183 YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARI Atilla Sandıklı* ÖZET

YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARI
Atilla Sandıklı*
ÖZET
Küresel güçlerin ulusal çıkarlarını elde etmek için terörü bir araç olarak kullanması, 11 Eylül
2001 ve sonrasında terörün kendilerini de vurması ile ortadan kalkmıştır. Uluslararası terör
lanetlenmiş ve teröre destek veren devletler hedef haline getirilmiştir. Bu durum küresel
güçlerin yumuşak gücün kullanımını esas alan stratejiler geliştirmesine, bir boyutu ile de
“Yumuşak Güç Savaşları” bağlamında değineceğimiz mücadelelere neden olmuştur.
Yumuşak Güç Savaşları, çıkarları çelişen ülkelerin birbirlerinin yumuşak güçlerini yok etmek
ve zayıflatmak için kendi yumuşak güçlerini kullandıkları bir mücadele yöntemidir. Bu
makalede güvenlik, güç ve savaş kavramlarının geçirdiği dönüşüm vurgulandıktan sonra
Yumuşak güç yaklaşımı ve bu çerçevede kavramsallaştırılan Yumuşak Güç Savaşları ele
alınacaktır. Bununla birlikte Yumuşak Güç Savaşları’nın özellikleri vurgulandıktan sonra bu
savaşlardaki başarı prensipleri üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yumuşak Güç, Yumuşak Güç Savaşları, Yeni Toplumsal Hareketler,
Yönetişim, Çoğulcu Demokrasi
ABSTRACT
The utilization of terrorism by global powers in service of their national interests ceased in the
aftermath of the 11 September 2001 related with the reason that these global powers were also
subjected to terrorism. The international terrorism was cursed and the states which gave
support to the terrorism became targets. This situation triggered the development of some
strategies by the global powers which were based on the soft power and in some sort; it led
*
Doç.Dr. Atilla Sandıklı; Haliç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı.
183
the mentioned battles within the article in the context of “Soft Power Wars”. The Soft Power
War is a method of a battle in which the states that have contrasting interests use their soft
power in order to dissolve and to weaken each other’s soft power. In this article, firstly the
transformation of notions as security, power and war will be stressed. Then the soft power
approach and the Soft Power Wars which were conceptualized in this framework will be
evaluated. Although, after stressing the features of the Soft Power Wars, the principles which
are necessary for the success of these wars will be elaborated.
Keywords: Soft Power, Soft Power Wars, New Social Movements, Governance, Pluralist
Democracy
GİRİŞ
Güvenlik, güç ve savaş kavramları tarihsel bir süreç içinde teknolojik, siyasal, sosyal ve
hukuksal gelişmelere bağlı olarak bir evrim geçirmiştir.1 Başlangıçta güvenlik “devlet
egemenliği ve toprak bütünlüğü” hedeflerine yönelmiş, siyasi ilişkilerde ve güvenlik
analizlerinde askeri güç ve strateji önem kazanmıştır. Ok, yay, piyade, süvari ve savaş
arabalarının kullanıldığı klasik dönem savaşları süreç içinde yivsiz tüfek ve top gibi ateşli
silahların kullanıldığı erken modern dönem cephe savaşlarına evrilmiştir.
Sanayi devrimi sonrasında modern dönemin topyekûn savaşları kapsamında nüfus ve
ekonomik güç ön plana çıkmıştır. 1. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın savaşma azim ve
kararını kıran ve onu “stratejik tükenmeye” götüren iki nedenin, savaş planlarını
destekleyecek yeterli asker sayısını sağlayacak nüfusa sahip olmaması ve ekonomik
1
William S. Lind, Keith Nightengale, John F. Schmitt, Joseph W. Sutton, and Gary I. Wilson, “The Changing
Face of War: Into the Fourth Generation”, Marine Corps Gazette, (1989): 22-26.; Martin Van Creveld, The
Rise and Decline of the State, (Cambridge: Cambridge Press, 1999).; D. J. Hanle, “On terrorism: An Analysis of
Terrorism as a Form of Warfare”, (Master Thesis, Naval Postgraduate School, 1987).; Avin Toffler, War and
Anti-war: Survival at the dawn of the 21st Century, (Boston: Little Brown and Company, 1993.; J. Argüilla & D.
Rondfelt, Swarning and the Future of Conflict, Rand Cooperation, (2000).
184
imkanların yetersizliğidir. Yani nüfus ve ekonomik yetersizlik Almanya’nın savaşı
kaybetmesine neden olmuştur. Bu aşamada nüfus ve ekonomik güç güvenlik kavramlarına
dahil olmuştur. Teknolojinin gelişmesine paralel olarak uzun menzilli füzelerin, hava
kuvvetlerinin ve tank birliklerinin sisteme dahil olmasıyla modern dönem savaşları manevra
savaşlarına dönüşmüştür. Savaşlarda siyasi güç, askeri güç, bilimsel, ve teknolojik güç,
coğrafi güç, insan gücü, pisiko-sosyal ve kültürel güç unsurlarının tamamı milli güç unsurları
olarak kullanılmaya başlamıştır.
Uluslararası hukuk kurallarındaki gelişmeler ve savaşların siyasi, ekonomik ve sosyal
maliyetlerinin kabul edilemez boyutlara ulaşması, Soğuk Savaş sonrası dönemde post-modern
savaş yöntemlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu savaşların temel özelliği asimetrik
unsurların kullanılmasıdır. Terör örgütleri, mafyalar, gizli servisler ve özel kuvvetlerin
kullanıldığı düşük yoğunluklu savaşlar; yıldız savaşları, siber savaş ve etki odaklı savaş gibi
ileri teknoloji savaşları ve literatürde yerini henüz almamış fakat uygulamalarını yakından
takip ettiğimiz yumuşak güç savaşları post- modern savaş yöntemleri içinde yerini almıştır.
Günümüzde güvenlik değerlendirmeleri karşılıklı etkileşim ortamında küresel, bölgesel,
ulusal ve toplumsal güvenlik olarak genişlemiş, sistem, devlet, toplum birey düzeyinde
analizler yapılmaya başlamıştır. Güvenlik siyasi, askeri, ekonomik, toplumsal ve çevre olmak
üzere beş boyutlu olarak kategorize edilmiştir.2 Bu gelişmeler ışığında güç kavramı da
değişim göstermiştir. Sert, yumuşak ve akıllı güç kavramları literatürdeki yerlerini almıştır.
Uluslararası
ilişkilerde
yumuşak
gücün
önemi
üzerinde
durulmakta
ve
etkinliği
tartışılmaktadır. Yumuşak güç savaşları olarak kavramsallaştırılabilecek olgular ve olaylar
yaşanmaktadır.
