Eylül 2014 Sayı:410 Ahîlerin Telaşı, Helal Yemektir Aşı mluluk” Derginizle birlikte “Soru ayın! adlı kitabı almayı unutm Merhaba........................................... 1 Hangi Nimetleri Yalanlıyorsunuz?... 2-3 Tatile Veda...................................... 4-5 Tırmanma......................................... 6-7 Zehra................................................ 8-9 Emanet.............................................. 10-11 Seyyah Ahmet’in Serüvenleri...... 12-13 Tüccar Ahtapot Zengin Oluyor... 14-15 Ahîlik Nedir Cancağazım?............ 16-17 Ahî Çocuk Köyü............................... 18-19 Gülce................................................. 20-21 Çıraklıktan Ustalığa....................... 22-23 Burçin ile Burhan............................ 24-27 Benden Daha Heyecanlısı Var mı?... 28-29 Katip Çelebi..................................... 30-31 Hatip Olmaya Ne Dersin?............ 32-33 Allame Nine...................................... 34-35 Raptiye............................................. 36-38 Her Yiğidin Bir Yoğurt Yiyişi Vardır .39 Çözmece........................................... 40-41 Eksik Rakamlar............................... 42 Pano................................................... 43 Bulmaca............................................ 44-45 Sizden Gelenler.............................. 46-47 Posta Kutusu.................................... 48 Merhaba, Sonbaharın habercisi, tatilin son günlerini içinde bulunduran Eylül ayından size selamlarımızı gönderiyoruz. Dergimiz bu ay, sizleri kardeşliğin en güzel örneği olan Ahîlik konusuyla karşılıyor. Anadolu’nun esnafı birbirini kardeşi bilmiş, bunu en güzel şekilde devam ettirmek için kardeşlik anlamına gelen Ahîlik teşkilatını kurmuşlar. Birbirlerinin hakkını daima gözetmiş, aldatarak ticaret yapmaktan kaçınmışlar. Usta çırağını oğlu gibi yetiştirmiş, çırak ustasını babası gibi sevmiş. Bu sevgi ve saygı ile ahîler, atalarımızdan gelen ahlâkı korumuş, nesilden nesile aktarmışlar… Vefa, doğruluk, emniyet, cömertlik, tevazu, affedici olma gibi birçok güzel davranış onların sayesinde hayatın içindeki yerini kaybetmemiş. Ahîliğin ahlâkıyla yetişenlerin torunları, halâ dedelerinden gelen bu alışkanlığı sürdürürler. “Nerede bu Ahîlik geleneğini yaşatanlar?” diye sorarsanız, insanları aldatmadan ticaret yapan, dürüst, komşu esnafıyla iyi geçinen, çarşıda pazarda güvenilen insan olarak gösterilen, tevazu sahibi insanları göreceksiniz. İşte, günümüzde ismi Ahîlik olmasa da, Ahîliği özünde barındıran iyi insanlar onlardır. Dr. Faruk Görgülü Diyanet İşleri Başkanlığı Adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Dr. Yüksel Salman Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. Faruk Görgülü Mali İşler ve Dağıtım Sorumlusu: Mustafa Bayraktar (Döner Sermaye İşletme Müdürü) Yayın Koordinatörleri: Esma GÜNER - Pınar Melike DEMİRALAY Dizgi: Bayram Uçakoğlu Tashih: Said Şan İllüstrasyonlar: Orhan AKCAN Tasarım: Bedirhan AKCAN İdare Yeri: Diyanet İşleri Başkanlığı Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:147/A 06800 Çankaya / Ankara Tel: (0312) 295 86 24/61 86 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: [email protected] www.facebook.com/diyanetcocukdergisi Milli Eğitim Temel Kanunu (16.6.1983 gün ve 28442 sayılı Kanunu'nun 15'inci Madde ile Değişik 55'inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince) Başkanlığımız yayınlarının öğrencilere tavsiyesinde bir sakınca yoktur. Abone İşleri Tel: (0312) 295 71 96-97 Faks: (0312) 285 18 54 e-posta: [email protected] Abone Şartları Yurt içi yıllık: 42 TL. Yurt dışı yıllık: ABD için 25 ABD Doları, Avrupa Birliği ülkeleri için 24 Euro, Avustralya için 40 Avustralya Doları, İsveç ve Danimarka için 200 Kron, İsviçre için 40 İsviçre Frangı. Abone kaydı için, ücretin Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesindeki IBAN: TR 08 000 1 00 25 330 599 4308-5019 No'lu hesabına yatırılması ve makbuzun fotokopisi ile aboneliğin hangi sayıdan başlayacağını bildirir bir mektubun, "Diyanet İşleri Başkanlığı - Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:147/A 06800 Çankaya / Ankara" adresine gönderilmesi gerekir. Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Diyanet Çocuk Dergisi (Türkçe) Basım Tarihi: 26.08.2014 Basım Yeri: Ankara Baskı: EVOS BASIM YAYIN LTD. ŞTİ. İstanbul Yolu 7.Km Necdet Evliyagil Cad. No.24 Batıkent / ANKARA Tel: (0312) 278 08 24 Fax: (0312) 278 49 62 e-mail: [email protected] Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 1 ak n tar K i Ur iN K e’ a N h a z i N e sz sfe ClklyorU yr Ba ha a m Fat Kara Hangi Nimetleri Yalanlıyorsunuz? H avalar serinlemeye, bahçe bozumu ile tarlaların, bahçelerin renkleri solmaya başlamıştı. Sonbaharın geldiği yavaş yavaş hissediliyor, bir yandan da Mehmetlerin köyünde kış hazırlıkları yapılıyordu. Her yıl kış gelmeden çok önce bu hazırlıklar başlar, kışın bütün bir yaz topraktan elde edilenler sağlıklı, tasarruflu kullanılırdı. Yaz meyveleri reçel, peksimet, pekmez yapılır, öğütülen buğdaydan yapılan yufka ekmekler üst üste sıralanırdı. Taze barbunya, bamya ayıklanır kurutulur, kaynatılan domateslerle en güzel salçalar ve türlü türlü turşular hazır edilirdi. Köylü her şeyi kendi yapar, köylünün yapamadığı ürünler de küçük bakkalda bulunurdu. Sadece yiyecekleri değil, ipi, iğneyi, tarağı, makası da buradan almak mümkündü. Bakkala köylüler Ahî baba derlerdi. Mehmet sebebini bilmiyordu ama Ahî babaya herkesin gösterdiği saygıyı anlıyordu. Çünkü Ahî baba, olmayana yardım eder, bozuk ürün satmaz, ölçüye tartıya çok dikkat ederdi. Mehmet, annesinin almasını istediklerini ezberinde tutmaya çalışarak bakkala girdiğinde, vakit çoktan akşama yaklaşmıştı. Köyün bakkalı Ahî baba, 2 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Mehmet’i çok sever, hafızlık yaptığını bildiğinden her gelişinde birkaç âyet okutmadan bırakmazdı. Yine öyle oldu. Mehmet, annesinin siparişlerini almış kapıya yönelmişti ki Ahî baba: -Bir âyet de mi okumayacaksın Mehmet, diye sordu. Mehmet henüz yeni ezberlediği Rahmân sûresinden birkaç âyet okudu. Ahî babanın gözleri doldu, başını okşadı Mehmet’in ve ona bir kese akide şekeri verdi. Mehmet anlamamıştı. Allah’ın verdiği nimetleri yalanlamak, görmezden gelmek mi, diye düşünüyordu ki, köyün en yağız atının yanından geçmekte olduğunu fark etti. Kahverengi parlak rengi, gür yeleleri ile bu at bütün köyün göz bebeği idi. Çünkü soluk soluğa süratle koşan, koşarken ayaklarını vurarak ateş çıkaran bu at, mektup getirip götürürdü şehre. Mehmet’le konuşan bu defa oydu. Rahmân sûresinin ilk âyetlerinin anlamını bir çırpıda deyiverdi, koşar gibi nefes nefese: “Rahmân, Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona düşünüp ifade etmeyi öğretti. Güneş ve ay bir hesaba göre hareket eder. Otlar ve ağaçlar (Allah’a) boyun eğerler. (Allah) Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. Ölçüde haddi aşmayın. Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın. Allah yeri canlılar için var etti. Orada meyve(ler) ve salkımlı hurma ağaçları; yapraklı taneler, hoş kokulu bitkiler vardır. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” -Ben, Âdiyât sûresinde anlatılan atlardanım, Mehmet! Okuduğun âyetleri duyunca, sana anlamını haber vereyim istedim, dedi ve uzaklaştı. Mehmet, hâlâ “O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” sorusunu düşünmekteydi. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 3 İ kc pek an P e ey v k ug a m b e r l m l z t l cuk umme e tic Ha an A rh n:O n: Yaza Çize TATİLE VEDA, OKULA MERHABA ÖĞRENDİKLERİMİZİ UNUTMAYALIM ASLA Anne, bu yaz Kur’ân okumayı öğrendiğim için çok mutluyum. O zaman unutmamak için her gün okuldan geldikten sonra bir sayfa okumalısın yavrum. Tamam anne, bu benim ödevim olsun! tur: şöyle buyurmuş Peygamberimiz ’ı ân r’ hayırlısı Ku ”İnsanların en .” ir nd n ve öğrete Kerim’i öğrene Çok para harcadın baba. Ama tüm okul ihtiyaçlarımızı aldık. Size feda olsun oğlum. Yeter ki derslerinize güzelce çalışın. Emre seninle aynı sırada oturmak istemiyor demiştim ya... Senin yanında oturabilmek için ben yalan söyledim. Özür dilerim. Peygamberimiz; “Bir adamın hayır yolunda harcadığı paraların en faziletlisi, aile fertlerine harcadığı paradır.” buyurmuştur. Emre hakkında boşuna kötü düşünmüşüm. Benimle oturmak istediğini açıkça söyleseydin keşke. Yine beraber otururduk. Sevgili Peygamberimiz; “Doğruluk iyiliğe, iyilik de Cennete götürür…” buyurmuştur. Anne, okula gitmek zorunda mıyım? Acaba benim hakkımda mı konuşuyorlar?! Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Eğer üç kişi iseniz, aranızdan iki kişi, üçüncü kişiyi yalnız bırakarak birbiriyle konuşmasın. Asla böyle yapmayın; çünkü böyle yapmanız üçüncü kişiyi incitir.” 4 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Tabii ki yavrum, okula gidip yeni bilgiler öğrenmeli ve bolca sevap kazanmalısın. Peygamberimiz; “İlim öğrenmek her Müslümana farzdır.” buyurmuştur. Çok güzel düşündün, aferin kızım. Öğretmenim, döneme yeni başlıyoruz, sınıfımızda bir temizlik kampanyası başlatalım, artık sınıfımızı hiç kirletmeyelim. Peygamberimiz; “Bir iyiliğe öncülük eden, onu yapan kişi kadar sevap kazanır.” buyurmuştur. Öğretmenim, ben her gün düzenli olarak beş sayfa kitap okuyorum. Aferin kızım. Böyle düzenli şekilde okumanın sana çok faydası olacaktır. Peygamberimiz ; “Allah’ın en sevdiği amel , az da olsa devamlı ya pılan ameldir.” buyu rmuştur. Hepiniz artık büyüdünüz. Teneffüslerde küçük kardeşlerinize her konuda yardımcı olmalısınız. Dur ben açayım musluğu. Gel yıka ellerini. Musluğu açamıyorum. Peygamberimiz; “Küçüklerimize merhametli davranmayan, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” buyurmuştur. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 5 Ku l up Yll dlzl rt e aM s u M 6 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 A M N A TIRM P eygamber Efendimiz (s.a.s.) çocuklarla birbirinden güzel oyunlar oynardı. Bunların arasında özellikle torunları Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.) ile oynadığı tırmanma oyunu hem çok eğlenceli hem de çocukların gelişip kocamaan anneler babalar olmalarını sağlayacak özellikteydi. Dede ile torunun birbiriyle karşılaştıklarında yaşadığı büyük mutluluk, doyumsuzdu. Sevgi dolu göz iletişiminden sonra Peygamber Efendimizin ellerini uzatmasıyla oynanacak oyun anlaşılır, torun da hemen ellerini uzatırdı. Efendimiz (s.a.s.) torununu, iki elinden sıkıca kavrayıp kaldırır, ayaklarını ayakları üzerine koyardı. Torunu, gözlerini Peygamberimizin gözlerine kilitlemiş vaziyette, dedesinden gelecek o tatlı ve cesaret verici sözleri beklerdi. Peygamber Efendimiz: “Hey çitlembik çitlembik Haydi yüksel gözü minik” der demez heyecanlı tırmanış başlardı. Torunu, badi badi adımlarla Peygamberimizin bacaklarından başlayıp uyluklarına, oradan da karnına basarak tırmanır, nihayet göğsüne kadar ulaşırdı. İki ayağını da Peygamberimizin göğsü üzerine koyup dikilir, ulaştığı büyük zirveden sevinçle etrafı izlerdi. Bu sırada dede ile torunun mutluluğuna diyecek yoktu. Tırmanıcının bu başarısı üzerine sıra oyunun en güzel bölümüne; o eşsiz ödüle gelirdi. Bu ödül, dedelerin en güzelinden kocaman bir öpücük ve sıcak bir dua idi. Dede (s.a.s.) torunun eğilmesini söyler, o da büyük bir memnuniyetle eğilir, hak ettiği öpücüğü alırdı. Peygamber Efendimiz öpücüğün arkasından torunu için, “Allah’ım, onu sev, çünkü ben onu seviyorum.” diye dua ederdi. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 7 8 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 9 ye Ruki LA N Bir a y e t Bir Hikaye OK EMANET “Kim Allah’tan kork up sakınırsa, Allah on a bir çıkış yolu göster ir ve onu ummadığı bi r yerden rızıklandırır.” (Talâk Sûresi, 2-3. ây etler) 10 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Zamanın birinde birbirini çok seven iki komşu varmış. Kendi yağıyla kavrulan, kalpleri iyilik dolu insanlarmış. Bu komşulardan biri hacca gitmeye karar vermiş. Komşusuna gidip: - Komşum Allah nasip ederse, hac için yarınki kervana katılacağım. Benim üç koyunum var. Biliyorsun hanımım hasta. Koyunlara bakamaz. Senden bir isteğim olacak. Ben dönene kadar bu üç koyuna bakıp sağdığın sütün yarısını hanımıma ver, yarısını da emeğine karşılık sen al, deyince komşusu hiç tereddüt etmeden: - Tabii bakarım komşum, ne demek? Sen de bize bol bol dua edersin, demiş. Adam komşusunun koyunlarını özenle besliyor, her gün sağdığı sütün yarısını götürüp komşusunun evine bırakıyormuş. İmtihan bu ya komşusunun koyunları bol bol süt verirken, kendi koyunlarının sütü iyice azalıyormuş. Bir gün adamın karısı: - Bey, görüyorsun bizim koyunların sütü iyice azaldı. Komşununki ise gayet bol. Sen yarısını komşuya veriyorsun, ama tek