TEREYAĞ TEKNOLOJİSİ - Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

TEREYAĞI
TEKNOLOJİSİ
Prof. Dr. Metin ATAMER
Doç. Dr. Ebru ŞENEL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü
Ankara 2014
Dersin Kapsamı:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Süt lipidleri
Süt yağının emülsiyon stabilitesi
Tereyağı üretimi
Hammadde özellikleri
Nötralizasyon
Kremanın pastörizasyou
Kremanın olgunlaştırılması
Süt yağı globül membran yapısı
Yayıklama
Kristalizasyon
Tereyağının yıkanması
Tereyağının tuzlanması
Malakse işlemi
Tereyağında katkı maddeleri
Tereyağı bozuklukları
Depolama süresince tereyağında ortaya çıkan bozukluklar
I. LİPİDLER
Süt lipidleri; sütün kloroform, benzin ve eter gibi maddelerde
çözünen ve çoğunluğu trigliseridlerden oluşan bileşenidir.
Lipidlerin “ süt yağı” olarak bilinen ana bileşeni trigliseridlerdir
ve lipidlerin % 97-98’i oluşturur.
Ayrıca,
- Monogliseridler
- Digliseridler
- Serbest yağ asitleri
- Fosfolipidler
- Steroller (kolestrol ve kolestrol esterleri)
- Serebrozidler yer almaktadır.
Süt lipidlerinin önemi
• Fiziksel özellikleri nedeniyle süt yağı, süt ürünlerinin
yapısını olumlu yönde etkiler.
• Bileşiminde yer alan esansiyel yağ asitleri, orta zincirli
yağ asitleri, vitaminler, sindiriminin kolay olması ve
sağladığı enerji nedeniyle beslenme fizyolojisi açısından
önemlidir.
• Hoş bir tada sahip olduğu için süt ürünlerine duyusal bir
üstünlük kazandırması açısından önemlidir.
• Değerli bir madde olduğu için süt ve ürünlerinin
fiyatlandırılmasında ekonomik açıdan önemlidir.
Süt lipidlerinin genel özellikleri
• Süt yağı süt serumu içerisinde yağ globülleri şeklinde ve
emülsiyon halinde dağılmıştır.
• Yağ globüllerinin çapları 0.1-40 µm arasında ortalama
3-4 µm civarındadır.
• Sütün her ml’ sinde yaklaşık 5x109 adet yağ globülü
vardır.
• Yağ globüllerinin çevreleri 5-10 nm kalınlığında fosfolipidprotein kompleksinden oluşan bir membran ile çevrilidir.
• Yağ globül membranı emülsiyon stabilitesini sağlar.
• Yağ globüllerinin emülsiyon stabilitesini fosfolip-protein
kompleksinin yanısıra, küreciklerin elektrik yüklerinin negatif
olması da çok etkilidir.
• Süt yağı sütün en hafif bileşenidir. Özgül ağırlığı;
20 ºC’ de
0.931 g/mL dir.
• Süt yağının en önemli özelliği diğer yağlardan duyusal olarak
farklılığı yani tat ve aromasının spesifik olmasıdır.Tereyağı
kültürleri sitrat dan tipik aroma maddesi olan “diasetil” i
sentezler.
• Yağların katı halden sıvı hale geçtikleri sıcaklık derecesine
“erime noktası” denir. Erime noktası trigliseridlerin içerdiği
yağ asitleri ile ilişkilidir. Kısa zincirli yağ asitleri ve doymamış
yağ asitleri ne kadar fazla ise erime noktası o kadar
düşüktür. 27-38 ºC’dir.
• Yağların sıvı halden katı hale geçtikleri sıcaklık derecesine
“donma noktası” denir. Süt yağının donma noktası 15-25 ºC
arasında değişmektedir. Doymamış yağ asitleri fazla olan
bitkisel yağların donma noktası 0 ºC’nin altında iken, diğer
hayvansal yağların donma noktası 36 ºC’ nin üzerindedir.
• Süt yağının rengi hafif sarımsıdır. Bu renk yemlerle birlikte
alınan karoten ve ksantofil ile ilgilidir.
• 1 kg süt yağı 9.3 kalori enerji sağlar. Bünyesindeki esansiyel
yağ asitleri ve sindirilme yeteneğinin yüksek olması, yağda
çözünmüş vitaminleri içermesi ve vücut sıcaklığında
çözünmüş olması nedeniyle gelişmiş ülkelerde tüketimine
öncelik verilmektedir.
günlük enerji gereksinimin %25’ i yağdan bunun %3545’ininde süt yağından karşılanması gerekir.
Süt lipidlerinin kimyasal yapıları
• Basit lipidler
• Karışık lipidler
• Yağ beraberindeki maddeler
• Lipid türevleri
Basit lipidler; alkol ve sadece yağ asitlerinin meydana getirdiği
esterlerdir. (Gliseridler ve mumlar gibi )
Karışık lipidler; alkol ve yağs asitlerinin dışında başka
maddelerde yeralır. (fosfolipidler ve glikolipidler gibi)
Yağ beraberindeki maddeler; basit ve karışık lipidlerden bazı
tepkimeler sonucu oluşan maddelerdir ve özellikleri lipidlere
benzer (steroller, vitaminler,squelen )
Lipid türevleri; yağ asitleridir.
Trigliseridler
3 değerli alkol olan gliserin ile yağ asitlerinin meydana getirdiği
bir esterdir.
3 kola bağlanan yağ asidi aynı olduğunda homojen trigliserid,
farklı olduğunda heterojen trigliserid denir.
CH2OH C7H15COOH
CH2OH + C7H15COOH
CH2OH C7H15COOH
Gliserid
Kaprilik asit
CH2COO-C7H15
CH2COO-C7H15 + 3H2O
CH2COO-C7H15
1,2,3,kaprilik asit trigliseridi
• Trigliseridlerin bünyesinde yer alan yağ asitlerinin
özellikleri trigliseridin özelliğini doğrudan etkilemektedir.
• Süt yağında 100 den fazla yağ asidi tespit edilmiştir. Bunlar
kısa, orta ve uzun zincirli doymuş yağ asitleri ile doymamış
yağ asitleridir.
• Butirik, kaproik ve kaprilik gibi kısa zincirli yağ asitleri diğer
bitkisel ve hayvansal yağlarda yer almazlar.
• Trigliseridler apolar özellik taşırlar ve yüzey aktif
değildirler.
• Sulu ortamda çözünmezler.
Yağ asitleri ve özellikleri
• Miktarları esas alındığında yüzlerce yağ asidinden 10 tanesi
önemlidir.
• Her bir yağ asidi molekülü bir alkil (R-) ve bir karboksil grubu
içerir.
• Genellikle karbon sayısı çiftir. 4-18 karbon atomu içerirler.
• Doymamış yağ asitleri 1 veya daha fazla çift bağ içerir.
• Kısa zincirli yağ asitlerinin oranı yüksektir.
• Bütirik asit karakteristiktir.
• Doymuş yağ asitleri oranı % 70 mol, (w/w), doymamış yağ
asitleri % 40 mol, (w/w) düzeyindedir.
• Doymamış yağ asitleri içinde en fazla oleik asit bulunur (% 70).