Bu makalede güç kavramı, sert, yumuşak ve akıllı güç sınıflandırması üzerinde
durulacak, yumuşak gücün artan önemi vurgulandıktan sonra yumuşak güç savaşları
2
Barry Buzan, “New Patterns of Global Security in the Twenty First Century”, International Affairs 67, 3
(1991), 439-51.
185
kavramsallaştırılacaktır. Devamında yumuşak güç savaşlarının özellikleri ve bu savaşlarda
başarının temel prensipleri açıklanacaktır. Soğuk Savaş sonrasında yaşanan devrimlerin, halk
ayaklanmalarının, darbeler ve eylemlerin iyi okunabilmesi için gerçekleşen olayların
kuramsal bir çerçeve ile tanımlanması, anlamlandırılması ve açıklanabilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de Gezi olayları, Mısır’daki darbe, Tunus’taki karışıklar ve Ukrayna’da yaşanan
gelişmeler yumuşak güç savaşları kuramı çerçevesinde daha iyi analiz edilebilir. Amaç
gelecekte yumuşak güç savaşları kapsamında meydana gelebilecek muhtemel olaylar
hakkında farkındalık oluşturmak ve bu olayların önlemesi için gerekli önlemleri sunmaktır.
GÜÇ KAVRAMI
Genellikle realist yaklaşımla özdeştirilen güç kavramı, gerçekte farklı şekillerde idealizm,
Marksizm, feminizm ve eleştirel yaklaşımlarda da önemli bir yer tutmaktadır. Uluslararası
ilişkiler sistemini yönetecek merkezi bir otorite ve yeterli hukuk kuralları bulunmadığından,
her devlet kendi varlığını sürdürmek ve küresel sistemde yer edinmek için güvenlik ve güç
arayışları içerisine girmektedir. Uluslararası ilişkiler tarihi bir bakıma güçlerin oluşumu,
gelişimi, mücadelesi ve ilişkileri tarihidir. Uluslararası ilişkiler teorilerinde ve uluslararası
analizlerde başvurulan en önemli temel kavram olmasına rağmen, gücün içeriği ve nasıl
ölçülebileceği konusunda net bir mutabakat yoktur. Joseph Nye’e göre güç hava durumu
gibidir; yani herkesin hakkında konuştuğu ancak çok az insanın işleyiş mantığını anladığı bir
kavramdır.3
Hans Morgenthau, uluslararası politikanın temel amacını güç arayışı ve güç mücadelesi
ile özdeşleştirmektedir. Gücü; hem bir ilişki türü, hem uluslararası politikanın en temel amacı,
3
Joseph Nye, “The Changing Nature of World Power,” Political Science Quarterly , 105/2, (1990), 177; Dünya
Siyasetinde Başarının Yolu Yumuşak Güç, çev. Rayhan İnan Aydın, (Ankara: Elips Kitap, 2005): 11.
186
hem de amacın gerçekleştirilmesi için bir araç olarak tanımlamıştır.4 Kalevi J. Holsti ise gücü
bir ülkenin ödül, ceza, ikna ve zorlama gibi yöntemler kullanarak karşı tarafın davranışlarını
kendi çıkarları doğrultusunda etkileme ve yönlendirebilme kapasitesi olarak açıklamaktadır.5
Robert Dahl “The Concept of Power” adlı eserinde, güç kavramını bir aktörün diğer bir aktöre
normalde yapamayacağı bir şeyi yaptırabilme kapasitesi olarak tanımlamaktadır.6
Güç sayesinde A devleti B devletinin davranışlarını kendi çıkarları doğrultusunda
değiştirebileceği gibi; A devleti ulusal çıkarlarını korumak için C devletinden gelebilecek
baskı, zorlama ve ikna uygulamalarını etkisiz bırakarak, C devletinin alanını daralttığında da
güç kullanmış olur. Bu konuda Edward H. Carr, güç yönteminde caydırıcılık kavramını ön
plana çıkarmıştır.7 Bu nedenle güç barış zamanında da caydırıcılık etkisiyle önemli katkılar
sağlar. Savaş ancak caydırıcılığın başarısızlığa uğraması durumunda gündeme gelir ve son
çare olarak başvurulması gereken güç uygulamasıdır.
Kennet N. Waltz’a göre güç, karşılıklı bağımlılığa dayalı bir uluslararası sistemde diğer
aktörlerden bağımsız karar alabilme ve onların kararlarından en az etkilenme kapasitesi olarak
tanımlanabilir. Bir aktöre daha fazla hareket serbestisi yaratan ilişki, kurum, önyargı ve
uygulamalar onun gücünü oluşturur. Devletlerin amacı gücü maksimize etmek değil güvenliği
sağlamaktır. Sahip olunan hareket serbestisi aynı zamanda güvenliği tehlikeye atmadan
izlenebilecek olası politika yelpazesinin de genişlemesini ifade eder.8
4
Hans Morgenthau, Politics Among Nations. The Struggle for Power and Peace, (New York: Alfred A. Knoff,
INC., 1985), 127-64.
5
Kalevi. J. Holsti, “The Concept of Power in the Study of International Relations,” Background, Vol. 7, No.4,
(1964), 179.
6
Robert Dahl, “The Concept of Power,” Behavioral Sciences, Vol. 2, (1957), 201-203
7
Edward H. Carr, Twenty Years’ Crisis, 1919-1939: An Introduction to the Study of International Relations,
(New York: Perennial, 1981), 109.
8
Kenneth Waltz, Theory of International Relations, (New York, Waveland Press Inc., 1979) 195.; Kenneth
Waltz, “Realist Thoughtand Neorealist Theory,” Journal of International Affairs, 44/1, (1990) 21-37
187
Robert Keohane ve Nye’nin “kompleks karşılıklı bağımlılık” olarak tanımladıkları, çok
sayıda devletin sosyal ve siyasal bağlarla birbirlerine bağlandığı bir uluslararası ortamda;
zorlama, baskı ve savaş uygulamaları geri planda kalmaktadır. Kompleks bağımlılık
teorisinde güç elde etmek için; sorunlar arasında bağlantı kurma, gündem belirleme, uluslar
ve hükümetler ötesi ilişkiler geliştirme ve uluslararası örgütlerde söz sahibi olabilme
kapasitelerine sahip olunması gerekir.9 Günümüzde aktörlerin hareket alanları karmaşık ilişki
ve bağımlılık esasıyla sınırlanmakta, bir aktörün ulusal çıkarları bir anda küresel sorun haline
gelebilmekte ve askeri güç kullanımı devletleri zor duruma sokarken, sivil toplum örgütleri ve
uluslararası örgütler devletlerin dış politikalarına müdahale edebilmektedir.
