ÖĞRENME PSĠKOLOJĠSĠ ( 1) Öğrenmenin temel kavramları Klasik koşullanma Bitişikçiler Thorndike ve Hull Çalışma Soruları ÖĞRENME PSĠKOLOJĠSĠ ( 1 ) 1. 2. 3. 4. 5. Alpay KÖSE Öğrenme Psikolojisi 1 Kapsadığı Konular ÖĞREME PSĠKOLOJĠSĠ 1 DAVRANIġ Organizmanın yaptığı, biliĢsel duyuĢsal ve psikomotor her türlü aktiviteye davranıĢ denir. Öğrenme Ürünü Olanlar: - Klasik koĢullanmalar - Edimsel koĢullanmalar - Sosyal öğrenmeler - BiliĢsel öğrenmeler Öğrenme Ürünü Olmayanlar - Ġçgüdü - Türe özgü korunma tepkileri - Refleksler - Homeostatik davranıĢlar - Geçici DavranıĢlar ÖĞRENME: Bireyin kendi yaĢantıları yoluyla davranıĢlarında meydana gelen nispeten kalıcı davranıĢ değiĢikliğidir. Büyüme ya da olgunlaĢma ile oluĢan geçici değiĢmelerle açıklanamayacak, YAġANTI ürünü olarak meydana gelen, davranıĢta ya da potansiyel davranıĢtaki nispeten kalıcı izli davranıĢ değiĢikliğidir. Öğrenme bireyin çevreye uyumunu sağlar. Öğrenme yaĢamda kalmayı sağlar Büyüme ve olgunlaĢma sonucunda da davranıĢlarımızda değiĢiklikler olur. Bunları öğrenme olarak kabul edemeyiz. ÖĞRENMENĠN TEMEL ÖZELLĠKLERĠ VE KAPSAMI a) b) c) d) Öğrenmeler yalnızca okul ve sınıf ortamı ile sınırlı değildir. / Küfür de öğrenebiliriz Öğrenmede yalnızca doğrular yoktur. / Utanınca yüzün kızarması da bir öğrenmedir ama doğru ya da yanlıĢ değildir Öğrenme mutlaka bilinçli olarak gerçekleĢmeyebilir. ( Gizil öğrenme – Klasik koĢullanma olabilir) Öğrenme sadece bilgi ve beceri ile sınırlı değildir. / Öğrenme bir davranıĢ değiĢikliğidir ve mutlaka yaĢantı ürünü olmalıdır. DavranıĢtaki değiĢiklik nispeten( büyük ölçüde) kalıcı olmalıdır. Öğrenilen bilgi transfer edilebilirliği de olmalıdır ( BaĢka bir alanda kullanılmalı ) Öğrenme içsel bir süreçtir ve doğrudan gözlenemez. Gözlemlenen bireyin performansıdır - davranıĢıdır. Okullarda yapılan sınavlar öğrenme ürünü olan davranıĢların açığa çıkarılmasını amaçlar. Çünkü bir bireyin bir konuyu ne kadar öğrendiğini onun “gözlerine bakarak” anlayamayız, ne kadar öğrendiği “alnında da yazmaz”. DavranıĢ değiĢikliğini, gözlemlenebilen bir noktaya taĢıyarak anlayabiliriz. e) OlgunlaĢma öğrenmenin önkoĢuludur. Fakat tek baĢına olgunlaĢmaya bağlı olarak gösterilen davranıĢlar öğrenme ürünü kabul edilmez. Öğrenme Ürünü DavranıĢlar Bir köpeğin eti görünce salya salgılaması KiĢinin utanınca ya da zor bir soru ile terlemesi Sevmediğimiz birini görünce sinirlenmemiz Rüyaları yorumlamak Korkunç bir sahne görünce korkmamız Öğrenme Ürünü Olmayan DavranıĢlar Köpeğin eti yiyince salya salgılaması KiĢinin hastalık ya da sıcaktan terlemesi Uykusuz olduğumuzda sinirlenmemiz. Rüya görmemiz ( Rüya görmek geçici davranıĢtır) AĢırı gürültüde korkmamız / irkilmemiz Açık DavranıĢ: Gözlenebilen ya da incelenebilen davranıĢ. - Genelde psiko-motordur. - Yazı yazma, gülümseme, kasılma, vb. Örtük DavranıĢ: Sadece Ģahsın kendisince algılanabilen. Doğrudan gözlenemeyen. - Genelde biliĢseldir - Bilme, düĢünme, rüya görme, zihinsel problem çözme vb BiliĢsel : DüĢünme, yorumlama, problem çözme DuyuĢsal : Sevinme, üzülme vb. Psikomotor: Yazı yazma, esneme, uzanma vb ÖĞRENME ÜRÜNÜ OLMAYAN DAVRANIġLAR DOĞUġTAN GETĠRĠLEN ve ÖĞRENME ÜRÜNÜ OLMAYAN DAVRANIġLAR ĠÇGÜDÜ DoğuĢtan getirilen ve türe özgü olan davranıĢ örüntüsüdür. Ġçgüdüler ihtiyaçlardan doğan, öğrenilmemiĢ ve sinir sisteminin ön hazırlığında bulunan davranıĢ gösterme eğilimidir. Bir davranıĢın içgüdü olabilmesi için belli Ģartları vardır. a) DoğuĢtan gelmelidir. b) Bir türün tüm üyelerinde olmalıdır. c) Kendiliğinden olan düĢünsel olmayan d) Belli bir amaca yönelik olan e) KarmaĢık bir örüntüsü olmalıdır. Arıların petek yapması, örümceklerin ağ kurması, termitlerin koloniler oluĢturması, ipek böceğinin koza yapması, kuĢların göç etmesi, ördeklerdeki basımlama davranıĢı REFLEKS DoğuĢtan getirilen, belli bir uyarıcıya karĢı organizmanın belli ve basit bir davranıĢ göstermesi eğilimdir. Bazı refleksler yaĢamın ilk yıllarında tasfiye edilir( bırakılır) Örneğin ayak tabanımız uyarılınca parmaklarımız bebekken pergel gibi açılırdı ancak Ģu an böyle bir durum yoktur. Göz bebeğinin ıĢık karĢısında küçülmesi, ani gürültü karĢısında irkilme, yiyeceği yiyince ağzın sulanması, bir çekiç ile dize vurulduğunda ayağın yukarı kalkması, sıcak nesneye dokunduğumuzda geri çekilmemiz, bebeklerin emmesi, hapĢırma vs. Ġnsanda içgüdünün varlığı ya da yokluğu tartıĢma konusudur. BakıĢ açısına göre değiĢir. Vardır demek ne kadar doğru ise yoktur demek de o kadar doğrudur. Prof Dr. Hasan BACANLI Türe özgü korunma tepkileri, örneğin bir hayvanın ölü taklidi yapması öğrenme kabul edilmez. Bazı öğrenmeler ( KLASĠK KOġULLANMA ) reflekse çok yakındır. Ancak Klasik KOġULLANMA DAVRANIġLARINI öğrenme kabul edeceğiz. Göz yaĢartıcı gaz sıkıldığında göstericilerin gözlerinin yaĢarması öğrenme değil, ancak birkaç kere buna maruz kalınca göz yaĢartıcı gaz atan silahı görünce gözün yaĢarması öğrenmedir. Bir köpeğe zil sesi verilip dayak atıldığında bağırabilir. Dayak yediğinde bağırması öğrenme değildir ancak zamanla zil sesini duyduğunda otomatik olarak bağırabilir bu öğrenmedir. Limon yediğimizde ağzımız sulanır ya da çenemize ağrı girebilir bu öğrenme değildir ancak, limon suyu sıkılırken ya da limon kelimesini duyduğumuzda ağzımın sulanması çenemizde ağrı oluĢması limonun tadını bilmemizden kaynaklı öğrenmedir. - Sallanınca Yorulunca Hastayken Saçımızla oynanırken ( okĢar gibi) Ġlaç almıĢken uykumuzun gelmesi öğrenme değilken Ninni söylendiğinde Her zaman uyuduğumuz saat geldiğinde ( Biyolojik saat ) uykumuzun gelmesi öğrenmedir. ( Dikkat ederseniz uykuyu çağrıĢtıran Ģeyler) - GEÇĠCĠ OLAN ve ÖĞRENME ÜRÜNÜ OLMAYAN DAVRANIġLAR Bireyin sürekli olarak göstermediği belli zamanlarda ve durumlarda ortaya çıkan ( alkol aldığında, rüya gördüğünde, sakatlandığında, ağır ilaç kullandığında, hastalıklarda ) öğrenme ürünü sayılmayan davranıĢlardır. Öğrenme nispeten kalıcı izli davranışlar olduğundan bunlar da öğrenme ürünü değildir. Alkollü iken saçmalamak, bir futbolcunun saklandıktan sonra top oynayamaması, hasta iken sayıklamalar, uykusuz kalan birinin etrafına sinirli davranışlar göstermesi, panik atak olan birinin geçirdiği ataklar, vs öğrenme ürünü davranışlar değildir. ÖĞRENMEYĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER Öğrenen ile Ġlgili Öğrenilen Konu ile Ġlgili Öğrenme Stratejisi Ġle Ġlgili Faktörler Faktörler Faktörler 1. Türe özgü hazır oluş 1. İçerik 1. Öğrenmeye ayrılan zaman 2. Olgunlaşma 2. Telaffuz edilebilirlik 2. Öğrenilen konunun yapısı 3. Genel uyarılmışlık hali 3. Algısal ayırt edilebilirlik 3. Öğrenenin etkinliği 4. Geçmiş yaşantılar 4. Çağrışımsal anlam 4. Geri bildirim ( Dönüt ) a) 5. Çağrışımsal basamaklar dizini b) Ket vurma 6. Kavramsal gruplandırma 5. Dikkat 7. Kavramsal basamaklar dizisi 6. Öğrenme güdüsü Transfer ÖĞRENMEYĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER ÖĞRENEN ĠLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER Türe Özgü Hazır OluĢ: Bir organizmanın genetik donanımıyla neyi öğrenip neyi öğrenemeyeceğini ifade eder. Genetik planında olanları öğrenir olmayanları öğrenemez. Biyolojik donanımlarımız türe özgü hazır oluş kavramı ile açıklanır. Türe özgü hazır oluş, öğrenebileceklerimizi belirleyen en kaba çizgidir. Genetik ( kalıtsal) özelliklerin fırsat verdiği davranışları öğrenebiliriz. Bir köpeğe konuĢmayı, insana kendi donanımları ile uçmayı, güvercin kuĢuna insan sesi taklit etmeyi öğretemezsiniz. Çünkü türe özgü genetik planlarında böyle bir durum yoktur. Yani TÜRE ÖZGÜ HAZIR OLUġLARI buna uygun değildir. TÜRE ÖZGÜ HAZIR OLUġ TÜRLER ARASI FARK YARATIR. Ayla küçük yaĢta iki kolunu da kaybetmiĢtir. Ayla‟nın ileriki dönemlerde piyano çalamaması türe özgü hazır olma ile açıklanabilir mi? Türe özgü hazır olma genetik planımızla alakalı olduğundan ve bir türün tamamını kapsadığından Ayla gibi tekil bir örneği bu kavramla açıklayamayız. Ġki kardeĢten biri çok iyi bir Ģekilde futbol oynarken diğerinin oynayamamasını türe özgü hazır olma ile açıklayabilir miyiz? Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bu durum da bir türün tamamı ile ilgili değildir. Futbolu iyi oynayamayan kardeĢin bu durumu olgunlaĢma, hazır olma, yaĢantı, deneyim, fırsat gibi kavramlarla açıklanabilir. TÜRE ÖZGÜ HAZIR OLMA BĠREYSEL FARK YARATMAZ !!! ÖNEMLĠ BĠR NOT : ( ASLA UNUTMA ) MeĢhur Garcia‟yı bilirsiniz. Fareler üzerinde yaptığı tat kaçınması deneyinde, fareleri tada ve kokuya karĢı koĢullamayı baĢaran Garcia, farelerin tat ve kokuya karĢı mide bulantısı tepkisi gösterdikleri görmüĢtür. Ancak fareleri renge ve sese karĢı koĢullayamamıĢtır. Yani fareler renk ve ses gibi uyarıcılara mide bulantısı tepkisi vermemiĢtir. ( Ġnsanlar da vermez) Çünkü ses ya da renk ile mide bulantısı arasında fareler ve insanlarda biyolojik bir bağ yoktur. Buna karĢın bıldırcınlarla yaptığı deneyde bıldırcınların renge ve sese karĢı mide bulantısı tepkisi verdiğini görmüĢtür. Demek ki renge karĢı mide bulantısı tepkisi vermek farelerin ve insanların türüne özgü hazırbulunuĢluğuna uygun değil ( tıpkı uçamadığımız gibi) ancak bıldırcınların türünde sese ya da renge karĢı mide bulantısı tepkisi vermek var ( Tıpkı uçabildikleri gibi ) Garia buna BĠYOLOJĠK BAĞ AĠT OLMA demiĢtir. Ancak bu durum TÜRE ÖZGÜ HAZIROLMA KAVRAMI ĠLE PARALELDĠR. OlgunlaĢma: Genetik bir plan dâhilinde, yaĢantılardan bağımsız olarak ortaya çıkan ve öğrenmenin ön koĢulu olan vücut organlarının kendilerinden beklenen görevleri yapması durumudur. Türe özgü hazır olma ile olgunlaşma kavramları karışmamalıdır. Türe özgü hazır oluşta genetik planda olanlar ve olmayanlar vardır. Olgunlaşma sadece genetik planda olanlarla ilgilidir. Genetik planda olan bir potansiyel bir gün açığa çıkacaktır. Ama öğrenme için bunun açığa çıkması yetmez yaşantı gerekir. Zeka: Bazı bireyler yaĢ olarak olgunluğa eriĢseler bile öğrenemeyebilirler. Zeka öğrenmede / öğrenme hızında etkilidir. Genel UyarılmıĢlık Hali ( UyarılmıĢlık Düzeyi): Bireyin çevreden gelen uyarıcıları fark etme derecesidir. Zihinsel uyanıklık durumu olarak da adlandırılabilir. Genel uyarılmışlık hali ve öğrenme arasındaki ilişki grafiğe döküldüğünde bir çaneğrisi oluşur. Yani düşük düzeydeki uyarılmışlık hali öğrenmeyi olumsuz etkiler, belli derece artan uyarılmışlık düzeyi öğrenmeyi kolaylaştırır; ancak daha da artan derecede uyarılmışlık öğrenmeyi olumsuz etkiler. Öğrenme 12 10 8 6 4 2 0 Uyarılma Düzeyi Koma hali uyarılma durumunun en düşük olduğu haldir. Panik ve dehşet anları ise uyarılmanın en yüksek olduğu anlardır ve her iki derece de öğrenmeyi olumsuz etkilemektedir. Öğrenmenin en iyi olduğu derece normal düzey ( orta düzey ) uyarılma durumudur. Eğitim öğretim açısından bakıldığında: Ders çalışma ortamı, ısı – ışık dengesi, bireyin karnının aç olması, yorgun olması, oturma şekli, ders çalışma masasının düzeni vs ile ilgilidir. Öğrenme – uyarılmıĢlık hali arasındaki çaneğrisi iliĢkisi öğrenme – kaygı arasında da vardır. Orta düzey kaygı öğrenmeyi olumlu etkilerken düĢük ya da çok yüksek düzeydeki kaygı öğrenmeyi olumsuz etkilemektedir. ÖNEMLĠ BĠLGĠ NOTU: Genel uyarılmıĢlık eğrisinde Normal Heyecan ( Optimal uyarılma) düzeyinin solu ve sağına doğru gidildikçe öğrenme azalmaktadır. Örneğin derse gelmeden önce yolda biri ile tartıĢan AyĢe‟nin uyarılmıĢlığı optimal düzeyin (Normal Düzeyin) sağına doğru gider ( GERGĠNLĠK) bu da öğrenmeyi olumsuz etkiler. Ya da yatarak ders çalıĢan birinin uyarılmıĢlığı optimal düzeyin soluna doğru ( GEVġEME – UYUKLAMA) bu da öğrenmeyi olumsuz etkiler. GENEL UYARILMIġLIK HALĠ kavramının bu yönü de bilinmelidir. !!! ( Yani hangi durumda sağa hangi durumda sola gideriz vs ) Dikkat: Bilincin, enerjinin belli bir noktada toplanmasıdır. Birey dikkatini yoğunlaştıracağı uyarıcıyı seçerken “dışsal ve içsel” özellikler etkili olur. Dikkati yoğunlaştıran dışsal özellikler: Uyarıcının büyüklüğü, şiddeti, parlaklığı, simetrikliği ya da asimetrikliği vs Dikkati yoğunlaştıran içsel özellikler: Bireyin beklentileri, ilgileri, geçmiş yaşantısı, ihtiyaçları vs Açlığını doyurma ihtiyacı olan birinin yemeklere dikkat etmesi, resimle ilgilenen birinin tablolara dikkat edip, kitaplara dikkat etmemesi vs. Ġstemli Dikkat: Seçici dikkat olarak da adlandırılabilir. Uyaranların bilinçli olarak seçildiği dikkat türüdür. Seçilen uyaran dıĢındaki tüm uyaranlar elenir. Dikkati yoğunlaĢtıran içsel özellikler etkilidir. - Öğrencilerin dışarıdan ve arkadaşlarından gelen sesleri eleyerek sadece öğretmene odaklanmaları. Ġstemsiz Dikkat: Uyarıcılardan kaynaklı dikkatimizin ister istemez o uyarana yoğunlaĢması durumudur. Uyarıcı Ģiddetli ise büyük ise vs bu durum gerçekleĢir. - Yolda yürürken, ani bir gürültünün dikkatimizi ister istemez çekmesi BölünmüĢ Dikkat: Özellikle yüksek beceriye sahip olunan etkinliklerle birlikte bir baĢka etkinliğe de dikkatin odaklanması sonucunda oluĢur. - Eline aldığı bir nesneyi tamir eden birinin aynı anda televizyonda haber izlemesi. Güdü ( Motivasyon) : Güdü organizmayı etkileyerek bir amaç için harekete geçmeye sevk eden güçtür. Güdü organizmanın ihtiyaçlarından doğar ve bu ihtiyaçların giderilmesi için organizmayı harekete geçirir. GÜDÜLENME SÜRECİ Ġhtiyaç Dürtü Güdü, organizmada 3 durum oluĢturur: a) Organizmayı uyarır. Güdü DavranıĢ Amaca ulaĢma Güdü, davranıĢtan önceki; ilgi duyma, önem ve öncelik verme, ihtiyacı karĢılama, beklenti, ne iĢe yarayacağını anlama gibi süreçleri içerir. b) Uyarılan organizmayı eyleme sevk eder. c) Eylemde bulunan organizmayı bir amaca doğru sevk eder. GÜDÜ TÜRLERĠ Birincil Güdüler ( Fizyolojik) - Öğrenilmemiş Güdüler Ġkincil Güdüler ( Sosyal) - Öğrenilmiş Güdüler Fizyolojik ve temel ihtiyaçların giderilmesine ve organizmanın yaĢamsal etkinliklerine kaynaklık eder. ÖğrenilmemiĢtir ve doğuĢtan getirilmiĢtir. YaĢamın ilk yıllarında tek baĢına etkilidir. Topluma ve bireye göre değiĢmez Ġnsan ve hayvanlarda görülür. Açlık, susuzluk, uyku, cinsellik ,etkinlik (hareket) Öğrenme ürünü olmadıkları halde birey bu güdüleri ile yeni Ģeyler öğrenebilirler. Toplum yaĢamından kaynaklanır yaĢamsal önemi olmayan güdülerdir. ÖğrenilmiĢtir, doğuĢtan değildir. YaĢamın ilerleyen yıllarında etkilidir. En az fizyolojik güdüler kadar etkilidir. Sevgi, saygı, statü, baĢarı, kendini geliĢtirme, beğenilme, para, not vs. Dürtü Kuramı: Dürtüler: fizyolojiktir. Açlık, susuzluk, cinsellik vb. güdülenmiĢ tüm davranıĢlar dürtüklerden kaynaklanır. Ama bu kuram eksik çünkü sosyal davranıĢlar komplekstir ve sadece dürtülerle açıklanamaz. Ġhtiyaç varsa organizma davranıĢa geçer. Özendirici Uyarıcı Kuramı: Dürtü kuramına tepki olarak ortaya çıkmıĢtır. Ġçten itenle değil dıĢtan çekenle harekete geçeriz. Aç olmadığımız halde ikram edilen bir Ģeyi yeme, yemeğin görüntüsünün bizi çekmesi, kızartmanın kokusu bizi yemeye sevk edebilir. Ġhtiyacı olmasa da harekete geçer, çekici uyarıcı vardır. Ġt – Çek Kuramı: Ġnsan hem içten itilmeyle (dürtü) hem de dıĢtan çekilmeyle (uyarıcı) davranıĢa geçerler. Her ikisi bir aradaysa davranıĢa geçmek kolaylaĢır. Malları güzel ambalajlamak (dıĢsal güdü) yeterli olmaz, ihtiyaç (içsel güdü) da yaratmak gerekir. Beklenti Değer Kuramı: Vroom‟un kuramı. Evrenseldir. Güdülenebilmek için kiĢi çabanın istenen performans düzeyine ulaĢabilmesini sağlayacağını bilmelidir. Ödül garanti mi? Ödülün ihtiyacı karĢılayacak mı? Çaba ile istenen performans düzeyi ile iliĢki çok kuvvetli olmalıdır. EriĢilemeyecek hedefler konursa güdülenme olmaz. ĠÇSEL GÜDÜLENME Bireyi davranıĢa geçiren güdü kendisindedir. BaĢarı ya da baĢarısızlıklarına içsel yükleme yaparlar. DIġSAL GÜDÜLENME Bireyi davranıĢa iten güç dıĢarıdandır. BaĢarı ya da baĢarısızlıklarına dıĢsal yükleme yaparlar. Hedef baĢarılı olma, meraktan kurtulma, hedeflerine ulaĢma, sağlıklı yaĢamadır. Bireyin kiĢilik özellikleri, fizyolojik ihtiyaçları, gibi kaynakları vardır. Yüksek not alma, takdir alma, statü elde etme, harçlık alma, ödül alma, cezadan kaçma gibi Bir öğrencinin dersi sevdiği için çalıĢması, bir kiĢinin kendi sağlığı için sigarayı bırakması, bir kiĢinin ödev olduğu için değil gerçekten merak ettiği için bir konu ile ilgilenmesi. Bir çocuğun babasından bilgisayar almak için ders çalıĢması, bir kiĢinin cezalandırılmamak için yoğun çalıĢması vs. TRANSFER ( ÖĞRENMENĠN AKTARILMASI ) GeçmiĢ öğrenmeler, yeni öğrenilecek bilgileri olumlu ya da olumsuz yönde etkiler. Bu duruma transfer denir. Ġki alakasız durum arasında olumlu ya da olumsuz bir transfer gerçekleĢmez. ( Örneğin tenis oynamak matematik dersindeki baĢarımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkilemez. ) Ġki durumun birbirine benzemesi OLUMLU TRANSFERĠ olumlu Ġki durumun birbirine ters olması OLUMSUZ TRANSFERĠ doğurur. OLUMLU TRANSFER Benzer uyarıcılara aynı tepkilerin verildiği durumlarda çok güçlü olumlu transfer oluĢur. Farklı uyarıcılara aynı tepkiler verildiğinde orta düzeyde olumlu transfer gerçekleĢir. Pratik Tanım: GeçmiĢ öğrenmeler destekliyorsa; buna olumlu transfer denir. yeni öğrenmeleri Daha önce kamera fonksiyonu olan bir cep telefonu kullanan bireyin daha sonra aldığı kameranın özelliklerini kolayca öğrenmesi Küçüklükten beri bisiklet süren bir çocuğun motor sürmeyi çok kolay öğrenmesi Matematikteki temel kavramlara hâkim olan birinin ölçme konusunu – istatistiği kolay kavraması İspanyolcayı iyi bilen birinin diğer Latin dillerini kolay öğrenmesi Pratik Tanım: GeçmiĢ öğrenmeler yeni öğrenmelerin gerçekleĢmesini zorlaĢtırır. - GeçmiĢteki öğrenme ya da alıĢkanlıklar ile yeni öğrenilecek durum birbirine TERS ise ya da alıĢkanlıklar çatıĢıyorsa OLUMSUZ TRANSFER denir. OLUMSUZ TRANSFER ile ilgili en büyük yanılgısı bu durumun sadece psiko-motor davranıĢlarda olduğu yönündedir. Birazdan vereceğim örneklerde biliĢsel olumsuz transferleri de göreceksiniz.!! Yakın (Özel)- Olumlu Aktarım: Benzerlik derecesi yüksek durumlar arasında olur. Örneğin : Bisiklet sürmeyi iyi bilen birinin motosiklet sürmeyi de çabuk öğrenmesi. Ya da Türkçeyi iyi bilen birinin Azericeyi de çabuk öğrenmesi Uzak ( Genel)- Olumlu Aktarım: Benzerlik derecesi yüksek olmayan durumlar arasında olur. Aktarılan Ģey yetenek ya da zekadır. Örneğin sayısal zekası yüksek birinin fizikte matematikte biyolojide baĢarılı olması. Ya da bir futbolcunun teniste de iyi olması . Ġyi bir satrançının matematikte de iyi olması ( Bir futbolcunun sahip olduğu bilgilerle tenis arasında doğrudan bir benzerlik yoktur. Demek ki bedensel zekasını aktarıyor. Satranç ile matematik arasında da doğrudan bir benzerlik yoktur ama ikisi de zeka gerektirir. ) Dikey -Olumlu Aktarım: Aktarılan durumlar arasında önkoĢulluluk iliĢkisi varsa . Örneğin toplamayı iyi bilen birinin çarpmayı da çabuk öğrenmesi . Ya da Üslü sayıları iyi öğrenmiĢ birinin köklü sayılarda da iyi olması ( toplama çarpma için, üslü sayılar da köklü sayılar için ön koĢuldur) Yatay -Olumlu Aktarım : Aktarılan Ģeyler arasında önkoĢulluluk iliĢkisi yoksa . Bisiklet sürmeyi iyi bilen birinin motosiklet sürmede de baĢarı göstermesi, yakın olumlu da verdiğimiz örneği burada da verebiliriz. Bisiklet sürme, motosiklet sürmek için ön koĢul değildir. OLUMSUZ TRANSFER Uyarıcılar aynı davranımlar farklı ise olumsuz transfer gerçekleĢir. El alıĢkanlıkları ile yaptığımız birçok hatalı davranıĢ vardır ve olumsuz transfere girer. Örneğin yeni aldığımız arabanın bagaj kapısının kilidi bagajın tam ortasında değil ve yan tarafında ama önceden aldığımız arabanın bagaj kapısının anahtarı tam ortada idi. Bu durumda birey sürekli elini bagajın ortasına atacak ve bagaj kapısının anahtarının yan tarafta olduğunu zorlanarak öğrenecektir (P.Motor) Bisiklet kullanmayı öğrenmiĢ birinin daha sonradan kayık kullanmayı zor öğrenmesi. Bilindiği gibi bisiklette direksiyonu sağa çevirdiğimizde sağa, sola çevirdiğimizde sola dönme olur. Ancak kayıkta sağa çevirdiğimizde sola, sola çevirdiğimizde sağa dönme olur. Bu durumda bisiklette edinilen dönme bilgisi, kayıkta dönme bilgisini zorlaĢtıracaktır.