T. C. MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI HARİTA GENEL KOMUTANLIĞI HARİTA YÜKSEK TEKNİK OKULU KOMUTANLIĞI ANKARA JEODİNAMİK Prof. Dr. Ali KOÇYİĞİT Müh.Yzb. Bahadır AKTUĞ ANKARA 2005 İÇİNDEKİLER 1. YERKÜRENİN ÇALIŞMA SİSTEMİ 2. YERİN KATMANLI YAPISI 3. DENİZ TABANI YAPILARI ve MAĞMATİK KAYALARIN OLUŞUMU 4. FAYLAR 5. NORMAL FAYLAR 6. TERS FAYLAR 7. DOĞRULTU ATIMLI FAYLAR 8. FAYLARI TANIMA KRİTERLERİ 9. NEOTEKTONİK VE TÜRKİYENİN NEOTEKTONİK BÖLÜMLEMESİ 1. BÖLÜM YERKÜRENİN ÇALIŞMA SİSTEMİ Yerküre birden çok motorla çalışan büyük bir makineye benzetilebilir. Bu anlamda yerküre sürekli devinim (hareket) içinde olan bir kütledir. Yerkürenin çalışmasını sağlayan motorlar enerjilerini yerkürenin dışından ve içinden sağlar. Dış enerji kaynakları güneş sistemi ve yerçekimidir. İç enerji kaynakları ise tektonik kuvvetler ve konveksiyon akıntılarıdır (Çizelge 1.1). YERKÜRENİN ÇALIŞMA SİSTEMİ Dış enerjili motor Güneş sistemi Dış etkenler Rüzgar Buzul Akarsular Yeraltı suları Dalgalar İç enerjili motor Yerçekimi Tektonik kuvvetler Dış işleyler Günlenme Aşınım-ayrışma Taşınma Çökelme-Tortullaşma Konveksiyon akımı İç işleyler Volkanizma Sokulum Ergime-magma oluşumu Başkalaşım Faylanma-Tektonik yükselme-çökme Kıvrımlanma-Tektonik yükselme SEDİMAN Derin gömülme Taşlaşma -Sıkışma -Çimentolaşma -Yeniden kristalleşme İç etkenler Tsunami Fay Deprem ÜRÜN: 1.BAŞKALAŞIM KAYALARI 2.MAGMASAL KAYALAR 3.DAĞ KUŞAKLARI ÜRÜN : SEDİMANTER KAYALAR Çizelge 1.1 Yerkürenin işleyiş şeması Güneş sisteminden gelen ısı enerjisi ile yerküre üzerindeki sular ısınır ve buharlaşır, böylece ısı enerjisi kinetik enerjiye dönüşmüş olur. Buharlaşan su yükselir, yoğunlaşır ve bulutların oluşumuna yol açar. Bulutların devinimi sırasında, bulutu oluşturan su damlacıkları büyür ve en sonunda su damlacıkları ile yerküre arasındaki yerçekimi nedeniyle buharlaşan su yeniden yağmur ya da kar olarak önce yeryüzüne daha sonra da ilk ayrıldıkları göl ya da denizlere geri döner. Böylece su çevrimi tamamlanmış olur (Şekil 1.1). Su çevrimi, aynı zamanda yerkürenin dış kaynaklı enerji ile nasıl çalıştığının bir uygulamasıdır. Çünkü, yerkürenin dış yüzeyinde gelişen dış etkenler ve dış işleyler, 1 enerjilerini güneş sistemi ve yerçekiminden alır ve yerkürenin dış kesimini biçimlendirir. Önemli dış işleyler arasında günlenme, aşınım-ayrışma (erozyon), taşınma, çökelmetortullaşma (Precipitation-deposition-sedimentation) sayılabilir. Bulutların Devinimi Yoğunlaşma –bulutların oluşumu Güneş Sistemi Aşırı su buharı yoğunlaşması Yağmur-Kar Buharlaşma ISI ENERJİSİ Kara Akarsular Deniz düzeyi-göl düzeyi Yer altı suları Şekil 1.1 Su çevrimi Günlenme (Weathering): Var olan kayaların ve minerallerin fiziksel yolla parçalanması ve kimyasal yolla da değişime uğramasıdır. Oksijen ve hidrojen kimyasal günlenmedeki en önemli iki etken, donma-çözülme, gerilim (basınç, çekme, makaslama), tektonik yükselme, kayanın yapısı ve dokusu ise fiziksel günlenmedeki önemli etkenlerdir. Zaman ise, her iki tür parçalanmada en son etkendir. Kaya: Bir ya da daha çok mineral topluluğudur. Oluşum şekilleri, bileşimleri ve yapılarına göre üç grup kaya vardır. Bunlar yerkürenin dışında oluşan sedimanter kayalar, yer kürenin iç kesiminde oluşan başkalaşım kayaları ve mağmasal kayalardır. Sedimanter kayalar sedimanların taşlaşması ile oluşur, katmanlı yapıya sahiptir ve fosil içerir. Başkalaşım kayaları, var olan daha yaşlı kayaların derin gömülme sonucu artan yüksek ısı ve basınç nedeniyle yapısal dokusal ve bileşimsel değişimleri sonucu oluşur, fosil içermez fakat birden çok mineralden (mineral topluluğu) oluşur. Mağmasal kayalar ise, yerkürenin derinlerinde ısı ve basıncın aşırı artması sonucu yerkabuğunun kısmi ergimesiyle oluşan magmanın derinlerde ya da yeryüzünde soğuyup katılaşması ile oluşur. Bu nedenle, mağmasal kayalar sokulum kayaları ve dışpüskürük (volkanik) kayalar olmak üzere iki alt gruba ayrılır (Çizelge 1.2). Mağmanın yerin derinliklerinde, yerkabuğu içine sokulum 2 yapması ve soğuyup-katılaşması sonucu oluşan mağmasal kayalara sokulum kayaları denir. Bunlar granit, granodiyorit, diyorit ve peridotittir. Magmanın yeryüzüne çıkarak püskürmesi, akması, soğuyup katılaşması ile oluşan kayalara ise dışpüskürük kayalar ya da volkanik kayalar adı verilir. Önemli volkanik kayalar arasında riyolit, trakit, andezit ve bazalt sayılabilir. Mağmasal kayalar mineral topluluğundan oluşur fakat fosil içermez. Özetle, başkalaşım ve mağmasal kayalar, yerkürenin içinde gelişen iç işleylerin (kıvrımlanma, faylanma, başkalaşım, ergime, sokulum ve volkanizma) ortak bir ürünü olup, tektonik kuvvetler ve konveksiyon akımları nedeniyle Dağ kuşakları (Orogens) olarak yeryüzü ya da yakınına değin getirilir (Çizelge 1.2). Magma, başlıca silikat ve gazlardan (H2O,CO2,CO,SO2,H2S v.b.) oluşan çok sıcak (>1000 o C) bir sıvıdır. Silikat, SiO2‘in diğer bazı elementlerle (Fe, Mg, Ca, Al, Na, K) oluşturduğu bir bileşim olup kaya oluşturan minerallerin ilk sırasında gelir. Silikat mineralleri, içerdikleri Fe ve Mg miktarına göre iki gruba ayrılır: 1. Fe ve Mg bakımından zengin silikat mineralleri, örneğin: olivin, garnet, piroksen, amfibol, biyotit gibi; 2. Fe ve Mg bakımından yoksun ya da çok az içeren silikat mineralleri, örneğin: kuvars (SiO2), feldspat (K Al-silikat, Na Al-silikat, Ca Al-silikat), muskovit (beyaz mika). Günlenme Aşınım-ayrışma Taşınma Çökelme Depolama Taşlaşma -sıkışma -çimentolanma -yeniden kristalleşme VAR OLAN KAYALAR SEDİMAN DIŞ PÜSKÜRÜK KAYALAR -Volkanizma -Dış püskürme -Akma -Soğuma -Katılaşma SEDİMANTER KAYALAR SOKULUM KAYALARI -Derin gömülme -Isı-basınç artması -Başkalaşım -Sokulum -Soğuma -Katılaşma BAŞKALAŞIM KAYALARI MAGMA Ergime Çizelge 1.2 Kaya çevrimi 3 Fe ve Mg bakımından zengin silikat minerallerinin özgül ağırlığı daha yüksek olup koyu renklidir. Bu mineraller okyanusal kabuğu oluşturur ve genel olarak ergime dereceleri yüksektir. Fe ve Mg bakımından fakir olan mineraller açık renklidir, kıtasal kabuğu oluşturur ve özgül ağırlıkları daha düşüktür. Aynı nedenlerle ergime dereceleri de düşüktür. Magmanın içinde SiO2 miktarı arttıkça magma daha asidik ve daha az akıcı (yüksek viskoz) olur; buna karşın SiO2 miktarı azaldıkça (mafik) ve daha çok akıcı (az vizkoz) olur.Bu özellik, magmanın yerin derinliklerinde ya da yüzeyde soğumasına yol açar. Mineral, doğal olarak oluşan, belirgin bir kimyasal birleşimi, fiziksel özelliği, kristal yapısı (geometrisi) bulunan inorganik bir bileşimdir. Buna karşın, kristal yapısı bulunmayan bileşimler, diğer dört özelliği gösterseler de bunlar mineral değil, mineraloid olarak adlanır. Örneğin: Kömür, doğalgaz, petrol, volkan camı (obsidyen) gibi. Başlıca mineral grupları sırayla silikatlar, karbonatlar, (Ca CO3 = kireçtaşı, sülfitler (Fe2 S3 =Pirit) ve sülfatlar (Ca SO4 = Alçıtaşı) dır. Aşınım–ayrışma (Erosion), var olan kaya ve minerallerin fiziksel ve kimyasal yollarla zayıflatılmasıdır. Taşınma. Fiziksel ve kimyasal yolla parçalanmış ve ayrışmış kayaç ve mineral parçalarının dış etkenlerle (buzul, rüzgar, yerüstü ve yer altı suları) oluştukları yerden alınarak başka ortamlara (göl ve denizlere ) götürülmesi işleyidir. Sediman-Sedimanter istif. Var olan kaya ve minerallerin fiziksel ve kimyasal yollarla parçalanıp ayrışması ile oluşan her parçaya SEDİMAN, sedimanların üst-üste yığılmasıyla oluşan gevşek (pekişmemiş) sediman paketine de sedimanter istif adı verilir. Sedimanter istifin taşlaşması sonucu oluşan kaya paketine de SEDİMANTER KAYA İSTİFİ adı verilir. Sedimanter kaya istifleri de oluşum şekilleri, bileşimleri ve yapılarına göre iki alt gruba ayrılır: (1) Kırıntılı (tortul) sedimanter kayalar (örneğin: çakıltaşı, sedimanter breş, kumtaşı, silttaşı, çamurtaşı, kiltaşı-şeyil), (2) kimyasal sedimanter kayalar (örneğin: kireçtaşı, dolomit, resifal kireçtaşı, pelajik kireçtaşı, radyolarit, çört, v.b.). Çökelme – Tortullaşma. Element, anyon ve katyonların dış etkenlerle, su içinde eriyik olarak taşınıp göl ya da deniz içinde, ağırlıkları nedeniyle birikmeleri işleyine çökelme; katı haldeki sedimanların, benzer dış etkenlerle taşınıp karasal ve su ortamlarda yanal ve 4 düşey yönde birikmeleri işleyine de tortullaşma ya da sedimantasyon denir. Derin denizlerde 1 cm kalınlığında bir sedimanter istif oluşması için geçen süre 100 ile 1000 yıl arasında değişir. Taşlaşma. Çökelmiş ya da tortullaşmış sedimanter istifler, jeolojik zaman içinde gittikçe kalınlaşır (5-10 km ‘ye değin). Kalınlaşma nedeniyle, istifin alt kesimi, istifin üst kesiminin ağırlığı nedeniyle oluşan basıncın (litostatik basınç) etkisiyle sıkışır, hacim küçülmesine (compaction) uğrar, özgül ağırlığı artar, eriyik haldeki elementler ve anyon-katyonlar katı haldeki sedimanlar arasındaki boşluğu doldurur (çimentolanma). Ayrıca bu boşluklarda yeni mineraller kristalleşir ve sonuçta sediman paketi sedimanter kayaya dönüşür (Lithification). Oluşan sedimanter kaya paketleri tektonik kuvvetlerin etkisinde kalırsa (bu anda iç işleyler başlar) önce kıvrımlanır, kırılır ve yeryüzüne yükseltilir, başka bir deyişle yeryüzünün bir parçası olur (Çizelge 1.1 ve 1.2). Ya da aynı etkenlerle alçalmaya ve yerin daha derin kesimlerine doğru gömülmeye devam eder. Derin gömülme (subsidence-deep burial) nedeniyle yerin ısı ve basıncı artar. Artan ısı ve basınç nedeniyle önceden var olan ve yeni oluşan tüm kayalar, ergimeksizin (katı halde) yapı, doku ve bileşim bakımından değişime uğrar. Bu iç işleye Başkalaşım, oluşan yeni kaya paketine de başkalaşım kayaları adı verilir. Başkalaşım kayaları yapraklanma (foliation) adı verilen yapıları nedeniyle kolayca tanınır. Başkalaşım kayalarına çekiçle vurulduğunda, kayalar bir defter ya da kitap sayfaları gibi çok ince düzlemlere bölünür. Mermer, fillit, şist, hornfels başlıca başkalaşım (metamorfik) kaya türleridir. Başkalaşım kayaları da, ya tektonik kuvvetlerle yüzeye kadar yükseltilir ya da daha derine doğru gömülmeyi sürdürür. Derine gömülme devam ederse, ısı ve basıncın aşırı artmasıyla başkalaşım kayası kısmi olarak ergir ve magma oluşur. Oluşan magma SiO2 bakımından zengin (asidik) ise, yerkürenin derinliklerinde, yerkabuğu içine sokulur, soğur, katılaşır ve sokulum kayalarını (iç püskürük mağmasal kayaları) oluşturur (Çizelge 1.2). En sonunda oluşmuş tüm sedimanter, başkalaşım ve mağmasal kayalar tektonik kuvvetler nedeniyle deformasyona (kıvrımlanma, kırılma, yerdeğiştirme, yükselme, v.b.) uğrar ve dağ kuşakları (orogens) olarak yüzeye erişir ve böylece Kaya çevrimi de tamamlanmış olur. Özetle su çevrimi, yerkürenin dış enerjili motorunun, kaya çevrimi ise iç enerjili motorunun dolaylı olarak da yerkürenin nasıl çalıştığının iki önemli göstergesidir (Şekil 1.1, Çizelge 1.2). Dış işleylerin hemen hemen tümü ilkin İskoç bilim adamı James Hutton tarafından 17 asırda gözlenip anlatılmış ve Theory of the Earth adıyla iki ciltlik bir kitap olarak belgelenmiştir. Aynı araştırmacıya göre, günümüzde oluşumlarını sürdüren dış işleyler, 5 geçmişte (jeolojik zamanlarda) gerçekleşmiş olan dış işleylerle aynıdır ve bu aynılığa Tekdüzelik (Uniformitarianism) adı verilir. Başka bir deyişle, günümüz geçmiş için bir anahtardır, geçmiş jeolojik zamanlarda oluşan dış işleyleri öğrenmek için, günümüzde olup biten dış işleyleri iyi gözlemek ve öğrenmek gerekir. Konveksiyon Akımı. Göreceli olarak, soğuk, daha yoğun ve aşağıya (yerin derinliklerine) doğru devinen bir magmaya göre, daha sıcak, daha az yoğun magmanın yukarıya (yeryüzüne doğru) hareket etmesine denir. Konveksiyon akımları, oluştukları derinliğe göre iki gruba ayrılır: (1) sığ konveksiyon akımları, (2) derin konveksiyon akımları. Yer kabuğu ile üst manto arasında gelişen konveksiyon akımları sığ, buna karşın yerin çekirdeği ile yerkabuğu arasında, başka bir deyişle tüm manto boyunca gelişen konveksiyon akımlarına da derin akımlar adı verilir. Konveksiyon akımları, bir tencere dolusu suyun ısıtılmasıyla da kolayca elde edilebilir (Şekil 1.2). Isınan ve yükselen su Soğuyan ve aşağı hareket eden su ISITMA Şekil 1.2 Konveksiyon akımı oluşumu Konveksiyon akımları, bazen daha düşey ve dar kolonlar biçiminde de oluşur, tıpkı bacalardan çıkan dumanların atmosfer içinde yükselişi gibi. Bu tür yerel ve düşey manto malzemesi (magma) yükselimine Manto kolonu (mantle plume) adı verilir. Gerek konveksiyon akımları gerekse manto kolonları, ileride ayrıntılı biçimde anlatılacağı gibi, levhaların (plates) oluşumunu ve devinimini sağlayan ana mekanizmalardır (Şekil 1.3) 6 Tektonik Kuvvetler. Bir kütlenin konumunu (yerini) biçimini (geometri), hacmini ve devinim yönünü değiştiren etkenlerdir. Tektonik kuvvetler vektöryel değerler olup ok ile gösterilir (Şekil 1.4). Okun uzunluğu tektonik kuvvetin büyüklüğünü (ℓ), ok işareti (v) ise tektonik kuvvetin etki yönünü belirler. Okyanusal Levha Okyanus ortası sırtı Hendek Kıtasal Levha MANTO Sığ Konveksiyon Akımı Derin Konveksiyon Akımı Şekil 1.3 Konveksiyon Akımları Etki yönü (v) ℓ : büyüklüğü Şekil 1.4 Tektonik kuvvet Tektonik kuvvetlerin kaynağı levhalar arasındaki hareketler olup, tektonik kuvvetler de, hareketler gibi üç türdür: (1) Sıkışma kuvvetleri, (2) Çekme kuvvetleri (3) Kesme (makaslama) kuvvetleri. Birim alandaki tektonik kuvvet miktarına gerilim (stress) adı verilir ve üç türü vardır: (1) Sıkışma gerilimi, (2) Çekme gerilimi ve (3) Kesme gerilimi. Gerilimler ya da tektonik kuvvetler nedeniyle, levhaların özellikle kenar kesimlerini oluşturan kayalar deformasyona (konum, biçim ve hacim değişimine) uğrar, başka bir deyişle kayalar uzarincelir-çöker, kısalır-kalınlaşır-yükselir-bükülür (kıvrımlanır) ya da en sonunda kırılır ve parçalanır. Özetle yerkabuğu önce esnek (elastic), sonra sünümlü (plastic) ve en sonunda da gevrek (kırılgan) deformasyona uğrar. Kıvrımlar sünümlü, faylar ise gevrek kırılgan deformasyonun doğadaki en belirgin ve yalın belgeleridir. 7 2. BÖLÜM YERİN KATMANLI YAPISI Yerküre, dıştan içe doğru üç ana katmandan oluşur. Bunlar sırayla yerkabuğu, yer mantosu ve yer çekirdeğidir (Şekil 2.1). 3 a (D = 2.7 gr/cm H= 6 km / sn) 3 b (D = 2.9 gr/cm H = 7 km/sn) 0 km D = 3 gr/cm A 3 D = 2.9 gr/cm H = 8 km/sn B 3 H = 7.5 km/sn 30 km (Moho süreksizliği) 100 km 350 km D = 3.3 gr/cm C 3 KABUK a. Kıtasal kabuk b. Okyanusal kabuk H = 9 km/sn ÜST MANTO (A,B,C) A-B: Başlıca olivin ve piroksen içeren mafikultramafik kayalar C: olivin ve piroksenlerin polimorfları 700 km D D = 5.5 gr/cm 3 ALT MANTO (D) (Yoğun oksitlerden (SiO2, MgO) oluşur D = 11 gr/cm 2900 km (Gutenberg süreksizliği) 3 E DIŞ ÇEKİRDEK (E) Sıvı demir ve nikel’den oluşur. 