Uluslararası örgütlerin yaygınlaşması, sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi, devlet dışı
diğer aktörlerin etkinliğini artırması ve küresel medyanın gelişmesi, içinde bulunduğumuz
dönemde “sert güç”, “yumuşak güç” ve “akıllı güç” tartışmalarını gündeme getirmiştir. Güç
yaşanan döneme, var olan aktörlere ve mevcut olaylara göre bu üç kavram arasında
geçişkenlik ve değişim gösterebilir. Bir ülke dünya siyasetinde istediği hedeflere ulaşmak için
askeri müdahaleyi, baskı ve dayatmayı içeren sert gücü kullanabileceği gibi; o ülkenin
değerlerine hayran olan, onu örnek alan, refah seviyesine ve fırsatlarına özenen ülkelerin
kendisini izlemesiyle ulaşacağı yumuşak gücü de kullanabilir. Akıllı güç ise sert güç ile
birlikte yumuşak gücün etkin biçimde kombine edilmesini esas alır.
Nye ile Richard L. Armitage gibi önde gelen uluslararası ilişkiler uzmanları tarafından
geliştirilen“akıllı güç” kavramı; sert ve yumuşak gücün sadece birleşmesinden oluşmamakta,
gücün uygulanacağı aktörün davranışlarına uyum sağlayacak şekilde önceden hazırlanmış bir
zeminde ölçülü bir tepki öngörmektedir.10 Ayrıca koşullar, hedef, maliyet, zaman ve etkinlik
sert ve yumuşak güç optimalinin belirlenmesine etki etmektedir. Uzmanlar sert gücün
9
Robert Keohane & Joseph Nye, Power and Interdependence, (New York: Longman, 2001), 196.
10
Joseph Nye & Richard Armitage, “A smarter, more secure America”, CSIS Commission on smart power,
CSIS, (2007), 14.
188
gerekliliğini vurgulayarak, bunun bir ülkenin yumuşak gücünün de garantisi olacağını
belirtmekte ve akıllı güç kullanımına dikkat çekmektedir.
YUMUŞAK GÜÇ
Zaman ve mekana, uluslararası sitemin yapısındaki ve kurallardaki gelişime uygun olarak
gücün anlamında da önemli değişimler yaşanmıştır. Geçmişte ve Soğuk Savaş sürecinde
askeri güç ve yetenekler, en etkin güç olarak kabul edilirken, içinde bulunduğumuz bilgi ve
iletişim çağında bu etkinlik kamuoyunu yönlendirebilme, ikna ve pazarlık yeteneği olarak
karşımıza çıkmaktadır. Yumuşak güç kavramını literatüre kazandıran Nye’ye göre; küresel
sistemin çok kutuplu yapısı, uluslararası örgütler ve medyanın artan etkisi sonucu askeri
kapasite geri planda kalmıştır. Asimetrik savaş yöntemlerinin üretilmesi ve klasik orduların
etkinliğinin azalması sonucu çağımızda sert/kaba gücün önemini azaltmıştır.11
Zorlama yerine işbirliğini öneren Nye, yumuşak gücü; “Eğer istediğim şeyi istemeni
sağlayabilirsem, o zaman yapmak istediğim şeyi yapman için seni zorlamama gerek
yoktur”12şeklinde tanımlamıştır. Yumuşak güç, söz konusu devletin, kendi ulusal çıkarlarını,
liderlik ettiği ülkelerin ulusal çıkarlarıyla örtüşecek bir biçimde sunabilme ve diğerlerini de
hoşnut edecek bir biçimde uygulayabilme kapasitesi demektir.
İstenilen neticeleri elde etmek adına başkalarının güdülerini zorlamaktan ziyade onları
cezbederek istediğini yaptırma kabiliyeti olan yumuşak güç; aktöre iliştirilmiş güç ve aktöre
doğrudan bağlı olmayan güç kullanımı olarak ikiye ayrılır. Bir aktör onu cazibe merkezi
haline getiren özellikleri ile doğrudan bir ülkenin kamuoyuna etki edebileceği gibi,
11
Joseph Nye, “Soft Power,” Foreign Policy, no. 80. (1990), 153-71.
12
Joseph Nye, Amerikan Gücünün Paradoksu, (İstanbul: Literatür Yayıncılık, 2003), 10-11
189
uluslararası örgüt, kurum ve yapılar üzerinden de etki edebilir. Kurumsal çerçeve ve yapısal
ilişkiler güç dengelerini değiştirebilir.13
Yumuşak gücün kullanımında birçok unsur karşımıza çıkmaktadır. Bunlar asker
sayısından ve yaptırım gücünden çok bir ülkenin ekonomik ve finansal kapasitesi, rekabet
kabiliyeti, yaratıcı düşüncesi, insan kalitesi ve sosyal sermayesi, özgürlükleri, demokrasisi,
refahı, tarihi birikimi, kültürel zenginliği, sanatı, sineması, mimarisi, müziği, eğitim
sistemi,bilim ve teknoloji altyapısı, inovasyon kapasitesi, diplomatik becerisi ve kendini
anlatabilme yeteneğinin toplamıdır. Bu unsurları bir araya getiren bir ülke, bir cazibe merkezi
haline gelir. Takip edilen, konuşulan, "hikâyesine kulak kabartılan" bir ülke olur.
Nye’nin geçmişte devletin medya ile kamuoyunu yönlendirebildiği; ama günümüzde
bunun çift taraflı işlerlik kazandığını, kamuoyunun da devleti medya ile etkileyebileceğini
belirtmektedir. Devletlerin yumuşak güç uygulamasında kamuoyuna nüfuz edebilmek için
kullandığı kamu diplomasisi; "devletten-halka" ve "halktan-halka" iletişim olmak üzere iki
ana çerçevede toplanmaktadır.14 Devlet-halk eksenindeki faaliyetler; devletin, izlediği
politikaları, yaptığı faaliyetleri ve açılımları, resmi araçları ve kanalları kullanarak kamuya
anlatmasıdır. Halktan halka doğrudan iletişim faaliyetlerinde ise araştırma merkezleri,
kamuoyu araştırma şirketleri, basın, kanaat önderleri, üniversiteler, mübadele programları,
dernek ve vakıflar gibi devlet dışı sivil toplum örgütlerinin kullanılması esastır.
YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARI
Soğuk Savaş döneminde askeri güç ve ekonomik güç kapasiteleri ön plana çıkmış ve bu
kapasiteyi etkin olarak kullanan Batı Bloğu, Doğu Bloğu’nu pes ettirmişti. Soğuk Savaş’ın
13
Robert W. Cox, “Social Forces, States and World Orders: Beyond International Relations Theory”, içinde
Neorealism and Its Critics, Der. Robert Keohane, (New York: Colombia University Press, 1986), 219.
14
İbrahim Kalın, “Türk dış politikası ve kamu diplomasisi”, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, (Son Erişim:
13 Eylül 2013). http://www.kdk.gov.tr/sag/turk-dis-politikasi-ve-kamu-diplomasisi/20
190
sona ermesi, küreselleşme sonrası oluşan karşılıklı bağımlılık, iletişim yeteneklerindeki
devrim niteliğinde yaşanan gelişmeler, sivil toplumun ve devlet dışı aktörlerin etkinliğinin
artması uluslararası sistemde büyük çaplı değişimlere neden olmuştur. Küresel ve bölgesel
örgütlerin girişimleri ve uluslararası hukukta meydana gelen gelişmeler savaşı ve sert güç
kullanımını büyük ölçüde sınırlamıştır.
