VAHDETNÂME sýndaki iliþkilerle belirlenir. Ýbnü’l-Arabî, Tanrý anlayýþýný iki gruba karþý geliþtirmiþtir. Birincisi onun Muattýla diye isimlendirdiði, deist anlayýþa iþaret eden Tanrý anlayýþýdýr. Ýbnü’l-Arabî’nin en önemli eleþtirileri bu akýma yöneliktir. Ýkincisi kaynaðý hayal gücü olan pagan inançlarýdýr. Akýl Tanrý hakkýnda tenzihçi iken hayal gücü teþbihçidir. Biri tenzihçi bir anlayýþ geliþtirip Tanrý-âlem irtibatýný ortadan kaldýrýrken diðeri Tanrý’yý her þeye benzetir. Vahdet-i vücûd ise vahyin her iki gücü sýnýrlamasýyla ortaya çýkan bir Tanrý tasavvurudur. Bu tasavvur tenzihle teþbih arasýnda bir Tanrý anlayýþý demektir. Þu halde vahdet-i vücûd bir yandan tenzihçiliðe karþý teþbihi savunurken öte yandan teþbihçiliðe karþý tenzihi savunur. Buna göre vahdet-i vücûdun ulaþtýðý Tanrý anlayýþý her durumda, “O’dur ve O deðildir” þeklinde ifade edilen paradoksal bir anlayýþtýr. Panteizm ile vahdet-i vücûd arasýndaki en önemli ikinci fark bu hükümle ortaya çýkar. Vahdet-i vücûda dair zengin bir literatür oluþmuþtur. Ýbnü’l-Arabî ve takipçileri tarafýndan yazýlan pek çok risâle ve kitap bu kapsamda deðerlendirilebilir. Öte yandan Fu½û½ü’l-¼ikem þerhlerinin mukaddimeleri aðýrlýklý biçimde vahdet-i vücûdu açýklamayý hedefler. Ýbnü’l-Arabî sonrasýnda nazarî tasavvuf vahdet-i vücûd ana düþüncesi ekseninde teþekkül etmiþtir denebilir. deti’l-vücûd (nþr. Rifat Okudan), Isparta 2007, s. 109; Ömer Ferit Kam, Vahdet-i Vücûd, Ýstanbul 1331; Hüsameddin Erdem, Bir Tanrý-Âlem Münasebeti Olarak Panteizm ve Vahdet-i Vücûd, Ankara 1990; Mahmûd Mahmûd el-Gurâb, erRed £alâ Ýbn Teymiyye min kelâmi’þ-þeyÅi’lekber Mu¼yiddîn Ýbni’l-£Arabî, Dýmaþk 1413/ 1993; Muhammed Ýhsan Oðuz, Ýslam Tasavvufunda Vahdet-i Vücûd, Ýstanbul 1995; T. Izutsu, Ýslâm’da Varlýk Düþüncesi (trc. Ýbrahim Kalýn), Ýstanbul 1995, s. 59-85; Ebü’l-Alâ Afîfî, Tasavvuf: Ýslâm’da Manevî Hayat (trc. Ekrem Demirli – Abdullah Kartal), Ýstanbul 1996; a.mlf., Ýslâm Düþüncesi Üzerine Makaleler (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2000, s. 260 vd.; Ahmed Avni Konuk, Fusûsü’l-hikem Tercüme ve Þerhi (haz. Mustafa Tahralý – Selçuk Eraydýn), Ýstanbul 1999, I, 5; Mustafa Tahralý, “Fusûsü’l-Hikem Þerhi ve Vahdet-i Vücûd ile Alakalý Bazý Meseleler”, a.e. içinde, I, 31, 47; Mahmud Erol Kýlýç, Þeyh-i Ekber, Ýstanbul 2009, s. 202, 250; Abdülbâis et-Tercümân, Na¾ariyyetü va¼deti’l-vücûd beyne Ýbn £Arabî ve’l-Cîlî, Beyrut 1422/2002; Suâd el-Hakîm, Ýbnü’l-Arabî Sözlüðü (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2005, s. 361, 641-650; Ekrem Demirli, Sadreddin Konevî’de Bilgi ve Varlýk, Ýstanbul 2005, s. 257-271; a.mlf., Ýslam Metafiziðinde Tanrý ve Ýnsan: Ýbnü’l-Arabî ve Vahdet-i Vücûd Geleneði, Ýstanbul 2009, s. 169-235; a.mlf., Fususu’lHikem Þerhi, Ýstanbul 2006; Nâcî Hüseyin Cevde, et-Ta½avvuf £inde felâsifeti’l-Ma³rib: Ýbn ƒaldûn enmû×ecen, Beyrut 1427/2006; Rifat Okudan, Gelenbevî ve Vahdet-i Vücûd, Isparta 2006; Muhammed b. Tayyib, Va¼detü’l-vücûd fi’t-ta½avvufi’l-Ýslâmî, Beyrut 2008. ÿEkrem Demirli – Vahdetnâme’de ele alýnan baþlýca konular þunlardýr: Tevhidin mertebeleri; âlemin, Âdem’in ve insanýn yaratýlýþ hakikati, sýfatý ve zâtý; cevher ve araz, uzlet, halvet, arkadaþlýk, sýr saklama, dünyanýn hali, ma‘rifet-i nefs, akýllý ve kâmil mümin, çalýþma ve tembellik, gönül, melâmet, aþk, tarikat arkadaþlýðý, çile, zamanýn kötü halleri, Hallâc-ý Mansûr, nefis, ihlâs ve irfan, ilmin önemi, sâlikin seyri, vuslatýnýn keyfiyeti; aþk, mârifet, istiðnâ, tevhid, yokluk gibi vadiler; kanaat, þeriat ve tarikat; susma, misafire ikram, edepli olma, alçak gönüllülük, namahreme el uzatmama, adaletli olma, tövbe ve az yemek gibi güzel hasletler; oruç, zekât, namaz, hac gibi iba- — VAHDETNÂME ( ) BÝBLÝYOGRAFYA : Müsned, II, 431; VI, 256; Ýbn Sînâ, Kitâbü’þÞifâ: Metafizik (trc. Ekrem Demirli – Ömer Türker), Ýstanbul 2004, I, 12; Ýbnü’l-Arabî, Fusûsü’lhikem (trc. ve þerh Ekrem Demirli), Ýstanbul 2006, s. 76, 92, 134; a.mlf., Fütûhât-ý Mekkiyye (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2006-2008, I, II, III, V, tür.yer.; Sadreddin Konevî, Tasavvuf Metafiziði: Miftâhu gaybi’l-cem ve’l-vücûd (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2002, s. 9, 21, 22-23; a.mlf., Sadreddin Konevî ve Nasireddin Tûsî Arasýnda Yazýþmalar: el-Mürâselât (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2002, s. 20 vd., 71; a.mlf., Vahdet-i Vücûd ve Esaslarý (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2002; Müeyyedüddin el-Cendî, Vuslat Yolu (trc. Hayreddin Yýlmaz), Ýstanbul 1996; Abdürrezzâk el-Kâþânî, Tasavvuf Sözlüðü (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2005, s. 577; Abdülkerîm elCîlî, Varlýk Mertebeleri (trc. Abdülaziz Mecdi Tolun, haz. Ahmet Faruk Güney), Ýstanbul 2006; Molla Fenârî, Mi½bâ¼u’l-üns (nþr. Muhammed Hâcevî), Tahran 1374 hþ., I, 150; Abdurrahman-ý Câmî, ed-Dürretü’l-fâÅire (nþr. N. L. Heer – A. Mûsevî Bihbehânî), Tahran 1980, s. 11; Lâmiî, Nefehât Tercümesi, s. 537-545; Ali el-Karî, Ýb¹âlü’lšavl bi-va¼deti’l-vücûd (nþr. Ahmed b. Ýbrâhim), Dimyat 2006, s. 36, 41; Abdülganî b. Ýsmâil enNablusî, Gerçek Varlýk: Vahdet-i Vücûd’un Müdafaasý (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2003, s. 