5150 km D= 3 13 gr/cm P : Basınç T : Sıcaklık D : Yoğunluk H : Sismik dalga hızı F İÇ ÇEKİRDEK (F) Katı demir ve nikel’den oluşur. 6370 km Şekil 2.1 Yerkürenin katmanlı yapısı ve genel özellikleri (bileşim, basınç, sıcaklık, yoğunluk, sismik dalga hız değişimleri) 8 Yerkürenin katmanlı iç yapısı doğrudan değil, dolaylı yöntemler kullanılarak belirlenmiştir. Dolaylı yöntemler arasında sismik ve jeofizik yöntemler gelir. Sismik yöntemler, sismik dalgaların iki özelliğini kullanır. Bunlar: (1) Sismik yansıma ve (2) Sismik kırılma’dır. Yapılan deneysel çalışmalar, sismik dalgaların, az yoğun ortamda daha yavaş, çok yoğun (özgül ağırlığı yüksek) ortamda ise daha hızlı hareket ettiğini ortaya koymuştur. Sismik dalgalar, az ve çok yoğun ortam arasındaki sınıra geldiklerinde ya bu sınıra çarpıp geriye yeryüzündeki kayıt istasyonuna döner ki bu olaya sismik yansıma denir; ya da bu sınırı geçerken devinim yönünü değiştirerek yeni bir yol izler ki buna da sismik kırılma denir (Şekil 2.2). Kayıt istasyonu C E A : Düşük yoğunluklu ortam D B : Yüksek yoğunluklu ortam F Şekil 2.2 Sismik yansıma (C-D-E) ve sismik kırılma (C-D-F) (okların boyutu dalganın hızı ile doğru orantılıdır) Diğer taraftan P-dalgaları her ortamda (katı-sıvı-gaz) hareket ederken, S- dalgaları yalnızca katı ortamlarda hareket eder, başka bir deyişle, S-dalgaları sıvı ortamlarda sönümlenir. Bunun en belirgin örneği, S dalgalarının 1030 yaylar arasında, P- dalgalarının ise 1030-1420 yayları arasında gözlenememesi ya da gölge kuşakları oluşturmasıdır (Şekil 2.3). Özetle yukarıda kısaca açıklanan sismik dalga özellikleri, yerkürenin çok sayıda süreksizlik içerdiği, süreksizliklerle birçok bölüme (katmana) ayrıldığı, her bölümün bileşiminin dolaylı olarak da özgül ağırlığının farklı olduğu, özellikle de yerküre dış çekirdeğinin (Şekil 2.1’ de E) sıvı olduğunu; genel olarak basınç (P), ısı (T), yoğunluk (D) ve sismik dalga hızlarının yerkürenin dış kesimlerinden iç kesimine doğru arttığını (birkaç istisna dışında) ortaya koymuştur (Şekil 2.1) 9 (a) (b) Şekil 2.3 (a) S – dalgası gölge kuşağı (b) P dalgası gölge kuşağı Yerkabuğu. Yerkürenin en dış kesimi olup, genel olarak kırılgan özelliktedir. İki tür kabuk vardır: (1) Kıtasal kabuk, (2) Okyanusal kabuk. Kıtasal kabuk çoğun asidik, az yoğun ve açık renkli mineral ve kayalardan oluşur.Kalınlığı ortalama 30 km olmakla birlikte, genç dağ kuşaklarının altında 75-80 km ye değin artar. Buna karşın, genişleme rejiminin egemen olduğu yerlerde (örneğin: yayönü havzalarda ve horst-graben sistemleri içinde) kabuk kalınlığı 16 km’ ye değin azalır. Himalaya dağ kuşağının altında kabuk kalınlığı 7080 km dolayında iken, Güney Ege çukurluğunda (Girit adası yakın kuzeyi) kabuk kalınlığı yaklaşık 16 km dir. Kabuk kalınlığının ince olduğu yerler genelde yer ısı akısının (heat flow) yüksek olduğu yerlerdir. İzostazi nedeniyle, manto malzemesi (magma), kabuk kalınlığının azaldığı yerlere doğru yer değiştirir, başka bir deyişle, kabuk kalınlığının azaldığı yerlerde magma yükselir ve bu nedenle de ısı akısı artar. Sismik dalga hızı, göreceli olarak, kıtasal kabuk içinde daha düşüktür (H = 6 km/sn). Okyanusal kabuk, okyanusların altında yer alır, daha yoğun ve koyu renkli mineraller içeren mafik-ultramafik kayalardan (peridotit, gabro, diyabaz, bazalt) oluşur. Kalınlığı 5-10 km arasında değişir. Daha yoğun (D = 2.9 gr/cm3) olması nedeniyle sismik dalgaların hızı da daha yüksektir ( H = 7 km/sn). Okyanusal kabuk da katmanlı yapıya sahiptir (Şekil 2.4). Tüm katmanları içeren okyanusal kabuğa ofiyolit adı verilir. 10 Sedimanter katman 2 Yastık yapılı bazalt 3A 5-6 km Diyabaz daykları --------- Masif (katmansız) gabro OKYANUSAL KABUK (OFİYOLİT) 0.5 - 1 km 3 km 1 3B Katmanlı gabro --------MANTONUN EN ÜST KATMANI MOHOROVİCİC SÜREKSİZLİĞİ Ultramafik-mafik kayalar (Peridotit,dunit) Şekil 2.4 Okyanusal kabuğun katmanlı yapısı. Sismik dalgaların hızında, yerkabuğundan mantoya geçiş sırasında ani bir artış olur. Sismik dalga hızının değiştiği bu sınır, bu sınırı ilk bulan bilim adamının adıyla Mohorovicic süreksizliği (manto-kabuk sınırı) olarak adlanır (Şekil 2.1 ve 2.4) Sismik dalga hızının, dolaylı olarak da yoğunluğun ani değiştiği diğer bir yer ise, yeryüzünden yaklaşık 100 km derinde yer alır (Şekil 2.1). Hız ve yoğunluktaki değişim yaklaşık olarak 350 km derinliğe değin devam eder. Sismik dalga hızının ve yoğunluğun azaldığı 100-350 km derinlikleri arasında yer alan yer katmanına düşük hız kuşağı (Astenosphere) adı verilir ve bu kuşak plastik (sünümlü) özelliktedir. Bu kuşak levhalar için anahtar bir düzeydir, çünkü levhalar bu kuşak üzerinde devinir. Yerküre içinde derine doğru devam edildikçe sismik dalga hızları ve yoğunluk değişmeleri sırayla 700 km derinlikte, 2900 km derinlikte ve 5150 km derinliklerde gerçekleşir (Şekil 2.1). Bu derinlikler sırayla Üst-Alt manto sınırına, manto-çekirdek sınırına (Gutenberg süreksizliği) ve dış çekirdek-iç çekirdek sınırına karşılık gelir (Şekil 2.1). En üst manto ve düşük hız zonu (Şekil 2.1’de A ve B) olivin ve piroksen minerallerince zengin mafik-ultra mafik materyalden; 350-700 km arasındaki üst manto (Şekil 2.1’ de C kesimi) olivin ve piroksenin polimorflarından (bileşimi aynı fakat yoğunluğu farklı olan mineraller); alt manto ise (Şekil 2.1’de D bölümü) yoğun oksitlerden (SiO2, MgO gibi) oluşur. 11 Sismik dalgalardan S-dalgaları, 2900 km derinlikte sönümlenir ve böylece, yerkabuğu dış çekirdeğinin sıvılardan (Fe ve Ni bakımından zengin) oluştuğunu; buna karşın P-dalgalarının da 5150 km derinlikte sismik kırılma gösterdiği, dolaylı olarak, yerkabuğunun iç çekirdeğinin, Fe ve Ni bakımından zengin katı özellikte olduğunu ortaya koymaktadır (Şekil 2.1). 12 3. BÖLÜM DENİZ TABANI YAPILARI ve MAĞMATİK KAYALARIN OLUŞUMU Yerkürenin dinamizmini (iç ve dış enerji ile çalışan dış ve iç işleyler: çökelme, magmatik aktivite, kıvrımlanma, faylanma, başkalaşım, ergime, magma oluşumu, magmasal kayaların oluşumu (Wilson çevrimi: kıtaların parçalanması), okyanusal havzaların oluşumu, levhaların oluşumu, okyanusal havzaların kapanması, kıta ve levhaların yeniden birleşmesi-birbirine kaynaması, dağ kuşaklarının oluşumu) anlayabilmek için, özellikle deniz tabanındaki yapıların çok iyi bilinmesi gerekir. Çünkü yerkürenin dinamizmi ile ilgili iç ve dış işleylerin büyük çoğunluğu deniz tabanında oluşup gelişmektedir. Önemli deniz tabanı yapıları aşağıda kısaca açıklanmıştır (Şekil 3.1). Kıta Kenarı (Continental Margin) Kıtasal kabuğun deniz altında kalan kesimine kıta kenarı adı verilir. Kıvrımlanma, faylanma, başkalaşım ve magmatik etkinliğin olup – olmamasına göre, kıta kenarı ikiye ayrılır: (1) pasif kıta kenarı, (2) aktif kıta kenarı (Şekil 1). Aktif kıvrımlanma – faylanma – başkalaşım – ergime – magmatik etkinliğin olduğu kıta kenarına, başka bir deyişle yakınsak levha kenarlarına Aktif kıta kenarı; bu etkinliklerin olmadığı, başka bir deyişle ıraksak levha kenarından uzakta yer alan kıta kenarına da Pasif kıta kenarı adı verilir (Şekil 1 de A,B,C). Pasif kıta kenarı üç bölümden oluşur. Bunlar kıyıdan çok denize doğru kıta şelfi (Şekil 3.1 de A), kıta yamacı (Şekil 3.1 de B) ve kıta yükselimidir (Şekil 3.1’de C). Kıta şelfi kara-deniz sınırından başlar ve deniz tabanı yamaç eğiminin aniden arttığı yere değin devam eder. Şelfte deniz tabanının yamaç eğimi ortalama 1° - 2° , su derinliği ortalama 200 m dir. Sediman boyutu (çapı) kıyıdan açığa doğru küçülür ve sediman türü değişir. Kıyıda iri taneli ve taşınma ile oluşmuş kırıntılı sedimanlar (çakıl, kum, silt, çamur, kil) oluşur, açıkta (şelfin dış kenarında) ise ince taneli kimyasal sedimanlar (resif kireçtaşı) oluşur. Şelf yer yer denizaltı vadileri (kanyon) tarafından katedilir ve şelfin genişliği yer yer 500 km’ ye erişir (Örneğin: Atlantik okyanusunun batı ve doğu kenarları ve Sibirya’da olduğu gibi). Kıta yamacı. Deniz tabanı eğiminin aniden değiştiği (ortalama 3° - 4°) kesimdir. (Şekil 3.1’de B). Kıta yamacı, deniz altı kanyonları tarafından derince kazılır, ortalama su derinliği 1 – 2 km arasında değişir ve iki tür akıntının (türbid akıntısı = yoğunluk akıntısı, 13 kontur akıntısı) etkisi altında olup, aynı zamanda kütle devinimlerine (heyelan, oturma yıkılma) açıktır. Yoğunluk akıntısı nedeniyle kalın (0,5 – 5 km.) bir kumtaşı istifi (türbiditik kumtaşı), kıta yamacı ve eteğinde (kıta yükselimi) depolanır-çökelir. Kıta yükselimi. Deniz tabanı yamaç eğiminin yeniden ve genel olarak azaldığı (3° - 2°) bölüm olup, kıta yükseliminin altında sediman ve daha altta da geçiş kabuğu yer alır (Şekil 2’de GK). Kıta yükselimi, deniz altı kanyonları tarafından karadan taşınmış ve deniz içinde doğrudan deniz suyundan çökelmiş sedimanlardan oluşan kalın bir yelpaze (submarine fan) karakterize edilir. Deniz altı yelpazeleri kalın (0.5 – 4 km) ve gözenekliliği (porositesi) yüksek olması nedeniyle abisal düzlükte mikrocanlıların organik kesimlerinin çürümesi sonucu oluşan petrol için çok elverişli hazne kayası (petrol birikim alanı) oluşturur ve bu nedenle ekonomik önemi çok yüksektir. Kıta yükseliminden sonra, hemen hemen yatay olan ve tümüyle okyanusal kabuk ve ince bir sediman istifi üzerinde yer alan çok geniş bir düzlüğe erişilir ki bu düzlük abisal düzlük (Abyssal plain) olarak adlanır (Şekil 3.1). Abisal düzlüğün bu tekdüze yatay biçimi yer yer dar (1500-2000 km) – yüksek (h= 2 – 3 km) ve uzun (80.000 km) diğer başka yapılarla bozulur ve yeniden biçimlenir. Bu göreceli olarak dar-yüksek ve uzun denizaltı dağlarına okyanus ortası sırtı (MOR) adı verilir (Doğu Pasifik sırtı, orta Atlantik sırtı, Hint okyanusu sırtı gibi) (Şekil 1). Okyanus ortası sırtlarının en üst kesiminde dar – derin (0.5 km) bir vadi yer alır ki buna rift vadi (RV) adı verilir (Şekil 3.1). Okyanus ortası sırtları, tektonik bakımdan uzaklaşan levha sınırları (Diverging plate boundaries) olup, bu sınırlar boyunca sürekli yeni okyanus kabuğu oluşur, başka bir deyişle, okyanus ortası sırtları magmatik bakımdan ve genişleme türü tektonik bakımdan etkindir. Bazaltik (bazik=mafik) magmatizma ve bazaltik volkanlar önemli işley ve yapılardır. Okyanus ortası sırtları aşağıdaki özelliklerle karakterize edilir: 1. Yeni okyanusal kabuk oluşumu 2. Normal faylanma 3. Genişleme (extensional) türü tektonik rejim 4. Yüksek ısı akısı 5. Pozitif magnetik ve gravite anomalisi 6. Sığ odaklı, normal fay kökenli sismik etkinlik 14 15 100 km UMM KK 0 km L A B C DAK DAY NF U1 U2 DI RI U1 NF RI NF U2 : Kara : Kıta Şelfi : Kıta Yamacı : Kıta Yükselimi : Deniz altı kanyonu : Deniz altı yelpazesi : Normal Fay : Rift uyumsuzluğu : Deniz tabanı uyumsuzluğu : Denizel istif L : Rift istifi NF DAK TA A F KA B l l l = 80-100 km RV TF h = 2-3 km Yükselen Magma W MOR : Dönüşüm Fayı : Bindirme Fayı : Volkanik Ada : Güyot : Düşük hız kuşağı : Yayönü havzası : Hendek SL DÜZLÜK TF RF AD G AS YÖH H Şekil 3.1. Deniz Tabanı Yapılarını gösteren blok diagram GK DAY C W=1500-2000 km ABİSAL : Geçiş kabuğu : Kontur akıntısı : Türbin akıntısı : Kıtasal kabuk-Kıtasal litosfer : En üst manto=Mantosal litosfer : Okyanus ortası sırtı : Rift vadisi PASİF KITA KENARI GK KA TA KK UMM MOR RV B RF FM A RVL OM AV YÖH MM BV MAGMATİK YAY H AKTİF KITA KENARI : Deniz seviyesi : GM=Felsik magma : Bazik=mafik magma : Ortaç magma : Riyolitik magma : Andezitik volkan : Bazaltik volkan KISMİ ERGİME SL FM MM OM RVL AV BV Okyanus ortası sırtları genelde deniz seviyesi altında uzanır. Tek istisna İzlanda olup, burada okyanus ortası sırtı su seviyesi üzerinde olup, magmadan gelen yüksek ısı, bu bölgedeki soğuk (kutupsal) iklim ile dengelenir. Deniz altı volkanı (sea mount)-Ada. Bunlar bazaltik (mafik) bileşimli tek tek volkanlar olup deniz tabanından deniz seviyesi üstüne değin yükselir (Şekil 3.1’de AD). Güyot. Üst kesimi aşındırılarak düz platform haline gelmiş ve tümüyle deniz seviyesi altında yer alan eski deniz dağı ya da denizaltı volkan konileridir (Şekil 3.2’de G) Güyotların üst kesimlerinde, sığ suda yaşayan koloniyal organizmaların (alg, mercan, sünger gibi) kabuklarından oluşmuş gözenekli karbonatlar (Resifler) yer alır. Resifler sığ su karbonatları olduğuna göre, deniz seviyesinden 0.5 – 1.5 km. derinde bulunan Güyotların oluşabilmesi için, onların da başlangıçta, üst kesimi su seviyesi üstünde bulunan volkan konileri olması, dalga etkisiyle üst kesimlerinin aşındırılarak düz platformlar haline gelmesi ve zamanla, tabandaki okyanusal kabuğun artan yoğunluk nedeniyle aşağıya doğru çöküşü sırasında, üstü aşınan volkan konisinin de alçalarak tümüyle deniz seviyesi altında kalması sonucu güyota dönüşmüş olduğu açıktır. Dönüşüm Fayı (Transform fault). İlkin Tuzo Wilson tarafından belirlenip literatüre kazandırılmış olan bir yapı olup, çoğunluğu okyanus tabanında yer alır. Dönüşüm fayları, komşu levha sınırları boyunca gerçekleşen farklı devinim miktarını karşılamak için oluşan doğrultu – atımlı faylardır, fakat dönüşüm fayları ile çoğunluğu karasal alanda oluşan diğer doğrultu atımlı faylar arasında belirgin farklılıklar vardır. Bunlar: 1. Dönüşüm fayları ile doğrultu atımlı faylar üzerindeki devinim yönleri terstir (Şekil 3.2) 2. Dönüşüm faylarının tümü levha sınırıdır. 3. Dönüşüm fayları, kesip – öteledikleri levhalar arasında aktif, onun dışında aktif değildir, halbuki diğer doğrultu atımlı faylar, kesip öteledikleri yapılar dışında da aktiftir. Üç tür dönüşüm fayı vardır: (1) Okyanus ortası sırtları kesip öteleyen dönüşüm fayları (Şekil 2a), (2) yitim kuşaklarını (subduction zones = ıraksak levha kenarları) kesip öteleyen dönüşüm fayları (Şekil 3a), ve (3) bir okyanus ortası sırtı (yakınsak levha kenarı) ile bir yitim kuşağını kesip öteleyen dönüşüm fayı (Şekil 3.3b). 16 Okyanus ortası sırtı Dönüşüm fayı A′ (a) A Okyanus ortası sırtı (Iraksak Levha sınırı) A′ B B′ A (b) Doğrultu atımlı fay Fay tarafından kesilip ötelenmiş jeolojik yapı Şekil 3.2a. Okyanus ortası sırtını sağ yanal yönde ötelemiş dönüşüm fayı; 3.2b. Bir jeolojik yapıyı sol yönde ötelemiş doğrultu atımlı fay. Aktif Kıta Kenarı (Active Continental margin). Yakınsak levha sınırlarına (converging plate boundary) bitişik olan kıta kenarlarıdır (Şekil 3.1). Pasif kıta kenarına göre daha dar (birkaç yüz metre ile birkaç yüz km) olan aktif kıta kenarlarının önemli özellikleri aşağıda listelenmiştir: 1. Yeni dağ kuşaklarının oluşmakta olduğu yerlerdir. 2. Tektonik bakımdan aktif yerlerdir. 