başına bir kadına o süt çok gelir. Oysa biz çoluk çocuk kalabalığız. Elimizdeki süt; yoğurt, peynir yapmaya yetmiyor. Komşunun hanımına yetecek kadar süt verelim, artanın hepsi bizim olsun, demiş. Adam düşünmüş. Karısı çok haklıymış. Ertesi gün komşusunun koyunlarını sağmış. Sütten küçük bir tas komşusuna ayırıp kalanı kendi sütüne katacakken kalbinde derin bir sızı duymuş. “Estağfirullah” diye diye komşusunun sütünü her zamanki gibi ikiye bölüp kaba koymuş. Yol boyu aynı tesbihi söyleyerek komşusunun evine varmış. Kapıyı açan komşusunun hanımı mahcup bir sesle: - Kardeşim hakkını helal et seni yoruyoruz. Her gün kapımıza bolca süt getiriyorsun. Biliyorsun ben hastayım, bu kadar sütü tek başıma tüketemiyorum. Artık bana küçük bir tas süt getirsen yeter. Ayrıca bugüne kadar getirdiğin sütlerden de size peynir yaptım, bunu al, afiyetle ye. Emeğinin karşılığı olmaz ama… Adam ne diyeceğini bilemez bir halde kapıda kalakalmış. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 11 12 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 13 O YÜ ĞAN CE l l l l l l l Coc ca DU U k k sUNMe uD utl lem M : z n Yaza en: Ö Çiz Tüccar Ahtapot Zengİ n Oluyor Okyanusta masmavi bir hayat yaşanıyordu. Yunus balıkları güler yüzleriyle karşılaştıkları herkese selam verir, kedi balıkları mahalle kasabının önünden bir an için olsun ayrılmazlardı. Altı kollu ahtapot sabahın erken vaktinde dükkânını açar, müşteriler gelmeden köşe bucak temizlik yapardı. Tüccar ahtapotun hayattaki en önemli amacı okyanusun zengin esnafı olmaktı. Üç tane kalbi, altı tane kolu ve iki tane bacağı olmasına rağmen Allah’ın kendisine verdiği nimetleri bir türlü görmüyordu. Âdeta içindeki servet hırsının esiri olmuş, sadece kollarının ve bacaklarının daha uzun olmasını istiyordu. Kolları ve bacakları ne kadar uzun olursa okyanustaki canlılar üzerinde o kadar hâkimiyet kurabileceğini düşünüyordu. Ahtapot bütün vaktini ticaretle geçiriyor, eşine ve çocuklarına hemen hemen hiç vakit ayırmıyordu. Kendisinden yardım isteyen balıkları “Hadi, hadi Allah versin.” diyerek dükkânından kovuyordu. Boş vakitlerinde biriktirdiği paraları saymak onu çok eğlendiriyordu. Günler ardı ardına geçiyordu. Tüccar ahtapot yiyordu, içiyordu, daha uzun kollu bir ahtapot olabilmek için yüksek kalorili yiyeceklere israfa varan harcamalar yapıyordu. 14 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 İlk zamanlar her şey ahtapotun istediği gibi gidiyordu. Yedikleri ve içtiklerinin etkisiyle kolları ve bacakları yavaş yavaş uzamaya başlamıştı. Ama vakit geçtikçe ahtapotun gözden kaçırdığı bir durum baş göstermeye başladı. Kolları ve bacakları o kadar uzamıştı ki artık onları taşıyamaz hâle gelmişti. Bir gün dükkânda başını iki elinin arasına almış kara kara düşünürken masasının üzerinde duran bir kitap gözüne ilişiverdi. Birkaç gün önce alış veriş yapmaya gelen bilge yunus balığı unutmuş olmalı diye düşündü kendi kendine. Bu zor anlaşılan kitapları ondan başka kim okurdu ki. Ahtapot kitaba göz gezdirirken davranışlarda orta yolu takip etmek gerektiğini anlatan satırları okudu. Hayatta mutlu olabilmek için aşırılık ve eksikliklerden kaçınmak gerektiğini anladı. Artık ne cimrilik yapacak ne de israfa kaçacaktı. İkisinin ortası olan cömertlik kendisi için en erdemli olanıydı. Altı kollu tüccar ahtapot, esnaf arkadaşlarıyla konuşurken öfke ile vurdumduymazlık arasında her zaman sakin olmayı tercih edecekti. Müşterileriyle alış veriş yaparken kâr veya zarar etmeyi düşünmek yerine adaletli olmayı gözetecekti. Bir haksızlıkla karşılaştığında cüretkârlığı ve korkaklığı bir tarafa bırakarak yiğitçe davranmayı seçecekti. Altın değerindeki bu öğütleri hayatına bir bir tatbik eden tüccar ahtapot ticaretten kazanamayacağı bir servet elde etmiş, okyanusun en zengin ahtapotu olmuştu. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 15 Ka l p Aynasl ya a al K r u V ektir. ile ömür geçirmem Ahîlik, ah ile vah ür. ektir Ahîlik. Ahîlik, dürüstlükt esnaf olmak dem an m lü üs M ış m laklan İslam ahlâkıyla ah r. Ahîlik, kardeşlikti n olmaktır. ca demektir. Ahîlik, canlar ile sine dönüştürmek ke ül k tir. lli ze gü ı ay yat sürmek demek ha Ahîlik, düny ız as rd hu z si n bilip, hile hîlik… Ahîlik, yalanı yıla r. tle yaşamaktır A be ab uh m istemek demekti le ep de ed in iç r, i tı eş ak m rd şa ka Ya ü’min i için istediğini, M İnsanın kendi nefs ır. ıd sadakatin mirac ve n ğu lu st do , … lik Ahî işlemektir Ahîlik ş kı na ş kı na a ay İyiliği düny r veren ektir. kol gezdiğini habe n ği ili iy l, Ahîlik, haddi bilm ği de n r yerde kötülüğü İnsanın olduğu he bırla , ahlak göğünde sa ıp rp çı t na ka elçidir Ahîlik. n de yanusunun üzerin Ahîlik, doğruluk ok uçmak demektir. . Ahîlik . NC edir? ancağızım 16 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Cömertliktir Ahîlik. Ahîlik, dosdoğru olmak demektir. Vicdan demektir, merhamet demektir, hayır hasenat demektir Ahîlik… Emniyet ve gönül rahatlığı demektir Ahîlik. Ahîlik, aldatmamak ve aldanmamak demektir. Adalet demektir Ahîlik. Lütuf ve rızık kapısı demektir Ahîlik. Hırstan uzak durup, tamah etmemektir Ahîlik. Tokluk kapısı demektir. Görgü ve nezakettir Ahîlik. Marifettir Ahîlik. Başarmak için başka insanları yok saymayı reddetme ktir Ahîlik. Bencillikten arınmaktır, yaradılanı Yaradandan ötür ü sevebilmektir Ahîlik. Ahîlik, dayanışma, sükûnet, güven ve istikrar demektir . Ahîlik, kalbi senin kadar güzel mi güzel olmak dem ektir cancağızım… Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 17 l N EY l l KUSAGL l GOK YÖ ya Der Burası Ahî Çocuk Köyü…. Murat’ın bu köye ilk gelişi… Gelirken biraz telaşlı, heyecanlıydı Murat. Babası bu köyde bütün çocukların mutlu, neşeli olduğunu söylemişti. Köye geldiklerinde babasına hak vermişti Murat, herkes cıvıl cıvıl, hareketli, herkes güler yüzlüydü burada. Ne güzel manzara! Ama babası bir şeyi eksik söylemişti anlaşılan. Murat’ın gördüğüne göre burada sadece çocuklar değil, çocukların elindeki her şey de çok mutluydu, her şeyin yüzü gülüyordu adeta. 18 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Şaşırdı Murat. Köyün içine doğru biraz ilerledi babasıyla. Burada birçok çocuk vardı, hepsi de bir şeylerle meşguldü. Yanlarında kendilerinden yaşça büyük, güler yüzlü, babacan tavırlı amcalar vardı. Murat: -Babacığım bu çocuklar nasıl bu kadar mutlu olabiliyor, istedikleri her şeye sahipler mi burada? Babası: -Hayır oğlum, mutlu olmalarının nedeni istedikleri her şeye sahip olmaları değil, sevdikleri işlerle meşgul olmalarından kaynaklanıyor. Murat: -Nasıl yani? -Bak mesela, bu arkadaşların hepsi kendi yetenek ve isteklerine göre bir meslek dalı seçmiş ve onu en güzel şekilde öğrenmeye çalışıyorlar, bu da onları mutlu ediyor, öğrendikçe daha da mutlu oluyorlar. Burada her çocuk bir çırak Bu sefer rengimi ve dokumamı daha çok beğendim. Kim bilir hangi evi süsleyeceğim bu kez, insanları mutlu edeceğim, teşekkür ederim. ve her çırağın bir ustası var. Yanlarındaki amcalar da onların ustaları. Murat: -Yani, usta olmak için önce çırak olmak şart, öyle mi? Baba: -Evet, ama daha önemlisi var. Ahî Çocuk Köyü’nde usta olabilmek için ahlaki eğitimi tamamlamak da şart. Murat: -Nasıl? -Mesela bu köyde cömert olmak, yardımsever olmak, haramdan uzak olmak, sözünde durmak, kötü söz ve dedikodudan uzak durmak, yapılan iyiliği başa kakmamak, şükretmek, insanların ayıp ve kusurlarını örtmek, fakir-zengin ayrımı yapmamak gibi pek çok ahlaki davranış kazanılmadan usta olunamaz. Bu arada ileride gülen gözlerle etrafa bakan bir halı gördü Murat. Halıya yaklaştı. Halı yanındaki çocukla konuşuyordu: Murat henüz şaşkınlığını atamadan az ileride yine yanındaki çocuğa teşekkür eden bir çömlek gördü: -Ne kadar güzel, sağlam ve dayanıklı oldum! Ne güzel yemekler pişecek içimde, insanların karnı doyacak, içi ısınacak senin sayende, ellerine sağlık. Gördüğü manzaralardan sonra kendisine uygun bir meslek seçmek için sabırsızlandı Murat. Hangi meslek dalları yoktu ki bu köyde… Bakırcılık, taş işçiliği, keçecilik, bıçakçılık, çarıkçılık ve unutulmaya yüz tutmuş pek çok meslek dalı… Herkes yardımsever, misafirperver, çalışkan, emeğe saygılı. Ahlaki bir olgunluğa erişmeden usta olabilmek zaten mümkün değil! Gördüğü manzaralardan sonra kendisine uygun bir meslek seçmek ve bu köyde kalabilmek için sabırsızlandı Murat. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 19 20 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 21 N viye Ul nep A y e Z K ÖZ ÇIRAKLIKTAN USTALIĞA Birileri ahîlik mi dedi? Ahîlik de ne demek? Beni ne ilgilendirir diyorsan… Zeynep ablanın söylediklerine kulak ver. Ahîliği ve ahîlik denince akla gelen kelimeleri bir bir tanı. Kemerini sıkıca bağla, işteee yüksek hızlı bilgi yolculuğuna başlıyoruuuz! Ahîlik Ahî, Arapça “kardeşim” demektir. Bir nevi esnaf dayanışması olan ahîlik, mensuplarına ahlakî gelişimi de kazandırıyordu. Anadolu’da ahîliğin kurucusu olarak bilinen kişi Nasîrüddin Mahmûd daha sonra Ahî Evran ismiyle anıldı. Ahîlikte çırak, usta ve kalfa isimleriyle belli mertebeler belirlenmiştir. Çırak olarak işe giren biri, işi öğrendikçe kalfa ve sonra usta olur. Armut piş, ağzıma düş diye bir şey yok. Meslek sahibi olmak öyle kolay değil. Kabiliyetin olan işi belirledikten sonra yapman gereken çok çalışmak. Kendini hem işinde, hem de ahlaken insan ilişkilerinde geliştirmen gerekiyor. Bak, ahîlik teşkilatında yer alan çalışanlar ne aşamalardan geçmişler. Kendilerinden dinleyelim. Çırak Bana çırak derler. Ahî olmadan önce, yiğit olunur. Yani çıraklık eğitimi alınır. İyi bir çırak, ustasını iyi dinler, ne öğretse beller. Mesleğimde iyi olmak için öğrenme safhası olan çıraklığı en iyi şekilde değerlendirmem gerekiyor. Fazla vaktim yok, sonra görüşürüz. Çoook çalışmam gerek çoook. Kalfa Çıraklık eğitimim bittiğinde kalfa oldum. Hak edenler için ustalığa geçiş töreni olan şed kuşanmaya kadar öğrendiklerimi en güzel şekilde uygulamalıyım. Şed, usta olurken belimize bağlanan yünden örülen bir kuşaktır. Sırada ustalık var, haydi bismillah… 22 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Usta Artık bir dükkânım var, yaşasııın! Neden bu kadar sevindiğimi merak ettin herhalde. Ben bugünlere gelmek için neler neler yaptım bir bilsen… Önce yamak oldum, sonra çırak, sonra kalfa. Kalfalığım boyunca ustamın sözünü hep dinledim. Ne iş verse en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Diğer kalfa ve çırak arkadaşlarımla iyi geçindim. Şurada sorsanız hakkımda kimse kötü bir şey söylemez. İşte bütün bu sebeplerle dükkânımı açmaya hak kazandım. Hadi bakalım bereket Allah’tan. Ahî Benim adım Ahî, işimi en iyi şekilde yaptığım ve sanatım da çok iyi olduğum için beni te şkilatın başına getirdiler. İşini en iyi yapan, kendisine saygı du yulan, e tabii bir de yaşça ileri olan kişi ahî seçilir. Ahîlerin başın da da onların reisi olan Ah î baba vardır. Ahî babalar da Kırşehir’de ki Ahî Evran Tekkesi’ne ba ğlıdır. Şimdi yiğitlerimin başına gitmeliy im, haydi sana da kolay ge lsin. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 23 24 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 25 26 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 27 ba n KoNUsaN esyalar Ço ye i k Ze Benden Daha Heyecanlısı Var mı? “Kalk artık sabah oldu, Her taraf sesle doldu. Uykunun da tadı kaçtı, Okul vakti yaklaştı…” Şengül Hanım, erkenden uyanmış; mutfakta neşeyle şarkı söylüyor. Bir yandan da kahvaltıyı hazırlıyor olmalı. Şakır şukur bardak kaşık sesleri, enstrüman olmuşlar sanki. Bu şarkıyı dinlemeyeli aylar oldu. Özlemişim doğrusu. Tatlı bir heyecan, her yanı sardı çoktan. Çocuklarını kaldırmak için odalarına girmek üzereyken, kapıda karşılaştı onlarla. Oğuzhan, uykusunu almış; gayet zinde görünüyordu: - Haklısın anne, uykunun tadı çoktan kaçtı, okul vakti gelip çattı, diye karşılık verdi annesine. - Ooo, giyinmişsiniz ne güzel, diye sevinçle çocuklarını kucakladı Şengül Hanım. - O güzel sesini duyar da kalkmaz mıyız anneciğim, diye katıldı Serra. Hem o kadar özlemişken okulumuzu, arkadaşlarımızı… Nasıl uyuruz? Rüyalarımda bile hep okuldaydım, biliyor musun? Sonra uzun uzun rüyalarını anlattı Serra. Rüyasında okula çok erken gittiği için her seferinde okulu kapalı buluyormuş. Hava henüz kapkaranlıkmış. Ortalıkta yırtıcı hayvanlar dolaşıyormuş. Yolda bir tane öğrenci bile yokmuş. Serra okula doğru koşuyormuş. Okulun kapısı bir türlü açılmıyormuş. Koşmuş, koşmuş, yorulmuş. Oh, iyi ki uyanmış! Ağabeyi kahkahayla güldü Serra’ya. 28 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 - Sen de o kadar erken gitmeseydin canım okula, hiç olmazsa güneşin doğuşunu bekleseydin, dedi. Şengül Hanım yumuşak sesiyle, -Sen hep okulunu düşünerek yattın ya Serracığım. O yüzden öyle görmüşsündür. Takılma böyle rüyalara, diye moral vermeye çalıştı. Babalarının gelmesiyle bütün aile, kahvaltıda hoş bir sohbete daldılar. Sonra bir telaşla kalktı çocuklar, yoksa okula geç mi kalıyorlar? Karşıma geçip, saçlarını bir kez daha güzelce taradılar. Formaları ne kadar da yakışmış. Yüzlerinde güller açmış. Onları görmek, onlara kendilerini göstermek ne güzel! Ağabeyi kapıda ayakkabılarını bağlarken, Serra iyice yaklaştı bana ve o tatlı sesiyle sordu: - Ayna ayna, Söyle bana, Benden daha heyecanlısı var mı Bu Eylül sabahında? Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Sonra nasıl keyiflendim, görmeliydiniz! İstediği cevabı almışçasına, mutlulukla kapıya koştu Serra. Bense eski bir masalın ortasında buluverdim kendimi. Oradan seslendim çocuklara: - Güle güle Oğuzhan, güle güle Serra! Güle güle gidin çocuklar! Neşeniz, o güzel hayalleriniz hep yaşasın! Heyecanınıza heyecan katılsın. Aman, yolunuza kötüler çıkmasın. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 29 30 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 31 ne r KuB BEDEN AVL UYA ü aG m s E MİNBERE ÇIKMAK MI, İSTİYORSUN HATİP OLMAYA NE DERSİN? Camilerde merdivenle inilip çıkılan yerleri çok seviyorsunuz değil mi? Mahfil değil, minare değil, basamakları olan başka bir yerden bahsedeceğim size: Minber. Cuma ve bayram günlerinde hatibin hutbe okuduğu yerin adıdır minber. Hatip; hutbe okuyan, güzel, etkileyici konuşan kimselere denir. Hutbe ise cuma ve bayram namazlarında minberden müminlere yapılan, içinde dua ve nasihati barındıran konuşmadır. Mihrabın hemen sağında ye r alan minber basamaksız düşünülemez. Peygamber Efendimiz üç ba samaklı bir minberden mü minlere seslenmiştir. Camilerin bü yüklüğüne oranla basamak sayısı zaman içinde artırılmıştır. Peygam berimize hürmeten onun hu tbe verdiği en üstteki basamağa hiç bir ha tip çıkmaz. Minberin önü ge nelde bir perde ile kapalıdır. Bazısında perde yerine kanatlı kapı mevcutt ur. Ustaca işlenmiş ve değişik motiflere sahip minberler birer sanat şaheseridir. Minbere çıkmaya özendiniz değil mi, hatip olmaya ne dersiniz? 32 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 alı olan minberlere Mermer, ahşap ya da çini kaplam minberleri Anadolu’da çok rastlayabilirsiniz. Özellikle ahşap elliktedir. Bunların arasında sık görürsünüz. Hepsi de eşsiz güz inşa edilen Ahî Şerafeddin, Ahî Ankara’da 13. ve 14. yüzyıllarda dır. Her üç caminin başındaki Elvan ve Ahî Yakub camileri de var i dergimizin sayfalarını bir ahî kelimesi ilginizi çektiyse bu ayk ilere ismini veren ahîlerin karıştırın derim. Saydığım bu cam maddî ve manevî yönden o yüzyıllarda Ankara ve çevresinin nu unutmayalım. şekillenmesinde büyük yeri olduğu Bilmece arın özenen arkadaşl Hutbe okumaya r. minbere çıkmışla 11 basamaklı bir ında ağ m a ile her basa Birer basamak ar En son basamakta r. dı ta ak rm du şi bir ki rde ası şartıyla minbe am m ol n ni se m ki a k vardır? Bu arad toplam kaç çocu berin enseniz bile min öz a ay um ok e tb hu n n sistemi ile sakı içindeki mikrofo ini rsa cuma hutbes lu zu Bo . ın ay m oyna aman dikkat! nasıl dinlersiniz, Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 33 34 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 35 36 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 37 38 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 a Vur YA G B i l U L U M S E Y I NM iMl i-yorU A lK Her Yiğidin Bir Yoğurt Yiyişi Vardır Kelebekler elbette tat almasını da biliyorlar fakat bizim bildiğimiz şekilde tat almıyorlar. Biz dilimizle tat alırız. Kelebekler ise ayaklarıyla tat alırlarmış. Eh ne diyelim, her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır, derler. Bizim yiğit kelebekler de mesela yoğurt yemeye kalksalar ayaklarıyla tadıp yerler her halde. Fil ise zıplayamayan tek memeli hayvan imiş. Zıplasalar bir de, düşünemiyorum dünyanın halini. Dünyadaki bütün filler, mesela insanları protesto etmek için bir araya gelseler düşünün siz neler olurdu. Deseler ki mesela fildişi için insanlar kökümüzü kurutmaya kalkıştı, biz buna itiraz ediyoruz ve yaşama hakkı istiyoruz kardeşim, diyerek çıkıp bizi protesto etseler ki hakları da var buna... Of of of düşünemiyorum bile. O halde bütün filler aynı anda zıplarlar ve yeryüzünü zangır zangır titretebilirlerdi. Başka bir ilginçlik söylemeliyim size. Atlar bir ay kadar ayakta durabiliyorlarmış biliyor musunuz? Çok ilginç değil mi sizce de? İlginç ama iyi bir özellik de aynı zamanda. Dayanıklı olduklarını da gösterir bu durum değil mi? Fakat atlar okula gitselerdi, bir kere düşünsenize, okulda öğretmen atlara ayakta durma cezası verseydi atlar için bu pek de zor bir şey olmazdı. Hatta mükâfat bile olurdu kim bilir? Ha tek ayaküstünde durma cezası verseydi ne olurdu, onu ben de kestiremiyorum doğrusu. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 39 Co zmece Bilmecelerin cevaplarını yanlarındaki kutulara çizer misin? B OYAMA 40 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 BİLMEC E Harfleri renklerine göre boya! Bakalım ortaya ne çıkacak? LABİRENT Kaplumbağa kardeşi kabuğuna götürür müsün? Fare dostumuza peynire giden yolu bulması için yardım eder misin? Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 41 ed Maca mm ha Mu ERİN Ç BUL EKSİK RAKAMLAR Siyah kutucuklar arasındaki yan yana olan kutucukların her birinde ayrı bir kurala göre dizilmiş rakamlar bulunmaktadır. Diğer dört rakamı inceleyip hangi kurala göre dizildiğini bularak verilmemiş olan rakamları tespit edin. Bulduğunuz rakamları kutucukların renklerine göre küçükten büyüğe doğru dizin. Şifre kutusundan faydalanarak rakamların karşılığı olan harfleri bulup saklı mesajı ortaya çıkarın. Saklı şifrede ahîlerin önemli meziyetlerinden biri yer alıyor. 42 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 43 Pınar Melike DEMİRALAY 44 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 1. Bir işte yardımcı olarak çalışan erkek. 5. Her türlü eğitim ve öğretimin toplu olarak yapıldığı yer. 2. Dîvânü lugati’t-Türk adlı sözlüğü yazan Türk dil bilgini. 6. Ahîliğin kurucusu, esnaf ve sanatkârın lideri. 3. Ahî Evran tarafından kurulan esnaf dayanışma teşkilâtı. 7. Aşaması çırakla usta arasında bulunan zanaatkâr. 4. Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse, yiğit. 8. Kur’ân’ın 100. sûresinin adı. 1. Vücudu, kanatları ince pullarla ve türlü renklerle örtülü, dört kanatlı, çok sayıda türleri olan, ayaklarıyla tat alabilen böcek. 2. Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam. 3. Yûsuf Has Hâcib tarafından yazılmış, Türk dilinin en önemli kaynaklarından biri. 4. Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse. 5. Tarih, coğrafya, bibliyografya ve biyografya ile ilgili çalışmalar yapmış, Keşfü’z-Zunûn adlı eseri olan, bilim adamı ve aydın. 9. Filistin’in batısında, Akdeniz kıyısında bir sahil şeridi. 6. Camilerde imam-hatiplerin Cuma ve bayram hutbelerini okudukları, basamakla çıkılan yüksek yer. 7. Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam. 8. Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları. 9. Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan, kişice korunması gereken eşya, kimse vb. 10. Kur’ân’ın 65. sûresinin adı. 11. Kâtib Çelebi’nin coğrafyaya dair meşhur eseri. Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 45 I Hakan ÇAKIC Emirhan CAN BAY Sevdenur e d v e C Fatma YAZ AR Elif Eslem DUMAN BİR 46 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 Bedirhan C İVELEK K Pınar CİVELE Rana Hilal DİNÇER Hilal ÇÜRÜK Ç Meltem GEN Ayetullah-Ayetülkübra YAZ Furkan ADAK İbrahim SEYMEN Rumeysa M AK Talha ÇÜRÜK Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 47 MEKTUBU GELENLER Gümüşhane İbrahim Kadı/ Trabzon Nurgül Bahar/ Diyarbakır Ahmet Aydın/ uzu/ Konya araş Hüseyin Karak k/ Kahramanm e im rc e M al b k İkra İ ır/ Tokat Müberra Çand ize Esma Topal/ R Hakkâri / Üzeyir Tekir / Sivas Beyza Nur Ege Almanya Büşra Öztürk/ rk/ Almanya Beyzanur Öztü Sevgili Arkadaşlar, bizlerle paylaşacağınız mektuplarınızı bekliyoruz. Hoşça kalın. LUTAŞ Ahmet Faruk U Tatil Arkadaşım 10 ekinde verdiğimiz ödüllü bulmacayı çözerek bize ulaştıran okuyucularımızın adreslerine “Peygamber Hikâyeleri” kitabı gönderilmiştir. Zehra Nur DURKAL 48 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 AHÎLİK NASİHATİ Ey Oğul, Harama bakma, haram yeme Haram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerinden önce söze başlama. Kimseyi kandırma, kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.
© Copyright 2024 Paperzz