Yağ asitlerinin fiziksel özellikleri
Yağ asitleri
Doymuş
Butirik
Kaproik
Kaprilik
Kaprik
Lavrik
Miristik
Palmitik
Stearik
Doymamış
Oleik
Linoleik
Linolenik
Araşidonik
Karbon Erime
sayısı
özelliği
Suda
çözünürlüğ
ü
Oda
sıcaklığında
C4:0
C6:0
C8:0
C10:0
C12:0
C14:0
C16:0
C18:0
-7.9 ºC
-1.5
+16.5
+31.4
+43.6
+53.8
+62.6
+69.3
Çözünür
Çözünür
Çözünür
Çözünmez
Çözünmez
Çözünmez
Çözünmez
Çözünmez
Sıvı ve uçucu
Sıvı ve uçucu
Sıvı ve uçucu
Katı ve uçucu
Katı ve uçmaz
Katı ve uçmaz
Katı ve uçmaz
Katı ve uçmaz
C18:1
C18:2
C18:3
C20:4
+14
-5
-5
-49.5
Çözünmez
Çözünmez
Çözünmez
Çözünmez
Sıvı ve uçmaz
Sıvı ve uçmaz
Sıvı ve uçmaz
Sıvı ve uçmaz
Özetle;
• Kısa zincirli doymuş yağ asitleri oda sıcaklığında sıvı, daha
büyük olanlar katı/kristal haldedir
• Doymuş yağ asitlerinin erime noktası karbon sayısı artmasıyla
yükselir.
• Doymamış yağ asitlerinin erime noktası doymamışlık
derecesinin artmasıyla azalır.
• Bütürik asit suda çözünmesine karşın, karbon sayısı arttıkça
çözünürlük azalır. 10 karbonlu kaprinik asit ve daha yüksek
moleküllü yağ asitleri suda çözünmez.
• Karbon sayısı 10 kadar olan yağ asitleri uçucudur. Karbon
sayısı arttıkça uçuculuk azalır. Doymamış yağ asitleri uçucu
değildir.
Fosfolipidler
Fosfor içeren karışık lipidlerdir.
Fosfolipidler
Fosfogliseridler
Lesitin
Kefalin
Sfingolipidler
Fosfotidilserin
Sfingomiyelin
Serebrozitler
• Beslenme fizyolojisi açısından önemlidir. Kemik, beyin ve
sinir dokusunu oluşturan maddeler arasında yer alır.
• Süt lipidlerinde çok az bulunmasına karşın en önemli
fraksiyonudur.
• Başlıca yağ globül membranında protein ve serebrozitlerle
ilişkili bulunmaktadır.
• Membrandaki
bileşiklerin
%20-40’ını
oluşturan
fosfolipidlerin kompozisyonunda, fosfatidilkolin (lesitin)
%30, fosfatidiletanolamin (sefalin ve kefalin) %35,
sfingomiyelin %24 yer alır.
• Amphipolar nitelikte kuvvetli yüzey aktif maddelerdir. Bu
özellikleri yağ/su, veya su/yağ emülsiyonlarında
fosfolipidlerin stabilizasyonunu sağlar.
• Büyük moleküllere sahip oldukları için yağ ve suda zor
çözünürler.
• Gerek su gerekse yağ ortamlarında polar ve nonpolar uçlu
misel oluşturma eğilimi taşırlar.
• Genelde uzun zincirli doymamış yağ asitleri fosfolipid
molekülünde yer almaktadır.
• Genellikle birçok süt mamülünde antioksidan olarak rol
üstlenir.
• Sütün emülsiyon stabilitesinin korunmasında rol alır.
Lesitin; sütün en önemli fosfolipidi olup α ve β olmak üzere iki
formu vardır. En önemli kolu fosforilkolin grubudur ve bağlı
olduğu karbon atomuna göre α ve β lesitin oluşur.
Asit ve baz ile hidrolizasyonu sonucu; 2 mol serbest yağ asidine,
kolin ve fosforik aside parçalanır.
Steroller
• Başlıca sterol kolestrol’ dür.
• Yüksek moleküllü alkoller olup fiziksel ve kimyasal özellikleri
bakımından birbirine benzerler.
• Suda çözünmezler
• Sütteki kolestrolün oranı %0.015 süt lipidlerinin %0.2-0.4
arasındadır.Sütteki miktarı 15 mg/100 mL oldukça düşüktür.
• Kolestrol sütte üç şekilde bulunur.
- Süt yağı içerisinde gerçek çözelti
- Yağ globül membranında
- Sütün yağsız bölümünde protein ile oluşturduğu kompleks.
Diğer lipidler
Squalen; süt yağının sabunlaşmayan bölümünden olup
hidrokarbon bileşikleridir. Kolestrolün sentezlenmesi
sırasında ara ürün olarak meydana gelir ve sütte eser
miktarda bulunur.
Mumlar; sütte eser miktarda bulunur. Ester yapısında
olmakla birlikte mumları oluşturan alkol trgliseridlerdeki
gibi gliserin olmayıp çift sayıda karbon atomu içeren alifatik
bir alkol veya steroldür.
Yağda
çözünen
A,D,E,K
vitaminleri
süt
yapının
sabunlaşmayan maddelerindendir.
Aroma bileşenleri; süt yağında çok az miktarda bir çok aroma
maddesi de içermektedir. Bazıları uçucudur. Bir kısmı doğal
bir kısmı da oksidasyonun birincil ürünleridir. Bu grup
altında;
- laktonlar,
- doymamış aldehitler
- ketonlar yer almaktadır.
Serbest Yağ asitleri; sütte 3 ayrı kaynaktan ileri gelir,
• serum albüminlerine bağlı olarak yada hücre içinde
doğrudan kandan
• Meme bezlerinde esterleşmeyen yağ asitleri olabilir.
• Trigliseridlerin hidrolizasyonu sonucu oluşmaktadır.
SÜT YAĞI İNDEKSLERİ
Refraktometre İndisi
Doymamış yağ asitlerinin miktarına bağlı olarak değişir. İnek
sütünün 40 °C ‘de Abbe Refraktometresinde değeri
1.4538-1.4578’dir.
Sabunlaşma Sayısı
1 gram yağın sabunlaşması için gerekli KOH’ in mg olarak
ifadesidir. Bu değer süt yağı için 210-235 arasında
değişmektedir. Molekül ağırlığı arttıkça sabunlaşma sayısı
düşer. Dolayısıyla süt yağında diğer yağlara göre
sabunlaşma sayısı daha büyüktür.
Iyot Sayısı
100 g yağın bağlayabileceği iyot miktarının gram cinsinde
ifadesidir. Bu değer süt yağının bünyesindeki doymamış yağ
asitleri hakkında bilgi verir.
Süt yağının iyot sayısı 24-46 arasındadır.
Reichert Meissl Sayısı
5 g yağdaki suda çözünen ve su buharı ile uçan yağ asitlerinin
alkali cinsinden mL olarak ifadesidir. Süt yağında bu değer
23-33 arasındadır. Diğer yağlara göre daha yüksektir.
Polenske Sayısı
5 g yağda su buharıyla uçan ve suda çözünmeyen yağ
asitlerinin alkali cinsinde mL olarak ifadesidir. Bu sayı kaprilik
ve kaprik yağ asitleri hakkında bilgi verir. İnek süt yağında bu
değer 1.2-2.4 dür. Diğer hayvansal ve bitkisel yağlarda 1 veya
altında değer gösterir.
