Copyright © 2014 YAGEM

Univital
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Yaşamsal Yenilikler
Bilgi Pınarı
Nanoteknolojinin Türkiye için önemi?
ÜÇ BOYUTLU PRİNTER TEKNOLOJİSİ VE ÜÇÜNCÜ SANAYİ
DEVRİMİ
“Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek biçimde
bugünkü ihtiyaçların karşılanabileceği dengenin
kurulabilmesi”
DÖRT AŞAMALI İNOVASYON SÜRECİ
SAYI
02.
EDİTÖRDEN
Editörlerden
İnovasyon her geçen gün hayatımızda daha da büyük bir yer
kaplamaya devam ediyor, öyle ki son yüzyılda yaşanan yeniliklerle beraber artık Üçüncü Sanayi Devrimi’nden bahsedilir oldu.
İlk sanayi devrimi İngiltere’de yaşanırken İkinci Sanayi Devrimi
ise Amerika’da ortaya çıktı. Son otuz yıldır ise bilişim sektörünün başı çektiği ve her şeyin sayısallaşmaya başladığı yeni bir
devrimin ayak seslerini duymaktayız. Ancak Üçüncü Sanayi
Devrimi’ni diğer sanayi devrimlerden ayıran en büyük fark
üretim ve teknolojinin demokratikleşmesi ve herkes tarafından
kolaylıkla ulaşılabilir olması. Bizler de Univital Yaşamsal Yenilikler Bilgi Pınarı isimli dergimizin ikinci sayısında bu devrime
öncülük eden üç boyutlu yazıcı teknolojisine, bu teknoloji ile
geliştirilen projelere, inovasyon ve girişimcilik ekosisteminde
yeni yeni yer almaya başlayan Fab Lab kavramına yer vererek
siz değerli okuyucularımızı bir nebze olsun aydınlatmak istedik.
Selçuk KARAATA&Fatma HACIOĞLU
2 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
3 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Üç Boyutlu Printer
Teknolojisi ve Üçüncü
Sanayi Devrimi
Selçuk Karaata
Yaşar Üniversitesi
ÜÇ BOYUTLU PRINTER TEKNOLOJISI &
ÜÇÜNCÜ SANAYI DEVRIMI
ABD’de Obama
yönetimi
dönemimde
başlatılan ve
ABD üretim
sektörünün
rekabet gücünü
artırmayı
hedefleyen
girişim de bu
alanda dikkate
alınabilecek
akımlar
arasındadır.
Üretim sistemleri hızla gelişiyor. Yenilikçi, insan hayatını
kolaylaştıran, üretimi daha
erişilebilir maliyetlere yaklaştıran çözüm teknikleri daha
sıklıkla gündemde yer ediyor.
Bu gerçekten yola çıkarak üretim sistemleri içinde önemli
derecede sözsahibi olacağına
inandığımız bir teknolojiye
değinmek istedik. Üç boyutlu
yazıcılar ve genel olarak İngilizce’de ‘additive manufacturing’ olarak anılan süreç odak
konumuz. Yaptığımız İnternet
kaynaklı araştırmada ‘additive manufacturing’ ifadesinin
Türkçe karşılığına ulaşamadık.
İngilizce’den çevirdiğimizde;
üç boyutlu model verilerinden
cisimler üretebilmek amacıyla
malzemeleri biraraya getiren
üretim tekniği anlaşılmaktadır.
Yazımızda, üç boyutlu yazıcı (3D printer) teknolojisini
üçüncü sanayi devrimi olarak
tanımlayan Paul Markillie’nin
The Economist dergisinde yayımlanan makalesinin özetine
yer vereceğiz. Yazar, Alman-
4 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
ya’da katıldığı EuroMold adlı
fuarda 3 boyutlu yazıcıların
çalışma tekniğine yer veriyor. Geleneksel olarak metale
şekil veren sertçe vurma veya
katlama gibi işlemler yerine,
3 boyutlu yazıcılar sayesinde
malzemenin sistem içine tabaka tabaka verilerek bir ürün
elde edilebildiği aktarılmakta.
Yazar katıldığı EuroMold fuarında, ABD’de yerleşik olan
3D Systems adlı firmanın, bir
çekicin tahtadan ve metalden
oluşan bölümlerinin 3 boyutlu yazıcı ile nasıl üretildiğine
ilişkin gözlemini paylaşıyor. Ve
geleceğin üretim sistemlerinin
mevcut paradigmalardan çok
daha farklı bir şekilde gerçekleşeceği savını ortaya atıyor.
Özellikle maliyet açısından
avantajlı bir yapının oluşacağı, ölçek ekonomisinin toplu
üretimle ürün başına maliyet
bağlamında ne denli ekonomi sağladığı örnekleniyor. Üç
boyutlu yazıcı teknolojisinde
ise ölçek ekonomisinin göreli
daha az önemli olduğu gerekçeleriyle açıklanıyor. Gerek-
ÜÇ BOYUTLU PRINTER TEKNOLOJISI &
ÜÇÜNCÜ SANAYI DEVRIMI
çeler arasında yazıcı için kullanılan yazılımın bir kez satın
alındığı, makina kurulumunun
da üretim adedinden bağımsız
olarak maliyet oluşturduğu
ileri sürülüyor.
ladığı, böylece Amerika’daki,
Avrupa’daki ve Çin’deki üretim
tesislerinde her bir pazarın
ihtiyaç duyduğu aracı yerel
olarak üretme olanağını vereceği aktarılmaktadır.
‘Additive manufacturing’ olarak anılan tekniğin henüz bir
otomobil veya bir İPhone
üretimine olanak verecek kadar ilerlemediği, ancak bu tip
ürünlerin bazı özel parçalarının üretilebildiği belirtilmektedir. Genç bir teknoloji olmasına
rağmen bazı insanların 3 boyutlu yazıcı ile çeşitli ürünler
elde ettiği savunulmakta.
Dünyada genellikle üretim
sistemlerinin etkinlik düzeylerini artırdıkları, bu artışta
örneğin otomatize hale gelmiş
olan; kendi kullandığı araçları-parçaları değiştirebilen, çok
yönlü kesme yapabilen, hatta
yanlış giden bir şeyler olduğunu robotların ve sensörlerin yardımlarıyla hissebilme
yeteneğine sahip olan freze
makinaları gibi makinaların
rolü olduğu öne sürülmekte.
Üretim sistemlerindeki dönüşüm işgücünde de haliyle bir
dönüşümü taşımakta, istihdam edilen işgücü sayısında
düşüş olurken, toplam üretim
maliyeti içindeki işgücü maliyetinde de bir düşüş olduğu
öne sürülmekte. İşgücü maliyetlerindeki düşüşün, üretim
çalışmalarını işgücünün ucuz
olduğu ülkelere taşıyan ülkelerin, imalat sektörünü tekrardan kendi sistemleri içine
taşıma eğilimini hızlandırdığı
belirtilmekte.
Additive manufacturing tekniği geleceğin fabrikası kavramının oluşumunda karşı karşıya
kalınan bütünün sadece bir
parçasını oluşturmaktadır. Bu
yapı hakkında uygulamada
Volkswagen’ın benimsediği yeni bir üretim yöntemi
örnek olarak paylaşılmakta.
Volkswagen tarafından benimsenen yeni üretim stratejisi
Almanca Modularer Querbauksten (MQB) olarak anılmakta, yöntemin amacı olarak da
tüm modellerin tek bir üretim
hattı üzerinde yapımını mümkün kılmak olarak aktarılmakta. Projenin 2012 yılında baş-
5 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Bu yorumda haklılık payını
kabul etmekle birlikte, imalat,
hizmetler ve tarımdan oluşan
ekonomik sistem içinde imalat
sektörünü dışarı çıkarmanın
ülkelerin rekabet gücü üzerinde yarattığı olumsuz etkinin de bir etken olduğunun
altı çizilebilir. ABD’de Obama
yönetimi dönemimde başlatılan ve ABD üretim sektörünün
rekabet gücünü artırmayı hedefleyen girişim de bu alanda
dikkate alınabilecek akımlar
arasındadır.
ÜÇ BOYUTLU PRINTER TEKNOLOJISI &
ÜÇÜNCÜ SANAYI DEVRIMI
Üretim için kullanılan malzemelerde de gelişmeler izlendiği belirtilmekte. Örneğin karbon-fiber kompozitler çelikten
ve alüminyumdan yapılan dağ
bisikletlerinden uçaklara kadar
kullanılan malzemelere alternatif olmakta. Bazen yapım
aşamasında sadece makinaların rol almadığı, örneğin ilgili
bir görev için genetik mühendisliği ile geliştirilmiş mikro-organizmaların kullanıldığı
savunulmakta. Geleceğin fabrikalarında daha akıllı yazılımların kullanılacağı, imalatta dijitalleşmenin-sayısallaşmanın,
sayısallaşmayı derinlemesine
yaşamış olan ofis ekipmanları,
telekom endüstrisi, fotografi,
müzik, yayın ve film endüstrisinde yaşananlara benzer
çok derin bir etki yaratacağı
beklenmekte. Ve yaratılacak
olan etkinin sadece endüstrinin büyük ölçekli oyuncularında değil, aynı zamanda KOBİ
ölçeğindeki firmalar için de
fırsatları taşıyacağı dillendirilmekte. İlginç tespitlerden birisi şu: yeni ürünleri geliştirmek
ve sunmak eskisine göre daha
kolay ve daha ucuz olabilecek.
6 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Sosyal üretim denen bir olgunun da gelişeceği, 3 boyutlu
yazıcı ve diğer üretim hizmetlerini sunan topluluklar gelişeceği beklenmekte.
Bu gelişemeye bir örnek
olarak Fabrication Laboratory-FABLAB örnek olarak verilebilir. Laser kesme makinalarının, 3 boyutlu yazıcılar gibi
teknolojilerin 7 gün, 24 saat
sunulduğu 130’un üzerinde
FABLAB uygulaması dünyada
yaygınlaşmakta.
Yaşanan değişimin bir üçüncü sanayi devrimine dünyayı
daha da yakınlaştırdığı savunulmakta. Birinci sanayi
devrimi 18. Yüzyılda tekstil
sanayinin makinalaşması ile,
ikinci devrimin ise ABD’de 20
yüzyılda montaj hatlarındaki
gelişemelerle gerçekleştiği belirtilmekte. Üretim sistemleri
daha çok sayısallaştıkça, üçüncü büyük değişim de yaklaşmakta. Bu değişim ürünlerin
daha az sayıda ve daha ekonomik olarak üretimini olanaklı kılacak, daha esnek, daha
yeni malzemelerin kullanıldığı,
tamamen yeni üretim süreçlerinin yapılanabildiği, kolay kullanımlı robotların varolduğu,
eşanlı-online olarak yeni ortak
üretim hizmetlerinin sunulduğu yapılara evrileceği ortaya
atılmakta. Tekerleğin dönügüyü neredeyse tamamladığı,
toplu üretimden bireysel üretime doğru bir akımın varlığının geldiği öne sürülmekte.
Gerçekten bir üçüncü sanayi
devrimi yolda mı, izleyeceğiz.
ÜÇ BOYUTLU PRINTER TEKNOLOJISI &
ÜÇÜNCÜ SANAYI DEVRIMI
7 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Sosyal Medya
Üyeliği Sosyalliği
Getirir mi?
SOSYAL MEDYA ÜYELIĞI
SOSYALLIĞI GETIRIR MI?
Hatice Özgiden
8 | SAYI 02 |
Sosyal medya araçlarından
söz edildiğinde artık onları tek
başına değil, akıllı telefonlarla
birlikte düşünmeye başladık.
Akıllı telefonlardan önce
sosyal medyayı kullanıyorduk
ancak akıllı telefonlar, bize,
kullanım kolaylığı sağladı. Akıllı
telefonların sosyal medyaya
erişimdeki pratikliği, bireylerin,
günlük, sosyal medyaya
katılımını da böylelikle arttırmış
oldu.
seçmemize olanak sağlar.
Sosyal medya araçlarının neler
olduğu artık aşikâr ver her geçen
gün bunlara yenileri eklenmekte.
Varolan sosyal medya araçlarına
yenileri eklendikçe sosyal medya
kullanıcıları, yeni olana yöneliyor.
Sayıları arttıkça, günlük yaşam
içerisindeki zamanımızdan da
kendisine çok fazla pay alan
sosyal medya hesaplarının
bazılarını birbirine bağlayabilme
özellikleri, bize çoğu açıdan
zaman kazandırabilir. Diğer
taraftan da sayılarının artması
ile her birinin diğerinden farklı
özelliklere sahip oluşu, içlerinden
kendimize en yakın olanı
İçerik üretimini en etkili
hale geliştirmeye çalışarak
yeni takipçiler, çok sayıda
“like”lar ve “share”ler almaya
çalışıyoruz; ancak bunların
etkinliği konusunda herhangi
bir fikrimiz yok. Bunların
sayıları, blog’umuzdaki
herhangi bir makaleye tıklanma
sayısı, bizim takipçilerimiz ile
ilişkimiz olduğunun kanıtı değil.