3. Egemen olarak sıkışma tektoniği rejiminin (sıkışma – daralma – kalınlaşma – yükselme ) denetimi altındadır. 4. Sokulum ve dış püskürme biçiminde gerçekleşen mağmatik etkinliğin denetimi altındadır. 5. Yüksek ısı – düşük basınç ve yüksek basınç – düşük ısı başkalaşımı (metamorfizma) altındadır. 6. Kıvrımlanma ve bindirme türü deformasyonun denetimindedir. 17 7. Egemen olarak bindirme faylarından yerel olarak doğrultu atımlı ve normal faylardan kaynaklanmış sığ, orta ve derin odaklı depremlerin etkisi altındadır. 8. Mağmatik yay önü havzası, aynı zamanda aktif kıta kenarının şelfini oluşturur (Şekil 3.1’de A) 9. Aktif kıta kenarında kıta yükselimi (continental rise) yoktur. 10. Aktif kıta kenarı okyanus tarafından okyanus hendeğinin ekseniyle, kıta tarafından ise egemen olarak andezitik volkanlardan oluşan mağmatik yay ile sınırlanır (Şekil 3.1). Günümüz pasifik okyanusu çevresi, Banda – Sumatra adaları ve Doğu Akdeniz sırtları ve onlara bitişik kıyı alanları aktif kıta kenarlarını; Atlas okyanusu batı ve doğu kıyıları, Kızıldenizin batı – doğu kenarları pasif kıta kenarları için örnek alanlardır. Yakınsak Levha sınırı Dönüşüm fayı Iraksak levha sınırı Dönüşüm fayı Şekil 3.3a. Yakınsak levha-Yakınsak levha dönüşüm fayı; 3.3b. Iraksak levha-Yakınsak levha dönüşüm fayı. 18 Okyanus Hendeği (Oceanic Trench). Aktif kıta kenarını, bitişik okyanus tabanından (abisal düzlük) ayıran dar, derin (9 km ye değin) oldukça uzun deniz altı çukurlarıdır. Yitim kuşakları (subduction zones) başka bir deyişle yakınsak levha sınırının (convergent plate boundary) en üst kesimini (okyanus tabanı ile yitim kuşağının ara kesitini) oluşturur (Şekil 1 de H). Hendeğin okyanusal yamacı normal faylar, kıtasal yamacı ise bindirme fayları ile denetlenir. Oldukça kalın ve karışık volkano – sedimanter bir istif içerir. Kalın sedimanter dolgu nedeniyle okyanus hendeği boyunca ısı akısı düşük, magnetik ve gravite anomalileri ise negatiftir. Okyanus hendeği derin olduğu için, kıta kenarından gelen sedimanlara bir kapan rolü oynar ve onların okyanusal düzlüğe geçmesini önler. Diğer çok önemli bir özelliği de, okyanus ortası sırtlarda (ıraksak levha sınırları) oluşmuş olan okyanusal kabuğun geriye manto içine dönerek tüketildiği (consumed) yerler olmasıdır. Sismik olmayan okyanus ortası sırtları (Aseismic ridges or a seismic line of volcanoes). Sismik etkinlik olmaksızın oluşan güyot ya da denizaltı volkan dizisine asismik sırt adı verilir. Okyanus ortası sırtlar ile asismik sırtlar arasındaki tek fark sismik etkinliktir. Asismik sırtlar, düşük hız kuşağı içinde yer alan ve konumu sabit olan bir magma çemberi üzerinden, okyanusal levhanın sürekli olarak geçişi sırasında oluşur ve magma çemberine en yakın volkan konisi daha genç, en uzakta yer alanı ise en yaşlı volkan konisidir (Şekil 2.4). En yaşlı volkan 1 En genç volkan 2 3 4 5 Sürekli devinen okyanusal levha Düşük hız kuşağı Konumu sabit magma çemberi Şekil 3.4. Asismik sırt (Aseismic ridge) 19 Mağmasal Kayaların Oluşumu Mağmasal kayaların oluşumu ile ilgili iki hipotez ya da model vardır: (1) Bowen Reaksiyon Serisi ve (2) Kısmi ergime (partial melting). (1) Bowen Reaksiyon Serisi. Bu modelde değişik tür mağmasal kayanın oluşumu, soğuyan bazaltik bir mağmadan, değişik tür mineralin, ergime derecelerine göre kristalleşip ayrışmasına ve daha sonra bu minerallerin soğuyan magmanın dibine çökelip katılaşmasına bağlıdır. Bu modele göre oluşan mağmasal kaya istifinde, istifin en alt kesimi mafik kayalardan (Fe ve Mg bakımdan zengin minerallerin oluşturduğu kayalar), orta kesimi ortaç kayalardan, üst kesimi ise felsik kayalardan (Fe ve Mg bakımından fakir minerallerin oluşturduğu kayalar) oluşmaktadır. Ancak doğada durum her zaman böyle olmayıp, feslik kayalar (granitler - granodiyoritler) çok daha altta ve derinde yer almaktadır. Bowen Reaksiyon serisi modeline göre, soğuyan bazaltik magmadan minerallerin kristalleşip ayrışması iki farklı seri halinde gelişir: (1) Süreksiz seri, (2) Sürekli seri (Şekil 5). Sürekli seride, soğuyan bazaltik magmadan ilk oluşan ve ayrılan mineral, ergime sıcaklığı en yüksek olan olivin mineralidir. T MP 2) Sürekli reaksiyon serisi 1) Süreksiz Reaksiyon Serisi • Olivin • Piroksen • Amfibol • • Ca – bakımından zengin plajiyoklaz (ANORTİT) • Ca ve Na nun eşit olduğu plajiyoklaz • Na – bakımından zengin plajiyoklaz (ALBİT) Biyotit Azalır Azalır • • • K – AL –silikat (Ortoklaz) Quartz Muscovite GRANİT Şekil 3.5 Bowen Reaksiyon Serileri ve mağmasal kayaların oluşumu (T: Sıcaklık, P: Basınç) 20 Olivin mineralinin oluşumunu sırayla Piroksen, Amfibol ve biyotit minerallerin oluşumu ve ayrılışı izler. Bu dört mineral Fe ve mg bakımından zengin olup, bu mineraller mafik ve ultramafik kayaların (Gabro, Peridotit, harzburjit gibi) ana mineralleridir. Sürekli reaksiyon serisinde ise, soğuyan bazaltik magmadan ilkin anortit kristalleşip ayrılır, onu da Albit mineralinin kristalleşip ayrılması izler. Zamanla sıcaklığın azalması ile, geriye kalan artık magma K, Al, Si ve SiO2 bakımından zenginleşir. Buradaki elementlerin birleşmesiyle önce Ortoklaz minerali (K Al silikat), daha sonra SiO2 nin kristalleşmesiyle Kuvars minerali ve en sonunda da eğer su basıncı yeterli ise Muskovit (beyaz mika) minerali oluşur. Bu son üç mineral açık renkli, az yoğun olup, Granit’in ana mineralleridir. Bu minerallerin soğuyup katılaşmasıyla da en sonunda granit oluşur (Şekil 3.5). (2) Kısmi Ergime (partial melting). Kısmi ergime yaygın olarak iki yerde gelişir: (a) okyanus ortası sırtlarının (ıraksak levha sınırlarının) tabanında ve (b) yakınsak levha sınırlarına bitişik magmatik yayların derin kesimlerinde (Şekil 3.1). Kısmi ergimenin gelişebilmesi için: (1) Sıcaklığın aniden artması, (2) basıncın düşmesi gerekir. Okyanus ortası sırtları altında, yükselen konveksiyon akıntısı ya da manto kolonu nedeniyle sıcaklık son derece yüksektir. Diğer taraftan, okyanus ortası sırtları genişleme tektonik rejimi nedeniyle normal faylanmanın denetimindedir ve normal faylar astenosfere (düşük hız kuşağına değin devam edebilir ve düşük hız kuşağındaki basıncın aniden düşmesine neden olur (Şekil 3.6). Rift vadisi Normal faylar DÜŞÜK HIZ KUŞAĞI=Astenosfer Konveksiyon akıntısı Yükselen magma Şekil 3.6 Okyanus ortası sırtı (ıraksak levha sınırı), kısmi ergime ve okyanusal kabuğun (mafik magmasal) kayaların) oluşumu 21 Sıcaklığın artması ve basıncın aniden düşmesi, üst manto ve düşük hız kuşağında ergimeye yol açar ve böylece kısmen katı kısmen sıvıdan oluşan bir karışım (partial melt) oluşur. Oluşan bu magma mafik bileşime ve düşük vizkoziteye sahiptir.Çünkü, Fe ve Mg bakımından zengin üst manto ve en üst astenosferin ergimesinden oluşmuştur.Bu nedenle oluşan bu mafik magmanın büyük çoğunluğu yüzeye (deniz tabanına kadar gelir ve denizaltı volkanizması sonucu yastık yapılı bazaltları, okyanus ortası sırtlarını (deniz altı dağ kuşaklarını), deniz altı volkan ve güyotları oluşturur.Mağmanın geriye kalan kesiminin bir bölümü çatlak ve fayları doldurup soğur ve katılaşarak levha daykları oluşturur; diğer bölümü ise yukarıda açıklandığı gibi (Bowen reaksiyon serisinde olduğu gibi), derinde ayrışıp – soğuyup – katılaşarak mafik ve ultramafik kayaları (gabro, peridotit) oluşturur. Böylece en üstte okyanusal sedimanter istif altında yastık yapılı bazalt, onun altında levha daykları ve en alttada mafik – ultramafik kayalardan oluşan bir istif gelişir ve bu diğer taraftan, magmatik yayların altında kıtasal kabuk oldukça kalındır (60 – 80 km). Bu derinlikte, artan sıcaklık nedeniyle kıtasal kabuğun alt kesimleri ergir ve feslik magmayı oluşturur. Oluşan bu magmanın derinde soğuması katılaşması ile granit – granodiyorit gibi feslik sokulum kayaları; az miktardaki felsik magmanın (vizkozitesi yüksek magma) yüzeye kadar gelip püskürmesi ile de granitlerin dışpüskürük eşdeğeri olan Riyolitler oluşur (Şekil 3.1). Yitim kuşaklarında, manto içine geri dönen okyanusal kabuk, üst manto – Düşük hız kuşağı sınırının altına eriştiğinde, okyanusal kabuğu oluşturan minerallerin ergime sıcaklığı aşılmış olur ve böylece manto içine geri dönen okyanus kabuğu ergir ve mafik magma oluşur (Şekil 3.1). Mafik magma çevresine göre daha az yoğun ve düşük vizkoziteli olduğu için hızla yukarıya yükselir ve yüzeye eriştiğinde püskürüp bazaltları oluşturur; eğer aynı magma derinde kabuk içinde soğursa – katılaşırsa mafik sokulum kayası (Gabro) oluşturur. Yükselen mafik magma, yükselişi sırasında, felsik mağmaya rastlarsa onu asimile eder (bileşimini değiştirir) ve böylece ortaç mağma oluşur (Şekil 1). Ortaç magmanın derinde soğuyup katılaşmasıyla ortaç sokulum kayası olan DİYORİT; yüzeye erişip püskürmesi ile diyoritin dışpüskürük eşdeğeri olan ANDEZİT oluşur (Şekil 3.1). 22 4. BÖLÜM FAYLAR Çatlak-Kırık (Crack-joint): Yer kabuğunu kesen, boyutu milimetreden birkaç on metreye değin değişen süreksizliktir. Kırık ya da çatlak bazan düzlemsel bir yapıdır, bazan düzensiz olup, belirgin bir geometrisi yoktur. Kırık üzerinde, kırık düzleminin doğrultusuna koşut ya da verev devinim olmaz, ancak kırık düzlemine dik yönde devinim olur. Bu nedenle, kırık düzlemine paralel devinimin olmadığı süreksizliklere çatlak, kırık ya da eklem adı verilir (Şekil 4.1). a a a b b Şekil 4.1 Kırık – çatlak anatomisini gösteren blok diyagram. a. Kırık izi (doğrultusu), b. Kırık düzlemi (duvarı), c. Kırık açıklığı (seperation). Oklar kırık düzlemine dik devinimi (açılmayı) gösterir. Fay (fault). Kırık düzlemine koşut (paralel) devinimin olduğu süreksizlikler fay olarak tanımlanır (Şekil 4.2). a c b Şekil 4.2 Değişik kırık düzlemlerini (a ,b, c) ve bu kırık düzlemlerine koşut olarak gelişmiş devinimleri (yarım oklar) gösteren blok diyagram; başka bir deyişle değişik geometrili fayları gösteren diyagram (Not: fay ve çatlak niteliğindeki süreksizlikler arasındaki farkı göstermek için Şekil 4.1 ve 4.2’ yi karşılaştırınız). 23 Faylar bazı bakımlardan toplum ve bireyleri için yararlı, bazı bakımlardan ise tehlikeli ve riskli jeolojik yapılardır ve yerkürenin mimarisini oluşturan en önemli öğelerden birisidir. Fayların yarar ve tehlikeleri aşağıda listelenmiştir. 1. İçerisinde eriyik halde kıymetli element ve minerallerin bulunduğu magma ve sıcak sular, fayları izleyerek yeryüzüne veya yeryüzünün çok yakın kesimine ulaşır. Örneğin altın, gümüş, kurşun, bakır, demir, çinko gibi değerli elementler bu yolla yeryüzüne yakın yerlere gelir ve insanlar bunlara ulaşabilir. Fayları izleyerek yerkabuğunun derinlerine inen sular ya da magma kökenli sıcak sular jeotermal sistemi oluşturur ve jeotermal sistem günümüzde en ucuz ve en temiz enerji kaynağıdır. 2. Yerkabuğu üzerinde, fay denetimli havzalar içinde kalın sedimanter istifler gelişir ve istifler içinde de toplum için son derece yararlı olan önemli madenler, örneğin kömür, boraks, kil, v.b. oluşur. 3. Faylar depremlerin kaynağıdır. Bu nedenle de faylar toplum bireyleri ve toplumun ürettiği her türlü mühendislik yapısı ve maddi kazanımlar için tehlike ve risk oluşturur. Fayların Genel Özellikleri Fayların genel özellikleri aşağıda listelenmiştir: a. Fayların boyutu milimetreden onlarca – binlerce kilometreye ulaşır. b. Faylar üzerindeki devinim miktarı (slip = displacement.) milimetreden birkaç yüz kilometreye değin değişir. c. Fayların devamlılığı değişkendir. Hiçbir fay sonsuz değildir. Faylar belirli bir uzaklıktan sonra: 1. Sağa ya da sola sıçrama yapar. 2. İki ya da daha çok kollara ayrılır. 3. Doğrultu değiştirir (bükülür). 4. Sona erer. Fayların devamlılığı ile ilgili bu dört özelliğe yapısal karmaşıklık (structural complexity) adı verilir ve yapısal karmaşıklık fay üzerinde devinimin kilitlendiği yerlerdir ve esnek gerilim enerjisinin birikim yerleridir. 24 d. Fayların dağılım biçimi (distribution pattern) birbirine koşut, verev, dik ve eşlenik olabilir. Eşlenik fay, birbiriyle dar açı altında kesişen, aynı köken ve yaşa sahip iki faya denir. e. Fayların iz biçimi düz, eğri, yarı eğri ya da düzensiz olabilir. Fay düzlemi ile yer yüzeyinin arakesitine fay izi adı verilir. Fay biçimi fayın türünü (çeşidini) belirlemede ayırtman bir kriterdir. Örneğin, düz fay izi dik fayları, eğri-yarı eğri fay izleri ise eğimli fayları gösterir. f. Fayların oluşum biçimi: Faylar bağımsız (tek tek), takım halinde, kuşak halinde ya da sistem olarak oluşur. • Yerkabuğunu kesen ve deforme eden tekil süreksizlere bağımsız fay (isolated fault) adı verilir. • Köken ve yaşları aynı, birbirine koşut – yarı koşut uzanımlı en az iki ya da daha çok fayın oluşturduğu fay topluluğuna fay takımı (fault set) adı verilir. • En az iki ya da daha çok fay takımından oluşan fay topluluğuna fay kuşağı adı verilir. • En az iki ya da daha çok fay kuşağından oluşan ve yer kabuğunu bölgesel ölçekte deforme eden makaslama, kesme üst kuşağına fay sistemi (megashear zone) denir. Örneğin; sağ yanal doğrultu atımlı Kuzey Anadolu Fay Sistemi, sol yanal atımlı Doğu Anadolu Fay Sistemi, Orta Anadolu Fay Sistemi, Güneybatı Türkiye graben – Horst sistemi, sol yanal doğrultu atımlı Ölüdeniz doğrultu atımlı Fay Sistemi gibi. Fay sistemleri ya da megeshear zonlar aşağıdaki beş özelliği ile tanımlanır (Şekil-3). DUVAR KAYALARI (WALL ROCKS) Kesme Duvarı (Shear wall) Megashear Zone a Şekil 4.3 Fay sistemi (Megashear zone) 25 Kesme Duvarı (Shear wall) 1. Deformasyon zonunun genişliği (a) 2. Kesme duvarının niteliği 3. Deformasyonun türü (kırılgan, sünümlü, milonitik) 4. Deformasyon zonu ile duvar kayaları arasındaki göreceli devinimin yönü ( ) 5. Deformasyon zonundaki atımın (slip = displacement) miktarı Fayların Sınıflandırılması Faylar, fay düzlemi üzerindeki devinim türüne, devinimin göreceli yönüne, fay düzleminin eğim miktarına ve sismik bakımdan aktif olup olmaması gibi kriterler baz alınarak sınıflandırılır: A) Fay düzlemi üzerindeki devinimin türüne göre: 1. Rotasyonlu faylar (a) 2. Rotasyonsuz faylar (b) 3. Makas-biçimi faylar (c) olmak üzere üç gruba ayrılır (Şekil 4.4) Yerdeğiştirmiş anahtar düzey. Fay (a) Fay Fay 850 (b) 700 (c) Şekil 4.4. Devinim türüne göre fay çeşitleri 26 • Fay tarafından kesilip ötelenmiş olan anahtar düzey(ler), fayın her iki tarafında farklı konuma (farklı doğrultu ve eğime) sahip ise, bu faylara rotasyonlu faylar denir (Şekil 4.4a). • Fay tarafından kesilip ötelenmiş olan anahtar düzeyler fayın her iki tarafında aynı konuma (aynı doğrultu ve eğime) sahipse, bu faylara rotasyonsuz (düzlemsel) faylar denir (Şekil 4.4b) • Fayın gidişi boyunca, fayın eğim yönü değişiyorsa, bu tür faylara da makas biçimi faylar denir (Şekil 4.4c) B) Fay üzerindeki devinimin göreceli yönüne göre: 1. Normal faylar 2. Ters faylar 3. Doğrultu atımlı faylar olmak üzere üç gruba ayrılır (Şekil 4.5). Normal Fay (a) Doğrultu-atımlı Fay (c) Ters Fay (b) Şekil 4.5. Devinim yönüne göre fay çeşitleri • Fay düzlemi üzerindeki blok (anahtar düzey), fay düzlemi altındaki bloğa göre aşağıya hareket etmiş ise, bu faylara normal faylar (Şekil 4.5a); yukarıya hareket etmiş ise, bu faylara ters faylar (Şekil 4.5b); fayın doğrultusuna koşut başka bir deyişle yatay yönde hareket etmiş ise, bu faylara da doğrultu atımlı faylar adı verilir (Şekil 4.5c). Ayrıca her üç fay grubu da kendi içinde alt gruplara ayrılır. Örneğin, eğim atımlı normal fay, verev atımlı normal fay, eğim atımlı ters fay, verev atımlı ters fay, sol yanal doğrultu-atımlı fay ve sağ yanal doğrultu-atımlı fay gibi (Şekil 4.6). (a) Eğim atımlı normal fay (b) Verev atımlı normal fay 27 (c) Eğim atımlı ters fay (d) Verev atımlı ters fay Yakın Blok Uzak blok Uzak blok Uzak blok (e) Sol yanal doğrultu atımlı fay Yakın Blok (f) Sağ yanal doğrultu atımlı fay Şekil 4.6. Devinim yönlerine göre fayların alt bölümlemesi. • Fay düzlemi üzerindeki blok, fay düzlemi altındaki bloğa göre aşağıya ve eğim yönünde hareket etmiş ise eğim atımlı normal fay; eğim yönü dışında aşağıya hareket etmiş ise verev atımlı normal fay; eğim yönünde yukarıya hareket etmiş ise eğim atımlı ters fay; eğim yönü dışında yukarıya doğru hareket etmiş ise verev atımlı ters fay olarak adlandırılır (Şekil 4.6’ da a, b, c ve d ). • Gözlemciye göre uzaktaki blok, gözlemcinin sol tarafına doğru hareket etmişse, sol yanal doğrultu-atımlı fay; gözlemcinin sağ tarafına doğru hareket etmiş ise, sağ yanal doğrultu-atımlı fay; olarak adlanır (Şekil 4.6’ da e ve f). C) Sismik etkinliğe göre sınıflama Faylar, deprem üretmelerine ve üretmiş oldukları depremlerin yinelenme aralığına göre dört gruba ayrılır: (a) aktif faylar, (b) aktivite kazanabilir faylar (capable faults), (c) potansiyel aktif faylar ve (d) aktif olmayan faylar (inactive faults). 