Dünya Kadınlar Günü (2014) “Kadınlar için eşitlik, herkesin gelişimidir” Dünya Kadınlar Gününün tarihçesinde 1857 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde dokuma fabrikasında daha iyi çalışma koşulları isteği için yapılan grev sırasında polisin işçilere saldırısı, işçilerin fabrikada kilitli kalması ve çıkan yangın sonucu kadın işçilerin ölmesi yer almaktadır. Danimarka’da 1910 yılında, 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında ABD’de grev sırasında çıkan yangında ölen kadın işçileri anmak amacıyla bahar aylarında bir günün “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilmesine ve bu olayın anılmasına karar verilmiştir. Moskova’da 1921 yılında 3. Uluslararası Kadın Konferansında bugün özelleştirilmiş ve “8 Mart” tarihi “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan edilmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından 1975 yılı “Uluslararası Kadın Yılı” olarak ilan edilmiş, iki yıl sonra 8 Mart tarihi “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilmiştir. “Dünya Kadınlar Günü” gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kadınlar için yeni bir küresel bir boyutun oluşturulmasını amaçlamaktadır. Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri sırasında kadınların yaşama, sağlık, siyasi ve ekonomik haklarının savunuculuğu yürütülmektedir. Dünya Kadınlar Gününde, farklı kurumlar tarafından kadın haklarına ilişkin farklı temalar aracılığıyla konu gündeme getirilmektedir. Birleşmiş Milletler yapısı içinde 2010 yılında oluşturulan “Birlemiş Milletler Kadın Birimi” tarafından 2014 yılı için Dünya Kadınlar Gününde gündeme getirilen tema “Kadınlar için eşitlik, herkesin gelişimidir”. Bu yıl belirlenen mesaj, kız çocuklarının ve kadınların eşitliğinin sağlanmasının toplumsal gelişmeyi sağlayacağını vurgulamaktadır. Toplumda kadın ve erkek arasında eşitliğin sağlanması sosyal ve ekonomik gelişmeyi hızlandıracaktır. Kadınların lider konumunda olması, yasa yapıcılar arasında daha fazla yer alması toplumda sağlık, eğitim, ayrımcılık ve çocuk gelişimine ilişkin konulara daha fazla dikkat çekilmesini sağlayacaktır. Bugün dünyada ve ülkemizde kız çocukların eğitim kurumlarına devam oranlarının erkek çocuklarına göre daha az olması, kız çocukların çok erken yaşlarda evlendirilmesi, kadınların ekonomik olarak bağımsız olmamasına ilişkin tablolar sık olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadının sosyal ve kültürel yaşam etkinliklerine katılımının yetersiz olması da sık yaşanan sorunlar arasındadır. Bu durumda kadının yaşamının büyük bir bölümü ev işleri ve çocuk bakımı ile geçmektedir. Yaşam boyu toplumda sosyal haklarına ulaşamayan kadının çocuklarının da benzer sorunları yaşama olasılığı son derece yüksektir. Bu sorunların yaşandığı ailelerde toplumsal olarak kadından beklenen ev yaşamı sorumlulukları ve görevleri “kız çocuklara”, öğretim kurumlarına devam ederek gelişme ve sosyal yaşama katılma şansı da “erkek çocuklara” aktarılma olasılığı çok yüksektir. Bu kısır döngünün kırılması, gelecek nesillerin topluma katkılarını artırabilmek için kız çocukların ve kadınların eşit haklara sahip olması gerekmektedir. Türkiye’de de pek çok kadın sosyal eşitsizlik yaşamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre; • Türkiye’de 2013 yılında (76 667 864) %49,8’ini kadın nüfus (38 194 504) ve %50,2’sini erkek nüfus (38 473 360) oluşturmaktadır. İleri taş grubundaki kadın sayısı erkeklerden daha fazladır. Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Nüfus, 2013 Kaynak: TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS), 2013 • Kadınlarımızın %7’si okuma yazma bilmemektedir. Bazı illerimizde okuma yazma bilmeyen kadınlarımız çok daha fazladır. Okuma yazma bilmeyen kadın yüzdesi en yüksek Şırnak İlindedir (%18,2). • Türkiye’de yasalar çocuk yaşta evliliğe izin vermektedir. Türkiye’de ebeveyn izni ile evlenmede yasal alt sınır 16 yaştır. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları göstermektedir ki; o o • Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsünün araştırmasına göre 2008 yılında “15-19 yaş” grubundaki her on kadının biri evlidir (%9,6). Nüfusbilim Derneği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırmasına göre (2007) 15-19 yaş grubundaki evli kadınlar arasında 10 kadından birinin (%0,9) gebelik deneyimi ve her 8 kadından birinin (%12,4) düşüğü vardır. Eğitim düzeyleri düşük olan kadınlarda doğum sayısı fazladır Nüfus ve Konut Araştırması (NKA) sonuçlarına göre 2011 yılında, okuryazar olmayan kadınlar arasında yaklaşık dört kadından biri (%74,9) 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş iken, lise mezunları arasında ise bu oran her 20 kadından biri şeklindedir. Tüm bu sayılar göstermektedir ki; kadınlarımız arasında okur yazar olmama önemli bir sorun, erken evlilikler önemli bir sorun ve okur yazar olmayan kadınlar arasında doğurganlık hızının yüksek olması da önemli bir sorundur. Çocuklarımızın, dolayısıyla toplumun gelişmesi için kadınlarımızın sosyal eşitliğinin sağlanması çok önemlidir. Bu yılın teması olan “Kadınlar için eşitlik, herkesin gelişimidir” mesajı ülkemiz için de büyük bir anlam taşımaktadır. Bugün her evde “kadına eşitlik sağlanmasına” ilişkin bir fazla adımın atılması, kız ve erkek çocuklarımızın sağlık, başarı ve mutluluğunu artıracaktır. Prof.Dr.Hilal Özcebe Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Enstitüsü Müdürü
© Copyright 2024 Paperzz