adalet anlayışı nasıl olmalı

Hicret Edebilmek
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke'de bunalırsan
Medine'ye göçerdin.
Biz dünyadan nereye
Göçelim ya Muhammed?
Ġdris YAVUZYĠĞĠT
[email protected]
25 Ekim 2014 Cumartesi
1 Muharrem 1436
VAAZ DOKUMANLARI
1. Hicret nedir?
2. Kuranda hicretle ilgili hangi bilgilere rastlamaktayız?
3. Peygamberlerin ortak özelliklerinden birisi de hemen hemen
her peygamberin hicreti yaĢamalarıdır. Bu hususta hangi
örnekleri zikredebiliriz?
4. Müslümanlar neden önce HabeĢistan’a hicret etmiĢlerdir?
5. Hicreti hazırlayan sebepler nelerdir?
6. Hicret esnasında Müslümanların karĢılaĢtıkları sıkıntılar
nelerdir?
7. Efendimizin hüzün yılında taife gitmesi bir hicret midir?
8. Efendimizin hicret hazırlıkları nasıldır? Hicret konusunda
almıĢ olduğu tedbirleri nasıl değerlendirmek gerekir?
9. Hicret safhalarını ve bu yolculuk esnasındaki hangi olaylarla
karĢılaĢmıĢtır?
10. Hicret bugün ne anlama gelmektedir? Nasıl anlamalıyız?
Bizlerde hicret ederek hicret sevabına nail olabilir miyiz?
HİCRET NEDİR?
HİCRET NEDİR?
Sözlükte, "terketmek, ayrılmak, ilgisini kesmek" anlamına gelen
hicran mastarından isim olan hicret "kiĢinin herhangi bir Ģeyden
bedenen, lisanen veya kalben ayrılıp uzaklaĢması" demektir.
Ancak kelime daha çok "bir yerin terk edilerek baĢ kabir yere göç
edilmesi" anlamında kullanılır.
Terim olarak genelde gayri Müslim ülkeden Ġslam ülkesine göç
etmeyi, özelde ise Hz. Peygamberin ve Mekkeli
Müslümanların Medine’ye göçünü ifade eder. Medine'ye göç
eden Müslümanlara "Muhacir", Rasülü Ekrem'e ve Muhacirlere
yardım eden Medineli Müslümanlara da "Ensar" unvanı
verilmiĢtir. (TDV Ġslam Ansiklopedisi, "hicret" maddesi, c. 17)
HİCRET NEDİR?
“Hicret” bir beldeden diğerine iş bulma veya daha iyi yaşam
şartlarına kavuşma vb. gibi bir göç hareketi değildir. Kişi,





Doğduğu, büyüdüğü topraklardan,
Kültür ve geleneklerden;
Alıştığı yaşam şeklinden,
Arkadaşlarından, dostlarından, ailesinden;
Malından
mülkünden
ve
topraklarından
ayrılmaktadır.
"göçebe olmayan (yerleşik)
bir kimse için felaketlerin en büyüğü" olarak
Hz. Peygamber hicreti
tavsif eder (Nesai, Sünen, Bey’at, 12).
HİCRET NEDİR?
Bütün bunlar Niçin?
Allah ve Rasulü için,
Dini Mübin'i İslam'ı yaşamak, yaşatmak, neşretmek ve
yeni bir İslam topluluğu oluşturmak ve oluşan bu toplumu
sayıca çoğaltarak koruma ve desteklemek için çıkılan bir
yolculuk.
Gittikleri yerde neyin kendilerini beklediğini, baĢlarına
nelerin geleceğini bilmeden, ev, iĢ, aĢ olmadan bir
yolculuktur bu.
HİCRET
KUR’AN-I KERİMDE
NASIL
GEÇMEKTEDİR?
HİCRET KUR’AN-I KERİMDE NASIL GEÇMEKTEDİR?
1.
Ġmanın gereği Ġnkar edenlerin iman edenleri yurtlarından çıkarmakla
tehdit etmeleri (Ġbrahim 13)
2. Peygamberleri yurtlarından çıkaran kavimlerin örnekleri
(Araf
88, Hud 80, Hicr 65)
3. Hicret edenlerin ve onlara yardım edenlerin büyük
mükafat elde edecekleri. (Tevbe 20, Enfal 74, HaĢr 9)
4. Hicret edenlerin günahlarının örtüleceği (Ali Ġmran195)
5. Ganimet mallarında hicret edenler için hak bulunduğu (HaĢr 8)
6. Hz. Ġbrahim ve Hacer validemizin samimiyet ifadesi (Ankebut 26)
7. Kafirlere boyun eğmektense hicret edilmesi gerektiği, Hicret
etme hususunda bahane ileri sürenlerin durumu hakkında
meleklerin ne diye hicret etmediniz Allah’ın arzı geniĢ değil
miydi? Sorusu (Nisa 97-100)
8. Efendimizi yurdundan çıkaracakları haberi (Ġsra 76-77, Enfal 30,
Tevbe 40, Kasas 85)
HİCRET
PEYGAMBERLERİN
ORTAK ÖZELLİĞİ
GİBİDİR
TARİHTE PEYGAMBERLERİN HİCRETİ
‫ذين َكف َُروا لِ ُر ُسلِ ِه ْم لَ ُنخْ ر َِج َّن ُك ْم ِم ْن اَ ْر ِض َنا اَ ْو لَ َت ُعو ُد َّن‬
َ َّ‫َو َقا َل ال‬
‫مين‬
َ ِ‫فى ِملَّ ِت َنا َفاَ ْوحى اِلَ ْي ِه ْم َر ُّب ُه ْم لَ ُن ْهلِ َك َّن ال َّظال‬
“Ġnkâr edenler peygamberlerine dediler ki:
"Ya sizi mutlaka yurdumuzdan çıkaracağız, ya da
mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara:
"Zâlimleri mutlaka helak edeceğiz" diye vahyetti.”
(Ġbrahim, 14/13)
Hz. Adem ve Havva ebeveynimizin cennetten
yeryüzüne adım atışlarıyla başladı insanlığın ilk hicret
hikayesi.
Hz. Nuh, Hud, Salih, Lut, ġuayb, Ġbrahim, Yusuf,
Musa Ġle Devam Edip Hz. Muhammded (S.A.V.) Ġle
Son BulmuĢtur.
PEYGAMBERLERİN HİCRETİ
•
َ
َ
ّ
ُ
ٌ
َ
َ
Hz. Ġbrahim Nemrud'un zulüm diyarından çıkarken; ََ‫اج َر َ ِال‬
ٌ
‫م‬
َ
َ
‫ه‬
‫ا‬
َ
َ
‫ال‬
‫ق‬
‫و‬
ِ
ِ
ْ ُ َ ْ َ ُ ُ َّ ّ َ
َ
ُ‫لّم‬
َ ‫زِز َالح‬
َ ‫" ربَ َ ِاه َي ًَ ٍَ َالع‬Doğrusu ben Rabbimin emrettiği yere hicret
ediyorum.”(Ankebut, 29/26) demiĢti. Hz. İbrahim Urfa’dan Babil’e, Babil'den
Harran'a, Mekke’ye Harran'dan Mısır'a oradan da Suriye'ye hicret
etmiştir.
• Hz. Şuayb'in kavmi
َ‫ذين ا َم ُنوا َم َعك‬
َ َّ‫ذين ْاس َت ْك َب ُروا ِم ْن َق ْو ِمه َل ُنخْ ر َِج َّنكَ َيا شُ َع ْي ُب َوال‬
َ َّ‫َقا َل الْ َم َلا ُ ال‬
‫ِهين‬
َ ‫ِم ْن َق ْر َي ِت َنا اَ ْو لَ َت ُعو ُد َّن فى ِملَّ ِت َنا َقا َل اَ َولَ ْو كُ َّنا كَار‬
“Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Şu'ayb! Ya mutlaka seni ve
seninle beraber inananları kentimizden çıkarırız, ya da dinimize dönersiniz!"
Dedi ki; "İstemesek de mi (bizi yurdumuzdan çıkaracak veya dinimizden
döndüreceksiniz?)” (Araf, 7/88) diyerek onu ve Mü'minleri hicrete zorlamışlardı
KUR’AN KISSALARI HİCRETİN ALTYAPISINI OLUŞTURUYOR
Zaten Kur'an'da, özellikle Mekkî ayetlerde sık sık geçmiş peygamberlerin
kavimleri tarafından yurtlarından çıkarılmış olması hususuna ithafta
bulunulması da, esas itibariyle gerek Hz. Peygamber'i, gerekse Mekke'li
Müslümanları psikolojik olarak hicret olgusuna hazırlama hedefini
taşımaktaydı.
Hz. Peygamber, tevhidin dejenere olmasına bağlı olarak şirkin egemen olduğu,
adaletin herkes için geçerli ve uygulanabilir olmaktan uzaklaştığı, kabilecilik
anlayışının baskısıyla toplumsal bünyenin parçalandığı ve kabileler arası
çatışmalarla insan hayatının heder edildiği, kan davalarının genel manada bir
toplumsal kaynaşmayı imkansız kıldığı, güçlünün gücü nedeniyle haklı,
güçsüzün zayıflığı nedeniyle haksız olarak görüldüğü,
Servetin zenginler arasında döndüğü, köleliğin bir kader olarak kabul edildiği,
kişinin bir gün mutlaka hesaba çekileceği endişesinin olmadığı, ahiret
inancının hemen hemen yok olduğu bir toplumsal yapı ve çevrede ortaya çıktı.
HİCRETİN
HABEŞİSTAN YOLU
MÜSLÜMANLARIN İLK HİCRETİ: HABEŞİSTAN
Müslümanların baĢına gelenlere çok üzülen
Peygamberimiz (a.s), bir grup Müslüman'ın
HabeĢistan'a hicret etmesine izin verdi.
