03.04.2013 tarihli ve 6456 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 16 ncı maddesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun 113 üncü maddesine eklenen ek fıkra ile 17 nci maddesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (8) sayılı tarifeye “Elektrik Üretimi Lisans Harçları” başlıklı yeni bir harç türü eklenmiştir. Düzenlemeye göre; Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında, özelleştirme bedeli, lisans ihale bedeli ve su kullanım bedeli ödemeksizin hidroelektrik kaynaklara dayalı olarak üretim yapan özel hukuk tüzel kişileri, bu faaliyetleri nedeniyle, her yıl, bir önceki yıl içinde elde ettikleri gayrisafi iş hâsılatının binde on beşi tutarında harç ödeyeceklerdir. Bu tüzel kişilerin kendi ihtiyaçları için kullandıkları elektriğin bedeli gayrisafi satış hâsılatına dâhil edilmeyecektir. Aynı Kanunun 60. maddesi uyarınca bu kural 01.01.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kurala göre, öngörülen harcın yükümlüsü, faaliyetini 4628 sayılı Kanuna göre yürüten, özelleştirme bedeli, lisans ihale bedeli ve su kullanım bedeli gibi önceden kaynak kullanımı için bedel ödememiş veya bedel ödemeyi taahhüt etmemiş tüzel kişilerdir. Anılan düzenlemenin iptali için Ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesine yürütmeyi durdurma istemli iptal başvurusunda bulunulmuş olup, iptal başvurusunda özetle; yapılan düzenlemenin harç niteliğinde olmadığı, ek mali yükümlülük niteliğinde olduğu, Kanunun yürürlüğünden önceki bir dönemde elde edilen gayrisafi gelirden ödeme yapılmasının esasen geriye doğru bir vergilendirme niteliğinde olduğu, ancak yasa koyucu tarafından harç olarak nitelendirilip, peşin alınacağının kurala bağlandığı, Hidroelektrik santraller yapıldıktan sonra yatırımcıların Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında, özelleştirme bedeli, lisans ihale bedeli ve su kullanım bedeli ödemeksizin hidrolik kaynaklara dayalı elektrik üretim faaliyetinde bulunmaları halinde söz konusu faaliyetlerden elde ettikleri bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatı üzerinden binde 15 oranında vergi niteliğinde olan ancak adına harç denilen mali yükümlülüğe tabi tutulmaları, sosyal bir hukuk devletinde olması gereken istikrar, hukuki belirlilik ve hukuk güvenliği nitelikleriyle bağdaşmayacağı ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, Anayasaya göre vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin yasallığı ilkesi yanında verginin genel ve eşit olması, idare ve kişiler yönünden duraksamaya yol açmayacak belirlilik içermesi, geçmişe yürümemesi, öngörülebilir olması ve hukuk güvenliği ilkesine de uygunluğunun sağlanması gerektiği, vergide genellik ilkesinin aynı zamanda vergide eşitlik sağlanmasının uygulama aracı olduğu, mali gücü fazla olanın malî gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirdiği halde, bir önceki yılın gayrisafi iş hasılatı üzerinden binde onbeş oranında harç adında vergi alınmasını öngören iptali istenen düzenlemelerin, mükelleflerin kar elde edip etmediklerine ve fiziki ve dolayısıyla iş hasılatı büyüklüklerine bakmamakta; yatırım hacmine göre işletme gideri göreli daha yüksek küçük santrallerin ödeyeceği harç ile işletme gideri daha düşük olacak büyük santraller için aynı oranda harç ödenmesini öngörmekte olduğu, bu durumun anılan ilkelere aykırı olduğu, iptali istenen elektrik üretim harcı düzenlemesi sadece hidroelektrik kaynaklara dayalı olarak üretim yapan şirketlere yönelik olması ve diğer kaynak türlerine dayalı olarak üretim yapan şirketler harcın mükellefi olmaması Anayasanın yasa önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesine de aykırı olduğu, elektrik üretimi lisans harcı, 01.01.2014 tarihinde yürürlüğe yürürlüğe girecek ve hidroelektrik santrali yatırımcıları 2013 yılı gayrisafi iş hasılatının binde on beşi oranında 2014 Mayıs’ında harç ödemek durumunda kalacak olmasının Anayasa Mahkemesi tarafından düzenleme iptal edilse dahi Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümediğinden, söz konusu yatırımcıların telafisi olmayan zarar ve ziyanları ortaya çıkaracağı ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesinin E: 2013/72 K: 2013/126 sayılı kararı ile 6456 sayılı Kanun’un 