Hicret Edebilmek Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke'de bunalırsan Medine'ye göçerdin. Biz dünyadan nereye Göçelim ya Muhammed? Ġdris YAVUZYĠĞĠT [email protected] 25 Ekim 2014 Cumartesi 1 Muharrem 1436 VAAZ DOKUMANLARI 1. Hicret nedir? 2. Kuranda hicretle ilgili hangi bilgilere rastlamaktayız? 3. Peygamberlerin ortak özelliklerinden birisi de hemen hemen her peygamberin hicreti yaĢamalarıdır. Bu hususta hangi örnekleri zikredebiliriz? 4. Müslümanlar neden önce HabeĢistan’a hicret etmiĢlerdir? 5. Hicreti hazırlayan sebepler nelerdir? 6. Hicret esnasında Müslümanların karĢılaĢtıkları sıkıntılar nelerdir? 7. Efendimizin hüzün yılında taife gitmesi bir hicret midir? 8. Efendimizin hicret hazırlıkları nasıldır? Hicret konusunda almıĢ olduğu tedbirleri nasıl değerlendirmek gerekir? 9. Hicret safhalarını ve bu yolculuk esnasındaki hangi olaylarla karĢılaĢmıĢtır? 10. Hicret bugün ne anlama gelmektedir? Nasıl anlamalıyız? Bizlerde hicret ederek hicret sevabına nail olabilir miyiz? HİCRET NEDİR? HİCRET NEDİR? Sözlükte, "terketmek, ayrılmak, ilgisini kesmek" anlamına gelen hicran mastarından isim olan hicret "kiĢinin herhangi bir Ģeyden bedenen, lisanen veya kalben ayrılıp uzaklaĢması" demektir. Ancak kelime daha çok "bir yerin terk edilerek baĢ kabir yere göç edilmesi" anlamında kullanılır. Terim olarak genelde gayri Müslim ülkeden Ġslam ülkesine göç etmeyi, özelde ise Hz. Peygamberin ve Mekkeli Müslümanların Medine’ye göçünü ifade eder. Medine'ye göç eden Müslümanlara "Muhacir", Rasülü Ekrem'e ve Muhacirlere yardım eden Medineli Müslümanlara da "Ensar" unvanı verilmiĢtir. (TDV Ġslam Ansiklopedisi, "hicret" maddesi, c. 17) HİCRET NEDİR? “Hicret” bir beldeden diğerine iş bulma veya daha iyi yaşam şartlarına kavuşma vb. gibi bir göç hareketi değildir. Kişi, Doğduğu, büyüdüğü topraklardan, Kültür ve geleneklerden; Alıştığı yaşam şeklinden, Arkadaşlarından, dostlarından, ailesinden; Malından mülkünden ve topraklarından ayrılmaktadır. "göçebe olmayan (yerleşik) bir kimse için felaketlerin en büyüğü" olarak Hz. Peygamber hicreti tavsif eder (Nesai, Sünen, Bey’at, 12). HİCRET NEDİR? Bütün bunlar Niçin? Allah ve Rasulü için, Dini Mübin'i İslam'ı yaşamak, yaşatmak, neşretmek ve yeni bir İslam topluluğu oluşturmak ve oluşan bu toplumu sayıca çoğaltarak koruma ve desteklemek için çıkılan bir yolculuk. Gittikleri yerde neyin kendilerini beklediğini, baĢlarına nelerin geleceğini bilmeden, ev, iĢ, aĢ olmadan bir yolculuktur bu. HİCRET KUR’AN-I KERİMDE NASIL GEÇMEKTEDİR? HİCRET KUR’AN-I KERİMDE NASIL GEÇMEKTEDİR? 1. Ġmanın gereği Ġnkar edenlerin iman edenleri yurtlarından çıkarmakla tehdit etmeleri (Ġbrahim 13) 2. Peygamberleri yurtlarından çıkaran kavimlerin örnekleri (Araf 88, Hud 80, Hicr 65) 3. Hicret edenlerin ve onlara yardım edenlerin büyük mükafat elde edecekleri. (Tevbe 20, Enfal 74, HaĢr 9) 4. Hicret edenlerin günahlarının örtüleceği (Ali Ġmran195) 5. Ganimet mallarında hicret edenler için hak bulunduğu (HaĢr 8) 6. Hz. Ġbrahim ve Hacer validemizin samimiyet ifadesi (Ankebut 26) 7. Kafirlere boyun eğmektense hicret edilmesi gerektiği, Hicret etme hususunda bahane ileri sürenlerin durumu hakkında meleklerin ne diye hicret etmediniz Allah’ın arzı geniĢ değil miydi? Sorusu (Nisa 97-100) 8. Efendimizi yurdundan çıkaracakları haberi (Ġsra 76-77, Enfal 30, Tevbe 40, Kasas 85) HİCRET PEYGAMBERLERİN ORTAK ÖZELLİĞİ GİBİDİR TARİHTE PEYGAMBERLERİN HİCRETİ ذين َكف َُروا لِ ُر ُسلِ ِه ْم لَ ُنخْ ر َِج َّن ُك ْم ِم ْن اَ ْر ِض َنا اَ ْو لَ َت ُعو ُد َّن َ ََّو َقا َل ال مين َ ِفى ِملَّ ِت َنا َفاَ ْوحى اِلَ ْي ِه ْم َر ُّب ُه ْم لَ ُن ْهلِ َك َّن ال َّظال “Ġnkâr edenler peygamberlerine dediler ki: "Ya sizi mutlaka yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara: "Zâlimleri mutlaka helak edeceğiz" diye vahyetti.” (Ġbrahim, 14/13) Hz. Adem ve Havva ebeveynimizin cennetten yeryüzüne adım atışlarıyla başladı insanlığın ilk hicret hikayesi. Hz. Nuh, Hud, Salih, Lut, ġuayb, Ġbrahim, Yusuf, Musa Ġle Devam Edip Hz. Muhammded (S.A.V.) Ġle Son BulmuĢtur. PEYGAMBERLERİN HİCRETİ • َ َ ّ ُ ٌ َ َ Hz. Ġbrahim Nemrud'un zulüm diyarından çıkarken; ََاج َر َ ِال ٌ م َ َ ه ا َ َ ال ق و ِ ِ ْ ُ َ ْ َ ُ ُ َّ ّ َ َ ُلّم َ زِز َالح َ " ربَ َ ِاه َي ًَ ٍَ َالعDoğrusu ben Rabbimin emrettiği yere hicret ediyorum.”(Ankebut, 29/26) demiĢti. Hz. İbrahim Urfa’dan Babil’e, Babil'den Harran'a, Mekke’ye Harran'dan Mısır'a oradan da Suriye'ye hicret etmiştir. • Hz. Şuayb'in kavmi َذين ا َم ُنوا َم َعك َ َّذين ْاس َت ْك َب ُروا ِم ْن َق ْو ِمه َل ُنخْ ر َِج َّنكَ َيا شُ َع ْي ُب َوال َ ََّقا َل الْ َم َلا ُ ال ِهين َ ِم ْن َق ْر َي ِت َنا اَ ْو لَ َت ُعو ُد َّن فى ِملَّ ِت َنا َقا َل اَ َولَ ْو كُ َّنا كَار “Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Şu'ayb! Ya mutlaka seni ve seninle beraber inananları kentimizden çıkarırız, ya da dinimize dönersiniz!" Dedi ki; "İstemesek de mi (bizi yurdumuzdan çıkaracak veya dinimizden döndüreceksiniz?)” (Araf, 7/88) diyerek onu ve Mü'minleri hicrete zorlamışlardı KUR’AN KISSALARI HİCRETİN ALTYAPISINI OLUŞTURUYOR Zaten Kur'an'da, özellikle Mekkî ayetlerde sık sık geçmiş peygamberlerin kavimleri tarafından yurtlarından çıkarılmış olması hususuna ithafta bulunulması da, esas itibariyle gerek Hz. Peygamber'i, gerekse Mekke'li Müslümanları psikolojik olarak hicret olgusuna hazırlama hedefini taşımaktaydı. Hz. Peygamber, tevhidin dejenere olmasına bağlı olarak şirkin egemen olduğu, adaletin herkes için geçerli ve uygulanabilir olmaktan uzaklaştığı, kabilecilik anlayışının baskısıyla toplumsal bünyenin parçalandığı ve kabileler arası çatışmalarla insan hayatının heder edildiği, kan davalarının genel manada bir toplumsal kaynaşmayı imkansız kıldığı, güçlünün gücü nedeniyle haklı, güçsüzün zayıflığı nedeniyle haksız olarak görüldüğü, Servetin zenginler arasında döndüğü, köleliğin bir kader olarak kabul edildiği, kişinin bir gün mutlaka hesaba çekileceği endişesinin olmadığı, ahiret inancının hemen hemen yok olduğu bir toplumsal yapı ve çevrede ortaya çıktı. HİCRETİN HABEŞİSTAN YOLU MÜSLÜMANLARIN İLK HİCRETİ: HABEŞİSTAN Müslümanların baĢına gelenlere çok üzülen Peygamberimiz (a.s), bir grup Müslüman'ın HabeĢistan'a hicret etmesine izin verdi. Peygamberliğin 5. Yılında 1. HabeĢistan hicreti Hz. Osman ve Rukayye, Mus’ab, Seleme Ailesi’nin de dahil olduğu 16 kiĢilik bir grup tarafından gerçekleĢtirildi. Peygamberliğin 7.Yılına gelindiğinde iĢkenceler daha da artınca 2. HabeĢistan hicreti gerçekleĢtirildi. Bu hicrete Ca’fer b. Ebî Tâlib baĢkanlığında 77 erkek 13 bayan katıldı. 