28 • Aktif fay, son on bin yıllık zaman dilimi içinde en az bir kez deprem üretmiş ve hareket etmiş olan faydır. • Aktivite kazanabilir fay, son otuzbeşbin yıllık zaman dilimi içinde en az bir deprem üretmiş olan faydır. • Potansiyel aktif fay, son 1.65 milyon yıllık zaman dilimi içinde en az bir kez hareket etmiş ve deprem üretmiş olan faydır. • Aktif olmayan fay, son 1.65 milyon yıllık zaman dilimi içinde hareket etmemiş ve deprem üretmemiş olan faydır. Faylar, yukarıda kısaca açıklanmış olan sınıflamalar dışında, fayların gidişi ve bölgedeki yapılar ile olan geometrik ilişkilerine göre de sınıflandırılır, örneğin: Enine faylar, Boyuna faylar, Katmanlanma fayı, Işınsal faylar, Bindirimli dizilimli faylar (en echelon faults) ve Dairesel faylar gibi EĞİMLİ FAYLAR VE ANATOMİSİ Hareket düzlemi (fay düzlemi) eğimli olan faylar olup , iki ana gruba ayrılır: 1. Normal faylar 2. Ters faylar. Aşağıda önce eğimli fayların anatomisi (çeşitli fay elemanları) açıklanacak, daha sonra da normal ve ters faylar ayrıntılı biçimde sunulacaktır. Eğimli fayların anatomisi: Fay düzlemi, fay düzleminin konumu (doğrultu ve eğimi), fay düzleminin altındaki ve üstündeki bloklar, ve fay düzlemi üzerindeki atım (displacement=slip) ve çeşitleri eğim atımlı fayların önemli öğeleri olup, fay anatomisini oluşturur (Şekil 4.7). Fayların düzlemsel olmayan yeryüzü ile arakesitleri (fay izleri) ve faylar boyunca ezilmeparçalanma sonucu oluşan fay kayaları da yine fayların önemli öğeleridir. 29 TABAN BLOĞU FAY SARPLIĞI FAY EŞİĞİ TAVAN BLOĞU E B A D C FAY DÜZLEMİ FAY ÇİZGİLERİ Şekil 4.7 Verev atımlı normal bir fayın anatomisini gösteren blok diagram. A-B : net atım, A-C : eğim atım, A-D : düşey atım, A-E = B-C : doğrultu atım, D-C: yatay atım. • Fay düzlemi, üzerinde hareketin geliştiği düzlemdir, fay aynası adıyla da anılır. Fay düzleminin yeryüzünde gözlenebilen ve kısmen aşınıma uğramış olan kesimine fay sarplığı adı verilir (Şekil 4.7). • Taban bloğu, fay düzlemi altında yer alan bloğa verilen addır. • Tavan bloğu, fay düzleminin üzerinde yer alan bloğa verilen addır (Şekil 4.7) • Fay çizikleri (striation = slip lines), fay aynası (slickenside) üzerinde, tavan ve taban blokları arasındaki sürtünme nedeniyle oluşmuş olan, değişik uzunluktaki çizikler olup, harekete koşuttur (Şekil 4.8). Bazı çizikler birkaç mm ile 2 m’ ye değin derinlikte olabilir. Bu tür fay çiziklerine fay oluğu (groove) adı verilir. • Fay eşikleri (fault steps), fay çiziklerine dik olrak gelişen ve hareket yönüne bakan röliyeftir (Şekil 4.8). Fay düzlemi üzerindeki hareketin yönünü saptamada kullanılır. • Fay aynası (slickenside), fay blokları arası sürtünme nedeniyle oluşmuş düz, cilalı ve çizikli, bazan ikincil mineral oluşumu nedeniyle oksitlenmiş kayma yüzeyi olup, faylanmanın dolaylı değil doğrudan kanıtıdır (Şekil 4.8). • Fay kayaları (fault rocks), sıkışma-çekme-basınç ve sıcaklık sonucu, fay düzlemine yakın yerdeki kayaların parçalanıp, ezilmesi ve aşırı basınç ve sıcaklık nedeniyle daha derinlerde de başkalaşıma uğraması sonucu oluşmuş ikincil kayalardır. Fay kayaları aynı zamanda, kırılgan (brittle) deformasyonun ürünüdür (Şekil 4.8). Köşeli kaya parçalarının çimentolanmasıyla oluşmuş fay kayasına fay 30 breşi, ince taneli fay kayasına fay kili, başkalaşım geçirmiş ve yapraklanma kazanmış fay kayasına da milonit adı verilir. • Doğrultu-Eğim, fay düzleminin yatay düzlemle yaptığı arakesite doğrultu; yatay düzlemle yaptığı açıya da eğim adı verilir (Şekil 4.9’da α açısı) FAY ÇİZGİLERİ FAY EŞİĞİ FAY OLUĞU FAY AYNASI FAY KAYALARI a) Fay breşi b) Fay kili c) Milonit Şekil 4.8 Fayın birincil (doğrudan) öğelerini gösteren blok diyagram. Ok, fayın taban bloğunun hareketini göstermektedir. D K F β A E C α AEFD G B = Yatay Düzlem ABCD = Eğimli Fay Düzlemi AGBE = Düşey Düzlem A-E = Fayın Eğim Yönü A-D = Fayın Doğrultusu β = Fayın Doğrultu Açısı α = Fayın Eğim Miktarı Şekil 4.9 Fay düzleminin doğrultu-doğrultu miktarı, eğimi, eğim yönü ve miktarını gösteren blok diyagram. 31 Fayın doğrultu miktarı, fayın doğrultusu ile K-G arasındaki açı olup, yatay düzlemde okunur (Şekil 4.9’da β açısı). Fayın eğim miktarı ise, fay düzlemi ile yatay düzlem arasındaki açı olup, fayın eğim yönünde ve düşey düzlem üzerinde okunur (Şekil 4.9’da α açısı). • Atım, faylanmadan önce aynı olan (bitişik olan) noktalar arasında, faylanma nedeniyle oluşan uzaklıktır. Fay çizgilerine paralel olarak ölçülen uzaklığa en büyük atım (net atım) (Şekil 4.7’ de A-B uzaklığı); fayın doğrultusuna paralel olarak ölçülen atıma doğrultu atımı (Şekil 4.7’ de A-E ve C-B uzaklıları); fayın eğim yönüne paralel olarak ölçülen atıma eğim atım (Şekil 7’de A-C uzaklığı); düşey yönde ölçülen atıma düşey atım (throw) (Şekil 4.7’ de A-D uzaklığı), yatay yönde ölçülen atıma ise yatay atım (heave) (Şekil 4.7’de D-C uzaklığı) adları verilir. Eğim atımlı faylarda doğrultu atım, doğrultu-atımlı faylarda ise diğer tüm atımlar sıfırdır. • Fay İzi. Fay düzleminin, düzlemsel olmayan yeryüzü ile yaptığı arakesite fay izi denir (Şekil 4.10). Fay izi, fayın türüne göre doğrusal (straight), eğri ve şekilsiz (uneven) olabilir ve fayların türü hakkında bilgi verir. Fay İzi Fay Sarplığı Alüvyon Yelpazesi TAVAN BLOĞU TABAN BLOĞU Fay Kayaları Şekil 4.10 Farklı izleri, fay saplığı (üçgen yüzeyler) ve fay kayalarını gösteren blok diyagram 32 BÖLÜM 5 NORMAL FAYLAR Bunlar, eğimli faylar olup, fay düzlemi üzerindeki blok (tavan bloğu), fay düzlemi altındaki bloğa göre aşağıya hareket eder (Şekil 4.6a, 4.6b ve Şekil 4.7). Normal faylar, hareketin yönüne göre iki alt gruba ayrılır: (1) Eğim atımlı normal fay, (2) verev atımlı normal fay. Eğer, hareket fayın doğrultusuna dik ve eğim yönüne paralel olarak gelişmişse, bu tür faylara Eğim atımlı normal fay (Şekil 4.6a), doğrultu ile eğim arasında herhangi bir yönde gelişmişse buna da Verev atımlı normal fay adı verilir (Şekil 4.6a ve Şekil 4.7). Normal faylaın eğimi (fay düzlemi ile yatay düzlem arasındaki açı) 150 ile 750 arasında değişmekle birlikte, çoğun 500-600 arasındadır. Normal fayların eğim miktarı ve fay düzleminin biçimi derinlikle değişebilir ya da aynı kalır. Eğer normal fayların eğim miktarı ve düzleminin biçimi derinlikle değişmiyorsa, bu tür faylara Düzlemsel normal faylar adı verilir (Şekil 5.1A). Bunun aksine, eğer eğim miktarı derinlikle azalıyor ve fay düzlemi bükülerek üste doğru içbükey (concave) bir biçim kazanıyorsa, bu tür normal faylara da Listrik (Kürek) faylar adı verilir (Şekil 5.1B). Listrik faylar, yaklaşık 10 km derinlikte, yani üst ve alt kabuk sınırında, yaklaşık yataya yakın bir konum kazanır ve bir yatay kesme kuşağına dönüşür ki, bu kuşağa sıyrılma fayı ya da sıyrılma fay kuşağı (Detachment fault zone) adı verilir (Şekil 5.1B). yeryüzü 60 yeryüzü 0 Kırılgan üst kabuk Sıyrılma Fayı 0 10 km 15 km 15 -25 0 Geçiş Kuşağı Sünümlü alt kabuk A. Düzlemsel Normal Fay B. Listrik Normal Fay Şekil 5.1 Normal fay türleri Normal faylar ya tek tek (bağımsız olarak) oluşur, ya da birincil ve ikincil fay segmentlerinden oluşan bir fay takımı, fay kuşağı ya da fay sistemi biçiminde gelişir. Bir takım, kuşak ya da sistem olarak geliştiklerinde, üzerinde en çok devinimin (atımın) geliştiği faya Ana fay (master fault), diğerlerine ise ikincil fay adı verilir (Şekil 5.2’ de B ve C). Ana fay ile aynı yöne eğimli olan ikincil faya sintetik normal fay (Şekil 5.2’ de B); ana 33 fay ile zıt eğim yönüne sahip ikincil faya ise antitetik normal fay adı verilir (Şekil 5.2’ de C). G . H X G H H . Y G B C B C C B B C B C C A Şekil 5.2 Ana (A) ve ikincil faylar (B,C) arasındaki ilişki ve dağılım biçimini gösteren diyagram İkincil faylar derinde ana fay ile birleşir ve erik ağacı veya gül biçimi kazanır. Şekil 5.2 de X ile Y arasında, ikincil fayların (B ve C), ana fay ile (A) birleşmesi ile oluşan şekile erik yapısı (plum tree structure) ya da çiçek yapısı (flower structure) adı verilir. Burada faylar ile sınırlı olan aşağıya doğru çöktüğü için, bu yapı aynı zamanda negatif çiçek yapısı (negative flower structure) olarak da adlanır (Şekil 5.2’ de X-Y arası). Halbuki aynı faylar yeryüzünde birbirleriyle tekrar tekrar birleşip ayrılarak, yer kabuğunu merceksel ya da kamasal bloklara böler, bu tür normal fay dağılım biçimine de örgülü fay biçimi (Anastomosing fault pattern) adı verilir (Şekil 5.2’ de blok diyagramın üst kesimi). Normal faylar bazan, birbirlerine paralel fakat bazı bölümleri birbiri üstüne gelecek biçimde dağılım biçimi gösterir. Bu tür normal faylara bindirimli normal faylar (en echelon faults) adı verilir (Şekil 5.3a). Bindirimli faylar, düşey düzlemde (jeoloji enine kesitinde), bir merdiven basamaklarını andıran bir dizilim gösterir, bunlara da basamak türü normal faylar (step-like normal faults ) adı verilir (Şekil 5.3b). Kenarları normal faylarla sınırlı olan çöküntülere Graben, kenarları normal faylarla sınırlı olan yükseltilere (dağlar, sırtlar, vb.) de Horst adı verilir (Şekil 5.4). Günümüzde Güneybatı Türkiye’yi karakterize eden faylar normal fay, normal faylarla sınırlanmış çöküntülere graben, yükseltiler ise horsttur. 34 P F1 F2 F3 R F4 (b) Bindirimli normal faylar (Harita görünümü) P R (b) Basamak türü normal faylar (Düşey düzlemde görünüm) Şekil 5.3 (a) Paralel ve aynı yöne eğimli normal fayların harita görünümü, (b) Paralel ve aynı yöne eğimli normal fayların düşey düzlemde görünümü Bir kenarı normal fay ile sınırlı olan çöküntülere yarım graben (Şekil 5.4’ de A), her iki kenarı da normal fay ile sınırlı olan çöküntülere ise tam graben (Şekil 5.4’ de B) adı verilir. Normal faylar niçin oluşur? Bu sorunun yanıtı, normal fayların kinematik fonksiyonunu oluşturur. Normal faylar, yerkabuğunun düşey yönde kısalmasını, yatay yönde de uzayıp ya da genişleyip incelmesini sağlamak için oluşur; başka bir deyişle normal fayların kinematik fonksiyonu, yer kabuğunun yatay yönde genişleyip – uzayıp – incelmesini sağlamaktır, bu nedenle, normal fayların etkin olduğu yerde kabuk ince, astonosfer yüzeye yakın ve ısı akısı daha yüksektir, örneğin Güneybatı Türkiye, Orta Ege ve Kuzey Amerika’daki Basin-Range bölgesinde olduğu gibi. 35 HORST B HORST GRABEN HORST B GRABEN A A NF NF NF NF NF NF Şekil 5.4. Graben – Horst yapısı. Normal faylar yeryüzüne ya da yüzeye yakın bir yerde oluşmaya başlar, oluşumları derine doğru devam eder. Çoğunlukla, üst-alt kıtasal kabuk sınırına yakın yerde eğim miktarı birkaç dereceye değin azalarak sıyrılma kuşağı özelliği kazanır (Şekil 5.1.B). Normal faylanma, grabenler içindeki sedimantasyonu da kontrol edebilir ve sedimanter istif içinde, boyutları birkaç cm’den birkaç on metreye değişen, sedimantasyonla yaşıt normal faylar oluşur (Şekil 5.5). Bu tür faylara Normal büyüme fayları (normal growth faults) adı verilir. H G Normal Büyüme Fayı E D E C D B C B A A Şekil 5.5 Sedimantasyonla yaşıt normal faylanma ve büyüme fayının oluşumu. 36 Büyüme fayları yerel olup, içinde bulundukları istifin tümünü kesmez. Ayrıca, normal faylar boyunca atım (displacement) fay boyunca aşağı ve yukarı gidildikçe azalır ve sıfır olur, başka bir deyişle büyüme fayı sona erer (Şekil 5.5). Şekilde görüldüğü gibi, normal türdeki büyüme fayı, E-düzeyinin çökeliminden hemen sonra, fakat G-düzeyinin çökeliminden (sedimantasyonundan) önce oluşmuş olup, sedimantasyonun fayla kontrol edildiğini gösterir. Normal Faylanma Mekanizması Normal faylar, bölgesel ölçekte, çekme kuvvetlerinden (Tensional forces), yerel ölçekte ise sıkışma kuvvetlerinden (compressional forces) kaynaklanır. Çekme kuvvetleri vektöryel değerlerdir ve birbirine dik üç yönde yerkabuğunu etkiler. Birim alandaki kuvvet miktarına Gerilim (Stress), gerilimin yerkabuğunu deforme ettiği yönlere de gerilim eksenleri adı verilir. Ortogonal olan gerilim eksenleri büyükten küçüğe doğru üç adettir. Bunlar σ1, σ2 ve σ3 olup, her üç eksenin konumu, faylanmanın türüne göre değişir. Normal faylanma sırasında En büyük gerilim ekseni düşey, başka bir deyişle yarçekimine paraleldir, bu nedenle normal faylara Gravite fayları da denir. Normal faylanma sırasında orta (σ2) ve en küçük (σ3) gerilim eksenlerinin etkime konumu yataydır. Aşağıda normal faylanma ve faylanma sırasında gerilme eksenlerinin konumları görülmektedir (şekil 5.6). Normal faylanma, yerkabuğunun incelip-genişlemesine neden olduğu için, normal faylara Ekstensiyonel Faylar (extensional faults) adı da verilir. Normal faylar ve çekme geriliminin egemen olduğu bolgelere de Ekstensiyonel bölgeler (genişleme bölgeleri) adı verilir. σ2 σ1 σ3 σ3 Normal Fay Normal Fay σ1 Şekil 5.6 Normal faylanma mekanizmasını gösteren blok diyagram. 