Editörden / Editorial Etik ve Ahlak Arasında İnsan Kaynakları Yönetimi Erkan Erdemir* İnsanların birlikte yapmak zorunda oldukları her türlü faaliyetin mutlaka ahlaki bir boyutu olagelmiştir. Bu nedenle genel olarak ahlak ve iş ahlakına yönelik pek çok konu antik çağlardan bu yana tartışılagelmektedir. Özellikle 17. yüzyılda yaşanan ve bugünkü anlamıyla kapitalizmin ortaya çıkışına zemin hazırlayan Protestanlık tartışmalarıyla birlikte sosyal politika konularını da içeren yeni bir iş ve çalışma ahlakı anlayışı gündeme gelmiştir. İşletmelerde ahlaki meselelerin gündeme gelmesinde bir başka dönüm noktası ise sanayi devrimidir. Sanayi devrimi ile birlikte hayatımıza giren fabrika kavramı, işletmelerin büyüyerek temel işlevlerinin belirginleşmesine yol açmıştır. Aynı dönemde rekabet kavramı da bir başka yenilik olarak iş hayatındaki yerini almış ve işletmeleri üretim, satış, muhasebe ve personel yönetimi gibi temel işlevler çerçevesinde ciddi ahlaki ikilemlerle karşı karşıya bırakmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya çapındaki dengelerin yeniden oluşumuyla birlikte dünya düzeni yoluna liberal kapitalizm ekseninde devam etmeye başlamıştır. Seri üretimin yerini esnek üretime, satışın pazarlamaya, muhasebenin finansa, personel yönetiminin de insan kaynakları yönetimine (İKY) bırakmaya başladığı bu dönem, aynı zamanda iş ahlakının da iş etiğine dönüşmeye başladığı dönem olarak kabul edilebilir. Bunun neden böyle olduğunu açıklamak için etik ve ahlak kavramlarına biraz daha yakından bakmak gerekmektedir. * Dr., Özel Sayı Editörü. İstanbul Şehir Üniversitesi İşletme Bölümünde doçenttir. Çalışma alanları arasında örgüt kuramı ve insan kaynakları yönetimi yer almaktadır. İletişim: İstanbul Şehir Üniversitesi, Kuşbakışı Cad. Altunizade Mah. 34660, Üsküdar, İstanbul, Türkiye. § Elektonik Posta: [email protected] § Tel: +90 444 4034 / 9892 § Faks: +90 216 474 5353 İş Ahlakı Dergisi Etik ve ahlak kavramları arasındaki benzerlik ve farklılıklar pek çok kaynakta ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Bu açıklamaların özeti, etik kavramının ahlakın felsefesi üzerinde çalışan bir disiplini ifade ettiğidir. Ancak iki kavram arasındaki farklılıklarla ilgili yerli ve yabancı literatürde şimdiye kadar yapılmış açıklamalar bu özel sayının editörü olarak beni de pek tatmin etmiş değildir. Dolayısıyla bu giriş yazısında iki kavramı birbirinden ayırt etmek üzere biraz daha farklı bir yaklaşım önerilmektedir. Buna göre iki kavram arasındaki sınırların belirgin olmayışının en önemli sebebi Türkçe literatürdeki açıklamaların genellikle yabancı kaynaklardan yapılan aktarmalardan oluşmasıdır. Yabancı literatür ise ahlaki konulara olabildiğince objektif yaklaşma kaygısı içerisinde, ahlakın asıl ve en önemli kaynaklarından birisi olan dinî açıklamalara hak ettiği değeri veremediği için bir kafa karışıklığına yol açıyor gibi görünmektedir. Bunun en önemli sebebi ise ahlak konusundaki dinî açıklamalara doğrunun ve yanlışın sosyal olarak inşa edildiği herhangi bir özneler arası gerçeklik olarak muamele ediliyor olmasıdır. Ahlak, genel olarak insanların doğruya ve yanlışa dair temel aldıkları esaslardan oluşur. Bu anlamıyla ahlak, tarih boyunca genellikle dinlerden beslenen aşkın bir karakter taşımıştır. Bu açıdan bakıldığında doğru ve yanlış olarak nitelendirilen ve evrensel bir nitelik taşıdığı kabul edilen birtakım esaslardan bahsetmek mümkündür. İnsanların bu esaslar etrafında ittifak edişinin sebebi sadece akla uygun oluşları değil, aynı zamanda aşkın bir niteliğe sahip olduklarına yönelik inançlarıdır. Etik kavramının ise genel olarak doğrunun ve yanlışın belli konulardaki, örneğin meslek alanlarındaki yansımalarının neler olduğuna yönelik bir akıl yürütme faaliyetini ifade ettiği kabul edilebilir. Ancak pratikte bu faaliyet bir sosyal inşa temelinde gerçekleştirilmekte ve kolayca insanların belirli alanlarda izlemesi beklenen doğru davranış modellerinin üretilmesi biçimine dönüşebilmektedir. Bu ise etiğin bir anlamda araçsallaştırılmasının da yolunu açmaktadır. Böylece etik, aşkın ve kabullenilen evrensel bir gerçeklikten çeşitli güç ilişkileri çerçevesinde ihtiyaca göre biçimlendirilen bir ürüne dönüşmektedir (Anthony, 1998). Benzer bir durumun iş ahlakı ile yakından ilgili konulardan biri olan kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kavramı için de geçerli olduğu ileri sürülebilir. KSS ilk ortaya çıktığı dönemlerde daha çok liberal kapitalizmin işletmeler eliyle yol açtığı çevresel ve sosyal sorunlara yönelik bir çözüm çabasını yansıtmaktaydı. Bu çerçevede o dönemlerde kavramın daha çok “sosyal sorumluluk” yönünün ön planda