Küresel güçlerin ulusal çıkarlarını elde etmek için alçak yoğunluklu çatışmalar
kapsamında terörü bir araç olarak kullanma durumu, 11 Eylül 2001’de terörün kendilerini de
vurmasından sonra ortadan kalkmıştır. Uluslararası terör lanetlenmiş ve teröre destek veren
devletler hedef haline getirilmiştir. Bu durum küresel güçlerin barış ortamında da küresel ve
bölgesel
sistemleri
kendi
çıkarları
doğrultusunda
şekillendirebilmek
ve
ülkeleri
yönlendirebilmek maksadıyla yumuşak gücün kullanımını esas alan stratejiler15 geliştirmesine
neden olmuştur. Bu stratejilerde yumuşak güç doğrudan ülkeleri yönlendirebilecek şekilde
kullanılabileceği gibi; karşı tarafın direnmesi durumunda onun yumuşak gücüne darbe
vurulması, yok edilmesi veya zayıflatılması maksadıyla da kullanılabilir. Böylesine bir durum
yumuşak güç savaşlarını gündeme getirir.
Yumuşak güç savaşları çıkarları çelişen ülkelerin birbirlerinin yumuşak güçlerini yok
etmek, zayıflatmak için kendi yumuşak güçlerini kullandıkları bir mücadeledir. Yumuşak güç
savaşları bir ülkenin yumuşak gücünün hızlı bir gelişme göstererek küresel ve bölgesel
güçlerin çıkarlarını tehdit etmesi durumunda da meydana gelebilir. Hele hele yumuşak gücü
hızlı bir şekilde gelişen ülkenin politikaları küresel ve bölgesel güçleri hedef almaya veya
yumuşak gücüne zarar vermeye başlarsa yumuşak güç savaşlarının çıkması kaçınılmaz olur.
Hatta bu gelişme farklı devletleri tehdit ettiğinde bu devletler bir ittifak oluşturarak veya bir
ittifak oluşturmadan ayrı ayrı, yumuşak gücü hızlı bir şekilde gelişen ülkeye karşı savaş
açabilirler ve bu savaşı aynı anda uygulayabilirler.
15
John Arquilla & David Ronfeldt, The Emergence of Noopolitik. Toward an American Information Society,
(Santa Monica CA: Rand Corporation: 1999), 30-31.
191
Bu savaşlarda karşı tarafın etkili olan yumuşak güç unsurları hedef alınmaktadır. Bu
unsurlar içinde siyasi liderler, partiler, sivil toplum örgütleri, değerler, ideolojiler, tarihsel
derinlik, kültürel yapı, insan kapasitesi, ekonomik gelişme, finansal sistemler, yaratıcı
düşünce yeteneği ve o ülkeyi cazibe merkezi haline getiren diğer yetenek ve kabiliyetler
bulunmaktadır. Ayrıca yumuşak gücün gelişmesine katkı sağlayan bölgesel ve uluslararası
sistemin mevcut durumu da hedef alınabilir. Bu hedeflere yönelik stratejiler birbirleri ile
uyumlu ve koordineli bir şekilde uygulanır. Gerektiğinde sıcak bir çatışmaya neden
olmayacak şekilde, sert gücün yumuşak güce olumlu etkisinden de faydalanılabilir.
Yumuşak güç savaşlarında belirlenen hedeflere yönelik şiddet içermeyen mücadele
yöntemi esas alınır. Küreselleşme ve bilgi teknolojilerinden istifade edilerek uluslararası
kamuoyu ve hedef ülke kamuoyları şekillendirilir. Ülke içindeki parçalanmış yapıdan ve
kutuplaşmadan azami istifade edilir. Şiddet içermeyen mücadele karmaşık ve şiddetten daha
farklı bir mücadele aracıdır. Mücadele toplum ve kurumlar tarafından psikolojik, sosyal,
ekonomik ve siyasi araçların kullanılması yoluyla gerçekleştirilir. Bunlar protestolar, grevler,
direniş, boykot, itaatsizlik ve insan gücüdür. Bütün yönetimler ihtiyaç duydukları gücü
toplumdan, kurumların işbirliğinden, boyun eğme ve itaat algısından almaktadırlar. Şiddetin
aksine siyasi direniş, bu tür güç kaynaklarını kesmek için eşsiz bir öneme sahiptir. Siyasi
direniş süresince şiddetten uzak durmak esas olmasına rağmen zaman zaman şiddet içeren
mücadele yöntemi de benimsenebilir.16 Her iki teknik de mücadele içermesine karşın, bunu
çok farklı araçlarla ve farklı sonuçlarla gerçekleştirirler.
Geçmişteki güdümlü siyasi direniş kampanyaları, grev ve kitlesel gösteriler gibi sadece
bir veya iki yönteme dayanmaktaydı. Günümüzde direnişi gerektiği şekilde yoğunlaştırmak ve
yaygınlaştırmak maksadıyla iki yüzden fazla şiddet içermeyen eylem türü bulunmaktadır. Bu
yöntemler üç geniş kategoride sınıflandırılabilir: Birinci kategoride protesto, ikna, direniş ve
16
Gene Sharp, Diktatörlükten Demokrasiye, (Boston: The Albert Einstein Institution, 2010), 38-39.
192
müdahaleler yer almaktadır. Bu kategoride barışçı protesto ve ikna yürüyüşleri, büyük
meydanların işgali, oturma ve duran adam eylemleri, marşlar ve gece nöbetleri gibi sembolik
gösteriler yer almaktadır. İkinci kategoride sivil itaatsizlik yöntemleri bulunmaktadır ve bu
yöntemler sosyal, ekonomik ve politik olarak üç başlık altında toplanabilir. Bu kapsamda
sosyal itaatsizlik yöntemlerine başvurulabileceği gibi, boykotları ve grevleri de içeren
ekonomik itaatsizlik yöntemlerine veya politik itaatsizlik uygulamalarına başvurulabilir.
Üçüncü kategori içinde hızlı ve barışçıl işgal, paralel hükümet gibi psikolojik, fiziksel, sosyal,
ekonomik, politik yöntemlerle barışçıl müdahaleler yer almaktadır.17
Eğitimli siviller tarafından oluşturulacak akılcı strateji ve uygun taktiklerle bu
yöntemlerin geniş ölçekli, yaygın ve ısrarlı olarak uygulanması ülke yönetimleri için ciddi
problemler oluşturur. Siyasi liderlerin toplumda rahatsızlık yaratan davranış kalıpları ve
uygulamaları liderin hassasiyetleri olarak değerlendirilir ve istismar edilmeye çalışılır. Bilgi
teknolojileri ve medya etkin şekilde kullanılarak liderlerin diktatör olarak algılanması için
imajlar ve propagandalar yaygın bir şekilde gerçekleştirilir. Özgürlük adına gerçekleştirilen
eylemler ve direnişler ile liderin karizması ve otoritesi aşındırılır.
