T: 020 7923 08 38 │ M: 0742 948 14 90 │ E: [email protected] facebook.com/telgrafnewscom │ @telgrafnewscom Haftalık Haber Gazetesi Çarşamba, 23 Temmuz 2014 426 Yeni Bir Yaşam İçin: Demirtaş Temmuz ayında emlak fiyatları düştü Sayfa 4 Halkların ve değişimin adayı olarak ön plana çıkan HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş için organize edilen mitinge katılan binlerce kişi yeni bir yaşam için Demirtaş dedi. Pazar günü Kuzey Londra’da bulunan Lee Valley Athletic Centre’da yapılan mitingte konuşan Selahattin Demirtaş: ‘‘Öyle bir yaşam kuracağız ki Sünni, Alevi birbirine baktığında kaygı duymayacak, birbirinden kardeş kokusu alacaklar. Öyle bir yaşam kuracağız ki, yoksullar, işsizler, işçiler, emekliler Joan Ryan, kiracılar için daha adil şartların yaratılması çağrısı yaptı Sayfa 5 karın tokluğuna çalışmak zorunda kalmayacak ve Türk Kürt’ten nefret etmeyecek, korku duymayacak, kaygı duymayacak ve bir Ermeni sözü küfür olarak algılanmayacak. Yahudiler tehdit olarak görülmeyecek. Kadınlar sokakta katledilmesi gereken yaratıklar gibi muamele görmeyecek.” dedi. Londra’da faaliyet yürüten birçok kurum da miting alanında ortak bir bildirge ile Selahattin Demirtaş’ı desteklediklerini deklare ettiler. Devamı sayfa 6-7 Londra’da yüzbin kişi İsrail’i protesto etti Sayfa 10 Kadın düşmanı bir dünyada yaşıyoruz! Sayfa 11 2 Londra’daki kurumlardan Demirtaş’a destek açıklaması ‘‘Halkların ve değişimin adayı Selahattin Demirtaş’ı destekliyoruz!’’ Londra’da faaliyet yürüten Türkiyeli ve Kürdistanlı kurumlar Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP adayı Selahattin Demirtaş’ı destekleyeceklerini açıkladılar. Yapılan açıklamada: ‘‘Britanya’da çalışma yürüten demokratik kitle örgütleri, yöre ve kültür dernekleri olarak güçlü bir biçimde haykırıyoruz ki; Halkların Demokrasi Partisi adayı Halkların ve Değişimin adayı Selahattin Demirtaş bizim de adayımızdır. Tüm halkımızı Selahattin Demirtaş’a oy vermeye, desteklemeye çağırıyoruz!’’ denildi. İlk turu İngiltere için 2-3 Ağustos tarihleri arasında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ı destekleyen kurumlar ortak bir bildiri yayınladı. Bildiri şöyle: ‘‘Bizlerden Britanya’ya da Çarşamba, 23 Temmuz 2014 çalışma yürüten demokratik kitle örgütleri olarak şuna inanıyoruz ki, Türkiye artık bir yol ayrımında. Ya devlet otoritesi daha da pekişecek ya da bütün ezilenlerin onurlu yaşam özlemlerini gerçekleştirecek radikal demokratik adımlarla, köklü değişim yoluna girilecek. Bu seçimlerde halhazırda üç aday ama iki çizgi yarışacağı bir seçim var halkların önünde . Erdoğan ve Ekmeleddin’in çizgisi Türk-İslam sentezci devlet otoritesini pekiştireceği çizgi.Karşılarında halkların seçeceği devrimci yurtsever ve demokratik güçlerin adayı Selatin Demirtaş bulunacak. Desteklediğimiz ve bize ait olan çizgi ise; Halkın doğrudan kendini yönettiği, farklılıklarını özgürce ve gururla ifade ettiği, geleceği hakkında söz üretip karar sahibi olduğu bir dünyayı ifade ediyor. İnanıyoruz ki Selahattin Demirtaş’ın temsil ettiği ilkeler; kadınların, gençlerin, engellilerin, inanç gruplarının, farklı kimlik ve kültür gruplarının, çifti, işçi ve emekçilerin söz, yetki ve karar sahibi olduğu yeni bir yaşam projesidir. Bizler; ezilen, sömürülen ve baskı altında tutulanların Britanya’da yaşayan parçaları olarak inanıyoruz ki sistemin bütün kanalları halkların demokratik iradesine açık hale getirilerek, demokratik bir işleyişe kavuşturulacaktır. Biz inanıyoruz ki, Demirtaş’la birlikte; Kürt sorununun çözümü Türkiye’nin demokratikleşmesiyle birlikte yürüyecek, sorun çözüldükçe Türkiye demokratikleşecek, Türkiye demokratikleştikçe çözüm hız kazanacaktır. Bunu sağlayacak irade, yıllardır barış mücadelesini yürütenlerle, Türkiye’nin demokrasi güçlerinde vardır. Biz inanıyoruz ki, farklılıklarımız bizi zayıflatmaz, aksine güçlendirir. Türkler, Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Rumlar, Ezidiler, Süryaniler, Keldaniler, Araplar, Çerkezler, Lazlar, Pomaklar, Romanlar, hep birlikte eşit ve demokratik biçimde yaşayabiliriz. Aleviler, Hıristiyanlar, Museviler, Ezidiler gibi ezilen ve dışlanan tüm inanç ve kültürel gruplar, herkesin dini inançlarını ve dünya görüşü çerçevesinde sosyal hayatını özgürce yaşaması temelinde birlikte yaşayabilmelidir. Bunun için Cemevleri ve farklı din ve inançlara ait tüm mekanlar yasal statüye kavuşturulmalı, bugüne kadar devletin resmi din anlayışına hizmet eden Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır. Ulusal kökeni, kültürel kökeni, dini inanışı farklı olsa da Türkiye’de yaşayan herkes, eşit yurttaşlık temelinde yaşayabilmelidir. Bugün, kadına söz ve iktidar alanı bırakmayan erkek egemen toplumun kadın katliamı hızını kesmeden sürüyor. Kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılık kaldırılmalıdır. Biliyoruz ve inanıyoruz ki, her toplum kadınların özgürlüğü kadar özgürdür. Aynı zamanda LGBTİ ler farklı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği sebebiyle kimse dışlanmamalı ve öldürülmemelidir. Biz inanıyoruz ki, gençlik başa çıkılacak değil, başa çıkarılacak kesimdir. Gençlerimiz bizim geleceğimizdir. Ve biz geleceğimiz olan gençlerimizin; işsizlik, baskı ve yoksulluk içinde büyümelerini istemiyoruz. Sindirilmiş bir gençlik istemiyoruz. Parası olmadığı için eğitim alamayan bir gençlik istemiyoruz. Eğitim her yurttaş için parasız olmalı, herkes dil, din, inanç, etnik kimlik, cinsiyet, cinsel kimlik ve ırk ayrımcılığına maruz kalmadan eğitim olanaklarına eşit bir şekilde ulaşabilmelidir. Anadilde eğitim herkes için bir hak olarak kabul edilmelidir. Gezi’de ve Lice’de gördük, yeni yaşamı bizlere gençler müjdeliyor! Taşeronlaştırmanın sonucunu daha dün Soma’da gördük. 301 canımız sermayenin daha fazla kâr etmesi için neler göze aldığını gördük. Biz artık işlerin sermayenin çıkarlarına göre düzenlendiği bir sistem istemiyoruz. Onlar daha fazla kâr elde etsinler diye ağır ve uzun çalışma koşullarında çalışmak istemiyoruz. Kriz anında sokağa, yoksulluğa atılan biz olmak istemiyoruz. Başta güvencesiz çalışanlar olmak üzere tüm emekçilerin sosyal haklarının takipçisi bir Cumhurbaşkanı istiyoruz. Karnımızı doyuran toprak, kanımızı temizleyen hava, yaşamın kaynağı su ve bu dünyayı paylaştığımız diğer canlılar, aynı yaşamın parçasıdır. Buna saygı gösteren, AVM’ler için ağaçları kesmeyen, enerji ve zenginlik için doğayı yok etmeyen bir Cumhurbaşkanı istiyoruz. Bu güne kadar bugünkü devlet, yukarıda saydığımız sorunlardan, ekonomik ve politik nedenlerden dolayı buralarda bulunan biz göçmen işçi ve emekçilere, döviz kaynağı ve siyasal çıkarları için lobi gücü olarak baktı. Ama biz resmi devlet politikasının parçası olmayacağız. Ülkedeki halkımıza ait gelecek bizim de geleceğimizdir. İşte bizim bu isteklerimiz; ne Erdoğan’da ne de Ekmeleddin’de ifadesini bulmaktadır. Bunun tek güvencesi, eşit ve özgür bir yaşam projesine sahip ilkelerle yürüyen adayımız Selahattin Demirtaş’tır!’’ Yayınlanan ortak bildirinin altında imzası bulunan kurumlar: Britanya Kürt Halk Meclisi, Kürt Toplum Merkezi(KCC), Londra Halkevi, Göçmen İşçiler Kültür Derneği (GİK-DER), Türk ve Kürt Toplum Merkezi (Day-Mer), Dersimliler Derneği, Kırkısraklılar Derneği, Alxazlılar Derneği, Tilkiler Derneği, El-Com, Paz-Der, Roj Women kadın meclisi. 3 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİYLE İLGİLİ ÖNEMLİ HUSUSLAR Cumhurbaşkanlığı seçimleri için İngiltere’de yaşayan vatandaşların mutlaka dikkat etmesi gereken hususlar. gerekmektedir. • Tespit ettiği randevu saatinde gidemeyen vatandaşlar aynı gün içerisinde oy kullanması mümkün olacaktır. • Seçimlerde oy kullanabilmek için 21-25 Temmuz 2014 tarihleri arasında www.ysk.gov. tr adresinden randevu alınması gerekmektedir. • Randevular 2 veya 3 Ağustos tarihlerinde 08.00-12.30 ile 12.3017.00 saat dilimleri arası için alınabilecektir. • Randevu almayan vatandaşlar için YSK tarafından belirli bir gün tahsis edilecektir. www.ysk.gov.tr adresinden oy kullanma tarihinizi öğrenmeniz • Randevu gününde gidemeyen veya belirlenmiş oy kullanma gününü kaçıran vatandaşların diğer gün oy kullanmaları mümkün OLMAYACAKTIR. Ancak, Türkiye’deki gümrük kapılarında oy kullanma hakkı devam edecektir. • Yurtdışında adres beyanı yaptırmış olan ancak Türkiye’de bulunan vatandaşlar Gümrük kapılarında oy kullanabileceklerdir: • Gümrüklerde birinci tur oy verme işlemi: 26 Temmuz 2014 - 10 Ağustos 2014 Gümrüklerde ikinci tur oy verme işlemi: 17 Ağustos 2014 - 24 Ağustos 2014 • Seçim günü oy kullanabilmek için T.C. Kimlik numaranızın kayıtlı olduğu fotoğraflı bir nüfus cüzdanı veya pasaportu ibraz etmeniz gerekmektedir. • Seçimler Olympia Sergi ve Konferans Merkezi’nde (Kensington, Londra, W14 8UX) gerçekleştirilecektir. 4 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Tecavüz mağduru: ruhsatsız taksilere binmeyin Shoreditch’de bindiği ruhsatsız taksinin şoförü tarafından tecavüze uğrayan kadın, lisanssız taksilerin kullanımına karşı uyarıda bulundu. Geçtiğimiz yıl 3 Ağustos’ta, Shoreditch’de, sabahın erken saatlerinde eve dönmek için ulaşım aracı arayan kadını taksisine alan Paul Michael Causer, mağduru ıssız bir yere götürdükten sonra tecavüz etti. Surrey’de, çıkmaz bir sokağa arabasını sürdükten sonra, arabanın bozulduğu bahanesiyle aracı durduran Causer, kadına saldırısının ardından yolun kenarına attı. Causer, geçtiğimiz hafta Old Bailey Mahkemesinde, ağır cinsel taciz suçundan, 11 sene hapis cezasına çarptırıldı. Mağdur, başka insanları sahte ve ruhsatsız taksi kullanma riskleri karşısında uyardı. Mağdur şöyle konuştu: ‘‘O gecenin korkusu beni tüm hayatım boyunca etkileyecek. ‘‘Bu son sene bir kabustu ve sona erdiğine minnettarım ama insanlara vermek istediğim mesaj, ruhsatsız taksilere binmemeleridir. ‘‘Ben de uyarıları bildiğim halde Temmuz ayında emlak fiyatları düştü böyle bir şeyin başıma gelebileceğini hiç düşünmemiştim.’’ Cinsel suçlar araştırma bölümü, Detektifi Adele Robertson, şöyle konuştu: ‘‘Paul Causer, savunmasız bir kadını hedef aldı ve taciz etti ve olması gerektiği gibi işlediği bu iğrenç suç için hapiste yatacak. ‘‘Bu tür vakalar bize her zaman bildirilmiyor, ve bu yüzden biz buna benzer koşullarda tacize uğrayan insanların bize başvurmalarını istiyoruz. ‘‘Bu tür suçların mağdurlarının yaşadıklarını anlatmaları büyük cesaret gerektiriyor ve bize, bildirdiklerinde kendilerine yardım edeceğimiz konusunda güvenebilirler.’’ Emlak web sayfası Rightmove’e göre, emlak fiyatlarında bu sene ilk defa bir gerileme yaşandı. Web sayfanın Ev Fiyatları Endeksi, Temmuz ayında satışa çıkartılan evlerin fiyatlarında yüzde 0.8 düşüş buldu. Fakat, bu bulguların yanında, sene sonuna kadar fiyatların tekrar yükselmeye başlayabileceği uyarısı da geldi. Rightmove’ın başkanı, Miles Shipside, bu düşüşün yaz tatili ve dünya kupası dolayısıyla beklendik olduğunu belirtti. Son 10 sene içerisinde, altı senede, Temmuz ayında, ev fiyatlarında düşüş görünmüş. Rightmove, aynı zamanda mort- gage başvurularına uygulanan katı kurallar ve İngiliz Merkez Bankasının faiz oranlarının beklendiğinden önce artabileceğinin uyarısının da fiyat düşüşünde etken olabileceğini belirtti. Evening Standard gazetesine göre, Temmuz ayında görülen düşüşe rağmen, Rightmove, 2014 senesi için emlak fiyatlarına artış oran tahminini yüzde 6-8 den yüzde 8’e yükseltti. Rightmove ayrıca, daha fazla emlakin satışa çıkarıldığını, fakat bazı bölgelerde talebin arzdan yüksek olduğunu belirtti. 5 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Joan Ryan, kiracılar için daha adil şartların yaratılması çağrısı yaptı 2015 genel seçimlerinde, Enfield North bölgesinde Milletvekili adayı olan Joan Ryan, yerel bölgesinde kirada oturan insanlara daha iyi koşullar yaratacak planlara destek verdi. Ryan, emlak şirketlerinin Enfield bölgesinde kiracılara ‘kazık’ ücretler uyguladıklarını ve beklenmeyen kira artışlarını yaptıklarından dolayı kira uygulamalarında değişiklikler gerektiğini savunuyor. Koalisyon Hükümetinin sürecinde yükselen emlak fiyatlarıyla, bir çok aile gelirlerinin yarısından fazlasını kiraya ödüyorlar. Londra’da, sadece son sene içerisinde kiralar yüzde 10’a kadar yükseldi. İşçi Partisi bu konuda adım atmaya kararlı olduğunu belirtiyor ve konut sistemini daha adil yapmak için planları olduğunu açıkladı. Joan Ryan konuya ilişkin şöyle konuştu: ‘‘Enfield’de kirada oturan aileler bir seneden diğerine kiralarının artma olasılığından korkuyorlar. Onlar düzenlerini oturtup, geleceğe dair plan yapıp ve kendilerini güvende hissetmek istiyorlar. Hükümet harekete geçmeyi reddediyor, İşçi Partisi ailelere daha uzun süreli bir kira sözleşme güvencesi ve dar aile bütçelerini idare edebilmeleri için ve geleceğe yönelik plan yapabilmek için, aşırı artışları durdurup öngörülebilir kira uygulayacaktır. ‘‘Eğer evini satın alırsan, çoğu emlakçı ücret talep etmiyor, ama Enfield’de kirada oturan insanların herhangi bir güvenceleri yok ve her taşındıklarında ortalama 350 sterlin ödemek zorunda kalıyorlar. Bu, bir çok insan için çok büyük para ve bu yüzden İşçi Partisi bu ‘kazık’ ücretlerin yasaklanmaları için yasa getirecek.’’ 1997- 2010 seneleri arasında, yine Enfield North’da Milletvekili olan Ryan, 2010 genel seçimlerinde yerini Muhafazakar Nick de Boir’a kaptırmıştı. Ryan, siyasete bakış açısını ve tekrardan aday olmasını şöyle anlattı: Enfield’de milletvekili olarak görev yaptığım 13 senede, işimle ilgili en çok sevdiğim şey seçmen milletvekili olmaktır. Yerel insanlarla tanışmak, onlarla bölgemizi geliştirmek için çalışmak ve günün büyük olaylarıyla ilgili, Parlamentoda onların sesi olmak. Enfield’i hala çok seviyorum. Hiç ayrılmadım. Yaşadığım yer. Ailemin yaşadığı yer. Evim. ‘‘Son seçimlerden sonra eski işime, öğretmenliğe, geri döndüm. Hertford Regional College’de öğrencilere, hemşirelik, ebelik, öğretmenlik ve bakıcılık dallarında, üniversiteye giriş kursları veriyorum. Ben öğretmenliği ve genç insanların yaşamlarında eğitimin yapabileceği değişikliği görmeyi her zaman çok sevdim. Bu son bir kaç yıl bana, insanlara öğrenme fırsatı verdiğin zaman, imkan verdiğin zaman, potansiyellerinde sınır olmadığını, öğretti. Ben bu sebepten siyasete girmek istedim başta. Ve yine bundan dolayı Enfield ve insanlarınısizi- tekrar parlamentoda temsil etmek istedim. ‘‘Muhafazakar Parti ve Nick de Bois, burada, son seçimlerde kazandığından beri, buradaki toplumun yaşadıklarına sinirlenmekten alamıyorum kendimi. Chase Farm Hastanesinin derecesi düşürüldü ve bekleme süreleri gittikçe artıyor. Başbakan David Cameron’ın kapatılmayacakları sözüne rağmen, Acil Servis ve Doğum bölümü Chase Farm hastanesinden kesildi. ‘‘Ve ben de genç işsizlerin sizin gibi sayılarının artışından endişeliyim; ağır şiddet suçlarının artışından endişeliyim; kiralar yükseldi ve bir nesil kendi evlerini satın alamıyorlar. En kötüsü de bazı aileler gıda bankalarına muhtaç kalmışlar. Bu doğru değil. Bunların hepsi Muhafazakar Partisin başında olduğu hükümet döneminde oldu. Bu yüzden ben geri geldim, Enfield ve burada yaşayan insanlar için mücadele vermeye.’’ 6 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Londra’da binler Demirtaş Başkent Londra’da binlerce kişi, Selahattin Demirtaş’a destek vermek için bir araya geldi. Çeşitli inanç ve ulustan 6 bin kişinin bir araya geldiği coşkulu mitingde konuşan cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş kediler trafoya girmez ve oylar çalınmazsa herkesi şaşırtacak sonuçların ortaya çıkacağını ifade etti. HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, Avrupa’daki seçim kampanyası kapsamında Basel, Paris, Köln’ün ardından başkent Londra’da, geniş katılımlı bir miting düzenledi. Anadolu ve Mezopotamya’nın farklı halklar ve inançlarını bir araya getiren mitingde, yeni bir yaşam için Demirtaş’a oy verilmesi çağrısı yapıldı. Onlarca örgütün desteklediği miting Londra Lee Valley Athletic Centre’da düzenlendi. Demirtaş sahne almadan önce meydanda Kürtçe şarkılar çalınmaya başladı. Demirtaş’ın seçim kampanyası için hazırlanan şarkıların da çalındığı büyük sahneye, “Halkların ve değişimin adayı Selahattin Demirtaş” yazılı büyük bir pankart asıldı. Miting başlangıcında sahne alan Koma Sersi ve Koma Çarnewa grubları ise katılımcılara şarkıları ile coşkulu anlar yaşattı. Halkın bütün kesimlerine eşit mesafede olacağız ‘Sizleri bu meydanda toplayan, buraya getiren ve saatlerdir beklemenizi sağlayan duygu her neyse, o duygunun önünde saygıyla eğiliyor ve selamlıyorum’ diyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde hiç bir ayrım yapmadan halkın bütün kesimlere eşit mesafede olacağını ve Cumhurbaşkanının ezilenlerin, dışlananların safında duracağını dile getirdi. Demirtaş, Türkiye’de Kenan Evren zihniyetinin yenilebileceğini kimsenin aklına bile getirmediğini ifade ederek “Ama yüreğinde özgürlük sevdası olanlar, darbenin ruhuna teslim olmayanlar her yerde direndiler. Türkiye’de yenilen faşizm oldu, darbe zihniyeti oldu” diye konuştu. «AKP tam 12 yıldır devrimcilerin, yoksulların, emekçilerin, işçilerin, kadınların direnerek yarattığı değişim ve dönüşüm rüzgarını kendi yelkenini doldurmak için kullandı» diyen Demirtaş, sonuçta ortaya ileri demokrasi değil, ileri diktatötürlüğün çıktığını iddia etti. AK Parti’nin önünde diz çökmeyeceklerini, o nedenle halkların bir alternatifi ve gerçek bir Cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğini dile getiren Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öyle bir yaşam kuracağız ki Sünni, Alevi birbirine baktığında kaygı duymayacak, birbirinden kardeş kokusu alacaklar. Öyle bir yaşam kuracağız ki, yoksullar, işsizler, işçiler, emekliler karın tokluğuna çalışmak zorunda kalmayacak ve Türk Kürt’ten nefret etmeyecek, korku duymayacak, kaygı duymayacak ve bir Ermeni sözü küfür olarak algılanmayacak. Yahudiler tehdit olarak görülmeyecek. Kadınlar sokakta katledilmesi gereken yaratıklar gibi muamele görmeyecek.” Soma’daki maden faciasına da konuşmasında değinen Demirtaş, şunları ifade etti: “301 milyarder ölmüş olsaydı, 301 pa- tron Soma’da ölmüş olsaydı, Başbakan ‘bu işin fıtratında var’ diyebilir miydi? Üç günde unutulur muydu? Neden? Çünkü devlet halkın devleti değil. Başbakan, halkın başbakanı değil. Eğer dünyanın en zengin adamının oğlu Berkin Elvan gibi öldürülseydi, Başbakan anasını yuhalatabilir miydi? Demek ki, para kimdeyse devlet onun devleti olmuş.” Çankaya’nın Kürt›ün, Türk›ün ya da Alevi’nin Çankaya’sı olamayacağını, herkesin Çankaya’sı olursa onun bir anlamı olacağını belirten Demirtaş, «İlk defa karşılarında gerçek bir halk gücünü görüyorlar» dedi. Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçiminin önemli bir fırsat olduğunu, ezilenlerin birliği güçlendirilirse kimsenin devleti kendi malı gibi kullanamayacağını anlattı. Herkese oy kullanma çağrısında bulunan Demirtaş, “Mutlaka oyunuzu kullanın. Oy vermeniz, Türkiye’deki cumhurbaşkanının belirlenmesinde çok kritiktir. 54 ülkede oyların yüzde 5’ini siz kullanacaksınız. Bu yüzde 5, kimin cumhurbaşkanı olacağını belirleyebilir. Bu çok kritiktir” diye konuştu. Çarşamba, 23 Temmuz 2014 için buluştu -”Kimyası bozuldu”Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçiminde oylar korunabilirse herkesi şaşırtan sonuçların çıkacağını kaydederek şöyle devam etti: “Başbakan, Çankaya’yı kendisinin tapulu malı gibi görüyordu, garanti görüyordu. Karşısında rakip görmüyordu. Çünkü halk onun için rakip değildi. Ama şimdi dikkat edin halkın gücünü görmeye başladı. Bu kadar korku imparatorluğu yaratma çabasına rağmen karşısında korkmayan, yılmayan bir halk gerçeğini gördü. Kimyası bozuldu. İnşallah fiziği de bozulacak. 10 Ağustos’ta onu da yapacağız.” AK Parti’ye gönül verenlere de seslenen Demirtaş, “Başbakan, cumhurbaşkanlığı gibi bir pozisyonu kolay kolay yürütemez. Tansiyonu buna uymaz. Karşısında bizim gibi muhalefet varken, Çankaya’yı kendi malı gibi kullanamaz. Yapacağı her hatada karşısında bizi bulacak. AKP’liler Başbakanı seviyorlarsa ve gerçekten onun kıymetini biliyorlarsa bana oy verecekler» dedi. Başbakanın Türkiye’nin yarısını sevmediğini savunan Demirtaş, “Biz de sevmiyoruz. Karşılıklı sevmiyoruz birbirimizi. Onun işi gücü kendisine oy veren yüzde 50’dir. Oyu biraz düşsün bakın onlara neler söylüyor” ifadesini kullandı. 17 Aralık sonrası yaşananlara da değinen Demirtaş, “Bunlar birbirine uzun yıllar yıkama yağlama işleri yapmadılar mı? Şimdi ne yapıyorlar? Şimdi şanzımanı dağıttılar. Ona oy verince garantide sanmayın kendinizi. Doğru kişiye oy verin, AKP’liler olarak siz de rahat edin diyorum” diye konuştu. Kadınların cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanmasının önemine de dikkati çeken Demirtaş kadınların yüzde 50 oya sahip olduğunu ifade etti: “Bu seçim en çokta sizin seçiminizdir. Bir kadın aday yok biliyorum, eksikliktir. İnşallah bir sonraki seçimde kesinlikle Çankaya’ya bir kadın çıkacak ama bu seçimde şu anda diğer iki adaya kıyasla kadın özgürlük çizgisini temsil eden sadece biziz. Ve sizler kadınlar olarak yüzde 50’i oya sahipsiniz. Yani aslında Cumhurbaşkanı’nı kadınlar olarak siz belirliyorsunuz. Yüzde 50’i artı bir oy alan Cumhurbaşkanı oluyor ve Türkiye’de kadın nüfus yaklaşık yüzde 50’lidir bir tane de erkek oy verse 50 artı 1 kazanıyoruz. Gerisi önemli değil”. Selahattin Demirtaş mitingdeki sözlerine, “Londra’dan Rojova’ya Kobaniye’de direnen kardeşlerimize, Filistin’de Gazze’de direnen mazlum halklara da selam göndermek istiyorum. Bütün ezilen halklar, direnenler kazanacak. Yani bizler er geç kazanacağız” diyerek son verdi. İngiltere’deki örgütlerden ortak destek mesajı İngiltere’de çalışma yürüten demokratik kitle örgütleri, yöre ve kültürel dernekleri, Britan’ya Kürt Halk Meclisi, Kurdish, London Halkevi, Roj Kadın Meclisi, Göçmen İşçiler Kültür Derneği (GİK-DER), Türk ve Kürt Toplum Merkezi (DAY-MER), Alxazlılar Derneği, El-Com ve Paz–Der tarafından okunan ortak deklarasyonda, Selahattin Demirtaş’ın bütün ezilen ve sömürülenlerin, ötekileştirilmiş olanların, baskı altında tutulan farklı inanç gruplarının temsilcisi olduğu ve aynı zihniyetteki iki burjuva adayın karşısında tek alternatif aday olduğunu belirtildi. PYD İngiltere temsilcisi Alan Şemo da mitingde bir konuşma yaparak Rojava’ya daha fazla sahip çıkılması çağrısı yaptı. Alanda ayrıca Kobane’ye yardım amaçlı standlar kurularak yardım toplandı. Haber: Meltem Ay Foto: Mark Campbell & ESRA TÜRK 7 8 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Yardım kesintileri en mağdur kesimleri vuruyor Hükümetin araştırması, kendi sosyal yardım kesintilerinin en mağdur ve yardıma ihtiyacı olan insanları vurduğunu ortaya çıkardı. insanların bir taraftan bir tarafa savrulduklarını ortaya çıkardı. Rapor, sosyal yardım uzmanı olarak bilinen, orta sağcı, Matthew Oakley tarafından hazırlandı. DWP rapora cevaben, yardım alanlarla iletişimlerinin gözden geçireceklerini, özel bir birim kurarak mektup ve yerel yönetimlerle daha yakın çalışarak bütün iletişime bakıp daha anlaşılır hale getireceklerini ifade ettiler. Hükümet, yardımı kesilenlerin neden gerekli kurallara uymadıklarını kanıtlamak için ‘katı’ kurallarını gevşeteceklerini söyledi. İş ve Emeklilik Bakanlığının (Department for Work and Pensions-DWP) istemiyle hazırlanan rapor, sosyal yardım alan kişilerin, yardım alma anlaşmalarına uymadıklarında yardımların kesilmelerinde ciddi sorunlar olduğunu belirtiyor. sistematik olarak sorunlar görüldü. Yardım kesimlerinin kararının alımında ve uygulamalarında, Jobcentre Plus’da işsizlerin aldıkları yardımlar, çalışan DWP’in yardım alanlarla iletişimlerinin belirsiz ve şaşırtıcı olduğu ve bir çok yardım alan kişinin yardımlarının neden kesildiğini bilmedikleri kaydediliyor. memurların belirledikleri şartlar karşılanmadığında bir hafta, iki hafta, dört hafta, ya da daha uzun sure durdurulabiliyor. Bu durumda geçinmek için ‘zorluk’ fonuna başvura biliniyor. Fakat, rapor, bu destek seçeneğin çoğu zaman sunulmadığının ve işsiz olan bireylerin mağduriyet yaşadıklarını belirtti. ‘Zorluk’ fonuna başvurulduğunda bir çok zaman da ret ediliyor. Ayrıyeten yardımın kesildiği her dönemde kira ve belediye vergisi ödemelerinde de durdurulma tehlikesi yaşanıyor. Rapor, İş Programına yönlendirilen kişilerin yardımlarının gereksizce kesildiğini ve Raporda şöyle yazıyor: “Ne tür sosyal güvence olursa olsun, eğer yetersizce iletilmezse, eğer başvuranlar sistemi ve sorunluluklarını anlamıyorlarsa ve kararla karşı kendilerini savunacak güçleri yoksa, maksadını yerine getiremez. Ne adil olur, ne de etkili.” Rapor özellikle, yardımı kesilenlerin sistemi yeterli olarak anlamayan bir kesim olduğunu ve bu kesiminde en çok mağdur olacak insanlar olduğunu vurguluyor. 9 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 ‘BRİTANYA ŞAİRLER ANTOLOJİSİ - ŞAİRİN ŞİİRİ’ KİTABI ÇIKTI Bir yıldır çalışmaları devam eden Britanya şair antolojisi kitabı sokak kitapları yayınevinden çıktı. Kadim Laçin tarafından yayına hazırlanan kitapta 34 şaire ait şiirler bulunuyor. 1954 - 2014 tarihleri arasında Britanya da yaşamış veya hâlâ yaşayan, Türkçe şiir yazan yürek ustalarının edebiyat işçiliği bu antolojide buluşuyor. Kitabın kapağındaki yazıda: ‘‘Şairin, sürgünde ki aşk, acı, umut, özlem, sevda, kavga, barış, kardeşlik, dostluk imgeleriyle, eşitlik, adalet, hürriyet isteyen şiiriyle ada şenlendi... Anadolu’dan, Mezopotamya’dan veya Akdeniz havzasının kuzey doğusundan gelmişlerdi, Manş Denizi’ni aşıp Atlantik’in doğu kıyısındaki adaya. Yıllarca yaşadılar ama ana dillerini ya da eğitim dillerini unutmamışlardı. O dilden rüya görür ve o dilden severlerdi. Aşkları da öyleydi o dilden dizelere dökülürken. Belki de bir başka dilden fakat Şairin Şiiri bir ada yolculuğuydu! Gurbetteki şiir, sürgünde ki aşkın, yaban ellerdeki sevdanın tanıklığıydı. Britanya adasında yüreklerin çığlığı okyanus dalgalarına karşı kürek salladı, demirleyecek liman aradı, dahası da başka yüreklere daldı. Otuz dört şairin dizeleriyle Atlantik okyanusu ve Manş denizinin ortasında bir şiir adası oldu Britanya Şairler Antolojisi. Şairin Şiiri’yle şenlendi! Zevkle sahipleneceğiniz bir Antoloji edebiyat ve şiir arşivinize katılıyor.’’ Kitabı yayına hazırlayan Kadim Laçin, Şairin Şiiri›ne katkı sunan, yer alan, şiir veren, destek sunan bütün Şairlere teşekkür etti. 34 Şairin şiirlerinden oluşan 288 sayfalık Antolojinin tanıtımı ve şairlerin imza günü için Londra’da Eylül ayında bir etkinlik düzenlenecek. Kitapta şiirleri yer alan yazarlar: Alev Adil, Aycan Saraçoğlu, Aydın Adamoğlu, Bülent Ekinci, Canan Aktaş, Can Yücel, Engin Sagun, Gülay Yurdal Michaels, Gülsüm Coşkun, Hüseyin Erdoğan, Hüseyin Perioğlu, Kadim Laçin, Leyla Aslan, Lütfü Balaban, Mecali, Mehmet Şahin, Mehmet Yaşin, Metin Çelebi, Musa Pekin, Neşe Yaşın, Niyazi Özkan, Nurcan Şen, Osman Türkay, Ozan Figani, Ömer Aksoy, Özgür Düzgünoğlu, Özgen Balcı, Remzi Tanrıverdi, Roni Margulies, Şavkar Altınel, Vedat Türkali, Volkan Yıldız, Yaşar İsmailoğlu, Zeynel Can 10 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Londra’da yüzbin kişi İsrail’i protesto etti Savaş’a Hayır Koalisyonu’nun çağrısıyla Cumartesi günü İsrail’in Gazze’ye saldırısı yüzbin kişilik dev bir gösteri ile protesto edildi. Öğlen saatlerinde Başbakanlık önünde başlayan yürüyüş, şehir içinden geçtikten sonra İsrail Londra Büyükelçiliği önünde geç saatlerde bitti. Daha toplanma anından başlayarak yürüyüş boyunca Gazze katliamına karşı öfke, herkesin yüzlerinde okunuyordu. Bu öfke İsrail Büyükelçiliği önünde en üst noktasına çıktı. Yürüyüş boyunca ve İsrail Elçiliği önündeki gösteride protestocuların “Gazze’ye saldırılar dursun”, “Yaşasın özgür Filistin”, Gazze’yi hiçbir zaman unutmayacağız” sloganları hiç durmadı. Gazze bilançosu: 502 Filistinli, 18 İsrail askeri öldü İsrail ordusunun Hamas’ın denetimindeki Gazze’ye yönelik 8 Temmuz’da başlattığı saldırılar sırasında 140’ı Pazar günü olmak üzere şu ana kadar en az 502 Filistinli hayatını kaybetti. İsrail›in kaybı ise 18 asker. İsrail ordusu 8 Temmuz’dan beri Gazze Şeridi›ne yönelik saldırılar düzenliyor. Operasyonun başından bu yana en ölümcül saldırılar Pazar günü gerçekleşti. Filistinli sağlık kaynaklarına göre Gazze’nin doğusundaki Şecaiyye›ye yönelik bombardımanda en az 72 Filistinli hayatını kaybetti. Gün içinde toplam 140 Filistinli saldırıların kurbanı oldu. Pazar günkü saldırılarda Şecaiyye›de 250’den fazla kişi yaralanırken, 450 kişi de Gazze Şeria›nın tümüne saldırıların hedefi olarak yaralandı. Bugün sabah saatlerinde Gazze Şeridi›nin güneyindeki Refah’a düzenlenen hava saldırısında 7’si çocuk 9 Filistinli hayatını kaybetti. Bu kurbanların hepsi aynı ailenin mensuplarıydı. Gazze Şeridi›nin güneyindeki Han Yunus’ta daha önce bombardımana maruz kalmış bir evin yıkıntılarında bu sabah 16 Filistinlinin cesedi çıkarıldı. İsrail cephesinde son 24 Saat içerisinde Gazze Şeridi›nde 13 asker öldü. 8 Temmuz’dan bu yana ölen İsrail askerlerinin sayısı 18’e yükseldi. Bu da 2006’dan bu yana İsrail ordusu açısından en ağır kayıplar oldu. Askerlerden 7’si zırhlı aracın geçişi sırasında bir bombanın patlaması sonucu, 3’ü de alev almış bir binada iki ayrı noktadan açılan çapraz ateş sonucu öldü. İsrail cephesinde ayrıca 2 sivil roket atışları sonucu hayatını kaybetti. Öte yandan İsrail saldırıları nedeniyle BM tarafından yönetilen okullara 81 bin Filistinlinin sığındığı açıklandı. 11 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Kadın düşmanı bir dünyada yaşıyoruz! Londra’da yapılan zirvede açıklanan rakamlar insanı dehşete düşüren boyutlarda. Her gün onlarca kadının katledildiği dünyamızda şuan 130 Milyon Sünnet edilmiş kadın, 250 milyondan fazla 15 yaş öncesi evlendirilmiş çocuk gelin ile yaşıyoruz. İngiliz hükümeti ve Unicef vakfının ev sahipliği yaptığı ‘Girl Summit 2014’ adlı zirvede kadın sünneti ve çocuk yaştaki evlilikler konusu tartışılıyor. Başkent Londra’da yapılan zirveye uluslararası birçok politikacının yanında kadın sünneti mağdurları ve Pakistanlı Malala Yousafzasi de katılıyor. Zirvede bir konuşma yapan İngiltere başbakanı David Cameron tüm dünya genelinde çocuk kızların zorla evlendirilmesi ve kadın sünnetine son verme çağrısı yaparak İngiltere’de bununla daha aktif bir şekilde mücadele edeceklerini ifade etti. Yapılan araştırmalara göre İngiltere’de ortalama 137 bin kadın sünnetine maruz kalmış. 1985 yılından beri yasak olmasına rağmen sadece devam eden bir tane yargılama mevcut. Son yıllarda kadın kurumlarının hükümete yönelik baskılarından kaynaklı hükümet bu yönlü bazı adımlar atmaya başladı. 1.4 milyon sterlinlik program çerçevesinde doktorlar, öğretmenler ve sosyal hizmet çalışanları konu ile ilgili eğitimlerden geçilecek. UNICEF’in Londra’da açıkladığı rakamlara göre, çocuk gelinlerin sayısı geçen otuz yıl içerisinde hiçbir gerileme kaydetmedi. UNICEF’in verilerine göre, çocuk gelinlerin çoğu Sahra Altı Afrika ile Güney Asya’da yaşıyor. Rakamlar, bu bölgelerde her üç kadından birinin 15 yaşına gelmeden evlendirildiğini ortaya koyuyor. Üçüncü sırada yer alan Hindistan’da ise özellikle yoksul kızların ortalama 15 yaşında evlendirildiği vurgulanıyor. Örgüt, erken yaşta evlendirilen kız çocuklarının okula dönme ihtimalinin azaldığına, aile içi şiddet kurbanı olma ihtimalinin ise arttığına dikkat çekiyor. UNİCEF yöneticisi Antonhy Lake, “Kızlar kimsenin malı değildir. Kendi kaderlerini tayin etme hakları vardır” diye konuştu. Yeni verilere göre, dünya genelinde 130 milyon sünnet edilmiş kadın bulunuyor. Irak, Liberya ve Nijerya’da kadın sünneti vakaları azalırken, Mısır, Sudan, Mali ve Somali gibi ülkelerde bunun hâlâ yaygın bir uygulama olduğunun altı çiziliyor. Dünya sağlık örgütü kaynaklarına göre 29 Afrika ülkesi başta olmak üzere Asya ve Ortadoğu’nun bazı ülkelerinde halen kadın sünneti yoğun olarak yaşanıyor. Yapılan araştırmalara göre her yıl ortalama 3 milyon kadın, kadın sünneti tehlikesi ile karşı karşıya. 12 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 13 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Fransa ve Britanya arasında Rusya anlaşmazlığı Malezya Havayolları’na ait MH17 tipi yolcu uçağının Ukrayna’da düşürülmesi ve 295 kişinin yaşamını yitirmesi ardından, karşılıklı suçlamalar devam ediyor. Ukrayna ve Rusya birbirlerini suçlarken, Britanya ve Fransa arasında Rusya’ya uygulanacak yaptırımlar konusunda ciddi anlaşmazlıklar bulunuyor. Malezya uçağı, 17 Temmuz’da Ukrayna birlikleri ve Rusya yanlısı gruplar arasında çatışmaların devam ettiği sınır bölgesinde düşmüştü. Aradan geçen 5 günde uçağın nasıl ve kimler tarafından düşürüldüğü bilinmiyor. ABD ve batılı ülkeler Rus gruplar ile bu gruplara füze verdiğini iddia ettikleri Rusya’yı suçluyor. Karşılıklı suçlamalar devam ederken, Britanya ve Fransa arasında Rusya’ya yönelik yaptırımlar arasında kriz çıkmak üzere. Düşen uçakta 10 İngiliz vatandaşının bulunması Başbakan David Cameron’u zorda bırakırken, Britanya Fransa’nın Rusya’yla imzalanan 2 askeri geminin satışının iptal etmesini istiyor. David Cameron, dün yaptığı açıklamayla Mistral tipi iki geminin Rusya’ya verilmesinin ‘kabul edilemez’ olduğunu söyledi. 