(P.motor) F klavye yerine Q klavye çıkarılmıĢ. Amaç Ġngilizcede en çok kullanılan harfler olan Q,W,E,R,T harflerini yan yana getirmek ve yazmada biraz yavaĢlama sağlamaktır. Bu uygulamadan sonra “F” klavyeye alıĢan bireyler “Q” klavyede yazı yazmada oldukça zorlanmıĢlarıdır. ( P.motor) Ġlkokulda tam sayılar konusunda sürekli olarak 20 >15 , 30 >20 gibi pozitif tam sayılardaki sıralamayı öğrenmiĢ bir çocuğun negatif tamsayılar konusunu öğrenirken -20>-30 ifadesini anlamakta zorlanması. ( BiliĢsel) KET VURMA Geriye Ket Vurma : Eski bilginin yeni öğrenilen bilgilerden kaynaklı unutulmasıdır. Yeni öğrenilen hatırlanır, eskisi silinir. 14 yaĢında Almanya‟ya giden bir birey aradan geçen sürede Almanca öğrenmiĢ ve 40 yaĢında tekrar Türkiye‟ye gelmiĢtir. Ancak küçükken bildiği bazı kelimeleri Almanca karĢılıkları sürekli aklına geldiği için söyleyememiĢtir. Ahmet, Ġngilizce dersinin ikinci saatinde öğrendiği kelimelerden kaynaklı birinci derste öğrendiği kelimeleri unutmuĢtur. Ġlköğretim 1.sınıfa giden Betül, “b” harfini öğrenmiĢ ancak sonraki derslerde “d” harfini öğrenince “b” harfini karıĢtırmaya baĢlamıĢtır. Bir okulda öğretmenlik yapan Ahmet, askere gidip geri döndüğünde müdürüne komutanım demektedir. Bu örneğe dikkat ederseniz, şahıs müdür demeyi önce komutan demeyi sonra öğrenmiştir. Ancak unuttuğu müdür ifadesidir. Bu yüzden geri ket vurma Ġleri Ket Vurma: Yeni bilginin eski bilgiler yüzünden unutulmasıdır. Akla sürekli eski öğrenilen gelir. Bir öğrencinin eskiden öğrendiği bir Ģiirin sözlerinin sık sık aklına gelmesinden kaynaklı yeni öğrendiği bir Ģiirin sözlerini unutması, karıĢtırmasıdır. Ahmet yeni telefon almıĢtır ancak numarasını arkadaĢlarına verirken eski telefon numarasını söylemektedir. Evlerinin sokak numaraları önceden 431 olan Alpay yeni sokak numarası olan 79034 ü sık sık unutmakta adreslere eski sokak numaralarını yazmaktadır. Yeni evlenen Ayla, yeni soyadını yazacağına eski soyadını yazmakta ve evrakları bu Ģekilde imzalamaktadır. GeçmiĢte öğrendiğimiz bir bilginin yeniden hatırlanmasının zorlaĢması GERĠYE KET VURMADIR. Uzun süre düz vitesli bir otomobil kullandıktan sonra otomatik vitesli bir otomobil kullanmaya başlayan Ali Bey, bir süre geçtikten sonra tekrar düz vitesli bir otomobil kullanması gerektiğinde zorlandığını hissetmiştir. Ali Bey’in düz vitesli otomobili tekrar kullanırken zorlanması aşağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanabilir? STS 2009 / Yanıt: Geriye Ket Vurma (s. 83, syf 17) Burada şahıs yeni bir şey öğrenirken zorlanmıyor zaten daha önceden bildiği bir şeyi hatırlarken zorlanıyor. Sonuçta bu şahıs uzun süre düz vites kullanıp otomatik vitese geçmiş sonra tekrar düz sürmek istiyor. BU ÖRNEK ket vurmayı sadece bilişsel becerilerde olur diye bilen kişilerin ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduğunu göstermesi adına önemlidir. Psiko-motor becerilerde de ket vurmalar olabilir. SERĠ POZĠSYON (KONUM) ETKĠSĠ Öncelik Etkisi: Verilen bir hatırlama listesinde baĢta olanların daha iyi hatırlanmasıdır. Örneğin gençliğe hitabenin baĢ kısmını daha iyi hatırlamak. Ya da bir kelime listesinde ilk kelimeleri daha iyi hatırlamak. Sonralık Etkisi: Verilen hatırlama listesinde sonda olanları daha iyi hatırlamak. Öncelik ve sonralik etkisi bir SERBEST HATIRLAMA OLASILIĞIDIR. BaĢta ve sonda olan Ģeylerin hatırlanma olasılığı ortada olanlardan daha yüksektir. Ġstiklal MarĢı‟nın ilk ve son kıtasını okuyun dediğimde daha çabuk hatırlarsınız ama 7‟inci kıtasını okuyun dediğimde geç hatırlarsınız. Ya da 7 kardeĢi olan birine en büyük kardeĢinin adını sorun ( ilk ) bir de en küçük kardeĢinin adını sorun ( son ) çabuk hatırlar ama 4‟üncü kardeĢinin adını sorun biraz düĢünür... ÖĞRENĠLEN KONU-MALZEME ile ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER ĠÇERĠK: Ġçerik öğrenmeyi etkileyen dıĢ faktörlerden biridir. Ġçerik öğrencinin beklentilerine uygun ise etkin katılım sağlanır, sonuçta öğrenme düzeyi de yükselir. İçeriğin öğrencinin ilgi ve ihtiyaçlarına yönelik düzenlenmesi zorunluluğu program geliştirme sürecinde de etkilidir. Bir öğretmenin dersin içeriğini belirlerken içeriğin yaşama dönük ve işlevsel olmasına dikkat etmesi gerekmektedir. TELAFFUZ EDĠLEBĠLĠRLĠK: Daha önceden de belirttiğimiz gibi dil ile düĢünce arasında oldukça sıkı bir iliĢki vardır. Çünkü dağarcığımızdaki kelimeler kadar düĢünürüz. Bu yüzden öğrenme konusunun – malzemesinin kavramlarının telaffuz edilebilir olması gerekir. Uygun dil uygun alfabe uygun semboller seçilmeli. Telaffuz edilemeyen ya da edilmesi güç olan kavramların öğrenilmesi de zor olacaktır. “Olaya ampriokrokritik açıdan baktığımızda durumum transeldentallığı uzamsal düzlemde toplumum etnisitesi alt yapının üst yapıya diktası olarak değerlendirilebilir” Ģeklinde bir cümlenin kavranması ve öğrenilmesinin zor olması bu ilke ile açıklanabilir. Kullanılan alfabe de çocuğa uygun olmalıdır. Örneğin arap alfabesi ile eğitim verildiğinde alıĢık olduğumuz latin alfabesinden farklı olduğu için zor anlarız. ALGISAL AYIRT EDĠLEBĠLĠRLĠK: Algılama, duyu organlarına gelen uyarıları zihinsel süreçler sonucu yorumlayarak anlamlı hale getirmektir. Bir öğrenme malzemesi, öğrenme malzemesi olmayanlardan ayırt edilmelidir. Etrafındaki uyarıcılardan ayırt edilemeyen bir öğrenme malzemesi herhangi bir uyarıcı olarak görülür ve öğrenilmesi zordur. Öğrenme malzemesinin kolaylaşması için öğrenme malzemesinin etrafındaki uyarıcılardan faklılaşması algısal olarak ayırt edilebilir şekilde sunulması gerekir. 102 103 104 105 TDK 106 107 108 Burada dikkatinizi direk çeken ve algısal olarak ayırt edilebilir olan TDK kısaltmasıdır. Öğretmenlerin bu ilkeyi iyi kullanması gerekmektedir. Bu yüzden özellikle öğrenilmesini istediği kavramları diğer malzemelerden farklı biçimde sunması gerekir. 1. 2. 3. Asimetrik malzemeler daha çok dikkat çeker. Öğrenme malzemesini asimetrik sunmak faydalı olabilir. Vurguladığımız kavramın altını çizeriz, koyu yazarız, farklı renkte yazarız. Önemli bir formülü tahtanın genelde kullandığımız kısmıdan farklı bir kısma yazabiliriz. Sol üst kısım bunun için en idealdir. ALGISAL AYIRT EDĠLEBĠLĠRLĠĞĠN DĠĞER ĠSMĠ VON RESTORFF ETKĠSĠ „dir. ANLAMSAL ÇAĞRIġIM: Öğrenme malzemesinin öğrenenin zihninde çeĢitli çağrıĢımlar yaratması gerekir. Herhangi bir çağrıĢıma yol açmayan kavramların öğrenilmesi zor olur. Anlamsal çağrıĢım önceden edindiğimiz kavramları – bilgileri yeni edinilen bilgilere ekleyerek öğrenmeyi kolaylaĢtırır. DavranıĢçı kurama göre anlamsal çağrıĢım BĠTĠġĠKLĠKTĠR. Ġnsanlarının zihninde çağrıĢım yaratan durumlar genellikle “zıtlıklar” , “eĢ anlamlılar” , “ardıĢıklıklar” dır . Sözel bir malzeme çalıĢılırken ne kadar çok çağrıĢım yapıyorsa o kadar çabuk öğrenilir. Süt: Ġnek, pasta, kaymak Gemi: Balık, Karadeniz, Fırtına, Mide Bulantısı, Yolculuk Yukarıda “süt” ve “gemi” kavramlarının çağrıĢtırdığı kavramlar verilmiĢtir. Bu durumda “gemi” kelimesi daha fazla anlamsal çağrıĢım yaptığından “gemi” kavramının öğrenilmesi daha kolay olacaktır. Öğrenme malzemesi öğrenenin zihninde bir takım çağrıĢımlara yol açacak Ģekilde kodlanmalı, ele alınan konu baĢka bazı bilgi birikimleri ile iliĢkilendirilerek anlamlı hale getirilmelidir. Anlamsal ÇağrıĢım Basamaklar Dizini: Öğrencinin zihninde oluĢan çağrıĢımlar basamaklar halinde uzanıyorsa, bir tablo grafik oluĢturuyorsa buna Anlamsal ÇağrıĢım Basamaklar Dizini denir. Ağ Kelebek Pervane Sıcak Parlak GüneĢ Kapan Kafes Kaplan Kedi Sakin Tarla Tohum Kurabiye Ġnek Sarı Fare Buğday Ayı Ekmek Süt Yukarıda bir anlamsal çağrıĢım basamaklar dizini verilmiĢtir. Burada dikkat ettiyseniz kiĢi kavramların kendi zihnindeki ÖZNEL ÇAĞRIġIMLARINI KULLANMIġTIR. BaĢka bir insan baĢka bir anlamsal çağırıĢım basamaklar dizini oluĢturabilirdi. Bir öğretmen çağrıĢıma dayalı olarak malzemeyi sunmak istiyorsa: a) Her kavramı zıttı ile anlatsın ( varsa) b) BaĢka kavramlarla iliĢkilendirsin c) Sözcüğü köken bilimsel ( etimolojik ) yönleri ile açıklasın d) Öğrencilerine anlamsal çağrıĢım uygulamaları yaptırsın ve bu çağrıĢımları alt çağrıĢımları ile tablolaĢtırmalarını istesin. ÇOK ÖNEMLĠ UYARI : Ġstanbul‟un Fethi denince aklınıza hemen 1453‟ün gelmesi, ya da bahar denince kelebeklerin gelmesi anlamsal çağrıĢımdır. DavranıĢçı kurama göre BĠTĠġĠKLĠTĠR. UNUTMAYIN. Bir öğretmen bir olayı yazınca yanına hemen tarihini yazıyorsa, bir ülkeyi söyleyince hemen baĢkentini de söylüyorsa anlamsal çağrıĢım ya da bitiĢiklik yaratmak istiyordur. KAVRAMSAL GRUPLAMA ( KAVRAMSAL BENZERLĠK) : Anlamsal çağrıĢım öğrenenin geçmiĢ yaĢantıları ile de ilgilidir. Örneğin Süt kelimesinin size neler çağrıĢtıracağı biraz da sizin yaĢantılarınızla ilgilidir. Ailesi süttü olan bir çocuğa birçok Ģey çağrıĢtırırken baĢka birine daha az Ģey çağrıĢtırabilir. Ancak çoğu kez özellikle de sözel öğrenmelerde iç bağlaĢımlar yani öğrenilen maddeler arasında bağlaĢımlar söz konusudur. Birbirine kavramsal olarak yakın ve benzer olan kavramların gruplanmasıdır. Birbirine benzeyen ve benzemeyen kavramlar gruplanırsa kavramların öğrenilmesi kolaylaĢır. Kavramsal gruplama ile kavramsal çağrıĢım arasındaki en önemli fark çağrışım özneldir gruplama ise nesneldir Konuların alt baĢlıklarının olması gruplamadır. AĢağıdaki tabloda yakın anlamlı kavramlar gruplanmıĢtır. Ġsim Özel isim Tür ismi Tekil Ġsim Çoğul Ġsim Gemi Güverte Yelken Feribot Kaptan Kavramsal Basamaklar Dizisi : Benzer kavramların kavramsal kategoriler halinde örgütlenmesidir. Duygusal Bozukluklar Sıkıntı Ġçe kapanma Korku Uykusuzluk RUHSAL HASTALIKLAR Uyum Bozuklukları Ağır Ruhsal Bozukluklar DavranıĢ AlıĢkanlık Depresyon Psikozlar Bozuklukları Bozuklukları Hırsızlık Altını ıslatma Endojen Depresyon Manik psikoz Cam kırma Parmak emme Eksojen Depresyon Depresif Evden kaçma Tikler Maskeli Depresyon Paranoid psikoz Saldırganlık Katonik psikoz Yukarıdaki tabloya dikkat edersiniz kiĢinin öznel çağrıĢımlarına göre değil kavramların benzerlik ya da farklılıklarına göre oluĢturulduğunu görürsünüz. Anlamsal çağrıĢım UNUTMAYIN... ve kavramsal gruplamaya GESTALT kuramı YAKINLIK adını vermektedir. Öğretmenler Kavramsal Gruplama uygun ders anlatmak istiyorlarsa anlamca yakın kavramları beraber anlatmalıdır. Böylece kavramların akılda kalması daha yüksek olur. Örneğin size Ģöyle bir kelime listesi verildi : “ Ġnek, kitap, masa, telefon, soba” sizce bu listeyi hatırlamanız mı daha kolay yoksa “ Kitap, sayfa , kapak, yazar” listesini mi. Tabi ki ikinci liste daha akılda kalıcıdır çünkü kavramlar arasında benzerlik söz konusudur. ÖĞRENME YÖNTEMĠ ĠLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER ÖĞRENMEYE AYRILAN ZAMAN: a) Toplu – SıkıĢık Öğrenme: Öğrenme malzemesinin sıkıĢık bir zaman diliminde çalıĢılması - Avantajı: Öğrenci güdülenmesini artırır. - Avantajı: Kısa vadede daha çok miktarda bilgi akılda kalır. - Dezavantajı: Öğrenilen bilgiler kısa sürede unutulu. - Dezavantajı: Yorgunluk yaratabilir. b) Aralıklı Öğrenme: Öğreme malzemesinin sürece yayılarak çalıĢılması - Avantajı: Bilgiler daha kalıcı olur. - Dezavantajı: Öğrenciiyi motive etmede yetersiz olabilir. Kısa vadede ikisi de benzer sonuçlar verir. Yani iki öğrenciden biri toplu diğeri aralıklı çalıĢsın ve sınava girsinler ikisi de üç aĢağı beĢ yukarı aynı puanı alır. Ancak bu öğrenciler 10 gün sonra yine sınava alındıklarında aralarındaki fark ortaya çıkar ve toplu çalıĢmıĢ olan sınavdan düĢük not alır. KONUNUN YAPISI: a) Parçalara Bölerek ÇalıĢma: Konuyu tümevarım olarak çalıĢmaktır. Önce konuyu alt baĢlıklarına ayırmak ve incelemek daha sonra bütüne doğru gitmektir. - Daha çok psiko-motor davranıĢların kazanılmasında bu yol izlenir. - KarmaĢık ve uzun konular bu yolla çalıĢılabilir. En büyük dezavantajı parçalara ayrılmıĢ konunun parçaları arasında iliĢkinin kurulmasıdır. Parça parça öğrenilen konu daha sonra bütünleĢtirilmezse öğrenciye anlamsız gelebilir. b) Bütün Halinde ÇalıĢma: Konuyu tümdengelim yöntemi ile çalıĢmaktır. Konunun genel kavramlarını çıkartım bu genel kavramlar arasındaki iliĢkiyi bütün olarak görmektir. - En büyük avantajı konu bütün halinde öğrenildiği için anlamlı olur. - Kavram haritaları ve tablolar halinde çalıĢma buna örnektir. ( Bu tip uygulamalarda konunun bütününü görebilirsiniz. ) ÖĞRENCĠNĠN KATILIMI ( AKTĠF) : - Yaparak yaĢayarak öğrenme - Oku- dinle – özetle- paylaĢ – anlat – yap - Proje, örnek olay, beyin fırtınası gibi tekniklerle olan öğrenmler daha kalıcı olacaktır. SONUÇLAR HAKKINDA BĠLGĠ VERME ( Dönüt – Geri Bildirim) : Öğrenciler yaptılarının sonuçları hakkında anında bilgilendirildiklerinde öğrenme daha güçlü olur. Öğrenci yanlıĢ yaptığında hemen dönüt vermek yerine ipucu sayısını artırıp doğruyu bulması sağlanmalıdır. Öğrenciye dönüt vermek için tam olarak doğru yapmasını beklemek yanlıĢtır, doğruya yaklaĢan adımlarına da dönüt verilmelidir. Öğrencinin öğrenmeye dönük çabalarına dönüt verilmelidir Dönüt ( geri bildirim) a) Anında ya da kısa zaman içinde verilmelidir. b) Düzeltici olmalıdır. c) Kapsamlı olmalıdır. d) PekiĢtirici olmalıdır. e) Güdüleyici olmalıdır. KLASĠK KOġULLANMA ( TEPKĠSEL KOġULLANMA) Klasik(Tepkisel) KoĢullanma, PAVLOV tarafından ortaya atılmıĢtır. BaĢlangıçta nötr (iliĢkisiz-etkisiz) olan bir uyaranın, yaĢantı sonucu iliĢkili – etkili bir uyarıcı durumuna gelmesidir. 5 temel kavramı vardır: Nötr Uyarıcı: ĠliĢkisiz etkisiz uyarıcı KoĢulsuz Uyarıcı: Doğrudan gelen – koĢula bağlı olmayan doğal uyarıcı KoĢullu Uyarıcı: Nötr uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasında bağ kurulduğunda oluĢan uyarıcı KoĢulsuz Tepki: KoĢulsuz uyarıcıya verilen tepkidir. KoĢullu Tepki: KoĢullu uyarıcıya verilen tepkidir. Bir insana tek baĢına parmak göstermek onda gülme etkisi yaratmaz .