Direnişler toplumda hassasiyet yaratan politika ve uygulamalara karşı da uygulanabilir.
Bu sayede farklı özelliklere sahip geniş halk kitlelerinin katılımı ile direnişler
yaygınlaştırılabilir. Belirlenen strateji kapsamında iş yavaşlatma ve durdurma eylemleri bazen
gizlice uygulanabilir. Bazen açık isyan, itaatsizlik ve grevler şeklinde de görünür bir hal
alabilir. Şiddet içermeyen direnişlerde ülke yönetiminin meşruiyetini kabul etmeme ve
itaatsizlik propagandası önem arz etmektedir.
Eğer yönetimler ekonomik baskılara açıksa veya kendisine yönelik toplumsal şikayetler
çoğunlukla ekonomik nitelikteyse, o zaman boykot ve grev gibi ekonomik eylemler uygun
direniş yöntemleri olabilir. Yönetimlerin ekonomik sistemi sömürmeye yönelik olarak
17
Gene Sharp, A.g.e., 39.
193
gösterilen çabaları genel grev, iş yavaşlatma ve yardım esirgeme yöntemleriyle istismar
edilebilir. Çeşitli grev türlerinin seçici şekilde kullanılması yöntemi imalat, taşımacılık, ham
maddelerin tedariki ve ürünlerin dağıtımı gibi kritik noktalarda uygulanabilir.18
Şiddet içermeyen bazı mücadele yöntemleri broşür dağıtma, gizlice basın faaliyetleri
yürütme, açlık grevine gitme ve sokaklarda oturma eylemi yapma gibi insanların normal
hayatlarıyla bağlantılı olmayan eylemlere başvurulmasını gerektirebilir. Örneğin insanlar
greve gitmek yerine işlerine giderler fakat alışılmıştan daha yavaş ya da verimsiz şekilde
çalışırlar. Hatalar bilerek daha sık yapılmış olabilir. Şiddet içermeyen mücadelenin başarısı
etkili bir strateji ile ayrıntılı planlamaya bağlıdır. Ancak başarının temel anahtarı disiplindir.
Bir devletin yumuşak gücü ve liderinin cazibesi, bölgedeki ülkelerin liderlerini ve
halklarını etkileyebilecek bir duruma gelmesi durumunda, bu ülkelerdeki liderlere ve halklara
yönelik de yumuşak güç savaşları yürütülebilir. Yumuşak gücü gelişen ülkenin etkinliğini
sınırlamak amacıyla bölgedeki gelişmeler yeniden şekillendirilebilir. Eğer ülkenin yumuşak
gücünün kaynağı bir ideoloji veya inanç sistemiyse, bu değerleri aşındırmaya ve toplumun bu
değerlere yönelik bağlılığını azaltmaya yönelik propaganda ve eylemlere ağırlık verilebilir.
YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARININ ÖZELLİKLERİ
Tarım ve sanayi devrimlerinden sonra 20. yüzyılın sonunda başlayan ve halen devam
eden iletişim ve bilgi devrimi siyasi, güvenlik, ekonomi, kültür ve kimlik alanlarında önemli
değişimlere neden olmaktadır. İletişim ve bilgi devrimi kapsamında yaşanan küreselleşme
bölgesel ve yerel kültürleri evrensel bir tek kültüre doğru yönlendirirken, aynı zamanda
homojenleşmeye tepki olarak yerel kültürlerin, etnik ve dinsel öğelerin ön plana çıkmasını da
sağlamaktadır. Özgürlük, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, serbest piyasa
ekonomisi ve refah gibi değerler küresel kültürleri etkilemektedir. Buna paralel olarak gelişen
18
Gene Sharp, A.g.e.,39.
194
etnik ve dinsel kimliklerin özgürce yaşama beklentisi, bu kimliklerin siyasal taleplerini de
artırmaktadır.
Günümüzde farklı düşünce ve çıkar gurupları kendi düşüncelerini yaymak ve çıkarlarını
elde etmek için örgütlenmektedir. Sivil toplum kuruluşları kamuoyu oluşturmak suretiyle
bireylerin taleplerinin dile getirilmesine ve dikkate alınmasına yardımcı olmaktadır. Sivil
toplum kuruluşları devlet iktidarını kontrol altında tutma, halkın yönetime katılım düzeyini
yükseltme, demokratik anlayışı geliştirme, bilgiyi toplumun geniş kesimlerine yayma, yeni
fikirlerin geliştirilerek yayılmasını sağlama, siyasal sistemin halka karşı sorumluluğunu
artırma, siyasal kültürü geliştirme gibi özelliklere sahiptir.
Devlete bağlı olmadan gönüllülük esasına dayalı olarak, ortak bir amaç doğrultusunda
kurulan sivil toplum kuruluşları halkın katılımının en üst seviyede sağlandığı kuruluşlar
olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda halk yalnızca seçimlerde oy verme işlevini yerine
getiren seçmen kimliğinden uzaklaşarak, sivil toplumun bir üyesi olması dolayısıyla aktif bir
vatandaş kimliği kazanmaktadır. Yani vatandaşlar sivil toplum faaliyetlerine katılarak siyasal
mekanizmayı yönlendirme işlevi sayesinde yönetimde bir şekilde rol almış olmaktadır. Sivil
toplum örgütleri yaşanan iletişim ve bilgi devrimi sayesinde sadece ülke içinde değil
uluslararası düzeyde de örgütlenmekte ve etkilerini hem arttırmakta, hem de genişletmektedir.
Etnik ve dinsel kimlikler ile sivil toplum örgütleri hükümetlerin dışında siyasal güçler
olarak devlet yönetiminde alınan kararları, politikaları ve uygulamaları etkilemektedirler. Bu
durum devlet otoritesini zayıflatmakta ve ülke içinde parçalanmış yapılar oluşturmaktadır.
Yumuşak güç savaşlarında iktidar ve muhalefet arasındaki farklılıklar istismar edilebileceği
gibi, sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu parçalanmış yapılar da istismar edilebilir.
Parçalanmış yapılar arasında kutuplaşmalar ve düşmanlıklar oluşturularak çatışma zeminleri
oluşturulabilir.
195
Siyasi iktidarların halkın belirli kesimlerinin taleplerini yeterince dikkate almaması, o
kesimleri ötekileştirmesi, hor görmesi ve tepkileri sadece güç kullanarak engellemeye
çalışması yumuşak güç savaşları için bulunmaz fırsatlar yaratmaktadır. Güç kullanımı
özgürlüklere vurulmuş bir darbe olarak gösterilir, kutuplaşma, düşmanlık ve çatışma ortamı
derinleştirilerek yaygınlaştırılmaya çalışılır. Hedef hükümetin yönetebilme kabiliyetinin
aşındırılması, istikrar ve güvenlik ortamının ortadan kaldırılması ve devletin yumuşak
gücünün zayıflatılmasıdır.