Peygamberliğin 5. Yılında 1. HabeĢistan
hicreti Hz. Osman ve Rukayye, Mus’ab,
Seleme Ailesi’nin de dahil olduğu 16 kiĢilik
bir grup tarafından gerçekleĢtirildi.
Peygamberliğin
7.Yılına gelindiğinde
iĢkenceler daha da artınca 2. HabeĢistan
hicreti gerçekleĢtirildi. Bu hicrete Ca’fer b.
Ebî Tâlib baĢkanlığında 77 erkek 13 bayan
katıldı. 90 kiĢi
Bu günkü Etiyopya dediğimiz ülke
Müslümanları bağrına basan NecaĢi’nin
memleketi HabeĢistan
4000 KM
HİCRETİ
HAZIRLAYAN
SEBEPLER
PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) HİCRETİ
‫ض لِ ُيخْ ر ُِجو َك ِم ْن َها َواِ ًذا َلا َي ْل َبثُو َن ِخلَا َفكَ اِ َّلا‬
ِ ‫َواِ ْن كَا ُدوا لَ َي ْس َت ِف ُّزونَكَ ِم َن ا ْلا َ ْر‬
‫َقليلًا () ُس َّن َة َم ْن َق ْد اَ ْر َس ْل َنا َق ْب َلكَ ِم ْن ُر ُس ِل َنا َو َلا َت ِج ُد لِ ُس َّن ِت َنا َت ْحويلًا‬
“(Ey Muhammed!) Yakında seni yurdundan
çıkarmak için, muhakkak ki rahatsız edecekler ve o
takdirde onlar da senin ardından pek az
kalacaklardır. Bu, senden önce gönderdiğimiz bütün
peygamberlerimiz hakkındaki sünnetimizdir. Bizim
sünnetimizde herhangi bir değiĢme göremezsin.”(Ġsra,
17/76-77)
Hz. Peygamber daha yeni peygamber olmuĢken peygamberliğin
ileriki yıllarında yurdundan hicret etmek zorunda
kalacağını Varaka
söylenmiĢtir.
b.
Nevfel
tarafından
İLK MÜSLÜMANLARA İŞKENCE VEŞİDDET UYGULANIYORDU
Günbegün Müslümanların çoğaldığını görünce;




Kurulu müĢrik düzenlerinin bozulacağını,
Haksız kazancın önleneceğini
Değirmenlerinin suyunun kesileceğini,
Keyfi muamele ve zulümlerinin önleneceğini,
 Makam ve mevkilerini kaybedeceklerini anlayınca ezmeye
baĢladılar.
Abdullah b. Abbas (ra) iĢkencelerle ilgili olarak Ģu özet bilgiyi vermektedir:
“Müslüman olmuĢ kimseye öyle dayak atar, öyle aç ve susuz
bırakırlardı ki uğradığı bu feci durumdan sebep (ayağa
kalkmak Ģöyle dursun) doğrulup oturamazdı bile…”
Yasir ailesinden Yasir’i, Sümeyye’yi, Ammar’ı, Bilal’i hatırlamak hiçte zor
olmasa gerek…
İŞKENCE ÖRNEKLERİNDEN BİRİ: HABBAB B. ERET (R.A.)
Cahiliye devrinde esir alınmış, Mekke de bir köle olarak
satılmıştır. Müslümanlığını ilk açığa vuranlardan olan Hz. Habbâb
(r.a.), bazı rivayetlere göre ise, İslâm ı ilk kabul eden 6 kişiden
biridir.
Hz. Habbâb (r.a.) demirci idi. Kılıç yapardı. Resûlullah (s.a.s.) onu
çok severdi. Ara sıra yanına çağırırdı. Bu durum Habbâb ın (r.a.)
efendisi Ümmü Enmar’a haber verilince, bu kadın, kızgın demiri
alıp Habbâb’ın (r.a.) boynuna sürerek ona işkence etmeye
başladı.
Habbâb (r.a.), Resûlullah a (s.a.s.) şikayette bulundu. Bunun
üzerine kadın, baş ağrısına yakalandı. Istırabından feryâdu figâna
başladı. Kendisine dağlama yapmasını tavsiye ettiler. Kadın,
Habbâb’a (r.a.) emreder, o da kızgın demir ile onun başını
dağlardı. Böylece Allah, Resûlü’nün duasıyla kadını yaptığının
misliyle cezalandırıyordu.
İŞKENCE ÖRNEKLERİNDEN BİRİ: HABBAB B. ERET (R.A.)
İlk Müslümanlardan Habbab Bin Eret (R.A.)
Habbâb ın (r.a.) boynuna kızgın demirler
takılmış, kızgın güneşte bırakılmış, sırtına
kızgın taşlar konulmuş, bu şekilde sırtının
bütün etleri gidinceye kadar eziyet edilmiş
ama o, kafirlerin bütün eziyetlerine karşı
sabretmiştir. (Meryem/19: 78€-81; Kehf/18: 18)
İmam Şa’bî anlatıyor:
Bir defasında Hz. Ömer (r.a.), Bilâl’e (r.a.) (Mekke
devrinde) müşriklerden çektikleri sıkıntı ve ızdırabları
sormuştu. Habbâb (r.a.), ileri atılarak şöyle dedi:
Ey Emirel€Mü minîn! Şu sırtıma bak.
Hz. Ömer (r.a.), Habbâb’ın (r.a.)’ın sırtındaki yara izlerini
görünce, «Hiç bugüne kadar böylesini görmemiştim»
mukabelesinde bulundu.
Habbâb (r.a.), şöyle devam etti. «Müşrikler, benim için
bir ateş yaktılar ve beni ateşin içine attılar. Ateşi
vücudumda eriyen yağlar söndürmüştü.»
HİCRETİ HAZIRLAYAN SEBEPLER NELERDİR?
HİCRETİ HAZIRLAYAN SEBEPLER NELERDİR?
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Müşriklerin Baskı Ve İşkencelerinin Artması, Öldüresiye Dövmeleri
Hz. Peygamberi Öldürme Teşebbüsleri (Ömer'in Gelişi Ve İmana Ermesi
616)
İlahi Tebliğin Yayılmasını Engelleme Gayretleri
Müslümanlara Ve Muttalipoğullarına Uygulanan 3 Yıllık Boykot (617-620
Kız alıp verme, Selam verme, hal hatır sorma, Yiyecek satmak, vermek
yasaklandı ve Açlıktan karınlarına taĢlar bağladılar. Buldukları ağaç
yapraklarını ve kemik parçalarını kaynatarak çocuklarına çorba diye
içirdikleri günler yaĢandı)
Hz. Peygamberin 4 Yaşındaki En Büyük Oğlu Kasım’ın Vefat Etmesi (620)
Henüz Acısı Dinmeden Diğer Oğlu Abdullah’ın Vefatı Ve As B. Vail, Ebu
Cehil Gibi Adamların Efendimizi Ebter Diye Alaya Almaları
Amcası Ve Koruyucusu Ebu Talip’in Hastalanarak Vefatı
3 Gün Sonrasında Eşi Hz. Hatice Annemizin 65 Yaşında Ramazan Ayında
Vefatı (Senetü’l Hüzn)
Taif’e Sakif Kabilesini Ve Süt Annesi Halime’nin Kabilesi Beni Sa’d’ı İslam'a
Davet Etmek Üzere Zeyd B. Harise İle Gitmesi. Ancak Burada Da 3 Km
Boyunca Taşlanması
HİCRETİN
TAİF
YOLCULUĞU
TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA
Hüzün Yılının Ardından Taif’te Umut ArayıĢı
Hz. Peygamberin hayat arkadaĢı, Allah’ın kendisini
selamıyla Ģereflendirdiği Hz. Hatice validemiz ve en
büyük destekçisi olan amcası Ebu Talib'in ölümleri,
müĢriklere fırsat verdi, onların iĢkence ve baskıları
dayanılmaz hale geldi.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), ġevval ayının
bir gününde, yanına Zeyd Ġbn Harise'yı de alarak Taif'e
gitti. Taif, bağ ve bahçeleriyle meĢhur, yeĢillikler içinde
bir yerdi. Mekke'ye
yaklaĢık doksan
kilometre mesafede idi ve Efendimiz'in anne
tarafından akrabaları yaĢıyordu. Aynı zamanda
burası, ömrünün ilk yıllarında gelip yanında kaldığı
Efendimiz'in süt annesi Halime-i Sa'diye'nin
memleketine de yakın bir bölgeydi.
90 km
TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA
Taif yolunda, önce Sakiflilerin yanına gitti. Çünkü o gün için Sakifliler, Taif'in ileri
gelen eĢrafı olarak biliniyor ve çevrelerinde itibar görüyorlardı. ilk muhataplan, Amr
Ġbn Umeyr'in üç oğlu idi.
Allah'ı bir bilip davasına sahip çıkmaya ve risalet vazifesinde kendisine yardımcı
olmaya onları davet etti.
Ancak Taif, Mekke'yi aratmayacak kadar çetin gözüküyordu.
KardeĢlerden birisi: «Allah, Senden baĢka peygamber olarak gönderecek
birisini bulamadı mı,» diye Peygamberi alaya aldılar.
Halbuki, onca mesafeyi, belki bir Ģeyler anlarlar düĢüncesiyle yürüyerek gelmiĢ; onların
önlerinde, cennete giden bir kapı aralamak istemiĢti. Efendiler Efendisi, Taif'te
on gün kaldı ve bu süre zarfında kendisine inanan çıkmadı.
- “Ey Muhammed! Bizim yurdumuzdan uzak dur da, nereye gidersen git”,
diyorlardı.
Hz. Zeyd, kendini siper etmiĢ, yağmur gibi baĢlarına düĢen taĢlara karĢı Allah
Resülü'nü korumaya çalıĢıyordu. BaĢlanna yağan taĢların ardı arkası kesilmiyordu.