90 kiĢi Bu günkü Etiyopya dediğimiz ülke Müslümanları bağrına basan NecaĢi’nin memleketi HabeĢistan 4000 KM HİCRETİ HAZIRLAYAN SEBEPLER PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) HİCRETİ ض لِ ُيخْ ر ُِجو َك ِم ْن َها َواِ ًذا َلا َي ْل َبثُو َن ِخلَا َفكَ اِ َّلا ِ َواِ ْن كَا ُدوا لَ َي ْس َت ِف ُّزونَكَ ِم َن ا ْلا َ ْر َقليلًا () ُس َّن َة َم ْن َق ْد اَ ْر َس ْل َنا َق ْب َلكَ ِم ْن ُر ُس ِل َنا َو َلا َت ِج ُد لِ ُس َّن ِت َنا َت ْحويلًا “(Ey Muhammed!) Yakında seni yurdundan çıkarmak için, muhakkak ki rahatsız edecekler ve o takdirde onlar da senin ardından pek az kalacaklardır. Bu, senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlerimiz hakkındaki sünnetimizdir. Bizim sünnetimizde herhangi bir değiĢme göremezsin.”(Ġsra, 17/76-77) Hz. Peygamber daha yeni peygamber olmuĢken peygamberliğin ileriki yıllarında yurdundan hicret etmek zorunda kalacağını Varaka söylenmiĢtir. b. Nevfel tarafından İLK MÜSLÜMANLARA İŞKENCE VEŞİDDET UYGULANIYORDU Günbegün Müslümanların çoğaldığını görünce; Kurulu müĢrik düzenlerinin bozulacağını, Haksız kazancın önleneceğini Değirmenlerinin suyunun kesileceğini, Keyfi muamele ve zulümlerinin önleneceğini, Makam ve mevkilerini kaybedeceklerini anlayınca ezmeye baĢladılar. Abdullah b. Abbas (ra) iĢkencelerle ilgili olarak Ģu özet bilgiyi vermektedir: “Müslüman olmuĢ kimseye öyle dayak atar, öyle aç ve susuz bırakırlardı ki uğradığı bu feci durumdan sebep (ayağa kalkmak Ģöyle dursun) doğrulup oturamazdı bile…” Yasir ailesinden Yasir’i, Sümeyye’yi, Ammar’ı, Bilal’i hatırlamak hiçte zor olmasa gerek… İŞKENCE ÖRNEKLERİNDEN BİRİ: HABBAB B. ERET (R.A.) Cahiliye devrinde esir alınmış, Mekke de bir köle olarak satılmıştır. Müslümanlığını ilk açığa vuranlardan olan Hz. Habbâb (r.a.), bazı rivayetlere göre ise, İslâm ı ilk kabul eden 6 kişiden biridir. Hz. Habbâb (r.a.) demirci idi. Kılıç yapardı. Resûlullah (s.a.s.) onu çok severdi. Ara sıra yanına çağırırdı. Bu durum Habbâb ın (r.a.) efendisi Ümmü Enmar’a haber verilince, bu kadın, kızgın demiri alıp Habbâb’ın (r.a.) boynuna sürerek ona işkence etmeye başladı. Habbâb (r.a.), Resûlullah a (s.a.s.) şikayette bulundu. Bunun üzerine kadın, baş ağrısına yakalandı. Istırabından feryâdu figâna başladı. Kendisine dağlama yapmasını tavsiye ettiler. Kadın, Habbâb’a (r.a.) emreder, o da kızgın demir ile onun başını dağlardı. Böylece Allah, Resûlü’nün duasıyla kadını yaptığının misliyle cezalandırıyordu. İŞKENCE ÖRNEKLERİNDEN BİRİ: HABBAB B. ERET (R.A.) İlk Müslümanlardan Habbab Bin Eret (R.A.) Habbâb ın (r.a.) boynuna kızgın demirler takılmış, kızgın güneşte bırakılmış, sırtına kızgın taşlar konulmuş, bu şekilde sırtının bütün etleri gidinceye kadar eziyet edilmiş ama o, kafirlerin bütün eziyetlerine karşı sabretmiştir. (Meryem/19: 78-81; Kehf/18: 18) İmam Şa’bî anlatıyor: Bir defasında Hz. Ömer (r.a.), Bilâl’e (r.a.) (Mekke devrinde) müşriklerden çektikleri sıkıntı ve ızdırabları sormuştu. Habbâb (r.a.), ileri atılarak şöyle dedi: Ey EmirelMü minîn! Şu sırtıma bak. Hz. Ömer (r.a.), Habbâb’ın (r.a.)’ın sırtındaki yara izlerini görünce, «Hiç bugüne kadar böylesini görmemiştim» mukabelesinde bulundu. Habbâb (r.a.), şöyle devam etti. «Müşrikler, benim için bir ateş yaktılar ve beni ateşin içine attılar. Ateşi vücudumda eriyen yağlar söndürmüştü.» HİCRETİ HAZIRLAYAN SEBEPLER NELERDİR? HİCRETİ HAZIRLAYAN SEBEPLER NELERDİR? 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Müşriklerin Baskı Ve İşkencelerinin Artması, Öldüresiye Dövmeleri Hz. Peygamberi Öldürme Teşebbüsleri (Ömer'in Gelişi Ve İmana Ermesi 616) İlahi Tebliğin Yayılmasını Engelleme Gayretleri Müslümanlara Ve Muttalipoğullarına Uygulanan 3 Yıllık Boykot (617-620 Kız alıp verme, Selam verme, hal hatır sorma, Yiyecek satmak, vermek yasaklandı ve Açlıktan karınlarına taĢlar bağladılar. Buldukları ağaç yapraklarını ve kemik parçalarını kaynatarak çocuklarına çorba diye içirdikleri günler yaĢandı) Hz. Peygamberin 4 Yaşındaki En Büyük Oğlu Kasım’ın Vefat Etmesi (620) Henüz Acısı Dinmeden Diğer Oğlu Abdullah’ın Vefatı Ve As B. Vail, Ebu Cehil Gibi Adamların Efendimizi Ebter Diye Alaya Almaları Amcası Ve Koruyucusu Ebu Talip’in Hastalanarak Vefatı 3 Gün Sonrasında Eşi Hz. Hatice Annemizin 65 Yaşında Ramazan Ayında Vefatı (Senetü’l Hüzn) Taif’e Sakif Kabilesini Ve Süt Annesi Halime’nin Kabilesi Beni Sa’d’ı İslam'a Davet Etmek Üzere Zeyd B. Harise İle Gitmesi. Ancak Burada Da 3 Km Boyunca Taşlanması HİCRETİN TAİF YOLCULUĞU TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA Hüzün Yılının Ardından Taif’te Umut ArayıĢı Hz. Peygamberin hayat arkadaĢı, Allah’ın kendisini selamıyla Ģereflendirdiği Hz. Hatice validemiz ve en büyük destekçisi olan amcası Ebu Talib'in ölümleri, müĢriklere fırsat verdi, onların iĢkence ve baskıları dayanılmaz hale geldi. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), ġevval ayının bir gününde, yanına Zeyd Ġbn Harise'yı de alarak Taif'e gitti. Taif, bağ ve bahçeleriyle meĢhur, yeĢillikler içinde bir yerdi. Mekke'ye yaklaĢık doksan kilometre mesafede idi ve Efendimiz'in anne tarafından akrabaları yaĢıyordu. Aynı zamanda burası, ömrünün ilk yıllarında gelip yanında kaldığı Efendimiz'in süt annesi Halime-i Sa'diye'nin memleketine de yakın bir bölgeydi. 