to a restaurant one day and said that we were going to have a wonderful dessert. When our orders came, I tasted the dessert, in was really very delicious. My friend asked me to guess the ingredients, but whatever I offered as an answer was not correct. In the end he said that the dessert contained chicken breast, I was flabbergasted. Sadly, Turkish dishes are not promoted well enough neither in Turkey nor internationally. Turkish cuisine is one of the richest and most special cuisines of the World. If I ever go back to Holland one day, my dream is to open up a Turkish restaurant but not one those shawarma or beans types, a real Ottoman style restaurant where I would serve unique dishes. Among the places you have been lately, which ones had 20 Bir arazi alıp, bungalov stili kerpiç evler yapmak istiyorum. Konaklama için gelenlerden paramı kazanıp senede iki üç defa da bu evleri Mor Çatı gibi bir yardım kuruluşunun hizmetine sunabilirim. Orada çeşitli aktiviteler yapabilirler. Bir vakıf için de örnek olabilecek güzel şeyler yapmak isterim. İstanbul’da en çok nerede vakit geçirmekten zevk alırsınız? Balat, Fener, Çukurcuma… İkinci el pazarlarını severim. Hollanda’da da ailecek hep giderdik. Eskiye olana verdiğim değer bu nedenden; aileden geliyor herhalde. Türkiye’de yaşayanların bile pek bilmediği, saklı kalmış, gittiğiniz zaman çok etkilendiğiniz yerler var mı? Kalem Adası ve Buz Mağarası. Buz Mağarası’nı çok zor bulduk, tabela yoktu çünkü. Dışarısı çok sıcak ama içerisi buz gibi. Harika bir yer. Yaptığınız programlar sayesinde aldığınız bir ödül de var değil mi? Evet. Evliya Çelebi Ödülü. Türkiye’de, bir yabancı olarak ilk defa ben aldım o ödülü. Benim için çok özeldi. İki sene önce Türkiye-Hollanda işbirliği çerçevesinde, Abdullah Gül’le Hollanda’ya davet edildim. O da büyük bir onurdu benim için. the most impact on you? A short while ago we went to visit Kayaköy, I loved the place. Both the nature and the history are spectacular. There was this church inside a mountain and a tunnel within the church that had been constructed for the priests but nowadays that tunnel is closed. The Ministry of Culture should reinforce preservation of places like this. In Burdur, there is the ancient city of Sagalassos where a nearby marble mine is still in operation. Allianoi for example, they have covered it with the hardest cement possible, there is no going back, forever. But someday, the water of that dam will be gone too. What is your biggest dream for the future? I would like to buy a large property where I can build mudbrick little houses to rent. Making a living through the rents I collect, I would be able to open these houses for free once or twice a year to charities like Mor Çatı (Women’s shelter) and let them have their events there. I would like to do examplary work for charity foundations. In Istanbul, which places do you enjoy most? Balat, Fener, Çukurcuma… I love antique shops. In Holland, going to antique shops was one of our favourite family pastimes. I guess my appreciation of the old is something I inherited from my parents. Türkçeyi ne kadar zamanda öğrendiniz? Oldukça hakimsiniz çünkü. Türkçe gerçekten zor bir dil. Aslında sokaklarda öğrendim diyebilirim. Çok farklı yerlere gidip farklı şiveleri dinliyorsunuz. Anlamakta zorluk çekmiyor musunuz? Bazen eşim Gonca da diyor, ben bile röportajlarını izlediğimde bazen konuşulanları anlamıyorum sen nasıl anlıyorsun diye soruyor. Ekran karşısında ben de anlamayabiliyorum ama ordayken çok ilginç, hepsini anlıyorum. Komik anlar da yaşıyoruz bazen. Örneğin Konya Karaman’da, Sarıkeçeliler’i çekmek istiyorduk. Onları bulabileceğimiz bir köye de rastlayamadık. Derken bir amca gördük eşeğinin üstünde. Amcaya sorduk, Sarıkeçeliler’i nasıl buluruz diye. Amca bir anda Almanca konuşmaya başladı. Muhtemelen gurbetçiydi. Ben Türkçe soruyorum ama o Almanca cevap veriyor… Türkiye’de hala gitmedim ve görmek istiyorum dediğiniz bir yer var mı? Geçenlerde Van-Ulupınar’a gittik ama ben oraya bir kez daha gitmek ve çok daha detaylı gezmek istiyorum. O kadar bakir bir yer ki… Muhteşem. In Holland, I spent years as a butcher, a green grocer and a waiter . I worked at cheese production plants, I rode horses and delved in many sports. I questioned myself for a while when I went back to Turkey, I was wondering what my next venture would be when I had a reputation of switching jobs quite frequently. However, it turned out OK and everything seemed to come together for the career of my dreams. Have you ever visited secluded places in Turkey that made great impact on you, places that not even most of the Turks are aware of? Kalem Island and Ice Cave. We had so much trouble finding the Ice Cave as there were no directory signs. Even when the weather is scalding outside, inside the cave it is ice cold and refreshing. Wonderful place. Have you been awarded for your television programs? Yes, I was granted the Evliya Çelebi Award and I was the first foreigner to ever receive that. It made me feel so special. Two years ago I was invited to Holland together with the president Abdullah Gül, for the Turkish-Dutch business collaboration meetings, that, too was a great honour for me. How long did it take you to learn Turkish, you seem to be quite fluent? Turkish is really a very difficult language. I learned it on the streets actually. You visit a vast range of places which have their own dialects. Do you have difficulty in understanding those different local accents? My wife Gonca questions that also, watching the show she says she even can’t understand the conversation and that she is surprised that I get it. It is strange, when I watch my own program on TV, I occasionally have difficulty in understanding what has been said but when I am actually sitting with those people, somehow we don’t have trouble in communicating. Of course there have been funny incidents. For example, in Konya Karaman we wanted to make a shooting of Sarıkeçeliler however we didn’t know how to find them and we did not come across a village where they lived. We saw an old guy riding his donkey and we stopped to ask him about Sarıkeçeliler, we were asking the question in Turkish and he was replying in German, seeing that we are of a different nationality. Most probably he was one of those who had worked in Germany for years and he had a hard time believing we were talkin to him in Turkish. It was quite funny. Are there any places in Turkey that you still haven’t been to and would like to go? A while ago we have visited Van-Ulupınar but I really would like to go back and make a more thorough visit. Such a pristine place… Absolutely georgeous…. 21 22 SEYAHAT-TRAVEL DQ Avrupa’nın Göz Alıcı Sarayları Mutlak gücün ve asaletin sembollerine misafir oluyoruz. The glamorous palaces of Europe We are visiting the symbols of absolute power and nobility. 23 Y A Z I – B Y A LTU Ğ K A N TA R K rallar, kraliçeler, imparatorlar, çarlar, sultanlar, kayzerler... Roma İmparatorluğu’ndan beri Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hüküm sürdüler, denizleri aşan imparatorluklar yönettiler ve en sonunda tarihin unutulmaz birer parçası oldular. Hiçbirinin gücü ve iktidarı sonsuza dek sürmedi. Fakat arkalarında bir şey bıraktılar: Güçlerinin sembolü haline gelen saraylarını. Yüzyıllar boyunca Lizbon’dan St. Petersburg’a, İskoçya’dan İstanbul’a neredeyse tüm Avrupa, güçlü hükümdarların gösterişli sarayları ile bezendi. İşte bu sarayların en ünlülerine, Avrupa kültüründe mutlak gücün ve asaletin sembolü olan bu ihtişamlı yapıların en güzellerine ve en zariflerine hızlı bir bakış atmaya ne dersiniz? ings, queens, emperors, tzars, sultans, kaizers… Since the days of the Roman Empire, these people have ruled over many countries in Europe, they were the monarchs of the empires that stretched from sea to sea and they became unforgettable figures of World history. Their mind boggling power and strength did not last for eternity, yet, they left behind their symbols of wealth and might, still standing tall and strong today, their palaces. For centuries, almost all of the cities of Europe, from Lizbon to St Petersburg, From Scotland to Istanbul, were embellished by glamorous palaces. Here, we will take you for a quick visit to the most famous, most beautiful and most elegant palaces of Europe which reflect the absolute power and nobility of their monarchs. K 24 Versailles Sarayı Versailles Sarayı bir zamanlar sade bir av köşküydü. Ta ki Fransa’nın en önemli krallarından XIV. Louis’nin, devlet merkezini ve kraliyet erbabını Paris’in merkezinden dışına taşıma kararı aldığı 1680’lerin başına kadar. Bugün Avrupa ve saray denince akla gelen ilk yerlerden biri olan Versailles, 1664-1710 arası yapılan kademeli çalışmalarla bugünkü ihtişamlı görünümüne kavuştu. Saray, büyüklüğü ve şaşaası ile yapıldığı dönemde büyük ses getirmişti. XIV. Louis ve Fransa Krallığı gücünün zirvesindeyken tüm ülke ve sömürgeler buradan yönetilmekteydi ve kral bu sarayın, gücünün somut bir sembolü olmasını istiyordu. Öyle de oldu. Otoritesi güçlü olan XIV. Louis’nin aksine siyasi karışıklıklarla boğuşan Avrupa’nın diğer ülkeleri uzun süre Versailles ile yarışacak saraylar yaptıramadı. Versailles Sarayı 150 yıl boyunca, Fransa krallarının evi olarak kaldı. Kral ve kraliçenin farklı amaçlar için kullandığı irili ufaklı birçok kraliyet dairesine, çok sayıda şapele, davet, balo, konser, bilardo, oyun ve devasa yemek odalarına, bir tane de opera salonuna sahip olan Versailles Sarayı, yapıldığı dönemde Avrupa’nın en büyük yapılarından biriydi. Mimarisi kadar bahçeleri de ünlü olan sarayın ünlü ev sahipleri arasında XIV. Louis’nin yanı sıra Marie-Antoinette ile Napoléon da bulunuyor. VERSAILLES PALACE Versailles Palace used to be a modest hunting lodge until one of the most famous French kings, Louis XIV ordered the central government and dynasty to move out to the Parisian suburbs in 1680. Today, Versailles is the first name that pops into people’s minds as a European palace. It reached its glorious state through a series of constructions between 1664 and 1710. The enormity and splendidness of the palace were the hot topics of their day throughout Europe. Louis XIV and the Kingdom of France were the most powerful sovereigns of the era, all colonies and countries were governed from Versailles, therefore Louis XIV wanted his palace to reflect this mighty glory. And that was what exactly happened. The other countries of Europe were not basking in their wealth and power like Louis did, they had all sorts of political upheavals so there was no way for them to match the magnificence of Versailles. The palace was the home of the French Dynasty for 150 years. It had many king and queen suites along with numerous chapels, concert and dance halls, ballrooms, billiard halls, gigantic dinner rooms and even one opera house. Versailles Palace was the largest compound of Europe during its time. The palace’s gardens are as famous as the architecture itself . Amongst Versailles’ famous residents are Marie Antoinette and Napoleon. 25 Pena Ulusal Sarayı 26 Bir zamanlar dünyanın en büyük imparatorluklarından biri olan Portekiz’in başkenti Lizbon yakınlarındaki Sintra’da, Avrupa’nın en güzel fakat en az bilinen saraylarından biri yer alıyor. Çizgi filmlerdeki sarayları andıran renkli Pena Ulusal Sarayı, 1842-1854 yılları arasında Portekiz kraliyet ailesi için inşa edildi. Tamamen kayaların üzerine inşa edilmiş bu bol kuleli, bol renkli ve bol kubbeli yapı oldukça eklektik bir mimariye sahip: İçerdiği mimari tarzlar arasında neo-gotik, Portekiz gotiği, neo-Rönesans ve hatta İslam mimarisi bulunuyor. Portekiz Kralı II. Fernando’nun isteğiyle inşa edilen sarayın en ilginç özelliklerinden biriyse, projenin emanet edildiği Alman Wilhelm Ludwig von Eschwege’nin aslında amatör bir mimar olması. Fakat sarayın başarısı tam da burada yatıyor olabilir: Pena’nın sıra dışı mimarisi belki de sadece amatör ruhunu kaybetmemiş birinin eseri olabilirdi. Pena Ulusal Sarayı, Avrupa’daki en şahsına münhasır yapılardan biri ve tahmin edebileceğiniz gibi Unesco Dünya Mirası listesine dahil edilmiş. PENA NATIONAL PALACE Portugal used to be one of the world’s mightiest empires and near its capital Lisbon, in the region of Sintra, there stands one of Europe’s most beautiful but unknown palaces. The colorful Pena National Palace seems to have popped out of cartoons. It was built between 1842 and 1854 for the royal family of Portugal. The multiple towered, multicolored and multi domed palace was constructed on rocky hills and it has a totally eclectic architecture, neogothic, Portuguese gothic, neo-renaissence and even Islamic styles can be observed in the establishment. The construction of the palace began upon orders from Portuguese King Fernando II and the striking fact about the architect is that, the German named Wilhelm Ludwig von Eschwege was but only an amateur. May be the success of the palace lies in this, the splendid outer look could have only been achieved with an amateur soul. Pena National Palace is one of the most unique buildings of Europe and sure enough, it has been listed as one of the UNESCO World Heritages. Kış Sarayı Rusya’nın St. Petersburg şehrindeki Kış Sarayı, Avrupa’daki bir başka açık güç gösterisi. 17. yüzyıldan itibaren iyice güçlenen Rus İmparatorluğu’nun çarı I. Petro, batılılaşma politikalarına öncelik verince batı şehirlerine benzeyen yeni bir başkent ve bu başkentte yeni bir saray kurulmasına karar verdi. Petro’nun hükmü boyunca mütevazı bir yapı olarak yükselen fakat 1727’de bugünkü ihtişamlı halini alan Kış Sarayı, özellikle Çariçe II. Katarina döneminde Rus tacının gücünün sembolü haline geldi. II. Katarina ayrıca, Kış Sarayı’na bugünkü önemini veren, halen dünyanın en büyük ve en eski müzelerinden biri olan Hermitage Müzesi’nin de Kış Sarayı’nda açılmasını sağladı. 18. yüzyıl boyunca, Paris’teki Versailles Sarayı hariç, Kış Sarayı’nın Avrupa’da fazla rakibi yoktu. Çoğunluğu mimar Bartolomeo Rastrelli tarafından inşa edilen geç barok tarzındaki devasa saray, 1.500 oda, 1.786 kapı, 1.945 pencere ve 117 merdivene sahip. St. Petersburg’da adını verdiği Saray Meydanı’nda yer alan Kış Sarayı, 1917’ye kadar dünyadaki bütün toprakların 6’da birini yöneten Rus çarlarının evi olarak kaldı. 1917’deki Ekim Devrimi ile birlikte Romanov Hanedanı, St. Petersburg’un başkentliği ve Kış Sarayı’nın imparatorluk vasfı tarihe gömülse de, bugün hem Kış Sarayı, hem de St. Petersburg, Rusya’ya adımını atan turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor. WINTER PALACE The Winter Palace of St Petersburg, Russia, is another example of a show of power in Europe. In 17th century, Russian Empire was becoming more an more powerful and Tzar Petro I, was prioritizing westernization of the country. Following this idea, he ordered that a new capital city be built and in it a new palace. The Winter Palace stayed as a modest building during the reign of Petro and later in 1727 it achieved its glamorous state. The Palace became the symbol of the might of the Russian Empire especially during Tzarina Caterine II. Tzarina also ordered that the Hermitage Museum to be opened inside the palace, a museum which is one of the oldest and largest museums of the world and which gave the palace its value and significance. Throughout 18th century, Winter Palace was only rivalled by the Versailles. The gigantic palace was constructed mainly by the architect Bartolomeo Rastrelli in late baroque style and it had 1500 rooms, 1786 doors, 1945 windows and 117 staircases. It remained as the home of the Russian tzars who ruled one sixth of the world until 1917. The 1917’s October Revolution buried the Russian Empire along with Romanov dynasty to the ground and St Petersburg’s glory days as the capital were over. However, today St Petersburg and The Winter Palace are the major tourist attractions of Russia. 