Mehmet Nur AKDOÐAN - e

Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
ŞÎÎ LİTERATÜRDE HZ. ÖMER’İN BAZI HADİSELERDEKİ ROLÜ1
Mehmet Nur AKDOĞAN
Diyanet İşleri Başkanlığı
Özet
Şîa’ya göre sahabe, Hz. Peygamber henüz hayattayken ona eziyet etmiş ve Hz. Ömer
başta olmak üzere pek çok isim onun emirlerini sorgulayacak kadar saygı sınırlarını
zorlamıştır. Bu durum O’nun vefatının ardından da devam etmiştir. Çeşitli olaylar
vesilesiyle Hz. Peygamber tarafından Hz. Ali hilafet/imamet için tayin edilmesine rağmen
Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir’in de aralarında bulunduğu isimler yönetimi Hz. Ali’ye
bırakmamak adına gizli bir anlaşma içerisine girmiş ve böylece Haşimoğulları yönetimden
uzaklaştırılmışlardır. İşte bu çalışmada Hz. Peygamber’in vefatına yakın ve vefatından kısa
bir süre sonra meydana gelen bazı olaylarda Hz. Ömer’in rolü ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ömer, Şîa, Şîîlik, İmamiye, Sakife, Kırtas, Üsame.
Abstract
According to Shia some of the companians had discomforted the Prophet while he
was alive and most of them, particularly Omar had pushed the limits of respect by
questionizing his commands. Although the Prophet had appointed Ali as caliph/imam on
the occassion of various events some people, including Omar and Abu Bakr made a secret
agreement not to leave governance to Ali, Banu Hashim was removed from administration.
In this study the influence of Omar on some events which took place shortly before and
after death of the Prophet was examined.
Key words: Omar,Shia, Shiites, Imamiyya, Saqifa, Kırtas (Stationery),Osamah.
1
Bu makale, 2014 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Prof. Dr. Mehmet ÖZDEMİR
danışmanlığında Mehmet Nur AKDOĞAN tarafından hazırlanan “İmamiye Şîası Kaynaklarına Göre
Hilafetine Kadar Hz. Ömer” başlıklı doktora tezinin “İhtidasından Halifeliğine Kadar Hz. Ömer” başlıklı II.
bölümünden üretilmiştir.
86
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Giriş
Şîî2 kaynaklar incelendiğinde sahabenin ağır bir dille eleştirildiği görülecektir. Bu
eleştirilerden en fazla nasibini alan kişi de Hz. Ömer’dir. İşte bu çalışmada Şîa’nın
hilafet/imamet hususunda en fazla üzerinde durduğu konulardan olan Kırtas hadisesi, Hz.
Peygamber’in vefatı, Sakîfe hadisesi ve Üsame ordusunun gönderilmesi mevzuları ilk
dönemden itibaren Şîî kaynaklardaki şekliyeele alınacaktır.Bununla beraber ilk asırdan
uzaklaşıldıkça rivayet ve değerlendirmelerde meydana gelen değişiklikler ortaya konmaya
çalışılacaktır. AyrıcaŞîa’nın bakışının aksini ortaya koyan tarihîbilgiler veŞîa dışındaki
müelliflere ait görüşlere de sık sık yer verilecektir.
Makalemize kaynaklık teşkil eden tezimizden,3 bu başlıkların seçilmesinin nedeni,
aynı bölüm altında yer alan gerek Fedek arazileri meselesi gerekse de Hz. Fatıma’nın
evinin yakılması rivayetlerinde Hz. Ömer’in genel profili katı kalpli, Peygamber ailesine
karşı acımasız ve Hz. Peygamber’e ve ailesine karşı saygısız olmasıdır. YaniŞîa’nın
varlığının
mesnedi
olan
hilafet/imamet
hususlarına
vurguçok
zayıftır.
Ancak
makalemizdedeğindiğimizbaşlıklarda Hz. Ömer, hilafeti Haşimoğullarına özellikle de Hz.
Ali’ye bırakmamak adına bilinçli bir pozisyon almış, hilafet hakkında Hz. Ebu Bekir ve
Ebu Ubeyde ile gizli anlaşma içerisine girmiş ve Hz. Ebu Bekir’in yönetime getirilmesini
neredeyse tek başına sağlamıştır. Dolayısıyla bu başlıklar Şîa nezdinde Hz. Ömer’in tavrı
açısından oldukça önemlidir.
1.
Kırtas Olayı
Bu olay, Şîa’nın, Hz. Ali’nin vasiliğini Hz. Peygamber’in hayatta olduğu dönem ile
ilişkilendirirken kullandığı temel argümanlardandır.4Rivayetleregöre, Hz. Peygamber’in
hastalığı şiddetlenince yanında bulunan ashabına “bana bir kağıt ve kalem 5 getirin; size bir
yazı (vasiyet) yazayım/yazdırayım ki, benden sonra sapıklığa düşmeyesiniz” buyurur. Hz.
Peygamber’in bu sözü üzerine orada bulunan Müslümanlar yazı malzemesi getirilip
getirilmemesi hususunda görüş ayrılığına düşerler. Hz. Ömer’in de aralarında bulunduğu
2
“Şîa” ifadesi ile İmamiyye Şîası kastedilmektedir.
Mehmet Nur Akdoğan, “İmamiye Şîası Kaynaklarına Göre Hilafetine Kadar Hz. Ömer (Yayınlanmamış
Doktora Tezi)”, (Dan.: Prof. Dr. Mehmet Özdemir), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
2014.
4
Sıddık Korkmaz,Şîa’nın Oluşumu, İz Yayıncılık, İstanbul 2012, s. 52.
5
Bazı rivayetlerde “kalem ve kürek kemiği” ifadesi kullanılmıştır. Bkz. Ebu’l-Hüseyn Müslim b. Haccac elKuşeyrî Müslim, el-Camiu’s-Sahîh (Thk. Muhammed Fuad Abdülbaki), İstanbul 1981, Vasiyye, 5 (1637
nolu hadis). Ancak bu ikisinden de kasıt “yazı malzemesidir”. Bkz. Bedrüddin Mahmud b. Ahmed
Aynî,Umdetu’l-Karî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, I-XXV, Beyrut 2001,II, 257.
3
87
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
bir kısım sahabî,6 Hz. Peygamber’in, hastalığın şiddetinden dolayı bu sözü söylediğini,
Allah’ın Kitabı’nın Müslümanlara yeteceğini söyler. Tartışma uzayınca Hz. Peygamber de,
yanındakilerin dışarı çıkmasını ister.7Odadakiler, Hz. Peygamber’in yanından ayrılırken,
O’na “istediğinizi getirmeyelim mi?“ diye sorarlar. O da “bundan sonra neye yarar?”
diyerek reddeder.8 Bazı kaynaklar bu ifadelerin ardından, Hz. Peygamber’in sözlü
vasiyette
bulunduğunu
belirtmişlerdir.
Bu
vasiyetlerin
ikisi
“Müşriklerin
Arap
yarımadasından çıkarılması ve gelen heyetlere iyi davranılmasıdır.” Ancak rivayetlerde
üçüncüsü zikredilmemiştir.9Tüm bunlara rağmen, Hz. Peygamber’in vasiyet olarak
herhangi bir şey yazdırmadığı hususunda ittifak vardır.10
Bazı Şîî müelliflerce11KırtasOlayı,Şîa’nın kullandığı diğer delillere nispeten
(Menzile, Ğadîr Hum vb.) imamete açık bir şekilde değinmemesine rağmen bu istikamette
yorumlanmıştır.12 Bununla beraber Şîa, “Kırtas Olayı” ile ilgili rivayetleri ele alırken
bunları adeta Hz. Ömer’i eleştirmek için bir taarruz aracı ve gerekçesi olarak görmektedir.
Zira o, Hz. Ali’nin Hz. Peygambertarafından halife olarak vasiyet edileceğinianladığı için
Hz. Peygamber’in bu emrini engellemiştir.13
Şîî kaynaklarda konuyla ilgili çok farklı rivayetler mevcuttur. Aşağıda vereceğimiz
bilgiler tarihî süreçte Hz. Ömer’e yönelik oluşan algıyı ortaya koyacaktır.
6
Bazı rivayetlerde Hz. Ömer’in orada bulunduğu ile ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Bkz. Ahmed b.
Yahya b. Cabir b. Davud el-Belâzurî,Ensâbu’l-Eşrâf, Daru’l-Fikr, I-XIII, Beyrut, 1996, I, 562; Muhammed
b. Cerir et-Taberî, Târîhu’l-Umem ve’l-Mulûk, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, I-VI, Beyrut 1407, II, 228-229.
7
Muhammed b. Sa’d, et-Tabakâtu’l-Kübra, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, I-VIII, Beyrut 2012, II, 187;
Muhammed b. İsmail el-Buhârî, Sahîhu’l-Buhârî, Daru İbn Kesîr, I-VI, Beyrut 1987, Kitabu’l-Meğâzî, 78
(4169 nolu hadis); Kitabu’l-Merda, 17 (5345 nolu hadis); Kitabu’l-İ’tisam bi’l-Kitabi ve’s-Sünne, 26 (6932
nolu hadis); Taberî, Târîh, II, 228-229; Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesaî, es-Sünenü’l-Kübra,
Müessesetü’r-Risale, , I-XII, Beyrut 2001, V, 366 (Kitabu’l-İlm, 5821 nolu hadis). Ayrıca bazı kaynaklarda
Hz. Ömer’in adı zikredilmeksizin Hz. Peygamber’in yanında bulunanların onun sayıklıyor olabileceğini
söyledikleri belirtilmiştir. Bkz. Buhârî, Kitabu’l-Meğâzî, 78 (4169 nolu hadis); Müslim, Vasiyye, 5 (1637
nolu hadis). Ayrıca bazı rivayetlerde bu durum üzerine İbn Abbâs’ın, “Rasulullah ile yazmak istediği yazı
arasına giren o musibet ne büyük bir musibettir” dediği de bildirilmiştir. Bkz. İbn Sa’d, II, 188; Ahmed b.
Hanbel, Müsned, Müessesetu’r-Risale, I-L, Beyrut 1999, V, 135, 222; Buhârî, Kitabu’l-İ’tisam bi’l-Kitabi
ve’s-Sünne, 26 (6932 nolu hadis); Müslim, Vasiyye, 5 (1637 nolu hadis).
8
İbn Sa’d, II, 187.
9
İbn Sa’d, II, 187; Buhârî, Kitabu’l-Meğâzî, 78 (4168 nolu hadis); Taberî, Târîh, II, 228.
10
Metin Bozan, İmamiye Şîasının İmamet Tasavvuru, Ankara 2007, s. 81.
11
Bkz. Muhammed b. Yakub el-Kuleynî, Usûlu’l-Kâfî, Menşuratu’l-Fecr, I-VIII, Beyrut 1428,I, 178; Şeyh
Sadûk, Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Babeveyh el-Kummî, el-Hisâl, Cemaatu’l-Medreseyn, Kum 1403, s.
642; Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed b. Numan el-Ukberî, el-İrşâd fi Marifeti Hucecillahi ala’lİbad, Daru’l-Şeyh Müfîd, Müessesetu’t-Târîhi’l-Arabî, Beyrut, 1993,s. 93-94.
12
Geniş bilgi için bkz. Bozan, İmamiye Şîasının İmamet Tasavvuru, s. 83 vd.
13
Hasan el-Mustafavî, el-Hakâik fi Târîhi’l-İslam ve’l-Fiten ve’l-Ehdas, Kum 1410, s. 129. Geniş bilgi için
bkz. Mehmet Salih Arı, İmamiye Şîası Kaynaklarına Göre İlk Üç Halife, Düşün Yayıncılık, İstanbul 2011, s.
304.
88
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Süleym b. Kays (ö. 76/695), Kırtas Olayı gerçekleşirken Hz. Peygamber’in odasında
yaklaşık otuz kişinin bulunduğunu ve Hz. Peygamber’in, yazı yazdırmasına“Bu Ümmetin
Firavunu”nun,Hz. Peygamber’in sayıkladığını belirterek engel olduğunu ifade eder.14
Fadl b. Şâzân (ö. 260/873),Sünnî kaynaklarda da geçen vasiyetlere Hz.
Peygamber’in, üçüncü bir vasiyet olarak Üsame ordusunun hazırlanmasını emrettiğini
belirtmiştir.15Allame Hillî (ö. 726/1325),bu ordunun gönderilmesiyle, Hz. Ali’ye rakip
olabilecek Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi isimlerin muhalefetini bertaraf etmenin
amaçlandığını iddia etmiştir.16Şeyh Müfîd (ö. 413/1022) ve Ravendi (ö. 573/1177), Hz.
Peygamber’invasiyet olarak Ehl-i Beyt hususunda tavsiyede bulunduğunu,17 bunun yanı
sıra fakirleri doyurmaları, namaza devam etmeleri ve sorumlulukları altındakilerinin
haklarına riayet etmelerini öğütlediğini belirtmişlerdir.18
Kuleynî (ö. 329/940) ve İbn Şehrâşûb (ö. 588/1192)ise Hz. Peygamber’in, hastalığı
esnasında Hz. Ali’yi kastederek “dostumu çağırın” dediği ve gelince de ona “her kapısı bin
kapıyı açan bin kapı”öğrettiğini rivayet ederler.19 Şeyh Sadûk (ö. 381/991) da Hz.
Peygamber’in “kardeşimi çağırın” dediğini,20 ona“bin hadisi (söz) açan bin hadis” öğrettiği
ve Hz. Ali ve Hz. Peygamber’in terlerinin birbirine karıştığını anlatmaktadır.21
Şeyh Müfîd (ö. 413/1022), Hz. Peygamber’in Hz. Abbas’a kendisinin vasiyetini ve
borçlarını yüklenmesini önerdiğini; ancak Hz. Abbas,bunu yerine getiremeyeceği
gerekçesiyle kabul etmeyince Hz. Ali’nin bu teklifi kabul ettiğini belirtir.Rivayetin
devamındaHz. Peygamber’in ona yüzüğünü, kılıcını ve zırhını verdiği ifade edilir.22
İbn Tâvûs (ö. 664/1265) bu olayda Hz. Ömer’in, yazı malzemesi getirilmesine engel
olarak Hz. Peygamber’i küçümsediğini bundan dolayı da dünyadaki tüm sapkınlıkların
kaynağı olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca müellife göre, Hz. Ömer’in yazı malzemesi
getirilmesini engellemesinin nedeni, Hz. Peygamber’in kırtasa Hz. Ali’nin adını yazacağını
14
Süleym b. Kays el-Hilalî el-Kûfî, Kitabu Süleym b. Kays, Daru’l-Hadî, Kum 1420, s. 324. Süleym, İbn
Abbas’ın, “Bu Ümmetin Firavunu”nun “Ömer” olduğunu söylediği, daha önce de Hz. Ali, Hz. Selman, Hz.