16. Maddesiyle 492 Sayılı Kanun’un 113. Maddesine Eklenen Fıkra ile 17. Maddesiyle 492 sayılı Kanun’a Bağlı (8) Sayılı Tarifeye Eklenen Bölümü incelenmiş ve Anayasaya aykırı bulunmayan başvurunun reddine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin söz konusu yasanın iptaline ilişkin başvurunun reddine ilişkin kararında konu ile ilgili gerekçeler kısaca şöyledir: Dava konusu kurallarla, kamu kurumları hariç, Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında, özelleştirme bedeli, lisans ihale bedeli ve su kullanım bedeli ödemeksizin hidrolik kaynaklara dayalı elektrik üretim faaliyetinde bulunanlara, bu faaliyetlerden elde ettikleri bir önceki yıl gayrisafi iş hâsılatı üzerinden binde on beş oranında harç ödeme yükümlülüğü getirildiği kabul edilmiş ve yürürlükte bulunan kanunlara uygun olarak üretim lisansı alarak hidrolik kaynaklara dayalı elektrik üretiminde bulunan kişilere, sonradan yürürlüğe giren dava konusu kurallarla bu faaliyet kapsamında elde edilen gayrisafi iş hâsılatı üzerinden harç ödeme yükümlülüğü getirilmesinin hukuk güvenliği ilkesini ihlal eden bir yönü bulunmadığı dava konusu kuralların gerekçesinden, hidrolik kaynaklara dayalı elektrik üretim lisansı harcının, bu kapsamda yapılan yatırımların bölgedeki altyapılara zarar verebileceği dikkate alınarak ihdas edildiği ve harcın amacının, yatırım nedeniyle oluşan bu zararların telafi edilmesi olduğunun anlaşıldığı, hidrolik kaynaklara dayalı elektrik üretilmesi ile diğer kaynaklara (fosil kaynaklar, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerji kaynakları gibi) dayalı elektrik üretilmesi arasında, üretim yapılan kaynağın türü, yapılması gereken yatırımların büyüklüğü ve şekli, üretimin verimliliği, doğal, sosyal ve kültürel çevreye etkisi bakımından farklılıklar bulunduğu, kanun koyucunun bu farklılıkları gözeterek sadece hidrolik kaynaklara dayalı elektrik üretimi faaliyetinden harç alınmasını öngörmesi eşitlik ilkesine aykırı bulunmadığı gerekçelerine yer verilmiştir. Bu düzenlemeye dayalı olarak Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun reddedilmiş olması karşısında Yasanın uygulamasına geçilmesinde idareler açısından hukuki bir engel kalmadığı gibi, bu Yasaya dayalı işlemlere karşı açılacak davalarda ilgili Mahkeme tarafından konu yani anılan Yasal düzenleme 6216 sayılı Yasanın 41. Maddesinde yer alan sınırlama nedeniyle 10 yıl boyunca Anayasa Mahkemesine tekrar götürülemeyecektir. Kuruluşundan bu yana sektördeki bilgi paylaşımının artması ve insan kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla birçok eğitim programı düzenleyen Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü eğitim programlarına devam ediyor. Bu kapsamda; 04 Mart 2014 tarihinde Elektrik Piyasası Lisans ve Ön lisans Eğitimi düzenlenmektedir. Bilindiği üzere, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve bu kanuna dayalı olarak çıkartılan ve 02.11.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği ile elektrik piyasasındaki ön lisans ve lisanslandırma uygulamalarına ilişkin usul ve esaslar ile ön lisans ve lisans sahiplerinin hak ve yükümlülükleri yeniden belirlenmiştir. Eğitimde; Elektrik Piyasası Ön lisans ve Lisans Eğitimi ile mevcut lisans başvurularının durumları, yeni yapılacak lisans başvuruları, lisans ve lisans başvuru sahiplerinin hak ve yükümlülükleri, işletmeye girmemiş veya girememiş lisansların durumu, yeni lisans uygulamaları gibi konularda yatırımcıların bilgilendirilmesi hedeflenmektedir. Eğitimler hakkında detaylı bilgi için: www.enerjihukuku.org.tr adresi ziyaret edilebilir. Armada İş Merkezi Kat: 11 & 14 BB:1104 Söğütözü / ANKARA T: +90 (312) 295 62 06 • F: +90 (312) 295 62 00 www.enerjihukuku.org.tr • [email protected] Lisanssız Elektrik Üretimi İçin Hazine Taşınmazları Üzerinde İttifak Hakkı Tesis Edilebilecek veya Kullanma İzni Verilebilecek ___________________________________________________________________________ Hazine taşınmazları üzerinde yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisanssız elektrik üretimi yapılması amacıyla irtifak hakkı tesis edilmesine veya kullanma izni verilmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesine ilişkin Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 362) 