2011 yılında 1,2 milyar Euro’ya satışı imzalanan iki geminin satışının iptal edilmesi halinde Fransa’nın ciddi miktarlarda tazminat ödemesi de gerekecek. Britanya’nın Fransa’yı zor durumda bırakacak bu talebi Fransa’nın bizzat ön ayak olduğu Ukrayna diplomasisinin sonucu olarak ortaya çıktı. Fransa, Ukrayna krizinin başından bu yana Britanya’nın Londra’daki Rus çıkarlarına karşı yaptırım uygulamasını istiyordu. Malezya uçağının düşmesi sonrasında da Britanya, kendi çıkarlarına zarar verecek yaptırımlar yerine Fransa’nın askeri gemi satışına göz dikmiş durumda. Ancak, ekonomik kriz ve işsizlikle boğuşan Fransa’nın 1,2 milyar Euro değerindeki satış ve olası tazminatlardan dolayı Britanya’nın talebine olumlu yanıt vermesi beklenmiyor. Cameron Rusya’yı suçluyor İngiltere Başbakanı David Cameron, 295 kişinin hayatını kaybettiği yolcu uçağının Rusya yanlısı milisler tarafından vurulduğunun ortaya çıkması halinde, olayın sorumluluğunun Rusya’ya ait olacağını söyledi. Cameron, Sunday Times gazetesine yaptığı açıklamada, “Eğer uçağı milislerin düşürdüğü ortaya çıkarsa, bu, Rusya’nın bağımsız bir ülkede istikrarı bozduğunun açık göstergesi olur” dedi. Uçağı milislerin düşürdüğünün kanıtlanmasının, 295 kişinin ölümünün sorumlusunun Rusya olduğu anlamına geleceğini savunan Cameron, “Avrupalı ülkelerin birçoğu Rusya’ya karşı yeteri kadar sert politikalar izlemiyor” ifadesinde bulundu. Malezya uçağının kara kutuları teslim edildi Ukrayna’nın doğusunda etkin olan Rus gruplar, 17 Temmuz’da düşen Malezya Havayolları’na ait uçağın kara kutularını teslim ettiler. Kara kutular, Donetsk kentinde Malezyalı yetkililere verildi. 295 kişinin bulunduğu Boeing 777-200 tipi uçak, 17 Temmuz günü Rusya sınırında düşmüştü. Rusya ve Ukrayna uçağın düşürülmesi konusunda karşılıklı olarak birbirini suçlamaya devam ederken, ABD ve diğer batılı ülkeler de Rusya’yı uçağı düşürdüğü iddia edilen füzeleri Rus gruplara vermekle itham ediyor. Uçağın düştüğü bölgeyi kontrolünde tutan bağımsızlık yanlısı Rus gruplar, yaptıkları aramalar sonunda uçağın her iki kara kutusunu bulduklarını duyurmuşlardı. Rus gruplar, kara kutuları dün gece itibariyle Malezyalı yetkililere teslim ettiklerini açıkladılar. Uçağa ait kara kutular, isyancı lider Aleksandr Boroday’ın katıldığı ve basın mensuplarının da izlediği bir toplantı ile Malezyalı yetkililere teslim edildi. Teslim esnasında kara kutuların alındığına dair bir de protokol imzalandı. Malezya Parlamentosu önünde konuşan Albay Muhammed Şakri, Rus gruplardan teslim alınan kara kutuların zarar görmediğini söyledi. Kara kutulardan biri Malezya uçağının mürettebatına ait konuşmaları içerirken, diğer kutuda ise uçağın kalkış anından düşüşüne kadarki teknik veriler yer alıyor. Ancak, kara kutuların bulunması ile Malezya uçağının nasıl düştüğüne ilişkin belirsizliklerin sona ermesi beklenmiyor. Füzeyle düşürülmüş olması nedeniyle uçağın parçaları üzerinde yapılacak analizlerin sonuçları önemli ipuçları verecek. Rus gruplar, uçağın düştüğü bölgenin 10 kilometre genişliğindeki bir alanda ateşkes ilan ettiklerini de duyurdular. Özgürce Boykot ve seçeneksiz bırakan çağrılara dair Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk defa bulundukları ülkelerde oy kullanabilecek olan göçmen işçi ve emekçilere yönelik çalışma yürüten kurum ve örgütlenmelerin küçük bir kısmı “boykot” çağrısında bulundu. Bir kısmı ise Recep Tayyip Erdoğan ve Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kendilerini temsil edemeyeceğini belirtti. “Boykot” çağrıları yapanların bir kısmı, seçimlere katılmayı “düzeni meşrulaştırma” olarak tanımlarken, bir grup ise HDP adayını diğer burjuva çizgi adayları ile aynı kefeye koyarak boykot çağrısı yapıyor. Genel olarak birleştikleri nokta ise; seçimlerden bir şey çıkmayacağı, Erdoğan’ın seçimleri alacağı ve başta Kürt hareketi olmak üzere HDP adayı Selahattin Demirtaş’ın 2. tur seçimlerde Erdoğan lehine çekileceği iddiası... Tek tek bu iddiaları masaya yatıralım... Cumhurbaşkanlığı seçimlerine işçi ve emekçilerden yana alternatif seçenek sunmayı “düzeni meşrulaştırma”ya indirgeyen arkadaşlarımızla öncelikli olarak tartışılması gereken kuşkusuz boykot taktiğinin hangi durumlarda kullanılabileceğidir. Dostlarımızın da ret edemeyeceği ustalardan Lenin “Belli koşullara özgün bir mücadele aracı” olarak tanımladığı boykot taktiğini “eski rejimi doğrudan alaşağı etme mücadelesinin ya da en azından, yani taarruz onu alaşağı edecek kadar güçlü olmadığında, söz konusu kurumu oluşturamayacak ya da işletemeyecek kadar zayıflatmanın aracı” olarak tanımlamaktadır. (Boykota Karşı VI Lenin 1907) Yani boykot, salt sandığa gitmeme gibi pasif bir eylem olarak örgütlenemez, algılanamaz. Seçim sandıklarını işlevsiz bırakabilecek, kitlesel eylem ve mücadele araçlarını devreye sokmayı gerektirir. Keza, Lenin “Komünizmin Çocukluk Hastalığı “Sol” Komünizm” kitabında ise burjuva parlamentolarını ve seçimlerini işçi ve emekçi sınıfları uyandırmanın, aydınlatmanın bir aracı olarak kullanmanın gereklerine vurgu yapar. Adı geçen kitabın 53. sayfasında şöyle der; “... parlamenter seçimlere ve parlamenter savaşıma katılmanın, özellikle kendi sınıfının geri kalmış katlarını eğitmek için, özellikle ezilen ve bilinçsiz kırsal yığınları uyandırmak ve aydınlatmak için zorunlu olduğu kuşku götürmez. Burjuva parlamentosunu ve bütün öteki gerici kurumları dağıtmaya gücünüz yetmediği sürece, bu kurumlarda çalışmak zorundasınız.” Kuşkusuz bunlar birçoklarımız için yeni bilgiler değil. Fakat her nedense dostlarımız, kimi dönem bunu unutmayı seçer, bize de hatırlatmak düşer. Aynı dostlar, daha kısa bir süre önce aynı burjuva devletin, sistemin ve yasaların olduğu koşullarda seçimlerde yer almış, aday göstermişlerdi. O tarihlerde bunu “düzeni meşrulaştırma” olarak algılamayan arkadaşlarımızın cumhurbaşkanlığı seçimlerini böyle algılamış olmaları da ilginçtir. HDP adayı Selahattin Demirtaş’ı, Türkİslam sentezci, tekçi diğer burjuva iki aday ile aynı kefeye koymak ise politikada sefaletin, sosyal şoven duruşun katıksız bir örneğidir. Ciddiye almıyor ve geçiyorum. Boykotçuların genel olarak birleştikleri, seçimlerden bir şey çıkmayacağı, Erdoğan’ın Hatice Güden [email protected] seçimleri kazanacağı iddiasızlıktır. varsayımları ise Sormak gerekir; seçimlerden bir şey çıkmayacağını, Erdoğan’ın seçimleri kazanacağını daha çalışmalara başlamadan, önsel olarak kabul eden arkadaşlar nasıl bir boykot yapmayı planlıyorlar?.. Selahattin Demirtaş’ı aday gösteren, destekleyenler bir yana, kendilerine neden güvenmiyorlar?.. Daha baştan boykot taktiğinin tutmayacağının kabulü değil midir bu?.. Daha baştan “boykot”un, protestoculuktan öteye gidemeyeceğinin kabulü değil midir?.. Fiilen tarafsızlığa denk düşen duruşları ile burjuva sistemin çarklarına su taşıyacaklarının farkında değiller mi?.. Kürt hareketinin ve Selahattin Demirtaş’ın 2. turda Erdoğan lehine çekileceği iddiası ise, bu dostların en azından bir kısmından beklemediğim bir karalama kampanyasıdır. Londra’da olduğu gibi hemen her konuşmasında birinci veya ikinci turda hiçbir düzen partisi adayı lehine seçimden çekilmeyeceğini belirten Selahattin Demirtaş’a ve HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ın HDP adına yaptığı açıklamalara rağmen hala bu asılsız iddialara sarılmaları acizlik değilse nedir?.. Emek ve özgürlük cephesi adayı üzerinden yanılsama yaratıcı tartışmalar yapmak, dostlarımızın görevi olmasa gerek!.. Gerçek şu ki; “düzeni meşrulaştırma” olarak tanımlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri, oldukça önemli bir saflaşmanın eşiği haline gelmiştir. İşçi ve emekçiler, ezilen ve sömürülenler, düzen partilerinden, özellikle de ırkçı, şoven, tekçi, burjuva düzen partisi CHP’den kopmaya başlamıştır. CHP’nin sahte “halkçı”lığının, sahte “laikçi” ve “demokrat”lığının ilk kez bu denli açığa çıkabildiği ve CHP tabanında yer alan ve kendisini solda gören, ilerici, demokrat tabanın, Alevilerin, işçi ve emekçilerin ilk kez alternatifsizlik nedeniyle “kötünün iyisine” teslim olmadıkları, yüzünü kendi politik alternatifleri HDP’ye çevirmeye başladıkları, umut büyüten bir atmosferle yüz yüzeyiz. Dostlarımızın yapması gereken; bu denli önemli bir sürecin seyircisi olmak yerine aktif bileşeni haline gelerek birleşik devrimci, demokratik cephenin büyütülmesi görevine sarılmak olmalıdır. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Erdoğan’ın kendilerini temsil etmeyeceğini belirten Alevi örgütlerimiz ise, bu açıklama ile her ne kadar Selahattin Demirtaş seçeneğine dolaylı olarak göz kırpmış olsalar da, duruşlarını yeterince kendi tabanlarına taşıyamamış olduklarını gözlemliyorum. Geçtiğimiz yıllarda “eşit yurttaşlık” talebi ile oldukça iyi bir tepki örgütleyen Londra Alevi örgütlerinin, Türk-İslam sentezci sistemin devamını sağlayacak İhsanoğlu ve Erdoğan ikilisine ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin pasif denecek duruşları, ister istemez olası tehlikenin Alevi örgütlerince yeterince anlaşılmadığı yargısını oluşturuyor. Umut ediyorum, önümüzdeki zaman dilimi beni yanıltır. Sonuç olarak; emek ve özgürlük cephesinin, birleşik mücadele kültürünün ete kemiğe büründürmeye başladığı, ayrılıkların değil ortaklıkların öne çıktığı, geniş yığınlarda yaşanan özgüven eksikliklerine merhem olmaya başlayan bu seçim süreci bence çoktan kazanılmıştır!.. Şimdi ikinci etabı kazanmaya!.. 14 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 15 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Öğrencilere verilen öğrenim kredisi tehlikede Milletvekillerine göre öğrenci kredi sistemi mali olarak neredeyse uygulanamaz bir hale gelmiş. Yeni yayınlanan bir rapora göre öğrencilerin almış olduğu kredilerin yüzde 45’i asla geri ödenemeyecek, bunun için hükümetin acil tedbir alması isteniyor. Üniversite harçlarının yükselmesi ile beraber öğrenim kredisi de 9 bin sterline çıkmıştı. Buna göre 30 yıl içerisinde toplam borç miktari 330 milyar sterline çıkacak. Mevcut yasalara göre mezun olan öğrenci mezun olduktan sonra yıllık 21 bin sterlin kazanmaya başlayınca ödeme zorunluluğu başlıyor. 30 yıl sonra da ödenmemişse bile borç siliniyor. Üniversite politikasından sorumlu milletvekillerine göre, öğrenci kredi sistemi, mali olarak işlenmez bir noktaya yaklaşıyor. Komite başkanı Adrian Baily, sorunun giderek büyüdüğünü ve hesaplamada da yetersizlikler olduğunu ifade etti. Baily, Hükümetin biran önce harekete geçip, öğrenci borçlarının ne kadarının geri ödeneceğini hesaplaması gerektiğini söyledi. Komite, öğrencilerin borçlarının toplanmasında da çok fazla yetersizlikler olduğunu ve yurt dışında çalışan mezunlardan borçların toplamadığını açıkladı. Üniversite ve Kolej Sendikasına (UCU) göre, hükümet artık mevcut sistemi ciddi anlamda tekrardan gözden geçirmeli. Komitenin raporuna tepki gösteren sendika, mevcut sistemin şu anda üniversiteler ve personelin üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu açıkladı. UCU genel sekreteri Sally Hunt, “Mevcut sistem sürdürülemez bir hale gelmiştir. Bu sistem öğrenciler için aşırı pahalı olup, vergi mükelleflerine zarar veriyor. Bu durumda üniversiteler rahat bir şekilde planlamalar yapamıyor, eğitimciler garantide değil. Bu yüzden çok acil olarak bu sistemin tekrar ele alınması gerekir’’ dedi. Üniversitelerden sorumlu gölge bakan Liam Byrne konuyla ilgili yaptığı açıklamada hükümete tepki göstererek mevcut öğrenim ücreti sisteminin başarısız olduğunu belirtti. Byrne, ‘‘Hükümet gençleri ödeyemeyecekleri bir borcun altına koymuştur, bu durum vatandaşa 30 sene içerisinde 330 milyar dolara mal olacaktır. Bu sürdürülemez ve sürdürülebilir bir öğrenim kredisi sistemi için acil harekete geçilmesi gerekir.’’ dedi. Elif Gün UYGULAMALI GAZETECİLİK KURSU Şu anda Med Nuçe TV’de Dünyanın Gündemi adlı programı hazırlayıp sunan Armagan Kargılı, stajyer olarak çalışıp gazeteci-televizyoncu olarak yetiştirilecek adaylar için kurs düzenliyor. Adaylarda aranacak şartlar: Stajyer muhabirler için: Türkçe, İngilizce ya da Kürtçe dillerinden en az birini çok iyi konuşup yazmak. Stajyer kameramanlar için: Tercihen amatör de olsa kendi kamerası olmak. Stajyer montajcılar için: Bilgisayarda temel montaj bilgisine sahip olmak. Kurs başlama tarihi: 21 Temmuz 2014 / Saat: 18:30 / Yer: Halkevi-Dalston Daha Fazla bilgi için: 07971100126 [email protected] 16 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Hawking: Ben de intihar etmeyi denedim Ünlü kozmolog Stephen Hawking, “Herkesin hayatına son vermeyi seçme hakkı olduğuna inanıyorum” diyerek, İngiltere gündemindeki ötenazi tartışmasına katıldı. Hawking engelli insanların kendilerini öldürme özgürlüğünü kullanmasına engel olmanın onlara karşı bir ayrımcılık olduğunu çünkü engelsiz birinin bu tercihi istediği zaman yapabildiğini söyledi. Profesör Stephen Hawking, “Ben de bir süre nefes almayarak intihar etmeyi denedim. Ama nefes alma refleksi baskın çıktı.” Buna karşılık 72 yaşındaki bilim adamı, bu yola gitmeden önce bir kişinin gerçekten ölmek istediğinden emin olmak için her türlü önlemi almak gerektiğini vurguladı. ‘Ben de intihar etmeyi denedim’ Kendisi de boyundan aşağı engelli olan ve bilgisayar aracılığıyla konuşabilen Stephen Hawking, kendisinin de boğazına nefes alabilmesi için boru yerleştirilen trakeostomi ameliyatı sonrasında intiharı denediğini itiraf etti. Kozmolog, “Bir süre nefes almamak suretiyle intihar etmeyi denedim. Ama nefes alma refleksi baskın çıktı” dedi. Hawking, “Çok büyük acı içinde olmadıkça umutsuzluğa düşüp intihar etmek yanlış ama insanların bu tercihi yapmaya hakkı var. İnsanların elinden ölümü seçme hakkını almamalıyız” diye konuştu. İngiltere parlamentosunda görüşülen bir yasa teklifi, doktorların, altı aydan az ömrü kaldığı düşünülen ölümcül hastaların talebi halinde, hayatlarına ilaçla son verebilmesini içeriyor. Yasa bu uygulama için iki ayrı doktorun hastanın durumunun gerçekten ölümcül olduğu ve en fazla 6 ay ömrü kaldığına dair rapor vermesi gerekiyor. Anne olma yaşı ortalaması 30’a çıktı İngiltere Ulusal İstatistik Kurumu’nun (ONS) açıkladığı verilere göre, İngiltere ve Galler’de kadınların anne olma yaş ortalaması 30’a yükseldi. Bu ülkeler, sayıca geç anne olan kadınların en yoğun olduğu yerler olarak gösteriliyor. Anne olma yaşında ortalamanın ilk defa 30’a çıktığı belirtiliyor. 2013’de yaşanan küçük bir düşüşe rağmen, 1991’den bu yana 40 yaş ve üstü kadınlarda doğurma oranının üç kat arttığı belirtiliyor. 35-39 yaş arasındaki kadınlarda ise bu oran yüzde 84’e ulaştığı ifade ediliyor. ONS raporuna göre, 2012’ye kıyasla 2013 yılında bebek doğum oranlarında yüzde 4.3’lük bir düşüş meydana geldi. Yine rapora göre, İngiltere’de 2013 yılında doğan bebeklerin dörtte birinden fazlasını, İngiltere dışında doğan kadınlar dünyaya getirdi. Geç anneliğin nedenleri Yükseköğretime katılımın artması Kadınların iş gücü piyasasında geçmişe göre daha fazla yer bulması Kariyer yapma planları Bebek bakım maliyetinin yüksek oluşu İşsiz kalma riski ONS, 1975’ten bu yana geç anne olma yaşında sürekli bir artış görüldüğünü belirtti. Verileri değerlendiren Britanya Gebelik Danışma Servisi Başkanı Anne Furedi, “Kadınların annelik yaş ortalaması ilk kez 30’a ulaştı çünkü artık kadınlar daha geç aile kurmak istiyorlar. Bu yaş ortalaması dünyadaki diğer ülkelere nazaran çok daha yüksek” dedi. Furedi, yaş ortalamasının yükselmesini, eğitim hayatı ve profesyonel hayattaki gelişmenin zaman almasına bağlıyor. Furedi, ayrıca maddi güvenlik için de kadınların beklediğini söylüyor. 17 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Penguin Müzik okulunda Yaz okulu kayıtları devam ediyor Kurulduğu ilk günden bu yana müzik alanında büyük başarı sağlayan Penguin müzik okulu tarafından açılan yaz okulu 26 Temmuz -23 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Okul tarafından yapılan açıklamada kayıtların halen devam ettiği belirtildi. Müzik eğitmeni Emre Kubilay tarafından 2010 yılında kurulan Penguin Müzik okulu Piano, Keman, Viola, Flut, Şan, Saz ve Gitar gibi enstrüman dersleri veriyor. Penguin Müzik okulu direktörü ve müzik eğitmeni Emre Kubilay gazetemize yaptığı açıklamada açıldıkları günden bu yana aldıkları başarılı sonuçlardan kaynaklı duyduğu memnuniyeti dile getirerek başarılarının sırrının altında yoğun bir emek ve disiplinli bir çalışma yattığını belirtti. Müziğin insanda ruh ve beden gelişimindeki öneminin bilincinde olduklarını vurgulayan Kubilay: “Öğrencilerimizin hayat kalitesini bir adım ileriye götürebilmek için profesyonel ve alanında uzmanlaşmış eğitim kadromuzla eğitim vermekteyiz. Eğitimde kaliteyi hedef edinmiş, çağdaş ve modern eğitim teknikleri kullanılarak, belirlenmiş olan müfredat doğrultusunda, öğrenci motivasyonunu yüksek tutarak başarıya u l a ş m a l a r ı n d a öğrencilerimize rehberlik ediyoruz” şeklinde konuştu. “Amacımız; kursiyerlerimize, branşlarında uzman öğretmenlerden oluşan eğitim kadromuz ile doğru ilkeli bir müzik eğitimi sunmaktır” diyen Emre Kubilay, amaçlarına uygun olarak eğitim kadrolarına sanat eğitiminde lisans ve lisansüstü programlarını t a m a m l a m ı ş öğretmenlerden oluşturduklarının altını çizdi. Merkezi Haringey’de bulunan Penguin müzik okulu hakkında daha fazla bilgi almak ve yaz okuluna kayıt yaptırmak için 584 Green lanes N8 0RP adresinde kendilerini ziyaret edebilir veya 020 8800 85 92, 078 2863 76 22 numaralı telefonlardan kendilerine ulaşabilirsiniz. 