Mikdad ve Hz. Ebu Zer’in de aynı şeyi söylediklerini belirtir. Bkz. Süleym b. Kays, s. 324.
15
el-Fadl b. Şâzân el-Ezdî en-Nîsâbûrî, el-Îzâh fi’r-Reddi ala Sairi’l-Firak, Müessesetu’t-Târîhi’l-Arabî,
Beyrut 2009, s. 359-360.
16
Hillî, el-Hasan b. Yusuf b. el-Mutahhar, Keşfü’l-Murâd fi Şerhi Tecrîdi’l-İ’tikâd, Menşuratu Şekura, Kum
1373, s. 509; Muhammed Bakır el-Meclisî, Bihâru’l-Envari’l-Camia li Düreri Ahbâri’l-Eimmeti’l-Athar,
Messesetü’l-Vefa, I-CX, Beyrut 1983, XXXVIII, 157.
17
Şeyh Müfîd, el-İrşâd,s. 91-94.
18
Kutbuddin er-Ravendî, Kasasu’l-Enbiya, Mecmau’l-Buhusi’l-İslamiyye, Meşhed 1409, s. 358-359; Bozan,
İmamiye Şiasının İmamet Tasavvuru, s. 82.
19
Kuleynî, el-Kâfî,I, 178; Muhammed b. Şehrâşûb el-Mazenderanî, Menâkıbu Âl-i Ebî Tâlib, Müessesetü’lAllame, I-III, Kum 1379, I, 203.
20
Şeyh Sadûk, el-Hisâl,s. 643.
21
Şeyh Sadûk, el-Hisâl, s. 642.
22
Şeyh Müfîd, el-İrşâd, s. 92-94.
89
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
ve bununla beraber onu engelleyeceklerin de adlarını yazarak bu kimselerin ya
kovulmalarını ya öldürülmelerini emrederek Hz. Ali’yi koruyacağınıbilmesiydi.23
Şîî müelliflerden Tüsterî (ö. 1019/1610) ve son dönemin önemli Şîî alimlerinden
Şerefüddin el-Mûsevî ise Ehl-i Sünnet muhaddislerini, rivayet metinleri ile oynamak ve
bazı ifadeleri değiştirmekle suçlamaktadırlar.24
Meclisî (ö. 1111/1698), Kırtas hadisesinin “manen mütevatir” olduğunu dolayısıyla
da Hz. Ömer’in küfrüne delalet ettiğini, Hz. Ömer’i hilafet/imametmakamında görenlerin
ise cehalet ve sapıklığına işaret ettiğini ileri sürmüştür.25Çağdaş müelliflerden Tahranî ise
Hz. Ömer’in, Hz. Peygamber’in talebine karşı çıkmasının ani veya tesadüfî değil; önceden
planlı olduğunu iddia etmiştir.26
Rivayetlerde görüldüğü üzere özellikle İbn Tâvûs’tan itibaren rivayetler ile birlikte
bir değerlendirme yapılmış, bazen ise bu değerlendirmede eleştiri sınırları aşılarak
işhakarete vardırılmıştır. Ayrıca rivayetlerde asıl suçlu olarak Hz. Ömer ön planda
tutulmuştur.Bununla beraber Şîî kaynaklardaki rivayetlerde genel hatlarıyla şu hususlar
dikkat çekmiştir:
1.
Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in hilafet/imamet için Hz. Ali’nin adını yazdıracağını
bildiği için bunu engellemeye çalışmıştır.
2.
Hz. Peygamber’in,Hz. Ali’yi kastederek “bana dostumu/kardeşimi çağırın”
demesi ve ona çeşitli şeyler öğretmesi onun diğer halifelerden üstünlüğüne işaret olarak
görülmüştür.
3.
Hz. Ömer’e bu olay bağlamında yöneltilen eleştiriler bazen hakarete bazen de
tekfire dönüşmüştür.
4.
Hz. Ömer’in, Hz. Peygamber’i küçümsediği iddia edilmiştir.
5.
“Üsame ordusuna herkesin katılması” yönündeki vasiyet ile Hz. Ali’ye rakip
olabilecek kimselerin bertaraf edilmesinin amaçlandığı savunulmuştur.
Kırtas Olayı hakkında Şîî ve Sünnî kaynakların naklettiği rivayetler tarih boyunca bu
iki mezhep arasında ihtilaf konusu olmuştur. Şîîlerin, Kırtas Olayı ile ilgili rivayetleri, Hz.
23
Ebu’l-Kasım Ali b. Musa b. Cafer b. Muhammed b. Tâvûs, Keşfu’l-Mehacce li Semereti’l-Mehecce, elMatbaatu’l-Haydariyye, Necef 1950, s. 64-66.
24
Nurullah et-Tüsterî, İhkâku’l-Hak, byy., trz., s. 234-235; Şerafüddin el-Mûsevî, el-İctihâd fî Mukabili’nNass, Matbaatu Seyyidi’ş-Şüheda, Kum 1404, s. 149-150.
25
Meclisî, Bihâr, XXII, 474.
26
Muhammed Hüseyin el-Hüseynî et-Tahranî, Marifetu’l-İmam, I-XV, byy., trz., XIII, 79-80.
90
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Ali’nin hilafeti için delil olarak kullanmaya çalışmaları gibi; Sünnî kaynaklar da Hz. Ebu
Bekir’in üstünlüğünü ispat etmek için kullanmışlardır.27
Şîî kaynaklar bölümünde ilk rivayeti kendisinden naklettiğimiz Süleym b. Kays ile
ilgili olarak her ne kadar İbn Nedim, onu ilk Şîî çalışmayı yapan kişi olarak tanıtsa da esSakîfe isimli kitabın müellife nispeti hakkında daha sonra gelen Şîî yazarlar şüphelerini
dile getirmişler, hatta bazıları kitabın, sahte olduğunu söylemişlerdir.28 Mesela Şeyh Müfîd
bu kitabın güvenilir olmadığı ve kitaptaki bilgilerin ekseriyeti ile amel edilemeyeceği
görüşündedir. Dahası, kitabın tamamının önemsenmemesine ve rivayetlerine uymaktan
kaçınılmasının lüzumuna kanidir.29
Yukarıdaki bazı rivayetlerde ‘Hz. Peygamber’in, Ali’ye bin kapı/bin harf/bin
kelime’30 öğrettiği şeklinde ezoterik izahlaratevessül edilmesi, Kur’an ve hadislerde
Şîa’nın anladığı tarzda imamete dair delillerin yer almamasındandır.Bu olay özelinde de
Hz. Peygamber hastalığı sırasında yazılı yahut şifahî olarak hiç kimseyi tayin etmemiştir.31
Şîa, Hz. Peygamber’in vasiyet yazdırmasını Hz. Ömer’in engellediğini iddia etmiştir.
Ancak bazı kaynaklarda yazı malzemesi getirmeyen kişi Hz. Ali’dir.32Bir kısım
rivayetlerde ise bu olay bağlamında Hz. Ömer’in adı bile zikredilmemektedir.33 İsnadın
zayıflığı açısından, Hz. Ömer’in getirmediğini konu alan rivâyetle, Hz. Ali rivâyeti
27
İbn Sa’d, III, 134; Ahmed b. Hanbel, Müsned, XL, 235 (24199 nolu hadis); Ebu’l-Fida İbn Kesîr, İsmail b.
Ömer, el-Bidâye ve’n-Nihaye, Daru’l-Fikr, I-X, Beyrut 1998, IV, 192.
28
Etan Kohlberg, “Şîî Hadis” (Çev. M. Ali Büyükkara), Ekev Akademi Dergisi, C. 2, S. 2, 2000, s. 49. Geniş
bilgi için bkz. Aslan Habibov, İlk Dönem Şîî Tefsir Anlayışı, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 2007, s.
111-112.
29
Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed b. en-Numan el-Ukberî, Tashîhu İtikâdati’l-İmamiyye, Kum 1413,
s. 149-150.
30
Ebu Cafer Muhammed b. el-Hasan b. Ferruh es-Saffâr, Besâiru’d-Derecat, Şeriketu’l-Alemi li’l-Matbuat,
Beyrut 2010, s. 418-419; Kuleynî, el-Kâfî, I, 178. Emanetler ile ilgili geniş bilgi için bkz. Bozan, İmamiye
Şiasının İmamet Tasavvuru, s. 83-90.
31
Taha Hüseyin, el-Fitnetü’l-Kübra, “Osman”, Daru’l-Mearif, Kahire 2009, s. 24; Ethem Ruhi Fığlalı,
İmamiye Şîası, Ağaç Yayınları, İstanbul 2008, s. 26-27. Geniş bilgi için bkz. Öz, “Kırtâs Hadisesi ve İlgili
Rivayetlerin Tenkîdi”, Hikmet Yurdu Dergisi, Yıl, 2; Sayı, 3, s. 284. İmamın nass ile tayini konusunda geniş
bilgi için bkz. Bozan, İmamiye Şiasının İmamet Tasavvuru, s. 40-45.
32
İbn Sa’d, II, 187; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 105; Muhammed b. İsmail el-Buhârî, Edebü’l-Müfred,
Daru’l-Beşairi’l-İslamiyye, Beyrut 1989, s. 66; Aynî, Umdetu’l-Karî, II, 257-258; Ebu’l-Fida İsmail b. Ömer
İbn Kesîr, es-Sîretu’n-Nebeviyye, Daru’l-Marife, I-IV, Beyrut 1976, IV, 473.
33
İbn Sa’d, II, 187-188; Buhârî, Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer, 172 (2888 nolu hadis); Kitabu’l-Meğâzî, 78
(4168 nolu hadis); Müslim, Vasiyye, 5 (1637 nolu hadis). İbn Sa’d, konuyla ilgili dokuz rivayet
aktarmaktadır. (İbn Sa’d, II, 187-189.) Yapılan bir araştırmada bunlardan, metinle ilgili herhangi bir eleştiri
yapılmasa da, senet açısından sadece İbn Abbas’tan gelen ilk iki rivayetin sağlam olduğu ifade edilmiştir.
(Öz, “Kırtâs Hadisesi ve İlgili Rivayetlerin Tenkîdi”, s. 278-279.) İlgili iki rivayetin hiç birinde de Hz.
Ömer’in adı geçmemektedir. Buhârî’nin Sahih’inde yer alan hiçbir rivayette Hz. Ömer’in orada bulunduğu
ifade edilmezken; Müslim’in rivayetinde ise Hz. Ömer’in itiraz ettiği açıkça görülmektedir. (Buhârî,
Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer, 172 (2888 nolu hadis), Kitabu’l-Meğâzî, 78 (4168 nolu hadis); Müslim, Vasiyye,
5 (1637 nolu hadis).) Konuyla ilgili diğer kaynaklarda geçen hemen hemen tüm rivayetleri ele alan İbn Sa’d
sadece üç tanesinde Hz. Ömer’in adını zikretmektedir.
91
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
arasında herhangi bir fark yoktur ve neden tercihin Hz. Ömer’den yana kullanıldığını
açıklamak için elimizde, mezhep tarafgirliğinden başka bir gerekçe bulunmamaktadır.34
Kırtas Olayı hakkındaki rivayetlerin büyük bölümü o sırada on yaşında olan35 İbn
Abbas’a dayandırılmaktadır. Oysa ki ulaşabildiğimiz tarih ve siyer kaynaklarının tamamı
Hz. Peygamber’in odasında bir topluluğun bulunduğunu ifade etmesine rağmen rivayetler
niçin sadece İbn Abbas kanalıyla gelmektedir?
Kaynaklara göre Kırtas hâdisesi perşembe günü olmuştur.36 Hz. Peygamber’in vefat
gününün ise pazartesi olduğu bilinmektedir.37 Öyleyse Hz. Peygamber, bu süre zarfında
hilafet konusunda niçin bir şey söylememiş ya da vefat edeceği gün mescitte yaptığı
konuşmada38 niye bu konuya değinmemiştir?
Kadı Iyaz ise, Hz. Ömer’in Hz. Peygamber’i kastederek “sayıklıyor”demesine farklı
bir izah getirmektedir. Ona göre, bazı rivayetlerdeki “h-c-r” kelimesi “hezeyanda
bulunma” anlamına gelir. Bunun Hz. Peygamber’de bulunması uygun değildir. Bu yüzden
“Rasulullah sayıklıyor mu?” diye soran kişi “Yazmayın!” diyene karşı bu ifadeyi
kullanmaktadır. Yani “Hz. Peygamber’in durumunu sözlerinde hezeyanda bulunuyormuş
gibi bırakmayın (yazın)!” Ayrıca Hz. Ömer’in, “Allah’ın kitabı bize yeterlidir” demesi Hz.
Peygamber’in emrine karşı değil onunla tartışanlara karşıdır.39Hayrettin Karaman’agöre,
şayet bu yazıyı yazdırmak Hz. Peygamber için dinin vaciplerinden biri veya tebliğ
vazifesinin gereği olsaydı, bu konuda ısrar eder ve o işi yerine getirmekten ne Hz. Ömer ne
de bir başkası onu engelleyebilirdi.40
Şîa’ya göre Ğadîr Hum ile ilgili rivayetlerde Hz. Ali’nin hilafeti ile ilgili açıkça
ifadeler vardır.41 Eğer durum böyleyse ve Hz. Peygamber, Ğadîr Hum’da Hz. Ali’nin
imametini ilan ettiyse, ikinci defa ilan etmesinin hiçbir anlamı yoktur.42Üstelik İbn
Abbas'tan gelen bir rivayet, Kırtas Olayı’nı Şîa’nın anladığı şekilde yorumlamanın bir tür
zorlama olacağını da ortaya koymaktadır. Bu rivayete göre, Hz. Peygamber’in son
demlerinde, onun vefat etmek üzere olduğunu anlayan Hz. Abbas, Hz. Ali’ye, Hz.
34
Geniş bilgi için bkz. Öz, “Kırtâs Hadisesi ve İlgili Rivayetlerin Tenkîdi”, s. 278-279, 284.
Bkz. İbn Şehrâşûb, Menakıb, I, 322.
36
İbn Sa’d, II, 187; İbnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Ali b. Ebi’l-Kerem Muhammed b. Muhammed b. Abdilkerim,
el-Kâmil fi’t-Târîh, Daru’l-Kitabi’l-Arabî, I-X, Beyrut 1997, II, 185.
37
Taberî, Târîh, II, 229; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 187.
38
Taberî, Târîh, II, 229.
39
Ebu Zekeriyya Yahya b. Şeref b. Mürî en-Nevevî, el-Minhac Şerhu Sahîhi Müslim el-Haccac, Daru İhyai’tTurasi’l-Arabî, I-XVIII, Beyrut, 1392, XI, 92-93.
