i Evolution of Enlightenment Movement and its Place in Turkish Thought History: In Terms of Historiography Aydınlanma Harekâtının Tekâmülü ve Onun Türk Düşünce Tarihinde Yeri: Tarihçilik Açısından Doç. Dr. Sevinç QASİMOVA Aygün İBRAHİMOVA Sevinç AHMEDOVA Bakü Devlet Universitesi Tarih Fakültesi E-posta: [email protected] Keywords: Azerbaijan, Enlightenment, Philosophical Thought, Civilization, Ahundof, Hurufism Abstract A.Bakıhanov, Mirza Khazim beg, M.F. Ahundof, H.B.Zardabi, S.A. Shirvani, A. Huseyinzadeh, A. Agaoglu, C. Mammadkluzadeh, U. Hacibayli, A. Hakverdiyev, N.B. Vazirov, N. Narimanov, M.A. Rasulzadeh, A. Topchunashov have winning status of premises on movement of enlightenment from the XIX century. At the same time these thinkers of create educator-democratic ideals, and associating its scientific value with Eastern values and has created a large scientific school, and have played the role of the bridge between them. Europeanistion was more pioneering move in Azeribaijan that was in the trall of Russia. But it is wrong to think that AzerbaijanEuropean enlightenment and their relationship happened only thorough Russia. We should be noted particularly Europeanistion through Turkey. This period is the period of European style development of Turkey. Therefore, will open great thinkers whose have played a very important role Social-politicial ideas of Azerbaijan. We approach this problem term of historiography and will analyse works of Turkish and Azerbaijani historians. We'll try to explain main objective and purpose of enlightenment which were attracted more attention of great thinkers. Great thinkers of western world, which is also serving of creation philosophy of history Voltaire, Montesquieu, Schopenhauer, Fourier, Smith, Ricardo, as philosophers and scientists of East Firdovshi, Nizami, Rumi, Hafız, Nevai, Fuzuli personalities have evaluated the same aspect and passed from their crirctical thinking formed a new way thinking. This new way which was began by me wasn’t be salivation only Azerbaijan even was salvation for all eastern countries. The great playwright Azerbaijan M.F. Ahundov have winning as a founder of culture and civilization. Özet 19. yüzyıldan başlayan aydınlanma harekatının öncülleri statüsünü kazanan A.Bakıhanof, Mirza KazımBeg, M.F. Ahundof, H.B.Zerdabi, S.A.Şirvani, A.Hüseyinzade, A.Ağaoğlu, C.Memmedkuluzade, Ü. Hacıbeyli, A.Hakverdiyef, N.B.Vezirof, N.Nerimanof, M.E. Resulzade, A.Topçubaşof gibi düşünürler maarifçidemokrat mefkuresini oluşturmakla, onun bilimsel değerlerini Doğu değerleri ile ilişkilendirerek hem büyük bir bilimsel okul yaratmış, hemde bunların arasında bir köprü rolünü oynamışlardır. Rusyanın eğemenligi altında olan Azerbaycanda daha çok bu etkiyle gerçekleşen avrupalaşma hiç şüphesiz, öncü özellik taşımaktaydı. N.G.Çernışevski, N.A.Dobrolyubof, V.G.Belinski, A.S.Puşkin, L.N. Tolstoy, F.M.Dostoyevski, N.V.Gogol, İ.S.Turgenyef gibi düşünür ve yazarların eserleri Azerbaycan aydınlanmacılığı için değerli bir okul olmuş, aynı zamanda Avrupa kültürüyle kavuşmuştur. Bu açıdan biz bunların Azerbaycan aydınlanmacılığına etkisini inkâr edemeyiz. Fakat Azerbaycan-Avrupa aydınlanmacılığı ve onların ilişkilerinin sadece Rusya aracılığıyla gerçekleştiğini düşünmek de yanlıştır. Türkiye aracılığıyla olan avrupalılaşmayıda özellikle belirtmeliyiz. Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemalin adlarıyla ilgili olan aydınlanmacılıkların XIX. yüzyılın fikir adamlarına nasıl etki gösterdiğini biz Alibey Hüseyinzade, A.Ağaoğlu örneğinde göre biliyoruz. Bu dönemTürkiyenin tabiri caizse Avrupa tarzında gelişmesi dönemidir. Bu nedenle makalede Azerbaycanın sosyo-politik fikir tarihinde çok önemli yeri olan büyük düşünürlerden sohbet açılacak ve onların Türk düşünce tarihindeki yerleri belirlenecektir. Bu 196 i soruna hemdetarihçilik açısından yaklaşarak hem Türk, hemde Azerbaycan tarihçilerinin yazdıkları eserleri tahlil edeceğiz. Büyük fikir adamlarının daha çok dikkatlerini çeken aydınlanma, onuntemel amaç ve gayesini açıklamaya çalışacağız. Doğu ve Batı manevi değerlerini kendinde içeren nadir fikir adamlarımızdan sayılan Alibey Hüseyinzade ve Ahmet Ağaoğlunun özgürlük düşünceleri, milli kimlik meselelerine dikkat çekmekle, aynı zamanda onların ümumitürk fikir tarihindeki konumlarını da belirleyecek ve Sovyetler döneminde yazılan eserlere eleştirel yaklaşılacakdır. Batı dünyasının büyük maarifperver düşünürleri olan, aynı zamanda tarih felsefesinin oluşturulmasında hizmet veren Voltaire, Montesquieu, Schopenhauer, Fourier, Smith, Ricardo gibi filozof ve bilim adamları ile Doğunun Firdevsi, Nizami, Rumi, Hafız, Nevai, Fuzuli gibi şahsiyetlerini aynı bir açıdan değerlendirerek onları bir araya getirmiş, kendi düşünce süzgeçlerinden geçirerek yeni düşünce tarzını oluşturmuşlar. İşte Mirza FetaliAhundofla başlayan bu yeni yol sadece Azerbaycan için değil, tüm doğu ülkeleri için kurtuluş yolu oldu. Azerbaycanın büyük tiyatro yazarı olan, hatta aydınlanmadan devrime kadar yükselen Mirza FetaliAhundof yeni ideal kültür ve uygarlık kavramının kurucusu statüsünü de kazanarak, ayrıca Avrupa ve dünya tarihçiliğine de başvurmuştur. Onu hem de “kültürlerin diyaloğu”nun manevi babası gibi de değerlendirirler. Ömrünün sonuna kadar siyasi konulara başvuran düşünürDoğu ve Batı uygarlıklarının sentezini oluştura bilmiştir. Sayısız maarifçi-demokratlar için fikir kaynağı olan M.F. Ahundof bağnazlık ve hurafeye karşı uzlaşmaz olmuş, tarihi eserlerinde de bunu kanıtlamıştır. Makalede M.F. Ahundof okulunun en değerli temsilcilerinden bahıs edilecekve aydınlanma harekatı ile ilgili yazan araştırmacıların görüşleri açıklanacaktır. Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Aydınlanma, Felsefi Düşünce, Uygarlık, Ahundof, Hürafilik felsefenin dayandığı ilkeler, yalnızca burjuvaziyi değil, bütün insanları kapsayan, eski düzenden yana olanlara karşı çıkan, insanların mutluluğunu amaç edinen ilkelerdi. Özgürlük, ilerleme, insan değeri gibi kavramlar tüm insanları hedeflemekteydi ve insanın özü gereği değerli olduğu, burjuva felsefesinin temeliydi. Aydınlanma felsefesinin amacı ön yargıları yıkmaktı. Akla, doğaya, insanın mutluluğuna aykırı tüm ön yargılara, boş inançlara karşıydı. Ama her şeyden önce, Katolik dininin getirdiği ön yargıya karşı çıkıyordu. Böylece, siyasal ön yargılar da sorgulanıyor ve zayıflatılıyordu. Bu karşı çıkışın kökenleri de Rönesans ve Reform hareketlerine dayanıyordu. Aydınlanma hareketi içerisinde bulunan düşünürlerin birçok ortak yönleri olmasına rağmen daha ayrıntılı bir şekilde incelendiklerinde kendi içlerinde oldukça farklılıklar gösterdiğini bilmekte yarar vardır. Diğer taraftan onsekizinci yüzyıl düşünürlerinin bir kısmı bu hareketi desteklememişlerdir. Ancak dönemin aydınlarının çoğunluğu tarafından desteklenen aydınlanma hareketinin ortak yanı, ortaçağdan devr alınan mevcut düzenin olumsuz yanları ile hoşgörüsüzlüklerinin eleştirel bir tutumla değerlendirilerek topluma yön vereceğine inanılan evrensel yasalarla bilimsel gelişmelerin uygulamaya konma çabalarıdır. Aydınlanma hareketi aralarında siyaset, toplumsal düzen ve hukuk üzerine çalışmalarıyla tanınan Baron de Montesquieu (1689-1755), bilim, özgürlük ve adalet üzerine çalışmalarıyla tanınan Voltaire (1694-1788), bilim felsefesi üzerine çalışmaları ile tanınan David Hume (1711-1776), siyaset bilimi üzerine yazılarıyla tanınan Jean-Jacques Rousseau (1712-1778) ve sivil toplum üzerine çalışmaları ile tanınan Adam Ferguson’un (17231816) bulunduğu çok sayıda düşünür tarafından geliştirilmiştir. Felsefi alanda aydınlanma düşüncesinin oluşmasında ve modernizmin ortaya çıkmasında etkili olan felseficiler ise Bacon ve Descartes’dir. Aydınlanma düşüncesini on sekizinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla taşıyan düşünürler ise Hendri de Saint Simon (1760-1825) ve onun öğrencisi Auguste Comte’dur (1798-1857). Saint Simon ve Auguste Comte aydınlanma hareketinden devraldıkları bilgi birikimi üzerine toplumu inceleyen ve ona pozitif anlamda yön veren bir bilimsel model geliştirmeye çalışmışlardır. Bu yönleriyle Saint Simon ve Auguste Comte Sosyoloji biliminin kurucusu sayılırlar. 