Siyasi liderin karakteri detaylı olarak incelenerek istismar edilebilecek özellikleri tespit
edilir. Halk içinde belirli kesimlerin inanç, görüş ve çıkar odağı olma noktasına gelen liderler
eğer bu kesimlerin dışındaki kesimlerle iletişimi keser, beklentilerini dikkate almazsa ve
otoriter yaklaşımı benimserse diktatör olarak gösterilir. Diktatör algısı yerleştirilerek
mücadelenin meşruiyeti sağlanır. Devlet kurumları ve yöneticilerin siyasi liderin emirlerini
dinlenmemesi yönünde çağrılarda bulunulur. Bu girişimlerle devlet hiyerarşisinde itaatsizlik
algısı oluşturularak yönetim felç edilmeye çalışılır.
Oluşturulan siyasi ortamda farklılıklar ötekileşmeye, ötekileştirmeler kutuplaşmalara ve
kutuplaşmalar düşmanlıklara dönüştürülür. Uzlaşma ve işbirliği arayışları dikkate alınmaz.
Devletin ve halkın ortak menfaatleri siyasal çatışmalara, kargaşaya ve kaosa feda edilir.
Herkesin kaybettiği böyle bir ortamda devletin yumuşak gücü zayıflar ve etkinliği azalır.
Sonuçta devlet, muhalefet, toplum ve kişiler kaybeder. Rakipler kazanır ve çıkarlarını elde
etmeye devam eder.
YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARINDA BAŞARI PRENSİPLERİ
Yumuşak güç savaşlarında başarılı olmak için uygulaması gereken bazı prensipler vardır.
İlk olarak yumuşak güç olduğundan büyük gösterilmemeli, gücün gelişimi sürecinde bölge ile
ilgilenen diğer güçleri rahatsız edecek açıklamalardan kaçınılmalıdır. Gücün olduğundan
196
büyük gösterilmesi rekabet içinde bulunulan diğer güçler tarafından hedef haline getirilmesine
neden olabilir. Bu güçler kendi çıkarları aleyhine gelişen yumuşak gücün etkilerini azaltmak
için yumuşak güç savaşlarına başvurabilir. Henüz gelişme sürecinde böyle bir savaşa giren
devletin yumuşak gücü ülke içindeki hassasiyetler istismar edilerek zayıflatılır.
Küresel ve bölgesel güçlerle iyi ilişkiler geliştirilmeli, hayati bir konu olmadıkça çatışma
yaratacak gerilimlerden uzak durulmalıdır. Güç geliştirme stratejilerinin tamamında barış ve
istikrar ortamının gerekliliği çarpıcı şekilde vurgulanmaktadır. Bu nedenle yumuşak gücün
gelişim aşamasında işbirliği süreçlerine önem verilmeli, çatışma ve gerilimlerden kaçınılmalı,
ortaya çıkan sorunlar diyalog ve müzakerelerle çözülmeye çalışılmalıdır.
Ülke içindeki hassasiyetlerin istismarını engellemek için çoğulcu demokrasi ve yönetişim
prensiplerine uyulmalıdır. Demokrasinin gelişim sürecinde, devlet yönetiminde çoğunluğun
kararlarının mutlak olması, azınlık haklarını kısıtlayabileceği kaygısı çoğulcu demokrasiyi
ortaya çıkarmıştır. Çoğulcu demokrasi anlayışında çoğunluğun yönetme hakkı bulunmasına
rağmen çoğunluğun sınırsız yetkilere sahip olduğu söylenemez. Temel insan haklarına saygı,
insan onurunun korunması, azınlıkta veya muhalefette olanların beklentilerinin karşılanmaya
çalışılması, farklı düşüncelerin serbestçe hiçbir baskıyla karşılaşmadan söylenebilmesi
çoğulcu demokrasi için şarttır.
Çoğulcu demokrasilerde özgürlük herkesin yönetime serbestçe katılımını sağlarken,
eşitlik de insanların her türlü farklılığına rağmen, insan onurunun korunması gereğinden
dolayı, eşit bir şekilde bu yönetime katılabilmesi anlamına gelmektedir.19 Çoğulcu
demokrasilerde bireysel, kültürel ve sosyal haklar korunur ve genişletilir; farklı kültürel
kimlikler arası ilişkilerde ötekileşme yerine eleştirel anlama ve diyalog temelli tartışma ortamı
19
Bülent Yavuz, “Çoğulcu Demokrasi Anlayışı ve İnsan Hakları,” Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,
Cilt: XIII, Sayı. 1-2 (2009), 299
http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/13_12.pdf
197
oluşturulur;20 toplumsal sorunların çözümü ve taleplere karşı şiddet ve baskı yerine
demokratik müzakere yöntemi etkin olarak kullanılır.
Yönetişim kavramı ise hükümet otoritesine ve gücüne dayalı yönetim anlayışından,
hiyerarşik yapıdaki bir yönetim olgusundan farklı yeni bir süreci ve toplumun yönetimine
ilişkin yeni bir modeli anlatmaktadır. Böyle bir model içinde aktörlerin ve birimlerin tek
taraflı yönlendirmeleri ve etkileri değil, bir etkileşim süreci içinde gerçekleşen interaktif
ilişkiler söz konusudur. Sadece hükümet birimlerinin ve görevlilerinin değil, aynı zamanda
hükümet dışı örgütlerin, sivil toplum örgütlerinin, bilim adamlarının, uzmanların ve
vatandaşların katılımı söz konusudur.21
Yönetişim yaklaşımından hareketle yapılan analizlerde; özellikle hükümet-toplum
etkileşimi üzerinde durulmakta; devlet ile devlet-dışı alan arasında işbirliğinin, kamu ile sivil
toplum
örgütleri
arasında
ilişkilerin
geliştirilmesinin,
çok
kutuplu
karar
alma
mekanizmalarının yaygınlaştırılmasının önemi belirtilmektedir. Devlet, doğrudan doğruya
yönetme pozisyonundaki egemen aktör niteliğine sahip olmaksızın, karşılıklı bağımlılık
konumunda bulunan aktörler arası etkileşimlerin çoğalması yoluyla, gerek hükümet
çerçevesinden, gerekse toplumsal tabandan gelen örgütler arası ilişki ağlarının bir koleksiyonu
ya da toplamı olmaya başlamaktadır. Bu olguyu dile getirmek üzere de; birlikte düzenleme,
birlikte üretme ve birlikte yönetim gibi deyimler kullanılmaktadır.22
Çoğulculuk ve yönetişimin temel ilkeleri olan hukukun üstünlüğü, katılımcılık, şeffaflık,
eşitlik, etkinlik, hesap verebilirlik sayesinde önemli güç merkezleri arasında uzlaşma
20
Fuat Keyman, “Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme,” içinde Türkiye’nin Vizyonu Temel
Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Der. Atilla Sandıklı, (İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2008) 128.