90 km TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA Taif yolunda, önce Sakiflilerin yanına gitti. Çünkü o gün için Sakifliler, Taif'in ileri gelen eĢrafı olarak biliniyor ve çevrelerinde itibar görüyorlardı. ilk muhataplan, Amr Ġbn Umeyr'in üç oğlu idi. Allah'ı bir bilip davasına sahip çıkmaya ve risalet vazifesinde kendisine yardımcı olmaya onları davet etti. Ancak Taif, Mekke'yi aratmayacak kadar çetin gözüküyordu. KardeĢlerden birisi: «Allah, Senden baĢka peygamber olarak gönderecek birisini bulamadı mı,» diye Peygamberi alaya aldılar. Halbuki, onca mesafeyi, belki bir Ģeyler anlarlar düĢüncesiyle yürüyerek gelmiĢ; onların önlerinde, cennete giden bir kapı aralamak istemiĢti. Efendiler Efendisi, Taif'te on gün kaldı ve bu süre zarfında kendisine inanan çıkmadı. - “Ey Muhammed! Bizim yurdumuzdan uzak dur da, nereye gidersen git”, diyorlardı. Hz. Zeyd, kendini siper etmiĢ, yağmur gibi baĢlarına düĢen taĢlara karĢı Allah Resülü'nü korumaya çalıĢıyordu. BaĢlanna yağan taĢların ardı arkası kesilmiyordu. Neredeyse tam üç kilometrelik mesafeyi taĢ yağmuru altında geçtiler. Allah'ın Habibi Resül-ü Kibriya'nın da ayaklanndan kan damlıyordu. Zeyd ise, zaten baĢı ve gözü yarılmıĢ; kan-revan içinde kalmıĢtı. TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA VE DUAYA SARILMA Efendiler Efendisi, bir ağacın altına çekilip kendini Allaha arz etmek üzere namaz kıldı ardından da Allaha dua ederek yalvardı. Daha duasını bitirmemişti ki, yanında Cibril-i Emin ve dağlara hükmeden melek beliriverdi. - Ya Muhammed! Şüphesiz Allah (celle celaluhü), kavminin Sana söylediklerinden ve yüz çevirip yapa geldiklerinden haberdar oldu. Ve işte, Sana bunları reva görenlere istediğin her şeyi yapması için dağlara hükmeden meleği gönderdi! Bu arada dağlara hükmeden melek de Efendimiz' e selam vermiş ve ardından da: - Şayet istersen ya Muhammed! Ben, şu iki dağı bunların üzerine geçirmek için geldim, diyordu. Rahmet Peygamberi Allah Resülü, ani bir refleksle hemen tepki verdi: - Hayır, asla! Umuyorum ki ben, Allah (celle celaluhü), bunların da neslinden kendisine ibadet eden ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayan kullar yaratacak! HİCRET ÖNCESİ EFENDİMİZİN HAZIRLIKLARI AKABE BİATLARI HİCRET YURDU MEDİNE Peygamberimiz de Mekke'den Medîne'ye göç etmek isteyenlere izin verdi ve şöyle buyurdu: ْ َ ُ َ ََْ َ َ َْ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ ُ ّ َ ٌَ اَال َح َّرَثان ََف َ ًََ اج َر ََم ْن ََاجر ِإ ِهَُا ِرِتَدار ًَِج ِرثلمَذاتَهخ ٍنَبّنََلبجّ ِنَوًم ِ ْ ََ َ َ َِقبنَالم ِدِو ِة “Sizin hicret edeceğiniz yerin iki kara taĢlık arasında hurmalık bir yer olduğu bana gösterildi.'' (Buhari, Menakıp, 45) Peygamberimizin bu izin ve teĢviki üzerine Medine'ye hicret baĢladı. 1 muharrem 1 / perĢembe 15 temmuz 622 de baĢlayan hicret kafile kafile tam 3 ay sürdü (temmuz, ağustos, eylül). Kısa zamanda pek çok kimse Hz. Ömer de dahil olmak üzere Medîne'ye göç etti. AKABE BÖLGESİNDE GERÇEKLEŞEN BİAT Mekke müĢriklerinin yaptıkları dayanılmaz hale gelince Peygamberimiz Ġslâm güneĢine baĢka ufuklar aramayı düĢündü. Hac münasebetiyle Mekke'ye gelmiĢ olan Yesrip (Medine) lilerden bazılarıyla Akabe denilen yerde toplantı yaptı. Onlara islamı anlattı ve müslüman olmalarını istedi. Tebliğin 10. Yılında ilk görüĢme gerçekleĢmiĢ ve burada 6 kiĢi , 11. Yılında ikinci görüĢme gerçekleĢir ve 12 kiĢi Müslüman olduğunu ifade ederler. Buna ilk biat denir ve efendimiz daha önce HabeĢistana hicret etmiĢ ve dönmüĢ olan Mus’ab b. Umeyr’i ilk öğretmen olarak medine’ye gönderir. Böylece Ġslâmiyet Medîne'ye girmiĢ olur. Ve Orada Müslümanlar Mus'ab b. Umeyr'in gayretiyle çoğalmaya baĢladılar. Bu arada efendiler efendisini Allah teala huzuruna kabul eder ve kutlu mucize Mirac gerçekleĢmiĢ olur. Allah peygamberine darlıklar içerisinde rahatlama ve huzura kavuĢma imkanı verir. Ve risaletin 12. yılında 75 kişi hac zamanı Mekke'ye gelir ve 2. biat gerçekleştirilir. Bu biatta Medineliler Hz. Peygamber ve ashabını Medine’ye davet ederler. HİCRET ESNASINDA YAŞANAN OLAYLARDAN BAZILARI 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Medine'ye ters istikamette olan Sevr mağarasına gidilmesi ve orada 3 gün boyunca saklanma kararı ve bu esnada bütün tedbirlerin alınması Yolları en iyi bilen ve iyi bir kılavuz olan Abdullah b. Uraykıt’ın yolculuk için tutulması Sürecek uzun yolculuk için develerin satın alınması, beslenmesi ve yol kılavuzu olarak tutulan Abdullah b. Uraykıt’a teslim edilmesi Yolculuk için gerekli azığın Ebu Bekir’in kızı Esma tarafından hazırlanması Efendimizin yanında bulunan ve müşriklere ait olan emanetleri Hz Ali’ye teslim etmesi Yolculuğa kimsenin fark edemeyeceği gece saatlerinde çıkmaları Ayak izlerinin fark edilmemesi için Hz. Ebu Bekir’in azatlısı Amir B. Füheyre’nin koyunları geçtikleri yerlerde otlatmasının kararlaştırılması ve aynı zamanda sütten istifade etme imkanı bulmaları Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdullah’ın geceleri Sevr mağarasına gelerek gün içerisinde yaşanan olayları haber vermesi HZ. EBU BEKİR’İN HİCRET İSTEĞİ Mekke'de Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali ve Mekke'de müslüman oldukları için aileleri tarafından hapsedilmiĢ olanlarla köle ve cariyelerden baĢka kimse kalmamıĢtı. Hz. Ebû Bekir de hicret etmek istemiĢ, Peygamberimiz kendisine; – «Acele etme, bana hicret için izin verileceğini umuyorum, diyerek ona izin vermemiĢti. Hz. Ebû Bekir: – Anam babam sana fedâ olsun, gerçekten bunu umuyor musun? diye sordu. Peygamberimiz: – Evet, umuyorum, diye cevap verdi ve Hz. Ebû Bekir buna çok sevindi." (Buhari, Menakıp, 45) Hz. Ebu Bekir’in kızı Esmâ (r.anh.) seyahat için gerekli hazırlığı yapmaya baĢladı. DÂRÜ'N- NEDVE'NİN KORKUNÇ KARARI Mekke'de müslümanlardan kimsenin kalmadığını, hepsinin Medîne'ye göç ettiğini gören Mekke ileri gelenleri telâĢlanmaya baĢladılar. Hz. Muhammed de Medîne'ye hicret eder müslümanların baĢına geçerse kendileri için iyi olmayacağını, ġam ticaret yolu Medîne'den geçtiği için kapanabileceğini düĢündüler. Mekke'de hemen hemen yalnız kalan Peygamberimiz için bir Ģeyler düĢünmeli dediler. Bu amaçla KureyĢ ileri gelenleri Ebu Cehil, Ebu Süfyan, Ebu’l Bühteri, Utbe B. Rebia, Cübeyr B. Mutim, Nadir B. Haris, Ümeyye B. Halef, Hakim B. Hizam Vb. "Dârü'n-Nedve" denilen önemli kararların alındığı yerde toplandılar. Toplantı son derece gizlilik içerisinde yapıldı. Toplantıda çeĢitli görüĢler ileri sürüldü, tartıĢıldı. Ġçlerinden bir kısmı, Muhammed (s.a.v.) in baĢka bir beldeye sürgüne gönderilmesini teklif ettiler. Bazıları da, onu bağlayıp her tarafı kapalı bir yerde ölünceye kadar hapsedelim, dedi. Bu görüĢlerden hiçbiri kabul görmedi. Nihâyet Ebû Cehil Ģöyle dedi: KureyĢ kabilesinin bütün kollarından birer temsilci seçelim. Bunlar aynı anda Muhammed’e hücûm edip öldürsünler. Kimin vurduğu belli olmasın. Böylece kanı bütün KureyĢ kabilesine dağılmıĢ olur. HaĢimîler bütün KureyĢ kollarına karĢı çıkamıyacaklarından kan davasına kalkıĢamazlar, çaresiz diyete razı olurlar. Bu iĢ de böylece kapanmıĢ olur, dedi. Ebû Cehil'in bu teklifi kabul edildi. Bu iĢi yapacak kırk kiĢi seçilerek toplantıya son verildi. Bir an evvel bu kırk kiĢinin görevlerini yerine getirmeleri