28 Elhamra Zevkler ve renkler tartışılmaz elbet; fakat Güney İspanya’daki Elhamra Sarayı’nı ziyaret edenler arasında çok az kişi, Elhamra’nın dünyadaki en etkileyici yapılardan biri olduğu fikrine karşı çıkacaktır. Endülüs’teki Müslüman egemenliği gücünün zirvesindeyken tamamlanan Elhamra Sarayı, İspanya’daki neredeyse 800 yıllık Müslüman varlığının da en değerli anısı olma niteliğini taşıyor. 889 yılında bir kale olarak inşa edilen, 1333’te büyük ölçüde genişletilerek saray-kale karışımı devasa bir kompleks haline getirilen Elhamra, sadece kendisini inşa eden Müslümanların değil, onu ele geçiren İspanyol krallarının da gözbebeği haline geldi. Adını Arapça “kırmızı olan” anlamına gelen Al-Hamra kelimesinden alan saray, Avrupa’nın diğer saraylarıyla kıyaslandığında oldukça basit bir dış mimariye sahip. Fakat her odanın içini kaplayan zengin ve parlak el işi mozaikleri, inanılmaz detaylı, büyüleyici taş işçiliği ve cenneti andıran bahçeleri, Elhamra’yı diğer tüm saraylardan ayırıyor. ALHAMBRA The idiom goes as “So many men so many tastes,” however very few people would argue that the Alhambra palace is one of the world’s most fascinating buildings. The palace’s construction was finished during the time the Muslim reign in Andalucia was at its peak. It bears a tremendous significance as the symbol of the 800 year Islam sovereignty of Spain. Alhambra was built as a castle in 889 then in 1333, through a series of additions it became an enormous palace/castle which became the apple of the eye of Muslims as well as the Spanish kings who conquered it. The name Al-hambra is derived from the Arabic word Al-hamra which means “the red one”. The building itself, when compared with the other palaces of Europe, has a very simple and modest facade. However, rooms with rich, hand crafted mosaics, a fascinating stone masonry and the gardens that seem to reflect heaven, raised Alhambra to a very distinguished position among the other palaces of Europe. This palace is the symbol of the peak of power, art and elegant tastes that Islam in Europe has achieved. 29 Château de Chambord Fransa’dan bu listeye giren ikinci yapı olan Château de Chambord veya Chambord Şatosu, adından da anlaşılabileceği gibi Fransa kralları için bir şato olarak inşa edilmişti aslında. Fakat Fransa’nın şatoları ile ünlü Loire Vadisi’nin en büyüğü olan Chambord’u bir saraydan ayırmak imkansız; ne de olsa söz konusu krallar olunca standartlar oldukça yükseliyor. Fransa Kralı I. François’nın isteğiyle, ormanın ortasında bir av üssü olması için inşa edilen Chambord, aslında François’nın gücünü ünlü Avusturya Kralı Şarlken’e (V.Charles) kanıtlama çabasıydı. Dolayısıyla ortaya oldukça gösterişli bir yapı çıktı. İnşaat tam 28 yıl sürdü (1519-1547) ve aslında başta planlanan yapının sadece yarısı tamamlandı. Fakat ortaya çıkan bu “yarım şato” bile görenlerin nefesini kesmeye yetiyordu. Fransız Rönesans mimarisinde inşa edilen Chambord’un en ayırt edici özelliği, inanılmaz detaylı bir mimari ve işçiliğe sahip olan çatısı. Bu çatıda da en dikkat çekici detaylar, minareleri andıran ince ve uzun, yer yer silindir şeklini alan kuleler ve bacalar. Rivayete göre şatoyu yaptıran (ve Kanuni Sultan Süleyman ile yakın bir ilişkiye sahip olan) I. François, şatosunun İstanbul’un siluetini andırmasını istemiş. Bugün tüm Fransa’nın en çok ziyaret edilen noktalarından biri olan Chambord, I. François’nın niyet ettiği gibi V.Charles’ı etkilemeyi başarmış mı bilinmez fakat her yıl kendisini ziyaret eden yüzbinlerce insanın ve inşasından 150 yıl kadar sonra burayı mesken tutan Fransa Kralı XIV.Louis’nin ağzını açık bıraktığı kesin. CHÂTEAU DE CHAMBORD Chateau de Chambord is the second French building that makes it to our list. It was constructed as a chateau for the French kings. However, Chambord being the biggest compound in the famous Loire Valley and it is quite hard to distinguish it from a palace. Understandably, when it comes to royal family, standards rise to a really, really high level. French King Froncoise I ordered the chateau to be built in the middle of the forest as a hunting lodge. His main motive was to prove his power to the famous Austrian King Charles V. Thus this glamorous compound was built. The construction lasted for 28 years and in fact only half of what had been planned originally could be finished. Even the half of this chateau was enough to blow people’s minds. The architecture of Chambord reflects French Renaissence architecture and it has an unbelievably intricate roof with magnificient masonry. There are some details on this roof that are quite intriguing, slim and tall, round shaped towers and chimneys that look like minarets. The story goes that Francoise I had very close relationships with the Ottoman Emperor Suleiman the Magnificient and he wanted the roof to reflect a sihouette of Istanbul. Today the chateau is one of the most important tourist attractions of France. It’s not that clear in history, if Francoise I had managed to intimidate Charles V but it is a fact that every year, hundreds of thousands of people are mesmerized by the chateau’s beauty. It is almost certain that the place left Louis XIV speechless when he decided to live here 150 years after its completion. DQ 30 YEMEK-FOOD Tatlı bir sonbahar Dedeman Otelleri’nden tatlı tarifleri How sweet autumn is! Dessert recipes brought to you by the Dedeman Hotels 31 Dedeman Diyarbakır’dan; Burma Kadayıf From Dedeman Diyarbakır; Burma Kadayıf Malzemeler: 500 gr tel kadayıf (çiğ), 1 su bardağı erimiş tereyağı, 2 yemek kaşığı tereyağı, 150 gr ceviz içi veya fıstık içi Şerbet için: 500 gr toz şeker, 500 ml su, çeyrek limon suyu (kabuğu şerbete atılacak) Ingredients: 500 gr shredded dough (kadayıf), 1 cup melted butter, 2 tablespoonful butter, 150 gr ground walnuts or pistachios Syrup: 500 gr sugar, 500 ml water, juice of a quarter lemon (The peel will be added to the syrup during simmering) Hazırlanışı: Şerbet için şeker ve su tencereye alınır. Üzerine limon suyu eklenir ve limon kabuğu atılır. Kıvam alıncaya kadar orta ateşte 15 dakika kadar kaynatılır. Kıvam alan şerbet, ocaktan alınıp soğumaya bırakılır. Tel kadayıf ince ince didiklenir, bıçak yardımıyla kıyılıp ufalanır. Ceviz veya fıstık içleri kıyılır ya da rondodan geçirilerek irice parçalanır. Borcam ya da orta boy bir fırın tepsisi tereyağı ile yağlanır. Hazırlanan kadayıfın yarısı tepsiye alınır, tereyağının yarısı kadayıfların üzerine dökülür, elle karıştırılır ve tepsiye bastırarak döşenir. Kadayıfların üzerine ceviz içleri veya fıstık içleri eşit miktarda dağıtılır. Üzerine, kalan tel kadayıfı kalan tereyağına bulanıp döşenir. 200 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar kadayıflar pişirilir. Kadayıfın bir yüzü kızarınca fırın eldiveni ile fırından alınır. Kırmadan kadayıfın diğer yüzü çevrilir ve 10 dakika kadar fırınlanır. Fırından alınan sıcak tatlı, 2-3 dakika dinlendirilip üzerine soğuk şerbet dökülür. Tatlı şerbeti çekip soğuyuncaya kadar dinlendirilir. Dilimleyerek servis edilir. Preparation: Place the water and the sugar in a casserole. Add lemon juice and throw in the peel of the lemon. Bring to boil and let it simmer for about 15 minutes till it reaches a more viscose state. Turn off the stove and let the syrup cool. Take the shredded dough and using a knife shred it into even smaller pieces. Ground the pistachios or walnuts either by knife or through a processor. Take a medium size, preferably Pyrex tray and brush the insides with butter. Place half of the shredded dough inside the tray evenly and press them with your palm. Drizzle with butter. Spread the pistacchios or walnuts evenly on this layer then cover it with the remaining dough shreds. Drizzle with butter one more time. Preheat oven to 390F (200C) and place the tray on the medium rack till the top layer takes a golden colour. Take the tray out using gloves and without breaking apart the kadayıf, reverse the side and put it back into the oven again for about 10 minutes after which wait for 2-3 minutes. Pour the cool syrup all over. Wait until the baked dough absorbs all the syrup. When it is cool enough, cut it in slices and serve. 32 Dedeman Erbil’den; Orman Meyveli Enginar Tatlısı From Dedeman Erbil; Artichoke Dessert with Wild Berries Malzemeler: 5 adet taze enginar, 80 gr frambuaz, 50 gr böğürtlen, 100 gr çilek, 80 gr ahududu, 50 gr yaban mersini, 50 gr Frenk üzümü, 120 gr portakal, 5 gr taze nane, 400 gr toz şeker, 25 gr jelatin, 30 gr susam, 100 gr mascarpone peyniri, 20 gr pudra şekeri, 5 dal yenilebilir çiçek Sosu için kullanılan meyveler: Frambuaz, böğürtlen, çilek, yaban mersini ve ahududu Ingredients: 5 artichokes, 80 gr framboises, 50 gr blackberries, 100 gr strawberries, 80 gr raspberries, 50 gr cranberries, 50 gr blackcurrants, 120 gr orange, 5 gr fresh mint leaves, 400 gr sugar, 25 gr gelatin, 30 gr sesame seeds, 100 gr mascarpone cheese, 20 gr icing sugar, 5 pieces of edible flowers Sauce Ingredients: Framboises, blackberries, strawberries, cranberries and raspberries Hazırlanışı: Taze ayıklanmış enginarlar bir kabın içerisine yerleştirilir. Üzerini 1-2 parmak geçecek kadar su ilave edilir. 15-20 dakika yumuşayıncaya kadar kaynatılır ve kürdan ile kontrol edilir. Haşlama suyu dökülür, enginarlar başka bir kaba alınır. Şerbet için başka bir kabın içerisine 3 bardak su ve 3 bardak şeker ilave edilir ve kaynatılmaya bırakılır. Kaynayan şerbetin içerisine enginarlar ilave edilir ve 15-20 dakika kaynatılır. Pişirilen enginarlar bir kenara alınır. Sosun Hazırlanışı: Bir tencerenin içerisine hazırlanmış meyveler alınır ve üzerine şeker ilave edilir. Tamamlayacak kadar su eklenir, 5 dakika kaynatılır ve kaynayan sosun içerisine enginarlar ilave edilir. Kısık ateşte 10 dakika demlenmeye bırakılır. Daha sonra hazırlanan enginarlar servis için soğumaya bırakılır. Soğuyan enginarlar servis tabağına alınır, üzerine az miktarda mascarpone peyniri konulur. Karamelize susamlı cips ve mascarpone peynir dolgulu tulip, yaban mersini, portakal jeli, yenilebilir çiçek, frenk üzümü eşliğinde dekore edilerek servise sunulur. Fırından alınan sıcak tatlı, 2-3 dakika dinlendirilip üzerine soğuk şerbet dökülür. Tatlı şerbeti çekip soğuyuncaya kadar dinlendirilir. Dilimleyerek servis edilir. Preparation: Clean the fresh artichoke palms and place in a pan to top it with water. Bring to boil and let it simmer for 15-20 minutes. By means of a toothpickl, check to see if they are cooked. Take the artichoke palms out of the water and place them on a tray. In another casserole, boil 3 cups of water with 3 cups of sugar and let it simmer until the syrup is ready. Place the artichoke palms in the boiling syrup and let it cook for 15-20 minutes. Then take them out to place on a tray. Preparation of the sauce: Place all the cleaned fruit in a pan and add sugar. Add water to top them. Boil for 5 minutes and add the artichoke palms. Let it simmer for 10 minutes in decreased temperature and taking it from the heat let it cool. Place the artichoke palms on a plate when they are cool then sprinkle with mascarpone cheese. Decorate with caramelized sesame seed, mascarpone filled tulip, cranberries, orange jelo, edible flowers and blackcurrants. Dedeman Konya’dan; Kaymaklı Höşmerim Tatlısı From Dedeman Konya; Dessert with Fresh Cream of Milk Malzemeler: 500 gr un, 500 gr kaymak, 100 gr tereyağ, 600 gr süt, 350 gr bal Ingredients: 500 gr flour, 500 gr fresh cream of milk, 100 gr butter, 600 gr milk, 350 gr honey Hazırlanışı: Tencereye kaymak, tereyağı ve un konulur. Pembeleşinceye kadar kısık ateşte kavrulur. Kaynatılmış süt ilave edilir. Tane tane olmaya başlayınca, kıvamı tutturulmuş olan höşmerimin altı kapatılır. Ayrı servis tavasına konulup, altı ocakta biraz kızartıldıktan sonra servis tabağına alınıp üzerine süzme bal veya karamel sos eklenir. Preparation: Place the cream of milk, butter and flour in a pan and stir fry on low heat until the mixture gets a pinky color. Add the boiled milk and continue stirring . When the dessert starts to curdle place it on a serving pan to fry the bottom a bit, then place it on a serving dish and sprinkle with caramel sauce or honey. 33 34 Dedeman Kapadokya’dan; Aside Tatlısı From Dedeman Kapadokya; Aside Dessert Malzemeler: 125 gr tereyağı, 1 su bardağı sıvı yağ, 2.5 su bardağı un, ½ yemek kaşığı pekmez veya bal, 5 tatlı kaşığı şeker Ingredients: 125 gr butter, 1 cup vegetable oil or olive oil, 2,5 cups flour, ½ tablespoonfuls honey or pekmez (grape syrup), 5 teaspoonfuls of sugar Hazırlanışı: Tencereye tereyağı ve sıvıyağ konulur, tereyağı eridikten sonra un ilave edilir. Kısık ateşte yedi sekiz dakika kavrulduktan sonra bal (veya pekmez) ve şeker ilave edilip bir kaç dakika daha pişirilir. Tatlı ılık olarak bal, pekmez ve tahinle servis edilir. Preparation: Place the butter and the vegetable oil in a pan, when the butter melts add flour. In low heat, stir the flour for 7-8 minutes frying it. Add honey (or grape syrup) and sugar then let it simmer for a few minutes then remove from the stove. Let it cool down to a luke warm temperature then serve with honey or a mixture of tahini and grape syrup. Dedeman Gaziantep’ten; From Dedeman Gaziantep; Baklava Baklava Malzemeler: 1 su bardağı sıvı yağ, 1 su bardağı süt, 3 adet yumurta, ½ çay bardağı sirke, tuz, aldığı kadar un, 1 paket nişasta, 400 gr fıstık içi, ½ paket margarin, 250 gr tereyağı Şerbet için: 1,5 kg şeker, 1,5 litreden 1 bardak fazla su Ingredients: 1 cup of vegetable or olive oil, 1 cup of milk, 3 eggs, ½ small cup of vinegar, salt, flour, a pack of starch, 400 gr ground pistachios, ½ pack margarin, 250 gr butter Syrup: 1.5 kg sugar, 1.5 liters plus 1 cup of water Hazırlanışı: Hamur malzemelerinden yumuşak bir hamur yoğurulur ve yarım saat dinlendirilir. Fıstık rondodan geçirilir ve hazırlanan hamur dört parçaya bölünür. Her bir bezeden ceviz büyüklüğünde 15 beze çıkarılır. Ceviz büyüklüğündeki bezelerin üzerlerine nişasta dökülerek büyütülür. 15 beze üst üste dizilir ve merdane yardımı ile tepsi büyüklüğünde tekrar açılarak büyütülür. Üzerine fıstık içi serpilir ve diğer bezelere de aynı işlem uygulanır. Tüm bezeler bitince istenilen şekilde kesilir ve üzerine tereyağı eritilip dökülür. 175c’ye ayarlı fırında pişirilir ve soğumaya bırakılır. Şerbeti için su ve şeker kısık ateşte yaklaşık 1 saat kadar kaynatılır ve soğuk hamurların üzerine dökülür. Preparation: Knead a soft dough with the ingredients and let it rest for half an hour. Ground the pistachios by means of a processor. Divide the dough into four equal parts. Each part will give you about 15 walnut sized pieces. Using a roller pin and starch, open each little piece to a larger circle. Put all the 15 layers on top of each other then use the roller pin again to open this multilayered circle to a tray sized, very thin dough. Do the same with the other three chunks. Place the thin doughs on the tray spreading pistachios on top of each layer evenly. After the last layer is placed, drizzle with melted butter. Preheat oven to 175C (350F) and place the tray in until the crust reaches a golden colour. Then let the tray cool down. Meanwhile, mix sugar and water in a pan and boil for about an hour then pour this hot syrup on the cooled dessert. 35 DQ 36 KENT-CITY Lezzet ve kültür diyarı: Land of Culture and Taste Gaziantep 37 Gaziantep için Doğu’nun Paris’i deseler de, bu şehrin tarihi Paris’ten de eski… They refer to Gaziantep as the Paris of the East however the history of Gaziantep is far older than that of Paris. Tıpkı insanların olduğu gibi şehirlerin de bir yaşı vardır. Arkeolojik araştırmalar ışığında ortaya çıkan tarihsel veriler, bizlere şehirlerin yaşlarıyla ilgili ipuçları da verir. “The New Book of World Rankings” adlı kitabında, George Thomas da bu bilgiler sayesinde “şehirlerin yaşları” bölümünü oluşturmuş ve bir sıralama yapmıştır. Bu sıralamaya göre, dünyanın en eski şehirleri listesinde birinciliği, 5600 yıllık geçmişi ile Gaziantep almıştır. 