Neredeyse tam üç kilometrelik mesafeyi taĢ yağmuru altında geçtiler.
Allah'ın Habibi Resül-ü Kibriya'nın da ayaklanndan kan damlıyordu. Zeyd ise, zaten
baĢı ve gözü yarılmıĢ; kan-revan içinde kalmıĢtı.
TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA VE DUAYA SARILMA
Efendiler Efendisi, bir ağacın altına çekilip kendini Allaha arz etmek üzere
namaz kıldı ardından da Allaha dua ederek yalvardı. Daha duasını bitirmemişti
ki, yanında Cibril-i Emin ve dağlara hükmeden melek beliriverdi.
- Ya Muhammed! Şüphesiz Allah (celle celaluhü), kavminin Sana
söylediklerinden ve yüz çevirip yapa geldiklerinden haberdar
oldu. Ve işte, Sana bunları reva görenlere istediğin her şeyi
yapması için dağlara hükmeden meleği gönderdi!
Bu arada dağlara hükmeden melek de Efendimiz' e selam vermiş ve ardından
da:
- Şayet istersen ya Muhammed! Ben, şu iki dağı bunların üzerine
geçirmek için geldim, diyordu.
Rahmet Peygamberi Allah Resülü, ani bir refleksle hemen tepki verdi:
- Hayır,
asla! Umuyorum ki ben, Allah (celle celaluhü),
bunların da neslinden kendisine ibadet eden ve O'na
hiçbir şeyi ortak koşmayan kullar yaratacak!
HİCRET ÖNCESİ
EFENDİMİZİN
HAZIRLIKLARI
AKABE BİATLARI
HİCRET YURDU MEDİNE
Peygamberimiz de Mekke'den Medîne'ye göç etmek isteyenlere izin verdi ve
şöyle buyurdu:
ْ َ ُ َ ََْ َ َ َْ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ ُ ّ
َ ٌَ ‫اَال َح َّرَثان ََف‬
َ ًََ ‫اج َر ََم ْن‬
ََ‫اجر‬
‫ِإ ِهَُا ِرِتَدار ًَِج ِرثلمَذاتَهخ ٍنَبّنََلبجّ ِنَوًم‬
ِ
ْ ََ
َ
َ
َ‫ِقبنَالم ِدِو ِة‬
“Sizin hicret edeceğiniz yerin iki kara
taĢlık arasında hurmalık bir yer olduğu
bana gösterildi.''
(Buhari, Menakıp, 45)
Peygamberimizin bu izin ve teĢviki üzerine Medine'ye hicret baĢladı. 1
muharrem 1 / perĢembe 15 temmuz 622 de baĢlayan hicret kafile kafile tam 3
ay sürdü (temmuz, ağustos, eylül). Kısa zamanda pek çok kimse Hz. Ömer de
dahil olmak üzere Medîne'ye göç etti.
AKABE BÖLGESİNDE GERÇEKLEŞEN BİAT
Mekke müĢriklerinin yaptıkları dayanılmaz hale gelince Peygamberimiz Ġslâm
güneĢine baĢka ufuklar aramayı düĢündü. Hac münasebetiyle Mekke'ye gelmiĢ
olan Yesrip (Medine) lilerden bazılarıyla Akabe denilen yerde toplantı yaptı.
Onlara islamı anlattı ve müslüman olmalarını istedi.
Tebliğin 10. Yılında ilk görüĢme gerçekleĢmiĢ ve burada 6 kiĢi , 11. Yılında
ikinci görüĢme gerçekleĢir ve 12 kiĢi Müslüman olduğunu ifade ederler. Buna
ilk biat denir ve efendimiz daha önce HabeĢistana hicret etmiĢ ve
dönmüĢ olan Mus’ab b. Umeyr’i ilk öğretmen olarak
medine’ye gönderir. Böylece Ġslâmiyet Medîne'ye girmiĢ olur. Ve Orada
Müslümanlar Mus'ab b. Umeyr'in gayretiyle çoğalmaya baĢladılar.
Bu arada efendiler efendisini Allah teala huzuruna kabul eder ve kutlu mucize
Mirac gerçekleĢmiĢ olur. Allah peygamberine darlıklar içerisinde rahatlama ve
huzura kavuĢma imkanı verir.
Ve risaletin 12. yılında 75 kişi hac zamanı Mekke'ye gelir ve 2. biat
gerçekleştirilir. Bu biatta Medineliler Hz. Peygamber ve ashabını Medine’ye
davet ederler.
HİCRET ESNASINDA YAŞANAN OLAYLARDAN BAZILARI
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Medine'ye ters istikamette olan Sevr mağarasına gidilmesi ve orada 3 gün
boyunca saklanma kararı ve bu esnada bütün tedbirlerin alınması
Yolları en iyi bilen ve iyi bir kılavuz olan Abdullah b. Uraykıt’ın yolculuk
için tutulması
Sürecek uzun yolculuk için develerin satın alınması, beslenmesi ve yol
kılavuzu olarak tutulan Abdullah b. Uraykıt’a teslim edilmesi
Yolculuk için gerekli azığın Ebu Bekir’in kızı Esma tarafından hazırlanması
Efendimizin yanında bulunan ve müşriklere ait olan emanetleri Hz Ali’ye
teslim etmesi
Yolculuğa kimsenin fark edemeyeceği gece saatlerinde çıkmaları
Ayak izlerinin fark edilmemesi için Hz. Ebu Bekir’in azatlısı Amir B.
Füheyre’nin koyunları geçtikleri yerlerde otlatmasının kararlaştırılması
ve aynı zamanda sütten istifade etme imkanı bulmaları
Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdullah’ın geceleri Sevr mağarasına gelerek gün
içerisinde yaşanan olayları haber vermesi
HZ. EBU BEKİR’İN HİCRET İSTEĞİ
Mekke'de Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali ve Mekke'de müslüman oldukları için aileleri
tarafından hapsedilmiĢ olanlarla köle ve cariyelerden baĢka kimse kalmamıĢtı.
Hz. Ebû Bekir de hicret etmek istemiĢ, Peygamberimiz kendisine;
– «Acele etme, bana hicret için izin verileceğini umuyorum,
diyerek ona izin vermemiĢti.
Hz. Ebû Bekir: – Anam babam sana fedâ olsun, gerçekten bunu umuyor
musun? diye sordu.
Peygamberimiz: – Evet, umuyorum, diye cevap verdi ve Hz. Ebû Bekir buna
çok sevindi." (Buhari, Menakıp, 45)
Hz. Ebu Bekir’in kızı Esmâ (r.anh.) seyahat için gerekli hazırlığı yapmaya
baĢladı.
DÂRÜ'N- NEDVE'NİN KORKUNÇ KARARI
Mekke'de müslümanlardan kimsenin kalmadığını, hepsinin Medîne'ye göç ettiğini
gören Mekke ileri gelenleri telâĢlanmaya baĢladılar. Hz. Muhammed de Medîne'ye
hicret eder müslümanların baĢına geçerse kendileri için iyi olmayacağını, ġam ticaret
yolu Medîne'den geçtiği için kapanabileceğini düĢündüler.
Mekke'de hemen hemen yalnız kalan Peygamberimiz için bir Ģeyler düĢünmeli dediler.
Bu amaçla KureyĢ ileri gelenleri Ebu Cehil, Ebu Süfyan, Ebu’l Bühteri, Utbe B.
Rebia, Cübeyr B. Mutim, Nadir B. Haris, Ümeyye B. Halef, Hakim B. Hizam Vb.
"Dârü'n-Nedve" denilen önemli kararların alındığı yerde toplandılar. Toplantı son
derece gizlilik içerisinde yapıldı.
Toplantıda çeĢitli görüĢler ileri sürüldü, tartıĢıldı. Ġçlerinden bir kısmı,
Muhammed (s.a.v.) in baĢka bir beldeye sürgüne gönderilmesini teklif ettiler.
Bazıları da, onu bağlayıp her tarafı kapalı bir yerde ölünceye kadar hapsedelim,
dedi. Bu görüĢlerden hiçbiri kabul görmedi.
Nihâyet Ebû Cehil Ģöyle dedi: KureyĢ kabilesinin bütün kollarından birer temsilci
seçelim. Bunlar aynı anda Muhammed’e hücûm edip öldürsünler. Kimin vurduğu
belli olmasın. Böylece kanı bütün KureyĢ kabilesine dağılmıĢ olur. HaĢimîler bütün
KureyĢ kollarına karĢı çıkamıyacaklarından kan davasına kalkıĢamazlar, çaresiz diyete
razı olurlar. Bu iĢ de böylece kapanmıĢ olur, dedi.
Ebû Cehil'in bu teklifi kabul edildi. Bu iĢi yapacak kırk kiĢi seçilerek toplantıya son
verildi. Bir an evvel bu kırk kiĢinin görevlerini yerine getirmeleri istendi.
DÂRÜ'N- NEDVE'NİN KORKUNÇ KARARINI ALLAH BİLDİRİYOR
“Dârü'n-Nedve” de alınan kararla ilgili Kur'an-ı Kerîm de şöyle buyuruluyor:
َ ‫ٍك ََا ْو َُِ ْخر ُج‬
َ ‫ٍك ََا ْو ََِ ْق ُج ُل‬
َ ‫َوإ ْذ ََِ ْم ُل ُرَب َك ََّال ِذ َِن ََم َف ُرو ْاَ ِل ُّ ْثب ُج‬
َُ‫ٍك ََو َِ ْم ُل ُرو َن ََو َِ ْم ُلر‬
ِ
ِ
ِ
ِ
ْ َُْ ُّ َ ُّ
َ‫ِن‬
َ
َ ‫الليَوالليَخّرَالما ِم ِر‬
"Hani bir vakitler kâfirler, seni tutup bağlamak veya
öldürmek veya (Mekke'den) sürüp çıkarmak için tuzak
kuruyorlardı da onlar tuzak kurarken Allah da
tuzaklarını bozuyordu. Öyle ya Allah tuzakların en
iyisini kurar.'' (Enfal, 8/30)
Allah, müşriklerin kararını Cebrâil (a.s.) aracılığı ile
Peygamberimize bildiriyor ve Mekke'yi terkedip
Medîne'ye hicret etmesini emrediyordu.