Takipçilerimiz ile gerçek bir ilişki
kurmak ve bunu sürdürebilmek
istiyorsak bunu yapmanın yolu
onlarla etkileşimi sağlayabilmek
olmalıdır.
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Peki, sosyal medya araçlarının
kullanım amacı sadece
“sosyalleşmek” midir? Yoksa
onları, geleneksel medya
araçlarının her biri gibi bir “haber
alma, bilgi edinme” ortamı olarak
mı kullanmayı tercih ediyoruz?
İkincisi ile yola çıkmış olsak da
sosyal medya araçlarını, günlük
ilişkilerin sürdürülmesinde ve
daha çok kendi içerik üretimimize
yönelik olarak kullanıyoruz.
Sosyal medyada iyi bir iletişimin
yolu, etkileşimden geçer.
SOSYAL MEDYA ÜYELIĞI
SOSYALLIĞI GETIRIR MI?
Takipçilerinizle etkileşim
kurabilmek içerik üretiminde
farklılaşmanın yanında onlarla
ne şekilde ve ne sıklıkta
diyalog kurabildiğinizdir.
Basit bir örnekle açıklamak
gerekirse; Twitter’da takipçi
satın alma ya da takipçi
kazandıran farklı programlar
yoluyla takipçi arttıran çoğu
kullanıcı, retweet yapmaktan
öteye geçemiyor. Bazı
kullanıcıların sürekli retweet
almasındaki sebeplerden biri
de arkasında retweet yapan
bir hesap bulunması. Dikkat
edilirse bir retweet hesabı
sürekli olarak seçmiş olduğu
1-2 hesabı sürekli olarak
retweet etmektedir. Bu tarz
kullanımlar genellikle boşa
çabalardır. Etkileşimden uzak
olmanın yanı sıra çoğu amaçsız
olarak hesabını açık tutmaya
devam eder.
geleneksel medya ile arasında
bir fark kalmayacaktır.
Her geçen gün artan takipçi
sayımız, bizim sosyal ağlar
üzerinde ne kadar sosyal
olduğumuzun tek kanıtı değil,
ne kadar sosyal olduğumuzu
kanıtlayabilecek birkaç
unsurdan yalnızca biridir.
Sosyal medyaya her üye
olan kullanıcı, bu ortamlarda
sosyal değildir; zira burada
da kuralın, gerçek hayatta
insanlarla etkileşimimizdeki
gibi bir sosyalliğe dayandığı
unutulmamalıdır.
Sosyal medyada takipçilerle
etkileşimi sağlayabilmek
için onların sorularına,
bazen de yorumlarına cevap
vermek önemlidir. Onların
ürettikleri içeriklere kayıtsız
kalınmamalıdır. Sosyal
medyanın anlık iletişim
özelliği, onu geleneksel
medyadan ayıran en belirgin
özelliklerden birisidir ve eğer
bu özelliği kullanılmaz ise
9 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
SANAL KRİPTO PARA
BİRİMİ: BİTCOİN
SANAL KRİPTO PARA BİRİMİ: BİTCOİN
Çağın Dönmez
10 | SAYI 02 |
Bitcoin Nedir?
Para üretimi
2008 yılının son aylarında Satoshi Nakomoto adıyla bilinen
bir bilgisayar programcısı,
Bitcoin adlı kriptografik sanal
para birimi protokolünün manifestosunu yayınladı.O günden bu yana Bitcoin, bankaların ve hükümetlerin artık çok
ciddiye almaya başladığı sanal
bir para birimi haline gelmeyi başardı. Bitcoin, ilk yılında
maddi değer kazanamazken,
2010’un Mayıs ayında 1 Bitcoin, yaklaşık 0.01 dolar civarında bir değere ulaşmıştı ve şu
an itibariyla 1 Bitcoin yaklaşık
800-900 dolar arasında bir
değere tekabül ediyor. 2008
yılında temelleri atılan bu para
birimi, günümüzde 10 milyar
dolarlık piyasa hacmine sahip
ve 124 milyon dolarlık günlük
işlem hacmiyle, Western-Union ve Paypal gibi büyük şirketlerin günlük işlem hacmini
sollamış durumda.
Fiziksel para birimlerinin
kontrolü devletlerin elindedir,
mevcut sistem parayı yönetme gücünü tamamen tek bir
merkeze teslim etmektedir. Bu
gücü elinde bulunduranların
yanlış hamleleri, parayı elinde
bulunduranları etkileyecektir.
Bitcoin’in sanal para olmasından dolayı akla ilk gelen
soru, fiziksel para yerine
neden böyle bir alternatife
ihtiyaç duyulacağıdır. Öncelikle, fiziksel paraya kıyasla
birçok avantajının olmasının
yanında, birçok dezavantajı
olduğunu da söylemek gerekir.
Bankalar
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Bitcoin, bu sistem yerine,
desantralize yani tek bir merkeze bağlı olmayan bir para
üretme gücü yaratmaktadır,
isteyen herkese bu güce dahil
olabilmektedir. Bu süreç, bilgisayarınıza yüklediğiniz bir madenci yazılımın bilgisayarınızın
işlem gücünü kullanarak deneme yanılma yöntemiyle bir
kriptografik soruyu çözmesi
şeklinde işlemektedir. Çözümü
bulduğunuzda, çözüm bütün
madencilere ilan edilir ve 25
Bitcoin ödül olarak size verilir. Yani kazanacağınız Bitcoin
sayısı, bilgisayarınızın işlem
gücüyle doğru orantılıdır.
Bankalar, paranızı sizin için
saklayan ve para transferi
yapmanıza yardımcı olan özel
kurumlardır. Ancak bankacılık
sistemi kusursuz değildir.
* Bankalar para transferlerinde
yüksek işlem ücretleri kes
SANAL KRİPTO PARA BİRİMİ: BİTCOİN
mektedir.
gerçekleşmesi için gerekli
çekleştirilememektedir.
bilgisayar
gücünü
sağlayan
* Uluslararası para transSonuç
madencilere dağılmaktadır.
ferlerinde ciddi sorunlar
Bitcoin bankaları ve hükümeydana gelebilmektedir.
Dezavantajları
metleri denklemin içinden
çıkararak sadece bireylerin
* Para transferleri yavaştır. Bitcoin’in çok eleştirilen
yanlarından
biri
de
yasaiçinde bulunduğu bir eko* Para transferleri anonim
dışı para aktarımlarında
sistem oluşmasını sağladı.
değildir.
kolaylık sağlaması. Anonim Bitcoin sadece bir başBankanın batması duruolması ve paranın takip
langıç adımı olarak görümunda, paranız içerde
edilmesine olanak verme- lebilir. Bitcoin’in tabanını
kalabilir.Bankalar tüzel ku- mesi bu anlamda sorun
oluşturan konsept, bir çok
ruluşlar oldukları için %100 yaratabilmektedir. Ayrıca,
yeni Bitcoin benzeri para
kar odaklı çalışırlar ve gü- herhangi bir yasadışı akti- birimleri, hatta daha gevenilir değildirler. Hukukun vite aracılığıyla kazanılan
lişmiş para birimlerine yol
gerektiği gibi işlemediği
gösterici olacaktır.
paraya, devlet tarafından
ülkelerde, siyasi iktidarın
el konulamamaktadır.
hedefindeki kişilerin veya
kurumların banka hesapla- Güvenlik konusunda, gerına rahatlıkla el konulabi- ride kalan 5 yılda Bitcoin
yazılımında herhangi ciddi
linir.
güvenlik açığı bulunamadı.
Bu sorunlar Bitcoin için
Ancak hala uzmanların sisgeçerli değildir. Bitcoin’lar
tem güvenliği konusunda
“wallet” adı verilen sanal
kaygıları bulunuyor.
cüzdanlarda (adres) sakBir diğer konu ise, sistemin
lanır. Bitcoin transferleri,
tasarımı gereği yapılan bir
kullanıcıların cüzdan adişlem tersine döndürüleresleri arasında gerçekmiyor. Örneğin internetten
leşir. Gerçekleşen tüm
bir telefon satın aldınız fatransferler anonimdir.
Uluslararası transferler çok kat ürün bozuk çıktı. Satın
aldığınız şirkete durumu
hızlı gerçekleşmektedir
bildirerek paranızı geri
(Afrika’dan Kanadaya bir
alabilirsiniz. Ancak BitcoBitcoin yaklaşık 10 dakika
in’de parayı kimse kontrol
sürede gönderilebilmeketmediği için bu işlem gertedir.) İşlem ücretleri çok
düşük miktarlardadır, zira
bu ücretler de, işlemin
11 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
DÖRT AŞAMALI İNOVASYON
SÜRECİ
Selçuk Karaata
Yaşar Üniversitesi
DÖRT AŞAMALI İNOVASYON SÜRECI
Başarılı inovasyon örnekleri
teknik altyapının kurulması,
zamana yayılan yönetimsel
araçların ortaya konması,
müşterilerin istek, beklenti ve
görüşleri ile diğer firmaların
çalışmalarında alınan dersler
gibi çeşitli faktörlerin birarada
olduğu bir sürecin sonunda
ortaya çıkmaktadır. Başarıyı
getiren bu süreç zaman zaman
şans faktörünü içerse de, asıl
olarak başarılı bir yönetim ve
devamlı gelişim esasına dayalı
bir sistem olarak algılanmalıdır. Biz de, bu görüşe paralel
olarak inovasyonu zamana yayılan çeşitli aktiviteleri içeren
temel bir ticari süreç olarak
algılamaktayız. Bu süreç bir
kurumun, sunduğu ürünlerin,
bunların nasıl üretildiğinin ve
nasıl dağıtıldığının yenilenmesidir. Bu tanım çerçevesinde
inovasyon yönetimi sürecinin
tüm firmalar için tanımlanabilecek ortak aşamaları vardır.
.. “Managing Innovation” kitabında tanımlanan ve bizim de
örnek aldığımız aşamalar şunlardır: Arama/Tarama; Seçim;
Uygulama ( Elde Etmek-Acquire, Ortaya Koymak-Execute,
Piyasaya Sürmek-Launch); ve
Öğrenme-Yeniden İnovasyondur.
Arama-Tarama Aşaması: İnovasyonun ilk aşaması ortamdaki değişim potansiyeline
dair sinyalleri algılayabilmektir. Bu sinyaller inovasyon
gerekliliğini ortaya çıkaran
yeni teknolojiler, pazardaki
çeşitli mekanizmalardaki ye12 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
nilik gerektiren değişiklikler
veya yasal bir değişiklik olabilir. Bundan dolayı, başarılı
bir inovasyon yönetimi, ortamdaki farklı kaynaklardan
gelen sinyalleri iyi bir şekilde
tanımlama, uygulama ve seçme mekanizmalarını ortaya
koymalıdır.
Seçim Aşaması: İnovasyonun riskli bir süreç olduğu ve
şirketlerin sonsuz risk alamayacağı gerçeği göz önünde
bulundurulduğunda, gerek
pazarda oluşan, gerekse de
mevcut veya potansiyel teknolojik fırsatların değerlendirebilmesi için çeşitli seçimler
yapılmalıdır. Bu seçimler pazarın durumuna ve şirketin
stratejisine bağlı olarak ortaya konmalıdır. Bu amaçla
Arama-Tarama aşamasında
üretilen girdilerin daha sonra
geliştirilebilecek bir inovasyon
konseptine dönüştürülmesi
gerekmektedir. Bu gerekliliği
gerektiren (gerekliliği gerektiren yerine başka bir ifade)
seçim sürecinde şirketler için
3 önemli girdi vardır. Bunlar:
şirkete hitap eden teknolojik
ve pazar fırsatlarına dair sinyaller; firmanın mevcut teknolojik altyapı (şirketin önerilen
değişiklik ile mevcut durumu
arasındaki uyum); ve şirketin
genel stratejisi ile uyum.
Uygulama Aşaması: Tetikleyici
sinyaller alındıktan ve bunlardan bazılarını takip etmek için
stratejik bir seçim yapıldıktan
sonraki aşama, bu potansiyel
Bilgi kaynaklarının elde edilmesi: Bu
aşama bir soruna cevap olacak ArGe faaliyetleri ile teknolojik bilginin
üretilmesi ve iç-dış kaynaklar arası
teknoloji transferinin gerçekleştirilmesi gibi yöntemlerle eski ve yeni
bilginin birleştirilmesidir. Bir anlamda
bu aşama daha sonra geliştirilecek
taslak bir çözüm ortaya konmasıdır.
