T: 020 7923 08 38 │ M: 0742 948 14 90 │ E: [email protected] facebook.com/telgrafnewscom │ @telgrafnewscom Haftalık Haber Gazetesi Çarşamba, 16 Temmuz 2014 425 VERİ KORUMA KANUNU HOME OFFICE İÇİN GEÇERLİ DEĞİL! Home Office kaçak göçmenlerin izini sürmek NHS kayıtlarına giriyor. Hasta ve Göçmen hakları savunucuları özel veri koruma kanunun çiğneneceği konusunda endişelerini dile getirdi. Medikal kayıtlar veri koruma kanunu çerçevesinde korumalı olsa da Home Office bu konuda bir istisna durumu yaratarak hastaların NHS kayıtlarını kontrol edebildiği ortaya çıktı. Mahkeme kararına ihtiyaç duymadan yapılan uygulama hastanın klinik detaylarını ve hastanın sağlık durumu detaylarını kapsamıyor olsa da bu konuda da şüpheler bulunuyor. Home office’in sahip olduğu bu izin sayesinde hastaların ne zaman ve nerde sağlık hizmeti aldıkları bilgisine ulaşıyor. Home Office’in 2010 yılından bu yana kaçak göçmenleri takip etmek için 7 binden fazla kişinin NHS kaydında giriş yapmış. Güvenlik güçlerinin ve Ulusal Suç Ajansının cinayet ve tecavüz gibi suçlarla mücadele amacıyla NHS kayıtlarına erişme izinlerinin olduğu önceden biliniyordu. Hasta hakları savunucusu gruplar, NHS kayıtlarına erişim izninin Home için Office’te olması birçok kişiyi tedavi ihtiyacı olduğu halde tedavi almaktan caydıracağını ve bu durumun halk sağlığını tehlikeye sokacağını belirtti. Hasta hakları derneği yönetim kurulu başkanı Katherine Murphy konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: ‘‘Home Office’in böyle bir izinle hastaların NHS kayıtlarına ulaştığını öğrenmek bizde ciddi endişeler yarattı. Hükümetin kaçak göçmenlerle mücadelesini biliyoruz ancak bunun sosyal hizmet ve sağlık kayıtları üzerinden yapılmasını doğru bulmuyoruz. Bu durumun birçok kişide bilgilerinin sızdırılacağı endişesiyle sağlık hizmeti almaktan vazgeçmesi gibi büyük bir tehlike oluşturacağını ifade eden Murphy, hastaların huzur ve sağlığının öncelikli konu olduğunu dile getirdi. Rojava’nın Kobanê kantonuna yönelik Irak Şam İslam Devleti-İşid çetelerinin dış destekli ağır saldırılarını protesto etmek amacıyla Londra’da bir dizi eylem yapıldı... Devamı sayfa 7 2 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Londra büyük buluşmaya azırlanıyor Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkların ve değişimin adayı olarak ön plana çıkan Selahattin Demirtaş için 20 Temmuz Pazar günü yapılacak kitlesel mitingin hazırlık çalışmaları devam ediyor. Londra’da faaliyet yürüten birçok demokratik kitle örgütünün içinde yer aldığı Selahattin Demirtaş’a Destek Komitesi tarafından yürütülen kitlesel miting çalışmaları kapsamında afişleme çalışmaları, radyo programları, bilgilendirme toplantıları, bildiri dağıtımları gibi çalışmalar aralıksız devam ediyor. Hazırlıkları devam eden miting 20 Temmuz pazar günü saat 13:00’te Edmonton’da bulunan Lee Vallet Athletic Centre’da yapılacak. Pazartesi akşamı Londra Toplum Merkezinde cumhurbaşkanılığı seçimleri konulu yapılan toplantıya Britanya Kürt Halk Meclisi, Britanya Alevi Federasyonu, Gik-Der, Day-Mer ve Kırkısraklılar derneğinde temsilciler konuşmacı olarak katıldı. Selahattin Demirtaş’a Destek Komitesi tarafından organize edilen panelde cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışıldı. Komite çalışmalarında aktif yer alan veya almayan demokratik kitle örgütleri ile yöre dernekleri, Selahattin Demirtaş’a desteklerini açıkladılar. Britanya Kürt Halk Meclisi, Londra Halkevi, Kurdish, GİK-DER, Day-Mer, Tohum Kültür Merkezi, Dersimliler Derneği, El-Com, Tilkililer Derneği, Alhaxlılar Derneği, Kırkısraklılar Derneği desteğini açıklayan dernekler arasında. Sosyal medyada yoğun bir çalışma yürüten gençler miting ile ilgili ‘Sen de gel’ adlı bir kampanya başlattı. Kampanya çerçevesinde insanlar ‘Ben gidiyorum, sen de Geliyon mu?’ temalı videolar çekerek sosyal medyada paylaşıyor. Selahattin Demirtaş’a Destek Komitesi – Londra, çalışmalarını sosyal medya ortamında duyurmak amacıyla internet, Facebook ve Twittter adresleri açtı. www.demirtasdesteklondra.wordpress. com www.facebook.com/Selahattin.Demirtasa.Destek.Komitesi.Londra www.twitter.com/LondraSDDK 20 Temmuz Pazar günü saat 13:00’te yapılacak miting yerinin adresi şöyle: Lee Valley Athletic Centre’da: Lee Valley Leisure Complex, 61 Meridian Way Edmonton London N9 0AR Britanya’da yaşayan ve seçmen kütük kaydına kayıtlı Türkiyeli vatandaşlar birinci tur için 2 ve 3 Ağustos 2014, ikinci tur için ise 17 ve 18 Ağustos 2014 tarihlerinde Londra’da bulunan Olympia Sergi ve Konferans Merkezi salonunda kurulacak 57 sandıkta oy kullanabilecekler. 3 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Zafer Eren’in katillerine ömür boyu hapis cezası Çeteler savaşı olarak bilinen cinayetler zincirinin kurbanlarından birisi olan Zafer Eren’in katili 38 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Freddy olarak bilinen kiralık katil Jamie Marsh-Smith geçen yıl Nisan ayında Tottenham Turks adlı çetenin başı olarak bilinen Zafer Eren’I Southgate bölgesinde bulunan evinin önünde silahla öldürmüştü. Nisan 2013’te Zafer Eren’I evinin önünde vuran kiralık katil birkaç gün sonra da cinayet olayında yer alan arkadaşı Samuel Zerei de yaralamıştı. Daha sonra yakalan Zerei cinayete yardım etmekten 28 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme hakimi John Bevan kararı açıkladıktan sonra kuzey Londra sokaklarını kana bulayan bu çetelerin savaşına son verilmesi çağrısı yaptı. Mahkeme sonrası bir açıklama yapan Zafer Eren’in eşi: ‘‘Hayatımız üzerinde yıkıcı bir etki bıraktı, Zafer evin önünde öldürüldüğünde bebeğim 26 günlüktü. Katiller pişman olduklarını bile belirtmedi.’’ dedi. Marsh-Smith adlı kiralık katilin Hackney Turks olarak bilinen çete tarafından kiralandığı belirtildi. Marsh-Smith mahkemede kendi cinayet arkadaşı olan Zerei’yi gerçekleri bildiği ve kendisini deşifre edeceği korkusundan dolayı yaraladığını söyledi. Mark-Smith ayrıca Zafer Eren’i öldürmeye teşebbüsten dolayı da yargılandı. Kiralık katil MarkSmıth’in üvey kardeşi Wayne McNeish, katil kardeşini saklamaktan ve kendisine Londra’yı terk etmeye yardımcı olmaktan dolayı mahkeme tarafından 4 yıl 6 ay hapis cezasına çaptırıldı. Mahkeme hakimi kiralık katil Mark-Smith’in yüzüne, kendisinin duygusuz, katı yürekli ve her an cinayet işleyebilecek çok tehlikeli bir genç adam olduğunu söyledi. Zafer Eren Jamie Marsh-Smith Cinayete yardım eden Zerei’ye de ‘‘Eğer suçun çemberinde gezersen, sonradan da o suçun mağduru olduğunda şikayet edemezsin’’ dedi. Detektif Noel McHugh: “ Jamie Marsh-Smith ve Samuel Zerei’nin davranışları bir film okumaya benziyor. Hiç bilmedikleri birini öldürme sözleşmesini kabul ettiler. Bizim soruşturmamız devam ediyor. Biz halen Zafer Eren’i öldürmeyi azmettirenleri arıyoruz.’’ dedi. Samuel Zerei Baljit Ubhey adlı savcı ise: “ Bu dosya Tottenham Turks ve Hackney Turks çeteleri arasındaki çete savaşının uzun listesinden sadece bir tanesi. Bu iki çete arasında 5 yıldan fazladır süren bir kan davası var.’’ dedi. 4 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Seçimlere bir yıl kala Cameron’dan kabine revizyonu Başbakan David Cameron’ın yaptığı kabine revizyonu çerçevesinde, Pazartesi akşamı görevinden ayrıldığını ve gelecek yılki genel seçimde milletvekilliği için de adaylığını koymayacağını açıklayan William Hague’in 4 yıldır sürdürdüğü Dışişleri Bakanlığı görevini, Savunma Bakanı olan 58 yaşındaki Philip Hammond yürütecek. Yeni Savunma Bakanı ise Ticari İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Michael Fallon oldu. İngiliz Angelikan Klisesinden Tarihi Karar İngiliz Anglikan Kilisesi, tarihinde ilk kez kadınların piskopos olarak atanmasına izin verdi. İngiliz Anglikan Kilisesi, tarihinde ilk kez kadınların piskopos olarak atanmasına izin verdi. Anglikan Kilisesi Meclisi’nde dün yapılan oylamada, 45 hayır, 152 evet oyuyla alınan kararın kilise hiyerarşisindeki erkek egemen yapıyı kıracağı yorumu yapılıyor. İngiliz basını dünkü kararın 40 yıldır süren tartışmaya son verdiğini bildiriyor. İngiltere Başbakanı David Cameron ve Anglikan Kilisesi Canterbury Başpiskoposu Justin Welby kararı mennuniyetle karşıladıklarını belirttiler. Ancak kilisedeki bazı gelenekselcilerin karara karşı olduğu ve bu nedenle kiliseden ayrılabilecekleri kaydediliyor. İlk kadın piskoposların gelecek yıl ilkbaharda asistan piskopos olarak göreve atanması bekleniyor. Ülkede 2012›de yapılan oylamada kadınların piskopos olması veto edilmişti. İngiltere Anglikan Kilisesinde kadınlar, 1994 yılından bu yana papaz olabiliyor ancak piskoposluğa getirilemiyordu. Avam Kamarası’nın lideri olacak eski Dışişleri Bakanı Hague, “yeni görevinden memnuniyet duyduğunu” belirterek siyasette yenilenmenin her zaman iyi olduğunu ifade etti. Hague, “Kabineye katılmamdan bu yana neredeyse 20 yıl geçti. İnsanlar benim yaşlı olmadığımı düşünebilir. Ben de kendimi yaşlı hissetmiyorum ama neredeyse 20 yıl oldu” diye konuştu. Hague, siyaseti bırakmadan önce üyesi olduğu Muhafazakar Parti ve lideri David Cameron’ın gelecek yılki seçimi kazanmasına yardımcı olacağını kaydetti. 26 yıldır milletvekili olan 53 yaşındaki William Hague, 1997-2001 yıllarında dönemin muhalefet partisi olan Muhafazakarların genel başkanlığını yapmıştı. Dışişleri Bakanlığına getirilen Hammond’ın selefine göre Avrupa Birliği konusunda daha sert görüşlere sahip olduğu biliniyor. Hammond 1997 yılından bu yana İngiliz Parlamentosu’nda bulunuyor. Hague’den boşalan koltuğa Savunma Bakanı Philip Hammond atanırken, yeni savunma bakanı Michael Fallon oldu. Nicky Morgan da eğitim bakanı olarak Gove’dan koltuğu devraldı. Liz Truss ise çevre ve gıda bakanı olarak kabinede yerini alan diğer bir kadın bakan oldu. Jeremy Wright, Stephen Crabb ve Baroness Stowell da kabinede yerini alan yeni bakanlar arasında yer aldı. 5 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 İngiltere’de genel grev İngiltere’de Perşembe günü öğretmenler kesinti programlarına karşı bir günlük genel grev gerçekleştirdi. Öğretmenler sendikası NUT’ın örgütlediği genel greve itfaiye, belediye ve sağlık çalışanlarına kadar çok geniş bir yelpazeden işçinin bulunduğu UNISON, UNITE, GMB, PCS, FBU sendikaları da destek verdi. Grev nedeniyle, okullar kapalı kaldı, itfaiye, belediye ve sağlık çalışmalarında da aksamalar yaşandı. Ülke genelinde birçok şehirde grev nedeniyle yürüyüşler yapıldı. En kitlesel yürüyüş beklenildiği gibi Londra’da oldu. BBC Broadcasting House önünde başlayan yürüyüş Trafalgar Square’de yapılan bir miting ile sonlandı. Grev örgütleyicisi olmayan birçok farklı sendika ve kitle örgütü de yürüyüşe katıldı. Yüzlerce öğretmen, itfaiye, belediye ve sağlık çalışanı döviz ve pankartları ile Trafalgar Meydanını doldurdu. Ekonomik kriz bahane edilerek iki senedir zam alamayan emekçiler bu sene verilen %1’lik artışı ve diğer birçok hak gaspını protesto etmek için greve çıkma kararı almışlardı. Artan emeklilik kesintil- eri, emeklilik yaşının 68’e çıkması, çalışma saatlerinin fazlalığı gibi konular bu hak gaspları içinde sayılmaktadır. Birçok sendikacı tarafından bu durum hükümetin özelleştirme politikaları uygulama ve sermayeye kamusal sektörlerde yer açma çabalarına yönelik olarak değerlendirilmişti. Greve GİK-DER, Tohum Kültür Merkezi, YDG ve Day-Mer flamaları ile katıldı. Bu greve ve hükümetin politikalarına karşı tutumunu anlatan bildiriler dağıtıldı. Yaşanan hak gasplarının ve uygulanmaya çalışılan özelleştirme politikalarının göçmenler için önemi anlatılan bildiriler ile greve destek ifade edildi. Trafalgar Meydanı’nda sendika temsilcilerinin konuşmaları ardından kalabalık dağıldı. Greve katılan sendikalar ve anlaşmazlık konuları: •İtfaiye görevlileri: Emeklik yaşı ve emeklilik maaşları •Memurlar, pasaport hizmetleri çalışanları ve diğer kamu çalışanlarını temsil eden PCS: Ücretler, istihdam kesintileri, emeklilik maaşları ve hizmetlerin özelleştirilmesi •Yerel yönetim çalışanları, sağlık görevlileri, üniversiteler ve okulları temsilen Unison ve kantin görevlileri, sokak temizliği ve çöp toplanmasından sorumlu görevliler ve eğitim görevlileri: bu yılın düşük ücret artış oranı •Yerel yönetim, belediye ve eğitim sektörü çalışanlarını temsil eden Unite: ‘Hakaret’ olarak ifade ettikleri düşük ücret artışı •Öğretmenleri temsil eden NUT: Sendika Başkanı Christine Blower, öğretmenlerin greve çıkmaktan ‘büyük üzüntü’ duyduklarını ifade etti. •Konaklama, kütüphane çalışanlarını temsil eden Kuzey İrlanda Kamu Hizmetleri İttifakı NIPSA: düşük ücretler •Londra toplu ulaşım çalışanlarını temsilen RMT: ücretler ve emeklilik maaşları 6 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Britanya Eğitim Araştırmaları Derneği’nden Dr Celia Jenkins ve Dr Ümit Çetin’e ödül Alevi inancı ve kimliği’nin Britanya ilk ve orta okullarında ders olarak okutulması projesini yürüten Dr Celia Jenkins ve Dr Ümit Çetin, Westminster Üniversitesi ve Britanya Eğitim Araştırmaları Derneği tarafından ödüle layık görüldüler. Dr Ümit Çetin Ödüllerini 23 Eylül›de Westminster Üniversitesi rektöründen alacaklar. 2000 sterlin değerindeki ödülü yine projenin devamı geliştirilmesi temelinde kullanılacak. Konuyla ilgili görüştüğümüz Dr Ümit Çetin gazetemize yaptığı açıklamada intiharlarla ilgili doktora çalışması yürütürken Alevi gençlerinin çoğunun kimliklerini rahatlıkla tanıyamadıklarını farkettiğini belirtti. Londra Alevi Kültür Merkezi’nin önerisiyle Dr Celia Jenkins ile böyle bir proje başlattıklarını dile getiren Çetin şunları belirtti: ‘‘Akademik bir kurum olan Britanya Eğitim Araştırma Derneği tarafından verilen bu ödül için birçok farklı değerli araştırmayla birlikte aday gösterildik. Bu ödül yaklaşık dört yıldır Westminster Üniversitesi, Sosyoloji bölümünden meslektaşım, eğitim sosyologu Dr. Celia Jenkins, Londra Alevi Kültür Merkezi, ve Alevi çocuklarının yoğun olarak gittiği bir ilkokul ve ortaokul ile birlikte yürüttüğümüz, ortak bir çalışmaya verildi.’’ ALEVI GENÇLER KİMLİKLERİNİ RAHATLIKLA TANIMLAYAMIYORLAR Doktora çalışmasını yürüttüğü dönemde konuştuğu birçok Alevi gencin kimliklerini rahtalıkla tanımlayamadığını ifade eden Çetin şunları belirtti: ‘‘Bilindiği gibi, intihar ve çeteleşme Londra’da yaşayan Kürt Alevi gençlerin temel sorunları arasında yer alıyor. Bu gençlerin yaşamına baktığımızda eğitim performanslarının pek de iç açıcı olmadığını görüyoruz. Meselenin önemini ilk kez intihar üzerine doktora araştırmamı yaparken görüştüğüm Alevi gençlerin çoğu, okullarda kendi kimliklerini rahatlıkla tanımlayamadıklarını söyledikleri zaman fark ettim. Özellikle din derslerinde okul yönetimi çocukların Müslüman olduklarını varsayarak onları Müslüman öğrencilerle aynı gruplara yerleştiriyor ya da çocuklar kendileri bu Müslüman gruplara katılıyorlar. Kısa bir süre sonra çocuklar Müslümanlıkla kendi birey- sel yaşamlarının ve ailelerinin yaşam tarzının ya da inanç biçimlerinin uyuşmadığını, hatta çatıştığını görüyorlar. Fakat, kendi kültürel veya inanç kimliklerini de açıkça sahiplenmelerinin önünde çeşitli engeller var. Bu engellerin başında Aleviliğin bir kültürel kimlik ya da bir inanç olarak tanınması geliyor. Örneğin kimi gençler Alevi olduklarını dile getirdiklerinde bunu genellikle Sünnî İslam’ın karşısına koyarak, ‘Aleviler Sünnilerin yaptığı neleri yapmaz’ anlayışı üzerinden bir tanımlama yapıyorlar. Bu da genellikle Alevi gençler açısından durumu daha karmaşık hale getiriyor.’’ ÇALIŞMAMIZ OLUMLU GELİŞMELER SAĞLADI Bu sorunlardan kaynaklı bu çalışmanın çok önemli olduğunu ifade eden Çetin şöyle devam etti: ‘‘işte bu noktada biz iki akademisyen, Londra Alevi Kültür Merkezi’nin önerisi üzerine, Alevi çocuklarının kendilerini daha rahat ifade etmeleri, çevresindekilerle farklı ama eşit bir ko- numdan diyalog kurmaları için Prince of Wales İlkokulu’nda pilot bir çalışma yaptık. Prince of Wales İlkokulu’nda Alevilik ve Aleviler hakkında temel bilgiler din derslerinde müfredata eklendi ve okuldaki bütün öğrencilere okutuldu. Bu noktada Aleviliği belirli bir biçimde tanımlayan monolitik bir pedagojik yaklaşımdan ziyade, Aleviliğin farklı tanımlarına ve pratiklerine yer veren bir müfredatla çalıştığımızın altını çizmek istiyorum.’’ ‘‘Bu pilot çalışma sonucunda, oldukça kısa bir süreç içinde, Alevi öğrencilerin okulla olan ilişkilerinde olumlu gelişmeler gözlemledik. Aynı zamanda ailelerin çocuklarının eğitimi ile ilgili ilişkileri de olumlu bir değişim gösterdi. Kısacası çocuklar, kültürel kimliklerini keşfediyor ve Londra gibi çok kültürlü bir ortamda kendi kimliklerini öteki kimliklerle hiyerarşik değil, farklılık ve eşitlik ekseninde görmeye başlıyorlar. En önemlisi de okul müfredatında kendilerine dair bir şeyler olduğunu görüyorlar. Biz bu çalışmayı biraz daha geliştirerek ortaokul müfredatına uyarladık, Highbury Grove Ortaokulu’nda yaptığımız çalışmanın da Alevi çocuklar ve aileleri açısından oldukça olumlu sonuçları olduğunu gözlemledik.’’ AİLELER ÇOCUKLARINA YETERLİ DERECEDE ZAMAN AYIRAMADI 1980’li yılların başından itibaren Britanya’ya göç eden Alevi toplumu da diğer göçmen toplumlar gibi önce hayata tutunmaya çalıştı. Britanya’ya ekonomik ya da politik nedenlerle gelmek zorunda kalan çoğunluğu Kürt Aleviler İş, konut, yasal statü, derken uzun yıllar çocuklarına zaman ayıramadı. Çocuklar okul yollarını yalnız yürüdü ve kendi dünyasını oluşturdu. 1990’ların ortalarına gelindiğinde iş, ev, yasal durumlar kısmen çözümlenmişti ama çocukların birinci kuşaktan farklı bir kültüre sahip olduğu ortaya çıktı. Zor koşullara rağmen ekonomik ve akademik alanda önemli başarılar elde edildi. Bunun yanında yozlaşmanın, dejenere olmanın uyuşturucu ve çeteleşmenin ağına düşenlerde oldu. Daha sonra 2005’li yıllarda Türkiyeli nüfusun 200 binleri bulduğu kuzey Londra’da çeteleşme, uyuşturucu ve bu faaliyetlerle dolaylı ya da direk bağlantılı intiharlar ve silahlı ölümler baş gösterdi. Britanya da faaliyet yürüten Alevi ve demokratik kurumların yanı sıra çeşitli akademik araştırmacılar bu konuyla yakından ilgilenmeye ve çareler aramaya başladı. Konuyla ilgili yapılan çeşitli araştırmalar sonucu elde edilen bulgular, bu sonuçların nedenlerinin büyük oranda kimlik ve aidiyet sorunu olduğunu ortaya çıkardı. Kuşaklar arasındaki kültürel farkın giderilmesi ve toplum bilincinin, toplumsal değer yargılarının oluşturulması gerekiyordu. 7 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Londra´da yaşayan Kürdistanlılar Kobanê için yürüdü Rojava’nın Kobanê kantonuna yönelik Irak Şam İslam Devleti-İşid çetelerinin dış destekli ağır saldırılarını protesto etmek amacıyla Londra’da bir eylem yapıldı. Londra’nın en meşhur meydanlarından birisi olan Trafalgar meydanında bir araya gelen yüzlerce Kürdistanlı ve dostları İşid’i ve arkasındaki güçleri protesto ederek, Rojava ile dayanışma çağrıları yaptı. Kürt gençleri tarafından organize edilen eylem Pazar günü saat 13:00’te başladı. Eyleme Kürdistan’ın dört parçasından katılan Kürdistanlılar Rojava’nın Kürdistanın kalbi olduğunu ve tüm Kürtlerin Rojava ile kenetlenmesi gerektiği mesajlarını verdiler. Birçok sivil toplum örgütünün de destek verdiği eylemde gençler adına bir konuşma yapan Kürt aktivist Mehmet Aksoy, Rojava’ya yönelik saldırıların Kabul edilemez bir boyuta ulaştığını ve bu saldırılara yönelik kimsenin sessiz kalmaması gerektiğini belirtti. Trafalgar meydanındaki eylemden sonra kitle İngiltere başbakanlığı önüne kadar bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş boyunca atılan sloganlarda dünyanın ve İngiliz hükümetinin sessizliği kınandı. Başbakanlık binası önünde İngiletere hükümetine de bir çağrı yapan Mehmet Aksoy, İşid adlı çetelerin insanlık için tehdit olduğunu ve bu konuda işidin bu duruma gelmesinde kendi paylarını sorgulamaları gerektiğini ifade ederek, İngiliz hükümetinin bu cinayetlere daha fazla ortak olmaması için mazlum Kürt halkı ve Rojava devrimi ile dayanışması gerektiğini belirtti. Eylem boyunca İngilizce bildiriler dağıtıldı. Eylemler üç gün boyunca Trafalgar meydanında bulunan tarihi klise önünde devam edecek. Kimyasal Silah Kullanıldı YPG sözcüsü Rêdûr Xelîl, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) çetelerinin Kobanê’deki çatışmalarda kimyasal silah kullandığını açıkladı; uluslararası muhatap kuruluşlar ile insan hakları örgütlerine Kobanê’de acil araştırma çağrısında bulundu. Rêdûr Xelîl yaptığı açıklamada şunları belirtti: “Bir süreden beri Kobanê Kantonu terörist IŞİD örgütünün vahşi saldırılarına maruz kalmaktadır. Bu saldırılarda IŞİD çeteleri, aralarında ABD’nin termal füzeleri dahil her türlü ağır silah kullanmakta. Bununla birlikte, Kobanê Kantonu sağlık ekipleri ile uzmanlar tarafından yaralı ve şehitler üzerinde yapılan ilk araştırma sonucu çetelerin kimyasal silahlar kullandığı tespit edildi. Araştırmayı yapan doktorlar, şehit cenazeleri üzerinde yanık izleri ile beyaz benekler tespit etti.” 8 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 İngiltere Savunma Bakanlığı: “Suriye’ye ait 200 tonluk kimyasal madde Marchwood limanına getirildi” İngiltere, Suriye’nin kimyasal silah yapımı için kullandığı 200 tonluk endüstriyel kimyasal maddenin bugün ülkenin güneyinde bulunan Hampshire’daki Marchwood limanına getirildiğini bildirdi. İngiltere Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, kimyasalların ülkedeki kimyasal atık tesislerinde imha edileceği kaydedildi. Açıklamada, “Bugün gelen kimyasallar güvenli bir şekilde imha edilecektir” denildi. Danimarka gemisi Ark Futura tarafından Marchwood limanına Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ) yetkilileri gözetiminde getirilen kimyasalların ülkenin kuzeybatısındaki Cheshire bölgesine götürülerek imha edilmesi bekleniyor. Birleşik Krallık, Suriye’ye ait 150 tonluk kimyasal stok ile 50 tonluk endüstriyel kimyasalı imha edeceğini açıklamıştı. Suriye’nin yurt dışında imha edilmesi kararlaştırılan kimyasal silahlarının tamamı geçen ay ülke dışına çıkarılmıştı. Kimyasalların taşınması ve imhasında İngiltere’nin yanı sıra, Danimarka,Norveç, İtalya, Finlandiya, Almanya, ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler de rol oynuyor İngiltere’nin istemediği Juncker başkanlığa seçildi İngiliz hükümetinin sert muhalefetine rağmen Avrupa Komisyonu’nun başkanlığına eski Lüksemburg başbakanı Jean-Claude Juncker seçildi. Juncker, 729 oyun 422’sini alarak başkan seçildi. AB entegrasyonuna olan bağlılığı ile dikkat çeken Juncker Kasım ayında görev süresi dolan Portekizli Jose Manuel Barroso’nun yerini alacak. Seçimler sonrası Avrupa Parlamentosu üyelerine seslenen Juncker, Komisyonun AB’nin kamu hizmet birimi olması yerine daha çok politik bir organı olacağı taahhüdünde bulundu. Juncker’in Euro’nun AB’yi koruduğu sözleri milletvekilleri tarafından coşkulu alkışlarla karşılandı. Yeni Komisyon Başkanı tek para birimine geçmeden önce AB ülkelerinin gerilim ve enflasyon ile mücadele ettiğini söyledi ve Euro’nun mali istikrar getirdiğini belirtti. Juncker’in konuşması sırasında parlamentoda İngiltere›yi temsil eden siyasi gruplardan, entegrasyon karşıtı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) üyesi bazı üyeler “palavra” diye bağırdı. Juncker Fransızca başladığı konuşmasına Almanca devam etti ve İngilizce olarak tamamladı. Böylece yeni başkan ilk konuşmasında AB’nin üç resmi çalışma dilini de kullanmış oldu. Avrupa Parlamentosu üyeleri yeni komisyon başkanını alışılan elektronik oylamanın yerine gizli oy yöntemiyle seçti. Yeni başkanın, seçilebilmek için 751 oyun en az 376’sını alması gerekiyordu. İngiliz hükümeti tepkili Juncker geçen ay yapılan Avrupa seçimlerini kazanan merkez sağ Avrupa Halkları Partisi (EEP)’nin önde gelen adayıydı. EEP’den kopan iktidardaki Muhafazakâr Parti, Juncker yönetimindeki komisyonun siyasallaşmasından endişeli. Juncker’i destekleyenler ise uzlaşma konusunda Juncker’in deneyiminin ve AB entegrasyonuna bağlılığının değerli olduğunu düşünüyor. Jean-Claude Juncker Euro bölgesi ülkelerinin oluşturduğu yapının başkanırken, 2010-2012 yılları arasında Yunanistan, Portekiz ve diğer AB ülkeleri için hazırlanan kurtarma paketlerinde önemli rol oynamıştı. AB’nin yeni anayasası kapsamında üye ülkeler bir komisyon başkanı önerirken, Avrupa parlamentosu seçim sonuçlarını göz önüne almak zorundalar. Önümüzdeki aylarda Avrupa Komisyonu’nun geri kalan 27 üyesi belirlenecek. AB ayrıca birliği’nin Dışişleri ve Güvenlik Politikasından sorumlu Yüksek Temsilcisi ve yeni Avrupa Konseyi başkanını seçecek. Çarşamba, 16 Temmuz 2014 İngiltere parlamentosunda Kasımlo anması Dr Abdurrahman Kasımlo katledelişinin 25. ylında İngiltere parlamentosunda yapılan bir toplantı ile anıldı. Pazartesi akşamı İşçi parti milletvekili Keith Vaz’ın ev sahipliğinde yapılan toplantıya çok sayıda Kürdistanlı ve dostları katıldı. Kısa bir süre önce kurulan Kurdish Progress adlı organizasyon tarafından organize edilen anma Dr Abdurrahman Kasımlo’nun katledilişinin 25.yılına denk geldi. Kürt aktivist Rosa Helin Burç tarafından yönetilen toplantının konuşmacıları arasında İşçi parti milletvekili Jeremy Corbyn, Dr Frederic Tissot, Dr Asso Hassanzade ve Sosyalist enternasyonalin genel sekreteri Luis Ayala vardı. Genel olarak Dr Kasımlo’nun hayatı ve mücadelesinin anlatıldığı toplantı soru ve cevap kısmı ile sona erdi. Dr. Tissot bizzat karşılaştığı Kasımlo ile anılarını anlattı. Luis Ayala, Kasımlo’nun İsveç’te sosyalist enternasonale katıldıktan üç hafta sonra katledildiğini söyledi. Dr. Hassan Zade ise, Kasımlo’nun önder,demokrat ve Kürt halkının her koşulda savunucusu bir sosyalist olduğunun altını çizdi. Dr Abdurrahman Kasımlo kimdir? Dr. Kasımlo 22 Aralık 1930 tarihinde Doğu Kürdistan’ın Urmiye kentinde doğdu .Gençlik yıllarında başladığı mücadelesi, 1973’de I-KDP Genel Sekreteri olmasına kadar sürdü. Çekoslavakya Üniversitesi ve Sorbon’da eğitim verdi. Kürt Kültür ve tarihi üzerine eserler yayınladı. 13 Temmuz 1989’da Viyana’da barış görüşmesi için biraya geldiği İran ajanları tarafından arkadaşı Şerefkendi ve bir I-KDP yetkilisi ile birlikte katledildi. Avusturya hükümeti içinde, İran Cumhurbaşkanı Admedinejad’ında olduğu katillere bir şey yapmadı. 9 10 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 ‘ROJAVA DEVRİMİ BİRBİRİNE DÜŞMAN EDİLEN HALKLARI BİRLEŞTİRMİŞ’ Yasama Meclisi Devrimci Parti ve Örgütler Koordinasyonu (ICOR) heyetinin Rojava devrimi ile dayanışma amacıyla Rojava’nın Cezire kantonuna yapılan ziyaretin detaylarını ve heyetin izlenimlerini Londra’da bulunan heyetin üyesi İbrahim Okçuoğlu ile konuştuk. Değişik halklardan oluşan 4 kişilik heyet 29 Mayıs-4 Haziran tarihleri arasında Rojava’nın Cezire kantonuna bir ziyaret gerçekleştirmiş ve bu ziyarette kanton sisteminin içinde yer alan tüm birim ve komiteler ile geniş toplantılar yapılmış. Demokratik özerklik temelinde kurumlar oluşturulduğunu belirten heyet üyesi İbrahim Okçuğlu, tüm kurumların disiplinli bir şekilde çalıştığını gördüklerini ifade etti. Okuçuğlu şunları belirtti: ‘‘Tüm görüşmelerimizde net olarak şunu gördük, ne olacak, ne yapacağız, nasıl yapacağız diye bir şey yok, ‘İnşa ediyoruz, öğreniyoruz, farklı örneklerden yararlanıp koşullarımıza uyarlıyoruz’ denildi hep. Ekonomi konusunda adımlar çok yeni. Kendi özgüçleriyle ayakta kalmanın koşullarını oluşturuyorlar. Araştırmaları devam ediyor. Toplum her anlamda örgütlenmiş. Yaşlılar, kadınlar evde oturmuyor artık, herkes bir kurumda çalışmalara katılıyor. Herkes devrimin bir parçası haline gelmiş. İnsanlar gönüllü olarak kurumlarda faaliyet yürütüyor. Gönüllülük esası üzerinden faaliyetler yürütülüyor. Kamışlı nüfusu 2-3 katına çıkmış, iç göçten kaynaklı. Asayişin gıda ihtiyacı halk tarafından karşılanıyor.’’ UMUTSUZLUK DİYE BİR ŞEY YOK Rojava’da bulundukları tüm zaman boyunca umutsuz hiçbir insana rastlamadığını belirten Okçuoğlu tüm heyetin bu durumdan çok etkilendiğini ifade etti. Okçuoğlu şöyle devam etti: ‘‘Umutsuzluk ifade eden hiçbir sözle karşılaşmadık. Müthiş bir umut var. ‘Kazanacağız, başaracağız’ diyorlar. Müthiş bir özgüven var. Evet yaşanan ambargonun kendilerini zorladığını, zor durumda bıraktığını söylüyorlar ama bu onları umutsuz kılmıyor. Insanlar birbirine cesaret vermek için biz kazanacağız demiyorlar, inanıyorlar. Ne olacak bilmiyoruz havası yok kimsede. Somurtan kimse yok. Bize, delegasyonlara umut veren bir hava vardı. Gidin bizi anlatın, doğru anlatın bizi diyorlardı. Dünyanın bizi doğru tanımasını istiyoruz diyorlar. Bunu sürekli anlatıyorlardı çünkü kendilerinin çok yanlış anlatıldığını söylüyorlar.’’ ÖCALAN’IN FELSEFESİ YAŞAM BULMUŞ Tüm görüşmelerde özellikle dikkat çekilen konulardan birisinin Öcalan’ın felsefesinin yaşam bulduğu olduğuna dikkat çeken Okçuoğlu başta kadınlar olmak üzere tüm kurumların bu yönlü yaklaştığını ifade etti. ‘‘Hepsini Öcalan’ın felsefesine bağlıyorlar. Güçlerini ve enerjilerini bu felsefeden aldıklarını sürekli belirttiler. Aynı zamanda bu devrimin bir Kadın devrimi olduğunu da sürekli ifade ettiler. Kadınlar yaşamın öncüsü, savaşçısı. Yaşamın her alanında örgütlenmiş, bilinçli bir şekilde devrimi sahiplenmiş. Devrim birden bire patlak veren bir şey değil, Yılların çalışması, hazırlığı, örgütlenmesi var.’’ YPG komutanlığı TÜM HALKLARIN TEMSİLİYETİ VAR Rojava’da yaşayan tüm halkların temsil edildiğini ifade eden Okçuoğlu, kim ne kadar çalışırsa o kadar temsil edildiğini ve bunun önünde hiçbir engel olmadığını dile getirdi. ‘‘Yasama meclisi ile konuştuğumuzda başkanın yardımcısı da oradaydı. Kendisi Arap’tı. Onunla da sohbet ettik. Kendisi bize net olarak bize şunu ifade etti, bu devrimin tüm halkların yararına olmadığını bilsem burada olmazdım. Temsil ediliyorlar. PYD dışında TEVDEM’in içerisinde 5 parti daha var. Etnik gruplar da var. Kim ne kadar çalışırsa, emek verirse o kadar temsil ediliyor. Temsil edilmenin, çalışmalara katılmanın önünde hiçbir engel yok. Üç tane resmi lisan var. Kürtçe, Arapça, Süryanice. Asayişin içinde de diğer etnik gruplar da var. Kim ne derse desin şunu net olarak gördük; Rojava devrimi birbirine düşman edilen halkları birleştirmiş. Buradan çıkartılması gereken sonuç şudur, eğer yönetim, toplumu idare etme meselesi halkın iradesine bırakılırsa barış içinde çok iyi yürüyor. Sorunlar halledilebiliyor. Tartışarak sorunlarına çözüm buluyorlar. Kamisli belediye baskanı Mahalle meclislerinde, komünlerde tüm sorunlar tartışılarak bir çözüme kavuşturuluyor.’’ TOPLUMSAL MÜLKİYET GELİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR Özel mülkiyete karşı olmadıklarını ancak özelde toplumsal mülkiyeti geliştirmeye çalıştıklarını belirten Okçuoğlu sınıflar arası farklılığın olmadığını dile getirdi. ‘‘Suriye’nin içlerinden göç etmiş insanlar var ve bunların geneli Arap. Kamplar var, bakımlarını sağlıyorlar. Kendilerine uygun işler bulunduğunda kamptan ayrılıyorlar. Bir şekilde herkes o sistem içerisinde geçiniyor. Kimse sahipsiz kalmıyor, kimse dışarda kalmıyor.’’ ‘‘Sınıflar arası bir farklılık hissetmedik. Sınıfsal farklılık 11 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 ‘yapamadıkları zamanda üzerine çullanırız’ diye bir beklenti var. Arap var, Barzani’nin etkisinde olan kesimler var. Bunlar da bir şey yapmıyor, bekliyorlar. Arap gericiliği de var. Doğrudan müdahale eden yok, ama bekleyen kesimler var. Ekonomi sorunu çözülmezse bunu devrimin karşısında kullanmaya çalışacaklar.’’ ROJAVA DEVRİMİ BİR IŞIKTIR sehit ugurlanması serekaniye yok. Sanayi yok zaten. Işçi sınıfı diye bir ayrışma yok. Tarım sektörü devam ediyor. Mahsul şimdilik dışarı satılmıyor, ticaret yapılmıyor. Ambarlarda saklanıyor. Ticaret yapılabilse bazı ekonomik sorunlar biraz ortadan kalkar.’’ ‘‘Özel mülkiyet meselesini sorduk. ‘Özel mülkiyet olacak ama bunu sınırlandırmaya çalışacağız, toplumsal mülkiyeti yaymak istiyoruz’ diyorlar. Demokratik konfederalizm çerçevesinde toplumsal mülkiyeti geliştirme planları var. Alt yapısı var. Kadın düşünce akademisi bize ‘özel mülkiyeti olduğu gibi bırakmak devrime zarar verir’ dedi. O yüzden özel mülkiyeti sınırlandırmaya çalışıyorlar. Ama bu biraz uzun bir süreci gerektiriyor.’’ 