HİCRETİN
KUTLU YOLCULUĞU
BAŞLIYOR
HİCRET ESNASINDA YAŞANAN OLAYLARDAN BAZILARI
1. Peygamberi öldürene 100 deve verileceğinin ilan edilmesi
2. MüĢriklerin Sevr mağarasının önün kadar gelmeleri ve Allah’ın yardımı,
mağaranın kapısına örümceğin ağ kurması, güvercinin yumurtlayarak
kuluçkaya yatması
3. Kinane kabilesine mensup müdlic oğullarında Süraka ile karĢılaĢma hadisesi
ve Süreka’nın atının kumlara batması
4. Huzaa kabilesinden Ümmü Mabed (Atike Binti Halid)’in çadırına misafir
olmaları ve burada zayıf ve sütten kesilmiĢ bir keçiyi efendimizin besmele
çekerek sağması mucizesi
5. Medineye 3 km mesafede bulunan Kuba’ya ulaĢmaları, burada Amr B. Avf
oğullarına 14 gün misafir olmaları ve Kuba Mescidini inĢa etmeleri
6. Hz. Ali’nin Kuba’da efendimize yetiĢmesi ve Cuma günü medineye hareket
etmeleri
7. Ġlk Cuma namazını Ranuna denen vadiye geldiklerinde kılmaları
8. Sevinç gösterileri arasında Medine’ye giriĢ
9. Efendimizin devesinin ilk durduğu yerin yetim olan iki kardeĢ Sehl ve
Süheyl’den satın alınması, ikinci durduğu Ebu Eyyub El Ensari’nin (Halid
B. Zeyd) evinde 7 ay misafir kalması
10. Yesrib Ģehrinin isminin “Medinetu’r Rasul, El Medinetu’l Münevvere”
olarak değiĢtirilmesi
HZ. EBU BEKİRLE YOLCULUĞA ÇIKIŞ
SEVR MAĞARASINDA 3 GÜN
Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir Mekke'nin güneyinde bir buçuk saat
mesafedeki Sevr dağına vardılar. Dağı tırmanarak zirvesindeki mağaraya
gizlendiler.
Mekke müĢrikleri guruplar halinde her tarafta efendimizi arıyorlardı. Bulana
yüz deve vereceklerini ilân etmiĢlerdi.
Bazıları mağaranın ağzına kadar gelmiĢti. Hz. Ebû Bekir endiĢelenmeye
baĢladı ve kulağına eğilerek efendimize: "DüĢmanlar çok yaklaĢtı, o kadar
ki, ayaklarının dibine bir baksalar bizi görecekler" dedi.
Peygamberimiz ona cevap verdi:
"Üzülme! Allah bizimle beraberdir.“
O esnada mağaranın ağzına kadar gelenlerden biri mağaranın içine girip
aramak istemiĢ. Umeyye b. Halef ona: “Orada ne iĢin var? Aklını mı
yitirdin. Baksana Muhammed doğmadan önce orada
örümcekler ağ germiĢ, kuĢlar yuva yapmıĢ,” dedi ve içeriye
girmesine engel oldu.
SEVR MAĞARASINDA 3 GÜN
Allah bir kulunu korumak istedikten sonra onun sebeplerini de yaratır. Konu ile
ilgili Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruluyor:
َّ
ْ ْ
ْ ْ
ْ
ْ ّ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ‫َّ َ ُ ُ و‬
َ‫َالل ُي َِإذ ََا ْخ َر َج ُيَال ِذ َِن ََم َف ُروا ََثا ِه ََُاث َو ّْ ِن َِإذ ًَُ َم ِاَفَُال َغ ِار َِإذ َََِ ُقٍ ُلَ ِل َص ِاح ِب ِي َََل‬
‫إَلَثوصر ىَفقدَهصرى‬
ْ ‫َ ْ َ ْن َّ ّ َ َ َ َ َ َ َ َ ّ ُ َ َ َ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ُ ُ ُ َّ ْ َ َ ْو َ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ َ َ ُ و‬
َ
ْ
ُّ
ََ‫ثحز َِإنَالليَمعواَفاهزلَالليَس ِلّوجيَعلّ ِيَواِدىَ ِبجو ٍٍدَلمَثر ًاَوجعنَم ِلمةَاَل ِذِنَم فر اَالسفل‬
ْ ْ
ّ ‫َو َمل َم ُة‬
َ ٌ ‫َالل ِي ًَِ ََُال ُعل َّ َاَو ّالل ُي ََع ِز ٌِز ََح ِل‬
‫ّم‬
ِ
“Eğer siz ona (Allah'ın Resûlüne) yardım etmezseniz (bu önemli değil); Allah
ona yardım etmiştir. Hani kâfirler onu iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile
birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı, O, arkadaşına,
üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona
(sükunet sağlayan) emniyetini indirdi. Onu sizin görmediğiniz bir ordu ile
destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir.
Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.'' (Tevbe, 9/40)
MEDİNE’YE HAREKET BAŞLIYOR
Yiyecek yok, su yok, serinleyecekleri bir gölgelik
yok. Her tarafı saran alev dalgaları çölü kasıp
kavuruyor. Yedi gün yedi gece bu kızgın
çöllerde, vâdilere dalarak, dağlara çıkarak
yürüdüler.
PEYGAMBERİMİZ HİCRETE BAŞLIYOR
Peygamberimiz Mekke'den ayrılırken şu duygu dolu sözleri söylüyordu:
َّ ‫َاللي ََو َا َح ُّب ََا ْرض‬
َّ ‫َو َّالليَإ َّهك ََل َخ ّْ ُر ََا ْرض‬
ُ ‫َالليَإ َل َُّ ََو َّاللي ََل ٍْ ََل ََا ّه‬
َُ‫َُا ْخر ْجت‬
ِ ِِ
ِ
ِ ِ
ِِ ِ
ِ ِ
َ
ْ
ْ
ُ‫ت‬
َ
َ
َ ‫ِمو ِكَماَخرج‬
"Ey Mekke, vallahi sen Allah katında yeryüzünün en
hayırlı yerisin. Bana da en sevimli yerisin. Vallahi eğer
buradan
çıkmaya
mecbur
bırakılmasaydım,
çıkmazdım." ( İbn Mâce, Menâsik, 103, 3099)
Ġstikâmet Güney: Sevr Dağı 1 Rebiü’levvel 1 / 12 Eylül 622 Pazar …
Kendisine Ġlk Vazifenin Verildiği Nur
Dağına Adeta Veda Ediyordu…
Mina’ya...
Müzdelife’ye…
Ve
Arafat’a… Hayvan Otlattığı Meralara
Da Elveda… Elveda Mekke! Diyerek
yola çıkıyordu.
PEYGAMBERİMİZE MEKKE’NİN MÜJDESİ VERİLİYOR
Mekke'den Medîne'ye giderken yolda şu âyet-i kerîme nâzil oldu.
ْ َ َ ُ َ ْ َ ّ َّ ُ َ َ َ َ ُّ َ َ َ ٓ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َّ َّ
َ
ُ
َ‫ِإنَال ِذيَفرضَعلّكَالقرانَلرادك َِإلََمع ٍادَقنَر ِبَُاعلمَمنَجاءَ ِبالٌدى‬
َ
َ ‫َو َم ْن ًَُ ٍَ َِف‬
ُّ
َ ٍ ‫َُضَل ٍلَم ِب‬
‫ّن‬
“Kur'an-ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan
Allah, elbette seni (Mekke'ye) iade edecektir. De ki: Rabbim,
kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde
olduğunu en iyi bilendir '' (Kasas, 28/85)
MEDİNE YOLUNDA KUBA VADİSİ: İLK CUMA NAMAZI
Peygamberimiz 8 gün süren yolculuğun sonuna doğru yaklaşık
450 km yolu katedip Kubâya Milâdî 622 yılı 20 veya 23 Eylül 622
perĢembe günü ulaşmıştır.
Peygamberimiz burada ilk iş olarak Gülsüm b. Hedm'in
hurmalarını kuruttuğu yerde bir mescid inşa etmiştir. Bu
mescidin inşasında Peygamberimiz herkesle birlikte bir amele gibi
çalışmıştır. İslâm'da ilk inşa edilen bu mescid kuba mescididir.
MEDİNE UFUKLARINDA YANKILANAN BÜYÜK COŞKU
Yolculuğun sonunda Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebubekir ve beraberindekiler
Medine’ye vardılar. Bu esnada bir iş için evinin yüksek kulesinden etrafı
seyreden bir Yahudi, beyazlar giyinmiş bir kafilenin uzaktan gelmekte
olduğunu gördü ve yüksek sesle: İşte günlerdir yolunu beklediğiniz devletli
geliyor, diye haykırdı. Yollara dökülen Müslümanlar özlemle haykırmaya
başladır.