18 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Köşe Yazısı Ahmet Güven [email protected] AKP’İN ALEVİ DÜŞMANLIĞI NEDİR? II AKP’nin içinden çıkıp geldiği RP İslamcı bir partiydi ve Alevilere iyi baktığı söylenemez. 2 Temmuz 1993 yılında devlet destekli dinci ve ırkçılar tarafından 33 Alevi, aydın yazar, sanatçı ve iki otel çalışanı hunharca katledildiğinde Belediye Başkanı Refah Partili Temel Karamollaoğlu idi. Daha sonra RP’den milletvekili seçilmiştir. 35 insanı yakanların avukatlığını yapan Şevket Kazan ise RP’den Adalet Bakani olmuştur. AKP iktidara geldiğinde Sivas katliamını yapanların avukatlığını yapanları il başkanlığı, Anayasa Mahkemesi üyeliği, milletvekilliği ve bakanlıkla ödüllendirmiştir. Bu konuda aşağıdaki liste gerekli bilgiyi vermektedir; Av. Celal Mümtaz Akıncı - Afyon Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi; Av. Hayati Yazıcı- AKP’nin Devlet Bakanı; Av. Haydar Kemal Kurt - AKP Isparta Milletvekili; Av. Zeyid Aslan - AKP Tokat Milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın eski avukatı; Av. Hüsnü Tuna - AKP Konya Milletvekili; Av. Burhanettin Çoban - Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı; Av. Faik Işık - Başbakan Erdoğan’ın ve Süleyman Mercümek’in avukatı; Av. İbrahim Hakkı Aşkar - 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili; Av. M. Ali Bulut - AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi; Av. Bülent Tüfekçi - AKP Malatya İl Başkanı; Av. Halil Ürün - RP kayıp trilyon davası sanığı, AKP Afyon Belediye Başkan adayı; Av. Mevlüt Uysal - AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı; Av. Nevzat Er - Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı; Av. Suat Altınsoy - AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı; Av. Tayfun Karali - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü; Av. Ferruh Aslan - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü; Av. İbrahim Kök - AKP Elazığ Milletvekili Aday Adayı; Av. Ali Aşlık - Eski AKP İzmir İl Başkanı; Av. Bedrettin İskender - AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı; Av. Ekrem Bedir - Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi; Av. Eyüb Karagülle - Eski Saadet Partisi İlçe Başkanı; Av. Faruk Gökkuş - AKP Kâğıthane Belediye Başkanlığı Aday Adayı; Av. Hasan Hüseyin Pulan - AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi; Av. Hurşit Bıyık - AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı; Av. Reşat Yazak - Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi. AKP, Avukatları ödüllendirmekle kalmıyordu, katilleri de koruyordu. Katliamın sanıklarından İhsan Çakmak 2007 yılında yakalandığında İstanbul Belediyesinde 3 yıllık memur olarak çalışıyordu. (Toygun Atilla, Hürriyet 4 Mayıs 2007). Davanın 1 numaralı sanığı ve İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan firari sanığı dönemin Refah Partili belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak’ın 10 Temmuz 2011’de Sivas’ta ailesinin yanında öldüğü ve gizlice gömüldüğü ortaya çıkmıştı. 19 yıl aradan sonra 13 Mart 2012 tarihinde Mahkeme, sanıklar Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ’ın ölmeleri; Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu hakkında ise zaman aşımı nedeniyle Sivas katliamı davasının düşürülmesine karar verdi. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmazdı ama konu Aleviler olunca değişiyordu. Öyleki Başbakan Erdoğan, ‘’ Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun’’ diyerek onaylıyordu. 2007 genel seçiminde AKP, Alevilere Alevilerin eliyle vurmak için harekete geçiyordu ve 3 Alevi milletvekili seçiyordu. Bunlardan Reha Çamuroğlu ve İbrahim Yiğit İstanbul’dan ve Hüseyin Tuğcu Kütahya’dan seçilen vekillerdi. (30 Temmuz 2007) tarihli Zaman gazetesi’nde üç milletvekili AKP’yi göklere çıkaran mesajlar veriyordu. Reha Çamuroğlu, Alevilerin sorunlarını çözebilecek yegâne partinin AKP olduğunu söylüyor. İbrahim Yiğit, Başbakanı cemevine götürmekle övünüyor. Hüseyin Tuğcu bir Türk-İslam sentezi sözcüsü gibi Alevilerin Ehli Sünnet’e Hanefi İslam kültürüne yakın gördüğünü söylüyordu. Bu dönemin en çok öne çıkan ismi Reha Çamuroğlu idi. Muharrem ayında Reha Çamuroğlu öncülüğünde ilki 2008 yılında olmak üzere Alevilikte olmayan ‘’Alevi iftarı’’ organize edilmeye başlandı. Başbakan Erdoğan’ın katıldığı iftarda devletin Alevisinden başka Aleviler yoktu. CNN Türk’ün (2008) haberine göre 279 Alevi derneğinden sadece 6’ sı katılmıştı. ‘’Alevi iftarı’’ ile ‘’Alevi açılımını’’ başlatan AKP hükümeti devletin Alevi köylerine ve mahallelerine zorla cami yapma politikasını devam ettiriyordu. Çanakkale’nin Denizgöründü köyünde köylüler Cemevi istiyordu ama devlet cami yapıyordu. Köylülere sorulmadan yapılan cami 4 yılda tamamlanmış ve 19 Mart 2007 yılında Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu tarafından açılışı yapılmıştır. Bardakoğlu açılış konuşmasında ‘’ “Yeni yapılan bu cami de Denizgöründü halkı için inanıyorum ki birlik ve beraberlik mekanı olacaktır” demişti. Devlet cami için 70 bin lira harcamıştı. Ancak Alevilerin ibadet yeri cami değil cemevidir. Dolayısıyla camiye kimse gitmiyor ve Müftülük tarafından camiye atanan imam Baki Pesen, beş vakit namazı tek başına kılıyordu. (Radikal 17 Ekim 2010) Alevi köylerine kaç cami yapıldığı tam olarak bilinmemekle beraber Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez’in belirttiğine göre Kayseri’ye bağlı Sarıoğlan, Çorum’a bağlı Turgut, Çukurören, Büyükcamili, Adana ’ya bağlı Kuyumcular, Karahan, Yozgat’a bağlı Elmaağacı, Büyükmahal, Mersin’in Tarsus ilçesinde Tekeliköy’ü sayabiliriz. Hatta Sarıoğlan’a ikinci caminin temeli de atılmıştı. DEVAM EDECEK... 19 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Boykotçular, Kafası karışıklar, gizli Ekmeleddinciler ve Tırşıkçiler! Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyor. Pazar günü Londra’da cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş için coşkulu bir miting düzenlendi. Çok kısa bir zaman diliminde yapılan çalışma ile Altı binden fazla insanın o alanda toplanması önemli bir gerçekliği ifade ediyor. Selahattin Demirtaş’ı dinleyen kitleye baktığımda gözlerindeki sevgiyi ve umudu görmemek mümkün değildi. Bu umut, Demirtaş şahsında düşlerimizdeki ülkenin dışa vurumuydu. Çünkü o alanı dolduran insanların hemen hemen hepsi yıllardır karşısında mücadele ettiği sistemin bir şekilde mağduruydu ve bu mağdur halk için Türkiye gibi bir ülkede Selahattin Demirtaş gibi bir cumhurbaşkanı hayal etmenin bile anlatılmaz bir tadı ve güzelliği vardı. Göçmen olmak zor iştir. Bir yanda yaşadığımız ülkede ayakta kalma mücadelesi verirken, bir yandan da gözlerimiz ve yüreğimiz koptuğumuz, koparıldığımız topraklardadır hep. Tarifi zor acılar yaşadık; Yakıldık, öldürüldük, kıyımlardan geçirildik, hapsedildik, yok sayıldık, hor görüldük... Dilimiz, inancımız saklamak zorunda kaldığımız bir günah gibi boynumuza takılı kaldı hep! Pazar günü o alanı dolduran biz göçmenlerin en büyük ortak noktası mevcut sisteme muhalif olmaktı. O alanda kendi gözlemlediğim birkaç boykotçu, kafası karışıkçı ve tırşıkçi vardı. Peki bunlar niye ordaydı denilebilir. Birkaç sebebi olabilir; mahalle baskısı, merak, toplumsal kaygı, hakikat arayışı vb... Biz bu üç kesime Londra eksenli yaklaşacağız. Dhf ve Partizan geleneğinden gelen Tohum kültür merkezi ve Yüzçiçek açsın kültür merkezi cumhurbaşkanlığı seçimini boykot edenler arasında. Uzun uzadıya yazdıkları bildirileri iki defa okuduğum halde, halen tam anlamadığım nedenler olsa da tavırlarını net olarak koydukları için kabul etmek dışında bir alternatifimiz yok. Yeminli Kürt özgürlük hareketi düşmanı olan Hak-Par da seçimleri boykot ettiğini açıklasa da Erdoğana oy vereceklerini net olarak görebiliyoruz. Tek sorun, Türkiye KDP’si gibi cesaretlice çıkıp ‘Erdoğan’ı destekleyeceğiz’ diyememesidir. Bu geleneğin Londra’daki temsiliyeti Komkar’dır. Tırşıkçi’den kastım da bi- raz bu geleneğe yakın duran kesimdir. Bu kesim genelde Tırşık neredeyse ordadırlar. Hayatında tek gram emek vermeden sürekli çene çalar bu kesim. Şimdilerde bu kesim çene yormaktan çok facebook’ta parmak yoruyor. Kafası Karışıklar: Aslında benim en çok önemsediğim ve anlamadığım kesim bu. Bunun Londra’daki temsiliyeti ise Britanya Alevi Federasyonudur. Türkiye’deki devletçi ve tekçi zihniyetin en büyük mağdurlarından birisi olan Alevileri temsil eden bu kurumun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rengini belli etmemeye çalışması hepimizin kafasında acaba diye inanmak istemediğimiz bir soru işareti oluşturuyor. Peki neden böyle düşünüyoruz; Cumhurbaşkanlığı seçimleri için seçmen kayıt işlemlerini en çok yürüten, bunun için özel gündem oluşturan, toplantılar alan, toplumumuzun yoğun yaşadığı bölgelerde sandık kurulsun diye T.C büyükelçisi ile görüşme yapan, girdikleri her platformda bunu gündemleştiren Cemevi nasıl oluyor da bu süreçte sessiz-safsız kalıyor. Diğer sol örgütler gibi Boykot gibi bir düşüncesinin olmadığını da çok net biliyoruz, çünkü böyle bir niyetleri olsaydı seçmenleri kaydetmek için bu kadar olağanüstü bir çaba harcamazdı. Kaldı ki diğerleri boykotun gerekçesi olarak ‘devleti tümden red ettiklerini’ dile getiriyorlar, Cemevi’nin böyle bir derdi olmadığını da biliyoruz. Bir inanç kurumu olduklarını, siyasi bir misyonlarının olmadığını, üyelerinin farklı siyasi görüşlerden geldiğini ve bu nedenle de cumhurbaşkanlığı adayları arasında bir tercih yapmayacaklarını söylüyor Cemevi yönetimi. Ancak bunun yeterli bir açıklama olmadığını kendileri de biliyor. Britanya Demokratik Güç Birliği Platformunun bir bileşeni olan CemeviBAF bugüne kadar ‘üyelerimiz farklı siyasi görüşlerden geliyor kaygısına kapılmadan’ sayısız siyasi açıklamanın altına imza atmıştır. Türkiye’de gelişen siyasi olaylara yönelik Cemevi’nin yaptığı siyasi açıklamalarla doludur Telgraf gazetesi sayfaları. Hatta birçok noktada Türkiye’de bulunan muhalif kurumlardan daha hızlı bir refleksle sürekli hareket etmişlerdir. Hal böyleyken siyasi bir kurum değiliz, inanç kurumuyuz demek yeterli bir gerekçe değil. BAF-Cemevi yönetiminden anladığımız bir gerçek var. CHP, seçmen kaydı sürecinde Cemevinin yaşadığı heyecanı, Ekmeleddin’in ekmeğiyle kursaklarında bırakmıştır. Cemevi, Alevi katili MHP ve BBP’nin desteklediği Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek vermenin ne anlama geleceğini çok iyi biliyor. Maraş katliamında başrol oynayanların, devletin içinde örgütlenen MHP’nin gençlik yapılanması olan Ülkü ocakları olduğunu da biliyor. Madımak otelindeki yürekler iktidardaki yobaz zihniyet tarafından yakılırken, yangından kaçıp otelin yan tarafında bulunan BBP parti binasına kaçmak isteyen birçok kişi pencerelerden ve balkonlardan BBP’liler tarafından demir kalaslarla saldırıya uğramış ve BBP binasından ‘geberin pislikler’ diye naralar yükselmiştir. Hem Maraş hem de Sivas katliamında planlayıcı gücü olduğu bilinen derin devletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarı C-MHP adayı Ekmeleddin İhsanoğlu tarafından seçim çalışmaları kapsamında ziyaret edilmiştir. Bu yönlü söyleyeceğimiz sayısız örnek olsa da, mezar ziyareti-vefa borcu, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sahip olduğu zihniyeti çok açık bir şekilde ifade ediyor. Yerel bir radyoda dinlediğim BAF başkanı İsrafil Erbil, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı ile ilgili net bir tavır koysa da kurumsal düzeyde seçim sürecinde nasıl hareket edecekleri ile ilgili net bir tavır ortaya koyamadı. Bireysel olarak kime oy vereceksiniz sorusuna da ‘‘Büyük ihtimalle sandığa gitmeyecem, ama gidersem oyumu en yakın gördüğüm Demirtaş’a vereceğim. Ama Öcalan’ın ‘İslam kardeşliği’ vurgusu….’’ gibi belirsiz bir cevap verdi. İsrafil bey Alevi toplumu içerisinde beğenilen ve saygı duyulan bir kişidir, ve kendisi zaten daha çok bir siyasetçi gibi ön plana çıkmaktadır, bulunduğu pozisyon da ondan bunu istemektedir. Gerçek bir siyasetçiden istenilen de öncülük misyonunu her zaman oynamaktır, bu noktada farklı kaygılara kapılmadan olaylar karşısında net tavır koyabilmektir. Cemevi kurumsal olarak ta bu noktada bir karar vermek ile karşı karşıyadır. Boykot ise boykot, Ekmeleddin ise Ekmeleddin, Demirtaş ise Demirtaş. Çünkü her kurum hitap ettiği topluluğa öncülük yapma, aydınlatma gibi bir misyona sahiptir. ‘‘Alevilik inancını ‘sapkınlık’ olarak gören bir zihniyete Alevi oy veremez demek’’ siyasete karışmak değil, aksine Alevilik inancına en büyük hizmettir. İngiltere CHP temsilciliği ‘Hayallerimin Adayı kazansın diye değil, Kabuslarımın adayı kazanmasın diye seçime gidiyorum’ diyor. Bu slogan onların nasıl içler acısı bir durumda olduğunu da ortaya koyuyor. Bu sloganı dillendirmek ve inanmak ilke yoksunluğundan başka birşey ifade etmiyor. Alevinin kabusu Tayip değildir, kişi değildir, onun şahsında oluşan zihniyetin kendisidir, ve Ekmeleddin İhsanoğlu da malesef aynı zihniyetin mayasındandır… Bu zihniyet mahkum edilmedikçe Ekmeleddin gelmiş, Tayyip gelmiş hiç birşey fark etmeyecektir. Bu yüzden HDP ve onun etrafındaki örgütler bu halkı seçeneksiz bırakmamıştır. Kimilerine göre gerçekçi olmayan bir hayal olsa da bu hayal halkın yüreğinde cevabını bulmuştur şimdiden. Selahattin Demirtaş’ın temsil ettiği zihniyetin cumhurbaşkanı seçilmesi kadar güzel bir duygu olamaz. Ve seçimin sonucu her ne olursa olsun Selahattin Demirtaş’ın aldığı her oy bu yobaz zihniyete vurulan büyük bir darbe olacaktır. Son olarak, bunları yazmamdaki amacın kesinlikle bir kuruma, hele hele Aleviliğin Hak ve Hakikat yolu olduğu bilinci ile çalışma yürüten Cemevine yol göstermek olmadığını belirtmek isterim. Aras Ararat 20 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 21 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Seçme Yazılar Kemal Bülbül Aleviler ve yüzleşme – II Aleviler kendi inancını ve tarihini yeterince bilmiyorlar, bilmek ve anlamak için verilen uğraşı da yeterli sayılmaz! Kabaca, kulaktan dolma bilgileri Alevi inancı sanıyorlar veya kendi siyasi düşüncelerini Aleviliğin yerine ikame ediyorlar. Geçen haftaki yazımızda Alevilerin devlet ve Kemalizm’le yüzleşmesi gerektiğini anlatmaya çalışmıştık. Bu arada siyasal düşüncelerini Aleviliğin yerine koyanlar bilmeli ki; Solculuk, devrimcilik, sosyalistlik gibi siyasal düşünceler Alevilik değildir. Toplumsal sorunlara tanım getirmesi, eşitlikçi olması, özgürlükleri esas alması Alevilik ile sözü geçen siyasal düşüncelerin aynı olduğu anlamına gelmez! Alevilik ateistlik de değildir. Alevilik adına ateizmi savunanlar ateistliği de bilmiyorlar! Bir de “İslam’ın özüyüz, hakiki Müslüman biziz!” diyenler var. Bu bakış, İslam’ı “Asrı Saadet” döneminden ibaret sayar. İslam Peygamberi, Hz. Ali, Ehlibeyt dışında Müslüman tanımaz! “Asıl Müslüman biziz!” anlayışına göre, Sünniler, Ümeyye Oğlulları (Ebu Süfyan, Muaviye, Yezit) Ömer, Osman...dır. Alevi inancının ortak yaşam alanını paylaştığı inançlarla farkı hak ve hakikat tanımlamasındadır. Bu bağlamda Aleviliğin hak ve hakikat anlayışına kısaca değinmek isteriz. Tanrı; doğal (ilkel komünal) toplumların, evreni, doğayı, insanı, yaşamı, olay ve olguları açıklamak için, bir yaratana inanma, tapınma ihtiyacından doğdu. O dönemde Tanrı, dokunulan, görülen, nesnel, somut bir varlıktı. Kimilerinin “İlkel dinler” dediği, kimilerinin “Totemik inanışlar” dediği dönemin hikayesi öz olarak budur. Allah, devlet kurmaya başlayan, krallık, imparatorluk döneminin, “Kadri mutlak, koruyan, gözeten, esirgeyen, bağışlayan, ezeli ve ebedi olan, her türlü tanımdan münezzeh, görülmeyen, bilinmeyen, akılla ve duyularla algılanamayacak yaratıcıdır.” Onun peygamberler vasıtasıyla kullara tebliğ ettiği kutsal kitaplar “Tüm doğruları” içerir. Hak ise kainatı bir bütün tecelliden ibaret gören, kainatı sureti hak bilen, insanı sureti hakkın makamı bilen, hakkı insanda, insanı hakta gören, hakkı dışarıda değil kendinde arayan, cümle varlığın bir vücudu, bir dili, bir hakikati olduğuna inanan, halkı haktan ayırmayan, cümle halklara bir nazarla bakan, insanın varsıl olanına değil, hakka ve hakikate vasıl olanına değer veren, bütün bu tanım ve yorumlarından dolayı egemenlerce “Zındık, mülhit, yoldan çıkmış, Rafızî, kâfir...” diye katledilen hak ve hakikat âşıklarının baktığı, gördüğü, gittiği, durduğu makamdır! Hak, Tanrı ve Allah’ın kâinatta, hakikatte tekâmül etmiş, oluşmuş, olmuş halidir. Tanrı ve Allah, hakkı ve hakikati tarifte eksik kalanların ya da bu kutsal değerleri iktidarına, devletine, krallığına, imparatorluğuna malzeme yapmak isteyenlerin, insanları hakir gören, yoksulları ezenlerin eksik ve çıkarıcı tarifidir. Alevi tarihi, hak ve hakikat âşıklarının destanıdır. Şahı Merdan Ali, İmam Hüseyin, Hallacı Mansur, Fadl- lalah Estrabâdi, Seyit Nesimi, Sühreverdi, Pir Sultan Abdal, Baba Tahirê Hemedani, Sultan Sahak, Hacıbektaş Veli, Yunus Emre, Seyit