07.02.2014 Tarih ve 208906 Tarih ve Sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğ ile birlikte Hazine taşınmazları üzerinde yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisanssız elektrik üretimi yapılması amacıyla irtifak hakkı tesis edilebilecek veya kullanma izni verilebilecek. Başvurular, irtifak hakkı tesisi veya kullanma izni için yatırımcılar tarafından datum ve projeksiyon bilgileri işlenmiş sayısal ortamda shape (SHP) formatında oluşturulmuş haritalar üzerinde, kadastral parsellerin üzerine işlenmiş üretim tesisi unsurlarının gösterildiği vaziyet planı ile yapılması planlanan tesisin üretim kapasitesini de belirtir bir dilekçe ile birlikte Hazine taşınmazının bulunduğu illerde defterdarlığa (millî emlak dairesi başkanlığı veya millî emlak müdürlüğü) ve ilçelerde millî emlak müdürlüğüne yoksa mal müdürlüğüne yapılabilecek. Hazine taşınmazları üzerinde lisanssız elektrik üretimi yapılması amacıyla irtifak hakkı tesis edilmesi veya kullanma izni verilmesine ilişkin ihale işlemleri 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa göre pazarlık usulüyle yapılacak. Hazine taşınmazları üzerinde, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinden kurulu gücü beş yüz (500) kW’e kadar olanlar için yirmi (20) yıla kadar, kurulu gücü beş yüz (500) kW ile bir (1) MW arasında olanlar için ise otuz (30) yıla kadar irtifak hakkı tesis edilir veya kullanma izni verilecek. Hazine taşınmazları bu süre sonunda üzerindeki tüm yapı ve tesisler, üretim verimliliği yüzde seksenin altında olmayacak şekilde, sağlam ve işler durumda bedelsiz olarak Hazineye intikal edecek. Tebliğle birlikte irtifak hakkı ve kullanma izni bedeline teşvik de uygulanacak. Buna göre; hazine taşınmazları üzerinde irtifak hakkı tesisinin tapuya tescil edildiği veya kullanma izni sözleşmesinin notere onaylatıldığı tarihten itibaren, 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci maddesinde ve diğer ilgili mevzuatında belirtilen sürede tesisin işletmeye geçmesi şartıyla, irtifak hakkı veya kullanma izni bedeline yüzde seksen beş (% 85) oranında indirim uygulanacaktır. Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce İdareye yapılan ve İdarece de Bakanlığa iletilen tüm taleplere konu taşınmazlar hakkında da bu tebliğ hükümlerinde belirtilen şekilde işlem tesis edilecektir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 56-28/11/2013 tarih ve sayılı Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonun İlke Kararı 31 Ocak 2014 tarih ve 28899 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Anılan ilke Kararında; Doğal Sit Alanlarının Ön Değerlendirme ve Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporlarının hazırlanması ve incelenmesi esnasında uygulanacak ilke ve kurallara yer verilmiş bulunulmaktadır. Bu ilke ve kurallara göre; Ekolojik değerlendirmelerde, kritik tür veya türler ile habitatların, ekosistemin mevcut durumu bir bütün olarak irdelenmeli, alanın sınırları ise, kritik türlerin yayılım sınırları da dikkate alınarak (alansal ve zamansal boyutta) belirlenmesi, Alanın konumu, büyüklüğü ve doğal ve yapay eşiklerle ilişkisi ve ayırıcı unsurlar otoban, karayolu, tren yolu, kanal, coğrafi sınırlar (sırt, tepe, orman sınırı, nehir, göl, deniz) vb. göz önüne alınarak belirlenmesi, Öncelikle varsa güncel hava fotoğrafları ve uydu görüntüleri ile daha önceden elde edilmiş envanter bilgilerinden faydalanılarak, alanda mutlak korunması gereken tür ve habitatlar var ise bunların yayılım alanları, ekolojik koridorlar ve yaşayan popülasyonları barındıracak yeterli büyüklüğü dikkate alınarak belirlenmesi, Alanda var olan herhangi bir organizmanın beslenme, yuvalama ve üreme gibi yaşamsal faaliyetlerini sürdürdüğü alanların bütünlük durumunun dikkate alınarak belirlenmesi, Jeolojik ve jeomorfolojik açıdan istisnai ve ilginç özellik barındırması halinde ise kaynak değerin sınırları dikkate alınarak belirlenmesi öngörülmüş bulunulmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığının 271-16.01.2014 tarih ve sayılı Tarihi Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı da 18 Şubat 2014 tarih ve 28917 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış ve bu İlke Kararı ile, 19.4.1996 tarih ve 421 sayılı İlke Kararı iptal