( Parmak: nötr uyarıcı- etkisiz bir tepki yaratmayan uyarıcı) Ancak bir kiĢi bir süre gıdıklandığında (Gıdıklanmak: koĢulsuz uyarıcı- gülmek için bir koĢula bağlı olmayan – çağrıĢımsız- doğal uyarıcı ) gülecektir. ( Gülmek: koĢulsuz tepki – koĢulsuz uyarıcıya verilen doğal tepki ) Bir süre gıdıklanan kiĢi artık parmak gördüğünde ( Tekrar parmak görmesi: KoĢullu uyarıcı, koĢulsuz uyarıcıyı çağrıĢtıran – koĢulsuz uyarıcının geleceğini haber veren – öğrenilmiĢ uyarıcı ) gülmeye baĢlayacaktır. ( KoĢullu tepki: KoĢullu – öğrenilmiĢ – çağrıĢımlı uyarıcıya verilen tepki ) Pavlov Klasik KoĢullanma kuramını bu kavramlarla açıklamıĢ ve ünlü köpek deneyi ile durumu somutlaĢtırmıĢtır. Pavlov, yaptığı deneyde köpeğe önce zil sesi vermiĢ, köpek bu uyarıcıya herhangi bir salya akıtma tepkisi vermemiĢ, sadece baĢını zil sesinin geldiği yöne çevirmiĢtir. Köpeğe zil sesi olmadan sadece et göstermiĢ ve köpekte salya akıtma tepkisini görmüĢtür. Ardından önce zil sesi sonra et vermiĢtir ve bu iĢlemi birkaç kez tekrarlamıĢtır. Eti gören köpek her seferinde salya akıtma tepkisi göstermiĢtir. Daha sonra Pavlov köpeğine sadece zil sesi verdiğinde de salya akıtma tepkisini kaydetmiĢtir. Böylece köpeğinin yeni bir öğrenme gösterdiğini görmüĢtür. Klasik koĢullanmayı özetlemek gerekirse, baĢlangıçta belli bir davranıĢa yol açmayan nötr bir uyarıcının pekiĢtirme – tekrar ile koĢulsuz bir uyarıcı ile eĢleĢmesi ve artık tepki oluĢturur duruma gelmesi ile gerçekleĢen öğrenmelerdir. Basit korku, sevinç, endiĢe gibi davranıĢlarda yoğunlaĢan tepkisel koĢullanma PAVLOV‟un köpeklerin sindirim sistemi üzerine çalıĢırken bulduğu bir öğrenme kuramıdır. Pavlov‟un hayatının son yıllarında sinir patolojisi ile de ilgilendiğini biliyor muydunuz? DavranıĢçı psikolojiye en büyük katkısı DENEYSEL NEVROZ: Pavlov deneyinde öncelikle hayvanı bir Ģekle (daire) koĢulluyor. Hayvan o Ģekli gördüğünde tepki veriyor ve ödüllendiriliyor. Daha sonra Ģekli değiĢtiriyor (elips yapıyor) hayvan bu Ģekle tepki veremiyor. Tepki veremediği için de SALDIRGANLAġIYOR. ġekil değiĢtiğinde bunla baĢa çıkamıyor ve saldırganlaĢma Ģekli ısırma parçalama davranıĢları açığa çıkıyor. Ġnsanlar da baĢa çıkamadıkları bu tip durumlarda saldırganlaĢıyor… - Deneysel Nevroz, iki uyarıcıyı ayırt edememekten kaynaklanan gerginleĢmedir. Sınavdasınız A seçeneği ile B seçeneği arasında kaldınız, gerginsiniz, yaĢadığınız Ģey deneysel nevrozdur. KLASĠK KOġULLANMAYI YAPILANDIRMALIYIZ Klasik KoĢullanma Ġle Öğrenilir: a) Basit Fizyolojik Tepkiler ( ġartlı Refleksler) : Ġğrenme, irkilme, kasılma, salya, uyuklama, terleme gibi. Yani organizmanın otonom sinir sisteminin denetiminde olan ( Olun elinde olmayan) davranıĢlar. b) DuyuĢsal DavranıĢlar: Korkma, sevinme, sevme, ilgi, tutum, beğenme, vb. EN ÖNEMLĠ KAVRAM YANILGISI: Bazıları Ģu tip örneklere klasik koĢullanma derler: Zil çalınca öğrencilerin dıĢarı çıkması, öğretmeni görünce ayağa kalkma vb. Tabii ki süreç bakımından klasik koşullanmayı oldukça andırmaktadır. Ancak kesinlikle klasik koĢullanma demek yanlıĢ olacaktır. Çünkü öğrencilerin zile ya da öğretmene karĢı gösterdikleri tepkiler onların elinde olmayan ( otonom sinir sisteminde ) davranıĢlar değildir. Bunları ileride edimsel koĢullanmada uyarıcı kontrol sürecinde göreceğiz ki klasik koĢullanmaya gerçekten çok benzer... KoĢullu uyarıcıya verilen koĢullu tepki klasik koĢullanmadır. KoĢulsuz uyarıcıya verilen koĢulsuz tepki öğrenme değildir. Polislerin göstericilere sıktığı biber gazının gözde verdiği acıdan kaynaklı göstericilerin gözlerinin yaĢarması koĢulsuz uyarıcıya koĢulsuz tepkidir ve öğrenme değildir. Ancak zamanla göstericilerin biber gazı sıkan aleti gördüklerinde gözlerinin yaĢarması koĢullu uyarıcıya koĢullu tepkidir ve öğrenmedir. Yapılan bir deneyde bir fareye, ıĢık yakılıp ardından elektirik Ģoku uygulanmıĢ ve fare kasılmaya, ses çıkarmaya baĢlamıĢtır. Birkaç tekrardan sonra fare ıĢık gördüğünde kasılma, korkma gibi tepkiler vermeye baĢlamıĢtır. Analiz Edelim: a) KoĢulsuz Uyarıcı: Elektirik Ģokunun verdiği acı b) KoĢulsuz Tepki: Elektirik Ģokunun verdiği acıdan kaynaklı kasılmak, korkmak vb c) Nötr Uyarıcı: IĢık d) KoĢullu Uyarıcı: IĢık e) KoĢullu Tepki: IĢık karĢısında kasılma korkma vb. Fare ıĢık karĢısında kasılma tepkisi değilde yuvaya girme ve Ģoktan kurtulma tepkisi verseydi, klasik koĢullanma der miydiniz? Tabii ki hayır. Çünkü bu davranıĢ istemli bir kaçınma davranıĢıdır. ( ĠLERĠDE BU KONUYU DAHA ĠYĠ ELE ALACAĞIZ ) Klasik koĢullanmada CEZA YOKTUR. ( Ceza kavramı edimsel koĢullanmanın bir kavramıdır.) Bir öğrenci öğretmeninden tokat yer ve çok korkar. Bundan sonra öğretmenini ne zaman görse korkmaya baĢlar. Bu örnekte öğretmenin tokatından kaynaklanan acı koĢulsuz uyarıcıdır. Acıdan kaynaklı oluĢan korkma ya da ağlama koĢulsuz tepkidir. Ne zaman öğretmenini görse koĢullu uyarıcı, korkmaya baĢlaması da koĢullu tepkidir. Olay bir klasik koĢullama olduğu için öğretmenin bir daha tokat atmasına CEZA değil KOġULSUZ UYARICI hatta garip gelecek belki ama PEKĠġTĠRME diyeceksiniz. Çünkü dikkat edin tokat korku davranıĢını artırıyor. ( BU DURUM SADECE KLASĠK KOġULLANMA ĠÇĠN GEÇERLĠDĠR, edimsel bir koĢullanma olsa biz tokata CEZA diyeceğiz. ) Ahmet birgün babasından dayak yer ve oldukça korkar. Babasını gün içinde gördüğünde de korkar. Babanın attığı tokat klasik koĢullanma açısından nedir? A) Ceza B) PekiĢtirme ( Yanıt B) Ahmet kardeĢini dövdüğü için babasından dayak yer. Bu olaydan sonra bir daha kardeĢini dövmez ( Dikkat ederseniz istemsiz bir tepki değil bilinçli bir davranıĢ ) Babanın tokat atması edimsel koĢullanma açısından nedir? A) Ceza ( Yanıt A ) B) PekiĢtirme Limon tek başına düşünüldüğünde bireyde ağız sulanması yaratmaz. Ancak biz biliriz ki limon suyunun ekşi tadı insanın ağzını sulandırır. Bunun bizde yarattığı çağrışım limon gördüğümüzde ya da limon kelimesini duyduğumuzda ortaya çıkardığı ağız sulanması tepkisidir. Nötr Uyarıcı KoĢulsuz Uyarıcı KoĢulsuz Tepki KoĢullu Uyarıcı KoĢullu Tepki : Limon; koĢullanmadan önce : Limonun ekĢi tadı ( Ağzı otomatik olarak sulandırır) : Limon yiyince ağzın sulanması : Limon; koĢullanmadan sonra : Limon görünce ya da kelimeyi duyunca ağzın sulanması Bir çocuk okula gelen aşıcıları- iğneleri görünce, korkma tepkisi vermektedir. Bu klasik koşullanma sürecini kavramları ile irdeleyelim: AĢıcılar-iğneler koĢullanma sürecinin baĢında nötr uyarıcıydı. Ġğnenin vurulması ile oluĢan acı koĢulsuz uyarıcıdır, bu acıdan kaynaklı korkma-kasılma koĢulsuz tepkidir. Ġğnenin yarattığı acı ( koĢulsuz uyarıcı) ile aĢıcı-iğne ( nötr) eĢleĢtiği için koĢullanma gerçekleĢmiĢtir. AĢıcı – acı bitiĢikliğinden kaynaklı klasik koĢullanma yaĢanmıĢtır. Derse karĢı tutum ( dersi sevme, sevmeme vb.) klasik koĢullanma ile ilgilidir. Bir ev kadını mutfak dolabından bardak almak için eğildiğinde geri kalkarken kafasını tezgaha çarpmış ve canı fena şekilde yanıştır. Bu olaydan sonra ne zaman mutfak dolabından bardak almak için eğilse korku – kaygı durumları yaşamaktadır. Bu yüzden tezgaha eğildikten sonra kalkarken elini kafasının üstüne koyarak kalkmakta ve bu şekilde çarpmanın etkisinden kaçınmaktadır. Mutfak tezgahı koĢullanma sürecinden önce koĢullu koĢullanma sürecinden sonra koĢulsuz uyarıcıdır. YANLIġ; bilindiği gibi koĢullanma sürecinin sonunda bir uyarıcı değiĢecekse bu nötr-koĢullu değiĢmesidir. Ayrıca bu örnekte korku tepkisini yaratan birincil pekiĢtireç ( koĢulsuz uyarıcı) kafasını çarptığında oluĢan acıdır Mutfak tezgahının altına eğildiğinde korkması koĢullu uyarıcıdır. YANLIġ; cümleye dikkat ederseniz tezgahın altına eğildiğinde korkması söylenmiĢ, korkmak bir tepkidir ve bu cümledeki uyarıcı tezgahın kendisidir tepki tezgahtan korkmadır. Tezgahtan kalkarken kafasının üstüne elini koyarak kalkması koĢullu tepkidir. YANLIŞ ;Bu noktada çok dikkat etmeniz gerekmektedir. Klasik koşullanma ile ortaya çıkan tepkiler otonom sinir sisteminin denetimindedir ( fizyolojik-duygusal tepkiler; korku, heyecan, çarpıntı, kasılma, salya, mide bulantısı vb) Ancak kişi merkezi sinir sisteminin denetiminde iradeli bir hareket yapmakta ( Elini kaçınma amaçlı başına koymakta bu bir şartlı refleks değildir. Bu yüzden elini başına koyması edimsel bir koşullanma ürünüdür. ÇOK DİKKAT Yukarıdaki son örneği baĢka bir örneklerle açıklayalım: ( Bu konuda ciddi yanılgılar söz konusudur. Hatta 2013 yılında ÖSYM hazırladığı bir soruda benzer bir hata yapmıĢ ve soruyu ĠPTAL ETMEK ZORUNDA KALMIġTIR. ) Zil çalınca teneffüse çıkma, sınıfa girme Edimsel koĢullanmadır. Dikkat ettiyseniz zil ayırt edici bir uyarıcıdır ve bu ayırt edici uyarıcıdan kaynaklı ayırt edici edimler söz konusudur ki bu edimler merkezi sinir sitemindedir. Zil çalınca kimse otomatik olarak sınıftan çıkmamaktadır. Bazı kaynaklarda bu tip örnekler tepkisel ( klasik) koĢullanma olarak verilmektedir. Bu doğru DEĞĠLDĠR. Bu tip örnekler edimsel koĢullanmada göreceğimiz UYARICI KONTROLÜ ( Ayırt edici uyarıcı ) ile doğrudan ilgilidir. Ancak klasik koĢullanmayı ANDIRIR diyebiliriz ANCAK Klasik KoĢullanma diyemeyiz… Zil çalınca korkma, kaygılanma ya da sevinme Ortaya çıkan tepkilere baktığımızda zilin koĢullu bir uyarıcı olduğu gözlenmektedir. Öğretmeni görünce öğrencilerin yerine oturması Edimsel koĢullanma / Kaçınma Öğretmeni görünce öğrencilerin gerilmesi Klasik koĢullanma Bir köpeğe önce zil sesi ardından da acı verici şok uygulanır. Köpek ilk başta korkma, kasılma gibi tepkiler verdikten sonra bulunduğu ortamdan sıçrayarak karşı odacığa geçer. Bu işlem birkaç kere tekrar ettiğinde köpek zil sesini duyduğunda korkar ve hemen karşı odacığa atlar. Zil sesi köpeğin korkması , kasılması için nedir? a) KoĢullu uyarıcı ( Yanıt A, çünkü Klasik KoĢullanma) b) Ayırt edici uyarıcı Zil sesi köpeğin karĢı odacığa atlaması için nedir? a) KoĢullu uyarıcı ( Andırır – paralellik gösterir ) b) Ayırt edici uyarıcı ( Yanıt b, çünkü köpeğin atlama davranıĢı istemsiz değil, bir kaçınma tepkisi yani edimdir.) Klasik KoĢullanmanın Temel Kavramları KoĢulsuz ( ġartsız ) Uyarıcı : Organizma için doğal uyarıcıdır. Öğrenilmemiş olan uyarıcıdır. Birincil Pekiştireçtir. Öğrenilmemiş pekiştireç Nötr uyarıcı ile bağ kuran uyarıcıdır. Koşulsuz tepkiyi yaratan uyarıcıdır. Organizmada doğal ve otomatik olarak tepki oluşturan uyarıcıdır. Koşulsuz uyarıcının oluşması için herhangi bir öğrenme yaşantısına gerek yoktur. KoĢulsuz ( ġartsız) Tepki: KoĢulsuz uyarıcının doğal olarak meydana getirdiği tepkidir. Öğrenme ürünü olan bir davranış değildir. Oluşması için öğrenme yaşantısına gerek yoktur. Doğal ve otomatik tepkidir. Nötr( Etkisiz – ĠliĢkisiz) Uyarıcı: Tek baĢına verildiğinde organizmada belli bir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır. Koşulsuz uyarıcı ile bağ kurmamış uyarıcıdır. Koşulsuz uyarıcı ile eşleştiğinde koşullu uyarıcı olacak olan uyarıcıdır. KoĢullu ( ġartlı ) Uyarıcı: Organizma için öğrenme ürünü olan uyarıcıdır. Başlangıçta nötr uyarıcı olan ve koşulsuz uyarıcı ile bağ kurularak koşullu hale gelen uyarıcıdır. Öğrenilmiş ve bir öğrenme yaşantısı ile oluşan uyarıcıdır. Koşullu tepkiyi yaratan uyarıcıdır. İkincil pekiştireçtir. KoĢullu Tepki: Sadece koĢullu uyarıcının meydana getirdiği tepkidir. Öğrenme ürünü olan bir davranıştır. Oluşması için öğrenme yaşantısı gerekir. KLASĠK KOġULLANMAYI ETKĠLEYEN FAKTÖRLER TEKRAR ( PEKĠġTĠRME): Klasik koĢullanmada tekrar koĢulsuz uyarıcının yeniden verilmesidir. KoĢulsuz uyarıcı ile nötr uyarıcının eĢleĢmesi için çoğu kez tekrara ihtiyaç vardır. Ancak bazı durumlarda tekrar olmadan da koĢullanma gerçekleĢebilir. Pavlov deneyinde köpeği zile koĢullayabilmek için yaklaĢık 30 kere et suyuna batırılmıĢ ekmek vermiĢtir. Burada Pavlov koĢulsuz uyarıcıyı vererek pekiĢtirme yani tekrar yapmıĢtır. BĠTĠġĠKLĠK: Nötr uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasında doğal bir bağ oluĢmaktadır. Bu bağın oluĢmasını sağlayan bitiĢikliktir. BitiĢikliğe göre koĢullu ve koĢulsuz uyarıcıların verilme zamanı birbirine yakın olmalıdır. En ideal sürenin 0,5 saniye ( yarım saniye ) olduğu kabul edilir. STANDART EġLEME adı verilir. Buna Pavlov bitiĢikliği denir. Garcia ve Thorndike Pavlov‟un bahsettiği bitiĢikliğe karĢı örnekler geliĢtirmiĢlerdir. Köpeğe zili çaldıktan yarım saat sonra et verseydik ne olurdu? Muhtemelen köpek zil ile et arasında bağ kuramazdı. Belki de ayak sesimize koşullanırdı ya da eti uzattığımız kaba, ya da etin görüntüsüne. BĠR SORU: ( DĠKKAT SORUSU): Köpeğin eti görünce salya salgılaması nedir? Bu soruyu sorduğumda birçok arkadaĢ eti görünce hemen koĢulsuz tepki diyorlar. Ancak dikkat etmedikleri nokta köpeğin eti yiyince salya salgılaması koĢulsuz tepkidir, eti görünce salya salgılaması, ya da bizlerin limonu görünce ağzımızın sulanması bildiğiniz gibi klasik koĢullanmadır. Bu yüzden eti görünce salya salgılamak koĢullu tepkidir. KOġULLU ve KOġULSUZ UYARICININ VERĠLME SIRASI ( HABERCĠLĠK): Bu konuya çok dikkat edin çoğu kaynakda birkaç sığ ve ezbere yönelten örnekle öğrendiğiniz sandırılıyor. Çok önemli bir konudur ve dikkat edilmelidir. a) Pavlov Haberciliği ( OLUMLU HABERCĠLĠK – ĠLERĠ DOĞRU KOġULLAMA): Pavlov deneylerinde, köpeğe önce zil ( koĢullu ) sonra et vermiĢtir ( koĢulsuz ) bu sıranın tersi olduğunda koĢullanma olmadığını söylemiĢtir. ĠĢte önce koĢullu ardından da koĢulsuz uyarıcının verildiği klasik koĢullanmalar olumlu habercilik ilesine uygundur. ( Özetle Pavlov‟un iĢaret ettiği klasik koĢullanmanın kendisi olumlu haberciliktir.) b) Rescorla – Wanger Haberciliği ( OLUMSUZ HABERCĠLĠK – GERĠYE DOĞRU KOġULLAMA): Rescorla yaptığı deneylerde hayvalara önce koĢulsuz uyarıcı sonra koĢullu uyarıcı verdiğinde de klasik koĢullanma olduğunu ispatlamıĢtır. Deney Ģu: Bir köpek kafese konur ve elektrik Ģoku verilir. ġok bitmeye yakın zil çalınır ve Ģok kesilir. Bu iĢlem birkaç kere tekrar ettiğinde köpeğin zil sesi duyduğunda sakinleĢme, sevinme tepkileri verdiği gözlenmiĢtir. ANALĠZ EDELĠM. Dikkat ettiyseniz, önce koĢulsuz uyarıcı olan elektirik Ģoku verildi. Ardından zil yani koĢullu uyarıcı verildi ve köpek zili duyunca sevinmeye baĢladı. Pavlov Haberciliği Haline Getirelim: Köpeğe zil verilir ve ardından et verilir. Köpek zil sesini duyunca sevinir. Önce koĢullu sonra koĢulsuz uyurıcı verildi. Bazı kitaplarda bir Ģeyin baĢlayacağına iĢaret ediyorsa olumlu habercilik biteceğine iĢaret ediyorsa olumsuz haberciliktir gibi tanımlamalar yapmaktadır. Örneğin, nükleer saldırı öncesi çalınan sinyal saldırının baĢlayacağına haberci olduğu için olumlu habercilik, saldırı devam ederken çalınan sinyal , saldırının biteceğine haber veriyorsa olumsuz haberciliktir denmektedir. Bu tanımlamalar pratikte doğrudur ve size test sorularını çözdürür. Ancak ÖSYM‟nin farklı bir sorusunda afallamanıza neden olur. Bu yüzden bilimsel tanımlamalarını yani yaptığımız tanımlamaları biliniz. Bakın birkaç soru ile ifade edeyim ne demek istediğimi. Rescorla yaptığı olumsuz habercilik deneyi ile Pavlov‟un doğru kabul ettiği hangi ilkeye karĢı çıkmıĢtır? A) KoĢullu uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasındaki süre yarım saniye olmalıdır. B) KoĢullu uyarıcı koĢulsuz uyarıcıdan önce gelmelidir. Sorunun yanıtı B , çünkü Rescorla , Pavlov‟un bu sırasına karĢı çıkarak tesinden de koĢullanma olabileceğini kanıtlamıĢtır. 1. AĢağıdakilerden hangisi Pavlov‟un iĢaret ettiği olumlu haberciliğe örnektir? A) Çocuğun dayak yediği öğretmenini görünce korkması B) Çocuğun öğretmeninin anlattıklarını akılda tutması Yanıt A Sonuçta Pavlov tipi bir klasik koĢullanma ise zaten olumlu haberciliktir. Önce öğretmeni görmüĢtür ( koĢullu) ardından dayak yemiĢtir ( KoĢulsuz ) Önce dayak yiyip sonra dayak yediği öğretmenini görmesi zaten hayatın olağan akıĢına aykırıdır. Alternatif KoĢullanma Prosedürleri Geciktirilen (Gecikmeli) ġartlanma: Nötr önce koĢulsuz uyarıcı sonra verilir. Ancak nötr verildikten bir süre sonra ve nötr uyarıcı kesilmeden koĢulsuz uyarıcı verilir. Bu durumda iki uyarıcı zaman bakımından örtüĢür. KoĢullanma açısından oldukça etkili bir koşullanma prosedürüdür. Örneğin önce zili çalarız zili kesmeden eti veririz ve koĢullanma gerçekleĢir. SÖNMEYE KARġI OLDUKÇA DĠRENÇLĠDĠR. KoĢulsuz uyarıcı Nötr uyarıcı 2. Evde bilgisayarında müzik dinleyen ( Nötr uyarıcı) dinleyen Ahmet, müzik çalarken bilgisayardaki kaçaktan elek şokuna maruz kalır ( Müzikle beraber şok müzik kesildik sonra değil dikkat) ve korkar. Bundan sonra müzikten korkacaktır. Memlekete hayırlı olsun... Kısa Zaman Aralıklı (Ġze) ġartlanma: Önce nötr uyarıcı verilir ve nötrden hemen sonra koĢulsuz verilir. Zaman bakımından örtüĢme yoktur kısa süreli ardıĢıklık vardır. Birinci prosedür kadar etkilidir. KoĢulsuz uyarıcı Nötr uyarıcı 3. EĢ Zamanlı ġartlanma: Nötr ve koĢulsuz aynı anda verilir. BitiĢiklik olsa da koĢullanma zayıf olmaktadır. Nötr uyarıcı KoĢulsuz uyarıcı Temporal ( Zamansal – GEÇĠCĠ) KoĢullama ( BĠYOLOJĠK SAAT) : KoĢulsuz uyarıcının düzenli zaman aralıklarında verilmesi sonucu organizmanın zamana koĢullanarak tepki vermesidir. Bir köpeğe her 10 dakikada bir et verildiğinde bir süre sonra köpeğin 10 dakikada bir ( 10 dakikaya yaklaĢtıkça artan Ģekilde) salya salgıladığı gözlenmiĢtir. Sigara tiryakisi bir öğretmen her teneffüs sigara içmektedir. Öğretmen dersin 35 – 40 dakikaları arasında canı sigara çekmeye baĢlamaktadır. Acıkmanız öğrenme değildir ama sabah, öğle ve akĢam acıkmanız yani öğün saatlerinde acıkmanız öğrenmedir. Çünkü onlar TEMPORAL KOġULLANMADIR. ARACI PROSESLER ( BĠLĠġSEL SÜREÇLER- SEMANTĠK ġARTLAMA): Kendler ve Kendler‟in klasik koĢullanmadaki biliĢsel süreçlere dikkat çektiği bir kavramdır. Organizma sadece koĢullu uyarıcıya değil zihinsel süreçlerinde onu çağrıĢtıran diğer uyarıcılara da tepki vermektedir. ( Aktaran Prof Dr. AyĢegül ATAMAN ) Öğretmenden korkan birinin öğretmeni çağrıĢtıran her Ģeyden örneğin kitap, defter, okul, sıra, müdür vs. Korkması buna örnektir. ( Prof . Dr. AyĢegül ATAMAN) YaĢları 5 ile 11 olan iki grup çocuk üzerinde yapılan bir deneyde çocuklara “SAĞALMA”(tedavi demek) kelimesine karĢı Ģartlı bir tepki ( kasılma tepkisi ) öğretilmek istenmiĢtir. Her iki gruptaki çocuğa “SAĞALMA” kelimesi verildikten sonra elektrik Ģoku uygulanmıĢ ve çocuklarda yeterli tekrardan sonra “SAĞALMA” kelimesine karĢı Ģartlı kasılma tepkisi öğretilmiĢtir. Daha sonra 5 yaĢındaki çocuklara sağalma kelimesine benzeyen fakat anlamı farklı ( sağma, sağlama, sağlamlama gibi) kelimeler , zıt anlamlı kelimeler ( hastalanma, kötüleĢme, fenalaĢma), eĢ anlamlı kelimeler ( iyileĢme, tedavi ) ve son olarak sağalma ile iliĢkili ( doktor, ilaç, hemĢire) gibi kelimeler verilmiĢ. 