18 YAŞIN ALTINDAKİLER SAVAŞA GÖNDERİLMİYOR Daha önce uluslar arası insan hakları izleme örgütü tarafından gündeme getirilen 18 yaş altı gençlerin askere alındığı konusuyla ilgili Okçuoğlu şunları belirtti: almıyorlar. Yargı sistemi halen gelişme düzeyinde. Birileri alakasız konular üzerinden Rojava devrimini mahkum etmeye çalışıyor, bu çok ahlaki ve dürüstçe değildir. Zaten kendileri de de ‘biz hata yapmayız anlayışı’ yok. Tüm kurumlarda bu yönlü yoğun bir çaba gördük. DEVRİMİN BOĞULMASINI BEKLEYEN KESİMLER VAR ‘‘18 yaşın altında savunma güçleri vardı. Kendim onlardan birkaçı ile görüştüm. Bunu net olarak gördük, 18 yaşın altındakiler sadece eğitim amaçlı ordalar. Kesinlikle savaş cephesine gönderilmiyorlar. Zaten bu yönlü tüm uluslararası antlaşmalara uyuyorlar ve 18 yaşın altındakileri askere Şuanda o bölgede yaşayıp çalışmalara katılmayan bir kesimin de olduğunu ifade eden Okçuoğlu, bu kesimin beklemede olduğunu dile getirdi. Genel olarak ziyaret boyunca çok olumlu izlenimler yaşadıklarını ifade eden Okçuoğlu Rojava’nın tüm devrimciler açısından bir ışık olduğunu belirtti. ‘‘Bir devrimin nasıl yapıldığını gördük. Heyetten bazılarında belki devrim mi değil mi diye soru işaretleri vardı. Ama ayrıldığımızda bu devrimi net olarak gördük. Çok olumlu duygularla ayrıldık. Esas dayanışmanın orda kalıp çalışmak olduğunu farkettik. Orası yenilmeyecek. Başarıya ulaşacak. Dünyaya örnek olabilecek bir durum. Rojava Kürtler ve Ortadoğu açısından bir ışıktır. Iyi görmek iyi algılamak lazım. Hem rejime karşı, hem çetelere karşı mücadele, üçüncü yoldur. Çok öğreticidir. Mücadele etmek isteyen orayı görmeli ve bir ışık olarak görmeli. Bu devrim tüm Ortadoğu’ya yayılmalı. Emperyalizme büyük bir darbedir bu.’’ Ziyaret sonrası nasıl bir çalışma ve dayanışma içinde olacaklarını sorduğumuzda Okçuoğlu, net olarak oraya her anlamda sahip çıkmanın bir görev olduğunu ifade ediyor. ‘‘Rojava’da gördüklerimizi dışarda anlatacağız. Panellerle, toplantılarla bunu elimizden geldiği kadar anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Bizim işimiz devrimciliktir, ve bu benim için bir görevdir. Orada doğru bir iş yapılıyor. Kendimizi oradaki devrimin bir parçası olarak görüyoruz. Bu enternasyonal bir görevdir. Ancak laftan öte pratik dayanışma lazım. Bunlar çok önemli. Gücü olan gidip katkısını sunmalıdır. Uzmanlara ihtiyaç var, esas dayanışma gidip orda bir süre kalıp gerekeni yapmaktır. Destek lazım. Gidip yardım etmek lazım. Mühendis lazım, doctor lazım…’’ SEREKANIYE KÜRTLERİN ‘‘Ekonomi meselesi mut- STALİNGRAD’IDIR laka çözülmesi gerekir. Bir kesim bekliyor, bunlar bu işi yapamazlar diye bir beklenti var, Ziyaret boyunca en çok neyden daha çok etkilendiklerini sorduğumuzda özellikle Kadınların mücadelesinin ve Serekaniye kentinde verilen mücadelenin unutulmaz olduğunu ifade ediyor Okçuoğlu. ‘‘Serekaniye unutulmaz. Serekaniye delik deşik edilmiş bir kent. Serekaniye Kürtlerin stalingradıdır. Sokak sokak, ev ev, oda oda savaştılarsa, bunun şahidi duvarlardır. Balyozlardır. Doğrudan sokaktan ilerleme şansın olmadığı için duvarları delerek ilerlemek zorunda kalınmış. Evin içine giriyorsun, duvarı Balyozla deliyorsun, Cezire bölgesinde ne kadar balyoz varsa toplanılmış serekaniye’ye götürülmüş. Büyük bir savaş yaşanmış orda. Umarım Kürtler orayı öyle bırakır, ellemez. Tarihe mal olsun diye. Yıllar sonra bile insanlar burada nasıl savaşıldığını görsün diye korunmalıdır öyle. Bu rejimin nasıl yıkıldığını, bu çetelere karşı nasıl savaşıldığını görsün diye.’’ SAĞLIK VE EĞİTİM ALANINDA CİDDİ İHTİYAÇLAR VAR ‘‘Hastane, sağlık, ilaç, tıbbi aletler konusunda sıkıntı var. Her şeye ihtiyaç var. Kalemden deftere kadar farklı ihtiyaçlar var. Hastaneleri gezdik, yaralılar var, hekim sayısı yetersiz. Büyük yetersizliklerle ellerinden gelen tedaviyi yapıyorlar. Ambulans sıkıntısı var.’’ ROJAVA EMPERYALİSTLERE GÖRE BİR ÇIBAN Rojava devrimini kendi yararlarına ve çıkarlarına görmeyen kesimlerin ciddi bir şekilde saldırdığını belirten Okçuoğlu şunları ifade etti: ‘‘Kosova’yı görüyorlar, çıkarlarına uygun düştüğü için uygun görüyorlar. Rojava’yı görmüyorlar. Rojava’da yaşanan devrim onların çıkarlarına aykırı, onun için görmek istemiyorlar. Amaçları rejimden kurtulmak değil, rejimi kendileri açısından Kabul edilebilir bir düzeye getirmek. Kendi çıkarlarını koruyabilecek bir Suriye yaratmak için bu işe müdahil oldular. Ne olacağı belirsiz. Rojava onlar için bir çıban. Kendi kimliğine sahip çıkması bile birilerine batıyor. Her taraftan saldırılıyor. Boğmaya çalışıyorlar. Görünüşte Rojava üzerine hiçbir devlet gitmiyor. Ama hepsi de boğmaya çalışıyor. Boğdurmamak lazım. Dayanışma ile Rojava’nın yanında durmak lazım.’’ 12 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 13 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Başkasının engelli kartını kullanan 3 kişiye ceza Başkasına ait engelliler için hazırlanan mavi kartı kullanan üç kişi Enfield belediyesi tarafından açılan davada suçlu bulunup para cezasına çarptırıldılar. Engellilerin sahip olduğu Mavi kart araba park etmede kolaylıklar sağlıyor. Enfield belediyesi sınırları içerisinde başkasına ait olduğu tespit edilen mavi kartları kullanan Orhan Kilinchan, İbrahim Doğan ve June Gregori adlı üç kişi yargılandıkları davada mahkeme tarafından suçlu bulundular. Mahkeme masrafları ile birlikte 1,450 sterlin para cezasına çarptırılan kişilerden Doğan ve Kılınçhan suçlu bulunmalarına rağmen şartlı olarak bırakıldılar. Enfield meclis üyesi Chris Bond, engellilerin mavi kartını istismar etmek kabul edilmez bir rezalet diyerek uyardı. Meclis üyesi Bond şöyle konuştu: ‘‘Mavi kartlar engelli insanların hayatlarını kolaylaştırmak içindir. Başkası tarafından istediği yerde ücretsiz park etmek için kullanılması kabul edilecek şey değil. Bu tür sahtekarlıkları yapanlar cezasız kalmayacaktır.’’ Özgürce Hatice Güden [email protected] Rojava devrimi göreve çağırıyor Cumartesi günü Göçmen İşçiler Kültür Derneği (GİK-DER)’de ‘Rojava’da Devrim ve Yaşam’ konulu bir panel gerçekleşti. Panel, Rojava devrimi ile dayanışma kampanyası düzenleyen dünyanın değişik coğrafyalarında örgütlü 45 parti ve örgütten oluşan Devrimci Parti ve Örgütler Koordinasyonu (ICOR) heyeti ile Rojava’ya giden Dr İbrahim Okçuoğlu ve PYD temsilcisi Alan Semo’nun katılımı ile gerçekleşmişti. Dayanışma kampanyasındaki toplanan bağışları Rojava’ya götüren, devrimi ve ihtiyaçlarını yerinde tespit ederek enternasyonal dayanışma mesajlarını Rojava halkına taşıyan ICOR heyetinde yer alan Dr İbrahim Okçuoğlu’nun 8 günlük Rojava ziyareti hakkında verdikleri bilgiler oldukça önemliydi. Rojava’da çekilen fotoğraflar eşliğinde yapılan bilgilendirmeler, biz dinleyicileri Rojava’ya götürmüş ve devrimi daha yakından hissetmemizi sağlamıştı. Haber sayfalarımızda da verilen bilgiler nedeniyle bu bölümü geçerek devam edeceğim. Biz dinleyicilerin, diyebilirim ki tamamımızda devrimin o canlı, özverili, yoldaşlık duyguları yüreklerimizin derinliklerine kadar işledi. Sadece yüreklerimiz değil, bedenlerimiz Rojava ile buluşma arzusu ve istemini taşıdı. Yapılan önerilerde de (Örneğin; İngiltere’de okulların tatil olduğu dönemde gençliğin ve öğretim görevlilerinin, değişik konularda uzmanlıklara sahip bireylerin katılımını sağlayacak ve Rojava’da bizzat devrime hizmet için gidebilecekler için bir çalışma başlatılması önerisi) bunu görmek mümkündü. Ortadoğu’da bir ışık doğmuştu. Ve bu doğum; kadını erkeği, genci yaşlısı ile tüm Rojavalılara aitti. Büyük emek ve bedellerle gerçekleşen doğumu sahiplenmek için Arabı, Kürdü, Süryanisi Rojava topraklarında yaşayan tüm emekçiler, ezilen halklar ve kimlikler seferber olmuştu. Gözlemcinin anlatımıyla; “Rojava’da her şey doğal. Devrim yapmak doğal, yaralanmak doğal, aç kalmak doğal, savaşmak doğal. Ziyaret ettiğimiz belediyelerde kaleme, silgiye bile ihtiyaç duyulduğunu gözlemledik. Fakat bütün bunlara rağmen korkunç mutlu, özverili bir halkla karşılaştık. Herkes gönüllüce ve ücret beklemeksizin devrime emeğini katıyordu. Tüm alanlarda gördüğümüz şuydu; müthiş bir toplumsal dayanışma, bütünleşme ve birbirini tamamlama vardı... Oraya gittiğinizde duygularınız ayaklanır. Ya ağlarsınız ya da inançlarınız pekişir, mücadele azminiz gelişir. Özellikle Serakaniye; roman yazılacak, film çekilecek, şiir yazılacak bir yer. Orada, Stalingard savunmasının bir benzerini göreceksiniz. Tıpkı Stalingard savunması gibi bir savunma ile Serakaniye kurtarılmış...” Dediğim gibi, panel bizleri Rojava’nın o devrimci atmosferine defalarca götürdü getirdi. Katılımcıların bir çoğunun söylediği “Katılamayanlar çok büyük bir fırsatı kaçırmış oldular. Keşke bu anlatımı yüzlerce insan dinleyebilseydi” oldu. Evet, gerçekten de birçoklarımız için çok büyük bir fırsat kaçırılmış oldu. Ne kadar yazsak da fotolarla beslenmiş ve yerinde gözlem yapmış birinin anlatımını vermemiz zor. Bugüne dönecek olursak... Bugün bu devrimi, yani Rojava devrimini savunmak Kobanê’yi savunmaktan geçiyor. 19 Temmuz 2012 yılında Kobanê’de başlayan devrim, tüm bölgelere yayılmış ve bugünkü düzeyine ulaşmıştı. Geçtiğimiz yıl üç kantonda özerklik ilanını gerçekleştiren Rojava, başta Türkiye olmak üzere, bölge gericiliğinin ve emperyalistlerin çeşitli saldırılarına, Güney Kürdistan gericiliğinin ise ambargosuna maruz kalmıştı. Bugün ise, emperyalistler ve gerici bölge devletleri tarafından beslenen, en gelişmiş silahlarla donatılan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) çeteleri, Kobanê üzerinden Rojava devrimine saldırılar düzenliyor. Özellikle AKP Hükümetinin yardım ve desteğiyle, Rojava devrimini tehdit ediyor. Tüm gücünü kullanarak devrimi boğmayı, Rojava’yı düşürmeyi amaçlıyor. Kısacası, Kobanê’de başlayan devrim, Kobanê’de bitirilmek isteniyor. İZİN VERMEYELİM!.. Başlatılan dayanışma kampanyasına elimizden geleni yaparak, ekmeğimizi, umudumuzu ve geleceğimizi paylaşalım!... Dayanışma eylemlerimizle; sesleri, çığlıkları ve nefesleri olalım!.. Protestolarımızla; emperyalist ve gerici ablukayı dağıtalım, IŞİD çetecilerinin beslenmesi ve güçlendirilmesine izin vermeyelim!.. ROJAVA DEVRİMİ HAPİMİZİNDİR SAHİP ÇIKALIM!.. 14 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 15 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 ‘‘Parası olmayan Britanya vatandaşlarının yabancı uyruklu eş ve çocukları bu ülkede yaşayamaz’’ Yüksek Mahkeme, İçişleri Bakanlığı’nın 2012 yılının Temmuz ayında AB ülkesi vatandaşı olmayan eşini yurtdışından getirmek isteyen Britanya vatandaşlarına yönelik çıkardığı 18 bin 600 sterlin minimum gelir kuralını yasalara uygun buldu. Mahkeme eşini yurtdışından getirmek isteyen Britanya vatandaşlarının yıllık gelirinin en az 18 bin 600 sterlin olması gerektiği yönündeki kuralın yasalara aykırı olmadığına hükmetti. Kararın Britanya’da yaşayan Türk ve Kürt göçmenleri de olumsuz etkilediğine dikkat çeken Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu’nun direktörlerinden Avukat Cihan Kılıç gelir düzeyi düşük Britanya vatandaşlarının yabancı uyruklu eş ve çocuklarını bu ülkeye getirme ve birlikte yaşama hakkının sert ekonomik kriterlerle engellenmesinin insan hakları ve aile kurma hakkına aykırı olduğunu söyledi. EŞİNİ VE İKİ ÇOCUĞUNU GETİRMEK İSTEYEN YILLIK EN AZ 24 BİN 800 STERLİN KAZANMAK ZORUNDA Yüksek Mahkemenin verdiği kararın gelişim sürecini değerlendiren Kılıç, konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “Bilindiği gibi İçişleri Bakanlığı Temmuz 2012 yılında eşini ve çocuklarını yurtdışından bu ülkeye getirmek isteyen Britanya vatandaşlarına yönelik yasal bir düzenleme yapmıştı. Bu düzenlemeye göre Britanya vatandaşı bir kişi AB ülkesi vatandaşı olmayan eşini buraya getirmek istiyorsa yıllık gelirinin en az 18 bin 600 sterlin olması gerekiyor. Tabi bu miktar sadece eş için belirlenen bir miktar. Eğer kişi bir çocuk sahibi ise yıllık gelir miktarının en az 22 bin 400 sterlin olması gerekiyor. Bir çocuktan sonraki her bir çocuk beklettiği 4 bin civarında başvuru var. Bu dosyaların hızla sonuçlandırılması bekleniyor. Bu karar Britanya’da yaşayan Türk, Kürt ve Kıbrıslı Türk göçmenleri de ciddi şekilde etkileyecektir. Yüksek Mahkeme’nin kararıyla birlikte gelir düzeyi düşük insanlar Türkiye’den ya da Kıbrıs’tan eş ve çocuklarını getirmeyecek. Gelir kriterini karşılayabilecek durumda olanlar ise diğer kriterleri de yerine getirmek koşuluyla eş ve çocuklarını Britanya’ya getirebilirler.” ANKARA ANLAŞMASI İLE KALANLARI ETKİLEMİYOR Avukat Cihan Kılıç için ise kişinin gelirine en az 2 bin 400 sterlin daha eklenmesi gerekiyor. Yani Britanya vatandaşı bir kişi örneğin Türkiye’den eşini ve iki çocuğunu getirmek istiyorsa yıllık gelirinin en az 24 bin 800 sterlin olması gerekiyor. Gelir düzeyi İçişleri Bakanlığı’nın belirlediği bu miktarların altında olan bir çok kişi bu karardan dolayı mağduriyetler yaşadı. 2013 yılının Temmuz ayında bir müvekkilin bu kurala yönelik açtığı davada Yerel Mahkeme yasanın belirlediği minimum gelir miktarının biraz yüksek ve adil olmayabileceğine hükmederek İçişleri Bakanlığı’nın gelir miktarı oranını gözden geçirmesini istemişti. İçişleri Bakanlığı ise Yerel Mahkemenin kararına itiraz ederek davayı Yüksek Mahkeme’ye taşımıştı.” Yabancı eşini bu ülkeye getirmek isteyen ancak geliri 18 bin 600 sterlinin altında olan çok sayıda insanın dosyasına o tarihten bu yana cevap verilmediğine dikkat çeken Avukat Cihan Kılıç sözlerini sürdürdü: “İçişleri Bakanlığı bu başvuruları sonuçlandırmak için Yüksek Mahkeme’nin kararını bekliyordu. Yüksek Mahkeme geçtiğimiz hafta verdiği kararla bakanlığın belirlediği minimum gelir miktarının yasalara aykırı olmadığına hükmetti. 2013 yılının Temmuz ayından bu yana gelir kriterini karşılamadığı için bakanlığın Ankara Anlaşması ile bu ülkede kalan Türkiye vatandaşlarının durumunda herhangi bir değişiklik olmadığının altını çizen Kılıç “Yüksek Mahkeme’nin kararı Ankara Anlaşması ile kalanları kapsamıyor. Ankara Anlaşması kapsamında bu ülkede iş kurup yaşayan Türkiye vatandaşları eskisi gibi eş ve çocuklarını Ankara Anlaşması kurallarının belirlediği kriterlere göre getirebilecekler” şeklinde konuştu. Konu ile ilgili daha geniş bilgi almak isteyenler Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu’na 020 7275 8555 ya da 07903315188 numaralı telefonlardan ulaşabilirler. Firmanın adresi: 1st & 2nd floor, 121 Stoke Newington Road, London N16 8BT. UYGULAMALI GAZETECİLİK KURSU Şu anda Med Nuçe TV’de Dünyanın Gündemi adlı programı hazırlayıp sunan Armagan Kargılı, stajyer olarak çalışıp gazeteci-televizyoncu olarak yetiştirilecek adaylar için kurs düzenliyor. Adaylarda aranacak şartlar: Stajyer muhabirler için: Türkçe, İngilizce ya da Kürtçe dillerinden en az birini çok iyi konuşup yazmak. Stajyer kameramanlar için: Tercihen amatör de olsa kendi kamerası olmak. Stajyer montajcılar için: Bilgisayarda temel montaj bilgisine sahip olmak. Kurs başlama tarihi: 21 Temmuz 2014 / Saat: 18:30 / Yer: Halkevi-Dalston Daha Fazla bilgi için: 07971100126 [email protected] 16 Garson ile Patron £1 milyonu eşit paylaşacak! York kentinde yaşayan iki Türkiyeli lotodan kazandıkları 1 milyon sterlini paylaşamayınca mahkeme eşit bölüşmesine karar verdi. 2012 yılında lotodan kazandıkları 1 milyon sterlini nasıl paylaşacakları konusunda anlaşmazlık yaşayan restorant sahibi ile garson mahkeme kararıyla parayı eşit olarak bölüşecekler. Hayati Küçükkoylu’ya ait Kapadokya adlı restoranda garson olarak çalışan Fatih Özcan bir sabah rüyasında loto kazandığını söyleyerek patron Küçükkoyluyu loto oynamaya ikna etti. Kasadan para alıp loto oynayan Özcan, bileti patron Küçükkoylu’ya teslim ederek fişini de kendisinde bıraktı. Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Fatih Özcan, ertesi gün bilete tam 1 milyon sterlinlik ikramiye çıktığını öğrendi ve ikramiyeyi patronu ile bölüşeceklerini varsaydı. Ancak Küçükkoylu biletin parasını tek başına ödediğini iddia ederek ikramiyeyi Özcan ile paylaşmaya yanaşmadı. İkramiyeden pay alamayacağını anlayan Özcan bunun üzerine polisi arayarak “Küçükkoylu’nun ikramiye çıkan loto biletini cebinden çaldığını” iddia etti. Hayati Küçükkoylu Özcan’ın ihbarı üzerine restoranına gelen polis memurları tarafından tutuklandı ve 9 saat gözaltında kaldı. Patronu gözaltındayken evini boşaltan Özcan ise kayıplara karıştı. Loto bileti ile ilgili mahkemede patronunu haksız yere hırsızlıkla suçladığını kabul eden Özcan, Küçükkoylu’nun kendisini tehdit ettiğini ve “Güvenliğinden endişe duyduğu için” böyle bir iftirada bulunduğunu söyledi. Davaya bakan yargıç Mark Gosnell iki Türkiyeli arasında olaydan sonra geçen mesajlaşmaları ve biletin alındığı güne ait Mobese kayıtlarını inceledikten sonra Özcan ve Küçükkoylu’nun lotodan kazandıkları parayı eşit olarak paylaşmaları gerektiğine karar verdi. Enflasyon yükseliyor Kılık-kıyafet, ayakkabı, gıda ve alkolsüz içeceklerdeki fiyat artışı nedeniyle İngiltere›de haziran ayında hızlı artış yaşandığı bildirildi. Ulusal İstatistik Enstitüsü verilerine göre tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) Mayıs ayında yüzde 1,5’ten Haziran ayında yüzde 1,9’a çıkarken, kadın giyimindeki fiyat artışı bu yükselişte etkili oldu. Havayolu ücretleri ve mobilya fiyatlarının da enflasyon artışında etkili olduğu bildiriliyor. Yeni oranlar İngiltere Merkez Bankası’nın yüzde 2 hedefinin altında. TÜFE geçtiğimiz son 7 ay boyunca yüzde 2 hedefinin altında kaldı. Enflasyon rakamlarının açıklanması sonrasında İngiltere para birimi sterlin dolara karşı değer kazanarak son üç çeyrekteki en yüksek performans olan 1,7144 dolar seviyesine çıktı. Uzmanlar, TÜFE’deki artışın son zamanlardaki yüzde 0,5 ile rekor düşük seviyelerde tutulan faiz oranında artışı tetikleyebileceğine dikkat çekiyor. Markit’in baş ekonomisti Chris Williamson, İngiltere Merkez Bankası’nın kasım ayında faizleri arttırabileceğini söyledi. World First isimli döviz firmasının baş ekonomisti Jeremy Cook ise artışın büyük sürpriz olduğunu dile getirdi. Ocak ayından beri enflasyonun ilk kez bu kadar arttığına dikkat çeken Cook, yeni veriler sonrası politikalarını yeniden gözden geçirmesi için dikkatlerin İngiltere Merkez Bankası’na çevrildiğini söyledi. Konut fiyatlarında artış Öte yandan Ulusal İstatistik Enstitüsü verilerine göre İngiltere›de konut fiyatları Mayıs ayında yüzde 10.5 arttı. Yeni veriler son 4 yıldaki en yüksek artışa denk geliyor. Emlak piyasasını özellikle Londra’daki konut fiyatlarındaki artış tetikledi. Londra’daki konut fiyatlarındaki yıllık artışın yüzde 20.1 olduğu belirtiliyor. Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Kürt Toplum Merkezinde 14 Temmuz anması Haringey’de bulunan Kürt Toplum Merkezinde bugün 14 Temmuz direnişinin yıldönümü vesilesiyle bir anma yapılıyor. Anma ile birlikte katılımcılara iftar yemeği de verilecek. Roj Women kadın meclisi tarafından organize edilecek anma ile birlikte katılım Diyarbakır cezaevindeki baskı ve işkencelere karşı 14 Temmuz 1982 tarihinde başlatılan ölüm orucunda Kemal Pir, Akif Yılmaz, Hayri Durmuş ve Ali Çiçek yaşamlarını yitimişlerdi. Bu ölüm orucu eylemi 14 Temmuz direnişi olarak tarihi kayıtlarda yer aldı. Anma iftar saatinde Haringey’de bulunan Kürt Toplum Merkezinde yapılıyor. 17 18 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Yaz okulu kayıtları devam ediyor Eğitimde büyük başarılara imza atan Haringey eğitim merkezi tarafından açılan yaz okulu 26 Temmuz -23 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Yaz okulunun kayıtları devam ediyor. Yaz okulu ile beraber yeni dönem kayıtları da şimdiden alınmaya başlandı. Haringey eğitim merkezi yöneticisi Hüseyin Düzgün gazetemize yaptığı açıklamada, geçen dönem öğrencilerinin tüm sınavlarını başarıyla tamamladığını belirterek bu başarının kendilerini de çok mutlu ettiğini ifade etti. Düzgün, ‘‘Matematik ve İngilizce dersleri İngiltere eğitim müfredatı temelinde uzman öğretmenler tarafından veriliyor. Derslerimiz uygun sınıflarda ilkokul birinci sınıftan üniversiteye kadar her yaş gurubuna yönelik verilmektedir.’’ Çocukların eğitimlerinde ailelere büyük görevler düştüğünü ifade eden Düzgün şöyle devam ettti: ‘‘Öğrencilerimize geçmiş sınav dönemlerinde çıkmış olan veya çıkabilecek sorular üzerine yoğunlaştırılmış ,uygulamalı ve pratik soru çözme yöntemleri ile dersleri veriyoruz. Deneyimli ve uzman kadromuz ile yıl içi ve yıl sonu SATs sınavlarına hazırlanan öğrenciler başarıya odaklanmaktadır. SATs sınavları yıl içinde okullarda verilen derslerin belli yıllarda yapılan değerlendirme sınavlarıdır ve öğrencinin bir son- raki eğitimini belirleyen , hatta üniversite yıllarında ki seçilecek okul veya mesleklerini dahi belirleyen sınavlar dizisidir. Her öğrencinin yaşamlarında önemli yerleri vardır, Bu nedenle de ailelerimize önemli görevler düşmektedir. Daima onları yaşamlarında ve derslerinde de desteklemeli onların yanında oldukları hissini vermeli ve güven sağlamalıdırlar.’’ Çocuklarına ödevlerinde daha fazla yardımcı olabilmeleri için anne-babalara yönelik ücretsiz matematik kursları da verilmeye devam ediliyor. Haringey eğitim merkezi ile beraber faaliyet yürüten Penguin müzik okulu da Piano, Keman, Viola, Flut, Şan, Saz ve Gitar gibi değişik müzik alanlarında birebir veya sınıf halinde dersler verilmektedir. Daha fazla bilgi ve kayıt için 584 Green lanes N8 0RP adresinde kendilerini ziyaret edebilir veya 020 8800 85 92, 078 2863 76 22 numaralı telefonlardan kendilerine ulaşabilirsiniz. Hüseyin Düzgün 19 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 GİK-DER’de Rojava paneli Kısa bir süre önce Rojava’ya giden ICOR Heyetinden Dr. İbrahim Okçuoğlu’nun gözlemlerini aktardığı ‘Rojava’da Devrim ve Yaşam’ paneli Cumartesi günü Gik-Der’de gerçekleştirildi. Panelin bir diğer konuşmacısı da, PYD Temsilcisi Alan Şemo oldu. Panel, Temmuz ayında yitirdiklerimiz Kutsiye Bozoklar, Hüseyin Demircioğlu ve Rojava’da şehit düşenler anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. İlk sözü ICOR Heyetiyle birlikte Rojava’ya giden Dr. İbrahim Okçuoğlu aldı. Okçuoğlu, Ortadoğu’nun dünü ve bugününe ilişkin kısa bir giriş yaparak, ICOR hakkında bildi verdi. Okçuoğlu, ICOR Heyetinin Rojava’da 8 gün kaldığını, 14 ayrı kurumla görüştüklerini ve 13 ayrı yeri ziyaret ettikleri bilgisini vererek Rojava izlenimlerini aktarmaya başladı. Ayrıca Okçuoğlu gözlemlerini aktarırken Rojava’da çektikleri fotoğraflar konu başlıklarına göre katılımcılara gösterildi. Dr. İbrahim Okçuoğlu sırasıyla Rojava izlenimleri ziyaret ettikleri kurumlar hakkında bilgi vererek, yaşam içerisindeki pratik yansımalarıyla aktardı. PYD ve YPG temsilcileriyle görüşmeler, hastane, şehitlerin uğurlanması, Serekaniye izlenimleri, petrol işleme Rafinerisi, şehir meclis toplantısı, belediye ziyareti, kadın kurumları, kültür kurumları, anayasa heyetinin ziyareti ve Rojava’da savaşan MLKP savaşçılarıyla görüşmeleri hakkında bilgi verdi. Eşit temsiliyete dayalı demokratik özerklik Okçuoğlu Rojava’da yönetim örgütlenmesinin semt meclisleri, şehir meclisleri, kanton meclisleri ve Rojava Kürt Halk Meclisi biçiminde alttan başlayan meclislerle yönetildiğini, bu meclislerde Rojava’da yaşayan Kürt, Arap, Süryani, Yezidi, vb. tüm hakların eşit biçimde yer aldıklarını, her bir kantonda yaşayan halkların yoğunluğuna göre birden fazla resmi dilin olduğunu, örneğin Cezire kantonunda Arapça, Kürtçe ve Süryanice’nin resmi dil olarak belirlendiğini, tüm meclislerde eş başkanlık sisteminin ve yüzde 35 kadın kotasının uygulandığını aktardı. Serekaniye, Kürtlerin Stalingrad’ı Serekaniye izlenimlerini aktaran Okçuoğlu, geçen yıl Serakaniye’nin sokak sokak, ev ev savunularak IŞİD’in elinden kurtarılması hakkında bilgiler verdi. Çatışmaların tüm izlerinin hâlâ görüldüğü Serekaniye fotoğrafları, Kürtlerin Stalingrad’ı sözünü doğrulatıyordu. Komünal bir üretim Rafineri ziyaretiyle ilgili şunları dile getirdi; “oradaki teknoloji yüz yıl öncesinin teknolojisi. Orada çalışanlar tamamı elde bulunan imkanlarla bu rafineriyi var etmişler ve üretime geçirmişler. Üç vardiya halinde yaklaşık 900 kişi burada çalışıyor. Hem ekonomik olarak girdi sağlanmış hem de işsizlik sorunu karşı adım atılmış.” Evlerde kimse yok Gün içerisinde evlerde çok yaşlı, hasta ve çocuklar dışında kimsenin olmadığını, bütün halkın devrimin inşası için çalıştığını belirtti. Kadın devrimi içselleştirilmiş Günlük yaşamda kadın devrimi içselleştirilmiş ve tam bir eşitlik yaratılmış diyen Okçuoğlu, karşılaştıkları her kurumda, kaldıkları her evde kadın erkek eşitliğine şahit olduklarını aktardı. Panelde ikinci konuşmacı olan PYD Temsilcisi Alan Şemo, “Sayın Okçuoğlu Rojava’yı çok güzel anlattı bizlere. Ekleyebileceğim tek şey şudur; bu halk çetelere hak ettiği cevabı vermiştir, yine verecektir. Kendi gücüne güvenerek örgütlenmiş olan bu halk yenilmeyecektir. Hiç bir devletten yardım almadan, kendi gücüyle özgürlüğü için savaşan bu halk, her türlü mali ve silah desteğine sahip çetelere asla yenilmeyecektir, Rojava başaracaktır” dedi. Panel, soru ve görüşler bölümüyle devam etti. Katılımcıların Rojava’da yaşama olan ilgisi çok yoğundu. Günlük yaşamın içinden devrimi anlama üzerine olan sorular yoğunluktaydı. Yaklaşık üç saat süren panelde Rojava devriminin her türlü yardıma açık olduğu vurgulanarak pratik dayanışma çağrısı her iki konuşmacı tarafından da vurgulandı. 20 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 21 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Seçme Yazılar Kemal Bülbül Aleviler ve yüzleşme 1 Yüzleşme, mevcudun dışında bir sonuç elde etmek, gidişatı değiştirmek için çözümü kendinde ve kendini çevreleyen faktörlerde arama konusunda yapılması gereken sosyal, kültürel, siyasi, tarihi hakikatleri irdeleme yöntemidir. Alevi Toplumunun, Alevi örgütlerinin, Alevi ocak zade pir, mürşit ve dedelerinin, Aleviliği kökleri ile buluşturup, günümüz sosyal, siyasal, kültürel, inançsal ortamında doğru bir tutum alma noktasına getirmesi gerekiyor. Bu bağlamda Aleviliğin kökleri; inkarcı, zalim, asalak, sömürgeci egemenlere karşı mücadelede, hak ve hakikati, insanda, doğada, insan insan, insan toplum ilişkilerinin adil, doğal işleyişindedir. Alevilik, devşirmelerin, sistem yürütücüsü zalimlerin tanımladığı gibi basit bir tapınma yöntemi değildir. Aleviliğin yaşanışı bir Alevi can için farklıdır, bir hakikat arayıcısı için farklıdır. Zira böyle olmasaydı herkes âlim, âşık, sadık, ermiş, derviş ve veli olurdu! Aleviliği anlamak için ermişlerin yaşam destanına bakmak gerekir. Zalime biat eden Aleviler elbette olmuştur, günümüzde de vardır. Lakin tarih denen bilge kimi nereye koyacağını iyi bilir. Alevi tarihinde Hı(N)zır Paşa ile Pir Sultan Abdal’ın, Rayber ile Pir Seyit Rıza’nın yeri bellidir. “Aleviler mazlumun yanındadır!” diyenler bilmeli ki, Aleviler mazlumun kendisidir! Mazlum, egemenin baskı ve zulmüne uğrayan, mağdur edilen anlamına gelir. Mazlum Aleviliğin/Alevilerin diğer adıdır. Hakikat şu değil mi? Aleviler bin yıldır mazlum, devletler bin yıldır zalimdir. Mazlumun, zalimle mücadelesinde bu gün Alevilerin yeri neresi, tavrı ne olmalıdır? Bu sorunun cevabı da Alevi tarihindedir. Alevi ocakları, ocak zadeleri yaşadıkları zulüm ve katliam karşısında türlü çözümler aradılar. Sistem yürütücüleri ile görüştü, konuştu ve hakikati kabul ettirmeye çalıştılar ancak zalim ile ittifak edip, kendilerini inkar etmediler. Selçuklu Devleti, Osmanlı Beyliği ve Cumhuriyet Alevi Erenlerinin himmeti ile kuruldu. Ancak üçü de Alevileri inkar etti, yetmedi soykırıma varan zulüm ve katliamlar yaptı! Sebep? Alevilik inkara, zulme, sömürü ve talana izin vermez de ondan! Egemenler, muktedir olabilmek için Aleviliği/Alevileri denetimine alması, olmadı yok etmesi gerekiyordu. Aleviler, Selçuklu ve Osmanlı hakkında ortak kanıya sahiptir. Bunların yediği herzeleri bilirler. Lakin sıra Cumhuriyete gelince tavır değişir. Cumhuriyetin Alevilik/Aleviler hakkında Selçuklu ve Osmanlıdan farklı olmadığını kabul etmezler. İşte yüzleşme noktası burasıdır! Cumhuriyeti kuranları kutsamak Aleviliğin neresinde var? Bunca katliam karşısında hala inadına sistemin köhnemiş halini savunmak kime, neye hizmet eder? Ermeni’yi, Süryani’yi, Rum’u, Kürt’ü ve kendisini katleden, Aleviliği yasaklayan rejimin neresi laik ve demokratik olabilir? Ha Aleviliğin yerine Kemalizm’i ikame edenlerin cevabı hazır! “Bunları Mustafa Kemal yapmadı! Karşı devrimci gericiler yaptı! Gericiliğe karşı durmazsak şeriat gelir! Yoksa sen gericilerden yana mısın?” Bu saçmalıklarla ömrümüz tükendi. Ancak şunun ayırtına varmak gerekir. Kimi “Aleviler” artık siyasal ve inançsal tercihini yaptılar ve değişmezler. Bizim yüzleşme dediğimiz hak yolunda hakkaniyeti bilen, yola ve erkâna bağlı canlar içindir. Geleneksel devlet zihniyetinin ve devlet partilerinin, devlet millet el ele milli iradeye! Saçmalığı karşısında, Alevilerin çoğul toplum el ele demokrasi ve eşit yurttaşlığa demesi gerekmez mi? Devletin laik ve demokratik olmadığını bilmek için daha kaç can vereceğiz? Doksan yıldır gelip geçen hükümetlerin Alevileri inkar ettiği, sistematik katliama ortak olduğunu bilmek için daha kaç katliam olması gerekiyor? Evet, bir rejim biçimi olarak cumhuriyeti istemek doğrudur. Ancak Aleviliğin/Alevilerin “Katli vaciptir!” diyen sistemin adı cumhuriyet olsa da hakikatte Muaviye düzenidir! Muaviye düzeni yerine, inançsal yönden laik, ekonomik, sosyal, siyasal, etnik yönden demokratik ve tümünü eşit yurttaşlık temelinde içeren bir cumhuriyet için ne yapmamız gerekir? Sorunun cevabı hakikatli bir yüzleşme ile verilebilir (mi?) DEVAM EDECEK… 22 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 23 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Af Örgütü: IŞİD ve Irak ordusu toplu katliam yapıyor Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ve ordu birlikleri arasındaki çatışmalar esnasında işlenen insanlık suçlarına karşı uyardı. Af Örgütü, IŞİD’in birçok bölgede toplu infazlar yaptığını ve sivillere yönelik katliamların mezhebi aidiyete göre yapıldığını duyurdu. Çatışmaların olduğu bölgelere giden Af Örgütü uzmanlarından Donatella Rovera tarafından hazırlanan yazıda, Irak’taki sivillerin içinden çıkılmaz bir mezhep savaşının girdabına sokulduğunu dile getirdi. IŞİD’in insanlık dışı uygulamaları ve Irak ordusunun hava saldırıları nedeniyle yüzbinlerce insanın yerinden olduğunu kaydeden Rovera, IŞİD’in kontrolündeki bölgelerde birçok alıkoyma ve kaçırma olayının yaşandığını belirtti. Rovera, kaçırılan bazı kişilerin cesetlerinin bulunduğunu da kaydetti. Af Örgütü, kaçırılanlar arasında Musul’da alıkonulan ve ölü olarak bulunan aynı aileden iki kişinin olduğu bilgisini de verdi. Bu kişilerin ellerinin bağlı olduğu, boğazlarının kesilmiş ve başlarının ise ezildiği de verilen bilgiler arasında. Af Örgütü uzmanı Rovera, özellikle Sünni olmayan kesimlere yönelik saldırılar ile buralardaki sivil halka ‘burada güvende olmadıkları’ mesajı verildiğinin altını çizdi. Af Örgütü uzmanı Donatella Rovera’nın kaleme aldığı yazıda Irak ordusunun faaliyetlerinin de sivillerin yaşamına mal olduğuna dikkat çekildi. Rovera, Irak ordusunun hava ve topçu saldırılarında onlarca kişinin yaşamını yitirdiğini belirtti. Rovera, “Çatışmanın tüm tarafları savaş suçları ve insan haklarına yönelik ihlaller gerçekleştirdiler” dedi. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) de, Irak ordusuna yönelik suçlamalarda bulunmuştu. HRW, geçtiğimiz Cuma günü Irak güvenlik birimleri ile hükümete yakın milislerin cezaevlerindeki Sünni tutuklu ve hükümlülere yönelik toplu infazlar gerçekleştirdiğini duyurmuştu. IŞİD, 10 Haziran’da Irak’ın önemli petrol kentlerinden Musul’u herhangi bir direniş olmadan ele geçirmişti. Haziran ayı sonunda Irak ve Suriye’yi içeren bölgede hilafet ilan eden IŞİD’in birçok kentteki toplu infazları bizzat örgüt tarafından internette yayınlanıyor. 24 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 25 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Köşe Yazısı Ahmet Güven [email protected] AKP’İN ALEVİ DÜŞMANLIĞI NEDİR? 1 AKP Alevi düşmanlığı yapmaktadır. Gezi olaylarından bu yana öldürülen gençlerin Alevi olması tesadüf değildir. Ancak AKP’nin Alevi düşmanlığı resmi ideolojiden ayrı düşünülemez. Şöyle ki; Cumhuriyet tarihi boyunca Türkçülük öne çıkarılarak Aleviler İslam içinde asimile edilmek istenmiştir. Ulus devletin dini İslam, mezhebi Hanefilikti. 1924 yılında Diyanetin kurulmasıyla din devletin kontrolü altına alınmıştır. Resmi ideolojinin kontrolü altında palazlanan din, devletin kontrolünden çıkmış, AKP ile iktidar olmuş, devleti ve resmi ideolojiyi kontrol eder hale gelmiştir. AKP’nin Alevi düşmanlığı İslamcı yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Buna ve resmi ideolojiye bağlı olarak Alevilere Cem evleri ve ‘’Alisiz Alevilik’’ üzerinden saldırılmaktadır. AKP’nin Ale- vi düşmanlığını anlamak için, bu makalede önce AKP’nin tarihsel geçmişi ve İslamcı yaklaşımı ele alınacaktır. Ardından neden Cem evleri ve ‘’Alisiz Alevilik’’ üzerinde Alevilere saldırdığı tartışılıp incelenecektir. Önce AKP’nin tarihsel geçmişine bakalım; Bugün AKP, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin ürünüdür demek yanlış olmaz. Çünkü 12 Eylül 1980 darbesiyle insandan yana, emekten yana ne varsa bastırılmış, temel hak ve özgürlükler budanmış ve ülke bir halklar hapishanesine çevrilmiştir. Öte yandan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesinin kat be kat artırılması, İmam Hatip Liselerinin hızla çoğalması, Orta öğretimde zorunlu din dersi konulması Generallerin başlıca icraatı olmuştur. 