Rıza... Gibi hak ve hakikat aşıklarını bilmeden, anlamadan Alevilik anlaşılır mı?... Alevilikteki hak ve hakikat ilişkisi anlayıp, tadına varanlarda yaşamsal, kültürel, inançsal bir eylem yaratır. Bu eylem aynı zamanda siyasi bir eylemdir. Çünkü hakikati mahkum etmek isteyen zalime karşı açık ve net bir tavırdır. Aleviler olarak bu hakikatin farkına vardığımızda neyi, nerede, nasıl yapacağımızın da farkına varacağız. Hak, adalet, eşitlik, özgürlük, toplumsal barış... Gibi olgulara nasıl bakacağımızı ve bir Alevi olarak nasıl bir tutum alacağımızı da belirlemiş olacağız. Devam Edecek… 22 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 23 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Bu savcıyla adalet olmaz! Okmeydanı Cemevi’nin bahçesinde cenaze için beklediği sırada polisin açtığı ateş sonucunda katledilen Uğur Kurt ile ilgili soruşturmayı yürüten savcı Hasan Yılmaz’ın, 2012 yılında Gaziosmanpaşa ilçesinde silahlı çatışmaya girdiği iddia edilerek polisler tarafından infaz edilen Selim Gönen’in dosyasını da hukuksuz bir biçimde kapatan savcı olduğu ortaya çıktı. ANF’ye konuşan Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Ebru Timtik, savcı Hasan Yılmaz’ı iyi tanıdıklarını, 2012 yılında Gaziosmanpaşa’da silahlı çatışmaya girdiği iddia edilerek infaz edilen müvekkilleri Selim Gönen hakkında yürütülen soruşturmayı kendilerine ve aileye tebligat dahi yapmadan sonuçsuz bırakan savcı olduğuna dikkat çekti. Uğur Kurt’un öldürülmesine ilişkin ilk şikayet ihbarında bulunan avukatlardan da biri olan Ebru Timtik, Uğur Kurt’un dosyasının savcı Yılmaz’a verilmesinin katilleri aklamak anlamına geleceğini vurguladı. MEMUR SUÇLARI SORUŞTURMA BÜROSU NİYE DEVRE DIŞI? Avukat Ebru Timtik “Uğur Kurt’un soruşturmasının savcı Hasan Yılmaz ile yürütülmesi büyük bir handikap” diyor. Kurt’un vurulmasından tam 26 saat sonra keşif yapmak üzere olay yerine gelmekle de tanınan Yılmaz, ateş eden Polis S.K. hakkında soruşturma izni verilmesi için İstanbul Valiliği’ne başvuru yazısında polisin meşru müdafaa kapsamında ve saldırıyla orantılı hareket ettiğini de savunmuştu. Uğur Kurt’un soruşturmasının normalde Memur Suçları Soruşturma Bürosuna bağlı savcılar tarafından yürütülmesi gerekirken, Terörle Mücadele ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Hasan Yılmaz’a verilmesinin düşündürücü olduğuna dikkat çeken avukat Timtik, terörle mücadele kolluğunun savcı Yılmaz’ın mesai arkadaşları olduğuna dikkat çekti. Faili polis olan dosyaların tahkikatını jandarmanın yürütmesinin daha doğru olacağının altını çizen Timtik, Gezi protestoları sırasında polis şiddeti sonucunda hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz dosyasından örnek vererek, “Polisin elindeyken ortaya çıkmayan görüntü kayıtları soruşturma jandarmanın eline geçince ortaya çıktı” diye hatırlattı. SABIKALI SAVCI Savcı Hasan Yılmaz’ı Selim Gönen dosyasından iyi tanıdıklarını aktaran Timtik, “Halkın Hukuk Bürosu olarak biz savcı Yılmaz’ı çok iyi biliyoruz. 2012 yılında Gaziosmanpaşa’da silahlı çatışmaya girdiği iddia edilerek infaz edilen müvekkilimiz Selim Gönen hakkında yürütülen soruşturma için verdiğimiz şikayet dilekçesini belirsizliğe bırakan savcıdır. Bu sabıkalı savcı ne avukatlara ne de ailelere tebligat dahi yapmadan dosyaya takipsizlik vermiştir” diye konuştu. Bu savcının Uğur Kurt’un öldürülmesine ilişkin doğru ve eksiksiz bir soruşturma yürüteceğine inanmadığını ifade eden Timtik, bu dosyanın Yılmaz’a verilmesinin en büyük nedeninin Kurt’un katillerinin cezasız bırakılmak istenmesi olduğuna dikkat çekti. Timtik, savcı Hasan Yılmaz’ın derhal bu soruşturmadan geri çekilmesi gerektiğinin altını çizdi. ZEYNEP KURAY –ANF 24 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 25 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Camel sigara üreticisine 23 milyar dolarlık ceza Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’de bir mahkeme Camel marka sigara üreticisi şirketi 23 milyar dolar tazminat ödemeye mahkûm etti. Florida mahkemesi, R.J. Reynolds Tobacco Company adlı şirketinin sigaranın sağlığa zararlarını gizlediği gerekçesiyle mahkûm edilmesine karar verdi. Cynthia Robinson adlı ABD’li bir kadın 1996 yılında henüz 36 yaşında iken akciğer kanserinden ölen kocasının ölümünden R.J. Reynolds adlı şirketin sorumlu olduğu gerekçesiyle dava açmıştı. 2008 yılında açılan dava dilekçesinde, 13 yaşında iken sigara içmeye başlayan ve 20 yıl boyunca günde 3 pakete kadar içen Michael Johnson’un sigaranın zararları hakkında yeterince bilgilendirilmediği savunulmuştu. Dava dilekçesinde ayrıca, şirketin sigaranın zararları ve bağımlılık yaptığı gibi bilgileri sakladığı da yer alıyordu. Hastaneye 190 Milyon dolar ceza Amerika birleşik devletleri’nin Maryland eyaletindeki Johns Hopkins Hastanesi, muayenelerinin bir jinekolog tarafından gizlice videoya kaydedildiğini öne süren yaklaşık 8000 kadına 190 milyon dolar ödemeyi kabul etti. Geçen yıl intihar eden Doktor Nikita Levy’nin kameralı anahtarlık ve kalemlerle hastalarının muayenelerini kaydettiği öne sürülüyor. ESKİ BELGE VE SÖYLEŞİLER ELE VERDİ Florida mahkemesinin kararında R.J. Reynolds yöneticilerinin 1994 yılında verdikleri ve ‘sigaranın zararlı olmadığı’ yönündeki beyanlarını etkili olduğu belirtiliyor. Mahkeme ayrıca 60 yıl öncesine belgelerde şirketin sigaranın sağlığa zararları hakkında bilgi sahibi olduğunu gösterdiğini de tespit etti. New York Times gazetesine konuşan davacı Cynthia Robinson ise, avukatların kendilerine kararı bildirdiklerinde, tazminatın 23 milyon dolar olduğunu zannettiğini söyledi. Robinson, ancak daha sonra 23 milyar dolar tazminat kazandığını duyunca ‘şok’ geçirdiğini de kaydetti. Şirketin rekor tazminat cezasına karşı temyize gideceği de duyuruldu. 2011 yılında da Philip Morris şirketi benzer bir davada 28 milyar dolar tazminat ödemeye mahkûm edilmiş, ancak şirketin itiraz davası sonucunda tazminat miktarı 28 milyon dolara düşürülmüştü. Avukat Jonathan Schochor kadın hastaların “gaddarlığa” maruz kaldığını ve “ihanete uğradığını” söyledi. Hastaneden yapılan açıklamada, “bir bireyin, John Hopkins hastanesini temsil edemeyeceği” belirtildi, “Umarız bu anlaşma ve polisin ele geçirdiği kayıtların paylaşılmamış olması, etkilenen kişiler için meselenin kapanmasına yardımcı olur” denildi. Levy’nin hastalarını kaydettiği, bir meslektaşının boynundaki kameralı kalemden şüphelenmesi üzerine ortaya çıkmıştı. Daha sonra Levy’nin evindeki bilgisayar disklerinde hastalara ait 1200 fotoğraf ve video bulundu. Kadınlar ayrıca Levy’nin kendilerini gerektiğinden çok daha fazla muayene ettiğini ve uygunsuz fiziksel temasta bulunduğunu öne sürdü. Daha sonra yapılan araştırmada, Levy’nin kendi başına hareket ettiği ve reşit olmayan hastaların muayanelerini kaydetmediği belirlendi. İddialar üzerine 8 Şubat 2013’te işine son verilen Levy 10 gün sonra ölü bulundu. 26 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 Neden Demirtaş? Bir mezar var. Bir şehrin kasabasında. Bir mezar var. O mezar taşında isimi yazan yatmıyor içinde. Bir mezar var. Bir başkası, yani tanınmayacak kadar yakılmış bir ölü yatıyor içinde. Vücudunda mermi delikleri ile yatıyor. Kim bilir kimler arıyor yıllardır onu. Kim bilir kimler bekliyor hala yolunu. Bir gün çıkıp gelecek diye bekleyen o yaşam umudu, kim bilir hangi annenin, hangi yar ’in, hangi kardeşin yürek sıcaklığında öylece duruyordur hala. Bir anne var. O anne kendi oğlunun ismi yazan o mezarlardan birini ziyaret ediyor her yıl. İçindeki kendi oğlu değil, kimdir, kimin nesidir bilmiyor. O anne kim olduğunu bilmediği ama resmi ellerce “senin çocuğun” diyerek teslim edilen yakılıp kül edilmiş o bedene hala dua ediyor. İsimsiz dualar hepsi. Kaç bin mezar var bu ülkede “oğlun, kızın” diye teslim edilen? Ne kadar isimsiz, aranan mezar varsa, o kadar katil var bilin. Ve aramızda geziyorlar. Kadrolu işkenceciler emekli olup torun büyütüyorlar bir yerlerde. Arkalarında bıraktıkları ölü bedenleri bulmak için karış karış toprak kazıyor hala insanlar. Sokaklarda, meydanlarda yıllardır bağırıyor Cumartesi anneleri. Ellerinde resimler taşıyorlar. Mezarları olsa çocuklarının gidip vedalaşacak, haklarını helal edecekler ama “kayıp” diyor devlet. Oysa çoğu görüldü karakollarda, emniyet binalarında, kışlalarda. Ama onlar “bizde yok” demeye devam ediyorlar. Ayhan Çarkın itiraf ediyor cinayetleri. Sıradan bir olaymış gibi es geçiyor devlet, medya. Çünkü alkışlıyorlardı katilleri daha dün. Önlerine atılan her ceset için “terör örgütü mensubu” deyip parçalara ayırıyorlardı keskin bıçak manşetlerle. Yan yana dizilmiş cesetleri bir zafer, bir kahramanlık destanı ile sokuyorlardı gözümüze. Kirlendik, kirletildik başkalarının ölü çocuklarına nefretle tükürerek. Berkin’in annesini yuhalatan o ses var ya o ses yine “tükürün” diye bağırıyor hepimize. Kirlenmiş ve kirletilmiş vicdanlardan güçlenerek böğürüyor. O yuhalatan dilin bir geçmişi var elbet. Vatandaşı yerde tekmeleyen o adamın tekmesinin bir geçmişi var. Hepsi devlet değirmeninde öğütülmüş. Demirtaş’ın sesi bu yüzden rahatsız ediyor onları. Zulmün içinden sıyrılıp gelen o güçlü sesin tınısı “bir hayalimiz var” diyor. Onlar ise statükolarının mabadını korumak için atıyorlar önümüze kendilerini ve sistem için seçtikleri başları sevdirip, okşattırmak için didiniyorlar. (Bir aday için ne kadar küçültücü zorla sevdirilmek) “Ya seveceksiniz, ya seveceksiniz” imaları ile zıbartıyorlar siyasetlerini. “Yanlış anlaşılmasın anam Türk” ilanı ile bir koçbaşı olup kafa tokuşturuyor ve alkışlattırıyorlar. “O evinize ekmek getirecek, yeni sevecen devlet baba” imaj sürümü ise, sığ bir tebessüm bırakıyor ortalığa. Onların bir HAYALİ yok kardeşler. Bütün mesele bu. “Birlik, beraberlik” ezberi dışında kurabilecekleri hiçbir sözleri yok. “Bir hayalim var” diyerek içini dolduracakları bir şeyleri yok. Resmi yaşam döngüsü içinde ne kokmuşlar, ne bulaşmışlar. Milliyetçi, sağcı, muhafazakâr bir hayat içinde verilen görevleri yerine getiren bir memurluk ile kurmuşlar düzenlerini. Onlar bilmezler o mezarlarda yatanları, ilgilenmezler. Ne kaybedilenlerin yakınlarını anlayabilirler, nede işkence tezgâhlarında yok edilen yaşamları. Onlar, haklarını arayan insanları “birlik, beraberlik” içinde ezerler. Korkarlar her yükselen sesten. Önlerine konan kırmızıçizgiler içinde devletçilik oynarlar. Bize hayallerini anlatsınlar dinleyelim. Demirtaş nasıl bir Türkiye istediklerini ve hayallerini anlattı. Yok sayılan, ezilen, sömürülen, yaşamaları çalınan, aşağılanan herkesin kendisini içinde bulunduğu bir hayal. Olabilecek ve çoğaltılacak bir hayal. Kazanacak değil, kazandıracak bir hayal. Acıları tanımayanlar, onu hissetmeyenler bilemez bunun anlamını. Acıları yaşatanlar ile o acıları yaşayıp direnenler arasında bir seçimdir bu. Onların “büyük düşünen” Türkiye’sinde bize yer yok. Demirtaş’ın hayal ettiği Türkiye’de ise hepimize yer var. Kayıp, kimsesiz mezarlar olmayacağız o Türkiye’de ve o anne mezarın gerçek sahibine bırakacak emanetini. AKIN OLGUN 27 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 90’lık devrimci Hatice Ana… Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Köln kentinde hayata gözlerini yuman Hatice Altun’un anısına, Yeni Özgür Politika’nın PolitikArt ekinde 26 Ağustos 2012 tarihinde Salih Doğan imzasıyla yayınlanan “90’lık devrimci Hatice Ana*” yazısını yayınlıyoruz: Kökleri Dêrsim’e, oradan Kayseri Sarız’a, Ankara-Tuzluçayır ve nihayet Almanya’nın Köln kentine uzanan 90 yıllık bir yaşam. Bir oğul, iki torunun uğruna yaşamlarını verdikleri özgürlük kavgasına, çocukları ve onların arkadaşlarını takip için gittiği hapislere kendisi de giren bir ananın yaşam öyküsü... Hatice Altun veya herkesin deyimi ile Hatice Ana, Dêrsim sürgünü Kürt Alevi bir ailenin çocuğu olarak Kayseri›nin Sarız İlçesi›nde dünyaya gelir. Daha küçük yaşlarda haksızlıklara karşı çıkması, kişiliğinin en belirgin özelliklerinden biri olur. 1960›lı yılların sonlarında ailesiyle Ankara›da Alevi ve yoksulların yoğun olarak yaşadığı Tuzluçayır semtine taşınır. Kültürleri ve kimlikleri nedeniyle burada karşılaştıkları zorlukları belki de en yoğun Hatice Ana yaşar. Yıllar sonra oğlu Rıza, şöyle anlatır Ankara’da yaşadıklarını: “İlk geldiğimiz yıllarda epey zorlandık. Pek Türkçe bilmiyorduk. Zazaca öğrenmiştik. İnanç olarak birbirine yakın olsa da bu çelişki öne çıktı. Hatırlıyorum, ilk gittiğimizde herkes bizi horluyordu. Hatta aralarında bugün bizim arkadaş olanlar da var. ‹Kürtler, Türkçe bilmiyorlar› diye bir aşağılama durumu vardı. Bu çok zorlayıcı oluyordu. Çocuklar günlük ilişkilerde reddediliyor, aşağılanıyor ve kovuluyordu. Annemin giyim tarzı çok aykırı geliyordu. Klasik Zaza kadınların giyimi kuşamıydı. İlk defa öyle bir şey görüyorlardı; sokağa çıktığı zaman çocuklar peşine takılıyordu. Bir süre sonra anneme giyimini değiştirmesi için baskı yapmaya başladık. Kofiyi indirdik, yerine baş örtüsü. İki üç katlı elbise yerine bir entari. O günkü mahallenin standartlarına uydurduk. Ama uzun yıllar annem buna tepkisini sürdürdü. Herkes bir başörtüsü kullanırdı, annem 2 tane kullanırdı. Sanıyorum halen öyledir. Onun gizli tepkisi sanıyorum bugün de sürüyor.” Hatice Ana, kendisine oldukça ters gelen bu yeni ortamda da çocuklarını haksızlıklara boyun eğmeyen bir tarzda yetiştirir. Bu arada 1970’lerin devrimci uyanışı Tuzluçayır’ı da sarsmıştır. Çok geçmeden başta oğlu Rıza olmak üzere tüm çocukları sol düşüncelere sempati duymaya başlar. Oğlu Rıza şöyle anlatır bu durumu: “Kendimizi sol muhalefetin bir parçası olarak görme durumu hakimdi. Özellikle Denizlerin idamında annem sürekli ağlıyordu. Tepkisi yoğundu. Fakat herhangi bir bilinçten ziyade kendiliğinden bir durum ortaya çıktı. 68’den 73’lere kadar bu biraz böyle yürüdü. Çok fazla örgütlü olmayan ama gelişen sol eğilimlere sempati duyan bir durum vardı.” 1974-75 yıllarında ise Kemal Pir’in Tuzluçayır’a gelmesi ile Altun ailesi ve Tuzluçayır gençleri için bu genel devrimcilikten Apoculuğa geçiş süreci başlar. Altun ailesinin evi bundan sonra Apocuların en temel uğrak yeri olur. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan Kemal Pir’e, Hayri Durmuş’tan Mazlum Doğan’a, Cemil Bayık’tan Duran Kalkan’a kadar PKK’nin öncü kadrolarının uğradığı bir ev olur. Tuzluçayır, Apocuların üniversite öğrencileri dışında Ankara’da halkla buluştukları ilk mahalle olurken, yeni yeni örgütlenen Apocuların ilk eğitim yerlerinden biri de Altunların evidir artık. Öcalan’ın da aralarında bulunduğu onlarca genç günlerce eve kapanıp eğitim görürler. Hatice Ana ise onlara yemek ve çay taşıma görevini üstlenir. Hatice Ana, bir röportajda o günleri şöyle anlatır: “Başkan gelip konuşuyordu. Çocuklar, arkadaşlar hep salonda oluyordu. Seminer veriyordu. Masaya çıkıp konuşuyordu. Bir yanlış olursa Başkan düzeltiyordu. Oturuyordu, onları dinliyordu. Biz de ancak yemekle, çayla uğraşıyorduk. Tuzluçayır’a kızlar geliyordu. Rıza bırakmıyordu kızlar yemek yapsın. ‹Bana yardım etsinler›, ‹Yok›. Sonra Muzaffer onlara kızdılar. Başkan dedi ki ‹Ana tek başına gidiyor bu kadar yemek yapıyor. Ekmek getiriyor. Siz niye yardım etmiyorsunuz?› diye.» “Başkanımız var. Biz çok seviyoruz” diyen Hatice Ana, şöyle devam eder: Yemeğini yedi. Çayını içti. Dedim ‘Sen git yat’. ‘Niye? Sen beni kovuyorsun’ dedi. ‘Ben seni kovmam. Arkadaşlar hep ayakta durmuş. Açtır. Bunlar da yesin’ dedim. ‘Peki’ dedi (gülerek) ‘Sen öyle söylemişsin ben gidiyorum’ dedi. Gitti yatağa girdi.” Eve gelen giden gençlerin haddi hesabı yok. Odaya girip günlerce çıkmazlar. Hatice Ana ne olduğunu çok merak eder. Bir gün kapıdaki delikten odaya bakar. O gün yaşadıklarını ise şöyle anlatır: „Kemal Pir geldi. Mazlum Doğan geldi. Çok geldiler. Önce bize göstermiyorlardı. Odaya koyuyorlardı, gizliyorlardı. Ben de onun için delikten baktım. Kadınlara güvenmiyorlardı. ‘Gidip bir yerde söyler’ diye düşünüyorlardı herhalde. Başka ne düşünsünler? Ben de dedim ‘Bunlar kimdir? Bir göreyim’. Ama Rıza bırakmadı. Bu sefer Başkan delikte görünce yakalandım (gülerek). ‘Ana burada ne arıyorsun?’ dedi. Dedim ‘ben hizmet yapıyorum. Her şeyi yapıyorum. Niye bırakmıyor ki ben bakayım’. Rıza geldi ‘Sen ne konuştun’ dedi. Ben de ‘Ne bileyim ne konuştum. Sen bu kadar deliği bana fazla gördün’.” Hatice Ana da herşeyi bir kenara bırakıp çocuklarının arkasına takılır. Önceleri yemek ve çay yapan Hatice Ana, sonraları artık işi büyütüp Apocuların kitaplarını, silahlarını saklar. Bir gün Ankara’nın meşhur Derin Araştırma Laboratuvarı’nın (DAL) polisleri eve baskın düzenler ve arama yaparlar. Hatice Ana, silahı kömürlüğün altına gömmüştür. Polislerin gözü hep Hatice Ananın üzerindedir. O nereye baksa orayı ararlar. Bunu farkeden Hatice Ana, hep farklı yerlere bakarak polisleri aldatır. Yıllarca tek bir kağıt bile yakalatmaz. Artık ev baskınları, polis işkenceleri yaşamın bir parçası olmuştur Altun ailesi için. Yaşadıklarından epey şey öğrenirler. Gizlilik temel ilkedir. Gelen hiç kimseye isim, nereli olduğu veya niye geldiği sorulmaz. Bilinenler varsa da hiçbir yerde ve hiç kimseye söylenmez. 