22; a.mlf., Ariflerin Tevhidi (trc. Ekrem Demirli), Ýstanbul 2003, s. 98 vd.; Gelenbevî, Risâle fî Va¼- lif, Þâban 865’te (Mayýs-Haziran 1461) tamamladýðý eserini Vezîriâzam Mahmud Paþa’ya ithaf etmiþtir. Tevhid, münâcât, na‘t ve dört halifenin methine dair þiirlerin ardýndan telif sebebini açýklayan müellif dört halifenin methi kýsmýnda Hz. Peygamber’in amcalarý Hamza ve Abbas’tan da söz eder; Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, Muhammed b. Hasan, Þâfiî, Mâlik, Züfer gibi imamlarýn övgüsüne yer verir. Eserin bir kýsmýnýn ilham bir kýsmýnýn tercüme yoluyla yazýldýðý belirtilse de Ferîdüddin Attâr’ýn Man¹ýšu’¹-¹ayr’ý dýþýnda kaynak zikredilmemiþtir. ˜ Abdürrahim Karahisârî’nin (ö. 888/1483’ten sonra) tasavvufî-ahlâkî mesnevisi. Vahdetnâme ’nin ilk sayfasý (Süleymaniye Ktp., Mihriþah Sul- ™ tan, nr. 281) Abdürrahim Karahisârî nasihatnâme türündeki eserinin yazýlýþ sebebini anlatýrken bir gece çeþitli düþüncelere dalarak yýldýzlarý seyrederken gönlünün ferahladýðýný, mânevî âlemde güzel insanlarýn ruhlarýna sorular sorduðunu, onlarýn da kendisine hal diliyle cevap verdiklerini belirtir ve kalbine doðan incileri kaydederek eseri yazmaya baþladýðýný, yazýlmasýnda þeyhi Akþemseddin’in sohbetlerinin etkisinin bulunduðunu ifade eder. Ayrýca, “Bunda yazdýðým nesâyih ekserî / Hak kelâmýdýr deðildir serserî” beytiyle (beyit nr. 4091) sözlerinin asýl kaynaðýnýn Kur’an olduðunu söyler. Remel bahrinde “fâilâtün fâilâtün fâilün” vezniyle ve oldukça sade bir dille kaleme alýnan eser 4267 beyittir ve 110 konu baþlýðý içerir. XV. yüzyýlda telif edilen mesnevilerin konu baþlýklarý genellikle Farsça iken Vahdetnâme’de Arapça’dýr. Müel435 VAHDETNÂME detler; buðz / haset, ucb / hodbinlik, buhl gibi kötü huylar. Konular iþlenirken sýk sýk âyet ve hadislere yer verilir. Tasavvuf edebiyatýnda seyrüsülûk mertebeleri birer vadi olarak adlandýrýlmýþ, bunlarýn sayýsý yedi olarak gösterilmiþtir. Vahdetnâme’de tasavvufî mertebeler “Allah’a ulaþmanýn keyfiyeti ve menzillerin katedilmesi” baþlýðýyla doðruyu talep, aþk, mârifet, istiðnâ, tevhid, hayret ve fakr / gýnâ adlarýyla yedi vadide ele alýnmýþ, “Vadilerin tertibi ve bitiriliþi” baþlýðý altýnda hakikate ulaþmanýn gerekliliði vurgulanmýþtýr. Bu tertip müellifin Man¹ýšu’¹-¹ayr’ýn etkisinde kaldýðýný açýkça göstermektedir. Bazý çalýþmalarda Âþýk Paþa’nýn Garibnâme’sinden de etkilendiði ileri sürülmüþtür. Zaman zaman Lût, Dâvûd, Ýbrâhim, Ýsmâil, Ya‘kub, Yûsuf, Süleyman, Þît, Yûnus, Îsâ gibi peygamberlere; Bilâl-i Habeþî, Þeyh Lokmân, Ca‘fer es-Sâdýk, Ebû Saîd, Bâyezîd-i Bistâmî, Hallâc-ý