II. SÜT YAĞININ EMÜLSİYON
STABİLİTESİ
• Moleküller arasındaki kuvvetler; gaz, katı ve sıvılarda, gaz,
katı ve sıvı moleküllerini bir arada tutan moleküller
arasındaki kuvvetlerdir.
• Kohezyon; aynı cins moleküller arasında oluşan moleküller
arası çekim kuvvetleridir.
• Adhezyon; farklı cins moleküller arasında oluşan moleküller
arası çekim kuvvetleridir.
• İtme ve çekme kuvvetleri; moleküllerin birbirleriyle
etkileşmelerinde hem itme hem çekme kuvvetleri rol oynar.
İki molekül yakın olacak şeklide bir araya getirilirse, her iki
moleküldeki zıt yüklerin aynı cins yüklerden fazla olarak
moleküllerin birbirine yaklaştırması, bir molekülün diğerine
çekilmesine neden olur.
Eğer moleküller birbirine çok yaklaşırsa dış yük bulutları
birbiriyle temas eder ve moleküller birbirini iter.
Çekme kuvvetleri, molekülleri birarada tutabilmek için
İtme kuvvetleri, moleküllerin birbiri içerisine girmemesi için
gereklidir.
İtme ve çekme kuvvetleri, belirli bir denge mesafesinde yani
yaklaşık 3-4 A⁰ arasında eşittir. Bu pozisyonda iki
molekülün potansiyel enerjisi minimumdur ve sistem en
stabil durumdadır.
Hidrojen Bağları; bu bağ hidrojen atomu ile kuvvetli elektro
negatif atom ya da elektro negatif atomu içeren molekül
arasında görülür.
Van der Waals Kuvvetleri; nötral ve kimyasal yönden
doymuş
moleküller
arasında
zayıf
elektriksel
etkileşmelerden doğan kısa mesafeli çekim kuvvetleridir.
Yüzey ve yüzeylerarası olaylarda etkilidir.
İki faz arasındaki sınırın tanımlanmasında;
- yüzeylerarası
- arafaz
- arayüzey
gibi terimler kullanılır.
Yüzey Gerilimi
Moleküller arası çekim kuvvetleri nedeniyle ortaya çıkar.
Sıvıların başlıca özelliklerinden biridir.
Bir sıvı damlasında sıvı kitlesi içindeki herhangi bir molekül,
kendini çevreleyen moleküllerce bütün yönlerde eşit çekim
kuvvetlerinin etkisi altındadır. Bu, kohezyon çekim
kuvvetleridir.
Bir sıvı damlasının yüzeyinde yani gaz/sıvı arafazında
bulunan moleküller, iki farklı çekim kuvvetinin
etkisindedir.
I. Yüzeydeki moleküller, alttaki ve yanlarındaki diğer sıvı
molekülleri arasındaki kohezyon çekim kuvvetleri
nedeniyle iç tarafa çekilmektedir.
II. Yüzeydeki moleküller diğer fazı (gaz) oluşturan moleküller
arasındaki adhezyon çekim kuvvetleri nedeniyle dışa
doğru çekilirler.
Arafaz gaz/sıvı arafazı olduğunda;
Adhezyon kuvvetleri < kohezyon kuvvetleri’ dir.
Dolayısıyla, sıvı yüzeyindeki moleküller dengesiz çekim
kuvvetleri etkisi altındadır.
Sonuçta; yüzeydeki molekülleri sıvının içine doğru çeken bir
kuvvet meydana gelir. Sıvı birim hacimde en küçük yüzey
alanına sahip küresel bir şekil alır.
Yüzeyin içeri doğru çekilmesine ve sıvının
damla/küre şeklini almasına neden olan
kuvvete “yüzey gerilimi” denir.
Yüzeyler arası gerilim
İki sıvı fazın biraraya geldiği sistemde, yüzeylerarası bir
bölge oluşur.
Bağımsız olarak herbir sıvının molekülleri kendi içinde
kohezyon çekim kuvvetleri,
Arayüzeydeki moleküller ise adhezyon çekim kuvvetlerinin
etkisi altındadır.
Adhezyon ve kohezyon çekim kuvvetleri faklı değerlerde
olduğu için arayüzeydeki değerler dengesiz çekim
kuvvetlerinin etkisi altındadır buda arayüzeyin
gerilmesine neden olur.
İki sıvı tamamen karışabiliyorsa aralarında yüzeylerarası
gerilim yoktur.
Yüzeylerarasının elektriksel özellikleri
Bir sıvı ortamda disperse partiküller elektrik yükü taşır. Bu
yük çeşitli nedenlerle kazanılmış olabilir.
Partikülün yüzeyindeki kimyasal grupların iyonizasyonu (NH2 veya –COOH grupları)
iyonizasyon derecesi pH’ nın fonksiyonudur.
Çözeltideki iyonların seçici adsorpsiyonu sonucu
kazanılmış olabilir. Suda dağılmış partiküler hidroksil
iyonlarını adsorbe ederek negatif elektrik yükü ile
yüklenmiş olur.
Partikül yüzeyine yüzey aktif madde molekülleri de
adsorplanabilir.
Partikül ile dispersiyon ortamı arasındaki dielektrik sabiti
farkı sonucu kazanılmış olabilir.
Emülsiyon;
birbiri içerisinde karışmayan en az iki sıvıdan birinin diğeri
içerisinde bir emülgatör/emülsifiyer yardımıyla damlacıklar
halinde dağılmasıyla oluşan homojen görünümlü heterojen
sistemlerdir.
Damlacık halinde dağılan faza “dispers faz” veya “iç faz”
İçinde dağıldığı ortama “dispersiyon ortamı” veya “dış faz”
denir.
İki tiptir.
- Yağ/ su emülsiyonu; yağ damlacıkları su içinde (süt)
- Su/ yağ emülsiyonu; su damlacıkları yağ içinde (tereyağı)
Emülsiyonlar mekanik olarak karıştırılırsa;
İki fazda da damlacıklar oluşur. Karıştırmanın durdurulması ile
damlacıklar bir araya gelerek iki sıvı birbirinden ayrılır yani
faz ayrılması olur.
Emülsiyonlarda iki sıvının birbiri içerisinde homojen
karışmasını/dağılmasını
sağlamak
üzere
emülgatör
(sürfaktanlar) kullanılır.
Emülgatörler; moleküler yapılarında hidrofilik ve hidrofobik
gruplarını içeren yüzey aktif madde özelliğine sahip
maddelerdir. Ara yüzey gerilimini azaltarak damlacıkların dış
fazda kalış süresini artırırlar.
Emülsiyon stabilitesi
Emülsiyonun kararlılığı ve dayanıklılığının bir göstergesi olup,
faz ayrılması meydana gelmeksizin geçen süre olarak da
ifade edilir.
Emülsiyon stabilitesi üzerine etkili faktörler;
• iç ve dış faz arasındaki yoğunluk farkı
• fazlar arasındaki ara yüzey gerilimi dominant özelliklerdir.
Dolayısıyla emülsiyonlar termodinamik açıdan kararsızdır.