1979 yılında oğlu Rıza’nın yakalanması ile cezaevleri artık Hatice Ananın ikinci adresi olur. İki haftada bir 17 saat araba yolculuğu yaparak Ankara’dan Diyarbakır’a görüşe gider. 12 Eylül darbesi ile birlikte kızı Bezar da Diyarbakır zindanına düşer. Zulmün ayyuka çıktığı dönemlerde çocuklarıyla 5 dakika görüşmek için yollara çıkar. Bir gün Esad Oktay Yıldıran ile karşılaşır. Oğlunu görmek istediğini söylemesi üzerine Esat Oktay, „oğlun öldü” der. Hatice Ana’nın „Olsun, geride 6 çocuğum ve torunlarım var, onları büyüteceğim bu mücadele için. Onlar da yetmezse yeniden çocuk doğuracağım” demesi üzerine Esat, sesini kesmek zorunda kalır. Okuma yazma bilmeyen Hatice Ana Genelkurmay’dan Cumhurbaşkanlığı’na kadar Amed zindanındaki işkencenin son bulması için dilekçe yazdırır. Gazetelere, avukatlık bürolarına, insan hakları kuruluşlarına giderek bu zulmün son bulması için mücadele eder. Okuma bilmezse de Sinop, Mersin, Adana, Antep, Eskişehir cezaevlerine sürgün edilen çocuklarının peşinden yılmadan gider. Artık tüm Apocuları kendi çocuğu görür Hatice Ana. Yine tutsaklara tek tip elbise giydirme ve işkencenin arttığı bir dönemde Hatice Ana ve bir grup tutsak yakını, Türk Meclisi’ni işgal ederler. İşgal eyleminin ardından Hatice Ana tutuklanarak Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi’ne konur. Sorgu sürecini ve tutuklamayı şu cümlelerle anlatır: „3 ay cezaevinde kaldım. Ankara’da. Biz meclisi işgal ettik. ‘Özal’ı görmeyinceye kadar gitmeyeceğiz’ dedik. Bu sefer bizi savcıya ihbar ettiler. Bizi aldılar, sorguya çektiler. Savcı, ‘Siz meclisi basmışsınız’ dedi. ‘Biz basmadık. Soru sorduk. Rica ettik. Ne basması’ dedim. ‘Sizin önderiniz kimdir’ dedi. ‘Önderimiz biz kendimiziz’ dedim. ‘Yani ben ihbarcı olacağım. Şimdi birisinin ismini vereceğim, ben kurtulacağım. Ben vermiyorum işte. Benim diyorum’ dedim. Zorladı zorladı kızdı. Bağırdı bana. ‹Bunu götürün. cezaevine› dedi.» Böylece Hatice Ana, ilerleyen yaşına rağmen cezaeviyle de tanışmış olur. 3 ay yatar ve çıkar. O kadar hızlı ve keskin ki mücadele için yapmadığı iş kalmaz. Cezaevleri arası not getirip götüren, içeri ile dışarının bağını sağlayan bir görevin içinde bulur kendini. Yakalanan birinin ifadesi üzerine 17 üniversite öğrenci ile birlikte gözaltına alınır. Sorguda tüm baskılara rağmen kuryelik yaptığını kabul etmez. Ama 17 üniversite öğrencisi ile basının karşısına çıkarılır. Ertesi gün gazeteler 17 PKK’li ile yaşlı bir kuryenin yakalandığı haberlerle doludur. Hatice Ana ta ilk günden itibaren ‘Kürdistan’ı göreceğim, Kürdistan’ı görmeden ölmeyeceğim’ der ve bu uğurda mücadelesini sürdürmeye devam eder. 1991 yılının Nisan ayına gelindiğinde gerilla olan oğlu Haydar Altun’un Haftanin’de bir operasyonda yaralı bir şekilde Türk ordusunun eline düştüğü haberini alır. Bunun üzerine tekrar yol görülmüştür Hatice Anaya. Yola düşerken de, „Oğlum şehit düşsün ama inşallah düşmanın işkenceleri karşısında bir kelime bile söylemez” der. O dönem Diyarbakır HEP İl Başkanı Vedat Aydın ve bazı avukatlarla OHAL Valisi ile görüşür. Tüm girişimleri sonuçsuz kalır. Daha sonra oğlunun işkencede öldürüldüğünü öğrenir. Ama bir türlü cenazesine ulaşamaz. Altunların Ankara’daki evine taziye ziyaretleri başlar. Hatice Ananın gözünden tek bir damla yaş akmaz. Soranlara ise „dost var, düşman var. Ağlayarak düşmanlarımı sevindirmem” der. Tüm üzüntüsünü ve gözyaşlarını içine akıtan Hatice Ana, gece yatağında gizli gizli ağlar. ‘Sen ne biçim kadınsın, ne kadar duygusuzsun çocukların, torunların işkencede, ölüyor sen bir damla gözyaşı bile dökmüyorsun’ diyenlere de ‘Binlerce Kürt çocuğu var, benim ki onlardan farklı mı?’ diye cevap verir Hatice Ana. Yine 1990’lı yılların başında Bekaa’ya Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan›ı görmeye gider. Geçmişten, yaşananlardan uzun uzun konuşurlar. Hatice Ana bazen duygulanır, bazen de kızarak yadeder geçmişi. Yıl 1997 olduğunda Hatice Ana üzerindeki devlet baskısı artar. Artık O da sürgüne mülteci yaşama doğru yol alır. Almanya’da sürgünde yaşayan kızının yanına gitmek zorunda kalır. Siyasi iltica talebinde bulunur. Mahkemeye çıktığında mahkeme başkanı, „PKK Terörist” deyince Hatice Ana onları azarlar. „Asıl terörist sizsiniz, Türk devletine panzerler, tanklar, silahlar vererek Kürtlerin katledilmesine ortak oluyorsunuz” der. Yaşlı bu kadının ani çıkışı karşısında ses çıkmaz mahkeme başkanından. Bir süre sonra siyasi iltica talebi kabul edilir. Hatice Ana’nın Kürt Özgürlük Mücadelesi saflarına katılan iki torunundan Salih Doğan Yıldırım (Cumali) 28 Ağustos 2005 tarihinde Van’ın Başkale ilçesi kırsalında Türk ordusu ile girdiği çatışmada yaşamını yitirir. Sinan Altun (Doğan) ise 21 Nisan 2006 yılında Xinere’de İran devletinin topçu saldırısında yaşamını yitirir. Çok yaşlı ve yatağa düşmüş olan Hatice Ana’dan torunlarının yaşamını yitirdiği saklanır. Ancak Hatice Ana, gelen gidenlerin çok olmasından kuşkulanır, ‘‘Torunlarıma kötü birşey oldu, bana söylemiyorsunuz” der. 28 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 29 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 21 Mart 20 Nisan Bu dönemde ev ve ailenize, yerleşime ait konular kadar sizi daha dışadönük kılan uğraşlar da olabilir. Jüpiter’in konumu pozitif bir tutum ve yaratıcı uğraşlara, kendinizi ortaya koyabileceğiniz uğraşlara işaret ediyor. Daha tutkulu olabilirsiniz. Bu arada sizi evde ve yakınlarla ilgili kılan olumlu gelişmeler de söz konusu olabilir. Hangi konu üzerinde çalışıyorsanız, şimdi daha çok konsantre olmak isteyebilirsiniz. Bu arada ortaklı konular, finansal işlerinize ait sorumluluklar üzerinde de yeni çözümler üretebilirsiniz. Çok daha kararlısınız. 21 Nisan 21 Mayıs Bu dönemde daha çok yakın çevrenizi ve ailenizi ilgilendiren olaylar içinde olabilirsiniz. Yakın çevreniz, ziyaretler, konuşmalar oldukça destekleyici olabilir. Anlaşmalar, görüşmeler içerisindeyseniz, olumlu haberler, destekleyici sözler alabilirsiniz. Düşüncelerinizi duygularınızı bir arada verimli şekilde kullanabilirsiniz. Bu arada ev ve toprağa ilişkin koşullar, babanızdan ya da aileden gelen imkanlar söz konusu olabilir. Kendi iç sesinizi daha iyi duyabileceksiniz. Yine bu dönemde ilişkilerinizi ilgilendiren sorumluluklar da var. 22 Mayıs 21 Haziran Bu hafta para ve iş alanını ilgilendiren konularda yenilikler yapabilirsiniz. Gerek gelirleriniz, gerekse harcamalarınız açısından hareketli günlerdesiniz. Elinizdekileri daha verimli alanlarda değerlendirmeye bakın. Güzel olan şeyler ve ev için harcamalar olabilir. Bu arada ailenizden ya da sevdiklerinizden gelebilecek destekler de olabilir. Bu dönemde eğitim ve hareket içeren konularda son derece şanslısınız. Ziyaretler, yolculuklar yeni bir enerji ve iyimserlik getirebilir. Böylelikle üzerinizdeki yüklerden biraz olsun kurtulmuş olacaksınız. 22 Haziran 22 Temmuz Bu hafta burcunuzdaki gezegen birikimi sizi oldukça hareketli ve meşgul edecek konulara işaret ediyor. Duygu ve düşüncelerinizi daha başarılı ifade edebilirsiniz. Kişisel konularda ve yeteneklerinizi ortaya koyma yönünde rahatsınız. Yeni projeler üzerinde düşünmek de yararlı olabilir. Yine bu dönemde iş hayatınızı destekleyebilecek, kariyerinize ilerleme getirecek olanaklar ve güçlü kişilerden gelen destekler söz konusu olabilir. Bu dönemde kendinize güveniniz artarken, parasal alanda çok daha cömert ve abartılı davranabilirsiniz. 23 Temmuz 23 Ağustos Bu dönemde Yengeç burcundaki gezegen birikimi sizi gelecek planlarınız, düşünceleriniz yönünde daha aktif ve duyarlı kılmakta. Ailenizi, evinizi ilgilendiren yeni beklentiler içerisinde olabilirsiniz. Bunun yanı sıra arkadaşlıklar, sosyal paylaşımlar ve gelecek yönünde yeni ümitler, değerlendirmeler içerisinde olabilirsiniz. İşle ilgili konularda başkalarından, özellikle gruplardan destek alabilirsiniz. Mesleki konularda verimlilik devam ediyor. Ayrıca bu dönemde kendi iç sesinizi dinleyebileceğiniz, ruhsal konulara yönelebileceğiniz imkanlar olabilir. 24 Ağustos 22 Eylül Bu hafta Yengeç burcuna ilerleyen Merkür gelecek yönündeki planlarınızda, ümitlerinizde hareketliliğe ve gençlerle daha fazla gruplaşma içerisinde olabileceğinizi anlatıyor. Aynı zamanda ev ve aile hayatınız açısından önemli konular üzerinde de durabilirsiniz. Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi önümüzdeki bir yıl boyunca kendi iç dünyanızda olgunlaştıracağınız pek çok şey olduğunu ve ruhsal yönden gelişmeye açık olduğunuzu anlatmakta. Ayrıca bu hafta zihniniz pek çok iş ve sorumlulukla daha yüklü olabilir. Gevşemelisiniz. 23 Eylül 23 Ekim Bugünlerde Yengeç burcundaki gezegen birikimi ailevi konular, sorumluluklar ve işe yönelik hedefleriniz açısından oldukça hareketli bir gündem yaratmakta. Düşünceleriniz, işe yönelik projelerinizi hayata geçirmek için daha bilinçli bir çaba içerisinde olabilirsiniz. Ancak bir yandan da farklı görüş ve tutumlarla test edilebilirsiniz. Görüş ayrılıklarına hazır 0lun. İçinde bulunduğunuz gruplardan ve sosyal alandan destekler var. Gelecek yönünde daha iyimser beklentiler içindesiniz. Bu dönemde parasal alanda daha gerçekçi bir bakış içerisindesiniz. 24 Ekim 22 Kasım Bu hafta Yengeç burcunda oluşan birikim sizi oldukça olumlu desteklemekte. Bu yeni dönemde kendinizi daha iyi anlatacağınız olanaklar bulabilirsiniz. Medyaya, yayıncılığa, eğitime ait olanaklar, akademik imkanlar ve aynı zamanda yolculuklar daha kolay bir tanınırlığa işaret ediyor. Yine bu dönemde kendinizi geliştirebileceğiniz yolculuklar yapabilirsiniz. Duygularınızla daha iyi temas ediyorsunuz. Kariyerde ve tanınma imkanları içinde şanslısınız. Güçlü kişilerden destek ve iş hayatında dikkat çekmek zor olmayacak. 23 Kasım 21 Aralık Bu hafta Yengeç burcundaki gezegen birikimi sizi duygusal açıdan biraz oyalayabilecek durumlara işaret etmekte. Bu koşullar eşinizin ya da ortağınızın maddi konuları ile ilgili olabilir. Ortaklaşa kazançlar da söz konusu. Miras, finansal konular gündeme gelebilir. Aynı zamanda başkalarının duygusal durumları ile daha yakından ilgilenebilirsiniz. Jüpiter ise olumlu açısıyla özellikle eğitsel konulara, akademik çalışmalara, içerisinde basın ve tanınmanın olduğu imkanlara işaret etmekte. Şansınızın daha açıldığı bir dönemdesiniz. 22 Aralık 20 Ocak Bu dönemde karşıt burcunuz Yengeç’te oluşan kalabalık yeni bir tutum belirlemek ve düşüncelerinizi gözden geçirmek açısından önemli koşullar getiriyor. Yaklaşık altı aydır sizi meşgul eden durumların artık değişmekte olduğunu görebilirsiniz. Şimdi olaylara daha objektif ve farklı yaklaşmanız mümkün. Doğal olarak bu durum ikili ilişkiler, evlilik ve anlaşmalarınıza da yansıyabilir. Ayrıca bu dönemde Jüpiter miras gibi ortaklı kazançlar ya da eşinizden, ortağınızdan kaynaklanabilecek finansal imkan ve kazançlara işaret etmekte. 21 Ocak 18 Şubat HAFTALIK BURCUNUZ Yılın bu döneminde sizi uğraştıran konular olduğu gibi, ilişkilerinizi yenileyen ve daha fazla umut getiren koşullar da var. Yengeç burcundaki birikim özellikle tamamlanması gereken işler ve ödevler açısından hareketli bir gündem getirmekte. Bu dönemde çalışma ortamınızda pek çok değişiklik bekleyebilirsiniz. Yeni ödev ve işler de olabilir. Böyle zamanlarda kendinize, sağlığınıza da özen göstermelisiniz. Jüpiter ise sizi özellikle kariyerinizde ve ilişkilerinizde daha pozitif bir ortama sokmakta. İlişkilerden destek bulabilirsiniz. 19 Şubat 20 Mart KARİKATÜRLER Bugünlerde Yengeç burcundaki kalabalık özellikle aşk, keyifler ve eğlenceli uğraşlar için güzel fırsatlar sağlamakta. Kendinizi özgür ve yaratıcı biçimde ortaya koyabileceğiniz pek çok fırsat yakalayabilirsiniz. Ailevi alanda, çocuklarla ilgili konularda daha pozitif ve şanslısınız. Duygularınızı mutlulukla paylaşabilirsiniz. Böyle bir dönemde üzerinizdeki stresi atacak bir tatil çok uygun olabilir. Ayrıca sezgilerinizden de yararlanabilirsiniz. İş ve çalışma konularında da yeni oluşumlar ve sizi işe biraz daha yakınlaştırabilecek yenilikler gündeme gelebilir. 30 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 £10 SERi iLANLAR 0742 948 1490 Bu sayfada 1 kutu ilan İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. Satılık Café & Sandwich Bar Kıbrıs’ta Satılık Apartman Covent Garden / Holborn bölgesinde Rent: £24.500 Taking: £6.000 üstü Haftada 5 gün açık Saat 07:00-15:30 arası Lease: 8 yıl ve önü açık Fiyat: £195.000 GİRNE Bölgesinde - Türk Koçanlı - Güzel Geniş Daire All Taxes Paid/KDV ödenmiş 3 yatak odalı Fiyat £80,000 Selin Hanım 07432065220 İrtibat: 07712 529 361 Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak için henüz gec değil, özel ve grup dersleri ile kendinizi yeniden kesfetme zamanı. MEM Painting and Decoration Deniz Dogrusoz Personal Trainer Her türlü boya ve dekorasyon işi itina ile yapılır. Mahmut Söylemez 07455947693 07984 513 968 www.deniz-personal-tranining.com Satılık Off License Walthamstow pazarı yakınlarında. Buisness Rate: £2,140 Rent: £12,500 Fiyat telefonda verilecektir. *Boş veya stock ile beraber 07429994404 07402722322 Satılık Kebap & Pizza Shop Margate-Kent bölgesinde Rent: £16,000 yıllık / Rate: Yok Taking: £4500-£5000 pw (Üst katında 5 odası var) 0790 1558 434 (Ciddi alıcılar arasın lütfen) YETER CLEANİNG İşyerleri ve Evler itina ile temizlenir. 07803506942 07909539577 TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 SANCAR TUTORING SERVICES Yıldız Adıgüzel Her Seviyede Özel Matematik Dersi Verilir Not: Dersler Türkçe verilmektedir SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & Business English Mehmet SANCAR 07446867986 Qualified English Language Teacher For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e [email protected] 31 Çarşamba, 23 Temmuz 2014 £30 SERi iLANLAR 0742 948 1490 Bu sayfada 1 kutu ilan İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. 15 yıllık öğretmenlik tecrübesiyle ehliyet yazılı sınavı (theory test) için özel ders verilir. Sadece haftada 5 saat, 1.5 ay da yazılı sınavınızı geçebilirsiniz, üstelik İngilizcenizin çok iyi olmasına gerek olmadan(başarı yüzdesi %90”larda). Arayın detayları konuşalım. Mehmet bey 07446867986 ÖZLEM CARE Yaşlı ve Çocuk Bakımı & Ev ve İşyerlerinin Temizliği Yapılır Ozlem Almaz Tel: 07404034146 Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 9 8 Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 Onder û Zana diçin Hewlêr Li 22 bajaran operasyon: Bi dehan binçavkirî he ne Bi operasyonên nelêrêtiyê yên 17 û 25’ê Kanûnê li dijî hikûmeta AKP’ê pêk hat re, li dijî peywirdarên midûriyeta demê yên lêpirsîna ‘Rêxistina Tevhîd-î Selam’ dimeşand li dijî 22 navendan operasyon hat destpêkirin. Hat gotin ku bi dehan binçavkirî hene. Sirri Sureyya Onder û Leyla Zana yên berî niha bi çend rojan Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan re hevdîtin pêk anîn, ji bo nêrîn û fikra Ocalan parve bikin dê biçin Herêma Federal a Kurdistanê. Parlamenterê HDP’ê yê Stenbolê Sirri Sureyya Onder û Parlamentera Serbixwe ya Amedê Leyla Zana 10’ê Tîrmehê bi Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan re hevdîtin pêk anîbûn. Onder û Zana ji bo hin hevdîtinan pêk bînin wê îro derbasî Herêma Federal a Kurdistanê bibin. Zana û Onder di serî de bi Serokkomarê Iraqê Celal Talabanî, Serokê Herêma Federal a Kurdistanê Mesud Barzanî û Serokwezîrê Herêma Federal a Kurdistanê Neçîrvan Barzanî, bi rêveberên sazî û partiyên Kurd re di serî de der Kongreya Neteweyî ya Kurd û Rojava, pêşveçûnên dawî yên li herêmê dê bigirin dest. Li gel vê dê heyet nêrînên Ocalan ên der barê yekîtiya Kurd, kongreya neteweyî, êrîşên dawî yên DAIŞ û nelihevkirinên di navbera Kurdan de ji rêveberiya Herêma Kurdistanê re ragihîne. Di vê navberê de, hefteya borî dema Barzanî ziyareteke krîtîk li Enqere pêk anîbû, Zana xwestibû bi Barzanî re hevdîtinekê pêk bîne, lê ji ber karê zêde yê heyeta Barzanî hevdîtin pêk nehatibû. Wê danûstendin û hevdîtinên heyetê hefteyekê bidomin. Bi vî dozgerî re edalet nayê! Dozger Hasan Yilmaz ê lêpirsîna Ûgûr Kûrtê li hewşa Cemxaneyê ya Okmeydani dema li benda cenaze bû bi gule polîsan hat kuştin dimeşîne, derket holê ku dosya Selîm Gonen ê di sala 2012’an de li navçeya Gazîsomanpaşayê ji aliyê polîsan ve hat înfazkirin, bi awayekî bê hiqûqî girtiye. Ji parêzerên Buroya Hiqûqê ya Gel Ebrû Tîmtîk ji ANF’ê re axivî û da zanîn ku ew dozger Hasan Yilmaz baş nas dikin. Tîmtîk diyar kir ku Yilmaz ew dozger e ku lêpirsîna der heqê bûyera qetilkirina muwekîlê wî Selîm Gonen ê di sala 2012’an de li Gazîosmanpaşayê bi îdîaya di pevçûneke çekdarî de hatiye înfazkirin meşandiye û bêyî dozê ji wan û malbatê re ragihîne bê encam hiştiye. Ebrû Tîmtîk ku di mijara kuştina Ûgûr Kûrt de yek ji