THE BARASANA Between Colombia and Brazil there is an area called The Vaupös Region. Between: Arasında Area: Alan/bölge Called: Adında, isminde Region: Bölge Kolombiya ile Brezilya arasında Vaupös Bölgesi adında bir alan vardır. About 15.000 people live in this area. They are the Amazonian Indians. About: Yaklaşık olarak People: İnsanlar Live: Yaşamak Indian: Hintli, Kızılderili Yaklaşık olarak 15.000 insan bu bölgede yaşamaktadır. Onlar Amazon Kızılderilileridir. These Amazonian Indians live in small groups. These: Bunlar Small: Küçük Bu Amazon Kızılderilileri küçük gruplar olarak yaşamaktadırlar. These groups have got different names like: Tukano, Desana, Cubeo and Barasana. Have got:Sahip olmak Different: Farklı Name:İsim Like: Gibi Bu grupların Tukano, Desana, Cubeo ve Barasana gibi farklı isimleri vardır. The Barasana have a very different life-style. They do not live in villages. Very: Çok Life-style: Yaşam stili/tarzı Live: Yaşamak Village: Köy Barasanalar’ın çok farklı bir yaşam tarzları vardır. Onlar köylerde yaşamamaktadırlar. Many families live together in one house. Many: Birçok Together: Birlikte Birçok aile bir evde birlikte yaşamaktadır. It's a very big house and they share everything in this house. Big: Büyük Share: Paylaşmak Everything: Herşey O çok büyük bir evdir ve onlar bu evde her şeyi paylaşırlar. These houses are very far away from each other. Far away: Uzak Each other: Birbir(ler)i Bu evler birbirlerinden çok uzaktadırlar. A person has to walk for one hour to get from one house to another. Person: Kişi Walk: Yürümek Has/have to: zorunluluk, gereklilik Hour: Saat Get from: -den çıkmak Another: Öteki, diğeri 1 Bir kişinin bir evden diğerine geçmesi için bir saat yürümesi gerekmektedir. There are gardens for special plants behind the houses. Garden: Bahçe Special: Özel Behind: Arkasında Plant: Bitki Evlerin arkasında özel bitki bahçeleri vardır. The Barasana pick bananas from the banana trees and use the leaves of these trees to serve food. Pick: Almak, tutmak Banana: Muz Tree: Ağaç Use: Kullamak Leaves (leaf’in çoğulu): Yaprak Serve: Muhafaza etmek, korumak, hizmet etmek Barasanalar muz ağaçlarından muzları toplarlar ve yemeği korumak/servis yapmak için bu ağaçların yapraklarını kullanırlar. The Barasana men and the Barasana women do different things. Thing: Şey Barasana erkekleri ve Barasana kadınları farklı şeyler/işler yaparlar. The women spend most of their time doing housework. Spend: Harcamak Most: Çoğu, en çok time: Zaman Housework: Ev işi Kadınlar zamanlarının çoğunu ev işlerini yaparak harcarlar. They look after children, work in the gardens and prepare the food. Look after: Bakmak Children: Çocuklar Work: Çalışmak Prepare: Hazırlamak Food: Yemek, gıda Onlar çocuklara bakarlar, bahçelerde çalışırlar ve yemek hazırlarlar. The men go fishing and hunt animals for their meat. Go fishing: Balığa çıkmak Hunt: Avlanmak Animal: Hayvan Meat: Et Erkekler balığa çıkarlar ve etleri için hayvan avlarlar. The Barasana are marvellous language-learners. Marvellous: Harika, olağanüstü Language-learner: Dil öğrenici/öğrenen kişi Barasanalılar harika dil öğrenen kişilerdir. This is because a Barasana man has to marry a woman from a different house. This is because: Bunun nedeni Marry: Evlenmek 2 Bunun nedeni Barasana erkeklerinin farklı hanelerden kadınlarla evlenmeleridir. The people in different houses speak different languages, Speak: Konuşmak İnsanlar farklı evlerde/hanelerde farklı diller konuşurlar so they must learn the other language to understand each other. Learn: Öğrenmek Understand: Anlamak Each other: Birbiri Bundan dolayı onlar birbirlerini anlamak için diğer dilleri öğrenmek zorundadırlar. The wife has to learn her husband's language and the husband has to learn his wife's language. Wife: Kadın (eş) Husband: Koca (eş) Kadın kocasının dilini öğrenmelidir; kocası da eşinin dilini öğrenmelidir. The children first learn their father's language and use it every day, First: Öncelikle, ilk olarak Every day: Her gün Çocuklar öncelikle babalarının dilini öğrenirler ve onu her gün kullanırlar. But they also understand their mother's language. Also: Ayrıca, de/da Fakat onlar ayrıca annelerinin dillerini de anlarlar. The children do not go to school. Çocuklar okula gitmemektedirler. They play with other children, watch their parents and in this way they learn about life. Play: Oynamak With: İle, birlikte Watch: İzlemek In this way: Bu yolla, bu şekilde About: hakkında Parents: Ebeveyn Life: Yaşam Onlar diğer çocuklarla oynarlar, ebeveynlerini izlerler ve bu yolla yaşamı öğrenirler. Young girls have to help their mothers, but the boys don't. Girl: Genç kız Help: Yardım etmek Boy: Genç erkek Genç kızlar annelerine yardım etmek zorundalar, fakat erkekler değil. They usually swim in the rivers, go fishing and practise hunting animals. Usually: Genellikle Swim: Yüzmek River: Nehir Practice: Pratik yapmak 3 Onlar genellikle nehirlerde yüzerler, balığa çıkarlar ve hayvan avlama pratiği yaparlar. THE MOTOR CAR INDUSTRY At the end of the 19th century motor cars were made in Great Britain, France, Germany and the United States. At the end: Sonunda Century: Yüzyıl Made (make’in 2. Hali): Yapmak 19. yüzyılın sonunda Büyük Britanya, Fransa, Almanya ve Birleşik Devletler’de motorlu arabalar yapıldı/yapılıyordu. They were not popular for many years because they were too expensive. Popular: Popüler Many: Birçok Year: Yıl Too: Çok Expensive: Pahalı Onlar birkaç yıl boyunca popüler değillerdi çünkü çok pahalılardı. They were very expensive because they were made in small workshops and not in factories. Very: Çok Small: Küçük Workshop: Atölye Factory: Fabrika Onlar çok pahalılardı çünkü küçük atölyelerde yapılıyorlardı fabrikalarda değil. Mechanics had to make many small parts with the help of only a few machines. Mechanics: Teknisyen, mühendis, usta Part: Parça Few: Birkaç Machine: Makine Only: Sadece Ustalar birçok küçük parçayı sadece birkaç makine yardımıyla yapmak durumundaydılar. At the beginning of the 20th century - in 1909 - the American engineer Henry Ford found a way to make cheaper cars very fast. At the beginning: Başlangıcında Engineer: Mühendis Found (find’in 2. Hali): Bulmak Way: Yol Cheaper: Daha ucuz Fast: Hızlı 20. yüzyılın başlangıcında – 1909’da- Amerikalı mühendis Henry Ford ucuz arabaları çok hızlı yapmak için bir yol buldu. He opened a factory. In his factory there were machines making the parts of the cars. Open: Açmak O bir fabrika açtı. Bu fabrikada arabaların parçalarını yapan makineler vardı. This factory made one kind of motor car only - the famous Ford "Model T". Kind: Tür, çeşit Famous: Ünlü Bu fabrika sadece bir çeşit motorlu araba yaptı – ünlü Ford “Model T”. 4
© Copyright 2024 Paperzz