5600 yaşında olan bir şehrin, doğal olarak son derece zengin bir kültüre ve tarihe sahip olduğunu tahmin etmek de zor değil. Binlerce sene boyunca Romalılardan, Osmanlılara kadar 11 farklı medeniyete ev sahipliği yapan Gaziantep, önemli bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Tarihte yer alan önemli ticaret yollarının buradan geçiyor oluşunun da bu duruma etkisi büyüktür. Gaziantep’in tarihi hakkında bilgi verirken atlanmaması gereken bir diğer nokta da, Kurtuluş Savaşı dönemidir. Kurtuluş Savaşı’nda adeta bağımsızlığın simgesi olacak şekilde savaşan Gaziantepliler, 21.000 kişilik Fransız ordusunun karşısında 11 ay boyunca direnmiş ve Fransızların şehri işgalini engellemişlerdir. Bu vatansever duruş şehre “Gazi” ünvanını kazandırmıştır. Just like humans, the cities have ages. The historical data found in archeological researches give us the idea of how old a city is. In his book “The New Book of World Rankings”, George Thomas, uses these archeological data to rank the cities according to their ages. Gaziantep, with its history of 5600 years, has taken the first place in this ranking as the oldest city of the world. It is not hard to fathom that a city of 5600 years would have a splendidly rich culture and historical value. For thousands of years, Gaziantep’s lands were home to 11 empires from Romans to Ottomans, making the city a very important center of commerce and culture. This is the intersection ofDenizli: the history’s greatest trade routes. Western When talking about Gaziantep’s history, one should Anatolia’s not forget to mention the years of Turkish Independence War, when the local people defended their city against Hidden Jewel a French army of 21,000 soldiers for 11 months never condsidering surrender. Thus the name “Gazi”, which means veteran or hero in Turkish was added to the city’s original name, Antep, making the city a symbol of independence and patriotism. “Bu şehri anlatmaya ne dil ne de kalem yeter.” “Neither ink nor words are enough to tell about this city” Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Gaziantep için şöyle demiştir: “Bu şehri anlatmaya ne dil ne de kalem yeter. Dünya yüzünden geniş bir ili, her yerde aranan eşyası, mezrası, bolluk ve verimliliği, bitimsiz yiyecek ve içecek pınarları, ırmaklarıyla burası dünyanın göz bebeği bir şehirdir.” Evliya Çelebi’nin de kaleme aldığı gibi Gaziantep’in kültürel zenginliği, mutfağına da yansımıştır. Bu köklü mutfakta ilk akla gelenler baklava ve kebap olmasına karşılık her türlü sulu yemek, çorbalar, tahıllar, otlar ve salçalar mevcuttur. Mutfağın başlı başına bir kültür olduğu Gaziantep’te, sofraya gelen her yemeğin altında yatan gizli formül ise “özen”dir. İlk olarak malzemenin seçiminden başlayan itina, yemekler sofraya gelene kadar devam eder. Tarih boyunca Gaziantep mutfağının bu derece ün kazanmasının nedenini, yemeklerin tadında baktığınızda rahatça anlayabilirsiniz. Biber ve domates salçası, nar ekşisi, dövme tarhana, süzme yoğurt, kırma zeytin, firik, safran, kakule, kekik, cevizli, fıstıklı, bademli sucuk, mahlep, her türlü kuru sebze Gaziantep mutfağının olmazsa olmazlarıdır. En ünlü yemekleri olarak ise Simit Kebabı, Ali Nazik, Beyran, yuvalama, içli köfte, firikli acur dolması, mumbar, bulgurlu Evliya Çelebi, who is one of the greatest travellers of his time, mentioned Gaziantep in his very famous travelbook. “Neither ink nor words are enough to tell about this city,” he wrote, “A city vast as the world itself, the goods you can find here, the hamlets, the abundance and productivity of food and drinks, the streams of clean water, this is the most precious city ever.” In accordance with his praise, the cultural prosperity of the city is also reflected in the cuisine. The first dishes that pop to our minds are baklava and kebabs however there is a very rich variety of soups, oven dishes, grains, herbs and pastes. The kitchen culture of Gaziantep requires that every dish should be made and served with the utmost care and love. The painstakingly careful process of serving food starts right at the beginning, with the choice of ingredients. As soon as you taste Gaziantep dishes you become well aware that this cuisine is unrivalled. The tomato and red pepper pastes, sour pomegranate syrup, olives, firik (fresh grains), condensed yoğurt, pounded tarhana (a traditional Turkish soup ingredient that consists of flour, yoğurt and fermented vegetables), saphron, cardamom, oregano, walnuts, pistachios and almonds preserved and dried in grape syrup, mahaleb and all kinds of dried vegetables are the essentials of 39 40 kuru kabak dolması, lebeniye çorbası, zeytin piyazı, katmer ve bol fıstıktan yana son derece cömert olan baklavadır. Fıstık demişken, Gaziantep tek başına, Türkiye fıstık üretiminin %94,2’sini karşılar. Gaziantep kebaplarında kullanılan etin bu kadar özel olmasının nedeni ise Gaziantep’te diğer bölgelerde mevcut olmayan koşullarda hayvan yetiştiriciliğinin yapılmasıdır. Öyle ki; Gaziantep’in coğrafi koşulları nedeniyle var olan mağaralar, koyunların üretilip, beslendikleri besi merkezleri gibidir. Hayvanlar burada çok fazla hareket etmeden yiyip, içtikleri için hem fazla kaslanmadan hem de dengeli bir şekilde yağlanırlar. Dolayısı ile lezzetleri de bir başka olur. the Gaziantep kitchen. The most famous dishes are, Simit Kebab, Ali Nazik, yuvalama, içli köfte, firikli acur dolma, mumbar, bulgurlu kabak dolma, lebeniye soup, olive salad, katmer and of course, baklava. The pistachio production of Gaziantep meets the 94,2% of the demand in the entire Turkish market. The meat dishes you taste here are definitely more delicious than the other regions because of the special breeding techniques used. The natural caves are the feeding medium of the cattle, the animals, although not confined in inhumane conditions like the western factory farms, graze comfortably and lazily in these caves and end up with a balanced fat-muscle ratio. Thus, the meat is delicately delicious. Dünyanın en büyük mozaik müzesi: Zeugma World’s Largest Mosaic Museum: Zeugma Cumhurbaşkanlığı 2012 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne sahip olan Zeugma Antik Kenti ve Müzesi, dünyanın en büyük mozaik müzesidir. 7 bin metrekarelik sergi alanında, Zeugma Antik Kenti’nin (Fırat Nehri üzerinde kurulan Birecik Barajı’nın suları altında kalan kısmından kurtulan) mozaikleri burada sergilenir. Kısaca Zeugma tarihine değinecek olursak; Zeugma ilk kez, M.Ö. 300’de Makedonya Kralı Büyük İskender’in komutanlarından Selevkos tarafından Fırat Nehri’nin kıyısına kurulmuş, ticaret açısından önemli bir merkez haline gelmiştir. Fırat Nehri’nin kıyısına yapılan evlerden, Zeugma’da bulunan 100.000 çeşit mühürden ve kentin kendi bronz sikkelerini bastırmış olmasından Zeugma’nın giderek zenginleştiğini anlamak mümkündür. Zeugma’nın en önemli simgesi “Çingene Kızı” –“ Gaia” mozağidir. Tıpkı Mona Lisa gibi hangi taraftan bakarsanız bakın, mozaikteki gözler de size bakıyormuş duygusu verir. Zeugma Ancient City and Museum has been awarded 2012 Turkish Presidency Culture and Art Award. It is the largest mosaic museum of the world. On a 7000 squaremeters of an exhibition ground, the mosaics that were rescued from the waters when Birecik Dam was built on Euphrates river, are presented to the visitors. Zeugma city was founded by Selevkos, one of the commanders of the Macedonian emperor Alexander the Great, in 300 BC and in a short time became a major trade center. The archeological excavations revealed well built and embellished houses by the Euphrates along with 100.000 kinds of seals from Zeugma. Also it was discovered that the city had its own bronze mints therefore there’s no doubt that this was a city of prosperity and wealth. The symbol of Zeugma is the “Gaia” mosaic, also named as “The Gypsy Girl.” Just like Mona Lisa, the eyes of the woman in the mosaic seem to follow you. 41 GAZİANTEP’E GİTMİŞKEN MUTLAKA YAPILMASI GEREKENLER 42 Belkıs/Zeugma, Rumkale, Düllük antik kentleri, Yesemek Açık Hava Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesi mutlaka görülmeli. Gaziantep lahmacununun, Ali Nazik kebabının, yuvalamanın, içli köftenin, simit kebabının, baklavanın ve fıstık ezmesinin tatlarına kesinlikle bakılmalı. Geleneksel Gaziantep el sanatlarından; bakır işlemeler, sedef kakma eşyalar, kutnu kumaşı, yemeni adı verilen üstü kırmızı ya da siyah deriden ayakkabılardan edinilmeli; pestil, kırmızıbiber ve baharatlardan satın alınmalı. Eğer denk gelinirse, her yıl 25 Aralık’ta düzenlenen Kurtuluş Şenlikleri de mutlaka seyredilmeli. THE THINGS YOU SHOULD DO WHEN VISITING GAZIANTEP The must-see places are Zeugma, Rumkale, Düllük ancient cities, Yesemek open air museum, Archeology Museum and Hasan Süzer Etnography Museum. You should not leave Gaziantep without tasting lahmacun; a thin pita with meat, Ali Nazik Kebab, yuvalama, içli köfte, simit kebab, baklava and pistachio paste. The best souvenirs to buy are traditional hand crafted goods of Gaziantep, like copper pots and pans, goods embellished with inlaid mother of pearl, kutnu fabric; a traditional, colorful woven fabric made of a blend of cotton, viscose and silk, red or black leather traditional shoes named yemeni, pestil; a layered dried fruit dessert, dried and crushed paprika and spices. If you happen to be there around 25th of December, don’t forget to attend the feast on the Indepence day. Nerede Kalınır? - Where to stay? DEDEMAN GAZİANTEP HOTEL & CONVENTION CENTER Gurmelerin vazgeçemediği zengin bir mutfağa sahip Anadolu’nun en büyük şehirlerinden biri olan Gaziantep’te bulunan Dedeman Gaziantep, iş ve gezi amaçlı seyahat eden misafirlerine konaklama ve toplantı imkanları sunuyor. 186 odaya sahip Dedeman Gaziantep’in orijinal tasarımlı avlu girişi ve Anadolu’nun 6000 yıllık tarihindeki her döneminin eşsiz dokusundan ilham alınarak yapılan çini mozaikler ve tasvirler misafirlerin ilgisini çekiyor. Nesimi Mahallesi Gaziantep Caddesi 160, Aktoprak-Gaziantep/ (0342) 211 66 00 DEDEMAN GAZIANTEP HOTEL & CONVENTION CENTER With a rich culinary kitchen that food-lovers can’t resist, the Dedeman Gaziantep, located in one of Anatolia’s largest cities, provides business and leisure travelers with comfortable accommodation options and meeting facilities. The 186-room Dedeman Gaziantep captivates guests with its originally designed courtyard and tile mosaics and descriptions inspired by unique items that cover different periods of Anatolia’s 6,000-year history. Nesimi Mahallesi Gaziantep Caddesi 160, Aktoprak Gaziantep/(0342) 211 66 00 GAZİANTEP’E DAİR ÖNEMLİ NOTLAR • Menengiç, doğada kendiliğinden yetişen yabani fıstık ağacıdır. Türkiye’de yalnızca Gaziantep’te bu fıstıklar öğütülerek menengiç kahvesi yapılır. Bir çok rahatsızlığa iyi geldiği bilinen menengiç, öğütülüp, sütle pişirilerek servis edilir. • 100.000 mühür baskısı ile Gaziantep Arkeoloji Müzesi dünyanın en büyük mühür baskısı koleksiyonuna sahiptir. • Dünyanın en büyük mozaik müzesi olan Zeugma, Gaziantep’in Nizip ilçesindedir. • Gaziantep’teki kebapçılarda günde ortalama 35-40 ton odun kullanıldığı söylenmektedir. IMPORTANT NOTES ON GAZIANTEP • Menengiç is a wild peanut tree. Only in Gaziantep, these peanuts are grounded and a special coffee is brewed with them with an addition of milk. Menengiç coffee is believed to cure many diseases. • The Gaziantep Archeology Museum has the largest collection of seals in the world, with its 100.000 seals excavated from Zeugma. • The world’s largest mosaic museum Zeugma is in the Nizip county of Gaziantep. • The legend states that the kebab houses in Gaziantep use as much as 35-40 tons of wood in their ovens and grills every day. DEDEMAN PARK GAZİANTEP Gaziantep’te Dedeman konforunu yaşayabileceğiniz bir diğer adres Dedeman Park Gaziantep’tir. Son derece merkezi konumuyla kentin önemli toplantı, yeme & içme ve etkinlik merkezlerinden biri olan, Dedeman kalitesini ve kültürünü yansıtan otel, sade ve rahat bir bakışla konfor odaklı bir deneyim sunuyor. Mücahitler Mahallesi 9. Sokak No: 30 Şehitkamil- Gaziantep / (342) 211 84 44. DEDEMAN PARK GAZİANTEP Another address where you can enjoy the Dedeman comfort in Gaziantep is Dedeman Park Gaziantep. With its central location, the hotel is one of the most important venues of the city for meetings, dining and events reflecting Dedeman quality and culture while offering a simplicity and comfort based experience. Mücahitler Mahallesi 9. Sokak No: 30 Şehitkamil- Gaziantep / (342) 211 84 44. 43 Dedeman Konya Hotel and Convention Center konsiyerjine sorduk… RÖPORTAJ-INTERVIEW 44 Ş Şehir içinde, bir günü kapsayacak turistik bir gezi için nerelere gitmemi önerirsiniz? Konya turunda ilk durağınız Karatay Medresesi olmalı. Medrese 1251 yılında Selçuklu Veziri Celaleddin Karatay tarafından yaptırılmış olup, mimarı bilinmemektedir. Şu an Çini Eserleri Müze’si olarak kullanılmaktadır. Medresenin hemen yanında Konya’nın merkezi diye bilinen Alaaddin Tepesi’ni ve üzerindeki Alaaddin Cami’yi görmelisiniz. Sonrasında aşağı caddeye indiğinizde kaldırım kenarında İnce Minareli Medrese’yi göreceksiniz. Medrese bugün Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır. 200 metre ilerde sağa döndüğünüzde Mevlana Caddesi’ne çıkarsınız. Kaldırımın hemen sağında İplikçi Cami’ni ziyaret edip yolun karşısına geçince Şerafettin Cami ve onun da arkasında Şems Tebrizi Hazretleri’nin türbesini göreceksiniz. Tekrar ana yola çıkıp devam ederseniz Mevlana Hazretleri’nin türbesine ulaşmış olursunuz. Yanındaki Sultan Selim Cami ve çok yakınında kalan Aziziye ve Kapu camilerini gezebilirsiniz. Perşembe akşamları Mevlana Müzesi Gül Bahçe’de; cumartesi akşamları Mevlana Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak sema gösterisi izleyebilirsiniz. Yine Mevlana Müzesi’ne yürüme mesafesinde Sahip Ata Cami ve arkasında Etnografya Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Ertesi gün Konya’dan ayrılmadan önce otelimize 7 km uzaklıkta olan Sille kasabasını görmeden dönmemenizi tavsiye ederim. Sille, erken Hristiyanlık tarihinin ve Anadolu medeniyetinin önemli merkezlerinden birisidir. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde olan Çatalhöyük’ü ziyaret etmek istiyorum. Buraya nasıl ulaşım sağlarım? Çatalhöyük Konya’ya 45 km uzaklıkta, Çumra İlçesi yakınlarındadır. Karaman Yolu üzerinde bulunan Çumra ilçesine özel aracınızla veya taksi ile ulaşabilirsiniz. Tuz Gölü’nde fotoğraf çekmek istiyorum. Bu mevsim, genel görünüm anlamında fotoğraf çekimi için uygun mudur? F We asked the Dedeman Konya concierge… or a day trip in Konya, which places would you recommend visiting? Any Konya tour should start with Karatay Madrasah. (Madrasah is a Moslem theological school attached to a mosque) The madrasah was constructed upon orders from Seljuk vizier Celaleddin Karatay in 1251 but the identity of the architect is unknown. The building is now housing ceramic china arts museum. Next to the madrasah, you will see what everyone refers to as the center of Konya, Alaaddin Hill. On top of it there is the Alaaddin Mosque. On the skirts of the hill stands İnce Minareli Madrasah which is currently Stone and Wood Artifacts Museum. At a walking distance of 200 meters,a right turn will lead you to the Mevlana Street. You can visit İplikçi Mosque on the right hand side then cross the street to Şerafettin Mosque and the sepulchre of Şems-i Tebrizi behind it. Following the main street once more, you will reach the mausoleum of Mavlana Celaleddin Rumi. Next to this building is Sultan Selim Mosque which you might pay a visit to and a little further ahead Aziziye and Kapu Mosques. Thursday nights in the rose garden of Mevlana Museum and Saturday nights in Mevlana Center of Culture, free sema rituals are held for the audience. Sahip Ata Mosque and Etnography Museum are just within walking distance. Before you leave Konya the next day, I would highly recommend that you visit Sille town which is about 7 km to downtown Konya. Sille is one of the most important centers of early Christianity and ancient Anatolian civilization. I would like to visit Çatalhöyük, which is chosen as one of the World Heritage sites of UNESCO. How do I get there? Çatalhöyük is in Çumra region which is about 45 km distance to Konya. You can either drive there or take a cab from downtown. Evet uygundur. Ağustos sonu itibarıyla sular çekilmiş oluyor, kristal buz görünümünde tuz kayacıklarından oluşan çok güzel bir manzara ortaya çıkıyor. Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali hakkında bilgi verebilir misiniz? Hangi tarihte yapılacak, festival öncesinde bilet alma şansımız oluyor mu? Konya’da 2004 yılından bu yana her yıl düzenlenen Uluslararası Mistik Müzik Festivali’nin bu sene 11.’si 22-30 Eylül 2014 tarihleri arasında yapılacaktır. Organizasyon Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından düzenlenmektedir. Hz. Mevlâna’nın Doğum Yıldönümü Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen “Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali”, bugün dünyanın mistik müzikler alanında en saygın festivali olarak gösterilmektedir. Dünyanın çeşitli yerlerinden mistik müziklerin buluşma noktası hâline gelen “Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali”, tüm dünya tarafından ilgiyle takip edilmektedir. Festival, halka açık olup; ücretsiz konserler, hergün saat 21:00’de başlayacak ve Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlâna Kültür Merkezi, Sultan Veled Salonu veya Semâ Salonu’nda yapılacaktır. I want to take some photographs at Tuz Gölü (Salt Lake). Is this a suitable season for photography in terms of views and such? It is a very convenient time for photography in Salt Lake. In August the tide is low, salt rocks that look like crystal ice have a magnificient view. Can you please provide some information about the Konya International Mystic Music Festival. What are the dates and will we be able to buy the tickets beforehand? Konya International Mystic Music Festival has been one of the city’s main events since 2004. This year we will be celebrating its 11th anniversary between 22nd and 30th September. The organisation belongs to Konya Governorship, Directorate of Culture and Tourism. The festival which is part of the celebrations of Rumi’s birthday, is considered to be the most esteemed mystical music festival in the world. This event has become the meeting point of the world’s most important mystical music groups and has a worldwide following. The festival is free to public and everyday there will be concerts at 9.00 pm in halls of Konya Municipality Culture Center , the Sultan Veled Hall and the Sema hall. Konya’nın yöresel lezzetleri nelerdir? Bu lezzetlerin tadına bakabileceğim bir mekan önerebilir misiniz? Now to the local delicacies of Konya. Would you recommend places where I can taste traditional Konya cuisine? Konya denilince akla gelen çok fazla lezzet vardır; çünkü Konya mutfağı birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için çok geniştir. Fakat akla ilk etli ekmek, fırın kebap ve Tirit kebabı gelmektedir. Etli ekmeği Cemo ve Havzan restoranlarında yemenizi tavsiye ederim. Fırın kebap için merkezde Hacı Şükrü, Tirit kebabı için de yine şehir merkezinde yer alan Tiritçi Mithat restoranlarını tavsiye edebilirim. Hediyelik eşya olarak neler alabileceğim ve bunları nerelerden bulabileceğim konusunda bilgi verebilir misiniz? Konya cuisine has a vast range of dishes as this city has been a host to many different cultures and civilizations. However, at the top of the list you will find Etli Ekmek , oven kebab and Tirit kebab. Cemo and Havzan Restaurants are the perfect places for Etli Ekmek while Hacı Şükrü restaurant in downtown serves the best oven kebab. Tiritci Mithat is also in the center and you must try its Tirit kebab. Murat Güzel Bagaj Hizmetleri Yetkilisi Bell Captain What can I buy as souvenirs from Konya? Where do you recommend I buy them? Konya’dan dönerken Mevlana şekeri ve baharatlı derviş lokumu almadan gitmemenizi öneririm. Ladik ilçesi halı ve kilimleriyle de ünlüdür. Mevlana figürlü birçok el sanatları ve biblo türü eşyalar bulabilirsiniz. Sille kasabasında çanak, çömlek ve mum atölyeleri hala çalışır durumdadır. Bu atölyeler de tezgahlarını hediyelik eşya olarak açmışlardır. Mevlana etrafındaki Bedesten Çarşısı’nda kent ile ilgili aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. A Konya visit will not be complete if you don’t buy Mevlana candy and spiced dervish lokum (turkish delight). Ladik region is very well known for its carpets and kilims. You can find a vast variety of souvenirs with Mevlana or dervish figures, a good percentage of them is handmade crafts. In the town of Sille the earthware potteries are still active as are the candle ateliers. They sell their products in giftshops or bazaars. The Bedesten Bazaar near Mevlana is the right place to find everything about Konya. Konya’ya özgü, halkın günlük yaşamda kullandığı, duyduğum zaman anlamama ihtimalim olan kelimeler var mıdır? Are there any Words in the local language that I would have difficulty in understanding? Can you please name some of them? Birisi size yol tarif ederken ‘”Battı-çıktı” diye bir şey söylerse anlayın ki alt geçit demek istemiştir. “Göbek” diye bir kelime duyarsanız bilinki “Dört yol kavşağı” kastediliyordur. Konya’ya has yöresel kelimelerden bazıları şunlardır: Alettirik: Elektrik, Kiyat: Kağıt, Garannık: Karanlık, Güccük: Küçük, Hazaar: Galiba, Balcan, badılcan: Patlıcan, Dinelmek: Ayakta durmak, Gakılı: Bir sürü, çok, Laylon: Naylon, Gonşu: Komşu. If someone is giving you directions to go somewhere, they might use the term, “battı çıktı” (dip and go) which refers to the underground passages. “Göbek” means a four way intersection. Some of the other local words are as follows: Kiyat: Paper, Garannık: Dark, Güccük: Little small, Balcan/ badılcan: eggplant, Dinelmek: to stand, Gakılı: Lots of many, Laylon: Nylon, Gonşu: Neighbour. 45 Dedeman Diyarbakır konsiyerjine sorduk… We asked the Dedeman Diyarbakır concierge… 46 D iyarbakır’ın hanlarının, cami ve kiliselerinin görülmeye değer olduğunu duydum. Bunlar arasında özellikle hangilerini ziyaret etmemi tavsiye edersiniz? have heard from various sources that the inns, churches and mosques of Diyarbakır are worth seeing. Which of those would you especially recommend for visiting? I Diyarbakır, tarihi İpek Yolu üzerine kurulmuş bir şehir olduğu için özellikle hanlar, cami ve kiliseler bakımından oldukça zengin bir geçmişe sahiptir. Bunlar arasında Hasan Paşa Hanı, Deliller Hanım (şu an otel olarak hizmet veriyor), Sülüklü Han, Çifte Han, Tarihi Ulu Cami, Peygamber (Nebi Cami), Safa Parlı Cami, Şeyh Mattar Cami (4 Ayaklı Minare), İskender Paşa Cami, Meryem Ana Kilisesi, Surp Giragos Ermeni Kilisesi, Mar Petyum Kilisesi, St George Kilisesi tavsiye edebileceğimiz tarihi mekanlardır. Diyarbakır is a city that was located on the ancient silk road, therefore, it has a vast variety of traveller inns (han), churches and mosques. The most important ones to see, would be Hasan Paşa Hanı, Deliller Hanı (today, it is serving as a hotel) Sülüklü Han, ÇifteHan, Historical Ulu Camii mosque, Peygamber (Nebi) camii, Seyh Mattar Camii (4 pedestal Minaret), İskender Paşa Camii, Church of Virgin Mary, Surp Giragos Armenian Church, Mar Petyum Church and Saint George Church. I would surely recommend that you visit these. Diyarbakır Kalesi’ne ve meşhur Malabadi Köprüsü’ne nasıl gidebilirim? Ulaşım kolay mıdır? How can I go to the Bridge of Malabadi and Diyarbakır castle? Would it be easy to get there? Diyarbakır Kalesi’ne ulaşım çok kolaydır. Otelimize yürüme mesafesinde olup, 5 dakikada gidilebilmektedir. Surların üzerine çıkıp şehri görmek isterseniz, taksi ile 15 dakikada veya yürüyerek 30 dakika mesafedeki Keçi Burcu’na gidebilirsiniz. Tarihi Malabadi Köprüsü ise, şehrin It is very easy to go to Diyarbakır Castle. The castle is just 5 minutes walk from our hotel. If you would like to climb the ramparts to overview the city, you can take a cab for a 15 minutes drive to Keçi Burcu (Goat’s basiton) or walk for half an hour. The historical bridge of Malabadi is situated dışında kalmaktadır. Diyarbakır-Batman arasındaki Batman Çayı üzerindedir. Buraya taksi ile yaklaşık 45 dakikada gidilebilmektedir. at the outskirts of the city, over Batman River between Diyarbakır and Batman. It takes a 45 minutes cab drive to get there. Sonbaharda Diyarbakır’ın havası nasıl oluyor? Dışarıda gezerken sıcak tutacak kıyafetlere ihtiyacım olur mu? How’s the fall weather in Diyarbakır? Would I need warm clothes during my visits? Autumn weather in our city is usually chilly, I would recommend carrying some warm clothes with you. Sonbaharda şehrimizin havası oldukça serin olur.Dışarıda gezerken mutlaka sıcak tutacak kıyafetlerinizi yanınızda bulundurmanızı tavsiye ederiz. Where can I buy gold or silver handcrafted goods? Altın ve bakır gibi el sanatı ürünlerini satın alabileceğim yerler nerelerdir? Altın ve bakır ürünlerini satın alabileceğiniz yerler otelemize yürüme mesafesinde bulunan Gazi Caddesi üzerinde olup araç ile gidilebilmektedir. Tarihi Kuyumcular Çarşısı sadece kuyumcuların bulunduğu bir çarşımızdır. Burada Diyarbakırlı ustaların sanatlarından örneklerin bulunduğu altınları satın alabilirsiniz. Hemen karşısında bulunan Bakırcılar Çarşısı’nda da Diyarbakır bakır işlemelerini bulabilirsiniz. İhsan Alkan Bellboy Diyarbakır’dan “almadan dönmeyin” diyeceğiniz neler vardır? Diyarbakır’dan ipekten elde edilmiş, poşu, dokuma halı, Suriye kumaşları, gümüş işlemeli nalın, hasır bilezik, örgü peyniri, kadayıf tatlısını almanızı kesinlikle tavsiye ederiz. Diyarbakır’ın en ünlü yemekleri nelerdir? Bu lezzetlerin tadına bakmak için nereyi önerirsiniz? Cartlak kebabı olarak da bilinen ciğer kebabı, kaburga dolması, ayvalı kavurma, sac kavurma, çömlekte güveç, lebeni, içli köfte en ünlü yemeklerdir. Bunların tadına bakmak için Kaburgacı Selim Usta,Tavacı Recep Usta ve Umut Ciğercisi’ni tavsiye ederiz. Diyarbakır’a özgü, halkın günlük yaşamda kullandığı, duyduğum zaman anlamama ihtimalim olan kelimeler var mıdır? Küçe: Sokak Lepik: Eldiven Örtme: Sokaklarda bulunan üstü kapalı geçit Kürsü: Sandalye Hevş: Evlerin içerisinde bulunan avlu Korfistan: Rastgele Gar: Misket Dıkı dıkına: Tamı tamına Gejo: Dalgın, ne yaptığını bilmeyen kişi İnan et: Yemin etmek, Vallahi, Allah seni inandırsın anlamında The stores where you can find gold or silver products are on Gazi Street which is a walking distance to our hotel, you can also take a cab which would save time. Our historical Goldsmiths Bazaar is where all the goldsmiths and jewellers are found, you can buy Diyarbakır gold masters’ products here. Right across this bazaar, there is the Copper Bazaar where you can find the traditional Diyarbakır handcrafted copper goods. Which products of Diyarbakır would you say can be defined as “must- buy”? We would definitely recommend that you buy silk scarves called poşu, carpets, Syrian fabrics, silver embedded traditional wooden clogs, wicker bracelets, braided cheese and kadayıf dessert. What are the most famous dishes of Diyarbakır? Where do you recommend we taste them? You should try cartlak kebabı, a kebab made from liver of lamb, then dishes like stuffed ribcage of lamb, stirfry meat with quince, basic lamb stirfry, stew in earthware, lebeni, and içli köfte. Kaburgacı Selim Usta, Tavacı Recep Usta and Umut Ciğercisi are the perfect restaurants you could taste these delicacies. Are there any words in Diyarbakır’s local language that I might have trouble understanding? Here are some words that you might want to learn: Küçe: Street/ alley Lepik: Gloves Örtme: The passages you will find in the streets. Kürsü: Chair Hevş: Little courtyards inside houses. Korfistan: Random Dıkı Dıkına: Completely Gejo: Absent minded person İnan et: Promise to make the other person believe in what one says, something like “may God make you believe what I say” 47 Sipho Mabona 48 TASARIM-DESIGN DQ Kağıttan Tasarımlar Hayatımızın her anında kullandığımız kağıdın bir tasarım harikasına ya da sanat eserine dönüşme serüveni. YAZI-BY SEÇİL EPİK K Designs Made of Paper The journey of our common paper to become a design wonder and an art piece. ağıt katlama sanatı dediğimizde çoğumuzun aklına origami gelir. Fakat Japonca ori (katlamak) ve gami (kağıt) kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelen bu el sanatı artık kağıttan yapılan tasarımları anlatmak için yetersiz kalıyor. Uzak Doğu kültüründe daha çok hayvan figürleri ve çoğumuzun bildiği gibi turna kuşu şeklinde yapılan bu el sanatının içine artık soyut çalışmalar, kesip yapıştırmalar ve ilginç figürler de girmiş durumda. Öyle ki kağıttan yapılan tasarımlarla harika sergiler dahi açılabiliyor. Aralarında Türkiye’nin de olduğu, dünyanın çeşitli yerlerinden sanatçıların kağıttan yaptıkları harika tasarımlara ve onların birer kağıt sanatçısına dönüşme süreçlerine yakından baktık. Kağıt sanatçısı (paper artist) yurt dışında çok fazla kullanılan bir tanım. Ülkemizde de kağıttan tasarımlar yapan birçok sanatçı var. Ama söz konusu kağıt olunca Türkiye’den ilk akla gelen isimlerden biri, Kağıthane Houseofpaper’in yaratıcısı Emine Tusavul oluyor. Nişantaşı’nda bulunan iki katlı mağazasıyla Kağıthane, kağıttan yapılabilecek en ilginç hediyelik eşyaları, evinizi ya da ofisinizi bir tasarım harikası haline getirebileceğiniz ürünleri sunuyor. Her ne kadar tasarım denince kağıt pek akla gelen bir malzeme olmasa da Tusavul işin içine tasarım girince ve kağıdı yeterince tanıyınca onunla yapabileceklerinize şaşıracağınızı düşünüyor. hen we talk about folding paper to create art, we immediately think of origami. However , the Japanese word that consists of ori; meaning to fold and gami ; meaning paper, is short of describing the paper art of today. In the far eastern culture, people mostly make animal figures with paper but nowadays, this craft also includes abstract notions, cut and paste type additions and interesting figures. So much so that there are now exhibitions for this branch of art. We took a close look at the wonderful designs of various artists from all around the world, including Turkish ones and tried to capture the story of them evolving into a masters of paper art. We have many paper artists in Turkey however the first one that comes to mind is the creator of Kağıthane Houseofpaper, Emine Tusavul. The two storey building in Nişataşı presents the most interesting paper souvenirs that will make great gift ideas for homes and offices. When talking about design, many of us don’t even think of paper as a proper material. Tusavul claims that when you are into the craft and get to know paper, than a whole world of possibilities welcome you. You can find bags, wallets, home accessories and even toys made of paper in Kağıthane. Another designer that contributes to the paper artworks is Hilal Baltacı, who wrote the book “Kağıttan” (made of paper). There’s another similar book that’s published outside Turkey which is called Paper Play and that book also brings together works of 82 paper designers along with instructions on the craft. W 49 50 Sipho Mabona 51 Sipho Mabona Kağıthane’de kağıttan