SÜRDÜRÜLEBİLİR AVCILIK İÇİN TEMEL EĞİTİM T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI DOĞA KORUMA VE MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI DOĞA KORUMA VE MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SÜRDÜRÜLEBİLİR AVCILIK İÇİN TEMEL EĞİTİM Yayına Hazırlayanlar: Ahmet Y. Yıldız, Ali Birerdinç Batur Evgan, Cemal Akcan Dr. Ali Ş. Bürkev, Dr. Fehmi Arıkan Hüseyin Çelik, M. Atıf Göze Melih Meriç, Merih Uslu Muzaffer Uyanık, M. Sinan Deliduman Nevzat Algan, Özge Balkız Suna Gürler, Tolga Eratak Yazarlar: Ahmet Bağcı, Ali Baycın, Ali Coşar Burak Kabakçı, Doç. Dr. İlhan Deveci Dr. Vedat Beşkardeş, Edwin Vaassen Erkan Karagöz, Halil C. Gülçur İhsan Yey, Okan Arıhan Ömer Borovalı, Prof. Dr. Kemal Kırıkçı Rıdvan Uzuntaş, Sebati N. Akbaş Mehmet Arpaz, Muzaffer Uyanık Fotoğraflar: Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Arşivi Ahmet Karataş, Aykut İnce Bora Pir, Caner Alp Dr. Vedat Beşkardeş Hasan Emir, Kamil Üçbaş Mustafa Sözen, Muzaffer Uyanık R. Önder Arslan Av Doğa Dergisi Arşivi Av Tutkusu Dergisi Arşivi Yaban Tv Arşivi Grafik tasarım: Sevgi Aslan Kapak fotoğrafı: Handan Vardar ISBN: ????????????? ADRES: ??????????? Baskı: ??????????????? SÜRDÜRÜLEBİLİR AVCILIK İÇİN TEMEL EĞİTİM ÖN S Ö Z Sü rd ü r ü l e b i l i r Av c ı l ı k i ç i n Te m e l E ğ i t i m 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, ülkemizde avcılığın düzenlenmesi, organizasyonu ve kontrol yetkilerini Bakanlığımıza vermiştir. Ülkemizin sahip olduğu av ve yaban hayatı kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir yönetim anlayışıyla gelecek nesillere intikalinin sağlanması üzerinde hassasiyetle durduğumuz konuların başında gelmektedir. Av ve yaban hayatı kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir yönetimiyle alakalı faaliyetlerimiz Bakanlığımız adına Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir. Av ve yaban hayatı kaynaklarımızın var olabilmesi ve tabii dengelerini sürdürebilmesi, doğanın kendine özgü süreç ve döngülerinin çalışmasına bağlıdır. “İnsan tarafından etkilenmeyen bir doğayı düşünmek hayalcilik olur.” gerçeğinden hareketle, tabiatta kurulmuş olan ekolojik döngü ve dengeleri gözeterek av kaynaklarımızı korumak, geliştirmek ve bu kaynaklardan sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde faydalanmak Bakanlığımızın olduğu kadar yaban hayatına gönül vermiş tüm avcı camiasının da sorumluluğundadır. Sürdürülebilir avcılık; av kaynaklarının sürdürülebilir kullanımının yanı sıra ideal avcı kavramlarını içine sindirmiş avcılarla mümkün olabilecektir. İdeal avcı; avlanmanın bir hasat olduğuna inanan; avcılığın sürdürülebilirliği için her şeyden önce avın varlığının sürdürülmesi gerektiğini bilen; bunun için de avda, yasalara, vicdana ve avcılık etiğine uygun davranılması gerektiğine inanan; bazı hallerde bağışlamanın verdiği hazzın ne denli büyük olduğunu idrak edebilen; yaban hayvanlarının yaşam ortamıyla beraber en iyi korumasının yine avcılar tarafından yapılabileceğine inanarak yaban hayatına, avına, avcı arkadaşlarına ve diğer şahıslarla av yaptığı çevreye saygılı olan bir doğa dostudur. Yabanıl yaşam alanlarının yönetimi ve işletilmesinin avcılara emanet edildiği gelişmiş ülkelerde görüldüğü gibi bizim de ülke çapında sürdürmekte olduğumuz avcı eğitim kurslarında hedefimiz “Avcılık Etiği” ve “Sürdürülebilir Av ve Yaban Hayatı” ilkeleri doğrusunda avlanan avcılar yetiştirmektir. Av kaynaklarımızı korumak, geliştirmek ve bu kaynaklardan sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde faydalanmak Uluslararası Av ve Yaban Hayatı Koruma Konseyi’nin “Avcılar Doğanın Koruyucularıdır” sloganında ifade edildiği gibi av ve yaban hayatı kaynaklarının korunmasını kendilerine ilke edinmiş avcılarla mümkün olacaktır. Bakanlığımızın avcılara yönelik olarak düzenlediği avcı eğitim kurslarında görev alan personelimizin hizmet verimliliği ve niteliğini arttırmak, yukarıda ifade edilen ilkeleri edinmiş avcılar yetiştirmek, ülke çapında düzenlenen kurslarla ortak bir şuur oluşturmak maksadıyla bu kitap hazırlanmıştır. Bu kaynağın avcılarımızda ortak bir şuur oluşturarak yaban hayatı kaynaklarımızın korunması konusunda üzerlerine düşen sorumluluğun idrakine varmalarına vesile olmasını diler, kitabın hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederim. dProf. Dr. Veysel EROĞLU Orman ve Su İşleri Bakanı İ Çİ ND E Kİ L E R n ÖNSÖZ 4 1 AVCILIK, TARİHİ VE ETİĞİ 10 1.1 1.2 1.3 1.4 AVCILIK TÜRKLERDE AVCILIK GELİŞİM SÜRECİNE GÖRE AVCILIĞIN BASAMAKLARI AVCILIK ETİĞİ 12 16 22 28 2 AVCILIĞA GİRİŞ 32 2.1 2.1.1 2.1.2 2.1.3 2.2 2.3 2.4 34 34 36 37 40 42 2.5 2.6 ADIM ADIM AVCI OLMAK Avcılık Belgesi Avlanma İzin Ücreti Silah Sahipliği ve Ruhsat AVLAKLAR VE AVLANMA YAPTIRIMLAR MERKEZ AV KOMİSYONUN OLUŞUMU VE GÖREVLERİ YABANIL YAŞAM ALANLARI AVCI ÖRGÜTLENMESI 3 SÜRDÜRÜLEBİLİR AVCILIK 56 3.1 3.2 AVCILIĞIN EKOLOJİK BOYUTU AVCILIĞIN EKONOMİK BOYUTU 62 70 4 AV HAYVANLARI VE AVLAMA YÖNTEMİ 76 4.1 4.1.1 AVINA İZİN VERİLEN AV HAYVANI TÜRLERİ MEMELİLER Yaban tavşanı (Lepus europaeus) Ada tavşanı (Oryctolagus cuniculus) Yaban domuzu (Sus scrofa) Tilki (Vulpes vulpes) Çakal (Canis aureus) KUŞLAR Kınalı keklik (Alectoris chukar) Kaya kekliği (Alectoris graeca) 78 78 79 79 80 83 83 86 86 87 4.1.2 48 50 54 4.2 4.2.1 Çil keklik (Perdix perdix) Kum kekliği (Ammoperdix griseogularıs) Bıldırcın (Coturnix coturnix) Tahtalı (Columba palumbus) Kaya güvercini (Columba livia) Üveyik (Streptopelia turtur) Çulluk (Scolopax rusticola) Su çulluğu-Bekasin (Gallinago gallinago) Sakarca kazı (Anser albifrons) Yeşilbaş (Anas platyrhnchos) Boz ördek (Anas strepera) Fiyu (Anas penelope) Çamurcun-Kirikördek (Anas crecca) Çıkrıkçın (Anas querquedula) Kılkuyruk (Anas acuta) Macar ördeği (Netta rufina) Tepeli patka (Aythya fuligula) Karabaş patka (Aythya marila) Elmabaş patka (Aythya ferina) Karaördek (Melanitta nigra) Altıngöz (Bucephala clangula) Sakarmeke (Fulica atra) Alakarga (Garrulus glangula) Küçük karga (Corvus monedula) Ekin kargası (Corvus frugilegus) Gri leş kargası (Corvus corone cornix) Saksağan (Pica pica) AV TURİZMİ KAPSAMINDA AVLANABİLEN YABAN HAYVANI TÜRLERİ AVLANMA PLANLARIYLA AVLANABİLEN MEMELİLER Yaban keçisi (Capra aegagrus) Çengelboynuzlu dağ keçisi (Rubicapra rubicapra asiatica) Kızıl geyik (Cervus elaphus) Ceylan (Gazella marica) Anadolu yaban koyunu (Ovis gmelini anatolica) 89 90 91 93 93 94 96 98 99 101 101 102 103 103 104 105 105 106 107 107 108 109 110 110 111 111 113 114 116 116 117 119 120 121 İ Çİ N D E Kİ LE R n 4.2.2 4.3 4.3.1 4.3.2 4.3.3 Karaca (Capreolus capreolus) Melez yaban keçisi (Hybrid ibex) ÖZEL ŞARTLARDA AVLANABİLEN KANATLILAR Sülün (Phasianus colchicus) KORUMA ALTINA ALINAN AV HAYVANI TÜRLERİ MEMELİLER Alageyik (Dama dama) Ceylan (Gazella gazella) Sırtlan (Hyaena hyaena) Vaşak (Lynx lynx) Ayı (Ursus arctos) Kurt (Canis lupus) Karakulak (Caracal caracal) KUŞLAR Urkeklik (Tetraogallus caspius) Turaç (Francolinus francolinus) Toy (Otis arda) Gökçe güvercin (Columba oenas) Kız kuşu (Vanellus vanellus) Bağırtlak (Pterocles orientalis) Kılkuyruk bağırtlak (Pterocles alchata) Büyük su çulluğu (Gallinago media) Küçük su çulluğu (Lymnocryptes minumus) Bataklık çulluğu-Çamur çulluğu (Limosa limosa) Sibirya kazı (Branta ruficollis) Bozkaz (Anser anser) Küçük sakarca kazı (Anser erythropus) Küçük tarla kazı (Anser brachythnchus) Tarla kazı-Fasulye kazı (Anser fabalis) Suna (Tadorna tadorna) Kaşıkgaga-Bayağı kaşıkgaga (Anas clypeata) Kadife deniz ördeği (Melanitta fusca) YIRTICI KUŞLAR Gündüz ve Gece Yırtıcı Kuşları Arışahinleri 123 124 126 126 128 128 129 129 130 131 132 133 134 136 136 137 138 139 139 140 140 141 142 143 143 144 144 145 146 146 147 148 150 151 152 Çaylaklar Akbabalar Deliceler Atmacalar Şahinler Kartallar Doğanlar Gece Yırtıcı Kuşları (Strıgıformes) 152 153 153 154 154 155 157 158 5 GELENEKSEL AVLANMA YÖNTEMLERİ 5.1 5.2 YIRTICI KUŞLARLA AVLANMA OK VE YAY İLE AVLANMA 162 6 AVDA KULLANILAN SİLAHLAR VE ARAÇLAR 182 6.1 6.1.1 6.1.2 6.2 6.2.1 6.2.2 6.3 6.4 6.5 YİVSİZ AV TÜFEKLERİ Yivsiz Av Tüfeği Çeşitleri Yivsiz Av Tüfekleriyle Avcılık YİVLİ AV TÜFEKLERİ Yivli Av Tüfeği Çeşitleri Yivli Av Tüfekleriyle Avcılık AV TÜFEKLERİNDE GÜVENLİK CANSIZ MÜHRELER VE DÜDÜKLER SPORDA VE AVDA KULLANILAN OPTİK AYGITLAR 188 196 201 206 211 217 220 224 228 7 AV KÖPEKLERİ 7.1 7.2 7.3 7.4 AV KÖPEĞİNİN TANIMI VE İŞLEVİ AV KÖPEĞİ SEÇİMİ AV KÖPEĞİ EĞİTİMİ AV KÖPEĞİ GRUPLARI 8 AVDA GÜVENLİK 276 9 İLK YARDIM 284 10 HARİTA BİLGİSİ VE KAMPÇILIK 306 11 AV VE YABAN HAYATINDA AV TURİZMİ 324 12 TROFE VE TAHNİT 332 164 172 234 236 238 240 267 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim AVCILIK, TARİHİ VE ETİĞİ 1 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim 1.1 AVC I LIK Erkan Kayaöz Orman Yüksek Mühendisi Avcılık, bir canlının değişik amaçlarla diğer canlıyı, ölü veya diri olarak ele geçirmek için yürüttüğü bir eylemdir. Ancak burada avcının ava karşı mutlak üstünlüğünün olması etik değildir. Adına avcılık dediğimiz olayın gerçekten oluşması için avlananın kaçıp kurtulma şansının olması, kural olarak kaçabilecek güçte olması gereklidir. Avın kaçabilme şansına koşut olarak avcının eve eli boş dönmek olasılığı vardır. Her zaman zor ve heyecanlı olan avcılığın en güzel yanı da budur. Bazı araştırmacılara göre insanları ava iten neden, aslında insanın yaratılışından kaynaklanmaktadır. Bu düşünceye göre, insan etobur özelliği taşımaktadır. Buna neden olarak, bütün diğer etoburlar gibi parçalayıcı ve kesici dişlerinin