40
Hayrettin Karaman, “Rasulullah’ın Davranışlarının Bağlayıcılığı”, Asr-ı Sadette İslam, (Editör: Vecdi
Akyüz), Ensar Neşriyat, I-IV, İstanbul 2007, I, 302.
41
Geniş bilgi için bkz. Bozan, İmamiye Şiasının İmamet Tasavvuru, s. 69-81.
42
Korkmaz, Şîa’nın Oluşumu, s. 55.
35
92
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Peygamber’e ölüm nişanı düştüğünü hatırlatarak, zaman geçirmeden ona, hilafet işinin
kime ait olacağını sormaları gerektiğini söyler. Bunun üzerine Hz. Ali, Hz. Peygamber’in,
hilafetin Haşimoğullarına ait olmadığını söyleyebileceği ihtimali karşısında ona böyle bir
soru yöneltmeyeceğini dile getirir.43
Şîa’nın çokça eleştirdiği Hz. Ömer’in tepkisine dair rivayeti kabul edersek bununla
ilgili bir kaç gerekçe ileri sürülmüştür:
1.
Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in bitap düşen bedenini daha da yormak
istememiştir.44
2.
Münafıkların, Hz. Peygamber’in hasta iken yazdıkları dolayısıyla onu kınamak
ve Müslümanların birliğine zarar vermek için bir vesile ve fitne olarak görme endişesinden
olduğu da söylenmiştir.45
3.
Başka bir görüşe göre ise Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in kendileri için üstesinden
gelemeyecekleri, hakkında ictihadda bulunamayacakları veya cezayı gerektirecek bir şey
yazmasından endişe etmiştir.46
Hz. Ömer’in Kırtas Olayı’ndaki tavrını hilafet meselesi ile ilişkilendirmenin doğru
olmadığı kanaatindeyiz. Hz. Ömer, kendi karakterinin bir neticesi olarak açık ve net bir
şekilde tavrını ortaya koymuştur. Muhtemelen Hz. Ömer ve onunla aynı görüşte olan diğer
sahâbîler, Hz. Peygamber’in veda hutbesinde kendilerine miras olarak bıraktığı Kur’an ve
Sünnete dikkat çekeceğini düşünmüşlerdir.47 Çünkü ayette48 belirtildiği üzere zaten din
kemale ermiş, hiçbir şey eksik bırakılmamıştı. Dolayısıyla nesh, değiştirme ve ziyade
etmenin kapısı kapatılmıştı.49
2.
Hz. Peygamber’in Vefatı
43
İbn Sa’d, II, 189; Taberî, Târîh, II, 229; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 185; Hasan Onat, “Şîîliğin Doğuşu
Meselesi”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Faklütesi Dergisi,Cilt: XXXVI, Ankara 1997, s. 92.
44
Ebu Abdilazîz Ahmed b. Abdirrahîm ed-Dehlevî, Muhtasaru’t-Tuhfeti’l-İsnâ Aşeriyya (Arapça’ya Çev.
Muhammed b. Muhyiddîn b. Ömer el-Eslemî, Thk. Mahmud Şükri el-Alusi), İhlas Vakfı Yayınları, İstanbul
1992, s. 248; Cem Zorlu, İslam’da İlk İktidar Mücadelesi, Yediveren Yayınları, Konya 2002, s. 35-36.
45
Ebu’l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Ahmed b. Hacer el-Askalanî, Fethu’l-Barî Şerhu Sahîhi’lBuharî, Daru’l-Marife, I-XIII, Beyrut 1379, VIII, 134.
46
Nevevî, el-Minhâc, XI, 91-92; Ali Muhammed Sallabi, Hz. Ömer (Çev. Mehmet Akbaş), Ravza Yayınları,
İstanbul 2008, s. 86.
47
Zorlu, s. 35-36.
48
Maide, 5/3.
49
Dehlevî, Muhtasaru’t-Tuhfe, s. 248.
93
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Hz. Peygamber, hicrî 11. yılın Rebiu’l-Evvel ayının 12. gününde (8 Haziran 632)
vefat etmiştir.50 Şîî kaynaklar, bu elim hadise karşısında Hz. Ömer’in göstermiş olduğu
tavrı yanlış olarak değerlendirmekte ve konuyla alakalı çeşitli iddialarda bulunmaktadırlar.
Şeyh Müfîd (ö. 413/1022)’in el-Fusûlu’l-Muhtâra adlı eserinde Hz. Peygamber’in
vefatı esnasında Hz. Ömer’in nasıl bir tavır takındığına dair şu bilgiler yer alır: Hz. Ömer,
Hz. Peygamber’in vefatı üzerine orada bulunan insanlara, Allah adına yemin ederek onun
tüm dinlere üstün gelmedikçe vefat etmeyeceğini, bilakis Hz. Musa gibi Rabbinin katına
çıktığını, Hz. Musa’nın mikattan dönüşü gibi tekrar döneceğini ve Hz. Peygamber’in,
kendisinin öldüğünü iddia edenlerin ellerini ve ayaklarını keseceğini söyler. O sırada Hz.
Ebû Bekir gelir ve Hz. Ömer’e sakin olması telkininde bulunur. Ancak Hz. Ömer’in
kendisine kulak vermediğini görünce Hz. Ebû Bekir ayağa kalkıp Allah’a hamd ve Hz.
Peygamber’e salattan sonra şöyle der: “Ey insanlar! Kim Muhammed’e tapıyor idiyse
şüphesiz o vefat etmiştir. Ama her kim ki Allah’a ibadet ediyor idiyse kuşkusuz ki Allah
diridir, ölmez. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Sen de öleceksin onlar da ölecektir.”51 Bu
sözler üzerine Hz. Ömer dediklerinden vazgeçer.”52
Müellif bu rivayeti aktardıktan sonra Hz. Ömer’in bu tavrının İslam’daki ilk ihtilaf
olduğunu ve onun, Kur’an’ı bilmediğini iddia eder.Ayrıca müellife göreo, Hz. Peygamber
için gaybet nitelemesinde bulunmuş dolayısıyla da yakinî bir imandan ne derece uzak
olduğunu göstermiştir.53
Allame Hillî (ö. 726/1325) ve Tüsterî (ö. 1019/1610) ise olayı ele alırken Hz.
Ömer’in Kur’an’ı bilmediği, onu ezberlemediği ve ayetleri hakkında düşünmediğini dile
getirmişler, dolayısıyla da imam/halife olamayacağını ifade etmişlerdir.54
Ayrıca Tüsterî, Hz. Ömer’in böyle bir tavır sergilemesini, münafıkların idareyi ele
geçirmelerini engellemek, insanların ihtilafa düşmesine mani olmak veya Hz. Peygamber’e
aşırı sevgisinin sonucu şeklinde değerlendirenlere karşı “Eğer gerçekten Hz. Peygamber’e
sevgisi bu derece büyük olsaydı, niçin Ebu Bekir’e biat almak için Hz. Peygamber’in
teçhiz, tekfin ve namazını terketti? Eğer Hz. Ömer’in, münafıkları korkutmak için böyle
davrandığı iddia edilirse bu da geçersizdir. Çünkü münafıklar küçük bir gruptu, sayıları
50
Belâzurî, Ensâb, I, 568.
Zümer, 30/39.
52
Şeyh Müfîd, Ebu Abdillah Muhammed b. Muhammed b. en-Numan el-Ukberî, el-Fusûlu’l-Muhtâra,
Daru’l-Müfîd, Beyrut 1993, s. 240-241.
53
Şeyh Müfîd, el-Fusûl, s. 240-242.
54
Hillî, Keşfü’l-Murâd, s. 512; Hillî, el-Hasan b. Yusuf b. el-Mutahhar, Nehcü’l-Hak ve Keşfü’s-Sıdk, Daru’lHicret, Kum 1421, s. 276-277; Tüsterî, İhkâku’l-Hak, s. 238-239. Ayrıca son dönem müelliflerden Huî de bu
konuya değinmiştir. Mir Habibullah b. Seyyid Muhammed el-Hûi, Minhacu’l-Beraa Şerhu Nehci’l-Belağa, IXXI, byy., trz., XV, 109.
51
94
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Müslümanlar arasına fitne sokacak kadar kalabalık değildi. Ancak Şîa’nın münafık
addettiği sahâbîler de buna eklenirse bu doğru olur ki bu fitne gerçekleşmiştir. Hz.
Peygamber’in soyundan gelecek Mehdi’ye kadar da devam edecektir.” eleştirisinde
bulunur.55
Meclisî (ö. 1111/1698) ise Hz. Ömer’in, şiddet ve tehdit ile Hz. Peygamber’in
vefatını inkâr etmesinin, onun vefat haberini muallakta bırakıp hilafet konusunda gizli
antlaşma yapan kişileri bir araya getirmeyi amaçladığını savunmaktadır.56
Çağdaş müelliflerden Muhammed Taki et-Tüsterî ise, Hz. Ömer’in bu davranışının, o
esnada orada bulunmayan Hz. Ebu Bekir’in ona yetişmesi ve Sakîfe işini düzene sokması
için zaman kazandırma amacı taşıdığını ifade etmekte;57 Abdülbaki Gölpınarlı ise, Hz.
Ömer’in bu hareketinin “sun’î ve belki de kasdî” olduğu tahmininde bulunmaktadır.58
Mustafavî’ye göre de, Hz. Ömer’in bu konuda bilgisiz ve habersiz olmasına hükmetmek
çok uzak bir ihtimaldir.59
Yukarıdaki rivayet ve değerlendirmelerden anlaşıldığına göre Hz. Ömer’in, Hz.
Peygamber’in vefat haberi karşısında böyle bir tavır sergilemesi öncelikle bilinçli bir
davranıştır. O, böyle davranmakla hilafet konusunda zaman kazanmayı amaçlamış,
kendilerinin dışındakilerin idareyi ele geçirmelerini engellemek istemiştir. Öte yandan Şîî
müelliflere göre bu olay Hz. Ömer’in Kur’an bilgisinin çok az olduğunun da göstergesidir.
Dolayısıyla Şîa kaynakları tarafından onun hilafeti de sorgulanmıştır. Ayrıca bu olay
onlardanbir kısmına göre İslam’da ilk ihtilaf olmuştur.
Hz. Peygamber’in vefatı ile ilgili, Şîî müelliflerin naklettiklerinden farklı bir kaç
rivayeti Sünnî kaynaklardan zikredeceğiz.
Hz. Aişe şöyle bir müşahedesini anlatır: Hz. Peygamber öldüğü sırada, Ömer ile
Muğire b. Şube gelip içeri girmek için izin istediler. Ben de girmelerine izin verdim. Ömer,
Hz. Peygamber’e bakıp, “Vay be, Allah’ın Elçisi ne kadar da şiddetli bayılmış” dedi. Sonra
ikisi kalkıp çıkmak istediler. Kapıya yaklaştıklarında Muğire, “Ey Ömer, Allah’ın Elçisi
ölmüş” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, “Yalan söylüyorsun. Sen fitneci bir adamsın. Allah,
münafıkları tamamen yok etmedikçe Allah’ın Elçisi ölmeyecektir.” dedi.60 İbn Kesîr’e
göre, Hz. Aişe, Hz. Peygamber’in öldüğünü anlamamış olduğundan, Hz. Ömer’in, onu
55
Tüsterî, İhkâku’l-Hak, s. 239.
Meclisî, Bihâr, XXVIII, 179 (1 nolu dn.).
57
Muhammed Taki et-Tüsterî,Behcu’s-Sibağa Şerhu Nehci’l-Belağa, I-XI, byy., trz., IV, 10.
58
Abdülbaki Gölpınarlı, Târîh Boyunca İslam Mezhepleri ve Şîîlik, Derin Yayınları, İstanbul 2011, s. 53-55.
Ayrıca bkz. Fığlalı, İmamiyye Şiası, s. 32-33.
59
Mustafavî, s. 142.
60
İbn Sa’d, II, 205; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, 211.
56
95
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
ürkütmek istemeyip Hz. Peygamber’in bayıldığını söylemiş olması muhtemeldir. Hz.
Muğire ise, doğruyu söyleyince, Hz. Aişe’yi ürkütmüş ve bundan dolayı Hz. Ömer ona sert
bir şekilde tepki göstermiştir.61
Bir diğer rivayette ise, Hz. Peygamber’in ölüp ölmediği konusunda diyaloga girenler
Hz. Ömer ile Hz. Ebu Bekir’dir. Bu diyalog çerçevesinde Hz. Ömer Hz. Peygamber’in
vefat haberi sonucu çok etkilenmiş, benzi sararmış ve “O ölmedi…” cümlelerini telaffuz
etmiştir. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir ona “Ey Ömer! Yoksa dininden kuşkun mu var?
Yüce Allah’ın ‘Ey Resûlüm! Muhakkak ki sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir!’62
buyurduğunu işitmedin mi?” diye çıkışınca Hz. Ömer zikredilen ayetleri ilk kez o an
duymuş gibi olduğunu belirterek, Hz. Ebu Bekir’i dinledikten sonra dizinin bağının
çözüldüğünü, yere çöktüğünü ve Hz. Peygamber’in öldüğüne kanaat getirdiğini
söylemiştir.63
Kadı Abdülcebbar, Şîa’nın Hz. Ömer’in Kur’an ayetlerini ezbere bilmediği, Hz.
Peygamber’in ölümünü inkâr ettiği iddiasının geçersiz olduğunu, hafız olmamasının da Hz.
Ömer’in faziletine hiçbir zarar vermeyeceğini ve Kur’an’ın bir hükmünü unutmuş olmanın
da kişinin Kur’an’ı ezbere bilmediği anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir. Çünkü böyle bir
durumda Kur’an’ı ezberlemek sadece hükümlerini bilenler için geçerli olurdu ki bu da
imkânsızdır. Ayrıca Kadı Abdülcebbar, “Eğer Muhammed ölür veya öldürülürse…”64
ayetini Hz. Ömer’in bütünüyle inkâr etmediğini sadece daha geç bir vakitte gerçekleşmesi
beklentisi içinde olduğunu da söylemektedir.65
Hz. Ömer’in Hz. Peygamber’in vefatı ile ilgili tavrını İslam’ın ilk ihtilafı olarak
görmek yanlış olur. Çünkü Hz. Ömer’in tavrı şahsî bir tavırdan öteye geçmemiştir. Ancak
hilafet konusundaki ihtilaf günümüze kadar tartışmaları devam etmiş ve henüz de
çözümlenememiş bir tartışmadır.66
Hz. Ömer’in, Hz. Peygamber’in vefat olayı karşısında tavrının kasıtlı olduğu, Ehl-i
Beyt’e yapılacak bir biatı engellemeye yönelik zaman kazanma amacı taşıdığı, irtidat
hareketlerinden korkarak yapıldığı veya daha önceden yapılmış olan bir anlaşmanın
yürürlüğe konması için Hz. Ebu Bekir’e süre tanımak amacıyla yapıldığı iddialarına
gelince Zorlu’ya göre burada Hz. Ömer’in tavrının iki yönünün bulunması muhtemeldir.