Ortaya konan yeni fikrin özelliklerine
göre, yaratıcılığın önemi, kullanılacak
kaynakların etkili bir şekilde kullanımı, teknoloji transferi veya doğrudan
bilgi üretimi gibi faktörler devreye
girmektedir.
özellikleri, şirket içi mekanizmalar ve
yapılanmalar ile ortaya konulan ürünün özelliklerine bağlı olarak bu süreç
içerisinde sürekli bir sorun giderme
çalışması yapılmaktadır.
DÖRT AŞAMALI İNOVASYON SÜRECI
fikirleri yeni bir ürüne, servise veya
iş modeline dönüştürmektir. Bu aşama, başta pazarın durumuna, teknolojik altyapıya ve rakiplere bağlı olarak çok fazla risk içeren ancak zaman
ilerledikçe yapılan araştırmalara ve
çalışmalara bağlı olarak risklerin azaldığı bir süreçtir. Bu aşamalar daha
detaylı incelendiğinde 3 önemli unsur
olarak ortaya konulabilir. Bunlar:
İnovasyonun piyasaya sürülmesi:
İnovasyon sürecinde teknik problem
çözümüne paralel olarak aynı zamanda yeni ürünün sunulacağı pazara hazırlanması için çeşitli aşamalar gereklidir. Bu süreç yine ürünün ve pazarı
özelliklerine bağlı olarak son sunum
öncesi sırayla müşteri beklentileri ve
pazar durumu hakkında bilgi toplama,
farklı kurumlar arasında iletişimi sağlama ve ortaya çıkacak problemleri
çözme ve sunum öncesi hazırlıklardan
oluşmaktadır.
Öğrenme-Yeniden İnovasyon: İnovasyonun piyasaya sürülmesinin doğal
bir sonucu da bu döngüyü başlatacak yeni bir uyarıcı unsur ortaya
koymaktır. Yeni ürün veya sürecin
başarısız olması durumunda, bunun
nedenlerinin araştırılması gelecekteki
Projenin başlatılması: Bu aşama inoinovasyon süreçleri için önemli girvasyon sürecinin kalbi durumundadır. diler ortaya koyabilir. Burada önemli
Bu aşamada girdiler açık bir stratejik bir nokta firmaların bu isteği göskonsept ve bu konseptin gerçekleştermeleri, basit suçlamaların ötesine
tirilmesi için önerilen bazı öncü fikirgidip sorunun kaynağına inebilmeleri,
lerdir. Aşamanın sonucu ise piyasaya teknolojik süreçler ve yönetimsel
sürme öncesi hem gelişmiş bir inoproblemlere dair sorunları ortaya
vasyon hem de hazırlanmış bir pazar- koyabilecek geribildirim mekanizmadır. Farklı donanımlara sahip gruplar,
larını ve değerlendirme süreçlerini
çeşitli aşamalarına dahil oldukları bu
ortaya koymaları gerekmektedir.
süreçte belirli bir amaca veya sonuca
yönelik çalışmaktadırlar. Tüm bunlara
bağlı olarak birçok sorunun ortaya
çıkabileceği bu süreç en çok zamanın, paranın ve emeğin harcandığı
aşamadır. Bundan dolayı beklenen ve
beklenmedik teknik ve pazar sorunlarına yönelik, üretim süreci, pazar
13 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET
HAKLARI
Mesude Ağırdır
Sınai mülkiyet hakları, gelişmiş b Sınai
mülkiyet hakları, gelişmiş bir sanayiye sahip ülkelerde çok uzun yıllardır
yürürlükte olan ve üreticilerin haklarını korumaya yönelik uygulamalardır.
Sınai mülkiyet hakları, sanayideki ve
ticaret alanındaki yeniliklerin, buluşların, özgün çalışma ve tasarımların
ilk hak sahipleri adına kayıt edilmesi
anlamına gelir. Bu kayıt, ilk uygulayıcı
ya da üretici hak sahiplerine belli bir
süre için ürün veya hizmetini üretme
ve satma hakkını verir. Bir başkasının
bu bahsedilen hakkı kullanma yetkisi bulunmadığından, bu hakka sahip
olmak aynı zamanda ekonomik bir
avantaj sağlaması açısından da büyük
bir önem arz eder.
FIKRI VE SINAI MÜLKIYET HAKKINDA
KISACA BILGI
Aslında çoğumuz sınai mülkiyet haklarını ya da fikri mülkiyet hakları
kavramlarını büyük firmalar arasındaki rekabet ve patent savaşlarından
dolayı sıkça duymaktayız. Bu davaların milyon dolarlarla ölçüldüğünü,
davayı kaybeden tarafın milyon dolarlar ödemek zorunda olduğunu da
bilmekteyiz. Dolayısıyla bu sınai mülkiyet hakları dediğimiz konu firmalar
açısından anlaşılması ve uygulanması
zaman alıcı ve maliyetli iken, aynı
zamanda firmaya katılan bir itibar
olarak da değerlendirildiğinde büyük
önem taşımaktadır.
14 | SAYI 02 |
Asıl bahsetmek istediğim sınai mülkiyet haklarının koruma sistemlerinden
biri olan patentler ve faydalı modeller.
Patent en kısa tanımı ile buluş koruma belgesidir. Sınai mülkiyet anlamında patent; sanayiye uygulanabilen,
yeni ve tekniğin bilinen durumunu
aşan buluşlar için buluş sahibine buluşunu belli bir süre üretme, kullanma,
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
satma hakkı veren koruma belgesidir.
Bu kapsamda buluşun da tanımını
vermek isterim. Buluş teknik bir probleme getirilen teknik bir çözüm yoludur. Bu kapsamda buluşlar ürün ya da
yöntem olabilmektedir. Koruma süresi
olarak incelemesiz patentler için 7 yıl
iken incelemeli patentler için başvuru
tarihinden itibaren 20 yıldır. Koruma
süresi dolan patent tescilleri artık
koruma süresi yenilenemez ve halka
mal olur. Buradaki amaç tekelciliğin
önüne geçilmesi açısından bir adaleti
ifade etmektedir. Faydalı model ise
sanayiye uygulanabilen ve yeni olan
buluşlar için buluş sahibine verilen
buluşunu belli bir süre üretme, kullanma ve satma hakkı veren koruma belgesidir. Patentten farklı olarak faydalı
modelde tekniğin bilinen durumunu
aşma koşulu aranmaz. Yeni ve sanayiye uygulanabilir olması değerlendirilmesi açısından yeterli olmaktadır.
Faydalı model için koruma süresi de
10 yıldır. Dileyen buluş sahibi tescillendirdiği incelemesiz patentini 7 yıllık
süre içerisinde bu konuda yetkili bir
ofise incelemeye göndererek incelemeli patent olarak devam etmesini
isteyebilir. Veya patent başvurusu
yapan bir buluş sahibi araştırma
safhasında buluşunu faydalı modele
çevirmek isteyebilir. Patent ve faydalı
model arasındaki farkı özetleyebilmek ve anlaşılabilir kılmak açısından
TPE’den de ulaşabileceğiniz aşağıdaki
tabloyu sizinle paylaşmak isterim.
Buraya kadar anlattıklarımla önemli
olan bir diğer kısmın buluşu yapmak
kadar; buluşu doğru bir şekilde koruma altına almak da olduğu ortaya
çıkmaktadır. Bu koruma ile ilgili olarak
sizinle çok kısa bir hikâye paylaşmak
isterim. Graham Bell icat ettiği buluş
olan telefon için 14 Şubat 1876 yılında
patent başvurusu yapmıştır. Başvurusundan sadece birkaç saat sonrasında Elisha Grey isimli bir başka mucit
aynı buluş yani telefon için başvuru
Çağımız bilgi çağı, internet denilen devasa sonsuz bir bilgi kaynağı var. Dolayısıyla bizim ulaştığımız bilgilere bir
başkasının da ulaşması çok da zor değil.
Bunun yanı sıra, geliştirdiğimiz buluşları
bir şekilde birileri ile paylaşabiliyoruz
veya bir ekip çalışması sonucunda yaratılan bir ürün olabiliyor, büyük işletmeler sürekli yan sanayilerle çalışıyor.
Yani bilgi bir şekilde yayılmaya çok müsait. Dolayısıyla yaptığımız buluşa patent korsanlarının ya da fikir hırsızlarının ulaşması çok da imkânsız değil. Eğer
yaptığınız buluştan maksimum fayda
sağlamak, buluşunuzla piyasada öncü
hatta tek olmak istiyorsanız öncelikle
ve doğru zamanda buluşunuzu koruma
altına almanız gerekmektedir. Dünyanın
her yerinde kabul gören bir sistem var:
first to file. Yani buluşu aynı anda iki
kişi yapmış da olsa koruma hakkı her
zaman ilk başvuranın olacaktır.
Bir diğer önemli konu da başvurunuzun doğru ve kurallara yani mevzuata
uygun bir şekilde yapılmasıdır. Örneğin
bir patent başvurusu için tarifname ve
istemlerin mevzuat çerçevesinde hazırlanması gerekmektedir. İstemler (korunması istenenler) iyi sınırlandırılmamışsa
olası bir patent tecavüz durumunda
haklı olsanız dahi bu iddianızı kanıtlayamayabilirsiniz.
Bir başka önemli konudan daha bahsetmek isterim o da buluşunuzu koruyacağınız ülkelerin doğru belirlenmesidir.
Öncesinde de çoğu insanın karıştırdığı bir konuyu açıklığa kavuşturayım.
Korumanız başvurduğunuz ülke sınırları içerisinde geçerlidir. Türk Patent
Enstitüsü(TPE)’ne başvuru yaptığınızda
aldığınız tescil belgesi size ürününüzü/
yönteminizi yani buluşunuzu Türkiye
sınırları içerisinde satma, kullanma ve
üretme hakkı verecektir. Ancak sizin
buluşunuzla birebir aynı konuya dünyanın başka bir ülkesinden örneğin
Almanya’dan başvuru yapan bir buluş
sahibinin karşısına sizin buluşunuz çıkacak ve onun bu buluşunun patentlenememesine neden olacaktır. Ancak siz
korumanızı Almanya’da almadığınız için
bu kişi Almanya’da buluşunuzu kullanabilirken, sizin korumanız Türkiye kapsamında olduğundan Türkiye içinde hiçbir şekilde üretim, satıma ve kullanım
hakkına sahip olamayacaktır. Bir cümle
ile özetlemek gerekirse patent evrensel
iken, koruması bölgeseldir. Bu nedenle patentinizin korunmasını istediğiniz
ülkeleri doğru belirlemeniz gerekmektedir. Bunun için de piyasayı iyi tanımalı
ve piyasa koşullarını iyi değerlendirmeliyiz. Sonuçta ürün satamayacağımız
ülkelerde patent koruması sağlamamız
bize hem para hem de zaman kaybı
olacaktır. Diğer ülkelere giriş için hakkınız patent başvurusu yaptığınız tarihten itibaren bir senedir. Bu bir senenin
sonunda başka bir ülkede koruma talep
edemezsiniz.
FIKRI VE SINAI MÜLKIYET HAKKINDA
KISACA BILGI
yapmak istemiştir. Eğer; Graham Bell
başvurusunu birkaç gün sonra yapmış
olsaydı Elisha Grey ismi günümüzde bir
şey ifade edebiliyor olacaktı.
Sonuç olarak patentler teknolojik yeniliklerin, buluş sahiplerinin haklarının
korunması ve bilginin yaygınlaştırılması
açısından gereklidir. Bugün dünyadaki
birçok gelişmiş ülkenin teknolojik olarak önde olmasının bir sebebi de iyi bir
patent korumasına sahip olmalarıdır. Bu
bağlamda önerebileceğim iki seçenek
bulunmakta ya başkalarının yeni fikirler
üretmesini bekleyip dünyayı nasıl yönlendirdiklerini takip edip seyirci kalmak
ya da fikirleri kendiniz üretip dünyaya
yön vermek. Seçim sizin.
15 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
ELEKTRONİK
KONTROLLÜ ZEYTİN
HASAT MAKİNESİ
Özlem Perşembe
Nesne-emt
ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT
MAKİNESİ
Proje İçeriği
16 | SAYI 02 |
Yeni tarım politikaları sayesinde bugün Türkiye’deki
zeytin ağacı sayısı yaklaşık
158 milyonu bulmuştur. Ülkemiz için çok önemli bir kaynak olan zeytin, üretimde iş
gücü yoğun, mekanizasyon
düzeyi düşük ürünlerin arasında ön sırada gelmektedir.