Süt ve kremada emülsiyon stabilitesi üzerine,
yağ ve serum fazı arasındaki yoğunluk farkına ilaveten
yağ globül membranının emülsifiyer özelliğe sahip olması
etkilidir.
1 mL sütte 15 x109 adet yağ globulü içerir.
1 mL de yağ globulü ve serum fazı arasındaki ara yüzey alanı
1.2 – 2.5 m2 g-1 dır.
1 mL sütteki yağın yüzey alanı 800 cm2,
ara yüzey enerjisi 5 erg/cm2 ise, toplam yüzeyde depolanan
enerji 400 erg/mL dir.
*Serbest ara yüzey enerjisi yağ globullerinin bir araya
gelmesini önleyecek düzeyde değil, geciktirecek düzeydedir.
Ara yüzey gerilimi sıvı fazların bir araya gelmesini
engelleyen bir kuvvettir.
İki sıvı faz arasındaki ara yüzey geriliminin artışına paralel,
bu fazlardan birinin diğeri içinde dağılması için gerekli
enerji düzeyi de artar.
Süt ve krema emülsiyonlarında, yağ globullerinin yapısal
organizasyonundaki veya üç boyutlu dağılımlarındaki
değişimler fiziksel kararsızlık olarak tanımlanır.
Süt/krema emülsiyonlarında sıcaklık ve zamana bağımlı, faz
ayrışmasına kadar ilerleyebilen kararsızlık sorunları
ortaya çıkabilir.
Kararsızlık tipleri;
a. Yağın ayrılması (kremalaşma, creaming)
b. Flokulasyon (flocculation)
c. Koalesens (coalescens)
d. Faz ayrılması (breaking)
e. Yağ globullerinin parçalanması/bölünmesi (distruption)
a. Kremalaşma
Bir emülsiyonda suspanse partiküller, yerçekimin etkisi altında
iç ve dış faz arasındaki yoğunluk farkına bağlı olarak dibe
çökme veya üstte toplanma eğilimi sergiler.
Yağın yoğunluğu 0.93 g/cm3
Süt serumunun (plazma) yoğunluğu 1.036 g/cm3 olması,
yağın yüzeyde toplanmasına yani kremalaşmaya neden olur.
Ayrıca,
Kremalaşma hızına etki eden faktörler;
• Yağ içeriği
• Kesme kuvveti,
• Likit/ kristal yağ oranı
• Globul boyutları
• Sürekli fazın viskozitesi vb.
Emülsiyonlarda kremalaşma hızı Stokes Yasası ile açıklanır.
V= (P1-P2) Γ 2 x g
18 η
V= kremalaşma hızı
Γ= globul çapı
P1= dispers fazın yoğunluğu (kg/ m3)
P2 = dispersiyon ortamının yoğunluğu (kg/ m3)
η= dış fazın viskozitesi (kg/ m,s)
g= yer çekimi ivmesi (m2/s)
Sütte yağ globullerinin yüzeye yükselme hızı, bağımsız bir
globulün stokes yasasına göre hesaplanan hızından fazladır.
Bunun nedeni;
Yağ globulleri biraraya gelerek büyük kümeler oluşturur.
Oluşan kümelerin yüzeye doğru yükselmeleri bağımsız
globullerden daha hızlıdır.
Kremalaşmada oluşan floküller mekanik etkiyle yeniden
dispers duruma gelebilirler. Çünkü yağ globul membranı
tahrip olmamıştır.
b. Flokulasyon
Agregasyon; kolloidal intereksiyonlar
olmadığında (Brownian hareketi gibi) yağ globullerinin
birarada bulunmasıdır.
Flokulasyon; bir araya gelen yağ globullerin üç boyutlu
kümeler oluşturmasıdır.
Flokulasyonda kümeler zayıf/ gevşek yapıdadır. Karıştırma ile
floklar dağılır yani geri dönüşümlüdür.
Globullerin çarpışması sonucu meydana gelir.
Yağ globulleri birbiriyle temas halindedir. YGM
tahrip olmadığı için globuler özelliğini korur.
Sütte flokülasyon genelde aglütinasyonun
sonucudur.
c. Koalesans
Birbiri ile temas halindeki iki veya daha fazla lipit damlacığı
arasındaki film süt/kremada olduğu gibi yağ globul
membranının parçalanması sonucu damlacıkların birleşerek
tek bir damla haline dönüşmesine koalesans olarak
tanımlanır.
Emülsiyonlarda dispers faz ara yüzey gerilimini azaltma
eğilimindedir. Ara yüzey geriliminin yani serbest enerjinin
azaltılması damlacıkların bir araya gelmesi ile sağlanır.
• Bir yağ/su emülsiyonu olmasına karşın, süt/kremada
koalesansın gelişimi klasik yağ/su (örn:zeytinyağı/su)
emülsiyonlarından farklıdır.
Bunun başlıca nedeni;
Yağ globullerinin fosfolipit-protein niteliğindeki bir
membranla kuşatılması ve bu membranın emülsifiyer
özelliğe sahip olmasıdır.
Ayrıca, süt lipitlerinin büyük bir kısmını oluşturan
trigliseridlerin kompozisyonundaki yağ asitlerinin donma
sıcaklıklarının farklılığı da etkilidir.
Yağ asitleri geniş bir sıcaklık diliminde -40 °C ile +40 °C
arasında kısmen likit kısmen kristal formdadır. Dolayısıyla,
likit ve kristal fazları içeren yağ globullerinin bir araya
gelmesi kısmi koalesans olarak tanımlanır.
Kısmi koalesans; kristal ağ içeren iki veya daha fazla yağ
globulünün biraraya gelmesidir. Özellikle likit ve kristal
fazların dengede olduğu sıcaklıklarda (örn: yayıklama
sıcaklığı) belirgindir.
• Yağ globulünden dışarı çıkmış yağ kristali, birbirine yakın
globuller arasındaki film tabakasına girmesi veya nüfus
etmesi sonucu globuller bir araya gelerek düzenli şekli
olmayan agregatlar oluşur.
• Agregatladaki globuller şekillerini kısmen koruyabilir. Çünkü
kristaller içindeki kristal ağ globullerin tam anlamıyla
kaynaşmasını önler.
Kısmi koalesans da ön koşul; yağ globulünde bir kristal ağın
bulunmasıdır.
Kısmi koalesans üzerine etkili faktörler
a. Yağ globullerine kuvvet uygulanması;
Uygulanan kuvvete (kesme kuvveti) bağımlı, yağ globullerinin
birbirleriyle çarpışma oranı artmaktadır.
Ayrıca, uygulanan kuvvetle yağ globullerinden çıkan
kristallerin globuller arasındaki film tabakasına nüfuz
olasılığını artırarak kısmi koalesans hızını artırır.
Ancak, kesme kuvvetinin yüksek olması kısmi koalesansı
azaltmaktadır.
b. Yağ oranında artış;
Yağ oranının artması globullerin kümeleşmesini artırmaktadır.
Yağ oranının artması globullerin arasındaki mesafe kısalmakta
ve yağ globullerinin birbirleriyle çarpışma oranı artmaktadır.
c. Likit ve kristal yağ fazları arasındaki oran;
Kısmi koalesans oluşumunda en belirleyici faktördür. Kristal ve
likit yağ fazları arasında uygun bir dengenin bulunması
gerekir.