Mansûr, Þiblî, Akþemseddin gibi din ve tasavvuf büyüklerine; klasik edebiyatýn þahýs kadrolarý arasýnda yer alan Firavun, Aristo, Ýskender, Keyhusrev, Rüstem, Siyavuþ, Keykubad, Feridun, Behram, Sultan Mahmud, Leylâ, Mecnûn gibi tarihî ve efsanevî þahsiyetlere de yer verilen eserin asýl amacý insanlarý ilâhî aþka yöneltmektir. Özellikle Hallâc-ý Mansûr’un idamýnýn uzun uzun anlatýlmasý esere farklý bir hüviyet kazandýrmýþtýr. Þair ilâhî varlýðý ve vahdeti anlatýrken kozmik unsurlardan, hayvanlardan ve bitkilerden de yararlanýr. Samimi, canlý ve devrine göre geliþmiþ bir anlatýmýn yer aldýðý eserin diline Eski Anadolu Türkçesi özellikleri hâkimdir. Ancak kelimelerin sadece beþte biri Türkçe’dir. Atasözlerine ve özellikle deyimlere sýkça yer verilmiþtir. Dinî ve tasavvufî terimlerin Arapça asýllarý tercih edilmiþ, yer yer Farsça karþýlýklarý da kullanýlmýþtýr. Bu dönemin metinlerinde sýkça geçen Tanrý kelimesine eserde hiç yer verilmemesi dikkat çekicidir. Çoðunlukla zengin ve tam kafiye kullanýlmýþ, ses tekrarlarýna ve rediflere de yer verilmiþtir. Eserin hâtime kýsmýnda müellif dua ve münâcâttan sonra vasiyet ve kitabýn yazýlýþ tarihiyle ilgili bilgilere yer verir. Mesnevinin sonunda müellif, “Düþmedi bu resme bir Türkî kitâb / Hak budur vallahü a‘lem bi’s-savâb” beytiyle eseri Türkçe yazdýðý için övünür. Vahdetnâme’nin Türkiye’de ve Türkiye dýþýnda bir kýsmý eksik yirmiyi aþkýn nüshasý mevcuttur. En önemli nüshalarý Ýstanbul Üniversitesi (TY, nr. 808), Süleymaniye (Düðümlü Baba, nr. 384; Yazma Baðýþlar, nr. 834; Mihriþah Sultan, nr. 281), 436 Yapý ve Kredi Bankasý Sermet Çifter Araþtýrma (nr. 142, 206) kütüphaneleriyle Millî Kütüphane (Yz. A, nr. 2592), Berlin Königlichen Bibliothek (Türkische Handschriften, nr. 375, 376) ve Viyana Kaiserlichen und Königlichen Hofbibliothek’te (nr. N. F. 370) kayýtlýdýr (ayrýca bk. Keskin, s. 4651). Eserin Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde (nr. 4086) Iþknâme adýný taþýyan, eski tarihli çok eksik bir nüshasý vardýr. Ýstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde ayný adla, bazý kaynaklarda yanlýþlýkla Abdürrahîm-i Rûmî’ye (ö. 850/1446 [?]) nisbet edilen baþka eksik bir nüshasý daha bulunmaktadýr (TY, nr. 1359). Türk edebiyatýnda Karahisârî’nin Vahdetnâme’siyle ortak özellikler gösteren baþka eserler de vardýr. Bunlardan en önemlileri Olanlar Þeyhi Ýbrâhim Efendi (Vahdetnâme / Tasavvufnâme), Ýshak Hocasý (Vahdetnâme-i Âlem-engîz) ve Mustafa Aþkî’nin vahdetnâmeleridir. Eser üzerine Saim Kýstýrak yüksek lisans (Abdürrahim Karihisari’nin Vahdetnâmesi [Tenkitli Metin-Sözlük], 1999, Ýnönü