12 Eylül faşizminin politikaları dinin palazlanmasına yol açarken, Aleviler üzerinden terör estirilmiştir. Kenan Evren’in resmi arşivinde çıkan bir mektup Alevilere uygulanan zulmün belgesidir. Mektupta o dönemin Emniyet Genel Müdürü Refet Küçüktiryaki şunları söylüyor; ‘’ ..Türkiye’de ilk defa resmi olarak Alevi-Kızılbaş soykırımını devlet adına başlatan benim. 1976 yılının Ocak ayında Malatya Beylerderesi olayından sonra, Malatya il merkezindeki 40 bin Alevi Kızılbaş’a kan kusturdum...Yavuz Sultan Selim’den sonra en büyük Alevi Kızılbaş düşmanı benim, bunu ispat ettim ve ispat etmeye de devam edeceğim... Şu anda Emniyet Genel Müdürüyüm. 76 yılında ben Malatya’da Valiyken Malatya Emniyet Müdürü olan - ki o da en az benim kadar Alevi-Kızılbaş kasabıdır- Abdülkadir Aksu’yu yardımcım yaptım.’’ (Şebnem Hoşgör, Vatan 17 Kasım 2012) Refet Küçüktiryaki’nin bahsettiği Abdülkadir Aksu’yu tanıdınız değil mi? Maraş katliamı başta olmak üzere bir çok karanlık olayın aktörlerinden olan Aksu, önce ANAP ve daha sonra AKP’de İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemde bir çok karanlık olay yaşanmıştır. 12 Eylül faşizmi bir taraftan Aleviler üzerinde terör estirirken, bir taraftan da Aleviler üzerinde sistemli bir müslümanlaştırma politikası olarak Alevi köylerine zorla cami yapılıyor ve Kuran kursu açılıyor. Darbecilerin Dersim’e vali olarak gönderdikleri emekli general Kenan Güven’in baskıları sonucu beş bin çocuk ailelerinden koparılarak Der- sim dışındaki Yatılı İmam Hatip Okullarına gönderilmiştir. Bu okullarda çocuklara Türklük ve Müslümanlık öğretiliyordu. (Tarık Işık, Radikal 26 Ekim 2012) Devlet kontrolünde palazlanan din, 1995 yılında girdiği seçimlerde Necmettin Erbakan öncülüğünde Refah Partisi birinci parti oluyordu. 1998 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından Refah Partisi “laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğu” gerekçesiyle kapatılır. RP’nin devamı olarak Fazilet Partisi kurulur. 2001 yılında FP’de kapatılır. FP’si kapatıldıktan sonra Saadet Partisi kurulur ama Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği grup tarafından Saadet Partisi’ne katılmayıp 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kurulur. 2002 yılında iktidar olan AKP’nin bu başarısının temeli 1983 yılında kurulan ve 1995 yılında birinci parti olan Refah Partisi döneminde atılmıştır. Devam Edecek... 26 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 Ödüllü Kürtçe belgesel Portobello Sineması’nda gösteriliyor Son olarak İtalya’da Mirella Galetti ödülünü kazanan “Ez Firiyam Tu Mayi Li Ci” (I Flew You Stayed) belgeseli Londra’nın en eski birkaç bağımsız sinemasından birisi olan Portobello Sineması’nda Intransit Festival’inde 24 Temmuz’da saat 19.30’da gösteriliyor. Mizgin Müjde Arslan’ın yönetmenliğini yaptığı, Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) tarafından yılın belgeseli seçilen Ben Uçtum Sen Kaldın, İngiltere’deki gösterimlerine Portebollo Sineması’yla devam ediyor. Bir kadının, Istanbul’dan Mahmur Mülteci Kampı’na hiç görmediği gerilla babasının mezarını arayışının öyküsünü anlatan film, prömiyer yaptığı ilk günden bu yana yoğun ilgi görüyor. Amed Film Festivali’nde En İyi Belgesel, Vangölü Film Festivali’nde Juri Özel Ödülü, Boston Kısa Film ve Belgesel yarışmasında Mansiyon ödüllerini alan film, son olarak İtalya’da her yıl verilen Mirella Galleti Ödülü’ne layık görülmüştü. Kürtçe olan belgesel, seyirciye İngilizce altyazı ile gösterilecek. Daha fazla bilgi almak için filmin İngiltere dağıtımını üstlenen [email protected] adresiyle bağlantıya geçebilirsiniz. “Arslan’ın belgeseli, bütün akademik kariyerini Kürtlerle ilgili çalışmalara adayan ve geride önemli kaynaklar bırakan İtalyan akademisyen Mirella Galetti adına verilen ödüle layık görüldü.” BBC çalışanları greve gidiyor BBC çalışanları 23 Temmuz Çarşamba günü 12 saatliğine greve gidecek. Grevin TSİ 13:59’da başlayacağı açıklandı. Sendikalarla işveren bir süredir ücretlerde iyileştirme için müzakere halindeydi. BBC yönetimiyle çalışanları temsil eden sendikalar arasındaki görüşmeler tıkanınca grev oylaması yapıldı. Grev kararını binlerce çalışanı temsil eden üç sendika (NUJ, Bectu ve Unite) ortaklaşa aldı. NUJ üyelerinin yüzde 77’sinin, Bectu üyelerinin ise yüzde 79’unun greve destek verdikleri belirtiliyor. Sendikalar grev için Glasgow’da organize edilecek İngiliz Uluslar Topluluğu Oyunları’nın açılış töreninin yapıldığı günü seçti. Ulusal Gazeteciler Birliği Sendikası’ndan (NUJ) yapılan açıklamada, enflasyondaki artış nedeniyle son beş yılda BBC çalışanlarının reel ücretlerinin yüzde 10’dan fazla gerilediğine dikkat çekildi. NUJ yetkilileri, BBC yönetiminin son teklifinin yüzde 1’in biraz üzerinde bir maaş artışına tekabül ettiğini söylüyor. Bu oran, İngiltere›de yüzde 2 olarak açıklanan enflasyon tahmininin altında. “Ücretler adil değil” Sendikalar BBC’nin İngiltere›de TV sahibi hane halklarından tahsil edilen televizyon ruhsat ödemelerinden elde ettiği gelirin 5 milyar sterlin (Yaklaşık sekiz buçuk milyar dolar) olduğunu ancak kurumun ücret politikasının adil olmadığını vurguluyor. NUJ’den yapılan açıklamada BBC’nin üst düzey yöneticilerine çok yüksek maaşlar ödendiği, daha alt kategorilerdeki çalışanlara yönelik haksız bir ücret politikası olduğu belirtildi. NUJ Genel Sekreteri Michelle Stanistreet’in açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Grev oylamasına katılım oranı ve oylamanın sonucu açıkça şunu gösteriyor: BBC’yi yönetenler yüksek maaşlarının tadını çıkarıp personele “kemer sıkma gereğini” anlamaları yolunda dersler verirken, bu kurumun çalışanları artık cüzi ücret artışlarına razı olmaya hazır değil” dedi. Bectu Genel Sekreteri Gerry Morrissey de “BBC boş projeler için para bulabiliyor. Ancak son beş yılda ücretleri yüzde 10 azalan çalıaşnları için para bulamıyor” diye konuştu. Kaynak: BBC 27 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 KERKÜK KİMİN KENTİDİR? 2 İşte bu soruya yanıt aramaya devam edelim... 1990 Arap asıllı davudi Diyor ki’’’ Devlet Başkanı Kerkük’ü 1990’da ziyaret etti. Bu defa helikopter belediye binası önündeki alana indi. Davudi orada muhasebe bölümünde çalışıyordu. Saddam Kerkük’ü güzelleştirmek için bir kampanya başlattığını açıkladı: Şehrin en eski bölümü olan kale temizlenecekti ve bunun için çoğunluğu Kürt ve Türkmen olan ve eski evlerde oturan sekiz yada dokuz yüz aile oradan taşınacaktı. Kerkük Kalesi’ni boşaltma süreci Iraklılarca Araplaştırma olarak bilinen 40 yıllık bir kampanyanın doruğuydu. 1963’ten başlayarak ve geçen yılki ABD işgaline kadar Bağdat’taki Baas rejimi on binlerce Kürdü Kerkük ve çevresinden sınır dışı etti ve aynı sayıda Arabi güneyden Kerkük’e getirdi. Evlerini kaybeden ailelere dinar dağıtan Davudi ise görevi icabı etnik temizliğin bürokratik hızlandırıcısıydım diyor.’’’ Musul ve Kerkük’te ABD ve İngilizlerin denge politikası uygulanıyor. Tam 100 yıldır hakim güçler bu bölgenin bu üç bölgesine hakimler. Kerkük, Musul ve Basra. Her iki bölgede de Kürtlerin ortak ve somut projeleri söylemden öteye gitmezken, Irak’taki siyasi otoriteler adil ve gerçekçi bir çözümden yana şimdilik tavır geliştirmiyorlar. Şengalli Beyto diyor ki “Musul ve Kerkük’ü kazanan Irak’ı kazanır. Ortadoğu’ya hakim olur” diyerek ABD’nin Musul ve Kerkük’ü ne Kürtlere ne de Araplara vereceğini söylüyor. “En fazla bu iki şehirde Kürt etkinliğinin artmasına izin verebilir” ABD yönetimi Kerkük ve Musul›u coğrafik federasyonlaşma içerisinde bağımsız eyaletlere dönüştürebilir. Bunu referandumla veya referandumsuz da yapabilir. Musul ve Kerkük›te ipleri elinde bulundurmak için ABD›liler bir denge pozisyonunu oluşturmaya çalışıyor. Çünkü bu iki şehir hem Irak›ın hem de Ortadoğu›nun kalbi konumunda diye ifade ediyor. 2002 den sonra yapılan Irak anayasası Kürtler, Araplar ve Şiiler tarafında ortak kabul edildi.Kerkük te referandum yapılması Irak anayasasına madde olarak eklenir ancak bu refarandum yedi yıldır yapılamıyor.. Bu bakımından Güney Kürdistan’ın bu iki önemli şehrinde birçok güç söz sahibi olmak için şimdiden atlan, alta çalışma yürütüyor. İran, Suriye, Türkiye, Almanya, ABD ve Fransa bu yarışta en başta gelen ülkeler arasında yer alıyor. Almanlar gizli içtahları hep kabarıktır Irak ve Kerkük için. SADDAM Kerkük’teki Kürt oranın azalması için Kürtlerin çoğunla yaşadıkları ilçeler başka illere bağlanmıştır. Tuzxurmatû Tikrît e, Çemçemal ve Kelar Silê manî ye, Kifrî de Diyala ya bağlanmıştır . Saddam dönemi Kerkük te Kürtleri temizleme dönemi yaşandı. Kerkük’ün çevresi özellikle doğusu olduğu gibi Kürt yerleşim alanları ve köyleriyle çevrilidir. Kent merkezi son 500 yıldır Kürtlerden uzak tutulmaya hatta Kürtlere yasak edilmeye çalışıldı. Bakın Kürtler nasıl ve zaman sürüldüler. Kürt Etnik temizleme Süreci; - 1991, 1992 ve 1993 yılları arasında 13.367 aile - 1994’te 112 aile - 1995’de de 393 aile - 1996’da 282 aile - 1997’de 710 aile - 1998’de 394 aile - 1999’da 449 aile - 1.1.2000 ve 10.5.2000 arasında 123 aile - 1991 Kürt başkaldırısının başlamasından 10.05.2000 tarihine kadar göç ettirilen aile sayısı 15.831 dır. 1/10 2000 ve 10/5 2000 yılları arasında göç ettirilenler toplam 93,688 kişidir. Irak Devlet başkanlığı 11.06.2000 tarihinde bir bildirge yayınlayarak Tuzkurmatoo, Daqooq, Haweeceh ve Xeniqin’de ikamet eden tüm Kürtlerin ve Türkmenlerin Arap uyruğuna geçmelerini emretmiştir. Bunu yapmadıkları taktirde, onların Kürt bölgesi Süleymaniye’ye sürülecekleri belirtilmiştir. Kerkük Valisi Sabah Nuri Alwan, 13.06.2000 tarihinde Kerkük’teki tüm üst düzey yetkilerle bir toplantı yaptı. Bu toplantıda yetkililerden dikkatli bir çalışmayla Kerkük’teki Kürtleri sürüp onların yerine Filistinlilerin yerleştirilmesini istemiştir. Irak rejimi tapu kadastro idaresindeki tüm güvenilir yetkililerden başlangıçta Araplaştırma kampanyası çerçevesinde Kerkük’e getirilmiş ama daha sonra şehirden ayrılmış olan Arap aileleri tarafından terk edilen tüm evlerin listesini çıkarmasını istedi. Rejimin bunu yapmaktaki amacı bu evleri ve arazileri yeniden Arap ailelere dağıtmaktı tabiki. Görüldüğü gibi Kürdistan’ın sömürgesi statüsü dünyada benzerine rastlamak mümkün değildir. Kürt direnişlerine karşı son derecede zalimce yok etme ve imhaya dayalı bir sömürge yönetimidir.Kürdistan Kürtlerin iradesi dışında zorla işgal ve ilhak ettiği görülmektedir.. -KERKÜK KENTİNİN TARİHÇESİ Kerkük’te ilk yerleşim izlerine M.Ö.30003500 yıllarının ortalarında rastlanılmaktadır. Sümerler dönemine rastlayan bir tarihsel izi vardır. Bugünkü Kerkük şehrinin Arafa olarak bilinen bölgesinde yapılan kazılarda M.Ö. 2600 yıllarına ait çeşitli silahlar, bakır eşyalar ve toprak kaplar bulunmuştur. Kerkük’ün en eski yerleşim mekanı Kerkük Kalesinin içidir. Kale, bu eski şehrin adeta çekirdeğini oluşturmuştur. Kalenin yapılışı M.Ö. 3000 yıllarının ortalarına kadar uzanır. Hz.Ömer zamanında İslam ordularının meşhur Kaadisiyye Meydan muharebesinde Sasanileri M.S.636 yılında yenmesinden sonra, Kerkük bir Müslüman şehri olmaya başlar. Şehir, 750 yılında Abbasi Devletinin kurulması ile İslam devletinin sınırlarına dahil olur. 1055 yılında Tuğrul Bey, komutasında çoğu Oğuz boylarına mensup ordusu ile Irak’a girer. Büveyhi’lerin egemenliğine son vererek hükümdarları Melik Rahim’i tutuklar. Halifeliği Abbasilere bırakır ancak askeri hakimiyet Tuğrul Beyin uhdesinde kalır. Sultan Mahmut Tapar komutasında Kerkük 63 yıl Büyük Selçukluların hakimiyetinde kalır. 1118 yılında Irak Selçuklularının hakimiyetinde 12 yıl kalır. 1130 yılında Arslantaş oğlu Kıpçak, Kerkük’ün de içinde bulunduğu Şehrizor bölgesinde üstünlük sağlar ve tek egemen güç haline gelir. Uzun yıllar bu bölge Vilayet’ül Kıpçakiyye olarak anılır. Arslantaş, Türkmenler tarafından çok sevildiği için, kısa sürede Kerkük’te varlıklarını güçlendirirler ve sayıları iyiden iyiye artar. 1139 yılında Musul Atabeyi İmadeddin Zengi, Kerkük dahil bütün bölgeyi ele geçirir. Timur’un Irak seferi sırasında 1393 tarihinda Kerkük Kalesine uğradığı görülmektedir. Timur kalenin sorumluluğunu kendi adamlarından Emir Ali’ye verir. Kale 18 yıl gibi kısa bir süre sonra bu sefer Karakoyunluların eline geçer. Tarihte, Baranlılar olarak da bilinen Karakoyunluların kurucusu Bayarm Hoca’dır; o da bir Oğuz Türkü’dür. Yani Türkmendir. 1470 yılında Kerkük Şehrine Akkoyunlular hakim olurlar. 1508 yılında Akkoyunlu Devleti, Safavi devletinin kurucusu Şah İsmail tarafından kaldırılıncaya kadar Kerkük, Akkoyunluların hakimiyetinde kalmıştır. Daha sonra Safavi devletinin egemenliğine giren Kerkük, Yavuz Sultan Selim komutasında Çaldıran Savaşı galibi Osmanlı Devletinin nüfuz alanına girmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat ve daha sonra Kerkük ziyaretinde Bayat boyuna mensup ünlü Kerküklü Türk şairi Fuzuli, Bağdat Kasidesini padişaha sunar. Bu dönemde Kerkük Kalesine yeniçeriler yerleştirilir. İlk iş olarak kale tahrip ettirilerek kaleye ocaklılar, tımarlılar ve zeametler yerleştirilir. Kerkük artık Osmanlı padişahının gözdesi olur. 1549 yılında Kerkük Beylik ve 1578 yılında da Beylerbeyi olur. Bu yıllarda Kerkük, Osmanlı kayıtlarında ‘ GÖKYURT ’ olarak geçmeye başlar. Osmanlının bu ismi Kerkük şehrine verme düşüncesi, şehrin o tarihlerde halis bir Türk şehri olduğunun kanıtıdır. Kerkük 172 yıl Osmanlının idaresinde kalmıştır. Şehirde, günümüze kadar gelen bir çok Osmanlı eserleri bu dönemde yapılmıştır. KERKÜK’ÜN TARİHİ DOKUSU İnsanlık ve sınıflar tarihi, islam, hristiyanlık ve toplumlar tarihi Kerkük’süz düşünülemez. Nice badireler atlatan bu kent bugünde bedel ödemeye devam ediyor. Üstünlük sağlamak isteyen mentalite kenti karanlıa gömüyor her dakika..Tarihsel gelişimi ızdıraplarla doludur Kerkük’ün.. Kerkük’ün simgesi haline gelen Kerkük Kalesi, en eski tarihi eserleri de surları içerisinde saklamaktadır. Kerkük Kalesi 1997 yılında Saddam yönetimi tarafından yerle bir edilmiştir. Danyal Peygamber Camii, eskiden Yahudi tapınağı iken camiye çevrilmiştir. Ulu Camiininde eskiden Hıristiyan kilisesi olduğu bilinmektedir. Uryan Camii, 1729 yılında Osmanlı döneminde yapılmış olup kale surları içerisinde bulunmaktadır. Gök Kümbet, 1361 yılında Celayirliler döneminde yapılmıştır. Hasan Mekki Camisi, 1701 yılında Vali Firari Hasan Paşa tarafından yapılmıştır. Fuzuli Mescidi, Türk Şairi Fuzuli’nin babası Molla Süleyman bu mescidin imamlığını yapmıştır. Halk tarafında Kayseri olarak bilinen Kapalı Çarşı 1800’lü yıllarda Osmanlı tarafından yapılmış ve yaklaşık 300 dükkandan ibarettir. Mecidiye Sarayı, 1854 tarihinde Vali Ali Paşa tarafından yapılmıştır. Taşköprü, 1875 yılında Vali Muşir Nafiz Paşa tarafından 16 gözlü olarak yapılmıştır. Kerkük’ün iki yakasının birbirine bağlanması amacıyla yapılan köprü, siyasi nedenlerden dolayı Irak yönetimi tarafından yıkılmıştır. Bülbülüm kafestedir Gülmez gönlüm hastadır Taşköprü yıkılalı Hala gönlüm yastadır Bu dörtlükle bu olayın sıcaklığı bugünlere taşınır. KERKÜK’ÜN KÜLTÜREL DURUMU Kerkük Kürt, Türkmen veya Arap’tan çok islam ağırlıklı bir miras görüntüsündedir. Bir coğrafyanın kimliğini ve tarihi seyir içerisindeki kültürel zenginliğini ortaya koyan en bariz unsurlardan birisi de o topraklarda yetişen ve yaşayan şair ve ediplerdir. Irak Türklerinin yetiştirdiği en eski şair, Seyid İmadüddin Nesimi’dir. 1370-1418 yılları arasında yaşayan bu şair, Fazlullah Hurufi’nin yanında yetişmiştir. Ünü Nesime’den daha geniş coğrafyaya yayılan şair Mehmet Süleyman Fuzuli Kerkük’te doğmuştur. 1556 yılında ölen şairin, Kerkük kalesinde kendi adına bir ev ve camii bulunmaktadır. Ünü Anadolu’ya ulaşan Kerküklü şairlerden biriside Nevres-i Kadimdir.1731 yılında Tebrize giderek önce müderris sonra da kadı olmuştur..1762 yılında Bursa’da vefat etmiştir. Bir başka Kerkük doğumlu şairde Mehmet Nevruzi dir. 1795 yılında Kerkük’de vefat etmiştir. Kerküklü şair Bedri ise 1743 -1821 yılları arasında Kerkük’te yaşamıştır. 