yetim ve kimsesiz çocuklara sahip çıkalım

YETİM VE KİMSESİZ ÇOCUKLARA
SAHİP ÇIKALIM
Sabri Akpolat
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı
Yüce Allah'ın bütün fiilleri bir hikmete, bir
sebebe bağlı olarak tecelli etmektedir. O, hik­
meti gereği insanları farklı imkân ve özellikte
yaratmıştır. Bu sebeple toplum da zengin-fakir;
kadın-erkek; hasta-sağlıklı; yetim-yetim olm a­
yan; güçlü-zayıf... insanlar her zaman olagel­
miştir. Ancak Yüce Allah, anne-baba şefkatin­
den mahrum ettiği yetimleri ; m addî ve fizikî
yönden eksik bıraktığı kimseleri dünyada yal­
nız bırakmamış, emirleriyle koruması altına al­
mış ve onlar için özel hükümler vaz' etmiştir,
Kur'an-ı Kerim'in 21 yerinde doğrudan ve­
ya dolaylı olarak, yetimlerin gözetilmesi emredilmektedir. Bu konuda, sadece Duha ve M a­
un sûrelerine bakm ak bile, yeterli bir fikir vere­
bilir.
Kur'an-ı Kerim, M ekke'de nâzil olm aya
başladığı ilk yıllardan itibaren yetim meselesini
ele almıştır, ilk vahiylerde -Hz. Peygamber
(s.a.s.)'e kendisinin de yetim olduğu hatırlatı­
larak- yetimlere iyi muam ele yapması em redi­
lir.
"Seni yetim bulup da barındırmadı mı? Se­
ni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola ilet­
medi mi? Seni ihtiyaç hâlinde bulup d a zen­
gin etmedi mi? Öyleyse sakın yetimi ezme! Sa­
kın isteyeni azarlama! Rabbinin nimetine ge­
lince; işte onu anlat." (Duha, 6-9)
Yine, Mekkî olan Fecr sûresinde:
oy? J;
'Siz yetim e iyilik etmezsiniz."
(Fecr 1?)
djye k u cja v ra n ış kö_
tülenirken, Mâun sûresinde yetim e yapılan kö­
tü muâmele, bir nevî "dini yalanlam a" olarak
tavsif edilir:
"Gördün mü, o hesap ve ceza gününü ya­
lanlayanı! işte o, yetimi itip kakan, yoksula ye­
dirmeyi özendirmeyen kimsedir," (Mâun, 1-3)
Yetime iyilik konusundaki Mekkî ayetlerden
bir diğerinde yetime yardım, "zor geçidi aş­
mak" gibi güzel bir davranış olarak değerlen­
dirilir. (Beled, 8-16)
M ekke'de nazil olan ayetlerde, daha ziya­
de yetim e iyi muâmeleyi teşvik eden ve kötü
m uâm eleden de sakındıran hususlar yer alır­
ken, M edîne'de, yetimlerin himâyesi, malları­
na tecavüz edilmemesi ve istikbale hazırlan­
maları konularında daha kesin emirler, daha
somut tedbirler ihtiva eden ayetler gelmiştir.
Bu ayetlerin bazılarında, savaş gelirlerinden
yetim, kimsesiz ve m uhtaçlara pay ayrılması
emredilmiştir, (bkz. Enfai. 4 i; Haşr, 8) Ayrıca; Nisa
sûresinin 8. ayetinde, yetimler için, arkası kesil­
m eyen bir başka fon gösterilmektedir: Miras
taksimleri.
"Miras taksiminde yakınlar, yetimler ve düş­
künler bulunursa, ondan, onlara da verin, gü­
zel sözler söyleyin." (Nisa, 8)
Bu ayetin emrini, bir kısım âlimler nedbe
hamlederken, diğer bir kısmı da bunun m utla­
ka yapılması gereken bir vâcib olduğuna hük­
metmişlerdir.
Yetimlerin ve kimsesiz çocukların himâyesi,
bakımı çok önemlidir. Sevgiden, sıcak aile or­
tam ından uzak olarak, sokakta kendi kendine
veya çok zayıf bir ilgi ile yetişecek insanlar,
mutsuz bir hayat yaşayacakları gibi, cem iye­
tin başına da pek çok problem çıkararak, sos­
yal huzuru da bozacaklardır. Bu sebeple dini­
miz, onların mümkün olduğu kadar âile içeri­
sinde barındırılmalarını ve diğer çocuklara
gösterilen şefkatin, onlara da gösterilmesini
emreder. Bununla birlikte, hukukî bazı sonuç­
lar doğuran evlâtlık müessesesini, yapay, suistim ale açık olduğu için, kabul etmez. İslâm'ın
evlâtlık kurumunu kaldırması, yetim ve kimsesiz
çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gel­
mez. Mahremiyet ile ilgili dinî prensiplere ri-
Mayıs 2005
O
vaaz örneği
ayet etmek ve aşağıda belirteceğimiz husus­
lara bağlı kalmak şartıyla, çocuğ u olmayan
ailelerin, kimsesiz çocukları himayelerine a la ­
rak büyütmelerinde ve evlât edinmelerinde
bir sakınca yoktur.