olduğu görülmektedir (Caroll, 1999). Kavram, benzer şekilde gelişimini sürdürülebilirlik kavramı ile paralel bir şekilde devam ettirdi. Ancak zamanla KSS, kurumsal sosyal 6 Erkan Erdemir / Etik ve Ahlak Arasında İnsan Kaynakları Yönetimi performans (KSP) biçimine dönüştürülerek firmaların finansal performanslarına bir şekilde katkıda bulunması beklenen bir değişkene indirgenmiş oldu (Montiel, 2008). Bugün artık KSS kurumsal yönetişim kavramının da desteğiyle tamamen hissedarların beklentilerinin karşılanması ve bir miktar da halkla ilişkiler faaliyeti olarak anlaşılmaya başlanmıştır. İKY ve etik ilişkisi de bu çerçevenin dışında değildir. Bu çerçevede, geleneksel olarak çalışan ve çalıştıran arasındaki ilişkilerin ahlaki çerçevede nasıl yürütülmesi gerektiği meselesine yoğunlaşan iş ahlakı konuları, giderek liberal kapitalizmin işletmecilik alanında yarattığı (yaşadığı da denebilir) sorunların çözümüne yönelik etik stratejik alternatifler hâline dönüşmektedir. İKY, işletmelerde insan gücünün işletme amaçları doğrultusunda bulunup yönlendirilmesini içeren bir faaliyetler bütünüdür. İKY bir kavram olarak özellikle bilgi toplumuna geçiş sürecinde işletmelerde iş gücünün en önemli rekabet kaynağı olduğuna dair anlayışla birlikte personel yönetimi işlevinin aldığı yeni bir biçimi ifade etmektedir. Aslında İKY daha en başında, yönetilebilir bir kaynak olarak gördüğü insanı “kullanma” amacıyla yola çıktığından, işe ahlaki olarak kabul edilemez bir noktadan başlamaktadır (Greenwood, 2002).*1Oysa ahlaki bir iş akdinin temeli, her iki tarafın da karşılıklı hakları ve sorumlulukları doğrultusunda düzenlenen bir sözleşme olmasıdır. Böylesi bir sözleşmede karşılıklı hakların ve sorumlulukların zamana, mekâna, sektöre veya kişilere bağlı olarak değişmemesi beklenir. Ancak bu durumda çalışma ilişkisinin kendi başına ahlaki bir anlam taşıması mümkün olabilir. Bu yaklaşım ahlak felsefesi yaklaşımlarından en fazla Kant’ın ahlak anlayışına yakın durmaktadır (Bowie, 1998). Deontolojik ahlak felsefelerinden biri olan ve evrensel doğruları öne çıkaran Kant’ın ahlak felsefesi, bir anlamda İslam ahlakının “kendisi için istediğini başkaları için de istemek” düsturunda ifadesini bulan yaklaşıma yakındır. Teleolojik ve göreceli ahlak felsefeleri ise ahlaki çerçeveyi daha bağlamsal ve göreceli (Torlak, 2003) kurguladıkları için etik kavramına daha yakın durmaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında İKY’de iş ahlakı ve etik ayırımı pratikte şu şekilde örneklendirilebilir. İş ahlakı; işe alma, ücretlendirme, performans değerleme, işten çıkarma gibi İKY işlevlerinin yerine getirilmesinde insan hakları ve adalet gibi evrensel değerlere vurgu yapan bir anlayışı yansıtır. Bu anlayışlar ülkeden ülkeye, işletmeden işletmeye değişmemelidir. Buna karşılık İKY’de etik dendiğinde ge*�������������������������������������������������������������������������������������������������� Nitekim bu dergiyi yayımlayan İGİAD da bu sebeple “insan kaynakları” kavramı yerine “insan kıymetleri” ifadesini kullanmaktadır. 7 İş Ahlakı Dergisi nellikle belli bir işletmenin kendi çalışanlarından uymalarını beklediği etik kodlar akla gelmektedir. Bu yazıda vurgulanan etik-ahlak ayırımı açısından aradaki en önemli farklılık, ahlakın aşkın bir karakter taşıması nedeniyle belli bağlamlara uygun olarak geliştirilmiş etik ilkelerden daha öncelikli dikkate alınması gereğidir. Tıpkı yasaların anayasaya aykırı olamayacağı gibi, etik ilkelerin de ahlaki ilkelere aykırı olmaması beklenir. Örneğin çalışanların iş yerlerinde meydana gelen yasalara aykırı uygulamaları gerekli mercilere bildirmesi anlamında ihbarcılık (whistleblowing) davranışı bu açıdan gayet ahlaki bir davranış iken, pek çok işletme açısından etiğe aykırı kabul edilebilmektedir. İnsan kaynakları yönetimi açısından ahlak ve etik kavramlarının bir arada kullanılabilmesinin bir yolu makro meseleleri ahlaki çerçevede ele alarak mikro meselelerde etik ilkeler geliştirmek olabilir. Dolayısıyla makro bir kavram olarak “iş ahlakı”ndan bahsederken mikro bir kavram olarak “İKY etiği”nden bahsedebiliriz. Tabiidir ki bu durumda ahlak anlayışının deontolojik bir karakter taşıması ve etik çerçevelerin de buna uygun olarak geliştirilmesi uygun olacaktır. Bunun dışındaki yaklaşımlar “aklı başında” insanlarca ahlaki kabul edilemeyecek davranış modellerinin etik İKY adı altında pazarlanmasından başka bir amaca hizmet etmeyecektir. Türkiye’de iş ahlakı konusunda yapılan literatür taraması sonuçlarının da ortaya koyduğu üzere (Eğri ve Sunar, 2010; Özdemir, 2009) bu alandaki çalışmalar doyurucu olmaktan henüz uzaktır. İş ahlakı meselelerinin