AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE DAVASI (Başvuru no. 22681/09) KARAR STRAZBURG 22 Temmuz 2014 İşbu karar, Sözleşme’nin 44. maddesinin 2. paragrafında öngörülen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup, şekli değişikliklere tabi tutulabilir. © T.C. Adalet Bakanlığı, 2014. Bu gayri resmi çeviri, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığı tarafından yapılmıĢ olup, Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiĢ olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koĢulu ile Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI A.D. ve Diğerleri/Türkiye davasında, Başkan, Guido Raimondi, Yargıçlar, IĢıl KarakaĢ, András Sajó, Nebojša Vučinić, Egidijus Kūris, Robert Spano, Jon Fridrik Kjølbro ve Daire Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith katılımıyla oluĢturulan ve Daire halinde toplanan Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (Ġkinci Bölüm), 24 Haziran 2014 tarihinde gerçekleĢtirilen kapalı müzakerelerin ardından, Aynı tarihte kabul edilen aĢağıdaki kararı vermiĢtir. USUL 1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan dava, Çin vatandaĢları olan A.D., A.A., Y.W., B.M. ve H.T.’nin (“baĢvuranlar”) Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi’ne (“AĠHM” veya “Mahkeme”) 29 Nisan 2009 tarihinde, Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına iliĢkin SözleĢme’nin (“SözleĢme”) 34. maddesi uyarınca yapmıĢ olduğu baĢvurudan (no. 22681/09) ibarettir. Birinci, dördüncü ve beĢinci baĢvuran, Mahkeme’ye baĢvuruda bulunduktan sonra Türk vatandaĢı olmuĢtur. Bölüm BaĢkanı, baĢvuranların isimlerinin açıklanmaması (Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 47 § 3 maddesi). taleplerini kabul etmiĢtir A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 2. BaĢvuranlara adli yardım sağlanmıĢ olup, kendileri, Ġstanbul’da görev yapan avukatlar A. Yılmaz ve S.N. Yılmaz tarafından temsil edilmiĢtir. Türk Hükümeti (“Hükümet”) ise kendi görevlisi tarafından temsil edilmiĢtir. 3. Davanın tahsis edildiği Bölüm BaĢkanı, 15 Mayıs 2009 tarihinde, tarafların menfaatlerinin korunması ve yargılamaların uygun bir Ģekilde yürütülmesi için, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi uyarınca, Türk Hükümetine, baĢvuranların 15 Haziran 2009 tarihine kadar Çin’e sınır dıĢı edilmemeleri gerektiğini bildirmeye karar vermiĢtir. Söz konusu tarihte, Bölüm BaĢkanı, Mahkeme Ġçtüzüğü kapsamında belirtilen geçici tedbirin, ikinci bir bildirime kadar uzatılmasına karar vermiĢtir. 4. BaĢvuru, Hükümete 2 Haziran 2010 tarihinde tebliğ edilmiĢtir. OLAYLAR I. DAVANIN KOġULLARI 5. BaĢvuranlar, Uygur etnik kökenli Müslümanlar olup, sırasıyla 1972, 1974, 1972, 1977 ve 1974 doğumludurlar ve Çin’in kuzeybatısındaki ġincan (Xinjiang) Uygur Özerk Bölgesi’nden (“XUAR”) gelmiĢlerdir. Mahkemeye ulaĢmıĢ olan en son bilgilere göre, birinci, dördüncü ve beĢinci baĢvuran Ġstanbul’da, ikinci baĢvuran Hollanda’da ve üçüncü baĢvuran ise Mısır’da ikamet etmektedir. BaĢvuranların tümü, Uygur etnik kökenli Müslüman olmaları sebebiyle Çin’de görmüĢ oldukları baskı ve zulüm korkusu sonucu farklı tarihlerde Çin’i terk etmiĢlerdir. A. Başvuranların yakalanması ve tutulması A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 6. Türkiye’ye Ağustos 2007 senesinin Ağustos ayında yasal olarak giriĢ yapmıĢ olan ikinci baĢvuran, yapılan kimlik kontrolü sırasında, vize süresinin dolmuĢ olması ve dolayısıyla Türkiye’de yasal olmayan bir Ģekilde kaldığı gerekçesiyle, 12 Temmuz 2008 tarihinde Ġstanbul’da yakalanmıĢtır. Söz konusu baĢvuran, Ġstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezi’ne yerleĢtirilmiĢtir. 7. ĠçiĢleri Bakanlığı, ikinci baĢvuranın sınır dıĢı edilmesi için 1 Ağustos 2008 tarihinde Ġstanbul Valiliğine talimat vermiĢtir. 8. Olayların yaĢandığı süreçte, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ve Çin Hükümeti temsilcilerinin katılımıyla, 2008 Pekin Olimpiyatları ile bağlantılı olarak alınacak olan güvenlik tedbirlerine iliĢkin olarak, 17 Temmuz 2008 tarihinde Ankara’da bir toplantı düzenlenmiĢtir. Çin Hükümeti görevlileri, Türk yetkililerine, Doğu Türkistan Ġslam Hareketi’ne (“DTĠH”) – Çin Hükümeti tarafından bir terör örgütü olarak nitelendirilmektedir – mensup olup, Pakistan’da yedi ay eğitim görmüĢ yaklaĢık elli kiĢiyi tespit ettiklerini bildirmiĢlerdir. Gruptan bazıları, saldırıya hazırlandıkları esnada BirleĢik Arap Emirlikleri’nde (Dubai) yakalanırken, diğer yaklaĢık otuzu da Suudi Arabistan, Ġran, Afganistan ve Pakistan üzerinden Türkiye’ye kaçmıĢtır. Söz konusu kiĢiler, Türkiye’deki bağlantılarından yararlanarak burada bulunan Çinli hedeflerine karĢı bir saldırı düzenlemeyi planlamıĢlar ve bu plan dâhilinde, Olimpiyatlar hakkında istihbarat ve patlayıcı toplamıĢlardır. Çinli yetkililer, Türkiye’ye kaçmıĢ olduğunu düĢündükleri Ģüphelilerin isimlerinin bulunduğu bir listeyi sunmuĢlardır. Bu listede, beĢ baĢvuranın ismi de yer almıĢtır. 9. Çinli yetkililerden alınan güvenlik bilgileri doğrultusunda, ĠçiĢleri Bakanlığı’nca verilen bir karar ile, 25 Temmuz 2008 tarihinde, baĢvuranların isimleri, Türkiye’ye giriĢi yasaklanan kiĢilerin isimlerinin yer aldığı listeye eklenmiĢtir. 10. Ġstanbul Terörle Mücadele ġube Müdürlüğü, eğitilmiĢ DTĠH üyelerinin Pekin Olimpiyatları öncesinde, esnasında ve sonrasında Çin veya A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI Türkiye’de terör saldırısı düzenlemeyi planladıklarına ve mevcut durumda Türkiye’de bulunduklarına iliĢkin olarak, Çin yetkililerinden ve Türk Milli Ġstihbarat TeĢkilatı’ndan edinmiĢ olduğu bilgileri, 6 Ağustos 2008 tarihli bir yazıyla, Ġstanbul Valiliğine göndermiĢtir. ġüphelilerin Ġstanbul’daki adresleri de söz konusu yazıda belirtilmiĢtir. 1. ĠçiĢleri Bakanlığı aynı tarihte, Çin Hükümetinden alınan bilgilere dayanarak, Ġstanbul Emniyet Müdürlüğüne, Ģüphelilerin Olimpiyatlar sonrasında ülkeden çıkarılması koĢuluyla, Olimpiyatlar süresince Yabancılar ġube Müdürlüğünde tutulması talimatını vermiĢtir. Hükümet tarafından ibraz edilen iç yazıĢma ve belgelerden anlaĢıldığı üzere, Türk yetkilileri, Çinli hedefleri kapsamak üzere Türk topraklarına yapılacak olan bir terör saldırısının, Türkiye’nin uluslararası arenada olumsuz bir görüntüsünün oluĢmasına sebep olacağından ve aynı zamanda Çin ile olan iliĢkilerini zedeleyeceğinden endiĢe duymaktadırlar. 12. ĠçiĢleri Bakanlığı, 6 Ağustos 2008 tarihli ayrı bir yazıyla, ikinci baĢvuran hakkında verilen 1 Ağustos 2008 tarihli sınır dıĢı kararının Olimpiyat Oyunlarının bitimine kadar durdurulmasını talep etmiĢ ve söz konusu kiĢinin bu süreçte Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde tutulmasına karar vermiĢtir. 2. 7 Ağustos 2008 tarihinde Ģüphelilerin adreslerine yapılan polis baskınlarının ardından, diğer dört baĢvuranın da aralarında bulunduğu Uygur kökenli on Çin vatandaĢı yakalanmıĢ ve Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezine gönderilmiĢtir. ÇeĢitli idari organlar arasında yapılan iç yazıĢmalara göre, yakalanan kiĢilerin Türkiye’ye yasadıĢı bir Ģekilde girdikleri ve/veya vize düzenlemelerini çiğnedikleri tespit edilmiĢtir, ancak evlerinde yapılan aramalar neticesinde herhangi bir yasadıĢı belgeye rastlanmamıĢtır. B. Başvuranların iltica süreci ve sınır dışı edilmelerine yönelik girişimler A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 14. Olimpiyatların sona ermesinin ardından, ĠçiĢleri Bakanlığı, 7 Ağustos 2008 tarihinde yakalanmıĢ olan Uygur kökenli on kiĢi hakkında alınacak tedbirlere iliĢkin olarak, Ġstanbul Valiliğine 3 Eylül 2008 tarihinde gerekli talimatları göndermiĢtir. ĠçiĢleri Bakanlığı bu bağlamda Milli Ġstihbarat TeĢkilatının tavsiyelerini dikkate alarak, dört baĢvuranın Türkiye’de kalmasının Hükümet’in uluslararası iliĢkileri kapsamında sorun teĢkil edebileceği düĢüncesiyle, bu kiĢilerin ülkeden çıkarılmasını talep etmiĢtir. Aynı tarihte yakalanmıĢ olan diğer altı kiĢi ise serbest bırakılmıĢ ve kendilerine üç ay geçerli olmak üzere yenilenemeyen oturma izni verilerek, bu süre bitiminin ardından Türkiye’yi terk etmeleri istenmiĢtir. 15. ĠçiĢleri Bakanlığı, 1 Ağustos 2008 tarihinde vermiĢ olduğu sınır dıĢı kararı doğrultusunda, ikinci baĢvuranın da sınır dıĢı edilmesi yönünde Ġstanbul Valiliğine 17 Eylül 2008 tarihinde benzer talimatları göndermiĢtir. 16. AnlaĢıldığı üzere, sınır dıĢı kararı baĢvuranlara resmi olarak tebliğ edilmemiĢ, ancak tutuldukları yerde bulunan görevlilerce, söz konusu ihtimal kendilerine yalnızca sözlü bir Ģekilde bildirilmiĢtir. 17. BaĢvuranlar 19 Eylül 2008 tarihinde, avukatları aracılığıyla, Türkiye’de sığınma talep etmiĢlerdir. BaĢvuranlar bu bağlamda, Çin’e dönmeleri halinde kendilerine uzun süreli hapis cezası verileceğini ve iĢkence veya hatta idam cezasına maruz kalacaklarını ileri sürmüĢlerdir. 18. Yetkililer, baĢvuranlarla, 20, 22 ve 23 Eylül 2008 tarihlerinde kısa görüĢmeler yapmıĢlardır. GörüĢmeler sırasında baĢvuranlara avukatları eĢlik etmiĢ ve sığınma talepleri üzerine konuĢulmuĢtur. GörüĢme formlarına göre, baĢvuranların hepsi, Çinli yetkililerin Uygurlara baskı ve zulüm uygulaması nedeniyle Çin’den kaçtıklarını ifade etmiĢ ve Çin’e geri dönmeleri halinde, hapis cezası, iĢkence ve hatta idam cezası riskiyle karĢı karĢıya kalacaklarından korkmuĢlardır. Hiçbiri, herhangi bir siyasi veya dini örgüt veya terör örgütü ile bağlantısı olduğunu söylememiĢtir. GörüĢmeler esnasında kendilerine tercüman olarak Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde tutulan bir Uygur arkadaĢları da eĢlik etmiĢtir. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 19. ĠçiĢleri Bakanlığı 26 Eylül 2008 tarihli bir yazıyla, Ġstanbul Valiliğine, baĢvuranların sığınma taleplerinin kabul edilmediğini bildirmiĢ, ancak bu doğrultuda herhangi bir resmi karara atıfta bulunmamıĢtır. Belgede, baĢvuranların bir süredir yasa dıĢı olarak Türkiye’de yaĢamalarına rağmen, ne yakalanmadan önce ne de yakalandıktan hemen sonra sığınma talebinde bulundukları belirtilmiĢ ve en son yapmıĢ oldukları sığınma taleplerinin yalnızca, Türkiye’de kalma sürelerinin uzatılması yönünde olduğu ortaya konmuĢtur. Bakanlık bu nedenle, söz konusu kiĢilerin derhal sınır dıĢı edileceği kararını vurgulamıĢtır. BaĢvuranlara ne bu mektubun bir nüshası gönderilmiĢ ne de kendilerine bir sınır dıĢı kararı tebliğ edilmiĢtir. 20. BaĢvuranlar, 13 Ekim 2008 tarihinde BirleĢmiĢ Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (“UNHCR”) baĢvurarak, mülteci olarak tanınmayı talep etmiĢlerdir. UNCHR, 27 Ekim 2008 tarihinde kendilerine sığınma belgesi vermiĢtir. 21. BaĢvuranların avukatı, baĢvuranların sınır dıĢı edilip edilmeyecekleri hakkında bilgi almak ve eğer sınır dıĢı edileceklerse de ilgili sınır dıĢı kararlarının kendisine verilip verilemeyeceğini öğrenmek için, 21 Ekim 2008 tarihinde Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezine gitmiĢtir. Yetkililer, baĢvuranların sınır dıĢı edilecekleri bilgisini avukata sözlü bir Ģekilde aktarmıĢ, ancak sınır dıĢı edilecekleri tarihi belirtmemiĢtir. Yetkililer ayrıca, kararların nüshalarını vermeyi, hatta göstermeyi bile reddetmiĢtir. 