Ay doğdu üzerimize
Veda tepesinden
ġükür gerekti bizlere
Allah'a davetinden
Sen güneĢsin sen aysın
Sen nur üstüne nursun
Sen süreyya ıĢığısın
Ey sevgili Ey Rasul
Ey bizden seçilen elçi
Yüce bir davetle geldin
Sen bu Ģehre Ģeref verdin
Ey sevgili hoĢ geldin
Ey Rasul sana söz verdik
Doğruluktan ayrılmayız
Sen ey esenlik yıldızı
Senin sevginle doluyuz
HİCRETTE
ASHABI KİRAMIN
ÖRNEKLİĞİ
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: SÜHEYB ER RUMİ
Ashabtan Talha b. Ubeydullah ve Suheyb bin Sinan er-Rumi birlikte hicret yolculuğuna
çıkmışlardı. Suheyb sanatı ile ünlü biriydi. Müşrikler onun gidişini haber alınca
“Biliyorsunuz ki; ben sizin en iyi ok
atanınızım. Allah`a yemin ederim ki; bir çoğunuz ölmeden bana
ilişemez. Beni kendi halime bırakın diyerek hicret konusundaki kararlılığını
bırakmak istemediler. O ise
gösterdi.
Süheyb er-Rumi, hicrete karar verdiğinde Mekkeli müĢrikler
onun hiç bir Ģeyi yok iken kendi memleketlerine yoksul biri
olarak geldiğini ve kendi memleketlerinde varlıklı hale geldiğini
eğer buradan göç ederse gideceği memlekette bu imkanları
bulamayacağını söylediklerinde Suheyb:
-Eğer tüm malımı-mülkümü size bağıĢlarsam hicret etmeme
izin verir misiniz? Dediğinde müĢrikler evet dediler. Suhyeb’de
her Ģeyini onlara bıraktı. Bu haber Hz. Peygamber'e geldiğinde
"Suhayb kazandı, Suhayb kazandı" demiĢtir. (ġakir, Mahmud, Ġslam Tarihi, c.1, s.
328)
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: HZ. ÖMER
Hz. Ömer, Hişam ve Ayyaş ile hicret etmeye karar verirler ve buluşma noktası ayarlarlar.
Vakit gelince Hz. Ömer evinden kılıcını kuşanıp yayını omzuna atmış ve
mızrağını bir eline, oklarını da diğerine alarak Kâbe’ye doğru yol alıyordu.
İnsanlar, Kâbe’nin avlusuna dolmuş onu seyrederken o, önce tavafa başladı ve yedi kez
tavaf etti Allah'ın evini. Ardından, Makam-ı İbrahim'e geldi ve burada iki rekât namaz
kıldı. Daha sonra da, orada bulunan her bir insan halkasının yanına gelerek,
Müslümanlara reva gördükleri bunca eziyet ve işkenceden dolayı önce onlara:
- “Kahrolsun şu kara yüzler! Şu burunları da Allah, sürüm sürüm süründürsün,” diye
çıkışıyor ve ardından da:
-“Sizlerden kim, annesini gözyaşına boğmak, çocuklarını yetim ve hanımını
da dul bırakmak istiyorsa, şu vadinin arkasında karşıma çıksın” diyerek, iman
karşısında cephe oluşturanlara açıktan meydan okudu. (İbn Abdi'l-Berr, Üsildü'l-Ğabe, 1/819)
Elbette onlar, Hz. Ömer gibi birisinin karşısına öyle kolay çıkılamayacağını çok iyi
biliyorlardı. Onların gücü, sadece zayıf ve korumasızlara yetiyordu ve yola koyulup da
bahsini ettiği vadiye doğru ilerlerken, sadece arkasından bakakalmışlardı.
Hz. Ömer, Hişam ve Ayyaş ile anlaştıkları yere geldi; orada kendisini bekleyen sadece
Ayyaş İbn Ebi Rebia idi. Ayrıca, Hz. Ömer'in gelişini bekleyen yaklaşık yirmi kadar insan
vardı. Hz. Ömer gibi birisine arkadaş olmayı yeğlemiş, zayıf ve güçsüz insanlardı.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: ABDULLAH B. CAHŞ EL-ESEDİ
Rasâlullah (s.a.) ile yakın akrabalık bağı olan halasının oğlu ilk Müslümanlardan biridir.
Kardeşi Zeyneb binti Cahş Rasûlullah'ın (s.a.) sevgili eşi dolayısıyla kayınbiraderidir. Ve
o, İslâm'da sancaktarlığa tayin edilen ilk kişidir.
Önce Habeşistan'a daha sonra da Medine-i Münevvere'ye Hicret ederek iki Hicretin
de ecrini almıştı. Medine-i Münevvere'ye Ebû Seleme'den sonra ilk Hicret eden
Abdullah b. Cahş ve bütün ailesidir.
Abdullah b. Cahş (r.a.)'ın evi Mekke-i Mükerreme'nin en güzel ve en zengin evi idi.
Mekke'li müşriklerden Ebû Cehil ve Utbe b. Rebîa'nın da aralarında bulunduğu bir grup
gelip onun ve ailesinin malına-mülküne sahip olduğu, istediği şekilde hareket ettiği
haberi kendisine ulaşınca Rasûlullah'a durumu anlattı. Bunun üzerine ALLAH'ın Rasûlü
(s.a.):
- Bunun karşılığında ALLAH'ın (c.c.) cennette sana daha güzel bir
ev vermesi hoşuna gitmez mi? diye Hz. Abdullah'a (r.a.) sorunca;
- Elbette ya Rasûlallah, dedi.
- Öyleyse o (cennet evi) senindir, dedi.
Böylece Hz. Abdullah'ın (r.a.) üzüntüsü geçti, gözleri sevinç gözyaşları ile parladı, kalbi
mutmain oldu.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: ÜMMÜ SELEME
Asıl ismi Hind'di. Babası Mahzunoğullarından Ebu Umeyye, annesi Atike bint Amir'dir.
Ümmü Seleme, Abdullah bin Abdu'l Esed ile evlenmişti. İslam'ın ilk devirlerinde
müslüman olan bu İslam ailesi, Mekke'de zulüm ve işkencenin had safhaya varması
üzerine Habeşistan'a hicret etmişlerdi.
Mekke müşriklerinin Müslüman oldukları şayiasından dolayı, yeniden büyük bir umutla
Mekke'ye dönmüşlerdi.
Ümmü Seleme anlatıyor: "Akabe bey'atından bir sene önce idi. Kocam Ebu Seleme,
Medine'ye hicret etmeyi kararlaştırdığında benim için de bir deve hazırladı, ve oğlum
Seleme'yi kucağıma koyup devenin yularını çekmeye başladı. Benim kabilem olan
Beni Muğire'nin adamları bizi görünce yanımıza geldiler ve ona:
- Bu genç hanımını memleket memleket dolaştırmana izin verir miyiz sanıyorsun"
diyerek devenin yularını elinden çekip aldılar ve beni ondan ayırdılar. Bu durumu gören
Ebu Seleme'nin kabilesi:
"Madem siz adamımızdan hanımını aldınız, biz de oğlumuzu sizin elinizde bırakmayız"
dediler ve oğlum Seleme'yi aralarında çekiştirmeye başladılar. Ta ki çocuğun eli
yerinden çıktı. Sonunda Ebu Seleme'nin kabilesi oğlumu aldı, Ebu Seleme Medine'ye
hicret etti. Böylece ben hem kocamdan, hem çocuğumdan ayrılmış olarak Mekke'de
kaldım. O ise, Mekke müslümanlarından Medine'ye hicret eden ilk kişi olmuştu.
Bir sene boyunca her sabah Ebtah denilen yere çıkar, akşama kadar gözyaşı döker,
akşamleyin de geri dönerdim.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: ÜMMÜ SELEME
Bir gün amca oğullarımdan birisi beni bu durumda görünce bana acıdı ve kabileme:
"Bu zavallı kadını kocasından ve oğlundan ayırdınız, ne diye hala serbest
bırakmazsınız?" diye çıkıştı. Onlar da bana:
"İstiyorsan kocanın yanına git" dediler. Abdul'Esed oğulları da yanlarında bulunan
oğlum Seleme'yi bana geri verdiler. Çocuğumu kucağıma aldım, deveme bindim ve
yanımda Allah'dan başka kimse olmaksızın Medine'ye doğru yola çıktım.
Ten'im'e vardığımda Abdü'd-dar oğullarından Osman bin Talha ile karşılaştım. Bana: Ey Ebu Umeyye'nin kızı, nereye gidiyorsun? dedi.
- Medine'ye kocamın yanına gitmek istiyorum, dedim.
- Yanında bir kimse yok mu? diye sordu.
- Allah'dan ve şu çocuğumdan başka kimse yok, dedim. Bunun üzerine:
- Vallahi sen kimsesiz ve yalnız bırakılamazsın, dedi ve devemin yularından tutup
benimle birlikte yola düştü. Allah'a yemin ederim ki Araplar içinde ondan daha hayırlı
ve efendi bir arkadaş görmedim. Her ineceğimiz yere varışımızda deveyi çöktürdükten
sonra arkasını dönüp uzaklaşıyor, ben inince gelip deveyi götürüyor ve onu bir ağaca
bağlıyor, kendisi de bir başka ağacın altına uzanıyordu. Hareket zamanı gelince de
kalkıp deveyi getiriyor, çöktürdükten sonra da arkasını dönüp:
- Haydi bin, diyordu. Küba görününce:
- Ebu Seleme buradadır, sen artık gidersin, güle güle git, dedikten sonra Mekke'ye geri
döndü. Medine'lilere, Ümmü Seleme'nin Mekke'den geldiği söylenince inanamadılar.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: MUS’AB B. UMEYR
Hakk'ı kabulde ve kabul ettiği Hakk'ı tebliğde yıldızlaşan genç sahabelerin başında hiç şüphesiz
Mus'ab bin Umeyr gelmektedir.
Mus'ab b. Umeyr diğer bazı genç sahabeler gibi Mekke'nin ezilen sınıfından değildi. Aristokrat bir
ailedendi. Maddî refahın içinde yaşıyordu. Sosyal nüfuzu vardı. Peygamberimizin açıklamasına
göre Mekke'nin en güzel genciydi. Yolu gözlenen ve arzulanan bir mahbubdu.