edilmiştir. Anılan ilke Kararında Tarihi Sit; Milli tarihimiz ve askeri harp tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gerekli alanlar olarak tanımlanmış olup, koruma ve kullanma koşulları şu şekilde belirlenmiştir: Milli Park bulunan yerlerde uzun devreli gelişim planı, milli park bulunmayan yerlerde alanın tarihi ve kültürel değerlerini koruyan koruma amaçlı imar planları ilgili koruma bölge kurulunca uygun görülünceye kadar zorunlu altyapı uygulamaları ve kamu hizmet yapıları dışında, bitki örtüsünü, topografik yapıyı, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir inşai ve fiziki uygulamada bulunulamayacaktır. Bu alanları çevre düzeni planına kavuşturacak gerekli çalışmaların yapılarak hazırlanacak çevre düzeni planları için koruma bölge kurullarının uygun görüşlerinin alınması gerekmektedir. Alanın tescil tarihi öncesi doğal dengeyi bozucu yapılmış her türlü uygulamanın zaman içinde ıslahı için kamu kuruluşlarınca gerekli çalışmanın yapılması gereklidir. Bu alanlar içinde yer alan orman alanlarında Orman ve Su İşleri Bakanlığınca gerekli çalışmaların yapılabilecektir. Bu alanlar içinde yer alan kamu hizmet yapıları, altyapı hizmetleri ile anıt ve şehitliklerin düzenleme ve gerekli onarımları için projeleriyle birlikte koruma bölge kurulundan izin alınması gerekmektedir. Önceden süregelen tarımsal faaliyet ile bağ ve bahçeciliğin devam ettirilebileceğine, koruma amaçlı imar planları onaylanmadan bu alanların bu amaç dışında kesinlikle kullanılamayacaktır. 8/8/2011 tarihli ve 648 sayılı KHK’nın 41 inci maddesi ile bu Kanunda yer alan “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu” ibareleri “Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu” şeklinde ve “kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulu” ile “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu” ibareleri “Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu” şeklinde değiştirilmiş ve bu kurullar ayrı çalışmaya başlamıştı. Uzun süredir, Sit alanlarına ilişkin olmak üzere mevzuat değişikliğine bağlı olarak sit alanları ile ilgili yeni ilke kararlarının çıkması beklenmekteydi. Bu düzenlemenin yapılması ile bekleyen yatırımlara devam edilmesi mümkün hale gelmiştir. Ayrıca, yapılan bu düzenlemeler ile daha önce “sit alanı” engeline takılan yatırımların, sit alanına ilişkin durumunun yeniden gözden geçirilmesini talep etmesi mümkün olacaktır. ENSTİTÜMÜZÜN KATILDIĞI ORGANİZASYONLAR SolarTech Turkey 2014 Enstitü başkanımız Av. Süleyman BOŞÇA Fotovoltaik 27-28 Ocak 2014 tarihlerinde Green World Conferences kapsamında İstanbul’da düzenlenen ve bir çok yerli ve yabancı enerji yatırımcısının ilgi gösterdiği SolarTech Turkey 2014 Konferansında konferans başkanı olarak açılış konuşması yapmıştır. Fotovoltaik Çalıştayı II Hacettepe Üniversitesi Yeni ve Temiz Enerji Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Fizik Mühendisleri Odasının 18 Şubat 2014 tarihinde ortaklaşa düzenlediği Fotovoltaik Çalıştayı II kapsamında Enstitü başkanımız Av. Süleyman BOŞÇA, “Hukuk ve Finans Oturumu”nun moderatörlüğünü yapmış ve aynı oturumda “PV Sistemlerin Kurulumunun Yasal Alt Yapısı” konusunda sunum yapmıştır. Armada İş Merkezi Kat: 11 & 14 BB:1104 Söğütözü / ANKARA T: +90 (312) 295 62 06 • F: +90 (312) 295 62 00 www.enerjihukuku.org.tr • [email protected] Gaziantep Enerji Zirvesi Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından organize edilen Gaziantep II. Ulusal Enerji Zirvesi 21 Şubat 2014 tarihinde Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sn. Fikri IŞIK ve EPDK Başkanı Sn. Mustafa YILMAZ’ın da katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Enstitü başkanımız Av. Süleyman BOŞÇA, zirve kapsamında “Yenilenebilir Enerji Sektöründe Riskler” konulu sunum yapmıştır. Mert KARAMUSTAFAOĞLU¹ 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca ana hatları düzenlenen Rekabet Hukuku uyarınca Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki tüm mal ve hizmet piyasalarında rekabetin sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu anlamda akaryakıt sektörü de anılan Kanun’un kabul edildiği 1994 tarihinden itibaren Rekabet Hukuku kapsamındadır. Bu anlamda Rekabet Hukuku’nun akaryakıt sektöründeki uygulamalarının belki