61
İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, 211.
Zümer, 39/30.
63
İbn Sa’d, II, 205-206; Belâzurî, Ensâb, I, 566.
64
Âl-i İmrân, 3/144.
65
İbn Ebi’l-Hadîd, Ebu Hamid İzzüddin Abdülhamid b. Hibetullah el-Medâinî, Şerhu Nehci’l-Belağa, Daru’lCîl, I-XXII, Beyrut 1996, II, 42.
66
Fığlalı, İmamiye Şiası, s. 31.
62
96
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Birincisi duygusal, ikincisi siyasî.67 Öncelikle Hz. Ömer canından çok sevdiği bir insanı
kaybetmenin verdiği üzüntüyle böyle davranmış olabilir.68 İkinci olarak, Hz. Ömer’in ridde
olaylarını engellemek ve idari bir boşluk meydana geldiği izlenimini uyandırmamak için
böyle bir davranış sergilemesi muhtemeldir. Aslında bir yönüyle o günün şartlarında
takdire şayan bir siyasî tavırdır da. Çünkü Hz. Peygamber’in vefatına yakın ridde olayları
ortaya çıkmıştır. Bu olayların, onun vefatıyla artma eğilimi göstermesi mümkündür. Bu
durumun önüne set çekmek için böyle bir tedbire yönelmiş olması da ihtimal
dahilindedir.69 Yani Hz. Ömer, yönetimde bir boşluk oluşmaması adına zaman kazanmak
için bu tavrı sergilemiş olabilir.70 Aslında bize göre de Hz. Ömer’in tavrının siyasî yönü
ağır basmaktadır. Olayın öncesi ve sonrasında gerçekleşen meselelerle konuyu ele
aldığımızda resmin daha netleşeceği düşüncesindeyiz. Hz. Ömer’in Kırtas Olayı’nda
soğukkanlı ve bir o kadar da makul davrandığını bir önceki bölümde rivayetlerden
müşahede etmiştik. İleride gelecek olan Sakîfe Gölgeliği’ndeki tavrı da onun toplumu iyi
tanıyan, nabzını iyi tutan biri olduğunu gösterecektir. Dolayısıyla birbiri ile bağlantılı
olayların bir diğer halkası olan Hz. Peygamber’in vefatı meselesinde tamamen ne dediğini
bilmeyen, sağa-sola tehditler savuran bir Hz. Ömer tasavvuru bize göre çok da tutarlı
görünmemektedir. Dolayısıyla onun bu olayda bilinçli bir pozisyon almış olmasının fitne
hareketlerini engellemek açısından önemli olduğu kanaatindeyiz.
Şunu da belirtmeliyiz ki, Ehl-i Beyt’in idareyi ele almasını engellemek için Hz. Ebu
Bekir ile Hz. Ömer arasında bir anlaşma olduğu ve Hz. Ömer’in zaman kazanmak adına
böyle davrandığını söylemek ön yargılarla olayı değerlendirmek olur. Zaten temel İslam
tarihi kaynaklarında bu düşünceyi destekleyen bir rivayet veya değerlendirme de mevcut
değildir.
Sünnî kaynaklarda ise, herkesin telaş veya şaşkınlık içinde olduğu bir anda meseleye
en sakin yaklaşan kişinin Hz. Ebu Bekir olduğu imajının verilmesi, Hz. Ebu Bekir’in
hilafete en layık kişi olduğu izlenimini vermektedir. Bu da tarih boyunca devam eden
mezhep mücadelelerinin bir sonucu olma ihtimalini içinde barındırmaktadır.71
3.
Sakife Meselesi
67
Zorlu, s. 66.
Zorlu, s. 66; İbrahim Sarıçam, Hz. Ömer, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2012, s. 81-82.
69
Zorlu, s. 66.
70
Korkmaz, Şîa’nın Oluşumu, s. 57.
71
Geniş bilgi için bkz. Mehmet Azimli, Siyeri Farklı Okumak, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2011, s. 414415.
68
97
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Sakîfe, “gölgelik, çardak” anlamlarına gelir.72 İslam tarihinde Sakîfetu Benî Saide
şeklinde meşhur olan Benî Saide Gölgeliği, Ensar ve Muhacir’in bir araya gelerek Hz.
Peygamber’den sonra din ve dünya işlerinin idaresini kimin yapacağını görüştükleri yerin
adı olarak bilinir.73
Şîa dışındaki kaynaklarda Sakîfe meselesi genel hatlarıyla şöyle nakledilir: Hz.
Peygamber’in vefatının ardından Ensar, Benî Saide Sakîfe’sinde toplanarak Hz.
Peygamber tarafından kurulan devletin ondan sonra kimin tarafından idare edileceğini
görüşmeye başlar. Bunu duyan muhacirlerin önemli isimleri Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve
Ebu Ubeyde toplantının yapıldığı yere giderek “İmam’ın Kureyş’ten olması” gerektiği,
aksi takdirde Arapların onların tebaası olmayı kabul etmeyeceğini dile getirirler. Ensar’ın
birden fazla halife önerisine ise başta Hz. Ömer olmak üzere Sakîfe’ye gelenler karşı
çıkarlar. Bunun üzerine ortamı konuşmasıyla yumuşatan Hz. Ebu Bekir, eğer kabul
ederlerse Hz. Ömer veya Ebu Ubeyde’den birine biat edeceğini söyler. Ancak Hz. Ömer,
bu işe Hz. Ebu Bekir’in daha ehil olduğunu ve Hz. Peygamber’in namaz kıldırması için
öne aldığı bir insanı geri çekmenin uygun olmayacağını ifade ederek Hz. Ebu Bekir’e biat
eder.74
Şîî kaynaklarda Sakîfe olayı geniş bir şekilde yer almaktadır. Biz bu olayı içeren
veya onunla ilintili olan rivayetleri Hz. Ömer bağlamında ele almaya çalışacağız.
En eski Şîî müelliflerden de sayılan Süleym b. Kays (ö. 76/695)Sakîfe olayını biri
Berâ b. Azib, diğeri Selmân-ı Fârisî olmak üzere iki ayrı kanaldan nakletmektedir.
Bera b. Azib kanalıyla gelen rivayete göre Ensarın Sakîfe’de toplandığı haberi Hz.
Ebu Bekir ve Hz. Ömer’e ulaşınca Ebu Ubeyde ve Muğire b. Şube’yi de yanlarına alıp Hz.
Abbas’a giderler. Bundaki amaçları Hz. Abbas ve nesline hilafet hususunda bir pay verip
Hz. Ali’nin önünün kesmektir. Ancak Hz. Abbas, kendilerinin Hz. Peygamber’e daha
yakın olduklarını dolayısıyla da hilafetin, Haşimoğullarının hakkı olduğunu söyleyerek
onları boş çevirir.75Selman-ı Farisî kanalıyla gelen rivayette ise Ensar’ın Sakife’de
toplanırken Hz. Ali’yi savundukları, buna karşılık Hz. Ömer ve beraberindekilerin Hz. Ebu
Bekir’i hilafete getirdikleri belirtilir. Rivayetin devamında ise Hz. Peygamber’in Hz.
Ali’ye, Hz. Ebu Bekir’e ilk biat eden kişinin İblis olduğunu haber verdiği iddia
72
İbn Manzûr, Cemalüddin Muhammed b. Mükerrem b. Ali, Lisânu’l-Arab, Daru’l-Mearif, I-VI, Kahire, trz.,
III, 2040.
73
Mehmet Azimli, Halifelik Târîhine Giriş, Öykü Yayınları, İstanbul 2005, s. 68-69. “Sakife” ile ilgili genel
bilgi için bkz. Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Sakifetü Beni Saide”, DİA,İstanbul 2009, XXXVI, 11-12.
74
Belâzurî, Ensâb, I, 479 vd.; Taberî, Târîh, II, 236 vd.; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 187. Ayrıca konuyla ilgili
olarak bkz. Azimli, Halifelik Tarihine Giriş, s. 68 vd.; Zorlu, s. 79 vd.
75
Süleym b. Kays, s. 140-142.
98
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
edilir.76Cevherî (ö. 323/934) ise, Süleym b. Kays’ın aksine Ensarın, Sa’d b. Ubade’nin
etrafında toplandığını nakleder.77 Bunun yanında müellif, Hz. Ebu Bekir’e ilk biat eden
kişinin Beşir b. Sa’d olduğunu,78 Hz. Ömer’in ise, Hz. Ebu Bekir’in önünde koşarak
insanları ona biat etmeye teşvik ettiğiniaktarır.79İbn Tâvûs (ö. 664/1265) ise,et-Tarâif
isimli kitabında, Hz. Ömer’in tek başına Hz. Ebu Bekir’i hilafete getirdiğini iddia
eder,80Keşfu’l-Mehacce adlı eserinde de Hz. Ebu Bekir’e ilk biat eden kişinin Hz. Ömer
olduğunu ifade eder.81Ayyâşî (ö. 320/932), insanlar Sakîfe’de Hz. Ebu Bekir’e biat
ederken Hz. Ömer’in, Hz. Ali’yi biat için çağırmasını ona teklif ettiğini bunun üzerine de
Kunfuz’un gönderildiğini aktarır.82Cevherî (ö. 323/934) ise Hz. Ömer’in bizzat Hz. Ali’nin
evine giderek onu biate çağırdığını; aksi takdirde evi yakmakla tehdit ettiğini
belirtir.83Husaybî (ö. 334/945),84 Mesudî (ö. 346/957)85 ve Şeyh Müfîd (ö. 413/1022)86
eserlerinde Sakîfe meselesine değinirler; ancak Hz. Ömer’in orada müdahil olduğuna dair
bilgi vermezler.Şerif Murtazâ (ö. 436/1045)’nın, Taberî’den Ebu Mihnef kanalıyla
naklettiği rivayette Hz. Ömer gah ne dediğini iyi bilen ve toplumun yapısından anlayan,
gah ise öfkesine hakim olamayan biri görünümündedir.87
Ebu Mansûr et-Tabersî (ö. 620/1223)’nin konuyla ilgili aktardığı rivayette Hz.
Ömer’in şahsı ve nesebi hakkında orada bulunan sahabîlerin ağzından, kınayıcı ve tahkir
edici çeşitli sözler sadır olması dikkat çekmektedir. Örneğin Hubab b. Münzir onu
“cahil”likle suçlarken Kays b. Sa’d, onun sakalından tutarak meydan okuyabilmektedir.
Bunun yanında gerek Kays, gerekse de babası Sa’d b. Ubade, Hz. Ömer’inveled-i zina
olduğuna
göndermede
bulunmak
amacıyla
onakarşı
“Suhâk’ın
oğlu”
ifadesini
kullanmaktadırlar.88
76
Süleym b. Kays, s. 143-147.
Ebu Bekir Ahmed b. Abdülaziz el-Cevherî, es-Sakife ve Fedek, Beyrut 1993, s. 48-53.
78
Cevherî, es-Sakife ve Fedek, s. 51.
79
Cevherî, es-Sakife ve Fedek, s. 52.
80
Ebu’l-Kasım Radiyuddin Ali b. Musa b. Cafer b. Tâvûs el-Hillî, et-Tarâif fi Marifeti Mezahibi’t-Tavaif,
Matbaatu’l-Hiyam, Kum 1399, s. 398-399.
81
Ebu’l-Kasım Radiyuddin Ali b. Musa b. Cafer b. Tâvûs el-Hillî, Keşfu’l-Mehacce li Semereti’l-Mehecce,
el-Matbaatu’l-Haydariyye, Necef 1950, s. 76-77.
82
Muhammed b. Mesud el-Ayyâşî, Tefsîru’l-Ayyâşî, el-Mektebetu’l-İlmiyyetu’l-İslamiyye, Tahran, trz., II,
66.
83
Cevherî, es-Sakife ve Fedek, s. 53.
84
Ebu Abdillah el-Hüseyin b. Hamdan el-Husaybî, el-Hidayetü’l-Kübra, Müessesetu’l-Belağ, Beyrut 1991,
s. 139-140.
85
Ebu’l-Hasan Ali b. el-Hüseyn b. Ali el-Mesudî, İsbatu’l-Vasıyye li’l-İmam Ali b. Ebi Talib, Daru’l-Adva,
Beyrut 1988, s. 153-155. Pek çok müellif onu Şîî olarak kabul eder. Geniş bilgi için bkz. Casim Avcı,
“Mesudî, Ali b. Hüseyn”, DİA, Ankara 2004, XXIX, 353-354.
86
Şeyh Müfîd, el-Fusûl, s. 287-288.
87
Şerif Murtazâ, eş-Şâfî fi’l-İmâme, Müessesetu’s-Sadık, I-IV, Tahran 1987, III, 191-192.
88
Ebû Mansûr Ahmed b. Ali b. Ebî Talib et-Tabersî, el-İhticâc, Zevi’l-Kurba, I-II, Kum 1431, I, 87-89.
77
99
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Beyâdî (ö. 877/1472)’nin naklettiği bir rivayette Hz. Ali; Hz. Ebu Bekir ve Hz.
Ömer’in Sakîfe Günü hile ve zorbalıkla hilafetiele geçirdiklerini ifade etmiştir.89Çağdaş
müelliflerden Gıfarî’ye göre, halife icma ile seçilmemiş; sahabenin ileri gelenleri Hz. Ali
ile birlikte Hz. Peygamber’in teçhiz ve tekfini ile meşgulken Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer
tarafından aday gösterilip hilafete seçilmiştir.90 Ticanî de Hz. Ömer’in, Sakîfe’nin
kahramanı (!) ve Hz. Ebu Bekir’e biatı kesinleştiren kişi olduğunu ifade eder.91
Muhammed Hasan el-Muzaffer de Hz. Ebu Bekir’in hilafetinin Hz. Ömer’in biatiyle
meydana geldiğini iddia eder.92 Ali Şeriati ise Sakife’deki konumları itibariyle Hz. Ebu
Bekir ve Hz. Ömer’in yer aldığı tarafı aristokrat sınıf; Hz. Ali ve taraftarlarını ise halk
sınıfı, adalet isteyen sınıf ve mahrum sınıf olarak görmektedir.93Bu işin sonunda
daliyakatsiz halife Hz. Ebu Bekir başa geçmiştir.94Ayrıca müellife göre, Sakife’de hakikat
İslam’ı maslahat İslam’ına feda edilmiştir.95
Şîî müellifler,Hz. Ömer’in Hz. Ebu Bekir’e biatten dolayı pişmanlık duyduğu ve
onun hilafetini geçersiz saydığı yorumlarındabulunmuşlardır. Buna dayanak olarak da Fadl
b. Şâzân (ö. 260/873) Hasan-ı Basrî kanalıyla şöyle bir rivayet aktarır: “Hasan-ı Basrî’ye
Hz. Ömer’in, “Ebu Bekir’e biat, Allah’ın (Müslümanların birbirine muhalefeti)96 şerrinden
koruduğu bir anda olup biten bir şey (olay) idi. Her kim böyle bir muhalefete kalkışırsa
onu öldürün” sözü sorulur. O da Hz. Ömer’in bu sözle kalbinde olan bir şeyi açığa vurmak
istediği şeklinde yorumlar. Ayrıca müellif bu sözlerin, biatı zedeleyen ve kınayan sözler
olduğunu da zikreder.97Taberî (ö. IV/X. yy), bu söze dayanarak Hz. Ömer’in, Hz. Ebu
Bekir’in hilafetini inkâr ettiğini,98Şeyh Sadûk (ö. 381/991) ise, Ebu Cafer kanalıyla
naklettiği rivayette Hz. Ömer’in vefatı esnasında, Hz. Ebu Bekir’e biatından dolayı tevbe
ettiğini iddia etmektedir.99 Allame Hillî (ö. 726/1325), bu sözle Hz. Ebu Bekir’e biatın
büyük bir hata olduğunun kabul edildiği ve Hz. Ebu Bekir için de açık bir yergi anlamı
89
Zeynüddin Ali b. Muhammed el-Beyâdî, es-Sıratu’l-Müstakîm ila Müstehikki’t-Takdim, el-Mektebetu’lMutazaviyye, I-III, byy., trz., III, 42-43.