istendi. DÂRÜ'N- NEDVE'NİN KORKUNÇ KARARINI ALLAH BİLDİRİYOR “Dârü'n-Nedve” de alınan kararla ilgili Kur'an-ı Kerîm de şöyle buyuruluyor: َ ٍك ََا ْو َُِ ْخر ُج َ ٍك ََا ْو ََِ ْق ُج ُل َ َوإ ْذ ََِ ْم ُل ُرَب َك ََّال ِذ َِن ََم َف ُرو ْاَ ِل ُّ ْثب ُج ٍَُك ََو َِ ْم ُل ُرو َن ََو َِ ْم ُلر ِ ِ ِ ِ ْ َُْ ُّ َ ُّ َِن َ َ الليَوالليَخّرَالما ِم ِر "Hani bir vakitler kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya (Mekke'den) sürüp çıkarmak için tuzak kuruyorlardı da onlar tuzak kurarken Allah da tuzaklarını bozuyordu. Öyle ya Allah tuzakların en iyisini kurar.'' (Enfal, 8/30) Allah, müşriklerin kararını Cebrâil (a.s.) aracılığı ile Peygamberimize bildiriyor ve Mekke'yi terkedip Medîne'ye hicret etmesini emrediyordu. HİCRETİN KUTLU YOLCULUĞU BAŞLIYOR HİCRET ESNASINDA YAŞANAN OLAYLARDAN BAZILARI 1. Peygamberi öldürene 100 deve verileceğinin ilan edilmesi 2. MüĢriklerin Sevr mağarasının önün kadar gelmeleri ve Allah’ın yardımı, mağaranın kapısına örümceğin ağ kurması, güvercinin yumurtlayarak kuluçkaya yatması 3. Kinane kabilesine mensup müdlic oğullarında Süraka ile karĢılaĢma hadisesi ve Süreka’nın atının kumlara batması 4. Huzaa kabilesinden Ümmü Mabed (Atike Binti Halid)’in çadırına misafir olmaları ve burada zayıf ve sütten kesilmiĢ bir keçiyi efendimizin besmele çekerek sağması mucizesi 5. Medineye 3 km mesafede bulunan Kuba’ya ulaĢmaları, burada Amr B. Avf oğullarına 14 gün misafir olmaları ve Kuba Mescidini inĢa etmeleri 6. Hz. Ali’nin Kuba’da efendimize yetiĢmesi ve Cuma günü medineye hareket etmeleri 7. Ġlk Cuma namazını Ranuna denen vadiye geldiklerinde kılmaları 8. Sevinç gösterileri arasında Medine’ye giriĢ 9. Efendimizin devesinin ilk durduğu yerin yetim olan iki kardeĢ Sehl ve Süheyl’den satın alınması, ikinci durduğu Ebu Eyyub El Ensari’nin (Halid B. Zeyd) evinde 7 ay misafir kalması 10. Yesrib Ģehrinin isminin “Medinetu’r Rasul, El Medinetu’l Münevvere” olarak değiĢtirilmesi HZ. EBU BEKİRLE YOLCULUĞA ÇIKIŞ SEVR MAĞARASINDA 3 GÜN Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir Mekke'nin güneyinde bir buçuk saat mesafedeki Sevr dağına vardılar. Dağı tırmanarak zirvesindeki mağaraya gizlendiler. Mekke müĢrikleri guruplar halinde her tarafta efendimizi arıyorlardı. Bulana yüz deve vereceklerini ilân etmiĢlerdi. Bazıları mağaranın ağzına kadar gelmiĢti. Hz. Ebû Bekir endiĢelenmeye baĢladı ve kulağına eğilerek efendimize: "DüĢmanlar çok yaklaĢtı, o kadar ki, ayaklarının dibine bir baksalar bizi görecekler" dedi. Peygamberimiz ona cevap verdi: "Üzülme! Allah bizimle beraberdir.“ O esnada mağaranın ağzına kadar gelenlerden biri mağaranın içine girip aramak istemiĢ. Umeyye b. Halef ona: “Orada ne iĢin var? Aklını mı yitirdin. Baksana Muhammed doğmadan önce orada örümcekler ağ germiĢ, kuĢlar yuva yapmıĢ,” dedi ve içeriye girmesine engel oldu. SEVR MAĞARASINDA 3 GÜN Allah bir kulunu korumak istedikten sonra onun sebeplerini de yaratır. Konu ile ilgili Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruluyor: َّ ْ ْ ْ ْ ْ ْ ّ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ َّ َ ُ ُ و ََالل ُي َِإذ ََا ْخ َر َج ُيَال ِذ َِن ََم َف ُروا ََثا ِه ََُاث َو ّْ ِن َِإذ ًَُ َم ِاَفَُال َغ ِار َِإذ َََِ ُقٍ ُلَ ِل َص ِاح ِب ِي َََل إَلَثوصر ىَفقدَهصرى ْ َ ْ َ ْن َّ ّ َ َ َ َ َ َ َ َ ّ ُ َ َ َ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ُ ُ ُ َّ ْ َ َ ْو َ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ َ َ ُ و َ ْ ُّ ََثحز َِإنَالليَمعواَفاهزلَالليَس ِلّوجيَعلّ ِيَواِدىَ ِبجو ٍٍدَلمَثر ًاَوجعنَم ِلمةَاَل ِذِنَم فر اَالسفل ْ ْ ّ َو َمل َم ُة َ ٌ َالل ِي ًَِ ََُال ُعل َّ َاَو ّالل ُي ََع ِز ٌِز ََح ِل ّم ِ “Eğer siz ona (Allah'ın Resûlüne) yardım etmezseniz (bu önemli değil); Allah ona yardım etmiştir. Hani kâfirler onu iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı, O, arkadaşına, üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükunet sağlayan) emniyetini indirdi. Onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.'' (Tevbe, 9/40) MEDİNE’YE HAREKET BAŞLIYOR Yiyecek yok, su yok, serinleyecekleri bir gölgelik yok. Her tarafı saran alev dalgaları çölü kasıp kavuruyor. Yedi gün yedi gece bu kızgın çöllerde, vâdilere dalarak, dağlara çıkarak yürüdüler. PEYGAMBERİMİZ HİCRETE BAŞLIYOR Peygamberimiz Mekke'den ayrılırken şu duygu dolu sözleri söylüyordu: َّ َاللي ََو َا َح ُّب ََا ْرض َّ َو َّالليَإ َّهك ََل َخ ّْ ُر ََا ْرض ُ َالليَإ َل َُّ ََو َّاللي ََل ٍْ ََل ََا ّه ََُُا ْخر ْجت ِ ِِ ِ ِ ِ ِِ ِ ِ ِ َ ْ ْ ُت َ َ َ ِمو ِكَماَخرج "Ey Mekke, vallahi sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı yerisin. Bana da en sevimli yerisin. Vallahi eğer buradan çıkmaya mecbur bırakılmasaydım, çıkmazdım." ( İbn Mâce, Menâsik, 103, 3099) Ġstikâmet Güney: Sevr Dağı 1 Rebiü’levvel 1 / 12 Eylül 622 Pazar … Kendisine Ġlk Vazifenin Verildiği Nur Dağına Adeta Veda Ediyordu… Mina’ya... Müzdelife’ye… Ve Arafat’a… Hayvan Otlattığı Meralara Da Elveda… Elveda Mekke! Diyerek yola çıkıyordu. PEYGAMBERİMİZE MEKKE’NİN MÜJDESİ VERİLİYOR Mekke'den Medîne'ye giderken yolda şu âyet-i kerîme nâzil oldu. ْ َ َ ُ َ ْ َ ّ َّ ُ َ َ َ َ ُّ َ َ َ ٓ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َّ َّ َ ُ َِإنَال ِذيَفرضَعلّكَالقرانَلرادك َِإلََمع ٍادَقنَر ِبَُاعلمَمنَجاءَ ِبالٌدى َ َ َو َم ْن ًَُ ٍَ َِف ُّ َ ٍ َُضَل ٍلَم ِب ّن “Kur'an-ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (Mekke'ye) iade edecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir '' (Kasas, 28/85) MEDİNE YOLUNDA KUBA VADİSİ: İLK CUMA NAMAZI Peygamberimiz 8 gün süren yolculuğun sonuna doğru yaklaşık 450 km yolu katedip Kubâya Milâdî 622 yılı 20 veya 23 Eylül 622 perĢembe günü ulaşmıştır. Peygamberimiz burada ilk iş olarak Gülsüm b. Hedm'in hurmalarını kuruttuğu yerde bir mescid inşa etmiştir. Bu mescidin inşasında Peygamberimiz herkesle birlikte bir amele gibi çalışmıştır. İslâm'da ilk inşa edilen bu mescid kuba mescididir. MEDİNE UFUKLARINDA YANKILANAN BÜYÜK COŞKU Yolculuğun sonunda Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebubekir ve beraberindekiler Medine’ye vardılar. Bu esnada bir iş için evinin yüksek kulesinden etrafı seyreden bir Yahudi, beyazlar giyinmiş bir kafilenin uzaktan gelmekte olduğunu gördü ve yüksek sesle: İşte günlerdir yolunu beklediğiniz devletli geliyor, diye haykırdı. Yollara dökülen Müslümanlar özlemle haykırmaya başladır. Ay doğdu üzerimize Veda