varlığıyla gözlerinin mesafe tayin edebilmesi için yüzünün ön tarafında olması gösterilmektedir. Buna karşılık otobur hayvanların ise gözlerinin hareketlerinin savunma refleksli olması ve yüzün her iki yanında yeralmasından dolayı av olabilecekleri ileri sürülmektedir. İnsanın av hayvanı ile karşı karşıya gelmesinde kesin bir sınır vardır. Bu sınır insanlar tarafından 12 konulmuştur. İnsanın akıl ve teknoloji üstünlüğü öne çıkarsa, avlanmak avcılık olmaktan çıkar. Bu davranış, aynı zamanda doğadan sınırsız yararlanma arzusu taşıdığı için etik değerlere de uymaz. Süreç içinde silahların etkinliği arttıkça insanoğlu kendi özgür iradesiyle bazı sınırlamalar getirmiştir. Hayvana kaçma fırsatı vermek bu sınırlamalardan birisidir. Avcılığın yalnız insanoğluna ait bir uğraşı olmadığı hayvanlar dünyasının her kademesinde de var olduğu bilinmektedir. Kedilerin fareleri; kuşların sürüngenleri ve böcekleri; büyük yırtıcıların memelileri; büyük balıkların küçük balıkları avladıkları hemen hemen herkes tarafından bilinir. Avcılı ğın Öz ü İnsanoğlu kendisine verilen yaşamı içgüdüleriyle yaşayan hayvanların aksine, bulduğu çeşitli uğraşlar, seçim ve davranış biçimleriyle doldurmaya çalışmaktadır. Hayat mücadelesi de denilen bu olgu birçok sorumluluğu beraberinde getirmektedir. Yapmaya zorunlu olduğu işlerin baskısı altında bunalan insanoğlu, yaşamına bir anlam katabilmenin ve mutlu olmanın özlemini çeker. İnsanoğlu arayıştan yola çıkarak doğaya dönüş yollarından biri olan avcılığı, kendisini mutlu eden anlamlı bir etkinlik olarak bulur ve uygular. 13 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim Avlanmanın tek amacının öldürmek olmadığı, hayvanın canlı ele geçirildiği avlanma biçimleri de vardır. Hayvanları canlı yakalayarak ehlileştiren insan buna örnektir. İlk insan, hayvanı yakalamak için ağ ve kapan kullanmıştır. Bu insan dışındaki varlıklarca da uygulanan bir yöntemdir. Örneğin, örümcek avını yakalamak için ağ kurmakta, karınca aslanı da avını ele geçirmek için konik çukurunu hazırlamaktadır. İlk insanla başlayan avcılık tutkusunda, çevresel koşullara göre kullanılan aletler ve iklime göre yöntemler değişmiş fakat özü değişmemiştir. Avlanmanın bir ayrıcalık olduğu gerçeği, tarih boyunca süregelmiştir. İlk çağlarda taşlarla, sopalarla başlayan, daha sonra mızrak, balta, ok ile süregelen alet kullanımı, sonunda bugünkü modern silahlara kadar teknolojik yeniliklerle sürmektedir. Av tutkusu tarih boyunca süregelmesine rağmen herkese avlanma izni verilmemektedir. Bunun en önemli nedeni av hayvanlarının herkesin avlanmasına yetmeyecek kadar az olması ve herkesin avlaması halinde tükenmesi ihtimalidir. İnsanoğlunun doğada karşılaştığı uçsuz bucaksız ormanlar, çayırlar, berrak sular, neşe veren rengarenk çiçekler, temiz hava, ötüşen kuşlar ve tertemiz çevre ona büyük bir yaşama arzusu veAvcılıkta gözün gördüğü her yer, aşılan her dağ avcınındır. Bu büyük bir özgürlük, aynı zamanda gerçek bir zenginliktir. 14 rir. Koşmak, atlamak, sıçramak, tırmanmak, takip etmek, yürümek, ata binmek gibi eylemler avcılığın bir parçasıdır. Tüm bu eylemleri içeren avcılık, bedensel ve ruhi bir dinginlik sağlar. Avcılık için bir tutku da denebilir. Avcıyı çağıran doğanın sesidir. Kişi, bu çağrıyı içinde duyup da doğa ile buluştuğunda av tutkusu o kişiyi avuçlarının içine almış demektir. Av vurulmuş veya vurulmamış önemli değildir. Av tutkusu, doğanın içindeyken duyulacak huzur ve heyecandır. Avcılıkta gözün gördüğü her yer, aşılan her dağ avcınındır. Bu büyük bir özgürlük, aynı zamanda gerçek bir zenginliktir. Avlanmada türler arasında eşitsizlik söz konusudur. Ancak bu eşitsizlik aşırı boyutlara varmamalıdır. Avcı insan doğaya karşı duyarlılık kazandıkça, birkaç av türü ile yetinir; avlanmada kullandığı tüfeklerin kalibresini düşürür;daha çok avlayıp kendini kanıtlamakla başladığı avcılıkta zamanla olgunlaşarak bir yaban hayatı gönüllüsü seviyesine yükselir. 15 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim 1.2 T Ü R K LE R D E AVCILIK Türk le rde Avcılı ğın Ta r ihi 16 Avcılığın tarihi, insanlık tarihi ile eş olduğundan, Türklerdeki avcılık da Türk tarihi ile birlikte değerlendirilebilir. III-IV. Yüzyıl eski Türk yazıtlarında geyik resmi ve damgalar görülmekte, dört tekerlekli bir arabaya koşulmuş iki at ve yabani teke resimleri yaban keçisi avcılığının yapıldığını işaret etmektedir. Kaya üzerinde bulunan resimlerde, oklarını atmış olan iki avcı ve iki av hayvanından biri yabani teke ve diğeri yaban domuzudur. Avlanmış hayvanın yabani teke olması, büyük olasılıkla dişi keçi avcılığının yapılmadığını veya avlanmaya değer bulunmadığını göstermektedir. Bu da köklü bir avcılık töresini işaret etmektedir. Aynı dönemde kaya yazıtlarında bulunan hayvan