daha spesifik düzeyde insan kaynakları alanındaki yansımaları ile ilgili çalışmalar ise bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdadır. Örneğin ASSOS Index üzerinden yapılan bir taramada İKY alanında iş ahlakı ve etiği konusunda yapılan on dört makaleye ulaşılmaktadır. Bu makalelerin de dört tanesi İş Ahlakı Dergisi’nde yayımlanmıştır. Bu on dört makaleden biri 2004 tarihlidir. Diğer makalelerin tamamı ise son beş yılda yayımlanmıştır. Makalelerden ikisi kavramsal, diğerleri ampirik çalışmalardır. En çok çalışılan konular çalışanların iş yerlerindeki iş ahlakı/etiği uygulamalarına ve iklimine yönelik algılamaları ve bunların memnuniyet, güven, bağlılık gibi örgütsel değişkenlerle ilişkileridir. İki çalışmada yönetsel etik, iki çalışmada da etik liderlik konusu çalışılmıştır. Evden çalışma ve ihbarcılık gibi yeni olguların etik boyutları ile ilgili de birer çalışma yapılmıştır. Yabancı literatürde yayımlanan konuyla ilgili taramalarda öne çıkan benzer noktalardan birisi İKY ve etik ilişkisine yönelik çalışmaların son on yılda artmış olmasıdır (Jack, Greenwood ve Schapper, 2012). Etik konular ana akım İKY yönetimi dergilerinde ilk olarak 1990’lı yıllarda ortaya çıkmaya başlamıştır. Daha sonra 2000’li yılların başlarından itibaren eleştirel yönetim araştırmalarının İKY-etik 8 Erkan Erdemir / Etik ve Ahlak Arasında İnsan Kaynakları Yönetimi ilişkisine yönelik eleştirileri gündeme gelmeye başlamıştır. Son on yılda ise artık İKY ve etik ilişkisi ile ilgili kavramsal çerçeve daha da oturmuş ve etik bir İKY anlayışının farklı İKY konularındaki yansımaları üzerine çalışmalar yapılmaya başlanmıştır (Greenwood, 2012). Örneğin iş ahlakı alanında en önemli uluslararası dergilerden birisi olan Journal of Business Ethics’in son birkaç yıllık sayılarına bakıldığında etik liderlik, geçici çalışma, ayırımcılık, etik programları, ihbarcılık, işyeri zorbalığı gibi güncel konuların öne çıktığı görülmektedir. İKY ve etik ilişkisine yönelik olarak yabancı literatürdeki kapsamlı çalışmalar karşısında Türkiye özeline yönelik çalışmaların eksikliği göze çarpmaktadır. Bu özel sayı, anılan eksikliğin giderilmesine küçük de olsa bir katkı sağlamak amacıyla tasarlanmıştır. İş Ahlakı Dergisi’nin İnsan Kaynakları Yönetimi ve Etik konulu bu özel sayısı İKY ve etik ilişkisini farklı açılardan ele alan beş makaleden oluşmaktadır. Bu makalelerden ikisi kavramsal, üçü görgül çalışmadır. İlk makale Sevgi Dönmez Maç ve Şuayyip Çalış’ın ortak çalışmaları olan “Etik ve İnsan Kaynakları Yönetimi Tartışmalarında Sosyal Sorumluluğun Yeri: Küresel İlkeler Sözleşmesi ve SA8000 Sosyal Sorumluluk Standardı Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı çalışmadır. Bu çalışmada yazarlar farklı etik felsefeler ile sosyal sorumluluk kavramı arasındaki ilişkiyi İKY bağlamında incelemişlerdir. İnsan kaynaklarını gözetmeyen bir KSS yaklaşımının ancak bir halkla ilişkiler faaliyeti olacağını vurgulayan çalışma, bu yazıda önerilen çerçeveyle uyumlu olarak etik bir İKY’nin ancak çeşitli evrensel standartlara uyulmasıyla mümkün olabileceğini iddia etmektedir. İkinci makale, son yıllarda sadece iş hayatımızda değil, sosyal hayatımızın pek çok alanında da artış gösteren izleme faaliyetleri ile ilgili yine kavramsal bir makaledir. “Panoptikon’un Elektronik Dirilişi: Etik Bir Sorun Olarak İşyeri İzleme” başlıklı makalede Köksal Büyük ve Uğur Keskin işletmelerde uygulanmakta olan işyeri izleme faaliyetlerinin ahlaki boyutunu tartışmaktadırlar. Pek çok farklı çalışmada işyeri izleme uygulamalarının amaçları, yöntemleri ve sonuçları (yani etiği) üzerinde durulduğunu vurgulayan yazarlar konunun asıl üzerinde durulması gereken yönünün ahlaki yönü olduğunu belirtmektedirler. Yine bu yazıdaki çerçeveyle örtüşen bir şekilde yazarlar, işyeri izleme ile ilgili olarak belli etik ilkeler geliştirilmesi gerektiğini, bu ilkelerin de evrensel birtakım ahlaki ve hukuki gerekliliklere uygun olmasının bir zorunluluk olduğunu dile getirmektedirler. Üçüncü makale ise insan kaynakları birimlerinin önemli uğraşlarından biri olan çatışma yönetimi ve etik ilişkisini incelemektedir. “The Role of Ethics on Conflict Handling Styles: A Scenario Based Study” başlıklı bu çalışmada Ozan Nadir Ala9 İş Ahlakı Dergisi kavuklar ve Ulaş Çakar, örgütlerde etik problemlerden kaynaklanan çatışmaların çözümünde farklı etik felsefelerin hangi tür çatışma çözüm yaklaşımları ile ilişkili olduğunu senaryo analizi tekniği ile incelemektedirler. Farklı analiz tekniği ve etik problemlerin çok yaşandığı bir alan olan akademik camiayı konu almasıyla öne çıkan bu çalışmada yazarlar, farklı etik felsefeye sahip çalışanların etik