tepesinden ġükür gerekti bizlere Allah'a davetinden Sen güneĢsin sen aysın Sen nur üstüne nursun Sen süreyya ıĢığısın Ey sevgili Ey Rasul Ey bizden seçilen elçi Yüce bir davetle geldin Sen bu Ģehre Ģeref verdin Ey sevgili hoĢ geldin Ey Rasul sana söz verdik Doğruluktan ayrılmayız Sen ey esenlik yıldızı Senin sevginle doluyuz HİCRETTE ASHABI KİRAMIN ÖRNEKLİĞİ SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: SÜHEYB ER RUMİ Ashabtan Talha b. Ubeydullah ve Suheyb bin Sinan er-Rumi birlikte hicret yolculuğuna çıkmışlardı. Suheyb sanatı ile ünlü biriydi. Müşrikler onun gidişini haber alınca “Biliyorsunuz ki; ben sizin en iyi ok atanınızım. Allah`a yemin ederim ki; bir çoğunuz ölmeden bana ilişemez. Beni kendi halime bırakın diyerek hicret konusundaki kararlılığını bırakmak istemediler. O ise gösterdi. Süheyb er-Rumi, hicrete karar verdiğinde Mekkeli müĢrikler onun hiç bir Ģeyi yok iken kendi memleketlerine yoksul biri olarak geldiğini ve kendi memleketlerinde varlıklı hale geldiğini eğer buradan göç ederse gideceği memlekette bu imkanları bulamayacağını söylediklerinde Suheyb: -Eğer tüm malımı-mülkümü size bağıĢlarsam hicret etmeme izin verir misiniz? Dediğinde müĢrikler evet dediler. Suhyeb’de her Ģeyini onlara bıraktı. Bu haber Hz. Peygamber'e geldiğinde "Suhayb kazandı, Suhayb kazandı" demiĢtir. (ġakir, Mahmud, Ġslam Tarihi, c.1, s. 328) SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: HZ. ÖMER Hz. Ömer, Hişam ve Ayyaş ile hicret etmeye karar verirler ve buluşma noktası ayarlarlar. Vakit gelince Hz. Ömer evinden kılıcını kuşanıp yayını omzuna atmış ve mızrağını bir eline, oklarını da diğerine alarak Kâbe’ye doğru yol alıyordu. İnsanlar, Kâbe’nin avlusuna dolmuş onu seyrederken o, önce tavafa başladı ve yedi kez tavaf etti Allah'ın evini. Ardından, Makam-ı İbrahim'e geldi ve burada iki rekât namaz kıldı. Daha sonra da, orada bulunan her bir insan halkasının yanına gelerek, Müslümanlara reva gördükleri bunca eziyet ve işkenceden dolayı önce onlara: - “Kahrolsun şu kara yüzler! Şu burunları da Allah, sürüm sürüm süründürsün,” diye çıkışıyor ve ardından da: -“Sizlerden kim, annesini gözyaşına boğmak, çocuklarını yetim ve hanımını da dul bırakmak istiyorsa, şu vadinin arkasında karşıma çıksın” diyerek, iman karşısında cephe oluşturanlara açıktan meydan okudu. (İbn Abdi'l-Berr, Üsildü'l-Ğabe, 1/819) Elbette onlar, Hz. Ömer gibi birisinin karşısına öyle kolay çıkılamayacağını çok iyi biliyorlardı. Onların gücü, sadece zayıf ve korumasızlara yetiyordu ve yola koyulup da bahsini ettiği vadiye doğru ilerlerken, sadece arkasından bakakalmışlardı. Hz. Ömer, Hişam ve Ayyaş ile anlaştıkları yere geldi; orada kendisini bekleyen sadece Ayyaş İbn Ebi Rebia idi. Ayrıca, Hz. Ömer'in gelişini bekleyen yaklaşık yirmi kadar insan vardı. Hz. Ömer gibi birisine arkadaş olmayı yeğlemiş, zayıf ve güçsüz insanlardı. SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: ABDULLAH B. CAHŞ EL-ESEDİ Rasâlullah (s.a.) ile yakın akrabalık bağı olan halasının oğlu ilk Müslümanlardan biridir. Kardeşi Zeyneb binti Cahş Rasûlullah'ın (s.a.) sevgili eşi dolayısıyla kayınbiraderidir. Ve o, İslâm'da sancaktarlığa tayin edilen ilk kişidir. Önce Habeşistan'a daha sonra da Medine-i Münevvere'ye Hicret ederek iki Hicretin de ecrini almıştı. Medine-i Münevvere'ye Ebû Seleme'den sonra ilk Hicret eden Abdullah b. Cahş ve bütün ailesidir. Abdullah b. Cahş (r.a.)'ın evi Mekke-i Mükerreme'nin en güzel ve en zengin evi idi. Mekke'li müşriklerden Ebû Cehil ve Utbe b. Rebîa'nın da aralarında bulunduğu bir grup gelip onun ve ailesinin malına-mülküne sahip olduğu, istediği şekilde hareket ettiği haberi kendisine ulaşınca Rasûlullah'a durumu anlattı. Bunun üzerine ALLAH'ın Rasûlü (s.a.): - Bunun karşılığında ALLAH'ın (c.c.) cennette sana daha güzel bir ev vermesi hoşuna gitmez mi? diye Hz. Abdullah'a (r.a.) sorunca; - Elbette ya Rasûlallah, dedi. - Öyleyse o (cennet evi) senindir, dedi. Böylece Hz. Abdullah'ın (r.a.) üzüntüsü geçti, gözleri sevinç gözyaşları ile parladı, kalbi mutmain oldu. SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: ÜMMÜ SELEME Asıl ismi Hind'di. Babası Mahzunoğullarından Ebu Umeyye, annesi Atike bint Amir'dir. Ümmü Seleme, Abdullah bin Abdu'l Esed ile evlenmişti. İslam'ın ilk devirlerinde müslüman olan bu İslam ailesi, Mekke'de zulüm ve işkencenin had safhaya varması üzerine Habeşistan'a hicret etmişlerdi. Mekke müşriklerinin Müslüman oldukları şayiasından dolayı, yeniden büyük bir umutla Mekke'ye dönmüşlerdi. Ümmü Seleme anlatıyor: "Akabe bey'atından bir sene önce idi. Kocam Ebu Seleme, Medine'ye hicret etmeyi kararlaştırdığında benim için de bir deve hazırladı, ve oğlum Seleme'yi kucağıma koyup devenin yularını çekmeye başladı. Benim kabilem olan Beni Muğire'nin adamları bizi görünce yanımıza geldiler ve ona: - Bu genç hanımını memleket memleket dolaştırmana izin verir miyiz sanıyorsun" diyerek devenin yularını elinden çekip aldılar ve beni ondan ayırdılar. Bu durumu gören Ebu Seleme'nin kabilesi: "Madem siz adamımızdan hanımını aldınız, biz de oğlumuzu sizin elinizde bırakmayız" dediler ve oğlum Seleme'yi aralarında çekiştirmeye başladılar. Ta ki çocuğun eli yerinden çıktı. Sonunda Ebu Seleme'nin kabilesi oğlumu aldı, Ebu Seleme Medine'ye hicret etti. Böylece ben hem kocamdan, hem çocuğumdan ayrılmış olarak Mekke'de kaldım. O ise, Mekke müslümanlarından Medine'ye hicret eden ilk kişi olmuştu. Bir sene boyunca her sabah Ebtah denilen yere çıkar, akşama kadar gözyaşı döker, akşamleyin de geri dönerdim. SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: ÜMMÜ SELEME Bir gün amca oğullarımdan birisi beni bu durumda görünce bana acıdı ve kabileme: "Bu zavallı kadını kocasından ve oğlundan ayırdınız, ne diye hala serbest bırakmazsınız?" diye çıkıştı. Onlar da bana: "İstiyorsan kocanın yanına git" dediler. Abdul'Esed oğulları da yanlarında bulunan oğlum Seleme'yi bana geri verdiler. Çocuğumu kucağıma aldım, deveme bindim ve yanımda Allah'dan başka kimse olmaksızın Medine'ye doğru yola çıktım. Ten'im'e vardığımda Abdü'd-dar oğullarından Osman bin Talha ile karşılaştım. Bana: Ey Ebu Umeyye'nin kızı, nereye gidiyorsun? dedi. - Medine'ye kocamın yanına gitmek istiyorum, dedim. - Yanında bir kimse yok mu? diye sordu. - Allah'dan ve şu çocuğumdan başka kimse yok, dedim. Bunun üzerine: - Vallahi