tasvirleri incelendiğinde; at üstünde okla geyik avlayan avcı, topluca yapılan sürek avları, ayı ve pars gibi yırtıcıların yaban keçisi, geyik ve yaban domuzları üzerindeki baskıları, yırtıcıların birbirleriyle olan mücadelesi, yabani koç avı gibi figürlerin bulunduğu görülmektedir. Burada da özellikle yabani koç avlandığına işaret edilmesi, üremeleri için dişilerinin avlanmadığı anlamını taşımaktadır. Kök Türklerde avlanma izni ve avlak kavramlarının bulunduğu, av hayvanlarının bulunduğu yerlerin ön araştırmalara göre saptandığı, tarihsel belgelerden anlaşılmaktadır. Kök Türk obaları içinde cinsiyete dayalı ekonomik iş bölümü, “Erkekler ok yay yapımı biraz sürüyle uğraşma dışında çalışmazlar. Buna karşılık, avlanır ve ok talimi yaparlar... Kadınlar bütün işleri görür. Deriden yapılan kürk manto, giysi, ayakkabı ve tozluk gibi şeyleri onlar diker. Ayrıca, arabaları onarır ve sürerler” biçimindedir. (Caferoğlu, A. Türklerde Av Kültürü ve Müessesesi. VII. Türk Tarih Kongresi. II. Seksiyon 1972) Orta Asya’da bulunan Türk boylarının tamamında avcılığa büyük önem verilirdi. Orta Asya’daki bazı Türklerde avcılık töresi, aile düzenini etkileyecek kadar önemliydi. Avcılığı yasa ile devlet düzenine ilk koyan Moğol Han’ı Cengiz Han’dır. Cengiz Han av için, “savaş okulu” demiştir. Cengiz Han avın yapılışını ve kurallarını yasa ile belirlemiştir. Ölümünden sonra da dört parçaya ayrılan imparatorlukta aynı yasa uygulanmıştır. Hatta Timur ve onun soyundan gelen Babürşahlar bile aynı yasayı uygulamışlardır. Oğuz soyundan ava merakıyla ün yapmış Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey ile Sultan Melikşah’tır. Sultan Melikşah (Aralık 1072-Kasım 1092) ise avcılık konusunda dünyada ilk bilimsel kitabı yazdıran kişidir. Ava çok meraklı olup av hayvanlarının her şeyini bilmek isterdi. Sarayındaki vezirler ve şehzadeler de bu yolda hareket ederler, çoğu zaman bu av konusu konuşulurdu. Sultan Melikşah diğer av üs17 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim Avcılığı yasa ile devlet düzenine ilk koyan Moğol Han’ı Cengiz Han’dır. Cengiz Han av için, “savaş okulu” demiştir. 18 tatlarını dinledikten sonra, adamlarında Felhakbin Mehmet’e bir kitap yazılmasını emreder. “Saydname-i Melikşahi” adı verilen kitap daha sonra yazılan pek çok esere kaynak olmuştur. Dünyadaki bilimsel anlamda ilk avcılık kitabının 1072-1092 yılları arasında yazıldığı düşünülürse, köklü bir avcılık geleneğimizin olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. (Bayburtlugil, N. Nizamülmülk Seyahatname. S. 183,1987. İstanbul) Yeniçeri ocağının ağalarının memuriyet ve isimleri; Zağarcıbaşı, Seksoncubaşı, Turnacıbaşı diye anılmıştı. Yine bu ocakta sekban avcılarıyla şikari denilen avcılar vardı. Bazı tarihçilere göre I. Murat ile oğlu Yıldırım Beyazıt’ın beş altı bin kişilik avcılık ekibi bulunuyordu. Bunların içinde aşırı derecede ava düşkün olan IV. Mehmet olup tarihte avcı lakabını almıştır. Padişahların yanlarında rikap ağalarından olan ve kendileriyle beraber av yapan avcı sınıfının başlarına Şikar Ağaları denilmektedir. Bunlarda yukarıdan aşağıya doğru Çakırcıbaşı, Şahincibaşı, Atmacacıbaşı olarak sınıflandırılmıştır. Bu üç ağa sarayın birunerkanı denilen dış hizmetinde bulunan avcı başlarıdır. Bunlardan başka bir de Enderun erkanından olan Doğancıbaşı ile Doğancılar vardı. Doğancıbaşı, av sırasında padişaha en yakın olanıdır. Av getirdikçe bahşiş alır, enderundan çıktığı zaman çok kez Çakırcıbaşı veya Şahincibaşı ile çıkarlardı. Miri avcılar avladıkları postlu hayvanların postlarını her yıl ağalarına getirip teslim belgesi alırlardı. Bunlar ayı, pars, sansar, vaşak, tilki, çakal avlarlar ve postlarını ağaları aracılığıyla saraya verirlerdi. Bu avcılara Defterli Avcılar denirdi. Taşrada görev yapan vergiden muaf kuşçuların yani çakırcı, atmacacı ve şahincilerin bağlı oldukları yerleşim birimleri, kimlikleri ellerindeki dirliklerin hasılatını gösteren ayrı ayrı defterler tutmaktaydı. Her görev sahibinin elinde hizmetlerini gösteren beratları bulunuyordu. Bunlar babadan oğula, kardeşe, akrabaya intikal etmekteydi. Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde avcıların defterleri vardı. Osmanlı padişahları zamanında yürürlükte bulunan avcılık teş- kilatı, Tanzimat’ın ilan tarihi olan 1839’a kadar çeşitli şekillerde sürdürülmüştür. Padişahın av halkı olarak eşliğine aldığı maaşlı anlamına gelen ulufeli avcılar; padişahın özel mülk olarak kullandığı yerlerde avcılığı sürdürmüşlerdir. Bunun dışında herkesin yararlandığı ormanlarda avlanmak serbestti. Osmanlıda köylere kadar uzanan av teşkilatı ve kurallarına ait çok miktarda belge günümüze kadar korunmuş ve arşivlenmiştir. Bunlar yurdumuzda avcılığın ve avcıların geçmiş devirlerde önemle kontrol edildiğini göstermektedir. Av yapılırken canlı ve cansız av getiren bütün av personeline hatta köylüye bahşiş verilirdi. Avcı Sultan Mehmet de av halkıyla bir yöreye gidip av yaptığı zaman, köylüyü memnun etmek amacıyla Kadılar vasıtasıyla halka duyuru yaparak, zarar ziyanı olanların ücretini fazlasıyla öder ve ödediğine dair de Kadı’dan belge alırdı. Avda vezirler bulunuyorsa padişaha Oğuz töresinden kalma donanmış bir at peşkeş vermeleri gerekiyordu. Valide Sultan ve Sadrazam ava katılmamış olsalar bile bulundukları yerden peşkeş gönderirlerdi. Avcı Sultan Mehmet 1673 yılında İstanbul’daki yabancı devlet elçilerinin bile av yapmalarını yasaklayarak, ellerindeki av köpeklerini Bostancıbaşıya toplattırmıştı. Bu da onun avcılık konusunda otoritesini göstermektedir. Türk le rde Avcılık Kültür ü Türklerin avcılık tarihinde avcılık ve av hayvanlarının varlığı, ülkenin gelir kaynakları arasında görülüp değerlendirilmemiştir. Buna karşılık çok köklü bir avcılık ahlakının tarih içinde oluştuğu görülmektedir. Türklerde avcılık sayesinde çok iyi nişancılar, cesur ve sportmen insanlar yetişmiştir. Av merakı ve avcılık sonucu oluşan güçlü ordu, devleti ve ülkeyi büyütmüş, sağlam tutmuştur. Türkler, ordunun yetiştirilmesi için avcılığı en başta gelen bir yetiştirme aracı saymışlardır. Savaşlardan önce egzersiz niteliğinde büyük sürgün avları yapmışlardır. Bu sayede güçlü hasımlarına karşı üstün gelmiş ve başarılar kazanmışlardır. Türklerin tazı ve zağarlar ile yırtıcı kuşlarla at üzerinde veya yaya olarak yaptıkları avcılık, milli kültürün bir parçası haline gelmiştir. Cirit oyunlarıyla beraber kılıç ve mızrak kullanılmış, ok atıcılığı, nişancılık ve binicilik ile avlanmak çocuk yaşta yeni nesillere öğretilmiştir. Çocuklar tarafından vurulan ilk avlara özel bir değer verilmiş ve şenlikler düzenlenmiştir. 19 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim Türklerde çeşitli zümrelerden insanların birlikte avlanmaları, sosyal farklılıkların siyasallaşmasını önlemekte, sınıf, zümre, tabaka gibi keskin sınırların oluşmasına engel olmaktadır. 20 Bazı avlara kadınların da katılımı sağlanmıştır. Genellikle Başbuğ ve Sultanların katılması ile yılda iki kez genel avlar düzenlenmiştir. Bu avlar birer ziyafetle sona erdirilmiştir. Türklerin avcılığı birçok yazar tarafından övülmüştür. “Türkler at üzerinde iken dahi yaban hayvanlarını, kuşları avlarlar. Atlarını dolu dizgin sağa sola koştururken dahi attıkları oklar hedeflerini bulur. Saklanmış olan avlarını, yere dikilmiş nişanları ve uçan kuşları vururlar. En yorgun oldukları zamanlarda bile gözlerine ilişen bir geyiği hiç yürümemiş ve hiç yorulmamışçasına, sanki o güçlükleri çeken bir başkası imiş gibi var güçle ve neşesi ile hemen arkasından fırlarlar.” şeklindeki ifadelerle Türklerin avcılıktaki becerileri vurgulanmıştır. (Anonim) Padişahların, avcılığının av tutkusunun ötesinde bazı öğeler içerdiği, avcılığın alçak gönüllülükle, ahlaka uygun olarak yapıldığına ilişkin tarih kitaplarında birçok bilgiye rastlamak mümkündür. Naima tarihine göre; “Padişah IV. Mehmet bir avında, tazılar salındığında bir tavşan ileri kaçmayıp kendini dereye attı. Yüzerek tazı tehlikesinden kurtulduğunu gördüklerinde bostancılar tekrar köpek salmak istediler. Padişah: “Tavşan azat olsun” diyerek men etmiştir. Tavşan kurtuluş tarafında da bir zağar ile karşılaşıp kendini suya attığı halde, yakalanınca, bostancılar tavşanı zağardan alarak padişah huzuruna getirdiler. Daha önce padişah tarafından affedilen tavşanın bir yerini zedelemeden dağ başına salıverilmesi emrolunmuştur.” (Naima Tarihi, Cilt 5-6) Türklerde ava gitme, yalnızca hayvan vurma gayesi gütmez. Aynı merak ve hobiyi paylaşan insanlarla bir arada olmak, onlarla konuşup rahatlamak, keyifli zaman geçirmek, eğlenmek öncelik taşımaktadır. Böylece arkadaşlık ve dostluk ilişkileri gelişir. Ortak amaç için bir araya gelebilme, dayanışma, acı tatlı şeyleri paylaşmak gibi birçok unsuru içeren avcılık, sosyal bağları güçlendirir. Av sırasındaki beraberlikler av dönüşünde daha çok perçinleşir. Yurdun her yerinin evi olduğu anlayışından hareketle, Türklerde kendi coğrafyasını öğrenme ve kendi yurdunun insanı ile kaynaşma arzusu, avlanma tutkusunun önüne geçmiştir. Bu duygu aynı za- manda milli birlik ve bütünlüğün de temelidir. Avcıların ülkesini ve milletini sevmesi, onu korumak için gönüllü olması, hep bu duygudan kaynaklanmaktadır. Türklerde çeşitli zümrelerden insanların birlikte avlanmaları, sosyal farklılıkların siyasallaşmasını önlemekte, sınıf, zümre, tabaka gibi keskin sınırların oluşmasına engel olmaktadır. Avrupa’da ise avcılık soyluların yapabileceği aristokrat bir uğraş olagelmiştir.Türklerde avcılığın aynı zamanda spor olarak da kabul edildiği, sağlıklı ve