de en bilineni akaryakıt dağıtım pazarında uygulanmakta olan dikey anlaşmalara ilişkin olan “18 Eylül Süreci” olarak da nitelenen intifa ve benzeri etkiye sahip sözleşmelere ilişkin kararlardır. Bu kararlarla temelde akaryakıt sektöründeki intifa, tapuya şerh edilmiş kira gibi haklarla birlikte uygulanan bayilik sözleşmeleri birlikte değerlendirilmiş ve bunların beraberce oluşturdukları “dikey ilişkinin” ve dolayısıyla rekabet yasağının süresinin 2002/2 sayılı Tebliğ’de belirtilen 5 yıllık süreyi aşamayacağı ifade edilmiştir. Akaryakıt sektöründeki genel uygulama uyarınca dağıtım şirketleri bayi olmak isteyenlerden sahibi oldukları veya üçüncü kişilerden kiraladıkları istasyon açılacak arazi üzerinde kendilerine intifa hakkı veya benzeri bir ayni hakkın tanınmasını talep etmekte ve bunu takiben bayilik anlaşması yapmaktadırlar. Böylelikle dağıtım şirketleri akaryakıt istasyonu açılacak gayrimenkul üzerinde intifa ya da tapuya şerh edilerek güçlendirilmiş bir kira hakkına sahip olmaktadırlar. Taraflar arasındaki bayilik anlaşmasının süresinin genellikle daha kısa olduğu oysa intifa ya da kira anlaşmasının süresinin genellikle 15-20 yıl olduğu göz önüne alındığında, bayilik anlaşmasının herhangi bir nedenle sona ermesi durumunda dağıtım şirketlerinin intifa ya da kira hakları devam etmektedir. Dolayısıyla Rekabet Hukuku uyarınca 5 yıl olarak belirlenen rekabet yasağı süresi dolaylı yoldan çok daha uzun süreler uygulanabilmektedir. Sektörde süregelen bu uygulama 2008 yılından itibaren Rekabet Kurumu’nun o zamana kadarki içtihadını değiştirmesi neticesinde değişmeye başlamıştır. 2008 yılında yayınlanan ve Rekabet Kurumunun ilk Sektör Araştırmalarından biri olan “Akaryakıt Sektör Raporu”nun ortaya koyduğu sonuçlar ve Danıştay 13. Dairesinin TOTAL-AKDAĞ 2 kararının etkisiyle “İntifa Süreci” ya da “18 Eylül Süreci” denilen değişim başlamıştır. Bu yeni yaklaşım uyarınca 18.09.2005 tarihinden önce yapılıp da anılan tarih itibarıyla kalan süresi 5 yılı aşan anlaşmaların süresinin 18.09.2010 tarihinde sona ereceği esası belirlenmiştir. Yine benzer şekilde 18.09.2005 tarihinden sonra yapılanların ise ancak 5 yıl süreyle muafiyetten yararlanabileceği esası benimsenmiştir. Böylelikle uzun yıllar önce yapılmış olmasına rağmen intifa ya da tapuya şerh edilmiş kira hakları nedeniyle dağıtım şirketiyle arasındaki dikey ilişkiyi sonlandıramayan bayilerin serbest kalması ve her 5 yılda bir sağlayıcılarını seçmelerinin önündeki engellerin kaldırılması amaçlanmıştır. 3 İntifalara ilişkin bu yeni yaklaşım çerçevesinde çok sayıda bayi sağlayıcısı olan dağıtım şirketi ile anlaşmasını yenilemiş veya değiştirmiştir. Böylelikle bazı yeni dağıtım şirketleri pazara girişte serbest kalan bu bayilerle anlaşma fırsatı yakalarken, pazardaki mevcut bazı dağıtım şirketleri de istasyon sayılarını ve dolayısıyla pazar paylarını artırma fırsatı yakalamışlardır. Ayrıca bu yolla dolaylı olarak bir rekabet yasağı etkisi yaratan intifa ve benzeri sözleşmeler bayilik sözleşmesi ile birlikte tek bir anlaşma ve dikey ilişki olarak değerlendirilip süreleri beş yılla sınırlandırıldığından, her beş yılda bir bayilerin sağlayıcılarını değiştirmeleri olanağı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla her beş yılda bir dağıtıcıların yeni istasyonlar elde etmek veya mevcut bayilerini korumak için birbirleri ile rekabet etmeleri söz konusu olacaktır. Özellikle Akaryakıt Sektör Raporunda da belirtilen pazardaki ilk beş dağıtım şirketinin yüksek pazar payı ve oligopolistik pazar yapısı dikkate alındığında bu tarz bir değişim sürecinin olumlu sonuçlar doğurabileceği görülmektedir. Nitekim 2008 yılından beri verilen Rekabet Kurulu kararları ile desteklenen “intifa süreci” içerisinde yaklaşık 7.000’ini aşan akaryakıt bayi ile sağlayıcıları dağıtım şirketleri ile 4 anlaşmalarını yenilemiş veya sağlayıcısını değiştirmiştir. EPDK verilerine göre bu süreç içerisinde toplam 1.156 bayi sağlayıcısını değiştirerek yeni dağıtım şirketi ile anlaşmıştır. Yine 2010 yılından 2011 yılına kadar geçen yaklaşık bir yıllık sürede ilk beş dağıtıcı şirketin 6.645 olan bayi sayısı 872 adetlik bir düşüşle 5.773’e gerilemiştir. 