ikilemler karşısında farklı çözümlere yönelebildiklerini göstermektedirler. “İnsan Kaynakları Yönetiminde İş Etiği Uygulamaları ile Örgütsel Performans Arasındaki İlişki: Fortune Türkiye En Büyük 500 Şirket Örneği” başlıklı makalede Serkan Bayraktaroğlu ve Sevdiye Ersoy Yılmaz, iş ahlakı yazınındaki en eski sorulardan birine cevap aramaktadırlar: “Ahlak para eder mi?” Gerçekten de ahlaki ilkelere uygun davranmanın işletmelerin performansını artıracağını iddia edenler kadar bu tür kaygıların çeşitli kayıplara neden olacağını savunanlar da bulunmaktadır. Türkiye’nin en büyük işletmelerinden 132’si üzerinde gerçekleştirilen bu çalışmada yazarlar, İKY işlevlerinde, özellikle de ücret yönetiminde etik ilkelere uygun davranma ile işletmelerin genel performansı arasındaki ilişkinin çalışanlar tarafından pozitif yönde algılandığını tespit etmişlerdir. İşletmelerde ahlaki bir iklimin oluşturulmasında etik ilkelerin hayata geçirilmesi kadar önemli bir başka nokta da etik dışı davranışların engellenmeye çalışılmasıdır. Olaya bu açıdan yaklaşan H. Zümrüt Tonus ve İlke Oruç, “İnsan Kaynakları Yönetiminde Etik Dışı Davranışlar ve Yönetimi: Bir İşletmenin Personel Yönetmeliği İçerik Analizi” başlıklı çalışmada işletmelerin insan kaynakları birimlerinin etik dışı davranışları önlemek amacıyla personel yönetmeliklerinden ne ölçüde yararlandıklarını incelemektedirler. Bir işletmenin personel yönetmeliği üzerinde gerçekleştirilen içerik analizi, personel yönetmeliklerinin etik ilkelerin somutlaştırarak benimsenmesinde önemli birer araç olabileceklerini açık bir şekilde göstermektedir. Özel sayımızda makaleler dışında İş Ahlakı Dergisi’nin geleneklerine uygun olarak bir de “Birikimler” bölümü bulunmaktadır. Bu sayımızda Birikimler bölümünde İKY ve etik odağımızla paralel bir alıntıya yer veriyoruz. Suriyeli bir avukat ve aynı zamanda çok sayıda eser vermiş bir hukukçu olan Muhammed Fehr Şakfe’nin “İşçinin Vazifeleri ve Hakları” başlıklı yazısı, konuya İslam hukuku çerçevesinden bir pencere açıyor. Şakfe, alıntıladığımız yazısında İslam hukuku açısından çalışma akdinin işçiye yüklediği ödevleri ve bahşettiği hakları ele alıyor. İş Ahlakı Dergisi’nin İnsan Kaynakları Yönetimi ve Etik özel sayısının son bölümünde ise yine gelenek olduğu üzere konu ile ilgili dört kitabın tanıtımına ve değerlendirmesine yer verilmiştir. Tanıtımı ve değerlendirmesi yapılan eserler bu yazıda genel çerçevesi çizilen etik-ahlak ayırımını yansıtan kitaplar arasından 10 Erkan Erdemir / Etik ve Ahlak Arasında İnsan Kaynakları Yönetimi seçilmişlerdir. Kitaplardan ilki kapitalist çalışma ahlakını sorgulayan Zygmunt Bauman’ın Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar adlı eseridir. Eserin değerlendirmesini Fuat Man yapmıştır. İkinci kitap son yıllarda etik ya da ahlaki olup olmadığı yoğun biçimde tartışılmakta olan ihbarcılık (whistleblowing) kavramının kurumsallaşmasını inceleyen Wim Vandekerckhove’nin Whistleblowing and Organizational Social Responsibility (İhbarcılık ve Örgütsel Sosyal Sorumluluk) adlı eseridir. Bu eserin değerlendirmesini ise Sümeyra Alpaslan Danışman yapmıştır. Üçüncü kitap etik bir İKY’nin işletmelerde insan kaynağının gelişimine sağlayacağı katkıların tartışıldığı Tim Hatcher’ın Ethics and HRD: A New Approach to Leading Responsible Organizations (Etik ve İnsan Kaynakları Geliştirme: Sorumlulukta Lider Örgütleri Yönetmede Yeni Bir Yaklaşım) adlı eseridir. Eserin değerlendirmesi Aslı Yılmaz tarafından yapılmıştır. Bu bölümde ele alınan son kitap ise Thomas Klikauer’in Critical Management Ethics (Eleştirel Yönetim Etiği) adlı eseridir. Bu eser, tanıtılan bir önceki eserden tamamen farklı bir bakış açısıyla, etik kavramının İKY açısından ifade ettiği anlamı sorgulamaktadır. Etiğin araçsallaştırılması konusunda bu yazının ana fikriyle uyum içinde olan yazar, iş ahlakın kaynağı olarak ise yine insanları görmekte, ancak bu insanların sadece çalıştıran taraftan olmaması gerektiğini vurgulamaktadır. Eserin değerlendirmesini Pınar Memiş yapmıştır. Türkiye’de iş ahlakı ile ilgili çalışmaların sayısı giderek artmaktadır. Özellikle işletme ve yönetim-organizasyon alanında düzenlenen ulusal kongrelerde bu konuda her yıl daha fazla sayıda çalışmaya rastlanmaktadır. Ancak Türkiye’deki akademik gelenekler üzerinde yapılan çalışmaların işaret ettiği gerçeklerden biri de Türk akademisyenlerin birbirlerini pek takip etmedikleri olgusudur (Üsdiken ve Erden, 2002). Bu sebeple iş ahlakı konusundaki çalışmaların paylaşılması anlamında İş Ahlakı Dergisi’nin ulusal ve uluslararası alanda önemli bir platform hâline geldiğini görmek özel sayı editörü olarak benim açımdan bu deneyimin en güzel kazanımlarından birisi oldu. Umarım bu zemin giderek daha da güçlenir. Bu özel sayının çıkmasında emeği geçen herkese, başta yazarlara, misafir editörden daha fazla çaba harcayan dergi editörümüz Murat Şentürk’e, tashih ekibine ve bana bu imkânı verdikleri için İGİAD yönetim kuruluna sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. 