zinde kalabilmek için heyecanı da içeren avcılığın tercih edildiği kabul görülmektedir. Türkler bireysel sporlardan çok birlikte yapılan sporlardan hoşlandıkları için avcılığa ilgi duymaktadırlar.Türklerdeki at tutkusuna bağlı olarak binicilik ve atıcılık gibi uğraşların da avcılıkla iç içe olduğu görülmektedir. Genç erkeklerin zor doğa koşullarına alıştırılarak yeteneklerinin artırılmasına tarihsel süreç içerisinde hep önem verilmiştir. Avcılar, çok iyi tüfek kullanmaları, sportmen kişilikleri ve zorluklara dayanıklılıkları nedeniyle aynı zamanda, zor dönemlerde orduya yardımcı milis kuvvetler olarak görülmüştür. Savaş dönemlerinde avcıların bu yeteneklerinden yoğun biçimde yararlanılmıştır. Kuvai-Milliye’nin oluşturulmasında, silah kullanımında deneyimli olan avcılara öncelik verilmiştir. Avcılık, Türklerde milli kültürün bir parçası olarak süregelmiştir. 21 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim G E L İ Ş İM S Ü R E C İ NE GÖR E AVC I L I Ğ IN B A S A M A K L AR I 1.3 Avcılığa ilk başlayanlar ile yeterli doyuma ulaşmış ve tecrübe sahibi olmuş avcılar arasında büyük farklılıklar görülmektedir. Daha yeni avcılığa başlamış kişilerde, gerek içgüdüsel olarak, gerekse frenlenemeyen bir tutku olarak, yaban hayvanlarını gelişi güzel ele geçirme isteği ağır basmaktadır. Alınan avcılık eğitimi ve kişisel gelişim süreci sonucunda, daha ileriki yıllarda bu istek daha kontrollü bir hal almaktadır. ABD Wisconsin Üniversitesi öğretim üyelerin22 den Robert Jakson ve Robert Norton’un anket çalışmaları sonucunda, avcıların avla ilgili davranış gelişimleri beş ayrı basamakla sınıflandırılmaktadır: Öğrenme Basamağı Bu basamakta avcının önde gelen amacı, tüfek kullanımı, hedefe bakış, nişan alma ve atış teknikleriyle ilgili becerisinin geliştirilmesi, bu becerisini çevresindeki arkadaşlarına öğünerek gösterebilmesi çabalarını kapsamaktadır. Bu basamaktaki kişinin birlikte olduğu arkadaşlarıyla sürekli olarak tüfek markaları, nişan ve atış teknikleri konusunda sohbet etme isteği, kendi kabiliyeti ile ilgili biraz da abartılı konuşmaları dikkat çeker. Bir yandan avcılık temel kavramlarını sorgulamaya çalışırken, öbür yandan kendisinde sanki uzun yılların deneyimi varmış gibi oluşmuş kanaatlerini dillendirir. Kendisini ava götüren deneyimli avcıları eksiklikle suçlayabilir. Avlanma sırasında yapmış olduğu hataları sık, sık yineler. Özellikle de tüfek tutuşu konusunda hatalar yapar ki, bu durum bazen istenmeyen kazalara neden olabilir. Yine avlanırken sadece hedef gözettiğinden, bazen yanındaki arkadaşlarına ve av köpeğine dahi zarar verebilir. Avcılık etiği konusunda fikri olmadığından, avın değerini bilemez. Avına kaçma fırsatı vermeyi hiç düşünmez. Yaban hayatının evrensel değerleri ile ilgilenmez. Onun için avcılık sadece avı ele geçirmekten ibarettir. Sınırlara Ulaşma Basamağı Bu basamakta esas amaç, yasal kurallarla belirlenen limitlere ulaşmak için daha çok av ele geçirmeye çalışmak ve avcılık yeteneğini kendisi ile yakın çevresine ispatlamaktır. Öğrenme aşamasını geçen avcı, bu basamakta olağan üstü bir çaba sarf eder. Onun için tek amaç her ne pahasına olursa olsun yasal limit sınırlarına ulaşmaktır. Bir başka ifade ile yasaların ön gördüğü limit içindeki tüm hayvanları ele geçirmeyi hedefler. Bu basamağın içinde bulunan avcı, av gününde gün doğumundan gün batımına kadar bütün enerjisini av takibine harcar. Yiyeceğini yanında taşıyarak zamandan kazanır. Çünkü onun düşüncesine göre, pikniğe gelmemiştir ve sınıra ulaşmak için zamanı çok iyi değerlendirmesi gerekmektedir. Herkesten önce av meralarına girme isteği ağır basar ve sık sık av merası değiştirir. Adeta bir kovalamaca içerisindedir. Kendince başarılı geçen avlanma sonrasında, vurduğu avları yakın arkadaşlarına ve hatta tanımadığı avcılara gösterme isteği içerisindedir. Başarısız geçen avlarda ise tam bir ruh çöküntüsü yaşar. Vuramadığı avlar için kendini 23 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim haklı gösterecek binbir neden bulur. Avlanma süreci içinde her zaman avcının kazanamayacağı olgusunu aklına getirmez. Gündelik yaşamında av tutkusu her şeyden daha önemlidir. Konu av olunca bencil ve kıskançtır. Edindiği bilgileri önceki basamaktaki arkadaşlarıyla paylaşmaz. Trofe Basamağı Bu basamakta esas amaç, rastgele bir av olmayıp, avlanabilecek avlar arasında titizlikle seçilmiş ve belirgin özelliği olan birinin avlanmasıdır. Bu seçimde kural, avcı tarafından üretilen değer yargılarına göre belirlenir. Yüksek değer yargılarına sahip avcılar, kendilerini yaban hayatı yaşam piramidinde düzenleyici olarak görürler. Bu avcılar yaban hayatı yaşam zincirine zarar vermeden avlanmak isterler. Her zaman seçici davranırlar. Bazıları koleksiyonundaki bir eksik trofeyi