Eğer yağ globulleri kristal içermez ise, koalesans meydana
gelmez. Kristal faz fazla olduğunda ise, likit fazın yetersizliği
nedeniyle globullerin birarada tutunması mümkün değildir.
d. Yağ globullerinin boyutları;
Büyük globullerin büyük yağ kristalleri içermesi nedeniyle
küçük globullere göre kısmi koalesans daha hızlı oluşur.
e. Yağ globul membran özellikleri;
Agregasyonun değişik tiplerine karşı yağ globullerinin
sergilediği fiziksel stabilite büyük ölçüde yağ globul
membranına bağlıdır.
YGM doğal yapısını koruması durumunda agregasyona karşı
stabildir. YGM dan fosfolipidlerin polar uçlarının
uzaklaştırılması ile yağ sızıntısı ortaya çıkar. Bu durum
agregasyona karşı yağ globullerinin stabilitelerinin
korunmasında membranın özgün yapısındaki değişimlerin
önemini ortaya koymaktadır.
f. Yağ globullerinin bölünmesi /parçalanması;
Mekanik etkiler sonucu (homojenizasyon vb.) yağ globulleri
daha küçük boyutlu globullere parçalanır. Oluşan yeni
globullerin yüzey alanlarının fazla olması nedeniyle, orijinal
membran materyali tüm globullerin etrafını kuşatmaz.
Agregasyona karşı yağ globullerinin stabilitesinin artma
nedenleri;
• Yağ globul boyutlarının küçülmesi ve globul sayısının artması
• Ara yüzeylere adsorbe edilen yüzey aktif maddeler nedeniyle
ara yüzey gerilimin azalması,
• Adsorbe edilen protein niteliğindeki unsurlara bağlı globuller
arasındaki kolloidal itmelerin artması
g. Faz ayrışması;
İç ve dış fazın yani yağ ve serum fazının birbirinden geri
dönüşümsüz olarak ayrılmasıdır.
Faz ayrılmasında, yağ globul membranının tahrip olması ve
yağın sıvı fazda bulunması (kristal içermemesi) belrileyici
faktördür.
Faz ayrılması gerçekleşmişse, yağ globulleri dispers duruma
getirilemez.
Soğuk aglutinasyon
Düşük sıcaklıklarda, süt yağ globulleirnin bir araya gelme
mekanizması diğer agregasyon tiplerinden farklıdır. Bu tip
agregasyona “soğuk aglutinasyon” denir.
40 °C den düşük sıcaklıklarda meydana gelir. En belirgin
ortaya çıktığı sıcaklık 5 °C dir.
Soğuk aglutinasyonda belirleyici etki kryoglogulinler
(cryoglobulins) den kaynaklanır. Kryoglobulinler, başlıca
IgM olmak üzere, immunoglobulinler ve lipoprotein
karışımıdır.
IgM aglutinin fonksiyonuna sahiptir.Yani IgM antijenleri
floküle ederek biraraya gelmesini sağlayan bir antikor
olarak kabul edilir.
Kryoglobulinlerin çözünürlükleri 37 ºC nin altında oldukça
düşüktür. Presipite (çökme) olma özelliği 37 ºC nin altında
artar.
Süt soğutulduğu zaman, kryoglobulinler yağ globul
yüzeylerine presipite olur. Bunun sonucu yağ globulleri
birbirine yapışarak büyüklükleri 1 mm’ye kadar ulaşan
kümeler oluşur.
Ayrıca presipite olmuş globullerin oluşturduğu ağ yapısı
(kümeler) içerinde yağ globullerinin tutulması da
aglutinasyonun gelişmesine neden olur. Oluşan kümeler
yukarı doğru hareket ederek yaklaşık 20 dk. içerisinde
yüzeyde belirgin bir krema/kaymak tabakası oluşur.
*Düşük sıcaklıklarda, kremalaşma hızlı gerçekleşir.
Bunun nedeni; kryoglobulinlerin sıcaklığa bağımlı yağ globul
yüzeyine presipite olmalarıdır.
• Soğuk sütün karıştırılması ile tüm kryoglobulinlerin yağ
globul yüzeyine presipitasyonu hızlanır.
Ancak 40 ºC ‘in üzerinde kryoglobulinler yağ globul
yüzeyinden ayrılarak tekrar serum fazına geçerler. Bu
koşullarda aglutinasyon meydana gelmez.
- Kuvvetli karıştırma (uzun süre kuvvetli etki aglutinleri
inaktive eder) ,
- Kryoglobulinlerin denaturasyonu ( 70 ºC /1 dk. veya 77 ºC
/20 dk.)
- Asitlik gelişimi,
aglutinasyonu olumsuz yönde etkiler.
• Kremalaşma hızı ve oranı üzerine kryoglobulin
konsantrasyonu etkilidir.
Örneğin; immunoglobulin miktarının yüksek olması
nedeniyle kolostrumda kremalaşma hızı normal sütten
daha fazladır.
• İyonik güç artışı, yağ globul boyutları ve yağ oranındaki
artış yağ globullerinin çarpışma hızının artırdığından
kremalaşmayı hızlandırır.
• Büyük globuller büyük agregat oluşturma eğilimindedirler.
Sonuç
- Soğutma ile kryoglobulinler
yağ globul membran
yüzeylerine presipite olurlar.
- Bu durum yağ globullerine yapışkan özellik kazandırır.
Böylece yağ globülleri bir araya gelerek kümeleşir (flokule
olurlar).
- yağ globül membran proteinlerinden kaynaklanan
elektriksel itmeler kümeleşmeyi engelleyemez.
Tereyağı Bileşimi
Süt
Yağ
Protein
Laktoz
Mineral Madde
Su
Tereyağı
4.2
3.4
4.6
0.8
86.8
Yağ
Yağsız kurumadde
Mineral madde
Su
82.1
1.4
0.9
15.6
1. aşama: Separatörden geçirilen sütün, yağsız süt ve krema
olarak ayrılması
2. aşama: Kremanın yayıklanması ve yayıkaltının ortamdan
uzaklaştırılması
3. aşama: Tereyağı granülleri içinde ve arasında kalan suyun
belirli miktarının uzaklaştırılması
Tereyağının Sınıflandırılması
Kahvaltılık
Mutfaklık
 Tatlı
Krema Tereyağları
(Olgunlaştırılmamış krema tereyağları)
Ekşi Krema Tereyağları
(Olgunlaştırılmış krema tereyağları)
 Az tuzlu
 Standart tuzlu
 Ekstra tuzlu
% 0.5- 0.6
% 0.8-1.0
% 2.0
>6.0 pH
a) 5.0 -5.4 pH
b) 4.5 -4.7 pH
Tereyağının Üretim Aşamaları
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Kremanın hazırlanması veya hazır kremanın kabulü
Sütün kabulü
Ön ısıtma
Yağ seperasyonu ve standardizasyonu
Nötralizasyon
Kremanın pastörizasyonu
Olgunlaştırma
Kristalizasyon (Isı Programı)
Yayıklama
Malakse
Paketleme
Depolama
Tereyağının hammadde kaynakları
• Süt
• Krema
• Yoğurt
Nötralizasyon
Kremanın fazla asitliğinin giderilmesi işlemidir.