5 yaĢındaki çocuklar sadece sağalma kelimesine benzeyen / eĢsesli ( sağma, sağlama, sağlamlama gibi ) kelimelere tepki verirken; 11 yaĢındaki çocuklar diğer kelimelere de tepki vermiĢtir. NEDEN 5 YAġINDAKĠ ÇOCUKLAR Sadece benzer seslilere tepki verdi: Çünkü onlar sağalma kelimesinin anlamını bilmiyorlar. O yüzden sadece o sese dıĢsal açıdan benzeyen seslere tepki verdiler onların yaptığı GENELLEME kavramına örnektir. Neden 11 YAġINDAKĠ ÇOCUKLAR sağalma ( yani tedavi) kelimesine anlamca yakın onu çağrıĢtıran sözcüklere de tepki verdi; çünkü onlar kelimenin anlamını biliyorlar. Bu da klasik koĢullanmada aracı süreçlerin ( proses) yani biliĢsel süreçlerin de etkili olduğunu göstermektedir. Bazı kaynaklarda bu durum GARCĠA etkisi olarak anlatılmaktadır. Ancak GARCĠA yaptığı deneyler bu durumun tam tersi sonuçlar vermiĢtir. O yüzden bu durum GARCĠA‟nın iĢaret ettiği Tat KoĢullanması ya da Kaçınması deneylerine TERSTĠR. Aracı Proses ile Genellemeyi Nasıl Ayıracağız: Aracı prosesler biliĢsel çağrıĢıma daynır. Örneğin öğretmenden korkan çocuk onu çağrıĢtıran kitap vb durumlardan da korkabilir. Burada öğretmen ile kitap biçimsel anlamda birbirine benzememektedir. O yüzden genelleme değil aracı prosestir. Bağlantı zihinde kurulmuĢtur. Öğretmenden korkan bir çocuğun ( öğretmen erkek ve uzun boylu olsun) tüm erkek ve uzun boylu öğretmenlerden korkması ( biçimsel benzerlik) genelleme olacaktır. Yumurta kelimesine karĢı iğrenme tepkisi oluĢturan birinin, rafadan, tavuk, besi, kümes gibi kelimeleri duyunca da iğrenmesi ARACI PROSES ( Biçimsel – sessel benzerlik yok zihinsel bağlantılar var) Yumurta kelimesine karĢı iğrenme tepkisi veren birinin yumruta, yunurta, yuburta , yumyum gibi seslere de tepki vermesi GENELLEMEDĠR. ( Zihinsel bağlantı değil biçimsel – sessel benzerliğe göre tepki var ) (PROF Dr. A. ARIK ) ÖSYM ARACI PROSES KAVRAMINI HĠÇ SORMAMIġTIR. SINIRLI AKADEMĠK KAYNAKTA GEÇMEKTEDĠR. Ancak ÖSYM, davranıĢta kontrast, davranıĢ topografyası gibi yine sınırlı akademik kaynakta geçen (A. ARIK Öğrenme Psikolojisi ) kavramları sormuĢtur. Aracı Proses Kavramı da Alev Arık‟ın kitabında geçmektedir. Sorulabilir değer taĢımaktadır. SÖNME( DENEYSEL ÇÖZÜLME) : Klasik koşullanmada pekiştirilmeyen davranışlar söner. Klasik koşullanmada pekiştireç davranıştan önce verilir ve koşulsuz uyarıcı bir pekiştireçtir. O halde klasik koşullanmada sönmeye tabii tutmak koşulsuz uyarıcıyı sunmamaktır. Klasik koşullanmada öğrenme ürünü olan uyarıcı koşullu uyarıcıdır, bu durumda bunun söndürülmesi için koşullu uyarıcıdan sonra koşulsuz uyarıcıyı vermemektir. Koşullu uyarıcının bir süre koşulsuz uyarıcı olmadan tek başına verilmesidir. Koşullanma yolu ile öğrenilen bir davranışın artık yapılmaması SÖNMEDİR. KOŞULSUZ uyarıcı verilmezse KOŞULLU uyarıcı tekrardan NÖTR uyarıcı durumuna gelir Klasik koşullanmada sönme bu şekilde ifade edilir. Klasik koĢullanmada sönme davranıĢın zaman içinde azalması ve ortadan kalkmasıdır. DavranıĢ Zaman Sönme tamamen unutma değildir bazen sönmüş bir davranış kendiliğinden geri gelebilir. Edimsel koşullanma yolu ile edilmiş bir davranış sönmeye tabi tutulduğunda başlangıçta artış olur ancak klasik koşullanma ile edinilmiş bir davranışın sönme sürecinde böyle bir durum yoktur. Önceleri horozlardan korkmayan Selim bir gün bir horozun saldırısına uğramıştır. Ve bu durumdan çok korkmuştur. Bundan sonra horoz gördüğünde bile korkan Selim, süreç içinde birçok kez horoz görmüş ama bunların saldırısına uğramamıştır. Zamanla da horoz gördüğünde korkma davranışı sönmüştür. KENDİLİĞİNDEN GERİ GELME: Sönme koşullanma yoluyla öğrenmenin tamamen unutulması değildir. Sönmüş bir davranış, koşullu uyarıcıyı çağrıştıran bir uyarıcı verildiğinde yeniden kendiliğinden ortaya çıkabilir. Artık yapılmayan ( sönmüş) davranışın kendiliğinden yeniden yapılmasıdır. Kendiliğinden geri gelmede davranış sık yapılmaz, bazen belli durumlarda birden ortaya çıkar. Kendiliğinden geri gelme sürecinde yeniden bir koşullanma yoktur eski koşullanılmış davranış sergilenir. Organizmada sönmüş bir davranışın kendiliğinden geri gelmesi için yeniden bir koşullu uyarıcı – koşulsuz uyarıcı eşleşmesine-bağına gerek yoktur. Önceleri horozlardan korkmayan Selim bir gün bir horozun saldırısına uğramıĢtır. Ve bu durumdan çok korkmuĢtur. Bundan sonra horoz gördüğünde bile korkan Selim, süreç içinde birçok kez horoz görmüĢ ama bunların saldırısına uğramamıĢtır. Zamanla da horoz gördüğünde korkma davranıĢı sönmüĢtür. Bir daha hiç horoz saldırısına uğramayan Selim bir gün yine horoz görür ve tekrar korkar. ( Kendiliğinden geri gelme) TEKRAR KOġULLANMA ile KENDĠLĠĞĠNDEN GERĠ GELME KARIġMASIN: Kendiliğinden geri gelme adından da anlaĢılacağı üzere sönmüĢ bir davranıĢın koĢulsuz uyarıcı olmadan geri gelmesidir. Ancak tekrar koĢullanma Ģu Ģekilde olmaktadır. Horozlardan korkan Selim‟i yine düĢünün. Korku davranıĢı sönsün. Birgün yine horoz saldırıssa yine korkmaya baĢlar buna TEKRAR KOġULLANMA ya da PEKĠġTĠRME DENĠR. ( Hatırlarsanız klasik koĢullanmada koĢulsuz uyarıcının bir daha verilmesi pekiĢtirme idi. ALIġMA(DUYARSIZLAġMA) ve DUYARLILAġMA: AlıĢma( DuyarsızlaĢma ): KoĢullu bir tepkiyi ortaya çıkaran uyarıcının tekrar tekrar verilmesi sonucunda söz konusu uyarıcının bu tepkiyi ortaya çıkarma gücündeki azalma alıĢmadır. AlıĢılagelmiĢ ve ciddi sonuçları olmayan bir uyaranla sıkça karĢılaĢma sonucu uyaranı göz ardı etmeyi öğrenmedir. KazanılmıĢ bir tepkinin Ģiddetinde uyaranın sürekli verilmesinden kaynaklı bir süre sonra azalma olmasıdır. AlıĢma için dağ güvercinleri ile sokak güvercinlerini karĢılaĢtırmak iyi bir örnek olacaktır. Dağ güvercinleri insan uyarıcısı ile sıkça karĢılaĢmadıkları için korku tepkilerinde bir azalma yoktur ve bir insanı çok uzakta görseler bile kaçma tepkisi verirler. Ancak sokak güvercinleri insan uyarıcısı ile hemen her gün karĢılaĢtıkları için bu uyarıcıdan korkma dereceleri dağ güvercinleri kadar yüksek düzeyde değildir insan uyarıcısına alıĢmıĢlardır. ( duyarsızlaĢmıĢ) Bir katil düĢünün cinayeti iĢledikten sonra Ģehir merkezinde bir evde saklansın, cadde kenarı. Caddeden sürekli polis otoları gelecektir, ilk baĢta polis otosu sinyallerinden oldukça korkacak ama zamanla korkusu azalacaktır. ( AlıĢma ) AlıĢma sürecini takiben korkunun tamamen ortadan kalkması geliyorsa sönme gerçekleĢecektir. DuyarlılaĢma: AlıĢmanın tam tersidir. KoĢullanılan uyarıcıya baĢta az tepki verirken pekiĢtirecin hoĢa gitmesi durumunda ya da hoĢnutsuzluk / korku yaratması sonucunda uyarıcıya daha çok tepki vermektir. Pavlov‟un deneyini yeniden düĢündüğümüzde zil çaldığında köpeğin sevinme tepkileri – salya tepkileri artıyorsa bu duyarlılaĢma etkisi ile açıklanabilir. Bir katil düĢünün cinayeti iĢledikten sonra bir dağ evinde saklansın. Bu durumda orada jandarma otosu az geçeceği için bu otoların sinyaline olan korkusu olurda geçerse giderek artacaktır. Çünkü sık karĢılaĢmadığı için korku dinamik kalacaktır ( DuyarlılaĢma) Akademik kaynakların bazılarında AlıĢma ( DuyarsızlaĢma) aynı kabul edilmiĢtir. Ancak bazı kaynaklarda Ģöyle bir ayrım yapılmaktadır. Bunu da doğru kabul edenler olduğu için anlatmak yerinde olacaktır. ALIġMA DuyarsızlaĢma: DuyuĢsal tepkilerdeki azalma Örneğin yeni alınan bir oyuncağını ilk gördüğünde sevinmesi ancak bu sevincin zamanla azalması ya da arı tarafından sokulan birinin zamanla sıkça arı gördüğü için korkusunun azalması vb. Duyusal Uyum: Duyu organları ile ilgili tepkilerin giderek azalması. ( Koku, tat, sıcaklık vb ) Örneğin, balık pazarında çalıĢan birinin balık kokusundan ilk baĢta çok rahatsız olması ama zamanla kokuyu almaması, gürültülü bir ortama girdiğimizde ilk baĢta rahatsız olmamız ama zamanla gürültüden çok rahatsız olmamamız gibi. TÜM BUNLARA RAĞMEN, AlıĢma – DuyarsızlaĢma – Duyusal Uyum gibi kavramlar birbirine oldukça benzemekte. Hatta bu kavramları aynı kabul eden yayınlar - akademik kaynaklar da vardır. KONORSKĠ ( KONORSKĠ TĠPĠ ġARTLANMA): Konorski ilginç bir klasik koĢullanma deneyi yapar. Köpeğe önce zil sesi verir ardından köpeğin ayağını büker ve et verir. Tekrarlardan sonra köpek zil sesini duyduğunda ağağını büküp salya salgılar. Bu deneyde köpeğin ayağını bükmesi ( psiko-motor tepki) ve salya salgılaması ( otonom – denetimsiz tepki) bir arada olmasından kaynaklı KONORSKĠ TĠPĠ ġARTLANMALARA yarım kilo klasik koĢullanma yarım kilo edimsel koĢullanma adı verilir. GENELLEME ve AYIRT ETME Genelleme: KoĢullu uyarıcıya verilen tepkinin ona benzeyen baĢka uyarıcılara da verilmesidir. Uyarıcı genellemesi adı ile de karĢımıza çıkabilir. - Genelleme olabilmesi için koĢullu uyarıcıya benzeyen – andıran baĢka bir uyarıcının olması gerekir. Klasik koĢullanma yolu ile soba borusundan korkmayı öğrenmiĢ birinin uyarıcı genellemesi yolu ile tırnak makasından da korkması zordur. Çünkü bu iki koĢullu uyarıcı birbirine benzememekte – andırmamaktadır. AyĢe beyaz bir kedi kendini ısırdığı – tırnağını geçirdiği için ondan korkmuĢtur. Daha sonra beyaz renkli tavĢan, beyaz renkli küçük köpekler vb korkması Babası, ders çalıĢmadığı için kızan bir çocuk babasından korkmuĢtur, aynı Ģekilde kızacağını düĢündüğü için amcasından, dayısından ve okuldaki erkek öğretmenlerinden de korkmuĢtur. Bir kiĢi sokak köpekleri tarafından ısırıldığı için tüm köpeklerden korkması, beyaz önlüklü diĢçinin diĢini çekerken canını acıtmasından kaynaklı bir çocuğun beyaz önlüklü herkesten çekinmesi… Klasik koĢullanmada TEPKĠ GENELLENMESĠ diye bir kavram yoktur; bu kavram EDĠMSEL KOġULLANMAYA AĠTTĠR. Klasik koĢullanmadaki genellemer UYARICI GENELLEMESĠ Ģeklinde olur. Ayırt etme: Organizmanın koĢullanma sürecinde koĢullu uyarıcıyı diğer uyarıcılardan ayırt etmesi ve sadece o uyarıcıya tepki vermesidir. Genelleme durumunun tam tersidir. - KoĢullu uyarıcıya sadakat vardır Pavlov‟un deneyini düĢünecek olursak köpeğin farklı türdeki zil seslerine de tepki vermesi genelleme iken sadede koĢullanmanın yaĢandığı zil tonuna tepki vermesi ayırt etmedir. Bazen, balkona çıktığınızda aklınıza sigara içmek gelir. Aslında hiç sigara içmek istemeseniz de böyle bir tepkinin ortaya çıkması da ayırt etmedir. Çünkü evin diğer odalarında böyle bir tepki vermiyorsunuz ve sigarayı sürekli balkonda içtiğiniz için normalde nötr uyarıcı olan balkon sigarayı çağrıĢtıran bir koĢullu uyarıcı olmuĢtur. Ve sadece o koĢullu uyarıcıya tepki vermektesiniz. Evin banyosunda gördüğü kötü manzaradan sonra midesi bulanan birinin sadece kendi evinin banyosunda mide bulanması durumunu yaĢaması Aslında çaydan hoĢlanmayan Ahmet çalıĢtığı kurumda çay ocağında herkes çay içiyor diye kendi de içmeye baĢlamıĢtır. Ahmet‟in baĢka kurumların çay ocağını görünce aklına yineARA çay içmek GENELLEME sadece kendi kurumunun çay BĠR ÖRNEKLE ÖZETgelmesi YAPALIM ocağını gördüğünde aklına çay içme gelmesi ise AYIRT ETME Yapılan bir deneyde Ģahısa, zil sesinden sonra morfin enjekte edilmiĢtir. Yapılan tekrarlar sonucu Ģahıs zamanla sadece zil sesini duyduğunda bile uyuklama, sersemleme gibi tepkiler vermeye baĢlamıĢtır. ġahısa farklı ama benzer tondaki zil sesleri verildiğinde de uyukladığı gözlenmiĢtir. Bir süre sadece zil verildiğinde Ģahsın uyuklama ve sersemleme davanıĢları azalmıĢ ve zamanla ortadan kalkmıĢtır. KoĢulsuz Uyarıcı: Morfinin etkisi KoĢulsuz Tepki: Morfin etkisinde uyuklama – sersemleĢme KoĢullu Uyarıcı: Zil sesi KoĢullu Tepki: Zil sesi karĢısında uyuklama vb. Benzer zil seslerine tepki verme: Genelleme Zil sesi ile sıkça karĢılaĢıp zile karĢı verilen sersemleĢme tepkilerinin giderek azalması , ALIġMA sürecidir. Eğer uyaranlarla uzun süre karĢılaĢmaz ise SÖNME gerçekleĢir. GÖLGELEME: 3 tip gölgeleme örneği vereceğim I. Pavlov‟un iĢaret ettiği gölgeleme: Bu durum koĢullu uyarıcıların ( nötr uyarıcıların) Ģiddeti ile ilgilidir. Ġki koĢullu uyarıcı aynı anda verildiğinde baskın – Ģiddetli olan koĢullu uyarıcı ( nötr uyarıcı ) diğerini gölgeler. Bu durumda bir uyarıcı daima nötr kalırken öbürü koĢullu hale gelir. Zil ve ıĢık uyarıcıları köpeğe aynı anda verilmiĢ ve hemen ardından et verilmiĢtir. Köpek daha güçlü olan zil sesine koĢullanmıĢ ıĢığa ise tepki vermemiĢtir. Bu durumda ıĢık nötr kalmıĢ, zil koĢullu hale gelmiĢtir. ĠĢ aramaya çıkan bir erkek ilk izlenimde olumlu etki bırakmak istemektedir. Ancak o gün rahatsız olduğu için sesi oldukça kötü çıkmaktadır. Sesi ile akılda kalmak istemeyen Ģahıs, oldukça Ģık giyinerek sesini gölgeleyecek derecede Ģık kıyafeti ile akıllarda olumlu kalmıĢtır. II. YaklaĢma – YaklaĢma , Kaçınma – Kaçınma , YaklaĢma – Kaçınma ÇatıĢmalarını Çözerken OluĢan Gölgelemeler: AyĢe hanım hem trenden ( kaçınma ) hem de kara yoluyla seyahatten ( kaçınma) korkmakta ya da çekinmektedir. Ancak havaların karlı olduğu bir gün trenle seyahat etmeyi tercih etmiĢtir. Bu Ģekilde iki çekindiği durumdan birini seçmiĢ. Otomobil korkusu tren korkusunu gölgelemiĢ ve trene binmiĢtir. AyĢe mağazaya gitmiĢ iki ayakkabıyı da beğenmiĢ ama hangisini alacağına karar verememiĢtir. En sonunda bir ayakkabının bir özelliği daha baskın gelmiĢ ve onu seçmiĢtir. III. Geriye Ket Vurmayı Andıran Gölgelemeler: Çocuk mağazaya gider birçok oyuncağı beğenir ancak tam çıkarken öyle bir oyuncak görür ki önceden beğendiği tüm oyuncakları bırakarak onu alır ( Bir nevi geri ket vurma) Bir ses yarıĢmasındaki jüri 9. YarıĢmacıyı çok beğenmiĢtir. Ancak 11. YarıĢmacının sesi daha etkileyici olunca 9. YarıĢmacıyı unutmuĢlardır. BĠRLEġĠK KOġULLANMA: Eğer gölgeleme olmuyorsa birleĢik koĢullanma olur. Yani organizmanın aynı anda verilen iki uyarıcıya da koĢullanmasıdır. Köpeğe verilen zil ve ıĢıktan hemen sonra etin verilmesi sonucunda köpeğin her ikisine de salya salgılaması Öğretmeninden dayak yiyen öğrencinin o an sınıfta olan veliden de korkması Bir kiĢinin dolmuĢ durağında gördüğü birine aĢık olduktan sonra hem o kiĢiyi hem de dolmuĢ durağını görünce heyecanlanması BirleĢik koĢullanmada iki nötr ( koĢullu – yani koĢullu olacaklar) uyarıcı da ortamda koĢullanma gerçekleĢtiği sırada vardır. Aracı Prosesten farkı Ģudur. Aracı proseste koĢullanılan uyarıcıların o an ortamda olması gerekmez. ÇağrıĢması yeterlidir. Örneğin öğretmenden dayan yiyen çocuğun müdürden de korkması aracı prosestir. Ancak dayak yerken müdür odada olaydı o zaman öğretmen – müdür + dayak bitiĢikliği olacağından BĠRLEġĠK KOġULLANMA olacaktı. Genelleme ile birleĢik koĢullanma arasındaki fark Ģudur: Önceklile genellemede de birkaç uyarıcıya tepki vardır ancak hepsi birden ortamda yoktur. Sadece koĢullandığım uyarıcıya benzediği için tepki veririm. Örneğin ĢimĢekten korkan birinin birden yanıp sönen lambadan da korkması ( benziyorlar) genellemedir. Bunu birleĢik koĢullanma yaparsak biraz saçma olacak ama yapalım. ġimĢek çaktığında aynı anda lamba da yanıp sönecek ve gök gürleyecek ve Ģahıs ikisinden de korkacak gibi Aracı Proses: Genelleme BirleĢik KoĢullama Alpay Hocayı çocuk seven bir öğrencisinin, onu çağrıĢtıran, geliĢim psikolojisi, laptop, Galatasaray, Elde tutulan kahve fincanı, sigara gibi birçok Ģeyi de sevmesi ( Benzerlik yok çağrıĢım var sonuçta ben fincana benzemiyorum) Alpay Hoca‟yı çok seven bir öğrencisinin ona benzeyen tüm erkekleri de sevmesi ( Benzeme gerekir) Alpay Hoca‟dan dayak yiyen bir öğrencinin dayak yediği esnada ortamda olan hocanın dizüstü bilgisayarından da korkması ( Aynı anda ortamda – dayakla bitiĢik iki uyarıcı var ) DERECELĠ KOġULLANMA ( ÜST DÜZEY- ĠKĠNCĠ DERECE KOġULLANMA: - SIRA ĠLE KOġULLANMA Şu ana kadar bir koşulsuz uyarıcının nötr bir uyarıcıyı koşullu hale getirdiği örnekleri işledik. Örneğin zil nötr uyarıcısını et sayesinde koşullu hale getirdik. Peki zili kullanarak başka bir nötr uyarıcıyı koşullu hale getirebilir miyiz yani ete gerek olmadan. İşte burda DERECELİ KOŞULLANMA devreye girecektir. Pavlov‟un deneyi ile baĢlayalım. Zil + Et Salya Zil Salya Artık zil sesi köpekte bir tepki yaratmaktadır. Yani zil sesi artık koĢullu uyarıcı oldu. ġimdi önce IġIK (nötr2) sonra ZĠL verdiğimizde köpek zilden sonra et geleceğini bildiği için söyle bir dereceli koĢullanma gerçekleĢecek. IĢık zili, zil de eti çağrıĢtıracak. Bu durumda köpek IġIĞA da koĢullanacak. Dikkat edereseniz zil için et kullandık ama ıĢık için zili kullandık. KURDUĞUM CÜMLEYE DĠKKAT EDĠN: Birinci koĢullu uyarıcı ( zil ) ikinci koĢullu uyarıcı için ( ıĢık ) koĢulsuz uyarıcı görevi üstlendi ( Yani etin görevini üstlendi) Ahmet, arkadaĢı Metin‟le tartıĢmıĢ ve ondan olmadık hakaretler iĢitmiĢtir. Bu yüzden Metin‟den nefret etmeye baĢladı.Bir gün Metin‟le bir adamı görmüĢtür. Bu olaydan sonra o adamı gördüğünde de nefret etmiĢtir. ġunu sorgulayın o adamdan nefret etmesinin nedeni ondan küfür iĢitmesi mi yoksa Metin mi? Tabii ki Metin yüzünden o adamdan da nefret etti halbuki adamı ilk kez görmüĢtü ve adam ona bir Ģey yapmamıĢtı. ( SENKRETĠZM) Analiz edelim Örnekte iki koĢullu uyarıcı var : Biri Metin, diğeri Adam. KoĢulsuz Uyarıcı: Hakaret, tartıĢma , Küfür. Metin koĢullu uyarıcısı , adamla yan yana gelince adamı da nefret edilecek bir koĢullu uyarıcı haline getirdi. Bu yüzden Metin, adamdan nefret etmesi için koĢulsuz uyarıcı gibi çalıĢtı. Bir köpek tarafından ısırılan Ahmet, köpeği görünce çok korkmuĢtur. Daha sonra köpekle sahibini bir arada görünce sahibinden de korktu. Analiz Edelim: KoĢullu uyarıcılar : Köpek ve Adam KoĢulsuz Uyarıcı: Köpeğin ısırması ile oluĢan acı KoĢullu Tepki: Korku Köpek ısırdığı için köpekten korkan Ahmet‟in adamdan korkmasının nedeni ısırılma acısı değil köpekten duyduğu korkudur. Bu durumda köpek ( Birinci