37 Normal Olayların Oluştuğu Ortamlar (Tectonic Setting of Normal Faults) Yer yüzünde normal fayların oluştuğu ortamlar ya da genişleme bölgeleri aşağıda listelenmiştir: 1. Iraksak levha sınırları 2. Riftler 3. Yakınsak levha sınırlarının dış kenarları 4. Domların üst kesimi 5. Büyük antiklinallerin üst kesimi 6. Doğrultu atımlı fayların genişleme büklümleri ve genişleme sıçramaları yaptığı yerlerdir. 38 6. BÖLÜM TERS FAYLAR Eğimli fayların ikinci grubunu ters faylar (bindirme fayları) oluşturur. Tavan bloğu yukarıya doğru hareket etmiş olan eğimli faylara ters fay ya da bindirme fayı adı verilir (Şekil 6.1). hareket eğim yönüne paralel gelişmişse, bu tür faylara eğim atımlı ters fay, eğim yönü ile fayın doğrultusu arasında herhangi bir yönde gelişmiş ise bu tür ters faylara da verev atımlı ters fay adı verilir (Şekil 6.1). TAVAN BLOĞU TAVAN BLOĞU FAY DÜZLEMİ TABAN BLOĞU TABAN BLOĞU B C α D (A) E A (B) Şekil 6.1. Eğim atımlı ters fay (A) ve verev atımlı ters fay (B) gösteren blok diyagramlar. α:eğim miktarı, A-B: net atım=verev atım, A-E=B-C: doğrultu atım, A-C: eğim atım, C-D: Düşey atım, D-A: yatay atım. Eğim miktarı 450 den büyük olan ters faylara büyük açılı ters fay (Reverse fault), küçük olanlara ise küçük açılı ters fay (thrust fault) adı verilir. Normal faylarda olduğu gibi, ters faylarda da fayın ya bir bloğu, ya da her iki bloğu hareketli olabilir. Tavan bloğu hareketli olan ters faya üst ters fay (overthrust), taban bloğu hareketli olan ters faya da alt ters fay (underthrust) adı verilir. Genel olarak, aktif yitim kuşakları (yakınsak levha sınırları) alt ters faylar için bir örnektir. Ters faylar, yerkabuğunun yatay yönde kısalmasını, düşey yönde ise yükselip-kalınlaşmasını sağlamak için oluşur (Şekil 6.2). Ters faylar, çoğunlukla, gözenekliliği yüksek ve petrol gaz içeren hazne kayaları, gözenekli olmayan (geçirimsiz) kayalar ile yanyana ve üst-üste getirerek kapan oluşturur ve bu nedenle, petrol-gaz aramalarında ters faylar önemlidir. 39 Extension shortening Shortening=kısalma Ekstensiyon(extension) Şekil 6.2. Ters fayların kinematik fonksiyonunu gösteren enine kesit Düşük eğim açılı ters faylar üzerinde, oluştukları ilk yerlerinden en az 10 km uzağa taşınmış olan kayalara nap adı verilir. İlk oluştuğu yeri koruyan kayalara otokton kayalar, ilk oluştukları yerden başka yere taşınmış olan kayalara da allokton kayalar adı verilir. Naplar (allokton kayalar) , zamanla yer yer aşınır ve aşınan yerlerden, daha alttaki otokton ve daha genç kayalar yer yüzünde gözükür. Bu tür yerlere Tektonik pencere, napların kısmi aşınması sonucu geride kalan nap parçalarına da tektonik klip adı verilir (Şekil 6.3) NAP = allokton Düşük açılı ters fay Otokton (daha genç) Tektonik pencere Tekronik klip Otokton Şeki 6.3. Düşük açılı ters faylarla ilgili yapıları gösteren jeoloji enine kesitleri. 40 Ters faylar alt ve üst kabuk arasındaki geçiş kuşağında, ya da daha derinde oluşmaya başlar oluşumları yukarıya (yeryüzüne) doğru devam eder. Ters faylar, derinde ilk oluştukları yerde hemen hemen yatay konumlu bir makaslama kuşağı (detachment zone) özelliğindedir. Gelişimleri yukarıya döğru devam ederken eğim açıları önce artar ve daha büyük açılı bir konum alır. En sonunda ise (yüzeye yaklaştıkça) eğim açıları yeniden azalır ve yeniden yataya yakın bir konum kazanır. Ters fayların yatay konumlu üst kesimine tavan bindirmesi, ikisi arasında kalan dikçe eğimli kesime de ramp adı verilir (Şekil 6.4). YERYÜZÜ . KIRILGAN ÜST KABUK B . ~10 km X Y GEÇİŞ KUŞAĞI A ~15 km SÜNÜMLÜ ALT KABUK Şekil 6.4. Ters fayın gelişimini gösteren jeoloji enine kesidi. ( X-A: Taban bindirmesi, A-B : Ramp, B-Y : Tavan bindirmesi) Ters Faylar gelişimleri sırasında, ya yerkabuğu içinde sona erer, ya da yer yüzüne kadar devam eder ve yeryüzünde, henüz oluşumu sürmekte olan çok genç sedimanları ve sedimanter istifleri de kontrol eder (Şekil 6.5). Gelişimleri yer içinde sona eren ters faylara kör bindirmeler (blind thrusts), yeryüzüne kadar devam edenlere ise aşınmalı bindirmeler (erosional thrusts) adı verilir. Ters faylar yer içinde sona ererken değişik yapılara dönüşürler. Örneğin, önce daha dik açılı ikincil ters faylara ayrılır, daha sonra ve yer yüzüne yaklaştıkça kıvrımlara dönüşürler (Şekil 6.6). Büyük açılı ikincil faylara bindirimli ters fay (imbricate thrust fault), bindirimli ters faylar arasında kalan merceksel ya da kamasal bloklara da imbrikeyt adı verilir (Şekil 6.6). 41 Talus Yer yüzü (A) (B) Şekil 6.5. Kör bindirmeyi (A) ve aşınmalı bindirmeyi (B) gösteren jeoloji enine kesiti Yer yüzü B B A A İmbirikeytler Şekil 6.6. Ters fayın yukarıya doğru gelişimi sırasında oluşan ikincil yapıları gösteren jeoloji enine kesiti. A. Daha yaşlı kaya, B. Daha genç kaya. Alttan taban bindirmesi, üstten tavan bindirmesi ile sınırlanan bindirimli ters fay ve imbrikeytlerden oluşan sıkışma yapılarına da dupleks (duplex) adı verilir (Şekil 6.7). 42 Bindirme faylarının oluşum mekanizması: Bindirme faylarının oluşabilmesi için ortogonal (birbirine dik) gerilim eksenlerinden en küçüğü (σ3) düşey, diğer iki eksen (σ1,σ2) ise yatay konumda olması gerekir (Şekil 6.7). En küçük gerilme ekseninin düşeyle (yer çekim ekseni doğrultusu ile) açı yapması durumunda ise verev atımlı bindirme (ters) fayları oluşur. σ2 D F2 σ3 A C B σ1 σ1 F2 F F1 σ3 F1 E Şekil 6.7. Bindirme fayları oluşum mekanizması (F1 ve F2 bindirme fayları) Şekil 6.7’ de görüldüğü gibi, yerkabuğu, yatay bir düzlemde hareket eden kuvvetlerle sıkıştırıldığında, bir biriyle dar açı altında kesişen eşlenik (conjugate) düzlemler boyunca yenilir. Önce bu düzlemlerden biri üzerinde hareket başlar, başka bir deyişle, bu büzülmelerden biri bindirme fayı olarak gelişir ve fay düzlemi üzerindeki blok (Tavan bloğu) yukarıya doğru hareket eder. Tektonik kuvvetlerin etkime derecesi ve süresi arttıkça diğer eşlenik düzlem de faya dönüşür. Böylece yerkabuğu yatay yönde kasılıpdaralır, düşey yönde ise yükselip-kalınlaşır (Şekil 6.8). Bindirme fayları haritalarda (şekilde ABCD düzlemi) üzerinde üçgenler bulunan çizgilerle gösterilir ve üçgenler daima yükselen tavan bloğunda yer alır; Jeolojik enine kesitlerde, başka bir deyişle düşey düzlemde ise (şekilde ABEF düzlemi), bindirme fayları, ters yönü gösteren bir çift yarım ok ile gösterilir ve bu gösterme biçimi standarttır (Şekil 6.8). 43 İmbirkeytler Tavan Bindirmesi Bindirimli Ters Fay Taban Bindirmesi Şekil 6.8. Dupleksi gösteren jeoloji enine kesiti BİNDİRME FAYLARININ OLUŞTUĞU ORTAMLAR (Tectonic Settings) Bindirme faylarının kinematik fonksiyonu (oluşum gerekçesi) yerkabuğunun yatay yönde kısalıp daralması, düşey yönde ise yükselip-kalınlaşmasını sağlamaktadır. Bu nedenle, bu tür işleylerin oluşup-geliştiği yerler, bindirme faylarının doğal oluşum alanlarıdır. Bunlar arasında aşağıdakiler sayılabilir: 1. Aktif Yitim Kuşakları (Yakınsak Levha Sınırları) 2. Kenet Kuşakları (Suture Zones) 3. Domların Kanatları 4. Doğrultu atımlı fayların sıkışmalı sıçrama, sıkışmalı bükülme ve sıkışmalı kollara ayrıldığı yerler (Transpressional Areas). Bunlardan ilk ikisi, bindirme faylarının en yaygın olarak geliştiği tektonik ortamlardır (Şekil 6.9). 44 Mağmatik yay Kıta Hendek Yay önü Havza Yay gerisi havza Deniz Düzeyi Okyanusal Kabuk En üst manto Kıtasal Kabuk A B En üst manto En üst manto Astenosfer Astenosfer Şekil 6.9. Aktif yitim kuşağında (yakınsak levha kenarında) oluşmuş iki bindirme fay kuşağını (A ve B) gösteren ölçeksiz jeoloji enine kesidi. A yayönü: bindirme fay kuşağı, B yönü: Yay gerisi bindirme fayı kuşağı. 45 7. BÖLÜM DOĞRULTU ATIMLI FAYLAR Hareketin doğrultuya paralel olduğu dikçe eğimli ya da yarı düşey faylara doğrultu atımlı faylar adı verilir (Şekil 7.1). doğrultu atımlı fayların anatomisini, dikçe eğimli fay düzlemi boyunca yanal yönde yer değiştirmiş bloklar oluşturur. Bu bloklardan gözlemciye daha yakın olana Yakın Blok, diğerine ise Uzak Blok adı verilir (Şekil 7.1). Doğrultu atımlı fayların boyutu milimetreden yüzlerce, hatta binlerce kilometreye erişir. Doğrultu atımlı fayların izi ( fay düzlemi ile topoğrafyanın arakesidi) çizgisel olup, gerek harita üzerinde gerekse arazide, eğimli faylardan kolayca ayırd edilir. Doğrultu atımlı faylar harita üzerinde zıt yönlü yarım ok çifti ile, jeoloji enine kesidinde (düşey düzlemde) ise (+) ve (-) simgeleriyle gösterilir. (+) simgesi, gözlemci hareketin doğrultusuna koşut olarak baktığında, kendisine doğru gelen blok için (yakın blok), (-) simgesi ise, gözlemciden uzaklaşan bloğu (uzak blok) göstermek için kullanılır (Şekil 7.2). Genel olarak, doğrultu atımlı faylar, yüksek rölyefli sarplıklar oluşturmaz, çünkü, bu tür faylarda hareket yataya yakındır. Ancak, doğrultu atımlı fayın normal ya da bindirme bileşeni de varsa, o zaman, büyük rölyefli sarplıklar oluşur. FAYIN DOĞRULTUSU Sol yanal yönde ötelenmiş anahtar düzey YAKIN BLOK UZAK BLOK FAY DÜZLEMİ Gözlemci Şekil 7.1. Sol yanal doğrultu-atımlı bir fayın anatomisini gösteren blok diyagram 46 UZAKLAŞAN BLOK YAKLAŞAN BLOK + Şekil 7.2.Sağ yanal doğrultu atımlı bir fayın haritada ve düşey düzlemde görünümü Doğrultu atımlı faylar iki alt gruba ayrılır: (1) sağ yanal doğrultu atımlı faylar ve (2) sol yanal doğrultu atımlı faylar. Gözlemciye göre uzakta yer alan blok, eğer gözlemcinin sol tarafına doğru hareket etmiş ise bu tür doğrultu-atımlı faya sol yanal doğrultu atımlı fay (Şekil 7.1), gözlemcinin sağ tarafına doğru hareket etmiş ise buna da sağ yanal doğrultu atımlı fay adı verilir. Doğrultu atımlı faylar boyunca geometri değişimleri : Yapısal Karmaşıklıklar Doğrultu atımlı faylar sonsuz değildir. Her bir doğrultu atımlı fayın doğrultu ve geometrisindeki değişimlere yapısal karmaşıklık (structural complexity) adı verilir. Üç önemli doğrultu atımlı yapısal karmaşıklık vardır : 1. sağa yada sola sıçrama (step over) 2. sağa yada sola bükülme (bending) 3. kollara ayrılma (bifurcation) yapısal karmaşıklıklar fay segmentlerinin başlangıç ve bitim noktaları olup, bu noktalar yada yerel alanlarda hareket kilitlenir. Bu nedenle yapısal karmaşıklıklar elastik deformasyon enerjisinin biriktiği yerler, başka bir deyişle sismik boşluklardır. Bu yüzden sismik boşluklar aynı zamanda yakın gelecekteki potansiyel deprem alanlarıdır. Yapısal karmaşıklıklar aynı zamanda, doğrultu atımlı hareketin verev atımlı normal ya da verev atımlı ters harekete dönüştüğü, başka bir deyişle yerel verev atımlı normal fay, ters fay ve kıvrımların oluştuğu yerlerdir. Sıkışma türündeki yapısal karmaşıklara Transpressive yapılar, bu yapıların geliştiği yere de transpressive bölge adı verilir. 47 Benzer şekilde, genişleme niteliğindeki yapısal karmaşıklıklara Transtenşınıl yapılar, bu yapıların oluştuğu alana da Transtenşınıl alan ya da bölge adı verilir (Şekil 7.3). Transpressiv alanlar ters fay ve kıvrımlarla, transtenşınıl alanlar ise çöküntü havzaları ve bunları sınırlayan verev atımlı normal faylarla karakterize edilir (Şekil 7.3). Sağ yanal doğrultu atımlı faylar boyunca sağa sıçrama ya da sağa bükülme genişleme alanlarını; sola sıçrama ya da sola bükülme ise sıkışma alanlarını oluşturur (Şekil 7.3 – a,b,c ve d). σ1 σ1 (a). Genişlemeli sıçrama (Right step-over) σ1 σ1 (b). Sıkışmalı sıçrama (left step-over) σ1 σ1 (c). Genişlemeli bükülme (Releasing bend) σ1 (d). Sıkışmalı bükülme (Restraining bend) σ1 (e) kollara ayrılma (bifurcation) Şekil 7.3. Çeşitli Yapısal Karmaşıklıklar ve buna bağlı olarak gelişmiş transtenşınıl (a, c) ve transpiresiv alanların (b,d) genel görünümü 48 Doğrultu atımlı faylnma ile gelişen morfotektonik yapılar : Doğrultu atımlı faylanma, yer kabuğunda hem sıkışma hem de genişleme yarattığı için, bu tür faylnmaların morfotektonik (tektoniğe bağlı olarak gelişmiş yer biçimleri) yansımaları ( yer biçimleri ) da diğer fayların neden olduğu morfotektonik yapılardan farklıdır ve doğrultu atımlı fayların arazide kolayca tanınmalarını sağlar. Doğrultu atımlı faylanma sonucu oluşmuş morfotektonik yapılar arasında morfotektonik riftler, fay vadileri, basınç sırtları (uzamış tepeler), fay gölleri (sag ponds), engel sırtları (shutter ridges), çek-ayır havzaları (pull-apart basins) ve ötelemiş akaçlama (direnaj) sistemleri sayılabilir: Morfotektonik Riftler: Kenarları doğrultu atımlı faylarla sınırlanmış, dar-derin ve uzun çukurlar ya da oluklardır. Fay Vadileri: Dar- derin –uzun ve çizgisel vadiler olup, bunlar akarsuların, zayıflık düzlemi ya da zonlarını (fay zonlarını- makaslama zonlarını) kolayca aşındırmaları ile oluşur. Basınç Sırtları: Doğrultu atımlı fayların iki ya da daha çok kola ayrılması ile gelişen, kama ya da mercek biçimli blokların yükselmesi sonucu oluşmuş, uzun ekseni fayların genel gidişine koşut ya da verev olarak uzanan elips biçimli tepelerdir. Fay Gölleri: Faylar arasında kalan kama ya da mercek biçimli yer kabuğu bloklarının çökmesi ve faylar boyunca yüzeye gelen yer altı suyunun bu çukurları doldurması ile oluşan elips biçimli çöküntü gölleridir (Şekil 7.4). (a) (c) (b) (d) Şekil 7.4 Sağ yanal doğrultu atımlı bir fay zonunda gelişmiş morfotektonik yapılar. a-c. Basınç sırtı, b. Fay gölü, d. Morfotektonik rift. 49 Engel Sırtları : Doğrultu atımlı hareket nedeniyle, bir vadi ya da akarsuyun karşısına getirilmiş ve akarsuyun akış yönünün değişmesine neden olmuş olan sırtlara ya da uzamış tepelere engel sırtları denir. Akarsu Vadileri F: Sağ yanal doğrultuatımlı fay Engel Sırtı Şekil 7.5 Engel sırtı ve yatağını değiştirmiş akarsu Çek-Ayır Havzaları : Genişleme türü yapısal karmaşıklıklar boyunca gelişmiş, kenarları doğrultu atımlı ve verev atımlı normal faylar ile sınırlı çöküntü alanlarına çek-ayır havzaları adı verilir. Eşkenar dörtgen (Rhomb), kama (wedge) ve bileşik (composite) olmak üzere çeşitli çek-ayır (pull-apart) havzalar vardır (Şekil 7.6). SF NF NF SF (a) Eşkenar dörtgen (b) Kama (c) Bileşik Şekil 7.6. Çeşitli çek-ayır havzalar. 