Diğer
bir
deyişle;
kremanın
asitliğinin
pastörizasyon sıcaklığına dayanabileceği bir
değere düşürülmesidir.
Bu işlem ile kremanın asitliği 10-11 ºSH’ ya
düşürülür.
Nötralizasyonun amaçları
•
•
•
•
Yayıkaltına geçen yağ kaybı azalmaktadır.
Tereyağlarının dayanım süresini artırır.
Tat-aroma gelişimini olanaklı kılar
Her zaman aynı kalitede tereyağı üretimini sağlar.
En çok kullanılan nötürleyici maddeler
 NaOH
 Na2CO3
 NaHCO3
 Ca(OH)2
 Mg(OH)2
Sodyumlu nötürleyiciler
• Suda çabuk ve yüksek oranda çözünürler. Dolayısıyla,
nötürleme etkileri oldukça fazladır.
• Yüksek alkalite özelliklerinden dolayı proteinlerin
çözünmesine neden olurlar. Kremanın viskozitesinin
artmasına ilaveten bazı tat-aroma bozuklukları ortaya
çıkar.
• Ayrıca katım anında kremanın sıcak olması ve hızlı
katılması durumunda yağların sabunlaşması nedeniyle
sabun tadı ortaya çıkmaktadır.
Kalsiyumlu nötürleyiciler
• Suda çözünebilme yetenekleri oldukça düşüktür.
• Ayrıca kalsiyumun kazeine olan ilgisinden dolayı nötürleme
etkisi zayıftır.
• Çözünebilme yeteneklerinin az olmasından dolayı,
çözünmeyen kısım kremanın serum fazında emülsiyona
benzer bir yapıda bulunur ve kazein partiküllerine
bağlanma eğilimindedir.
• Sonuçta; kalsiyumlu nötürleyiciler kazeini presipitasyona
uğratarak taneleşmesine ve krema viskozitesinin
artmasında neden olurlar.
• Ayrıca kazeinle birleştiği için kullanılan miktar nötürleme
için yeterli olmamaktadır.
Kulanılacak nötralizan miktarı aşağıdaki formül ile
hesaplanır.
A= (A1-A2). n. k
A= katılacak nötralizan miktarı (g)
A1=kremanın başlangıç asitliği (ºSH)
A2=istenilen asitlik düzeyi (ºSH)
n= 1 kg kremanın asitliğini 1 ºSH düşürmek için gerekli
nötralizan miktarı (g)
k= toplam krema miktarı (kg)
Nötürleyicilerin kullanımında dikkat edilecek hususlar:
Katım anında kremanın sıcaklığı 23-32ºC civarında
olması gerekmektedir.
Katılacak nötralizan madde miktarı konsantrasyonu %10
olacak şekilde solüsyon haline katılır.
Nötürleyici solüsyonu krema karıştırılarak yavaş yavaş
ilave edilmelidir.
Çifte Nötürleme
Titrasyon asitliği 27 ºSH ve daha fazla olan
kremalarda sodyumlu ve kalsiyumlu nötürleyicilerin
tek olarak kullanılmaları ile karşılaşılan sorunları
gidermek amacıyla bunların birlikte kullanımına “çifte
nötürleme” denir.
Önce kremanın asitliği kalsiyumlu bir nötürleyici ile 18
ºSH’ ya, sonra sodyumlu bir nötürleyici ile istenilen
düzeye düşürülür.
Kremanın Pastörizasyonu
HTST (High Temperature Short Time) pastörizasyonu
uygulanır. Süreleri değişmekle birlikte genellikle >85 ºC ve
üzerinde sıcaklık uygulanır.
Kremada yağ oranın yüksekliğine bağımlı olarak viskozitenin
fazla olması ısı iletim katsayısını düşürmekte, dolayısıyla
ortamdaki mikroorganizmaların tahrip olması için daha
yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyulmaktadır.
Kremaya ısı uygulamasının temel amaçları;
Mikrobiyel
bozuklukları
önlemek
mikroorganizmaların % 99-100’nün imhası
amacıyla
Oksidatif bozulmalarda antioksidan etkiye sahip sülfidril
gruplarının açığa çıkmasını
sağlayarak, oksidasyonu
yavaşlatması
Isıya dayanıklı mikrobiyel orjinli lipaz
enzimini inaktif
duruma getirerek
tereyağlarında ransit tat gelişimin
önlenmesi
Yemimsi diye nitelendirilen tat bozukluğunun kısmen
önlenmesi
Aglutinin ve peroksidaz enzimi gibi
bakteriofajların tahrip edilmesi
Kremanının olgunlaştırma koşullarının
kültür kullanımına olanaklı kılması
bakterisidler ile
iyileştirilmesi,
Ancak yüksek sıcaklık uygulaması bazı sorunlar yaratmaktadır.
• Sıcaklık x zaman kombinasyonuna bağlı “pişmiş tat”
bozukluğu ortaya çıkmaktadır.
• Yüksek sıcaklık serum fazından yağ fazına bakır taşınmasına
neden olarak oksidatif stabiliteyi olumsuz etkilemektedir.
•Denature serum proteinleri içinde yer alan yağ globülleri
yayıklama aşamasında yayıkaltına geçmektedir. Dolayısıyla
randımanı düşürmektedir.
Kremanın Olgunlaştırılması
Olgunlaşma,
kremanın
elde
edilmesinden
yayıklanmasına kadar süre içinde tadında, kokusunda,
yapısında ve asitliğinde meydana gelen değişimlerin
tümünü kapsamaktadır.
Kremanın olgunlaştırılmasının sağladıkları;
Kremanın olgunlaştırılması yayıklama aşamasında
yayıkaltına geçen yağ kaybını azaltmaktadır. Dolayısıyla
randımanı artırmaktadır.
Olgunlaştırma sırasındaki asitlik artışı, bazı
kontaminatların gelişimini engellediği için dayanımı
olumlu yönde etkilemektedir.
Asit üreticiler (S. lactis ve S. cremoris)
Aroma üreticiler ( S. diaceytilactis ve
Lc. cremoris)
Isı Programı (Kristalizasyon)
Yaz ve kış optimum kıvamda, sürülebilme yeteneğine sahip
tereyağ eldesi için kontrollü koşullar altında yürütülen
işlemlere “ısı programı” veya “kristalizasyon” denir.
Yaz Metodu
19°C
16°C
Kış Metodu
8°C
19°C
8°C
16°C
Kremanın Soğutulması
•
•
•
•
•
Termodurik bakterilerin gelişimini inhibe etmek
Olgunlaşmayı kontrol altına almak
Yağ kaybını minimuma indirmek
Tereyağının kıvamını etkilemek
Yayıklama sıcaklığına soğutmak
Yayıklama
Yağ/su emülsiyonunun bozulması ve destabilizasyonu
 Yağ partiküllerinün agregasyonu ve konsantrasyonu
 Su/yağ stabil emülsiyonunun sağlanm
Tereyağının Yıkanması
Yıkamanın amacı; granüller arasında kalan yayıkaltının ortamdan
uzaklaştırılmasıdır.
Tereyağı Granüllerinin Yıkanmasının Sağladığı
Yararlar
Yayıkaltının içerdiği besin maddeleri yıkama ile birlikte
ortamdan uzaklaşır. Böylece bakteri gelişimi inhibe edilerek
mikrobiyel bozulmalar engellenebilir.