21
Mehmet Yüksel, Yönetişim (Govenance) Kavramı Üzerine,
http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2000-3/5.pdf, 145.
22
Mehmet Yüksel, A.g.e., 146.; Jean Pierre Gaudin, “Modern Governance, Yesterday and Today: Some
Clarifications to be Gained from French Governance Policies” International Social Sicience Journal, No. 155,
(1998), 48.
198
sağlanarak toplumsal gerilimlerin çıkması önlenebilir. Çıkan gerilimler kutuplaşmaya ve
karşılıklı düşmanlıklara varmadan yatıştırılabilir. Toplumda barış, istikrar ve güven ortamı
hakim olacağından yumuşak güç savaşlarında parçalanmış yapıların hassasiyetinin istismar
edilmesi engellenebilir.
Yumuşak güç savaşlarında klasik güvenlik uygulamaları olayları daha da büyütebilir. Bir
parkın veya meydanın işgal edilmesine ve trafiğin engellenmesine yönelik eylemler aslında
güvenlik güçlerini sert müdahaleye zorlamak için yapılan girişimler olabilir. Güvenlik
güçlerinin sert müdahalesi, müdahale sırasında meydana gelecek yaralanma ve ölümler sosyal
medyada abartılı bir şekilde işlenir. Toplumdaki hassasiyetler istismar edilerek ve olaylarda
kahramanlar yaratılarak eylemlere desteğin artırılması ve geniş kitlelerin eylemlere katılması
sağlanabilir.
Açıklanan nedenlerle sosyal medya kullanılarak hızlı bir şekilde organize olan ve sayıları
bir anda on binlere, yüz binlere ulaşan eylemcilere, bu duruma gelmeden önce her aşamada
tedbirler alınmalıdır. Öncelikle sosyal medya yakından takip edilerek eylemlerin başlangıcını
oluşturan ajitasyon ve abartılı haberlere yine sosyal medya kullanılarak açık, şeffaf doğru ve
katılımcı girişimlerle karşılık verilmelidir. Eylemcilerin amaçları ve beklentileri dikkate
alınarak, eğitimli ve tecrübeli uzman personel tarafından, eyleme katılan gruplara yönelik
olarak ikna çalışmaları yürütülmelidir.
Yumuşak güç savaşlarında alınacak güvenlik tedbirlerindeki hassasiyetler dikkate
alındığında, güvenlik güçlerinin teşkilatlarının ve eğitimlerinin büyük önem arz ettiği
görülmektedir. Güvenlik güçleri bu tip eylemleri yapan grupların özellikleri, kuvvetli ve zayıf
tarafları, güvenlik tedbirlerinde uygulanacak yöntemlerin sertlik derecelerinin karşı tepkilere
etkisi ve eylemcileri ikna yöntemleri konusunda etkili bir eğitimden geçirilmelidir. Güvenlik
güçleri arasında eylemcilere hitap edebilecek, onlarla etkili olarak etkileşim kurabilecek ve
onlara güven vererek eylemlerden vazgeçirebilecek özel uzmanlar bulunmalıdır. Bu
199
uzmanların yetiştirilmesi ve deneyim kazanması güvenlik tedbirlerinin etkinliği için
gereklidir.
Ayrıca güvenlik güçlerinin aşırı yorulmasının duygusal tepkileri ön plana çıkarabileceği
ve sertliği arttırabileceği dikkate alınmalıdır. Operasyonlara katılan güvenlik güçlerinin
psikolojilerinin dengeli ve mutedil durumda olmasının sürekliliğini sağlayabilmek için toplu
terapi uygulanmalıdır. Güvenlik personelinin psikolojik yapıları devamlı izlenmeli özel olarak
ilgilenilmesi gereken personel operasyonlara götürülmemeli ve bu personelin terapisi
yakından takip edilmelidir. Soğukkanlı, sağduyulu ve akılcı davranış gösteremeyen personel
bu tip görevlerde kullanılmamalıdır.
SONUÇ
Güç belirli hedeflerin elde edilmesini sağlamak için diğerlerinin davranışlarını etkileme
yeteneğine denmektedir. Diğerlerinin davranışlarını etkilemenin birçok yöntemi vardır.
Niccolo Machiavelli’nin belirttiği gibi onları korkutabilir ve zorlayabilirsin. Para veya belirli
çıkarlar elde etmesini sağlayarak kandırabilirsin. Daha farklı bir yöntem seçerek onların sana
olan hayranlığını kullanarak istediğini istemeni sağlayabilirsin. Yani İstediklerini elde etmek
için askeri ve ekonomik kapasitenin oluşturduğu sert gücü veya yumuşak gücü seçebilirsin.
Nükleer yetenekler ve konvansiyonel silahların tahrip güçlerinin aşırı derecede artması,
iletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler ve demokrasilerdeki sosyal değişimler askeri
güç kullanımını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle uluslararası ilişkilerde yumuşak güç kullanımı
ön plana çıkmaktadır.
Belirlenen hedeflerin elde edilmesi için yumuşak güçlerin kullanımının her geçen gün
arttığı bir ortamda, çıkar çatışmaları olan aktörler arasında farklı bir ilişki biçimi
oluşmaktadır. Sert gücün ön plana çıktığı savaş uygulamalarından yumuşak güç savaş
yöntemlerinin ve asimetrik yapıların kullanıldığı post-modern savaşlara bir evrilme söz
200
konusudur. Yumuşak güç savaşları barış dönemlerinde de uygulanabilir ve maliyeti sert
gücün kullanıldığı savaşlara göre çok daha düşüktür.
Çıkarları çelişen aktörlerin birbirlerinin yumuşak güçlerini yok etmek veya zayıflatmak
için kendi yumuşak güçlerini kullandıkları mücadelelere yumuşak güç savaşları denmektedir.
Özellikle bir aktörün yumuşak gücü diğer aktörlerin aleyhine hızlı bir şekilde gelişme
gösterirse ve o aktörün söylemleri diğer aktörlerin çıkarlarını hedef almaya başlarsa yumuşak
güç savaşlarının çıkması kaçınılmaz olur. Hatta çıkarları zarar gören aktörler bir ittifak
oluşturarak veya ittifak oluşturmadan ortak hedefler doğrultusunda hareket edebilirler.
Yumuşak güç savaşlarında karşı tarafın siyasi liderleri, örgütleri, değerleri, ideolojileri,
kültürel yapısı, insan kapasitesi, ekonomik ve finansal sistemleri, yaratıcı düşünce yeteneği ve
o ülkeyi cazibe merkezi haline getiren diğer yetenek ve kabiliyetleri hedef olarak alınabilir.
