GENİŞ ÇEVİRİ: -Konuşan Eller – MeisterSinger- The Prodigal Fool (PF): Talking Hands (Konuşan Eller)’e hoş geldiniz. Ben Prodigal Fool. Burada bir kadeh şarapla – boş bir kadeh şarapla- beraber çalıştığım blog yazarı Straight Six’le karşılıklı oturmaktayım. Straight Six (SS): Herkese merhaba. Boş kadeh durumunu düzeltelim. PF: Teşekkürler. Bu sefer Talking Hands’de bir değişiklik yapacağız, çünkü bugün aynı markanın iki farklı saatini inceleyeceğiz. Bu marka, bizce hak ettiği üne daha erişememiş olan, bizim de 6 ay kadar önce keşfettiğimiz MeisterSinger. MeisterSinger, saatleri oldukça sıra dışı çünkü sadece tek ibre ile saati gösteriyorlar. Bugün elimizde iki örnek var. Birincisi No.3, gümüş kadran, -SS’nin şu an gösterdiği-. Bence en sade tasarımlardan, sadece saat okunuyor başka bir özellik eklenmemiş. Diğer örneğimiz ise SS’nin birkaç haftadır kullandığı Perigraph, antrasit (çok sert bir çeşit maden kömürü renginde) kadran. Bu modelde aynı zamanda tarih özelliği bulunuyor. Gördüğünüz iç kadran tarihi gösteriyor. SS: MeisterSinger çok eski olmayan bir Alman markası. Manfred Brassler tarafından kuruluyor. Kendisiyle tanışma şerefine eriştik. Oldukça sevimli bir kişiydi. PF: Çok sempatikti değil mi? SS: Gerçekten de öyleydi. Kendisinden çok etkilendik, tabi şampanyanın da etkisi vardı. Biz bu saatlere hayranlıkla bakarken, anlattığına göre, üretilmiş ilk kol saatlerinden pardon cep saatlerinden ilham almış. İlk cep saatleri 17’nci yüzyılda üretilmişti, değil mi? PF: Doğru. SS: O zamanlar bu cep saatlerinde aslında sadece tek ibre vardı. Tabi onlarda da güneş saatlerinden esinlenilmişti. Daha sonra da bir akıllının yelkovan ibresini koymasıyla karmaşık hale gelmişler. PF: “İyi yönleri” aslında gayet açık. İlk olarak senin de demin bahsettiğin bu tek ibre özelliğinden bahsedelim. Bu özellik markayı dünyadaki tüm saatlerden ayırıyor. Tek ibreyle saati gösterebilen başka hiçbir saat görmedim. Senin de dediğin gibi 17’nci yüzyılda herkes tek ibreli üretiyordu ancak sanırım günümüzde bunu sadece MeisterSinger’de görebiliyoruz. Çok zekice. SS: Bildiğim kadarıyla öyle. PF: Eğer Marketing Globe okuduysanız, onların tek ibreye çok olağanüstü özellikler yüklediklerini görürsünüz. Dediklerine göre tek ibreli saate sahip olmak sizi sakinleştiriyor ve zamanın daha yavaş akmasını sağlıyor. SS: Zamanı yavaşlatıyor diyorlar. Evet, çok güzel bir cümle. PF: Ve kulağa çok aptalca geliyor. Ama işte bu noktada ne açığa çıktı biliyor musunuz; bu saati birkaç haftadır taktıktan sonra söyleyebilirim ki... SS: Hiç de abartılmış bir söylem değil, değil mi? PF: Evet! Gerçekten de değil! Hakikaten de zamanı çok farklı algılamanızı sağlıyor. Bu saatler hakkında beğendiğimiz ikinci şey ise.. (SS saati sert bir şekilde cama çarptırır) Bu saatlerin iade edilmesi gerekiyor biliyorsun değil mi? SS: Hahaha. Artık bize saatleri ödünç vermeyecekler !.. PF: İkinci iyi yönü ise –tabi bu bir zevk meselesi ancak en azından bana göre- bu saatlerin çok geleneksel tasarımları var ve bu onlara zamansız bir zarafet veriyor. Bence kasıtlı olarak yapmak istedikleri bir şey, ilk orijinal saat tasarımına benzer saat üretmek ve bunu da çok saf bir şekilde yapıyorlar. Kadrandaki çeşitli detaylarla bu benzerliği yakalıyorlar. Örneğin Manfred’le öğlen yemeğinde bunu konuşuyorduk. Tek basamaklı rakamların