22. BaĢvuranların avukatı, 22 Ekim 2008 tarihinde Ġstanbul Yabancılar ġube Müdürlüğüne bir dilekçe göndererek, sınır dıĢı kararları dâhil olmak üzere baĢvuranlar hakkında Ģimdiye kadar çıkarılmıĢ olan idari kararlar hakkında gerekli yasal iĢlemleri baĢlatabilmek için, söz konusu kararlara eriĢim talebinde bulunmuĢtur. Avukat, baĢvuranlar hakkında yapılacak olan tüm iĢlemlerin ve verilecek olan tüm kararların, baĢvuranların yasal temsilcisi olarak kendisine bildirilmesi talebinde bulunmuĢtur. Ancak mektubuna herhangi bir yanıt gelmemiĢ ve baĢvuranların dosyalarına eriĢimi engellenmeye devam etmiĢtir. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 23. BaĢvuranlar kendilerine önceden haber verilmeden, 26 Ekim 2008 tarihinde, sınır dıĢı edilmek üzere Ağrı’ya Ġran sınırına götürülmüĢlerdir. Ġran yetkililerinin baĢvuranların Ġran’a girmelerine izin vermemeleri üzerine, baĢvuranlar Ġstanbul’a geri götürülüp, Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezi’ne yeniden yerleĢtirilmiĢlerdir. 24. BaĢvuranların avukatı 28 ve 31 Ekim 2008 tarihlerinde, Ġstanbul Yabancılar ġube Müdürlüğüne iki ayrı dilekçe yazmıĢ ve baĢvuranlar aleyhinde verilen idari kararlara eriĢim taleplerini yeniden sunmuĢtur. Dilekçesinde, özellikle Çin’e geri gönderilmeleri halinde ciddi risklerle karĢı karĢıya kalacakları göz önünde bulundurulduğunda, baĢvuranların, yetkili mahkemeler önünde itiraz edebilme haklarından yararlanabilmeleri için, aleyhlerinde verilen sınır dıĢı kararlarına eriĢmelerinin gerekli olduğunu hatırlatmıĢtır. Avukat, 3 ve 7 Kasım 2008 tarihlerinde gönderdiği iki dilekçesinde de söz konusu görüĢlerini tekrarlamıĢ, ancak her iki dilekçeye de yanıt gelmemiĢtir. Ancak görünen Ģu ki, avukata, sığınma taleplerine iliĢkin düzenlemeyi içeren bir kılavuz niteliğindeki 57 sayılı Genelge’nin 12. maddesi uyarınca baĢvuranların dosyalarına eriĢimin kısıtlandığı sözlü bir Ģekilde bildirilmiĢtir (detaylar için Bk. aĢağıda 66. paragraf). 25. BaĢvuranlar, avukatlarıyla 1 Kasım 2008 tarihinde Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde görüĢmüĢlerdir. Dördüncü baĢvuran hariç tüm baĢvuranlar, XUAR’da yaĢayan aile fertlerinin, Çin’den kaçtıkları için rahatsız edildiklerini veya hapsedildiklerini bildirmiĢ ve söz konusu bölgede kendilerinin halen terörist olarak nitelendirilerek arandıklarını ifade etmiĢlerdir. 26. BaĢvuranlar, bilinmeyen bir gerekçeyle, 2 ġubat 2009 tarihinde serbest bırakılmıĢlardır. Üç gün sonra, polis tarafından Ġstanbul Yabancılar ġube Müdürlüğüne çağırılmıĢlar ve kendilerine oturma izni verileceği bildirilmiĢtir. Ancak o esnada, kendilerine herhangi bir açıklama A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI yapılmadan, tekrar Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezine gönderilmiĢlerdir. 27. ĠçiĢleri Bakanlığı 13 ġubat 2009 tarihinde, baĢvuranların sığınma taleplerinin reddedildiği resmi bir karar yayınlamıĢtır. Kararda kısaca, baĢvuranların, sığınma taleplerini desteklemek amacıyla ileri sürdükleri iddialarının, Mültecilerin Hukuki Statüsüne ĠliĢkin 1951 Cenevre SözleĢmesi’nde (“Cenevre SözleĢmesi”) ve ilgili iç yönetmeliklerde (“1994 Göç Yönetmeliği”) öngörülen kriterleri karĢılamadığına hükmetmiĢtir. Kararda, baĢvuranların taleplerine ve incelendikleri uluslararası ve/veya ulusal standartlara iliĢkin herhangi bir tartıĢmaya yer verilmemiĢtir. 28. ĠçiĢleri Bakanlığının kararı, baĢvuranlara 23 ġubat 2009 tarihinde tebliğ edilmiĢ ancak avukatlarına ayrı olarak gönderilmemiĢtir. BaĢvuranlara, karar ellerine geçtikten sonra iki gün içerisinde itirazda bulunabilecekleri bildirilmiĢtir. 29. BaĢvuranların avukatı, Ġstanbul Yabancılar ġube Müdürlüğüne 24 ġubat 2009 tarihinde bir dilekçe daha göndermiĢtir. Ġlk olarak, baĢvuranların sığınma taleplerinin reddedildiği en yakın tarihli karar da dâhil olmak üzere, baĢvuranlar aleyhinde verilmiĢ olan idari kararların, Ekim 2008 yılından beri sürekli talep etmesine rağmen kendisine bildirilmemesinden ve baĢvuranların dosyalarına eriĢiminin engellenmesinden Ģikâyetçi olmuĢtur. Avukat ayrıca, sığınma talebinin reddedilmesine iliĢkin olarak yapacakları itiraz baĢvurusu için verilen iki günlük sürenin çok kısa olmasından Ģikâyetçi olmuĢ ve etkili bir Ģekilde itirazda bulunabilmek amacıyla, süre uzatım ve baĢvuranların dosyalarına eriĢim talebinde bulunmuĢtur. 30. BaĢvuranlar, süre uzatım taleplerine herhangi bir yanıt alamamıĢ olup, Bakanlığın 13 ġubat 2009 tarihli kararına avukatları aracılığıyla itirazda bulunmuĢlardır. BaĢvuranlar, Uygur etnik kökenli Müslüman olmaları sebebiyle zulüm gördükleri gerekçesiyle Çin’den kaçtıklarını ifade etmiĢlerdir. Siyasi görüĢlerinden ötürü hepsi Çin polisi tarafından aranmaktaydı; üçüncü baĢvuran, Çin Hükümeti aleyhinde siyasi görüĢ A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI bildirmesi sebebiyle hâlihazırda 1994 senesinde iki yıl cezaevinde kalmıĢtır. Bir yandan, Doğu Türkistan’ın 1949 yılında Çin tarafından iĢgal edilmesinden sonra baĢvuranlar kültürel asimilasyona uğramıĢ, ayrımcılığa maruz kalmıĢ ve ikinci sınıf vatandaĢ muamelesi görmüĢken, diğer yandan da terörizme karĢı küresel savaĢ bahanesiyle 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren Uygur muhaliflerine yapılan baskı artmıĢtır. Kültürel ve dini kimliklerini koruyabilmek adına göstermiĢ oldukları barıĢçıl çabaları nedeniyle, baĢvuranların hepsine ayrılıkçı damgası vurulmuĢtur. Ayrıca, baĢvuranlar, Çin’e dönmeleri halinde, reddedilen diğer sığınmacılarda olduğu gibi, hapis cezası, iĢkence ve hatta idam cezası riski ile karĢı karĢıya kalacaklardı. Ġstanbul’da bulunan Doğu Türkistan Vakfı, baĢvuranların iddialarını doğrulamıĢ ve dernekle bağlantılarının bulunması halinde, Çin’e döndüklerinde yaĢamlarına ve fiziksel bütünlüklerine karĢı oluĢabilecek riskin artacağını belirtmiĢtir. Vakıf, yakın zamanda Pakistan, Kazakistan ve Nepal’dan sınır dıĢı edilmiĢ olan bir takım Uygur vatandaĢının, Çinli yetkililer tarafından sınırda idam edildiğini ifade etmiĢtir. BaĢvuranlar, mülteci statüsü taleplerinin UNHCR önünde halen görüĢülmekte olduğunu ve söz konusu organizasyon tarafından kendilerine sığınma belgesi verildiğini ilave etmiĢlerdir. 31. ĠçiĢleri Bakanlığı, baĢvuranların itirazları hakkında 16 Mart 2009 tarihinde DıĢiĢleri Bakanlığından görüĢ talep etmiĢtir. DıĢiĢleri Bakanlığı 18 Mart 2009 tarihinde cevaben, baĢvuranların iddialarının mülteci statüsü edinmek için gerekli olan kriterleri karĢılamadığını bildirmiĢtir. Ancak, DıĢiĢleri Bakanlığının söz konusu karara hangi fiili veya hukuki gerekçeyle vardığı net değildir. 32. BaĢvuranların avukatına 27 Nisan 2009 tarihinde, yetkililer tarafından belirlenmiĢ olan sınırlı sayıdaki belgenin ve baĢvuranlar hakkında verilmiĢ olan kararların nüshalarını alması için izin verilmiĢtir. C. Başvuranların salıverilme girişimleri A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 33. Söz konusu süreç kapsamında, baĢvuranlar, salıverilme istemiyle, 23 ġubat 2009 tarihinde Ġstanbul Ġdare Mahkemesi önünde bir dava açmıĢlar ve kendileri aleyhinde yürütülmekte olan sınır dıĢı edilme iĢlemlerinin durdurulmasını talep etmiĢlerdir. BaĢvuranlar ayrıca, terörist olarak aranmakta oldukları Çin’e geri gönderilmeyi neden istemediklerine iliĢkin iddialarını yinelemiĢler ve kendilerini kanuna aykırı bir Ģekilde Ġran’a sınır dıĢı etmeye çalıĢan yetkilileri kınamıĢlardır. BaĢvuranlar ilaveten, dosyalarında bulunan kararlara ve diğer belgelere eriĢimlerinin yetkililer tarafından engellenmesiyle, söz konusu kararlara mahkeme önünde itiraz edebilme Ģanslarının ortadan kalktığından Ģikâyetçi olmuĢlardır. 34. Ġstanbul Ġdare Mahkemesi, baĢvuruların müĢtereken yapılmak yerine ayrı ayrı yapılması gerektiğine hükmederek, baĢvuranların davasını 3 Nisan 2009 tarihinde usuli gerekçelerle reddetmiĢtir. Bu nedenle mahkeme, baĢvuranları, bireysel olarak baĢvuru yapmaya ve baĢvurularında, yetkili makamlara yapmıĢ oldukları tüm ilgili taleplerin ve bu taleplere verilen cevapların birer kopyasına yer vermeye davet etmiĢtir. Söz konusu kararın baĢvuranlara ne zaman tebliğ edildiği net olarak bilinmemektedir, ancak baĢvuranlar bu iĢlemleri yerine getirmemiĢlerdir. 35. BaĢvuranlar, 24 Nisan 2009 tarihinde, Yabancılar Hudut ve Ġltica Daire BaĢkanlığına bir dilekçe göndermiĢler ve kanuna aykırı ve keyfi olarak tutulmalarına son verilmesini ve derhal salıverilmelerini talep etmiĢlerdir. 36. BaĢvuranlar, Mahkeme’nin, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi uyarınca vermiĢ olduğu bir ara karar ile, 10 Haziran 2009 tarihinde Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezi’nden serbest bırakılmıĢlardır (Bk. aĢağıda 59. ve 60. paragraflar). Hükümet, aynı gün Mahkeme’ye ibraz etmiĢ olduğu dilekçesinde, baĢvuranların söz konusu ara karar nedeniyle Türkiye’de kalmalarına izin verildiğini ifade etmiĢtir. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI D. Ġkinci başvuran hakkındaki sığınma işlemlerinin neticesi 3. ĠçiĢleri Bakanlığı 29 Nisan 2009 tarihinde Ġstanbul Valiliğine, ikinci baĢvuranın sığınma talebinin reddedilmesine iliĢkin yapmıĢ olduğu itiraz baĢvurusunun 31 Mart 2009 tarihinde reddedildiğini, zira baĢvuranın herhangi bir yasadıĢı örgütle bağlantısının bulunup bulunmadığının tespit edilemediğini bildirmiĢtir. Ayrıca, söz konusu baĢvurana, 5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de Ġkamet ve Seyahatleri Hakkındaki Kanun çerçevesinde “yabancı statüsü” adı altında oturma izni verilmemesi gerektiğine karar verilmiĢtir. Bakanlık bu nedenle, ikinci baĢvuranın derhal sınır dıĢı edilmesini talep etmiĢtir. Her ne kadar diğer baĢvuranlar da sığınma taleplerinin reddedilmesine iliĢkin olarak aynı zamanda itirazda bulunduysalar da, söz konusu süre zarfında bu taleplerin neticelerine iliĢkin herhangi bir bilgi elde edilmemiĢtir. 38. Bakanlığın, ikinci baĢvuran hakkında vermiĢ olduğu karar, baĢvuranların avukatına 13 Mayıs 2009 tarihinde tebliğ edilmiĢtir. 39. Ġkinci baĢvuran, 9 Haziran 2009 tarihinde, Yüksek Ġdare Mahkemesi nezdinde, ĠçiĢleri Bakanlığı aleyhine bir dava açmıĢtır. Söz konusu baĢvuran ilk olarak, zulme, iĢkenceye ve hatta idam cezasına maruz kalacağı gerekçesiyle 29 Nisan 2009 tarihinde sınır dıĢı kararının iptal edilmesini ve ayrıca yerel yargılamalar sonuçlanmadan bu kararın icrasının durdurulmasını talep etmiĢtir. BaĢvuran ek olarak, Ekim 2008’de sınır dıĢı edilmesine yönelik giriĢimlerin kanuna aykırılık teĢkil etmesinden Ģikâyetçi olmuĢtur, zira yerel mahkemeler ve UNCHR nezdinde sığınma ve mülteci iĢlemleri sonuçlandırılmamıĢtır. BaĢvuran ayrıca, sığınma iĢlemlerinin ulusal makamlarca kanuna uygun bir Ģekilde yürütülmediğini iddia etmiĢtir; hakkındaki sığınma talebinin yasal temsilcisi tarafından yapılmıĢ olmasına rağmen, sığınmaya iliĢkin görüĢme, avukatının gıyabında baĢtan savma bir Ģekilde gerçekleĢtirilmiĢtir. GörüĢme esnasında sağlanan tercüme hizmeti de yetersiz olmuĢtur. Ayrıca, sığınma talebinin reddine iliĢkin itiraz için A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI öngörülen iki günlük süre de, baĢvuranın kapsamlı bir itirazda bulunabilmesi için yetersiz olmuĢtur. Ġlaveten, baĢvuranın sığınma talebinin, herhangi bir yasadıĢı örgüt ile bağlantısının bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesi, DTĠH ile bağlantısı olduğunu bildiren önceki istihbarat raporları ile çeliĢki göstermiĢtir. Bu bağlamda, idarenin, baĢvuranın iddialarına iliĢkin esasları daha titiz bir Ģekilde incelmesi gerekirken, davanın inlenmesi kapsamında, baĢvuranın bir terör örgütüyle bağlantısının bulunup bulunmadığı meselesinden öteye gitmediği görülmüĢtür. BaĢvuran ayrıca, Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde dokuz ay boyunca kanuna aykırı bir Ģekilde tutulduğunu ileri sürmüĢtür. BaĢvuran son olarak, sığınma baĢvurularına iliĢkin idari kararların nüshalarını defalarca talep ettiği halde, herhangi bir yanıt alamadığını ileri sürmüĢtür. Dolayısıyla, söz konusu kararlara itiraz etmesine olanak sağlacak hukuki yollara eriĢimi kısıtlanmıĢtır. BaĢvuran bu bağlamda, 57 sayılı Genelge’nin kanuna uygunluğuna itiraz etmiĢtir, zira bu genelgeyle, baĢvuranın ve avukatının sığınma dosyasına eriĢimi kısıtlanarak, baĢvuranın savunma yapma hakkına halel getirilmiĢtir. 