Hasat için gerekli iş gücüne
kısa bir dönemde aşırı derecede yüklenilmesi, çalışma
koşullarının güç, iş gücünün
pahalı ve temininin problemli
olması nedeniyle, geleneksel
hasat yöntemlerinin maliyeti,
özellikle yağlık zeytin üretim
giderlerinin %64’ünü oluşturmaktadır. Maliyetin en büyük
kalemlerinden biri olan mekanik hasadın, istenilen düzeyde
olmamasının en büyük gerekçesi; üretilen veya pazarlanan
makinelerin çiftçinin ihtiyaçlarını gerektiği kadar karşılayamamasıdır. İki ayrı bölgede, 50
çiftçi üzerinde yapılan anket
ve istatiksel veriler sonucunda, yağlık zeytin hasadı yapan
çiftçilerin büyük bir kısmının
çırpıcı tip hasat makinesine
yöneldiğinin ve bu makinelerinin tamamının ithal olduğunun
tespit edilmesiyle, ülkemiz
şartlarına uygun, taşınabilir,
elektronik kontrollü çırpıcı tip
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
zeytin hasat makinesinin geliştirilmesine karar verilmiştir.
Projemiz: elektronik kontrollü
zeytin hasat makinesi; enerji kaynağından doğru akım
elektrik enerjisi ile tahrik edilen ve el ile komuta edilen bir
çırpma makinesidir. Makine bir
kişi tarafından kullanılmakta
ve güç ünitesi hasat sırasında
kullanıcı tarafından seyyar
olarak taşınmaktadır. Çırpıcı
ise iki elle tutularak, ağaç tacı
içinde gezdirilmek suretiyle
meyve dallarını çırparak hasadı gerçekleştirmektedir.
Projenin ana kriterleri sırasıyla:
* Teknolojik İlerleme Kaydetmek
* Kullanıcı Kolaylığı Sağlayabilmek
* Düşük Maliyetli Çözümler
Sunabilmek
* Mevcut İhtiyaçları Karşılamak
* Kullanım Çeşitliliği Sunmak
* Know-How vb. Bilgi ve Beceri Üretmek
* İthal Ürünlere Alternatif
Olmak
ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT
MAKİNESİ
Makinanın Ana Modulleri
17 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Projenin Teknolojik İçeriği
kapasitesini artırılması
Meyvenin düşmesini sağlayan mekanizma, 20 Hz (1200
d/d) çırpma frekansı ve ±10º
salınım ile düzlemsel yüzey
taraması gerçekleştirebilecek
olan bir hareket oluşumu sağlamaktadır. Özgün mekanizma
tasarımı sayesinde, rakiplerine
kıyasla %85 hasat etkinliği gerçekleştirebilen bu makine,
* Kablolu (traktör aküsü) ve
kablosuz (batarya) enerji kaynağı seçenekleri ile çiftçinin
alım gücüne göre alternatif
sunulması,
* Zor koşullara göre çırpma
hızını elektronik olarak ayarlayabilmesi,
* Taşınabilir-kablosuz batarya
modülleri ile kullanıcının, gerektiği kadar enerji harcayarak, taşınacak ağırlığı asgariye
indirebilmesi gibi teknolojik
özelliklere sahiptir.
Projenin İnovasyon
Boyutu ve Özgün Yönleri
– Türkiye
Ülkemiz açısından bakıldığında
projenin inovasyon boyutu
özetle:
* Türkiye’de herhangi bir yerli
üretim çırpıcı tip zeytin hasat
makinesinin bulunmaması ve
tamamıyla yerli kaynaklar ile
üretilmesi dolayısı ile kaynak
tasarrufu ve hasatta işçilik
maliyetinin düşmesinin sağlanması,
ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT
MAKİNESİ
* Zeytinliklerin, arazi (%25’i
taban, %75’i dağlık-yamaç) ve
ağaç yapıları (sık taç yapısı,
sarkık, yüksek dallı) dikkate
alınarak makinenin, özgün
çırpıcı hareket mekanizması
ve yatağı sayesinde taç yapısı
yoğun ağaçların, (50 N’luk bir
direnç dikkate alınmıştır) her
dalına ulaşma şansının yakalanması dolayısıyla rekolte
18 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
* Taşınabilir, kablosuz bataryalar ile kullanıcıya yük vermeyen enerji kaynağı sağlanması,
enerji kaynağının (batarya)
parçalı olması, sekiz saatlik
enerji ihtiyacının ikiye bölünerek, çiftçinin kullanacağı süre
kadar batarya taşıması, kullanıcının fiziksel yorgunluğunu
azaltarak, verimliliğin artmasının sağlanması
* Taşınabilir zeytin hasat makinesi sınırlı bir enerji kaynağına sahip olduğu için, makine
sürekli olarak tam güçte çalıştırılmayıp, ihtiyaç doğması
durumunda tam güçte çalıştırılması, dallar arasındaki geçişte makinenin boş yere enerji
harcamaması
* Ağırlığı azaltan, mukavemeti
artıran malzemeler kullanarak,
makinenin kullanımının kolaylaştırılması ve verimliliğin
sağlaması,
* Ergonomik analizler ve emniyet faktörleri doğrultusunda
kullanım kolaylığını en üst
seviyeye taşıyacak özgün bir
endüstriyel tasarım çalışmasının gerçekleştirilmiş olması,
* Yerli kaynaklar kullanarak
yedek parça temin kolaylığı
sağlaması ve servis maliyetlerinin düşürülmesi ile çiftçinin
alım gücüne avantaj getirilmesi.
Uluslararası normlar
doğrultusunda tasarlanan bu
makine, gerek endüstriyel
gerekse mekanik tasarım
açısından sağladığı ilave
faydalar sonucunda yurt dışı
rakiplerine kıyasla %85 hasat
etkinliğine ve %9 luk sürgün
yaprak oranına sahiptir.
İthal ürünlere göre maliyette
tasarruf sağlaması ile ihraç
edilebilir bir ürün yaratılmıştır.
Projenin Yeni Ürün ve
Hizmet Bakımından
Jenerik Olması
Elektronik kontrollü çırpıcı
tip zeytin hasat makinesi,
yerli kaynaklar ile üretilmesi
sonucunda dar gelirli çiftçinin
de satın alabilmesinin yanısıra,
işçilik, servis ve yedek parça
masraflarını asgariye indirerek
hasatta işçilik maliyetinin
düşmesine ve kaynakların
verimli kullanılmasına olanak
sağlayacaktır.
Yerli üretim olması sebebiyle;
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
TÜGEM kredili satışlara
uygun ürün kapsamında
değerlendirileceği için,
çiftçiler tarafından tercih
edilebilir bir ürün olacak ve
ithalat rakamlarında fark
yaratabilecektir.
Yurt dışından gelen rakiplerine
kıyasla; hasat hızını, ağaca
zarar vermeden artırarak,
zeytin hasadında verimlilik
dolayısıyla Türkiye’nin zeytin
ürünlerinde rekabetçiliğinin
ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT
MAKİNESİ
Projenin İnovasyon
Boyutu – Küresel
artmasını sağlayacaktır.
Ergonomi ve emniyet
kriterlerine uygunluğu
sağlayarak, kullanıcı sağlığı
açısından her hangi bir risk
oluşmasını engelleyecektir.
Projenin Buluş Yönü
Elektronik kontrollü çırpıcı
tip zeytin hasat makinesinin
meyvenin düşmesini sağlayan
mekanizması, elektrik
motorundan gelen hareketi,
eksantrik bir uzuv aracılığı
ile 90º derece döndürerek,
istenilen düzlemsel çırpma
(tarama) hareketine
dönüştürmektedir. Bu hareketi
sağlayan özgün çırpma
mekanizması, rakiplerden
farklı niteliktedir.
Prototip üretimi ve saha
testleri sonuçlandırılmış olan
bu mekinenin, tasarımının
korunması amacıyla:
Mekanizması için faydalı
model başvuru hazırlığı
yapılmaktadır. Endüstriyel
tasarımı için ise tasarım
başvurusu yapılmış, TPE
bülteninde yayınlanmıştır.
(TESCİL NO: 201303391)
Projenin Pazara Sunulacak
Bir Ürüne Dönüşme
Olasılığı / İmkanı Ve
Ürünün Pazar Başarısı
2012 Zeytin ve Zeytinyağı
Tanıtım Komitesi sektör
analizine göre Türkiye’de;
* 158 milyon zeytin ağacı
bulunmakta,
* Yılda ortalama 220.000 ton
zeytinyağı üretilmekte,
19 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
* 500’den fazla zeytin ve
nulmuştur.)
zeytinyağı üretim tesisi
bulunmakta,
Tasarlanan ve prototipleri üretilerek, saha testleri yapılan
elde taşınabilir çırpıcı tipli zeytin hasat makinesi projemizin,
ithal rakip makinelerin teknik
performansını üstlenebilmesi,
yedek parça temininde yerli
kaynak kullanımı ve servis
kolaylığı sağlayabilmesi, ergonomi ve emniyet kriterlerine
uygun, sağlığını tehdit etmeyen özgün endüstriyel tasarımı ile orta ve küçük ölçekli
çiftçi için cazip bir alternatif
olacağı düşünülmektedir.
* Yılda yaklaşık 20 bin ton
zeytinyağı ihracatı yapılmakta,
* Türkiye, dünya zeytinyağı
üretiminde ilk beş arasında
yer almaktadır.
ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT
MAKİNESİ
Ege ve Marmara bölgesinde
yaklaşık 85,5 milyon meyve
veren zeytin ağacı bulunduğu
bilgisi çerçevesinde ve tahmini
hasat günü, ağaç başına rekolte, makinelerin çalışma kapasiteleri göz önüne alınarak
yapılan hesaplamalarla Sadece
Ege – Marmara bölgesinde
yaklaşık 80.000 makinelik
bir kapasite olduğu, Türkiye
geneli içinde bu kapasitenin
128.000 adet civarında olduğu
tahmin edilmektedir. (Mekanik
hasatın tüm Türkiye genelindeki potansiyelini hesaplamak
için TUIK ve İzmir Ticaret Borsası 2012 verilerinden referans
alınarak varsayımlarda bulu-
20 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT
MAKİNESİ
21 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Hizmet Şemsiyesi
Nedir?
Seçil Uğur
İzmir Ekonomi Üniversitesi
20 Aralık 2013…Babamın 68.
yaşgünü…İnsan 21 yıldır ailesinden uzakta yaşayınca,
böyle özel günlerde duygusallaşıyor. Neredeyse ay sonu,
cebimde fazla param da yok.
Yine de kocaman bir buket kırmızı gül yaptırıp, bulabildiğim
en ucuz havayolu ile İstanbul’a
ailemi ziyarete gitmeye karar
verdim.
HİZMET ŞEMSİYESİ NEDİR?
Güllerim kırılmasın diye havaalanı personelinin nazik bir
şekilde, gül buketini güvenlik
bantından dikkatlice geçirmelerinin ardından ben de büyük
bir keyifle uçaktaki yerimi
aldım. Ancak yolculuk pek de
iyi başlamadı. Nereden başlasam bilmiyorum ki! Koltuğumun üzerindeki havalandırmanın çalışmamasından mı, iki
koltuk sırasının arasının fazla
dar olmasından dolayı neredeyse hareketsiz bir şekilde
oturmak zorunda kalmamdan
mı, yoksa tam 50 dakika boyunca yanımda aralıksız tesbih
çeken yolcunun sebep olduğu
sinir bozucu sesden mi?
İstanbul’a iniş yapmak üzere
iken uçaklarda yapılan klasik
“Bizimle uçtuğunuz için teşekkür eder, bir sonraki seyaha22 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
tinizde tekrar birlikte olmayı
dileriz!” anonsunu duyduğumda aklımdan geçen tek şey bir
dahaki sefere ne olursa olsun
biraz daha fazla paraya kıyıp,
daha iyi bir havayolu şirketi
ile uçmak idi. Havaalanındaki
sıcak aile karşılamasının ardından malum İstanbul trafiğinde
yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuktan sonra nihayet evimize
vardık. Babamın ısrarı üzerine,
hava kararır kararmaz Nişantaşı sokaklarındaki ışıl ışıl Yeni
Yıl süslemelerini görmek için
tekrar yola çıktık.
Aman Tanrım! O ne muhteşem
bir manzaraydı öyle! Sanki
hava hiç kararmamış gibiydi.
Her yer şıkır şıkır. Yerlerde
kırmızı halılar. Sokaklar tam
bir insan seli, herkes adım
adım ilerliyordu. Bu büyülü atmosferin havası içinde, vitrinlerde gördüğümüz herşey bize
muhteşem görünmeye başladı.
Derken, deri giyim sektöründe
Türkiye’nin en meşhur mağazalarından birisine girdik.
Belki inanmayacaksınız ama,
kapıda bizi smokinler içinde iki
keman bir de yan flüt sanatçısından oluşan bir trio karşıladı.