tamamlamak isterken, bazıları seleksiyon avlarıyla popülasyona zararlı olabilecek fertleri avlarlar. Yaban hayvanlarının değerini bilirler. Avlanmadan önce titizlikle araziyi etüt ederler. Hedefledikleri avı bulana kadar sabırla av takibi yaparlar. Önlerine çıkan çok sayıda av hayvanını avlamaz, seyretmekle yetinirler. Av sezonundan önce avlayacağı hayvanın özelliklerini belirleyerek, yer ve zamanı dikkate alarak plan yaparlar. Bunun için uzak mesafelere gitmekten çekinmezler. Avlanacağı arazide tam bir strateji uzmanı gibi davranır. Hangi özellikte hayvanı, ne zaman ve kaç tane avlayacağını çok önceden belirler. Avcılıkla ilgili değer yargıları gelişmiştir. Avla24 yacağı ava göre tüfek, fişek ve kıyafet seçimi mükemmeldir. Kampçılıkla ilgili malzemeleri tamdır. Av hayvanlarının davranış biçimlerini bilir ve ona göre gerekli önlemleri alır. Ava gittiği arkadaşlarıyla uzun yıllar süren bir beraberliği vardır. Avlanacağı zamanı ve yeri asla deşifre etmezler. Sadece sonuçları açıklarlar. İstediği hayvanı avladıktan sonra bir av dergisinin röportajına gönüllüdürler. Ava gitme sayısında belirgin bir azalma olurken, diğer rafine zevkler çoğalır. Seçkin yerlerde derin av sohbetleri içeren ziyafet sofralarından zevk alırlar. Bu basamakta avcı fotoğraf makinesi, kamera gibi kaydedicileri yanından ayırmaz. Avladığı hayvanı fotoğrafla mutlaka tespit eder. Bunun yanı sıra evinin bir köşesinde saklayacağı av trofesini tahnit yaptırarak, kalıcı hale getirir. Metot Basamağı Bu basamakta avcı, deneyimlerinin verdiği beceri ve sorumluluk anlayışına yönelerek, av hayvanına kaçıp kurtulma şansını daha fazla tanır. Av hayvanı ve avcı arasındaki eşitsizliği asgariye indirme gayreti içindedir. Çünkü av hayvanının değerini bilir. Kendine kısıtlar koyarak, tüfek kalibresini düşürür veya birden fazla atabilen tüfek yerine tek kırma tüfeği tercih eder. Avlanma eyleminde av vurma ikinci plana düşer. Daha çok avlanma daha az vurma fikri ön plana çıkar. Av kapsamına aldığı türlerin sayısını azaltır. Giderek insana karşı aldatıcı hünerlerini en iyi sürdüren birkaç av türüyle yetinir. Ava çıkmadan önce günlük limitlerin çok altında bir sayı belirleyerek bunu uygular. Avlanma süresi gün içinde olduğu gibi yıl içinde de azalır. Üretilmesi zor hayvanları avlamaktan kaçınır. Çoğu zaman avın kaçmasına sevinir. Av tutkusu avlanma eylemi üzerinde yoğunlaşır. Avı vurma ikinci plana düşer. Bu basamakta avcı yaban hayatı yaşama alanlarının korunması ve çevre sorunlarıyla ilgilenir. Av hayvanlarını 25 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim korumanın öncelikle yaşam alanlarını korumaktan geçtiğini bilir. Ava gittiği kırsal kesimin sosyoekonomik durumuyla ilgilenir. Çünkü o yöredeki sosyoekonomik kalkınmanın, av kaynaklarının korunması için de önemli olacağını düşünür. Bu aşamada doğaya bakış açısında köklü değişiklikler ortaya çıkar. Doğal sürecin sebep sonuç ilişkilerini anlamaya çalışır. Yaban hayatının bir beslenme zinciri ile birbirine bağlı olduğunu bilir. Karşılaştığı olaylarda ayrıntılara girer. Genç avcılara verdikleri öğütlerde ısrarcıdır. Bu basamağın son yıllarında geçmişini sorgulamaya başlar. Yaptığı hatalardan üzüntü duyar. Geçmişteki hatalarını telafi etmek için yaban hayvanı yetiştirme veya doğaya salma fikirleri ön plana çıkar. Sportmenlik Basamağı Avcılığa ilk başlayanlar ile yeterli doyuma ulaşmış ve tecrübe sahibi olmuş avcılar arasında büyük farklılıklar görülmektedir. 26 Bu basamakta uzun yıllar sürdürülmüş avlanma eylemi sonucunda geliştirilmiş değer yargıları belirginleşir. Yaban hayvanlarının değeri, hayvan hakları, yaşam sevgisi, doğa içindeki yaşam piramidi, doğaya saygı gibi yüksek değerler benimsenir. Bu dönemde koruma kullanma dengesi içinde, sürdürülebilir bir avcılığın geliştirilmesi için zaman ve para harcanır. Av kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda sorumluluklar artar. Genç avcıların eğitilmesine önem verilir. Her fırsatta deneyimlerin onlara aktarılması hedeflenir. Bu dönemde avcı geçmişin hesaplaşmasını yapmış olmanın huzuru içinde gelecek nesillere deneyimlerini aktarabilmek için kitap yazar, panellere ve konferanslara katılır. Avcılık eylemini ait olduğu doğanın içinde olmak, onun derinliklerine ulaşmak, onu takip etmek, doğanında kendisini takip ettiğini hissedip ürpererek heyecanlanmak için yaptığını düşünür. Bu basamaktaki avcının ulaşmak istediği hedef, deneyimlerinin sonucu elde ettiği kazanımları, evrensel öneme sahip yüksek değer yargılarını, gelecek kuşaklara bir disiplin içinde aktarılmasını sağlamaktır. Çünkü artık o ölümün, bir tetik düşürme süresi kadar kısa bir zaman dilimi içerisinde ona ulaşacağının bilincindedir. 