40. Yüksek Ġdare Mahkemesi 10 Ağustos 2009 tarihinde, baĢvuranın sınır dıĢı iĢleminin askıya alınması yönündeki talebinin incelenmesini, Bakanlık görüĢlerini ibraz edinceye kadar ertelemeye karar vermiĢtir. 41. Bakanlık, Yüksek Ġdare Mahkemesine 23 Eylül 2009 tarihinde savunmasını sunmuĢtur. Ġlgili kısımlar aĢağıdaki Ģekildedir: Davacı, Çin’de zulüm gördüğünü iddia ederken; görüĢme sırasında, Çin’de herhangi bir siyasi, dini veya sosyal grup ile bağlantısının bulunmadığını, gözaltına alınmadığını, tutuklanmadığını veya kötü muameleye maruz kalmadığını ve aile fertlerinden hiçbirinin Devlet yetkilileri ile herhangi bir sorun yaĢamadığını ifade etmiĢtir. Ġddialarındaki tutarsızlıktan ötürü, Bakanlık davacıya “mülteci” statüsü verilmesini reddetmiĢtir. Davacının söz konusu karara 24 ġubat 2009 tarihinde itiraz etmesi üzerine, Bakanlığımız, DıĢiĢleri Bakanlığının görüĢüne baĢvurmuĢtur. DıĢiĢleri A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI Bakanlığı 18 Mart 2009 tarihli kararında, davacının sığınma talebinin “sığınmacı statüsü elde etmek için gerekli olan unsurları” içermediğini bildirmiĢtir. … DıĢiĢleri Bakanlığının görüĢü, baĢvuran hakkında baĢlatılan yasal iĢlemler açısından büyük bir önem arz etmektedir. Türkiye’de kalması DıĢiĢleri Bakanlığınca uygun görülmediği takdirde bir yabancıya Bakanlığımız tarafından sığınmacı statüsü vermesi mümkün değildir. … Ġlgili mevzuat (5683 sayılı Kanun) uyarınca Türkiye’de ikamet etmesi uygun görülmeyen kiĢilerin ihraç edilmesi zorunlu olup, bu mesele, Devlet’in egemenlik yetkisi dâhilindedir… Davacı ile gerçekleĢtirilmiĢ olan görüĢmeden, kendisinin zulme, gözaltına veya tutukluluğa maruz kalmadığı anlaĢılırken, davacı, Çin Devleti hakkında karalayıcı ifadelerde bulunmaktan çekinmemiĢ olup, aynı zamanda bizim yabancı barınma merkezlerimizi de eleĢtirmeye kalkıĢmıĢtır. Sınır dıĢı edilmesi halinde ülkemizi ne derece kötüleyeceği tahmin edilebilir. Bu kiĢisel özellik, davacı aleyhinde verilen kararın ne kadar yerinde olduğunu ispatlamaktadır. … Davacının (sınır dıĢı edilmesi halinde) telafi edilemez bir zarara uğraması söz konusu değildir, zira davacı, ülkemize davet edilmemiĢ, kendi isteğiyle gelmiĢtir. Mevcut durumdan kendisi münferiden sorumludur. Kendisini kabul etmek isteyen üçüncü bir ülke bulmak mümkün değildir. Bu nedenle, bir yılı aĢkın süredir ülkemizde konuk olarak kalmaktadır. 4. Yüksek Ġdare Mahkemesi 7 Aralık 2009 tarihinde, DıĢiĢleri Bakanlığına, aĢağıdaki belgeleri on beĢ gün içerisinde tebliğ etmesi talimatını vermiĢtir: sığınma talebinin reddine iliĢkin olarak baĢvuran tarafından yapılmıĢ olan itirazı reddettiği 31 Mart 2009 tarihli kararının bir nüshası; çeĢitli idari kararlarda baĢvuranın DTĠH üyeliği hakkında ileri sürülen çeliĢkili ifadelerden ötürü, baĢvuranın bir terör örgütüyle bağlantısının bulunduğuna dair istihbarat raporları ve diğer bilgiler; baĢvuranın UNHCR’den mülteci statüsü talep etmesine iliĢkin bilgiler. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 43. UNHCR 13 Ocak 2010 tarihinde, Yüksek Ġdare Mahkemesine, ikinci baĢvuranın mülteci statüsü talebinin halen incelenmekte olduğunu bildirmiĢtir. UNHCR, yazısında ayrıca, Çin yetkili makamlarının 2001’den beri XUAR’da terörle mücadele kapsamında baskı politikasını kuvvetlendirdiğini ve özellikle de barıĢçıl siyasi görüĢ ayrılığı bildiren etnik Uygurları ve bağımsız Ġslamiyet liderlerini hedef aldığını belirtmiĢtir. Uygurlara bu nedenle bölücülük suçundan dolayı uzun süreli hapis cezaları veya bazı durumlarda idam cezası verilmiĢtir. Bu gerekçelerle UNCHR, Yüksek Ġdare Mahkemesini, mülteci statüsünün belirlenmesi süreci sonuçlandırılıncaya kadar baĢvuranın sınır dıĢı edilmesinin engellenmesi için müdahalede bulunmaya teĢvik etmiĢtir. 44. BaĢvuran, sınır dıĢı edilmesinin askıya alınmasına iliĢkin talebini 2 ġubat 2010 tarihinde tekrar sunmuĢtur. 45. Yüksek Ġdare Mahkemesi 19 ġubat 2010 tarihinde, baĢvuranın sınır dıĢı edilmesi iĢleminin, talep edilen bilgiler idare tarafından tebliğ edilinceye kadar durdurulmasına karar vermiĢtir. 46. Ġkinci baĢvuran belirtilmeyen bir tarihte, ĠçiĢleri Bakanlığının önceki görüĢüne cevap vermiĢtir. BaĢvuran, önceki savlarını tekrarlamanın yanı sıra, herhangi bir terör örgütü veya baĢka bir örgütle bağlantılarının bulunduğunu bildirmemesi gerekçesiyle sığınma talebi reddedilirken, Bakanlığın, Çin Hükümetinin Türk yetkili makamları ile paylaĢmıĢ olduğu Ģüpheli teröristler listesinde baĢvuranın isminin yer aldığını kabul ettiğini ileri sürmüĢtür. Bu koĢullarda, baĢvuranın bir terör örgütüyle iliĢki içerisinde olduğunu reddetmiĢ olması alakasızlık teĢkil etmiĢtir; önemli olan, baĢvuranın bu gerekçeyle Çin Hükümeti tarafından aranıyor olmasıdır. Ayrıca, baĢvuranın sığınma talebine iliĢkin olarak DıĢiĢleri Bakanlığının görüĢürünün büyük önem arz etmesi, kararın hukuki değil siyasi gerekçelere dayanılarak verildiğini göstermiĢtir. 47. Yüksek Ġdare Mahkemesi 30 Haziran 2010 tarihinde, baĢvuranın Çin’e dönmesi haline baskı ve zulme maruz kalacağına dair gerçek bir A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI riskin varlığını göz önünde bulundurarak, UNHCR önündeki baĢvurusu halen sonuçlanmamıĢ iken, baĢvuranın sığınma talebinin reddedilip sınır dıĢı edilmesinin kanuna aykırılık teĢkil edeceğini değerlendirmiĢtir. Yüksek Ġdare Mahkemesi bu nedenle, söz konusu sınır dıĢı kararının icrası durdurmuĢtur. Mahkeme aynı zamanda, yetki dıĢında olarak nitelendirdiği 57 sayılı Genelge’nin icrasını da durdurmuĢtur. 48. Yüksek Ġdare Mahkemesinin kararını takiben, ikinci baĢvurana 21 Ekim 2010 tarihinde oturma izni verilmiĢtir. 49. Taraflardan Eylül 2013’te alınmıĢ olan en son bilgilere göre, Yüksek Ġdare Mahkemesi, ilgili tarihten itibaren, ikinci baĢvuranın davasının esasları hakkında herhangi bir karar vermemiĢtir. D. Diğer başvuranlar hakkındaki sığınma işlemlerinin neticesi 50. Hükümetin görüĢlerine eklenen belgelere göre, diğer baĢvuranların, sığınma taleplerinin reddine karĢı yapmıĢ oldukları itiraz baĢvuruları da 31 Mart 2009 tarihinde ĠçiĢleri Bakanlığı tarafından reddedilmiĢtir. Ancak, ikinci baĢvuranın durumundan farklı olarak, ne söz konusu kararlar, ne de bu karar temel alınarak verilen sınır dıĢı kararları baĢvuranlara veya avukatlarına tebliğ edilmiĢtir. 51. BaĢvuranlar, 2 Eylül ve 28 Aralık 2010 tarihlerinde, sığınma taleplerinin durumu hakkında bilgi almak istemiĢler, ancak herhangi bir yanıt alamamıĢlardır. 52. AnlaĢıldığı üzere, baĢvuranların sığınma taleplerinin reddine iliĢkin yapmıĢ oldukları itiraz baĢvurularının Bakanlık tarafından reddedildiği, kendilerine 2011 yılında belirtilmeyen bir tarihte bildirilmiĢtir. Bu kapsamda, sınır dıĢı edilmeleri yönünde bir karar da zorunlu kılınmıĢtır. BaĢvuranlar, kararın iptal edilmesi için Ankara Ġdare Mahkemesi nezdinde ayrı ayrı dava açmıĢlardır. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 53. Ankara Ġdare Mahkemesi, 15 ġubat 2012 (birinci ve üçüncü baĢvuran), 18 Ocak 2012 (dördüncü baĢvuran) ve 14 Aralık 2011 (beĢinci baĢvuran) tarihli dört ayrı kararda, baĢvuranların Çin’de zulme uğrayacakları yönündeki potansiyel riski kabul etmiĢ ve sonuç olarak, baĢvuranlar aleyhindeki sınır dıĢı kararlarını iptal etmiĢtir. Ġdare Mahkemesi, kararlarında ayrıca, Mahkeme’nin 15 Mayıs 2009 tarihli geçici tedbirine atıfta bulunmuĢtur. 54. Ġdare Mahkemesinin kararlarına göre, birinci ve üçüncü baĢvurana 20 Mart 2012 tarihinde, dördüncü baĢvurana 29 Kasım 2011 tarihinde ve beĢinci baĢvurana ise 24 Ekim 2011 tarihinde oturma izni verilmiĢtir1. 55. Yüksek Ġdare Mahkemesi, 31 Aralık 2012 ve 18 ġubat 2013 tarihlerinde, kararları, baĢvuranların lehine onamıĢtır. Görünen o ki, Bakanlığın bu kararlara iliĢkin düzeltme talebi, Yüksek Ġdare Mahkemesi önünde halen beklemektedir. F. Mahkeme önündeki yargılamalar 5. Sığınma taleplerine iliĢkin nihai bir karar verilmeden önce, 29 Nisan 2009 tarihinde baĢvuranların temsilcisi, baĢvuranların Türkiye’den sınır dıĢı edilmemesi için, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi uyarınca, Mahkeme’den geçici bir tedbir uygulamasını talep etmiĢtir. 57. Aynı tarihte, davanın tahsis edildiği Bölüm BaĢkanı, Mahkemeye sunulan bilgiler doğrultusunda baĢvuranların istedikleri ara tedbiri uygulamamaya karar vermiĢtir. 58. ĠçiĢleri Bakanlığının, ikinci baĢvuranın sığınma talebinin son kez reddetmesinin ve baĢvuranın sınır dıĢı edilmesi kararının verilmesinin ardından, baĢvuranların temsilcisi 14 Mayıs 2009 tarihinde, Mahkeme 1 Görüldüğü üzere, Ankara Ġdare Mahkemesinin, dördüncü ve beĢinci baĢvuran hakkındaki iptal kararları, sınır dıĢı kararlarının icrasının askıya alınmasına iliĢkin ara kararlardan önce verilmiĢtir. Bu nedenle idare, esasa iliĢkin kararları beklemeksizin, söz konusu baĢvuranlara oturma izni vermeye teĢvik edilmiĢtir. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi uyarınca sunmuĢ olduğu önceki talebini, daha fazla görüĢe ve destekleyici belgelere yer vererek yinelemiĢtir. 59. Davanın tahsis edildiği Bölüm BaĢkanı 15 Mayıs 2009 tarihinde, tarafların menfaati için ve Mahkeme önündeki yargılamaların uygun bir Ģekilde yürütülebilmesi adına, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi uyarınca, Türk Hükümetine, baĢvuranların 15 Haziran 2009 tarihinde önce Çin’e sınır dıĢı edilmemeleri gerektiğini bildirmeye karar vermiĢtir. 60. Bölüm BaĢkanı 15 Haziran 2009 tarihinde, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi uyarınca daha evvel öngörülmüĢ olan geçici tedbirin süresini ikinci bir emre kadar uzatmaya karar vermiĢtir. G. Sonraki gelişmeler 6. Serbest bırakılmalarından bir süre sonra, baĢvuranların tümü Türk vatandaĢlığı için baĢvuruda bulunmuĢlardır. Ġkinci ve üçüncü baĢvuranın baĢvuruları, ilgili hukuki kriterleri karĢılamadığı gerekçesiyle reddedilmiĢtir. Ġkinci baĢvuran, 22 Haziran 2011 tarihinde Türkiye’den ayrılmıĢ ve Hollanda’da sığınma talep etmiĢtir. AnlaĢıldığı üzere, ikinci baĢvuranın baĢvurusu kabul edilmiĢ ve kendisi halen Hollanda’da yaĢamaya devam etmektedir. Üçüncü baĢvuran, belirtilmeyen bir tarihte Mısır’a gitmiĢtir. 62. Diğer baĢvuranlara ise, 2012 senesi muhtemel olmakla birlikte, bilinmeyen tarihlerde Türk vatandaĢlığı verilmiĢtir. Mahkeme’nin elinde, tam tarihlere iliĢkin bilgi bulunmamaktadır. 