18. yüzyıl Fransız aydınlanma edebiyyatı temsilcileri Voltaire, Monteskö, Russo, Diderotve diğerlerini birleştiren ortak noktalar o dönem Fransanın siyasi ve sosyal meselelerine eleştirici yönden yanaşmaları idi. Bu dönem Alman aydınlanma harekatının öncülleri ise daha çok dini ve manevi sorunların çözümü ile ulaşıyorlardı. 1. Giriş Rönesans döneminin beraberinde insanlığa getirdiyi bilimsel ve teknik ilerleme sonucunda Avrupa aklın zincirlerini kırarak onun içine yol buldu ve böylece hem insanoğlunu, hemde evreni keşfetmeye başladı. Bu açıdan Rönesans döneminin sonrakı aşaması sayılan Aydınlanma Fransa'da ortaya çıktı ve ister sanayileşme, gerekse siyasi ve felsefi alandan yeni zirvelerin feth edilmesinde, sosyal gelişimde bir temel rölünü oynadı. Avrupa'da Rönesans döneminin devamı olan ve onu yeni, daha yüksek gelişme aşaması olarak tamamlayan Aydınlanma dönemi toplumun sivil gelişme yönlerini belirleyen beşeri bilgilerin elde edilmesine, insanoğlunun daha da kamilleşmesine ve ruhen zenginleşmesine yol açtı. Aklın gelişmesine, insan beyninin bitmez fırsatlarında kullanmaya avantaj verilmesi toplumun yeni gelişme düzenine çıkması demek oldu. Yeni tarihte Aydınlanma dönemi oldukça önem arz etmektedir. 18.yüzyıl Aydınlanması, tüm Batı Avrupa’ya yayılan bir fikir akımıydı. 18.yüzyıl bir Akıl Çağı, Aydınlanma felsefesi ise burjuva sınıfının genel dünya görüşü oldu. Bu Bilindiği gibi, 17 yüzyıldan farklı olarak 18 yüzyıl tarihe "Aydınlanma" yüzyılı olarak dahil olmuştur. Bu döneme verilen isimden dönemin sosyal - siyasi, manevi karakteri hakkında belli bir kanaate varabiliriz. Bu yüzyılın kültürel - manevi hayatı karşısında insanların dine ve siyasi birinciliğe dayalı bakış açısını değiştirmek, onu insan düşünme ve düşüncesinden süzülen bilgilerle yerine amaçlanmıştır. Onlar kültürel ve sosyal gelişmenin temel 197 i yolunu maarifin yayılmasında görüyorlardı. Maarifçilerin göre, hurafe, hurafeler, bilgisizlik, müstehcenlik, görgüsüzlük insan talihsizliyinin temel nedeni; maarif, eğitim, bilim, felsefe ve bilimsel yaratıcılık, düşünce özgürlüğü ise kültürel ve sosyal kalkınma aracıdır. Maarifçiler inanıyorlardı ki, halkın bilinçlendirilmesi, aklın gelişimi toplumun yaşamının tüm alanlarının gelişmesine nüfuzedici etkiler. Sosyal eşitsizlik ve kişisel özgürlük fikri toplumun üçte bir bölümünü kapsamıştır ve hümanist maarifçiler de işte bu bölümün dahil idiler. Devrimci ruh ruhiyyəli kabullere sahip hümanist maarifçiler kendi propagandaların insanları savadlandırmak, onlarda düşünce özgürlüğü şekillendirmek, bağımsız düşünce tarzı, cesaret terbiye amacıyla güdürdüler. Dünya kültür tarihinde 18 yüzyıldan başlayarak, Fransız maarifçiliyi 19.yuzyılda kendi demokratik fikirleri ile önemli bir yer tuttu. 18 yüzyıl Fransız klassisizminin temsilcileri Malerb, Cornell, rasında, Molyer Fransız maarifçiliyinin fikir babaları olarak kabul edilir. Maarifçiliyin beşiği Fransa'da bu hareketin önde gelen, taşıyıcı simaları işte Fransız yazarları olmuş ve yaratıcılıklarını temelinde Fransız edebiyatı maarifçiliyin klasiği olarak kabul edildi. Bu da tarihi bir gerçektir ki, "aydınlanma dönemi" terimini de tarihe işte Fransız yazarı Voltaire bahşetmiştir. Öyle ki, Voltaire'in 1718 yılında büyük başarıyla Paris sahnesinde oynanan "Edip" faciasının devrimci önemi olmuştur. Öncelikle belirtelim ki, dünya Aydınlanmacılarıdır "biliksizlikdən bilgiye, az bilgiyi kalkınma, gelişme" sloganı ile çıkış ve, en önemlisi, böyle düşünüyorlardı ki, sadece bilimsel ilerlemenin sayesinde yeni sosyalekonomik, kültürel devrim basamağına çıkmak mümkündür. Tesadüfi değil ki, Voltaire aydınlanma dönemi İngiltərəsini "akıl adası" adlandırmıştır. Dünya maarifçiliyinin "eleştiri" ilkesi de küresel bir nitelik taşıyordu. Maarifçilər köhnəliyin tüm sosyal simgelerini, hatta köklerini eleştiriyle sıradan çıkarmak amacıyla giyiyordu. Bu açıdan dünya Aydınlanmacılarıdır soyunun güçlü psikolojik manevi üs olan dine eleştirel ilişkileri, din taşıyıcılar mövhumat cephesini tahrip etmeleri, genellikle dini kabullere karşı mücadele biçimleri özellikle dikkat çekicidir. Avrupa Edebiyatı araştırmacılarından V.R.Qrib kutluyordu ki, "Maarifçilerin sosyal ideali merkezinde kendini genel çıkarlara koşulsuz, elbette olarak, topyekün adamayı doğal sanan özgür, bütün insan duruyordu" .Böyük Alman eğitimcisi Lessinqe nedenle İnsan temel faktör vardı. O, böyle düşünüyordu ki, "kahraman insan olmalıdır, insan - kahraman". İ.Q.Braqinski "Aydınlanma döneminde milli özünəməxsusluq meselesi hakkında" makalesinde bu soruna değinirken gösteriyor ki, "tüm edebiyatlarda" olumlu kahraman imgesinin traktovkası temel koşullardan biri olmuştur. "İngiliz Aydınlanmacılarıdır "etik bilimlerin bilimidir" maneviyat, etik teorik konseptini əsaslandırır ve bu açıdan da toplumun tüm mahiyet ve içerik meselesini "terbiye" ile bağlıyorlardı. Alman ve, genellikle, dünya maarifçiliyinin önde gelen isimlerinden biri, kantçı, Friedrich Schiller de İngiliz maarifçilerinin kendi ülkelerinde hatta devlet yapılanmasında dayalı olduğu "moral" - maneviyat olayının üstünlüğü ilkesine bağlı olduğunu gösteriyordu. Alman maarifçisinin fikri gelişiminde Fransız devriminin rolü yadsınamaz. Schiller Fransa devriminin etkisi altında kendi halkının geleceğini düşünüyor, eski siyasi yapıyı yıkmak yollarının sanatları kullanımı yoluyla mümkün planlıyordu. Maarifçilər tiyatroya büyük umutlar besliyorlardı ve tiyatrosu deneysel anlamda bilgelik okulu hesap ediyorlardı. Tiyatrosu aydınlanma kontrolü adlandıran F.Şiller terbiye meselesinin çözümünde tiyatronun üstün kalitelerini özel vurgulayarak, onu da not ediyordu ki, halk kendi tiyatrosu için eğitilmesi. Eğer böyle olmazsa, tiyatro kendi seyirçilərini maarifləndirə bilmez ". Alman eğitimcisi QELessinq 1766 yılında yazdığı "Laokoon" ve 1767-1769 yılları arasında yazdığı "Hamburg dramaturgiyası" eserleri Alman maarifçiliyinin dünya maarifçiliyinə bahşettiği en değerli bilimsel eserlerdir. Aydınlanma hareketi, eğitimci bakış açısı araştırmacıları böyle bir fikir ileri sürmüşlerdir, "millilikdən öte aydınlanma yoktur ve olmamalıdır", "Aydınlanma kozmopolit değil, evrensel etkiye sahiptir". Fransa'da dine karşı isyan karakterli hareket İngiltere'de sakin cereyan etmiştir. Dahası Fransız maarifçilərindən farklı olarak, İngiltere eğitimci ideologları eski yapısı tenkitten artık, yeni toplumu takdir etmişlerdir. VRQrib dünya maarifçiliyinin temel özellikleri hakkında fikir yürüdərkən gösteriyordu ki, "İngiliz Aydınlanmacılarıdır artık kendi burjuva inkılaplarını yaşayan devletlerinin yönetim çalışmalarına etki ederler. Onlar devrimin sona çatdırmadığı çalışmaları bitirirdilər. Onların fikirleri dev önemli çalışmalar gibi ilgi etmese de, resmi düzeyde yazılım karakterinde kabul ediliyordu. ". Fransız maarifçiliyinin devrimci özü bu yüzden de tüm dünya halklarının ulusal kültür, ilerleme olayı için ana fikir kaynağı olmuştur. Bu nedenle Fransız maarifçiliyi, ayrıca da bu harekete yön vermiş, onu yetiştirmiş ve geliştirmiş Fransız eğitimci edebiyatı bu dönemin klasik olarak kabul edilir. İ.S.Braginski "Aydınlanma döneminin milli özellikleriyle hakkında" makalesinde bu konuda şöyle yazıyor: "... Aydınlanma teriminin kendini Voltaire literatüre getirmiştir. Fransız eğitimci edebiyatın klasik, Fransızları aydınlanma klasiği çağrılabilir ". Azerbaycan maarifçilyini belirten 19 yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın başlarına kadarki aşamada oluşmuş aydınlanma dönemi sanatsal-estetik fikri zengin milli özellikleri, renkli koloriti, tipik realist belirgin ile ilgi çekiyor. 