1807-1882 yılları arasında yaşayan Kerküklü şair Nur Ali Baba Kerkük’te doğup büyümesine rağmen hayatının önemli bir bölümünü Sivas’da geçirmiş ve orada vefat etmiştir. Hicri Dede, Kerkük Türkmen edebiyatının dönüm noktasıdır. 1880 yılında Kerkük de doğmuş 20. yüzyılın Kerkük’te yetişmiş en önemli şairidir.Hicri Dede 1952 vefat etmiştir. Kerkük kültürü sadece şairlerin mevcudiyeti ile ölçülmez. Kerkük Türklerinin bir başka kültür zenginlikleri ise, Hoyratları ve Manileridir. Hoyratlar ve manilerde genellikle hüzün ve sitem hakimdir. Bu duyguların yansıması genel olarak esaretin başlıca nedenidir. Bütün Türk veya Türkmen tarihi Kerkük te araştıranlar 1500 öncesi hiç bir ize rastlayamazlar. Yazılanlar ve bugüne aktarılan son bir kaç yüz yıllık etnik varlıkları ve kültürel izleridir. Kerkük’ün tarihi kadar Kürtlerin varlığının var olduğu bir Knetten söz edersek Kürtler akla gelir o coğrafyada. Kerkük te ki enerji kaynakları özellikle petrol tam 100 yıldır yeryüzünün her köşesine ulaşmış durumdadır. Henüz yaklaşık 8-9 milyar varil petrol kayanağı kalsada o kent gezegeni aydınnlatan özelliğe sahiptir. 30 Nisan 2014 seçimlerinde yapılan sayım sonuçlarına göre, Kerkük’te Kürdistan partileri 12 milletvekilliğinden 8’ini kazanmayı başardı. Irak merkezi hükümetinin başbakanı Maliki ile güney Kürdistan hükümeti başkanı Barzani arasında zaman zaman petrol işletmeciliği, pazarlama ve gelirlerini elde etme konusunda tartışmalar yaşanıyor. Birbirlerine rest çekmeler ve kavganın dışarıya yansımasına tanık oluruz son dokuz yıldır, yani 2005 yılından bu yana. Barzani bizimle fazla uğraşmayın bağımsızlık ilan ederiz, Maliki ise petrolü dışarı satamazsın el koyarız gibi birbirlerine göz dağı niteliğinde ki açıklamalrına basın tanık olmaktadır. Ama birbirlerinden de vazgeçemiyorlar. Bunun en önemli gelişmesini de Haziran 2014 te Irak’a giren İŞİD isimli El Kaide, El Nusra gibi örgütlerin devamcısı olan Irak Şam İslam Devleti isimli örgüt kuran bir cinayet şebekesinin eylemleri hatırlattı.Örgüt Musul ve Kerkük te ilk işgal eylemlerini bombalı saldırılarla sürdürdü. İŞİD’in eylemelri ortadoğu da yeni bir canlı gündem yaratarak eski politikaları yerle bir etti.Şimdi herkes onunla meşgulken Kerkük’e saldırdı ancak Kürt peşmerge güçleri kenti 48 saat içerisinde hiç kimseye zarar vermeden ele geçirdiler. Suriye ve Irak sınırlarınd kalan güney ve batı Kürdistan’lılar IŞİD’in işine son vermeyi bildiler, diğerleri ise hala uğraşıyor. Bütün bunlar olurken Kerkük’te referandum yapıp Kürdistan’a bağlanması tekrar gündeme geldi.Güney Kürdistan’ın bağımsuızlığı bi nevi Kerkük’ten geçiyordu. Başkan Barzani bunu biliyordu ve BM’yi yardıma çağırdı anayasal hak olan referandum için. Türkmenle rise bizim, sünni araplar ise bizim kentimiz diyorlar Kerkük’e asıl sahipleri olan Kürtler ise referandum yapalım diyorlar.. Kerkük Kürdistan coğrafyasının en önemli yerleşim alanlarındadır yüzyıldır tartışmalı yapılsada.. Evet, Kerkük halkların kentidir! İnsanlığın, petrolün başkentidir! Kerkük’e dokunma! Kadim Laçin [email protected] Kaynak: -Koçgiri’siz Cumhuriyet, 2009,Kadim Laçin - Bir komünistin hayatı, 2014, Kadim Laçin (Aralık 2014 -ÇIKIYOR) -Kürdistan’da Enerji Kaynakları, Kadim Laçin , (Temmuz 2014-ÇIKIYOR) -Wikipedia ansiklopedisi,2014 -Petrol ve Kürtler (Oil and Kurds), Arapça, 1997, 180 sayfa, Londra, - Heredot Tarihi, (Persler-Yunanlar ) 1973 - Tarih Sümer’de başlar, Samuel Noah Kramer,1952 - Babil ve Asur uygarlıkları,1929 -Kürdistan bölge hükümeti kararları,Irak anayasası,2002-2014 28 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 29 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 21 Mart 20 Nisan Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi iyimserliğinizi, enerjinizi yükselten, sizi yaratıcı ve maceracı konulara daha açık kılan bir atmosfer sunuyor. Bu temaları önümüzdeki bir yıl boyunca aşkta, çocuklarla ilgili konularda hissedebilirsiniz. Bu hafta duygusal çevrenizde ve aileye ait konularda hareketlilik görebilirsiniz. Evde daha fazla zaman geçirmek, çalışmak söz konusu olabilir. Yılın bu döneminde kendi duygularınızı dinlemeye açık olun. Yine bu dönemde ortaklı konular, eşinizin maddi durumu gibi durumlar da sizi bir ölçüde meşgul edebilir. 21 Nisan 21 Mayıs Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi önümüzdeki bir yıl boyunca aileden, toprağa ait konulardan ve köklerinizden gelebilecek desteklere ve yuvanızı ilgilendiren pozitif hareketliliğe işaret ediyor. Bu dönemde yakın çevrenizde, iletişim alanında, kardeşlerle ilgili gelişmelerde canlılık, hareketlilik görebilirsiniz. Daha fazla konuşma, ziyaret ve yolculuklar olabileceği gibi anlaşmalar, sözleşmeler de gündeme gelebilir. Ancak bir yandan da tam olarak elinizde olmayan dışsal durumlar söz konusu olabilir. İlişkilere özen göstermelisiniz. 22 Mayıs 21 Haziran Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi ile birlikte önümüzdeki bir yıl boyunca eğitsel alanda, yakın çevrenizle ilişkilerde ve düşüncelerinizi daha güçlü aktarma yönünde geliştirici fırsatlarla karşılaşabilirsiniz. Bu haftalarda iş ve para konularına, birikimlerinize, harcamalarınıza daha çok yönelebilir ve bu konularda güvenlik arayabilirsiniz. Elinizdekileri daha iyi kullanabileceğiniz anlaşmalar söz konusu olabilir. Gelirlerinizdeki değişikliklere daha çok odaklısınız. Ayrıca bu dönemde yorucu, hizmet içeren sorumluluklar da artabilir. 22 Haziran 22 Temmuz Bu dönemde Merkür’ünde burcunuza ilerlemesi ile birlikte zihinsel alanda hareketlilik artıyor. Düşüncelerinizi daha etkin anlatabileceğiniz koşullar var. Kardeşlerle, gençlerle ilişkiler, ziyaretler, yolculuklar artabilir. Kişiliğinizi daha başarılı şekilde ortaya koyabileceğiniz günlerdesiniz. Ayrıca Jüpiter’in konumu önümüzdeki bir yıl boyunca iş yeteneklerinizi ve dolayısıyla birikimlerinizi bereketlendiren temalar getirmekte. Kuşkusuz harcamalarınızda da daha cömert olabilirsiniz. Bu dönemde aşkta daha sorumlusunuz. 23 Temmuz 23 Ağustos Nihayet Jüpiter’in burcunuza ilerlemesi ile birlikte, önümüzdeki bir yıl boyunca size rahatlama, neşe ve iyimserlik getiren durumlar öne çıkıyor. Bu yeni döngünüzde kendinizi yabancılar, yolculuklar ve kişisel gelişim alanlarında daha iyi ifade edebilirsiniz. Kendinize güveniniz de artıyor. Bu haftalarda ise sizi duygusal açıdan meşgul eden olaylar, bazı gizli durumlar olabilir. İletişim konusunda kapalı ya da bilinmeyen durumlar önünüzü kapatıyor olabilir. Ayrıca bu dönemde evle, ailenizle, babanızla ilgili işlerde de sorumluluklar artabilir. 24 Ağustos 22 Eylül Bu hafta Yengeç burcuna ilerleyen Merkür gelecek yönündeki planlarınızda, ümitlerinizde hareketliliğe ve gençlerle daha fazla gruplaşma içerisinde olabileceğinizi anlatıyor. Aynı zamanda ev ve aile hayatınız açısından önemli konular üzerinde de durabilirsiniz. Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi önümüzdeki bir yıl boyunca kendi iç dünyanızda olgunlaştıracağınız pek çok şey olduğunu ve ruhsal yönden gelişmeye açık olduğunuzu anlatmakta. Ayrıca bu hafta zihniniz pek çok iş ve sorumlulukla daha yüklü olabilir. Gevşemelisiniz. 23 Eylül 23 Ekim Bu dönemde iş ve ev cephesi çok hareketli ve yapabileceğiniz pek çok şey var. Mesleki konularda düşüncelerinizi aktarmanız kolaylaşıyor, eğitsel konular, gençlerle ilgili uğraşlar dikkat çekebilir. Ayrıca mesleki alanda anlaşmalara, görüşmelere odaklanabilirsiniz. Özellikle ortaklı paralar, yatırımlar ve ciddiyet, sorumluluk isteyen iş koşulları üzerinde durabilirsiniz. Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi de önümüzdeki bir yıl boyunca sizi daha pozitif, umutlu ve özellikle sosyal alanda, gruplarla ilgili işlerde daha şanslı ve hareketli kılmakta. 24 Ekim 22 Kasım Bu hafta Yengeç burcuna ilerleyen Merkür iletişim, eğitim ve zihinsel uğraşlar açısından pozitif haberler ve gelişmeler getirebilir. Bu dönemde düşüncelerinizi yayabileceğiniz ve düşüncelerinizle tanınacağınız olanaklar elde edebilirsiniz. Yolculuklar da keyifli, renkli geçebilir. Jüpiter ise bir yıl kalacağı Aslan burcuna ilerleyerek kariyer ve tanınma konularına destekler ve ilerlemeler getirmekte. Satürn nedeniyle aldığınız sorumluluklar ardından bu dönemde çabalarınızın karşılığını görmeye başlayacaksınız. Oldukça kararlı bir haftadasınız. 23 Kasım 21 Aralık Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi önümüzdeki bir yıl boyunca size yeni ufuklar kazandırabilir. Uzaklarla, yabancılarla ilgili konular, akademik ve eğitsel alanda çok daha başarılı ve motive olabilirsiniz. Çevrenizi de genişleteceksiniz. Ancak bu hafta sizi duygusal açıdan endişelendiren ya da bağlayan durumlar olabilir. Ailevi işler, elde olmayan nedenler ya da gizli kalmış durumlar yüzünden zorlanabilirsiniz. Daha iyi bir iletişim kurmaya ve endişelerinizden sıyrılmaya bakın. Ortaklı ve parasal açıdan önemli konular gündemde olabilir. 22 Aralık 20 Ocak Bu hafta Merkür’ün karşıt burcunuz Yengeç’e ilerlemesi görüşmeler, anlaşmalar ve yazışmalar yönünde hayatınızı hızlandırmakta. Eşinizin ya da ortağınızın koşulları ile daha fazla ilgilenmek durumunda kalabilirsiniz. Dışsal koşulların öne çıktığı bugünlerde bazı imkanlar ve destekler de söz konusu. Jüpiter ise Aslan burcuna ilerleyerek finansal konulara, miras, kredi gibi ortaklı işlere dikkat çekmeye başlıyor. Bu alanlarda bazı kazançlar var ancak sizi uğraştıran durumlar da olabilir. Bu dönemde yakın çevrenizle daha sorumlu bir ilişki içerisindesiniz. 21 Ocak 18 Şubat HAFTALIK BURCUNUZ Bu haftadan başlayarak Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi özellikle kariyerinizde ve ilişkilerinizde daha umutlu ve pozitif bir ortam getirmekte. Önümüzdeki bir yıl boyunca evlilik, ortaklık ve anlaşmalar yoluyla değişik avantajlar elde edebilirsiniz. Bu hafta ise sizi duygusal açıdan oyalayan ve yoran konularla karşılaşabilirsiniz. İş ortamında hareketlilik artmakta. Bu alanda eğitsel işler, gençlerle ilgili konular ya da sizi zihnen meşgul eden türlü durum ortaya çıkabilir. Mesleki sorumluluklarınızı daha çok hissedebileceğiniz günlerdesiniz. 19 Şubat 20 Mart KARİKATÜRLER Bu hafta Yengeç burcuna ilerleyen Merkür yaratıcı çalışmalara, eğitsel imkanlara ve hayattan keyif alabileceğiniz bir hareketliliğe işaret etmekte. Gençlerle, çocuklarla ilgili konular sizi daha mutlu edebilir. Ayrıca düşüncelerinizi, projelerinizi öne çıkarmaktan keyif duyabilirsiniz. Yaratıcı çalışmalarda sezgilerinizi kullanmak da zor olmayacak. Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi ise özellikle iş ortamına daha fazla hareket ve dolayısıyla bolca iş yükü ve sorumluluk getirmekte. Bir yıl boyunca sizi meşgul edecek çok konu ve değişiklik olabilir. 30 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 £10 SERi iLANLAR 0742 948 1490 Bu sayfada 1 kutu ilan İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. Satılık Café & Sandwich Bar Kıbrıs’ta Satılık Apartman Covent Garden / Holborn bölgesinde Rent: £24.500 Taking: £6.000 üstü Haftada 5 gün açık Saat 07:00-15:30 arası Lease: 8 yıl ve önü açık Fiyat: £195.000 GİRNE Bölgesinde - Türk Koçanlı - Güzel Geniş Daire All Taxes Paid/KDV ödenmiş 3 yatak odalı Fiyat £80,000 Selin Hanım 07432065220 İrtibat: 07712 529 361 Eleman Aranıyor Tottenham Court Road bölgesindeki Café’de Mutfakta Şefe yardım edecek ve bulaşık yıkayacak eleman aranıyor. Haftada 6 gün, saat 7:00 ile 16:00 arası. 07712 529 361 Satılık Off License Walthamstow pazarı yakınlarında. Buisness Rate: £2,140 Rent: £12,500 Fiyat telefonda verilecektir. *Boş veya stock ile beraber 07429994404 07402722322 Eleman Aranıyor YETER CLEANİNG City’de Sandwich Bar’da çalışacak tecrübeli bayan elaman aranıyor. 05:30 ile 15:30 arası Mustafa: 0780 948 0783 İşyerleri ve Evler itina ile temizlenir. 07803506942 07909539577 Satılık Kebap & Pizza Shop Margate-Kent bölgesinde Rent: £16,000 yıllık / Rate: Yok Taking: £4500-£5000 pw (Üst katında 5 odası var) 0790 1558 434 (Ciddi alıcılar arasın lütfen) FRT Housekeeping Eleman Aranıyor I am an experienced Housekeeper/Nanny with relevant experience, I am very passionate, flexible and reliable person Yayla restaurantta çalıştırılmak üzere I have Childcare Diploma Level 3 deneyimli oturumu olan Grill şefi, First aid Trained Mezeci, Garson ve Komi aranıyor. CRB Checked Ofsted Registered Haringey’de Hayrettin bey 07835041106 07446978819 TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 SANCAR TUTORING SERVICES Yıldız Adıgüzel Her Seviyede Özel Matematik Dersi Verilir Not: Dersler Türkçe verilmektedir SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & Business English Mehmet SANCAR 07446867986 Qualified English Language Teacher For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e [email protected] 31 Çarşamba, 16 Temmuz 2014 £30 SERi iLANLAR 0742 948 1490 Bu sayfada 1 kutu ilan İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. 15 yıllık öğretmenlik tecrübesiyle ehliyet yazılı sınavı (theory test) için özel ders verilir. Sadece haftada 5 saat, 1.5 ay da yazılı sınavınızı geçebilirsiniz, üstelik İngilizcenizin çok iyi olmasına gerek olmadan(başarı yüzdesi %90”larda). Arayın detayları konuşalım. Mehmet bey 07446867986 ÖZLEM CARE Yaşlı ve Çocuk Bakımı & Ev ve İşyerlerinin Temizliği Yapılır Ozlem Almaz Tel: 07404034146 Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 9 8 Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 Zarokên xwe difiroşin! Li gorî nûçeya Basnewsê li bajarê Şingalê Tirkmenên ji Teleferê reviyayî ji ber neçariyê zarokên xwe difiroşin. Ji ber nebûn, hejarî û bêkariyê ku nikarin zarokên xwe bi xwedî bikin, Turkmenên Tilefer ku niha li Şingalê bicîh bûne, dest bi firotina zarokên xwe kirine. Mîdhed Mehmûd ku yek ji wan kesan e û dixwaze zaroka xwe ya şeş mehî bifroşe, bi çavekî tejî ron- dik ji BasNewsê re got: ‘’Nebûn û hejarî bûye sedem ku ne tenê ez, lê çendîn malbatên din ên li kampa koçberan a Şingalê zarokên xwe bifroşin kesên wiha ku bikaribin wan zarokan bi xwedî bikin, ez niha nikarim zarokên xwe bixwedî bikim û jiyaneke baş bo wan misoger bikim.’‘ Suad Tehsîn jinek e Turkmen e ku wê jî jiber nebûn û feqîriyê, zaroka xwe ya keç amade kiriye daku bifroşe. Suad ji BasNewsê re wiha axifî: ‘’Ez zaroka xwe 300 kes sînor derbas kirin û tevlî YPG’ê bûn Di demeke ku li hemberî Kobanê êrîşên giran ên çeteyan dewam dikin, de li ser banga seferberiyê nêzî 300 welatî sînorê navbera Rojava û Bakurê Kurdistanê derbas kirin û ji bo parastina xak û gelê xwe tevlî refên YPGYPJ’ê bûn. Li hember Kantona Kobanê êrîşên çeteyên DAIŞ’ê didomin û welatiyan li gundê ser sînor Zarêta ya navçeya Bêrecûk a Rihayê çalakiya nobetê didome. Li ser sînor hejmara welatiyan her ku diçe zêde dibe, şevê din ji temenên cuda nêzî 300 welatî, sînor li holê rakirin, tevlî YPG û YPJ’ê bûn. Şevê din li ser sînor bi boneya salvegera berxwedana 14’ê Tîrmehê ji aliyê Komeleya 78’an ve bernameya bîranînê hat lidarxistin. Parlamentera HDP’ê ya Şirnexê Selma Irmak di bernameya bîranînê de axivî, banga xwedîderketina li Rojava kir. Piştî axaftina Irmak sînevîzyona ku şoreşa Rojava vedibêje hat pêşandan. Piştre ji aliyê endamên YDG-H’ê ve heta gundê Aşme ku 3 kîlometre dûrî gundê Zarêta ya meş hat lidarxistin. Di meşê de bênavber dirûşmên; “Bijî berxwedana YPG”, “Dîsa dîsa serhildan serokê me Oc- Li Bexda êrîşa çekdarî: Piraniya wan jin 29 mirî Li paytexta Iraqê Bexda, komên çekdar êrîşî du avahiyan kirin. Herî kêm 29 kesan jiyana xwe ji dest da. Di êrîşa li hemberî semta Zayuna li dijî du avahiyên ku tê îddîakirin têde fihûş tê kirin yên jiyana xwe ji dest dane bi piranî jin in. Li gor daxuyaniya rayedarên Iraqî, di êrîşa semta Zayuna ya li rojhilatê Iraqê de herî kêm 29 kesan jiya- bifroşim hineke ku bikaribin wê bixwedî bikin baştir e ji wêya li ber çavê min bimre. Hefteya borî li vê kampê sê zarok ji nêza mirin, em jî naxwazin zarokên me ji nêza bimrin û bi her awayekî be ezê zaroka xwe bifroşim.’‘ Derheqa mijarê de Rêveberê Ragehandina Polîsên Mûsilê Komîser Mazin Cibûrî ji BasNewsê re got: ‘’Çendîn malbatên koçber ên Turkmen ku li kampa Şingalê bicîh bûne jiber pirsgirêkên aborî û feqîriyê zarokên xwe difroşin, bi taybetî zarokên pêçekê yên ku pêdiviya wan bi şîr û pêdiviyên taybet heye. Lê tenê difroşin wan kesên ku bikaribin wan zarokan bixwedî bikin.’