İslamî davete muhatap olunca inananlardan oldu. O, bedenini zulümden kurtarmak için değil
ruhunu zulmetlerden kurtarmak için inandı.
İnandığı için kaderi alaya alınmak, yardımsız bırakılmak, işkenceye maruz kalmak ve hapsedilmek
oldu. Oldu ama yapılan zulümler ve sürdürülen tehditler Mus'ab b. Umeyr'i bir kat değil bin kat
daha İslam'a bağladı.
Manevî baskıların ve maddî işkencelerin tahammül edilemez boyutlara ulaştığı dönemde ilk
müminlerden bazılarıyla birlikte ve izn-i peygamberi ile Habeşistan'a Hicret eder.
Mekke'de insanı putlaştırma ve güçlüyü egemen kılma politikasını sürdüren Ebu Cehil gibi baş
Tağutların Müslüman olduğu şayiası üzerine Mekke'ye döner.
Gizlice gerçekleştirilen ilk akabe görüşmesinde Medineli Müslümanların İslam Dinini tebliğ edip
öğretecek bir muallim istemeleri üzerine Allah'ın Rasûlü Mus'ab'ı görevlendirir.
O, cahiliyetin değer yargılarına göre soylu bir aileye mensuptu. Hiç kimse onun Müslümanlığını
çıkar ve nüfuz sağlama gibi batıl bir sebebe dayandıramazdı. Uzun yıllardır İslami bilgi ve amel
içinde gelişmişti. İnancı uğrunda çileler çekmiş, yardan ve yurttan geçerek Hicret etmişti. İmanın,
bilginin amelin ve çilenin potasında yoğrulan Mus'ab hikmete dayalı bir metotla, güzel öğütlerle ve
yıldırmayacak bir azimle tebliğ yapabilirdi. Üstelik bilgisi ihlası ve sabrını taçlandıracak hitabet gücü
de vardı.
Mus'ab'ın tebliğ çalışmaları kısa sürede semeresini vermiş, Medine Allah'ın Rasülü'nü ve ilk
müminleri bağrına basacak şekilde Müslümanlarla hayatiyet kazanmıştı.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: AMİR İBNİ FUHEYRE
Amir İbni Fuheyre radıyallahu anh Hicrette canı pahasına büyük hizmet gören fedakar bir yiğit... Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ve Sıddîyk-Ekber efendimizle birlikte Hicret etme şerefine eren bir bahtiyar.... İslam
davetini ilk duyan ve ona ilk icabet edenlerden.
Aslen Ezd kabilesine mensup. Beni Teym kabilesinden Tufeyl ibn-i Abdullah'ın kölesi olarak tanınır. Karın
tokluğuna çobanlık yapardı. Rasûlullah (s.a.) efendimizi sordu ve buldu. Onu görür görmez gönlü ışıyıverdi.
Kelime-i şehadet getirerek İslam'a girdi. Müşriklerin acılı işkencelerine maruz kaldı.
Kendisine yapılan işkencelere sabretti. Gönlünü şöyle teselli etti. Bu beden nasıl olsa çürüyecekti. Bu işkenceler
nasıl olsa bitecekti. Çünkü her şey geçiciydi. Ama ruh ölmezdi. O devamlıydı. Onun gıdası ise imandı. İşte Amir
ibni Fuheyre (r.a.) bu duygu ve düşüncelerle asla imanından taviz vermedi. Tam bir ihlas ve samimiyetle
Rasûlullah (s.a.)'a teslim oldu. İslam davasındaki bu ihlas ve teslimiyeti ona nice kapılar açtı... Hz. Ebû Bekir (r.a.)
onu satın aldı. İşkenceden kurtuldu. Azad etti ve hürriyetine kavuştu.
Ashabına Hicret izni verilmişti. Bir müddet sonra da iki Cihan Güneşi efendimiz Hicret edecekti. Yol arkadaşı Hz.
Ebû Bekir (r.a.) olacaktı. Amir ibn-i Fuheyre (r.a.) da bu iki sadık dosta hizmet edecekti.
Resûl-i Ekrem efendimiz bir gece yarısı Hz. Ebû Bekir (r.a.)'a vardı. İlahi iradeden izin çıkmıştı. Hicret edilecekti. O
da refiki olacaktı. Hazırlıklar yapıldı. Gece yarısı evden çıkıldı. Sevr mağarasında izlerini kaybettirip ertesi gece
yola devam edilecekti. Amir ibni Fuheyre (r.a) de o iki sevgilinin yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını temin edecek,
ahvali onlara bildirecekti. Bu zorlu bir işti. Fedakarlık isteyen bir hizmetli. Hatta can tehlikesi söz konusuydu.
Ama o iki sevgiliye canlar feda olsundu. Amir ibni Fuheyre sabah olunca sürülerini Sevr mağarasına doğru sürdü.
Etrafı kollayarak mağaraya yaklaştı. O iki can dosta süt ve yiyecek verdi. Orada kaldıkları müddet bu şerefli
hizmeti yerine getirdi. Cenab-ı Hak onun bu titiz, uyanık iş bilirliğine ve başarılı hizmetine karşılık büyük mükafat
verdi. O da onlarla birlikte Hicret etti.
Hicretin dördüncü senesiydi. Necidlilere gönderilen bu irşad heyeti Bi'ri Maûne'ye gelince tuzağa düşürüldü. Ve
şehid edildi.
HİCRETİN
AMACI
NEDİR?
HİCRETTEN KAÇINMAK?
َّ َّ
ّ ‫ٍاَا َل ْم ََث ُل ْن ََا ْر ُض‬
َ ْ ‫فّنَف‬
َ ‫ض َََق ُال‬
َ ‫ذِن ََث ٍَ ّف ٌُّ ُم َْال َملئ َل ُة ََظال‬
ُ ‫ٍاَفّم َُم ْو ُج ْم ََق ُال‬
َِ ‫ٍاَم َّو ُاَم ْس َج ْض َع‬
َ
َ ‫مَُا ْه ُف ِس ٌِ ْم ََق ُال‬
َ‫َالل ِي‬
َ ِ ‫ََاَل ْر‬
‫َال‬
‫اِ ن‬
ِ
ِ
ْ ْ َ َ ّ َ َ ّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َّ
ْ َ َ ُ َ َ ‫َ َ ً َ ُ َ ُو‬
َ
ْ
َّ
َ
َ
َ
ُ
َ
ْ
ً
ُ
َ
َ
َ‫َالرج ِالَو ِالوس ِاءَوال ٍِلد ِان‬
ِ ‫و ِاسعةَفجٌ ِاجر اَفٌّاَفا‬
ِ ‫) اِ َل المسجضعفّن َِمن‬97(َ‫ولئكَماًوٌِمَجٌومَوساءتَمصّرا‬
ّ ‫) َ ُ َ َ َ ّ ُ َ ْن ََِ ْع ُف ٍَ ََع ْو ٌُ ْم ََو َم َان‬98(َ‫ون ََسبَّل‬
َ ‫ٍن‬
َ ‫َحّل ًة ََو ََل َِ ٌْ َج ُد‬
َ ‫طّع‬
ُ ‫ََل َِ ْس َج‬
ََ‫) َو َم ْن َُِ ٌَ ِاج ْرَف‬99(َ‫َالل ُي ََع ُف ًٍّ َاَغ ُفٍ ًرا‬
‫ولئكَعسََالليَا‬
ِ ‫فا‬
ْ
ّ ‫يَم ٌَاج ًر َل‬
ّ ‫َسبّن‬
َ ْ ‫َاللي ََِج ْدَف‬
َ ‫ََاَل ْرض َُم َر َاغ ًم‬
ً ‫اَم‬
ََ َ ‫يَث َّم َُِ ْد ِر ْم ُيَال َم ٍْ ُت ََف َق ْد ََو َق‬
َُ ‫ََالل ِي ََو َر ُسٍَِل‬
ِ‫ثّر َاَو َس َع ًة ََو َم ْن ََِ ْخ ُر ْج َِم ْن ََب ّْ ِج ُ ِ اَا‬
ِ ِ ِ ِ
ِ
ّ
ّ
َ
َ
ُ
َ
َ
ً ‫ا ْج ُر ُى ََعلََالل ِي ََوم َانَالل ُيَغفٍ ًر َاَر‬
‫حّما‬
"Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara, "Ne
işte idiniz?" derler. Onlar da: "Biz yer yüzünde zayıf kimselerdik." derler.
Melekler: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz
ya?" derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir.
Ancak gerçekten aciz ve zayıf olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol
bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç... Umulur ki, Allah bu
kimseleri affeder. Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır.
Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur,
genişlik de bulur. Her kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek maksadıyla
evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, kuşkusuz onun mükafatı
Allah'a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Nisa, 4/97-100)
HİCRET ALLAH VE RESULÜNEDİR
Ümmü Kays adındaki hanım kendisiyle evlenmek isteyen adama „hicret teme
şartı“ koştu. Adam da kabul ederek hicret etti ve evlendiler. Sahabe bu adama
„Ümmü Kays’ın Muhaciri“ adını verdi. Bu olay kendisine sorulunca Efendimiz
(a.s) şöyle buyurdular:
ّ
ّ
ُ
َ
ُ
ُ
َ
َّ
َّ
َ
َ
ْ
ْ
ّ
ْ
ْ
ْ
ُ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
َّ
ُ
‫ر‬
‫ئ‬
َ‫َفمنَماهت ًَِجرثيَالََالل ِيَو سٍ ِل ِي‬،‫اتَوإهماَ ِلل ِنَام ِر ٍ َماَهٍى‬
ِ ّ‫إهماَاَلعمالَ ِب ِالو‬
َٔ ْ ٔ َ ُ ُ َ ْ ُ ُ ُ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ
ّ
َ
َ
ُ
ُ
ْ
ْ
ْ
ُ
َ
ُ
ُ
َ
َ
َ
َ
ُ
ََ‫َومنَماهت ًَِجرثيَالََدهّاَِ ِصّبٌاَا ِوَامرا ٍةَِو ِلحٌاَف ٌِجرثيَال‬،‫ف ٌِجرثيَالََالل ِيَورسٍ ِل ِي‬
َ ََ َ َ
ْ
.‫ماًَاجرَإلّ ِ َي‬
Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (a.s) buyurdular ki:
"Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey
vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah'a ve Resûlüne ise,
onun hicreti Allah ve Resûlünedir. Kimin hicreti de elde
edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise,
onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir." [Buhârî, Bed'ü'l-Vahy 1,]
HİCRET
GÜNÜMÜZDE
NASIL
ANLAŞILMALIDIR
MEKKENİN FETHİNDEN SONRA FİİLİ HİCRET KALKMIŞTIR
Mekke'nin fethinden sonra İslam'ın artık takviye için muhacirlere
ihtiyacı kalmamış olması ve Müslümanların da her yerde dinlerini
istedikleri gibi tatbik edecek nüfuz ve kuvveti elde etmiş olmaları
sebebiyle, Hz. Peygamber (s.a.) "Hicret Müessesesi"ni kaldırmaya
karar vermiştir.