18 yüzyıl Avrupa maarifçiliyi aşağıdaki spesifik özellikleri ile karakterize edilir: 1. Bu dönem Aydınlanmacılarıdır deizmlə səciyyələnidilər (Allah'ı dünyanın yaratıcısı düşünün, dünya oluştuktan sonra ise doğa ve toplumsal yaşama katılımını ret ediyorlardı). Deizm fikir babaları Hıristiyan dünyası ve rivayetlerine alay ile yaklaşır, mucizelere itiraz ediyor, güveni akla karşı koyuyorlardı. Bununla da, dini hurafeden tahliye etmek ve onu doğal idrak etmeye getirmek gibi mədəni- aydınlanma eğilimleri oluştu. 2. Her türlü milliyetçiliği kötüleyen ve tüm milletlerin eşit imkanlara sahip olduğunu iddia eden Kozmopolitizm yayıldı. Bununla da vatanseverlik duygularına karşı hayal kırıklığı oluşmaya başladı, vatanseverlik sosyal hayatta önemini kaybetmeye başladı. 3. Aydınlanma kültürü kendi elmliliyi farklıydı. 18 198 i yüzyılın başlarında çok sayıda seçkin bilim adamlarının emeği sayesinde klasik bilimsel bilinci, bilimsel bakış açılarının temeli atıldı. Bilim adamları arasında doğasını anlamak yapmanın objektif qanunauyğunluqlarına güven oluştu. Doğa olaylarının doğal oluş sebebini anlatmak gerekliliği idrak edildi. 4. Aydınlanma kültürü döneminin önemli alametlerinden biri de rasionalizimdir. İşte bu dönemde rasyonalizm net bilimlerden kültürün diğer alanlarına geçti. Maarifçilər derinden inanıyorlardı ki, insanlar işte aklın gelişimi, düşünce yoluyla insanlık ve doğa hakkında gerçek bilimsel doğruların benimseyecekler. 5. Aydınlanma kültürü döneminin önemli hususlarından biri de "anlayış" kavramı ile doğrudan bağlı olan ilerleme fikri. İşte çok sayıda olumlu ve olumsuz sonuçlara sahip olan Avrupa uygarlığını belirleyen aydınlanma döneminde "anlayış yoluyla ilerleme güven" kavramı oluşmuştur. İnsanın oluşumu terbiyenin rolünün mütləqləşdirilməsi de aydınlanma döneminin önemli özelliklerinden biridir. görüyordu. Russo özgür terbiye taraftarı idi. Claude Adrian Helvetsi "Akıl hakkında" felsefi eserinde dine karşı çıkarak kutluyordu ki, papazların görevi halkı cehalette ve bilgisizlik saklamaktır. "Insan, onun zihinsel yetenekleri ve eğitimi» adlı eserinde doğuştan fikirleri reddederek besleyici rolünü değerlendirir. O, sosyal terbiyeyi aile terbiyesinden üstün tutuyor ve okul eğitimine de büyük önem veriyordu. Çeşitli besinleri tüketmek, yeni okullar yeni insanlar terbiye edecek, bu yeni insanlar ise vatansever olmakla kişisel çıkarlarını milletin mutluluğuna tabi olacaktır. Deni Diderot (1713-1784) Fransız materyalist filozoflarının en seçkin temsilcilerinden biridir. O, "Felsefi düşünceler", "körlerin mektubu ve gözlülərə nasihat" adlı eserlerinde feodal yapısını eleştiriyordu. Diderot maddenin yok olması ve yaşaması fikrini savunuyordu. O, duyguları yüksek değerlendirerek gösteriyordu ki, akıl hakim, duygular ise onun tanıklarıdır. Akıl şahitlerin yoluyla alınan bilgileri yargılar. Akıl hassastır, o müşahedeyi muhakeme yapmalıdır. O, akılla hisleri eyniləşdirmir, onları diyalektik vehdetde alıyordu. Diderot da başka filozoflar gibi terbiyeye yüksek fiyat veriyor, fakat onun rolünü aşırı şişirtmirdi. Çeşitli besinleri tüketmek toplum halka gerekli terbiye ve eğitim vermediği için halkın içerisindeki yetenekleri yok oluyor. Diderot gösteriyordu ki, terbiye ve eğitim insanları ahlaklı, onurlu, kültürel, duyarlı kimlikler gibi şekillendirir. Bu maarifçilərin Türk aydınlama harekatın çok büyük etkisi olmuştur. Dünya ülkelerinde yaşanan bu aydınlanma hareketi Türk düşünce tarihine de etkisini gösterdi.Bu harekat Azerbeycan düşünürlerini de olumlu yönden etkilemiştir.Azerbeycanda aydınlanma harekatının öncü simaları tüm imkanlardan yararlanarak halkın milli benlik düşüncesinin uyanması ve siyasi kültür düzeyinin yükselmesi, vatandaşlık hakklarından yararlanabilir bilmesi için mücadeleye öncülük ettiler. 19. yüzyıldan başlayan aydınlanma harekatının öncülleri A. Bakihanov, Mirza Kazımbey, M.F.Ahundov, H.B.Zerdabi, Seyyid Azim Şirvani, Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet bey Ağaoğlu, Celil Memmedkuluzade, Üzeyir Hacıbeyli, Abdulrahimbey Hakverdiyev, N.B. Vezirov, Neriman Nerimanov, M.E.Resulzade, Almerdanbey Topçubaşov gibi düşünürler eğitimci-demokrat çizgisini oluşturmakla Avrupa düşüncesini onun bilimsel değerlerini Doğu değerleri ile ilişkilendirerek büyük bir bilimsel okul yaratmış, aynı zamanda onlar arasında bir köprü rolünü oynamışlardı. Rusyanın esareti altında olan Azerbeycanda daha bu etkiyle gerçekleşen avrupalaşma şüphesiz gelişmiş özellik taşımaktaydı.Çernışevski, N.A.Dobrolyubov, V.G. Belinski, A.S. Puşkin, L.N. Tolstoy, F.M. Dostoyevski, İ.S. Turgenyev gibi düşünür ve yazarların eserleri Azerbeycan maarifçiliyi için değerli bir okul olmuş, aynı zamanda Avrupa kültürüyle kavuşmuştur. Bu açıdan onların Azerbeycandakı aydınlamaya etkisini inkar edemeyiz. Ancak Azerbeycan-Avrupa aydınlanması ve onların ilişkilerinin sadece Rusya ile gerçekleştiğini düşünmektedir yanlıştır. Türkiye aracılığı ile avrupalaşmanı da unutmamak lazım. Yani Şinasi, Ziya İngiliz maarifçiliyinin gelişiminde hizmeti olan John Locke (1632-1704) o zamanki İngiltere burjuva toplumunda liyakatli yer tutmuştur. O, İngiltere'de yeni burjuva devlet yapısını əsaslandırmağa çalışmıştır. "İnsan zihinsel hakkında tecrübe" eserinde kanıtlamak istemiştir ki, insan bilinci ve təsəvvürlərində doğuştan fikirler yok, çocuk ruhu "beyaz levhaya" benziyor. Bununla da o, insanların şekillenmesinde besleyici rolünü aşırı şişirdirdi. Onun bu teorisi materyalizmin idealizm, hurafeyle mücadelesinde önemli rol oynamıştır. Locke birçok konularda materyalist sensualist olarak sahne aldı. Ahlak ve kültürün diğer alanlarında da o, doğuştan fikirleri inkar ediyordu. Hayırseverlik haz veriyor, ıstırabı azaltıyor, insanı kötülükten muhafaza eder. Şer, kötülük-bunun tersidir. Locke "Terbiye hakkında fikirler" eserinde yazıyor ki, terbiyenin amacı ve görevi kendi işini akılla ve planla götürmeyi başaran centilmen yetişdirirməkdədir. centilmen - kökeni itibari ile asil, muamelesinde nazik, aynı zamanda burjuva işbazının kalitesine sahip olmalıdır. O, kendisinin felsefi eserleri ile Fransa maarifçilerine büyük etki göstermiştir. Jean Jacques Rousseau (1712-1778) XVIII yüzyıl Fransız maarifçilərindən biridir. O, devletin kökeni həqqında C.Lokkun görüşlerine dayanarak kanıtlamaya çalışmıştır ki, insan doğal halinde hep özgürlük, eşitlik, kardeşlik için doğal haklara sahip olmuştur. O, insanın oluşumu ve devlet yapılanmasında aklın gücüne yüksek fiyat veriyordu. O, sağlam inanıyordu ki, yeni, akıllı insanlar terbiye edilirse onlar dünyayı yeniden kurabilecekler. "İnsanlar arasında eşitsizliğin kökeni" adlı eserinde Russo kanıtlamıştır ki, eşitsizlik kültürle birlikte gelişmiştir. "Sosyal sözleşme" eserinde diyor ki, halkın çıkarlarını savunmayan hakimiyet yasal değildir. O, özel mülkiyeti bütün felaketlerin kaynağı olarak görüyordu. "Bilim veya terbiye hakkında» romantraktatında yeni insan terbiye etmenin yollarını göstermiştir. Tüm varlığı ile demokrat olan Russo kutluyordu ki, devlet başkanları halkın iradesine karşı çık, onların görevinden öte etmeye halkın hakkı vardır. O, eşitsizliğin, sosyal zulmün nedenini dönemin kültüründe 199 i Paşa. Namık kemalın adıyla ilgili olan aydınlanma harekatının XIX yüzyıl fikir adamlarına etkisini Ali bey Hüseyinzade, Ahmet bey Ağaoğlu örneyinde görebiliriz. Doğu ve Batı manevi değerlerini içeren nadir fikir adamlarımızdan sayılan Alibey Hüseyinzade ve Ahmet bey Ağaoğlu daima özgürlük düşünceleri, ulusal kimlik Konularına dikkat çekmişlerdir. Batu'nun büyük Maarifsever düşünürleri olan, aynı zamanda tarih felsefesinin oluşturulmasında hizmet veren Voltaire, Monteskuye, Schopenhauer, Furye, Smith, Ricardo gibi filozof ve bilim adamları ile Doğunun Firdevsi, Nizami, Rumi, Hafız, Nevai, Fuzuli gibi düşünürlerini aynı bir açıdan değerlendirerek onları bir araya getirmiş, kendi düşünce süzgeçlerinden geçirerek yeni düşünce tarzını formalaştırmışlar. Azerbeycanın fikir tarihinde gelenek ile modernleşme arasında köprü olarak kabul edilen A.Bakihanov azerbeycan Türklerinin kurtuluş yolunun eğitimden geçtiğini savunarak bu alanda ilk mücadeleyi verenlerin önünde yer almıştır. 