Evlâtlık kurumuna, İslâmiyet öncesi Arap
toplum unda da rastlanmaktadır. Hz. Pey­
gam ber (s.a.s.), nübüvvetten önce eşi Hz. Ha­
tice'nin kendisine hediye ettiği Zeyd b. Hârise
adlı köleyi, ailesinin satın almak istemesi üzeri­
ne âzat etmiş, fakat Zeyd Peygamberimizin
yanında kalmayı tercih etmiş, bunun üzerine
Resûlullah onu evlât edinmiştir.
İslâm'ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı
olarak bir süre muhafaza edilen evlâtlık kuru­
mu, Medine dönem inde nâzil olan Ahzab sû­
resinin 4. ayetiyle kaldırılmış, ardından gelen
ayette de evlâtlıkların evlât edinenlere değil,
asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir.
Evlâtlık kurumunu yaşatan etkenlerden biri
de, kimsesiz çocuklara bakım ve gözetim ihti­
yacıdır. Bunlara nesebi belli olmayan çocuk­
lar da eklenebilir. Müslümanlığın evlenmeyi
kolaylaştırıp özendirmesi, boşanm aya cevaz
vermesi, gayr-i meşru birleşmelere ağır ceza­
lar getirmesi, İslâm toplum unda evlilik dışı ç o ­
cukların sayısını çok azaltmıştır. Öte yandan
çocukların bakımı, İslâmiyet'in özen gösterdiği
konuların başında gelmektedir. Terkedilmiş
çocuklarla ilgili olarak getirilen esaslar veya
çocukların bakımı ve gözetimi konusunda ak­
rabaya, belirli kurum ve kuruluşlara yüklenilen
ödevler, evlâtlık edinm e kurumunun karşılaş­
mış olduğu ihtiyaçlara ce va p verecek nitelik
taşımaktadır.
Evlâtlığın nesebi evlât edinene ba ğ la n a ­
maz, aralarında m ahremiyet m eydana gel­
mez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz. Ancak böyle
bir uygulam ada kanunî mirasçılık söz konusu
olmayıp, sadece vasiyet imkanı vardır, Evlât
edinen kişi, başka mirasçısı yoksa mallarının
tamamını, varsa üçte birini evlâtlığına vasiyet
edebilir. Üçte biri aşan kısım için mirasçıların rı­
zası şarttır. (Aydın, M. Akif, TDV İslâm Ansiklopedisi," Ev­
lât Edinme", 11/528-529)
Yetime iyi muamele edilmesi
Dinimiz, yetimlere iyi davranılmasını em re­
der. Şu hadisler bu hususu açıkça ifade et­
mektedir:
Mayıs 2005
.S
1
jSLsu
o '
/
9 ^
Lüi JaC. Û3 ( J j ^
-î
^
J N!
j
' »ı
t
AiaJI
"Bir kimse, Müslümanların arasında bulu­
nan bir yetimi alarak, yedirip içirmek üzere
(evine) götürürse, affedilm eyecek bir suç işle­
mediği takdirde, Yüce Allah onu mutlaka
cennete koyar," (Tirmizi, Birr, 14)
j3 j t
I
J
..................... ' '
' '
j jüluJb jU iij
O (
I
,
(_Jal£j üt
"Ben ve yetimi himâye eden kimse, cennet­
te şöylece beraber bulunacağız." buyurdu ve
işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını bi­
raz aralayarak, gösterdi, (Buhâıî, Talâk, 25, Edeb, 24)
jiıl (Jjiuj
"
I
(^ic.
j
, "
X- »
"
^
I
"Kocasız kadınlarla, yoksulların işlerine yar­
dım eden kimse, Allah yolunda cihât etmiş gi­
bi sevap kazanır."
Râvi diyor ki, Hz. Peygam berin:
"O kimse, tıpkı geceleri durm adan namaz
kılan, gündüzleri hiç ara verm eden oruç tutan
kimse gibidir." buyurduğunu da sanıyorum.
(Buhari, Nafakât, 1, Edeb, 25,26; Müslim, Zühd, 41)
ja . jr j ^ l
^
"Allahım! iki zayıf kimsenin, yetimle kadının
hakkını yem ekten herkesi şiddetle sakındırıyo­
rum," (Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, 'işretü'n-nisâ, 64, (V,
363). Ayrıca bk. ibni M âce, Edeb, 6)
Peygamberimizin kendi evinden de yetim
eksik olmazdı. Hz, Hatice ile evlendiğinde, Ha­
tice validemizin ölen kocasından, Hind ismin­
de bir erkek çocuğu vardı. Peygamberimiz o
yetim e kendi öz çocuğu gibi bakmış, yetiştir­
mişti. Yine Peygamberimiz Hz. Ümmü Seleme
ile evlendiğinde, beraberinde beş yetimi var­
dı. Peygamberimiz ona, beraberinde yetim
çocukların bulunmasının evlenmesine bir en­
gel olmayacağını söyledi ve öylece kabul et­
ti. Bu çocukların babası Ebû Seleme seçkin sahabilerdendi. Bir savaşta şehit olmuştu. Bu ço ­
cuklar Peygamberimizden, öz babalarını arat­
m ayacak, hatta dah a sıcak bir şefkat gör­
müşlerdi. Yapılan savaşlar sonunda şehit dü­
şen sahabilerin çocukları yetim kalıyordu. Pey­
gamberimiz bu çocuklara ayrı bir ilgi gösterir,
onları yalnız bırakmaz, ihtiyaçlarını karşılardı.
Bazılarını da bizzat kendi himayesine alırdı.