63. UNHCR, 25 Eylül 2013 tarihli bir yazıyla, baĢvuranların avukatına, birinci, ikinci ve üçüncü baĢvuranların baĢvurularını geri çekmeleri ve dördüncü ve beĢinci baĢvurana ulaĢılamaması nedeniyle, müvekkillerinin mülteci statüsü edinmeye iliĢkin dosyalarının kapatıldığını bildirmiĢ, ancak herhangi bir tarih belirtmemiĢtir. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI II. ĠLGĠLĠ ĠÇ HUKUK VE UYGULAMA A. Anayasa 7. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin ilgili kısımları aĢağıdaki Ģekildedir: “Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır… Ġdarî iĢlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî iĢlemin açıkça hukuka aykırı olması Ģartlarının birlikte gerçekleĢmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir…” B. Sığınmacılar hakkındaki hukuk ve uygulama 8. Söz konusu zamanda sığınmacılar için geçerli olan ilgili iç hukuk ve uygulamaya iliĢkin açıklama, Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye (no. 30471/08, §§ 29-45, 22 Eylül 2009) davasında bulunmaktadır. Bu bağlamda, “1994 Yönetmeliği” ve bu yönetmelik uygulanırken öngörülen usul ve ilkelere iliĢkin bir direktif olan 57 sayılı Genelge hakkında detaylı bilgilere yer verilmiĢtir. 9. Ġlaveten, 57 sayılı Genelge’nin mevcut davaya uygun düĢen 12. maddesi aĢağıdaki Ģekildedir: “Başvuru sahibi veya müdafisinin dosyaya erişimi Ġdari yargıya baĢvuranın kendisi veya müdafisi tarafından dosyası incelenmek istendiğinde ya da idari mahkemede kullanılmak üzere birer sureti dilekçe ile talep edilmesi halinde dosyadaki “GĠZLĠ” ya da “HĠZMETE ÖZEL” kaydı bulunan evrak dıĢında kalan; - Avukat veya yasal temsilcisine ve baĢvuru sahibinin kendisine tebliği yapılan tebliğ-tebellüğ belgeleri, - Ġltica/sığınma müracaat ve ön görüĢme formu, - BaĢvuranın Deklarasyonu, - Ġltica-sığınma mülakat formu, A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI - Mülakat raporu, - Psikolog ve sosyal hizmet uzmanı raporu, - BaĢvuranın baĢvurusuna iliĢkin sunduğu bilgi ve belgeler, - Ġltica/sığınma baĢvurusu hakkında Bakanlıkça verilen ilk karar, - Ġltica/sığınma baĢvurusu hakkında Bakanlıkça verilen nihai karar, - BaĢvuran hakkında yabancılara iliĢkin genel hükümler çerçevesinde Bakanlıkça verilen karar evrakının, BaĢvuru sahibinin kendisine, varsa avukatına veya yasal temsilcisine talep edilmesi halinde verilecektir. ...” III. ĠLGĠLĠ ULUSLARARASI BELGELER 10. Uluslararası Af Örgütü, 6 Temmuz 2004 tarihinde yayımlanmıĢ olan “Uygurlar Çin’in “terörle savaĢ” adına uyguladığı baskıdan kaçıyor” baĢlıklı raporunda, XUAR’daki etnik Uygur nüfusunun zor durumu hakkındaki endiĢelerini dile getirmiĢtir. Ġlgili kısımlar aĢağıdaki Ģekildedir: “XUAR’daki insan hakları durumuna genel bakış Uluslararası Af Örgütü yıllardır XUAR’daki etnik Uygur topluluğunun üyelerine karĢı iĢlenen insan hakları ihlalleri konusunda raporlar yayınlamaktadır. Nisan 1990’da Baren kasabasındaki kitlesel protesto ve Ģiddet içeren ayaklanmalardan sonra, “ayrılıkçı” ve “aĢırı dinci” olduğu iddia edilen kiĢilere uygulanan baskı 1990’ların baĢından beri devam etmektedir… Daha yakın bir tarihte “ayrılıkçılar, teröristler ve aĢırı dinciler”, bir kez daha genel suçlara karĢı yeniden baĢlatılan ulusal “sert saldırı” kampanyasının kilit hedefi haline gelmiĢtir. Bu kampanya, Nisan 2001’de baĢlatılmıĢ olup, hiçbir zaman resmi olarak sonlandırılmamıĢtır. Çin hükümeti “ayrılıkçılık” terimini geniĢ bir yelpazede yer alan faaliyetleri içine alacak Ģekilde kullanmaktadır ve bu faaliyetlerin bir çoğu barıĢçıl muhalefet ya da hoĢnutsuzluk veya din özgürlüğü hakkının barıĢçıl kullanılmasından daha öte değildir. Son üç yılda bölgede on binlerce insanın soruĢturma için gözaltına alındığı ve yüzlercesinin, belki de binlercesinin Ceza Yasası uyarınca yargılandığı ya da hüküm giydiği bildirilmektedir. Tam sayıyı belirlemek olanaksız olsa da çok sayıda Uygurun, A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI “ayrılıkçılık” ya da “terörizm” suçu iĢledikleri iddiasıyla ölüm cezasına mahkûm edildiği ve cezalarının infaz edildiğine inanılmaktadır. … Uluslararası Af Örgütü, XUAR’da uluslararası din ve inanç özgürlüğü standartlarını ihlal ederek, barıĢçıl Ģekilde kendi dini ibadetlerini yapmalarından dolayı gözaltına alınan sayısız Uygurun vakalarını belgelemiĢtir. ... Terörizm” ile mücadele: Çin’in propaganda savaşı şiddetleniyor ABD’deki 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Çinli yetkililer, eylemlerine uluslararası destek sağlamak amacıyla, XUAR’daki sıkı tedbirlerini ısrarla “terörle uluslararası mücadelenin” bir parçası olarak gerekçelendirmeye çalıĢmıĢtır… Son üç yıldır, eskiden “ayrılıkçı” olarak nitelendirilen Uygur milliyetçilerine giderek “terörist” yaftası takılmaya baĢlanmıĢtır… “Terörizmin” resmi tanımları Çin Ceza Yasası’nda bazı diğer maddeler gibi “terörizm” ve bağlantılı suçların tanımı da, yetkililere bu tür suçları geniĢ manada yorumlayacakları büyük bir manevra sahası sağlayacak Ģekilde muğlak bırakılmıĢtır. 2001 tarihinde Ceza Yasası’nda yapılan … değiĢiklikler göz önüne alındığında, bu muğlaklık özel bir endiĢe kaynağı oluĢturmaktadır. Bu değiĢiklikler, bazı vakalarda ölüm cezasının uygulanması da dahil olmak üzere … sözde “terörist” saldırılarına verilen cezaları artırmaktadır. ... Zorla Çin’e geri gönderilen Uygur aktivistlerinin akıbeti Uluslararası Af Örgütü son yıllarda Nepal, Pakistan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın da aralarında bulunduğu bazı komĢu ülkelerden Çin’e zorla geri gönderilen Uygur ilticacıların ve mültecilerin sayısında bir artıĢ gözlemlemiĢtir. Bu tür vakaların, ABD’deki 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra, Çin’in XUAR’daki sıkı güvenlik tedbirlerinin Ģiddetlenmesiyle birlikte arttığı görülmektedir ve bazı durumlarda Çinli yetkililerin bu tür geri gönderilme olaylarını teĢvik ettikleri ya da bu olaylarda yer aldıklarına dair kanıtlar bulunmaktadır. Ülke dıĢına bilgi aktaran aile üyelerine yapılan misilleme tehditleri de dâhil olmak üzere bilgi aktarmaya getirilen A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI sıkı kısıtlamalar nedeniyle, Çin’e geri gönderilen Uygurların akıbeti ile ilgili bilgi bulmak zordur. Bununla birlikte, bazı yeni vakalarda, geri gönderilen kiĢilerin iĢkence, adil olmayan yargılama ve hatta ölüm cezasının infaz edilmesi de dâhil olmak üzere ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalmıĢ oldukları bildirilmiĢtir. 11. Uluslararası Af Örgütünün yakın tarihli raporları da, yukarıda bahsedilen rapora konu olan zulüm olaylarının Çin’de halen yaygın bir Ģekilde yaĢandığını doğrulamaktadır. Uluslararası Af Örgütünün hazırlamıĢ olduğu, Dünya Çapında Ġnsan Haklarının Mevcut Durumu hakkındaki 2008 tarihli rapora göre, Çinli yetkililer, “baĢlıca XUAR’da yaĢayan etnik Uygurların maruz bırakıldığı katı baskıyı haklı kılmak amacıyla, “ABD tarafından yönetilen terör savaĢını” benimsemeye devam etmiĢtir. Bunun neticesinde ise, iĢkence, diğer kötü muamele Ģekilleri ve hatta ölüm dâhil olmak üzere, insan haklarına iliĢkin ciddi ihlaller ortaya çıkmıĢtır. Uygur kültürel kimliği hakkında Ģiddet içermeyen ifadelerde bulunmak suç olarak nitelendirilmeye devam etmiĢtir”. Raporda, “Uygur asılı bireylerin, Çin’de “bölücü faaliyetler” gibi siyasi suçlar sebebiyle ölüm cezasına maruz kalan ve cezası infaz edilen tek grup olarak bilindikleri vurgulanmıĢtır. Ayrıca, yabancı uyruklu Uygurlar dâhil olmak üzere, yurtdıĢında yakalanıp Çin’e zorla gönderilen ve ölüm cezasına maruz kalan Uygurların sayısında artıĢ gözlemlenmiĢtir”. 2009, 2010 ve 2011 yıllarında, kargaĢa ve baskının XUAR’da devam ettiği ve o bölgede yaĢayan insanların Ģiddetli zulme maruz kaldıkları bildirilmiĢtir. Uluslararası Af Örgütünün 2012 senesinde hazırlamıĢ olduğu, Dünya Çapında Ġnsan Haklarının Mevcut Durumu hakkındaki rapora göre, Çin Hükümeti, Uygur gibi belirli kökenlere mensup Çinli vatandaĢları zorla geri göndermeleri için, diğer ülkelere ekonomik ve diplomatik baskı yapmıĢtır. Söz konusu kiĢiler, Çin’de “adil bir Ģekilde yargılanmama ve tutukluluk süresince iĢkence ve kötü muamele görme riskiyle karĢı karĢıya kalmıĢlar ve baĢkalarıyla görüĢmelerine çoğunlukla izin verilmemiĢtir”. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 69. Uluslararası Af Örgütünün, Çin’deki etnik Uygurların baskıya ve zulme maruz kalmalarına iliĢkin görüĢleri ayrıca uluslararası düzeyde baĢka yerlerde de dile getirilmiĢtir. BM ĠĢkenceyi Önleme Komitesinin (CAT) 12 Aralık 2008 tarihli görüĢlerinin sonuç kısmında Ģu ifadelere yer verilmiĢtir: “Muhatap devletin, ceza adalet sisteminde iĢkencenin uygulanmasını ve bundan kaynaklanan sorunları ele alma çabalarına rağmen; Komite, özellikle ceza yargılamaları sırasında ifade ve bilgi almak amacıyla polis tarafından gözaltında tutulan Ģüphelilere yönelik yaygın bir Ģekilde iĢkence ve kötü muamelenin uygulanmasına iliĢkin olarak, Çin’e ait birçok yasal kaynak ile kuvvetlendirilmiĢ ve halen geçerli olan iddialar hakkında büyük endiĢe duymaktadır. ... Komite, aralarında Tibetlerin, Uygurların ve Falun Gong müritlerinin de bulunduğu, Çin’de yaĢayan ulusal, etnik, dini azınlıklar ve diğer savunmasız gruplara iĢkence ve kötü muamele uygulandığı ve kaybedildiği yönündeki iddialar hakkında son derece endiĢelidir.” 12. ABD DıĢiĢleri Bakanlığının 2008 Ġnsan Hakları Raporunda da benzer Ģekilde, Uygurlara, bölücülük suçlamasıyla, uzun süreli hapis cezalarının verildiği ve bazı durumlarda da söz konusu kiĢilerin idam edildikleri belirtilmiĢtir. Aynı kaynağa göre, 9 Ekim 2008 tarihinde BBC, terör Ģüphelisi olarak Guantanamo Körfezinde tutulan on yedi tane Uygur asıllı Çin vatandaĢının, “2004 yılında serbest bırakılmaları için onay çıktığını, ancak ABD’nin, bu kiĢilerin Çin’e geri gönderilmeleri halinde zulme uğrayacaklarını belirttiğini” bildirmiĢtir. 