Son derece neşeli melodilerin
eşiliğinde daha 2-3 metre yürümüştük ki mağaza müdürü
HİZMET ŞEMSİYESİ NEDİR?
olan çok bakımlı, çok hoş bir
bayan bize doğru yaklaştı ve
bizi biraz ileride duran rengarenk kanepelerden yemeye
ve birer içki almaya davet
etti. Sonuç? Uçak biletine fazla
para vermeye kıyamayan ben,
kendime pahalı bir çift ayakkabı alıp, ağzım kulaklarımda
mağazadan ayrıldım.
nür tarafından araştırıldı, tartışıldı. 1992 yılında pazarlama
akademisyeni Mary Jo Bitner
tarafından literatüre kazandırılan “servicescape” kavramı,
günümüzde yaşanan şiddetli
rekabet ortamında, hizmet
pazarlamasının daha da kritik
önem taşıyan bir faktör haline
gelmesine sebep oldu.
Bugün yüzbinlerce farklı markanın varlığı, dergi ve televizyon reklamlarından İnternetteki sosyal medya sitelerinde
yapılan sohbetlere kadar
birçok farklı kanaldan maruz
kaldığımız bilgi bombardımanı, biz tüketicilerin satın alma
kararlarını giderek daha da
komplike hale getirmekte. Söz
konusu bir hizmet satın almak
olduğunda, işte tam da bu satın alma tereddütünü yaşadığımız noktada, devreye “Hizmet
Şemsiyesi”nin ögeleri giriyor.
Bu faktörler, tüketicinin karar
vermesini kolaylaştırıyor.
Ağustos ayının sıcağında bir
plajda uzandığınızı hayal edin!
Eğer tepenizde kocaman bir
plaj şemsiyesi yoksa, aslında
çok daha güzel görünmeyi
hayal ederken muhtemelen
sıcaktan kavrulup, sonunda
kötü görüneceksinizdir. İşte
“Hizmet Şemsiyesi” de hizmet
sektöründe faaliyet gösteren
firmaların, rakiplerinin arasından sıyrılıp bir adım daha öne
çıkabilmeleri için kullanmaları
gereken hizmet pazarlamasının ana ögelerini birarada tutan bir araç gibidir. Bu elemanlar etkili bir şekilde kullanıldığı
takdirde, firma tüketicinin
gözüne daha hoş görünecektir.
1973 yılında ilk kez, pazarlamanın gurusu Philip Kotler’in
dikkatleri çektiği, hizmet ortamının tüketicinin kalite algısı
üzerinde önemli bir etki yarattığı gerçeği tam kırk yıldır
sayısız akademisyen ve düşü-
Peki, bu ögeler neler olabilir?
Bir pastaneye girdiğinizde
duyduğunuz o nefis kokular;
bir restoranda çalan hoş bir
müzik, yumuşak bir aydınlatma; yada mesela bir has
23 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
HİZMET ŞEMSİYESİ NEDİR?
taneye gittiğinizde ortamın
ne kadar hijyenik göründüğü,
çalışanların üniformalarının
temizliği ve sizi karşılama
şekli; veya kahvenizi yudumladığınız bir kafede etraftaki
diğer müşterilerin davranış
şekilleri yada hizmetten ne
kadar memnun göründükleri,
bunların her biri ve daha nicesi plajdaki şemsiyenin metal
milleri gibidir.
Tek bir milin bozulması bile
şemsiyenin işlevini yerine
getirememesine sebep olacaktır. Hizmet sektörlerinde, eğer
firmanızın adını tüketicilerin
aklına kazımak ve tekrar tekrar size gelmelerini sağlamak
istiyorsanız, faaliyet gösterdi24 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
ğiniz sektörde alıcıların en çok
önem verdikleri hizmet pazarlaması faktörlerini ön plana
çıkartmalı ve bunları çok etkin
bir şekilde yönetmelisiniz.
Kaçınılmaz sonuç daha fazla
sayıda müşteri, artan satışlar
ve kremalı pastadan payınıza düşen çok daha büyük bir
dilim olacaktır.
HİZMET ŞEMSİYESİ NEDİR?
25 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
FIKIR VE ESERLER
TASDIX ILE GÜVENCE
ALTINDA
Türkiye’nin ilk ve lider elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı
E-GÜVEN, Tasdix ile kullanıcılarının fikir ve eserlerini koruma
altına alıyor. Yazar, sanatçı ve
tasarımcıların yanı sıra fikir ve
eser sahibi olan herkes bilgisayar ortamındaki çalışmalarını
herhangi bir kuruma ihtiyaç
duymadan tek tıkla güvence
altına alabiliyor.
FİKİR VE ESERLER TASDİX İLE GÜVENCE
ALTINDA
Kullanıcılar, Tasdix ile çalışmalarının elektronik olarak damgalandığı zamanı ve o tarihten
itibaren üzerinde değişiklik
yapılmadığını kanıtlayabiliyor.
5070 Sayılı Elektronik İmza
Kanunu uyarınca yasal geçerliliğe sahip olan Tasdix, herhangi bir uyuşmazlık durumunda
kanuni delil niteliği taşıyor.
tarihe karışıyor.
Tasdix erişim kolaylığı ile tüm
yaratıcı eserleri koruyor
Çalışmalarını, Tasdix ile pratik bir şekilde güvence altına
almak isteyen fikir ve eser
sahiplerinin www.tasdix.
com adresinden Tasdix’e üye
olup; ücretsiz Tasdix masaüstü yazılımını bilgisayarlarına
yüklemeleri gerekiyor. Tasdix,
kullanıcılarının sahip olduğu
bu yazılımla bilgisayar ortamındaki her tür dokümana
zaman damgası vurabiliyor.
Tasdix’leme işlemi ise Tasdix’in
internet sitesinden satın alınabilecek kontörler aracılığıyla
yapılıyor.
Aracı bir kuruma ihtiyaç duymadan, mesai saatleri ve
tatil günlerine bağlı kalmadan
çalışmalarını koruma altına
alan Tasdix kullanıcıları, ürünün önümüzdeki günlerde
yenilenecek olan sitesi sayesinde işlemlerini daha kolay ve
pratik bir şekilde gerçekleştirebilecek.
Tasdix sayesinde belgeler
üzerinde zaman bilgisi elde
etmek için çeşitli kurumlarda
onaylatmak ya da kendi kendine iadeli taahhütlü gönderim E-GÜVEN hakkında:
yapmak gibi yöntemler de
E-GÜVEN, 2003 yılında Faruk
Eczacıbaşı ve Türkiye Bilişim
Vakfı önderliğinde kurulan
Türkiye’nin ilk ve lider elektronik sertifika ve mobil imza
hizmet sağlayıcısıdır. E-GÜ26 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
FİKİR VE ESERLER TASDİX İLE GÜVENCE
ALTINDA
VEN, bireylere ve kurumlara
bilgi güvenliği ve elektronik
imza konusunda dünyada
pazar lideri olan çözümler sunar. E-GÜVEN, kurumlara özel
projeler geliştirmenin yanı sıra
gelişen teknolojiye uygun kullanıcı dostu ürün ve hizmetler
üzerinde de çalışmaktadır.
www.e-guven.com
Ayrıntılı bilgi için:
Grup7 İletişim Danışmanlığı
Mehtap Çakıroğlu Kaynak /
0212 292 13 13 / mcakiroglu@
grup7.com.tr
27 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Üç Boyutlu Printer &
Yapay Doku Üretimi
ÜÇ BOYUTLU PRİNTER VE YAPI DOKU
ÜRETİMİ
Sabancı
Üniversitesi
öğretim üyesi
Bahattin
Koç ve ekibi,
canlı hücreler
kullanarak üç
boyutlu biyobasım yöntemi
ile yapay doku
üretmeyi başardı.
28 | SAYI 02 |
Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Uygulama ve Araştırma
Merkezi’nde (SUNUM), Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Üretim Sistemleri Programı öğretim üyesi Bahattin Koç
ve öğrencileri; Can Küçükgül,
Saime Burçe Özler, Forough
Hafezi canlı hücreler kullanarak üç boyutlu biyo-basım
yöntemi ile yapay doku üretmeyi başardı.
Bahattin Koç liderliğindeki 3B
doku ve organ basımı proje
grubunun nihai hedefi, laboratuvar ortamında bir doku
veya organının bir bölümünü,
anatomik yapısına uygun olarak üç boyutlu biyoyazıcı ile
canlı hücreler kullanarak basmak. Projenin ileriye dönük en
önemli hedefi, 3B Biyo-yazıcı
ile hastanın kendi normal hücrelerini veya kök hücrelerini
kullanarak, gereken doku hatta organının bire bir kopyasını
üretebilmek. Böylece hastanın
kendi hücreleri ile üretilen
yapay doku veya organı has-
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
tanın vücudunun reddetmesi
gibi bir durumu ortadan kaldırmak.
Ekip MR datalarını kullanarak,
MR’daki anatomik yapıya uygun olarak Türkiye’de ve dünyada ilk kez aort damarı doku
örneğini, hücreleri ve destek
yapılarını kat-kat üç boyutlu
basarak oluşturuldu. Proje
ekibi, ilk defa canlı hücreler
kullanarak 3B bio-basım yöntemi ile aort benzeri, anatomik
yapısına uygun, büyük damar
dokusu üretti. Dünya’daki
diğer tekniklerden farklı olarak Sabancı Üniversitesi’ndeki
araştırmacılar geliştirdikleri
“kendi-kendini” destekleyen
3B yapılar ile dokunun basılması ile dünyada bir ilke imza
attı.
Üç Boyutlu (3B) Doku ve Organ Basımı Projesi ekibi, aort
doku örneğini 3B olarak basmak için canlı insan fibroblast
hücrelerini biyo-mürekkep
olarak kullandı. İnsan damar
ÜÇ BOYUTLU PRİNTER VE YAPI DOKU
ÜRETİMİ
dokusu genel olarak üç farklı
hücre tipinden oluşmaktadır:
Fibroblast, endotel ve düz kas
hücreleri. Fibroblast hücreleri
bağ dokusunun ana hücreleridir. Dokular için gerekli olan
ekstraselüler matriks yapısının
ve kolojen proteinin oluşumunu sağlar. Endotel hücreleri ise
damarların ince iç tabakasını
oluşturan hücrelerdir. Düz kas
hücreleri damar, yemek borusu, bağırsak gibi iç organlarda
bulunan kas hücreleridir. Bir
sonraki aşama olarak fibroblastların yanı sıra endotel ve
düz kas hücrelerini de kullanarak oluşturulacak damar dokusunu biyoreaktörde güçlendirmek için çalışmalar devam
ediyor.
Üniversitesi ve tıbbi konularda
GATA’daki danışmanlarından
destek alıyor.
www.sabanciuniv.edu
Disiplinlerarası bir çalışmanın
sonucu olarak üretim sistemleri, biyoloji, nanoteknoloji, malzeme, gibi konularda çalışan
yüksek lisans öğrencileri ile
araştırmacıların yer aldığı dört
kişilik ekip, projede ayrıca
biyoloji konusunda Yeditepe
29 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
E-Atıklar ve
EWASTEU
Samsun M. Başarıcı
Yaşar Üniversitesi
E-ATIKLAR ve EWASTEU
E-atık denince aklınıza ne geliyor? Eski bilgisayarınız? Eski
cep telefonunuz? Belki eski
televizyonunuz? Hepsi doğru,
ama bu kadar mı? Başka şeyler de olabilir mi?
30 | SAYI 02 |
değer bulundu ve böylece
proje planına uygun olarak 29
Nisan-11 Mayıs 2013 tarihleri
arasında Yaşar Üniversitesi ev
sahipliğinde, Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Portekiz,
Bir başka soru: Bu konu önem- Belçika ve Litvanya’dan toplam 13 öğretim elemanı ve 38
li mi? Veya ne kadar önemli?
öğrencinin katılımıyla ilk otuBizi ne kadar ilgilendiriyor?
rumu gerçekleştirildi. Meğer
Bu konu ile ilgienmeli miyiz?