1838-de 8-15 yaş arasında çocuklara çağdaş eğtim verilmesini hedefleyen bir müslüman Okulunun kurulması için girişimlerde bulunmuştu. A.Bakihanov yeni aydınlanma düşüncesinin kurucusu çağdaş avrupa medeniyyetinin Doğudakı ilk savunucusu. O orta asrlardan yeni devre, Asya Avrupaya, gelemsellikden çağdaş ilme geçidi hazırlayan ilk büyük eğitimci edip alimdir. 19. Yüzyılın ilk yarısında teşşekül etmeye başlayan aydınlar sınıfının yıl temsilcilerinden biri de M.Ş.Vazehtir. Klasik medrese tahsili almasına rağmen taasubu halkin geri kalmasının başlıca sebebi görmüş ve cehalete karşı çağdaş yöntemlerle mücadele etmeye çalışmıştır. Gencede açmış olduğu okul üsuli- cedid okullarının erken dönem örneklerinden. Ayrıca eğtim dilinin Farsça olduğu bir zamanda Azerbeycan dilinde yazılmış ilk ders kitabı olan "Müntehabat" ı kaleme almıştır. MFAhundov Vazehin bölümü olmuş ve fikirlerinin olgunlaşmasında onun büyük rolü olmuştur. Eğtimde İnkılap edecek halkın bunu kendi diliyle yapması gerektiğine inanan Mirze Kazimbey kendini Türkiyat ve şarkiyyat araştırmaların adamış biridir. Azerbeycan türkçesi üzerinde ilk ciddi Araştırmayı yapan Kazimbey Kazan üniversitesinde Türkiyat ve şarkiyyat dersleri vermişti. Rus hükümetine bir rapor sunarak Rus idaresinde yaşayan Türk kavimlerin Türkçeyi eğtim dili olarak Kullanmalarından ve bir tek Türk lahcesi üzerinde ortak bir dilde konuşulmasından izin verilmesini istemiştir, böylece Türk kavimleri arasında birliğin kurulacağına inanmıştır. İngiltere Kopenhag ve Rusya ilim akademilerinin üyesi olan Kazimbey Azerbeycan fikir hayatında oldukça önemli rol oynamıştır. Azerbaycan Aydınlanma harekatının ünlü isimlerinden biri de M.F.Ahundovdur. A.Bakıhanovla başlayan bu yol MFAhundovla daha zuirvəyə qalkmış, bu yol sadece Azerbeycan değil, tüm Doğu ülkeleri için kurtuluş yoluydu. Azerbeycanın büyük tiyatro yazarı olan aydınlamadan İnkılap kadar yükselen MFAhundov yeni ideal kültür ve uygarlık kavramının kurucusu statüsünü de alarak dünya ve aynı zamanda Avrupa tarihciliyine de ilgi göstermiştir. O aynı zaman da "kültürlerin diyaloğu" nun örneği dedesi gibi de deyerlendiriliyor. Ömrünün sonuna kadar siyasi konuları araştıran düşünür Doğu ve Batı uygarlığı sentezini yaratmayı başarmıştı. Çok sayılı eğtimci-demokratlar için fikir kaynağı olan MFAhundov taassup ve hurafe karşı uzlaşmaz olmakla tarihi eserlerinde bunu bir daha ispat etmiştir. Aydınlanma hareketinin öncülerinden olan Mirza Feteli Ahundovun sözlerine göre, Mirze Şefi Vazeh ilk defa onu "aydınlanma düşünceleri" ile tanıştırmış, gözleri önünden "qaflet perdesini" kaldırmıştır. O milletin iyliyi için faydalı olan roman ve Dramanın yazılması kanatinde idi. Bu kanaatına etkisi ile de 1850-1855 yılında yılları arasında adını tüm dünyada duyuran altı komedisini yazmıştı. Tabiki Ahundov bu dramaları ile edebiyat açısından yanaşdıkda tüm Müslüman şarkında drama türünün ilk örneklerini ortaya koymuş ve mensup olduğu halkın edebiyatında yeni edebî mektebin kurucusu olarak tarihe geçmişti. Ancak biz Ahundovun bu dramalarına sırf onun aydınlanma fikirleri açısından yaklaşdıkda tamam farklı manzara ile karşı -karşıya geliyoruz. Yani Aydınlanma hareketinin öncüsü olan bir insanı dramaturjiye, hem de onun sırf komedi türüne sevkeden şeyler nelerdir? Ahundovun bu yolu tercih maksadı halkı eserleri ile uyandırmak onlarda milli düşüncelerin başkaldırmasından vesile olmak olduğunu. Ahundovun bu adımı her ne kadar takdire laik olsada fakat bazı noksanlarıda vardı. Cahilliğin okuma hökümran olduğu bir dönemde halkın ekserinin okuma yazma bilmediği halde eserleri okuyarak aydınlanması demek oluyor ki, makul meseleydi. Aydınlanma harekâtının esas yüzlerinden biri de Hasan Bey Zerdabi idi. Hasan Bey'in tabirince edebiyat ve sanat halkın aydınlanmasına güçlü araçlardandır. H.Zərdabi söylüyordu ki, isterseniz millet yaşasın, ileri gitsin, bilimsel ve eğitimi olsun, ona ana dili verin. Hasan bey dili halkın manevi siması, milletin yaşadıcısı görmüş ve bu cephede M.F. Ahundov'un bir selefi gibi Azerbaycan dilinin saflığı uğruna hayatının sonuna kadar mücadele etmiştir. Zerdabi halkın, genç neslin terbiye edilip aydınlanması işinde Tiyatronun rolünün yüksek olduğnu söylüyordu. 1873 yılında onun yönetimi altında, Necef bey Vezirovun ve Asker bey Adıgözəlovun yakından katılımıyla Bakü realnı gimnaziyasının odalarının birinde büyük dramaturg M.F. Ahundov'un "Hacı Kara" komedisi gösterildi. Bununla da Ulusal Tiyatronun temeli atıldı. Ancak bu yönde bir takım eksiklikler vardı. Sahnede gösterilen tiyatro her ne kadar aydınlanma düşüncelerinin aşılanmasına yönelse de seyirci olarak gerekli olan kitleni toparlayamamışlardı. Yani toplum Tiyatroyu merak etmiyordu. Bunun sebebi Zerdabi ve onun tarafarları işlerinin üstesinden gele bilememeleri diyil, bilakis tam aksine olarak onlar çok iyi başarmişlardı. Peki o zaman sorun nerede idi? Sorun cahiliyetin hakim olduğu bir dönemde toplumun tiyatro kelimesini daha harifen kavrayamamalarında idi.Bu yüzden ilk önce Tiyatronun mahiyeti ve önemi topluma aşılanmalıydı. Tabiki Zerdabi bunu düşünmüyor değildi, fakat zaman darlığı yüzünden direk olarak en son olması gereken işi yapmışlar ve maalesef beklenen sonuç olmamıştır. Sonraları Zerdabi açıkça idrak etmeye başladı ki, ne sadece hayır toplumları, ne de tiyatroyla gerçek anlamda halkın aydınlanmasına ulaşmak mümkün değildir. Hasan Bey aydınlanma işi için geniş olanaklara açabilen fikir 200 i çözümler arıyordu. Böyle çözümlerden biri Azerbaycan dilinde yayın yapacak gazeteydi. Zerdabi gazeteyle öyle bir tribün düşünmüştü ki, onun aracılığıyla halkla konuşmak, onun dertleri hakkında sohbet etmek mümkün olsun. Ve bu gazetenin adı "Ekinçi" (yani çiftçi) oldu. H. Zerdabi hep "Ekinçi" gazetesi sayfalarında halka anlatıyordu ki, eski eğitim-öğretim yöntemlerinden vazgeçip, dünyevi ilimlere merak sarsınlar. "Ekinçi" gazetesi önemli sosyal toplumsal olaya dönüşsede, sürekli mali sorunu yaşıyordu. Bilindiği gibi gazeteden gelen gelir "Müslüman öğrencilerine yardım" toplumun yararına sarf ediliyordu. 