13. Son olarak, 2008 Pekin Olimpiyatları öncesinde aktivistler ve Çin Hükümetinin diğer karĢıtlarına uygulanan baskı, Uluslararası Af Örgütü tarafından aĢağıdaki Ģekilde dile getirilmiĢtir1: “BarıĢçıl insan hakları aktivistleri ve resmi hükümet politikasını aleni bir Ģekilde eleĢtiren diğer kiĢiler, Ağustos 2008’de dünyanın gözünde “sağlam” veya “uyumlu” 1 Raporun tamamına Ģu adresten eriĢilebilir: http://www.amnesty.org/en/library/asset/ASA17/050/2008/en/83b26dc5-0008-11dd-b092bdb020617d3d/asa170502008eng.html A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI bir portre çizilmesi amacıyla, resmi Olimpiyat öncesi “temizlik sürecinde” hedef alınmıĢlardır. Bir terör planı kapsamında Olimpiyat Oyunlarına saldırı düzenleneceği yönündeki resmi iddialar, Olimpiyat Oyunlarına karĢı oluĢabilecek güvenlik tehditlerini öne çıkarmıĢtır, ancak bu iddiaların somut delillerle desteklenmemesi, yetkililerin mevcut baskı rejimini haklı kılmak amacıyla bu tür tehditleri abarttığına iliĢkin Ģüpheleri artırmaktadır. Söz konusu raporlarda profili çizilmiĢ olan kiĢiler de dâhil olmak üzere, bazı barıĢçıl eylemciler, cezaevinde veya sıkı polis denetimi altında tutulmaktadırlar. Çokça gündeme getirilen bazı tahliyelere rağmen, birçok kiĢi, devam eden insan hakları ihlalleri hakkındaki üzüntülerini dile getirmek veya bu konuya uluslararası dikkatleri çekmek amacıyla yetkililere dilekçe yazmaktan baĢka bir Ģey yapmadıkları halde son altı ayı aĢkın bir süredir tutuklu bulunmaktadırlar. Tutuklu olan bu kiĢilerden bazılarının, dövülme veya baĢka türlü iĢkence veya kötü muameleye maruz bırakıldıkları bildirilmiĢtir.” HUKUKĠ DEĞERLENDĠRME I. SÖZLEġME’NĠN 2, 3 VE 13. MADDELERĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA 14. BaĢvuranlar, siyasi görüĢleri ve dini inançlarından ötürü, Çin’de doğrudan hedef alındıklarını ileri sürmüĢlerdir. Bu nedenle, Çin’e geri gönderilmeleri halinde baĢvuranlar, SözleĢme’nin 2 ve 3. maddeleri ihlal edilerek, idam edilme veya hücre hapsine mahkum edilme, iĢkence veya diğer insanlık dıĢı veya aĢağılayıcı muameleye maruz bırakılma tehlikeleriyle karĢı karĢıya kalacaklardır. BaĢvuranlar ayrıca SözleĢme’nin 13. maddesine dayanarak, SözleĢme’nin 2 ve 3. maddeleri kapsamındaki Ģikâyetlerini dile getirebilecekleri ve sınır dıĢı edilmeleri halinde karĢılaĢabilecekleri tehlikelere iliĢkin olarak vaktinde bir adli incelemenin yürütülebileceği etkili bir iç hukuk yolunun bulunmadığından Ģikâyetçi olmuĢlardır. SözleĢme’de yer alan ilgili hükümler aĢağıdaki gibidir: A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI Madde 2 “1. Herkesin yaĢam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dıĢında, hiç kimsenin yaĢamına kasten son verilemez. ...” Madde 3 “Hiç kimse iĢkenceye veya insanlık dıĢı ya da aĢağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.” Madde 13 “Bu SözleĢme’de tanınmıĢ olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için hareket eden kiĢiler tarafından gerçekleĢtirilmiĢ olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola baĢvurma hakkına sahiptir.” A. Tarafların beyanları 1. Hükümet 15. Hükümet, baĢvuranların Ģikâyetlerinin kabul edilebilirliği hususunda belirli bir itirazda bulunmamıĢ olup, baĢvuranların iade edilmesi yönünde Çin Hükümetinden herhangi bir talep gelmediğini ve baĢvuranların sınır dıĢı edilmelerine iliĢkin kararın; ilk olarak isimlerinin, DTĠH ile bağlantılarının bulunması sebebiyle ülkeden çıkarılacak olan kiĢiler listesinde yer alması ve ikinci olarak da, yakalandıkları esnada Türkiye’de yasa dıĢı bir Ģekilde kalıyor olmaları Ģeklinde iki temel dayanakla gerekçelendirildiğini belirtmiĢtir. Hükümet ayrıca, sınır dıĢı kararlarının, baĢvuranların ille de Çin’e gönderilmelerini gerektirmediğini; gidecekleri yerlere herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin, baĢvuranların belirli bir süre içerisinde ülkeyi terk etmeye davet edildiklerini vurgulamıĢtır. Ġlaveten, baĢvuranların sığınma taleplerinden önce verilmiĢ olan, sınır dıĢı edilmelerine iliĢkin ilk karar, yabancıların ülkeye yasa dıĢı giriĢini ve ikametini düzenleyen standart mevzuat doğrultusunda verilmiĢtir. Bu itibarla, menĢei ülkede A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI karĢılaĢılabilecek kötü muamele ve diğer tehlikelerin incelenmesi gerekli kılınmamıĢtır. Yetkililer buna rağmen, baĢvuranların baĢka bir ülkeye sınır dıĢı edilmelerinin mümkün olduğunu araĢtırmıĢ, ancak diğer ülkeler de baĢvuranları kabul etmek istememiĢtir. 74. BaĢvuranların SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamındaki Ģikâyetlerine iliĢkin olarak, Hükümet, Anayasa’nın 125. maddesi uyarınca, tüm idari iĢlemlerin adli incelemenin etkisi altında kaldığını dile getirmiĢtir. 2. Başvuranlar 16. BaĢvuranlar, iade edilmeleri yönünde herhangi bir resmi talep olmasa dahi, aleyhlerindeki idari iĢlemlerin, Çin yetkili makamlarından alınan bilgi ve taleplere dayanılarak yürütüldüğünü öne sürmüĢlerdir. Ayrıca, Hükümet’in, baĢvuranların Türkiye’den uzaklaĢtırılmaları neticesinde ille de Çin’e dönmelerinin gerekmediğine iliĢkin iddiası tam olarak doğru değildir; Devlet yetkilileri, Çin’e dönüĢ biletlerini almaları için, baĢvuranlara sürekli baskı yapmıĢtır. Her halükarda, baĢvuranlar doğrudan Çin’e gönderisin veya gönderilmesin, bir defa sınır dıĢı edildiklerinde, kendilerini büyük ihtimalle Çin’de bulacaklardı. 76. BaĢvuranlar ayrıca, Hükümetin, sığınma talepleri bildirilmeden önce verilen sınır karĢılaĢabileceği dıĢı kararlarının, tehlikelere yabancının iliĢkin olarak kabul edildiği değerlendirme ülkede konusu olamayacağını belirterek, her koĢulda kabul edilmesi gereken geri göndermeme ilkesine riayet etmediğini kabul ettiğini ileri sürmüĢlerdir. BaĢvuranlar ilaveten, sığınma talebinde bulunmalarının ardından, bu talepler kapsamında yetkililerce bireysel risk değerlendirilmesinin yapıldığına iliĢkin bir iddianın mevcut olmasına rağmen, söz konusu değerlendirme iĢleminin oldukça üstünkörü bir Ģekilde yürütüldüğünü öne sürmüĢlerdir. 17. BaĢvuranlar, SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamındaki Ģikâyetlerini dile getirerek, Ġran’a sınır dıĢı edilmelerine iliĢkin kararın ne kendilerine ne A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI de avukatlarına bildirildiğini ve bu nedenle de söz konusu karara itirazda bulunma haklarının engellendiğini iddia etmiĢlerdir. BaĢvuranlar ayrıca, sığınma dosyalarına konulmuĢ olan ilgili idari kararların nüshalarını uzun bir süre elde edemediklerini, dolayısıyla, söz konusu kararların adli incelemeye tabi tutulmasını engelleyici giriĢimde bulunulduğunu vurgulamıĢlardır. Her durumda, baĢvuranlar, mevcut hukuk yollarının etkili olmağını ileri sürmüĢlerdir, zira bu yolların kendiliğinden askıya alınma etkisi bulunmamıĢ olup, süreç yeterince hızlı yürütülmemiĢtir. B. Kabul edilebilirlik hakkında değerlendirme 18. Mahkeme, davalı Devletin, söz konusu Ģikâyetler bağlamında, Mahkemenin kiĢi bakımından yetkisine karĢı herhangi bir itirazda bulunmamasına rağmen, ilgili meselenin Mahkeme tarafından kendiliğinden incelemeye tabi tutulacağını kaydetmektedir (Bk. M.A./Kıbrıs, no. 41872/10, § 115, AĠHM 2013 (alıntılar)). 1. Sözleşme’nin 2. ve 3. maddeleri 19. Mahkeme, SözleĢme’nin 34. maddesinde ifade edilen “mağdur” kavramının, davaya konu eylem veya ihmalden doğrudan etkilenmiĢ olan bir Ģahsa delalet ettiğini vurgulamaktadır. Diğer bir deyiĢle, ilgili kiĢi ya doğrudan etkilenmiĢ ya da doğrudan etkilenme riskiyle karĢı karĢıya olmalıdır. Bu nedenle, herhangi bir hukuki neticeden geçici veya sürekli olarak yoksun bırakılmıĢ bir eylemden ötürü, “mağdur” olunduğunu iddia etmek mümkün değildir (Bk. Sisojeva ve Diğerleri/Litvanya (kayıttan düĢme kararı) [BD], no. 60654/00, § 92, AĠHM 2007-I). 20. BaĢvuranların sınır dıĢı veya ihraç edilmeye maruz kaldıkları davalarda Mahkeme sürekli, bir baĢvuranın, infazı mümkün olmayan bir tedbirin “mağduru” olduğunu iddia edemeyeceğine hükmetmiĢtir (Bk. Vijayanathan ve Pusparajah/Fransa, 27 Ağustos 1992, § 46, A Serisi no. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 241-B; Pellumbi/Fransa (kk.), no. 65730/01, 18 Ocak 2005; ve Etanji/Fransa (kk.), no. 60411/00, 1 Mart 2005). Mahkeme, sınır dıĢı veya iade kararının icrasının süresiz olarak durdurulduğu veya aksi takdirde hukuki neticeden yoksun bırakılan ve sınır dıĢı iĢlemlerine baĢlanması için yetkililer tarafından verilen kararlara mahkemeler önünde itiraz edilebildiği davalarda da aynı tutumu benimsemiĢtir (Bk. Nasrulloyev/Rusya, no.656/06, §59, 11 Ekim 2007; Dobrov/Ukrayna (k.k.), no. 42409/09, 14 Haziran 2011; Rakhmonov/Rusya, no. 50031/11, §§34-37, 16 Ekim 2012 ve Budrevich/Çek Cumhuriyeti, no. 65303/10, §§ 64-72, 17 Ekim 2013). 21. Mevcut davaya konu olaylar hakkında Mahkeme, kendi lehlerine verilen idari mahkeme kararlarının ardından, tüm baĢvuranlara Türk yetkilileri tarafından 2010 ve 2012 yılları arasında geçici oturma izni verilmiĢtir (tam tarihler için Bk. yukarıda 48. ve 54. paragraflar). Ayrıca, tam tarihler Mahkemeye bildirilmemekle birlikte, birinci, dördüncü ve beĢinci baĢvuranlara (A.D., B.M. ve H.T.) geçici oturma izni verildikten kısa süre sonra Türk vatandaĢlığı da verilmiĢtir. Ġkinci baĢvuran A.A., 22 Haziran 2011 tarihinde Türkiye’den ayrılmıĢ ve Hollanda’ya sığınmacı olarak kabul edilmiĢtir. Üçüncü baĢvuran Y.W.’nin ise, Türk vatandaĢlığı talebinin reddedilmesinin ardından, bilinmeyen bir tarihte Türkiye’yi terk ederek Mısır’a yerleĢtiği öğrenilmiĢtir. 82. Mahkeme ayrıca, baĢvuranların UNCHR nezdinde, mülteci statüsü edinme taleplerini içeren herhangi bir derdest baĢvurunun bulunmadığını gözlemlemektedir. Bunun sebebi, baĢvuranların baĢvurularını açıkça geri çekmiĢ veya UNCHR ile iletiĢimlerini tamamen kesmiĢ olmalarıdır. 83. Yukarıdakiler ıĢığında Mahkeme, baĢvuranların artık Türkiye’den Çin’e veya herhangi bulunmadıklarını bir yere ihraç değerlendirmektedir. edilme Bu tehlikesi koĢullarda içerisinde Mahkeme, baĢvuranların, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri kapsamındaki Ģikâyetlerine iliĢkin olarak, SözleĢme’nin 34. maddesinin anlamı dâhilinde, artık mağdur olduklarını ileri süremeyecekleri kanaatindedir (Bk. yukarıda anılan A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI M.A/Kıbrıs, § 110 ve De Souza Ribeiro/Fransa, no. 22689/07, § 26, 30 Haziran 2011). 22. Mahkeme, söz konusu Ģikâyetlerin, SözleĢme’nin 35 § 3 maddesi uyarınca, SözleĢme hükümleri ile kiĢi bakımından bağdaĢmadığını ve SözleĢme’nin 35 § 4 maddesi uyarınca reddedilmesi gerektiğini değerlendirmektedir. 2. Sözleşme’nin 13. maddesi 85. Mahkeme, SözleĢme’nin 13. maddesinin, SözleĢme’den doğan her türlü hak ve özgürlüklerin öne sürülebileceği bir iç hukuk yolunun varlığını güvence altına aldığını vurgulamaktadır. Dolayısıyla, SözleĢme’nin 13. maddesi, SözleĢme’ye dayalı “savunulabilir nitelikteki Ģikâyetlerin” incelenmesini gerektiren ve uygun telafiyi sunabilen bir iç hukuk yolunu öngörmektedir (Bk. diğer kararlar arasında, Gebremedhin [Gaberamadhien]/Fransa, no. 25389/05, §§ 53-56, AĠHM 2007-II). 86. Mahkeme, her bir davada ilgili olayları dikkate almak suretiyle karar vermeyi tercih ederek, “tartıĢılabilirlik” kavramının soyut tanımını yapmaktan çekinmiĢtir. Maddi bir iddianın kabul edilebilirliğine iliĢkin bulgular aĢikâr bir biçimde, maddi bir iddianın bahsi geçen davada tartıĢılabilir konumda olup olmadığını belirlemede önemli rol oynar (Bk. Boyle ve Rice/Birleşik Krallık, 27 Nisan 1988, § 54, A Serisi no. 131 ve Ivan Atanasov/Bulgaristan, no. 12853/03, §§ 100-101, 2 Aralık 2010). Ancak, maddi bir iddianın kabul edilemez olarak nitelendirilmesi de, SözleĢme’nin 13. maddesinin uygulanmasını ortadan kaldırmaz (Bk. I.M./Fransa, No. 9152/09, § 103, 2 ġubat 2012; yukarıda anılan, Gebremedhin [Gaberamadhien] kararı, §§ 55-56 ve yukarıda anılan, M.A. kararı, §§ 119-121). 87. Örneğin, yukarıda anılan Gebremedhin davasında Mahkeme, ihraç edilme iĢlemini konu alan ve SözleĢme’nin 3. maddesi ile bağlantılı olarak A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 13. maddesi uyarınca bildirilen bir Ģikâyetin kabul edilebilir olduğunu beyan etmiĢtir. Mahkeme bu sonuca varmadan önce, baĢvuranın sığınma talebinin sonradan kabul edilmesi üzerine mağdur statüsünün yok olması neticesinde, SözleĢme’nin 3. maddesi kapsamındaki Ģikâyeti kabul edilemez olarak nitelendirmiĢtir. Mahkeme, SözleĢme’nin 13. maddesinin ihlal edildiğine iliĢkin iddianın, baĢvuranın gönderilmesi yönündeki kararın iptal edildiği sırada halihazırda gerçekleĢmiĢ olduğunu ve Devletin açıkça veya esasında, iddia edilen SözleĢme ihlalini kabul etmediğini, sonrasında ise bu meselenin çözülmesine iliĢkin telafi sağladığını kaydetmiĢtir (Bk. yukarıda anılan, Gebremedhin [Gaberamadhien] kararı, § 56, ve benzer Ģekilde, yukarıda anılan, I.M. kararı, § 100). 