Yoksa işi “konunun uzmanları- konuya o kadar çok ilgi varmış
na” mı bırakmalıyız? Peki ama ki, gerek ulusal gerekse uluslararası basında proje geniş yer
uzmanları kim bu konunun?
buldu. Her ne kadar bu konuE-atık kavramı devreye girlarda bilimsel ve ticari çalışdiğinde yukarıda bir kısmını
malar mevcutsa da, AB içinde
saymaya çalıştığımız bir çok
konuyu ders olarak ele alan
soru ortaya çıkıyor. Soruları
ve bu şekliyle gerçekleştiren
yanıtlamaya çalıştığınızda ise
tek proje EWASTEU imiş. Proje
bir sürü kavram kargaşası, bir alt başlığı e-atıklar ile ilgili AB
sürü kulaktan dolma bilgiler
düzenlemeleri ve uygulamaları
ve bir sürü yanlış anlaşılma
olduğu için de katılımcılar huve yönlendirmeler karşımıza
kuk, işletme, bilgisayar, kimya
çıkıyor.
vb. gibi farklı bilim alanlarından seçilmişti. Projenin sonuçBu ve benzeri tüm soruları
ları ve ilk oturumdan sonrası
yanıtlayabilmek ve özellikle
aşağıda ayrıca anlatıldığı için
de konunun paydaşlarından
şimdi dilerseniz tekrar ilk başolan öğrencilerimizi bilgilentaki sorularımıza geri dönelim.
dirmek ve uyarabilmek için,
2012 yılında Yaşar Üniversitesi Öncelikle kavramın doğru taöğretim elemanları olarak bu
nımlanması gerekmekte. E-atık
konuda ne yapabileceğimizi
kavramı ilk başta sanki sadece
düşündük ve Avrupa Birliği
elektronik atıklarla ilgili imiş
Erasmus Yoğun Programlar
gibi görünmekte. Doğal olarak
(IP) kapsamında bir proje
herkesin aklına cep televizyogeliştirdik. Projemiz Ulusal
nu, bilgisayar vs. gibi cihazlar
Ajans tarafından desteğe
gelmekte. Ancak konuyla ilgili
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
E-ATIKLAR ve EWASTEU
yasal düzenlemelere bakıldığında, kavramın bu kadar dar
ele alınmadığı görünmektedir.
Bu konuda tüm AB üye ve
aday ülkeleri bağlayan temel yönergeler ise 27 Ocak
2003 yılında yürürlüğe giren
2002/95/EC ve 2002/96/EC
yönergeleridir. Bu yönergelerden 2002/95/EC kabaca elektrikli ve elektronik cihazlarda
kullanılan zararlı maddelerin
sınırlandırılmasını, 2002/96/EC
ise atık elektrikli ve elektronik cihazları hedef almaktadır.
Aslında tüm AB ülkeleri ve
bir çok aday ülkenin yasaları
incelendiğinde, 2002/95/EC ve
2002/96/EC yönergelerinde
sözü edilen yasal düzenlemelerin mevcut olduğu gözlemlenmektedir. Ülkemizde de 09
Aralık 1983 yılında çıkarılan
2872 sayılı Çevre Kanunu’nda
da bu tip düzenlemelerin olduğu görülmektedir. Ancak gerek
yasaların her ülkede farklı
kriterlere göre düzenlenmesi,
gerekse bir çok yasal düzenlemenin eskimiş olmasından dolayı, tüm AB ülkeleri ve aday
ülkeler için geçerli olacak yönergelerle birlikte her ülkede
yasal düzenlemeler yapılmaya
başlanmış, üye ülkelerin hepsinde düzenlemeler tamamlanmış, aday ülkelerin bir çoğunda da tamamlanmak üzeredir.
Türkiye’de de önce 2002/95/
EC ile uyumlu olarak 05 Temmuz 2008 tarihinde 26927
sayılı “Elektrikli ve Elektronik
Eşyalarda Bazı Zararlı Maddelerin Kullanımının Sınırlandırılmasına Dair Yönetmelik”
(EEE Yönetmeliği) yayınlanmış,
daha sonra ise 2002/95/EC ve
2002/96/EC yönergelerini tek
bir çatı altında toplayan “Atık
Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği” 22
Mayıs 2012 tarihinde 28300
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
İlk başat sorduğumuz “e-atık
nedir?” sorusu tüm bu yasal
düzenlemelerde açık bir şekilde ifade edilmektedir. Yasal
düzenleme e-atıkları toplam
on kategoriye ayırmaktadır.
Bunlar;
1. Büyük ev eşyaları (Buzdolabı,çamaşır ve bulaşık makineleri vb.)
2. Küçük ev aletleri (Elektrik
süpürgesi, fritöz vb.)
3. Bilişim ve telekomünikasyon
ekipmanları
4. Tüketici ekipmanları (Radyo,
televizyon, video müzik enstrümanları vb.)
5. Aydınlatma ekipmanları
(Flüoresan, düşük basınçlı sod
31 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
yum lambalar vb.)
şında tutan yasada, e-atık
6. Elektrikli ve elektronik
aletler(Büyük sabit endüstriyel
aletler hariç) (Matkap,testere,
dikiş makinesi,çim biçme makinesi vb.)
‘‘ * Yukarıdaki kategorilere
dahil olan ve alternatif akımla
1000 Volt’u, doğru akımla da
1500 Volt’u geçmeyecek şekildeki kullanımlar maksadıyla
tasarlanmış olan, uygun bir
biçimde çalışması için elektrik
akımına veya elektromanyetik
alana bağımlı olan eşyaları ve
bu akım ve alanların üretimi,
transferi ve ölçümüne yarayan
eşyalar
7. Oyuncaklar, eğlence ve spor
aletleri
8. Tıbbi cihazlar(*)
E-ATIKLAR ve EWASTEU
9. İzleme ve kontrol aletleri(*)
10. Otomatlar (sıcak soğuk içecek otomatları vb.)
Tıbbi cihazlar ve izleme ve
kontrol aletlerini kapsam dı-
32 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
* Tanımlanan kategorilerde yeralan ürünlerin kullanım ömrü
dolduğu andaki bütün bileşenlerini, unsurlarını ve ihtiva
ettiği sarf malzemeler ”
E-ATIKLAR ve EWASTEU
olarak tanımlamaktadır. Yani
kısaca aslında çocuğumuzun
uzaktan kumandalı arabasından, tost makinamıza kadar
evimizde ve çevremizde görebileceğimiz ve artık kullanım
ömrünü tamamlamış herşey
yasaya göre e-atık tanımına
uymaktadır. Bu kavramla karşılaşıldığında insanların genel
olarak cep telefonu, bilgisayar
vb. cihazları saymaları ilginç
olmakla beraber, bu cihazlar
dünya genelinde e-atık konusunda (şimdilik) çok ağırlıklı
yer kaplamamaktadırlar. Dünya genelinde bakıldığında %30
gibi bir oranla beyaz ve ev eşyaları kategorilerinin en başta
yer aldıkları görülmektedir.
de sorun hiç de yavaş yavaş
ortaya çıkmış bir sorun değil.
Çok hızlı bir şekilde ortaya
çıkan bu sorun, insanoğlunun
yarattığı ve doğanın kapasite
ve uyum hızını aşan bir sorun
oldu. Elektrikli ve elektronik
cihazların gerek üretiminde
gerekse gündelik kullanımlarında kullanılan madde ve
bileşenlerin içerisinde doğada
var olmayan, yapay bir şekilde
üretilmiş ve yarılanma süreleri
yüksek ve çok dayanıklı bileşenler bulunmaktadır. Örneğin
kullanım ömrü bitmiş bir katot
tüplü televizyon veya ekranda
iki ila dört kilogram arasında
kurşun bulunmaktadır. Oysa
ki civanın 10 gramı bile 25.000
Bu noktada ilk başta sorduğu- ton toprağı veya 260.000 litre
muz birinci soruyu yanıtlamış suyu zehirlemeye yetmektedir.
Bir başka örnek; Aydınlatma
olduk ama asıl önemli olan
ikinci sorunun yanıtı. Bu konu gereksinimimizin vaz geçilmez
gerçekten bu kadar önemli mi? ögelerinden olan flüoresan
lambalarda civa ve fosfor gibi
Bu sorunun yanıtı da aslında
gayet basit: Evet konu gerçek- bileşenler bulunmaktadır. Bir
flüoresan lambanın içerisinde
ten bu kadar önemli. Neden
bulunan civa 30.000 litre suyu
mi?
etkileyebilmekte, bir başka
Öncelikle şunu belirtmekte
değişle, 80.000 metrekare yüyarar var; Doğa, evrimsel
zölçümlü bir göldeki balıkları
süreç içerisinde ortaya çıkan
yenmez hale getirebilmektedir.
veya kendinin ortaya çıkardığı Ve bu sorun sadece yöresel
sorunları şimdiye kadar gayet bir sorun değildir. Yine flüoregüzel bir şekilde çözmeyi basan lambada bulunan ve kanşarmıştır. Ancak e-atık konuserojen olduğu bilinen fosfor
sunda durum biraz farklı. İlk
uygun koşullarda 320 kilometolarak, bu sorun doğal ortaya relik bir mesafeye yayılabilçıkan bir sorun değil. İkincisi
mektedir.
33 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Bir örnek daha; Elektrikli ve
elektronik cihazlarda kullanılan ve ısıya dayanıklı tasarlanan kabloların yanması sonucu
ise sera gazı etkisi ortaya çıkmakta ve doğal olarak küresel
ısınmaya olumsuz etkisi bulunmaktadır ki küresel ısınma ile
ilgili uyarıları hepimiz gayet iyi
biliyoruz. Bütün bu çevresel
sorunlar doğal olarak tüm canlıların yaşamlarını etkilemektedir. Sadece insan açısından
bakıldığında kabaca şu sağlık
sorunlarına işaret edebiliriz:
Civa: Beyin hasarı
Fosfor: Çeşitli kanser türleri
Berilyum: Akciğer kanseri
(Anakartlar ve bağlantılarda
bulunur)
Kurşun: Özellikle çocuklarda
beyin hasarı, büyüme bozuklukları
Krom: DNA bozulmaları
Arsenik: Kuvvetli bir zehir
Baryum: (kısa süreli bile maruz kalındığında) Beyin şişmesi, kas zayıflığı, kalp ve karaciğer hastalığı
rahatlıkla söyleyemeyiz. Konu
hepimizi ilgilendiriyor. Kaldı ki
konunun çevresel ve sağlıksal
boyutları dışında ekonomik
boyutları da var. Örneğin 30
ton toprak işlendiğinde ortalama yaklaşık 3 gram altın elde
edilir. Ancak aynı miktarda cep
telefonunu geri dönüşüme ve
ayrıştırmaya soktuğunuzda
300 gram altın elde edebilirsiniz. “Eeee, bana ne, ben
zaten takı kullanmıyorum ki”
diyebilirsiniz. Peki cep telefonu kullanmıyor musunuz?
Veya bilgisayar? Veya araba?
Tümleşik devre vb. elemanları
olan tüm cihazlarda genelde
bağlantı noktalarında, daha
iyi iletim sağladığı için altın
kullanılır. Eğer bu hızla devam
edersek belki de 10 yıl sonra bir cep telefonunun artık
200-300 TL’ye alma olanağımız
kalmayacak. Altın fiyatlarının
durumu meydanda. Bunun da
ötesinde e-atık kavramının
(bugün için) 11 Milyar dolarlık
bir pazar olduğu tahmin ediliyor. Ve bu pazarın daha da büyüyeceği öngörüler arasında.
E-ATIKLAR ve EWASTEU
Evet, konu çok önemli ve hepiKadmiyum: Böbreklerde birikir mizi ilgilendiriyor. Peki ama ne
ve zehirlenme yapar.
yapabiliriz? EWASTEU projesi
kapsamında, geçtiğimiz yıl
Ve burada verilenler sadece
öncelikle katılımcı ülkelerin yakısa bir özet. Tüm tablo ise
sal düzenlemelerine göz attık.
daha da vahim ve ne yazık
Her ne kadar yasal çerçeve
ki tüm orta ve uzun vadeolarak AB’nin 2002/95/EC ve
li sonuçlarını kestirebilmek
2002/96/EC yönergeleri, ülkemümkün değil. Sanırım şimdi
konunun önemini daha iyi vur- lerin yasalarına temel oluştursa da her ülkenin kendi yasal
gulayabilmişizdir.
düzenlemeleri yine de farklıHerhalde tekrar baştaki sorulıklar göstermekte. EWASTEU
lara döndüğümüzde, artık kosonuç bildirisinde katılımcılar,
nunun bizi ilgilendirmediğini o
öncelikle yasal düzenlemelerin
34 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
bu boyutlarda ele alınmasının
yeterli olmayacağını düşündüğümüz için Bayraklı Ömer
Özkan İlköğretim Okulu’na da
bir ziyaret gerçekleştirdik ve
miniklere konu hakkında bilgi
verip, onlarla konuyu tartıştık. Bu gerek akademisyenler
olarak bizler gerekse üniversiteliler olarak yerli-yabancı
tüm öğrencilerimiz için eşsiz
bir deneyim ve keyif verici
bir gün oldu. Miniklerimizin
de aslında konuyla doğrudan
ilgilendiklerini ve yaşlarından
beklenmeyecek kadar da bilgilendiklerini görmek çok sevindirici idi. Hani Barış Manço’nun
şarkısındaki gibi “büyükler kös
kös otururken, adam oluvermiş çocuklar”.