90
Abdürresul el-Gıfarî, el-Kuleynî ve’l-Kafî, Müessesetu’n-Neşri’l-İslamî, Kum 1416, s. 362.
91
Muhammed Ticanî, Fes’elû Ehle’z-Zikr, el-Matbaatu Setara, Kum 1427, s. 91.
92
Muhammed Hasan el-Muzaffer, Delailu’s-Sıdk li Nehci’l-Hak, Müessesetu Âl-i Beyt, I-VI, Kum 1430, IV,
245, 263.
93
Ali Şeriati, Şîa(Çev. Hicabi Kırlangıç), Fecr Yayınları, Ankara 2012, 112-117.
94
Şeriati, Şîa,s. 164.
95
Şeriati, Şîa, s. 214.
96
Burada, insanların kendisinden korunduğu şeyin “muhalefet” olduğunu yazdık. Zira Şîî müelliflerden
Erdebilî (ö. 993/1572) de, böyle bir açıklama getirmiştir. Bkz. Muhakkik Ahmed el-Erdebilî, Mecmeu’lFaide, Müessesetu’n-Neşri’l-İslamî, I-XIV, Kum 1404, III, 217.
97
İbn Şâzân, el-Îzâh, s. 134, 516.
98
Muhammed b. Cerir b. Rüstem et-Taberî, el-Müsterşid fi İmameti Emiri’l-Müminin Ali b. Ebi Talib,
Müessesetu’s-Sekafetü’l-İslamiyye, Tahran 1415, s. 225.
99
Şeyh Sadûk, el-Hisâl, s. 171.
100
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
ifade ettiğini belirtir.100 Müellif, Minhâcu’l-Kerâmeadlı eserinde ise Hz. Ömer’e isnad
edilen bu sözü, “Eğer Ebû Bekir’in imamlığı sahih olsaydı, aynı durumla gelen failin
öldürülmesi hak olmazdı. Bu durumda Ömer kınanmayı hak eder. Şayet Ebu Bekir’in
imamlığı batıl ise böyle bir durumda ikisi de kınanmayı hak eder.” diyerek eleştirir.101
Muasır Şîî müelliflerden Mustafavî, “Eğer Hz. Ebu Bekir’in hilafeti meşru ise nasıl
olur da bu şekilde yönetime geleceklere karşı savaş açar; değilse niçin Hz. Ebu Bekir’in
yanında yer almıştır” diye Hz. Ömer’in tavrını sorgulamıştır.102 Hâcuî’ye göre ise bu söz
Allah tarafından Hz. Ebu Bekir ve onunla beraber olanların hem dünyada hem de ukbada
rezil olmaları için Hz. Ömer’e söylettirilmiştir.103 Muhammed Bakır es-Sadr ise bu söze
istinaden, Hz. Ömer’in; Hz. Ebu Bekir ve ashabının Sakîfe’deki konumunu bir fitne ve
bozgunculuk olarak gördüğünü iddia etmektedir.Ayrıca müellife göre Sakîfe, fitnelerin
annesidir. Zira hilafet, saltanata dönüşmüştür.104
Yukarıdaki Şîî rivayetlerin çoğuna göre Sakîfe Meselesi’nde Hz. Ebu Bekir’e hem
ilk biat eden hem de diğer insanların biat etmesine ön ayak olan kişi Hz. Ömer’dir.
Rivayetlerde Hz. Ömer için çoğu zaman öfkeli, bazen toplumun yapısını iyi bilen bir insan
imajı da çizildiği görülmüştür. Şîî kaynaklar Hz. Ömer’in, Hz. Ebu Bekir’e yapılan biat
şeklinden hareketle söylediği “bir anlık bir vakıa” idi sözünden yola çıkarak onun,Hz. Ebu
Bekir’in hilafetini kabul etmediğini özellikle vurgulamışlardır. Ayrıca sahabeninağzından
Hz. Ömer hakkında “Suhâk’ın oğlu” veya “İblis” ifadelerinin kullanılmış olması
dikkatimizden kaçmamıştır.
Hz. Peygamber’in vefatının ardından Hz. Ömer’in de katkıları ile Hz. Ebu Bekir,
Müslümanların halifesi olarak seçilmiştir. Bu olay özelinde ilgili dönemde siyasî konuların
dinî bir zeminde tartışıldığına dair her hangi bir husus göze çarpmaz iken, Şîa tarafından
bu mesele Hz. Ali’nin vasiliği anlayışının ihlali şeklinde düşünülmüştür.105
Hz. Peygamber’in henüz defin işlemi gerçekleştirilmemişken, önceden hazırlıklı
oldukları tahmin edilen106 Ensâr’ın farklı bir faaliyet içinde olduğu açıktır. Onlar,
Muhacirlere haber vermeden kendi aralarında bir seçim yaparak halifeyi belirleme çabası
100
Hillî, Keşfü’l-Murâd, s. 508.
Allame Hillî, el-Hasan b. Yusuf b. el-Mutahhar, Minhâcu’l-Kerâme fi Marifeti’l-İmâme, İntişaratu Tasua,
Meşhed, trz., s. 99.
102
Mustafavî, s. 255.
103
Hâcuî’den naklen Arı, İlk Üç Halife, s. 183.
104
Muhammed Bakır es-Sadr, Fedek fi’t-Târîh, byy., 1994, s. 143-144.
105
Korkmaz, Şîa’nın Oluşumu, s. 58.
106
Zorlu, s. 83.
101
101
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
içerisine girmişlerdir. Zira onlar Medine’de kurulan devletin belki de kendilerine ait
olduğu düşüncesindedirler.107
Bundan haberdar olan Muhacirlerin önemli isimlerinden Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve
Ebu Ubeyde b. Cerrah’ın olaya müdahil olmasıyla işin mecrası değişmiş ve işin sonunda
Ensar, raiyyet durumuna gelmiştir.
Şîî kaynaklarda olayın oluş şeklinden anlaşıldığı kadarıyla imamet/hilafetin Hz. Ebu
Bekir’e tevdi edilmesinde belirleyici olan Hz. Ömer’dir. Bu nedenle de Şîa daha ziyade
Hz. Ebu Bekir’e değil; Hz. Ömer’e suçlamalarda bulunmuş ve ona yüklenmiştir. Zira işin
Hz. Ali’ye aktarılmasının önündeki en büyük engel olarak onu görmüşlerdir.
Hz. Ömer’in Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ebu Ubeyde’yi yanına alarak Sakîfe’ye gitmesi
ve orada bunların gayreti ile Hz. Ebu Bekir’e biat edilmesi, daha sonra Hz. Ebu Bekir’in
Hz. Ömer’i yerine halife olarak bırakması, Hz. Ömer’in de vefat ederken, “Ebu Ubeyde
olsaydı halife tayin ederdim.” demesi, Şîa ve bazı kesimler tarafından bu üçlünün hilafeti
aralarında sıra ile bölüşme konusunda anlaştıkları iddialarının ortaya atılmasına ve “Bu
olay üçlünün önceden kararlaştırdığı bir olaydır.” şeklinde değerlendirmelerine sebep
olmuştur.108
Ancak bu iddianın gerçeği yansıtmadığı kanaatindeyiz. Bunun en önemli delili, Hz.
Ömer vefat etmeden önce “Ebu Ubeyde veya Ebu Huzeyfe’nin azatlısı Salim olsaydı onu
halife gösterirdim”109 demesidir. Bunun yanı sıra eğer düşünüldüğü gibi üçlü bir anlaşma
olsaydı o dönemde hilafeti isteyen kimseler bunu açıkça onlara karşı ifade ederdiler.110
Unutulmamalıdır ki Sakîfe’de hilafet işinin kendilerinde kalmasını isteyen üç grup vardı:
I.İslamiyet’i ilk kabul eden kimselerin oluşturduğu Muhacirler,
II.
İslam Dini’ne sığınak olan Ensar,
III.
Hz. Ali’nin bu görevi hak ettiğini savunan Haşimoğulları.111
2. ve 3. Maddede yer alan kimseler hiçbir zaman böyle bir komplo ve tertipten söz
etmemiş ve hilafet işine de bu gerekçeyle karşı çıkmamışlardır.
Hz. Ömer’in, tek başına Hz. Ebu Bekir’i hilafete getirdiği rivayetinin tarihî
gerçeklikle bağdaştığını düşünmüyoruz. Hz. Ebu Bekir’e ilk biat eden kişinin Hz. Ömer
107
Zorlu, s. 80.
Geniş bilgi için bkz. Philip K. Hitti, Siyasî ve Kültürel İslam Tarihi (Çev. Salih Tuğ), İFAV Yayınları,
İstanbul 2011, s. 199; Azimli, Hz. Ebu Bekir, s. 62 vd.
109
Belâzurî, X, 421; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 440.
110
Mehmet Azimli, Dört Halifeyi Farklı Okumak-1: Hz. Ebu Bekir, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2011, s.
63.
111
Hitti, s. 198-199; Muhammed Ebu Zehra, İslam’da Siyasî, İtikadî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi (Çev. Hasan
Karakaya, Kerim Aytekin, Abdülkadir Şener), Hisar Yayınevi, İstanbul, trz., s. 31.
108
102
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
olması temel eserlere göre doğrudur.112 Ancak Hz. Ebu Bekir’e yapılan genel biatı
görmezden gelerek böyle bir tezi savunmak ön yargılı olmak demektir. Çünkü Hz. Ebu
Bekir’e yapılan biat istişareye dayalı idi. Hz. Ebu Bekir’in Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde’yi
öne alması, bu işe çok da talip olmadığını göstermektedir.
Şîî müelliflerin çok sık bir şekilde eleştirdikleri Hz. Ömer’in, “Ebu Bekir’in seçimi
oldu-bittiye gelen bir şeydi” ifadesinin Sünnî kaynaklarda da geçtiğini söyleyebiliriz.
Ancak konuyu bağlamından, cümleyi de siyakından koparırsak yanlış anlaşılmalara neden
olabilir. Bu yüzden biz de önce Sünnî kaynaklarda geçtiği haliyle rivayetleri, ardından da
hadis şarihlerinin konuya bakışını ele alacağız.
İbn Abbas’tan nakledilen rivayet şöyledir: Hz. Ömer, vefatından önceki son haccını
ifa ederken adamın biri gelerek kendisine “Ey Müminlerin Emîri, bir adam görsen ki sana:
“Keşke Ömer ölmüş olsa da falancaya113 biat etsem. Vallahi, Ebu Bekir’in biatı çabucak
oldu-bittiye gelen bir şey idi” dese ne dersin?” der. Bunun üzerine Hz. Ömer, Medine’ye
dönüşünde minbere çıkarak çeşitli hususlardan bahsettikten sonra şöyle devam eder:
“Sizden birinin şöyle dediği bana ulaştı: “Ömer ölünce, falancaya biat edeceğim.” Sakın
ha! Hiç kimseyi, “Hz. Ebu Bekir’in seçimi de oldu bittiye geldi.” gibi sözler aldatmasın.
Haberiniz olsun, -evet onun seçimi çabuk olmuştur bu doğru- ancak, Allah şerlerden
korumuştur. Sizden hiç kimseye, Hz. Ebu Bekir’e yapıldığı şekilde boyunlar koparcasına
baş uzatılmaz. Öyle ise, Müslümanların istişâre ve teyidi tahakkuk etmeksizin kim bir
başkasına biat ederse bilsin ki, ne biat edene, ne de edilene itibar edilecektir. Böyle bir biat
akdi, edeni de edileni de ölüme maruz bırakacaktır.”114
Rivayeti ele alan şarihlerden bir kısmı tarafından Hz. Ömer’in bu sözünün Hz. Ebu
Bekir’e biat etmekten pişmanlık duyduğu anlamına gelmediği, Hz. Ömer’in fitneye fırsat
vermemek için hemen biat ettiği belirtilmiştir. Hz. Ebu Bekir’e bu olumsuz durumun
yayılması ve bu konuma uygun olmayan insanların bunu isteme endişesiyle hemen biat
edilmiştir.115 Ayrıca Hz. Ömer’in bu söz ile itaatin zannedildiği gibi kolay bir iş
112
İbn Sa’d, II, 206; Buhârî, Fedailü Ashabi’n-Nebi, 5 (Hadis No: 3668); Ebu Muhammed Hüseyin b. Mesud
b. Muhammed, Şerhu’s-Sünne, el-Mektebü’l-İslamî, I-XV, Dımaşk 1983, X, 79.
113
Bazı rivayetlerde Talha b. Ubeydillah olarak geçer. Bezzar, Ahmed b. Amr b. Abdilhalık b. Hallâd,
Müsnedü’l-Bezzâr (el-Bahru’z-Zehhar), Mektebetü’l-Ulûm, I-XVIII, Medine 2009, I, 409-410.
114
Ahmed b. Hanbel, Müsned, I 451-452; Buhârî, el-Hudûd, 31; Şemsüddin Ebu Abdillah Muhammed b.
Ahmed b. Osman ez-Zehebî,Siyeru A’lami’n-Nübela, Müessesetu’r-Risale, I-XXV, Beyrut 1985,III, 21 vd.
Geniş bilgi için bkz. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi Kütüb-i Sitte, Akçağ Yayınları, XVII, İstanbul, trz.,
V, 439-440.