Ayrıca aktörün yumuşak gücünün gelişmesine katkı sağlayan konjonktürel koşullara ve
gelişmelere de müdahale edilebilir. Gerektiğinde belirli sınırlamalar ile sert gücün yumuşak
güce olumlu etkisinden de faydalanılabilir.
Sonuç olarak Soğuk Savaş sonrasında yaşanan devrimleri, halk ayaklanmalarını, darbeleri
ve eylemleri tanımlayabilmek, anlamlandırabilmek, açıklayabilmek ve muhtemel gelişmeleri
öngörerek gerekli güvenlik önlemlerini alabilmek için yumuşak güç savaşlarını, hedeflerini ve
yöntemlerini araştırmamız gerekmektedir. Bu kapsamda Türkiye’de yaşanmakta olan gezi
olayları sürecinin, Mısır’daki darbenin, Tunus’ta yaşanmakta olan gelişmelerin ve Suriye’deki
iç savaşın bu kadar uzun sürmesinin nedenlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesi faydalı
olacaktır.
201
KAYNAKÇA
Kitaplar
Arquilla, John & Ronfeldt, David, The Emergence of Noopolitik. Toward an American
Information Society, Santa Monica CA: Rand Corporation: 1999.
Carr, Edward H.. Twenty Years’ Crisis, 1919-1939: An Introduction to the Study of
International Relations, New York: Perennial, 1981
Creveld, Martin Van. The Rise and Decline of the State, Cambridge: Cambridge Press, 1999
Hans Morgenthau, Politics Among Nations. The Struggle for Power and Peace, New York:
Alfred A. Knoff. Inc., 1985
Hatem Ete & Coşkun Taşkın, Kurgu ile Gerçeklik Arasında: Gezi Eylemleri, İstanbul:
SETAV, 2013.
Keohane, Robert & Nye, Joseph, Power and Interdependence, New York: Longman, 2001.
Keohane, Robert (Der.), Neorealism and Its Critics, New York, Colombia University Press,
1986.
Nye, Joseph S.. Dünya Siyasetinde Başarının Yolu Yumuşak Güç. çev. Rayhan İnan Aydın
Ankara: Elips Kitap, 2005
Nye, Joseph. Amerikan Gücünün Paradoksu, İstanbul: Literatür Yayıncılık,2003.
Sartre, Jean Paul. Çağımızın Gerçekleri, İstanbul: Çan Yayınları, 1973.
Sharp, Gene. Diktatörlükten Demokrasiye, Boston: The Albert Einstein Institution, 2010
Toffler, Avin. War and Anti-war: Survival at the dawn of the 21st Century, (Boston: Little
Brown and Company, 1993
Waltz, Kenneth. Theory of International Relations, New York, Waveland Press, Inc.: 1979.
Dergiler ve Raporlar
Argüilla, J. & Rondfelt, D., Swarning and the Future of Conflict, Rand Cooperation, (2000)
202
Buzan, Barry. “New Patterns of Global Security in the Twenty First Century,” International
Affairs 67, 3 (1991), 439-51
Çavuş, Tuba. “Dış Politika’da Yumuşak Güç Kavramı ve Türkiye’nin Yumuşak Güç
Kullanımı.” Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi,
Sayı:2 (2012), 28-29.
Dahl, Robert. “The Concept of Poweri.” Behavioral Sciences, Vol. 2, (1957), 201-03
Holsti, Kalevi. J.. “The Concept of Power in the Study of International Relations.”
Background, Vol.7, No.4, (1964), 179.
Gaudin, Jean Pierre. “Modern Governance, Yesterday and Today: Some Clarifications to be
Gained from French Governance Policies” International Social Sicience Journal, No. 155,
(1998), 48.
Kardaş, Tuncay & Erdağ, Ramazan. “Bir Dış Politika Aracı Olarak TİKA.” Akademik
İncelemeler Dergisi, Cilt: 7, Sayı:1 (2012), 184.
Nye, Joseph & Armitage, Richard, “A smarter, moresecure America.” CSIS Commission on
smart power, CSIS, 2007, 14.
Nye, Joseph & Armitage, Richard. “A smarter, moresecure America.” CSIS Commission on
smart power, CSIS, 2007, 14.
Nye, Joseph, “The Changing Nature of World Power.” Political Science Quarterly , 105/2,
1990
Nye, Joseph. “Soft Power.” Foreign Policy, no. 80, (1990), 153-71.
Sandıklı, Atilla. “Yumuşak Güç Savaşları ve Gezi Parkı Olayları.” Dernekler, Sayı: 25,
(2013/4), 35-36
Waltz, Kenneth. “Realist Thoughtand Neorealist Theory.” Journal of International Affairs,
44/1,(1990) 21-37.
203
William S. Lind, Keith Nightengale, John F. Schmitt, Joseph W. Sutton, and Gary I. Wilson,
“The Changing Face of War: Into the Fourth Generation”, Marine Corps Gazette, (1989): 2226
Yavuz, Bülent. “Çoğulcu Demokrasi Anlayışı ve İnsan Hakları.” Gazi Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi Cilt: XIII, Sayı. 1-2 (2009), 299
İnternet Siteleri
Atilla Sandıklı, “Yumuşak Güç Savaşları” başlıklı takdim, Kocaeli Üniversitesi Uluslararası
Güvenlik Kongresi, Kocaeli, 8-9 Ekim 2013 (Son Erişim: 18 Şubat 2014),
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=2474:2013-1010-11-02-27&catid=133:sunular-sunular&Itemid=225
Fazlı Mert ve diğerleri, “Provokatörlere suçüstü.”, (Son Erişim: 18 Şubat 2014),
http://www.zaman.com.tr/gundem_provokatorlere-sucustu_2097555.html
Gökhan Türk, “Davos Krizi ve Ortadoğu’ya Yansımaları”, BİLGESAM Analiz, 20 Şubat
2009, (Son Erişim: 18 Şubat 2014),
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=284:davoskrizi-ve-ortadoguya-yansimalari&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150
İbrahim
Kalın,
“Türk
dış
politikası
ve
kamu
diplomasisi”,
Kamu
Diplomasisi
Koordinatörlüğü, (Son Erişim 18 Şubat 2014), http://www.kdk.gov.tr/sag/turk-dis-politikasive-kamu-diplomasisi/20
Sandıklı, Atilla & Kaya, Erdem, “Gezi Parkı Olayları: Çıkarılması Gereken Dersler”, Bilge
Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Analiz, 24 Haziran 2013, (Son Erişim:
18 Şubat 2014),
204
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=2442:gezipark-olaylar-ckarlmas-gereken-dersler&catid=122:analizler-guvenlik&Itemid=147
Yüksel, Mehmet. Yönetişim (Govenance) Kavramı Üzerine,
http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2000-3/5.pdf
205