sen kimsesiz ve yalnız bırakılamazsın, dedi ve devemin yularından tutup benimle birlikte yola düştü. Allah'a yemin ederim ki Araplar içinde ondan daha hayırlı ve efendi bir arkadaş görmedim. Her ineceğimiz yere varışımızda deveyi çöktürdükten sonra arkasını dönüp uzaklaşıyor, ben inince gelip deveyi götürüyor ve onu bir ağaca bağlıyor, kendisi de bir başka ağacın altına uzanıyordu. Hareket zamanı gelince de kalkıp deveyi getiriyor, çöktürdükten sonra da arkasını dönüp: - Haydi bin, diyordu. Küba görününce: - Ebu Seleme buradadır, sen artık gidersin, güle güle git, dedikten sonra Mekke'ye geri döndü. Medine'lilere, Ümmü Seleme'nin Mekke'den geldiği söylenince inanamadılar. SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: MUS’AB B. UMEYR Hakk'ı kabulde ve kabul ettiği Hakk'ı tebliğde yıldızlaşan genç sahabelerin başında hiç şüphesiz Mus'ab bin Umeyr gelmektedir. Mus'ab b. Umeyr diğer bazı genç sahabeler gibi Mekke'nin ezilen sınıfından değildi. Aristokrat bir ailedendi. Maddî refahın içinde yaşıyordu. Sosyal nüfuzu vardı. Peygamberimizin açıklamasına göre Mekke'nin en güzel genciydi. Yolu gözlenen ve arzulanan bir mahbubdu. İslamî davete muhatap olunca inananlardan oldu. O, bedenini zulümden kurtarmak için değil ruhunu zulmetlerden kurtarmak için inandı. İnandığı için kaderi alaya alınmak, yardımsız bırakılmak, işkenceye maruz kalmak ve hapsedilmek oldu. Oldu ama yapılan zulümler ve sürdürülen tehditler Mus'ab b. Umeyr'i bir kat değil bin kat daha İslam'a bağladı. Manevî baskıların ve maddî işkencelerin tahammül edilemez boyutlara ulaştığı dönemde ilk müminlerden bazılarıyla birlikte ve izn-i peygamberi ile Habeşistan'a Hicret eder. Mekke'de insanı putlaştırma ve güçlüyü egemen kılma politikasını sürdüren Ebu Cehil gibi baş Tağutların Müslüman olduğu şayiası üzerine Mekke'ye döner. Gizlice gerçekleştirilen ilk akabe görüşmesinde Medineli Müslümanların İslam Dinini tebliğ edip öğretecek bir muallim istemeleri üzerine Allah'ın Rasûlü Mus'ab'ı görevlendirir. O, cahiliyetin değer yargılarına göre soylu bir aileye mensuptu. Hiç kimse onun Müslümanlığını çıkar ve nüfuz sağlama gibi batıl bir sebebe dayandıramazdı. Uzun yıllardır İslami bilgi ve amel içinde gelişmişti. İnancı uğrunda çileler çekmiş, yardan ve yurttan geçerek Hicret etmişti. İmanın, bilginin amelin ve çilenin potasında yoğrulan Mus'ab hikmete dayalı bir metotla, güzel öğütlerle ve yıldırmayacak bir azimle tebliğ yapabilirdi. Üstelik bilgisi ihlası ve sabrını taçlandıracak hitabet gücü de vardı. Mus'ab'ın tebliğ çalışmaları kısa sürede semeresini vermiş, Medine Allah'ın Rasülü'nü ve ilk müminleri bağrına basacak şekilde Müslümanlarla hayatiyet kazanmıştı. SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK: AMİR İBNİ FUHEYRE Amir İbni Fuheyre radıyallahu anh Hicrette canı pahasına büyük hizmet gören fedakar bir yiğit... Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve Sıddîyk-Ekber efendimizle birlikte Hicret etme şerefine eren bir bahtiyar.... İslam davetini ilk duyan ve ona ilk icabet edenlerden. Aslen Ezd kabilesine mensup. Beni Teym kabilesinden Tufeyl ibn-i Abdullah'ın kölesi olarak tanınır. Karın tokluğuna çobanlık yapardı. Rasûlullah (s.a.) efendimizi sordu ve buldu. Onu görür görmez gönlü ışıyıverdi. Kelime-i şehadet getirerek İslam'a girdi. Müşriklerin acılı işkencelerine maruz kaldı. Kendisine yapılan işkencelere sabretti. Gönlünü şöyle teselli etti. Bu beden nasıl olsa çürüyecekti. Bu işkenceler nasıl olsa bitecekti. Çünkü her şey geçiciydi. Ama ruh ölmezdi. O devamlıydı. Onun gıdası ise imandı. İşte Amir ibni Fuheyre (r.a.) bu duygu ve düşüncelerle asla imanından taviz vermedi. Tam bir ihlas ve samimiyetle Rasûlullah (s.a.)'a teslim oldu. İslam davasındaki bu ihlas ve teslimiyeti ona nice kapılar açtı... Hz. Ebû Bekir (r.a.) onu satın aldı. İşkenceden kurtuldu. Azad etti ve hürriyetine kavuştu. Ashabına Hicret izni verilmişti. Bir müddet sonra da iki Cihan Güneşi efendimiz Hicret edecekti. Yol arkadaşı Hz. Ebû Bekir (r.a.) olacaktı. Amir ibn-i Fuheyre (r.a.) da bu iki sadık dosta hizmet edecekti. Resûl-i Ekrem efendimiz bir gece yarısı Hz. Ebû Bekir (r.a.)'a vardı. İlahi iradeden izin çıkmıştı. Hicret edilecekti. O da refiki olacaktı. Hazırlıklar yapıldı. Gece yarısı evden çıkıldı. Sevr mağarasında izlerini kaybettirip ertesi gece yola devam edilecekti. Amir ibni Fuheyre (r.a) de o iki sevgilinin yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını temin edecek, ahvali onlara bildirecekti. Bu zorlu bir işti. Fedakarlık isteyen bir hizmetli. Hatta can tehlikesi söz konusuydu. Ama o iki sevgiliye canlar feda olsundu. Amir ibni Fuheyre sabah olunca sürülerini Sevr mağarasına doğru sürdü. Etrafı kollayarak mağaraya yaklaştı. O iki can dosta süt ve yiyecek verdi. Orada kaldıkları müddet bu şerefli hizmeti yerine getirdi. Cenab-ı Hak onun bu titiz, uyanık iş bilirliğine ve başarılı hizmetine karşılık büyük mükafat verdi. O da onlarla birlikte Hicret etti. Hicretin dördüncü senesiydi. Necidlilere gönderilen bu irşad heyeti Bi'ri Maûne'ye gelince tuzağa düşürüldü. Ve şehid edildi. HİCRETİN AMACI NEDİR? HİCRETTEN KAÇINMAK? َّ َّ ّ ٍاَا َل ْم ََث ُل ْن ََا ْر ُض َ ْ فّنَف َ ض َََق ُال َ ذِن ََث ٍَ ّف ٌُّ ُم َْال َملئ َل ُة ََظال ُ ٍاَفّم َُم ْو ُج ْم ََق ُال َِ ٍاَم َّو ُاَم ْس َج ْض َع َ َ مَُا ْه ُف ِس ٌِ ْم ََق ُال ََالل ِي َ ِ ََاَل ْر َال اِ ن ِ ِ ْ ْ َ َ ّ َ َ ّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َّ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ً َ ُ َ ُو َ ْ َّ َ َ َ ُ َ ْ ً ُ َ َ ََالرج ِالَو ِالوس ِاءَوال ٍِلد ِان ِ و ِاسعةَفجٌ ِاجر اَفٌّاَفا ِ ) اِ َل المسجضعفّن َِمن97(َولئكَماًوٌِمَجٌومَوساءتَمصّرا ّ ) َ ُ َ َ َ ّ ُ َ ْن ََِ ْع ُف ٍَ ََع ْو ٌُ ْم ََو َم َان98(َون ََسبَّل َ ٍن َ َحّل ًة ََو ََل َِ ٌْ َج ُد َ طّع ُ ََل َِ ْس َج ََ) َو َم ْن َُِ ٌَ ِاج ْرَف99(ََالل ُي ََع ُف ًٍّ َاَغ ُفٍ ًرا ولئكَعسََالليَا ِ فا ْ ّ يَم ٌَاج ًر َل ّ َسبّن َ ْ َاللي ََِج ْدَف َ ََاَل ْرض َُم َر َاغ ًم ً اَم ََ َ يَث َّم َُِ ْد ِر ْم ُيَال َم ٍْ ُت ََف َق ْد ََو َق َُ ََالل ِي ََو َر ُسٍَِل ِثّر َاَو َس َع ًة ََو َم ْن ََِ ْخ ُر ْج َِم ْن ََب ّْ ِج ُ ِ اَا ِ ِ ِ ِ ِ ّ ّ َ َ ُ َ َ ً ا ْج ُر ُى ََعلََالل ِي ََوم َانَالل ُيَغفٍ ًر َاَر حّما "Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara, "Ne işte idiniz?" derler. Onlar da: "Biz yer yüzünde zayıf kimselerdik." derler. Melekler: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz ya?" derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir. Ancak gerçekten aciz ve zayıf olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç... Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır. Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de bulur. Her kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, kuşkusuz onun mükafatı Allah'a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Nisa, 4/97-100) HİCRET ALLAH VE RESULÜNEDİR Ümmü Kays adındaki hanım kendisiyle evlenmek isteyen adama „hicret teme şartı“ koştu. Adam da kabul ederek hicret etti ve evlendiler. Sahabe bu adama „Ümmü Kays’ın Muhaciri“ adını verdi. Bu olay kendisine sorulunca Efendimiz (a.s) şöyle buyurdular: ّ ّ ُ َ ُ ُ َ َّ َّ َ َ ْ ْ ّ ْ ْ ْ ُ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َّ ُ ر ئ ََفمنَماهت ًَِجرثيَالََالل ِيَو سٍ ِل ِي،اتَوإهماَ ِلل ِنَام ِر ٍ َماَهٍى ِ ّإهماَاَلعمالَ ِب ِالو َٔ ْ ٔ َ ُ ُ َ ْ ُ ُ ُ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ ّ َ َ ُ ُ ْ ْ ْ ُ َ ُ ُ َ َ َ َ ُ َََومنَماهت ًَِجرثيَالََدهّاَِ ِصّبٌاَا ِوَامرا ٍةَِو ِلحٌاَف ٌِجرثيَال،ف ٌِجرثيَالََالل ِيَورسٍ ِل ِي َ ََ َ َ ْ .ماًَاجرَإلّ ِ َي Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah'a ve Resûlüne ise, onun hicreti Allah ve Resûlünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir." [Buhârî, Bed'ü'l-Vahy 1,] HİCRET GÜNÜMÜZDE NASIL ANLAŞILMALIDIR MEKKENİN FETHİNDEN SONRA FİİLİ HİCRET KALKMIŞTIR Mekke'nin fethinden sonra İslam'ın artık takviye için muhacirlere ihtiyacı kalmamış olması ve Müslümanların da her yerde dinlerini istedikleri gibi tatbik edecek nüfuz ve kuvveti elde etmiş olmaları sebebiyle, Hz. Peygamber (s.a.) "Hicret Müessesesi"ni kaldırmaya karar vermiştir. Bu sebeple ricacı olarak gelen amcası Abbas'a şöyle der: "Mekke'nin fethinden sonra hicret mümkün değildir." (Müslim, İmaret 20 ) Hz. Peygamberimizin kaldırdığı hicret, Mekke ve havalisinden Medine'ye olan hicrettir. Ancak umumi manada hicret devam etmektedir. Zira Mekke Fethi'nden sonra, hicret, belli bir hâdise değil, bir kavramdır. Her an, her yerde ve her asırda kıyamete kadar baki kalacak bir mananın kavramsal ismi olmuştur. HİCRET HER TÜRLÜ GÜNAH VE KÖTÜLÜKLERDEN KAÇMAKTIR َ اس ََع َل َّ ْال ُم ْؤ ِم ُن ََم ْن ََا ِم َو ُي ََََا ْم ٍَا ِل ٌِ ْم ََو َا ْه ُف ِس ٌِ ْم ََو ْال ُم ٌَ ِاج ُر ََم ْن ًََ َجر ُ َالو ْ َ ُّ ُ َ َ َ ٍَب َ الخطاِاَوالذه “Mü'min, insanların canları ve malları konusunda kendisinden güvende Muhacir (Hakiki hicret) ise kötülüklerden ve günahlardan uzaklaşan (hicret eden) kimsedir.” olduğu kimsedir. (İbni Mace, Fitne, 2 (3924) ) ْ َ ََ َ ْ َ ُ ْ ُْ َ َ ْ َ ُ ْ ُْ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ ٌََالمس ِلمَمنَس ِلمَالمس ِلمٍن َِمنَ ِلسا ِه ِيَوِ ِد ِىَوالمٌ ِاجرَمنًَجرَماَه َُّالل ُي ََع ْو َي “Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Hakiki muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçan, onları terk (hicret) eden kimsedir” (Buhari, İman, 9) BUGÜN HĠCRETĠ NASIL ANLAYACAĞIZ? "Hicret ikidir, biri kötülüklerden hicret, diğeri de Allah ve Resulü'ne hicrettir". (İbnu’l-Esir, Usdu’l-Gabe, Daru’l-Fikr, Beyrut 1994, c. 4 s 47) “Hakiki muhacir, Allahın üzerine haram kıldığı Ģeyleri terk edendir” ( Müsnedi Ġmam Ahmed, 3/ 412) BUGÜN HĠCRETĠ NASIL ANLAYACAĞIZ? Sahabeden Füdeyk Ebu Beşir ez-Zebîdî (r.a.) Resulullah'a gelerek: “Ey Allahın Resulü! Ġnsanlar zannediyorlar ki, hicret etmeyen helak olmuĢtur, (bu doğru mu?)”. Resulullah Ģu cevabı verir, “Ey Füdeyk! Namazı kıl, zekatı ver, kötülüklerden hicret et, ondan sonra yeryüzünde de dilediğin yerde otur.” ALLAH’IN YASAKLADIĞI ġEYLERDEN UZAK DURMAK HĠCRETTĠR. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Batıldan, boĢ Ģey ve boĢ sözlerden Ömrü israf eden her türlü arzu ve istekten ġirkten, küfürden, nifaktan Günahın her çeĢidinden Nefsin arzu ve isteklerine boyun eğmemek Dünyanın çekici arzularından Haramlardan, israflardan uzak durmaktır Bugün hepimiz Nuh’un gemisindeyiz. Kurtuluş ve selametimiz ömür gemimizi tevhid rotasında yüzdürebilmemize bağlıdır. Lakin gemi su almaya başlarsa, hepimiz bundan etkileniriz. HİCRET EDENLERİN MÜKAFATLARI? ّ واَفََسبّن ٍُاَو ًَ َاج ُرو َاَو َج َاًد َ َا َّل َ ذِنَ َام ُو ََُالل ِيَ ِب َا ْم ٍَا ِل ٌِ ْم ََو َا ْه ُف ِس ٌِ ْم ََا ْع َظم َ ِ ّ َد َر َج ًةَع ْو َد َُاللي ََوا َولئ َك ًَُ ُم َْال َفا ِئ ُزو َن ِ ِ ِ “İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. İşte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır.” (Tevbe, 9/20) َ ًَ ِن َّاج ُروَْا َو ُا ْخر ُج ٍَْا ِمن ِد َِار ًِ ْ َم َو ُا ُوذ َْوا ِفُ َسبّ ِلُ َو َق َاث ُل ٍَْا َو ُق ِج ُل ٍَْا َُل َم ِّف َر َن ََ َف َّال ِذ ِ ِ ِ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َ ْ ْ ْ َّ َ َّ ّ ُود ّالل ِ َي َو ّالل َي َ َ ُ َ َ ْ ْ ُ َ ِ ابا ِمن ِع َ ٍات ثج ِريَ ِمن ثح ِجٌا اَلهٌ َار ث َ ٍ َع ْو ٌُ ْ َم َس َِّّئ ِث ٌِ َم وَلد ِخلوٌ َم جو َّ َ ُ ُ ُ َ ْ َ ِ ٍن الث اب َ ِعود َى حس “…Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükafatın en güzeli Allah katındadır.” (Al-i İmran, 3/195) HİCRETİN MÜKAFATI Yüce Allah Kur’an’da; îmanları uğruna yurtlarını terk eden müminleri hakiki mümin olarak şu ayette övmektedir: ْ ّ َ َّ َ ٓ َ و ْ ُ َ َ َ ْ َ َّ َ ٓ َ ُ ْ َ َ َ ُ و َ َّنَالل ِيَوال ِذِنَاو ا وال ِذِنَاموٍاَوًاجر اَوجاًدوا َِف ِ َُس ِب ْ َّ َ ْ ُ ٌ َ ٌ ًّ ْ ْ َ ْ ُ َ ُ َ َّ َ َ ٌِم ُ ُ َ ُ َ ُ َ َّوهصرواَاول ِئكًَمَالمؤ ِموٍنَحقاَلٌمَمغ ِفرةَو ِرزقَم ِر “İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihat edenler ve (hicret edenleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar hakîkî müminlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır” (Enfal, 8/74) HİCRETİN SONUCU: ALLAH’IN RIZASI ِ السابِقُو َن ا ْلا َ َّولُو َن ِم َن الْ ُم َه ين اتَّ َب ُعو ُه ْم بِ ِا ْح َس ٍان َ ين َوا ْلاَنْ َصا ِر َوالَّ ٖذ َ اج ٖر َّ َو ٍ َر ِض َى اللّٰ ُه َع ْن ُه ْم َو َر ُضوا َع ْن ُه َواَ َع َّد لَ ُه ْم َج َّن ات َت ْج ٖرى َت ْح َت َها ا ْلاَنْ َها ُر ين ٖف َيها اَ َبدًا ٰذلِكَ الْ َف ْو ُز الْ َع ٖظي ُم َ َخالِ ٖد ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, iĢte Allah onlardan razı olmuĢtur, onlar da «(Ġslâm dinine girme hususunda) öne geçen Allah'tan razı olmuĢlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıĢtır. ĠĢte bu büyük kurtuluĢtur.» (Tevbe 100) HİCRETİN MÜKAFATI Özetle Yüce Allah Hicret Eden Kişilerin; 1. Kötülüklerini Örteceğini (Âl-i İmr’an 3 / 195) , 2. Onlardan Razı Olduğunu Ve Onlar İçin Cennetler Hazırladığını (Tevbe 9 / 100), 3. Onların Hakiki Müminler Olduğunu (Enfâl 8 / 74), 4. Onların Allah (c.c.) Katındaki Derecelerinin Büyük Olduğunu (Tevbe 9 / 20), 5. Onların Allah(c.c.)’