soluna 0 eklediğini, bu şekilde kadranın simetrisini korumayı amaçladığını söyledi. Saate bakıyorsunuz, dokunuyorsunuz ve ayrıntıya verilen değerin farkını saatim bütününde hissediyorsunuz. Yani çok hoş geleneksel bir tasarım. Son olarak değinmek istediğim iyi yön şu ki: bence kesinlikle verdiğiniz paranın kat kat karşılığını alıyorsunuz. Görmezden gelmek çok zor, dokunduğunuzda, saati elinize aldığınızda… Geçenlerde Marvin saatleriyle ilgili yaptığımız incelemeyle karşılaştırıyorum da, bana göre MeisterSinger bu konuda Marvin’den bile daha iyi bir iş yapıyor. Bir saatten istediğiniz herşeyi, bu otomatik saatte (No. 3) bulabiliyorsunuz, otomatik olmayanlarında da gerçekten iyi bir mekanik makinaya sahip oluyorsunuz. Bahsettiğimiz tarzı ve gerçek kaliteyi elde ediyorsunuz. Metaldeki bu çok hoş fırça sonlaması olsun, sağlam deri kayışı olsun, saat her yönüyle kalitesini gösteriyor. Ayrıca zamansızlık değeri de var. Bu bir moda saati değil. Bu, satın alıp 30 yıl kullanıp çocuklarınıza verebileceğiniz bir parça. Ve bu özelliklerin hepsine, bence, inanılmaz düşük fiyat ödüyorsunuz. SS: Peki bu No.3 ne kadardı mesela? PF: Hmm, tam fiyatını hatırlamıyorum ancak 1.000 Euro’dan (Usta Saati Notu: Türkiye’de bu saatin fiyatı 1.400 Euro’nun biraz üzerinde) biraz fazla olması lazım. SS: Sanırım Perigraph’da No.3’den birkaç yüz Euro daha fazlaydı. PF: Evet, öyle olması lazım çünkü Perigraph’da bir de gün gösterme özelliği var. Ama gerçekten de senin de MeisterSinger hakkında yazdığın ilk blogda dediğin gibi gerçekten çok mütevazı fiyatlar. Kesinlikle katılıyorum. SS: Hmm. Keşke size Prodigal Fool’un söylediklerinden çok farklı şeyler söyleyebilsem ancak yapamam. O yüzden az ve öz konuşacağım. Eğer bu bebeği görebiliyorsanız şimdi bir iki noktayı tekrarlayacağım, evet kesinlikle özgün, zamansız ve klasik olduğuna kesinlikle katılıyorum. Örneğin Marvin’in taze ve farklı olması hoşumuza gitmişti. Marvin’in eğlenceli havai bir yönü vardı. Ama MeisterSinger’in havai hiçbir yönü yok. Aslında tam tersi çok “Alman” bir saat, çok ciddi, çok ağırbaşlı bir makine. PF: Evet, çok ciddi bir saat yapmak istemişler. SS: Başarmışlar da. Son zamanlarda ortaya çıkan ve böyle bir klasik görünüm yakalamış başka bir saat bilmiyorum. Ben bazen Submarinerdan, GMT’den bahsediyorum ancak düşünün ki onlar bile 50, 60 yılda ancak görünümlerini oturtup kendilerini kanıtlamışlardır. MeisterSinger ise sadece birkaç yıldır piyasada ve bence diğerleri kadar kendisini kanıtladı. Çok inanılmaz. Bahsedeceğim ikinci taraf ise senin de dediğin gibi, paranın karşılığı aldığın değer. Bakın, 900 Euro’ya çok eğlenceli, kaliteli, x süre kullanabileceğin bir saat olmasıyla Marvin beni çok etkilemişti. Sen, MeisterSinger’in evlatlarına vermek isteyebileceğin bir saat olduğuna dikkat çektin. PF: Haha kimlere aktarmak istediğim? SS: Haha Evlatlarına. Bana güvenin birkaç çocuğu var. PF: Başka bir deyişle anlatmak gerekirse, eğer piyasada o kaliteli, biricik saatinizi arıyorsanız, MeisterSinger sizin mükemmel seçiminiz olacaktır. SS: Şimdi “kötü yönlerinden” konuşmak zorundayız... PF: Evet zorundayız ve ben zorlanıyorum. Tamamen kişisel bir görüş olarak bu No. 3 için kayışın ve kadranın rengi açısından benim için biraz… SS: Soluk(fazla sade) mu? PF: Evet soluk geldi. Aslında bir açıdan bakarsak MeisterSinger’i