koĢullu uyarıcı) sahibinden ( Ġkinci koĢullu uyarıcı) korkmak için bir koĢulsuz uyarıcı iĢlevi gördü. TEKNĠK ĠFADESĠ ġUDUR: Nötr 1 + KoĢulsuz Tepki Nötr 1 Tepki Nötr 2 + Nötr 1 Tepki ( Ġkinci Derece KoĢullanma ) Nötr 2 Tepki Nötr 3 + Nötr2 Tepki ( Üçüncü Derece KoĢullanma) Nötr 3 Tepki Dereceli koĢullanmada genelde 2. Derece olur. Ancak bazen 3. Derece de gözlenebilir. Dereceli koĢullanmada derece sayısı arttıkça koĢullu tepkinin Ģiddeti azalır. Örneğin N1‟e verilen diyelim ki korku tepkisi N2‟ye verilen korku tepkisinden daha fazladır. Yukarıdaki örneği düĢünürsek çocuk köpekten mi sahibinden mi daha çok korkar tabii ki N1 konumunda olan köpekten. Bir Dereceli KoĢullanma Örneği Yazın: ENGELLEME ( Ġki koĢullu uyarıcının sırası ) Sevdim seni bir kere baĢkasını sevemem Miden bulandı senden bir kere baĢkasından bulanamaz Korktum senden bir kere baĢkasından korkamam Salya salgıladım sana bir kere baĢkasına salgılayamam Gıcık kaptın senden bir kere baĢkasından gıcık kapamam AyĢe okulundaki Türkçe öğretmeni olan Tahsin Bey‟i çok sevmektir. Tahsin Bey okuldan ayrıldığında yerine gelen Yılmaz Bey de en az Tahsin Bey kadar iyi biri olsa da AyĢe Tahsin Bey‟e olan sevgisinden kaynaklı Yılmaz Bey‟i bir türlü sevememiĢtir. ( BĠR NEVĠ ĠLERĠ KET VURMA DEĞĠL MĠ SĠZCE ) Behzat Ç‟ dizisini severek izleyen birinin baĢka bir polisiye diziyi bir türlü severek izleyememesi. Kurtlar Vadisi tutunca, bir kanalda Köpek diye bir baĢka mafya dizisi baĢlamıĢtı ancak 4. Bölümden sonra yayından kalktı çünkü Kurtlar Vadisi‟ne duyulan güçlü sevgi ve tutku, Köpek dizisine bu sevgisinin oluĢmasını engelledi. Dikkat ettiyseniz her örnekte önceki uyarıcının güçlü olması sonraki uyarıcının gücünü kesmekte engellemektedir. Burada güçlü uyarıcının önceden var olması önemlidir. ġĠMDĠ TEKNĠK ANLAMDA TANIMLAYALIM ( MUTLAKA DĠKKAT EDĠN) Engellenme aslında koĢullu uyarıcıların veriliĢ sırası ile ilgili bir durumdur. Pavlov deneyine geri dönelim: Zil + Et Salya Zil Salya IĢık + Zil Salya IĢık Salya ( DERECELĠ KOġULLANMA OLDU ) ġayet önce zil sonra ıĢık verilseydi köpek ıĢığa koĢullanır mıydı tartıĢalım. Önce zil verilse, zil zaten etin geleceği için haberci olduğundan köpek zilden sonraki ıĢığa dikkat etmeyecektir. O yüzden zil , ıĢığı gölgeleyecektir. Doktora giden Ahmet doktor kendisine iğne vurduğu için doktordan korkmaktadır. Ardından birkaç kere doktora gittiğinde hep iğne olacağı sırada içeri hemĢire girmiĢtir. Ancak Ahmet hemĢireden korkmamıĢ sadece doktordan korkmuĢtur. Analiz Edelim: Doktar KoĢullu uyacı durumundadır. Ancak hemĢireye daha bir tepki oluĢmadı. HemĢire hep yanlıĢ anda içeri girdi çünkü çocuk zaten koĢullu uyarıcı olan doktor ile karĢı karĢıya iken içeri giren hemĢire, doktora olan korku yüzünden engellendi. ġöyle olsaydı , önce hemĢire sonra doktor girseydi birkaç kere çocuk hemĢireden de korkardı. Çünkü hemĢire doktoru, doktor da iğneyi haber edecekti. HAYAT KURTARAN UYARI: Bu örnekte seçeneklere ayırt etmeyi koyarlarsa memleketin aklını alırlar. Birçok kiĢi ayırt etmeye zıplar. Ancak benim canavarlarım burada uyarıcıların sırası ile ilgili bir durum olduğunu ġAK diye görecekler ve meselenin ayırt etme olmadığını anlayacaklardır. DĠMĠ ? Bir köpeğe önce kırmızı renkte bir bayrak gösterilmiĢ ardından da Ģok uygulanmıĢtır. Köpek birkaç tekrardan sonra kırmızı renkli bayraktan korkmaya baĢlamıĢtır. Deneyin sonraki aĢamasında köpeğe önce kırmızı bayrak sonra turuncu bayrak gösterilmiĢ köpek kırmızı bayraktan korksa da turuncu bayraktan korkmamıĢtır. N1: Kırmızı Bayrak N2 Turuncu Bayrak Kırmızı bayrak daha sonra koĢullu olmuĢ. ġimdi sıraya dikkat edin önce kırmızı verilmiĢ sonra turuncu bu yüzden turuncuya koĢullanmamıĢ. ġayet önce turuncu sonra kırmızı verilseydi DERECELĠ KOġULLANMA OLURDU. Bu durumda örnek ENGELLEME Bir köpeğe kırmızı bayrak gösterilmiĢ ardından Ģok uygulanmıĢtır. Köpek, kırmızı bayrağı görünce korkmaya baĢlamıĢtır. Bu köpeğe daha sonra turuncu , yeĢil , ya da kırmızıya yakın renkte baĢka bir bayrak gösterilse de onlardan korkmamıĢ sadece kırmızı bayraklardan korkmuĢtur. Bu örnekte engelleme deneyinde olduğunu gibi K1 – N2 sırası yoktur. Sadece köpeğin diğer bayraklardan korkmadığı anlatılmıĢ bu yüzden AYIRT ETME ÖN KOġULLANMA ( DUYUSAL ÖN ġARTLANMA): Dereceli koĢullanma ile çok karıĢtırılır. Hadi bakalım sonumuz nasıl olacak. Dereceli koşullanmanın altına sıra ile koşullanma yazmıştım. O bizim için güzel bir ayrım olacak. Ortak yanları nedir: Ortak yanları ikisinde de birden fazla uyarıcıya tepki var. Ayrım noktaları: Bu iki uyarıcının ne zaman eşleştiğidir. Koşulsuz uyarıcıdan önce mi sonra mı ? Pavlov Deneyi Ġle BaĢlayalım Zilden sonra et verdiğimiz köpek zile de salya salgıladı. Daha sonra önce ıĢık ardından zil verdiğimizde köpek ıĢığa da salya salgıladı. Dereceli koĢullanma Zil ile ıĢık eĢleĢmesi köpek eti yedikten sonra mı yapıldı yoksa yemeden önce mi? Dikkat ederseniz eti yedikten sonra zil ve ıĢık eĢleĢti Bir köpeğe önce bir süre boyunca zil ve ıĢık birlikte verilir. Böylece köpek zil ve ıĢığı zihninde birleĢtirir. Daha sonra sadece zil sesi verilip ardından et verilir ve köpek zile karĢı da ıĢığa karĢı da tepki vermeye baĢlar. Zil ile ıĢık eĢleĢmesi köpek eti yedikten sonra mı yapıldı yoksa yemeden önce mi? Dikkat ederseniz eti yemeden önce zaten eĢleĢtirilmiĢti. Eğer K1 – K2 eĢleĢmesi ( KoĢullu 1 – KoĢullu 2 ) koĢulsuz uyarıcıdan sonra ise DERECELĠ KOġULLANMA, önce ise ÖNKOġULLANMADIR. ArkadaĢı Ahmet ile okulda kavga eden ( koĢulsuz geldi) Metin, Ahmet‟ten artık nefret etmektedir. Birgün daha önce görmediği annesi ile Ahmet‟i gören Metin , Ahmet‟in annesinden de nefret ettiğini fark etmiĢtir. K1 Ahmet, K2 Annesi , ve eĢleĢme kavgadan sonra oldu. O halde dereceli koĢullanma ArkadaĢı Ahmet‟te 3 hafta boyunca kalan Metin, Ahmet‟in annesinin hazırladığı yemekleri yemiĢtir. Bir gün okulda ders sırasında Ahmet ile kavga eden ( koĢulsuz geldi) Metin Ahmet‟ten nefret etmiĢtir, ancak fark eder ki Ahmet‟in annesinden de nefret etmektedir. K1 Ahmet, K2 Annesi ve eĢleĢme kavgadan ( koĢulsuz uyarıcı) önce zaten vardı. Bir kiĢi bir süre sigara ve çakmağı kullanıyor. Bu iki nötr uyarıcı zihinde eĢleĢiyor. Bir gün çakmakla ocağı yakarken elini yakan kiĢinin canı yanıyor ve artık çakmaktan korkuyor. Daha sonra zihin geriye doğru sigara uyarıcısı ile de bağ kuruyor ve yaĢantı sırasında sigara ortamda olmadığı halde sigaradan da korkuyor. Bu örneği dereceli koĢullanma haline getirelim. Çakmakla elini yakan kiĢi için ateĢ koĢulsuz uyarıcı çakmak ise koĢullu uyarıcı olmuĢtur. Daha sonra sigara nötr uyarıcısı ile çakmak koĢullu uyarıcısının bitiĢikliği nedeniyle kiĢi sigarayı görünce çakmağı dolayısı ile ateĢi düĢünerek korkmaya baĢlıyor dereceli koĢullanma KARġILAġTIRALIM Dereceli KoĢullanma : Ön KoĢullanma BirleĢik KoĢullanma ArkadaĢı AyĢe ile geçirdiği günden sonra AyĢe‟yi çok seven Ahmet, AyĢe‟nin amcasının oğlu ile tanıĢınca onu da sevmeye baĢlamıĢtır. AyĢe ve amcasının oğlu ile birlikte sinemaya giden Ahmet, o gün çok eğlenmiĢtir. Ahmet, AyĢe ve amcasının oğlunu da çok sevmiĢtir. K1 AyĢe, K2 Amca oğlu AyĢe ve amcasının oğlunu sürekli okulda beraber gören Ahmet birgün AyĢe ile sinemaya gitmiĢ ve o gün çok eğlenmiĢtir. O günden sonra AyĢe‟yi çok seven Ahmet, AyĢe‟nin amcasının oğlunu da sevdiğini fark etmiĢtir. AyĢe , amca oğlunu sevme için koĢulsuz uyarıcı gibi çalıĢmıĢtır. K1 – K2 eĢleĢmesi sevgiyi oluĢturan yaĢantıdan sonra oldu K1 AyĢe , K2 amca oğlu koĢulsuz uyarıcı yani sevgiyi oluĢturan yaĢantı sinema ve K1- K2 eĢleĢmesi zaten önceden vardı K1 AyĢe, K2 amca oğlu zaten her ikisi de yaĢantı olduğunda ( sevgiyi oluĢturan yaĢantı yani sinema) ortamda bu yüzden birleĢik koĢullanma. Sadece AyĢe‟yi sevseydi gölgeleme olurdu. GARCĠA ve KOġULLU TAT KAÇINMASI ( OLUMSUZ TAT KAÇINMASI): Garcia klasik koĢullanma çalıĢmalarına yeni bakıĢ açıları getirmiĢtir. Tat kaçınması çalıĢmaları ile öne çıkan Garcia ; radyasyona maruz kalan hayvanlar üzerinde çalıĢmıĢ. Kendi ortamlarında cam kaptan su içen farelerin radyasyona maruz kaldıkları odadaki plastik kaptan su içmediklerini fark etmiĢ. Bu durumun nedenini Ģu Ģekilde açılmamıĢtır: “ Fareler plastik tadı gelen kap ile radyasyondan kaynaklı hastalanmaları arasında bağ kurmuşlar kaptan su içtikten çok sonra hastalandıkları için plastik tadı gelen suyu içmemişlerdir.” Garcia bu deneyi ile tat kaçınması ya da koĢullu yiyecek kaçınması ( olumsuz tat koĢullanması) tadı bozuk, zehirli, zararlı, pis kokulu bir yiyeceğin tüketilmesi ile hasta olma, mide bulantısı arasında uzun bir zaman geçmiĢ olsa bile ve koĢullu ve koĢulsuz uyarıcılar bir kez eĢleĢmiĢ olsalar bile koĢullanma gerçekleĢtiğini göstermiĢtir. Garcia‟ya bitiĢiklik ilkesine karĢı çıkmıĢ, organizmanın koĢullu uyarıcı ve koĢulsuz uyarıcı arasındaki zaman uzun bile olsa koĢullanabileceğini öne sürmüĢtür. Sabah peynirli tost yiyen biri öğleden sonra kusmuştur. Ve aradan uzun zaman geçmesine rağmen kusmasını sabah yediği peynire bağlayan kişi uzun süre peynir yememiştir ( Uzun süre yiyemeyesi sönmeye karşı direnci gösterir UNUTMAYIN) Akşam yemeğinde kültür mantarı yiyen bir kişi gece farklı bir sebepten kaynaklı karın ağrısı geçirmiş ve akşam yediği mantarlara bu durumu bağlamıştır. Ve aradan yıllar geçmesine karşın mantar yememiştir. Garcia‟ya göre her türlü koĢullu uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasında bağ kurulamayabilir. Yaptığı araĢtırmalarda bazı ıĢık ve ses türlerinin mide bulantısı tepkisi oluĢturmadığını ancak belli kokular ile bu bağı kurulabildiğini görmüĢtür. ( AÇIKLAYACAĞIM – ÇOK ÖNEMLĠ !!! ) Yukarıdaki maddeyi düĢündüğümüzde bir organizmanın ihtiyacı olan bir uyarıcıya koĢullanması daha kolaydır. GARCĠA ve BĠYOLOJĠK BAĞ TEORĠSĠ :Garcia fareler üzerinde yaptığı deneyde farelere plastik kapta su içiyor. ( Plastik tadı ya da kokusu gelen ) Ardından hayvanları radyasyona maruz bırakıyor ve fareler birkaç saat içinde kusuyor. Bir süre sonra farelerin plastik tadı gelen kaptan su içmediklerini gözlüyor. Aynı deneyi cam kapla yaptığında fareler cam kaptan su içmeye devam ediyor. Çünkü cam kabın tadı ve kokusu yoktur. Farklı değiĢkenlerle aynı deneyi tekrarlıyor, zil çalıp radyasyon veriyor, farelerde zile karĢı kusma , mide bulantısı tepkisi oluĢturamıyor, kırmızı renkli cam kap kullanıyor bu sefer de renge karĢı tat kaçınması mide bulantısı yaratamıyor. Fareler sadece tadı ve kokusu olan durumlara koĢullanıyor. Bu da Ģunu gösteriyor. ORGANĠZMA ANCAK BĠYOLOJĠK BAĞ ĠÇEREN DURUMLARA KOġULLANIYOR. Yani Tat ile mide bulantısı arasında BĠYOLOJĠK bir bağ vardır ve fare koĢullanıyor ANCAK RENK ile mide bulantısı arasında biyolojik bağ yoktur. FARE KOġULLANMIYOR. BĠYOLOJĠK BAĞ KAVRAMINI YAPILANDIRALIM Sizce korkmak ile SES arasında mı biyolojik bağ vardır yoksa RENK arasında mı ? Hatırlarsanız ani ses ve gürültülere karĢı ilkilme refleksimiz vardı. Bu durumda ĠNSAN türünün sese karĢı korku tepkisi öğrenmesi daha kolaydır. Bu durum GARCĠA‟nin biyolojik bağ teorisi ile iliĢkilidir. Farelerde tada ve kokuya karĢı daha çabuk olan mide bulantısı tepkisinin güvercinlerde renge karĢı daha çabuk olduğu gözlenmiĢtir. Bu da türler arasında biyolojik yapılarından kaynaklı farklar olduğunu gösterir. Bu da Garcia‟nın BĠYOLOJĠK BAĞ kavramı ile iliĢkilidir. Buna öğrenmeyi etkileyen kavramlardan TÜRE ÖZGÜ HAZIROLMA adı da verilebilir. KARġILAġTIRALIM GÖLGELEME : Okulda iĢlediği bir suçtan kaynaklı, okul müdürünün ordasına götürüldüğünde içerde müdür yardımcısı da vardır. Müdür tarafından azarlanan Ahmet, ne zaman müdürü görse korkmasına karĢın yardımcısından korkmamıĢtır. ENGELLEME: Okulda iĢlediği suçtan kaynaklı okul müdürünün odasına götürülen Ahmet, müdürden çeĢitli yöntem ve teknikler kullanılarak bir güzel dayak yer. Bu yüzden müdürden çok korkan Ahmet, müdürü gördükten sonra gördüğü yardımcısından korkmamaktadır. Ġki uyarıcı da aynı anda ortamda. Sıralama diye bir Ģey yok. Müdür baskın ve diğerini gölgeliyor. ġayet ikisinden de korksaydı BĠRLEġĠK KOġULLANMA OLURDU. Korktum senden bir kere baĢkasından korkamam. ġayet önce yardımcıyı görüp ardından müdürü görseydi bu sefer yardımcı müdür için haberci olacaktı ve yardımdıcıdan da korkacaktı DERECELĠ KOġULLANMA OLURDU. ÖNKOġULLANMA: Okul müdürü ile yardımcısını sürekli beraber gören Ahmet, bir gün yolda sigara içerken müdür görür. Oracıkta müdürü tarafından dövülen Ahmet, müdür yardımcısından da korktuğunu fark etmiĢtir. AYIRT ETME: Okulda müdüründen dayak yiyen Ahmet, sadece müdüründen korkmaktadır. Diğer öğretmenlere ya da yardımcıya karĢı böyle bir Ģey yaĢamamaktadır. GENELLEME: Okulda iĢlediği suçtan kaynaklı müdürden dayan yiyen bir öğrencinin müdür gibi iri yarı olan diğer öğretmenlerden de korkmuĢtur. ARACI PROSES: Okul müdüründen dayan yiyen Ahmet, okuldan, kitaplardan defterlerden, eğitimden birçok Ģeyden nefret etmiĢtir. Klasik KoĢullanma ile Öğrenilen DavranıĢları Ortadan Kaldırma Yolları Sistematik DuyarsızlaĢtırma DavranıĢın Sönmesini Bekleme KarĢıt KoĢullama Kademe kademe yok etme EĢik aĢılmadan koĢullu uyarıcı ile aĢamalı olarak karĢı karĢıya getirme KORKU TEDAVĠSĠ KoĢullu uyarıcıyı bir süre koĢulsuz uyarıcı olmadan verme KoĢullu uyarıcıyı baĢka bir koĢulsuz uyarıcı ile eĢleĢtirme SĠSTEMATĠK DUYARSIZLAġTIRMA: Sistematik duyarsızlaĢtırma, yapılan aĢamalı etkinlikler ile organizmanın belli uyarıcılarla sürekli karĢılaĢması sonucunda giderek o uyarıcıya tepkide bulunmama durumudur. Sistematik duyarsızlaĢtırma klasik koĢullanma yolu ile öğrenilen korkuların ve fobilerin tedavisinde kullanılır. Organizmanın bir uyarıcı ile sürekli ve sistemli olarak karĢılaĢması sonucunda ( buradaki uyarıcıların Ģiddeti giderek artmalı baĢlangıçta korku uyandıran uyarıcı az verilmeli sonradan çok ) o uyarıcıya alıĢması sonucu tepkide azalma sağlanmasıdır. Seda küçük bir kız çocuğudur. Ve karanlıkken salona girmekten korkmaktadır. Bir gün annesi Seda‟ya karanlıkta çekilmiĢ birkaç salon fotoğrafı göstermiĢ, daha sonra kızını salanda 1 dakika karanlıkta bekletmiĢ daha sonra 10 dakika bekletmiĢ, iyice alıĢtığını düĢünerek bir gün salonda uyumasını sağlamıĢ ve Seda‟daki salon korkusunu yenmiĢtir. Sınavdan korkan bir öğrencinin sınav korkusunu yenmek için onu önce not verilmeyen bir sınava sokmuĢlar, daha sonra çok iyi bildiği konulardan sınav yapmıĢlar, daha sonra biraz zor sorulardan oluĢan bir sınav açık kitap uygulaması ile yapılmıĢ daha sonra ise gerçek bir sınav ortamında gerçek bir sınav yapılmıĢ ve çocuktaki sınav korkusu yenilmiĢtir. Sistematik duyarsızlaĢtırmada korku eĢiği aĢılmadan yavaĢ duyarızlaĢtırma yapılır. Ancak karĢı karĢıya getirmenin kademesiz olarak yapıldığı durumlar da olabilir. Korku – Nefret gibi koĢullanmaların yaĢanması durumunda kullanılabilir. Organizmanın korktuğu durumla yüz yüze getirilmesi ve bu Ģekilde korku uyandıran uyarıcıya alıĢması ve artık korkma tepkisini vermemesi hedeflenir. Birden yüz yüze getiririz. ( MARUZ BIRAKMA – TAġIRMA DENĠR) Palyaçolardan korkan bir çocuğun bir süre palyaçoların olduğu bir odada tutulması ve onların korkulacak bir Ģey olmadığını anlamasının sağlanması ( MARUZ BIRAKMA) Korkutucu uyarıcı ile yüz yüze getirme ( kademesiz) uygulaması derin korkular için kullanılmamalı; çünkü çocukta daha büyük travmalara yol açabilir. Korku terapileri simülasyon ortamında yapılırsa bunlara SANAL GERÇEKLĠK TERAPĠSĠ adı verilir. Örneğin, uçma korkusu olan birini uçma hissi yaratan bir simülasyon ortamına alarak tedavi edilmesi söz konusudur. DAVRANIġIN SÖNMESĠNĠ BEKLEME: PekiĢtirilmeyen davranıĢlar söner. Klasik koĢullanmada sönme koĢullu uyarıcıdan sonra koĢulsuz uyarıcının verilmemesidir. Öğretmeni tarafından dayak yiyen bir çocuk ne zaman öğretmenini görse korkmaktadır. Bu durumda öğretmen bir süre çocuğu dövmezse çocuktaki korkma koĢullu davranıĢı söner. Sönme zaman alan bir süreçtir, bir davranıĢın kendiliğinden kaybolması sabırlı olmayı da gerektirir. KARġIT KOġULLAMA: Ġstenmeyen bir davranıĢı ortaya çıkaran koĢullu uyarıcı ortadan kaldırılamıyorsa ona verilen tepki tam tersi haline getirilebilir. KarĢıt koĢullamada uyarıcı ortadan kaldırılmaz o uyarıcıya verilen tepki tam tersi duruma getirilir. KoĢullu uyarıcıya verilen tepkinin tersi haline getirilmesidir. Korkunun sevgiye, isteksizliğin istekliliğe dönüĢmesidir. KoĢullu uyarıcı ile eĢleĢen koĢulsuz uyarıcı değiĢtirilerek koĢullu uyarıcının önceki koĢulsuz uyarıcının tam tersi bir durumla eĢleĢmesi hedeflenir. AyĢe, ilköğretimde matematik dersinde öğretmeni ile yaĢadığı tatsız bir olaydan kaynaklı nefret etmektedir. Ancak liseye geçtiğinde yeni matematik öğretmeninin ilgisinden memnun olan AyĢe matematik dersinden artık nefret etmemekte dersi oldukça sevmektedir. Okula karĢı olumsuz bir Ģekilde koĢullanan Selim, yeni öğretmenlerini olan Sevim Hanım‟ı çok sevmiĢ, onun eğitsel oyunlarına katılmaktan zevk almıĢ ve öncekinin aksine okula gitmekten hoĢlanır duruma gelmiĢtir. Kedilerden oldukça korkan biri kedileri kendine hoĢ Ģeyler çağrıĢtıracak Ģeylerle birlikte düĢününce kedilere olan korkusu yerini sevgiye bırakmıĢtır. Zil sesinden sonra Ģok uygulanan bir köpek baĢlangıçta zil sesini duyunca korkmuĢtur. Ancak daha sonra zil sesinden sonra et verilmeye baĢlanmıĢ baĢta korksa da zamanla zil sesini duyunca kuyruk sallama, salya ve sevinme tepkileri göstermiĢtir. ĠTĠCĠ UYARICIYA ġARTLAMA: Organizma açısından hoĢ olan bir uyarıcının tiksinti uyandırıcı bir uyarıcı ile verilmesi ve bu Ģekilde organizma