1877 yılında "Ekinçi" kapandıktan sonra aydınlanma âleminde boşluk oluştu. Elbette, Hasan Bey'in halk arasında saçtığı bilim, eğitim tohumu yerel mollaların, şeyhlerin çıkarlarına dokunuyordu. H.Zerdabi döneminin büyük eğitimcisi gibi halkının kurtuluşunu, cehaletten yaka kurtarmasının başlıca yolunu bilime, eğitime benimsemekte görüyor ve bu alanda özel iş yapıyordu. Büyük Sabirin diliyle söylersek, Azerbaycan'ın her yerinden, her köyünden "okutmuyorum el çekin" sedaları geldiği bir dönemde "biz müslümanlar bilimden veba rahatsızlığından kaçan gibi kaçıyoruz" söyleyen Zerdabi milletin bu gaflet uykusundan uyanıp eğitime sarılması için feryat koparıyordu. Hasan bey Zerdabinin düzenlediği "Türk şarkıları" kitabının basılması da bu yönde önemli bir adımdı.19.yüzyıl Azerbaycan şiirinin en güçlülerinden biri olan Seyyid Azim Şirvani hem gerçekçi şair olarak ün kazanmış, hem de eğitim ve kültür adamı olarak biliniyordu. Seyyid Azim aydınlanma düşüncelerini gerçekleştirmek amacıyla 1869 yılında Şamahı'da yeni öğretim yöntemli Usul-cedid okulu açmıştı. Seyyid Azim halkın aydınlanmasına basının önemini yüksek değerlendiriyor ve 1875 yılında 22 Temmuz Bakü'de "Ekinçii" gazetesinin yayına başlamasını aşırı sevinç ile karşılıyordu. Birçok eğitimci şiirlerini "Ekinçi", sonraları ise "Ziya" ve "Keşkül" gazetelerinde yayınlanmış şair basını halk arasında bilim, bilgi, marifet, güzellik yayan, karanlık ortama ışık saçan, cahilleri gaflet uykusundan uyandırmaya gayret gösteren faydalı bir araç sayıyordu. "Ekinçi" de yayınladığı "Kafkasya Müslümanların hitap" şiirinde şair halkın ilimsizliyinden, modern kültürden geri kalmasın bahsediyordu. O, halkın aydınlanmasının derdine yanmış, yerel halkın başka milletlerden kültürel düzey açısından geride kalması ile bir türlü barışmamıştır. Şair ister öğütlerine, ister manzum mektup ve hikâyelerinde, gerekse satiralarında kitapı ve mütalâayı, bilimsel ve okulu tebliğ etmiş, halkın kurtuluş yolunu bu yönde görmüştür. SAŞirvani dil yönünde farklı düşünüyor ve mutlaka Rusça 'nın öğrenilmesini destekliyordu. Aslinda yaşadığı dönem için bu düşünce çok normaldi.19.yüzyılın Maarifcilerinin en büyük devamçılarından biri de Ali Bey Hüseyinzade'dir. Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin ideolojik temelini oluşturan insanların başında muhakkak Ali Bey Hüseyinzade'nin de adı gelmektedir. Pantürkizm sınırlarından dışarıya ilk adımı atan kişinin Ali Bey Hüseyinzade olması bir rastlantı değildir. Çağdaş Batı kültürünü kabullenmek istediklerini ileri süren Ali Bey Hüseyinzade, üç etkenden oluşan formül ileri sürmüştür: "Türkleşmek, İslamlaşmak, Avrupalılaşmak". Bu formülün "Türk kanlı, İslam imanlı, Avrupa kıyafetli" şeklinde ifade edilmiş formülüde vardır. Aydınlanma bu güne kadar çok çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. On sekizinci yüzyılda bile, bir İtalyan bu düşünce hareketine Illuminismo dediğinde, insanlar onun bir Fransız tarafından kullanılabilecek Lumieres veya Alman devletlerinde geçerli olan Aufklärung sözcüğünden farklı bir şey kastettiğinin kesinlikle farkındaydılar. İşte, bu farklılıklar nedeniyle, Berlinische Monatsschrift'in 1783 yılında bir yarışma açarak 'Aydınlanma Nedir?' sorusuna verilecek en iyi yanıtı ödüllendireceğini duyurması şaşırtıcı gelmemelidir. Çağın önde gelen düşünürleri Monatsschrift'e denemelerini sundular. Yahudi filozof Moses Mendelssohn'a (1729-86) göre, 'Aydınlanma', insan aklının kullanımına ilişkin henüz tamamlanmamış ve herkese açık olması gereken bir eğitim sürecinin adıydı. Bu nedenle, Mendelssohn, aşağı tabakalardaki insanlar arasında Aydınlanma fikirlerini yaygınlaştırmayı amaçlayan 'popüler felsefe' akımını destekliyordu. iğer düşünürler ise oldukça farklı görüşler ileri sürdüler; çoğunlukla da estetiğin Aydınlanma'yı tanımladığını vurguladılar. Bu denemeler yüzyılın sonunda 'Aydınlanma' denildiğinde akla gelen farklı anlamlarına bir derlemesi olarak okunabilir. Bugünkü günümüzde herkes aydınlanmanın ne demek olduğunu biliyor. Dönüpte geçmişe bakarken bugün çok güzel anladığımız aydınlanma kelimesinin ne kadar da uzun bir yolculuk geçtiyini görüyoruz. Çalışmada Fransız maarifçiliyinin 19.əsrin ortaları ve 20.əsrin başlarında Azerbaycan maarifçiliyinə büyük etki gösterdiği, aynı zamanda, ilk kez olarak, karmaşık şekilde Azerbaycan maarifçilərinin yaratıcılığı gözden geçirilmiş, Fransız maarifçilərinin düşüncelerinin Azerbaycan edebi-teorik fikrine etkisinin tarihi gelişim aşamaları gösterilmiştir. Azerbaycan maarifçiliyi yeni aşamada 19. yüzyılın 30'lu yıllarından belirmeye başlamış, Ekim darbesi ve Sovyet hâkimiyetinin ilk illərinədək devam etmiştir. Birçok bilim adamı A.Bakıxanovu sadece Azerbaycan'da değil, bütün doğuda aydınlanma düşüncesinin zirvesi olarak kabul ettikleri halde, diğerleri MFAxundovla bu zirve makamının başlanmasını ileri sürmüşlerdir. Azerbaycan maarifçilərinin bakış açısı geri kalmış skolastik görüşmelerle kızgın toqquşmada gelişiyordu. MFAxundzadənin fikir ve fikirlerinin şekillenmesinde Avrupa Aydınlanmacılarıdır Russo, Voltaire, Monteskye, Diderot ve diğerleri önemli ivme rolünü oynamışlardır. Bunu çalışmada karşılaştırmalı analiz yoluyla anlatmaya çalışacağım. Özellikle, Monteskyenin "Farsça mektupları" eseri ile tanışan M.F. Ahundov'un "Kəmalüddövlə mektupları" eserinin yazılmasında oynadığı rolü inkâr edilemez. MFAhundov'un "Kəmalüddövlə mektupları" eserinin "mektup" biçimi aydınlanma döneminin publisistik türün özelliklerine tam uyumludur. Öyle ki, eğitimci klasiklerin neredeyse çoğu kendi eserlerini o zaman "mektup" biçiminde yazmış, gazeteciliğin bu alanı xeli genişletmişlerdir. Ayrıca eserde dini bakış açısının, özellikle, İslam'ın eleştirel meselesi demeye esas verir ki, bu felsefi tez maarifçiliyin ilkelerine derinden bilen, onu destekleyen bir maarifçinin siyasi fikirlerinin ürünü. Öyle ki, Hindistan prensinin üçüncü mektubunda MFAhundov 201 i kendisinin klasik maarifçilərin ilerleme, milli kültür teorisine uygun şekildeki görüşlerini şöyle özetliyor: "veqti ki, halk proqresə başladı, veqti ki, bilim revaç buldu ve olağanüstü işlerin ve möcüzatın ve kəramatin imkânsız olmadığından baxübar oldu ve tüm milletlerin derdini, akidelerin boşa efsane olduğunu bildi ve sivilizasiyon dairesine ayakbastı, Şeyh Ahmed Bəhrəyinin de, babında da, "rüknü-Rabe" nin de, bunların boylarının da yolu kapanır ". MFAhundov ise tüm bakış açısı ile eğitimci olduğu için bu konuda o, Rus devrimci-demokratların farklı tutum tutuyordu. Onun fikirleri, yukarıda belirttiğimiz gibi, dünya maarifçilərinin "ilerleme, gelişme" prensiplerinden start almıştı. Dünya Aydınlanmacılarıdır vatanseverlik, xəlqilik, özgürlük düşüncelerini tebliğ, tüm insanların maariflənməsinin zorunluluğu fikrini ileri sürüyorlardı. Türk aydınları hissediyorlardı ki, kültür, maarif, ilerleme esasları üzerinde yeniden kurulmalıdır. Dünya maarifçilərinin eserlerinden yönlendirdiği Türk Aydınlanmacılarıdır fanatizme karşı mücadele, ilme, maarife yiyələnmə, Avrupa kültürünü benimseme fikirleri terennüm ediyorlardı. Halk arasında maarifçiliyi yaymayı kendilerine borç bilir ve bu amaçla ulaşmak yolunda okulların açılmasına çalıştı. Kültür, bilim ve maarif o dönem maarifçilərinin temel sloganı vardı. Onlar halkın uyanmasından, cehalete karşı mücadelede maarifin büyük önemini kutluyor ve halkın kurtuluşunu bunda görüyorlardı. Onların besinleri tüketmek halk feodal zulmünden ancak bilinçlenme yoluyla özgür olabilir. Onlar gençlere bilime belet olmayı tavsiye ediyorlardı. Azerbaycan Aydınlanmacılarıdır de batı Avrupa Aydınlanmacılarıdır gibi akla, zekâya büyük önem veriyorlardı. Onlara göre akıl en büyük yaratıcı güçtür. A.Bakıxanov "Kanuni - Kudsî", "Əsrarül -mələkut", "Tehzibül - ahlak", "Eynül - mizan", "Gülüstani - İrem" gibi eserlerinde dil, coğrafya, tarih, astronomi, mantık, psikoloji, pedagoji ve s. bilimlere ait değerli fikirler söylemiştir. A.Bakıxanov Koopernik, Bruno, Qalliley, Kepler, Newton, Lomonosovun bilimsel - matematiksel, coğrafi, astoronomik araştırmalarını derinden öğrenmiş, onların buluşlarını "Esrarül- Məlakut" eserinde karşılaştırmalı analiz ederek münasebetini bildirmiştir. 19 yüzyılın görkemli maarifçilərindən biri de M.Ş Vazehdir. O, şiirlerinde ayrıca dine karşı çıkıyor, dünyəvilyi tebliğ ediyordu, Laik konuda yazdığı şiirlerinde o, okuyuculara hayatı öğrenmeyi, ondan faydalanmaya başarmayı, yüksek ruh ruhiyyəni tebliğ ediyordu. Din aleyhine yazdığı şiirler onu satirik şair olarak tanıtmıştı. Satirik şiirlerinde o, hurafeye, cehalete karşı çıkıyordu. Hayata realis münasebetini şiirlerinde terennüm ediyordu. O dinin insanların hayatı, ahlakı, kültürü üzerinde hâkimiyetine, zamanının eybəcərliklərinə karşı çıkış yapıyordu. O, insanların müdrükliyinə yüksek fiyat veriyor, "dünyayı ahlakın müdürükliyi yönetiyor" görüşünü tebliğ ediyordu. O, uzun süre Rus okullarında Azerbaycan dilinin eğitimi ile meşgul olmuştur. Onun eserleri hala kendi sağlığında Avrupa dillerine tercüme edilerek Avrupa'ya götürülmüştür. Azerbaycan kültür ve maarifinin 19. yüzyılın 60'lı yıllarından sonra daha yüksek şekilde gelişmeye başladı. Aynı dönemde yaşamış realist maarifçilərin emeği özel önem arz etti. Kültürün gelişmesine o dönemde Rusya'nın Kafkasya'da, aynı zamanda Azerbaycan'da açtığı gerçek - laik okullar büyük etki yaptı. Kız məktəbləriaçılmağa başladı. Bu okullarda göre doğal bilimler - matematik, kimya, fizik, coğrafya, dil, edebiyat, tarih, mantık vb. bilimler öyrədilirdi. Köylerde de laik okullar açılmaya başladı. O dönemde Azerbaycan'ın eğitimci aydınlarının yetişmesinde Tiflis gimnaziyası, Gori öğretmenler Ruhban büyük rolü olmuştur. Aynı dönemde Azerbaycan'ın topraklarında maarifçilərin girişimiyle edebi meclisler oluşturuldu, gazete ve dergiler yayın yapıldı ki, bunlar da 20.əsr Azerbaycan kültürel, öğretim işini daha da geliştiriyordu. Böyle gazetelere örnek olarak H. Zerdabinin çıkardığı "Ekinci" (1875), İsmail Bey Qasprinskinin "Tercüman" (1884), "ziyayi -Qafqaziyyə", "Keşkül", "Ahter" ve s. gazeteler yayın yapılıyordu. H. Zerdabi (1837 - 1907) Azerbaycan halkının milletini, halkını seven, halkın maariflənməsi, kalkınması için çalışan, her cefaya katlanan çocuğuydu. O, 1875 yılında "Ekinci" gazetesinin yayınına başlıyor ve bu gazete Azerbaycan halkının maariflənməsində, sosyal hayatında önemli rol oynamıştır. Gazetede çeşitli alanlar da dahil olmak üzere tarım ürünlerinin üretimi ve depolanması kültürü ve teşkiline ait bilimsel ipuçları veriliyordu. O, tüm hayatını halkın eğitim ve kültüre adamıştır. O, maarife, bilime ve bilgiye halkın gelişimi, dost ile düşmanı tercih diller, hayatı düzgün ve güzel kurma aracı olarak bakıyor, terbiyeye sosyal önem veriyor, halkın mutlu geleceğini düzgün düzenlenmiş eğitim ve terbiyede görüyordu herkesi vatanını sevmeye çağırıyor, halka, onun geleceğine adanmış hayatı anlamlı hayat hesap ediyordu. O, okul terbiyesini aile terbiyesinin devamı gördüğü için ailede terbiyenin doğru konmasını ve okulla aile terbiyesini alakalndırmayı verimli terbiye yöntemi olarak görüyordu. Günlük kültüre, temizliğe, fesillere göre yemeğe özel görüş verilmesine ait ilginç fikirler söylemiştir. Böylece o, ev kültürü hakkında yararlı fikirler söylemiş, bu fikirler insanların günlük hayatı ile bağlamıştır. İsmail Bey Gaspıralı (1851-1914) de 19.əsr Kafkas maarifçilərinin öncülerinden biridir. Onun Rusya Müslümanlarının kültürünün gelişmesinde önemli rolü olmuştur. Gaspıralı 1884 yılında (10 Nisan da) kendi hesabına "Tercüman" gazetesi yayın yaptırarak Rusya Müslümanları arasında aydınlanma ve milli kültür örneği olarak hareket ediyordu. Tüm konuşan halkları birliğe çağıran bu gazetenin sloganı şöyleydi: "Dilde, fikirde, işte birlik" Bu, ilk konuşan gazete olup, 30 yıla yakın yayın yapıldı. Gazetede Azerbaycan Aydınlanmacılarıdır okul, bilim, kültüre ait makalelerle giyiyordu. Gazete Kırım, Volqaboyu, Orta Asya'da ve Azerbaycan'da yaygındır, bu ülkelerde yeni eğitim sisteminin oluşmasında, yeni tip okulların açılması, nüfusun sosyo-politik, kültürel, maariflənməsində önemli rol oynamıştır. Onun faaliyetleri, esasen ulusal kalkınmaya doğru yönelmiştir. Gaspıralı kutluyordu ki, modern kültürü olmayan halkın endüstrisi de olmaz, sanayi ise ne milli devlet, ne de sınıfsal bilinç olmaz. O, günün başlıca görevini milletin kültürel yükselişini sağlamaktan ibaret görüyordu. İnsanı gəldi- gider, milletin eğitim ve kültürünü sürekli hesap ediyordu. Bu nedenle o, Türkçe konuşan 202 i halkların maarif ve kültürünün "manevi babası" sayılırdı. Azerbaycan maarifçiliyinin gelişiminde S.Qenizadənin de (1866-1937) önemli rolü olmuştur. Azerbaycan'da ana dilinde okullar açılmasında, ders kitapları baskı yapılmasında, ulusal basın ve ulusal tiyatronun oluşmasında büyük çalışmalar yapmıştır. O, dört bölümden oluşan "Samouçitel russkovo Yazık", "Tuş - edebiyat", "Sözlüğü - türki ve Rusça" vb. eserlerin müellifidir. S. Genizade bilime yiyələnməyi önemli olduğunu düşünür, terbiyeyi de bilimsel bilgi üzerinde kurmayı önemli sayıyordu. İnsanların şekillenmesinde besleyici rolünü takdir, insanların doğal imkanlarının terbiye yoluyla yetenek dönüşmesini kutluyordu. İster büyüyen neslin tərbiyələnməsində, gerekse Azerbaycan'ın sosyal - kültürel inkişafanda öğretmenlerin rolüne yüksek fiyat veriyordu. O ahlak terbiyesi, insanlarda formalaşdırılacaq kültürel davranış kuralları hakkında ilginç fikirler söylemiştir. Kadını insan aleminin kutsal kabul eden edip kızların eğitimi, aile ve ailede çocukların düzgün tərbiyəsndə onların rolüne büyük önem vermiştir. O, eserlerinde kadın özgürlüğünü tebliğ etmiş, kadınların ekonomik - sosyal bağımlılığını eleştirmiştir. Onun terbiye, maarif, bilim, kültüre ait fikirleri bugün de güncelliğini kaybetmemiştir. Büyük eğitimci yirminci yüzyılın büyük keşifler, yeni teknolojiler asrı olacağını önceden görüyor ve Türk halklarını dahil, Azerbaycan halkını şanlı geçmişi ile öyünməyi bir tarafa atıp, bilim, eğitim ve kültür yüzyılda dünya halkları içerisinde özünəlayiq yer tutmaya sesliyordu. Halkın maariflənməsinin temel yolunun ana dilinin temel eğitim diline-eğitim, eğitim aracına dönüştürülmesi hakkında Ali Bey'in bilge fikri bugün de güncel sesleniyor. Azerbaycan'da bu büyük maarifçinin nurlu görüşünün temeli ilk kez Halk Cumhuriyeti (19181920 yılları) yıllarında konuldu. 19.əsrin ikinci yarısında Rus çarizmi diğer milli-manevi değerler gibi halkımızın adına da "tecavüz" etmiş, onun asıl "Türk" adını yasaklamaya, uydurma "tatar", "Müslüman" isimleri ile soykökünü unutturmaya kısmen başarılı olmuştu. İş o noktaya ulaşmıştı ki, halkımızın temsilcilerinden milliyetini sorunca "müslümanım", - diye cevap verir, kendi soykökünü demekten bile çəkinirdi. Bu acı gerçeği gören görkemli edip Ömer Faik Nemanzade "Ben kimim? "Adlı yazısında kalp ağrısı ile yazıyordu:" Evet ey Türk! İster özlemek, ister karıx yakandan el çekecek değilim. Sen her şeyi öğrenmek istediğin halde tek şeyi-yani kendini bilmek istemiyorsun, neden kendi soy ve soyundan haberin yok? Neden sana "Kimsin?" dedikleri zaman gerçek cevabında aciz kalıyorsun? Neden sadece diye misin ki, ben Türküm. Neden diye misin ki, şiəlikdən, sünnilikdən, babılıqdan önce sen türk idin. Şimdi de Türksün ve bundan sonra da Türk kalacaksın ... "Evet, böyle bir tarihi ortamda, yani" Türk "kelimesinin hatta dile bile getirilmediği," Ben Türküm "söylemeye imkan verilmediği bir tarihi noktada Ali Bey Hüseyinzade" Hayat "gazetesinin sayfalarında yayımladığı "Türkler kimdir ve kimlerden oluşmaktadır?" adlı eseri ile türk halklarına dahil Azerbaycan Türklerine yöneldi "Biz tatar değiliz, biz Türk'üz", - diye haykırdı, halka kendi adıyla "türk" dedi ve bunu başkalarına da dedirtti, Türklerin kimliğini onlara anlattı . Bu anlamda Azerbaycan'da Türkçülük hareketinin gerçek tarihi Ali Bey'in editörü olduğu "Hayat" gazetesi ile başlar. Tesadüfi değil ki, seçkin çağdaş Amerikan tarihçisi Tadeuş Svyatoçovski doğru olarak, "19.