parêzerên destpêkê gilî kiribû, destnîşan kir ku dayîna dosya Ûgûr Kûrt ji bo dozger Yilmaz tê wateya parastin û nixumandina kujeran. de bi awayekî mutenasîp tevgeriyaye. Parêzer Tîmtîk da xuyakirin ku lêpirsîna Ûgûr Kûrt ku di rewşa asayî de diviyabû ji aliyê dozgerên ser bi Buroya Lêprisîna Sûcên Karmendan ve bihata meşandin, bi awayekî gumanbar radestî dozgerê Buroya Sûcên Rêxistinî Hasan Yilmaz hatiye kirin. Tîmtîk destnîşan kir ku polîsên têkoşîna li dijî terorê hevalên kar ên dozger Yilmaz in. Tîmtît ragihand ku tehqîqata dosyayên polîsê kiryar divê ji aliyê jendermeyan ve bê meşandin û ji bo vê jî dosya Alî Îsmaîl Korkmaz ê di dema protestoyê Gezî de ji ber dijwariya polîsan hat kuştin mînak nîşan da. Tîmtîk got, «Dîmenên ku dema polîsan lêpirsîn dimeşand derneketin holê, dema lêpirsîn ket destê jendermeyan, derketin holê.» DOZGERÊ BI SABIQE BUROYA LÊPIRSÎNA SÛCÊN KARMENDAN ÇIMA NAYÊ BIKARANÎN? Tîmtîk da xuyakirni ku ew dozger Hasan Yilmaz ji dosya Selîm Gonen baş nas dikin û got, “Weke Buroya Hiqûqê ya Gel em dozger Yilmaz baş nas dikin. Ew dozgerê ku daxwaznameya gilîkirinê ya der heqê lêpirsîna muwekîlê me Selîm Gonen de xist rewşeke ne diyar. Vî dozgerê bi sabiqe ne ji malbatê ne jî ji parêzeran re ragihand û dosya ji ber xwe ve biryar da ku neyê şopandin.» Parêzer Ebrû Tîmtîk dibêje “Meşandina lêpirsîna Ûgûr Kûrt ji aliyê dozger Hasan Yilmaz ve, handîkapeke mezin e.” Yilmaz ê ku 26 saetan piştî kuştina Kûrt ji bo keşfê hat cihê bûyerê tê naskirin, di nivîsa xwe ya ji bo destûgirtina lêpirsîna polîs S.K. a ji Walîtiya Stenbolê şandî de îddîa kiribû ku polîs di çarçoveya xweparastinê Tîmtîk diyar kir ku ew ne bawer e ev dozger lêpirsîna der heqê kuştina Ûgûr Kûrt de jî bê kêmasî û rast bimeşîne û destnîşan kir ku sedema herî mezin a dayîna vê dosyayê ji bo Yilmaz, daxwaza bêcezahiştina kujerên Kûrt e. Tîmtîk destnîşan kir ku divê dozger Hasan Yilmaz tavilê ji lêpirsînê bê kişandin. Operasyona vê sibehê hate destpêkirin li Stenbolê didome. Operasyona di bin rêveberiya Şaxa Têkoşîna Terorê ya Stenbolê li 22 bajaran pêk hat li dijî peywirdarên midûriyeta polîsan ên demê ya ku lêpirsîna ‘Rêxistina Tevhîd-î Selam’ dimeşandin pêk hat. Hat gotin ku heta niha 35 kes hatine binçavkirin. Di nava van de Midûrê Şaxa Têkoşîna bi Terorê re yê demê Omer Kose, Cigirê Midûrê Emniyetê Kazim Aksoy, Amîrê Emniyetê Ramazan Candan û Amîrê Emniyetê Gafur Ataç jî heye. Yên hatine binçavkirin bi sixûrtî, guhdarkirina bêusul, bi belgeyên fermî de sextekarî, binpêkirina jiyana taybet, binpêkirina destnedana xaniyan, binpêkirina veşartiya lêpirsînê, tên sûcdarkirin. HDP’ê çekên MÎT’ê dane DAIŞ’ê pirsîn Parlamentera HDP’ê ya Êlihê Ayla Akat Ata TIR’a ku di 19’ê Çileya 2014’an li ser rêya EdeneDîlok bi sedema îxbara çek û cebilxaneyên qeçax hatibû rawestandin ji Serokwezîrê Tirk Erdogan pirsî. Ata bi bîr xist ku di wê TIR’ê de gelek cebilxaneyên leşkerî yên wek fûze, roket, guleyên topan derketine holê û wiha got: “Li gor daxuyaniya ajokaran TIR’ên mijara gotinê li Balafirgeha Esenboga tên dagirtin, li wir derbasî sînorê Reyhanê tê kirin û radestî endamên MÎT’ê tên kirin. Ajokaran daye zanîn ku ev kar berî niha bi çend caran jî kirine û piştî sînor jî endamên MÎT’ê van çekan radestî DAIŞ an jî El-Qaîdê dikin.” Kazim Aksoyê hat binçavkirin, di 7’ê Sibatê de di krîza MÎT’ê de ji peywirê hatibû girtin. Midûrê TEM’ê yê demê Omer Kose jî piştî îdiayên nelêrêtiyê hatibû dûrxistin. Tê gotin ku operasyona li 22 bajaran pêk hatiye nêzî 200 peywirdarên Şaxa Îstîxbaratê digire navxwe. Di nav van kesan de Hanefî Avci, Emîn Aslan, Sabrî Uzun û gelek rojnameger hene. Balkêş bû ku ev operasyon beriya hilbijartinên Serokkomariyê pêk hatin. Ev operasyon di heman demê de piştî nirxandinên Erdogan ên di 21’ê Tîrmehê de di TGRT’ê de der barê ku di rewşa bibe seroKkomar de çi biryaran bigire, pêk hat. Erdogan ev tehdîd kiribûn: “Ji ber ku ewlehiya me ya neteweyî di bin tehdîdê ye. Dema ez bibim Serokkomar ez her tiştî wisa nahêlim. Ez bibim şopdarên wan. “ Ata ev pir ji Serokwezîrê Tirk Erdogan pirsîn: “Çekên giran ên şer wek, roket, fûze, bombeavêj, bi çi armancê ji aliyê endamên MÎT’ê ve di sînor re tên derbas kirin? Cebilxaneya di TIR’an de piştî di sînor re tên derbaskirin, li ku derê û radestî kê tên kirin? Cebilxane û çekên tên veguhestin ji aliyê kê yan jî kîjan saziyan ve tên organîzekirin? Di salekê de bûyerên bi heman rengî li Edene û Hatayê çend caran rû dane û di çapemeniyê de jî hatine weşandin, tevî vê jî hikûmet çima daxuyaniyeke ku raya giştî agahdar bike nade? Bi armanca piştgirîdayîna pêkhateyên çete yên li Sûriyeyê sewqiyata çekan a ji Tirkiyeyê tê kirin, bi agahiya hikûmeta we pêk tê? Eger bi agahiya hikûmeta we be, mîktarê çekan û cebilxaneya leşkerî çiqas e?” 7 Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 Ka Werin Em Firavînê VEXWIN! Soylent dixwaze cihê xwarinê bigre.. Bifikre: Malekê tu vexwendiye danê firavînê, ji te re çendîn curên xwarinê çêkirine, û zehmeteke mezin dane. Mazûmvanên te wê bibêjin “Kerem bike, nan hazir e,” û tu, şûna bi kefçî û çetelan bikevî ser dolmayê, îskanekî reben bi tiştekî ron ê rengqehweyî tije dikî û bi yek carî vedixwî. Tu yê bêjî “Ê mala we ava.” Û mumkin dibe ku deh carî mala wan biruxe û du re ava bibe jî ew êdî te mazûm nakin çayekê. Soylent, ku navê xwe ji xwarineke di nav filmê kevnar Soylent Green de wergirtiye, şîrketeke nû ya danan e. Ez dibêjim dan û ne xwarin ji ber ku berhemê wan nayê xwarin, forma wê toz e û li gel hinek avê dibe vexwarinek. Yek îskanê vê vexwarinê cihê danekî xwarinê digire. Wek ew dibêjin, pêkhateyên Soylent hemû pêwîstiyên bedenê yên rojane bi cih tine, û tiştekî din ne. Sê danên Soylent 2010 kaloriyan dide, saziyên tendirustiyê jî nêzîkî vê hejmarê dişêwirin. Ev ne yekem vexwarina ´nutrîtyonî´ ye, li Brîtanya markayên wek Nourishment û Nestle vexwarinên bi vî navî difiroşin. Lê berhemên wan tije-şekir û qelewî ne. Di yek tenekeyê Nourishment de 60 gramên şekir hene. Herwiha cihê danek xwarinê jî nagirin. Soylent kêmtir ji 5% qelewî ye, ew jî li gor saziyên tendirustî hejmareke baş e: bedenên me pêdivî hinek qelewiyê jî ne. 100% jî hewceyiya vitamin (27an) û mînêralan jî dide, li gel qiyaseke saxlem a karbohîdrat, nîşaste û şekiran. Soylent Green filmekî sala 1973ê ye: Di sala 2022ê de nifûsa dunyayê ew qas zêde dibe ku êdî xwarin têre xelkê nake. Di filmî de şîrketek peyda dibe ku xwarineke erzan bi navê Soylent Green radestî feqîran dike. Qehremanê filmî bi lêkolînekê aşkera dike ku Soylent Green bi bedenên insanan tê çêkirin. Şîrketa îro ya di jiyana rastî de wê çendê red dike ku berhemê wan bi goştê insanan pêk tê. Malpera wan dinivîse “100% bêyî insan.“ Rojnamegerekî The Verge, Chris Ziegler, 30 rojan dev ji xwarinê berda û bi tenê rojê sê îskanên Soylent vexwarin. Wî diyar kir ku pênc kilo jê hatin xwarê, enerjiya wî zêde bû û ku pişkinînên wî yên xwînê û tendirustiyê bi giştî bi awayekî berfireh çêtir lê hatin. Hê Soylent ne amade ye ku bikeve bazarê. Yekem kesên ku Soylent kirîbûn hê li bendê ne, piştî pênc mehan. Berhem ´Open Source´ e, an ku her kes dikare guhertinan tê de bike û belav ke. Hinek kes dibêjin ku Soylent dê, wek di filmî de, xwarinê bigehînê feqîran û cihên ku xela lê heyî. Lêçûnên wê niha $8.50 in, û hatiye ragihandin ku ev fiyat hêdî hêdî tê xwarê. Versiyona 1.0 niha hazir e û versiyonên pêş de jî wê hê pêşketinan bêxe Soylent, heya ku bi cidî xelk karibin dev ji xwarinê berdin. Ziegler dibêje “Her roj herî kêm yek seet ji dema min azad dibe, ji çêkirinê, ji xwarinê û ji paqijkirinê. Li welatên pêşketî ji gelek kesan nayê ku sê danên saxlem bixon, ji ber sebebên aborî, demnebûnê û xiretnebûnê. Krîza tendirustiyê, bi taybet li Brîtanya û DYE, di warê qelewiyê de mezin dibe. Soylent dibêje ku kes nikare bi $8an rojê xwarina saxlem bixwe ku hemû pêwîstiyên bedenî bên bi cih anîn. Û ji Londonê em dizanin ku yek danê Mcdonald´s ji sê danên Soylent bihatir e. Ev e xwetêrkirina paşerojê? Di salên bên de rêja xwarinê ber bi nemanê ve diçe? Hê zû ye bo wê çendê. Lê bi hatina Soylent bo meydanê paşeroj jî pê re tê, û paşeroj îro li gel me ye. Amed Hirorî– Telgraf Qanûna ´Awarte´ ya Çavdêriyê ji aliyê Perlementeran ve diçe Dadgeha Bilind Hefteya borî hikûmetê qanûna bihêzkirina çavdêriya dewletê ji perlementoyê derbaz kir. Bi tenê 49 perlementeran li dijî vê qanûnê deng dan lê du ji wan perlementeran wê hikûmetê bibin dadgehê. David Davis yek ji wan e. Davis wezîrê hindirê sîtavî yê berê yê Konservatîvan bû. Tom Watson, hevkarê wî di vê çalakiyê de, berê cîgirê serokê partiya Karker bû. Niha herdu siyasetmedar, yek çepgir û yek jî rast, li gel saziya azadiyên sîvîl Liberty, qanûnê dibin pêşiya dadgeha mezin ya Brîtanya. Davis di konferanseke çapemenî de gotiye ku “Derbazkirina vê qanûnê bi vê lezê bi hinceta rewşeke awarte ya pêkenok û çêkirok bû û ti hewceyiyek bi wê lezê nebû.” Berdewam kir û got ev qanûn “di praktîkê de mobîlên her welatiyekî Brîtanî dike bin çavdêriyê.” Watson di heman konferansê de got ku qanûnê bersiva tirsên xelkê neda ku hemû Brîtanî dikevin bin dewsa çavdêriyê. James Welch, rêberê qanûnê yê Liberty got “Hikûmetê got qanûna awarte bersiva biryara dadgeha Yeketiya Ewrûpa bû, lê ew biryar beriya sê mehan hat dan, çima piştî çarêk-salekê ji nû vê ‘rewşa awarte’ çêdibe?” Çalakvan vê dozê dimeşenin da wezîra hindir Theresa May vexwînin ku qanûnê biguhere û rê li nîqaşeke berfirehtir veke. Lê eger guh negire wê hikûmet li pêş dadgehê vê nîqaşê bike. Di navbera Fransa û Brîtanyayê de nelihevkirina li ser Rûsyayê Balafira Malezyayê di 17’ê Tîrmehê de ji aliyê Yekineyên Ukrayna û komên Rûs ve li herêmeke ku pevçûn berdewam dikirin de hatibû xistin. Di ser de 5 roj derbas bû lê kes nizane kê xistiye. Welatên Rojava û DYA’yê komên Rûs û Rûsyayê sûcdar dike. Sûcdariyên li hemberî hev didomin. Kêm maye ku di navbera Brîtanya û Fransayê de di mijara pêkanînên li hemberî Rûsyayê de krîz derkeve. Di balafira ku ket de 10 welatiyên Îngîlîz hebûn û vê jî Serokwezîr Davîd Camero di zorê de hişt. Brîtanya daxwaz dike ku Fransa firotina du keştiyên leşkerî yên ku bi Rûsyayê re îmze kiriye betal bike. Davîd Camerîn diyar kir ku ev nayê qebûlkirin. Di rewşa ku firotina van keştiyan bê betalkirin de dê Fransa bi awayekî ciddî tazmînatê bide. Balafira tipa MH17 ya Malezyayê piştî li Ukraynayê ket û 295 kesî jiyana xwe ji dest da, sûcdarkirinên li hemberî hev didomin. Ukrayna û Rûsya hev û din sûcdar dikin û di navbera Brîtanya û Fransayê de di mijara pêkanînên li hemberî Rûsyayê pêk bê de nelihevkirinên ciddî hene. Qutiyên Reş ên balafira Malezyayê hatin radestkirin Komên Rus ên li rojhilatê Ukraynayê bi bandor in, qutiyên reş ên balafira Rêyên Hewayî ya Malezyayê ya di 17’ê Tîrmehê de ket, radest kirin. Qutiyên Reş (qutiyên bîrê) li bajarê Donetsk’ê radestî rayedarên Malezyayê hatin kirin. Balafira bi tîpa Boeing 777-200 a ji 295 kesan, di 17’ê Tîrmehê de li ser sînorê Rusyayê ketibû. Rusya û Ukraynayê di mijara ketina balafirê de hevdu sûcdar dikin. DYA û welatên Rojavayî jî Rusyayê bi dayîna fuzeyên tê îddîakirin pê balafir hatiye xis- tin, radestî komên Rus kiriye. Komên Rus ên alîgirên serxwebûnê ku herêma balafir lê ketiye kontrol dikin, dabûn xuyakirin ku di encama lêgerînan de wan her du qutiyên balafirê dîtine. Komên Rus diyar kirin ku wan qutiyên reş duh bi şev radestî rayedarên Malezyayî kirine. Qutiyên reş ên balafirê, di civîneke bi beşdariya lîderê serhildêran Aleksandr Boroday de, ku endamên çapemeniyê jî lê amade bûn, radestî rayedarên Malezyayî hatin kirin. Di dema radestkirinê de protokolek li ser wergirtina qutiyên reş hat morkirin. Albay Mûhammed Şakrî yê li ber Parlamenta Malezyayê axivî da zanîn ku qutiyên reş ên ji komên Rus hatine wergirtin, zerar nedîtine. Komên Rus ragihandin ku wan li qadeke 10 kîlometre berfireh a balafir lê ket xwarê, agirbest îlan kirine. 6 Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 SERLÊDANÊN PÊŞBIRKA HUSEYÎN ÇELEBÎ Serlêdanên ji bo 22’yemîn Pêşbirka Çîrok û Helbestan a Huseyîn Çelebî ku ji sala 1993’yan û vir ve ji aliyê Yekitiya Xxwendekarên Kurdistanê (YXK) ve tê lidarxistin berdewam dike. 22’yemîn Pêşbirka Helbest û Çîrokan a Huseyîn Çelebî di 15’ê gulanê de dest pê kiribû berdewam dike. Serlêdanên ji bo 22’yemîn Pêşbirka Çîrok û Helbestan a Huseyîn Çelebî ku ji sala 1993’yan û vir ve ji aliyê Yekitiya Xwendekarên Kurdistanê (YXK) ve tê li dar xistin ji 15’ê gulanê û vir e ye dewam dikin. Beşdar dikarin heya 31’ê tebaxa 2014’an berhemên xwe bi zimanê kurdî (kurmancî, dimilkî û soranî), tirkî, aramî an jî zimanê almanî bişînin navenda YXK´ê. Merasîma xelatên pêşbirkê jî dê di 25’ê cotmehê de li Frankfurta Almanyayê pêk were. BÎRANÎNA ÇELEBÎ YXK’Ê têkildarî çalakiya îsal daxuyaniyeke nivîskî weşand û tê de têkildarî pêşbirkê agahî dan. Di daxuyaniyê de YXK’ê van agahiyan da: Rêhevalê me Huseyîn Çelebî di sala 1992’yan de di nav refê Tevgera Azadiyê de şehîd ket. Ji bo bîranîna wî her sal pêşbirk tê lidarxistin. Em Serokê rûmetê yê YXK’ê Huseyîn Çelebî û di kesayetiya wî de hemû şehîden ku di tekoşîna azadiya gelan de canê xwe feda kirine, bi bîr tinin. Bîranîna wan pakrewanên ku pêvajoya guhertinên li Kurdistan û Rojhilata Navîn, ji bo azadiya gelan şer kirine û li ser vî esasî jiyana xwe ji dest dane, rûmetek gelek mezin e. Di mijara destkeftin û pêşketinên îro de, em deyndarê şehîdan in. Di kesayetiya wan de em ê wek ciwanên kurd ên sosyalîst û demokrat têkoşîna ku hatiye destpêkirin, berdewam bikin, xwedî li nirxên gerdûnî ên ku şehîdên me jiyana xwe di ber de dane derkevin û bibin şopdarê rêya wan.” RONESANSA ROJHILAT YXK di dewama daxuyaniya xwe de destnîşan dike ku armanca şerê şoreşgerî a li Kurdistanê ne bi tenê bidestxistina azadiya mafê siyasî û çandên civakên bindest e û ev tişt li daxuyaniyê zêde dike: “Ew avakirina demokrasiya bingehîn û ronesansa Rojhilata Navîn e û bi ruhê nû yê mirovperweriye nirxên kevn ê mirovahiyê Mamografî çiqas bi fêde ye? Li Elmanyayê her sal bi mîlyonan jin bi rêk û pêk fîlmên pêsîrê ya ku tîrêjên X tê bikaranîn (mamografî) bû mijara nîqaşê. Mamografiya ku heta niha ji dud jinan yekê eleqe nîşan daye, der barê rîsk û fêdeyên wê de agahdariyeke rast û têr nayê kirin. Meclisa Federal a Almanyayê di sala 2002’an de bi biryara ku girt re ji bo hemû jinên temenê wan di navbera 50 û 69’an di guherî de mafê rontgena pêsîrê dabû naskirin. Di çarçoveya vê proeya ku navê Screening-Programm hat naskirinde her sal 2,7 mîlyon jinî ji vê fêde girt û gelek jin jî pêwistî bi kişandina mamografî nabîne. Sîgorteyên tenduristiyê ji bo mamografiyan salane 220 mîlyon Euro xerc kir û jinên ku ji kişandina mamografiyê vexwendî girt ji sedî 54’ê jinan bersiva erênî dide. yê ku bi hilweşandinê re rû bi rû maye, zindî dike. Ev zindîbûn xwe bi taybetî di çand, huner û gelek qadên civakî de nîşan dide. Civaka kurd bi îradeyek xurt, civakek ehlaqî û polîtîka û xwe li dijî bandora zihniyeta kapîtalîzma modern diparêze. Kurd bi civakên cuda re li her çar parçeyên Kurdistanê bi azadî, dadyane û biratî hevbeş dijîn, mînaka herî baş jî şoreşa li Rojava ye. Rojava mînak û bersivên hêviyên civakên Rojhilata Navîn e. Hêviya jiyanek aram, azad û bi rûmet e. Li ser vî esasî em 22’yemîn Pêşbirka Helbest û Çîrokan a Huseyîn Çelebî pêşkeşî şoreşa li Rojava dikin.” Ligel ku di ser de 12 sal derbas bû jî nîşanên wekê rola mamografiyan ya di têkoşîn ali hemberî pençeşêrê û jin di mijara mamografiyê de çiqas xwedî agahîne derket holê. Karl Lauterbach ku di 2002’an de şêwirmendê hikûmetê bû da zanîn ku ev tedbîra ku li dijî pençeşêra memikan tê bikaranîn divê ji nûve bê nirxandin. Lauterbach ji kovara Der Spîegel de axivî û da zanîn ku nîşan dide ku nêzîkatiyeke neyînî li dijî mamografiyê heye. AGAHDARKIRINEKE TÊR TUNE Der barê agahdarkirina mamografiyên ku tên kişandin de jî nîqaş tên meşandin. Saziya Hevkariyê ya bo Mamografiyê û lijneya kontrola xizmetên tenduristiyê ya bi navê G-BA’ê ji bo jinên ku mamografiyê dikişînin de broşurên agahdarkirinê belav dike. Di van broşuran de tê gotin ku ji bo teşîsa zû ya pençeşêrê mamografî pêwiste. Rêveberê Enstîtuya Lêkolînên Perwerdehiyê ya Max-Planck, Gerd Gîgerenzer da zanîn ku di navbera jinên ku mamografî dikişîn û yên nakişînin de rêjeya mirinê hemane û got: “Bi mamografiyê RENGEKÎ DÎTIR; ARAMÎ Pêşbirka Helbest û Çîrokan a Huseyîn Çelebî êdî xwe veguherandiye platformeke ku mirov hest, fikir û ramanên xwe bi hunera hêjayî bi cîhanê re parve dike. Ev pêşbirk şibakekê ji bo hezaran girtiyên siyasî ên li Kurdistan û Tirkiyeyê vedike. Sala bihurî 485 berhem ên dîlên azadiyê gihîştine pêşbirkê. Îsal YXK bi rengek dîtir, bi berhemên zimanê aramî pêşbirka xwe dewlemendtir dike. Şert û mercên tevlibûnê ŞERT û mercên beşdariyê yên 22’yemîn Pêşbirka Çîrok û Helbestan a Huseyîn Çelebî ku ji aliyê YXK’ê ve tê lidarxistin, ev in; Zimanê tevlibûnê; kurdî (kur- mancî, dimilkî, soranî), almanî, aramî û tirkî ye. Divê berhem berya pêşbirkê li tu cihî nehatibin weşandin. Beşdar dikarin di beşa helbestan de herî zêde bi 2 helbestan û di beşa çîrokan de jî bi çîrokekê beşdar bibin. Beşdar divê berhemên xwe tevî kurtejiyana xwe herî dereng heta 31’ê Tebax a 2014’an bi rêya poste an jî bi rêya E-mailê bigihînin destê me. Navnîşan Edebiyatetkinligi Postfach 900450 60444 Frankfurt-Germany Email: [email protected] Ji bo pirs û agahîyên berfireh ji mera E-maîll bişînin: [email protected] Mîcrosoft 18 hezar karkerî ji kar derdixe Şîrketa Teknolojiyê ya Amerîkayê Mîcrosoftê diyar kir ku di sala pêş de dê dawî li karê 18 hezar xebatkarên xwe bîne. Şîrketê îsal dawî li karê 25 hezar karkerên Nokîa ku kirîbû, anî. teqez jiyan nayê xilas kirin. Di têkoşîna bi pençeşêrê re zêde tê mezinkirin. Li gorî anketekeku di meha Sibatê de ji aliyê Weqfa Bertelsmann û Barmer GEK hat kirin, nîvê jinên Elmanyayê jin ji naveroka mamografiyê ne agahdarin. Di lêkolîneke ku li Danîmarkayê hatiye kirin de da zanîn ku rola mamografiyê pir zêde hatiye mezin kirin. Di lêkolîna ku ji aliyê Cochrane Collaboration ve hatiye kirin de ji 200 jinên ku mamografî kişandine re encam hatin analîzkirin. Di lêkolînê de hat gotin ku piraniya wan nexweşan an hatine ameliyatkirin an jî tedawiya tîrêjê dîtiye. Mîcrosoftê diyar kir ku bi xebatkarên Nokyayê re 127 hezar xebatkarên wê heye û got dê 18 hezar karkerî ji kar derbixe. Rêveberê Şîrktê Satya Nadella e-mailek ji xebatkaran re şand û got: “Ev biryar bo me gelek zehmete lê pêwiste. Bi vê pêkanînê dê zêdetir biryaran bigirin û got piştî Nokîa kirîne hejmara xebatkarên wan zêde bûne û ji ber vê jÎ dixwazin kêm bikin. Mîcrosofta ku 127 hezar xebatkarên wê hene, di serê vê salê de şîrketa telefonê Nokia kirîbû. Ji kesên ku ji kar derdixe jî 12 hezar û 500 xebatkarên Nokiayê ne. Nokiayayê jî ji serê sala 2007’an heta niha beriya ku şîrket ji aliyê Mîcrosoftê bê kirîn beşeke mezin a hilberînên xwe yên Fînlandiya û Almanyayê bi hinceta ku erzantire, qelibandibû Romanyayê. Tê payîn ku maliyeta sererastkirina nû 1,6 mîlyar dolare. Lê şîrket bi saya ji karderxistinê hedef diek ku 600 mîlyon dolar tasarruf bike.