sunmak için en iyi şekil bu olabilir. En sade şekliyle tasarımı gösteriyor. Ama benim zevkim açısından ben birazcık daha enteresan renkleri tercih edebilirdim. Bu arada, bu Perigraph'la o enteresanlığı gerçekten yakalayabiliyoruz. Perigraph, değil mi? SS: Evet Perigraph ve katılıyorum. PF: İlk olarak bu gün gösterme özelliği, ama daha da önemlisi daha enteresan bir kayış rengi ve bu inanılmaz kadran. İlgilenenler gerçeğine bakacaklardır. Video hakkını vermeyecektir ama.. SS: Hmm resmini gösteriyoruz değil mi? PF: Evet, metali de inanılmaz etkileyici. SS: Evet yani sonuç olarak biraz fazla sade olabilir hangi konfigürasyonu seçtiğinize dikkat edin. PF: Diğer bir taraftan da eğer abiye bir saat arıyorsanız No.3 de hiç de kötü bir seçim olmaz. İkinci kötü taraf ise – gerçekten yine çok uç ama – ilk saati gördüğüm anda hissettiğim şey - ki sanırım sen de aynı şeyi düşündün – hatta ikimizin de eşleri aynı şeyden bahsetti, biz bu logoyu hiç beğenmedik. Tamam, biraz saçma gelebilir kulağa ama… SS: Evet gerçekten de çok önemsiz gelebilir kulağa katılıyorum. PF: MeisterSinger logo olarak bu nokta ve altındaki hilal şeklini kullanıyor ama beni hiç… SS: Etkilemiyor mu? PF: Bu ürünlerdeki stili göz önüne alınca logo hiç doğru durmuyor. SS: Peki. Benim için kötü tarafları: İki saate de bakınca fark edeceksiniz ki cam olarak dışbükey safir kristaller kullanılmış. Şimdi bunlar çok hoş, bunlar eskiden kullanılan dışbükey mineral kristal camları hatırlatıyor. Ancak bu nedenle belki buradan göremezsiniz ama bazı açılardan biraz bozulmuş bir görüş sağlıyor. Bu durumun yuvarlak geniş dış çeperle birleşmesi dışbükeyliğin biraz daha kuvvetlenmesini sağlıyor. PF: Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Ancak ben bunu saatin iyi taraflarından sayıyorum. Bence çok güzel. SS: Tamam ama bazen… PF: Bu durum kadrana biraz hayat katıyor. SS: Evet doğru, bir derinlik katıyor. Hatta özellikle No.3 gibi çok sade bir kadranda hoşa gidebilir. PF: Evet yoksa çok sade. SS: Perigraph'da ise bu derinliğe gerek yok. PF: Doğru ama bu da saatin DNA’sını oluşturan, tasarımı, markayı oluşturan bir özellik olabilir. Sadece bir modelde yapamazsın, her modelde uygulaman gerekir. SS: Kesinlikle. Bir dipnot olarak, çoğu ucuz saatlerin kristallerinde, minerallerinde hangi madden yapılmışsa camda bu bozulma efekti olur. PF: Hmm katılmıyorum. SS: Beni biraz rahatsız ediyor. İkinci nokta; Perigraph, bu elimdeki 43 mm olması lazım, ince bilekliler için biraz geniş olabilir. PF: Yok 43 mm olamaz ya öyle mi? SS: En azından 42; 43 de olabilir. Bildiğim kadarıyla 43 mm. (Altyazı: Perigraph’ın 43 ve 38 mm'lik kasaları mevcuttur). PF: Tamam yani ne diyeceğini biliyorum çok büyük diyeceksin değil mi? Eğer 43 mm ise ne kadar küçük göründüğüne hayret ediyorum. Evet, çünkü No.3 ve Perigraph aynı boyuttalar değil mi? SS: Evet dur bir dakika. Marvin incelemesinde denediğimiz Cousan de Molton 42mm’di ve çok daha büyük duruyordu. Bu başka bir noktaydı ve iyi haber şu ki Perigraph 38 mm’yi de satıyorlar bu nedenle problem yok. PF: Hangisi bileğine daha uygunsa onu alırsın. SS: Son olarak... PF: Bu arada.. SS: Sen de takacak mısın? 