50 a. b. c. Eşkenar dörtgen biçimli çek-ayır havzası, Fay kayması havzası Bileşik çek-ayır havzası Doğrultu Atımlı Faylar Nasıl Oluşur? Doğrultu atımlı faylar ilkin Reidel (1929) tarafından deneysel yolla elde edilmiştir. Bu nedenle eşlenik sağ ve sol yanal ikincil doğrultu atımlı faylar, bu bilim adamın adıyla Reidels (R, R’) olarak bilinir. Daha sonra,yine deneysel yolla, doğrultu atımlı faylanmanın diğer elementleri de elde edilmiştir (Wilcox ve diğ., 1973). Doğrultu atımlı fayları elde etmek için kullanılan düzenek, üzeri kille kaplı, yan yana duran iki adet ahşap yada metal levhadan oluşur (Şekil 7.7). Şekilde görünen levhalar, oklarla gösterildiği gibi, farklı yönlerde hareket ettirildiğinde, kil üzerine çizilmiş olan daire önce elipse dönüşür (Şekil 7.9a). Referans daire Kil Levha-A Levha-B Şekil 7.6. Doğrultu atımlı fayları elde etmek için kullanılan deney düzeneği Deformasyon Elipsoidi (a) (b) Ana Fay Şekil 7.8. Doğrultu atımlı fayın deneysel yolla oloşumunu gösteren blok diyagramlar. 51 Eğer levhalar, oklarla işaret edilen yönlerde kaydırılmaya devam edilirse, bu kez, iki levha arasında bir kırık oluşur ve bu kırık daha önce oluşan elipsi keser ve öteler (Şekil 7.9 b). Bu ilk oluşan kırığa Y-Kesmesi (Y-shear) yada Ana Fay (Master fault) adı verilir (Şekil 7.9). Deneyin en son aşamasında İse, kil üzerinde, ilk oluşan ana fay ile değişik açılar yapan ikincil eşlenik doğrultu atımlı faylar (R, R’), genişleme yapıları (açık tansiyon çatlağı, normal fay) ve sıkışma yapıları (bindirimli kıvrımlar = en echelon folds ve ters faylar) oluşur. Doğrultu atımlı faylanma sonucu oluşan tüm doğrultu atımlı fay elemanlarının harita görünümüne Doğrultu Atımlı fay biçimi (strike-slip fault pattern) adı verilir (Şekil 7.9). Doğrultu atımlı faylanma biçiminde, genişleme yapılarının (açık tansiyon çatlağı, verev atımlı normal fay) gidişi, en büyük sıkışma eksenine koşut, sıkışma yapılarının (bindirimli kıvrımlar ve ters faylar) gidişi (yatay düzlemle yaptıkları arakesit) ise, en büyük sıkışma eksenine (σ1) diktir. Ancak bu geometrik ilişki daha sonra rotasyon nedeniyle değişebilir. G P TF σ1 R’ 30 σ3 O O 30 NF R O 15 A Fay 15 O P BF σ3 NF σ1 TF G P Y: Ana fay, Y-kesmesi R: İkincil sağ yanal doğrultu atımlı fay, R’: İkincil sol yanal doğrultu atımlı fay, P: P-ekseni,σ1 en büyük sıkışma ekseni A: Açık tansiyon çatlağı,σ3 en küçük sıkışma ekseni NF: Normal Fay, BF: Bindirimli kıvrımlar, TF: Ters fay, P: P-kesmesi G: En küçük sıkışma, yani açılma=genişleme ekseni. Şekil 7.9. Sağ-yanal doğrultu atımlı faylanma biçimi. 52 Doğrultu Atımlı Faylanma Mekanizması Doğrultu atımlı fayların kinematik fonksiyonu yatay yönde genişleme, düşey yönde de yükselmeyi sağlamaktadır. Bu nedenle, hem havza oluşumuna hem de havza kapanmasına katılır ve bu nedenle bir model olarak kullanılmaktadır. Doğrultu atımlı faylanma sırasında, gerilim eksenlerinden en büyüğü (σ1) ve en küçüğü yatay konumlu (Şekil 7.9 ve 7.10), orta gerilme ekseni ise düşey konumludur (Şekil 7.10). σ2 σ1 σ3 σ3 σ1 F1: Sol yanal, F2 ise sağ yanal doğrultu atımlı fay. σ1 = En büyük sıkışma ekseni σ2 = Orta sıkışma ekseni σ3 = En küçük sıkışma ekseni F1 F2 Şekil 7.10. Doğrultu atımlı faylanma mekanizması. Deformasyon, Derinliğe Bağlı Olarak, Doğrultu Atımlı Fay Boyunca Nasıl Değişir? Doğrultu atımlı faylar boyunca, deformasyon türü ve fay geometrisi derinliğe bağlı olarak değişir. Üst kabuk ve yüzeye yakın yerde fay daha dik, keskin ve kırılgan (brittle) deformasyon, buna bağlı olarak da iri taneli-köşeli parçalardan oluşan fay breşleri gelişir. Buna karşın, alt kıtasal kabukta (~15 km’nin altında) artan ısı ve basınç nedeniyle fay düzleminin eğimi azalır, sınırlar geçişli olur, deformasyon sünümlü (ductile) hale değişir ve 53 fay zonu genişler (Şekil 7.11). Alt ve üst kabuk arasında ise, kırılgan ve sünümlü deformasyonlar arasında geçiş zonu gelişir. yeryüzü 0 km • • • • Kırılgan deformasyon Fay breşi – fay kili Dik ve keskin fay düzlemi Daha dar ve örgülü fay zonu ~10 km Kırılgan sünümlü geçiş zonu ~15 km • • • Sünümlü deformasyon Milonit Daha az eğimli ve daha geniş fay zonu Şekil 7.11. Deformasyon ve doğrultu atımlı fay-fay zonunun derinlikle nasıl değiştiğini gösteren ölçeksiz jeoloji kesidi 54 BÖLÜM 8: FAYLARI TANIMA KRİTERLERİ Fayların değişik özelliklerinin belirlenmesi kadar önemli bir diğer konu da fayların arazide ve harita üzerinde tanınmasıdır. Faylar, üzerlerinde hareketin geliştiği kırılma düzlemleri olduğundan, hareketin yönüne ve miktarına bağlı olarak, Topoğrafyada önemli değişimler oluşur. Bu değişimler genel anlamda morfotektonik değişimler ya da morfotektonik yansımlar olarak bilinir. Diğer taraftan, faylanma sırasında, doğrudan kırılma düzlemi üzerinde de bazı yapılar oluşur ve bu yapılar fayların tanınmasında ipuçları oluşturur. Ancak zaman içinde, aşınım nedeniyle fayların neden olduğu birçok kırılmahareket kayıtları ve morfotektonik biçimler yok olur ya da silinir. Ancak deneyimli yerbilimciler yine de bu kayıtları bulmak yada tanımakta güçlük çekmezler. Faylanma kriterleri, kökenlerine göre iki gruba ayrılır: (1) Dolaysız kriterler ve (2) Dolaylı kriterler (Tablo 8.1). Dolaysız kriterler, doğrudan fay düzlemi üzerinde yer alır ve fayların varlığını kesin olarak gösteren kriterlerdir. Bunlar fay aynası, fay çizikleri (oluk, fay çentiği, v.b.), mineraller, fay kayasıdır (fay breşi, fay kili, milonit). Dolaysız kriterler, önceki bölümlerde anlatıldığı için burada yinelenmeyecektir. Dolaylı Faylanma Kriterleri: Bunlar genel anlamıyla, kırılma ve kırılma düzlemi üzerinde oluşan hareketin neden olduğu deformasyonun biçimi, miktarı ve yer biçimine olan yansımalarıdır. Dolaylı kriterler, fayların varlığı hakkında kesin değil fakat dolaylı verileri oluşturur, başka bir deyişle dolaylı verilerin gözlendiği yerde, fayın olup olmadığına karar vermek için, dolaysız faylanma kriterlerinin olup-olmadığı da aranmalıdır, eğer bulunursa, fayın varlığı kesinleşir, aksi durumda, fayın varlığı kesin değildir. Dolaylı faylanma kriterleri beş alt gruba ayrılır. Bunlar jeodezik, sismik, stratigrafikpaleontolojik, karışık ve morfotektonik kriterlerdir (Tablo 8.1). Jeodezik veriler uzay ve yer bazlı olup, faylanmanın yol açtığı kabuk deformasyonu ve ilgili parametrelerdir. Jeodezi ayrı bir bilim dalı olduğu için, burada ayrıntıya girilmeyecektir. Sismisite ya da depremlerin ana kaynağı faylanmadır. Fayların varlığı yanı sıra, onların aktif olup olmadıkları konusunda da bilgi verir, ancak fayın kesin yerini değil, yaklaşık yerini gösterir. Örneğin, deprem episantır dağılımı, fayların genel gidişi, geometrisi ve yaklaşık yeri konusunda yararlı fakat dolaylı bilgi verir. 55 56 Morfotektonik Kriterler Stratigrafik Kriterler Sismik Kriterler Jeodezi 3. Üstten kesilme 4. Tektonik olarak yan-yana gelme 5. Katman ya da kaya birimlerinin 6. Ötelenmiş akarsular 7. Z- ve S- biçiminde bükülmüş dereler 8. Geriye eğimlenme 10. Engel sırtı kaynağı bitki örtüsü, traverten oluşumu, sıcak-soğuk su yenilenmesi-eksilmesi 2. Ani eğim-doğrultu değişimi 5. Fay taraçaları 9. Çizgisel dizim gösteren alüvyon yelpazesi, yoğun 1. Ani fasiyes değişimi 4. Yeniden mineralleşme 3. Fay kayaları (breş, kil, milonit) 2. Fay çizikleri (oluk, eşik, vb.) 1. Fay aynası DOLAYSIZ KRİTERLER 4. Ani yamaç eğimi değişimi 3. Asılı vadiler 2. Fay vadileri 1. Fay sarplığı-üçgen yüzeyler Karışık Kriterler DOLAYLI KRİTERLER FAYLANMA KRİTERLERİ Tablo 8.1 Faylanma kriterleri Stratigrafik-paleontolojik veriler. Stratigrafi, kaya birimlerinin oluşum sırasını inceleyen bilim dalıdır. Ve normal stratigrafik dizilimde, en yaşlı kayalar en altta, en geniş kayalar ise en üstte yer alır. Eğer bu dizilim bozulursa, başka bir deyişle yaşlı kayalar genç kayaların üzerinde gözlenirse, bu durumun nedeni kıvrımlanma ya da faylanmadır. Seçeneği bire indirmek için, stratigrafik istiflenmenin bozulduğu ya da terslendiği yerde, doğrudan faylanma kriterleri aranır. Paleontoloji, kayalar içinde korunmuş olan hayvan ve bitki kalıntılarının (fosilleri) köken, sınıflaması ve değişik morfolojik özelliklerini inceleyen bir bilim dalıdır. Dünyanın oluşumundan günümüze kadar geçen süre içinde, değişikhayvan ve bitki türlerini ortaya çıkmış, gelişip büyümüş ve yaşam dilimlerini tamamlayarak yok olmuşlardır. Kayalar gibi, hayvan ve bitki grupları da, jeolojik zaman içinde, birbirlerini belirli bir sırada izlemiştir. Bu olguya hayvan-bitki dizilimi (faunal-floral sequence) adı verilir. Normal faunal-floral istifte, yaşlı olanlar en altta, genç olanlar ise en üstte yer alır. Eğer bu dizilim bozulursa, bozulma ya da terslenmenin nedeni yine ya kıvrımlanma ya da faylanmadır. Seçeneği bire indirmek için, terslenmenin olduğu yerde dolaysız faylanma kriterleri aranır. Özetle stratigrafik-paleotolojik kriterler, fayların örtülü olduğu bölgelerde ve derin sondajlarda saptanmasında yaygın olarak kullanılan kriterlerdir (Şekil 8.1). şekilde görüldüğü gibi, sondaj ile alınan örneklerin startigrafik ve paleontolojik incelemesi sonucu, sondajın yapıldığı yerde, stratigrafik ve fosil diziliminde bir terslenme saptanmıştır. Bu terslenmenin nedeni kıvrımlanma ya da faylanma olabilir. Sondaj Yeryüzü Toprak 7 7 En genç 6 5 4 3 2 1 En yaşlı 6 5 4 3 2 1 FAY Şekil 8.1. stratigrafik ve faunal (fosil) diziliminde terslenme: FAY 57 Karışık kriterler: Bunlar, kaynakları değişik olan kriterlerdir. Bunlarda ilki, değişik ortamlarda oluşmuş sedimanter kayaların birden bire değişmesidir. Örneğin yüksek enerjili ortamda oluşmuş kireçtaşı ile yan yana gelmesi, iki fasiyes arasında bir fayın buluna bileceğini ve bu iki fasiyesin yan yana gelmesine faylanmanın yol açmış olabileceği yorumunu gündeme getirir (Şekil 8.2). FAY LİMESTON ÇAKILTAŞI Şekil 8.2 Yanal yönde ani fasiyes değişimi Karışık fay tanıma kriterlerinden bir diğeri ise, düzlemsel yapıların (katman, yapraklanma, layer) eğim miktarı ve doğrultularında ani değişmedir (şekil 8.3). FAY 13 10 11 70 9 80 12 75 13 Şekil 8.3. Katman eğim miktarı ve doğrultusunda ani değişim: FAY Düzlemsel –çizgisel yapılar ve formasyon sınırlarının ani olarak sona ermesi ya da üstten kesilmesi, sona erme ya da kesilme yerinde ya açılı bir uyumsuzluğun (aşınım yüzeyi) ya da bir fayın varlığına işaret eder (Şekil 8.4). iki seçenekten birini elemine etmek 58 için, gözlemin yapıldığı yerde dolaysız fay kriterleri ya da aşınım verileri (oksitlenme yüzeyi, iki birim arasında zaman boşluğu, üsttekinin tabanındaki birim içinde alttakinin çakıllarının bulunması: Taban çakıltaşı. vb.) aranmalıdır. FAY D C B A 8 7 1 2 3 4 5 6 Şekil 8.4 Üstten kesilme (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 birimlerinden oluşan topluluğun yapısı ve sınırları, A, B, C ve D den oluşan topluluk tarafından kesilmektedir.). Bazen; değişik ortamlarda oluşmuş, değişik kayalar ya da kaya toplulukları (örneğin derinlik kayaçları, sedimanter kayalar, metamorfik kayalar vb.) yan-yana ya da üst-üste gözlenebilir (Şekil 8.5). Böyle durumlarda, iki kaya topluluğu ya da iki kaya birimi arasındaki sınır fay olabilir. Bunun için, gözlem yerinde dolaysız fay kriterleri aranmalıdır, bulunursa, fayın varlığı kanıtlanmış olur. FAYLAR A B C Şekil 8.5 Değişik kökenli kayaların tektonik olarak yanyana gelmesi (Tectnic juxtaposition). A. Serpentin, B. Kumtaşı, C. Metamorfik kaya. Bir istifin içinde, bazı düzeylerin ya da bazı katmanların yer yer yinelenmesi ya da hiç gözlenememesi, bu gibi istiflerin faylanmaya uğradığı şeklinde yorumlanır (Şekil 8.6). Fayın varlığını kanıtlamak için, bu gibi gözlem yerinde yine dolaysız fay kriterleri aranmalıdır. 59 2) YİNELENME 1) EKSİLME 3) EKSİLME Batı A B B E A Doğu E F G B C G F C G C B D F1 A F A E F2 D F3 Şekil 8.6 Yinelenme-eksilme: FAYLANMA. İstif normal olarak A, B, C, D, E, F, G den oluşmakta ve doğuya doğru eğim göstermektedir. Bu istif üç yerde eksilme (1, 3) ve ya da yönelme (2) göstermekte olup bu gözlem yerlerinde (1, 2, 3) fay bulunmaktadır (F1, F2 ve F3). Morfotektonik Kriterler: Bunlar, faylanma ve buna bağlı olarak gelişen kabuk deformasyonunun topografik yansımalarıdır (Tablo 8.1). morfotektonik kriterlerin başında fay sarplığı gelir. Fay Sarplığı, fay düzleminin yer yüzeyinde görünen kesmi olup, zamana bağlı olarak aşınır ve değişik sayı ve büyüklükte akarsu (dere) vadisinin gelişimi ile ilkin dörtgen daha sonra da üçgen biçiminde parçalara bölünür. Fay sarplığının aşınmasıyla oluşmuş ve vadilerle sınırlanan, üçgen biçimli fay sarplığı parçalarına üçgen yüzeyler (triangular facets) adı verilir (Şekil 8.7). Üçgen yüzeyler ve onları ayıran vadi ya da derelerin ağzında gelişmiş çizgisel dizilimli alüvyon yelpazeleri, fayın varlığını gösterir. Ancak, bu gibi yerlerde, fayın varlığından emin olmak için, dolaysız fay verileri aranmalıdır. ORİJİNAL FAY SARPLIĞI (a) (b ) 1 A B 2 3 C 4 TAVAN BLOĞU Şekil 8.7. Üçgen yüzeylerin (A, B, C) gelişimini gösteren diyagramlar (1, 2, 3 ve 4 çizgisel dizilmiş alüvyon yelpazeleri). 60 Fay sarplığı aşınımı sürerken, eğer fay düzlemi üzerindeki hareket miktarı, aşınım hızından daha büyükse, bu durumda, gelişen vadiler ya da dere yatakları, fayın yükselen bloğunda ve daha yukarı kotlarda kalır, bunlara asılı vadiler denir (Şekil 8.8). ASILI VADİLER FAY SARPLIĞI TAVAN BLOĞU Şekil 8.8. Asılı vadiler Akarsular, yataklarını, genel olarak, aşınmaya karşı dayanımsız olan, başka bir deyişle kolayca aşınabilen kayalar ve sedimanlar üzerinde derine kazar ve sonuçta dar, derim, uzun ve çizgisel vadilerin gelişimine yol açar. Bu gibi vadilere Fay Vadileri denir. Çünkü, fay kayaları, çizgisel özelliğe sahip faylar ve fay zonları boyunca oluşur, ve aşınmaya karşı dayanımsızdır. Bu nedenle, akarsular yataklarını, fay zonları boyunca kolayca derine kazar ve fay vadileri oluşturur (Şekil 8.9). Fay Vadisi Fay Zonu Fay Zonu Alüvyon Yelpazesi Şekil 8.9. Fay vadisi. Birine paralel dizilmiş ve aynı yöne eğimli olan fayların (normal ya da ters fay) topoğrafik yansıması, yataya yakın konumlu yer biçimlerinin, göreceli olarak, dik yamaçlı yer biçimleriyle ardalanması (yinelemesi) biçiminde gözlenir (Şekil 8.10). Böylece yamaç 61 eğiminin aniden değiştiği (slope break) yerler fay izlerine karşılık gelir. Eğer bu faylar aktif ise ve fay düzlemleri boyunca rotasyon varsa, bu gibi durumlarda göreceli olarak, tavan bloklarının üst yüzeyi, fay sarplığını doğru, başka bir deyişle, fay düzlemlerinin eğim yönüne zıt yönde eğimlenir. Bu durumda da geriye eğimlenme (back tilting) denir ve bu özellik fayın, aynı zamanda aktif olduğunu da gösterir (Şekil 8.11). FAY İZİ (yamaç eğim değişim yeri) GERİYE EĞİMLENMİŞ TABAN BLOĞU Çizgisel dizilimli alüvyon yelpaze TABAN BLOĞU Geriye eğimlenme Çizgisel dizilimli sıcak-soğuk su kaynakları Şekil 8. 