çantalar, cüzdanlar, ev süsleri ve hatta oyuncaklar bile bulabilirsiniz. Kağıttan yapılan tasarımlara yazdığı “Kağıttan” adlı kitabıyla önemli bir katkı sunan bir diğer tasarımcı ise Hilal Baltacı. Kitabın yurt dışındaki örneği olan “Paper Play” de hem dünyadan 82 farklı kağıt tasarımcısının işlerinden örnekler veriyor hem de kağıttan tasarımlar yapmak için bilinmesi gereken temel bilgileri sunuyor. Yurt dışında kağıtla farklı tasarımlar yapmak isteyenler için birçok kaynak bulunurken Türkiye bu konuda çok sınırlı kaynağa sahip ve “Kağıttan” yurt dışındaki örnekleri gibi kağıdı bir sanat malzemesi olmaktan ziyade bir tasarım ürünü olarak alıyor. Dünyanın birçok yerindeki tasarımcı ve sanatçının ürettiği işlerle yarışabilecek bir isim aradığımızda ise karşımıza Esma Paçal Turam çıkıyor. Turam, insan bedenini farklı nesnelerin formuna sokarak meydana getirdiği eserleri ile günümüz modern hayatına da bir çelme takmayı amaçlıyor. Sanatçının eserleri şimdiye kadar İstanbul başta olmak üzere New York, Zürih ve Hamburg gibi dünyanın en önemli sanat merkezlerinde kağıt sanatları meraklılarıyla buluştu. Günümüzde oldukça popülerleşen kağıt tasarımcılığı konusunda özgün işlere imza atabilmek çok önemli. Neredeyse iki bin yıldır varlığını sürdüren kağıt katlama sanatına yeni bir şeyler katabilen tasarımcılar tüm dünyada bir adım öne çıkıyor. Bu bazen tasarladıkları kağıtların boyutuna, bazen sergilerini meydana getirme şekillerine göre değişebiliyor. Dünyanın en iyi kağıt tasarımları olarak görülen işler arasında, minimalist portreler de var, ağızları sulandıracak üç boyutlu yemek tasarımları da. Bu Eiko Ojala People in other countries have the access to many books like Paper Play, in Turkey, where these types of sources are scarce, Baltacı’s book “Kağıttan”, fills up a big void. The book refers to paper mostly as a design object. Esma Paçal Turam is one of our paper craft artists whose designs are parallel to many artists from different nationalities. Turam tackles the modern life by twisting human body into forms of different objects. Her works have been presented in New York, Zurich and Hamburg as well as Istanbul, to the paper art lovers. Paper design is becoming more and more trendy in today’s world, the cruicial point is that the artist has to find some unique ideas. This art form has been present for almost 2000 years and those who manage to add new, unique and modern touches have the upper hand. Sometimes these ideas have to do with size and sometimes the method. The best paper design works of the world range from minimalist portrayals to three dimensional food designs. Some of them require a very detailed and sophisticated handy work while some just make good use of a simple idea. Sometimes so simple that, people of creative professions would regret not having thought of them. Along with these examples, there are some paperworks that look as if they are made of stone and even houses that look very real. The world’s most creative tasarımların bazısı çok ince işçilik gerektirirken bazısı çok basit bir fikrin ortaya çıkmasıyla, kolayca oluşmuş gibi görünüyor. Hatta kağıt tasarımlarını ve dünyadaki en yaratıcı işleri takip eden kişilerin bu tasarımlar karşısında “bunu ben neden düşünemedim,” diye hayıflandıklarını tahmin etmek de zor değil. Bunun yanı sıra bu tasarımlar arasında, taştan yapılmış bir heykel gibi duranlar olduğu gibi gerçek mi yoksa kağıttan mı yapılmış olduğunu anlayamayacağınız evler de bulunuyor. 52 Dünyanın en yaratıcı kağıt tasarımcıları Parisli sanatçı Maud Vantours, renkli kağıtları bir araya getirdiği tasarımları ile insanı hipnotize edebilen yaratıcı çalışmalar sunuyor. İç içe geçen kağıtlara baktığınızda adeta kağıtların hareket ettiğini ve hatta tasarımın içine çekildiğinizi hissediyorsunuz. Estonyalı grafik tasarımcı ve illüstratör Eiko Ojala ise daha minimal işlere imza atıyor. Ana malzemesi insan bedeni ve sureti olan Ojala, kağıttan tasarımlarına katmanlar ve ışık ekleyerek onları birer sanat eserine dönüştürüyor. 2013 yılı “Young iIllustrators Award” ödülünün de sahibi olan Ojala’nın işleri şimdiye kadar New York Times, New Yorker, Sunday ve Times gibi birçok ünlü dergide de kendine yer bulmuş. İsveçli sanatçı Fideli Sundqvist ise üç boyutlu portreleri ve gerçeğinden ayırt edemeyeceğiniz yiyecek tasarımları ile kağıttan yapılan tasarımlara çok daha gerçekçi bir boyut kazandırıyor. Birçok ülkede sergi ve atölye çalışmaları yapan tasarımcı, sadece 28 yaşında ve şimdiden kağıt sanatı konusunda dünyanın en çok bilinen isimlerinden biri haline gelmiş durumda. Fideli Sundqvist gibi adından sıkça söz ettiren bir Eiko Ojala paper art works Maud Vantours is a Parisian artist who creates hipnotizing works using colourful papers. When you look at the telescopic placement of papers you get the illusion that they are moving and whatsmore drawing you into them. Estonian graphic designer and illustrator Eiko Ojala produces minimalist designs. Using human body and face as the main materials, the artist uses layers and light effects to create wonderful pieces of art. Ojala was awarded the 2012 “Young Illustrator Award” and his works have been printed in many distinguished publications like New York Times, New Yorker, Sunday Times. The Swedish artist Fideli Sundqvist creates more realistic works like three dimensional portrayals or food designs that are impossible to tell from real. The 28 year old designer already has become one of the most acknowledged names in this art form. Like Fideli Sundqvist, another young female artist is Bovey Lee from Hong Kong. Born in a culture of origami, she mostly uses abstract forms. Her creations require a very detailed handwork. Using different sizes of paper as background, she envisions the world, streets, places and through her perspective, cuts out the figures she is going to use. Her work OutgrowGrass is a 32,5 inch tabloid that criticizes the way the modern world has forsaken nature. Another artist Sipho Mabona is a Swiss origami master who was only five years old when he folded his first airplane. He has dedicated his life to this art and had his education accordingly. Mabona is not only known through his gigantic animal 53 Li Hongbo diğer kadın tasarımcı ise Hong Kong doğumlu Bovey Lee. Kağıt katlama sanatının doğduğu bir coğrafyadan gelen Lee, kağıttan yapılan tasarımlara çok daha soyut anlamlar katıyor. Lee’nin tasarımları çok ince işler olduğundan büyük özen gerektiriyor. Birçok farklı boyuttaki kağıdın içine yerleştirmek istediği desenleri keserek elde eden sanatçı, dünyayı, mekanları ve sokakları içine kendi hayal gücünü ve perspektifini katarak tanımlıyor. 32,5” çapındaki OutgrowGrass adlı tasarımı modernleşen dünyanın doğayı kolayca gözden çıkarmasına da bir eleştiri niteliği taşıyor. Sipho Mabona ise İsviçreli bir origami ustası. Mabona, ilk kağıttan uçağını beş yaşında yapıyor ve bütün hayatını kağıttan tasarımlara adayarak eğitimini de bu yönde tamamlıyor. Mabona, sadece yaptığı devasa kağıttan hayvan heykelleriyle değil Japonya’nın en önemli spor malzemeleri şirketi olan ASICS için yaptığı kağıttan stop motion bir video ile de tanınıyor. Mabona reklam filmi ile yayınlandığı 2011 yılında Eurobest, New York Fest ve London International Awards ödüllerinin sahibi oldu. Toshiba laptopları için de 3D reklam 54 filmleri çeken Mabona dünyada kağıt sanatının sadece en iyi tasarımcılarından biri değil bu işten en çok maddi kazanç sağlayan kişi olarak da görülüyor. Bittiğinde 250 kilogram ağırlığında ve üç metre yüksekliğinde olan Mabona’nın “White Elephant” adlı tasarımı ise kağıt katlama sanatının gelebileceği boyutları göstermesi açısından önemli bir örnek. “White Elephant” ın yapılış aşamasını internetten de izleyebilir ve bu tasarımın nasıl bir yaratıcılık ürünü olduğunu görebilirsiniz. Dünyanın her yerinden bu yaratıcı sanatçılarla birlikte mutlaka anılması ve takip edilmesi gereken bir diğer sanatçı ise Çinli Li Hongbo. Avusturya, Çin ve Amerika gibi dünyanın birçok farklı galerisinde işleri sergilenen Hongbo, kağıda büyüleyici bir form veriyor. Hareket edebilen kağıttan heykellerini yüzlerce katmanı bir araya getirerek tasarlayan sanatçı, aynı zamanda klasik heykellere kağıt ile hayat veriyor. Yeniden ürettiği bu klasik heykellerden en bilineni ise Michelangelo’nun Davut heykeli. Güncel sanatta yeni bir alan Dünyanın her yerinden kağıt sanatçıları ve tasarımcıları, sanat için çok da kullanışlı bir malzeme olarak görülmeyen kağıt ile hayal gücünün sınırlarını zorluyorlar. Kağıttan tasarımlarda hayatımızda çok da önemli olmayan kağıt parçaları doğru dokunuşlarla hayalini bile kuramayacağımız bir görüntüye kavuşuyor. Aslında basit bir kağıt parçasına şekil vermenin sonsuz imkanlarını kullanan bu tasarımcılar güncel sanatın en ilginç kollarından birini oluşturuyorlar. Söz konusu malzemenin bu kadar basit olması da ortaya çıkan tasarıma duyulan hayranlığı artırıyor elbette. Belki de bu sebepten kağıttan yapılan tasarımlar günümüzde en basit hayvan figürlerinden sanatçıların ürettiği tasarımlara kadar birçok sanat severin ilgisini çekiyor. paper statues but also a stop motion movie for the ad campaign of Japanese sportswear company Asics. That ad was awarded in 2011 by Eurobest, New York Fest and London International Awards. Mabona has also created 3D advertisements for Toshiba laptops and he is considered not only one of the best but the one that makes the most fortune out of paper art. His White Elephant design is a good example of the dimensions this art form can reach, the White Elephant weighed 250 kg and it was 3 meters high. You can watch the creation phases of this enormous artwork on the internet. Chinese Li Hongbo is another name that has to be mentioned alongside these artists. His works have been exhibited in Austria, China and America. He creates his moving paper statues using hundreds of layers of paper. He also recreates the classic pieces of sculpture with paper, the most famous of which is Michelangelo’s David. A New field in modern art Paper artists and designers all over the world are pushing the boundaries of imagination using a material that is not considered as a suitable material for art. Paper designs enrich our lives using the most common material of all therefore the awe these creations inspire is really huge. These artists have proved themselves to represent the most interesting modern branch of art.The simple material that turns magically into wonderful creations never cease to draw attention from the art lovers, even if the designs are simple animal figures. 55 Fideli Sundqvist DQ 56 RÖPORTAJ-INTERVIEW Dedeman’ın Yeni Yıldızı Dedeman Bostancı Dedeman Bostancı Genel Müdürü Nadir Kadakal DQ okurları için sorularımızı yanıtladı. RÖPORTAJ-INTE RV I E W BAHAR KIZ IL T AN The New Star of Dedeman Dedeman Bostancı’s General Manager Nadir Kadakal answered our questions for DQ readers. D edeman Bostancı ile Anadolu Yakası yeni bir otele kavuşmuş oldu. Lokasyon olarak Bostancı’nın tercih edilmesindeki en önemli neden neydi sizce? Otel yatırımlarımızı planlarken, hem o kentte yaşayan ve hem de kente gelen kişilerin ihtiyaçlarını göz önüne alıyoruz. Bostancı, İstanbul’un Anadolu Yakası’nın Sabiha Gökçen Havalimanı ve Kadıköy merkezi akslarının tam ortasında olması sebebiyle merkezi lokasyonlarından biri. Hem iş hayatının hem de kültürel hayatın merkezlerinden. Yatırımımızı planlamada bunun etkisi büyük oldu. Dedeman Park Bostancı ile Dedeman Bostancı arasında, hizmet anlayışı bağlamında bir fark bulunuyor mu? Dedeman Bostancı özellikle iş dünyasının konaklama ve toplantı ihtiyaçlarına cevap veren bir otel olarak Anadolu Yakası’nda ön plana çıkıyor. Güçlü toplantı altyapısı, Vakko kumaş ve konfeksiyonu ile dizayn edilmiş prestijli odaları ve E5 Karayolu kenarında, kolay ulaşılır bir lokasyonda bulunması nedeniyle Dedeman Bostancı iş insanlarının ve tatil amaçlı seyahat edenlerin öncelikli tercihi olacak. Seçili hizmet sınıfında misafirlerini ağırlayacak olan Dedeman Park Bostancı ise konforlu, şık, misafirlerin tüm ihtiyaçalara keyifle cevap veren, ekonomik bir konaklama deneyimi sunacak. Her iki otelimiz de “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği” ve üstün hizmet kalitesiyle misafirlerini ağırlayacak. hen we are planning on a hotel investment, we take into consideration the needs of both the residents and visitors of a city. Bostancı is located right in the middle of Kadıköy downtown and Sabiha Gökçen Airport, in the Anatolian region of Istanbul. It is a major center for residency as well as business. Therefore this was an important asset of Bostancı for our investment. W Are there any differences in the philosophy of service for Dedeman Park Bostancı and Dedeman Bostancı? Dedeman Bostancı is mainly a business oriented hotel in Anatolian side therefore it provides meeting and conference rooms to match the needs of businessmen from all around the world. The prestigious rooms of the hotel are decorated with Vakko fabrics and designs. The hotel is located near the E-5 highway providing easy access to business people as well as to those who want to reach their holiday hotel without getting into the city traffic jam. Dedeman Park Bostancı is a more boutique style hotel that provides its guests a comfortable, stylish and affordable stay with the utmost service satisfaction. Both our hotels have the same notion of “Traditional Dedeman Hospitality”. 57 58 Anadolu Yakası’nda bir otelde konaklamak isteyenler için Dedeman Bostancı’yı tercih etme sebepleri neler olabilir? Dedeman Bostancı’da; Superior, Deluxe, Executive ve Suit odalardan oluşan toplam 252 oda bulunuyor. Sadeliği konfor ile birleştiren 29 metrekarelik Deluxe odalar ve Executive odalar muhteşem deniz ve Adalar manzarasına sahip. 60 metrekarelik 9 adet Executive Suite ise modern tasarımıyla şık ve ferah bir konaklama deneyimi yaşatıyor. 30 metrekareden 720 metrekareye kadar değişkenlik gösteren 13 farklı toplantı salonuyla geniş çaplı organizasyonlara ve etkinliklere olanak tanıyan Dedeman Bostancı, profesyonel ekibi sayesinde de ihtiyaç ve beklentilerin üzerinde bir hizmet sunuyor. Açık hava organizasyonları için tasarlanmış, zemini ahşap deck ile kaplı 1000 m2’lik açık alan büyük çaplı etkinliklerin gerçekleştirilmesine olanak sunuyor. Farklı restoran ve bar alternatiflerine sahip Dedeman Bostancı’da, günün her saati keyifli vakit geçirmek mümkün. Türk ve dünya mutfaklarından lezzetlerin sunulduğu zengin menüsü, keyifli ve ferah atmosferi ile otelin lobi katında yer alan Bostancı Restaurant gün boyu hizmet veriyor. İstanbul adalarına nazır Adalar Roof Restaurant ve Bar en taze mevsimlik ürünlerle hazırlanan yerel lezzetlerin bulunduğu menüsüyle misafirlerini otelin en üst katında ağırlayacak. Lobby Lounge & Bar ferah ortamı ve bahçe kullanımı ile iş görüşmelerine veya arkadaş toplantılarına; gün boyu sunulan sandviçleri, salataları, lezzetli kek ve pastaları ile ev sahipliği yapıyor. Dedeman Bostancı, özel günler için sunduğu hizmet, merkezi konum, balo salonu ve farklı dekorasyon seçenekleri ile çağdaş ve şık düğünler için alternatif yaratıyor. Otel eğlence ve ev sahipliğini üstlendiği organizasyonlarda tüm dış ikram gereksinimlerine çözüm sağlıyor. Dedeman Bostancı’da bulunan Life Style Health Club; ozon sterilizasyonu kullanılan kapalı yüzme havuzu, çocuk havuzu, Fitness Centre, aletli Pilates, masaj, buhar odası, sauna ve Türk Hamamı ile stresli bir iş ortamından kaçış ve yorgunluk gidermek için alternatifler sunuyor. For those who want to stay in a hotel on the Anatolian side, what would the assets of Dedeman Bostancı be? Dedeman Bostancı has a total of 252 bedrooms including Superior, Deluxe, Executive rooms and suits. The 29 metresquare deluxe and executive rooms have a stylish, minimalist, comfortable style and they have georgeous views of the Bosphorus. 