‘ Derheqa hejmara wan zarokên ku heta niha hatine firotin jî, Mazin Cibûrî wiha axifî: ‘’Heta niha baş nayê zanîn ku çend zarok hatine firotin û her zarokek bi çiqasî hatiye firotin. Lê bi rastî diyardeyeke nebaş e û dawî jî xelk neçar in, mirov nikare zêdetir tiştekî bibêje. alan” hatin berzkirin. Di meşê de fîşengên hewayî hatin teqandin, endamên YPG û YPJ’ê jî bi teqandina guleyan meşa ciwanan silav kirin. Piştî meşê ciwan derbasî konê ku li gundê Aşmê hatiye vekirin bûn. Piştî berzkirina dirûşm û teqandina fîşenkên hewayî girse ber bi sînor dest bi meşê kirin. Girseyê têlên sînor rakirin, agir berdan têlên ser sînor. Piştre girseyê têl rakirin û ber bi şervanên YPG û YPJ’ê beziyan û gihîştin wan. Şervanên YPG û YPJ’ê bi guleyan gel pêşwazî kirin û birin cem xwe. Fermandarê YPG’ê Hakkî Kobanê anî ziman ku ev piştgirî moreleke mezin dide wan û ev piştgirî di dê dijmin têk bibe û wiha got: “Divê gelê bakurê Kurdistanê jibîr neke, eger Kobanê bikeve dê gelek herêmên Kurdistanê bikeve. Ev dê li hember di warê siyasî û hem jî di gelek aliyan de bandorê li ser kurdan bike. Ji ber vê yekê divê yekitiya neteweyî bê avakirin.” Şervana YPJ’ê Amara Efrîn da zanîn ku ji bo banga seferberiyê bersiva herî watedar bêwatekirina têlan e, divê Bakur û Rojava di ruh û beden de yek bin. Li ser navê 300 welatiyan welatiyê bi navê Ahmet Lale axivî û anî ziman ku ji bo bersivê bidin banga seferberiyê bi ruhê 14’ê Tîrmehê tevli YPG û YPJ’ê bûne. Lale wiha axivî: “Em ê li hember çeteyên DAIŞ’ê, ligel gelê xwe û di eniyê de cih bigirin. Eger êrîşî birayên me bikin em nikarin bêdeng bin, em nikarin li pişt van sînorên bê wate bibin temaşevan.” na xwe ji dest daye û gelek kes jî birîndar bûne. Rayedarekî ji bo êrîşa şevê din got, “Me li her cihî cenaze dîtin” û diyar kir di êrîşê de gelek kes bûne hedef. Heta niha kesî êrîş negirtiye ser xwe, hin nişticehên semtê yên ji Ajansa Nûçeyan a Fransî (AFP)’ê re axivîn, îdîakirin ku di wan avahiyan de fihûş dihat kirin. Di nûçeya AFP’ê de li ser deriyekê yek ji avahiyên rastî êrîşê hatiye nivîsa, “Qadera her cure fihûşê ev e” bal kişand. Di êrîşê de ji 29 kesên jiyana xwe ji dest dane 20 jin in. Hin kesên ji AFP’ê re axivîn, îdîa kirin ku êrîş ji aliyê milîtanên Şîî yên li hember fihûşê xwedî helwestên tund in pêk hatiye. Danûstandinên Barzanî yên li Enqereyê bi dawî bûn Serokê Herêma Kurdistana Federal Mesût Barzanî li Enqereyê bi Serokkomar Abdullah Gul, Serokwezîr Recep Tayyîp Erdogan û Wezîrê Karên Derve Ahmet Davûtoglû re hevdîtin kir. Hat ragihandin ku di hevdîtinê de mijarên referandûma serxwebûnê, rewşa xebatkarên konsolosiyê yên di destê DAIŞ’ê de ne û krîza petrolê hatine rojevê. Di serdanê de Alîkarê Serokwezîr Kûbat Talabanî, Wezîrê Çavkaniyên Xwezayî Aştî Hawramî, Berdevkê Hikûmetê Sefîn Dîzeyî û Wezîrê Maliyê Rêbaz Mihemed li gel Barzanî amade bûn. Li gorî nûçeya rojnameya Yenî Şafakê, Barzanî plana xwe ya ji bo dema referandûmê ku wê di nava 10 rojan de aşkera bike, bi rayedarên Tirkiyeyê re parve kiriye. Û ji bo serxwebûnê ji Enqereyê piştgirî xwestiye. Hat diyarkirin ku di hevdîtinê de her wiha rewşa petrola Kerkûkê, rewşa xebatkarên konsolosiya Tirk ên di destê DAIŞ’ê de ne û ‘pêvajoya çareseriyê’ hatine axivîn. Îsraîlê agirbest îlan kir Îsraîlê, ku bi êrîşên xwe yên giran ên hefteya dawî re li Şerîga Gazzeyê rê li ber mirina bi sedan sivîlan vekir, pêşniyara Misirê ya ji bo agirbesta li Şerîda Gazzeyê qebûl kir. Desteya Ewlekariyê ya Îsraîlê ku di bin serokatiya Serokwezîrê Îsraîlê Bejamin Netanyahu de îro danê sibê civiya, pêşniyara agirbestê qebûl kir û ragihand ku agirbest tavilê ketiye meriyetê. Ji aliyê Hamasê ve, ku kontrola Gazzeyê di dest de ye heta niha tu daxuyaniyeke fermî li ser mijarê nehatiye dayîn. Baskê leşkerî yê Hamasê pêşniyar weke ‘teslîmi- yetê’ bi nav kir û red kir. Li gorî plana Misirê pêşniyar kir, heman piştî agirbestê divê rayedarên payebilind ên ji her du aliyan li Qahîreyê bên cem hev û li ser wergirtina tedbîrên cihê baweriyê, danûstandinan bikin. Li gorî rayedarên Filistînî di êrîşên hewayî yên Îsraîlê li hemberî Gazzeyê de di anva 8 rojan de 192 kesan jiyana xwe ji dest dan. Li gorî daneyên Neteweyên Yekbûyî jî piraniya kesên jiyana xwe ji dest dane jin û zarok in. Di êrîşan de zêdeyî hezar 400 Filistînî jî birîndar bûn. Ji aliyê Îsraîlê kes nemir, lê di pevçûnan de 4 leşkerên Îsraîlê birîndar bûn. Li Afganîstanê hejmara miriyan gihişt 89’an Hejmara kesên di êrîşa xwekujî ya li bazareke li eyaleta Paktîka ya li rojhilatê Afganîstanê de jiyana xwe ji dest dan gihişt 89’an. Hat ragihandin ku piraniya kesên jiyana xwe ji dest dane jin û zarok in. Êrîş li qadeke bazarê ya li herêma Orgûnê rû da. Di êrîşa bi wesayîteke bombebarkirî ya li qada bazarê de 89 kesan jiyana xwe ji dest dan, 42 kes jî birîndar bûn. Berdevkê Wezareta Parastinê ya Afganîstanê General Zahîr Azîmî da xuyakirin ku piraniya cesedên hatin dîtin jin û zarok in. Azîmî got, “Leşkerên me hînê cesedan derdixînin.” Şahidên bûyerê diyar kirin ku êrîşkar beriya bikeve nava bazarê û bombeyê biteqîne ji aliyê polîs û wezîfedarên ewlekariyê ve hatiye şopandin. Li Orgûnê ku weke yek ji herêmên herî ewle yên Paktîkayê tê zanîn, milîtanên Hakkanî lê çalak in. 7 Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 Belgeya helwestê ya Demîrtaş Namzetê hevserokê HDP’ê yê serokomariyê Selahattîn Demîrtaş belgeya xwe ya helwestê li Stenbolê aşkerakir. Belgeya helwestê ya bi ser navê ‘Banga Jiyana Nû’ wiha ye: Der barê namzetiya min de: Em bo Tirkiyeyê ne tenê serokomarekî nû, di heman demê de jiyanek nû pêşniyar dikin. Ev pêşniyar ji bo tesîskirina jinûve li ser hîmên biratiya wekhev pêşniyareke. Banga me: Divê jiyaneke nû, azad ya ku bawerî û gelên Tirkiyeyê naşibin hev û naşibînin hev bê înşakirin. BANGA JIYANEKE NÛ DEMOKRASIYA RADÎKAL E Ez ji bo ku bibim serokomarekî ku li ser civakê otorîteya wî bilind ibe, dijdemokratîk, burokratîk û li ser feraseta zayendî ya dewletê rune, nebûm namzet. Serokomarê ku em xelaya wê dikin, ya li cem gel cih digire û ya bi gel re ye. Wateya vê; bi hev re rêvebririne, hevparkirina rêveberiyê ye. Ne bi rêvebirin, îradeyeke ku bi hevrebûnê pêk tîne, de ji kesan re dê ji gelan re bide qezenckirin. Jiyanek nû; li dijî newekheviya bawerî, olî, zayendî û çînî, yên dengê wan nayê bihistin, yên ne xwedî desthilatdariyê ne, yên bê hêz hatine hiştin dê şîn bibin. “Jiyanek nû; li dijî fezkirinên yek tîp piranî, ji bo bihevrebûna dildarî û wekhev a cudahiyan, hebûneke civakî vedibêje. Em ji dil bawer dikin ku Tirkiyeyek azadîxwaz û demokratîk pêkane. Tirkiye êdî di serê riya ku vediqede ye. Bi pêngavên ku an dê otorîteya dewletê zêdetir bike, an jî dê bi pêngavên demokratîk radîkal ya ku hesreta jiyaneke bi rumet ya hemû bidestan, bikevin guherîneke ji kokê. Ji bo guherîna demokratîk bi hêza kesên ku îtîrazê vê pergalê dikin, guherîneke bi kok ya navenda aloz û burokratîk ya ku ji Enqereyê tê diyarkirin di destê me de ye. Ji ber vê yekê di van hilbijartinan de sê namzet, lê du xet hene. Xeta me; Gel raste rast xwe bi rêve dibe, baweriyên cuda bi awayekî azad û rumet ku dikarin xwe îfade bikin û her wiha cîhaneke ku her kes dikare xwe îfade bike û biryara xwe bide îfade dike. Xeta me; Di nava pergala neolîberal, dijdemokratîk de, tercîheke ferzkirinê ya ku di nava ferasetên yekparêz-mezhebî an jî netewperestî diguhere, red dike. Xeta me; “Bi şîara ‘Hikûmeta herî baş ya ku herî kêm ferz dike’ ye bawer dike, pergaleke ku dewletê biçûk dike û welatiyan û demokrasiyê mezin dike, hedef digire. Em pêşniyar dikin ku sazbûna aloz ya ku ji bo xizmeta bo dewletê hatiye avakirin, biguhere pergaleke xizmetkar ya dewletê. Dewlet êdî dê bê bi gotina yek kesekî an jî hîyerarşiya li dora wî neyê bi rêvebirin. Meclisên Cumhur û gel dê raste rast tevli rêveberiya dewletê bibin. Dê meclisên jin, ciwan, astengdar, komên baweriyan, nasnameyên cuda û komên çandî, cotkar, kedkar û karkeran hebe. Bi vî awayî li şûna merciyên ku rayeyên wan zêde bûne, dê rayeya gel zêde bibe û ewlehiya rêveberiyeke dewletê ya wisa dê bi dema serokomariya nû destpê bike. Hemû kanalên dewletê dê ji îradeya demokratîk a gelan re vekiribe û dê bigihêje pêkanîneke demokratîk. Tirkiye ne ku sazbûnên hilberîna darve û vesayetê ya wek Lijneya Ewlehiya Netewî, dê bi rêbazên demokratîk, bi rêveberiyên herêmî yên hatine bi hêzkirin bê bi rêvebirin. Emê dewletê ne ji dewletê re, ji îradeya gel re vebikin. Dewlet ne Kontrolkirin, dê bibe Lîjneya Kontrolê ya Gel. Dewleta vekirî û zelal,şerta sereke ya bûyîna dewleta demokratîke. Ne berjewendiyên delwetê, dê berjewendî, xesasiyet û daxwazên gel bibin nokteya esas. BANGA NÛ YA JIYANÊ BAWERKIRINA BI AŞTIYÊ YE Îradeya aştiyê ya gelênTirkiyeyê ewlehiya pêvajoya muzakereyane. Di hilbijartinên serokomariyê de biryarbûna hêzên demokrasiyê dê pêvajoya aştiyê lezgîntir bike û dê hîmên muzakereyan saxlemtir bike. Çareseriya pirsgirêka Kurd dê bi demokratîkrabûna Tirkiyeyê re mezin bibe. Her ku pirsgirêk çareser bibe, dê Tirkiye demokratîk bibe, her ku Tirkiye demokratîk bibe dê çareserî leztir be. Îradeya ku vê pêk bîne, bi me kesên ku bi salane têkoşînê dimeşînin, bi hêzên demokrasiyê yên Tirkiyeyê re heye. Hedefa me ya Çankayayê ji çavderiyeke mayînde xwedî girîngiyeke stratejîk e. Em talîbê pêvajoyeke ku demokrasiya radîkal mayînde dibine. Armanca hedefa me ya guherînê ev e. Cuhahiyên me, me qels nakin, berovajî vê me bihêz dikin. Tirk,Kurd, Elewî, Ermenî, Rum,Êzdî, Suryanî, Keldanî, Ereb, Çerkez, Laz, Pomak, Romen hemû bi hev re netewa demokratîk ava dikin. her cureyê yekparêziyê dê bi dawî be, li şûna wê dê feraseteke piraniyê esas digire dê serdest be. Emê ji dema makeqanûna dewletê, derbasbûna pêavjoya makeqanûna gelan pêk bînin. BANGA JIYANA NÛ EDELETE Sernivsîkarên makeqanûna heyî demek berê mahkumê cezayê muebetê bûn. Ev 35 sale em di bin cuntayeke ku rewabûna wê tuneye de dijîn. Parastina rayeyên vê makeqanûnê, parastina darbeyê ye. Guhertina vê makeqanûnê êdî ferze ku bê guherin. Hewcedariya civaka Tirkiyeyê bi makeqanûneke azadîxwaz, civakî, wekhev, ekolojîk, pirçandî û pir nasnameyî heye. Makeqanûna Nû dê bibe peyaman civakî ya jiyaneke nû û Tirkiyeya Demokratîk. BANGA JIYANEKE NÛ AZADIYA BAWERIYANE Jiyaneke bi hev re ancax di esasa wekhevî û azadiyê de pêk tê. Divê hemû zextên li ser Elewî, Xiristiyan, Musevî, Êzdî û baweriyên cuda rabin. Divê pêşî li jiyaneke azad a civakî bê vekirin. Divê mafê zimanê zikmanî bê dayîn, divê Wezareta Karê Diyanetê ku heta îro li gorî feraseta fermî ya olî a dewletê xizmet kir bê rakirin. Divê dawî li yekparêziyê bêdayîn. Di serî de ji pirtûkên dersan yên dibistanan û hemû dukomanan divê gotinên nefretê yên der barê baweriyan bê rakirin. Divê Malên Cemê û hemû warên ayên baweriyên cuda bigihêjin statuya qanûnî. Divê ol ji tekela dewletê bê rizgarkirin û ji amûra siyastê derkeve, her welatiyê ku baweriya wî ya olî heye divê li gorî esasa welatîbûnê bijî û laîkbûn pêş bikeve. BANGA JIYANEKE NÛ KESK E Ji berxwedana gundiyên Ber- gama ya li dijî madena zêr ya sîyanurê heta îro komkujiyên xwezayê ji rojeva welat nakeve. Tabloya hemûna faktoran hemane. Jina ji Behra reş ya ku li ser çemê wan HES tê çêkirin berxwe dide û dîsa cotkarê Trakyayê yê ji ava jehrî ya Ergeneyê hilberînê xwe av dide, gundiyên bi tehdîdên nukleerê re rû bi rûne hemanin. Ax, hewa, av û her cureyên din yên cîhanê; kesên ji bo van berxwe nedin ne mumkune ku behsa pêşerojê bike. Mafê jiyanê tenê ji bo mirovan ne mafekî derbas dare. Ji ber vê jî parastina mafê hemû zindiyan yek ji rêgezên me ne. BANGA JIYANEKE NÛ CIWAN IN Ciwantiya ku li dijî kesên ku dibêjin em xwedî vî memleketîne bûne serhildan, ji aliyê pergalê ve îro terkî betaliyê hatine kirin û bi pirsgirêkên wekê perwerdehiyê re rû bi rû hatine hiştin. Di jiyana nû ya ku me banga wê kiriye de, ciwanên ku bi betalî, xizanî û zextan hatiye terbiyekirin dê di rêveberiyê de bibin xwedî gotin. Di meclisên Cumhur yên ku em ava dikin de dê bi meclisên ciwanan re tevlibûan aktîf ya ciwanan bê pêkanîn û astengiyên qanûnî yên li pêş rêxistibûna ciwanan rabe. Ciwan li şûna ku bi pirsgirêkên xwe re mijul bibin dê li dijî zîhniyetê bibin dengê ciwanên jiyaneke nû. Mizginiya jiyana nû ciwan didin. Ciwan aliyê ne ku bi serkevin, beşa ku divê derkevin seri ye. BANGA JIYANA NÛ MAFÊ PERWERDEHIYÊ YE Perwerdehî mafê her welatiyekî yê divê bê pere jê fêdeyê bigirê ye. Divê pêşiya her kesî bê vekirin ku ji mafê perwerdehiyê fêdeyê bigirin. Divê butçeya bo perwerdehiyê bê zêdekirin û divê butçe bi awayekî adîlane bê bikaranÎn. Divê dersên olî yên ferzkirî bên rakirin. Divê li gorî ol û daxwaza kesan ders bên dayîn. Divê mafê zimanê dayikê wek maf bê nasandin û di hemû pêngavên dersan de ligel zimanê fermî, derfetê zimanê dayikê bê dayîn. Divê perwerdehî bi pirzimanî bê amadekirin. Kesek jî daxwaz bike divê her kes bê pirsgirêk bigihêje mafê xwe. Divê perwerdehî ji navendîbûna azmûnê derkeve. Divê YOK bê rakirin. Divê xweserîbûna îdarî û akademîk ya zanîngeha bê berfirehkirin. BANGA JIYANEKE NÛ JINE Her roj 5 jin tên qetilkirin. Komkujiya jinê bê navber didome. Em her tim li dijî komkujiya jinê bûn xwedî helwest dê ji vir şûnde jî wisa be. Jiyaneke nû ancax bi rêxistibûna jinê pêkane. Her civak bi qasî azadiya jinê azade. Banga jiyaneke nû civaka azadîxwaz a zayendiye Kesên LGBTÎ ji aliyê pergalê ve nayê dîtin. Di jiyana nû de dê hemû nazmeyên zayenî beyî ku rastî newekheviyê bên dê hebûna xwe bidomînin. BANGA JIYANA NÛ AŞTIYA CÎHANÊ YE Tirkiye di polîtîkaya derve de divê biçe guherînê. Li şûna polîtîkayên Tirkiyeye dema vesayeta leşkerî yên pirsgirêkan ji nedîtîve tê, em bi pirsgirêkên giran yên hêzê re rû bi rûne. Polîtîkaya derve ya Tirkiyeyê, li Rojava hatiye rawestandin û di pêvajoya endamtiya YE’Yê de hatiye sekinandin. BANGA JIYANA NÛ RÊXISTINBÛNE Dema neolîberal guherîna bi kok ya îstîhdam, hilberîn û mulkiyetê bi xwe re anî. Pêvajoya hilbijerînê bi şeklên cuda hat parçekirin. Mafê hemû karkeran ji destê wan hat girtin. Ji bo şert û mercên karkeran bê sererastkirin em hedef dikin ku emê bibin şopdarê mafên civakîyên kedkaran. 6 Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 TÊKOŞÎNA DIJÎ BIRÇÎBÛNÊ BI SER NEKET Li gorî rapora saziya têkoşîna li dijî birçîbûn û xizaniyê ya sala 2014’an, li cîhana me ku 842 mîlyon kes di rewşa birçîbûna kronîk de ne, nêzî 2 mîlyar kes jî nikarin xwe bigihînin vîtamîn û mîneralên têrker Rapora têkoşîna li dijî birçîbûn û xizaniyê ya sala 2014’an a Bernameya Pêşvebirinê ya Neteweyên Yekbûyî (UNDP) li paytexta Almanya Berlînê ji raya giştî re hat aşkerakirin. Li cîhana me ku 842 mîlyon kes di rewşa birçîbûna kronîk de ne, nêzî 2 mîlyar kes jî nikarin xwe bigihînin vîtamîn û mîneralên têrker. Armancên Mîlenyûm ên Neteweyên Yekbûyî di sala 2000’an de ji bo kêmkirina xizaniyê ragihand, zehmet e ku heta sala 2015’an pêk werin. Di konferansa li Berlînê de, der barê xebatên têkoşîna li dijî nexweşî û birçîbûnê de agahî hat dayîn. Li gorî rapora UNDP, di serî de parzemîna Afrîkayê pirsgirêka herî mezin a li welatên bi pêş ve diçin nexweşiyên şewbê ne. Nexweşiya ta jî serkêşiya vê dike. UNDP û saziyên alîkariya însanî yên partnerê wê di nava 10 salan de 700 mîlyon mêjkuj li Afrîkaya Sahara hatin belavkirin û bi saya vê di navbera salên 2000 û 2012’an de di serî de zarok 3,3 mîlyon mirov ji vê nexweşiyê hatin parastin. 