115
İbn Battal, Ebu’l-Hasan Ali b. Halef b. Abdilmelik, Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Mektebetü’r-Rüşd, I-X, Riyad
2003, VIII, 457-459; İbnü’l-Cevzî, Ebu’l-Ferec Abdurrahman b. Ali, Keşfü’l-Müşkil min Hadisi’s-Sahihayn,
Darü’l-Vatan, I-IV, Riyad, trz., I, 65-66; Şihabüddin Ahmed b. Muhammed b. Ebi Bekr Kastallânî, İrşâdu’sSarî li Şerhi Sahîhi’l-Buharî, el-Matbaatu’l-Kübra’l-Emiriye, I-X, Mısır 1323, X, 22.
103
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
olmadığını, insanların Hz. Ebu Bekir’e gösterdiği müsamahayı göstermeyeceğini ifade
ettiği açıktır. Bununla beraber o, böyle bir niyeti olana gözdağı vererek bu amaçlarının da
sonuçsuz kalacağı, dahası ağır bir dünyevî akıbet ile karşılaşacağı uyarısında bulunmuştur.
Aynı zamanda bu söz, aslında Şîa’nın sık sık dile getirdiği ve Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve
Hz. Ebu Ubeyde’nin daha önceden bu işi planladıkları iddialarını da çürütmektedir. Çünkü
bu olay plansız ve beklenmedik bir anda meydana gelmişti. Sakîfe’ye gelen Hz. Ebu Bekir
ve beraberindekiler işin böyle biteceğini ummuyorlardı.116
Şîa’nın çokça eleştirdiği Hz. Ömer’in hemen biat etmesi ile ilgili olarak ise, çağdaş
müelliflerden Sallâbî şöyle demektedir: O, Müslümanların dağınıklığa düşmelerinden, fitne
ateşinin alevlenmesinden endişe ettiği için hemen Hz. Ebu Bekir’e biat etti ve kargaşayı
bertaraf etti. İnsanları bu konuda cesaretlendirdi. Böyle yapmasa Müslümanların başına
büyük bir fitne ve musibet gelmesi kuvvetle muhtemeldi.117
4.
Üsame Ordusu
Hz. Peygamber, hicretin 11. yılının Safer ayında Suriye tarafına bir sefer düzenleme
kararı aldı ve ordunun başına Üsame b. Zeyd’i getirdi. Bazı sahâbîler Üsame’nin genç ve
tecrübesiz olmasını eleştirince Hz. Peygamber mescide gelerek eleştirilere cevap
verdi.118Ardından Hz. Üsame ve ordusu hareket etmek için hazırlanırken Ümmü Eymen bir
elçi vasıtasıyla Hz. Peygamber’in durumunun ağır olduğunu Üsame’ye haber verdi.
Üsame, Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde, Hz. Peygamber’in yanına geldikleri sırada onun vefat
ettiğini gördüler.119
Bu olay,Şîî müellifler tarafından Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in imamet/hilafeti
bağlamında ele alınır ve bu isimlerin görevli olmalarına rağmen orduya katılmadıkları
iddia edilir.
Konuyla ilgili Şîî müelliflerdenSüleym b. Kays (ö. 76/695) bu konuyu Hz. Ebu Bekir
ve Hz. Ömer’in Hz. Peygamber’e isyanları kapsamında değerlendirir ve o ikisini, Üsame b.
Zeyd’in komutanlığını kabul etmelerine rağmen ordusuna katılmamakla eleştirir.120Fadl b.
Şâzân (ö. 260/873); Hz. Peygamber tarafından Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in de bu orduda
görevlendirildiklerini, ancak bu vazifeyi yerine getirmedikleri için Üsame’nin onlara tepki
116
Murat Sarıcık, Hz. Ali İlk Üç Halife İle Kavgalı mıydı, Nesil Yayınları, İstanbul 2012, s. 214.
Sallâbî, Hz. Ömer, s. 90.
118
Muhammed b. Ömer b. el-Vakıdî, Kitabu’l-Meğâzî, Alemu’l-Kütüb, Beyrut 2006, s. 733-734; Ebu
Muhammed Abdülmelik b. Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Daru’l-Fikr, I-IV, Beyrut 2002, IV, 232-233;
Taberî, Târîh, II, 224-225.
119
İbn Sa’d, II, 146.
120
Süleym b. Kays, s. 233.
117
104
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
gösterdiğini kaydeder.121 Şîî olmakla itham edilen122Yakubî (ö. 284/897) ise, Hz. Ebu
Bekir ve Hz. Ömer’in Üsame ordusunda yer aldıklarını belirtir.123Taberî (ö. IV/X. yy) ise
Üsame’nin ordu komutanı seçilmesinden dolayı rahatsızlık duyanların şikâyetini Hz.
Peygamber’e ileten kişininHz. Ömer olduğunu söyler.124Ebu Hanife Numan el-Mağribî (ö.
363/974) ise,Üsame’nin hem Hz. Ebu Bekir hem de Hz. Ömer’in bulunduğu orduya
komutan atanmasından dolayı onlardan daha üstün olduğunu125 ve o ikisinin ordudan geri
kalmaları dolayısıyla da Hz. Peygamber’in lanetine müstehak olduklarını dile
getirmiştir.126Allame Hillî (ö. 726/1325) de ordudan geriye kalanların lanetlendiklerine
dair rivayet nakletmiştir.127
Şeyh Sadûk (ö. 381/991), Hz. Ömer’in vefat ederken üç şeyden ötürü Allah’a tevbe
ettiğini, bunlardan birinin de “Üsame ordusuna katılmaması” olduğunu belirtir. 128Şeyh
Müfîd (ö. 413/1022), Tabersî (ö. 548/1153) ve Ravendi (ö. 573/1177) Hz. Peygamber’in
Medine’deki tüm Müslümanların Üsame ordusuna katılmasını istemesinin altında yatan
gerekçenin, vefatının ardından muhaliflerin, yönetimi ele geçirmelerini engellemek ve
yerine bırakmak istediği Hz. Ali’ninönünü açmak olduğunu iddia eder. Ayrıca Şeyh Müfid,
Hz. Peygamber’in tüm ısrarlarına rağmen Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in sefere
katılmadığını belirtir.129Şerif Murtazâ (ö. 436/1045), Üsame’nin orduda komutan olması
nedeniyle fazilet bakımındanHz. Ömer’den üstün olduğunu söyler.130
Sedâbâdî (ö. V/XI. yy)’ye göre, Hz. Ebu Bekir Sakîfe’de kendisine biatin ardından
Üsame’ye bir mektup yazarak Hz. Ömer’in Medine’ye geri gönderilmesini istemiş, Üsame
ise ona cevaben yazdığı yazıda, henüz kendisi izin vermeden Hz. Ömer’in kendi inisiyatifi
ile izin aldığını belirtmiştir. Öte yandan Üsame;Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’i nifak ve Hz.
Peygamber’in emrinekarşı gelmek ile suçlamıştır.131
121
İbn Şâzân, el-Îzâh, s. 361.
Murat Ağarı, “Ya’kûbî”, İstanbul 2013, XLIII, 287.
123
Ahmed b. Ebi Yakub b. Cafer el-Yakubî, Târîhu’l-Yakubî, Daru Sadır, I-II, Beyrut 2010, II, 113.
124
Taberî, el-Müsterşid, s. 111-113.
125
Ebu Hanife Numan b. Muhammed et-Temîmî el-Mağribî, Deâimu’l-İslâm ve Zikru’l-Helâl ve’l-Haram,
Darü’l-Mearif, I-II, Kahire 1963, I, 41.
126
Mağribî, Deâimu’l-İslâm, I, 41; .
127
Hillî, Nehcü’l-Hak, s. 263.
128
Şeyh Saduk, el-Hisal, s. 171.
129
Müfid, el-İrşâd, 91-93; Ebu Ali Eminüddin el-Fadl b. el-Hasan et-Tabersî, İ’lâmu’l-Verâ bi A’lâmi’lHüdâ, Müessesetu Âl-i’l-Beyt, I-II, Kum 1417, I, 263-265; Kutbuddin er-Ravendî, Kasasu’l-Enbiya,
Mecmau’l-Buhusi’l-İslamiyye, Meşhed 1409, s. 357-360.
130
Murtazâ, eş-Şâfî, IV, 152.
131
Abdullah b. Abdillah es-Sedâbâdî, el-Mukni’ fi’l-İmâme, Müessesetü’n-Neşri’l-İslamî, Kum 1414, s. 142143.
122
105
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Ebu Mansûr et-Tabersî (ö. 620/1223), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in ordunun ilk
kafilesinde yer almadıklarını, ancak Hz. Peygamber’in geride kalanların hareket etmesi
yönündeki ikinci emriyle orduya katıldıklarını belirtir.Ancak iki gün sonra Hz. Peygamber
vefat edince Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde’nin geri dönerek Ensar’ın toplandığı
Sakîfe’ye geldikleri rivayet edilir.132
İbn Tâvûs (ö. 664/1265) da Hz. Peygamber’in her emrinin vahiy ile olduğu tezinden
yola çıkarak Hz. Ömer’in Üsame ordusundan geri kalmakla hem vahye hem de Hz.
Peygamber’e muhalif davrandığını iddia eder.133
Allame Hillî (ö. 726/1325) de Hz. Peygamber’in Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz.
Osman’ı Medine’den uzaklaştırmak ve hilafet/imamet davasına kalkışmalarını engellemek
için orduya dahil ettiğini,134 dahası Üsame’nin onlardan üstün olduğunu iddia eder.135
Ayrıca müellif, Hz. Ömer’in orduya katılmasını Hz. Ebu Bekir’in engellediğini
savunur.136Ancak Mâhûzî (ö. 1121 /1708) ise Hz. Ebu Bekir’in orduya katılmasını Hz.
Ömer’in
engellediğini
belirtir.137Tüsterî
(ö.
1019/1610),ilk
üç
halifenin,
Hz.
Peygamber’den sonra onun yerine Hz. Ali’nin idareye geçeceğini bildiklerini, bu nedenle
de orduya katılmadıklarını, ordudan geri kalmaları dolayısıyla Hz. Peygamber’in lanetine
uğradıklarını ifade eder. Bunun yanında müellif, onların bu hareketlerinin Müslümanlar
arasındaki ilk ihtilaf olduğunu söyler.138
Deylemî (ö. VIII/XIV. yy)’ye göre Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde halife
seçimleri hususundaönceden anlaşmışlardır. Ayrıca Hz. Aişe de Hz. Peygamber’in
durumunun kötü olduğunu ve şehre gizlice gelmelerini onlara haber vererek bu işe destek
olmuştur. Onlar Üsame’den izin alarak Medine’ye gece varınca Hz. Peygamber, “Bu gece
şehrimize büyük bir kötülük girmiştir.” der. Orada bulunanlar bu kötülüğün ne olduğunu
sorunca Üsame ordusundaki bir grubun emre muhalif davranarak geri döndüğünü ve
kendisinin onlardan beri (uzak) olduğunu söyler.139Ayrıca Deylemî’ye göre Medine’de
132
Ebû Mansûr et-Tabersî, el-İhticâc, I, 85-86. Rivayeti nakleden Muhammed b. Abdillah eş-Şeybânî bazı
Şîî kimseler tarafından zayıf görülmüş, hatta çokça hadis uyduran biri olarak kabul edilmiştir. Geniş bilgi için
bkz. Takiyüddin el-Hasan b. Ali b. Davud el-Hillî, Kitabu’r-Ricâl, İntişarat-ı Danişgah-i Tahran, Tahran
1383, s. 506.
133
İbn Tâvûs, et-Tarâif, s. 449-451.
134
Hillî, Minhâcu’l-Kerâme, s. 181.
135
Hillî, Keşfü’l-Murâd, s. 509.
136
Hillî, Minhâcu’l-Kerâme, s. 100.
137
Süleyman el-Mahûzî el-Behrânî, Kitâbu’l-Erbaîn, Matbaatu Emîr, Kum 1417, s. 255-256.
138
Tüsterî, İhkâku’l-Hak, s. 218-221, 238.
139
Hasan b. Ebi’l-Hasan Muhammed ed-Deylemî, İrşâdu’l-Kulûb, Daru’l-Üsve, I-II, Tahran 1424, II, 203204.
106
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
münafık ve Tulekadan140 yaklaşık dört bin insan vardı. Hz. Peygamber bunların tamamını
Üsame’nin komuta ettiği orduda toplayarak Medine’yi bunlardan arındırmak istemiştir.141
Beyâdî (ö. 877/1472) de Üsame’nin Hz. Ebu Bekir’in hilafetini kabul etmediğini, o
ve Hz. Ömer’in kendisinin izni olmaksızın Medine’ye döndüklerini belirttiğini iddia eder.
Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir’in kendi kendini halifelikten azletmek istediğini; fakat Hz.
Ömer’in buna müsaade etmediğini savunur.142
Çağdaş Şîî müellifler de Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir’in Üsame ordusuna
katılmamalarını çokça dillendirmişler ve bu durumu eleştirmişlerdir. Bu müelliflerden biri
olan Yakûb, Üsame’nin orduya komutan seçilmesi hususunda Hz. Ömer başta olmak üzere
bir grubun, genç yaştaki bu ismin tercih edilmesinden rahatsız olduklarını, bu nedenle de
insanların ordu ile çıkmasını yavaşlatmaya çalıştıklarını iddia eder. Hatta Hz. Peygamber
vefat edince Hz. Ömer’in, Hz. Ebu Bekir’e gelerek Üsame’yi azletmesini istediği, ancak
Hz. Ebu Bekir’in bu görüşü kabul etmediğini dile getirir.143
Kûrânî, “fitne propagandacıları” diye isimlendirdiği yedi yüz kişiyi, Hz.
Peygamber’in Medine dışını çıkarmak istediğini belirtmektedir.144 Ayrıca Hz. Ebu Bekir
ve Hz. Ömer’in, ordu Curf’ta konakladığı sırada buradan gizlice ayrıldıklarını
söylemektedir.145 Mustafavî de Hz. Ebu Bekir’in Hz. Ömer’i ordudan geri bıraktığını iddia
etmekte ve onun bir taraftan Hz. Peygamber’in vahiy ile desteklendiğini itiraf ederken
diğer taraftan ona muhalif davranmasına hayret ettiğini dile getirmektedir.146
Yukarıdaki rivayetlerden anlaşıldığı üzere Şîî müelliflerin bir kısmı, Hz. Ömer’i
sahabenin önde gelenleri ile aralarında yapmış oldukları antlaşma gereği gizlice Medine’ye
dönmekle itham ederken, bir kısmı ise onun bu seferden geri kalmasına Hz. Ebu Bekir’in
neden olduğunu ileri sürmüştür. Ancak ordudan geri kaldıkları için hem o hem de Hz. Ebu
Bekir Hz. Peygamber’in diliyle lanete müstehak görülmüşlerdir. Ayrıca Şîî müellifler, Hz.