11 Human Resource Management in between Ethics and Morality Erkan Erdemir* Every human interaction has a moral dimension. For this reason, ethics and morality have been a constant topic of discussion since ancient times. Since the birth of Protestantism in the 17th century that later on led the way to capitalism, a new understanding of business and business ethics that involve social policy issues have emerged. Another turning point in ethical issues in business is the industrial revolution. The concept of factory was introduced into our lives along with the industrial revolution and highlighted the basic functions of businesses. The concept of competition also was born as another innovation in business at around the same time and led to serious ethical dilemmas that the enterprises face in their basic functions such as production, sales, accounting, and personnel management. Following the Second World War, the new global world order has moved towards liberal capitalism. Classical period concepts like mass production, sales, accounting, and personnel management have been replaced by their modern counterparts such as flexible production, marketing, finance and human resource management (HRM). This change also coincides with the time when the concept of morality in business has been replaced with business ethics. To explain the underlying reasons for this change, we need to look a little more closely at the concepts of ethics and morality. The similarities and differences between the concepts of ethics and morality are described in detail in many sources. In short, ethics is a discipline on the philosophy of morality. However, I must say that as the editor of this special issue, the literature on the differences is not satisfying. Therefore, in order to distinguish * Ph.D., Special Issue Editor. He is currently an associate professor of Management. His research interests include organization theory and human resource management. Correspondence: Istanbul Sehir University, School of Management and Administrative Sciences, Kuşbakışı Cad. Altunizade Mah. 34660, Üsküdar, İstanbul, Turkey. § E-mail: [email protected] § Phone: +90 444 4034 / 9892 § Fax: +90 216 474 5353 Turkish Journal of Business Ethics between these two concepts I would like to propose a slightly different approach. First of all, the ambiguity between these concepts results from the fact that the literature in Turkish mainly consists of translations from foreign sources. Foreign literature on the other hand is over concerned with objectivity and therefore does not seem to place enough emphasis on religious explanations which is one of the most important sources of morality, and this also adds to the confusion. A major reason for that is religious explanations about morality are being treated as any inter-subjective reality in which right and wrong are socially constructed. Morality in general consists of basic principles that humans consider as right and wrong, and in this sense, it bears a transcend character that feeds on religions. Thus we can talk about a universal understanding of right and wrong. People agree on these principles not because they are only reasonable, but also they are believed to have a transcendental nature. Ethics is considered to be a reasoning activity to determine what is right and wrong in the professional area. In practice, however, this activity is carried out on the basis of a social construct, and can be easily transformed into a format that expects people to produce the correct behaviour models. This also paves the way for instrumentalisation of ethics, in which it loses its transcendental universal reality aspect and becomes a product that is shaped according to the needs (Anthony, 1998). A similar situation could be observed in corporate social responsibility (CSR) which is closely related to business ethics. When it first emerged, CSR reflected the effort for solutions to the environmental and social problems caused by liberal capitalism. In this context, initially “social responsibility” aspect of the practice appeared to be at the forefront (Carroll, 1999). The concept continued to develop by taking sustainability in the centre. However, within time, CSR has moved towards corporate social performance (CSP) and has been reduced to a variable which is expected to contribute to the firms’ financial performance (Montiel, 2008). Today, the concept of corporate social responsibility has been also merged with governance and changed into an activity that is decorated with some public relations activities with the basic purpose of meeting shareholders’ expectations. The relationship between HRM and ethics is not an exception to this framework. In this context, business ethics that has traditionally focused on the relationships between employees and employers has been increasingly turning into strategic ethical alternatives to solve the problems faced (or created) by liberal capitalism in business world. 14 Erkan Erdemir / Human Resource Management in between Ethics and Morality HRM is a set of activities that finds the ideal workforce and guides it towards company objectives. HRM as a modern concept of the information society has taken over the functions of personnel management of industrialization society with the understanding that workforce will bring the competitive edge to companies. In fact, HRM starts from a morally unacceptable point by regarding humans as a resource that the company can “use” (Greenwood, 2002).*1 However, the basis of a moral employment contract should be an agreement that is prepared in accordance with mutual rights and obligations. In such a contract, the mutual rights and responsibilities are expected to remain unchanged regardless of time, space, people, or sector, which will add a moral sense to the employer-employee relationship. This approach is close to Kant’s moral philosophy (Bowie, 1998) which is one of the deontological moral philosophies and the one that emphasizes universal truths. In a sense it remains close to the Islamic motto which goes as “whatever you want for yourself, ask for others as well”. Teleological and relative moral philosophies, on the other hand, stand closer to the concept of ethics because they construct moral framework in a more contextual and relative way (Torlak, 2003). The differentiation of ethics and morality could be exemplified as follows; morality emphasizes universal values such as human rights and justice in the fulfilment of HRM functions like recruitment, compensation, performance appraisal, and dismissal. These values should not vary from country to country, from business to business. However, ethical HRM activities generally expect their employees to comply with certain codes of ethics in a company. The most specific distinction between ethics and morality is that because of its transcendental nature, morality should be given priority over ethics which has developed in accordance to certain contexts. Just as the laws cannot be contrary to the Constitution, ethical codes should not be contrary to moral principles. For example, whistleblowing which refers to employees informing the appropriate authorities of unlawful conduct occurring in the workplace is a highly moral conduct in this respect, whereas for many businesses it can be considered unethical. A combination of ethics and morality in human resource management could be realized by developing ethical principles in micro issues by addressing macro issues in an ethical framework. Therefore, when talking about “business ethics” as a macro concept, we can also discuss “HRM ethics” as a micro concept. There is of course a need for deontological morality and ethical frameworks to be compat* This is why IGIAD prefers the term “human values” rather than “human resource”. 15 Turkish Journal of Business Ethics ible as well. Approaches and behaviour models other than this could serve nothing but the presentation of some behavioural models as ethical HRM activities that could not be morally accepted by “reasonable” people. The results of the literature review on business ethics in Turkey show that research in this field is far from being satisfactory (Eğri & Sunar, 2010; Özdemir, 2009), and research reflecting on business ethics in HRM is even less. An analysis conducted on ASSOS Index in ethics and morality in HRM has yielded only 14 articles. Four of these articles have been published in the Turkish Journal of Business Ethics. One of these articles dates back to 2004, and the rest were published in the last five years. Two articles are theoretical and others are empirical studies. The most studied subjects are employee perceptions towards business ethics practices and climate in the workplace and their relations to organizational variables such as satisfaction, trust, and commitment. Two papers have studied managerial ethics, and two have studied ethical leadership. Ethical dimensions of working from home and whistleblowing have also been studied. Review of foreign literature reveals that there has been an increase in the number of studies on the relationship between HRM and ethical issues in the past decade (Jack, Greenwood, & Schapper, 2012). Ethical issues first began to emerge in the 1990s in the mainstream HRM journals. Then, at the beginning of the 2000s, critical management studies’ findings have begun to appear on the agenda. In the last decade, the conceptual framework of HRM and ethical issues relationship has been established and the reflections of an ethical understanding of HRM have been analysed (Greenwood, 2012). For example, the recent issues of the eminent international Journal of the Business Ethics have delved into hot topics such as ethical leadership, temporary work, discrimination, ethics programs, whistleblowing and workplace bullying. Studies about business ethics and HRM relationship in Turkey seem to be lacking when compared to foreign literature. This special issue is designed to provide a contribution, albeit small in the field. Human Resource Management and Ethics issue of Turkish Journal of Business Ethics includes five articles addressing the relationship between HRM and ethical issues from different perspectives. Two of these articles are theoretical, and three are empirical. The first article is co-authored by Sevgi Dönmez Maç and Şuayyip Çalış, entitled “Social Responsibility within the Ethics and Human Resource Management Debates: A Review of Global Compact and SA8000 Social Responsibility Standard”. In this study, the authors examined the relationship between various ethical philosophies and social responsibility in 16 Erkan Erdemir / Human Resource Management in between Ethics and Morality the context of HRM. The study concludes that any CSR program which ignores human resource would only be a public relations activity and an ethical HRM will be possible only by complying with various international standards. The second article is a theoretical study analysing monitoring, which has become a fact of not only our working life but also social life in recent years. “Panopticon’s Electronic Resurrection: Workplace Monitoring as an Ethical Problem” was written by Köksal Büyük and Uğur Keskin and discusses the moral dimension of ever increasing workplace monitoring activities. Although some previous studies analyze different methods, objectives and outcomes of workplace monitoring, the authors argue that the moral aspect should be underlined. The authors also suggest developing certain ethical principles in workplace monitoring and that these principles must be in accordance with some universally accepted moral and legal requirements. The third article examines the relationship between conflict management and ethics, which is one of the major interests of human resource departments. “The Role of Ethics on Conflict Handling Styles: A Scenario Based Study” which was written by Ozan Nadir Alakavuklar and Ulas Çakar analyses the relationship between ethical philosophies and conflict resolution methods with a scenario analysis technique. The article stands out with its interesting analysis technique and its setting as the academic community that is not foreign to various ethical problems. The authors show that employees with different ethical philosophies apply to different solutions in the face of ethical dilemmas. In “The Relationship between Business Ethics Practices and Organizational Performance in Human Resource Management: The Case of the Fortune 500 Turkey” Serkan Bayraktaroğlu and Sevdiye Ersoy Yılmaz are searching for an answer to one of the oldest questions in business ethics: “How much is morality worth?” Indeed, some claim acting ethically will boost the performance of enterprises, while others say ethical concerns will lead to financial losses. In this study, the authors performed a survey on 132 of Turkey›s largest enterprises and found out that acting in accordance with ethical requirements in HRM functions; particularly in compensation management is perceived positively by employees. Preventing unethical behaviors is as important as implementing ethical principles in the creation of a moral climate in businesses. Zümrüt Tonus and İlke Oruç in their “Unethical Behaviors and their Management in Human Resource Management: A Content Analysis of a Company’s Personnel Regulation analyse to what extent human resource units in enterprises benefit from personnel regu17 Turkish Journal of Business Ethics lations in order to prevent unethical behaviour. The content analysis which was performed on an enterprise’s personnel regulations shows that personnel regulations might be an important tool in the adoption of ethical principles. Traditionally Turkish Journal of Business Ethics also includes a Heritage section. In this issue, we would like to share a quote related to HRM and ethics. A Syrian lawyer and a prolific writer Muhammed Fehr Şakfe’s article on “Workers’ Responsibilities and Rights” analyses the duties that a job contract assigns and the rights that it grants to the employees within the framework of Islamic law. This special issue of Turkish Journal of Business Ethics has four book reviews. These selected books highlight the distinction between ethics and morality as has been touched upon in the introduction paragraphs of the editorial. Zygmunt Bauman’s Work, Consumerism and the New Poor questions the capitalist work ethics. The book has been reviewed by Fuat Man. The second book analyses the concept of whistleblowing which has been discussed extensively in recent years. Wim Vandekerckhove’s Whistleblowing and Organizational Social Responsibility examines the institutionalization of the concept and it has been reviewed by Sümeyra Alpaslan Danışman. The third book is Tim Hatcher’s Ethics and Human Resource Development: A New Approach to Leading Responsible Organizations which assesses the contribution of ethical human resource management in the development of human resource. The book is reviewed by Aslı Yılmaz. The last book in this part is Thomas Klikauer’s Critical Management Ethics which introduces a completely different perspective of the previous book and questions the meaning of ethics in HRM. The author suggests that ethics has been instrumentalized rather than internalized, and adds that the source of morality is humans. However these humans should not consist of employers only, employees should also be taken into consideration. Pınar Memiş has reviewed the book. The number of studies on business ethics in Turkey is growing. In national congresses on business, management and organization, more and more papers are presented every year. However, the studies on the Turkish academia point out that Turkish academics do not refer to and benefit from each other’s work (Üsdiken & Erden, 2002). Turkish Journal of Business Ethics provides a national and an international platform for sharing relevant studies on business ethics, and as the editor of this special issue, this has been a great experience for me to witness this knowledge sharing platform, which I hope will get stronger everyday. I would like to thank everyone who contributed to this special issue, particularly the writers, the journal editor Murat Şentürk, the proofreading team and IGIAD Board of Directors for giving me the opportunity to collaborate. 18 Erkan Erdemir / Human Resource Management in between Ethics and Morality References/Kaynakça Anthony, P. (1998). Management education: Ethics versus morality. In M. Parker (Ed.), Ethics and organization (pp. 269-281). London: Sage. Bowie, N. E. (1998). A Kantian theory of meaningful work. Journal of Business Ethics, 17 (9), 10831092. Carroll, A. B. (1999). Corporate social responsibility: Evolution of a definitional construct. Business & Society, 38 (3), 268-295. Eğri, T. ve Sunar, L. (2010). Türkiye’de iş ahlakı çalışmaları: Mevcut durum ve yönelimler. İş Ahlakı Dergisi, 3 (5), 41-67. Greenwood, M. (2012). Ethical analyses of HRM: A review and research agenda. Journal of Business Ethics. Retrieved March 30, 2013 from http://www.springerlink.com/content/e16742ug535215p7/ fulltext.pdf. Greenwood, M. R. (2002). Ethics and HRM: A review and conceptual analysis. Journal of Business Ethics, 36 (3), 261-278. Jack, G., Greenwood, M., & Schapper, J. (2012). Frontiers, intersections and engagements of ethics and HRM. Journal of Business Ethics, 111 (1), 1-12. Montiel, I. (2008). Corporate social responsibility and corporate sustainability: Separate pasts, common futures. Organization & Environment, 21 (3), 245-269. Özdemir, S. (2009). Günümüz Türkiye’sinde akademik iş ahlâkı çalışmalarına genel bakış. S. Orman ve Z. Parlak (drl.), İşletmelerde iş etiği içinde (s. 302-336). İstanbul: İTO Yayınları. Torlak, Ö. (2003). Pazarlama ahlakı: Sosyal sorumluluk ekseninde pazarlama kararları ve tüketici davranışlarının analizi (3. baskı). İstanbul: Beta Yayınevi. Üsdiken, B. ve Erden, Z. (2002). 1990’lı yıllarda Türkiye’de yönetim alanı: Disiplinin yapısı ve yaklaşımlar. Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2 (1), 91-112. 19
© Copyright 2024 Paperzz