5 “İntifa Süreci”nde 2008 yılında Akaryakıt Sektör Raporunda % 90’lık pazar payıyla hakim 6 durumda olarak nitelendirilen ilk beş dağıtım şirketinin toplam pazar payı, 2009 yılında 7 % 80’e, 2011 Eylül ayı itibarıyla da % 74’e gerilemiştir. Bu düşüşte intifa sürecinin etkisinin ne kadar olduğu tam olarak öngörülememekle beraber Akaryakıt Sektör Raporunda en önemli rekabet problemi olarak nitelendirilen “oligopolistik pazar yapısı”nın tam olarak ortadan kalktığını söylemek mümkün görünmemektedir. Pazardaki ilk beş dağıtıcının yüksek pazar payı son 3-4 yıl içinde düşüş gösterse de mevcut pazar payları itibariyle Sektör Raporunda “hakim durumda” oldukları tespit edilen bu teşebbüslerin hakim durumlarının ortadan kalkmadığı düşünülmektedir. Akaryakıt sektörü yakın zamanda diğer rekabet otoritelerinin de gündemine girmiştir. Örneğin Avustralya’da 2001 yılından itibaren akaryakıt fiyatları için tüketicilerin kullanımına açık bir bilgi bankası oluşturulduğu, Avusturya’da ise 2011 yılından itibaren fiyat artışlarının belirli zamanlarda yapılabilmesine ilişkin bir düzenleme bulunduğu ve (1) Freie benzer şekilde akaryakıt fiyatlarına ilişkin bir bilgi bankasının Enerji Regülatörü nezdinde oluşturma planının bulunduğu anlaşılmaktadır. Federal Alman Kartel Ofisi 2011 yılında tamamladığı Akaryakıt sektörüne ilişkin sektör araştırması raporunda Türkiye için de 8 önemli sayılabilecek değerlendirmelerde bulunmuştur. Ofis, Federal Almanya pazarı açısından ARAL, ESSO, JET, SHELL ve TOTAL’den oluşan beşli bir oligopol bulunduğunu, ARAL ve SHELL’in fiyat artışlarında öncü rolde olduğunu, diğerlerinin onları takip ettiğini, bu ve benzeri başkaca unsurların anılan teşebbüslerin bilinçli bir paralellik altında hareket ettikleri hususunu ortaya koyduğunu ifade etmiştir. Anılan teşebbüslerin toplam pazar payları bölgesel olarak farklılık göstermesine rağmen Federal Almanya toplam pazarı açısından yaklaşık % 64 olarak belirlenmiştir. Ofis buna ilaveten pazardaki ürünlerin homojen nitelikte olması, pazardaki şeffaflık oranının yüksekliği ve anılan teşebbüslerin karşılıklı ilişkilerinden kaynaklanan birbirlerine yaptırım uygulayabilme olanaklarının da bu durumu desteklediğini ifade etmiştir. Federal Alman Kartel Ofisi’nin anılan Raporundaki oligopolistik yapının pazar gücünü azaltma için getirilen bir önemli önerilerinden biri de istasyon devirlerinin sıkı kontrol altında tutulmasıdır. Buna göre Ofis anılan beş teşebbüsün yeni istasyon devirleri ile pazar paylarını ve pazar güçlerini artırmalarını engellemeyi amaçlayarak, bu teşebbüslerin yeni istasyonları devralmalarına izin verilmemesini ya da ancak şart ve taahhütlere bağlı olarak 9 izin verilmesini önermektedir. Ayrıca yeni kurulan ve pazarda şeffaflığını sağlamayı amaçlayan sistem uyarınca akaryakıt ürünlerinde meydana gelen fiyat değişiklikleri gerçek zamanlı olarak bir izleme merkezine bildirilecek ve bu fiyatlar da tüketicilerle paylaşılacaktır. 10 Federal Almanya’daki 14.500 akaryakıt istasyonundan 13.000’i 11 fiyatlarını bu izleme merkezine bildirmekte , henüz test aşamasında olan tüketici bilgilendirme süreci uyarınca izin verilen dört adet tüketici bilgilendirme platformu internet siteleri uyarınca bu fiyatları tüketicilere duyurmaktadırlar. Buna göre tüketiciler internet, cep telefonları ve navigasyon cihazları aracılığıyla rotalarına ya da bulundukları bölgelere göre en uygun fiyatlara erişebilmektedirler. Böylelikle tüketicilerin pazardaki fiyatları daha iyi görebilmesi ve daha iyi seçimler yapabilmeleri ve dolayısıyla bundan rekabetin olumlu yönde etkilenmesi gibi yararlar beklenmektedir. Test aşamasında dört adet bilgilendirme platformu faaliyet göstermekle birlikte, 8 adet platforma daha izin verildiği ve toplamda bu sayının 100’ü bulabileceği Federal Alman 12 Kartel Ofisi’nin ilgili açıklamasında yer almaktadır. Söz konusu sistem uyarınca Ofisin fiyat değişimlerini bizzat tüketicilere değil, tüketici bilgilendirme platformuna ilettiği görülmektedir. 