11. Yamaç eğimi değişimi ve geriye eğimlenme. Aktif fay zonlarda, fay zonu içinde aka ya da kuru (mevsimlik) dereler, fayın türüne göre, özellikle doğrultu atımlı ve verev atımlı fayları geçerken derelerin genel gidişi, zaman içinde değişir. Dereler “Z” biçiminde ya da “S” biçiminde bükülür (Şekil 2.12). Z-biçiminde bükülen dereler, fay üzerindeki hareketin sağ-yanal, S-biçiminde bükülen dereler ise fay üzerindeki hareketin sol-yanal olduğunu gösterir (şekil 8.12 a ve 8.12 b). Eğer faylar verev atımlı iseler, benzer bükülmeler, fayın yine sırayla sağ- ve sol-yanal doğrultu atım bileşene sahip olduğunu gösterir. 62 Fay Fay (b) (a) Şekil 8.12 Faylanma nedeniyle Z-biçimde (a) ve S-biçiminde (b) bükülmüş akarsular, sırayla sağ-yanal ve solyanal doğrultu atımlı faylar ve faylanmayı gösterir. Faylar, sıcak ve soğukların yer içinde büyük derinliklere kadar (bazen kabuk-manto sınırına değin) dolaşımını sağlayan önemli süreksizliklerdir (yollardır). Gerek mantodan gelen ve zengin mineral içerikli sıcak sular, gerekirse fayların boyunca derine inerek ısınan soğuk sular, içinden geçtikleri kayaçları (özellikle CaCO3 bileşimi kireçtaşlarını çözerek, CaCO3 bakımından zenginleşir. Bu tür suların yüzeye eriştiği yerlerde, CaCO3 ‘tın çökelmesiyle incekalın katmanlı, gözenekli yeni kayalar oluşur ve bunlara traverten adı verilir. Bu şekilde oluşmuş travertenlerin dağılımı çizgisel ise, bu çizgi, suların dolaşımını sağlayan fayların yeryüzü ile kesiştiği hattı (fay izini) verir ve böylece travertenlerde fayları arazide tanımak için kullanılan bir kriter oluşturur (Şekil 8.13). Travertenler bazen, uzun eksenleri fayın genel gidişine paralel ya da yarı paralel olacak şekilde ince-uzun sırtlar da oluşur. Sırtların ortasında ve sırtların uzun eksenine paralel çatlaklar yer alır. Çatlak boyunca çıkan ve CaCO3 bakımından zengin sıcak sular, bu çatlağın her iki tarafına simetrik (bakışımlı) olarak çökelir ve çatlağın genişliği zaman içinde artar. Bu tür travertenlere de çatlak sırtı traverten denir (Şekil 8.14). Çatlağın merkezinde CaCO3 oluşumu düşey ve çatlak duvarına paralel, çatlak dışarıda ve yeryüzü üzerinde ise çatlak duvarına dik ve eğimlidir. 63 Traverten Şekil 8.13 Çizgisel dilimli traverten oluşumu Çatlak sırtı Merkezi çatlak Yükselen ve CaCO3 bakımından zengin sıcak sular Şekil 8.14. Çatlak sırtı travertenin oluşumu. Çatlakların uzun ekseni, genişleme bölgelerinde fayın genel gidişine, sıkışma bölgelerinde ise en büyük sıkışma ekseninin doğrultusuna paraleldir. Buna karşın çatlağın eksenine dik doğrultu ise en küçük sıkışma ya da büyük genişleme yönüne paraleldir (Şekil 8.14). Böylece, çatlak sırtı travertenleri yerel stres analizleri ve yıllık genişleme miktarı bunla da kullanılır. Özellikle doğrultu atımlı faylar, fayın gidişine dik ya da verev yönde gelişme akarsu vadileri ve vadiler arasındaki sırtları kesip öteler ve yer-yer, bir sırt vadiyi karşı-karşıya 64 götürür. Böylece sırtlara engel sırtları adı verilir (Şekil 8.15). Engel sırtları aynı zamanda vadi boyunca akmakta olan dereleri de, hareketin türüne göre sağa ya da sola öteler ve bu yüzden fayların yalnızca varlığı değil türünü de gösteren önemli bir morfotektonik kriterdir. Fay izi Akarsular Engel sırtı Şekil 8.15 Engel sırtını gösteren diyogram 65 BÖLÜM 9 NEOTEKTONİK VE TÜRKİYENİN NEOTEKTONİK BÖLÜMLEMESİ Neotektonik konusunda ayrıntıya girmeden önce, konu ile ilgili diğer bazı kavram ya da bilim dallarını da kısaca açıklamak gerekir.bunların başında KÜRESEL TEKTONİK (Global Tectonics) gelir. Küresel Tektonik, yerküreyi uzun zaman dilimi içinde ve küresel ölçekte deforme eden olaylar ve bu olaylar sırasında ve sonrasında oluşan yapıları ve onların oluşum tarihçesini inceleyen bir bilim dalıdır. Tanım kapsamında T. Wilson çevrimi, küresel tektoniğin ana içeriğini oluşturur. Riftleşme ve kıtaların parçalanması, okyanusal havzaların açılması ve levhaların oluşumu, okyanusal havzaların genişlemesi(denizdibi yayılması), okyanusal havzaların kapanması ve dağ kuşaklarının oluşumu, en sonunda da başlangıçta oluşan parçaların yeniden birleşmesi (kenetlenmesi = suturing) gibi küresel olaylar zinciri bir taraftan T. Wilson çevrimini tanımlar, diğer taraftan ise küresel tektoniğin ilgi alanlarını belirler. Bu kapsamda kıtalar, riftler, okyanusal havzalar, ve dağ kuşakları, küresel tektoniğin en önemli yapılarını oluşturur. Tüm bu yapıların oluşumu ve yeniden birleşmesi ile tamamlanan çevrim ortalama 500 milyon yıl sürer. Örneğin, panjeanın (günümüz kuzey ve güney kıtalarının tümünü oluşturduğu süper kıta) parçalanması günümüzden yaklaşık 200 milyon yıl önce başlamış olup, parçalanma, okyanusal havzaların oluşumu, kapanması, kenetlenme günümüzde hala sürmektedir. Küresel tektonik üç önemli tektonik rejim ile yönetilir: (1) genişleme tektoniği, (2) sıkışma tektoniği-daralma tektoniği ve (3) sıkışma –genişleme tektoniği (doğrultu-atımlı faylanma tektoniği). Tektonik rejimler, yer ve zaman bakımından aynı yerde ve aynı zamanda başlamaz, başka bir deyişle, farklı rejimler arasında kısa ya da uzun süren geçiş dönemleri vardır, başka bir deyişle, bir tektonik rejim aniden sona erip, bir diğeri hemen onun yerini almaz, ancak birbirini izleyen iki tektonik rejim arasında zamansal boşluk da bulunmaz. Bu çerçeve içinde küresel tektonik iki alt bölüme ayrılır: (a) Paleotektonik, (b) Neotektonik (neotectonics = yenitektonik). Paleotektonik (eski tektonik) : Geçmişte herhangi bir jeolojik zamanda başlayıp, yine geçmişte herhangi bir jeolojik dönemde sona ermiş olan küresel tektonik’dir. Neotektonik : geçmişte herhangi bir jeolojik zamanda başlayıp, günümüzde hala devam etmekte olan (etkinliğini sürdürmekte olan) küresel tektonik’dir. Neotektonik ile sıkça karıştırılan bir başka kavram ise Aktif Tektonik’ dir. Aktif Tektonik, yerküreyi çok 66 daha kısa süre içinde (birkaç saniye ile birkaç milyon yıl ) deforme eden yerel ve bölgesel olaylar ve yapıları konu alır. Aktif tektoniğin ana konusu depremlerdir. Bilindiği gibi depremler, birkaç saniye ile birkaç dakika içinde, yerkürenin herhangi bir yerini yoğun bir biçimde deforme eder, sosyal yaşama ve her türlü mühendislik yapılarına onarılması güç zararlar verir ve büyük parasal kayıplara yol açar. Bununla birlikte, Aktif tektonik, göreceli olarak daha kısa süreli (birkaç yüzyıl, birkaç bin yıl, hatta birkaç milyon yıl gibi) ve daha yavaş gelişen ve yerküreyi deforme eden olayları da konu alır. Örneğin: yükselme, çökelme, incelme, derinleşme, eğimlenme, kıvrımlanma ve volkanik püskürme gibi. Yeniden Neotektoniğe dönecek olursak, neotektonik, etkinlik süresinin uzun yada kısa oluşuna göre ikiye ayrılır : (1) Uzun süreli neotektonik, (2) Kısa süreli neotektonik. Örneğin: Atlantik okyanusunun açılması yaklaşık 140 milyon yıl önce başlamış olup, bu açılım günümüzde hala sürektedir, başka bir deyişle Antlantik okyanusunun açılımı uzun süreli bir neotektonik rejimidir. Diğer taraftan, Kızıl Deniz’in orta kesimlerinin açılımı yaklaşık 3 milyon yıl önce başlamış olup, açılı günümüzde sürmektedir. Bu da kısa süreli bir Neotektonik rejimdir. Küresel Tektonik gibi, Neotektonik de, tektonik rejimin niteliği açısından üç alt gruba ayrılır: (a) Genişleme türü neotektonik, (b) sıkışma-daralma türü neotektonik, ve (c) sıkışma-genişleme türü neotektonik (doğrultu atımlı faylanma türü neotektonik). Küresel ya da bölgesel ölçekte, bu tür neotektonik rejim aynı alanlarda, yan yana ve aynı zamanda etkinliğini sürdürebilir. Örneğin: Türkiye’de her üç tür neotektonik rejim etkinliğini sürdürmekte olup, etki alanlarının birbirine yakın ya da bitişik olduğu yerlerde birbirlerini etkilemekte ve jeolojik olarak anlaşılması ve analizi güç olay ve yapıların gelişimine yol açmaktadır. Özellikle birden çok neotektonik rejimin etkin olduğu bölgelerde neotektonik rejimlerin başlama yaşlarını saptamak oldukça güç olup, konuyla ilgili araştırmacılar arasında önemli görüş ve yorum ayrılıklarına neden olmaktadır. Durum Türkiye’de de aynıdır. Ancak, hemen hemen tüm yerbilimcilerin benimsediği gerçek şudur: Herhangi bir alan ya da bölgede Neotektoniğin başladığını başladığını söyleyebilmek için aşağıda listesi verilen değişimlerin bölgesel ölçekte gerçekleşmesi, en azından egemen olarak etkinliğini sürdürmeye başlaması gerekir: 1. Daha önce var olan mağmasal etkinliğin jeokimyasal ve mineralojik bileşiminin değişmesi 2. Deformasyon türünün değişmesi 67 3. Havza türlerinin değişmesi 4. Gerilim (stres) dağılımı ve etkileme yönünün konumunun değişmesi 5. Jeolojik yapı türlerinin değişmesi 6. Sismik etkinliğin kaynağının değişmesi 7. Bölgesel yükselme ve alçalmaların kökeninin değişmesi 8. Tektonik rejimin türünün değişmesi 9. Akaçlama (drenej) sisteminin değişmesi Mağmasal Etkinlik : Örneğin, daha önce kalk-alkali bir mağmasal etkinliğin, bölgesel ölçekte alkali nitelikli bir volkanizmaya dönüşmesi. Deformasyon Türü : Örneğin, var olan kıvrımlanma bindirme faylanması denetiminde süren bir deformasyonun (sıkışma–daralma-yükserlme-devrilme, v.b.) sıkışma – genişleme, ya da tümüyle genişleme türünde bir deformasyona (çekme-incelme-çölmeaçılma, v.b.) dönüşmesi gibi. Havza türleri: Yukarıda sözü edilen her üç neotektonik rejimin kendilerine özgü havza türleri (depolanma ortamları) vardır ve bu havzalar için kullanılan terimler de birbirinden farklıdır. Örneğin sıkışma daralma türü neotektonik rejimin denetiminde gelişen havzaların her iki ya da en azından birer kenarı bindirme faylarıyla sınırlıdır ve bu havzalara Dağarası Havzalar (Intermontain basins) adı verilir. Buna karşın, sıkışma genişleme (doğrultu-atımlı faylanma) türü neotektonik rejimin denetiminde gelişen havzaların bir ya da iki kenarı doğrultu-atımlı faylar, diğer bir ya da iki kenarı ise verev-atımlı normal faylar tarafından denetlenir ve bu tür havzalar için kullanılan genel terimler çek-ayır havzaları (pull-apart basins) ya da doğrultu-atımlı havzalar (strike-slip basins)dır. Diğer taraftan genişleme türü neotektonik rejimlerin denetiminde gelişmini sürdüren havzaların bir ya da iki kenarı normal faylarla sınırlıdır. Ve bu tür hvzalar için kullanılan genel terim ise graben’dir. Gerilim(stres) dağılımı: Birim alandaki tektonik kuvvet miktarına gerilim adı verilir. Sıkışma, çekme ve kesme gerilimi olmak üzere üç türlüdür. Birbirine dik (ortogonal) üç eksenle (vektörel değerle) tem sil edilir. Bumlar en büyükten en küçüğe doğru ve simgeleriyle gösterilir. Gerilim eksenlerinin birbirlerine göre konumları ve en büyük gerilme ekseninin etkileme (operation) yönü, faylanmanın türünü, dolaylı olarak da neotektonik rejim ve ona bağlı deformasyonun stilini belirler. Gerilim eksenlerinin 68 konumunlarındaki bölgesel değişim, tektonik rejimin de değişimine neden olur ve bu değişim dereceli (progressive) biçimde gelişir. Jeolojik Yapılar: Genel olarak, köken ve biçimlerine göre iki grup tektonik (jeolojik) yapı vardır: (1) Genişleme yapıları, (2) Sıkışma yapıları. Genişleme yapıları normal faylar, açılma çatlakları (open gashes, fissures), dayk, sill, graben ve çek-ayır havzalarıdır. Sıkışma yapıları ise kıvrımlar, ters faylar, dağarası havzaları, doğrultu-atımlı faylar, bindirimli dizilimli kıvrımlar, basınç sırtları, ters fayla sınırlı yükselimler (push-ups)dir. Bütün bu yapılardan normal faylar, grabenler ve açılma çatlakları genişleme türü neotektonik rejimleri; kıvrımlar, ters faylar ve dağarası havzaları ise sıkışma-daralma türü tektonik rejimleri karakterize eder. Sıkışma–genişleme türü (doğrultu-atımlı faylanma türü) tektonik rejimler ise her iki grup (sıkışma ve genişleme türü)tektonik yapı ile karakterize edilir. Anacak, bu tür tektonik rejimlerde, normal faylar,ters faylar, kıvrımlar, basınç sırtları, çek-ayır havzaları ve sıkışmalı yükselimler göreceli olarak yerel, doğrultu-atımlı faylar ise bölgesel ve egemen yapılardır. Her iki grup yapının oluşumuna yol açtıkları için doğrultuatımlı faylanma rejimi havzaların açılıp-kapanması ve ofiyolit yerleşmesini açıklamak için model olarak da kullanılır. Sismik Etkinlik: Sismik etkinliğin ana kaynağı faylanmadır. Yukarıda açıklandığı gibi, tektonik rejim değiştikçe, faylanmanın türü, buna bağlı olarak da sismik etkinliğin kaynağı değişir. Kaynağa göre de sismik etkinlik genişleme kökenli, sıkışma kökenli ve kesme (makaslama) kökenli depremler olarak adlanır. Bölgesel Yükselme-Alçalma (Regional uplif-subsidence): Bölgesel yükselmeler-alçalmalar ya orojenik (dağ oluşumu kökenli) ya da epirojenik (kıta içi kaynaklı) olur. Her ikisinin sonucunda yer kürenin deformasyonu farklıdır. İlkinde deformasyon daha karmaşık (kıvrılma-devrilme, yıkılma, ergime, sokulum-magmatizma, vb.); ikincisinde ise daha yalın olup biçimde değişim olmaksızın yükselme-alçalma, ya da bakışımsız (asimetrik) eğimlenme (tilting) gelişir. Dolayısıyla bu değişim ve deformasyon farklılığı yeni gelişen tektonik rejimin niteliğini, türünü belirler. Tektonik Rejimin Türü: Yukarıda da değinildiği gibi, mevcut tektonik rejimin ve onun yerini alacak yeni tektonik rejimin türünü gerilim eksenlerinin konumu ve en büyük gerilim ekseninin etkileme yönü belirler. Gerilim eksenlerinin konumu temel alındığında, üç ana tektonik rejim vardır: (1) Sıkışma türü tektonik rejim, (2) Çekme türü tektonik rejim ve (3) Kesme-makaslama türü tektonik rejim, başka bir değişle kompresyonel, ekstansiyonel ve doğrultu-atımlı tektonik rejimler. 