88. Mahkeme, baĢvuranların, sınır dıĢı edilmeleri hususunda muhtemel bir tehlike ile karĢı karĢıya kaldıkları süre zarfında, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri doğrultusunda “tartıĢılabilir nitelikte olan” iddialarının varlığının ispatlanması halinde, yukarıda bahsi geçen gerekçenin mevcut davada da geçerli olabileceğini değerlendirmektedir. SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri kapsamındaki mağdur statüsünün sonradan yok olması, Devleti, kendiliğinden veya geriye dönük bir Ģekilde, SözleĢme’nin 13. maddesi dahilindeki yükümlülüklerinden muaf bırakmaz (Bk. yukarıda anılan, Bundrevich kararı, § 81). 89. Bu bağlamda Mahkeme, baĢvuranların, ulusal yetkili makamlar nezdinde ısrarla, Çin’de etnik Uygur topluluğunun mensupları olarak kültürel ve dini kimliklerini koruma çabalarından ötürü, Çinli yetkililer tarafından terörist olarak nitelendirilmeleri nedeniyle, anavatanlarına dönmeleri halinde kötü muamele ve hatta ölüm tehlikesiyle karĢı karĢıya kalacaklarını iddia etmiĢlerdir. BaĢvuranlar, Çin’e döndüklerinde, Uygur kökenli olup sığınma talepleri reddedilmiĢ Ģahıslar olarak, adil olmayan yargılamalar neticesinde genelde idam cezasına veya uzun hapis cezasına maruz bırakılacaklarını ve ayrıca iĢkence göreceklerini ileri sürmüĢlerdir. BaĢvuranların söz konusu iddiaları, Ġstanbul’da bulunan Doğu Türkistan A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI Vakfı tarafından doğrulanmıĢ olup (Bk. yukarda 30. paragraf), bunun yanı sıra Mahkemenin tanınmıĢ uluslararası kaynaklardan kendi iradesiyle edinmiĢ olduğu bilgilerle de desteklenmiĢtir (Bk. yukarıda 67. ve 68. paragraflar). 90. Mahkeme ayrıca, Hükümet tarafından ibraz edilen bilgileri inceleyerek, baĢvuranların isimlerinin, Çin Hükümeti tarafından hazırlanmıĢ olan, DTĠH yandaĢları ve/veya üyelerinin isimlerinin bulunduğu listede yer aldığını ve bu nedenle de, baĢvuranların Pekin Olimpiyatları öncesinde güvenlik tedbiri maksadıyla alıkonduklarını gözlemlemiĢtir. BaĢvuranlar, DTĠH ile bağlantılarının bulunduğunu kabul etmeseler de, Ģu açıktır ki, terörist Ģüpheliler olarak nitelendirilerek Çin yetkili makamlarının dikkatini çekmiĢlerdir. Yukarıda bahsi geçen uluslararası kaynaklara göre, bu durum, baĢvuranların Çin’e geri gönderilmeleri halinde SözleĢme’nin 2. ve/veya 3. maddesine aykırı bir muameleye maruz kalacakları riskinin ortaya çıkması için yeterlidir (Bk. yukarıda 67-70 paragraflar). Mahkeme bu bağlamda, böyle bir riskin varlığının ve ciddiyetinin nihayet yerel idari mahkemelerce de kabul edildiğini ve baĢvuranlar aleyhindeki sınır dıĢı kararlarının, Mahkeme Ġçtüzüğünün 39. maddesi uyarınca uygulanan geçici tedbirden sonra önemli bir gecikme yaĢanmasına rağmen geri çekildiğini vurgulamaktadır. 91. Mahkeme son olarak, her ne kadar Hükümet baĢvuranlar aleyhindeki sınır dıĢı kararlarının baĢvuranların ille de Çin’e gönderilmelerini gerektirmediğini iddia etse de, Hükümet’in, baĢvuranların üçüncü bir ülkeye kabul edilmelerini sağlamak için çaba gösterdiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından, baĢvuranların Çin’e gönderilmelerinin gerçek bir ihtimal olduğunu kaydetmektedir. Her halükarda, üçüncü bir ülkeye gönderilmek, baĢvuranların korkularını kendi baĢına hafifletmeyecek veya baĢvuranların anavatanlarına geri gönderilme riski mevcut olduğu sürece, davalı Hükümetin, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini yok etmeyecektir (Auad/Bulgaristan, No. 46390/10, § 106, 11 Ekim 2011). A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI Mahkeme bu bağlamda, Uluslararası Af Örgütünün 2012 senesinde çıkarmıĢ olduğu rapora atıfta bulunmaktadır (Bk. yukarıda 68. paragraf). Ġlgili raporda, Çin’in, uygun kökenli Çin vatandaĢlarını zorla iade etmeleri için özellikle Asya bölgesi olmak üzere diğer ülkeler üzerinde baskı oluĢturmak amacıyla, artan finansal ve siyasi etkisini kullandığı vurgulanmıĢtır. 92. Yukarıdakiler ıĢığında Mahkeme, baĢvuranların, sınır dıĢı edilme tehlikesiyle karĢı karĢıya oldukları süreçte, SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamında, 2. ve 3. maddeler uyarınca “tartıĢılabilir nitelikte olan” iddialar sunmuĢ olduklarını değerlendirmektedir (Benzer bir dava için Bk. Diallo/Çek Cumhuriyeti, No. 20493/07, § 65, 23 Haziran 2011). Aynı zamanda, SözleĢme’nin 13. maddesinin ihlal edildiği iddiasına konu olan olaylar, baĢvuranların sınır dıĢı edileceklerine iliĢkin tehlikenin sona erdiği esnada, hâlihazırda gerçekleĢmiĢtir. Görünen Ģu ki, baĢvuranların sınır dıĢı edilme iĢlemleri, en azından baĢlangıçta olmamak kaydıyla, iç hukuka dayalı bir çözüm yolunun neticesi olarak değil, yalnızca Ġranlı yetkililerin kendilerini kabul etmediği gerekçesiyle ve sonrasında da Mahkeme tarafından Ġçtüzüğün 39. maddesinin uygulanmasıyla durdurulmuĢtur. Mahkeme bu bağlamda, baĢvuranların sınır dıĢı edilme iĢlemlerinin askıya alınmasını veya iptal edilmesini gerektiren yerel mahkeme kararlarının, Mahkemenin ara tedbirinden oldukça sonra çıkarıldığını kaydetmektedir. Hükümet ayrıca, baĢvuranların yalnızca, Mahkeme tarafından uygulanan geçici tedbir nedeniyle Türkiye’de kalmalarına izin verildiğini gözlemlemiĢtir (Bk yukarıda 36. paragraf). Ayrıca, sınır dıĢı edilme kararının geri çekilmesi veya sonrasında kaydedilen diğer geliĢmeler baĢvuranların Türkiye’den çıkarılma riskini ortadan kaldırmıĢ olsa da, baĢvuranların SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamına giren sorunları Devlet yetkilileri tarafından hiçbir Ģekilde kabul veya tazmin edilmemiĢtir (Bk. yukarıda anılan M.A. kararı, §120). A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 93. Mevcut koĢullarda, baĢvuranların, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri ile bağlantılı olarak, 13. maddesinin ileri sürülen ihlalinin artık mağduru olmadıkları söylenemez. Sonuç olarak, söz konusu Ģikâyetin baĢka herhangi bir gerekçe ile de kabul edilemez olarak nitelendirilemeyeceği dikkate alınmalı ve ilgili Ģikâyet kabul edilebilir olarak nitelendirilmelidir. C. Esas hakkında değerlendirme 94. ĠĢkence veya kötü muamele riskinin gerçekleĢmesi sonucunda ortaya çıkabilecek zararın geri döndürülemez olması ve Mahkeme’nin 3. maddeye verdiği önem göz önüne alındığında, SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamındaki etkili baĢvuru yolu kavramı, baĢvuranın doğrudan veya dolaylı olarak geri gönderilme vasıtasıyla kabul ülkesine ihraç edilmesi halinde, 3. maddeye aykırı gerçek bir riskin mevcut olduğuna dair önemli gerekçelerin bulunduğuna iliĢkin bir iddianın bağımsız ve titiz bir Ģekilde incelenmesinin yanı sıra, kendiliğinden askıya alma etkisi olan bir baĢvuru yolunu gerektirmektedir (Bk. yukarıda anılan Gebremedhin [Gaberamadhien] kararı, § 66; Muminov/Rusya, No. 42502/06, § 101, 11 Aralık 2008 ve M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], No. 30696/09, § 293, AĠHM 2011). Daha ziyade, bu tür tedbirlerin SözleĢme ile uyumluluğunun ulusal makamlar tarafından usule uygun bir biçimde incelenmesinin ardından, yine bu tedbirlerin ulusal makamlar nezdinde icra edilmesi, SözleĢme’nin 13. maddesine aykırılık teĢkil edecektir (Bk. Čonka/Belçika, No. 51564/99, § 79, AĠHM 2002-I; Salah Sheekh/Hollanda, No. 1948/04, § 153, 11 Ocak 2007 ve M. ve Diğerleri/Bulgaristan, No. 41416/08, § 129, 26 Temmuz 2011). Ġhraç iĢleminin, baĢvuranın SözleĢme’nin 2. maddesi ile güvence altına alınan haklarının ihlal edilmesi riskini ortaya çıkarması halinde de aynı ilkeler geçerli olacaktır (Bk. yukarıda anılan M.A. kararı § 133). A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 95. Mevcut davanın koĢullarını dikkate alarak Mahkeme, Türk yetkili makamlarının, baĢvuranların iddialarını SözleĢme standartları doğrultusunda manidar bir incelemeye tabi tutma ve baĢvuranların mevcut olan hukuk yollarına eriĢimlerini sağlama konularındaki isteksizliğini gözlemlemiĢ ve bu hususta birtakım önemli eksiklikleri kaydetmiĢtir. 96. Mahkeme ilk olarak, baĢvuranlar aleyhinde verilmiĢ olan 26 Eylül 2008 tarihli sınır dıĢı kararının, baĢvuranların, yargı süreci hakkında, hem zaman hem de yürütülme tarzı bakımından hayal kırıklığına uğramalarına yol açtığı kanaatine varmıĢtır. Mahkeme bu bağlamda, söz konusu kararın, yerel sığınma iĢlemleri henüz sonuçlanmadan, ĠçiĢleri Bakanlığı tarafından çıkarıldığını kaydetmektedir. ġöyle ki, baĢvuranların sığınma taleplerinin reddedildiğine iliĢkin resmi bir karar henüz verilmemiĢ ve dolayısıyla baĢvuranlara da tebliğ edilmemiĢtir. Bakanlığın görüĢüne göre, baĢvuranların yakalanmadan önce sığınma baĢvurusunda bulunmamaları, baĢvuranların Çin’e dönmeleri ile ilgili korkularının samimi olmadığını ve yalnızca Türkiye’de kalma sürelerini uzatmak için sığınma talebinde bulunduklarını göstermektedir. Bakanlık bu nedenle, baĢvuranların geri gönderilmeleri halinde ortaya çıkabilecek herhangi bir kiĢisel veya belirli riski ele almadan, baĢvuranların derhal sınır dıĢı edilmelerine karar vermiĢtir. Ayrıca, sınır dıĢı kararı, baĢvuranlara veya yasal temsilcilerine tebliğ edilmeyerek, ilgili kiĢilerin yerel mahkemeler önünde itirazda bulunma imkânları etkin bir Ģekilde yok edilmiĢtir. Dolayısıyla, yetkili makamlar baĢvuranlar hakkında oldubitti politikası izlemiĢ olup, baĢvuranların, Ġran sınırına götürülmeden önce ne avukatlarıyla ne de aileleriyle iletiĢim kurma Ģansları olmuĢtur. BaĢvuranlar yalnızca, Ġran yetkililerinin kendilerini kabul etmemeleri nedeniyle sınır dıĢı edilmekten kurtulmuĢlardır. 97. Ġkinci olarak, baĢvuranların sınır dıĢı edilmelerine yönelik giriĢim baĢarısızlıkla sonuçlanınca, baĢvuranlar tekrardan Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezine götürülerek, akıbetlerinin ne olacağını bilmeden A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI tutulmaya devam etmiĢlerdir. Mahkeme bu bağlamda, baĢvuranların avukatının yerel mahkemeler önünde kanuna uygunluk bakımından inceleme yapılması amacıyla, özellikle sınır dıĢı kararları olmak üzere, idari kararlara eriĢim konusundaki çabalarını ısrarla sürdürdüğünü kaydetmektedir. BaĢvuranların avukatının talepleri, herhangi bir meĢru gerekçe belirtilmeksizin reddedilmiĢtir. Mahkeme, bu suretle, mevcut iç hukuk yollarına eriĢimin ve bu yollardan yararlanma imkânının, davalı Devlete ait yetkililerin eylem ve ihmallerinden ötürü haksız yere engellendiğini değerlendirmiĢtir. Oysaki SözleĢme’nin 13. maddesinde öngörülen çözüm yolunun etkili olabilmesi için, bu hukuk yolunun, kanunun yanı sıra uygulamada da mevcut olması gerekmektedir (Bk. yukarıda anılan M.S.S./Belçika ve Yunanistan, § 290). 