Üniversitesi Sos- yal Bilimler Enstitüsü), Hacý Ömer Karpuz ve Ayþe Gülay Keskin doktora çalýþmasý yapmýþtýr (bk. bibl.). BÝBLÝYOGRAFYA : Lâmiî, Nefehât Tercümesi, s. 686; Taþköprizâde, eþ-Þešåßik, s. 232; Mecdî, Þekåik Tercümesi, s. 246-247; Keþfü’¾-¾unûn, II, 2005; Mehmed Þâkir, Terâcim-i Ahvâl-i Meþâhîr-i Ýslâmiyye, ÝÜ Ktp., TY, nr. 5040, vr. 199a; Osmanlý Müellifleri, I, 114; M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatýnda Ýlk Mutasavvýflar (Ýstanbul 1919) (haz. Orhan F. Köprülü), Ankara 1984, s. 340; Edip Ali Baki, Mýsýrlýoðlu Abdurrahim Karahisârî, Afyon 1953; Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatý Tarihi, Ankara 1970, s. 289; Ýrfan Ünver Nasrattýnoðlu, Afyonkarahisarlý Þairler Yazarlar Hattatlar, Ankara 1971, s. 10-13; Hacý Ömer Karpuz, Abdurrahim Karahisârî’nin Vahdetnâmesi (Gramer Ýncelemesi-Metin-Ýndeks) (doktora tezi, 1991), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Akþemseddin: Hayatý ve Eserleri (haz. Ali Ýhsan Yurd – Mustafa S. Kaçalin), Ýstanbul 1994, s. 3335; Ayþe Gülay Keskin, Abdurrahim Karahisârî’nin Hayatý, Eserleri ve Vahdetnâme Mesnevisinin Tenkitli Metni (doktora tezi, 2001), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Ýsmail E. Erünsal, “Tasavvuf Edebiyatýmýzdan Örnekler: Abdurrahîm Karahisârî’nin Vahdetnâmesi”, Diyanet Dergisi, sy. 114-115, Ankara 1971, s. 435439. ÿA. Azmi Bilgin – ˜ – ˜ VÂHÝD (bk. AHAD). VAHÎD-i DESTGÝRDÎ (bk. DESTGÝRDÎ, Vahîd). — ™ — ™ – — VAHÎD-i MAHTÛMÎ ( ) (ö. 1145/1732-33) ˜ Divan þairi. ™ Ýstanbul’da doðdu. Asýl adý Mehmed’dir. Mecelletü’n-ni½âb’daki künyesinden babasýnýn adýnýn Mustafa olduðu anlaþýlmaktadýr. Öðrenimini Enderun’da tamamladýktan sonra sarayda çeþitli görevlerde bulundu. Hýrka-i Saâdet Dairesi’nde on yýl kadar hizmet gördü. Kendisine çavuþluk verildi, gedikliler arasýna katýldý, hazine aðalýðý yaptý. Þairliði yanýnda hoþsohbet bir kiþiydi. Biniciliði, kýlýç kullanma, cirit atma, saz çalýp türkü ve tekerleme söylemedeki maharetiyle III. Ahmed’in dikkatini çekti. Padiþahýn silâhdarý olarak Mora seferinde onun yanýnda yer aldý. Fakat 1129’da (1717) azledilerek Rakka’ya sürüldü. Sicill-i Osmânî’de Nevþehirli Damad Ýbrâhim Paþa ile anlaþamamasý, Âdâb-ý Zurefâ’da ise Mora seferinde hakkýnda çýkan ihanet dedikodularý yüzünden Ýstanbul’dan uzaklaþtýrýldýðý kayýtlýdýr. Üç yýl kaldýðý Rakka’da iken izin alýp hacca gitti. Ýstanbul’a dönmek için türlü yollara baþvurduysa da bir sonuç alamadý. Rumeli’ye geçerek Yeniþehr-i Fenâr’daki (Larissa) ti- Vahîd-i Mahtûmî Târihi ’nin (Mora Seferi) ilk sayfasý (ÝÜ Ktp., TY, nr. 340)
© Copyright 2024 Paperzz