əsrin başlarında Türk halklarına kimliğini bildiren bir kişi vardı. O da Ali Bey Hüseyinzade idi ", - diyordu. Fakat Ali Bey'in gazete Türkçülük, islamçılıq ve qərbçilik fikirleri Türk'ün ebedi düşmanları, özellikle de Rusların elinde Türklere karşı her zaman bir araç rolünü oynayan Ermenileri ciddi rahatsız ediyordu. 19.əsrin başlarında Azerbaycan diğer doğu ülkeleri gibi gerileme mərhəlisini yaşıyordu. Bu dönemde laik bilimler Hemen hemen aşılanmır, esasen Kur'an ve şeriata ait bilgiler yüzeysel olarak öyrədilird. Celil Memmedguluzade'nin "Ölüler" i veya M.Ö.. Sabirin "oxutmuram çekin" demesi de cahilliğin ifşası açısından önemli hadislələrdir. Bu gibi örneklerin sayısını çoğaltmak olur. Ahmet Bey Ağaoğlu'nun da aydınlanma konumunda durduğunu ve daha çok reformcu fikirler olduğunu da söylemek gerekir. Örneğin, o, İslam'a rasyonel pozisyondan yaklaşır, islamda kadın haklarından bahsediyor ve kadınların da seçimde yer edebilmek haklarının olduğunu bildiriyordu. İşte bu gibi fikirlerinin sonucu olduğunu, 1918 yılında Doğuda ilk Demokratik Cumhuriyet (ADR) kurulduktan sonra kadınlara da seçme hakkı verilmişti. 19 yüzyılın akımları 20 yüzyılın başlarında halkı farkındalık yöneliminde gördüğü çalışmalara göre bazı basın organların ve bilimsel toplumların rolü de önemlidir. Böylelerinin sırasında "Molla Nasreddin", "Füyuzat", "Hayat", "İrşad" gibi yayın organların ve "Yayını yabancı", "Nicat", "Sefa" ve "Bakü Müslüman Kadın Hayriye Cemiyeti" ni gösterebiliriz. Bunlardan yayın organların izleyici kitlesinin nispeten geniş olmasına rağmen bilimsel toplumların faaliyet alanı esasen Bakı arazisi idi. Örneğin yukarıda adını belirttiğim ve HZTağıyevin de maddi desteği ile meydana gelmiş eğitim ocaklarından Yayını maarif toplumu beyan ediyordu ki, amacı Bakü'de ve bölgesinde her tür aydınlanma faaliyetini desteklemek, Müslümanlar arasında bilimin gelişimini sağlamak, özellikle ilkokul eğitimi Azerbaycan ve Rusça sunmaktır . "Nicat" toplumun kurulmasında meram ve yaptığından de takdir. "Baki Müslüman Kadın Hayriye Cemiyeti'nin faaliyetini ise özellikle vurgulamak istiyorum. Adından da anlaşılacağı gibi toplum xeyriyyəçiliklə de uğraşmış Basilica hattı Müslüman kadınlar arasında Maarifi yaymak olmuştur. Milyoner Murtuza Muhtarov'un eşi Liza hanım söz konusu topluma başkanlık etmiş ve Bakü'de yoksul kızlar için meslek okulu açmıştır. Vaxtiken Hasan Bey Zerdabi tereqqiperver insanlara yüzünü tutup diyordu: "Unutmayın ki, gelecekte bu halk maariflənəcək. O, bilinçlenme yoluna sağlam ayak basacak ve ilimlere yiyələnəcək. Ve hafızalarında bulundurarak, tarih sayfalarından sizin tarafınızdan maruz kaldığı acıları öğrenecek, sizi büyük çilekeş adlandıracaq, sizi lənətləməyəcək, ruhunuza her zaman rahmet okuyacaklar ". Böylece Azerbaycan'da maarifçiliyin gelişimini mərhələləriə bölmüş olursak. ilk Azerbaycan Aydınlanmacılarıdır, özellikle, Bakihanov - çar mütləqiyyəti aleyhine açık ve bağımsız mücadele aparmadıqları gibi, köylü hakkını doğrudan açık savunma 203 i etmemişlerdir. "İlk maarifçilər vatanseverlik, xalqilik, özgürlük düşüncelerini terennüm etmek, avam kitlelerin eğitimi meselesini ortaya atmakla, işte köylü sınıfının çıkarlarına hizmet ediyorlardı ve təhkimçilik yapısına aykırı bir cephede ediyorlardı". Azerbaycan maarifçiliyinin diğer kanadını islam maarifçiliyi oluşturuyordu. İslam Aydınlanmacılarıdır qərbpərəst aydınlara ve Avrupa tipi eğitime karşı çıkıyorlardı. Hatta Avrupa dəbində elbise geyənləri de lanetliyor, kökten, ata kurallarından uzaklaşmakta itham ediyorlardı. İslami maarifçilərin iki kanadı vardı: onların bir kısmı Türkiye'de okumuştu ve ittihadçı adlanırdılar. Diğer grup ise İran'da eğitim almıştı. İslami maarifçilər Avrupa sınıflı ders sistemi ile eğitimin aleyhine çıkmakla aslında gerilik tebliğ ediyorlardı. Bu cereyan Müslüman milletlerin Avrupa sanayi devrimleri yoluyla gelişimine engel oluyordu. Onlar iddia ediyorlardı ki, Müslümanlara Kuran'dan başka bir bilgi gerekmez, güya orda tüm soruların cevabı vardır. Eğitim anlayışı onlar orta yüzyıla ait mollaxana eğitimine öncelik veriyor, sınıf-ders sistemine karşı çıkıyor, Rus dilli okullara gidenlere kafir damgası vuruyorlardı. Bizim islam maarifçilərinin temel fikirleri islam kaygılarla ve islam dinini korumadan ibaretti. Onlar yas məclislərindən başlayarak basındaki çıkışlarına kadar tüm durumlarda islam dinin ve ahlakının diğer din ve ahlaklar üstünlüğünü, diğer dinlerde Allah'ın göstərişlərinin tahrif edildiğini təkrarlayırdılar. Hatta bilim anlatılırken bile onlar Kur'an'ın en doğru bilimsel kaynak olduğunu ileri sürüyorlardı. Aslında İslam'ı savunmak ve övmek iyi, örnek davranış şekline düşmüştü. Avrupa hukukunun ve publisistik fikrinin istenilen konseptini onlar Kur'an'dan getirdikleri örneklerle yalanladı gözden düşürmeye çalışıyorlardı. Böyle taassup kolonizme karşı Müslüman bayrağı altında gitmiş mücadele ve savaş döneminin ideolojik kalıntıları idi. İslam Aydınlanmacılarıdır için somut müslümanın ve toplum değil, islam dininin kendisinin təəssübünün çekilmesi özgü idi. İran'da eğitim gören ruhban Farsça, Türkiye'de eğitim alanlar ise Osmanlı dilinde eğitimi üzerinde görüyor ve aslında ana dilimizin önemini inkar ediyorlardı. Onlar basında çıkış etseler de kitle onların karmaşık ərəbfars ifadeleri ile yazdıkları metinleri anlamıyordu. Ruhaniyet en çok yargı hakimiyetine iddialı bir güç olarak ulusal ilerlemeyi zıttı. C., MESabir gibi büyük millet adamları islam maarifçilərinə ve okul kavramına karşı amansız mücadele veriyorlardı. İslam Aydınlanmacılarıdır yirminci yüzyılın başlarında çevirmenlik ve kısmen edebi yaratıcılıkla da uğraşıyorlardı. Edebi çalışmalarında onların en çok meylettiği gazel janrı idi. Dilinin ağırlığı ve eskici düşünceleri eğilime göre islam maarifçilərinin edebi mirası şimdi güncel sanat önemini yitirmiştir. İran ve Türkiye ruhaniyeti 1905-1911 yılların İran meşrutiyet (Anayasa) devrimine karşı çıktıktan sonra "Molla Nasreddin" dergisi ittihadçılığı en gerici cereyan gibi ifşa etmiştir. Bu tarihi Azerbaycan islam maarifçiliyinin kolonizme karşı mücadelede Avrupa maarifçilərindən ayrılması ve Çar hükümetine taraf geçmesi Zamanı saymak gerekirİslam maarifçiliyinə bakımından "Molla Nasreddin" mirasının güncelliği bugün de kalıyor. Sovyet döneminde Bolşevikler dini yasak etmekle islam maarifçiliyini zorla ortadan aldılar. Azerbaycan Maarifçiliyinin kültürel tabanı ve ülkenin sosyo-politik durumu Batı ve Rusya maarifçiliyindən bir takım özellikleri, öncelikle dine yaklaşımı farklıydı. Bu farkı yaratan gerçek objektif neden Rus Rus Çarlığı'nın Azerbaycan halkını dininden, dilinden ve milli kültüründen ayırmak ve onu etnik asimile uğratmak politikası idi. Çünkü etnik varlığını korumak halk için kendi din, dil ve kültürü ile bağlılığını kaybetmemek demekti. Dil ve kültürden farklı olarak, Azerbaycan Aydınlanmacılarıdır dine karşı çeşitli pozisyonlarda duruyorlardı. Bu ilişki din adamlarının Rusya sömürge sistemine tutumundan ve eğitimci ideologların kişisel bakış açılarından bağlı idi.Həm Avrupa, hem de Azerbaycan aydınlanma fikirleri bir hareket biçimine gelerek Türkiye'deki aydınlanma hareketine da etkiledi. Tanzimat, reform hareketi gibi ortyaya çıkmış ve turkiyyede siyasi sistemi yeniden yapılandırmaya hedeflemiştir. Bu dönemde reforma ülkede yeni güçleri doğup gelişmesine imkan verdi. Bunlar arasında Namik Kemal İbrahim Şinasi, Ali Savi, Ziya Paşa gibi ileri görüşlü İnsanlar