98. Üçüncü olarak, Mahkeme, yerel makamların baĢvuranların sığınma taleplerine iliĢkin resmi kararları önce 13 ġubat 2009 tarihinde, ardından da baĢvuranların itirazı üzerine 31 Mart 2009 tarihinde verdiğini ve sonrasında ise baĢvuranların derhal sınır dıĢı edilmelerine hükmettiğini gözlemlemektedir. Ancak, neredeyse aynı olan söz konusu kararların içeriklerine bakıldığında, bu kararlara, SözleĢme’nin 13. maddesinin gerektirdiği titiz inceleme sonucu varılmadığı izlenimi ortaya çıkmıĢtır. Bu hususta, kararlarda özetle, sığınma taleplerini desteklemek amacıyla baĢvuranlar tarafından öne sürülen iddiaların, mülteci olarak tanınmak adına, Cenevre SözleĢmesi’nde ve ilgili iç yönetmeliklerde (1994 Göç Yönetmeliği) öngörülen kriterleri karĢılamadığı belirtilmiĢtir. Ancak yetkililer, baĢvuranların sınır dıĢı edilmeleri halinde SözleĢme’nin 2. ve 3. maddelerine aykırı muameleye maruz kalacakları yönündeki tehlike hususunda herhangi bir görüĢe değinmemiĢlerdir. Bu nokta, baĢvuranların Cenevre SözleĢmesi ya da iç hukuk kapsamındaki statüsüne bakılmaksızın, yetkililerin sınır dıĢı kararını vermeden önce SözleĢme uyarınca sorması beklenen ve yerinde olan tek sorudur. A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 99. Dördüncü olarak, baĢvuranlar, sığınma taleplerinin reddine iliĢkin olarak verilen nihai idari kararların ve bu kararlar eĢliğinde verilen sınır dıĢı kararlarının yalnızca ikinci baĢvurana tebliğ edildiğini; geri kalan dört baĢvuranın ise, aleyhlerinde verilen sınır dıĢı kararları hakkında bilgi almak ve idari mahkemeler önünde bu kararlara itiraz edebilmek için bir seneyi aĢkın süredir beklediklerini iddia etmektedirler. Hükümet bu noktayı inkar etmemektedir. Mahkemenin görüĢüne göre, belirtilen husus, ulusal yetkili makamların, baĢvuranların SözleĢme’nin 13. maddesi ile güvence altına alınan etkili baĢvuru haklarına karĢı duyarsız kaldığının baĢka bir göstergesidir. 100. BeĢinci olarak, Mahkeme, DanıĢtay nezdinde yürütülen sonraki yargılama süreci sırasında ĠçiĢleri Bakanlığı tarafından bildirilen bazı görüĢlerin, değerlendirme sürecinin bağımsızlığı ve kalitesi hakkında daha fazla Ģüpheye yol açtığını kaydetmektedir. Bu bağlamda Mahkeme, ĠçiĢleri Bakanlığının bu konudaki bir ifadesini dikkate almaktadır. Bu ifadeye göre, DıĢiĢleri Bakanlığı tarafından, bir yabancının Türkiye’de kalmasının tehlike arz ettiğinin değerlendirilmesi halinde, söz konusu yabancıya herhangi bir koruma sağlanamamaktadır. Ulusal güvenlik kaygılarının bile, bir Ģahsın SözleĢme’nin 2. ve 3. maddesi kapsamındaki hakları konusunda öncelik sağlayamayacağı göz önünde bulundurulduğunda (Bk. Auad/Bulgaristan, No. 46390/10, § 100, 11 Ekim 2011), DıĢiĢleri Bakanlığının uluslararası koruma arayıĢında olan bir kiĢinin aleyhinde yaptığı değerlendirmenin (iyi uluslararası iliĢki sürdürme veya baĢka Ģekilde siyası çıkar sağlama amacını taĢıyabilir), SözleĢme standartları ıĢığında bireysel risk faktörlerini değerlendirmekle görevli yetkili makam olan ĠçiĢleri Bakanlığı’nın kararlarını hükümsüz bırakmasına izin verilmemesi gerektiğini değerlendirmektedir. Ayrıca, baĢvuranın algı ile belirlenen karakteri de ilgili Devlet makamının kararını etkilememelidir (ĠçiĢleri Bakanlığının ilgili ifadeleri için bakınız yukarıda 41. paragraf). A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI 101. Altıncı olarak, Mahkeme, tüm baĢvuranların nihayetinde, sınır dıĢı edilmelerine iliĢkin kararların iptal edilmesi talebiyle idari mahkemelere eriĢebildiklerini ve idari mahkemelerin, baĢvuranların iddialarına dayanarak, ilgili talepleri kabul ettiğini dikkate almaktadır. Mevzubahis netice övgüye değer olsa da, Mahkeme yine de, söz konusu adli inceleme sürecinin etkili bir Ģekilde yürütüldüğü kanaatinde değildir. Mahkeme bu bağlamda, inceleme usulünün yeterince hızlı olmadığını kaydetmektedir: BaĢvuranların, aleyhlerindeki ilk sınır dıĢı kararı verildikten sonra idari mahkemelere eriĢimleri iki ila üç sene sürmüĢ ve yargılamaların sonuçlanması için de en az iki yıl daha beklenmiĢtir. Mahkemeye sunulan en son bilgilere göre, ikinci baĢvuran hakkındaki idari yargılamaların halen derdest olma ihtimali yüksektir. Dolayısıyla, aĢırı uzun sürmesi nedeniyle, telafi eyleminin etkililiği zarar görmüĢtür (Bk. Doran/İrlanda, No. 50389/99, § 57, AĠHM 2003-X ve De Souza Ribeiro/Fransa [BD], No. 22689/07, § 81, AĠHM 2012). Buna ek olarak, Türkiye’deki sınır dıĢı davalarının adli incelemeye tabi tutulmasının etkili bir çözüm yolu olarak nitelendirilemeyeceği hâlihazırda kabul edilmiĢtir, zira kendiliğinden askıya alma etkisinden mahrumdur (Bk. yukarıda anılan Abdolkhani ve Karimnia kararı § 116). 102. Son olarak, baĢvuranlar aleyhinde, derhal icra edilmek üzere birtakım sınır dıĢı kararları verilmiĢ olduğu halde, kararların hiçbirinde baĢvuranların nereye gönderilecekleri belirtilmemiĢtir. Davalı Hükümet, Mahkeme önündeki gönderilmelerinin görüĢlerinde, baĢvuranların gerekmediğini belirtirken, ille de Çin’e baĢvuranların gönderilebileceği alternatif yerleri dile getirmemiĢtir. Sınır dıĢı kararlarının geri çekilmesi amacıyla yürütülen idari yargılamalar esnasında, hem baĢvuranlar hem de idari mahkemeler, baĢvuranların gönderilecekleri yerin Çin olduğunu varsayarak ve idari mahkemelerin, baĢvuranların Çin’de karĢılaĢacakları belirli tehlikelerden ötürü kararları iptal ettiklerini düĢünerek hareket etmiĢlerdir. Ancak, Mahkeme’nin görüĢüne göre, A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI gönderilecek ülkenin net olmaması kabul edilemez bir durumdur, zira bu Ģekilde, baĢvuranın hâlihazırda belirsiz olan durumu kızıĢmıĢ ve aynı zamanda, varıĢ ülkesi belli olmayan bir yabancının sınır dıĢı edilmesi kapsamındaki riskler dikkate alınmadan anlamlı bir inceleme yürütülemeyeceğinden, adli incelemenin amacı zedelenmiĢtir (Bk. gerekli değişikliklerle birlikte, yukarıda anılan Auad kararı, § 133). 103. Yukarıdakiler ıĢığında Mahkeme, Türkiye’den sınır dıĢı edilmelerine yönelik tehdide iliĢkin olarak, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri kapsamındaki Ģikâyetleri hakkında, baĢvuranlara etkili bir hukuk yolunun sağlanmadığı sonucuna varmaktadır. II. SÖZLEġME’NĠN 5. MADDESĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA 23. BaĢvuranlar, SözleĢme’nin 5. maddesi uyarınca, Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde on ayı aĢkın süredir tutulmalarının, iç hukukta herhangi bir dayanağının bulunmadığından ve tutulmalarının adli incelemeye tabi olması için gerekli olan hukuk yollarına eriĢimlerinin engellendiğinden Ģikâyetçi olmuĢlardır. 105. Mahkeme öncelikle, baĢvuranların Ģikayetlerinin, SözleĢme’nin 5 §§ 1 ve 4 maddesi yönünden incelenmesi gerektiği kanaatindedir. Ġlgili madde aĢağıdaki Ģekildedir: “1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. AĢağıda belirtilen haller dıĢında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz: ... 4. Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma iĢleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve, eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için mahkemeye baĢvurma hakkında sahiptir.” A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI A. Kabul edilebilirlik hakkında değerlendirme 24. Hükümet, baĢvuranların Ģikâyetlerinin kabul edilebilirliği hakkında itirazda bulunmamıĢtır. 25. Mahkeme, söz konusu Ģikâyetlerin, SözleĢme’nin 35 § 3 maddesinin anlamı dâhilinde açıkça dayanaktan yoksun olmadığını gözlemlemektedir. Mahkeme ilaveten, ilgili Ģikâyetlerin baĢka herhangi bir gerekçe ile de kabul edilemez olarak nitelendirilemeyeceği görüĢünde olup, bu Ģikâyetlerin kabul edilebilir olarak nitelendirilmesi gerektiği kanaatindedir. B. Esas hakkında değerlendirme 108. Hükümet, baĢvuranların vize düzenlemelerini çiğneyerek Türkiye’ye yasadıĢı yollardan girdikleri ve Pekin Olimpiyatlarını sabote etme amacı taĢıyan bir terör örgütüyle bağlantıları bulundukları gerekçesiyle yakalandıklarını ileri sürmüĢtür. Sonrasında ise baĢvuranlar ilgili tarihte yürürlükte olan 5683 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca, sınır dıĢı edilme iĢlemleri tamamlanana kadar kalmaları için Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezi’ne yerleĢtirilmiĢlerdir. 26. Hükümet ayrıca, baĢvuranların idare mahkemeleri önünde tutukluluklarına karĢı itirazda bulunmak amacıyla Anayasanın 125. maddesinden faydalanma fırsatı bulduklarını beyan etmiĢtir. Ancak baĢvuranlar bu hukuk yolunu doğru Ģekilde kullanamamıĢlardır; zira serbest bırakılmak amacıyla Ġstanbul Ġdare Mahkemesi nezdinde açtıkları dava, 3 Nisan 2009 tarihinde usuli gerekçelerle reddedilmiĢtir. 2710. BaĢvuranlar temel olarak Ģikâyetlerini yinelemiĢlerdir. Hükümet’in, idare mahkemesi nezdindeki hukuk yolunu doğru Ģekilde kullanamadıkları yönündeki iddiasına yanıt olarak; baĢvuranlar, Ġstanbul Ġdare Mahkemesince verilen bazı usuli direktiflere uymalarının A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI engellendiğini, kendilerinin kabahati olmaksızın, dosyada yer alan ilgili belgeye eriĢemediklerini ifade etmiĢlerdir. 1. Sözleşme’nin 5 § 1 maddesinin ihlal edildiği iddiası hakkında 281. Mahkeme, ikinci baĢvuranın 12 Temmuz 2008 tarihinde, diğer baĢvuranların ise 7 Ağustos’ta Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezine götürüldüğünü gözlemlemektedir. Tüm baĢvuranlar 10 Haziran 2009’da serbest bırakılmıĢlardır. BaĢvuranların alıkonulmaları sırasında, Mahkeme’nin bilmediği nedenlerle 2 ve 5 ġubat 2009 tarihleri arasında Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinden ayrılmalarına izin verildiği görülmektedir. Bu kısa süre dıĢında baĢvuranlar Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde toplam on ay boyunca tutulmuĢlardır. 29. Mahkeme Hükümet’in, baĢvuranların sınır dıĢı edilme iĢlemleri devam ederken alıkonuldukları, bu tutulma iĢleminin ise ilke olarak SözleĢme’nin 5 § 1 (f) maddesi kapsamına girdiği yönündeki beyanını kaydetmektedir. Mahkeme, SözleĢme’nin 5 § 1(f) maddesinin ikinci kısmı uyarınca yerine getirilecek her türlü özgürlükten yoksun bırakma tedbirinin, ancak sınır dıĢı etme iĢlemleri devam ettiği sürece ve ancak “kanunda öngörülen bir usule uygun olarak” gerçekleĢtirilmesi halinde haklı kılınacağını hatırlatmaktadır. 30. Mahkeme, Abdolkhani ve Karimnia (yukarıda anılan, §§ 125-135) davasında da benzer bir Ģikâyeti incelemiĢ ve söz konusu davada Türk hukukunda sınır dıĢı etme amacıyla tutma kararı verilmesi usulüne iliĢkin yasal hükümlerin açık olmaması nedeniyle, baĢvuranların tutulmasının SözleĢme’nin 5. maddesinin amaçları bakımından “kanuna aykırı” olduğuna karar vermiĢtir. Somut davada, Mahkemenin yukarıda anılan karardaki tespitlerinden farklı bir tespitte bulunmasını gerektirecek özel bir durum mevcut değildir. Hükümetin atıfta bulunduğu 5683 sayılı Kanunun 23. maddesi yabancıların sınır dıĢı iĢlemleri sırasında ĠçiĢleri Bakanlığının belirttiği yerlerde kalabileceklerinin öngörülmesine rağmen, bu madde A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI baĢvuranın durumunda olduğu gibi kiĢilerin “zorla alıkonulması” hakkında herhangi bir husus içermemektedir. 31. Mahkeme, yukarıda belirtilen hususlar ıĢığında, SözleĢme’nin 5 § 1 maddesinin ihlal edildiği kanaatine varmıĢtır. 2. Sözleşme’nin 5 § 4 maddesinin ihlal edildiği iddiası hakkında 32. Mahkeme, SözleĢme’nin 5 § 4 maddesinin amacının, hürriyetinden yoksun bırakılan kiĢilerin, maruz kaldıkları tedbirin yasaya uygunluğu hakkında mahkemeye baĢvurma hakkını güvence altına almak olduğunu yinelemiĢtir. Bir kiĢinin alıkonma esnasında, alıkonmasının yasaya uygunluğuyla ilgili olarak ivedilikle adli incelemeye tabi tutulması amacıyla baĢvurabilmesini sağlayacak bir hukuk yolu bulunmalıdır. Söz konusu inceleme, uygun olması durumunda, serbest bırakma ile sonuçlanabilmelidir (Bk. Abdolkhani ve Karimnia, yukarıda anılan, § 139). 33. Mahkeme ilk olarak, Hükümetin görüĢlerinde belirttiği gibi, baĢvuranların alıkonulmalarına itiraz etmek amacıyla 23 ġubat 2009 tarihinde idare mahkemeleri önünde dava açtıklarını kaydetmektedir. Ancak bu dava 3 Nisan 2009 tarihinde usuli gerekçelerle reddedilmiĢtir. BaĢvuranlar dosyalarına eriĢim imkânına sahip olmadan, Ġstanbul Ġdare Mahkemesince tespit edilen usuli eksiklikleri düzeltemediklerini ve davaya devam edemediklerini iddia etmiĢlerdir. 24 Nisan 2009 tarihinde ĠçiĢleri Bakanlığına bir yazı göndererek serbest bırakılma taleplerini yinelemiĢlerdir. 34. Mahkeme, Ġstanbul Ġdare Mahkemesince kaydedilen usuli eksiklikler konusunda baĢvuranların kusuru bulunup bulunmadığını veya baĢvuranların bazı belgelere eriĢememelerine rağmen davaya devam edip etmemeleri gerektiği konusunda herhangi bir değerlendirme yapmayacaktır; zira aĢağıda belirtilen gerekçelerle, söz konusu hukuk yolunun bu koĢullarda etkin olmadığı kanısındadır (Bk. bu davaya uygulandığı ölçüde, yukarıda A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI anılan Abdolkhani ve Karimnia, § 141, ve Dbouba / Türkiye, No. 15916/09, § 54, 13 Temmuz 2010). 35. Bu bağlamda Mahkeme, baĢvuranlar ve avukatlarının 27 Nisan 2009 tarihine kadar dosyaya eriĢimlerinin engellendiğini ve bu durumun baĢvuranların alıkonmasına iliĢkin kararlar da dahil olmak üzere kendileri hakkında alınan idari kararlara itiraz etme ve inceleme fırsatına sahip olmalarını engellediği yönündeki baĢvuran iddialarını ve Hükümetin bu iddiayı yalanlamadığını gözlemlemektedir. 36. Mahkeme, tutuklanmasının kanuna uygun olup olmadığı konusunda ivedilikle karar verilmesi için dava açma hakkı tanınan kiĢinin, özgürlüğünden yoksun bırakılma sebeplerine iliĢkin olarak en kısa zamanda ve yeterince bilgilendirilmediği sürece, söz konusu haktan etkin bir Ģekilde faydalanamayacağını yinelemektedir (Bk. bu davaya uygulandığı ölçüde, Shamayev ve Diğerleri / Gürcistan ve Rusya, No. 36378/02, § 413 ve432, AĠHM 2005-III; ve yukarıda anılan Abdolkhani ve Karimnia, § 141). Yerel makamların, bazı bilgileri veya belgeleri gizli tutma konusunda meĢru bir çıkarı bulunabilir. Ancak, yine de, bu tür kiĢilere, yakalanmalarının madde 5 § 4 kapsamında kanuna uygunluğunun incelenmesi için mahkemeye baĢvurabilmelerine yetecek kadar bilgi verilmelidir (Bk. yukarıda anılan Shamayev ve Diğerleri, § 427). Ancak mevcut davada baĢvuranların bilgi ve belgelere eriĢim talepleri reddedilmiĢtir. Bu bilgi ve belgeler, baĢvuranların hakları üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir ve SözleĢme’nin 5 § 4 maddesinde belirtilen hukuk yolunun kullanılması ile bağlantılıdır. BaĢvuranların 27 Nisan 2009 tarihinde dosyalarını inceleyebilmelerine rağmen, Mahkemeye göre, bu durum hukuka aykırı olarak tutulmalarının ilk dokuz ve onuncu ayına kadar dosyalara eriĢimlerinin engellenmesini telafi etmez. 37. Yukarıdakiler ıĢığında Mahkeme, Anayasanın 125. maddesi kapsamında baĢvuranlara teorik olarak sunulan genel idari hukuk yolunun, etkin bir yapıya sahip olmadığı, baĢvuranların uzun bir süre boyunca A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI alıkonulmalarına yönelik önemli bilgi ve belgelere eriĢemedikleri kanısındadır. 38. Son olarak, Ġstanbul Ġdare Mahkemesi önündeki yargılamalara dönülecek olursa, basit bir usuli mesele hakkında karar vermenin, bir ay sekiz gün sürdüğü göz ardı edilemez. Bu koĢullarda ve Türkiye hakkında bu bağlamda verilen eski kararlar dikkate alındığında; söz konusu hukuk yolu, SözleĢme’nin 5 § 4 maddesi kapsamındaki “ivedilik” koĢulunu karĢılamamaktadır (Bk. Kadem / Malta, No. 55263/00, § 41, 9 Ocak 2003; Z.N.S. / Türkiye, No. 21896/08, § 62, 19 Ocak 2010; Tehrani ve Diğerleri / Türkiye, No. 32940/08, 41626/08 ve 43616/08, §§ 78-79, 13 Nisan 2010; Keshmiri / Türkiye (No. 2), No. 22426/10, § 40, 17 Ocak 2012; ve Athary / Türkiye, No. 50372/09, § 41, 11 Aralık 2012). 39. Mahkeme bu nedenle, mevcut davanın belirli koĢullarını dikkate alarak, Türk hukuk sisteminin baĢvuranlara, SözleĢme’nin 5 § 4 maddesi anlamında, tutulmalarının hukuka uygunluğunu inceletebilecekleri bir hukuk yolu sunamadığı sonucuna varmıĢtır (Bk. S.D. / Yunanistan, No. 53541/07, § 76, 11 Haziran 2009). Bu nedenle SözleĢme’nin 5 § 4 maddesi ihlal edilmiĢtir. III. SÖZLEġME’NĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠA EDĠLEN DĠĞER MADDELERĠ HAKKINDA 40. BaĢvuranlar 6. ve 8. maddelere dayanarak, dosyalarına eriĢimlerinin kısıtlanması nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ve alıkonulmaları ve sınır dıĢı edilme tehditlerinin aile hayatlarına haksız bir müdahale teĢkil ettiğini iddia etmiĢlerdir. BaĢvuranlar ayrıca 7 No.lu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiği konusunda Ģikâyette bulunmuĢlardır. 41. BaĢvuranlar 21 Ocak 2011 tarihli görüĢlerinde, 3. madde, 5 §§ 2. madde ve 5. madde kapsamında, Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI Merkezindeki tutulma koĢullarına iliĢkin olarak yeni Ģikâyetlerde bulunmuĢlardır. 42. Mahkeme 7 No.lu Protokolün 6 ve 1. maddeleri kapsamındaki Ģikâyetler hususunda, (Türkiye’nin henüz 7 No.lu Protokolü imzalamaması nedeniyle) konu bakımından ve kiĢi bakımından SözleĢme hükümleriyle (6. madde kapsamındaki Ģikâyete iliĢkin olarak, Bk. Maaouia / Fransa [BD], No. 39652/98, § 40, AĠHM 2000-X) bağdaĢmadığını kaydetmektedir. 8. madde kapsamındaki Ģikâyete iliĢkin olarak Mahkeme, bu Ģikâyetin baĢvuranlar tarafından kanıtlanmadığını ve bu nedenle açıkça dayanaktan yoksun olduğunu kaydetmektedir. Mahkeme bu nedenle söz konusu Ģikâyetlerin SözleĢme’nin 35 §§ 3 ve 4 maddeleri uyarınca kabul edilemez olduğunu beyan etmektedir. 43. Mahkeme, 3. ve 5 §§ 2 ve 5. maddeler kapsamındaki Ģikâyetlere iliĢkin olarak, baĢvuranların önceki baĢvurusunun uygun bölümünde belirtilmemiĢ olan Ģikâyetlerin, baĢvuranların 10 Haziran 2009 tarihinde sona eren tutulma sürecindeki bazı koĢullarla ilgili olduğunu kaydetmiĢtir. Mahkeme, bu durumda, söz konusu Ģikâyetleri, SözleĢme’nin 35. maddesinin 1 ve 4. fıkraları uyarınca altı ay kuralına uyulmadığı gerekçesiyle reddetmiĢtir (Bk. Ashot Harutyunyan / Ermenistan, No. 34334/04, § 99, 15 Haziran 2010). IV. ĠÇ TÜZÜĞÜN 39. MADDESĠ 44. Yukarıdaki 84. paragrafta varılan sonuç ıĢığında, Ġç tüzüğün 39. maddesinin uygulanmasına son verilmesini uygundur. V. SÖZLEġME’NĠN 41. MADDESĠNĠN UYGULANMASI A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI A. Tazminat 45. BaĢvuranlar maddi tazminata yönelik olarak herhangi bir talepte bulunmamıĢlardır. SözleĢme kapsamındaki haklarının ihlal edilmesi nedeniyle, ikinci baĢvuran manevi tazminata iliĢkin olarak, 38,000 avro, diğer dört baĢvurandan her biri ise 33,000 avro talep etmiĢtir. 46. Hükümet aĢırı ve temelden yoksun olduğu gerekçesiyle bu taleplere itiraz etmiĢtir. 47. Mahkeme baĢvuranların, yalnızca ihlal tespit edilmesi yoluyla tazmin edilemeyecek kadar manevi bir zarara uğramıĢ olabilecekleri kanaatindedir. Söz konusu ihlallerin ciddiyeti ve hakkaniyete uygun değerlendirmeler neticesinde baĢvuranlardan her birine bu baĢlık altında 9,500 avro ödenmesine hükmetmiĢtir. B. Masraf ve giderler 131. BaĢvuranlar ayrıca, avukatlık ücretleri için 21,720 Türk lirası ve ulusal mahkemeler ve AĠHM önünde gerçekleĢen mahkeme harcı, ulaĢım giderleri, kırtasiye giderleri, fotokopi giderleri, tercüme ve posta giderleri gibi masraf ve giderler için 5,272.53 Türk lirası talep etmiĢlerdir. BaĢvuranlar bu bağlamda, avukatın yüz seksen bir saatlik yasal çalıĢma yürüttüğünü gösteren bir zaman cetvelini, avukatla gerçekleĢtirilen avukatlık ücreti anlaĢmasını ve geri kalan masraf ve giderlere yönelik faturaları sunmuĢtur. 132. Hükümet bu talepleri temelden yoksun bularak, itiraz etmiĢtir. 133. Mahkeme’nin içtihatlarına göre, baĢvuranın masraf ve giderlerini geri alabilmesi için, söz konusu masraf ve harcamaların fiilen ve gerekli olduğu için yapılmıĢ olduğunun belgelenmesi ve makul miktarda olması gerekmektedir. Mevcut davada Mahkeme, elindeki mevcut belgeler ve yukarıda belirtilen kriterleri dikkate alarak, tüm baĢlıklardaki masrafların A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI karĢılanması için baĢvuranlara müĢtereken 6,000 avro ödenmesinin makul olacağı kanısındadır. Avrupa Konseyi’nin adli yardım tarifesi kapsamında, adli yardım yoluyla ödenen 850 avro bu miktardan düĢülmelidir. C. Gecikme faizi 134. Mahkeme, gecikme faizi olarak, Avrupa Merkez Bankası'nın kısa vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın uygun olduğu kanaatindedir. BU GEREKÇELERLE MAHKEME OY BĠRLĠĞĠYLE, 1. Oy birliğiyle, SözleĢme’nin 5 §§ 1 ve 4. maddeleri kapsamındaki Ģikâyetlerin kabul edilebilir olduğuna; 2. Oy çokluğuyla, SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamındaki Ģikâyetin kabul edilebilir olduğuna; 3. Oy birliğiyle, baĢvurunun geri kalanının kabul edilemez olduğuna; 4. Oy birliğiyle, SözleĢme’nin 5 § 1 maddesinin ihlal edildiğine; 5. Oy birliğiyle, SözleĢme’nin 5 § 4 maddesinin ihlal edildiğine; 6. 1’e karĢı 6 oyla, baĢvuranların Türkiye’den ayrılmaları için tehdit edilmelerime iliĢkin olarak SözleĢme’nin 2 ve 3. maddeleriyle bağlantılı olarak 13. maddesinin ihlal edildiğine; 7. Oy birliğiyle, (a) Davalı Devlet tarafından baĢvuranlara, SözleĢme’nin 44 § 2 maddesi uyarınca, kararın kesinleĢtiği tarihten itibaren üç ay içerisinde; A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden davalı devletin para birimine çevrilecek Ģekilde aĢağıdaki miktarların ödenmesine: (i) BaĢvuranların her birine, manevi tazminat olarak, ortaya çıkabilecek vergiler hariç olmak üzere 9,500 avro (dokuz bin beĢ yüz avro) ödenmesine; (ii) Masraf ve harcamalara iliĢkin olarak, baĢvuranlara müĢtereken, ortaya çıkabilecek vergiler hariç olmak üzere 6,000 avro (altı bin avro) ödenmesine, bu miktardan adli yardım yoluyla verilen 850 avronun (sekiz yüz elli avro) çıkarılmasına; (b) Yukarıda bahsi geçen üç aylık sürenin bittiği tarihten itibaren ödeme gününe kadar, yukarıda bahsedilen miktara, Avrupa Merkez Bankası'nın kısa vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranda basit faiz uygulanmasına; 8. Oy birliğiyle, baĢvuranların adil tazmin taleplerinin geri kalanının reddine; Karar vermiştir. ĠĢbu karar, Ġngilizce olarak tanzim edilmiĢ ve Mahkeme Ġç Tüzüğü'nün 77 §§ 2 ve 3 maddesi uyarınca, 22 Temmuz 2014 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiĢtir. Stanley Naismith Guido Raimondi Yazı ĠĢleri Müdürü BaĢkan A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI SözleĢme’nin 45 § 2 maddesi ve Ġç tüzüğün 74 § 2 maddesi uyarınca, Yargıç A. Sajó’nun ayrık görüĢü bu karara eklenmiĢtir. G.R.A. S.H.N. YARGIÇ SAJÓ’NUN KISMĠ MUHALĠF GÖRÜġÜ SözleĢme’nin 2 ve 3. maddeleriyle bağlantılı olarak 13. maddenin ihlal edildiği yönündeki tespit dıĢında, bu kararda ulaĢılan bütün sonuçlara katılmaktayım. Mahkeme 2. ve 3. maddelerin amacı dâhilinde, baĢvuranların mağdur olarak nitelendirilemeyeceğini tespit etmiĢtir. BaĢvuranlar Ġstanbul Ġdare Mahkemesi’ne doğru bir Ģekilde baĢvuruda bulunmamıĢlardır. Ayrıca A.A. Yüksek Ġdare Mahkemesi nezdinde dava açmıĢ, mahkeme ise baĢvuranın sınır dıĢı edilme iĢleminin yürütmesini durdurmuĢ ve bit hukuk yolu sunmuĢtur. Bu nedenle baĢvuru kabul edilemez olup, iç hukuk yargılamalarının sonucu dikkate alındığında, 13. maddenin amacı dâhilinde benzer durumlarda hukuk yolu olmadığı hususu açık değildir.
© Copyright 2024 Paperzz