69 Türkiye ve Yakın Çevresindeki Neotektonik Rejimler ve Başlama Yaşları: Önceki satırlarda da kısaca değinildiği gibi, Türkiye ve yakın çevresinde üç ana neotektonik rejim vardır: (1) Doğrultu-atımlı neotektonik rejim, (2) Sıkışma-daralma (compressional-contractional) neotektonik rejim ve (3) Genişleme türü (extentional) neotektonik rejim. Genelde, Türkiye ve yakın çevresinde, gerek doğrultu-atımlı gerekse genişleme türü neotektonik rejimlerin başlama yaşı yaklaşık olarak aynı (orta-genç pliyosen) olmakla birlikte, her iki neotektonik rejimin gelişim tarihçesi bazı farklılıklar sunar. Bunlar aşağıda çok kısa olarak özetlenecektir. Doğrultu-Atımlı Neotektonik Rejim: Türkiye’nin kuzey, güneydoğu ve doğu kemsinde egemen olan yeni tektonik rejim olup, aynı bölgelerde, doğrultu-atımlı tektonik başlamadan önce var olan sıkışma-daralma türü paleotektonik rejim arasında yaklaşık 8.5-9 milyon yıl süreli bir geçiş dönemi gerçekleşmiştir. Paleotektonik dönemden neotektonik döneme geçerken gerçekleşen önemli işleyler ve gelişen yapılar (özellikle yukarıda listelenmiş olan dönüşümler) Şekil 9.1 üzerinde özetlenmiştir. Türkiye ve Kafkaslar’da sürdürülen bölgesel ölçekli arazi çalışmaları, labaratuar çalışmaları ve kinematik analizler, Kuzey Anadolu’nun iç kesimleri, Güneydoğu Anadolu ve küçük Kafkasların güney kemsindeki neotektonik rejimin doğrultu-atımlı faylanmanın egemen olduğu sıkışma-genişleme türünde olduğunu ve bu rejimin Genç Pliyosen’de başladığını kanıtlamıştır (Koçyiğit ve diğ., 2001). Rejimin türü ve başlama yaşı aşağıdaki bölgesel terslenmelerden (inversion) kolayca anlaşılmakta ve gözlenebilmektedir: (a) havzaların türü ve konumlarındaki bölgesel değişim (D-B gidişli dağarası havzaların K-B ve K-D gidişli çek-ayır havzaları tarafından üzerlenmesi: üzerlemiş (superimposed) havzalar, ya da K-B ve K-D gidişli yeni doğrultu-atımlı fay havzalarının oluşumu), (b) deformasyon türünün değişmesi (bindirme faylarından eşlenik doğrultu-atımlı fayların oluşumuna geçiş), (c) volkanizmanın jeokimyasal özelliğinin değişmesi (çarpışma sonrası kuvvetli kalk-alkali volkanizmadan alkali volkanizmaya değişim), (d) sığ denizel depolanma ortamlarından aşınım ve taşınmanın egemen olduğu yüksek platolara değişim, (e) morfotektonik engele rağmen, önceki akış yönünde akmakta ısrar eden ve yatağını derine kazan Antesedent akarsuların gelişimi, (f) aşırı kabuk kalınlaşmasından doğan litostatik basıncın yerçekimine eklenmesi ile, daha önce düşey olan en küçük gerilme ekseninin (σ3) ortaç gerilme ekseniyle (σ2) yer değiştirmesi. Yukarıda sözü edilen bölgelerde, Geç Serravaliyen öncesi egemen olan sıkışma-daralma türü eski tektonik dönem ile, onun yerini alan Geç Pliyosen-Kuvaterner yaşlı doğrultuatımlı neotektonik dönem arasında azımsanamayacak uzunlukta bir geçiş dönemi (geç 70 Geç Serravaliyen (12 My) ÇARPIŞMA SONRASI SIKIŞMA TÜRÜ DEFORMASYON Tortoniyen ARABİSTANIN KUZEYE YAKLAŞIMI Orta Pliyosen • Türkiye mikrolevhasının, mozaik yapı ile karakterize olan Anadolu Levhacığına dönüşmesi • Bazı kıta içi, sığ be ikincil doğrultu atımlı fayların oluşumu • Doğru atımlı deformasyon egemen olması • Türkiye mirkolevhasının oluşumu ve batıya doğru kaçmaya başlaması • Avrasya’nın güney kesiminin parçalanması • KAFS ve DAFS’lerin oluşmaya başlaması AU:PALEOTEKTONİK DÖNEMİN SONU 1.Karasal kıvrımlanma, ters faylanma, kısalma ve Anadolu’nun yükselmesi NEOTEKTONİK DÖNEM (Kıtasal Tektonik Kaçış ve ilgili yapılar) ANADOLU İÇİNDE ÇARPIŞMA SONRASI YAKINSAMA Geç Pliyosen (2.6 My) DOĞRULTU ATIMLI DEFORMASYON GÜNÜMÜZKUVARTERNER TEKTONİK DÖNEM GEÇİŞ DÖNEMİ ÖNEMLİ TEKTONİK OLAYLAR VE İLGİLİ YAPILAR AU:AVRASYA-ARABİSTAN LEVHALARIN KENETLENMESİNİN SONA ERMESİ 1. Deniz altında kıvrımlanma, ters faylanma, okyanusal koşulların tümüyle yok olması ve Avrasya-Arabistan levhalarının kenetlenmesi PALEOTEKTONİK DÖNEM (Sıkıştırma türü tektonik rejim ve ilgili yapılar) YAŞ Şekil 9.1. Doğru atımlı neotektonik döneme geçişte gerçekleşen önemli tektonik olaylar, yapılar ve oluşum zamanların gösteren tektono-stratigrafik dikme kesit. 71 Serravaliyen-Erken Pliyosen) yaşanmıştır. Geçiş dönemi Avrupa’nın da birçok bölgesinde belgelenmiştir. Orta ve Büyük Kafkaslar ile Orta-Doğu Karadeniz bölgelerinin denizel ve kıyıya yakın kesimlerinde hala sürmektedir. Doğu Anadolu platosu ve onun sırlayan kenet kuşakları (Bitlis kenet kuşağı, Zagros Kenet Kuşağı) boyunca kıta içi yakınsama (intracontinental convergence) KKBGGD yönlerde günümüzde hala sürmektedir. Kıta içi yakınsama, Güney ve Doğu Anadolu’ da, miyosen sırasında, D-B gidişli bir seri sıkışma türü jeolojik yapının oluşumuna yol açmıştır. Bunlar BKB-gidişli büyük ve küçük-açılı ters faylar, kıvrımlar ve kenarları ters faylarla sınırlı dağ arası havzalardır. Sıkışma türü yapıların oluşumuna önce zayıf ve çok sınırlı alkalin volkanizma daha sonra da güçlü kalk-alkali volkanizma eşik etmiştir. Orta Pliyosen’den başlayarak, Avrasya Levhasının güney kesimleri, kenarları sağve sol-yanal atımlı faylarla (Proto-Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay sistemleri) sınırlı, kama biçimi, değişik boyutlu bloğa bölünerek parçalanmış ve bunlardan doğuya doğru daralıp sonlanan en büyük kamasal blok Türkiye zamanında, (Geç pliyosen) Türkiye mikrolevhası oluşturmuştur (Şekil 9.2). İzlenen zamanda (Geç pliyosen), Türkiye miktrolevhası ya da Anadolu Levhacığı, kendisini kuzeyden sınırlayan sağ yanal doğrultu atımlı Kuzey Anadolu Fay Sistemi (KAFS) ve güneydoğudan sınırlayan sol yanal Doğu Anadolu Fay Sistemi (DAFS) boyunca, BDB yönünde, Afrika Levhasının Akdeniz tabanında yer alan okyanusal kabuğu üzerine itilmeye başlamıştır. KAFS, DAFS ve Anadolu levhacığının oluşumu ve bu iki kenar fayı (levha sınırı) sistemi boyunca Anadolu levhacığının batıya kaçışı, KKB-yönlü sıkışmayı önemli miktarda rahatlamış ve Doğu Anadolu platosunun çok daha fazla kısalıp yükselmesini (2 km) önlemiştir. Böylece, Anadolu Levhacığının batıya kaçışı ile, daha önce aşırı derecede dönmeye başlamıştır. Bu durum, volkanizmanın bölgesel ölçekte jeokimyasal özelliğindeki değişme ile (önceki kalk-alkali volkanizmadan alkali volkanizmaya dönüşüm) belgelenmiş olup, bu olay doğu Anadolu ve platosunun günümüzdeki morfotektonik biçimini yarata doğrultu atımlı faylanma türü neotektonik rejimin en ayırtman belgesidir. Doğu Anadolu ve Küçük Kafkaslardaki pliyo-kuvarterner yaşlı yeni tektonik (neotektonik) rejimin en özgün yapıları KB-gidişli sağ-yanal, KD-gidişli sol-yanal doğrultu atımlı faylar daha yaşlı üzerlemiş (superimposed) ve yeni doğrultu atımlı havzalar ve yaklaşık K-G gidişli açılma çatlakları, volkan koni ve domlardan oluşan pilyo-kavaterner yaşlı dağ dizileridir (Şekil 9.2) Daha yaşlı üzerlemiş havzalar, Bitlis ve Küçük Kafkas Okyanusları boyunca süren yitimin en son evresinde oluşmaya başlamış ve oluşumlarını Geç-miyosen-Erkenpliyosen yaşlı geçiş dönemin sonuna kadar sürdürmüştür. Üzerlemiş havzalar genel olarak B-D ve BKB-gidişli olup, farklı yaş, köken, iç yapı ve deformasyon biçimi gösteren iki sedimanter 72 73 S Bitlis-Zagros Suture Zone ARABIAN PLATE Karacadağ stratovolcano complex vc East Anatolian Plateau VL DSF AV EAP KV SB SL SSF North Anatolian Transform Fault Lesser Caucasian Suture Zone Ramp basin AF Transcaucasian Suture Zone Ramp basin EURASIAN PLATE Greatcaucasıan Suture Zone Şekil 9.2. Orta Pliyosen’den başlayarak Anadolu Levhacığının Oluşumu Karlıova triple junction ANATOLIAN PLATELET East Anatolian Transform Fault N SCYTHIAN PLATFORM ya da volkano-sedimanter istif (dolgu) içerir. Daha yaşlı istif oligo-miyosen yaşlı olup paleotektonik rejimin en son dönem ve fazından kalıtsaldır (kıvrımlı ve ters faylıdır). Buna karşın üst ya da daha genç istif pilyo-kuvarterner yaşlıdır, hemen-hemen yatay konumludur (henüz deformasyon geçirmemiş) ve alttaki deformasyon geçirmiş istifin aşınım yüzeyi üzerinde açılı uyumsuzlukla durur. Bu iki istifin deformasyon biçimleri arasındaki büyük farklılık ve iki istif birbirinden ayıran açılı uyumsuzluk gerek tektonik rejimin ve gereksen yeni gelişen havzanın türündeki bölgesel değişim bir diğer ayırtman belgesidir, başka bir deyişle, doğrultu atımlı neotektonik rejimin başladığının özgün kanıtıdır. Sonuç olarak, gerek Doğu-Güney-Küzey Anadolu gerekse Küçük Kafkasya’daki neotektonik sıkışma-genişleme (doğrultu atımlı faylanma) türünde olup Geç pliyosenkuvarterner yaşlıdır. GENİŞLEME TÜRÜ NEOTEKTONİK REJİM Günümüzde Güneybatı Türkiye’de (Batı iç Anadolu, Orta-Batı Toroslar ve Güneybatı Anadolu ) egemen olan bu neotektonik rejimin gelişimi fasılalı (episodic) dır. (Koçyiğit ve dig. 1999). Kuzey Neo-Tetiz okyanusu’nun Eskişehir-İzmir kesimi Geç paleosen sırasında kıta-kıta çarpışmasıyla kapanmış; kapanan okyanusal bu istifler ayni zamanda, oluşumlarını denetleyen genişleme türü tektonik rejimin ayırtman belgesi olan, yer-yer iyileşip korunmuş normal türde büyüme fayları da içerir. İlk genişleme fazı sırasında oluşumun olan bu istifler, genel olarak geç miyosen ile geç pliyosen arasındaki bir döneme kısa süreli bir sıkışma türü tektonik rejimin etkisine girmiş ve deformasyona (bölgesel ölçekte kıvrımlanma, yersel ölçekte ters ve doğrultuatımlı faylanma) uğramıştır (Koçyiğit 2004). Kısa sureli tektonik sıkışma fazının ve buna bağlı deformasyonun en ayırtman belgeleri: (a) ilk dolgu içinde gelişmiş bölgesel kıvrımlar, yerel bindirme (ters) faylar ve doğrultu atımlı faylar ile istifi oluşturan fasiyesler içine kazınmış sıkışma kökenli slikinsaydlardır. Bölgesel ölçekte, geç pliyosenden başlayarak ikinci bir genişleme türü tektonik rejim başlamış ve bu rejim etkinliğini ve özelliğini günümüzde de sürdürmektedir. Bu ikinci genişleme türü tektonik rejimin denetiminde; bir taraftan yeni graben ve horstlar oluştururken, diğer taraftan de, daha önce oluşmuş olan graben ve horstlar, onların kenar fayları ve deformasyon geçirmiş birincil dolguları ya daha önce oluşmuş kenar faylarının yeniden etkinlik kazanmasıyla ya da yeni oluşan çok daha genç ve daha dikçe eğimli normal faylarla kesilmişi ötelenmiş ve yükseltilmiştir. Diğer taraftan, ikinci genişleme 74 rejimine eşlik eden ve egemen olarak akarsu sedimantasyonu ile depolanmış, hemenhemen yatay konumlu (henüz deformasyon geçirmemiş) ikinci bir graben dolgusu daha gelişmiştir. Önceki satırlarda, anlatılan doğrultu atımlı faylanma rejiminde olduğu gibi, normal faylanma denetiminde gelişmiş olan bu ikinci istif, yeğince deformasyon geçirilmiş ilk istifi açılı uyumsuzlukla örtmektedir. Bu ikinci istife, egemen olarak yer-yer alkali bir volkanizma da eşlik etmiştir. Özetle, herhangi bir bölgede, yeni bir tektonik rejimin (neotektonik rejimin ya da dönemin) başladığını söylemek için, önceki satırlarda listelenmiş olan dokuz önemli dönüşümün gözlenmiş olması gerekir. Gerek yukarıdaki açıklamalar gerekse tüm Güneybatı Türkiye’de gözlenmiş ve belgelenmiş olan dönüşümler, ilk genişleme döneminin, onu izleyen sıkışma fazı ve bu fazı da üzerleyen ikinci ve son genişleme fazı nedeniyle artık bir paleotektonik dönem niteliği kazandığı; ikinci genişleme tektoniği fazının ise günümüzde hala etkinliği sürdürüyor olması nedeniyle genişleme türü neotektonik rejimi temsil ettiği ve pliyo-kuvaterner yaşlı olduğu açık biçimde ortadadır. Güneybatı Türkiye’de fasılalı (epizodik) genişleme türü rejimlerin gelişimi, bu sırada oluşmuş önemli tektonik olaylar, yapılar ve onların zamanlaması Şekil 9.3’ de özetlenmiştir. Türkiye Ve Yakın Çevresinin Neotektonik Bölümlenmesi. Bölgesel gerilim dağılımı ve gerilim eksenlerinin (σ1, σ3, σ3,) birbirlerine göre olan konumları temel alındığında, Türkiye ve yakın çevresi üç ana neotektonik bölgeye ayrılır: 1. Kuzey-doğu-güneydoğu Anadolu doğrultu atımlı neotektonik bölge 2. Güneybatı Türkiye genişleme neotektonik bölgesi 3. Karadeniz-Kafkaslar sıkışma-daralma neotektonik bölgesi. Bu üç neotektonik bölgeye bir dördüncü bölge daha eklenebilir, bu da 4. Güney Ege-Doğu Akdeniz Aktif yitim bölgesi. Her ne kadar üçüncü ve dördüncü neotektonik bölgeler aynı tektonik rejinle yönetiliyorsa da, üçüncü neotektonik bölgede aktif yitim ve kenetlenme (suturing) tamamlanmış, buna karşın dördüncü neotektonik bölgede yitim günümüzde sürmekte, kıtasal kenetlenme henüz tamamlanmamıştır. Türkiye ve yakın çevresindeki neotektonik bölümleme Şekil 9.4 üzerinde gösterilmiştir. Anımsanacağı gibi Türkiye ve yakın çevresinin ilk neotektonik bölümlemesi (subdivision) Şengör (1981) tarafından yapılmıştır. Şengör’e göre (1981) Türkiye ve yakın çevresi dört neotektonik bölgeye ayrılır. Bunlar: 1. Batı Anadolu genişleme bölgesi 75 2. Orta Anadolu Ova bölgesi 3. Doğu Anadolu daralma bölgesi 4. Kuzey Türkiye bölgesi Görüldüğü gibi bu bölümlere tam anlamıyla bir tektonik (kökensel) bölümleme değildir. Örneğin, ikinci ve dördüncü bölgelerdeki tektonik rejimlerin türü belirtilmemiştir. Halbuki Kuzey Türkiye’de iki ayrı neotektonik rejimin varlığı bugün bilinmektedir ve bu iki rejimin etkilediği alanların sınırları çizilebilmektedir (Şekil 9.4). Diğer taraftan “Batı Anadolu genişleme bölgesi”nin doğu sınırı, Antalya Körfezi batı kenarı ile Marmara denizinin doğu kıyılarını birleştiren yaklaşık K-G gidişli hayali bir zondur. Halbuki son yıllarda yapılan ayrıntılı arazi çalışmaları, jeodezik haritalama ve 2000 Sultandağı, 2002 Çay depremlerinin odak mekanizması çözümleri, Batı Anadolu’daki genişleme türü neotektonik rejimin çok daha doğuya (Tuz Gölü Fay Kuşağına) kadar devam ettiği, Orta Torosları (özellikle Isparta Açısını) da etkilediğini kesin biçimde kanıtlanmıştır. Özetle, Şengör (1981) tarafından yapılan ilk bölümlemede neotektonik bölgelerin sınırları tam olarak ortaya konamamıştır. Çünkü, bu ilk bölümlemenin yapıldığı yıllarda konuyla ilgili yeterli veri henüz elde edilememiştir. Bu nedenle Koçyiğit ve Özacar (2003) tarafından yeni bir neotektonik bölümleme yapılmıştır. Bu neotektonik bölümlemenin ayrıntıları aşağıda özetlenmiştir. 76 TEKTONİK DÖNEM ÖNEMLİ TEKTONİK OLAYLAR (İŞLEYLER) Geç Pliyosen (2.6 My) Erken Pliyosen Geç Miyosen (~12 My) • Türkiye mikrolevhasının, mozaik yapı ile karakterize Genişleme türü deformasyon edilen Anadolu Levhacığına dönüşmesi • Alkali volkanizmanın egemen hale gelmesi • Genişleme türü tektonik deformasyonun ortaya çıkması ve graben-horst sisteminin oluşması • Afrika levhasının dalma açısından artma ve bu yüzden Anadolu levhacığının aşağı doğru çekilmesi • Türkiye mikrolevhasının batıya doğru harekete başlaması ve saat ibresinin tersi yönünde rotasyona uğraması Kısa süreli sıkışma türü deformasyon Afrika Levhasının Anadolu Levhasına Yaklaşması Günümüz NEOTEKTONİK DÖNEM (Kıtasal Riftleşme ve ilgili yapılar) YAŞ Orta Miyosen • AU: ESKİ TEKTONİK DÖNEMİN SONA ERMESİ Karada egemen kıvrımlanma • Yerel ters faylanma-doğrultu atımlı faylanma • Genişleme türü tektonik rejimin başlaması Genişleme türü Deformasyon Alt kıta kabuğunda sünümlü akma • Orojenik çökme • AU: SIKIŞMA TÜRÜ DEFORMASYONUN SONA ERMESİ Eosen Geç Paleosen (Batıda) AK Burdigaliyen (Doğuda) (~58 My) Toros-Menderes ve Kırşehir Bloklarının yakınsaması Oligosen Kıtasal kabuğun kıvrımlanması, ters faylanması, kalınlaşması, yükselmesi ve buna uzun süreli aşınım ve ayrışmasının eşlik etmesi AU: MENDERES-TOROS, KIRŞEHİR, SAKARYA VE PONTİD BLOKLARININ BİRBİRLERİNE EN SON KAYNAMASI • Denizaltında kıvrımlanma, ters faylanma, okyanusal ortam ya da koşulların tümüyle yok olması ve Kuzey Neo-Tetiz okyanusunun İzmir-Ankara-Erzincan kenedi boyunca kapanışının sona ermesi Şekil 9.3. Genişleme türü neotektonik döneme geçişte gerçekleşen önemli tektonik olaylar, yapılar ve onların zamanlamasını gösteren tektono-stratigrafik dikme kesit. 77 PALEOTEKTONİK DÖNEM (Eski Tektonik Dönem) Erken Miyosen • Çarpışma sonrası sıkışma türü def. (ilk genişleme fazı) Şekil 9.4. (a) Şengör’e göre (b) Koçyiğit’e göre Türkiye ve çevresinin neotektonik bölümlemesi,
© Copyright 2024 Paperzz