için hoĢ uyarıcı zamanla tiksinç – korku verici bir hal almaya baĢlayacaktır. Daha çok aĢırı yemek yeme, sigara, alkol tedavilerinde kullanılır. ġahsa bir hap içirilir bu hap kanda alkol ile temas ettiğinde Ģahısta mide bulantısı oluĢturmaktadır. Birkaç kere bu hapla alkol alan biri zamanla alkolden tiksinmeye baĢlamıĢtır. Evde arkadaĢının yemeklerini yiyen Ahmet‟e arkadaĢı Mehmet, özenle kokuttuğu çoraplarını koklatmıĢ bu iĢlem birkaç kere tekrar edince Ahmet yemek yemekten tiksinmiĢtir. AĢırı yemek yiyen birine yediği yemeğe elektirik Ģoku verecek bir cihaz yerleĢtirilmiĢ ve zamanla yemekten korkar olmuĢtur. BĠTĠġĠK KURAMLAR DavranıĢçı WATSON: kuramın GUTHRĠE: En son ve en sık ilkesi Bitişiklik yasası Tüm davranışlar koşullanma yolu ile bakış yöntemiyle sloganı Öğrenmenin temel Öğrenmede tek dememe Sonunculuk ilkesi Hareket üreten uyarıcı ALIġKANLIKLARI YOK ETME yerine, davranışçılıkta “davran” ve giderek - Eşik yöntemi “bırak - Zıt tepki yöntemi - Bıktırma yöntemi kasların hareket etsin” sloganına önem vermiştir. Korku yasası öğrenilir. Watson, Wundt Laboratu- “düşün” bir bitişiklik. (zamanda yakınlık) içe tek yasası vardır bitiĢikliktir. kurucusu kabul edilir. varlarının Öğrenmenin koşullanmaları ve sistematik duyarsızlaştırma Watson ve Guthrie, bitiĢik kuramlar olarak adlandırılan davranıĢçı kuramcılardır. Öğrenmede yalnızca uyarıcı ve tepkinin bitiĢikliğini dikkate aldıklarından bu kuramcılar bitiĢikçiler olarak anılırlar. Öğrenmede pekiĢtirme kavramından ziyade bitiĢiklik kavramını öne çıkarırlar. Ayrıca her iki kuramcı da BĠLĠġSEL SÜREÇLERĠ REDDEDER. WATSON: DavranıĢçı kuramın kurucusudur. DavranıĢçılığın felsefi temeli: “Tabula rasa; Zihin doğuĢtan boĢ bir levhadır, zihin deneyimlerin yazıldığı boĢ bir levhadır” Davranışçı kuramı bir heykeltıraşın bir kile şekil vermesine benzetir ve şu örneği verir: “Bana rastgele bir bebek verin ( atası, yeteneği, eğilim ya da becerileri ne olursa olsun) ondan istediğim şeyi yaparım; avukat, tüccar, doktor, hırsız hatta bir katil.” EN SON ve EN SIK ĠLKESĠ: Watson öğrenmede pekiĢtirme ya da ödüllendirmeden söz etmemiĢtir. Watson‟a göre bir uyarıcıya verilecek tepki, o uyarıcıya karĢı en son yapılmıĢ ve en sık tekrarlanmıĢ tepkidir. En son ve sıklık ilkesi bitiĢiklik ilkesini ve tekrarı kapsar. - Okulda bir matematik problemini çözmekten zevk almayan bir öğrenci karşılaştığı benzer bir başka matematik problemini de çözmekten hoşlanmayacaktır. Uyarıcı: matematik sorusu en son tepkisi: zevk almamak aynı uyarıcı: başka bir matematik sorusu ve verdiği tepki önceden en son verdiği tepki. - En son ( Bitişiklik- zamanda yakınlık) : Bir uyarıcıya karşı gösterdiğimiz en son tepkinin aynı uyarıcıya karşı tekrar gösterilme olasılığı daha fazladır. En sık ( Tekrar): Belli bir uyarıcıya verilen en son tepki bu uyarıcıya bir dahaki seferde gösterilme olasılığı en yüksek olan tepkidir. Başka bir deyişle en çok tekrar eden davranışımızı yapma olasılığımız daha fazladır, bu tekrarlar öğrenmenin ( uyaran tepki bağının) gücünü artıracaktır. Matematik sorularını çözmekten keyif alıyorsak ( sık çözüyor – sürekli tekrar ediyorsak) karşılaştığımız çoğu an matematik sorusu çözeriz ve bundan keyif alırız. “ Sen sus davranıĢların konuĢsun” mantığını yeniden ele aldığımızda Watson‟a göre düĢünmek, sessiz konuĢmaktır; ayrıca aĢk, heyecan vs kavramlar iç organlarımızın kaslarımızın aktiviteleridir. KORKU KOġULLANMASI ve FOBĠLERĠN TEDAVĠSĠ: Watson klasik koĢullanma ilkelerinin karmaĢık insan davranıĢlarının öğrenilmesinde de kullanıldığını savunmuĢ, buna örnek olarak da korku - fobilerin öğrenilmesini vermiĢtir. Albert adında 11 aylık bir bebek üzerinde yaptığı deneyle Albert’te beyaz fare fobisi ortaya çıkarmıştır. Bu deneyde zaman içinde Albert’in uyarıcı genellemesi yolu ile annesinin beyaz kürkünden de korktuğunu görür. Watson korku ve fobilerin tedavisi için sistematik duyarsızlaştırma ( Watson’dan sonra ortaya konmuştur Watson sistematik duyarsızlaştırma diyebileceğimiz bir uygulama yapmıştır) yolunu kullanmıştır. Tavşandan korkan bir çocuğa tavşan her gün yemek yediği odanın içinde ona biraz daha yaklaştırılmıştır. Bu yaklaştırma işlemlerinde çocuğun korku eşiği aşılmamıştır. En nihayetinde tavşan çocuğun yanına konmuş ve çocuğun bu tavşanı sevdiği görülmüştür. Watson‟ın eğitime getirdiği katkı ise eğitimin nesnel bir bilim dalı olarak geliĢmesinde uyarıcı olmuĢtur. Katı bir çevreci olmakla birlikte çevre düzenlemelerinin yapılması, uygun uyarıcıların verilmesiyle çocuklara istenilen niteliklerin kazandırılabileceği görüĢünün de temellerini atmıĢtır. Çocukların korkularının ve olumsuz diğer duygusal özelliklerinin giderilmesi ile ilgili bazı ilkelerin ( sistematik duyarsızlaĢtırma) temellerini atan öncülerden biridir. Öğrenmede istenilen davranıĢların kazandırılmasında tekrarın önemini benimseyerek, öğrenmeyi sağlama görevini üstlenenlere bir ipucu vermiĢtir. TEKRAR ÖNEMLĠ GUTHRĠE: Guthire‟ye göre kiĢi belli koĢullarda, belli uyarıcılara karĢı gerçekleĢtirdiği davranıĢı benzer uyarıcılara da geneller ve o durumlarda da gerçekleĢtirir. ÖĞRENMENĠN TEK (TEMEL) YASASI BĠTĠġĠKLĠK: Öğrenmenin tek yasası bitiĢikliktir. Ona göre, bir uyarıcıya verilen tepki daha sonra aynı – benzer uyarıcıyla karĢılaĢıldığında da gösterilme eğilimi vardır. Bir kişi belli koşullar altında yaptığı davranışı, bir başka zaman aynı koşullarla karşılaştığında da gösterme eğilimindedir. Belli bir uyarıcı örüntüsüne karşı bir tepki gösterildiğinde bu ikisi arasında çağrışım meydana gelmektedir. Aynı uyarıcılar tekrar ortaya çıktığında aynı tepkiyi gösterme eğilimi görülmektedir. Guthrie ölümünden önce bitiĢiklik yasasını gözden geçirmiĢ “Dikkat edilen Ģey, yapılan Ģey için iĢaret haline gelir.” demiĢtir. Bir baĢka deyiĢle organizma çok sayıda uyarıcıyla karĢı karĢıya gelmektedir. Bunların hepsine birden tepkide bulunması mümkün değildir. Bu nedenle organizma kendisine gelen uyarıcılardan ancak bir kısmına seçerek tepkide bulunur. Sonuç olarak da çağrıĢım sadece seçilen uyarıcılara gösterilen tepki arasında meydana gelmektedir. Bu görüĢü Thorndike‟ın “öğelerin baskınlığı” “ Organizma çevresindeki farklı uyarıcıları seçerek tepkide bulunur” görüĢüne benzemektedir. Guthire, bitişiklik yasasının doğru olduğunu açıklamakla birlikte davranışı yordamada her zaman olasılıklı konuşmak gerektiğini vurgulamıştır. Çünkü daima organizmayı etkileyen birçok uyarıcı ya da uyarıcı örüntüsü vardır. Bu durumda belli bir uyarıcı ya da uyarıcı örüntüsünün sonuç olan davranışı oluşturduğunu kesin olarak söylemek de mümkün değildir. ÖĞRENMEDE TEK DENEME: Bir öğrenme ilkesi olarak sıklık yasasını tamamen reddeder. ( Bkz Watson) Bir uyarıcı örüntüsü tüm çağrıĢım gücünü neden olduğu tepkiyle ilk eĢleĢmesinde kazanır. Bir baĢka deyiĢle Guthri‟ye göre öğrenme, uyarıcı örüntüsü ile tepki arasındaki bitiĢikliğin bir sonucudur ve öğrenme uyarıcı örüntüsü ile tepki arasındaki bir eĢleĢmeden sonra tamamlanır; yapılan tekrarlar bağın gücünü( öğrenmenin gücünü) artırmayacak, sadece sönmeyi etkileyecektir./Tekrar BECERĠ artırır ÖĞRENME bağına katkısı yoktur. - Diyelim ki tek denemede fareden korku yarattığımız bir çocuğa tekrar tekrar korku uyarıcıları vermemiz çocuğun fareye olan korkusunu artırmayacak sadece bu korkunun sönmesine engel olacaktır. Bir kişiye adını 20 – 30 kere soramazsınız, bir kere sorduğunuzda öğrenmeniz gerekir. Gündelik hayattaki öğrenmelerin çoğu böyledir. Öğrenci talebe( istekli – talep eden) ise bir kez anlatmanız öğrencinin öğrenmesi için yeterlidir. BĠTĠġĠKLĠĞĠN ve TEK DENEME ĠLKELERĠNĠN DOĞAL SONUCU( SONUNCULUK ĠLKESĠ): Sonunculuk ilkesi bitiĢiklik ve tek denemede öğrenme ilkesini de gerektirmektedir. Sonunculuk ilkesi belli bir uyarıcı örüntüsüne karĢı yapılan sonuncu tepkinin aynı uyarıcı örüntüsü ile karĢılaĢıldığında tekrar gösterilmesi eğilimdedir. BaĢka bir ifade ile bir organizma belli bir durumda son olarak hangi davranıĢı göstermiĢse aynı durumla tekrar karĢılaĢtığında aynı davranıĢı gösterme eğilimindedir. - Sizi biri bir yerde korkuttu ise ( tek deneme var ve en son korkma tepkisi gösterdiniz) o yere tekrar geldiğinizde yine korkma eğilimde olacaksınız. Guthrie bir süre sonra bu düĢüncesinden vazgeçmiĢ ise de bazı davranıĢları gönülsüz de olsa öğrencilere yaptırmanın pratikteki sonucunu göstermesi gibi bir takım durumlarda onun düĢüncesi önemini ve ilginçliğini korumaktadır. Bir öğrenciye isteği dıĢında ödevini yeniden yazdırdığınızı düĢünün. Bir daha sizin verdiğiniz ödev karĢında öğrencinin hatırladığı son olarak yeniden ödev yaptırmıĢ olmanız olacaktır. ALIġTIRMANIN-Tekrarın BECERĠYĠ GELĠġTĠRME NEDENĠ: ġimdi bu durum kafanızı karıĢtırabilir. Guthire için tek denemde öğrenme demiĢken nerden çıktı bu alıĢtırma diyebilirsiniz. ĠliĢki bir denemede tam anlamıyla öğrenilir ve baĢka alıĢtırma gerektirmez. Ancak etkinliğin öğrenilmesi için tekrara ya da alıĢtırmaya ihtiyaç vardır. Çünkü etkinlik birçok hareketten meydana geldiği gibi aynı etkinliğin değiĢik durumlarda gösterilmesi sırasında farklı hareketler yapmak gerekir. Bu durumda performansın ya da becerinin yetkinleĢebilmesi için değiĢik uyarıcı durumlarda alıĢtırma yapmaya gerek vardır. Guthrie‟ye göre TEKRAR öğrenme için değil BECERĠNĠN artması için gereklidir. - Bir bebeğin elindeki oyuncağı tutması gibi basit bir etkinlik bile oyuncağın uzaklığı, yeri, yönüne göre farklı hareketler gerektirir. Dolayısıyla her farklı hareket için bir deneme gerekir. Çocuk 2+2=4 iĢlemini tahtada, sırasında, evde ve kitaplarla portakallarla, kedilerle vb. ile iliĢkilendirilerek yapılmalıdır. EĞĠTĠMDE TRANSFER: Guthrie eğitimde transferi çok az kabul etmektedir. Guthrie‟ye göre çocuk 2+2‟yi toplamayı tahtada öğrenmiĢse, yerine oturduğunda bu iĢlemi yapamayabilir. Çünkü tahtadaki uyarıcı koĢullarla, sırasındaki koĢullar birbirinden farklıdır. Bu nedenle öğrencilerin en üst düzeyde baĢarı gösterebilmeleri için öğrendikleri ve test edildikleri koĢulların birbirinin aynı olması gerektiğine inanır. Hatta öğrenci, test edileceği odada çalıĢmalıdır. Odadaki uyarıcılar, öğrencinin çalıĢtığı bilgi ile iliĢkilendirileceğinden aynı odada sınav yapılması çağrıĢımı kolaylaĢtırmaktadır. Guthrie‟ye göre öğrencilerin bildikleri halde sınavda baĢarısız olmalarının nedeni çalıĢtıkları ortam ile sınav oldukları yerlerin yeteri düzeyde çağrıĢım yapmalarını sağlayacak benzerlikte olmaması yani iki ortamdaki uyarıcı örüntüsünün farklı olmasıdır. Thorndike‟ın Transferde Benzer Öğeler Teorisi‟ni andırmaktadır. Çünkü Thorndike‟ın bu önermesinde de iki durum arasındaki öğeler birbirine ne kadar çok benzerse, bir durumda yapılan tepki benzer baĢka bir durumda da gösterilir. Bir baĢka diyiĢle, bir durumda meydana gelen öğrenme benzer öğeleri olan diğer bir duruma da transfer edilir. Guthrie‟ye göre yaptığımız Ģeyi öğreniriz ve ancak gerçek koĢullarda öğrendiğimiz takdirde transfer en yüksek düzeyde olur. Kompozisyon sınavı mı olacaksın o halde çalıĢırken kompozisyon yaz, su tesisatı döĢemeyi mi öğreneceksin o halde gerçekten bir tesisat üzerinde çalıĢarak öğren. HAREKET ÜRETEN UYARICI: Guthrie, bazen bitiĢikliğin yeterli olmayacağını düĢünmüĢtür. Sadece çevresel uyarıcılarla, verilen tepkilerin arasındaki etkileĢimden öğrenmenin doğacağını düĢünmenin yanıltıcı olduğunu vurgulamıĢtır. Örneğin; telefonun çalması ile telefona cevap verme arasında büyükçe bir zaman dilimi ve bu dilimde de yapılan birçok hareket vardır. Bu durumda uyarıcı ile tepkiyi bitiĢik algılamak zordur. Guthrie, bu problemi “hareket üreten uyarıcı” önermesiyle çözmüĢtür. Bu önermeye göre, bu uyarıcılar vücudun hareketleriyle oluĢmaktadır. Örneğin; bir ses duyup baĢımızı çevirdiğimizde kaslar, lifler, eklemler uyarıcı üretirler. Bu uyarıcıların, hareketi baĢlatan dıĢsal uyarıcılarla hiçbir ilgisi yoktur. Guthrie, bu noktada, dıĢsal uyarıcıya karĢı bir tepki baĢlatıldıktan sonra bir sonraki tepki için vücudun kendisinin uyarıcı oluĢturabileceğini öne sürmüĢtür. Amaç tepkiye ulaĢılana dek her uyarıcıya verilen tepki bir sonraki uyarıcıyı doğurur. DıĢsal uyarıcı ( Telefonun çalması) Amaç tepki ( Telefonu açma) Amaç tepkiye ulaĢana kadar yapılan hareketler: baĢı çevirme, sandalyeden kalkma, telefona doğru yürüme, ahizeyi kaldırma vs. ( Hareket üreten uyarıcılar) Guthrie‟nin bir tepkinin, diğer bir tepki için uyarıcı üretebileceği önerisi, bugün zincirlemeyi açıklamaya çalıĢan öğrenme kuramcıları arasında da büyük ilgi görmektedir. Skinner zincirlemeyi açıklamada dıĢsal uyarıcı ve ikincil pekiĢtireçleri kullanırken, Guthrie, içsel uyarıcıları kullanmaktadır. Thorndike ve Hull‟ın zincirlemeyi açıklamaları ise hem dıĢsal hem de içsel uyarıcıları kullandıklarından Skinner ve Guthrie‟nin görüĢlerinin bir kombinasyonudur. GUTHRĠE‟ye GÖRE GÜDÜLENME – AMAÇ – PEKĠġTĠRME - CEZA Güdülenme – Dürtüler: Guthrie‟nin öğrenme kuramında organizmanın güdülenme durumu önemli bir yer taĢımaz. Güdülenme sadece dürtü, yeme, içme vb. belirli bir tamamlanmıĢ tepkiyi oluĢturan uyarıcı – tepki sıralaması için önemlidir. Aç bir kedi tok bir kediden farklı hareket edecektir dolayısıyla aç kedinin öğrenmesi de farklı olacaktır. Dürtüler süreğen uyarıcı sağlaması bakımından önemlidirler, organizmayı amaca ulaĢıncaya kadar aktif tutarlar. Örneğin açlık içsel bir uyarıcı üretir ve yiyeceği elde edip yiyinceye kadar bu uyarıcı sürer, organizma yiyecek arama etkinliğini sürdürür. Yiyecek elde edilip amaca ulaĢılınca süreğen uyarıcı durum ortadan kalkar. Amaçlar: Guthrie‟ye göre amaçlar, süreğen uyarıcıya koĢullanan tepkilerdir. Dürtülerin oluĢtuğu süreğen uyarıcılar nedeniyle amaçlar genellikle dürtü azalmasına kadar sürer. Bir baĢka deyiĢle amaç, aç bir kedinin yiyeceği bulup yemesine kadar sürer. Dürtüyü azaltan tepkiyi oluĢturan hareket dizisi, daha sonra aynı dürtü ve uyarıcı durumuyla karĢılaĢıldığında da tekrarlanır. Guthrie, amaçlar kavramını bitiĢiklik ilkesi ile açıklamıĢtır. Yani organizma baĢka bir zaman aynı amaca ulaĢmak için en son durumda yaptığı davranıĢlar dizisini yapar. PekiĢtirme: Guthrie‟ye göre çağrıĢımsal öğrenmeye pekiĢtirme hiçbir Ģey katmamaktadır. Yaptığı bir deneyde bir kediyi bir labirente koymuĢ ve kaçmasını sağlayan çubuğu çekme ya da hareket ettirme davranıĢını pekiĢtirici almadığı halde yaptığını görmüĢtür. Yani, kedinin kaçıĢını sağlayan sonuncu tepki çubuğu hareket ettirmedir. Bu deneyde kedinin dıĢarıda yiyeceği balıkla ilgilenmese bile aynı labirente tekrar konduğunda aynı uyarıcı durumla karĢılaĢtığından son yaptığı davranıĢ olan kolu çekme davranıĢını gösterdiğini görmüĢtür. PekiĢtirme uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücünü artırmaz, ancak pekiĢtirme uyarıcı koĢullarını değiĢtirerek öğrenmemeyi ya da öğrenilen bağın yok olmasını engeller. Ceza: Guthrie, cezayı da öğrenmenin tek yasası olan bitiĢiklikle açıklamıĢtır. Yani cezalandırılan davranıĢla onu meydana getiren uyarıcı koĢullar arasındaki birlikteliği yok edip, aynı uyarıcıyla, cezalandırılan davranıĢa zıt bir davranıĢın birlikte olması sağlanmalıdır. Guthrie, her eve giriĢinde mantosunu ve Ģapkasını yere atan bir kız çocuğu ile ilgili örnek vermektedir. Çocuğun yaptığı bu davranıĢ karĢısında anne, her seferinde onu azarlayıp Ģapka ve paltosunu yerine astırır. Bu durum böyle devam edip giderken, bir gün anne, kızının manto ve Ģapkayı asma tepkisini uyaran uyarıcının kendisinin onu azarlaması olduğunu fark eder. Annenin azarlama uyarıcısı ile çocuğun mantoyu asma tepkisi arasında bağ oluĢmuĢtur. Anne bunu fark ettikten sonra, gelecek sefer çocuk içeri girip manto ve Ģapkasını yere atınca onları toplayıp dıĢarı çıkmasını ister ve bu sefer kızına içeri girer girmez hemen manto ve Ģapkasını asmasını söyler. Bu durum birkaç kez devam eder ve çocuk eve girer girmez Ģapka ve mantosunu asmayı öğrenir. Çünkü artık manto ve Ģapkayı yerine asma tepkisini uyaran uyarıcı eve girmedir. BitiĢiklik bu ikisi arasındadır. Ceza amaca uygun olmalı ve cezalandırılan tepkiye zıt bir tepki oluĢturmalıdır. Ceza amacına hizmet etmeli Ceza cezalandırılan davranıĢı meydana getiren uyarıcının bulunduğu bir durumda uygulanmalıdır. Sadece duyguları tahrik eden ceza, cezalandırılan davranıĢın süreğenleĢmesine neden olmaktadır. Unutma: Guthrie‟ye göre sadece öğrenme değil unutma da tek denemede oluĢur. Belli bir uyarıcı örüntüsüne karĢı yapılan tepkinin yerine baĢka bir tepki yapılmasıyla önceki tepki ile uyarıcı arasındaki bitiĢiklik ortadan kalkar ve unutma olur. Ona göre sönme geriye ket vurmadır; çağrışımsal bir rekabetin ya da karışmanın sonucudur. Yani eski bir uyarıcı örüntüsüne karşı yeni –farklı bir tepkinin öğrenilmesi sonucu eski tepki söner. Yeni öğrenilenlerin öncekini gizlemesi ile açıklar unutmayı. Yedinci sınıfta okuyan Ali ve Ayşe adlı iki öğrenciden Ali okulu 7. sınıftayken bırakmış Ayşe ise okumaya devam etmiştir. Aradan 20 yıl geçtikten sonra bu iki çocuğa 7. sınıfa dair anılarını sorduğumuzda sizce hangisi daha net anlatımlarda bulunacaktır, hangisi daha çok anısını anlatacaktır? Bu sorunun yanıtı Ali olacaktır. Çünkü okulu bırakmayıp okula devam eden Ayşe’nin sonraki okul anıları ile 7.sınıftaki anıları karışacak ve Ayşe anılarını unutacaktır. ( Geriye ket vuracaktır.) Guthrie‟ye göre unutma uyarıcı – tepki çağrıĢımının zamanla azalması sonucu değil, aynı uyarıcı koĢullar altında yeni tepkiler oluĢturan aktif bir öğrenme sonucunda oluĢur. Guthrie‟ye Göre AlıĢkanlıkları Yok Etme Yöntemleri