Bu sebeple ricacı olarak gelen amcası Abbas'a şöyle der:
"Mekke'nin fethinden sonra hicret mümkün
değildir."
(Müslim, İmaret 20 )
Hz. Peygamberimizin kaldırdığı hicret, Mekke ve havalisinden Medine'ye olan
hicrettir. Ancak umumi manada hicret devam etmektedir. Zira Mekke
Fethi'nden sonra, hicret, belli bir hâdise değil, bir kavramdır. Her an, her yerde
ve her asırda kıyamete kadar baki kalacak bir mananın kavramsal ismi
olmuştur.
HİCRET HER TÜRLÜ GÜNAH VE KÖTÜLÜKLERDEN KAÇMAKTIR
َ ‫اس ََع َل‬
َّ ‫ْال ُم ْؤ ِم ُن ََم ْن ََا ِم َو ُي‬
ََ‫ََا ْم ٍَا ِل ٌِ ْم ََو َا ْه ُف ِس ٌِ ْم ََو ْال ُم ٌَ ِاج ُر ََم ْن ًََ َجر‬
ُ ‫َالو‬
ْ
َ
ُّ
ُ
َ
َ
َ
َ‫ٍب‬
َ ‫الخطاِاَوالذه‬
“Mü'min, insanların canları ve malları konusunda kendisinden güvende
Muhacir (Hakiki hicret) ise
kötülüklerden ve günahlardan
uzaklaşan
(hicret eden) kimsedir.”
olduğu
kimsedir.
(İbni Mace, Fitne, 2 (3924) )
ْ َ ََ َ ْ َ ُ ْ ُْ َ َ ْ َ ُ ْ ُْ
َ
َ
َ
ْ
َ
َ
ُ
َ
ُ
َ
َ
ٌََ‫المس ِلمَمنَس ِلمَالمس ِلمٍن َِمنَ ِلسا ِه ِيَوِ ِد ِىَوالمٌ ِاجرَمنًَجرَماَه‬
ُ‫َّالل ُي ََع ْو َي‬
“Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.
Hakiki muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçan,
onları terk (hicret) eden kimsedir” (Buhari, İman, 9)
BUGÜN HĠCRETĠ NASIL ANLAYACAĞIZ?
"Hicret ikidir,
biri kötülüklerden hicret,
diğeri de Allah ve Resulü'ne hicrettir".
(İbnu’l-Esir, Usdu’l-Gabe, Daru’l-Fikr, Beyrut 1994, c. 4 s 47)
“Hakiki muhacir,
Allahın üzerine haram kıldığı
Ģeyleri terk edendir”
( Müsnedi Ġmam Ahmed, 3/ 412)
BUGÜN HĠCRETĠ NASIL ANLAYACAĞIZ?
Sahabeden Füdeyk Ebu Beşir ez-Zebîdî (r.a.) Resulullah'a
gelerek:
“Ey Allahın Resulü!
Ġnsanlar zannediyorlar ki,
hicret
etmeyen helak olmuĢtur, (bu doğru
mu?)”.
Resulullah Ģu cevabı verir,
“Ey Füdeyk!
Namazı kıl, zekatı ver,
kötülüklerden hicret et, ondan sonra yeryüzünde
de dilediğin yerde otur.”
ALLAH’IN YASAKLADIĞI ġEYLERDEN
UZAK DURMAK HĠCRETTĠR.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Batıldan, boĢ Ģey ve boĢ sözlerden
Ömrü israf eden her türlü arzu ve istekten
ġirkten, küfürden, nifaktan
Günahın her çeĢidinden
Nefsin arzu ve isteklerine boyun eğmemek
Dünyanın çekici arzularından
Haramlardan, israflardan uzak durmaktır
Bugün hepimiz Nuh’un gemisindeyiz. Kurtuluş ve selametimiz
ömür gemimizi tevhid rotasında yüzdürebilmemize bağlıdır. Lakin
gemi su almaya başlarsa, hepimiz bundan etkileniriz.
HİCRET
EDENLERİN
MÜKAFATLARI?
ّ ‫واَفََسبّن‬
ُ‫ٍاَو ًَ َاج ُرو َاَو َج َاًد‬
َ ‫َا َّل‬
َ ‫ذِنَ َام ُو‬
َُ‫َالل ِيَ ِب َا ْم ٍَا ِل ٌِ ْم ََو َا ْه ُف ِس ٌِ ْم ََا ْع َظم‬
َ
ِ
ّ ‫َد َر َج ًةَع ْو َد‬
ُ‫َاللي ََوا‬
َ‫ولئ َك ًَُ ُم َْال َفا ِئ ُزو َن‬
ِ ِ ِ
“İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler,
Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. İşte bunlar murada ermiş olan
mutlu kullardır.” (Tevbe, 9/20)
َ ًَ ‫ِن‬
َّ‫اج ُروَْا َو ُا ْخر ُج ٍَْا ِمن ِد َِار ًِ ْ َم َو ُا ُوذ َْوا ِفُ َسبّ ِلُ َو َق َاث ُل ٍَْا َو ُق ِج ُل ٍَْا َُل َم ِّف َر َن‬
ََ ‫َف َّال ِذ‬
ِ
ِ
ِ
َ
ً
َ
َ
َ
ُ
ْ
َ
َ
ْ
ْ
ْ
َّ
َ
َّ
ّ
ُ‫ود ّالل ِ َي َو ّالل َي‬
َ
َ
ُ
َ
َ
ْ
ْ
ُ
َ ِ ‫ابا ِمن ِع‬
َ ٍ‫ات ثج ِريَ ِمن ثح ِجٌا اَلهٌ َار ث‬
َ ٍ ‫َع ْو ٌُ ْ َم َس َِّّئ ِث ٌِ َم وَلد ِخلوٌ َم جو‬
َّ
َ
ُ
ُ
ُ
َ
ْ
َ ِ ٍ‫ن الث‬
‫اب‬
َ ‫ِعود َى حس‬
“…Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler,
savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim.
Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan
cennetlere koyacağım. Mükafatın en güzeli Allah katındadır.” (Al-i İmran, 3/195)
HİCRETİN MÜKAFATI
Yüce Allah Kur’an’da; îmanları uğruna yurtlarını
terk eden
müminleri hakiki mümin olarak şu ayette övmektedir:
ْ ‫ّ َ َّ َ ٓ َ و‬
ْ ُ َ َ َ ْ ‫َ َّ َ ٓ َ ُ ْ َ َ َ ُ و‬
َ
َ‫ّنَالل ِيَوال ِذِنَاو ا‬
‫وال ِذِنَاموٍاَوًاجر اَوجاًدوا َِف‬
ِ ‫َُس ِب‬
ْ
َّ
َ
ْ
ُ
ٌ
َ
ٌ
ًّ
ْ
ْ
َ
ْ
ُ
َ
ُ
َ
َّ
َ
َ
ٌ‫ِم‬
ُ
ُ
َ
ُ
َ
ُ
َ ‫َّوهصرواَاول ِئكًَمَالمؤ ِموٍنَحقاَلٌمَمغ ِفرةَو ِرزقَم ِر‬
“İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihat edenler
ve (hicret edenleri) barındırıp (onlara) yardım edenler
var ya; işte onlar hakîkî müminlerdir. Onlar için bir
bağışlanma ve bol bir rızık vardır” (Enfal, 8/74)
HİCRETİN SONUCU: ALLAH’IN RIZASI
ِ ‫السابِقُو َن ا ْلا َ َّولُو َن ِم َن الْ ُم َه‬
‫ين اتَّ َب ُعو ُه ْم بِ ِا ْح َس ٍان‬
َ ‫ين َوا ْلاَنْ َصا ِر َوالَّ ٖذ‬
َ ‫اج ٖر‬
َّ ‫َو‬
ٍ ‫َر ِض َى اللّٰ ُه َع ْن ُه ْم َو َر ُضوا َع ْن ُه َواَ َع َّد لَ ُه ْم َج َّن‬
‫ات َت ْج ٖرى َت ْح َت َها ا ْلاَنْ َها ُر‬
‫ين ٖف َيها اَ َبدًا ٰذلِكَ الْ َف ْو ُز الْ َع ٖظي ُم‬
َ ‫َخالِ ٖد‬
ilk
muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi
olanlar var ya, iĢte Allah onlardan razı olmuĢtur, onlar da
«(Ġslâm
dinine
girme
hususunda)
öne
geçen
Allah'tan razı olmuĢlardır. Allah onlara, içinde ebedî
kalacakları,
zemininden
ırmaklar
akan
cennetler
hazırlamıĢtır. ĠĢte bu büyük kurtuluĢtur.» (Tevbe 100)
HİCRETİN MÜKAFATI
Özetle Yüce Allah Hicret Eden Kişilerin;
1. Kötülüklerini Örteceğini (Âl-i İmr’an 3 / 195) ,
2. Onlardan Razı Olduğunu Ve Onlar İçin
Cennetler Hazırladığını (Tevbe 9 / 100),
3. Onların Hakiki Müminler Olduğunu (Enfâl 8 / 74),
4. Onların Allah (c.c.) Katındaki Derecelerinin
Büyük Olduğunu (Tevbe 9 / 20),
5. Onların Allah(c.c.)’ın Rahmetine Mazhar
Olacaklarını (Bakara 2 / 218) Buyurmuştur.