27 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim 1.4 28 AVC I LIK ETİĞİ Avcılık felsefesini bilen ve kültürünü yaşatan avcıların, av ve yaban hayatına özenle sahip çıktığı unutulmamalıdır. Tarihe baktığımızda ilk çevrecilerin gerçek avcılar olduğunu görürüz. Av ve yabanıl kaynakları korunması ve geliştirilmesi için avcıların diğer çevreci kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde çalışmalar yapması, gerekirse bazı türlerin avlanılmasına kısıtlar getirilmesinin bizzat avcılar tarafından önerilmesi, kaynakların sürdürülebilirliği açısından dikkate değerdir. Avcı, çevreye saygılı, bir hasat programı çerçevesinde, yararlanan öder prensibi ışığında, yaban hayatına kaynak sağlayıcı olma durumundadır. Yaban hayatı için gereken finansmanın önemli kaynaklarından biri avcıdır. Avcı, avın gereği olan av hayvanlarını korur. Avcı, kanunlara uymalı, yaban hayatının korunmasına, özellikle av hayvanlarının barınma ve çoğalmasına olanak sağlayarak, avın kanunlara uygun bir hasat olduğunu kabul etmeli, yaşamı boyunca bu ilkeye uymalıdır. Ayrıca avcılığın örf ve adetlerine, geleneksel değerlerine uymalı, gelecek kuşaklara bu değerleri aktarmalıdır. Ge le ne k s e l Avcılık Değer ler i Avcılık, usta-çırak ilişkisiyle öğrenilen ve sürdürülebilen bir uğraş olup ustaya saygı ile başlar. Usta avcı; görmüş geçirmiş, öğrenmiş kişidir. Yeni avcıya öğretecek çok şeyi vardır. Günümüze kadar bu öğretiler avcıdan avcıya geçmiş yazılı olmayan kurallar haline gelmiştir. Avcılıkta sınıf farkı, meslek farkı kesinlikle yoktur. Avcı avına saygı duymalıdır. Ava kaçma şansı tanımak, onunla mücadele ederek ele geçirmek ilk şarttır. Mücadele sonunda av yaralı kalırsa onu arayıp, bulmak, ele geçirmek gerekir. Bulamadığınız bir avın yerine bir başkasını vurmak 29 Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim ava ve doğaya saygısızlıktır. Hiçbir avcı avın azalmasını, yok olmasını istemez. Ekili tarlalar av hayvanları için vazgeçilmez barınaklar ve besin kaynaklarıdır. Ekili bir arazide avlanmak tarıma, tarla sahibine zarar vermek demektir. Avcı asla ekili tarlalara girmemelidir. Etraftan çalı, çırpı, odun toplamak varken ağaç dalları keserek ateş yakmak ağaca zarar verir. Ateş yakarken ormana sıçramayacak yerler ve açık alanlar seçilmelidir. Avlanma esnasında sigara içilmez, asla alkol alınmaz. Başka bir avcının önündeki ava atış yapılmaz. Av başka bir avcının önüne gidiyorsa mutlaka seslenerek haber verilir. Avda hiza çok önemlidir; hiçbir zaman ne öne geçilir, ne de geride kalınır. Avcı arkadaşlarıyla göz temasını kaybetmez. Avcı paylaşmasını bilen kişidir; ekmeğini, suyunu, avını paylaşır. Yemekten sonra çöp ve artıklarını toplar, çevreyi kirletmez. Avda atıp vuramayanla alay etmez. Şakayı, av bitip sohbet ederken arkadaşını kırmadan yapar. 30 Avcılık akıllı ve ekonomik bir hasattır. Avcı, avının azalmaması için tedbirler alır. Bazı yıllarda azalan av türünün yasaklanması veya kısıtlanması için başvuruda bulunur. Bu şekilde avcı sürdürülebilir bir avcılığın yapılmasını sağlar. Avlanırken eksik ve yanlış gördüklerini ikaz eder ve ilgililere bildirir. Avcı vurduğu av hayvanlarıyla böbürlenmez. Onun için limitleri doldurmak gibi bir çabası yoktur. Eli Tüf e k li Gerçek Avcı Her eline silah alıp ben av yapıyorum diyen kişi avcı değildir. Avcı; eğitim almış, yasaların belirlediği belgelere sahip, kanunlarla belirlenmiş avlanma ilkelerine uyan ve avcı etiği edinmiş kişidir. Kanunlara ve etiğe uymadan avlananlar dışlanmakta ve bu kişiler için “eli tüfekli, bohçacı” gibi tanımlamalar kullanılmaktadır. KAY NA KL A R And, M., (1974), XVI. Yüzyılda Av ve Avcılık, Türkiye Ansiklopedisi, Cilt I, 279. Başbakanlık Arşivi, Arazi Tahrir Defteri, Sayı 433, 563. Bayburtlugil, N., (1987), Nizamülmülk Seyahatname, İstanbul, 183. Caferoğlu, A., (1972), Türklerde Av Kültürü ve Müesssesi, VII. Türk Tarih Kongresi, II. Seksiyon. Coşkun, M., (Mart 1973), Av Dergisi, Sayı 3, İstanbul. Divitçioğlu, S., (1987), Kök Türkler (Kut, Küç ve Ülüg), İstanbul. Esin, E., (1962), The Seljuks in Asie Minor Adlı Eserin Tenkidi, Vakıflar Dergisi, Ankara. Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Cilt 1. Eremya Çelebi Kömürciyan, İstanbul Tarihi, İstanbul. Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt 11. Hayat Tarih Mecmuası, (Kasım 1967), Cilt 2, Sayı 10, Sıra 34, İstanbul. Manastır Şer’i Mahkeme Sicilleri, Cilt 3, 116. Naima Tarihi, Cilt 5-6. Nutku, Ö., (1987), IV. Mehmed’in Edirne Şenliği, Ankara. Orkun, H. N., (1986), Eski Türk Yazıtları, Ankara, TDK. Türkömer, D., (1998), Av Tutkusu, 2. Baskı, İstanbul. Uzunçarşılı, H. İ., (1984), Kapıkulu Ocakları I., Ankara. Uzunçarşılı, H. İ., (1973), Osmanlı Tarihi III., Ankara. Üçok, C., (1967), Moğol Kanunları, 54-117, Ankara. The Enlyclopaedia of Islam, Volume VI. 31
© Copyright 2024 Paperzz