Bıktırma Yöntemi: Ġstenmeyen davranıĢı yorulana kadar yaptır. EĢik Yöntemi: Azar azar uyarıcı ile yüzleĢtir. Eşiği aşma Zıt Tepki Yöntemi: ÇatıĢan – rekabet edecek uyarıcıları aynı anda ver. Sevilmeyen ile sevileni aynı anda sun. AlıĢkanlığın Bastırılması: AlıĢkanlığı bastırma ile yok etme farklı durumlardır. AlıĢkanlığı bastırmada birey istenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcılardan uzak tutulur. Bir baĢka deyiĢle bireyin çevre değiĢtirmesi sağlanır. Ancak değiĢtirilen çevrede de istenmeyen davranıĢa yol açan uyarıcılar biriyle karĢılaĢmayacağını kimse garanti edemez. Ayrıca bazı içsel uyarıcılar da davranıĢa neden olabileceğinden tek baĢına uyarıcı ortamı değiĢtirme, istenmeyen davranıĢı tamamen yok etmek için uygun bir yol değildir. Gutrie‟ye göre ortam değiĢtirme davranıĢı ortadan kaldırmaz BASTIRIR. EġĠK YÖNTEMĠ (ALIġTIRMA): Ġstenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcı organizmaya azar azar verilir. EĢik yönteminde organizma için istenmeyen bir uyarıcı istenir bir uyarıcı haline getirilir. Ve her aĢamasında o uyarıcı ile yüz yüze getirilir. Ancak yüz yüze getirme süreci alıĢtıra alıĢtıra olur. EĢik aĢılmaz. Pırasa yemeyi sevmeyen oğluna pırasa yedirmek isteyen bir anne istenmeyen davranıĢa yol açan “pırasa” uyarıcısını onun yemeğine azar azar koymuĢ süreç içinde pırasaları arttıran anne oğlunun “pırasa” yememe davranıĢını ortadan kaldırmıĢtır EĢik – AlıĢtırma Birine kötü bir haber vereceğimizde de eĢik yöntemini kullanırız. Kocasının kredi kartı ile kocasını kalpten götürecek düzeyde alıĢ – veriĢ yapan bir kadın bu durumu kocası birden söylemez çünkü birden gelen uyarıcı kocasının “sinir eĢiğini” aĢacaktır. Bu durumda kadın kocasına durumu azar azar ( alıĢtıra alıĢtıra) söyleyecektir Balkonunuza bir güvercin kondu ve onu eĢik yöntemi ile yakalamak istersek güvercinin korku eĢiğini aĢmayan adımhareketlerle ona yaklaĢırız ve yavaĢça onu tutarız. Okula korkup gitmek istemeyen bir çocuğa önce okul korkusu uyandırmayacak Ģekilde eğlenceli okul yaĢamıyla ilgili bir öykü anlatılır, daha sonra okul arkadaĢları ile eve gelmesi, evde sokakta oynamaları sağlanabilir. Daha sonra okulun yanından geçecek Ģekilde bir gezintiye çıkmaları; okulun bahçesinde oynamaları, sonra sınıfta gezmek amacıyla gitmesi, sınıfta kısa süreli kalması ve sonra da okula korkmadan gitmesi sağlanabilir. EĢik aĢılmadı ( sistematik duyarsızlaĢtırma yapıldı) Sistematik duyarsızlaĢtırma ve eĢik yönteminin aynı seçeneklerde konduğunu görürsünüz. Özünde sistematik duyarsızlaĢtırma eĢik yöntemini kapsar ve eĢik yöntemine dayanır. Bu iki kavramı ayrı- bağımsız düĢünmek yanlıĢtır. Sadece eĢik yöntemi, korku dıĢında da bazı istenmeyen alıĢkanlık ve durumları da kapsar.Sistematik duyarsızlaĢma ise sadece korku-fobi tedavisi için geçerlidir. EĢik yöntemi modern psiko-terapistler tarafından da kullanılmaktadır. Sistematik duyarsızlaĢtırma bunlardan biridir. BIKTIRMA ( YORMA – NEGATĠF TEKRAR ) Ġstenmeyen davranıĢa yol açan uyarıcı organizmaya bıkıncaya – usanıncaya – yoruluncaya kadar verilir. Ve böylece bu istenmeyen davranıĢlara yol açan uyarıcıya verilen tepki ortadan kaldırılır. Sürekli olarak televizyonu kapatan bir çocuğa ablasının televizyonu kapatma davranıĢını sürekli olarak yaptırır ve onun bu davranıĢtan bıkması sağlanır. Evde babasının sigara içmesine özenen 9 yaĢındaki Selim babasının sigarasından bir tane yakmıĢtır. Bunu gören baba çocuğunun önüne paket paket sigara koyarak içirmiĢ ve bunu çocuğu sigara içmekten bıkıncaya kadar devam etmiĢtir. NOT: Bıktırma yönteminde alıĢkanlığın ortadan kalkmasını sağlayan faktör alıĢma- duyarsızlaĢma- yorulma olduğu da söylenebilir. Aslında hoĢlandığı bir Ģeyi organizmayı alıĢana, duyarsızlaĢana baĢka bir deyiĢle yorulana kadar yaptırma söz konusudur. Bir köpeği piliçleri kovalamaktan vazgeçirmek için boynuna ölmüĢ bir piliç bağlanır. Köpek piliçten kurtuluncaya kadar boynunda onunla dolaĢtırılır. Sonunda köpek ölü piliçten kurtulmak için çok çaba harcadığından kovalama tepkisinin yerini onlardan uzak durma tepkisi alır. Kibrit yapma alıĢkanlığını yok etmek istediğimiz bir çocuğa balkonda sürekli kibrit yaktırıp bundan aldığı zevke alıĢması ( duyarsızlaĢması) sağlanarak bu alıĢkanlığı ortadan kaldırılır. ÇATIġAN UYARICILAR VERME ( ZIT TEPKĠ YÖNTEMĠ): Ġstenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcı ile istenensevilen – güvenilen bir uyarıcının (zıt uyarıcı) birlikte verilmesidir. Amaç istenmeyen uyarıcının yarattığı tepkiyi ona rakip bir uyarıcı ile ortadan kaldırmaktır. --- hatrına ---„ya katlanmak Kediden korkan bir çocuğa annesi kedi hediye eder. Kedi korku yaratan uyarıcıdır. Anne ise sevilen güven duyulan uyarıcıdır. Ġkisi birlikte sunulduğunda eğer anne daha baskın bir uyarıcı ise anneye duyulan güven kediye karĢı da duyulacak, kediyi tek baĢına gördüğünde de ondan korkmayacaktır. Bir ülkenin sağlık bakanı, ülkeye gelen yeni bir aĢıyı insanlara tanıtır. Ancak bu aĢı insanların kafasında bazı soru iĢaretleri yaratır. Çünkü aĢının ileride ne gibi yan etkileri olacağı bilinmemektedir. Sağlık bakanı televizyonların karĢısında bu aĢıyı önce kendisi olur. Bu Ģekilde sevilmeyen bir uyarıcı ile güven verici uyarıcı rekabete girer ve baskın olan güven verici uyarıcı kazanır ise insanlar aĢı vurdurur. Lunaparkta bir alete binmekten çok korkan Ayla yanına arkadaĢı Sevim‟i de alarak bu alete biner bu Ģekilde Sevim‟e duyduğu güven çağrıĢımsal geçiĢ yolu ile aynı uyarıcı örüntüsü bir baĢka tepki ile bağlanmaktadır. Peynir yemeyi sevmeyen bir çocuğa, sevmediği peyniri sevdiği yumurta ile birlikte vermek ve peynir yemesini sağlamak EġĠK BIKTIRMA ZIT TEPKĠ Ders çalıĢmayı sevmeyen bir çocuğun önce 20 dakika ders çalıĢmasını sağlayıp her gün ders çalıĢma süresinin biraz daha arttırmak Ders çalıĢmak yerine bilgisayarda oyun oynamaktan hoĢlanan çocuğa yoruluncaya kadar oyun oynatmak Ders çalıĢmayı sevmeyen buna karĢılık bilgisyarla oynamayı seven bir çocuğa bilgisayarda ders çalıĢtırmak BAĞLAġIMCILIK ( BAĞ KURAMI) THORNDĠKE Thorndike özellikle iki açıdan çok önemlidir. Öncelikle eğitime en büyük katkısı olan etki kanunu ile edimsel koĢullanmanın temellerini atmıĢtır. Ayrıca öğretim küçük adımlarda olur ilkesi de edimsel koĢullanma için temel oluĢturmuĢtur. Ġkinci önemli nokta ise deneme – yanılma yoluyla öğrenme kavramı üzerinde yaptığı çalıĢmalarıdır. a) b) c) d) e) f) g) h) i) Edimsel koşullanmanın temellerini Thorndike atmıştır. ETKİ KANUNU ve ÖĞRENME KÜÇÜK ADIMLARLA olur ilkeleri ile Seçme – bağlanma ( Deneme – yanılma) Öğrenme küçük adımlarla olur Tepki çeşitliliği Transferde benzer öğeler( Tepki Analojisi) – Benzetme Yolu ile Tepkide Bulunma Çağrışımsal geçiş Ait olma Öğrenci özellikleri Etkinin yayılması Çağrışımsal zıtlık ÖĞRENMEDE TEMEL YASALAR Etki Yasası 1930 sonrası değiştirdiği yasalardan biridir. Ödül öğrenmenin bağını güçlendirirken, ceza öğrenmenin bağına önemli bir etkide bulunmamaktadır. Öğretmen ceza vermekten kaçınmalıdır. HazırbulunuĢluk Yasası Çocuk istiyorsa ve hazırsa yaptır. Çocuk istemiyor ve hazır değilse yaptırma Çocuğu hiçbir şeye zorlama Öğretmen kendi kafasına göre ödev – çalışma vermesin. Tekrar Yasası 1930 sonrası değiştirdiği yasalardan biridir. Geri bildirimsiz tekrar, tekrar değildir. Kuru tekrara karşı Sadece tekrar bağı güçlendirmez; kullanmama da bağın gücünü azaltmaz. THORNDĠKE ve ÖĞRENME ĠLE ĠLGĠLĠ YASALARI 1. HAZIRBULUŞLUK KANUNU: Hazırbulunuşluk ilgi istek ve önbilgi olarak özetlenirse Thorndike hazırbulunuşlukla ilgili 3 durumu öne çıkarmıştır. Birey bir etkinliği göstermeye hazırsa ve onu yapmayı istiyorsa, buna izin verilmesi bireyde haz ve mutluluk yaratır. Bisiklete binmek isteyen birinin bisiklete binmesine izin verilirse onda haz ve mutluluk yaratır. Sınava hazır olan ve sınava girmek isteyen bir çocuğun sınava sokulması. Birey bir davranışı yapmaya hazır ve istekli olduğu halde yapılmasına izin verilmezse bireyde kızgınlık duygusu yaratır. Bisiklete binmek isteyen ya da sınava girmek isteyen bireyin bu etkinlikleri yapmasına izin verilmemesi onda kızgınlık yaratır. Birey bir davranışı yapmaya hazır ve istekli değilse bu etkinliğin zorla yaptırılması onda yine kızgınlık yaratır. Birey bisiklete binmeye ya da sınava girmeye hazır değilse ve bunun zorla yaptırılması onda yine kızgınlık durumu yaratacaktır. Hazırbulunuşluk yasası göz önüne alındığında öğretmenler bir eğitim programı oluştururken öğrencilerinin ilgi – istek – önbilgi ve motivasyon durumlarını göz önünde bulundurmalıdır; iyi niyetli de olsa onların hazırbulunuşluklarına uygun olmayan etkinlikleri sınıf içinde düzenlememelidir. - Öğretmen öğrencilerine ileride faydalı olacağını düşünerek, her hafta 500 soru çözme ödevi vermektedir. Bu durum Hazırbulunuşluk yasasına aykırı bir durumdur. 2. TEKRAR KANUNU ( ALIŞTIRMA ) : Tekrarlanan ( aralıklı ) öğrenmeyi güçlendirir. Uyarı ve tepki arasındaki bağ tekrarla güçlenir. Thorndike eğitimde ezberin değil tekrarın daha etkili olduğunu söyler. Thorndike tekrar kanunu üzerindeki görüşlerini 1930 yılında değiştirmiştir. 1930’dan önce: Tekrarın öneminden bahsetmiştir. Uyarı ve tepki arasındaki bağ kullanıldıkça güçlenir; tekrar devam etmediğinde ya da sinirsel bağ kullanılmadığında uyarıcı durumlar ve tepkiler arasındaki bağlaşımlar zayıflar. Guthrie’nin “öğrenme tek denemede olur” ilkesine aykırı 1930’dan sonra: Bu düşüncesini tamamen değiştirmiştir. Sadece tekrar bağı güçlendirmez ayrıca kullanmama da bağın gücünü azaltmaz. Tekrar ve kullanmanın öğrenmenin güçlenmesinde az bir katkısı vardır. Dönütsüz tekrarın öğrenmeye katkısı ya hiç olmamakta ya da çok az olmaktadır. Sonuçları hakkında geribildirim verilmeyen, değişik yolların denenmediği ve isteksizce yapılan tekrarların uyarıcı – tepki bağının gücüne çok az etkisi vardır. 3. ETKİ KANUNU: Thorndike’nin psikolojiye en büyük katkısıdır. 1930’dan önce bu görüşünün tersini savunmaktaydı yani cezanın öğrenmenin bağına bir etkisi olduğunu söylemekteydi. Thorndike tepkinin meydana getirdiği sonuçlardan etkilendiğini söylemiştir. Etki yasasına göre uyarıcının yol açtığı tepki; bireyin dürtüsünü doyuruyorsa ona haz veriyorsa, iyi bir sonuç getiriyorsa uyarıcı ile tepki arasında bağ zihinde kurulacak ve davranış güçlenecektir. Eğer tepki cezalandırılır ise tepkinin gücü AZALMAMAKTADIR. Yani cezanın bağın gücüne hiçbir katkısının olmadığı söylemiştir. Thorndike cezayı benimsemez eğitimde ceza verilmesi bu durumda Etki kanuna ters bir durumdur. Ödül öğrenmeyi doğrudan etkiler ancak cezanın öğrenme üzerinde dolaylı bir etkisi vardır. Bu yüzden eğitimde CEZA uygulamalarına karĢıdır. THORNDĠKE ve BAĞLAġIMCI KURAMIN TEMEL KAVRAMLARI SEÇME ve BAĞLANMA ( DENEME – YANILMA): Thorndike‟a göre öğrenmenin en temel formu deneme yanılma öğrenmesidir. Organizma ( insan ya da hayvan) , kafesten kaçma, bir yiyeceğe ulaĢma, para kazanma, gibi çeĢitli amaçlara ulaĢmak zorunda olduğu problemli bir durumla karĢılaĢtığında, amacına ulaĢmak için pek çok davranıĢ yapar. Ancak bunlardan bazıları amacına ulaĢmasına yardım ederken bazıları etmez. Organizma tekrar aynı durumla karĢılaĢtığında kendisini amacına ulaĢtıran tepkileri seçer ve sinirsel bağ amaca ulaĢtıran haz veren tepkilerle kurulur. UNSURLARIN KUVVETĠ (ÖĞELERĠN GÜCÜ): Dikkat çekici uyarıcıya bağlanma daha kolay olur. Öğrencinin dikkati dersin başında konuya çekilmelidir. Her şeyin beyaz olduğu bir ortamda siyah olan bir şey daha kuvvetli bir unsurdur ve ona dikkat yoğunlaştırmak daha kolaydır. Aslında algısal ayırt edicilikte bahsettiğimiz durumun aynısı. Sadece Thorndike bu ismi vermiştir. Ona göre deneme yanılma sürecinde dikkat çekici unsurlardan denemeye başlarız. Bir odadasınız etrafta değişik düğme ve kollar var. Bunlardan biri kapıyı açıyor ama bilmiyorsunuz hangisi. Önce en büyük ya da dikkat çekici olandan başlarsınız. Bir kedi dar bir kafesin içine konur. Kafesten çıkmasını sağlayacak bir pedal vardır. İlk başta kedi kafesin içinde belli çırpınışlar yapar, sağa sola saldırır ve tesadüfen pedala basar ve kafesten çıkar. Burada kedi kafesten çıkmayı yaptığı birçok denemeden sonra öğrenmiştir. Tekrar kafese konduğunda ve bu işlem tekrarlandığında kedinin işine yaramayan saldırma- ısırma gibi davranışları terk ettiği kendisini dışarı çıkaracak olan davranış pedala basma ya da zinciri çekme gibi davranışları göstermiştir. Problemi çözme süresi deneme yanılma yaptıkça kısaldı. Thorndike, hayvanın problemi çözme süresini, problemi çözme zorunda bırakıldığı fırsatların bir fonksiyonu olarak görmektedir. Diğer bir deyiĢle hayvan ne kadar çok problem çözme durumu ile karĢı karĢıya getirilirse problemi çözme süresi o denli kısalır. Bilgisayarın hangi tuşunun ekranı küçültmeye yaradığını bilmeyen bir çocuk, önce tüm tuşları tek tek denemiş ve hangisinin ekranı küçülttüğünü bulmuştur. Okul sırasının üzerine ayakkabısı ile basan öğrenciyi bulmak için öğretmenin herkesin ayakkabısının altına bakması ve izleri eşleştirerek birkaç denemeden sonra çözüme ulaşması Prensin, Külkedisini bulmak için camdan ayakkabıyı ülkenin tüm kızları üzerinde tek tek deneyerek en son denemede ise Külkedisini bulması ve mutlu bir hayat sürmeleri. Deneme yanılma yolu ile öğrenme ile kavrayarak öğrenme birbirine karıĢtırılır. Ġki örnek durum ile açıklayalım. I. Size 20 tane anahtar verildi ve hangisinin kapıyı açtığı soruldu. Bu durumda siz tek tek anahtarları kapıya sokarak ve nihayetinde hangisinin kapıyı açtığını bulursanız Deneme – yanılma II. Size 20 tane anahtar verildi ve hangisinin kapıyı açtığı soruldu. Bu durumda siz önce kapının anahtar deliğinin büyüklüğüne, markasına vs. bakarak anahtarlar arasında buna en uygun olanını bulursanız yani denemelerin sonucunda değil bu bağı zihinsel olarak kurarsanız Kavrayarak TEPKĠ ÇEġĠTLĠLĠĞĠ: Deneme – yanılma yolu ile öğrenmenin ön koĢuludur. Organizma bir problemle karĢılaĢtığında bir tepkide bulunur, o sonuç getirmezse diğerine geçer, o sonuç getirmezse diğerine… Bu durumda çözüme ulaĢma, yani öğrenme organizmanın aktif olma eğilimini sürdürmesine bağlıdır. Çözüme ulaĢıncaya kadar, çok çeĢitli tepki gösterme, deneme yanılma yolu ile öğrenmenin bir gereğidir. Eğitime Yansıması : Öğretmen öğrencilerine bir problemin farklı çözüm yollarını öğretmelidir. Böylece öğrencilerinin tepki çeĢitliliğini artırır. Edimdel koĢullanmada TEPKĠ GENELLEMESĠ denen duruma Thorndike TEPKĠ ÇEġĠTLĠLĠĞĠ demiĢtir. ÖĞRENME KÜÇÜK ADIMLARDA OLUR: Kademeli yaklaĢmanın ( zincirleme – biçimlendirme) temelini atan ve kiĢi Thorndike‟tır. Thorndike, problemi çözme süresi, ardışık denemelerin sonucunda yavaş yavaş, kısaldığından öğrenmenin birden bire içgörüsel bir şekilde değil yavaş yavaş olduğuna karar vermiştir. Bir anne kızına yemekten sonra bulaĢıklarını yıkama davranıĢını ceza vermeden öğretmek istemekte; bulaĢığı her yıkadığında onu ödüllendirmek istemektedir. Ancak kızı hiç bulaĢığı yıkamadığı için anne kızına ödül vererek bu davranıĢı kazandıramamaktadır. ( Buradaki durum bize gösteriyor ki anne kızı için büyük bir adımı ödül için Ģart koĢmuĢtur ancak kızı hiçbir zaman bu büyük adımı atmadığı için yani bulaĢığı yıkamadığı için anne onu ödüllendiremiyor) Bu durumda anne cezaya baĢvurursa amacından iyice uzaklaĢacaktır. Peki anne ne yapsın? Anne kızına bulaĢık yıkama davranıĢını küçük adımlarla ( kademeli yaklaĢarak) kazandırmalıdır. Önce bulaĢığını mutfağa götürdüğünde, sonra su ile kaba bulaĢığı duruladığında en sonunda da bulaĢığını yıkadığında ödül vererek kızını istediği noktaya getirebilir. Öğrenme büyük atlamalardan çok küçük ve sistemli adımlarla olur. TRANFERDE BENZER ÖĞELER ( TEPKĠ ANALOJĠSĠ): DavranıĢçıların uyarıcı genellemesi adını verdiği Thorndike‟ın da Transferde benzer öğeler adını verdiği ilke Ģu Ģekilde özetlenebilir: Ġki durum arasındaki ortak öğelerin sayısı arttıkça, transfer miktarı da artmaktadır. Bu benzer öğeler, uyarıcı durumuna ait olabileceği gibi sürece ait de olabilir Yeni karĢılaĢılan bir durumda yapılan tepki, daha önce benzer bir durumda gösterilen tepkidir. BaĢka bir ifade ile her iki durumdaki öğelerin benzerliği ölçüsünde yeni duruma gösterilecek tepki önceki durumda yapılan tepkiye benzeyecektir. - Bir öğretmen öğrencilerine matematik dersini anlatırken, bakkaldan alıĢ veriĢ yapma, para üstü alma gibi drama etkinliklerine yer vermektedir. Bu durumda amaç transferde benzer öğeler teorisi ile açıklanabilir. - Simülasyon, gibi teknikler gerçek duruma ne kadar benzer ise transfer de o kadar güçlü olur. Thorndike‟ın bu ilkesinin eğitime yansıması Ģu Ģekildedir: Okuldaki dersler, okul dıĢında da kullanılacak Ģekilde ve benzer koĢullarda öğretilmelidir. Böylece örneğin, matematik vb alanlar zihni güçlendirmede değil okul dıĢında da kullanılabilecektir. Sonuç olarak öğretmenler, öğrenilenlerin okul dıĢında kullanılabilmesi için eğitimcilerin transfer sorununu çözümlemesi gerekir. Thorndike‟a göre bu sorun öğretim programlarının, okul dıĢında gerekli olan davranıĢları benzer durumlarda kazandıracak Ģekilde yeniden düzenlenmesi ile çözümlenebilir. Aksi durumda öğretmen bu ilkeye aykırı bir eğitim-öğretim yapmıĢ olacaktır. A D A D B E B C F C A D A B E 2 7 C F 4 6 E Benzer öğe sayısı fazla Transfer olumlu ve yüksek olur 5 Benzer öğe sayısı az olduğu için trasfer düĢük olur. GESLALT‟çılar bu görüĢe karĢı çıkar. Onlara göre transfer olması için iki durumun birbirine benzemesine gerek yoktur. ÇAĞRIġIMSAL GEÇĠġ: Thorndike her ne kadar