ın Rahmetine Mazhar Olacaklarını (Bakara 2 / 218) Buyurmuştur. HİCRETİN SONUÇLARI NELERDİR? HİCRETİN SONUÇLARI 1. Medine'de yeni bir medeniyetin inşası başlamış ve devletleşme sürecine adım atılmıştır 2. Dünyada ilk kez gerçekleşen kardeşlik anlaşması yapılmış, Ensar ve Muhacir aynı boyayla boyanmış 3. İslam daveti, dünyaya rahatlıkla açılacak bir noktaya ulaşmış 4. Müslümanların güçlenmesine, ilerlemesine yol açmış 5. Hicri takvimin başlangıcı sayılmış ve takvim başlamıştır HİCRETİN SONUÇLARI Hicretle, 23 yıl süren peygamberlik devrinin 13 yıllık "Mekke Devri" sona ermiş, 10 yıllık "Medine Devri" başlamıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine’ye geldiklerinde, burada yaşayan yabancılarla, dayanışma temeli üzerine bir antlaşma imzalamıştı. Bu antlaşma, İslâm Dini’nin müslüman olmayan topluluklarla barış içinde yaşamaya ve onlarla daima iyi ilişkiler içinde olmaya ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Peygamberimiz, Mekke’den gelen göçmenlerle Medine’li Müslümanlar, yani "Muhacirler" ile "Ensar" arasında kardeşlik kurmuştu. Bu kardeşlik esasına göre, Medineli Müslümanlar mallarının yarısını göçmen kardeşlerine vermişlerdi ki, tarihte bu dayanışma ve yardımlaşmanın bir benzerini daha göstermek mümkün değildir. Böylece, Medine şehrinde ilk İslâm topluluğu, kardeşlik ve dayanışma temelleri üzerinde oluşmaya başlamıştır. ENSARIN MUHACİRLERE OLAN BAKIŞI Yüce Allah Kur’an’da; îmanları uğruna yurtlarını terk eden müminleri bağrına basan Ensar’ı da şu ayette övmektedir: اج َر اِلَ ْي ِه ْم َو َلا َي ِجدُو َن ٖفى َ ين َت َب َّو ُؤ الدَّا َر َوا ْل ٖاي َما َن ِم ْن َق ْب ِل ِه ْم ُي ِح ُّبو َن َم ْن َه َ َوالَّ ٖذ اص ٌة َو َم ْن َ اج ًة ِم َّما اُوتُوا َو ُي ْؤثِ ُرو َن َعلٰى اَنْف ُِس ِه ْم َولَ ْو كَا َن بِ ِه ْم َخ َص َ ُصدُو ِر ِه ْم َح ُيوقَ شُ َّح نَ ْف ِس ٖه َفاُول ٰ ِئكَ ُه ُم الْ ُم ْف ِل ُحو َن “Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 9) HİCRET! Mekke'de zulüm ve haksızlık içinde yaşayan Müslümanlar eğer hicretle istiklâllerine ulaşmışlarsa, bizler de ruh dünyasında kötülüklerden, başkalarına haksızlık yapmaktan, yaşadığımız toplumda her türlü fitne ve fesattan, çocuklarımızı yaşadığımız çağa göre yetiştirmeye, başkalarına iyilik yapmaya, haksızlıklar karşısında mücadele etmeyi hicretle gerçekleştirebiliriz. س َّما َق َّد َم ْت لِ َغ ٍد َواتَّقُوا اللَّ َه إِ َّن اللَّ َه َخ ِبي ٌر بِ َما َ َيا أَ ُّي َها الَّ ِذ ٌ ين آ َم ُنوا اتَّقُوا اللَّ َه َولْ َتن ُظ ْر نَ ْف َت ْع َملُو َن “Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” [Haşr 59/18] Allaha kavuşmayı Düşünen Salih Amel İşlemeli َف َمن كَا َن َي ْر ُجو لِقَاء َر ِّب ِه َف ْل َي ْع َم ْل َع َملًا َصالِ ًحا َو َلا ُي ْش ِر ْك بِ ِع َبا َد ِة َر ِّب ِه أَ َحدًا “…Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, işte o Allah’ı razı eden imanına layık işler yapsın ve Rabbine kulluk ederken hiç kimseyi O’na ortak koşmasın!” [ Kehf 18/110] HİCRET KAÇIŞ DEĞİLDİR Hicret, ilk Müslümanların, sıkıntılı günlerden kurtulmalarına ve kardeşlik esası üzerine kurulan toplum hayatına kavuşmalarına vesile olmuştur . • • • • • • • Hicret; Ensar ve Muhacirinin sergiledikleri dostluk ve kardeşliğin, milli birlik ve bütünlüğün en güzel timsalidir. Hicret; ilk müslümanların inançları uğruna gösterdikleri fedakarlığın doruk noktasıdır, Hicretle, İslâm güneşi dünyaya Medîne ufuklarından yayılmıştır. Hicret, İslam’ın hükümlerini yaşatacak ve yaşayacak yeni şartların ve mekanların aranışıdır. Hicret; Hak'kın batıla galip gelmesi ve islamı tümüyle yaşamanın azmidir. Hicret; tevhid inancının kalplerde kökleşmesinin, gerektiğinde mallardan ve canlardan feragat etmenin sembolüdür. Hicret; kaçış değil; hasrettir, ümittir, yüce hedefleri gerçekleştirme azmidir. Kendi iklimini bulma arayışıdır. HİCRET! Hicret; Ġslâm davasının hedefe giden yolunda bir dönüm noktasıdır. Hicret; Ġslam toplumunun teĢkilatlanması, bir güç haline gelmesi ve çevresine kendini kabul ettirmesi sürecinin ilk adımı olmuĢtur. Hicret; her vesile ile birlik, beraberlik ve dayanıĢmayı vurgulayan Ġslam’ın hayat bulmasına yol açan önemli bir olaydır. Hicret; imanın maddi güç karĢısında kazandığı zaferin simgesidir. Hicret, Allah rızası için; anadan, babadan, yardan, diyardan, maldan, mülkten hatta candan, evlattan vazgeçiĢin, ibretli ve meĢakkatli kıssasıdır. Hicret; her Ģeylerini Allah için, göz kırpmadan terk eden Mekkeli Muhacirler ile onları bağırlarına basan, muhtaç oldukları halde onları kendilerine tercih eden Medineli Müslümanların, Ensarın destanıdır. Hicret; fedakarlık, kardeĢlik, ahde vefa, birlik ve beraberlik, değerlerin paylaĢımı, özgürlük aĢkı, adalet, saygı ve hoĢgörü temelli bir kardeĢliktir. Hicret; Manevi olarak Allah’ a giden bir yolculuk adeta bireysel isyandan takvaya bir geçiştir. Maddi olarak ablukaya alınmış engelli bir yerden özgürce inanmak ve yaşamak için engelsiz bir yere, daha güçlü gelmek için zayıfken gitmektir. Hicret; İmanın birikmiş bir su gibi akacak bir yol bulması ve karargah değişimidir. Hicret birkaç inatçı günahkara takılıp kalmadan binlerce bekleyene imdat olmak Ve onlara ilahi nuru taşımaktır. SON SÖZ OLARAK HİCRET; Cimrilikten cömertliğe, Zulmetten nura, Dalaletten hidayete, Anarşiden sükunete, Zulümden adalete, Nefretten sevgiye, Kinden şefkate, Esaretten hürriyete, Kölelikten efendiliğe, Batıldan Hakk’a, Şeytandan Allah’a, Çirkinden güzele, Taassuptan sağduyuya, Zarardan kârâ göç etmektir. Bu Sunum Vaaz İdris YAVUZYİĞİT Tarafından; “Hz. Muhammed’in Hayatı” Martin Lings, “Peygamberimizin Hayatı” Hamidullah, “Efendimiz” ReĢit HAYLAMAZ, “Hz. Muhammed Ve Evrensel Mesajı” Ġbrahim SARIÇAM, “Hz. Muhammed’in Hayatı” Salih Suruç, “Muharrem Ayı Ve Hicret” Ahmet ÜNAL, “Ġslam Tarihinin En Önemli Olayı Hicret” Lütfi ġENTÜRK , “Hicret” Ahmet ÖZMEN, “Hicretin Arka Plânı” Mehmet ÖZDEMĠR , “Hicret Ve İslam Tarihindeki Yer” Tahir TURAL’a Ait Kitap, Makale Ve Vaaz Örneklerinden İstifade Edilerek Hazırlanmıştır. Hepsine Teşekkürü Bir Borç Bilir Rabbimden iki cihan saadeti ve Kamil İman Dilerim.
© Copyright 2024 Paperzz