HİCRETİN
SONUÇLARI
NELERDİR?
HİCRETİN SONUÇLARI
1. Medine'de yeni bir medeniyetin inşası başlamış ve
devletleşme sürecine adım atılmıştır
2. Dünyada ilk kez gerçekleşen kardeşlik anlaşması
yapılmış, Ensar ve Muhacir aynı boyayla boyanmış
3. İslam daveti, dünyaya rahatlıkla açılacak bir
noktaya ulaşmış
4. Müslümanların güçlenmesine, ilerlemesine yol
açmış
5. Hicri takvimin başlangıcı sayılmış ve takvim
başlamıştır
HİCRETİN SONUÇLARI
Hicretle, 23 yıl süren peygamberlik devrinin 13 yıllık "Mekke Devri" sona
ermiş, 10 yıllık "Medine Devri" başlamıştır.
Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine’ye geldiklerinde, burada yaşayan yabancılarla,
dayanışma temeli üzerine bir antlaşma imzalamıştı. Bu antlaşma, İslâm
Dini’nin müslüman olmayan topluluklarla barış içinde yaşamaya ve onlarla
daima iyi ilişkiler içinde olmaya ne kadar önem verdiğini göstermektedir.
Peygamberimiz, Mekke’den gelen göçmenlerle Medine’li Müslümanlar, yani
"Muhacirler" ile "Ensar" arasında kardeşlik kurmuştu. Bu kardeşlik esasına
göre, Medineli Müslümanlar mallarının yarısını göçmen kardeşlerine
vermişlerdi ki, tarihte bu dayanışma ve yardımlaşmanın bir benzerini daha
göstermek mümkün değildir. Böylece, Medine şehrinde ilk İslâm topluluğu,
kardeşlik ve dayanışma temelleri üzerinde oluşmaya başlamıştır.
ENSARIN MUHACİRLERE OLAN BAKIŞI
Yüce Allah Kur’an’da; îmanları uğruna yurtlarını terk eden müminleri bağrına
basan Ensar’ı da şu ayette övmektedir:
‫اج َر اِلَ ْي ِه ْم َو َلا َي ِجدُو َن ٖفى‬
َ ‫ين َت َب َّو ُؤ الدَّا َر َوا ْل ٖاي َما َن ِم ْن َق ْب ِل ِه ْم ُي ِح ُّبو َن َم ْن َه‬
َ ‫َوالَّ ٖذ‬
‫اص ٌة َو َم ْن‬
َ ‫اج ًة ِم َّما اُوتُوا َو ُي ْؤثِ ُرو َن َعلٰى اَنْف ُِس ِه ْم َولَ ْو كَا َن بِ ِه ْم َخ َص‬
َ ‫ُصدُو ِر ِه ْم َح‬
‫ُيوقَ شُ َّح نَ ْف ِس ٖه َفاُول ٰ ِئكَ ُه ُم الْ ُم ْف ِل ُحو َن‬
“Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı
yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri
severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık
hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları
kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa,
işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 9)
HİCRET!
Mekke'de zulüm ve haksızlık içinde yaşayan Müslümanlar eğer
hicretle istiklâllerine ulaşmışlarsa, bizler de ruh dünyasında
kötülüklerden, başkalarına haksızlık yapmaktan, yaşadığımız
toplumda her türlü fitne ve fesattan, çocuklarımızı yaşadığımız
çağa göre yetiştirmeye, başkalarına iyilik yapmaya, haksızlıklar
karşısında mücadele etmeyi hicretle gerçekleştirebiliriz.
‫س َّما َق َّد َم ْت لِ َغ ٍد َواتَّقُوا اللَّ َه إِ َّن اللَّ َه َخ ِبي ٌر بِ َما‬
َ ‫َيا أَ ُّي َها الَّ ِذ‬
ٌ ‫ين آ َم ُنوا اتَّقُوا اللَّ َه َولْ َتن ُظ ْر نَ ْف‬
‫َت ْع َملُو َن‬
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne
hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır.” [Haşr 59/18]
Allaha kavuşmayı Düşünen Salih Amel İşlemeli
‫َف َمن كَا َن َي ْر ُجو لِقَاء َر ِّب ِه َف ْل َي ْع َم ْل َع َملًا َصالِ ًحا َو َلا ُي ْش ِر ْك بِ ِع َبا َد ِة َر ِّب ِه أَ َحدًا‬
“…Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, işte o Allah’ı razı
eden imanına layık işler yapsın ve Rabbine kulluk ederken hiç
kimseyi O’na ortak koşmasın!” [ Kehf 18/110]
HİCRET KAÇIŞ DEĞİLDİR
Hicret, ilk Müslümanların, sıkıntılı günlerden kurtulmalarına ve
kardeşlik esası üzerine kurulan toplum hayatına kavuşmalarına
vesile olmuştur .
•
•
•
•
•
•
•
Hicret; Ensar ve Muhacirinin sergiledikleri dostluk ve kardeşliğin, milli
birlik ve bütünlüğün en güzel timsalidir.
Hicret; ilk müslümanların inançları uğruna gösterdikleri fedakarlığın doruk
noktasıdır,
Hicretle, İslâm güneşi dünyaya Medîne ufuklarından yayılmıştır.
Hicret, İslam’ın hükümlerini yaşatacak ve yaşayacak yeni şartların ve
mekanların aranışıdır.
Hicret; Hak'kın batıla galip gelmesi ve islamı tümüyle yaşamanın azmidir.
Hicret; tevhid inancının kalplerde kökleşmesinin, gerektiğinde mallardan
ve canlardan feragat etmenin sembolüdür.
Hicret; kaçış değil; hasrettir, ümittir, yüce hedefleri gerçekleştirme
azmidir. Kendi iklimini bulma arayışıdır.
HİCRET!










Hicret; Ġslâm davasının hedefe giden yolunda bir dönüm noktasıdır.
Hicret; Ġslam toplumunun teĢkilatlanması, bir güç haline gelmesi ve çevresine
kendini kabul ettirmesi sürecinin ilk adımı olmuĢtur.
Hicret; her vesile ile birlik, beraberlik ve dayanıĢmayı vurgulayan Ġslam’ın hayat
bulmasına yol açan önemli bir olaydır.
Hicret; imanın maddi güç karĢısında kazandığı zaferin simgesidir.
Hicret, Allah rızası için; anadan, babadan, yardan, diyardan, maldan, mülkten hatta
candan, evlattan vazgeçiĢin, ibretli ve meĢakkatli kıssasıdır.
Hicret; her Ģeylerini Allah için, göz kırpmadan terk eden Mekkeli Muhacirler ile
onları bağırlarına basan, muhtaç oldukları halde onları kendilerine tercih eden
Medineli Müslümanların, Ensarın destanıdır.
Hicret; fedakarlık, kardeĢlik, ahde vefa, birlik ve beraberlik, değerlerin paylaĢımı,
özgürlük aĢkı, adalet, saygı ve hoĢgörü temelli bir kardeĢliktir.
Hicret; Manevi olarak Allah’ a giden bir yolculuk adeta bireysel isyandan takvaya
bir geçiştir. Maddi olarak ablukaya alınmış engelli bir yerden özgürce inanmak ve
yaşamak için engelsiz bir yere, daha güçlü gelmek için zayıfken gitmektir.
Hicret; İmanın birikmiş bir su gibi akacak bir yol bulması ve karargah değişimidir.
Hicret birkaç inatçı günahkara takılıp kalmadan binlerce bekleyene imdat olmak
Ve onlara ilahi nuru taşımaktır.
SON SÖZ OLARAK HİCRET;
Cimrilikten cömertliğe,
Zulmetten nura,
Dalaletten hidayete,
Anarşiden sükunete,
Zulümden adalete,
Nefretten sevgiye,
Kinden şefkate,
Esaretten hürriyete,
Kölelikten efendiliğe,
Batıldan Hakk’a,
Şeytandan Allah’a,
Çirkinden güzele,
Taassuptan sağduyuya,
Zarardan kârâ göç etmektir.
Bu Sunum Vaaz İdris YAVUZYİĞİT Tarafından; “Hz. Muhammed’in
Hayatı” Martin Lings, “Peygamberimizin Hayatı” Hamidullah, “Efendimiz”
ReĢit HAYLAMAZ, “Hz. Muhammed Ve Evrensel Mesajı” Ġbrahim
SARIÇAM, “Hz. Muhammed’in Hayatı” Salih Suruç, “Muharrem Ayı Ve
Hicret” Ahmet ÜNAL, “Ġslam Tarihinin En Önemli Olayı Hicret” Lütfi
ġENTÜRK , “Hicret” Ahmet ÖZMEN, “Hicretin Arka Plânı” Mehmet
ÖZDEMĠR , “Hicret Ve İslam Tarihindeki Yer” Tahir TURAL’a Ait Kitap, Makale
Ve Vaaz Örneklerinden İstifade Edilerek Hazırlanmıştır.
Hepsine Teşekkürü Bir Borç Bilir Rabbimden iki cihan saadeti ve Kamil
İman Dilerim.