E-ATIKLAR ve EWASTEU
ve bu yasal düzenlemelerin
toplumdaki iz düşümlerinin
uyumlandırılması gerektiğine
vurguda bulundular. Ayrıca ülkeler arası eş güdümün
ve işbirliğinin artırılmasının
gerekliliği de net bir şekilde
ortaya konuldu. Doğal olarak
bu iş için gençlerin duyarlılığı
önemli. Katılımcı öğrencilerin
görüş ve düşünceleri gelecek
için oldukça umutlu olmamızı
sağladı. Her ne kadar e-atıkların bileşenleri gerek sağlık
gerekse çevre açısından korku
verici ve endişelendirici olsalar da, doğru bir şekilde geri
dönüştürülüp, işlendiklerinde
yukarıda sayılan risklerin ve
sonuçların hiç birisi ortaya
çıkmamakta. Doğal olarak bu
doğru işlemenin yapılması gerekmekte. Buradaki sihirli sözcükler tabii ki geri dönüşüm,
yeniden kullanım. AB üyesi
ülkelerden özellikle kuzeydeki
ülkeler bu bağlamda çok iyi
işleyen bir sistem kurmuşlar.
Eskiden atığını, “benden uzak
olsun da” mantığıyla az gelişmiş veya gelişmekte olan Kenya, Çin vb. gibi ülkelere, kimi
zaman da yasadışı yollarla atıp
gelen ve akıbetini hiç merak
etmeyen ülkeler, bu atıkların
herhalde ekonomik değerlerini
de iyice algılamış olmalılar ki,
artık geri satın alma yoluna
girmeye başlamışlar. Belki de
çevresel duyarlılıktan çok ekonomik kaygılardan güdülenen
bu tavır, yine de sonuçta insan
sağlığına ve çevreye yararlı
olmaktadır. EWASTEU projesinin düzenleyici ve katılımcıları olarak, konunun sadece
Bütün bunlar iyi hoş ama
ülke olarak biz nerelerdeyiz
bu konuda? AB ülkelerinin bir
çoğu çalışan bir e-atık toplama ve işleme sistemi kurmuşlar bile. Biz de durum ne?
İşte işin bu kısmı ne yazık ki
ülkemize yakışmayacak bir
düzeyde. Evet yasa var, hatta
bu yasaya istinaden lisanslı
yani bakanlıktan yetkili olarak
bu işi yapan ticari kuruluşlar
var ama hala eski “hurdacılık”
sisteminin ötesine geçebilmiş,
e-atık olayını “kablo kırıcılığı”
şeklinde algılayan işletmeler
bu sektörde etkin bir şekilde
çalışmaktalar. Peki yasanın öngördüğü gibi, bu konuda öncü
olması gereken yerel yönetimlerde durum ne alemde? Artık
hemen her belediyemizde bir
çevre mühendisi işe başlamış
durumda, ama tüm ilerleme de
bu kadar.
35 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Yasa bu konuda herkese görevler vermiş (Şekil 1). Vermiş
ama acaba bu sorumluluklar
ve görevler yerine getirilmiş
mi? Örnek olarak belediyelerin
sorumluluğunda olan getirme
merkezlerini ele alalım; Yasaya
göre nüfusu 400.000’den çok
olan her belediye 01 Mayıs
2013 tarihine kadar bir geri getirme merkezi kurmak zorunda idi. Ancak İzmir’in tanıma
uyan belediyeleri olan Bornova, Buca ve Karabağlar’da hala
böyle bir merkez ne yazık ki
kurulmuş değil.
lerde biriktirilmesini sağlamak
Üreticiler:
*Toplanan evsel AEEE’leri Koordinasyon Merkezince belirlenen lisanslı işleme tesislerine
göndermek ve Koordinasyon
Merkezine belgelemek
*Toplama esnasında kullanılan
araçlar üzerinde “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşya Toplama
Aracı” ibaresinin bulunmasını
sağlamak
E-ATIKLAR ve EWASTEU
*EEE’lerin üretim, ürün temini, ürün geliştirme, AR-GE
ve tasarım faaliyetlerinde bu
Sorun doğal olarak sadece be- Yönetmelik kapsamındaki zalediye veya kurum kuruluşlararlı maddelerin kullanımından
rın sorunu değil. Sorun hepimi- kaçınmak veya yerlerine daha
zin sorunu. Biz özetle konunun güvenli alternatif maddeleri
tüm ilgililerini de kapsayacak
kullanmak için gerekli çalışmaşekilde gerek yasanın öngörları yapmak
düğü gerekse uygulanabilirliği
*Her yıl Şubat ayı sonuna kaolan bir sorumluluk sınıflandırdar yönetmelik EK-3’teki uyması öneriyoruz:
gunluk beyan formunu dolduBelediyeler:
rarak Bakanlığa sunmak
*Yasanın öngördüğü şekilde ve *Ürün bilgisi açıklamalarında
tarihlerde uygun olarak getir“AEEE Yönetmeliğine Uygunme merkezlerini kurarak AEdur” ibaresine yer vermek
EE’lerin toplanmasını sağlamak (Yönetmelik yayımı tarihinden
itibaren üç yıl süreyle “EEE
*AEEE Yönetim Planını haYönetmeliğine Uygundur”
zırlamakla ve AEEE toplama
başlangıç yılından en az altı ay ürün bilgisi açıklamasına sahip
ürünler kabul edilir.)
önce Bakanlığa göndermek
*Kendileri veya organizasyo*Yönetim planı çerçevesinde
Belediyenin toplama programı nunda yeraldığı yetkilendihakkında konutları bilgilendir- rilmiş kuruluş tarafından, bu
Yönetmelikten kaynaklanan
mek
yükümlülüklerin yerine geti*Yönetmelik 15 inci maddede
rilmesine ilişkin AEEE yönetim
belirtilen gruplamaya göre AE- planını hazırlamak ve Bakanlık
EE’lerin uygun konteynerleronayına sunmak
*Topladıkları tüm AEEE’leri
Koordinasyon Merkezine bildirmek
36 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
maktadır. Peki EWASTEU
projesi bitti mi? Bundan
sonra ne olacak? İlk soruya yanıtımız kesinlikle
hayır. EWASTEU bu yıl
ikinci oturumunu 04-17
Mayıs 2014 tarihleri arasında Portekiz’de Tomar
*Evsel AEEE’lere dair Yökentinde Yaşar Üniversitenetmeliğin 15 inci maddesi’nin koordinatörlüğünde
sindeki toplama hedefleve Tomar Politeknik Ensrinin gerçekleştirilmesini
titüsü’nün ev sahipliğinde
sağlamak
gerçekleştirecek. Bu yıl
Eğitim Kurumları:
öncelikle geçen yıla göre
*Bilinçlendirme çalışmaları katılımcı ülkelerdeki gelişmeler ele alınacak ve e-ayapma
tık kavramının teknolojik
*Toplamaya ön ayak olmak
boyutları işlenecek. Ayrıca
*Farkındalık yaratmaya
bu yılın ilk yarısında proje
yönelik etkinlikler
katılımcısı akademisyenlerin katkıları ve Dr. Samsun
Ve tabii ki biz bireyler:
M. Başarıcı, Dr. İbrahim
*Öncelikle bilinçlenmek
Zincir ve Tohid Ahmed Rana’nın editörlüğünde yine
*Atık ayrımını evden başAB’de bir ilk olarak e-atık
lamak
kavramının yasal, teknik,
*Yetkililere destek olmak
çevresel, sağlıksal ve eko*Üreticilere sorumlulukları- nomik yönlerinin birlikte
nı anımsatmak
incelendiği bir kitap yayınlanacak. Yine geçen yıl
Yukarıdaki önerilenlerin
olduğu gibi basının yoğun
bir kısmı zaten uygulanilgisine yanıt verilmek
makta ama yeterli olmaüzere basın bildirileri, canlı
ve/veya bant kaydı televizyon yayınlara katılım,
okullarla yoğun ilişkiler vb.
etkinliklere devam edilecektir.
E-ATIKLAR ve EWASTEU
*Yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihinden sonra
piyasaya sürülen EEE’leri
TS-EN’nin 50419 sayılı Türk
Standardına uygun olarak
Yönetmelikte yeralan sembolle işaretlemek
İlk etapta yasanın öngördüğü toplama miktarı olan
kişi başı yıllık 4 kilogram
hedefinin tutturulması bile
ülkemiz ve çevremiz açısından büyük bir kazanç
olacaktır. Bunun yeterli
olmadığı ortadadır. Bu
hedefin yeterli olmadığını
gören AB Parlamentosu ve
Konseyi de 2002/95/EC ve
2002/96/EC yönergelerinin
yerini alacak olan 2012/18/
EC ve 2012/19/EU yönergelerini yayınlamıştır. Ancak
bu yönergelere şimdilik
burada değinmeyeceğiz.
Sonuç olarak özetlemek
gerekirse, e-atık sorunu
insan olarak bizim yarattığımız bir sorundur. Dolayısıyla çözümünü de bizim
bulmamız gerekir. Yoksa
doğa bizi bir gün bunun
için çok şiddetli cezalandırabilir.
37 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
FAB LAB
Fatma Hacıoğlu
FAB LAB
Üretim laboratuvarı anlamına
gelen “Fab Lab” kelimesi, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Prof. Dr. Neil Gershenfeld tarafından 2000 yılında
verilmeye başlanan “Herşeyi
Nasıl Yaparsın” adlı dersinde
ortaya çıkmıştır. Küçük çaplı
bir üretim atölyesi diyebileceğimiz bir “Fab Lab” da lazer
kesim makinesi, bilgisayar
destekli ahşap kesim makinesi,
3 boyutlu prototipleme cihazı
gibi ekipmanlar bulunuyor,
tabi ki bu ekipmanlar çevrenin
ve kullanıcı grubunun taleplerine göre de şekillenebilir. Bu
küçük çaplı üretim atölyelerinin esas hizmet ettiği ideal;
toplumun her kesiminden
herkesin kafasındaki fikirleri
ürüne veya icata dönüştürebilmesi için bir fırsat yaratmak.
Açık kaynaklı yazılımların kullanıldığı ve öğrencilerin kendi
ürünlerini geliştirebildikleri bir
ortam sunun atölyelerin bir
özelliği de halka açık olması
yani her kesimden bireyler
fikrini somutlaştırmak için
bu atölyeleri ziyaret ederek
makinelerin çalışmasına dair
bazı temel eğitimler alabilir ve
38 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
kendi ürünlerinin prototiplerini oluşturabilirler.
“Fab Lab”ın kurucusu olan
Gershenfeld’e göre “eğer
herkes, her şeyi, her yerde
yapmaya başlarsa, bu işletme tanımının temel olarak
değişmesi anlamına gelecek”.*
ABD hükümeti 2013 yılında
kabul ettiği “Ulusal Fab Lab
Ağı Yasası” ile hem bireysel
yaratıcılık hem de işletme
boyutunda çok fazla dinamiği
harekete geçirmeye aday olan
“Fab Lab” oluşumlarını destekleme kararı aldı. Bu kapsamda
Amerika’da her 700.000 kişi
için bir FabLab kurulacak.
Chris Anderson’a göre bu
yeni bir endüstri devriminin
başlangıcı**, son zamanlarda
oldukça popüler hale gelen
“kendin yap” felsefesiyle
birebir örtüşen FabLab oluşumu girişimcilerin ayaklarının
daha sağlam yere basmasını
sağlayacak ve hatta global
ekonomiyi yeniden şekillendirebilecek bir güç olabilir. 2014
yılı itibariyle 34 ülkede Uluslararası FabLab Derneği’ne
bağlı olarak faaliyet gösteren
125 tane FabLab bulunmakta.
Ancak bu dernekten bağımsız
olarak bireysel çabalarla çok
daha uygun maliyetlerle kurulan FabLab oluşumları da son
FAB LAB
zamanlarda göze çarpmakta.
Görülen o ki; herkese üretme
ve icat etme şansı tanıyan küçük çaptaki bu üretim atölyeleri önümüzdeki yıllarda girişimcilik ve inovasyon gibi olguların
daha demokratik ve açık bir
şekilde ifa edilmesini sağlayabilecekler. Ayrıca hem toplumsal
hem de bireysel anlamda herkesin yaratıcılığını somut hale
getirebileceği yeni iş alanlarının
oluşması hatta yeni iş modellerinin yaratılması kaçınılmaz gibi
görünüyor.
39 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Türkler Anneler İtaatkar,
Alman Anneler Bağımsız
Bireyler Yetiştiriyor
Elif Durgel Jagtab
Yaşar Üniversitesi
-Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Bu araştırmaya sizi iten etmenlerden söz eder misiniz?
ELİF DURGEL JAGTAB
Ben Ocak 2013’te Yaşar Üniversitesi psikoloji bölümünde
yardımcı doçent olarak çalışmaya başladım. Daha önce
6 yıl Hollanda’da yaşadım;
doktora ve doktora sonrası
çalışmalarımı yürütmek için.
Lisans’ım Hacettepe Üni, yüksek lisansım ise Koç Üni’den.