Peygamber’in Üsame ordusuna herkesin katılması yönündeki emrini Hz. Ali’ye muhalif
olabilecek kimselerin şehirden uzaklaştırılıp onun imameti/hilafeti için müsait ortamın
temin edilmesi şeklinde anlamışlardır.
140
Mekke’nin Fethi’nde Hz. Peygamber’in affettiği kimselere verilen isimdir. Bkz. İbn Manzûr, Lisân, IV,
2693.
141
Deylemî, İrşâdu’l-Kulûb, II, 204-205. Ayrıca bkz. Meclisî, Bihâr, XXVIII, 108-109.
142
Beyâdî, es-Sıratu’l-Müstakîm, II, 296-299; Mahûzî, Kitâbu’l-Erbaîn, s. 255-256.
143
Ahmed Hüseyin Yakub, Eyne Sünnetü’r-Rasul, ed-Daru’l-İslamiyye, Beyrut 2001, s. 275-276.
144
Ali el-Kûrânî el-Amilî, Elf Sual ve İşkal, Daru’l-Huda, I-III, byy., 2008, III, 126.
145
Kûrânî, Elf Sual ve İşkal, III, 127.
146
Mustafavî, s. 140.
107
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
Öncelikle, temel İslam tarihi ve siyer kaynaklarına göre, Hz. Ömer, Üsame
ordusunda yer almıştır.147 Bununla beraber Hz. Peygamber’in vefatının ardından yönetime
geçen Hz. Ebu Bekir, Üsame’den izin alarak Hz. Ömer’in Medine’de kalmasını
sağlamıştır.148
Üsame komutasında gönderilecek ordu Mûte’nin intikamını almak, dönemin önemli
güçlerinden biri olan Bizans’a gözdağı vermek, hudut boylarındaki vurguncu Arapları
tehdit etmek ve bu bölgelerde İslamiyet’i kabul etmiş olanlara destek vermek 149 gibi
amaçlarla hazırlanmış; fakat Hz. Peygamber’in vefatı dolayısıyla yola çıkamamıştı.
Bununla beraber Hz. Peygamber, kendisi henüz hayattayken ordunun gönderilmesi
yönünde açık bir ifade kullanmamıştır.150 Dolayısıyla Hz. Peygamber’in lanetini
gerektirecek bir husus söz konusu değildir. Zaten O’nun vefatının ardından yapılan
itirazlara rağmen Hz. Ebu Bekir orduyu Hz. Peygamber’in buyurduğu üzere Üsame
komutasında göndermiştir.151 Hatta bazı Şîî kaynaklarda da nakledildiği üzere Hz.
Ömer’in, Üsâme’nin tecrübesizliğine dair eleştirileri üzerine Hz. Ebu Bekir sert tepki
göstermiş ve Hz. Ömer’in sakalından tutarak şöyle demiştir: “Annen seni yitirsin (ölesice)!
Ey Hattab’ın oğlu, Allah’ın Rasulü onu komutan olarak atamışken, sen onu görevden
almamı mı istiyorsun?”152
Şîî müelliflerin bir kısmı, ordudan geri kalanlara lanet edilmesine dair rivayetin
Sünnî bir alim olan Şehristânî (ö. 548/1153)’ye dayandığını iddia eder. Oysa bu rivayetin
yaklaşık iki asır önce yine Şîî bir müellif olan Mağribî tarafından dile getirildiği açıktır.
Bununla beraber Şehristânî’nin naklettiği rivayet153 ondan önceki siyer ve tarih
kitaplarında yer almamakta, İbn Teymiyye ve Halebî gibi isimler tarafından da “lanet”e
dair ifadenin merdud olduğu belirtilmektedir.154 Öte yandan bazı kaynaklarda yer alan ve
Hz. Peygamber’in, Üsâme ordusunun gönderilmesi emrinin akabinde gelen, “Allah,
147
Vakıdî, s. 734; İbn Sa’d, II, 146; Yakûbî, Tarîh, II, 113; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 195-196.
İbn Sa’d, II, 146; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 195-196.
149
Elşad Mahmudov, Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber’in Savaşları, İSAM Yayınları,
İstanbul 2010, s. 361.
150
Arı, İlk Üç Halife, s. 159.
151
Mustafa Fayda, “Ebu Bekir”, DİA, İstanbul 1994, X, 103.
152
Taberî, II, 225; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 195.
153
Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdilkerim eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, Müessesetu’r-Risale, Beyrut
2013, s. 45.
154
İbn Teymiyye, Ebu’l-Abbas Ahmed b. Abdilhalim b. Abdisselam, Minhacu’s-Sünneti’n-Nebeviyye fi
Nakzi Kelami’ş-Şîati’l-Kaderiyye, Camiatu’l-İmam Muhammed b. Suudi’l-İslamiyye, I-IX, Riyad 1986, VI,
318-319; Nuruddin Ali b. Burhaniddin İbrahim b. Ahmed el-Halebî, İnsanu’l-Uyûn fî Sîreti’l-Emîni’lMe’mûn (es-Sîretu’l-Halebiyye), Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, I-III, Beyrut 1427, III, 292.
148
108
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
kabirleri mescitler edinenlere lanet etsin!”155 ibaresinin “Allah, ordudan geri kalanlara
lanet etsin!” şeklinde kurgulanarak değiştirildiğini de düşünüyoruz.
Hz. Peygamber’in, Hz. Ali’ye muhalif olanları bu ordu vasıtasıyla şehir dışına
çıkararak devre dışı bırakmak istediği iddiası tarihî gerçekliklerle pek örtüşmemektedir.
Zira, Üsâme’nin hilafet konusunda Hz. Ali’ye, “Sen aslanın ağzında olsan senin yanında
olmak isterdim, fakat bu iş öyle değil.”156 demesi hem bu iddianın hem de Hz. Ömer’in Hz.
Ebu Bekir’in hilafeti bırakmasına engel olduğu düşüncesini geçersiz kılmaktadır. Ayrıca
Hz. Ömer’in kendi oğluna üç bin; Üsame’ye ise dört bin dirhem atıyye bağlaması 157 Şîî
müelliflerin zikrettiği gibi Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ile Üsâme arasında bir sürtüşme
olduğu iddiasını da çürütmektedir.
SONUÇ
Tarih her dönemde ideolojinin emri altında tutulmaya zorlanmıştır. Bu anlamda tarihi
olayları nakledenler de anlattığı olaylara kendi zaviyelerinden bakmışlar ve çoğu zaman
milliyetleri, inançları vb. saikler doğrultusunda hareket etmişlerdir. Her ne kadar diğer
mezheplerde de bu düşüncenin yansımaları varsa da Şîa’da bu daha belirgindir. Zira onlar
tarihi kendi düşüncelerini temellendirmek adına yeniden kurgulamışlardır. Yani bulunulan
yüzyıldan geriye doğru yeni bir tarih inşa edilmiştir.
Şîî müelliflerin, ilk üç halife tarafından hilafetin/imametin gaspedildiği inancından
hareketle ortaya koymuş oldukları argümanlar yukarıda naklettiğimiz türden rivayetlerin
ortaya çıkmasına, dahası sahabenin önemli isimlerinin irtidat, nifak gibi nitelemelere tabi
tutulmalarına neden olmuştur.
Yukarıdaki hadiselerde görüldüğü üzere Şîî kaynaklardan, Hz. Ömer’in imametle
ilişkilendirilen olaylardaki rolüne baktığımızda aslında genel hatlarıyla o, sahabe arasında
en fazla eleştiri ve hakarete reva görülmüş biri olarak göze çarpar. Buna göre Hz. Ömer;
“Bu Ümmetin Firavunu”, “İblis”, “cahil”, Hz. Peygamber’e saygı duymayan, katı kalpli,
veled-i zina, münafık, melun gibi isim ve vasıflarla (haşa) aşağılık bir insan
görünümündedir.
Bu
rivayetler
açıkça
göstermektedir
ki,
bu
aktarımlar
veya
değerlendirmeler sadece tarihî kaynaklardan veya rivayetlerden nakiller değil; aynı
zamanda Hz. Ömer’in gerek İran’ı fethi, gerek imamet meselesi gerekse de Ehl-i Sünnet
155
Taberî, Târîh, II, 225; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 180.
İbn Sa’d, IV, 53; Ebû Yûsuf Yakûb b. Süfyân b. Civân el-Fârisî, el-Ma’rife ve’t-Târîh, Müessesetü’rRisale, I-III, Beyrut 1981, I, 221; Arı, İlk Üç Halife, s. 159.
157
İbn Sa’d, IV, 52; Ahmed b. Yahya b. Cabir b. Davud el-Belâzurî, Fütûhu’l-Buldân, Mektebetü’l-Hilâl,
Beyrut 1988, s. 268. Ayrıca bkz. Mehmet Salih Arı, “Üsâme b. Zeyd”, DİA, İstanbul 2012, XLII, 362.
156
109
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
nezdinde en fazla sevilen ve uygulamaları ile öne çıkan biri olması nedeniyle hem şaşalı
Sâsânî İmparatorluğu’na son veren Araplardan intikam alma hem de Hz. Ali’nin
üstünlüğünün ortaya konması amaçlarını taşımaktadır.
Şîî müellifler Hz. Ali’nin nass ile imamete tayin edildiğini ispat etmek amacıyla
tarihî süreçte ayet ve hadislerden çeşitli deliller getirmeye çalışmışlardır. Öte yandan
yukarıda görüldüğü üzere açık bir işaret olmamasına rağmen en basit tarihî hadiseler Hz.
Ali’nin imametini delillendirmek amacıyla gündemde tutulmuş, sadece bununla da
kalınmayıp rakip olarak görülen Ehl-i Sünnet’in direncini kırmak için yeni bir tarih
kurgulanmış ve Sünnîler nezdinde kıymetli görülen isimler, - Hz. Ömer başta ve de en
fazla olmak üzere -, çeşitli hakaretlere düçar bırakılmışlardır.
KAYNAKÇA
AĞARI, Murat, “Ya’kûbî”, DİA, İstanbul 2013, XLIII, 287-288.
AHMED B. HANBEL(ö. 241/855),Müsned, Müessesetu’r-Risale, I-L, Beyrut 1999.
AKDOĞAN, Mehmet Nur, “İmamiye Şîası Kaynaklarına Göre Hilafetine Kadar Hz.
Ömer (Yayınlanmamış Doktora Tezi)”, (Dan.: Prof. Dr. Mehmet Özdemir), Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2014.
el-AMİLÎ, Ali el-Kûrânî, Elf Sual ve İşkal, Daru’l-Hüda, I-III, byy., 2008.
ARI, Mehmet Salih, “Üsâme b. Zeyd”, DİA, İstanbul 2012, XLII, 361-363.
ARI, Mehmet Salih, İmamiye Şîası Kaynaklarına Göre İlk Üç Halife, Düşün
Yayıncılık, İstanbul 2011.
AVCI, Casim, “Mesudi, Ali b. Hüseyn”, Ankara 2004, XXIX, 353-355.
el-AYNÎ, Bedrüddin Mahmud b. Ahmed (ö. 855/1451),Umdetu’l-Karî Şerhu
Sahîhi’l-Buhârî, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, I-XXV, Beyrut 2001.
el-AYYÂŞÎ, Muhammed b. Mesud(ö. 320/932),Tefsîru’l-Ayyâşî, el-Mektebetu’lİlmiyyetu’l-İslamiyye, Tahran, trz.
AZİMLİ,Mehmet, Dört Halifeyi Farklı Okumak-1: Hz. Ebu Bekir, Ankara Okulu
Yayınları, Ankara 2011.
__________,Halifelik Târîhine Giriş, Öykü Yayınları, İstanbul 2005.
__________,Siyeri Farklı Okumak, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2011.
110
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
el-BEHRÂNÎ, Süleyman el-Mahûzî(ö. 1121 /1708),Kitabu’l-Erbain, Matbaatu Emîr,
Kum 1417.
el-BELÂZURÎ, Ahmed b. Yahya b. Cabir b. Davud(ö. 279/892),Ensâbu’l-Eşrâf,
Daru’l-Fikr, I-XIII, Beyrut, 1996.
__________,Fütûhu’l-Buldân, Mektebetü’l-Hilâl, Beyrut 1988.
el-BEYÂDÎ, Zeynüddin Ali b. Muhammed(ö. 877/1472),es-Sıratu’l-Müstakîm ila
Müstehikki’t-Takdim, el-Mektebetu’l-Mutazaviyye, I-III, byy., trz.
el-BEZZAR, Ahmed b. Amr b. Abdilhalık b. Hallâd(ö. 292/905), Müsnedü’l-Bezzâr
(el-Bahru’z-Zehhar), Mektebetü’l-Ulûm, I-XVIII, Medine 2009.
BOZAN, Metin, İmamiye Şîasının İmamet Tasavvuru, Avrasya Yayınları, Ankara
2007.
__________, “Şîî Literatürde Hz. Ali”, Uluslararası Hz. Ali Sempozyumu, İzmir,
2009, Yayınlanmamış Makale (e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.comISSN: 1308-9633 Sayı: V, Nisan 2011).
el-BUHÂRÎ, Ebû Muhammed İsmail (ö. 256/869),Edebü’l-Müfred, Daru’l-Beşairi’lİslamiyye, Beyrut 1989.
__________,el-Camiu’s-Sahîhu’l-Muhtasar, Daru İbn Kesîr, I-VI, Beyrut 1987.
CANAN, İbrahim, Hadis Ansiklopedisi Kütüb-i Sitte, Akçağ Yayınları, XVII,
İstanbul,trz.
el-CEVHERÎ, Ebu Bekir Ahmed b. Abdülaziz(ö. 323/934),es-Sakîfe ve Fedek,
Beyrut 1993.
ed-DEHLEVÎ, Ebu Abdilazîz Ahmed b. Abdirrahîm (ö. 1230/1815),Muhtasaru’tTuhfeti’l-İsnâ Aşeriyya (Arapça’ya Çev. Muhammed b. Muhyiddîn b. Ömer el-Eslemî,
Thk. Mahmud Şükri el-Alusi), İhlas Vakfı Yayınları, İstanbul 1992.
ed-DEYLEMÎ, Hasan b. Ebi’l-Hasan Muhammed(ö. VIII/XIV. yy),İrşâdu’l-Kulûb,
Daru’l-Üsve, I-II, Tahran 1424.
EBU ZEHRA, Muhammed, İslam’da Siyasî, İtikadî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi (Çev.
Hasan Karakaya, Kerim Aytekin, Abdülkadir Şener), Hisar Yayınevi, İstanbul, trz.
el-ERDEBÎLÎ, Muhakkik Ahmed(ö. 993/1572), Mecmeu’l-Faide, Müessesetu’nNeşri’l-İslamî, I-XIV, Kum 1404.
el-FADL B. ŞÂZÂN el-Ezdî en-Nisaburî(ö. 260/873), el-Îzâh fi’r-Reddi Ala Sairi’lFirak, Müessesetu’t-Târîhi’l-Arabî, Beyrut 2009.