belirmişti. İdil Ural Tatarları arasında Abdunnasır Kursavi, Abdurrahim Utis-İmeri, İbrahim Helfin gibi insanlar aydınlama hareketinde eğitim amalarını öne sürmüşlerdir. Zira bu XIX yüzyılın yayılabilir olamamış ortalaında genişlənmişdi. Bu zaman Şehabettin kızılcık, H. Feyzhanov, Kayyun Nasiri gibi aydınlar belirmişti ve XIX yüzyılın 80- yıllarında Cedidçilik denilen yeni bir aydınlama sayfası başlamıştır. Rıza Fahreddin, Fatik Kerimi, Şemseddin Kültesi gibi isimleri sayabiliriz. Türkiye'deki Tanzimat ve yeni Osmanlılar herekatı da İdilUral Tatarları ve Azerbaycan Aydınlanmacılarıdır arasında yayılan harekatlarda tipolojik açıdan bir aydınlama harekatı olup mevcut geleneksel sistemlere karşıtlıkları ile tebarüz ediyorlardı. Bu aydınlar hemde ilerlemeci sosyal harekât temsilcileri idiler. Ve kendi devrleri için yeni ideolojileri de ortaya koydular. Zira bunlarda ortak hem de benzeri olan hususlar vardı bunları aşağıdaki gibi harakterize ede bileriz. Birincisi onlar sosyal tabiyatlarına göre benzer. Ve kent soylu karakterinde idiler. İkincisi, insan hürriyeti ve hukuki eşitliği mesleleri konusundada bunu göre biliriz. Mesela, Tanzimatın deklarasyonunda Padişah tarafından vaad edilen vatandaşlık hakları ve kanunlar önünde herkesin eşit olduğu ilan ediliyordu. Bunlar sonra yeni Osmanlıların eserinde dahada geliştirilmiş. Bu Türk aydınları kişin tabii aslı fikrinide yakalanan almışlardır. Türk aydınlanmaçısı Namik Kemal kültür makalesinde yazıyordu: "İnsanın hakkı ve qayesi sadece sıradan bir yaşama değil belki hür yaşamaya". O, hatta ülkenin iktisadi durğunluğunun sebeplerini erkeklerin hürriyetden mahrum olası ile anlatmıştır. Hürriyet ve serbestliği onların mesleğinin en müqaddes makamı sayıyor, insan hayatında en kıymetli ve en güzel şeyin hürriyet olduğuna inanıyorlardı. Hürriyet yaşama güç ve zahmetlidir. Kayyum Nasiri de Hürriyetden mahrum olmakdansa ihtiyacı icerisinde yaşamayı yeğ görmektedir. "Altın kuşak bağlayıp köle olmakdansa eski-püskü giyip hür yaşamak çok daha üstündür" diye yazıyordu. Ş kızılcık 204 i ve Ş.Kütlesinin felsefi eserlerindede erkek ve onun akıl hürriyyetinin telep edilmesi büyük yer tutmaktadır. Bu aydınların arasında Tipolojik oxşarlıkdan biride millet ve milli yenileşme meselesinide ortaya koymaklarıdır. Tanzimat aydınları ve yeni Osmanlı vatanseverlerinin ilgili düşünceleride tatar aydınları ve Azerbaycan Aydınlanmacılarıdır ile aynı idi. Halkın geçmişinin öğrenilmesine dikkat vererek Ş Mercanini bizim Herototumuz diye tefsir hissediyorlardı. Onun "Müstefadül-Ahbar Fi Ahvali kazan ve Bulgar" eserinde Tatar halkının geçmişine büyük yer verilmişdr. Bu eğitimci Aydınlar dördüncü has hususiyet eğitim, Öğretim meselesiydi ki, bunlar da mektep ve Üniversitenin açılması, Tiyatronun kurulması ve matbaanın kurulması idi. Bu meselelerin de çok önemli olduğunu vurğulayırdılar. Mektep yaratılmasıyla yetinmeyen maarifciler, dünyevi mekteplere dikkat vererek, proğramlara bunları dahil hissediyorlardı. Cedidçilik hareketi genişledikçe ilk aydınlar da eğitim programlarının yenileşmesini ileri sürmüşlerdir. Bu yönde edebiyat ve dil meselelerine önem vermişlerdir. Realist Edebiyatları ortaya koymakla aynı zamanda bunların halkın anlayabileceği bilecəği dilde yazılmasını da ileri sürüyorlardı. Adil hükmüdar imajı da aydınların düşüncelerinde önemli yere sahip oldu. İktidar meselesinde onların düşünceleri 18. yüzyılın Batı Avrupa aydınlarının bakışların çok yakındır. Görüldüğü gibi Batı maarifçiliginin Türk aydınların etkisi kendini göstermekteydi. Tanzimat sonrası dönemde tarih sahnasına çıkan Türk aydınlarının temel meselesi zayıflayan devleti güçlendirmek, modernleşme ve batılaşma idi. derin etki gösterdi. Sonunda bunu göstermek isterdim ki, Türk dünyası aydınlanma hareketinde her zaman öncü olmuştur. İster Azerbaycan, istersede Türkiye aydınları her dönemde bile halkını düşünmüş, halkın aydınlanması yolunda her zaman çaba gestermiştir. Türk dünyasında son dönemin iki büyük lideri Atatürk ve MEResulzade aydınlanma yolunda büyük adımlar atmışlardır. Atatürk, 20. yüzyılın başında, Türk Ulusu'na önderlik ederek, Türkiye'de bir 'Aydınlanma' süreci başlatmıştı. MEResulzadenin teşebbüsü ile Bakü Devlet Universitesi'nin yaratılması da maarif ve aydınlama hareketin en kıymetli nimet sayılabilir. "Yüksek kültüre ve eğitime sahip olan halk, maariflenmiş halk her zaman ileri gidecek, hep yaşayacak, hep gelişecektir" 2. Araştırmanın Amacı Dünya kültürü tarihinde özel bir yer tutan yeni aşama olan maarifçiliyin oluştuğu tarihi-siyasi ortamı analiz ederek, hem Avrupa'da, hem de Doğu'da maarifçiliyin temel taşını koyan ve onu geliştiren düşünürlerin bu alandaki çalışmalatını yazdıkları eserleri aracılığıyla açıklamak ve Türk düşünce tarihine gösterdikleri etkisi müəyyənləşdirməkdən ibarettir . 3. Yöntem Makale analiz yöntemine ve tarihi-karşılaştırmalı analiz yöntemine dayanak araştırılmış. Fealiyetlerile tenzimatçılar ve Yeni Osmanlılar ile Tatar aydınları milli kültürlerinin gelişmesine büyük bir ivme kazandırdılar. Türkiye'de Tanzimat reformları neticesinde kitap bastırıp yayımlama işleri büyük Yaygınlık kazandı Batı Avrupada doğan aydınlama edebiyatını ve ilmi eserlerin tecume edip yıkım imkanı doğdu. Aynı zamanda yayınlar ve seküler karakterdeki mektepler ortaya çıktı, yeni bir edebiyat gelişerek nihayet tiyatroyla kurulmaya başlamış ve yüzyılın sonunda artık profesyonel tatar teatrosuda doğmuştur. Aydınlama faaliyyeti neticesinde Tatarlar arasında da sekülyer ilmler yayılmış ve "Cedit" mektepleri kurulunca yeni neslin eğitim ve öğretim işinin muhtevası değişmiş, çağdaş yöntemler kullanılmaya ve mektep programlarına sekuler bilimlerde girmeye başlamıştır. 19 yüzyılın sonlarında artık aydınların gerçekçi bir edebiyatı vicüde gelmiştir. Rus, Batı Avrupa ve Türk yazarlarının eserlerinden çok sayıda çeviriler yayın edilmiştir. Sonuçlar olarak, Tanzimat ve Yeni Osmanlılar, Tatarlar ve Azerbaycan Aydınlama haerkatının farklı nitelikleri olmakla birlikte bunların hepsinde tipolojik asıllarına göre aydınlama harekatı ismini vermeye imkan veren benzerlik vardır. İşte bu benzerlik onların her birine halkların sosyal tarihlerinin belirli bir devrinde önemli rol oynama imkanı verdi. Bu faaliyetler halkların manevi hayatında yeni bir sahifa açtı, insanların fikir ve çevreye bakışlarında büyük değişikliklere sebep olarak aynı zamnada hem siyasi, hemde toplumsal fikrin genişlemesine 4. Bulgular Makalede ilk kez dünya maarifçiliyinə ve aydınlama hareketine kavramsal durulmuştur ve çok sayıda aydınların eğitimci ve felsefi görüşleri açıklanmıştır. 5. Sonuç Sonuç olarak onu gösterebiliriz ki, eğer aydınlanma dönemi ve aydınlama hareketi olmasaydı ne hürriyet, ne milli uyanış ne milletin kendini aitliyi de olmayacaktı. 205 i Kaynakça Dena Goodman.(1994) . The Republic of Letters: A Cultural History of the French Enlightenment Dorinda Outram. (2008). Aydınlanma. Ankara Israel, Jonathan (2011). Democratic Enlightenment: Philosophy, Revolution, and Human Rights 1750-1790 S. Qasimova. (2014). Mirza Kazımbey-Şark ve Qarp arasında köprü. S. Qasimova (2012) The Great Enlightener Abbasgulu Agha Bakikhanov. Visions of Azerbaijan Prosvetitelstva v literaturax Vostoka (1973) Moskova James Van Horn Melton.(2001) The Rise of the Public in Enlightenment Europe Kemal. Arıburnu . (2009).Atatürk ve Aydınlanma İzmir M. Babaşlı. (2003). Oyanış ve maarifçilik herekatı. Bakı . H. Hüseynov. (2007). Azerbaycanın XIX esr ictimaifelsefi düşünce tarixinden. Bakı S. Qaraşova .(2009). XX yüzyıl Azerbaycanın fikir tarixinde Ali Bey Hüseynzadenin yeri. Bakı 206
© Copyright 2024 Paperzz