İzmir’liyim ve yıllar sonra
memleketim olan Foça’ya
tekrar yerleşmiş olmaktan çok
mutluyum.
40 | SAYI 02 |
Kültür ve kültürel farklılıkların
insanlar, toplumlar üzerindeki etkisi oldum olası ilgimi
çekmiştir. Seyahat etmekten,
farklı damak tatlarını denemekten hep hoşlanmışımdır.
Yüksek lisans tezim için Almanya’da 5 ay kadar kalmış ve
orada Türk-Alman annelerle
yürütülen bir projede asistanlık yapmıştım. Orada yaşadıklarım, ailelerin çocuklarıyla
ilişkileri, henüz araştırılmamış
birçok konunun varlığı, Türkler
ve Almanların birbirlerini onca
seneye rağmen halen tanımıyor olmaları, farklılıklarının
temelinde yatan nedenleri
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
bilmiyor olmaları, önyargılarla
dolu olmaları beni bu alanda
ilerlemeye itti. Doktoram için
de Türk göçmenlerin yoğunlukta bulunduğu Hollanda’da
göçmenlik konusunda dünyaca
ünlü bir profesörle çalışmayı
tercih ettim.
- “3-6 yaş grubu” çocuk sahibi bine yakın Türk, Alman ve
Hollandalı annenin çocuklarını
yetiştirme davranışlarını incelediniz. Almanya ve Hollanda’da yaşayan Türk göçmen
ve Avrupalı annelerin yanı
sıra İstanbul’da yaşayan Türk
anneler ile bire bir görüşmeler
gerçekleştirdiniz. Araştırmanın en önemli sonuçlarından
biri, Türk annelerin “itaatkâr”,
Avrupalı annelerin ise “bağımsız” bireyler yetiştirdikleri. Bu
sonuca ulaşmanızı sağlayan
veriler nelerdir?
Bu tabii araştırmaların çok genel bir özeti. 4 yıla yayılan bir
dizi araştırmadan bahsediyoruz, sonuçlarını sadece bu kadarla özetlemek doğru olmaz.
Genel olarak, Batı Avrupalı ve
Türk anneler kıyaslandığında
böyle bir örüntü görüyoruz.
Alman/Hollandalı anneler
özerk olma, ayakları üzerinde
ELİF DURGEL JAGTAB
durma, kendi kararlarını kendi
alma gibi değerleri ön plana
taşıyorlar. Türk annelerin ise
aileye yakın olma, otoriteye
itaatkar olma, ekonomik ve
profesyonel olarak başarılı olma gibi özellikleri daha
önemli gördüklerini belirtiyorlar. Önem sırasına göre değerlendirildiğinde Türk ve Batı
Avrupalı annelerin önemsediği
noktalar farklılaşıyor.
Örneğin bir diğer araştırmamızda çeşitli beceriler sıralamıştık annelere (kendi başına
yemek yemek, 10a kadar
saymak, oyuncaklarını paylaşmak vs). Bu davranışları
HERHANGİ bir çocuğun er
erken kaç yaşında yapabileceğini söylemelerini istemiştik.
Hollandalı anneler, Türklere
kıyasla, bütün becerilerin daha
erken gelişeceğini düşünüyorlar. Yani bizim annelerimiz
çocukların bu tip becerileri
daha geç yapabileceğine inanıyor. Başka bir deyişle, Hollandalı anneler çocukların küçük
yaşlardan itibaren “gelişen” bir
kişi olduğunu düşünürken Türk
anneler “çocuktur, anlamaz,
yapamaz” bakışını yansıtıyor.
Başka araştırmalar da bu gibi
düşüncelerin annelerin çocuklarını ne derece bu becerileri
gerçekleştirmede eğittikleriyle
alakalı olduğunu ileri sürüyor.
Yani, siz bir becerinin daha
erken yaşlarda yapılabileceğine inanıyorsanız çocuğunuzu
daha erken yaşlarda o beceriyi
yapabilmesi için desteklersiniz. Bu durumda bizim Türk
annelerinin o kadar erken davranmadığı sonucuna varabiliriz
belki. Burada tabi önemli olan
noktalar şunlar:
Hiç bir zaman Türk anneler
şöyledir, Hollandalı anneler
böyledir gibi bir genellemeye gitmemek lazım. Bizimkisi
ortalamaya bakarak yapılan
analizler sonucu ulaştığımız
bulgular. Birçok faktör kişilerin
davranışlarını, düşüncelerini
etkiler. Dolayısıyla özerkliği desteklemeyen Hollandalı
anne de vardır; itaatkar olmayan Türk anne de.
41 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
ELİF DURGEL JAGTAB
Örneğin, annelerin eğitim
düzeylerinin önemli bir rol
oynadığını görüyoruz. Yüksek
eğitimli anneler özerklik değerlerini daha çok benimsiyor
ve itaatkarlıktan uzaklaşıyorlar. Aynı şekilde Türkiye’de
yaşayan yüksek eğitimli annelerin çocukların erken yaşlarda
gelişeceklerine dair inançları
Hollandalı annelerinkine benziyor. Düşük eğitimli, düşük sosyoekonomik düzeyden gelen,
kırsalda yaşayan anneler ise
itaatkarlığı daha çok önemsiyor.Bir diğer önemli faktör de
Türk göçmen annelerin kültürleşme dereceleri, yani Türk ve
Avrupa kültürüne ne derece
adapte oldukları. Hollanda/Almanya kültürüne uyum sağlayan annelerin daha az itaatkar
olduklarını görüyoruz, ancak
aile bağları halen önemli.
42 | SAYI 02 |
-Annelere “Nasıl bir birey
yetiştirmek istiyorsunuz?”,
“Çocuğunuzdan beklentileriniz neler?”, “Kültürünüzü ne
kadar koruyorsunuz”, “Yabancı uyruklu anneleri nasıl
buluyorsunuz” gibi sorular
yönelttiniz. Verilen cevaplar
arasında sizi şaşırtan şeyler
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
var mıydı?
Beni en çok şaşırtan Türk
annelerin “çocuğumun mutlu
olmasını isterim” yazılı kartı
önem sırasına göre en sona
yerleştirmeleriydi. Türk göçmen annelere göre çocuk
aileye yakınsa, büyüklerine
saygılıysa, iyi bir eğitim alırsa,
iyi bir işi varsa zaten gelecekte mutlu olur. O yüzden ayrıca
“mutlu” diye belirtmeye gerek yok diyorlardı. Hollandalı
anneler ise nerdeyse istisnasız
bu mutluluk kartını ilk sıraya
koyuyorlar.
-Türk anneler ile Hollandalı ya
da Alman annelerin çocuk yetiştirme tarzlarındaki farklılık
kültürel kodlardan da kaynaklanıyor. Size göre bu farklılığın
art alanında neler var?
Bu çok güzel bir soru! Tabii ki
Türk anneler doğuştan itaatkar odaklı doğmuyor. Dediğim
gibi, eğitim düzeyi, ailenin
ekonomik düzeyi, yerleşim yerinin özellikleri, kültürün genel
yapısı etkili oluyor. Örneğin
Türkiye tipik bir toplulukçu
kültür olarak değerlendiriliyor;
Hollanda bireyci bir kültür.
ELİF DURGEL JAGTAB
Yani Türk kültüründe insan
ilişkileri, bağlılık, grup aidiyetleri ön plandayken Hollanda/
Almanya gibi kültürlerde birey
olmak, diğerlerinden ayrışmak
daha önemli.
Ama Avrupa’da yaşayan göçmen aileleri hedef alıyorsak,
ya da kentte yaşayan aileleri, o
zaman özerklik ön plana çıkmalı. Çünkü artık iş yerlerinde,
okullarda soru soran, hakkını
arayan, kendi kararlarını veren
bireyler, çocuklar isteniyor. En
-Göç, yoksulluk gibi kültürel
dengelisi çocuğa hem özerklik
değişkenler ve sosyoekonomik sunmak hem de aileyle yakındüzey ya da annenin çalışmalığı devam ettirmek. Yani bağlı,
sı gibi etkenler bu yetiştirme
ama bağımlı değil.
tarzında değişim yaratıyor
mu? Örneğin çalışan annelerin
çocuk yetiştirme anlamında ev -Annelere çocuk yetiştirirken
hanımlarından ayrılan yönleri ne gibi tavsiyelerde bulunavar mıdır?
bilirsiniz? Almanya ya da Hollanda’da ailelerin çocuklarına
davranışları konusunda örnek
Ben kendi araştırmalarımda ça- alınabilecek uygulamalar var
lışan-çalışmayan anne farkına
mıdır?
bakmadım ancak literatürdeki
çalışmalar çalışan annelerin çocuklarıyla daha kaliteli zaman
Çocuklarınızın yeni şeyler degeçirdiklerini gösteriyor.
nemelerini teşvik edin. Sınırlar
çizin, kurallar koyun, ancak bu
sınırların içinde çocuğunuzu
-Peki hangi şekilde yetiştirilen özgür bırakın. Bazen anneler
çocuklar daha başarılı oluyor? gereğinden fazla korumacılık
Bu yönde bir saptama da yap- sergileyerek çocuklarına bir
mak olası mıdır?
iş başarmanın hazzını tatma
fırsatı vermiyorlar. Bu anlamda
çok müdahaleci olmamak geBaşarı içinde yaşadığınız korek. Kurallar konusunda da tuşullara göre değişir. Eğer siz
tarlı olmak çok önemli; çocuklar
kırsalda yaşayan çiftçi bir aile
ne yaparlarsa kuralları delebiiseniz sizin için toplulukçu yapı
leceklerini çok iyi kavrıyorlar.
daha sağlıklı ve “başarılı”dır.
43 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
Örneğin, annelerin eğitim Ayrıca, Türk anneleri, hatta yüksek
eğitimli olanlar bile, toplulukçu
bir örüntü sergiliyor. Birçok
annenin “mamamızı yedik; bu
gece iyi uyuduk” diye konuştuğuna şahit oluyorum. Mamayı
yiyen çocuk ama anneler onu
ortaklaşa yapılan bir iş haline
getiriyorlar ki bu toplulukçu
yapımızı yansıtıyor.
-Tam tersi olarak Türk annelerinin korumacı tavırlarının
çocuklara özgüven aşıladığı,
şevkat ve sevgi ortamında
büyümelerinden dolayı mutlu bireylere dönüşmeleri gibi
pozitif anlamlar da çıkarmak
olası mıdır?
ELİF DURGEL JAGTAB
Türk annelerin sıcaklığı ve
yakınlığı elbette çocuk için
çok önemli ve gerekli. Ancak
korumacı tavır maalesef özgüven kazandırmıyor. Bu konuda
sevgi ile müdahaleci olmayı
ayırmak lazım. Çocuğunuzu
pamuklara sarıp sarmalamak
onu çok sevdiğinizin göstergesi
44 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
değildir.
-Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?
İlginiz için çok teşekkür ederim!
ELİF DURGEL JAGTAB
45 | SAYI 02 |
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
YAGEM Kimdir?
Yaşar Üniversitesi Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi (YAGEM), Üniversitemizin uzman kadrosunun potansiyelini, ulusal ve uluslararası üniversiteler ve
kuruluşlarla işbirliği yaparak, AR-GE projelerine dönüştüren profesyonel bir Proje
Üretim Merkezi ve Danışmanlık birimi olmak ve Üniversite – Sanayi ilişkilerinde
etkin bir ara yüzey kuruluşu olmak üzere kurulmuştur.
YAGEM’in amaçları şunlardır:
a-
Üniversitemizdeki Ar-Ge faaliyetlerini merkezi bir organizasyon erçevesinde
düzenleyerek rekabete dayalı, yaratıcı ve verimli bir araştırma ortamı oluşturmak,
b-
Üniversite-Sanayi işbirliğini biçimlendirerek bölgesel ve ulusal kalkınma
çerçevesinde ilişkileri güçlendirmek ve uygulanabilir sonuçların sanayiye aktarımını hızlandırmak,
c-
Üniversitemizdeki bilimsel faaliyetleri nitelik ve nicelik yönünden artırmak,
d-
Üniversitemizdeki akademik ve bilimsel faaliyetlerin projecilik anlayışıyla
yürütülmesini bir gelenek haline getirmek.
YAGEM Yönetim Kadrosu
Müdür
: Doç. Dr. Fatih TAŞGETİREN [email protected]
Müdür Yardımcısı
: Yrd. Doç. Dr. Önder BULUT [email protected]
Müdür Yardımcısı
: Yrd. Doç. Dr. Raif Serkan ALBAYRAK [email protected]
Proje Koordinatörü : Ece DİZBAY [email protected]
Proje Uzmanı
: Fatma HACIOĞLU [email protected]
Koordinatör
: Selçuk KARAATA [email protected]
ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR