röportaj Kazan Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Ökkeş SULTANOĞLU “Fakir - fukaranın, benim kazancımda hakkı olduğuna inanıyorum” Bu yardım duygusu aslında bizim yetiştiğimiz ortamdan, aileden ve gelenekten gelen bir anlayış ve biz bunu bir zorunluluk gibi hissediyoruz. Fukaranın benim kazancımda hakkı olduğuna inanıyorum. Röportaj: İdarecinin Sesi İDARECİNİN SESİ: Kazan Sanayici yum. Babamın ikinci oğluyum. Ba- sa okusun, istemiyorsa ben devam ve İşadamları Derneği Başkanlığı bam Devlet Demiryolları’nda işçiy- ederim.” O da “Ben okuyacağım” görevini yürütüyorsunuz ve bölge- di. Bir gün babam ağabeyimle beni dedi ve ona karar verdik. de geniş bir istihdam alanı yarat- bir araya getirdi ve dedi ki: “Birinizi mışsınız. Sizinle sosyal sorumluluk okutacağız, diğerinizi okutamaya- projelerine yapmış olduğunuz kat- cağız. Hanginiz razıysanız bana bir kılar üzerine bir söyleşi gerçekleş- yol gösterin. Benim 60 lira maaşım tireceğiz. Öncelikle Maraş’tan An- var. İkinizden biri okuyacak, birbiri- kara’ya uzanan başarı öykünüzü nize rıza gösterin, o şekilde devam kısaca anlatabilir misiniz? edelim.” Ben yöremden ve ailem- Ö. SULTANOĞLU: 18 Haziran 1949 Kahramanmaraş doğumlu- den aldığım terbiye ile dedim ki “hak ağabeyimin, okumak istiyor- Ağabeyim Meslek Lisesine gitti, Meslek Lisesinden sonra ise Adana’da ahşap teknikerliği okudu, ondan sonra da Ankara’da Yüksek Teknikerlik bölümünde okudu. Ben ise Adana’da uzun süre sanayide çalıştım. Çalışırken de ağabeyimin kitaplarını getirir ve onların okuldaki derslerini dinlerdim, en azından idarecinin sesi - Mart - Nisan / 2014 67 Netice itibarıyla, sanayici ve zengin kesim olarak bizler topluma aldığımızın bir kısmını vermek suretiyle sosyal sorumluluklarımızı muhakkak olarak yerine oynar.” Demir Çelik’ten ayrıldım. “Keşke seni okutacağım diye ka- Sonra tekrar orada bir özel firmaya rar verseydim, siz kendiniz değil de girdim. Ondan sonra Ruslarla uzun ben karar verseydim.” derdi. Bazen süre ciddi çalışmalarımız oldu. Elâ- rahmetli kendi kendine mırıldanırdı: zığ Ferrokrom fabrikası ve sonra da “Keşke sen okusaydın oğlum…” Nurol firmasıyla çalıştım. Nurol firması bana: “Biz sana bir taşeronluk vereceğiz, yapar mısın?” dedi. Biz de “Olur” dedik. Ayaş Tüneliyle ilgili emniyet iksa dediğimiz, kazı esnasında kullan- İDARECİNİN SESİ: Eğitim olarak, siz okula, yüksek eğitime gidemediniz ama en son hangi derecede bıraktınız. Ö. SULTANOĞLU: İlkokul. getirmeliyiz. Bu bizim dıkları iksalar (Yapı kazılarında, yer İDARECİNİN SESİ: Mülki idare altı suyu çıkmayan kuru zeminlerin, aracılığı ile yürütülen sosyal so- boynumuzun borcudur. kendini tutamayıp kayma yapma- rumluluk projeleri ve faaliyetleri- sına karşı, kazı yüzlerini destekle- ne yardım ettiğinizi meslektaşları- mek amacıyla uygulanan sisteme mız aracılığıyla biliyoruz. Muhtaç de Kazan’da en iyi araç deniyor), Türkiye’de yapılmıyor, bu durumda olan insanlara, kamu işi kimse de yapamıyor yani. Nurol kurumlarına, okullara, kamu bi- olarak Kaymakamlığı firması “Ya, böyle bir işimiz var” rimlerine ciddi anlamda bağışta dedi. Ben de 1977 yılında çektim bulunuyorsunuz. geldim Ankara’ya. Ve burada bu sanayici ve işadamlarına sosyal iksa işine başladık. Sonra baktık ki, sorumluluk anlayışı ile ilgili neler Türkiye’nin ciddi tünel kalıp ihtiyacı söylemek istersiniz? Bunu yerine getirirken görüyoruz. Kendimizi daha güvende hissediyoruz. Yardımların daha etkili bir şekilde var, bunları dışarıdan çok büyük paralarla getiriyorlar. Bu kapsamda Ö. SULTANOĞLU: Ben size şöyle cevap vereyim. Bütün işverenlerin, Biz oturduk akşamları tahta çizimle, bunların %90’ında yardım etme mekanik çizimle biz ne yaparız, ne duygu ve düşüncesi vardır. Biz iş- getiririz diye uğraştık ve tünel kalıp- verenler, kafamızı devekuşu gibi larını Türkiye’de ilk yapan kişi ben kumun içine sokmuşuz, vücudumuz oldum. O zaman Türkiye’de 28 tane dışarıda. Şimdi saygıdeğer Kayma- tünel çalışması vardı. Mesela Altın- kamımız gibi birileri gelip, başımızı iki saat, üç saat oturur onlarla be- kaya Barajı, Urfa Tüneli, Sivas-De- çıkarıp etrafı görmemizi sağladığı raber derse girerdim. Herkes beni liklitaş Tüneli, Kılıçkaya Barajı, İz- zaman, bizler de bu yardım faa- tanıyordu ve hocalar da beni çok mir-Naldöken kanalizasyonu falan liyetlerinden büyük keyif alıyoruz seviyordu. Dediğim gibi akşamları 28 tane şantiyede çalışıyoruz. Biz bu ve sosyal sorumluluk çerçevesinde da gidip hocalardan, diğer arka- işe 5 kişiyle başladık. Şimdi 4.500 üzerimize düşen her neyse yerine daşlardan ders dinlerdim. Çünkü civarında eleman çalıştırıyorum. getiriyoruz. İDARECİNİN SESİ: Konuya geçme- Bu sosyal sorumluluk anlayışının den önce, ağabeyiniz ne oldu? aileden geldiğine inanıyorum. Top- yerine ulaştığını düşünüyoruz. hevesliydim. 1970 yılında askere gittim, asker dönüşünde ise yine Adana’daki işyerime döndüm. Sonra İskenderun Demir Çelik’ten bana teklif geldi ve İskenderun Demir Çelik’te üç gün çalıştım. Dedim ki, “Burası bana uygun değil, burası benim istikbalimle 68 idarecinin sesi - Mart - Nisan / 2014 Ö. SULTANOĞLU: Biz beraber çalışıyorduk. Maalesef 1980 yılında ayrıldık. O birazcık kendini al- lumdaki diğer bireylere yardım etme duygusu insanın kültüründe, genetiğinde olacak. kole verdi, birazcık da rahatlık oldu Babam 60 bin lira maaş alan bir herhalde. Rahmetli babam bana: işçiydi. Ama köyde askere gideme- röportaj yen, asker harçlığı olmayan, okul ve 1980’leri yaşayan insanlarız. kaydını yaptıramayan veya vilayeti- Hâli vakti yerinde olup, silah zo- ne dolmuş parası bulamayan her- ruyla alınıp kafasına kurşun sıkılan kese yardım ederdi. Başta anlattım sanayicilerimizi, işverenlerimizi bili- babam imkânsızlık sebebiyle çocuk- yoruz. “Benim param var, ben her larından birini okuttu ancak talep şeyi yaparım” şeklindeki bir anlayış edene, ihtiyacı olana yardım eder- çok yanlış, paylaşmasını bilmemiz di. Hiçbir zaman muhtaç olan birini gerekiyor. boş çevirmezdi. Biz bunu ailemizde böyle gördük ve şimdi ben de bunu uygulamaya çalışıyorum. Soframda misafir olmayınca rahatsız oluyorum, hemen birilerini arıyorum. Ben size çok kısa olarak yurt dışında karşılaştığım bir anımı anlatmak istiyorum. Singapur’da yine bir proje kapsamında bulunuyordum. Singapur’un bir ucundan diğer ucu İnsanlar ister Müslüman, Hristiyan, Yahudi isterse Budist olsun, aklını mantığını kullanan bütün insanlar aynıdır. Bize verilenden fakirin Bu yardım duygusu aslında bizim 50 kilometre. Beraber çalıştığımız yetiştiğimiz ortamdan,, aileden ve Çinli bir ortağım var, adı Onuk. Bir gelenekten gelen bir anlayış ve biz akşam bana: “Ya, bugün beni ba- bunu bir zorunluluk gibi hissediyo- ğışlayın, ben hayır yapmaya gidece- ruz. Fukaranın benim kazancımda ğim” dedi. Ben de dedim ki “Onuk, hakkı olduğuna inanıyorum. Bakın, senin hayırla ne işin olur, sen Müs- bu kadar açık söylüyorum. Bir fu- lüman mısın?” Dedi ki: “Yok, ben karanın benim kazancımda, benim Müslüman değilim, ben Çinli bir yım…içerisinde olur. Eğer o ailenin paramda hakkının olduğuna inanı- Budist’im. Ama ben mantığımı kul- içerisinden bir tanesi, annesi, baba- yorum. lanıyorum. Ben kazandığım parayı sı, dedesi, ninesi: “Oğlum bak, bu çalmayla, makineyle fukaranın senin kazancında, senin kazanamam. Birileri bize bunu su paranda da hakkı var” deseydi çok pompası gibi pompalıyor, aşağıda doğru yerde olurduk. Ama maale- yaşlıların, fukaraların sef aileden bunlar kesildi. Paranın hepsinin hakkı var bu parada. Ben nereden geldiğini ve nereye gidece- her akşam gider, bu fukaralara yar- ğini bilmiyor. İDARECİNİN SESİ: Peki, bu hakkı hakkına teslim etmek için en uygun yönteminiz nedir, burada mülki idare amirlerinin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? çırpmayla, yetimlerin, Ö. SULTANOĞLU: Doğru yerde dım ederim, o parayı dağıtır geli- doğru kişiye vermek. İşte bu nok- rim. Biz bunu verdik mi ooo değme tada güvendiğimiz, devleti temsil keyfimize. Ben o yüce adalete ina- eden, haksızlık etmeyeceğine ve nıyorum, yardım etmezsek o pompa gerçek ihtiyaç sahiplerini bildiğine duracak.” güvendiğimiz mülki idare amirleri çok önemli. Mesela Nurdağı benim ilçem. Buradaki ihtiyaç sahiplerine yardım etmem gerektiğini ve onların haklarını teslim etmem gerektiğini biliyorum. Bunun en kolay yolu elbette ki ilçe kaymakamıdır. fukaranın hakkını ayırıp vermek ortak aklın gereğidir. Bakınız, benim bir tane torunum var, dedemden aldığım terbiyeyi onlara aktarıyorum. Ben dedemle çok kaldım, rahmetli yolda giderken, şimdiki gibi kepçe, greyder yoktu, Şimdi bakın, insanlar ister Müslü- köy yolu taş, her taşı ayağıyla atar, man, Hristiyan, Yahudi isterse Bu- eğilir söker, bilmem ne yapardı. “Ya dist olsun, aklını mantığını kullanan dede, bunu niye söküyorsun, niye bütün insanlar aynıdır. Bize verilen- atıyorsun?” derdik. “Oğlum, birisi den fakirin fukaranın hakkını ayırıp gelir takılır düşer, kolu kırılır.” der- vermek ortak aklın gereğidir. di. Bunlar bize farkında olmadan Bu kapsamda okullara ve kamu Ailede yardım ve başkalarına verme kurumlarına da gerekli yardımları alışkanlığı yoksa, böyle bir alışkan- yapmaya gayret ediyorum. Bakın, lık görmemişse insan, “hep bana” halk düzgün ve rahat olursa bizler demeye başlar ve ben bineyim, yi- de rahat ederiz. Çünkü bizler 1979 yeyim, içeyim, gezeyim, hava ata- öğretilirdi. Biz güzel geleneklerimizi yeni nesillere mutlaka aktarmalıyız. Ailemizde gördüğümüz bu anlayış sebebiyle, biz bu sosyal yardımları kendimize bir borç biliyoruz. Muh- idarecinin sesi - Mart - Nisan / 2014 69 ciddi çalışmalar var. Ben canı gö- olmaz. Yardım işleri karşılıksızdır. nülden kutluyorum ve bu çalışmaları Bir beklenti olmamalıdır. Bu sebep- destekliyorum. Toplumda yara almış le yardım işlerinde en iyi araç kay- Bir beklenti olmamalıdır. Bu her birey diğer fertler için de tehlike makamlıklardır. Yani ben diyorum sebeple yardım işlerinde en iyi oluşturmaktadır ve bunun önlemini ki yardımları siyasete alet etmeden araç kaymakamlıklardır. hep birlikte almalıyız. Kaymakam- yapmalıyız. Dolayısıyla kaymakam- lık bu çalışmaları başlattığı zaman lığı tercih etmenin bir avantajı daha ben: “İşverenlerin hiçbiri katılmasa var. O da bir siyasi algıya sebebiyet ki ben yüzde yüz katılacağına ina- vermemek. Yardım işlerinde siyaset olmaz. Yardım işleri karşılıksızdır. taç vatandaşın benim cebimdeki parada hakkının olduğunu algılıyorum ve borçlu kalmamak için de nıyorum ben tek başıma bu işin sorumluluğunu alıyorum” dedim. Bu kapsamda sivil toplum örgütlerine de gerekli desteğin verilmesi mümkün olduğunca dağıtmaya ça- İDARECİNİN SESİ: Kazan Kayma- gerekir. Sivil toplum örgütleriyle lışıyorum. kamlığının İdareciler Derneği ta- beraber bu işin tek çözüm mercii rafından da ödüllendirilen “Sosyal kaymakamlık ve valiliklerdir. Sivil Hizmet Projesi” konusunda neler toplum örgütleri ile devletin ildeki söylemek istersiniz? ve ilçedeki temsilcileriyle bu sosyal İDARECİNİN SESİ: Bu doğru yere verme konusunda Kaymakamlığın rolünü nasıl değerlendiriyorsu- nuz? Kaymakamlar ile olan diya- Ö. SULTANOĞLU: loğunuzdan bahseder misiniz? Kaymakam Bey ödül kazansın diye Ö. SULTANOĞLU: Tabii biz başımızdaki devlet büyüklerini, valileri ve kaymakamları çok önemsiyoruz. Onları bize her zaman için destek olabilecek şekilde algılıyoruz ve biz Biz burada bir iş yapmadık. Bu işlere ödül verseler de, vermeseler de bu işler canı gönülden yürütülüyor. Yine de İdareciler Derneği’ne teşekkür ediyoruz. onların bize yakınlığını hakikaten Ben herhangi bir derneğe üye de- bir anne bir baba gibi görüyoruz. ğilim. Sadece Kazan Sanayici ve Diyoruz ki: Başımıza bir olay geldi- İşadamları Derneği’nin kurucula- ği zaman, ya en azından bu insan rındanım. Bu dernek 2003 yılında şahittir, bu insan devletin üst düzey kuruldu. 7 yıl başkanlığını yaptım. kademesi. Derdimizi anlatabilece- Yardım çalışmalarına bu dernek ğimiz, gidebileceğimiz tek yer. Yani aracılığı ile de katılıyoruz. Netice sığınacağımız bir liman gibi görü- itibarıyla, sanayici ve zengin kesim yoruz. olarak bizler topluma aldığımızın Onların her zaman doğru adres olduğuna inanıyoruz. Çünkü onlar etraftaki olaylara ve gelişmelere daha objektif, daha geniş bakıyorlar. Çünkü görevleri o. Biz burada akşama kadar nasıl üretim yapacağız diye düşünürken onlar da, ben vatandaşları nasıl dirlik ve düzen içerisinde, kavga, gürültü olmadan idare edeceğim diye düşünüyorlar. Kazan ilçesinde madde bağımlılarıyla, parçalanmış ailelerle ilgili çok 70 idarecinin sesi - Mart - Nisan / 2014 bir kısmını vermek suretiyle sosyal sorumluluklarımızı muhakkak olarak yerine getirmeliyiz. Bu bizim boynumuzun borcudur. Bunu yerine getirirken de Kazan’da en iyi araç olarak Kaymakamlığı görüyoruz. sorunlar giderilebilir. Organizasyon böyle olursa vatandaşlar da çok rahat destek verebilir, finansın sağlayabilirler. Yeter ki etkili koordinasyon olsun. Bu anlamda, Kazan’da uyguladığımız sosyal hizmet projesi bir model olabilir. Şimdi, Türkiye’ye baktığımızda toplumda birçok sorun var: boşanmalar, iletişim bozukluğu, madde bağımlılığı, parçalanmış aileler, aile içi şiddet, tembellik... Türkiye’nin toplumsal barışını, huzurunu sağlamamız gerekiyor. İş dünyasının önemli kaygılarından biri de budur. İnsanların evdeki mutluluğu artmalı, toplumdaki bireylerin mutluluğu artmalı, iş yerindeki çalışanların mutluluğu artmalı. Herkes mutlu olmalı. Toplumsal barışı ve huzuru artırmak için daha neler yapmamız lazım? Bunun cevabını aramalıyız. Kendimizi daha güvende hissediyo- İDARECİNİN SESİ: Çok teşekkür ruz. Yardımların daha etkili bir şe- ediyoruz Ökkeş Bey. kilde yerine ulaştığını düşünüyoruz. Ö. SULTANOĞLU: Ben teşekkür Belediye ile de biz bunu yapabilirdik ederim. Zahmetler verdiniz, buraya ama belediye birazcık siyaset yönü- kadar geldiniz. ne bakıyor. Yardım işlerinde siyaset
© Copyright 2024 Paperzz