842 MÎLYON BIRÇÎ NE Di rapora UNDP de bal tê kişandin ser Armancên Pêşveçûnê yên Mîlenyûm (Hezar sal) ên Neteweyên Yekbûyî di sala 2000’î de ragihand û cih da nirxandinên li ser birçîbûn û xizaniyê. Li gorî vê yekê di sala 2000 de li welatên bi pêş dikeve yek ji du kesan xwedî hatineyeke rojane 1 dolar 25 centî ye. Li gorî Armancên Mîlenyûmê diviyabû xizanî heta sala 2015’an bi qasî nîvî bihata kêmkirin. Îro ev rêje ji her pênc kesan daketiye 1 kesî. Di raporê de tê destnîşankirin ku ligel vê yekê jî li gelemperiya cîhanê 842 mîlyon mirov bi birçîbûna kronîk re rû bi rû ne. Di têkoşîna li hemberî birçîbûnê de li hin welatan encamên baş derketin holê, lê li hin welatan encamên erênî rû nedan. Welatên ku herî zêde pirsgirêka birçîbûnê lê tê jiyîn jî, Afrîka Sahara û welatên Asya Başûr in. Li gel bi sed mîlyonan mirovên di nava lepên birçîbûna kronîk de ne, nêzî 2 mîlyar kes jî mîneral û vîtamînên pêwîst peyda nakin. Sekreterê Giştî yê Rêxisitna Alîkariyê li dijî Birçîbûnê ya alman Wolfgang Jamann ligel birçîbûna kronîk balê dikşîne ser fenomeneke ku weke ‘birçîbûna veşartî’ bi nav dikin. Jamann ragihand ku bi tevlîbûna van kesan re hejmara mirovên nikarin xwe têr bikin digihêje 3 mîlyaran. Jamann destnîşan kir ku ev rewş bi taybetî bandorê li pêşketina zarokan dike û xwest giranî li ser vê mijarê bê dayîn. AJANDA NÛ TÊ AMADEKIRIN Encamên zelal ên xebatên di çarçoveya Armancên Mîlenyûmê de hatin meşandin wê di sala 2015’an de bên wergirtin. Lê belê tê zanîn ku ji niha ve ji bo dema piştî sala 2015’an ajandayeke nû hatiye amadekirin. Richard Dictus ê di pêşkêşkirina rapora UNDP de cih girt û destnîşan kir di ajansa nû de pêwistî bi ‘rêbazeke nû ya nêrînê û projeyên innovatif’ heye. Dictus diyar kir ku di demeke nêz de nifûs wê bigihêje 8 mîlyarî û berpirsyarî jî wê zêde bibin. Rêveberê Neteweyên Yekbûyî da xuyakirin ku di ajansa nû ya piştî sala 2015’an de wê girêdana bi hev a welatên bi pêş dikeve û welatên pêşketî, wê li ber çavan bê girtin. Nivîskara Afrîkaya Başûr Nadîne Gordîmer jiyana xwe ji dest da Nivîskara Afrîkaya Başûr a xwedî Xelata Wêjeya Nobelê Nadîne Gordîmer di 90 saliya xwe de jiyana xwe ji dest da. Nivîskara jin Gordîmer di têkoşîna li hemberî rejîma Apartheîd de cih girt û yek ji nivîskara herî navdar a welatê xwe bû. Li gor daxuyaniya ku ji aliyê malbatê ve hat dayîn, Gordîmer dema li mala xwe ya li Johannesburgê di xew de bû jiyana xwe ji dest da. Gordîmer ku endama Civaka Spî ya bi zimanê Îngilîzî bû, yek ji nûnera hişmendiya wêjeyî ya Afrîkaya Başûr bû. Berhemên wê ji aliyê rejîma Apartheîd ve demeke dirêj hatin qedexekirin. Nivîskar rejîma nîjadperest bi tundî şermezar dikir. Newekheviya civakî ya jin û mêrên li Afrîkaya Başûr û zehmetiyên wan ên hestiyarî di berhemên xwe de vedigot. Gordîmer, di 20’ê Mijdara 1923’yan de hat dinyayê. Bavê wê Yahudî û dayika wê Îngilîzeke Xirîstiyan bû û ew bi xwe jî Xirîstiyan e. Gordîmer, dema temenê wê bû 15, bi cihêwaziya nîjadperest re rû bi rû hat. Projeqanûna çavdêriyê ya nû bi lez ji perlementoyê derbas dikin Vê hefteyê Hikûmeta Tory, bi qebûlkirina ji aliyê her sê partiyên mezin, bi lez qanûneke nû ya çavdêriya sîvîlan ji perlementoyê derbas kir. Di qanûna nû de, şîrketên peywendiyan mecbûr dibin zanyariyên peywendiyên muşteriyên xwe bo heyama salekê hilbigirin. Lazim e qanûnên nû bi proseyeke dirêj, hinek caran bi salan, bên gotûbêj kirin, guhertin, û şandin di nav bera herdû perlementoyan: jor û jêr. Lê vê hefteyê Cameron, li gel pejirandina Partiya Nick Clegg, di konfrenseke çapemenî de ragihand ku ev qanûn wê bi lezûbez, ji ber ‘rewşa awarte,’ ji perlementoyê bê derbas kirin. Partiya Karkeran jî piştgiriya vê çendê kir, lê Ed Miliband hinek guhertinên biçûk ji Cameron xwestin, ev jî hatin qebûl kirin ji aliyê hikûmetê ve. Saziyên sivîl wek Open Rights Group (ORG), saziya parastina proseya demokratîk bo parastina mafên insanî, li dijî vê bûyerê der ketin. Jim Kilbock, rêberê ORG got “Ev qanûn hêzên dewletê di warê çavdêriya şexse û neqanûnıyan zêde bike...Binpêki- rina heqên me yên insanî ye” Ratyonala hikûmetê ew e ku Brîtanya di rewşeke awarte de ye û lazim e xwe biparêze. Ser ketinên Daiş wek nimûneyek ji vê çendê re dide. Ev qanûn bo cara yekem şîrketên biyanî jî dixe bin dewsa vê qanûnê. Êdî Google, Facebook û Twitter jî mecbûr dibin zanyariyên bikarhênerên xwe radestî hikûmetê bikin. Don’t Spy On Us, koalisyona saziyên dij-çavdêrî got: “..Û rewşa awarte wek hincetek bi kar anî ji bo berfirehkirina hêza xwe li ser me.” Di dengdanê de, piştî proseyên proje-qanûnan bi tevahî di rojekê de derbas kirîn, bi tenê 49 perlementer li dijî vê qanûnê deng dan, li dijî fermanên partiyên xwe. Teresa May, wezîra hûndir, got ku divê xelk ji vê qanûnê netirsin, û ku ti hêzên nû nade dewletê: “Ev hêz beriya 14 salan hatibûn pejirandin, em bi tenê qanûneke nûjen der tînin da ku rewşa qanûnî ya van hêzan zelaltir bibe.” Edward Snowden, karmendê berê yê NSA, ku beriya salekê bi îşfayên xwe dinya hejand, bi awayekî tund li dijî vê qanûnê axivî: “Ev salek e mecal heyî vê qanûnê bi berfirehî gotûbêj bikin, çima di deqeya dawî de ji nû xwe kirin camêr û bêyî guftûgo qanûnê der tînin?” Amed Hirori Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 5 4 Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 Qirêja hewayê li Londonê ‘sebebê karesateke tendirustî ye’ London di nava ‘karesata tenduristiya xelkê’ de ye û qirêja trafîkê wê bi kêmî 15 salên din ji tixûbên Yekitiya Ewrûpayê (YE) derbas bike. LONDON JIBO MITÎNGA DEMIRTAŞ AMADE YE Namzetê serokkomariyê yê HDP´ê Selahattin Demirtaş 20´ê Tîrmehê tê Londonê. Xebatên amadekariyê ji hêla komîteya amadekar ve ber bi dawiyê tên. Namzetê HDP´ê yê serokkomariyê Demirtaş di çarçoweya xebatên hilbijartinê de derdikeve gera Ewropayê û 20´ vê mehê (Tîrmeh) roja Yekşemê tê paytext Londonê. Mitîng dê li salona Lee Valley Athletic Centre were kirin. Mitîng dê roja Yekşemê saet 13:00an dest pê bike. Jibo xebatan malperek jî hatiye amade kirin. Kesên dixwazin di derbarê xebatan de agahiyan bistînin dikarin www.demirtasdesteklondra.wordpress.com ziyaret bikin. Wekî din jî dikarin bi rêya hejmara telefonê 07476486354 jî bigihêjin komîteyê. Navnîşana Lee Valley Athletic Centre: Lee Valley Leisure Complex 61 Meridian Way Edmonton London N9 0AR Di sê mehan de 3.6 milyon tûrîst hatin Londonê Londonê di sê mehên ewil yê îsal de bi xêr hatina 3.6 milyon tûrîstan kir. 3.6 milyon - hejmara herî mezin ya sê mehên yekem yên salekê - bo geştê berê xwe dabû London, %8.6 ji heman heyama sala par bêhtir. 16.8 milyon kes di 2013 de bo geştê hatibûn Londonê, ew bi xwe rekor bû, lê hejmarên destpêka îsal nîşan didin ku du salan bi ser hev rekor wê bê şkandin. Xerc kirinên tûristan jî zêde bû: di yekem çarêksala 2014´an de 2.44 milyar Sterlîn hatin xerc kirin ji aliyê tûrîstan ve, %14.6 ji sê mehên yekem ên sala par bêhtir. Lê ji van hejmaran xwiya ye ku her yek kes bi navîn kêmtir xerc dike ji kesekî sala par. Hefteya borî Londonê xelata Mastercard ya Bajarê Tûrîzmê yê Herî Navdar wergirtibû, û serî ji Bangkokê - wergira xelata 2013ê - stand. YE rêjeyên qirêja hewayî tixûb kiribûn û heya 2015 mecal da dewletên endam ku ji wan tixûban bên xwarê. Lê di dadgeha Ewrûpayê de saziyeke hikûmeta Brîtanya biriye dadê, û tê de diyar bû ku Brîtanya nikare heta 2030 ‘bi kêmanî’ bigehîje tixûbên sala 2015an. Bi hezaran insan salane bi hilkişandina Nîtrocen Dioxîd (N02) dimirin, û Komisyona Ewrûpa biryar daye ku çalakiyan li dijî Brîtanya dest pê bike di Dadgeha Edaletê ya Ewrûpa de. Wezîrê Sî yê Jingehê Barry Gardiner got ku “nifşên nû yên zarokan bi tevayî di xeteriyê de ne.” Wezareta Jîngehê got: “Em bi awayekî berfiher li başkirina kalîteya hewayî xerc dikin.” Ofîsa Boris Johnson got hejmara kesên ku di deverên ji tixûbên qanûnî derbaz bi nîvî bûye ji roja ew hatiye hilbijartin. KEVNEŞOPIYA 2000 SALAN HAT ŞIKANDIN Rê li ber Pîskoposên Jin vebû. Dêra Inglîstanê di biryareke dîrokî de qebûl kir ku êdî pîskoposên jin hebin. Duşemê encûmena dêrê bi 152 deng li dijî 45 dengên ‘na’ rêbaza nû ya dêrê pejirand. Biryara dêrê kevneşopiyeke 2000 salî dişikîne, 45 endamên encûmenê dengê ‘na’ avêt, ji bo ‘parastina kevneşopiyan û daxwaza xwedê.’ Beriya 20 salan piştî çend salên bi nîqaşên tund, keşeyên jin hatin qebûl kirin, û di bîst salên pişt re piştevanên jinan bo postên bilindtir di dêrê de hêdî hêdî hewl didan ku rêjeya dengên ‘erê’ bilind bikin. Gelek caran di salên borî de dengdan kirine û dengên na ser ketin bi dest aniye, lê piştî Welby, yek ji pîskoposên herî mezin li Brîtanya, hefteya din piştgiriya jinan kir, êdî gelek li dûv şopên wî ketin û nêrîna xwe guhertin. Tom Sutcliffe 2012 li gel 74 endamên din dengê ‘na’ avêt, lê vê hefteyê anî ziman ku ev dengdan dê ‘femînîzma hevparî’ bigehîne dêrê. Parlementoya jêr gef li dêrê xwaribûn ku eger dengdan bi ser neketiba, û Serpîskoposê Canterbury Welby gotibû ew dê encûmenê birûxîne û dengdanên nû bike eger dengên na bi ser ketiban. Dibe ku dawiya vê salê yekem endama jin cih di encûmenê de bigre, û havîna 2015 yekem pîskoposa jin di dîroka Înglîstanê de dest bi kar bike. 3 Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 Li paytext Londonê jibo piştgiriya Kobanê çalakî Li dijî êrîşên çeteyên DAIŞ ên li hember Kantona Kobanê li paytext Londonê sê rojan ser hev çalakî hatin kirin. Çalakiya yekem roja Yekşemê li qada Trafalgarê bi tevlîbûna sedan Kurdistanî hat kirin. Roja Duşem û Sêşemê jî ciwanên Kurd li pêşiya dêra St Paul çalakiya xwe berdewam kirin. Bi sedan Kurdistanî roja Yekşemê li qada Trafalgarê kom bûn û heta pêşiya avahiya serokweziriya Ingilîstanê meşiyan. Di çalakiyê de bê navber dirûşmên piştgiriyê hatin qêrîn û bang li hikûmeta Brîtanî hat kirin ku li hember van êrîşan bêdeng nemîne. Di çalakiya ku ji hêla Ciwanên Kurd ve hatî organîze kirin de pankartên li ser ´Kobanê Kurdis- tan ê´, ´Daîş dikûje, YPG diparêze´ nivîsî hatin rakirin. Di çalakiyê de ciwanê bi navê Mehmet Aksoy axaftinek kir û anî ziman ku dewletên bêdeng dimînin hevparê van êrîşên li hember Rojava ne. Wekî din Aksoy da zanîn ku Daîş dijminê mirovahiyê ye û divê dewleta Ingilîz li hember kirinên van çeteyan bêdeng nemîne û piştgiriya Rojava bike. Roja Duşem û Sêşemê jî çalaki li pêşiya dêra St Paul berdewam kir û belavokên derbarê êrîşên Daîşê de hatin belav kirin. Li hember êrîşên Daîşê li tevahiya Ewropa jî çalakî berdewam dikin. Li hember van êrîşan partiyên Kurd seferberî îlan kiribûn û piştî banga seferberiyê bi sedan ciwan tevlî refên YPG bûbûn. Hefteya dawî hatibû ragihandin ku di êrîşên çeteyên Daîşê de tevî çekên giran şopa çekên kîmyewî jî hatine peyda kirin. Rêxistina Efûyê: DAIŞ û artêşa Iraqê komkujiyan dikin Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî (Amnesty International) ya navenda wê li Londonê ye der barê sûcên li dijî mirovahiyê yên di dema şerê navbera Dewleta Îslamî ya Iraq û Şamê (DAIŞ) û yekîneyên artêşa Iraqê de tên kirin, hişyarî da. Rêxistina Efûyê ragihand ku DAIŞ’ê li gelek herêma bi awayekî komî mirov înfaz kirine û komkujiyên li dijî sivîlan jî li gorî mezheba wan dike. Ji pisporên Rêxistina Efûyê Donatella Rovera ya çû herêmên lê pevçûn hene û di nivîseke xwe de destnîşan kir ku sivîlên li Iraqê di nava xeternakeke şerê mezhebî de hatine bicihkirin. Rovera ragihand ku ji ber hovîtiya DAIŞ’ê û êrîşên hewayî yên artêşa Iraqê bi sed hezaran mirov neçar mane ji cih û warê xwe bimînin û anî zi- man ku li herêmên di bin kontrola DAIŞ’ê de gelek bûyerên revandinê rû dane. Rovera da zanîn ku hin kesên hatine revandin cesedê wan hatine dîtin. Rêxistina Efûyê diyar kir ku di nava kesên hatine revandin û mirî hatine dîtin, du kesên ji heman malbateke ji Mûsilê jî hene. Rêxistinê da xuyakirin ku dema cesedê van kesan hatin dîtin, hat dîtin ku destê wan girêdayî bû, qirika wan hatibû jêkirin û serê wan hatibû eciqandin. Pispora Rêxistina Efûyê destnîşan kir ku bi taybetî êrîşên li hemberî mirovên ne Sunnî peyama ‘hûn li vir ne ewle ne’ ji gelê sivîl re tê dayîn. Rêxistina Şopandina Mafên Mirovan a Navneteweyî (HRW) jî artêşa Iraqê sûcdar kir. HRW dabû xuyakirin ku roja Îna bihurî yekîneyên ewlekariyê yên Iraqê û milîsên nêzî hikûmetê, girtî û hikumxwarên Sunnî yên li girtîgehan, bi awayekî komî înfaz kirine. Pispora Rêxistina Efûyê Donatella Rovera di nivîsa xwe de anî ziman ku karên artêşa Iraqê jî dibin sedema mirina sivîlan û ragihand ku ji ber êrîşên top û hewayî yên artêşa Iraqê bi dehan kesî jiyana xwe ji dest dane. Rovera got, “Hemû aliyên şer, sûcên şer kirin û mafên mirovan binpê kirin.” DAIŞ’ê di 10’ê Hezîranê de bêyî rastî berxwedanekê were girîngtirîn bajarê petrolê yê Iraqê Mûsil bi dest xistibû. DAIŞ a ku di dawiya meha Hezîranê de li herêmên Iraq û Sûriyeyê xîlafet îlan kir, înfazên komî yên li gelek bajaran, di înternetê de weşand û diweşîne. 2 Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 Fermo bi Kurdî! Nasandina ferdên malbatê: Kurdî English Dayik Mother Bav Father Hevjîn Spouse Hevjîna min My wife Hevjînê min My husband Mêr Man/Husband (informal) Jin Women/Wife (informal) Kur Son/boy Keç Daughter/Girl Xwîşk Sister BiraBrother Dapîr Bapîr Nevî Ap Xal Met Xaltî Birazî Xwarzî Pismam Dotmam Mixaletî Kurmet Keçmet Grand mother Grand father Grand child Uncle Maternal uncle Paternal aunt Maternal aunt Nephew/Niece (from brother) Nephew/Niece(from sister) Male cousin (from uncle) Female cousin (from uncle) Cousin (from maternal uncle and aunt) Male cousin (from paternal aunt) Female cousin (from paternal aunt) Ez Brîtanî me. Ez ji Britanya me. Ez bîst û pênc salî me. l am British. l am from America. l am twenty five years old. Xwîşkek û du birayên min hene. Ez zewicî me û du zarokên min hene. Navê hevjîna min Suzi ye. Navê hevjînê min Mark e. Keça min nozdeh sali ye. l have a sister and two brothers. l am married and have two children. My wife´s name is Suzi. My husband´s name is Mark. My daughter is 19 years old. Tu Koban î Di govenda rim û rengan de Di pêlvedana tem û mijan de Di halana baskên hespan de Di zindana rêz û peyvan de Di dûmana şewata dilan de Tu Koban î Tu stêrka dilê şevê yî Çûrisîna Li ser eniya Şehîdan î!!! Ehmed Huseynî KARWANÊ JİYANÊ Xwezî em kanî û robar bûna îro. Xwezî em av bûna, newal û derya bûna. “Ey av û av/ey av û av daîm diçim/dengê te tê/ji kê re dikî zikrê helal/ji kê re dikî vê taetê.” Bila em av bûna îro. Feqî van risteyan li ser me bixwenda. Em tî û tî biherikiyana. Çol bi ço biçûna. Xwezî em av bûna. Xwezî av em bûna! Germa havînê, tîna betonên neyar û sotîneriya hesinên zindanê. Dilên tije şoreş, şoreşên tije hevaltî, hevaltiyên tije Kurdistan. Dilê Kemal, Xeyrî, Akîf û Elî. Ev ne heyat e, jehrejan e, janejehr e! Karwan birê ketiye. Beden dîl, tî û birçî dibin gulebaran û mirin di barana faşîzmê de. Ma qey gul ker bûne. Tu li ku yî Amed! Karwan birê dikeve, kanê îsyan û volqan? Xwezî qevdegulek çiyayî bûma û bi destên zarokek biçûma ba rêheval Xeyrî. Cêrek ava Kaniya Mezin bûma bi destên keçek kurd biçûma ba hevalê Kemal. Perîav û ewrmexmûr bûma, biçûma ba Akîf. Xwezî, ax Amed, xwezî ez û tu baharek Medî bûna, biçûma ba biçûkê karwan Elî. Bila hilweşiya zindan, hesin bûbûna hiriya pezê Çarçelayê. Beton bûbûya berûyên daristanek çiyayî. Seydayê Tîrêj dixwîne: “Kawranê me birê ket/ şev reş û tarî.” Newroz nîn bû bûn Newroz Ma- zlûm. Rûmeta gulan û vîna agir hatibû dizîn, bûn gulana agirê çaran. Mirovên tî çi di xewna xwe de dibînin. Ya ku diçe xewna karwanê jiyanê kîjan can e? Barana ku bi ser tîbûna wan de dimire û ewrên ku ser tîbûna wan de nikarin bibarin ewrên kîjan dilê me ne? Şev, tî, roj, tî. Dem tî. Demsal, tî. Dar, tî, Amed, tî. Jiyan, tî. Lê way Dîcle, tim diherike ey hevalê Xeyrî. B ibarana Zagrosan ax sosin û beybûnan vedike. Hevalê Kemal, Egîd li Gebarê gazî te dike. bîranînên we yên li bargehên filistîniyan bi pepûleya agir re difirin. Hevalê Akîf û Elî, zarok li Araratê dibin bager, binevşên baweriyê vedibin li tîbûna çolê. Çardehê Tîrmehê! Zindana Bastîlleyê çi ye li ber a Amedê? Dîl kî ne, azad kî ne? Yên ku bi awayê nepenî di qefesên nediyar de digevizin, dikin bi şopa lingên moristangekê? Av diherike rojiya mirinê ya jandar. Rojiya mirinê diherike binxetê dibe Rojava. Ava Çemê Dîcle û Efrînê lemelem e. Kobanê hesreta dilê hevalê Xeyrî dixwîne. Karwanê ku mirinê nas nake li Dêrikê dibe stranek kurdî, suryanî, erebî û ermenî. Li Serêkaniyê YPG*YPJ ye hevalê Elî. Îro roja karwanê mirinkuj e. Stêrkên karwankuj nema dikarin zarokan bikujin. Xwezî bi canê av. Di tîbûna Rojiya Vîndariyê de carek din bû ‘av.’ Xwezî bi canê avê. Bi herikîna robarê karwanê ku ji stêrkên karwankuj netirsiya gihîşt Rojava. Mal ava çavên min, mal ava. Carek din, sond û peyman, soz û can! Mizgîn Ronak/A.Welat Rojnameya Nûçeyan a Hefteyî Çarşem, 16 Tîrmeh 2014 425 ı y a d A n i m i ş i ğ e D e v n ı Halklar S ş a t r i m e D n i t t a h ela Lon r o y i l e G a y ’ a r d 20 Temmuz 2014, Pazar - Saat 13.00 Lee Valley Athletic Centre Lee Valley Leisure Complex, 61 Meridian Way, Edmonton, London N9 0AR (Lee Valley sineması yanı) Ulaşım: Bus W8 Selahattin Demirtaş’a Destek Komitesi (Londra): www.demirtaslondon.wordpress.com - 07476486354
© Copyright 2025 Paperzz