39 mm’lik Rolex’ini çıkar bakalım. Ve size 43’lük MeisterSinger’lerin nasıl göründüğünü göstereceğiz. PF: İşte No. 3. SS: O kalın bilekli. Ben de ince bilekliyim ve bu 43 mm. Arkadaşlar görebiliyor musunuz? PF: Çok hoş.. SS: Görüyorsunuz 43 ince bilekte bile kötü durmuyor. Şimdi bir eleştirim var. PF: Bir dakika 3 tane kötü yan söylemedin mi? SS: Şimdi üçüncüyü söylüyorum. Bu güzel beyaz ibreyi görüyor musunuz? İbrenin fosforu yok. Aslında kadranın hiçbir yerinde fosfor yok. PF: Evet ama normal. Bu abiye bir saat. SS: Ki bu demektir ki karanlıkta kesinlikle saati göremiyorsunuz. PF: Bir dakika, bu saatler için gayet uygun, sonuçta bunlar abiye saatler, spor saatler değil ki, bu şekilde bir özelliği olması için dizayn edilmemiş. Hatta bence fosforlu olması garip kaçardı. SS: Benim farklı bir bakış açım var. Eğer bu kocaman bembeyaz ibrem varsa niye fosforlu değil. Diğer önerim ise madem fosforlu olmayacak o zaman neden paslanmaz çelik bir ibre yerine bembeyaz ibre var? PF: Hmm SS: Pekâlâ farklı fikirlerdeyiz arkadaşlar. “Çirkin” sonuç: (Burada birbirlerine bu saati gerçekten satın alır mıydın diye soruyorlar, ilk olarak No3 için konuşuyorlar:) PF: Ben MeisterSinger satın almam. Ancak, bunun tek nedeni şudur ki: SS: Hadi bakalım arkadaşlar, geliyor PF: Zaten şu saate sahip olmamdır. (IWC saatini ekrana gösteriyor) SS: Oh seni gidi şeytan seni. IWC Portugese’ini getirmişsin! PF:Evet getirdim. Ve neden böyle dediğimi açıklayayım. Söyleyeceğim aslında MeisterSinger’e bir iltifat olacak. IWC, MeisterSinger’den 4 - 5 katı fiyatına değil mi? SS: 4 katı diyelim. PF:Ve biliyor musunuz, MeisterSinger kalitesi olsun görüntüsü olsun gayet iyi bir iş çıkarıyor. SS: Katılıyorum. PF: Şimdi benim bu IWC saatimle çok anım var, geçmişi var. Bu (IWC) benim abiye saatim. SS: Peki ya IWC’in olmasaydı? PF: Eğer IWC saatim olmasaydı ve eğer çok para harcamak istemiyor olsaydım, (MeisterSinger’i göstererek) evet kesinlikle evet. Bak şuna inanılmaz güzel. MeisterSinger, harikulade. Daha konuşmadığımız bir noktaya değinelim. Biz MeisterSinger’i birçok insanın Twitter’da ve başka yerlerde konuşmalardan keşfettik ve biz konuşmaya başlayınca daha fazlası da MeisterSinger’i ne kadar çok sevdiklerini bize yazmaya başladılar. Çok fazla saygı ve beğeni yorumları geldi. Bence herhalde onlar da bizim de bu saatle ilgili fark ettiğimiz, saygınlığı, bütünlüğü fark ettiler. Ayrıca paranızın karşılığı aldığınız değer inanılmaz. Çirkin sonuç (Perigraph) PF: Şimdi sorumuza dönersek, çirkin sonuç bölümündeyiz: Bu saati satın alır mıydın? SS: Bu saati almayı düşünen herhangi bir kimseyi desteklemeden edemiyorum. Bu modelden bahsediyorum. PF: Peki benim sorum, sen alır mıydın? SS: Ben alır mıydım? Evet. PF: Evet? SS: Evet kesinlikle. İşte Rolex koleksiyonumla karşılaştırırken değinmek istediğim nokta da bu; bu saati ailenin bir parçasıymış gibi istiyorum, hiçbir zaman bir ihlal ya da geçici bir eklenti olarak görmedim. Çabuk ve hiç fark ettirmeden kendini koleksiyonun içine dahil etti ve sizi mutlu edeceğiz dedi. Bence bu verilebilecek en büyük değer. PF: Ben çok hayal kırıklığına uğradım. Çünkü bu sohbetlerin içersine daha tartışmalı ve gerginlik getirmek istemiştik, izleyenlerimiz için daha ilginç olması için ancak… SS: Çok fazla hemfikir olduk. PF: MeisterSinger’ler hakkında birbirimize katılıyoruz evet. SS: Biliyor musunuz, ilk defa tartışmamıza gerek yok. Bunları çok seviyoruz. PF: Gelecek sefere görüşmek üzere. SS: Görüşmek üzere.
© Copyright 2024 Paperzz