şîrketê di daxuyaniya xwe de diyar kir ku ji bo karker ji xwe re karekî nû bibînin dê bibe alîkar. Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 5 4 Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 Gazzeyê pêk anî bû wek çalakiyeke ‘qirêj bi nav kir’ hat. Qasidê NY’ê yê Ruandayê, Eugene Gasana, da zanîn ku welatên endamê Konseya Ewlehiyê ji belavbûna pevçûnan û wendahiya can bi fikarin û banga parastina sivîlan jî têde divê li dijî hiqûqa mirovahî ya navnetewî rêzdar bin. Di êrîşên Israîlê ya roja yekşemê de 13 leşkerên Filistînê mirin û 100 Filistiniyî jî jiyana xwe ji dest da. NETANYAHU: OPERASYON DÊ BIDOME Serokwezîrê Israîlê Benjamîn Netanyahu, da zanîn di komkujiya Şucaiyye de hejmara leşkerên wan yên mirine 18 e û got dê operasyon bidoem. Netanyahu da zanîn ku operasyon dê bidomin. DYA: DU LEŞKERÊN ISRAÎLÊ WELATIYÊN DYA’YÊ BÛN Li Londonê sedhezaran Îsraîl şermezar kir Êrîşên dewleta Îsraîlê yên lî hember Gazzeyê li paytext Londonê bi tevlîbûna sedhezar kes hat şermezar kirin. Bi banga ´koalisyona ji şer re na´ roja Şemiyê li navenda Londonê bi piştgiriya gelek saziyên mafên mirovan çalakiyek hat lidarxistin. Çalaki li pêşiya serokwezareta Îngîlîstanê destpêkir û heta sefaretxaneya Îsraîlê berdewam kir. Li pêşiya sefaretxaneya Îsraîlê axaftin hatin kirin û ji dewleta Îsraîlê hat xwestin ku dawî li êrîşên xwe bîne. Bîlançoya Gazzeyê: 502 Filistînî, 18 leşkerên Îsraîlê mirin Di êrîşên artêşa Îsraîlê yên li hemberî Gazze ya di bin kontrola Hamasê de, 140 jê roja Yekşemê heta niha herî kêm 502 Filistîniyan jiyana xwe ji dest dane. Windahiya Îsraîlê jî 18 leşker e. Artêşa Îsraîlê ji 8’ê Tîrmehê û vir ve êrîşî Şerîda Gazzeyê dike. Ji destpêka operasyonê û vir ve êrîşên herî kujer roja Yekşemê rû dan. Li gorî çavkaniyên tenduristiyê yên Filistînî li rojhilatê Gazzeyê di bombebarana li hemberî Şecaiyye de herî kêm 72 Filistîniyan jiyana xwe ji dest dan. Di nava tevahiya rojê de bi giştî 140 Filistînî bûn qurbanî. Di êrîşên roja Yekşemê de li Şecaiyye›yê zêdeyî 250 kes birîndar bûn, 450 kes jî di teva- hiya êrîşên li hemberî Şerîda Gazzeyê de birîndar bûn. Di êrîşa hewayî ya îro danê sibê li hemberî Refah a li başûrê Şerîda Gazzeyê de 7 jê zarok 9 Filistîniyan jiyana xwe ji dest dan. Qurbaniyên vê sibê hemû ji malbatekê bûn. Li başûrê Şerîda Gazzeyê li Han Yûnûsê, ji binê xirbeyê xaniyekî beriya niha rastî bombebaranê hatibû îro danê sibê cesedê 16 Filistîniyan hatin derxistin. Ji aliyê Îsraîlê jî di nava 24 saetên dawî de li Şerîda Gazzeyê 13 leşker mirin. Ji 8’ê Tîrmehê û vir ve hejmara leşkerên Îsraîlê yên hatin kuştin derket 18’an. Ev yek ji sala 2006’an û vir ve ji bo artêşa Îsraîlê windahiyên herî giran e. 7 ji van leşkeran di dema derbasbûna maşîneke zirxîn de di bombebaranê de û 3 jê jî li du nuqteyên cuda yên avahiyeke şewitî di gulereşandinê de mirin. Ji aliyê Îsraîlê her wiha 2 sivîl ji ber avêtina rokêtan jiyana xwe ji dest dan. Di vê navberê de hat diyarkirin ku ji ber êrîşên Îsraîlê, li dibistanên ji aliyê Neteweyên Yekbûyî ve tên birêvebirin 81 hezar Filistîniyan xwe lê girtine. Ji NY’ê bo Gazzeyê banga agirbestê Konseya Ewlehiya Neteweyên Yekbûyî, piştî hevdîtina lezgîn banga agirbesta demildest kir. Israîl jî bi şev bombebarana xwe berdewam kir û bû sedema mirina 38 Filistiniyî. Konseya Ewlehiya Neteweyên Yekbûyî, piştî hevdîtinên xwe yên lezgîn, ji bo Gazzeyê banga agirbesta demildest kir. Hevdîtina lezgîn a Konseya Ewlehiyê piştî daxuyaniya sekreterê giştî yê NY’ê Ban Kîmoon ku komkujiya Israîlê li Berdevkê wezareta Karê Derve ya DYA’yê Jen Psakî, da zanîn ku ji leşkerên ku mirine yên Israîlê du heb welatiyên DYA’yê bûne. Wendahiyên roja yekşemê yên Israîlê wendahiyên herî mezin yên salên dawî ne. HAMAS: ME LEŞKEREKÎ ISRAÎLÊ DÎL GIRT Rêxistina Hamasê ya Filistinê jî da zanîn ku wan leşkerekî Israîlê dîl girtiye û Israîlê jî got emê bûyerê lêkolîn bikin. NY: 83 HEZAR Û 600 KES JI WARÊ XWE BÛ Neteweyê Yekbûyî anî ziman ku ji roja êrîşên Israîlê destpêkirine het aniha li Gazzeyê 83 hezar û 695 kes ji cihên xwe bûne û hejmar jî roj bi roj zêde dibe. KOMKUJÎ PARAST Netenyahu komkujiya Şucaiyeyê prast û da zanîn ku leşker neçare bikeve cihê ku nifûs lê zêde ye û îdia kir ku ji bo ku sivîl herêmê terk bikin bang kir. 38 FILISTÎNIYÊ JIYANA XWE JI DEST DA Di êrîşên Gazzeyê de dawiya hefteyê wendahiya can zêde bû roja duşemê di saetên zû de 38 Filistiniyî jiyana xwe ji destda. Li gorî rayedarên tenduristiyê hejmara miriyên Filistinê gihiştiye 476’an, birîndar jî bûn 3 hezar. Êrîşa Israîlê di 8’ê Tîrmehê de bi bombebarana hewayî dest pê kir û piştre jî roja pêncşemê tevgera bejayî dest pê kir. 3 Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 Demîrtaş: Em ê jiyaneke nû biafirînin Namzetê HDP’ê yê Serokkomariyê Selahattîn Demîrtaş di axaftina xwe ya li mîtînga li Londonê de diyar kir ku ew ê ji bo afirandina jiyaneke nû bixebitin û bang li her kesî kir ku di hilbijartinê de dengê xwe bikar bîne. Li paytexta Îngilîstan Londonê, bi beşdariya namzetê HDP’ê yê Serokkomariyê Selahattîn Demîrtaş mîtînga piştgirîdayînê hat lidarxistin. Mîtînga li Navenda Lee Valley Atletikê ku li rojhilatê Londonê pêk hat û nêzî 6 hezar kes beşdar bûn. Rêxistinên civakî yên sivîl ên Kurd, Tirk û gelên din ên li Îngilîstanê kar dikin, li mîtîngê daxuyaniyeke hevpar dan û ragihandin ku ew destekê didin namzetê HDP’ê Demîrtaş. Piştre namzetê HDP’ê yê Serokkomariyê Selahattîn Demîrtaş beşdarên mîtîngê silav kir û bibîr xist ku ji ber darbeya faşîst a 12’ê Îlonê bi hezaran kesî ji neçarî koçî derveyî welat kirine. Demîrtaş ragihand ku ew ji bo afirandina jiyaneke nû dixebitin û got, “Jiyaneke ku Tirk ji Kurdan natirse, gotina ‘Ermenî’ weke sixêf nayê bikaranîn. Em ê bibêjin em dixwazin dîrok û çanda xwe bi zimanê xwe bijîn.” Demîrtaş diyar kir ku Parlamen- ta Tirkiyeyê di nava 8 salên dawî de bi tenê qanûnên ku kêfa patronan û kargehan tîne derxistiye. Demîrtaş bal kişand ser karesata kana komirê ya li Soma’yê ku 301 karkeran jiyana xwe ji dest dan û got: “Gelo eger 301 mîlyar, 301 patron bimirina, wê Erdogan bigota ev yek di xwezaya madenkariyê de heye û di nava 3 rojan de ji bîr bikira? Çima? Ji ber ku Serokwezîr ne serokwezîrê gel e, pereyê kê hebe dewlet jî ya wan e.” Demîrtaş rola jinan a di hilbijartinên Serokkomariyê de nirxand û got, “Li Tirkiyeyê jin ji sedî 50 ê civakê ye. Eger temamiya jinên li Tirkiyeyê deng bidin min, hingî pêwîstî bi dengekî mêran jî namîne.” Demîrtaş di dawiya axaftina xwe de bal kişand ser girîngiya dengên hilbijêrên li derveyî welat û bang li hilbijêran kir ku biçin ser sindoqan û dengê xwe bikar bînin. Di mîtîngê de çend komelên ku piştgiriyê didin Demirtaş daxûyaniyek hevpar dan û xwestin ku hemû kesên azadîxwaz dengê xwe bidin Demirtaş. Komeleyên ku piştgiriya Demirtaş dikin: Meclîsa Gelê Kurd ya Brîtanya, Navenda Civaka Kurd(KCC), London 2–3 TEBAX ROJA DENGDANÊ YE tr) kontrol bikin. karibin dengên xwe bi kar bînin, divê “Di Kutika Hilbijartinan a Derveyî Welat de” qeydkirî Hemwelatiyên di kutika hilbijartinê de qeyda wan heye ji bo deng bidin divê randevû bigirin. Randevû ji malpera YSK di navbera 21’ê Tîrmeha 2014’an û 25’ê Tîrmeha 2014 de ye. JI BO DENGDANÊ Hemwelatiyên Tirkiyeyî ji bo RANDEVÛ PÊWÎST E Dengdan dê 2 û 3´yê Tebaxê li Salona Olimpia Central; Hammersmith Road, Kensington, London W14 8UX were kirin. Hemwelatiyên li welatên lê dijîn wê nikaribin deng bi kar bînin, dikarin li deriyê gumrikan di rojên hatine diyarkirin de dengên xwe bi kar bînin: Halkevi, Roj Women, GİK-DER, DAY-MER, Komeleya Alxaziyan, El-Com, Komeleya Rûviyan û Paz–Der. bin. Hilbijêr ji bo zanibin ka qeydkirî ne yan na dikarin bi rêya sîteya înternetê ya Desteya Bilind a Hilbijartinê (https://www.ysk.gov. * Li gumrikan tûra yekem a dengdanê: 26’ê Tîrmeha 2014 – 10’ê Tebaxa 2014. * Li gumrikan tûra duyem a dengdanê: 17’ê Tebaxê 2014 – 24’ê Tebaxê 2014. 2 Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 Fermo bi Kurdî! Kurdish Serî Çav Poz Guh Dev Diran Mil Dest Ling Pê Çok English the head the eyes the nose the ear the mouth the tooth the arm the hand the leg the foot the knee Ew zilam dirêj e. Ew keç kurt e. Ew bejnzirav e. Ew qelew e. Porê wî reş e. Çavên wê şîn in. Çavên wê pir xweşik in. Guhê min giran e. Çavên min dûr nabînin. Ka destê xwe bide min. That man is tall. That girl is short. She/he is thin. she/he is fat. His hair is black. Her eyes are blue. She has very nice eyes. I can hardly hear. I cant see far away. Give me your hand. Ez nexweş im. Serê min diêşe. Mîdeya min diêşe. Qirika min dişewite. Min serma girtiye. Ez bi şewbê ketime. Bawerim min lingê xwe şikand. Alerjiya min li hember penisilînê heye. l am sick. l have headache. l have stomach ache. l have sore troat. l have a cold. l have a flue. l think l broke my leg. I am allergic to penicillin. Nexweşxaneya herî nêzîk li ku derê ye? Dermanxaneya herî nêzîk li ku derê ye? Pêdiviya min bi bijîşkekî heye. Pêdiviya min bi bijîşkekê heye. Ez randevûyeke bijîşk dixwazim. Where is the nearest hospital? Where is the nearest pharmacy? I need a doctor(male) I need a doctor(female) I want to make doctor’s appointment WERE! Were te binivîsim ey dîrok…! Were te bi destanan Bilerizînim...! Were pişta xwe nede mirinê, Were da ku sînorên xwîna xwe Di hişê pirtûka te de Biderizînim..! Ehmed Huseynî DEMSALA HAVÎNÊ Û ÇALAKGERÎ Roj li pey rojan, hefte li pey hefteyan û demsal li pey demsalan bi lezgînî diborin û me li pey xwe dihêlin. Ne tenê me; plan û projeyên me hêvî û bendewariyên me xweşî û nexweşiyên me jî li pey xwe dihêlin. Bi derbaskirina bi sedan rojan em temenê xwe bi pêkhatin û nepêkhatinên jiyanê kevin dikin û xwe dispêrin rojên li pêş. Ji bo daxwazên pêknehatî, ji bo bidawîbûna xweşî û nexweşiyan em dibêjin ‘dê çêbibe’ û xwe li benda demên pêş dihêlin. Niha vê demsala ku hesta ‘çalakbûnê’ diafirîne; wekî herikîna çemekî bêdawî xuya dike û bi awayekî lezgînî temenê me bi xwe re dibe. Hesta çalakbûnê ya ku di vê demsalê de bi me re çêdibe, ji gelek aliyan ve, bi gelek kesayetiyan ve digihîje lûtkeyê. Çalakbûna ku bi gelek awayên jiyanê berê me dide tevgerîna zîhnî û fizîkî; dibe yekitiya me û vê demsala ku em behsa wê dikin. Ev demsal e ku aso heta dawiyê li pêşiya me vekiriye û gazî me dike… Ev demsal e ku bi zindîbûna xwezayê hesta ‘tenêtiyê’ bar dike û diçe dûrahiyan. Em bi rojên dirêj ên havînê dikarin bi dehan daxwazên xwe pêk bînin û bi gav û deqe di nava tevgerê de bin. Lê dema ku em li rewşa welate xwe û li şerê ku bi awayên cur be cur bi dijwarî li dijî hemû hebûna me berdewam dike mêze dikin; têdigihîjin ku em nikarin bi awayekî baş sûdê ji vê demsala asoderbas bigirin. Ji bo wê em dibêjin saleke din û havîneke din dê wiha bibe em ê wiha bikin û xwe dispêrin sal û demsalên li pêşiya xwe. Rastiya heyî wisa tehl e ku tu gelek caran di navê de winda dibî û nikarî rehet bêhnê bistînî. Şer û pevçûnên li cîhanê, bi taybetî yê li Kurdistanê bi dijwarî berdewam dike, mixabin demsalan jî bi xwe re birîndar dike. Mînak: Niha li Kurdistanê bi hezaran kes ne di ‘çalakbûna’ xweşiya demsalê de, di nava çalakiyên ji agir de ne! Jin û mêr, keç û xort, kal û pîr û zarok bêyî ku çavên xwe ji êrîşên dagirkeran bigirin, bêyî ku li bin siya daran rûnên li çol û deştan, li kolanên bajaran çalakiyan pêk tînin. Ev çalakiyên ku ji bo parastinê pêk tên dibin sedema kuştin û birîndarbûna bi dehan kesan. Niha li Kobanê zilim û hovîtiya ku tu sînoran nas nake, li ser kar ê. Niha vê demsala xweş û baxçeyên şîn bi dengê çekan, tank û bombeyan ji aliyê gurên devbixwîn ve tê talankirin û li şûna ronahiya rojê, agir û dûman xuya dike. Lê ev heye: Tevî asta êrîş û hovîtiyê jî dema ku tu li wê şoreşê mêze dikî, hêvî û bendewariya rojên xweş bi rastî jî xwe tîne hişê te. Tu bawer dikî ku dê havîneke din xweştir bibe. Lewre çalakgeriya ku xwe ji hemû sînorên daxwazên tekekesî rizgar kiriye serdest e. Tevî hemû êrîşên ku ji aliyê gelek hêzan vê pêk tên jî; asta bawerî, zanîn û çalakgeriyê wisa bilind e ku tu ji hesta ‘xweşiyên xwezayî’ yên demsalan derbas dibî. Çawa ku jiyan bi tevger û çalakbûnê digihîje wateya xwe; neteweyên ku neçarî têkoşînê hatine kirin jî tenê dikarin bi çalakbûna zîhnî û fizîkî xwe li ser piyan bihêlin. Dema ku em bi hestên wijdanî û zanînê xwe ji gelek nîmet û xweşiyên heyî dûr bigirin û hewl bidin ji sînorên tekekesî derbas bibin; dê tevgera me ya xwezayî jî û çalakgeriya me ya civakî jî xweştir û watedartir bibe. Bi hêviya ku vê demsala havînê bibe, demsala dawî ya şer û bi xwe re aştî û aramiyê pêk bîne. Tenê wê demê em ê bikaribin tama demsala bigirin û berê xwe bidin asoyên bêdawî. Dîlan Aydin-A.Welat MUHASEBECİNİZDEN MEMNUN MUSUNUZ? MUHASEBE │ SİGORTA │ MORTGAGE │ EMEKLİLİK │ DÖVİZ ÖDEMELERİ 185 Angel Place, Edmonton, London N18 2UD - Tel: 020 3397 2575 - Fax: 084 5280 1901 [email protected] - www.ulus-group.co.uk T: 020 7923 08 38 │ M: 0742 948 14 90 │ E: [email protected] facebook.com/tegrafnewscom │ @telgrafnewscom Rojnameya Nûçeyan a Hefteyî Çarşem, 23 Tîrmeh 2014 426 Li Londonê sedhezaran Îsraîl şermezar kir Rûpel 4 NAMZETÊ GEL LI LONDONÊ BÛ Serlêdanên pêşbirka Huseyîn Çelebî Rûpel 6 Ka Werin Em Firavînê VEXWIN! Rûpel 7 Namzetê serokkomariyê Selahattin Demirtaş ji aliyê hezaran kes ve bi awayekî coş hat pêşwazî kirin. Roja Yekşemê li bakûrê Londra, qada Lee Valley jibo Demirtaş mitîngek girseyî hat li dar xistin. Ji şeş hezar bêhtir kes tevlî mitîngê bûn û piştgirî dan Demirtaş. Bi dehan sazî û rêxistin jî derketin ser dikê û banga piştgiriya Demirtaş kirin. Di mitîngê de namzetê serokkomariyê Selahattin Demirtaş axaftinek kir û got ew jibo jiyaneke nu biafirînin derketine rê. Demirtaş di axaftina xwe de bal kişand ser nasname, bawerî û rengên cûda yên li Tirkiye jiyan dikin û anî ziman ku ew ê bê cûdahî bibe serokkomarê her kesî. Demirtaş bang li gel kir ku herkes biçe ser sindoqan û xwedî li dengên xwe derkeve. “Ger ku pisîk nekeve trafoyan û deng newin dîzin, ew ên encameke ku şaş bihêle derxin holê” Di navbera Fransa û Brîtanyayê de nelihevkirina li ser Rûsyayê Rûpel 7 Rûpel 3 Avukat Handan Özbek yönetiminde tecrübeli ekibimizle aşağıdaki alanlarda hizmetinideyiz: İltica / Ankara Antlaşması / Göçmenlik (Vize başvuruları - evlilik, ziyaretci, aile, oğrenci, vs. yüksek mahkeme temyiz ve itiraz başvuruları) İş yeri, lease ve ev alım satımı Kaza Davaları / Trafik kazaları Noter işlemleri / Noter tastik hizmetleri Yasal beyanameler İsim değiştirme belgesi Vasiyetname TEL: 02088092253 - FAX: 02088802252 - EMAIL: [email protected] - ACİL: 07772990112 - 72A Grand Parade, Green lanes, London N4 1DU
© Copyright 2024 Paperzz