bu teorisinin Pavlov‟un koĢullu tepkisine benzemediğini söylese de özünde aynı kabul edilirler. ÇağrıĢımsal geçiĢ bir uyarıcı ( koĢulsuz uyarıcı) durumunda gösterilen tepkinin ( koĢulsuz tepki) duruma yeni uyarıcı eklenmesi ile ( nötr uyarıcı) eski uyarıcının derece derece çıkarılması ile ( koĢulsuz uyarıcının derece derece çıkarılması) tamamen yeni uyarıcıya da ( nötr uyarıcı koĢullu uyarıcı oldu) eski tepkinin verilmesidir ( KoĢullu tepki ) ÇağrıĢımsal geçiĢ sırasında orijinal uyarıcı ( koĢulsuz uyarıcı ) yavaĢ yavaĢ ortamdan çekilir; bu orijinal uyarıcıya verilen tepki ortama eklenmiĢ uyarıcıya da gösterilir. ÇağrıĢımsal geçiĢ kademeli yaklaĢma ile klasik koĢullanmanın karıĢımı bir Ģeydir. Thorndike bu ilkesini bir kediye “ayakta dur” emrini öğretirken kullanmıĢtır. Önce kediye bir parça balığı yukarıdan göstermiĢ, daha sonra kediye “ayağa kalk” komutunu vermiĢtir. Yeterli sayıda deneme yaptıktan sonra yavaĢ yavaĢ balığı ortamdan çekmiĢ, sadece ayağa kalk komutunu verdiğinde de kedinin ayağa kalktığını görmüĢtür. ÇağrıĢımsal geçiĢ ilkesini özellikle reklamcılar çok iyi kullanmaktadır. Saygı duyulan kiĢilik, anne, güzel kadın, yakıĢıklı erkek, sevilen sanatçı, güzel manzara gibi olumlu duygular meydana getiren uyarıcı objelerle; sigara, otomobil, deodorant, deterjan gibi kendi ürünlerini eĢleĢtirirler. Bu iki uyarcı sıkça birlikte verildikten sonra, orijinal uyarıcının meydana getirdiği olumlu duyguları, daha sonra reklamcının ürününün de tek baĢına meydana getirdiği gözlenir. Reklam filmlerine dikkat ederseniz ilk hafta sevilen sanatçı vs epey verilir. Sonra reklamın süresi giderek azaltılır ve sevilen sanatçı yavaĢ yavaĢ çekilir ve ürün ön plana çıkarılır. AĠT OLMA: Thorndike ait olma kavramına iki Ģekilde bakmaktadır: I. Uyarıcı bir durumda yer alan iki öğe birbirine ait ise, ikisi arasında çağrışım olmakta; ancak bitişik olarak bulunan fakat birbirine ait olmayan öğeler arasında çağrışım meydana gelmemektedir. - “Zeynep öğretmendir.” “Ahmet iyi bir öğrencidir.” “Ayşe ev kadınıdır.” gibi birbiri ile ilişkili olmayan cümleler arka arkaya verildiğinde çağrışım bir cümle içindeki birbiri ile ait olan sözcükler arasındadır. Zeynep’ten sonra gelen sözcük sorulduğunda büyük ölçüde “öğretmendir” yanıtı alınırken, “öğretmendir” kelimesinden sonra gelen sözcüğün ne olduğu sorulduğunda doğru yanıt alınamayacaktır. Bu ilke ile Thorndike bitiĢiklik ilkesine bir ekleme yapmıĢtır. Yani yalnızca iki öğenin birbirine yakın olması yetmez; aynı zamanda aralarında bir bağ ( ait olma) olmalıdır. AYRICA EĞĠTĠME bu ĠLKEYĠ YANSITIRSAK ÇIKACAK SONUÇ ġUDUR: Öğretmenler konuları öğrencilerine verirken konuların arasında anlamlı ait olma bağları kurmalıdır ya da öğrenciler bu türden bağlantıları kendileri kurmaları için teĢvik edilmelidir. Bir öğretmen diyelim ki klasik koĢullanma ile ilgili engelleme, gölgeleme, dereceli koĢullanma kavramlarını art arda anlatsın ve aralarında herhangi bir bağ kurmasın bu durumda eğitim AĠT OLMA ilkesine aykırı düzenlenmiĢ olacaktır. ÖRNEK : ABC123 yukarıdaki örnekte C ve 1 bitiĢik olsalar da birbirilerine ait değiller. Biri harf diğeri sayı. Bu yüzden bitiĢik olmalarına karĢın beraber gruplanmıyorlar. Sınavdan 10 dakika önce bir büfeden kalem ve su aldınız. Sınavda ikisini de kullandınız ve sınavınız iyi geçti. Ġkisi de baĢarı ile bitiĢik olsa da uğurlu suyunuz değil kaleminiz olur. Çünkü kalem sınava daha ait bir kavramdır. ĠliĢkiyi su ile kurmazsınız. ÖĞRENCĠ ÖZELLĠĞĠ (TUTUM – SET ): Çevredeki uyarıcılara karĢı yapılan tepkiyi hem dıĢsal hem de insanın koĢulları belirlemektedir. Thorndike insanın koĢullarını iki baĢlık altında toplamıĢtır. Birincisi kalıtım gibi değiĢmez ve sürekli olan koĢuldur. Diğeri de tutumlar, eğilimler gibi daha değiĢmeye açık, geçici olan koĢuldur. Öğrenci özelliği BĠREYSEL FARKLILIK DEMEKTĠR. Öğrenmedeki bireysel farklılıklar insanlar arasındaki bu temel farklılıklarla açıklanabilir. Bireyler arasında kalıtımsal özellikler gibi değiĢmez farkla ya da yorgunluk, hastalık, farklı duygusal koĢullar vb. değiĢmeye açık özellikler öğrenmede farklılık yaratacaktır. Hangi etkinliğin tatmin edici ya da rahatsız edici olduğu öğrenmenin meydana geldiği anda bireyin ya da organizmanın bulunduğu koĢullara yani kalıtsal mirasına, öğrenme geçmiĢine, tutumlarına, eğilimlerine bağlıdır. Örneğin yeterli problem çözme yaĢantısı kazanmıĢ bir hayvan labirente konduğunda, problemi acemi olan hayvandan daha hızlı çözecektir. Ayrıca uzun zaman aç bırakılmıĢ bir hayvanın yiyeceği bulması tok bir hayvanın yiyecek bulmasından daha haz verici olacaktır. Haz aldığımız ya da kızgınlık duyduğumuz Ģeyi belirlemede büyük ölçüde dürtü durumlarımız belirleyicidir. ÖĞRETMENLER BĠREYSEL FARKLARA DĠKKAT ETMELĠDĠR. Her gün çikolata yiyen ve çikolatadan bıkmıĢ bir çocuğa pekiĢtireç olarak çikolata vermek, öğrenci özelliği ilkesini göz önünde bulundurmamak olacaktır. Çünkü çocuk için çikolata pekiĢtireç iĢlevi görmemektedir. Ġleri düzey öğrenciler ile düĢük düzeydeki öğrencileri aynı sınıfa alıp aynı yöntem ve tekniklerle onlara ders anlatmak da bu ilkenin ihlali olacaktır. Çünkü eğitim öğrenci özelliğini dikkate almadan verilmiĢtir. ETKĠNĠN YAYILMASI: Etkinin Yayılması, Thordike‟a göre bir pekiĢtirme iĢleminde pekiĢtireç, doğru davranıĢı devam ettirir. Fakat bununla birlikte pekiĢtirilen davranıĢı çağrıĢtıran ya da yan yana olan yanlıĢ davranıĢların da pekiĢtirilmesi sonucunu verebilir. PekiĢtirmenin etkisinin doğru davranıĢla yan yana olan yanlıĢ davranıĢa da yayılmasıdır. Bir boksör, rakibine sert bir yumruk atıp onu yere devirince rakibinin destekçilerine ve çalıĢtırıcısına dönüp küfürler yağdırmıĢ ve kendi köĢesine çekilmiĢ çalıĢtırıcı da onun rakibini yere düĢürdüğü için tebrik etmiĢ. Boksör bir daha rakibini yere düĢürdüğünde yine küfür etmiĢtir. Bu örnekte görülüyor ki boksörün rakibini yere düĢürmesi pekiĢtirildiği halde istenmeyen bir davranıĢı olan küfür de pekiĢmiĢtir. Selim, sosyal bilgiler öğretmeninin sorduğu “ sürekli karlı dağlar fiziki haritada hangi renkle gösterilir?” sorusuna “beyaz” yanıtını vermiĢ ardından da önündeki arkadaĢına bakarak gülmüĢ ve öğretmen ona aferin demiĢtir. Selim bundan sonra hemen önünde oturan ve genetik nedenlerle saçı beyaz olan arkadaĢına sürekli olarak “beyaz” “beyaz kafa” diye dalga geçmeye baĢlamıĢtır. Bu örnekte de görüldüğü gibi pekiĢtirilen davranıĢa yakın ama istenmeyen bir davranıĢ pekiĢtirilmiĢtir. Etkinin yayılması durumunda birey pekiĢtireci elde etmek için doğru davranıĢı gösterir ancak bir süre sonra pekiĢtireç doğru davranıĢın önüne geçer ve pekiĢtireci elde etmek için birey yanlıĢ davranıĢlar yapmaya, hatalar yapmaya baĢlar. Bir sınıf öğretmeni öğrencilerine yürüme yarıĢı yaptırmaktadır ve bitiĢ noktasına ilk gelenlere ödül vereceğini belirtmiĢtir. Yürüme yarıĢına baĢlayan öğrencilerin bir süre sonra koĢmaya baĢladığı, yürüme yarıĢı kurallarını ihlal ettikleri gözlenmiĢtir. Bir Türkçe öğretmeni verdiği soruyu doğru çözen ilk 5 öğrenciye çikolata vereceğini söylemiĢtir. Bunun üzerine soruları çözen öğrencilerin zamanla pekiĢtireci elde etmek için soruları hızlıca çözüp kimi hatalar yaptıklarını, söz almadan konuĢtuklarını, yerlerinden fırlayıp yanına koĢtuklarını, sesli düĢündüklerini görmüĢ ÇAĞRIġIMSAL ZITLIK: Thorndike, “ait olma” ilkesinin GESTALT psikologlarının “ organizma belirli uyarıcı – tepki bağlarını değil genel ilkeleri öğrenir” ilkesini doğruladığına iliĢkin görüĢlere “ zıtlık ilkesi” ile karĢı çıkmaktadır. Örneğin, bireyler alfabedeki harfleri ileriye doğru daha kolay tekrar ederken geriye doğru daha zor söyler. Ġngilizce sözcük öğrenen kiĢi Ġngilizce – Türkçe sözlüğe bakmaya alıĢmıĢsa Türkçe – Ġngilizce sözlüğe bakmakta zorlanabilir. Çarpım tablosunu ileriye doğru öğrenmiĢse geriye doğru sayması daha zordur. Ya da 1‟den 10‟a kadar saymak kolay iken tersi zor gelebilir. Gestalt psikologlarının dediği gibi belirli uyarıcı – tepki bağlarının yerine genel ilkeler öğrenilseydi o zaman bireyler her iki yönde de aynı kolaylıkla performans göstereceklerdi demektedir. Sonuç olarak Thorndike “ait olma ilkesine” rağmen öğrenme sürecine iliĢkin mekanistik – zihinsel olmayan görüĢünü sürdürmüĢtür. OLUMSUZ TRANSFER durumuna THORNDĠKE ÇAĞRIġIMSAL ZITLIK adını vermiĢtir. C.L. HULL ve SĠSTEMATĠK DAVRANIġÇILIK Hull, mühendislik eğitimi aldığından öğrenmeyi matematiksel ilkelerle açıklamaya çalıĢmıĢtır. Hull‟a göre ideal bir öğrenme kuramı Öklit Geometrisi gibi önerme ve teoremlerden kurulan mantıksal bir yapıya sahip olmalıdır. Hull öğrenme konusu ile ilgili 16 önerme ortaya atmıĢ 1952‟de yaptığı bazı önermelere iliĢkin değiĢiklikler de yapmıĢtır. Hull ve Sistematik DavranıĢçılıkla Ġlgili Bazı Temel Kavramlar - Dürtü azalması AlıĢkanlık gücü Reaksiyon gücü Yorgunluk /Tepkisel engelleme/KoĢullu engelleme Dönme Etkisi( Salınım etkisi) Crespi etkisi Kısmi – önce gelen amaç tepki AlıĢkanlıklar hiyerarĢisi Tepki hiyerarĢisi Dürtü Azalması: Her uyarıcı tepkiye yol açar, tepki de biyolojik bir ihtiyacı karĢılarsa uyarıcı tepki arasındaki bağ güçlenir. Uyarıcı ile tepki bağının güçlenmesi dürtü azalmasına yol açar. Hull‟a göre ister birincil ister ikincil pekiĢtireç olsun ihtiyacı gideriyorsa DÜRTÜ AZALIR. Hull‟a göre pekiĢtirme dürtüyü azaltmadır, pekiĢtireç ise dürtüyü azaltan uyarıcıdır. Öğretme- öğrenme ortamındaki uyarıcılar ihtiyacı karĢılayıcı, tatmin edici nitelikte ( dürtüyü azaltıcı) olmalıdır. / PekiĢtireçler – ödüller vermeliyiz. Reaksiyon Gücü: Dürtü ve alıĢkanlık gücünün bir fonksiyonudur. Dürtü x AlıĢkanlık gücü= Reaksiyon gücü Dürtü ve alıĢkanlık gücü ya da ikisinden biri sıfır ise reaksiyon gücü de sıfırdır. ÖğrenilmiĢ tepkinin meydana gelmesi için dürtünün ortaya çıkması ve alıĢkanlık gücünü harekete geçirmesi gerekir. Uyarıcı ve tepki eĢleĢmeleri ne kadar pekiĢtirilse pekiĢtirilsin dürtü olmadan öğrenilmiĢ davranıĢın ortaya çıkması mümkün değildir. Hayvanın yiyeceği almak için kapıyı açma davranıĢı göstermesi aç olmasına bağlıdır. Aksi takdirde ne kadar iyi eğitilirse eğitilsin ya da pekiĢtirilsin hayvan eğer aç değilse ( dürtü yoksa) kapıyı açmak için pedala basmayacaktır. Reaksiyon gücünden yorgunlukları çıkarırsan etkili reaksiyon gücü elde edilir. Dönme Etkisi ( Salınım Etkisi): ÖğrenilmiĢ tepkinin ortaya çıkmasını engelleyen faktörler bir durumdan diğerine, bir andan diğerine değiĢme göstermektedir. Hull bu engelleme potansiyeline dönme ( salınım ) etkisi adını vermektedir. Herhangi bir faktörün engelleme düzeyi normal dağılım gösterir ( Çaneğrisi) Bu nedenle çoğu zaman bazı faktörler orta düzeyde engellerken bazen de çok az bazen çok fazla engel teĢkil edebilir. Hull dönme etkisinin öğrenilmiĢ tepkinin herhangi bir durumda – anda niçin ortaya çıktığını, bir sonrakinde ise niçin ortaya çıkmadığını açıklamaya yardım edeceğini belirtmektedir. Etkili reaksiyon gücünden dönme etkisini çıkarırsak anlık etkili reaksiyon gücü elde edilir. AlıĢkanlık Gücü: PekiĢtirilen uyarıcı ve tepki gücü arttıkça alıĢkanlık gücü de artmaktadır. AlıĢkanlık gücü uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücünün bir göstergesidir. PekiĢtirme arttıkça alıĢkanlık gücü de bir süre artar ancak daha sonra artıĢı miktarı azalır ( yavaĢ artar) Bu yüzden baĢta sürekli pekiĢtirmeliyiz daha sonra pekiĢtirmelerimiz alıĢkanlık gücünün artıĢ hızını yavaĢlattığında aralıklı pekiĢtirmeliyiz. Yorgunluk: Hull, sönmeyi sadece pekiĢtirme yapılmamasının bir sonucu değil aynı zamanda yorgunluk sonucunda oluĢan tepkisel engellemenin de bir sonucu olarak görmektedir. Tepkisel Engelleme: Tepkide bulunma, çalıĢmayı gerektirir. ÇalıĢma da yorgunluğa neden olur. Yorgunluk ise organizmayı tepkide bulunmaktan alıkoyar. Bu engellemeye tepkisel engelleme adı verilir. ÇalıĢmak istiyorum ama yorgunum. KoĢullu Engelleme: Tepkide bulunmamayı öğrenme ise koşullu engellemedir. ÇalıĢtıkça yorulacağım o halde neden çalıĢayım Tepkide bulunmamayı öğrendi Hem tepkisel engelleme hem de koĢullu engelleme öğrenilmiĢ tepkinin ortaya çıkmasını önler. Bu nedenle de reaksiyon gücünden bu iki kavramın çıkarılması gerekir. Bu iki kavramın reaksiyon gücünden çıkarılması ile elde edilen kavram ise “etkili reaksiyon gücüdür”. Crespi Etkisi: Hull 1943‟te pekiĢtirmenin öğrenme üzerine etkisini araĢtırmıĢ ve pekiĢtirecin miktarının artmasıyla birlikte performansın da arttığı sonucuna varmıĢtır. Ancak bu konudaki sistematik gözlemleri ilk kez Crespi yaptığı için bu ilkeye Crespi etkisi denmiĢtir. Bir fareye 10 gr peynir verirsen 1 br performans sergiler 100 gr peynir verirsen 5 br performans sergiler. Kısmi – Önce Gelen Amaç Tepki: Klasik koĢullanma ve edimsel koĢullanma ilkeleri ile açıklanabilecek olan bu kavram aynı zamanda Guthrie‟nin “ hareket üreten uyarıcı” kavramı ile de açıklanabilir. Bir fareye çok yönlü bir labirenti çözme eğitimi yapılır ve aç hayvan baĢlama noktasına konur. Hayvan amaç noktası olan yiyecekle pekiĢtirildiği yere ulaĢıncaya kadar labirentte değiĢik uyarıcılarla karĢılaĢır. Birkaç denemeden sonra yiyeceğin hayvanda meydana getirdiği etkiyi ( salya – çiğneme vb.) yiyeceğe ulaĢmadan önce labirentte karĢılaĢtığı değiĢik uyarıcıların da meydana getirdiği gözlenir. Yiyeceği almadan önce labirentte daha önce karĢılaĢtığı uyarıcıların meydana getirdiği koĢullu tepkiye “ Kısmi – önce gelen amaç tepkisi” adı verilir. ( Yiyeceği yerken salya akıtması amaç tepki, yiyecekle eĢleĢen labirentteki diğer uyarıcılara salya akıtması kısmi- önce gelen amaç tepki) Bundan sonra hayvan bazı uyarıcıların pekiĢtirici etkisinin olduğu bazılarının da olmadığı bir kutuya konduğunda pekiĢtirme ile sonuçlanan uyarıcıları seçip diğerlerini eleyerek amacına ulaĢmaya çalıĢır. Burada hem klasik koĢullamanın hem de edimsel koĢullamanın ilkelerinin iĢe koĢulduğu görülmektedir. Klasik koĢullama ikincil pekiĢtireçlerin meydana gelmesini sağlarken edimsel(araçsal) koĢullama da hayvanın birincil ve ikincil pekiĢtireçlere ulaĢması için uygun tepkileri vermesini sağlamaktadır. Örneğin hayvanın labirenti yeterli derecede öğrenmesi sağlandıktan sonra hayvan labirente konduğunda baĢlama noktasındaki uyarıcı hayvan için “burayı terk etmesini gösteren” bir iĢaret ya da ikincil pekiĢtireç haline gelmekte ve “kısmi-önce gelen amaç tepkisi” doğurmakta; bu koĢullu tepki de otomatik olarak uyarıcı üretmekte, üretilen bu uyarının asıl fonksiyonu ise gelecek açık tepkiyi üretmektir. Böylece hem dıĢsal hem de içsel olan ikincil pekiĢtireçler açık tepkileri meydana getirme eğilimindedir. Bu açık tepki hayvanın gelecek ikincil pekiĢtireçle karĢılaĢmasını sağlar ve kısmi-önce gelen amaç tepkiyi doğurur. Bu tepki ise içsel bir uyarıcı üretir ve bu uyarıcı açık tepki ile sonuçlanır. Söz konusu zincir- amaç tepkiye ( yeme tepkisi) ulaĢıncaya kadar sürer. Guthrie‟nin “hareket üreten uyarıcı” teorisine benzemektedir. Organizma kendini amaca ne kadar yaklaĢtığını gösteren uyaranlara da tepki vermeye baĢlar. Labirent örneklerinde olduğu gibi farenin labirentte yiyeceğe ulaĢmadan önce gördüğü diğer uyaranlara tepki vermesi onun amacına yaklaĢtığını hissetmesinden de kaynaklıdır. ÖRNEĞĠN: Bir kiĢi gitmekten çok hoĢlandığı sinemaya giderken yolda sırası ile gördüğü park, okul gibi diğer uyaranlara da tepki verir. Bu uyaranlar amaçtan ( sinema) önce gelen uyaranlar. Bunlara verdiği tepkiler de kısmi - önce gelen amaç tepkidir. AlıĢkanlıklar HiyerarĢisi: DavranıĢ zincirindeki pekiĢtirme ne kadar geç yapılırsa reaksiyon gücü de o kadar zayıf olur; buna karĢılık gerek tek tek tepkiler gerekse tepki zincirleri ne kadar çabuk pekiĢtirilirse reaksiyon gücü o kadar artmaktadır, önermesine dayanmaktadır. Örneğin bir labirentte yiyeceğe giden en kısa yol, pekiĢtirmeyi en az gecikmeyle sağladığından en yüksek reaksiyon gücünü meydana getirir. Ayrıca pekiĢtirmeye ulaĢma süresi kısa olduğundan yorulma nedeniyle reaksiyon gücünü düĢüren tepkisel ya da koĢullu engellemeler de en az düzeydedir. Sonuç olarak labirentte yiyeceğe giden en kısa yol en kolay öğrenilen yoldur. Ancak bu yol pekiĢtirece ulaĢan birçok yoldan sadece biridir. Bu en kısa yol kapandığında, yine hayvan olası yollardan yiyeceğe en az çaba harcayarak gideceği yolu öğrenir. ( en kısa zamanda) Tepki HiyerarĢisi: Organizma gereksinimlerini giderebileceği tepkiler hiyerarĢisi ile donanmıĢ olarak dünyaya gelir. Organizmanın gereksinimlerini gideremediği durumda yeni bir tepkiye gereksinim duyması o öğrenmeyi doğurur. KiĢi aynı uyaranlara çok sayıda farklı tepkileri öğrenir. Bu tepkiler uyaranla farklı derecede alıĢkanlık gücüyle iliĢkilendirilir. Bir uyaran durumunda organizma mümkünse en kuvvetli alıĢkanlık gücüne sahip tepkisiyle cevap verir. ġayet o tepki baĢarısız olursa ikinci tepkiyle karĢılık verir ve devam eder. Eve geldin ve kapı açılmıyor I. Anahtarı zorlarım Olmadı mı? II. Kapının arasına tornavida sokarım Olmadı mı ? III. Kapının kilidini çıkarmayı denerim Olmadı mı ? IV. Kapıyı kırarım Ali dıĢarıda arkadaĢları ile oynamak istemektedir. Annesinden izin ister ve kocaman bir HAYIR yanıtını alır. Bu durumda Ali tepki hiyerarĢisine göre Ģu sıra ile davranır: I. Ders çalıĢarak annesinin gözünü boyar Anne izin vermez ise II. Bu sefer, annesinin yaptığı iĢe yardımcı olur Yine izin vermezse III. Annesini öper yalakalık yapar Anne buna da izin vermezse IV. Annesinin üstüne gider, ağlar, duygu sömürü yapar. Ali bu Ģekilde tepki hiyerarĢisine göre davranmıĢ ve sonunda izin koparmıĢtır.
© Copyright 2024 Paperzz