Tereyağlarında lipaz aktivitesinin % 15-25 arasında azalmasına
neden olur.
Tereyağının nem içeriğinin azaltılmasında etkilidir.
Hammadde kalitesinin bozuk olması sonucu bozuk
tat-aromaya neden olan, suda çözünebilme özelliğine
sahip
bileşiklerin
ortamdan
uzaklaştırılması
mümkündür.
Yıkama suyunun sıcaklığı ile
ayarlanabilmektedir.
tereyağının kıvamı
Tereyağını yıkamanın yarattığı olumsuz
sonuçlar;
Bazı kontaminantların gelişimini engelleyen laktik
asit ortamdan uzaklaşmaktadır.
Yıkamanın yoğunluğuna ve sayısına bağlı olarak
%30-50 oranında diasetilin ortamdan uzaklaşmasıyla
tereyağı aromasında kayıplar meydana gelmektedir.
Tereyağının Tuzlanması
Tereyağlarına belirli tat özelliği kazandırmak ve dayanımı
artırmak amacıyla tuzlu olarak da üretilebilmektedir.
Tuzun nitelikleri
Tuz kimyasal açıdan saf olmalıdır.
Temiz, suda çözündüğünde berrak bir solüsyon
oluşturmalı ve sediment meydana getirmemelidir.
Tamamen çözünebilmesi için tuz partiküllerinin
boyutları 0.2-0.5 mm olmalıdır.
Bakteriyolojik niteliği uygun olmalıdır.
Kuru tuzlama: Tuz tereyağına direkt ilave edilir.
Islak tuzlama: Tuz bir miktar su ile ıslatılarak lapa
oluşturulur ve tereyağına karıştırılır.
Salamura: Konsantrasyonu %26 olan veya doymuş tuz
çözeltisi kullanılır.
Tereyağının Malakse Edilmesi
Malakse tereyağı granülleri oluştuktan sonra gerçekleştirilen
bir yoğurma işlemidir.
Malaksenin temel amaçları:
Yağ granüllerinin biraraya gelmesini dolayısyla sıkı bir
yapının oluşumunu sağlamak,
Yayıkaltının ortamdan uzaklaşmasını sağlayarak,
tereyağının su içeriğinin düzenlenmesini olanaklı kılmak
Uygun bir su dağılımı sağlayarak bazı görünüş
bozukluklarını ve randıman kayıplarını gidermek,
Tat-aroma açısından üniform bir ürün eldesini
sağlamak,
Tuzlu tereyağlarında tuzun bünyede çözünmesini ve
uygun bir şekilde dağılmasını sağlamak,
Tereyağlarına yasalara uygun kompozisyon
kazandırmaktır.
Tereyağı granüllerinde su 2 şeklide bulunur;
1. Yayıkaltı: çok küçük damlacıklar halinde bulunur.
Bakteri gelişimi için uygun olmasına karşın çok küçük
olduklarından aktivite göstermelerine uygun değildir.
Genellikle stabildir.Tereyağı ağırlığının % 8-9’na
eşdeğerdir.
2. Yıkama suyundan kaynaklanan su: granül yüzeyine
gevşek olarak bağlıdır. Damlacık çapı büyüktür. Bakteri
gelişimi için uygundur. Kolay ayrılır. Malaksörün birkaç
devir yapması ile su oranı %12-13 düşer.
Aşırı malakse;
Gerek sert gerekse yumuşak tereyağlarında bazı yapı
bozukluklarına neden olur. Sert granüllü kış tereyağlarında
yapışkan ve kırılgan, yumuşak yaz tereyağlarında merhem
benzeri yapıya neden olur.
Tereyağının rengi matlaşmakta ve sürülebilme yeteneği
bozulmaktadır.
Sert tereyağları yumuşak tereyağlarına göre aşırı malakse
işlemine daha fazla dayanmaktadır.
Oksidasyona neden olmaktadır.
Oksijenle temas etmesinden dolayı tereyağı yüzeyleri
oksidasyona eğilimlidir.
İç kısımlarda da daima oksijen varlığı söz konusudur. Su
damlacıklarında bulunan oksijen metal katalizörlerin
etkisiyle yağ fazına taşınmaktadır.
Malakse işlemi serum/yağ ara yüzeylerinde artışa neden
olduğu için oksidatif stabilite azalır.
Çünkü; su damlacıklarının çapı küçülmekte yağ fazı ile
temas eden serum yüzey alanını artırmaktadır. Böylece
oksijenin yağ serum fazından yağ fazına taşınmasına
neden olmakta “don yağı” denen tat-aroma bozukluğu
oluşmaktadır.
Tereyağının Ambalajlanması
Ambalaj materyali olarak polietilen film, alüminyum folyo,
lamine
edilmiş
plastik
ve
çeşitli
malzemeler
kullanılmaktadır.
Tereyağının Depolanması
Tat-aroma bozuklukları ve oksidasyonun büyük ölçüde
engellenebildiği
yaklaşık
-15ºC
ve
-20ºC
depolanmaktadır.
Çizelge 2. Tereyağ kalitesi ve depolama sıcaklığına bağımlı olarak
saklanabileceği süre.
Sıcaklık (ºC)
Çok iyi kaliteli
tereyağ
İyi kaliteli
tereyağ
Kötü kaliteli
tereyağ
20
15
10
0
-12
-25
3 hafta
5 hafta
2 ay
3 ay
9 ay
12 ay
10 gün
20 gün
4 hafta
6 hafta
6 ay
9 ay
3 gün
3 gün
1 hafta
1-4 hafta
1-3 ay
3-6 ay
Tereyağı Üretiminde Katkı Maddeleri
Tereyağının boyanması; tereyağının mevsim değişikliklerine
bağlı renk değişikliğini gidermek amacıyla bitkisel ve mineral
kaynaklı boyalardan yararlanılmaktadır.
Bitkisel kaynaklı; karaten ve annatto
Mineral kaynaklı; yellow AB(benzeneazo-B-naphthylamine),
yellow OB (ortho-tolueneazo-B-naphtylamine)
Boya maddelerinin ilavesi; boyaların ortak özelliği yağ içinde
çözünebilmeleridir. Boyalar nötral özelliğe sahip mısır ve
pamuk yağında çözündürüldükten sonra tereyağına ilave
edilir. Genellikle yayıklamadan önce ilave edilir. Ayrıca
tuzlama aşamasında tuzla birlikte ortama katılabilir ve
malakse edilerek boyanın homojen dağılması sağlanır. Ayrıca
tankta pastörizasyon işlemi yapılan tereyağı üretiminde ısı
uygulamasını takiben katılabilir.
Sitrik asit ilavesi;
Tereyağının tat-aromasından sorumlu olan bileşikler
diasetil, asetoin, uçucu yağ asitleri, CO2 dir. Bunlar starter
kültürlerin sitrik asit metabolizması sonucunda oluşurlar.
Süte %0.2 oranında sitrik asit veya sodyum sitrat ilavesi
aroma oluşumunu teşvik etmektedir.