9 executive suits of 60 metresquares present their guests a spacious and stylish stay with their modern designs. 13 different meeting halls varying from 30 to 720 metresquares can host wide organizations and events and the professional staff provide top quality service. We have an outdoor deck of 1000 metresquares that can hold many types of gatherings like weddings or parties. In Dedeman Bostancı there are various restaurants and bars that you can enjoy every hour of the day. Bostancı Restaurant that is located on the entrance level serves a rich menu of Turkish and distinguished world cuisines. Adalar Roof Restaurant and Bar has a magnificent view of the Istanbul Islands and the guests can enjoy local fresh delicacies here. Lobby Lounge & Bar hosts business or social mmeetings with its spacious area and front yard where sandwiches, salads, cakes and baked goods are serviced all day long. Dedeman Bostancı has a very central location and the service it provides together with the ballrooms and various decorational aspects place it amongst the most preferred wedding venues. The hotel organizes every detail for these events. Life Style Health Club in Dedeman Bostancı presents peaceful and relaxing alternatives for those who want to escape the maddening rush of the city life. The guests enjoy the indoors swimming pool, children’s swimming pool – which are sterilized by ozone- fitness center, Pilates with tools, massage therapy, sauna and Turkish bath. Günümüzün inşaat projelerinde, tasarrufu ön planda tutan ve çevre dostu uygulamalara önem veriliyor. Aynı hassasiyetin Dedeman Bostancı’nın inşa sürecinde de gösterildiğini de söyleyebilir miyiz? Otelin planlamasında genel olarak enerji verimliliği ve çevre dostu bir yaklaşım izlenmiştir. Planlamada çevre, ısı kaybı ve ısı kazancı konusunda dikkatli bir tutum izlenmiş; yalıtım, ekolojik denge, enerji tasarrufu, atık değerlendirme, hizmet sırasında zaman ve enerji kaybı, su ve yakıt tüketimi gibi konularda cimri bir yapı tasarımlanarak uygulanmıştır. Enerji verimliliği konusu her alanda gözetilmiş, tasarruf sağlayabilmek adına seçilen tüm ürünlerde yalıtım konusu hedef alınmıştır. Merkezi ısıtma ve soğutma sistemi sayesinde her kat bazında zonlama yapılarak iklimlendirmede de enerji verimliliği üzerinde durulmuş ve ciddi bir tasarruf sağlanmıştır. VRV sistem ile kullanılmayan katların iklimlendirilmesini kaldırarak büyük ölçüde tasarruf edilmiştir. Yine tüm aydınlatma elemanlarında led ampuller seçilerek büyük tasarruf sağlanmıştır. Atık su arıtma sistemlerinde yapılan çalışmayla enerji verimliliği yüksek noktalara taşınmıştır. In our modern day constructions, it has become an asset that the buildings are eco-friendly and provident. Can we say the same aspect is true for Dedeman Bostancı? Our approach, even at the very early stages of planning, was based on eco friendliness and energy savings awareness. The design of the building was created to achieve a very efficient time, energy, water and fuel consumption. We also paid utmost attention to insulation, ecological balance and waste management. Energy efficiency being a major objective for us, every detail and material was planned and chosen accordingly. Central heating and cooling systems create zones on every floor so that there are serious savings in climatization. VRV system adjusts the climatization according to the floors that are in use, creating a very efficient environment. The entire lighting system uses LED lamps preventing the excess use of power. Waste water purification systems has provided high energy efficiency which reaffirms the eco- responsible approach of our hotels. 59 KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART 60 Ihlara Vadi̇si Melendiz Çayı’nın milyonlarca yıllık aşındırması sonucu oluşan Ihlara Vadisi , keşfedilmeyi bekleyen bir düşler ülkesi gibi. Dreamland: Ihlara Valley The erosion of millions of years caused by Melendiz Stream has created the Ihlara Valley, a dreamland that is waiting to be discovered 61 iğde, Nevşehir, Kırşehir, Aksaray ve Kayseri il sınırları içinde yer alan Kapadokya Vadisi’nin en gizemli bölgelerinden biri de Ihlara Vadisi. Vadiyi benzersiz kılan özelliklerinden biri bütün kanyonun Bizans Dönemi’nden kalma yeraltı kaya evleri ve kiliseleri ile kaplı olması. Hasan Dağı’ndan fışkıran lavlar tüfleri, bu tüfler de kolay aşınan bir madde olduğu için hem insan gücü hem doğa tarafından oyularak günümüzde saklı bir cennete dönüşmüş olan vadiyi oluşturmuş. Hem vadinin tamamını kıvrılarak geçen Melendiz Çayı’nın büyüleyici görüntüsü hem de ilk Hıristiyanların yerleşim bölgesi olması açısından Ihlara Vadisi, ziyarete gelen turistlere doğal ve tarihi güzellikleri bir arada sunuyor. Yurt dışında Türkiye denildiğinde akla ilk gelen yerlerden biri olan Kapadokya’ya yakınlığı ile Ihlara Vadisi hem doğa yürüyüşleri hem de kültür-tarih seyahatleri yapmak isteyen turistlerle dolup taşıyor. appadocia region covers an area within five cities, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Aksaray and Kayseri. One of the most mysteriously beautiful spots of this vast region is Ihlara Valley. The uniqueness of the valley lies in the canyon that is full of Bizantian underground stone houses and churches. The tuffs that had formed by the lava from Hasan Dağı were carved both by nature and man, for thousands of years, eventually turning into a secret heaven. The sight of Menendiz Stream meandering through the valley is mesmerizing. The region has a major tourist attraction with its splendid natural beauty as well as the historical value for being one of the oldest Christian compounds. Cappadocia is one of the most famous touristic sites of Turkey and Ihlara Valley is located very close to it. It is a perfect place for trekkers with its gorgeous natural beauty and historical wonders. Hiç bitmesin isteyeceğiniz bir yürüyüş A walk you will wish would never end N 62 Vadinin yüksekliği yer yer 150 metreyi bulurken yürüyüş yolu da 14 km uzunluğunda. Ama bu rakamlar sizi korkutmasın. Başlangıçta yukarıdan izlediğiniz ve Melendiz Çayı’nın tatlı tatlı akışını duyduğunuz vadiye indiğinizde yürüyüşün sonu gelmesin isteyeceksiniz. Bir tarafında Melendiz Çayı ve çayın beslediği, İç Anadolu’da çok da alışkın olmadığınız ağaçlık yollar diğer tarafta vadiyi birbirine bağlayan köprüler C The height ofthe valley is about 150 metres and the trekking path is about 14 km. But don’t get intimidated by these numbers. When you reach the bottom of the valley near Menediz where you listen to the sweet rippling water, you will wish that this walk in heaven would never end. The stream is on one side with lots of trees decorating the bank, very unlike the dry middle Anatolian region while on the ve geçitler. Vadiye 382 basamaklı bir merdiven sayesinde iniliyor. Hiç gitmemiş olanlar bile o ünlü merdiveni duymuş olabilir. Henüz inmeden, çıkışı düşünmeye başlayabilirsiniz. Ama içine girdiğiniz büyülü dünya bu düşünceyi aklınızdan hemen silecektir. Hıristiyanlığın ilk yerleşim yerlerinden Ihlara Vadisi’nin doğal oluşumu ve korunaklı yapısı burayı ilk yüzyıllardan itibaren Hıristiyanların en önemli yerleşim yerlerinden biri haline getirmiş. 4. yüzyıldan itibaren bir manastır merkezi haline gelen Ihlara Vadisi içinde bulunan kiliseler, birbirinden farklı özelliklere sahip. Bazı kiliselerdeki resim ve süslemeler Bizans duvar sanatının en önemli örnekleri olurken vadinin bir diğer ucundaki kiliselerde daha Doğulu çizim ve süslemelere de rastlanabiliyor. İlk yüzyıllarda rahipler ve keşişler tarafından bir inziva yeri olarak kullanılan Ihlara Vadisi, günümüzde şehrin gürültüsünden karmaşasından kurtulup hem doğa yürüyüşü yapmak hem de tarihi keşfe çıkmak isteyenlerin uğrak yeri haline geliyor. Öyle ki Ihlara Vadisi’ni keşfeden birçok yerli ya da yabancı turist buraya mutlaka bir kez daha geliyor. Vadinin kiliselerini gezmek için bir rota Vadide çoğu Bizans dönemine ait büyüklü küçüklü yüze yakın kilise bulunuyor. Bu kiliseleri gezerken tavsiyemiz; bir other side stand the beautiful bridges and passages. 382 steps walk you down to the bottom of the valley. Many people have heard of those stone steps even if they have never been to see them. When you start descending, you might get a little worried about the climbing back part however once you go deeper into that heaven you will be too awestruck to think about any other thing at all. One of the earliest christian settlements The geographically sheltered location of Ihlara Valley made it possible for the early Christians to settle here. Starting from 4th century, the valley became a center for monasteries. The numerous churches built here all have different styles. Some churches have the most distinguished Byzantine paintings and wall decorations while others reflect Eastern characteristics. Throughout the centuries the monasteries in the valley were the ideal places for priests to seclude themselves from the worldly matters and pray. In kind of a similar way, nowadays, people who want to get out of the hustle and bustle of the cities go there for trekking, for the very refreshing and peaceful experience of walking among natural beauties discovering the history. Tourists from all over the world as well as the Turkish travellers revisit the valley time and again. 63 64 rota tutturmanız. Çünkü kiliselerde yer alan bazı freskler diğerlerine oranla çok daha iyi durumdalar. Bu freskleri gözden kaçırmamak için bir rota dahilinde yürümek mantıklı olacaktır. Rotanızı uzun tutmak istiyorsanız Ihlara’dan başlayıp vadinin içinde kurulmuş Belisırma köyüne kadar gidebilirsiniz. Eğer niyetiniz bütün vadiyi görmekse, Yaprakhisar köyünü de geçerek Selime beldesine kadar gitmeniz gerecek. Eğer rotanızı bu şekilde çizerseniz sadece kiliseleri değil Selime beldesindeki 13. yüzyıl Osmanlı yapısı olan Selime Sultan Türbesi’ni görme imkanı da yakalayabilirsiniz. Vadiye çıkan 382 merdiveni indikten sonra soldan sağa doğru Sümbüllü Kilise, Ağaçaltı Kilisesi, Pürenli Seki Kilisesi ve Kokar Kilise’ni göreceksiniz. Sümbüllü Kilise, kayaya oyulmuş iki katlı bir manastır şeklinde tasarlanmıştır. Kilisede Mikail ve Cebrail arasındaki Meryem, İsa ve fırında üç İbrani genci ile azizlerin tasvirlerini görmek mümkün. Ağaçaltı Kilisesi’nin ise günümüzde giriş olarak kullanılan bölümü aslında ikinci katıdır. Giriş kısmı ise toprak altındadır. Ağaçaltı Kilisesi vadinin en eski kiliselerinden biridir. Bu kilisede günümüze biraz tahrip olmuş şekilde ulaşmış olsa da, İncil’den sahnelerin tasvir edildiği birçok resim yer alır. Pürenli Seki Kilisesi ise kayaya oyulmuş dört bölümden oluşmaktadır. Peygamberlerin kehaneti, Meryem ve Piskoposlar, Müjde ve Ziyaret gibi İsa’nın çocukluğu ve İncil’den çeşitli sahnelerin tasvirleri vardır. Vadideki birçok kiliseye kıyasla fresklerini en canlı bulabileceğiniz kilise burasıdır. Ihlara Vadisi’ndeki kiliselerin The route to visit the churches in the valley In Ihlara Valley, there are almost 100 churches of different sizes, many from the Byzantian era. We would recommend following a certain route while visiting these churches because, some of the frescos are in far better shapes than the others, hence, it would be quite disappointing to miss them. If you are up for a longer route, you can start inside the valley up to Belisırma Village. If you have enough time and desire to see the whole valley then you should pass through Yaprakhisar village way into Selime region. This will enable you to also visit the 13th century Ottoman style Selime Sultan Sepulchre. Walking down the 382 steps to the bottom of the valley, the churches from left to right are these: Sümbüllü Church, Ağaçaltı Church, Pürenli Seki Church and Kokar Church. Sümbüllü Church is a two storey monastery carved into the rocks. On the walls, you can see depictions of the archangels Michael and Gabriel standing on both sides of Virgin Mary, Jesus and other saints as well as three young Hebrew men. The entrance level of Ağaçaltı church has been buried underground so the level you can visit is actually the second level. It is one of the oldest buildings and although many of the wall art has been destroyed by the effects of time you can still see frescos depicting stories from the Bible. Pürenli Seki Church consists of four sections all carved into the rocks and the frescos show The Prophecies of the 65 yapılmaya başlandığı yıllar 4. yüzyıla kadar dayandığı için birçok kilisenin yapılış tarihi bilinmiyor. Rotamıza göre sıradaki kilise olan Kokar Kilise ise bu yönüyle ayrılıyor. Kilisenin 9. yüzyılda yapıldığı biliniyor. Ayrıca fresklerindeki konular da oldukça zengin. Son Yemek, Çarmıha Gerilme, Mesih’in Defnedilişi, Göğe Yükselme gibi konu bütünlüğü gösteren tasvirlerden oluşuyor. Ayrıca kilisenin içindeki iki mezar odasındaki süslemeler de kırmızı boya ile yapılmış ilk örnekler. 66 Diğer tarafta ise vadinin en bilindik kiliselerinden Yılanlı Kilise, Karanlıkkale Kilisesi ve Eğritaş Kilisesi görülebilir. Haç planlı, beşik tonozlu ve tek apsisli olan kilisenin içinde keşiş mezarları da bulunuyor. Kilise adını batı duvarındaki yılanların saldırısına uğramış dört çıplak kadından alıyor. Dört kadından ilkini tasvir eden fresk silinmiş olduğundan neden cezalandırıldığı anlaşılmamaktadır. İkinci kadın çocuğunu emzirmediği için göğsünden, üçüncü kadın yalan söylediği için ağzından, dördüncü kadın ise söz dinlemediği için kulaklarından ısırılmaktadır. Kilisedeki tasvirler gören herkes için unutması güç, etkileyici bir manzara oluşturur. Vadiye girişteki kiliseler diğerlerine göre daha özel tasvirlere sahip olduğundan yerli yabancı turistlerin dikkatini daha çok çekiyor. Birçoğunun 9. yüzyıl ile 11. yüzyıl Hıristiyan mimarisini yansıtması açısından özellikle yabancı turistler için Ihlara vadisi çok özel bir yere sahip. Ihlara Vadisi’ndeki kiliseleri özellikleri açısından ise iki Prophets, Mary and the Patriarchs, Gospel and Visit as well as other stories from the Bible along with scenes from Jesus’ childhood. This church has the most vibrant mosaics and frescos of all. The construction dates of these churches are not known however they date back as far as to the 4th century. Kokar Church is ta fairly new one among them, having been built in the 9th century. The stories in its frescos are richer than the others. Last Supper, Crucifiction, The Burial of the Messiah and Ascension of Jesus to Heaven are some of them. The embellishments of the walls of the two tomb rooms inside the church are the first examples of the red paint used in wall art. On the other side of the valley stands the most famous churches, Yılanlı Church, Karanlıkkale Church and Eğritaş Church. Yılanlı Church (Church with snakes) is a barrel vaulted, mono apscissa building based on a cross shaped area, which derives its name from the famous depiction on its West wall, a fresco that shows four women attacked by snakes. The first woman’s outlines are destroyed in time therefore it is not possible to guess her crime. The second one is bitten by a snake at her breast because she had not breastfed her baby, the third one at her mouth because she was a liar and the fourth at her ears as she did not listen to the orders of the elders. This painting has a real impact on the visitors and it is hard to shake the feeling for a long while. The churches at the entrance of the valley have more detailed and well kept wall paintings therefore they are the main 67 gruba ayırmak hem geniş vadiyi gezme kolaylığı sağlar hem de kiliseler arasındaki farklar daha ayrıntılı fark edilebilir. Vadinin gizemli ve korunaklı yapısı Ihlara Vadisi’ne bir nevi “saklı bir cennet” olma özelliği katar. Vadinin Ihlara’ya yakın olan bölümünde yer alan kiliselerdeki duvar resimlerinde daha çok Doğu etkisi görülürken, Belisırma yakınlarındakiler tam anlamıyla Bizans duvar sanatı örneklerini yansıtır. Ihlara Vadisi’nin girişinden başladığınız geziyi Belisırma Köyü’nden çıkarak tamamlayabilirsiniz. Kanyon trekking için harika bir parkurdur. Hatta kondisyonunuza güveniyorsanız Belisırma’dan Selime Beldesi’ne kadar yürüyüşe devam edebilirsiniz. Yaz ya da kış fark etmez keşfinizi bekleyen Ihlara Vadisi Ihlara Vadisi sadece yaz ya da bahar aylarında değil kış aylarında da turistleri kendine çekiyor. Hasan Dağı uzun yıllardır kış sporu yapanlar için vazgeçilmez destinasyonlarından biri. Ihlara Vadisi de son yıllarda kış aylarında dağcılara da ev sahipliği yapıyor. Özellikle karlı zamanlarında kış sporu sevenlerin vazgeçilmez rotalarından biri haline gelmiş durumda. Birçok üniversite ve özel dağcılık kulübü Ihlara Vadisi’nin büyülü güzelliğini keşfetmiş. attraction points. Most of them reflect the 9th and 11th century Christian architectural style. The churches in Ihlara Valley can be observed in two groups and this allows visitors to have a more focused tour, enabling them to note the differences of the churches. The hidden and sheltered nature of the valley provides a blissfully heaven-like environment. The churches on the closer bank to Ihlara reflect an Eastern influence while the ones near Belisırma are full of Byzantine wall embellishments. You can start your tour at the entrance of Ihlara and walk up to Belisırma Village. The canyon provides a splendid trekking route. If you are fit enough you can go on walking to the Selime Region. A heaven for all seasons waiting to be discovered Ihlara Valley attracts tourists both in summer and winter. Hasan Mountain has long been a favourite spot for winter sports fanatics. Lately , the valley has become a camping ground for mountaineers especially in the snowy winter days. Many university and private alpinist clubs have been promoting Ihlara Valley for an unforgettable camping and climbing experience. Nerede Kalınır? - Where to stay? DEDEMAN KAPADOKYA Kapadokya bölgesine yapacağınız seyahatinizde, Dedeman Kapadokya, sizi kaliteli hizmet anlayışı ile karşılıyor olacak. Otelde, 1000 katılımcıya kadar hizmet verebilen toplantı salonları, Türk Hamamı, fitness merkezi, sağlık kulübü, kapalı ve açık havuzlar da mevcut. Ürgüp Yolu 2. Km, Nevşehir/(0384) 213 99 00. DEDEMAN KAPADOKYA In addition to great views of impressive caves created by rock formations and unique historic buildings, the Dedeman Kapadokya offers its guests all amenities needed for a comfortable stay including a Turkish bath, fitness center, health club, and indoor and outdoor pools. Ürgüp Yolu 2. Km, Nevşehir/(0384) 213 99 00. BİLİM VE TEKNOLOJİ-SCIENCE & ECHNOLOGY 68 Bedenimiz yüzyıllar içerisinde nasıl ve neden değişiyor? How do our bodies change in time and why? Evrimle gelen kesintisiz değişim… The unceasing change that is called evolution arih boyunca insanoğlu, doğanın ve teknolojinin evrimine paralel olarak büyük oranda değişim göstermiştir. Örneğin; Eskimoların kar fırtınaları sebebiyle çekik gözlü olması veya Afrika halklarının yaşadıkları coğrafya sebebiyle obezite nedir bilmemesi gibi. Modern dünyada insanının son yüz yıldaki fiziksel değişimini ise sadece doğa ya da coğrafya değil teknoloji ve değişen alışkanlıklar da etkiliyor. Son yüz yılda doğanın, iklimin, teknolojinin hızla artan değişimi neredeyse elle tutulur gözle görülür boyutta. Peki insanlık bu değişimden nasıl etkileniyor? T Ekolojinin ve yaşam standartlarının görülmemiş bir hızla değiştiği yılları yaşıyoruz. İçinde yaşadığı dünyanın her nesnesi değişirken insanoğlunun herhangi bir değişim göstermemesi beklenemezdi. Farkında olalım ya da olmayalım artık fiziksel olarak yüz yıl önceki atalarımızla aynı gelişimi göstermiyoruz. Peki ne değişti? İnsanlar yüz yıl öncesine göre daha mı uzun daha mı kısa, daha şişman ya da daha mı zayıf, kendi değişimimizin ne kadar farkındayız? Atalarımızdan daha uzun yaşıyoruz İnsanoğlunun evrimi durmadan devam eden bir süreç. 75 bin yıl öncesinden başlayarak Afrika’daki atalarımızın bedenleri zamanla Güneş’in yakıcı etkisinden korunmak için daha çok melatonin hormonu üretti ve bu hormon deriye siyah rengini verdi. Günümüzde de bedenimiz doğaya ayak uydurmaya devam ediyor. Ama artık 2000’li yıllardayız ve elimizde birkaç yüz yıl önce hayalini bile kursanız cadı diye taşlanacağınız teknolojik gelişmeler var. Henüz insanoğlu DNA’sıyla oynayarak hastalık taşıması muhtemel genlerinden kurtulacak düzeye gelmedi. Fakat buna rağmen son yüz yıldaki değişimden çıkaracağımız kesin sonuç; tartışmasız daha uzun yaşıyor olduğumuz. Tıptaki gelişmelerle birlikte insanın yaşam süresi her geçen yıl artıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmaları da, insan ömrünün ortalama 6 yıl daha uzun olduğunu gösteriyor. Bu süreyi, insanın yaşadığı ülkedeki ekonomik ve politik istikrarın da etkilediğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Yani ne kadar huzurlu bir ülkede yaşıyorsanız uzun yaşama ihtimaliniz de bir o kadar artıyor. Buradan hareketle en uzun yaşayan insanların huzursuzluk ve istikrarsızlık nedir bilmeyen İzlanda ve Norveç gibi Nordik ülkelerinden çıkmasına hroughout history, mankind has evolved drastically in accordance with the change in nature and technology. For example, the eskimos having slant-eyes in their ever snow stromy environment or the African natives that are fairly safer from obesity due to the georgraphical characteristics of their land. However, the physical change modern humans are going though is not only triggered by nature or geography but by technology and the shifting habits. Especially in the last century, the changes in nature, climate and technology are huge and rapid. How are humans effected by these? T The ecology and the life standards keep being redefined in such a pace lately that it is getting harder to keep track of them. It would be unrealistic to assume that the mankind would stay the same in such a rapidly evolving environment. We may or may not be aware but the truth is we are not showing the same physical traits with our ancestors. But what actually changed? Are we taller or shorter, more obese or slimmer, how aware are we of the differences? We live longer than the generations of a hundred years ago The evolution of mankind is an everlasting concept. 75 thousand years ago, when our ancestors were living in Africa, their bodies started producing more melatonin hormones to prevent them from the effects of the scalding sun, causing their skins to achieve a dark colour. Likewise, our bodies keep reacting to the environment that we are living in. However, in the 2000’s, we have access to such technologies that a few centuries ago, even dreaming of them would be considered blasphemy. We have still not reached that point where we will be able to get rid of our defective genes causing illnesses, nevertheless, we have managed to achieve longer lifespans. With the developments in medical science, according to a WHO (World Health Organization) research, we live an average of 6 years longer than our predecessors. Sure enough, this number varies according to the political and economic situation of the countries. The more prosperous and peaceful your 69 70 da şaşırmamak lazım. Yani yüz yıl önce savaşlarla ve dolayısıyla yoksullukla savaşan birçok Avrupa ülkesi şu an yaşam süresine yıl katıyor. Fakat dünyanın neresine giderseniz gidin insan yaşamının yüz yıl öncesine göre daha uzun olduğunu görmeniz mümkün. Daha uzun boylu ama daha şişmanız Önce iyi haber… Araştırmalara göre insanlar yüz yıl öncesine göre daha uzunlar. Elbette bu boy artışındaki oran, insanın yaşadığı coğrafyaya ve genetik özelliklerine göre değişiklik gösteriyor. İnsanoğlunun boyunu yüz yıl öncesine göre daha uzun yapan iki önemli etmen var. Bunlardan biri vitaminler ve mineraller. İnsanlar artık vitaminlere daha kolay ulaşabiliyor eksikliğini çektiği vitamini ilaç olarak dahi temin edebiliyor. Bu da daha uzun boylu olmamıza doğrudan etkide bulunuyor. Bu noktada da karşımıza gelişen ilaç sanayisi çıkıyor. Teknolojiyle ve araştırmayla doğru orantılı olarak gelişen her bilim dalı, insanlığın yaşam süresine de boyuna da artı değer olarak ekleniyor. Boyumuzun daha uzun olmasının iyi beslenmeyle de doğrudan ilgisi var. Örneğin halkın çok ciddi açlık ve fakirlik içinde olduğunu bildiğimiz 17. yüzyıl Fransa’sında bir erkeğin ortalama boyu 1.62 cm iken günümüzde bu oran 1.77 cm’ye kadar ulaşmış durumda. İngiltere’de ise geçtiğimiz yüzyılda 1.68 olan ortalama erkek boyu bugün 1.78 olarak ölçülüyor. Günümüzde özellikle birçok Avrupa ülkesinde insanlar 20. yüzyıla göre 10 cm daha uzun. Ortadoğu’da dolayısıyla bizim yaşadığımız coğrafyada da durum çok farklı değil. İnsanların ortalama boyu 6 cm artmış son yüz yılda. Günümüzde neredeyse her çocuğun anne-babasından daha uzun olduğunu görüyoruz. Dört jenerasyon öncesinde ise böyle bir şey mümkün değildi. Yale Üniversitesi Ekoloji ve Evrimsel Biyoloji Profesörü Stephen Stearns ise bu değişimleri üç sebebe bağlıyor: Sağlık hizmetleri, beslenme dağılımı ve hijyen uygulamalarındaki iyileşme. İşte bütün bu gelişmeler insanların daha uzun olmasını sağlıyor. environment is , the longer you live. No wonder that people from the economically and politically stable and contented Iceland or Norway have the longest lifespans. Just about a hundred years ago many of the European nations were in the grip of unfathomable poverty and misery however today they constantly are adding years to their lives. Although not to the extent of European residents, everywhere around the world, people are living longer than last centuries. A good and a bad news: we are taller but rounder First the good news: according to various researches we are taller than our ancestors. Of course the ratio depends on the geographical and climatic environment together with genetic factors. The two main elements that contributed to our height are vitamins and minerals. People have easier access to vitamins, in the worst case they can get it as pills. This is a major boost for our newly gained heights. Sure enough, at this point we must mention the pharmaceutical industry, every scientific field with growing technological aspect has a direct effect on our life spans and physical well being. Getting sufficient nutrition plays another very important role. In the 17th century, France was suffering from a desperate hunger and poverty and the average height of men were 1.62 whereas today’s Frenchmen are 1.77 cm tall in average. The British man in 19th century used to be an average 1.68 cm while now the number is around1.78. Many European nations are at least 10 cm taller than their predecessors of the last century. In the Middle East where we live, the situation is more or less the same with an average of 6 cm. It is quite normal for the kids of our time to be taller than their parents, a fact which would have been unthinkable four generations earlier. The Ecology and Evolutional Biology professor of Yale University, Stephen Stearns claims that there are three major causes of this growth: The healthcare systems, more effective distirbution of nutritional products and the progress in hygiene 71 72 Bundan yüz yıl önceki gibi ağır işçilik gerektiren çalışma hayatının geride bırakılması ise insanlığın artık daha uzun boylu olmasında bir başka etken. Kötü haber ise dünyanın her yerinde insanlar daha şişman hale geliyor oluşu. Üstelik genetiğiniz ne kadar sağlam olursa olsun, ailenizde obezite görülmemiş olsa da, yaşadığınız coğrafya ve yüzyıl sizi daha şişman hale getiriyor. İnsanların daha şişman olmasının sebepleri ise çok daha ilginç. Hepimizin aklına sağlıksız beslenme, hareketsiz iş yaşantısı gelse de –elbette ki bunlar da önemli unsurlar- obeziteye sebep olan etkenlerden biri insanların geride bıraktığımız yüzyıla göre daha temiz olması. Evet, artık daha hijyenik bir dünyada yaşıyoruz. Gittiğimiz her yerde su ve sabun bulabiliyoruz. Her ne kadar pek bilinmese de insanların yüz yıl önce daha zayıf olmalarının sebeplerinden biri de yetersiz hijyen uygulamaları. Çünkü kirlilik sebebiyle vücuda giren bakteriler insanların daha zayıf olmalarına sebep oluyordu. Ortaçağ Fransa’sında insanların kötü kokusunu bastırmak için parfümün keşfedildiğini düşünürsek, hijyen konusunda nasıl dev adımlarla ilerlediğimizi fark edebiliriz. Bu da insanların yüz yıl öncesine kadar daha şişman olmasının her zaman sağlıksız bir yaşam standardından kaynaklanmadığını gösteriyor. Yani önümüzdeki yıllarda da insan ırkı şişmanlamaya devam ederse suçun birazını da suya ve sabuna atabiliriz. İnsanların yüz yıl öncesine kadar daha şişman olmasının bir diğer sebebi ise kolektif genlerimiz. Yani atalarımızdan kalan avcı genleri artık yok oluyor; yerini zamanını televizyon karşısında oturarak geçiren ebeveynlerimizin ve onların ebeveynlerine bırakıyor. Bu tembel genler yüzünden eskisi kadar kolay kalori yakamıyoruz ve kaçınılmaz bir şekilde kilo alıyoruz. Artık birçok modern insanın iş alanının ofisler, plazalar yani bilgisayar ekranları olduğunu düşünürsek bu genlerin daha da tembelleşeceğini öngörmek yanlış olmaz. Son olarak insanların yüz yıl öncekilerden daha şişman olmasının en önemli sebebine gelelim: Fast-food yiyecekler. Her sokağın köşesinde rastlayabileceğimiz, çok tatlı veya bol tuzlu-yağlı yiyecekler. Uzak Doğuluların bu şişmanlama furyasından pek de applications. Along with these factors, we must also mention that the inhumane labour conditions of the past are no longer present in many of the countries. Now to the bad news. Everyone on earth is becoming rounder, that is, obese. No matter what your genetical codes are, the geography and the century you live in makes you fatter. The reason underneath this is very surprising. We instantly blame unhealthy diets and sedantic work lives, don’ t we, but listen to this: While they are the major contributors to obesity, a very important other factor is that we are much more cleaner than the generations before us. Yes, we now live in a more hygienic world. The people of hundred years ago had scarce personal hygiene methods and materials and the various bacteria in their systems caused them to be thinner. When you think about the circumstances that led to the invention of perfume in France, -they needed a strong scent to subdue the bad odour rising from their filthy bodies- the giant steps that the humankind took in hygiene becomes more obvious. That shows us that the reason that obesity is at a very larger scale compared to hundred years ago doesn’t mean that people’s living conditions have worsened. A little guilty relief may be, but we can blame some of the problem on the clean water and soap. Another main reason for us to become fatter over the centuries is our collective genes. That is, the hunter, gatherer genes that we had inherited from our ancestors have long been replaced by the genes of our fathers and grandfathers who were addcited to tv. These lazy genes prevent us from burning as many calories as people used to do a hundred years ago, thus resulting in extra pounds we all complain about. With the modernization of the work places, offices, plazas and the almost mandatory tool that is called computer, it is not hard to predict obesity will become more and more prevalent in the future. 73 etkilenmiyor olmalarının sebebi; fast food’dan yerine geleneksel yemek yeme alışkanlıklarına olan bağlılıkları. Yemek kültürü fastfood olan Amerika ise yüz yıl öncesine göre yaşanan bu fiziksel değişimin en açık şekilde görüldüğü ülkelerden biri. Erken gelen ergenlik Günümüzde birçok ülkede çocuklar artık fiziksel olarak daha çabuk olgunlaşıyor. Öyle ki ABD’de geçtiğimiz yüzyılda 17 olan regl olma yaşı bugün 13’e düşmüş durumda. Bu da demek oluyor ki ergenlik dönemi kızlarda dört sene öne gelmiş. Elbette bunun en önemli sebebi çocukların artık daha iyi beslenmesi. Avrupa ve Amerika’da ya da sağlık ve ekonomi şartları daha iyi olan birçok ülkede çocuklar daha hızlı büyüyor ve dolayısıyla ergenliği de daha çabuk yaşıyor. Amerika’da yaşayan farklı ırklardan çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar erken ergenlik ve daha çabuk olgunlaşmanın sadece yaşanan yer ile değil genetikle de ilgisi olduğunu gösteriyor. Amerika’da kızlarda göğüslerin belirginleşmeye başlama yaşı günümüzde beyaz çocuklarda 9.7, siyahlarda 8.8, İspanyollarda 9.3, Asyalılarda ise 9.7 olarak belirlenmiş. Araştırmalar, erken gelen ergenliğin obezitenin de habercisi olabileceğini gösteriyor. Yani daha geç girilen ergenlik ile geçtiğimiz yüzyılda kadınlarda daha az obezite görüldüğü sonucuna da varabiliriz. İnsanlığı gelecekte ne bekliyor? 21. yüzyılda insanlar hiç olmadığı kadar uzun yaşıyor, neredeyse dünyanın her yerinde insanlar geçtiğimiz yüzyıla göre daha uzun boylu ve daha şişman ve bedenimiz daha hızlı olgunlaşma dönemine giriyor. Teknolojinin ve tıbbın bu kadar hızlı geliştiği bir dönemde öngörüde bulunmak bilim adamları için de kolay değil. Yale Üniversitesi’nden Prof. Stephen C. Stearns’a göre: “İstesek de istemesek de insanlık olarak evrimin içindeyiz ve değişmeye devam ediyoruz. Teknoloji, sağlık ve ilaç hizmetleri ve hatta medya dahi insanların değişimi üzerinde etkili oluyor. Ve bunun gelecek kültürleri nasıl etkileyeceğini tahmin etmek zor.” And let’s focus on the most important factor of obesity, fast-food. Those over-salty, over-greasy and over-sweet food that is everywhere. The reason far eastern cultures have less obesity problem is that they tend to stick to their traditional eating habits. America, with fast food as its main nutrition culture is a best example to observe the growth of obesity. Early adolescence In our modern times, kids reach puberty at a considerably earlier age. In the last century, the age for an average girl to have her first menstruation used to be 17 however , it is only 13 these days. This also stems from the better nutrition of today’s children. Especially in Europe and America, kids grow fast and reach adolescence very early in life. Researches among different race groups in America has showed that the early adolescence has direct ties to genes too. Caucasian girls tend to grow breasts at the age of 9.2 where Asian girls go through the same change at age 9.7. Researches claim that early adolescence is a factor in obesity. Therefore we won’t be wrong when we say that the women of previous generations who went through puberty later in life, had less problems with obesity. What awaits humankind in the future? People of 21st century live longer than any generation who walked upon the earth, they are taller and fatter in almost all countries and they tend to get mature earlier. It is not easy for the scientists to predict the future in an age like this, when developments and inventions in technology, medicine and pharmaceuticals are unbelievably fast. Let’s hear Profesor Stephen C. Stearns again: “We as humans are constantly evolving whether we like it or not. Technology, healthcare, prescription drugs and even media are directly contributing to this evolution. It is really hard to predict what the effects of these will have on the future generations.” DQ HABERLERNEWS 74 DEDEMAN KONYA’DA, CANLI FASIL EŞLİĞİNDE OCAKBAŞI KEYFİ Dedeman Konya, damak tadına düşkün olanlara, aradıkları lezzetleri kaliteli hizmet anlayışıyla sunuyor. Otelin deneyimli şefi Şef Ali Murat Dikmen’in misafirler için seçtiği özel serpme mezelerin ve odun ateşinde pişirilmiş muhteşem et seçeneklerinin lezzetini Dedeman Teras’ın eşsiz atmosferi tamamlıyor. Dedeman Teras, her cumartesi saat 19:00’ da canlı fasıl müziği eşliğinde misafirlerini ağırlıyor. (Ocakbaşı keyfi limitsiz yerli içecek dahil, kişi başı 99 TL, Ocakbaşı keyfi limitli yerli içecek dahil, kişi başı 79 TL) A DELIGHTFUL GRILL NIGHT ACCOMPANIED BY LIVE TURKISH TRADITIONAL MUSIC AT DEDEMAN KONYA Dedeman Konya delivers the quality service to the taste and cuisine enthusiasts. The experienced chef of the hotel, Ali Murat Dikmen, personally oversees the meze dishes and the masterfully prepared meat dishes on wood grills. Dedeman Terrace’s magnificient view adds to the beauty of the meals. Dedeman Terrace presents live traditional Turkish music to its guests every Saturday, starting at 7 pm. Unlimited local alcoholic beverages included, the price per person is 99 TL, you can choose a limited drinks version for 79 TL. DEDEMAN KONYA 320 ÖĞRENCİYE STAJ İMKANI SAĞLADI Dedeman Konya, açıldığı günden itibaren, otel bünyesinde staj yapmak isteyen öğrencilere her türlü kolaylığı sağlıyor. Meslek liseleri, turizm otelcilik lisesi, üniversitelerin turizm otelcilik bölümü öğrencilerinin yanı sıra iletişim fakültesi öğrencileri de staj yapma imkanı buluyor. Stajyerlere özellikle yiyecek&içecek, mutfak, kat hizmetleri, satış&pazarlama, muhasebe ve insan kaynakları departmanlarında staj yapma imkanı sağlanıyor. Tüm stajyerlere öncelikle oryantasyon eğitimi veriliyor. Oryantasyon eğitiminin bir parçası olan otel turu, yine stajyer öğrencilerle gerçekleştirilerek, otelin tüm bölümleriyle ilgili detaylı bilgiler stajyerlerle paylaşılıyor. Staj alanı belirlenen öğrencilere ayrıca departman içi eğitimler de veriliyor. 2006 yılından bugüne, yaklaşık 320 stajyer otel bünyesinde görev almış ve staj döneminde özellikle iletişim becerisi, işi öğrenme isteği ve misafir ilişkileri konusunda göstermiş oldukları başarılı performanslar sonucu 47 civarında kişiye otel bünyesinde kadrolu olarak çalışma imkanı sağlanmıştır. Ayrıca stajını başarıyla bitiren öğrencilere staj sonunda, otel yöneticilerinin de yer aldığı kokteyl eşliğinde staj bitirme sertifikaları verilmiştir. DEDEMAN KONYA HAS PROVIDED INTERNSHIPS FOR 320 STUDENTS Dedeman Konya has been providing internships for students since is establishment in 2006. Students of business colleges, tourism and hotel management trade schools, Universities of Tourism and Hotel Management have been benefiting from these opportunities, whatsmore, students of communication technologies have been welcomed too. The interns get the opportunity to work at food and beverages, kitchen, room services, marketing, accounting and human resources departments. The program begins with an orientation which includes the tour of the hotel, guided by more experienced internship, providing the students with detailed information about the establishment. When each student’s department is determined, inter departmental training starts. Since 2006, 320 students have enrolled in this apprenticeship program. Within those students, 47 were offered permanent positions in the company, based on their skills, enthusiasm and public relations capabilities. Every intern is granted a certificate at the end of the program, which is celebrated by a cocktail party. 75 NEWS DQ HABERLER NEWS 76 HAFTA SONLARI DEDEMAN’A GELİN, KEYFİ KEŞFEDİN! Türkiye’nin ilk uluslararası otel zinciri Dedeman Hotels & Resorts International, “Keşfedecek çok yer, çok Dedeman var!” söyleminden yola çıkarak hafta sonları için misafirlerine özel fırsatlar sunuyor. Hafta sonu kampanyası; Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yapılan konaklamalarda uygulanıyor. İstanbul’dan Gaziantep’e, Rize’den Zonguldak’a, Şanlıurfa’dan Diyarbakır’a kültür, tarih ve doğa ile iç içe, her mevsimin doyasıya yaşandığı farklı şehirlerde faaliyet gösteren Dedeman Otelleri, misafirlerine 31 Aralık 2014 tarihine kadar geçerli olan kampanya ile haftasonu tatilleri için benzersiz bir fırsat sunuyor. Türkiye’nin eşsiz güzelliklerini avantajlı konaklama fırsatlarıyla keşfedin. Dilediğiniz Dedeman’da dilediğiniz hafta sonu %40’a varan indirim fırsatından yararlanın. STAY AT DEDEMAN ON THE WEEKENDS, EXPLORE THE PLEASURE Dedeman Hotels & Resorts International, the first international hotel chain of Turkey, offers a weekend campaign to its guests based on a following statement: “So many places to discover… So many Dedemans!” The discount campaign that covers all Dedeman Hotels will be applied in accommodations to take place on Friday, Saturday and Sunday. Dedeman Hotels, operating in different cities from Istanbul through Rize, Şanlıurfa to Diyarbakır, where each season is experienced to the fullest extent in touch with culture, history and nature, provide an exquisite opportunity to its guests for weekend holidays through a campaign, which will be valid until 31st December 2014. Explore Turkey’s unique beauties with Dedeman’s accommodation opportunities. Enjoy discounts up to 40% every weekend at every Dedeman. DEDEMAN OTELLERİ VE NOMAD CLUB’DAN AVANTAJLI İŞBİRLİĞİ Dedeman Hotels & Resorts International, Air Astana Havayolları’nın sadakat programı olan Nomad Club ile gerçekleştirdiği işbirliği ile misafirlerine avantajlı konaklama imkanı sunmaya devam ediyor. Nomad Club üyeleri programın geçerli olduğu (*) Dedeman Otelleri’nde yapacakları konaklamalarda 500 bonus mil kazanıyor! Üyeliğin ücretsiz olduğu Nomad Club’a; internetten veya Air Astana ofislerinde ve havaalanlarında bulunan formları doldurarak başvurabilirsiniz. (*) Programın geçerli olduğu Dedeman Otelleri : Dedeman İstanbul, Dedeman Bostancı İstanbul Hotel & Convention Center, Dedeman Silk Road Tashkent ve Dedeman Oskemen Tavros. ADVANTAGEOUS PARTNERSHIP FROM DEDEMAN HOTELS AND NOMAD CLUB Dedeman Hotels & Resorts International continues to offer advantageous accomodations with a new partnership with Air Astana Airlines’ loyalty programme Nomad Club. Nomad Club members will earn 500 miles per eligible stay at participating (*) Dedeman Hotels. You may join Nomad Club from the internet or by filling the appilcation forms which you may find in the Air Astana offices and airports. (*) Participating Dedeman Hotels : Dedeman İstanbul, Dedeman Bostancı İstanbul Hotel & Convention Center, Dedeman Silk Road Tashkent and Dedeman Oskemen Tavros. 77 NEWS DQ HABERLER NEWS 78 DEDEMAN İSTANBUL ROOF BAR’DA GÜNÜN YORGUNLUĞUNU ARKANIZDA BIRAKIN Yoğun geçen bir iş gününün ardından, mükemmel bir şehir manzarası eşliğinde içkinizi yudumlamaya ne dersiniz? Cevabınız “evet” se, sizi şık dekorasyonu ve rahatlatıcı atmosferiyle Happy Hour saatlerini unutulmayacak bir keyfe dönüştüren Dedeman İstanbul Roof Bar’a bekliyoruz. Haftanın her günü 18:00 ve 21:00 saatleri arasında Dedeman İstanbul Roof’un misafiri olanlar, tüm içkilerde %50 indirim şansına da sahip oluyorlar. AFTER A TIRESOME DAY RELAX AT DEDEMAN İSTANBUL ROOF BAR How about a drink overlooking a magnificent city view after a hectic day? If your answer is ‘yes’ we await you at Dedeman İstanbul Roof Bar’s Happy Hour offering a most relaxing atmosphere in a chic setting. Every day of the week between 6pm and 8pm, Dedeman İstanbul Roof’s guests also enjoy a 50% discount on all drinks. 79 HAFTA SONU İÇİN ALTERNATİF TATİL ROTASI: DEDEMAN ZONGULDAK Dedeman Hotels & Resorts International, “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği”ni alternatif tatil rotası Zonguldak’ta yaşamaya davet ediyor. Dedeman Zonguldak, 99 TL’den başlayan uygun fiyat avantajları ile iş yorgunluğunu çeşitli aktivitelerle atmak isteyen misafirlerine unutamayacakları bir hafta sonu vadediyor. Dedeman Zonguldak, eşsiz deniz manzarasına sahip Panorama Restaurant’ıyla da damak tadına önem veren misafirlerine lezzetli seçenekler sunuyor. Aktivite ve spor için 2500 m2’lik kapalı alanı bulunan Dedeman Zonguldak, kapalı yüzme havuzu, çocuk havuzu, fitness center ve SPA merkezi hizmeti de veriyor. Dedeman Zonguldak, evcil havyan sahibi misafirlerini de düşünüyor; otel evcil hayvanları da sahipleriyle birlikte ağırlıyor. Otel misafirleri konaklamaları esnasında Zonguldak ilinde ve çevresinde yer alan pek çok farklı mekanı da ziyaret etme fırsatı buluyor. Gökgöl Mağarası, İnağzı Mağarası, Kızılelma Mağarası gibi otantik mekanlardan Filyos Kalesi ve Kumsalı, Kilise-Cehennemağzı Mağarası gibi yerleri gezme seçenekleri sunuyor. Dedeman Zonguldak misafirleri ayrıca günübirlik olarak Amasra, Safranbolu, Ereğli, Filyos, İnkumu, Güzelcehisar, Mugoda, Göldağı, Yenice Yeşilvadi ve Akcakoca’ya geziler yapma fırsatı buluyor. A GREAT ALTERNATIVE FOR WEEKEND BREAKS: DEDEMAN ZONGULDAK Dedeman Hotels & Resorts International brings the ‘Traditional Dedeman Hospitality’ to the alternative holiday destination Zonguldak. With rates starting from 99 TL Dedeman Zonguldak offers an unforgettable weekend break to its guests with a variety of activities to refresh and revitalize. Boasting unmatched sea views, Panorama Restaurant serves a variety of tasty dishes much praised by its gourmet guests. With a covered facility of 2500 m2 area for sports and recreation, at Dedeman Zonguldak guests enjoy an indoor swimming pool, children’s swimming pool, fitness center and a Spa. Offering a pet friendly environment Dedeman Zonguldak also welcomes guests with pets. Hotel guests enjoy sightseeing tours in and nearby Zonguldak with a range of alternatives depending on their interests. Authentic locations such as Gökgöl, İnağzı and Kızılelma Caves, as well as historic locations such as Filyos Fortress and beach, Church-Cehennemağzı Cave are some of the options. Dedeman Zonguldak also organizes day trips to nearby Amasra, Safranbolu, Ereğli, Filyos, İnkumu, Güzelcehisar, Mugoda, Göldağı, Yenice Yeşilvadi and Akcakoca. 80 DEDEMAN BOSTANCI HOTEL & CONVENTION CENTER Değirmenyolu Cad. No:39/B 34752 Bostancı / İstanbul / Türkiye Tel: +90 (216) 469 66 00 Email: [email protected] DEDEMAN OSKEMEN TAVROS Permitina Sokak, No:11/1 070000, Ust-kamenogorsk / Kazakistan Tel: +7 (723) 220 82 08 Email: [email protected] DEDEMAN DİYARBAKIR Elazığ Cad. Büyükşehir Belediyesi Yanı 21400 Diyarbakır / Türkiye Tel: +90 (412) 229 00 00 Email: [email protected] DEDEMAN PALANDÖKEN P.K. 115 25000 Erzurum / Türkiye Tel: +90 (442) 316 24 14 Email: [email protected] DEDEMAN ERBİL 60 Meter Street, Setekan Nr:36 246 062 Erbil / Northern Iraq Tel: +964 (66) 257 21 00 Email: [email protected] DEDEMAN PALANDÖKEN SKI LODGE P.K. 115 25000 Erzurum / Türkiye Tel: +90 (442) 317 05 00 Email: [email protected] DEDEMAN GAZİANTEP HOTEL & CONVENTION CENTER Nesimi Mah. Gaziantep Cad. No:160 27120 Aktoprak / Gaziantep / Türkiye Tel: +90 (342) 211 66 00 Email: [email protected] DEDEMAN PARK DENİZLİ Karsıyaka Mahallesi, 2394 Sokak, No:4 20175 Denizli / Türkiye Phone: +90 (258) 268 80 00 Email: [email protected] DEDEMAN İSTANBUL Yıldız Posta Caddesi, 50 Esentepe 34340 İstanbul / Türkiye Tel: +90 (212) 337 45 00 Email: [email protected] DEDEMAN RİZE Ali Paşa Köyü 53100 Rize / Türkiye Tel: +90 (464) 223 44 44 Email: [email protected] DEDEMAN PARK GAZİANTEP Mücahitler Mahallesi 9. Sokak No: 30 Şehitkamil / Gaziantep / Türkiye Tel: +90 (342) 211 84 44 Email: [email protected] DEDEMAN SILK ROAD TASHKENT Amir Temur Str. C 4 No. 7/8 Tashkent, 100000 / Özbekistan Tel:+998 71 120 37 00 Email: [email protected] DEDEMAN KAPADOKYA Ürgüp Yolu 2. Km. 50200 Nevşehir / Türkiye Tel: +90 (384) 213 99 00 Email: [email protected] DEDEMAN ŞANLIURFA Atatürk Mah. Hastane Cad. Şanlıurfa / Türkiye Tel: +90 (414) 318 25 00 Email: [email protected] DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER Isparta Beyşehir Yolu, Yeni Sille Caddesi Özalan Mahallesi Selçuklu 42080 Konya / Türkiye Telefon: +90 (332) 221 66 00 Email: [email protected] DEDEMAN ZONGULDAK İncivez Mahallesi , Milli Egemenlik Caddesi 128, 67000 Zonguldak / Türkiye Tel: +90 (372) 291 00 00 Email: [email protected] DEDEMAN PARK BOSTANCI Açılış tarihi: 2015 Dedeman Park Izmailovo MOSCOW Açılış tarihi: 2015 DEDEMAN PARK LEVENT Açılış tarihi: 2015
© Copyright 2024 Paperzz