31 Ağustos 2013 tarihinden itibaren akaryakıt istasyonları fiyatlarını bir merkeze bildirmekte ve bu merkez anılan fiyatları tüketicilerin faydalanması amacıyla tüketici bilgilendirme platformlarına iletilmektedir. Akaryakıt sektöründeki rekabet problemlerine bakıldığında konunun aralarında Rekabet Kurumu’nun da bulunduğu çeşitli ülke otoriteleri tarafından incelendiği görülmektedir. Rekabet Kurumu’nun Sektör raporunda ele aldığı unsurlardan biri olan “intifa ve benzeri sözleşmeler” hususu yakın zamanda Rekabet Kurulu’nun çok sayıda kararına konu olmuş ve uzun süre tartışılmıştır. Ancak anılan sektör raporunda belirtilen sorunlar ve bunların çözümüne ilişkin önerilerin bugün için hala geçerliliğini koruduğu düşünülmektedir. Bu kapsamda diğer ülke örnekleri ve özellikle Federal Almanya Cumhuriyeti uygulamasına bakıldığında yeni yaklaşımların geliştirilebileceği anlaşılmaktadır. Özellikle çeşitli rekabet problemlerine yol açtığı düşünülen “oligopolistik pazar yapısı” ve oligopolün pazar gücünün azaltılması hususunda anılan ülke uygulamasının Türkiye açısından da yararlı çıkarımlar sağlayabileceği düşünülmektedir. Son olarak ifade edilmesi gereken hususun bundan sonra yapılması gereken, geleceğe yönelik “ev ödevlerine” ilişkin unsurlar olduğu düşünülmektedir. Sektördeki tüm rekabet problemlerinin “intifa ve benzeri sözleşmeler” olmadığı açıktır. Bu sektördeki ilgili coğrafi pazar tanımlarının yenilenebilmesi için bir veri çalışması yapılması ihtiyacı bulunduğu düşünülmektedir. Böylelikle lokal pazarların belirlenmesi ve bu pazarlara ilişkin olarak yoğunlaşmaların kontrolü hususu ve rekabet ihlallerinin önlenmesi hususunda daha sağlıklı süreçlerin yürütülebileceği anlaşılmaktadır. Bir diğer problem pazardaki fiyat hareketlerinin duyurulması ve tüketicinin şeffaflığının artırılması konusundaki ihtiyaçtır. Bu konuda tüketicilerin aydınlatılmasını amaçlayan bilgilendirme platformlarının kurulması ve istasyonların fiyat verilerinin bu şekilde internet siteleri ve benzeri yollarla tüketicilere duyurulmasının olumlu sonuçlar doğurabileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca mevcut yapı açısından sektördeki ortak girişimlerinin incelenmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir. Türkiye’deki rafineri pazarına girişlerin kısıtlı olduğu ve pazara giriş engellerinin yüksek olduğu dikkate alındığında, Türkiye’deki tek rafineri olan TÜPRAŞ ile aynı grup içerisinde yer alan dağıtım pazarında yüksek bir pazar payına sahip olan OPET’in ya da uçak yakıtlarına ilişkin pazarda faaliyet gösteren THY/OPET ortak girişimi gibi teşebbüslerin durumları bu anlamda önem taşımaktadır. Bu ortak girişimlerin yol açabilecekleri rekabet problemlerinin geniş bir çerçeveden, pazarın tüm segmentlerine etkileriyle beraber incelenmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu anlamda geleceğe yönelik olarak halen yapılması gerekli “ödevlerin” bulunduğu da unutulmamalıdır. Universität Berlin (LL.M); Rekabet Kurumu Başuzmanı - Çalışmada yer verilen görüşler, yazarın kendi görüşleri olup, Rekabet Kurumu’nu bağlayıcı değildir. Ayrıntılı bilgi için bkz. PİŞMAF Ş./KOYUNCU T., “18 Eylül Sürecinin” akaryakıt sektörüne etkileri, Petrol Plus Dergisi, Ocak 2012, Sayı:22, s. 16-18. (3) Anılan husus Akaryakıt sektör raporunda da açıkça belirtilmiştir. Söz konusu raporun sonuç bölümünde sektördeki rekabet yasaklarının sınırlanması gerektiği, bayilerin gerçek anlamda ticari özgürlüğe kavuşmasının gerekliliği belirtilmekte, “bir taraftan bayilik süreleri sınırlanırken diğer taraftan uzun süreli intifa ve kira gibi sözleşmelere izin verildiğinden gerçek anlamda bir ticari özgürlüğün oluşmadığı” ifade edilmektedir. (4) EPDK 2010 yılı Petrol Piyasası Sektör Raporu, s. 101-107. (5) PİŞMAF Ş./KOYUNCU T., “18 Eylül Sürecinin” akaryakıt sektörüne etkileri, Petrol Plus Dergisi, Ocak 2012, Sayı:22, s. 17. (6) Rekabet Kurumu Akaryakıt Sektör Raporu, s. 115. (7) PİŞMAF Ş./KOYUNCU T., “18 Eylül Sürecinin” akaryakıt sektörüne etkileri, Petrol Plus Dergisi, Ocak 2012, Sayı:22, s. 17. (8) Ayrıntılı bilgi için bkz; http://www.bundeskartellamt.de/wDeutsch/download/pdf/Stellungnahmen/2011-05-26_Abschlussbericht_final2.pdf (Erişim Tarihi 21.10.2013). (9) Federal Alman Kartel Ofisi Akaryakıt Sektör Araştırması Raporu, s. 34. (10) http://www.bundeskartellamt.de/wDeutsch/aktuelles/presse/2013_09_12.php (Erişim Tarihi: 22.10.2013). (11) Kalan istasyonların fiyatlarını eş zamanlı olarak değil, fiyat değişikliğin izleyen günlerde bildirdiği ifade edilmektedir. (12) http://www.bundeskartellamt.de/wDeutsch/MTS-K/VerbraucherW3DnavidW26132.php (Erişim Tarihi: 22.10.2013). (2) TECLENERGY PROJESİ BAŞLIYOR! Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanan ve 2013 yılında Türk Ulusal Ajans’ı tarafından kabul edilen TECLENERGY projesi kapsamında 2-5 Şubat 2014 tarihinde Holiday Inn Otel’de tüm ortakların bir araya geldiği “Kick off Meeting” gerçekleşti. Ayrıca, proje ortağı olarak Türkiye’den Enerji Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi yer alırken yurtdışından Szenzor Hungaria Kft. (Macaristan), Centre for Renewable Energy Sources and Saving- CRES (Yunanistan), University of Oradea, Department of Energy Engineering (Romanya), Budapest University of Technology and Economics (Macaristan) yer almaktadır. Tüm ortaklar bu proje kapsamında iki yıl boyunca birlikte çalışacak olup, bu ortaklığın gelecekte de işbirliği şeklinde devam etmesi amaçlanmaktadır. Özellikle enerjiyi verimli kullanma/enerji ihtiyacını karşılamak için tükenen kaynaklar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme ülkelerin enerji gündemlerinde ilk sırayı almaktadır. Ayrıca AB de bu konu üzerinde önemle durmaktadır. Türkiye doğal kaynaklarıyla Avrupalı yatırımcılar da dâhil dünya genelindeki yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Ancak Avrupalı yatırımcı için Türkiye pazarının giriş koşulları, yatırımdan sonraki hukuki prosedürler yatırım yapmak için öğrenilmesi gereken konulardır. Ek olarak her gün yeni bir gelişme yaşanan enerji sektöründe yeni teknolojileri bilmeye ve bu teknolojileri kullanabilen insan kaynaklarına ihtiyaçları vardır. Enstitümüz tarafından hazırlanan ve altı ayda bir yayımlanan Enerji Hukuku Dergisi'nin dördüncü sayısı çıkmıştır. Yeni ve eski sayılarımızın kapak ve içerik sayfalarını https://enerjihukuku.org.tr/tr/yayinlar/30 linkinden görüntüleyebilirsiniz. Enerji Hukuku Dergisi 30 TL karşılığında satışa sunulmuştur. Finansbank Balgat Şubesi TR 86 0011 1000 0000 0033 1511 35 IBAN nolu Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü İktisadi İşletmesi hesabına 30TL yatırıldığına ilişkin dekontu ve adresinizle beraber fatura bilgilerinizi [email protected] adresine göndermeniz halinde dergi ve faturalarınız adresinize gönderilecektir. Enerji Hukuku Dergisi’ne abone olmak için aşağıdaki formu doldurup [email protected] adresine göndermeniz halinde yıl içerisinde çıkacak olan sayılarımız da adresinize gönderilecektir. Projemiz ilk olarak Avrupalı yatırımcılara enerjiyi verimli kullanabilecekleri yeni teknolojileri, enerji ihtiyacını hangi kaynaktan nasıl karşılayabileceklerini gösterecektir. Böylece TECLENERGY, Avrupalı yatırımcılara teknik katkıda bulunacaktır. Kendi ülkelerinde yatırım yapmak istediklerinde mevcut teknolojilerin neler olduğunu ve Türkiye’ye yatırım yapmak istediklerinde karşılaşacakları tüm hukuki prosedürleri de öğreneceklerdir. Bu konuda yatırımcıların başka bir kaynak araması gerekmeyecektir. Türkiye’de yatırım için nasıl bir yasal-finansal yol izleyecekleri, pazarda hangi hukuki prosedürlerle karşılaşacakları, pazara giriş koşulları da dâhil olmak üzere akıllarındaki tüm sorulara cevap bulacaklardır. Konunun finansal boyutu da yer alacağından yatırımcı ihtiyaç duyabileceği finansal soruların da yanıtını bulacaktır. Macaristan’dan transfer edilen FIP-TREET 2006 yılında başarıyla tamamlanan bir projedir. Ancak 2013 yılına kadar eğitim modüllerinde herhangi bir revize yapılmamıştır. Teknolojinin dinamik yapısı düşünüldüğünde bu modüllerin oldukça eski ve yenilenmeye ihtiyacı olduğu belirtilebilir. Projemizde FIP-TREET’teki teknik modüller yine bu projede çalışan ortaklar tarafından güncellenecektir. Böylece Avrupa’daki enerji sektörünün tüm paydaşlarının kullanabileceği güncel teknik eğitim modülleri oluşturulacaktır. Hepsi enerjinin teknik tarafında yer alan ortaklarımız bu modülleri ülkelerinde (MacaristanYunanistan-Romanya) sektöre insan kaynağı yetiştirmek üzere kullanabileceklerdir. Bu modüller tüm Avrupa Birliği ülkelerinde de kullanılabilir nitelikte olacaktır. Bu da projemizin tüm Avrupa çapında bir katma değer oluşturacağını göstermektedir. Armada İş Merkezi Kat: 11 & 14 BB:1104 Söğütözü / ANKARA T: +90 (312) 295 62 06 • F: +90 (312) 295 62 00 www.enerjihukuku.org.tr • [email protected]
© Copyright 2024 Paperzz