Tereyağı Bozuklukları
A. Görünüş bozuklukları
 Sızıntılı görünüş
 Benekli görünüş
 Dalgalı görünüş
 Sıvı yağ sızıntısı
 Açık görünüş
 Küflü görünüş
B. Yapı Bozuklukları
 Kırılgan yapı
 Yumuşak yapı
 Unumsu/kumumsu ve dağılabilen yapı
C. Tat-aroma Bozuklukları
Yem tadı
Asidik tat
Yoğurt benzeri tat (green flavor)
Malt tadı
Maya tadı
Tuzlu tat
Yavan tat
Kimyasal madde tadı
Süt Lipitlerinde Meydana Gelen
Kimyasal Tepkimeler
Oksidasyon
Doymamış yağ asitlerindeki çift bağların ya da yağların
hidrokarbon zincirinde bulunan doymamış kısımların
oksijen
ile
reaksiyona
girmesi
sonucunda
hidroperoksitlerden malonaldehitlere kadar parçalanma
ürünlerinin meydana gelmesine oksidasyon denir.
Oksidasyon iki aşamada oluşmaktadır.
- İndükleme
- Aktif periyot
İndükleme periyodu; ürünlerin ransit hale gelmeden
depolanacağı süreyi belirler. Lipid oksidasyonu otokatalitik
özelliktedir. Bu olayın başlaması için sistemde az miktarda
hidroperoksitler, bakır, demir vb. metal iyonlarının
bulunması gerekir.
Bunlar reaksiyonu başlatıcı katalizörlerdir. Oksidasyon
sonucunda, balığımsı, meyvemsi, yağımsı, salatamsı,
metalimsi tatlar oluşur.
Yağların bozulmasının bir başka nedeni ise; doymamış yağ
asitlerinin oksidasyonunu, bazı enzimlerin ve biyolojik
maddelerin hızlandırmasıdır. Bitki ve hayvanlarda çok
yaygın olarak bulunan lipoksidaz enzimi ve hematin
bileşikleri bu etkiyi gösteren biyolojik katalizörlerdir.
Yağda hidrokarbon zinciri (RH) başlatıcı tarafından R.
radikaline ayrıştırılır. Serbest radikaller oksijen alarak
peroksit içeren serbest radikalllere dönüşür.
R. +O2
ROO. +RH
ROO. (alkil peroksi radikali)
ROOH + R.
(hidroperoksit)
ROO. + C=C
ROOC-C. (serbest radikal)
Oksidasyona Etkili Faktörler
• Oksidasyonda hava ile temas ve oksijen varlığı
oksidasyonu hızlandırır. Süt ve ürünlerinde hava ile
temasın kesilmesi oksidasyonu yavaşlatır.
• Pastörizasyon; yüksek derecede pastörizasyon
ürünlerin oksidatif stabilitelerini olumlu yönde
etkilemektedir. Serum proteinlerinin denaturasyonu
sonucu açığa çıkan –SH grupları antioksidan özelliği
ile bu etkiyi sağlar.
• Bakır içeriği; bakır oksidasyonda katalitik etkiye
sahiptir.
Bakırın yağ globül membranındaki
konsantrasyonu önemlidir.
• pH; düşük pH değerlerinde yani yüksek asitlikte bakırın
yağ globül membranına taşınmasına neden olmaktadır. pH
4.6 düştüğünde kontaminasyonla bulaşan bakırın %30-40
yağ globül membranına taşınmaktadır.
• Mevsim; yeşil yemle besleme periyodunda elde edilen
yağların oksidatif stabilitesi daha az olmaktadır. Doymamış
yağ asitleri miktarının bu dönemde artması bunun
nedenidir.
• Askorbik asit; askorbik asit gibi bazı süt bileşenleri de
otooksidasyon reaksiyonuna katılmaktadır.
• Işık; okisdatif reaksiyonu katalize eden bir faktördür.
• Ambalaj materyali; oksidatif stabiliteye kullanılan ambalaj
materyalide etkili olmaktadır. Pastörize ve UHT sütlerde
ışık etkisi ile aroma bozukluğu meydana gelmektedir.
• Antioksidan maddeler; yağları uzun süre saklayabilmek
için α-tokoferol, lesitin gibi kendileirde lipid olan maddeler
kullanılmaktadır. Ancak yasal sınırlamalar vardır.
• Homojenizasyon; sütün oksidasyonunu önlediği ileri
sürülmektedir. Ancak bu diğer koşullara da bağlıdır.
Lipoliz
Süt yağının enzimatik hidrolizasyonudur. Lipaz
enziminin katalitik etkisi sonucu oluşur.
H2 -C-OOC-C3H7
H –C-OOC-C15H31 + 3H2O
H2-C-OOC-C15H31
Trigliserid
H2-C-OH
C3H7COOH
H -C-OH +
H2-C-OH 2C15H31COOH
Gliserin
Butirik asit
Palmitik asit
Trigliseridlerin hidrolizasyonu sonucu serbest hale geçen küçük
moleküllü yağ asitlerinin miktarına bağlı olarak acılaşma
meydana gelmektedir. Süt ve ürünlerin özellikle tereyağının
depolanacağı süreyi belirleyen bu olay lipaz enziminin
aktivitesi sonucu oluşmaktadır.
Lipoliz iki kaynaktan ileri gelmektedir.
- Sütün doğal lipazı
- Bakteriyel lipaz
Sütte doğal olarak bulunan lipaz ısıya dayanıklı değildir.
Pastörizasyon işlemi ile inaktif olmaktadır. Ancak sütün
soğukta depolanması sırasında özellikle Pseudomonas
fluorescens, Bacterium prodigiosum, Oidium lactis,
penicillum glaucum, Cladosporium butyri tarafından
sentezlenen lipaz ısıya oldukça dayanıklıdır.
Ekstrem değerler olmasına karşın lipaz enzimi – 28.9 °C ile
146 °C kadar aktivitesini korumakta ve reaktif hale
gelmektedir.
Kendiliğinden oluşan lipoliz; membran lipazı ile ilişkilidir.
Yağ globülleri fosfolipid-protein gliserid özelliğinde bir
membran ile çevrilidir. Bu aşamada yağ globülleri ile
ilişkili olmadığı için lipaz inaktiftir. Ne zaman süt soğutma
veya ısıtma işlemine tabii tutulursa kendiliğinden oluşan
lipoliz oluşur. Kendiliğinden oluşan lipolizi teşvik edilen
lipolizden ayıran en önemli özellik lipolizin soğutma ile
başlamasıdır.
Soğutma ile, yağ globülleri lipazı absorbe eder ve enzimyağ ilişkisi sonucu hidrolizasyon başlar.
Lipolizin derecesi; genellikle asidite ya da süt yağının asit
değeri olarak ifade edilmektedir. Tanım olarak 100 g yağ
içindeki serbest yağ asitlerinin milimol olarak miktarıdır.
Genellikle asit değeri 1 den büyük olduğunda süt ve
ürünlerinde acılık meydana gelmektedir.
Teşvik edilen lipoliz; plazma lipazı ile ilişkilidir. Plazma
içerisinde çözünebilir kazeinle ilişkili plazma lipazı aşırı
çalkalama, homojenizasyon vb. aktivasyon etmenlerinin
uygulanması ile aktifleşir. Yağ globül membranı
çalkalama ve diğer mekanik işlemlerle parçalanır. Enzim
trigliserid ile ilişkili duruma geçerek hidrolizasyon başlar.