111
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
el-FÂRİSÎ, Ebû Yûsuf Yakûb b. Süfyan b. Civân, el-Ma’rife ve’t-Târîh,
Müessesetü’r-Risâle, I-III, Beyrut 1981.
FAYDA, Mustafa, “Ebu Bekir”, DİA, İstanbul 1994, X, 101-108.
FIĞLALI, Ethem Ruhi, İmamiye Şîası, Ağaç Yayınları, İstanbul 2008.
el-GIFARÎ, Abdürresul,el-Kuleynî ve’l-Kafî, Müessesetu’n-Neşri’l-İslamî, Kum
1416.
GÖLPINARLI, Abdülbaki, Târîh Boyunca İslam Mezhepleri ve Şîîlik, Derin
Yayınları, İstanbul 2011.
HABİBOV, Aslan, İlk Dönem Şîî Tefsir Anlayışı, (Basılmamış Doktora Tezi),
Ankara 2007.
el-HALEBÎ, Nuruddin Ali b. Burhaniddin İbrahim b. Ahmed(ö. 1044/1635),
İnsanu’l-Uyûn
fî
Sîreti’l-Emîni’l-Me’mûn
(es-Sîretu’l-Halebiyye),
Daru’l-Kütübi’l-
İlmiyye, I-III, Beyrut 1427.
el-HİLLÎ, el-Hasan b. Yusuf b. el-Mutahhar(ö. 726/1325), Keşfü’l-Murâd fi Şerhi
Tecridi’l-İtikad, Menşuratu Şekura, Kum 1373.
__________,Minhacu’l-Kerame fi Marifeti’l-İmame, İntişaratu Tasua, Meşhed, trz.
__________,Nehcü’l-Hak ve Keşfu’s-Sıdk, Daru’l-Hicret, Kum 1421.
el-HİLLÎ, Takiyüddin el-Hasan b. Ali b. Davud (ö. 707/1307),Kitabu’r-Ricâl,
İntişarat-ı Danişgah-i Tahran, Tahran 1383.
HİTTİ, Philip K., Siyasî ve Kültürel İslam Tarihi (Çev. Salih Tuğ), İFAV Yayınları,
İstanbul 2011.
el-HÛÎ, Mir Habibullah b. Seyyid Muhammed, Minhacu’l-Beraa Şerhu Nehci’lBelağa, I-XXI, byy., trz.
el-HUSAYBÎ, Ebu Abdillah el-Hüseyin b. Hamdan(ö. 334/945), el-Hidayetü’lKübra, Müessesetu’l-Belağ, Beyrut 1991.
HÜSEYİN, Taha, el-Fitnetü’l-Kübra, “Osman”, Daru’l-Mearif, Kahire 2009.
İBN BATTAL, Ebu’l-Hasan Ali b. Halef b. Abdilmelik (ö. 449/1057), Şerhu
Sahîhi’l-Buhârî, Mektebetü’r-Rüşd, I-X, Riyad 2003.
İBN EBİ’L-HADÎD, Ebu Hamid İzzüddin Abdülhamid b. Hibetullah el-Medâinî (ö.
656/1258), Şerhu Nehci’l-Belağa, Daru’l-Cîl, I-XXII, Beyrut 1996.
İBN HACER EL-ASKALANÎ, Ebu’l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed b.
Ahmed(ö. 852/1448), Fethu’l-Barî Şerhu Sahîhi’l-Buharî, Daru’l-Marife, I-XIII, Beyrut
1379.
112
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
İBN HİŞÂM, Ebu Muhammed Abdülmelik (ö. 218/833), es-Sîretü’n-Nebeviyye,
Daru’l-Fikr, I-IV, Beyrut 2002.
İBN İSHAK, Muhammed b. İshak b. Yesar(ö. 151/768), es-Sîretu’n-Nebeviyye,
Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 2009.
İBN KESÎR, Ebu’l-Fida İsmail b. Ömer (ö. 774/1372), el-Bidâye ve’n-Nihaye,
Daru’l-Fikr, I-X, Beyrut 1998.
__________,es-Sîretu’n-Nebeviyye, Daru’l-Marife, I-IV, Beyrut 1976.
İBN MANZÛR, Cemalüddin Muhammed b. Mükerrem b. Ali (ö. 711/1311),
Lisânu’l-Arab, Daru’l-Mearif, I-VI, Kahire, trz.
İBN MUHAMMED, Ebu Muhammed Hüseyin b. Mesud, Şerhu’s-Sünne, elMektebü’l-İslamî, I-XV, Dımaşk 1983.
İBN SA’D, Muhammed(ö. 230/844), et-Tabakâtu’l-Kübra, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye,
I-VIII, Beyrut 2012.
İBN ŞEHRÂŞÛB, Muhammed b. Şehrâşûb el-Mazenderanî(ö. 588/1192), Menakıbu
Âl-i Ebî Talib, Müessesetü’l-Allame, I-III, Kum 1379.
İBN TÂVÛS Ebu’l-Kasım Radiyuddin Ali b. Musa b. Cafer el-Hillî(ö. 664/1265),
et-Tarâif fi Marifeti Mezahibi’t-Tavaif, Matbaatu’l-Hiyam, Kum 1399.
__________,Keşfu’l-Mehacce li Semereti’l-Mehecce, el-Matbaatu’l-Haydariyye,
Necef 1950.
İBN TEYMİYYE, Ebu’l-Abbas Ahmed b. Abdilhalim b. Abdisselam (ö. 728/1327),
Minhacu’s-Sünneti’n-Nebeviyye fi Nakzi Kelami’ş-Şîati’l-Kaderiyye, Camiatu’l-İmam
Muhammed b. Suudi’l-İslamiyye, I-IX, Riyad 1986.
İBNÜ’L-CEVZÎ, Ebu’l-Ferec Abdurrahman b. Ali(ö. 597/1201), Keşfü’l-Müşkil min
Hadisi’s-Sahihayn, Darü’l-Vatan, I-IV, Riyad, trz.
İBNÜ’L-ESÎR, Ebu’l-Hasan Ali b. Ebi’l-Kerem Muhammed b. Muhammed b.
Abdilkerim(ö.630/1232), el-Kamil fi’t-Târîh, Daru’l-Kitabi’l-Arabî, I-X, Beyrut 1997.
KARAMAN, Hayrettin, “Rasulullah’ın Davranışlarının Bağlayıcılığı”, Asr-ı
Sadette İslam, (Editör: Vecdi Akyüz), Ensar Neşriyat, I-IV, İstanbul 2007.
el-KASTALLANÎ, Şihabüddin Ahmed b. Muhammed b. Ebi Bekr(ö. 923/1517),
İrşâdu’s-Sarî li Şerhi Sahîhi’l-Buharî, el-Matbaatu’l-Kübra’l-Emiriye, I-X, Mısır 1323.
KOHLBERG, Etan, “Şîî Hadis” (Çev. M. Ali Büyükkara), Ekev Akademi Dergisi,
C. 2, S. 2, 2000.
KORKMAZ, Sıddık, Şîa’nın Oluşumu, İz Yayıncılık, İstanbul 2012.
113
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
el-KULEYNÎ, Muhammed b. Yakub(ö. 329/940),Usûlu’l-Kâfî, Menşuratu’l-Fecr, IVIII, Beyrut 1428.
KÜÇÜKAŞÇI, Mustafa Sabri, “Sakîfetü Beni Saide”, DİA, İstanbul 2009, XXXVI,
11-12.
el-MAĞRİBÎ,
Ebu
Hanife
en-Numan
b.
Muhammed
(ö.
et-Temîmî
363/973),Deâimu’l-İslâm ve Zikru’l-Helal ve’l-Haram, Darü’l-Meârif, I-II, Kahire 1963.
MAHMUDOV, Elşad, Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber’in
Savaşları, İSAM Yayınları, İstanbul 2010.
el-MECLİSÎ, Muhammed Bakır(ö. 1111/1698),Bihâru’l-Envari’l-Camia li Düreri
Ahbâri’l-Eimmeti’l-Athar, Messesetü’l-Vefa, I-CX, Beyrut 1983.
el-MES’ÛDÎ, Ebu’l-Hasan Ali b. el-Hüseyn b. Ali(ö. 346/957),İsbatu’l-Vasıyye li’lİmam Ali b. Ebi Talib, Daru’l-Adva, Beyrut 1988.
el-MÛSEVÎ, Şerefüddin, el-İctihâd fî Mukabili’n-Nass, Matbaatu Seyyidi’ş-Şüheda,
Kum 1404.
el-MUSTAFAVÎ, Hasan,el-Hakâik fi Târîhi’l-İslam ve’l-Fiten ve’l-Ehdas, Kum
1410.
el-MUZAFFER, Muhammed Hasan(ö. 1375/1955),Delailu’s-Sıdk li Nehci’l-Hak,
Müessesetu Âl-i Beyt, I-VI, Kum 1430.
el-MÜFÎD, Ebu Abdillah Muhammed b. Muhammed b. en-Numan el-Ukberî(ö.
413/1022), el-Fusûlu’l-Muhtâra, Daru’l-Müfîd, Beyrut 1993.
__________,el-İrşâd fi Marifeti Hucecillahi ala’l-İbad, Daru’l-Müfîd, Müessesetu’tTârîhi’l-Arabî, Beyrut, 1993.
__________,Tashîhu İtikâdati’l-İmamiyye, Kum 1413.
MÜSLİM, Ebu’l-Hüseyn Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî(ö. 261/874), el-Camiu’sSahîh (Thk. Muhammed Fuad Abdülbaki), İstanbul 1981.
en-NESÂÎ, Ebu Abdirrahman Ahmed b. Şuayb(ö. 303/915),es-Sünenü’l-Kübra,
Müessesetü’r-Risale, I-XII, Beyrut 2001.
en-NEVEVÎ, Ebu Zekeriyya Yahya b. Şeref b. Mürî (ö. 676/1277),el-Minhac Şerhu
Sahîhi Müslim el-Haccac, Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabî, I-XVIII, Beyrut, 1392.
ONAT, Hasan, “Şîîliğin Doğuşu Meselesi”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Faklütesi
Dergisi, C. XXXVI, Ankara 1997.
ÖZ, Şaban, “Kırtâs Hadisesi ve İlgili Rivayetlerin Tenkîdi”, Hikmet Yurdu Dergisi,
Yıl, 2; Sayı, 3.
114
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
er-RAVENDÎ, Kutbuddin(ö. 573/1177), Kasasu’l-Enbiya, Mecmau’l-Buhusi’lİslamiyye, Meşhed 1409.
es-SADR, Muhammed Bakır,Fedek fi’t-Târîh, byy., 1994.
es-SADÛK, Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Babeveyh el-Kummî(ö. 381/991), elHisâl, Cemaatu’l-Medreseyn, Kum 1403.
es-SAFFAR, Ebu Cafer Muhammed b. el-Hasan b. Ferruh(ö. 290/902),Besairu’dDerecat, Şeriketu’l-Alemi li’l-Matbuat, Beyrut 2010.
es-SALLÂBÎ, Ali Muhammed, Hz. Ömer (Çev. Mehmet Akbaş), Ravza Yayınları,
İstanbul 2008.
SARICIK, Murat, Hz. Ali İlk Üç Halife İle Kavgalı mıydı, Nesil Yayınları, İstanbul
2012.
SARIÇAM, İbrahim, Hz. Ömer, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2012.
es-SEDÂBÂDÎ, Abdullah b. Abdillah, el-Mukni’ fi’l-İmâme, Müessesetü’n-Neşri’lİslamî, Kum 1414.
SÜLEYM B. KAYS el-Hilalî el-Kûfî(ö. 76/695), Kitabu Süleym b. Kays, Daru’lHadî, Kum 1420.
eş-ŞEHRİSTÂNÎ, Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdilkerim (ö. 548/1153),el-Milel
ve’n-Nihal, Müessesetu’r-Risale, Beyrut 2013.
ŞERİATİ, Ali, Şîa (Çev. Hicabi Kırlangıç), Fecr Yayınları, Ankara 2012.
ŞERİF el-MURTAZÂ,Ali b. el-Hüseyn el-Mûsevî (ö. 436/1045), eş-Şâfî fi’l-İmâme,
Müessesetu’s-Sadık, I-IV, Tahran 1987.
et-TABERÎ, Muhammed b. Cerir b. Rüstem(ö. IV/X. yy),el-Müsterşid fi İmameti
Emîri’l-Müminîn Ali b. Ebi Talib, Müessesetu’s-Sekafetü’l-İslamiyye, Tahran 1415.
et-TABERÎ, Muhammed b. Cerir b. Yezid(ö. 310/922),Târîhu’l-Umem ve’l-Mulûk,
Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, I-VI, Beyrut 1407.
et-TABERSÎ, Ebu Ali Eminüddin el-Fadl b. el-Hasan(ö. 548/1153),İlamu’l-Vera bi
A’lami’l-Hüda, Müessesetu Âl-i’l-Beyt, I-II, Kum 1417.
et-TABERSÎ, Ebu Mansur Ahmed b. Ali b. Ebî Talib(ö. 620/1223),el-İhticâc,
Zevi’l-Kurba, I-II, Kum 1431.
TAHRÂNÎ, Muhammed Hüseyin el-Hüseynî,Marifetü’l-İmam, I-XV, byy., trz.
TİCÂNÎ, Muhammed,Fes’elû Ehle’z-Zikr, el-Matbaatu Setara, Kum 1427.
et-TÜSTERÎ, Muhammed Taki,Behcu’s-Sibağa Şerhu Nehci’l-Belağa, I-XI, byy.,
trz.
115
Kasım 2014
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:XII
et-TÜSTERÎ, Nurullah(ö. 1019/1610),İhkâku’l-Hak, byy., trz.
el-VAKIDÎ, Muhammed b. Ömer(ö. 207/816), Kitabu’l-Meğâzî, Alemu’l-Kütüb,
Beyrut 2006.
YAKÛB, Ahmed Hüseyin, Eyne Sünnetü’r-Rasul, ed-Daru’l-İslamiyye, Beyrut
2001.
el-YAKUBÎ, Ahmed b. Ebi Yakub b. Cafer(ö. 284/897),Târîhu’l-Yakubî, Daru
Sadır, I-II, Beyrut 2010.
ez-ZEHEBÎ, Şemsüddin Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Osman(ö.
748/1348),Siyeru A’lami’n-Nübela, Müessesetu’r-Risale, I-XXV, Beyrut 1985.
ZORLU, Cem, İslam’da İlk İktidar Mücadelesi, Yediveren Yayınları, Konya 2002.
116