1 - Shape of My Heart | Sting Söz ve Besteci: Sting & Dominic Miller He deals the cards as a meditation to deal cards: (oyun) kartları(nı) dağıtmak meditation: meditasyon (O) bir meditasyon gibi/olarak kartları dağıtır And those he plays never suspect Those: Onlar Play: Oynamak Never: Hiçbir zaman Suspect: Şüphelenmek, şüphe çekmek Ve onunla oynayanlar (ondan) hiçbir zaman şüphe etmezler He doesn't play for the money he wins Money: Para Win: Kazanmak O kazandığı para / para kazanmak için oynamaz He doesn't play for respect Respect: Saygı (duymak) O saygı (duyulmak) için oynamaz He deals the cards to find the answer Find: Bulmak Answer: Yanıt, cevap O kartları (bir) yanıt bulmak için dağıtır The sacred geometry of chance Sacred: Kutsal Chance: Şans, talih Talihin kutsal geometrisi The hidden law of a probable outcome Hidden: Gizli, saklı Law: Hukuk, yasa Outcome: Çıktı, getiri, sonuç Muhtemel bir sonucun gizli kanunu Probable: Muhtemel, olası The numbers lead a dance Number: Sayı Lead: Önderlik etmek, neden olmak, yol göstermek Sayılar bir dansa öncülük/rehberlik eder I know that the spades are swords of a soldier Know: Bilmek Spade: Maça (İskambil oyununda) Sword: Savaşçı Maçaların bir askerin kılıçları olduğunu bilirim/biliyorum I know that the clubs are weapons of war Club: Sinek (İskambil oyununda) Weapon: Silah Sineklerin savaş(ın) silahları olduğunu bilirim/biliyorum 1 Sword: Kılıç War: Savaş I know that diamonds mean money for this art Diamond: Karo (İskambil oyununda) Mean: Anlamına gelmek Art: Sanat Karoların bu sanatta (oyunu kastediyor) para anlamına geldiğini bilirim/biliyorum But that's not the shape of my heart Shape: Biçim, şekil Heart: Kalp, kupa (İskambil oyununda) Fakat o (hiçbiri) kalbimin şekli değil He may play the jack of diamonds May: -ebilmek Jack: Vale O karo valesini oynayabilir He may lay the queen of spades Queen: Kraliçe, kız (İskambil oyununda) Maça kızını yere serebilir (atabilir) He may conceal a king in his hand Conceal: Saklamak, gizlemek Hand: El (Ya da) bir papazı elinde saklayabilir King: Kral, papaz (İskambil oyununda) While the memory of it fades While: -iken Memory: Hafıza, hatıra Ona dair hatırası solup giderken Fade: Solmak, kurumak I know that the spades are swords of a soldier Maçaların bir askerin kılıçları olduğunu bilirim/biliyorum I know that the clubs are weapons of war Sineklerin savaş(ın) silahları olduğunu bilirim/biliyorum I know that diamonds mean money for this art Karoların bu sanatta (oyunu kastediyor) para anlamına geldiğini bilirim/biliyorum But that's not the shape of my heart Fakat o (hiçbiri) kalbimin şekli değil And if I told you that I loved you Told (Tell’in 2. Hali): anlatmak, söylemek Ve seni sevdiğimi söyleseydim Love: Aşk, sevmek You'd maybe think there's something wrong Maybe: Belki Something: Bir şey Wrong: Hata, yanlış 2 Yanlış bir şey(ler) olduğunu düşünebilirdin I'm not a man of too many faces Man: Adam Too many: Bir çok Ben çok yüzlü/sahtekar bir adam değilim Face: Yüz The mask I wear is one Mask: Maske Wear: Giymek, takmak Tek bir maske takarım Those who speak know nothin' Those: Onlar Speak: Konuşmak Konuşanlar hiçbir şey bilmiyorlar And find out to their cost Find out: Öğrenmek, bulmak, çıkarmak Ve hayatları pahasına öğreniyorlar Know: Bilmek Nothing: Hiçbir şey Cost: zarar, bedel Like those who curse their luck in too many places Like: Gibi Curse: Lanet(lenmek) Luck: Şans, talih Birçok yerde (oynayıp) talihlerini berbat edenler gibi Place: Yer And those who fear are lost Fear: Korkmak Lost: Kayıp, kaybetmek Ve korkanlar kaybederler I know that the spades are swords of a soldier Maçaların bir askerin kılıçları olduğunu bilirim/biliyorum I know that the clubs are weapons of war Sineklerin savaş(ın) silahları olduğunu bilirim/biliyorum I know that diamonds mean money for this art Karoların bu sanatta (oyunu kastediyor) para anlamına geldiğini bilirim/biliyorum But that's not the shape of my heart Fakat o (hiçbiri) kalbimin şekli değil 2. The Blue Cafe – Chris Rea My world is miles of endless roads World: Dünya Mile: Mil (Uzaklık ölçüsü) Road: Yol Dünyam millerce (uzanan) sonsuz yollardan oluşur 3 Endless: Sonsuz, bitmeyen That leaves a trail of broken dreams Leave: Ayrılmak, bırakmak Trail: İz Dream: Rüya, hayal (Ardında) hayal kırıklıklarına dair izler bırakan Broken: Kırılmış Where have you been Nerelerdeydin? I hear you say? Hear: Duymak, dinlemek Dinliyorum, haydi söyle. Say: Söylemek I will meet you at the Blue Cafe Meet: Buluşmak, kavuşmak Seninle Blue Cafe (Mavi Kafe)’de buluşacağım. Because, this is where the one who knows Because: Çünkü Çünkü orası bilenle (daha bilge olanla) Meets the one who does not care Care: Önemsemek, özenmek, umursamak (Hiçbir şeyi) umursamayanın (korkusuz olanın) buluştuğu yerdir The cards of fate Fate: Kader, talih Kaderin/talihin kartlarıdır The older shows Older: Daha yaşlı olan Yaşlı olanın gösterdiği Show: Göstermek To the younger one, who dares to take Younger: Daha genç Dare: Cesaretli olmak, kafa tutmak (ona göre) daha genç olana, The chance of no return Take the chance: şansını değerlendirmek Return: Dönmek O genç ki geri dönüşü olmayan bir yola girebilecek cesareti olandır Where have you been? Nerelerdeydin? Where are you going to? Nereye gidiyorsun? 4 I want to know what is new New: Yeni Yeni ne olduğunu öğrenmek istiyorum I want to go with you Seninle gitmek istiyorum What have you seen? Neler gördün? What do you know that is new? Yeni ne biliyorsun? Where are you going to? Nereye gidiyorsun? Because I want to go with you Çünkü seninle gitmek istiyorum. So meet me down at the Blue Cafe Bunun için benimle Blue Cafe’de buluş. The cost is great, the price is high Cost: Maliyet, paha Bedeli büyük, karşılığı yüksek Price: Fiyat, bedel Take all you know, and say goodbye Bildiğin ne varsa (yanına) al ve (kalanlara) güle güle de Your innocence, inexperience Innocence: Masumiyet Masumiyetin, deneyimsizliğin Inexperience: Deneyimsizlik Mean nothing now Şimdi hiçbir şey ifade etmiyor (ya da, “bundan böyle hiçbir şey ifade etmeyecek” şeklinde çevrilebilir) Because, this is where the one who knows Çünkü burası bilge olanla Meets the one that does not care Hiçbir şeyi umursamayanın buluştuğu yerdir Where have you been? Nerelerdeydin 5 I hear you say Söyle dinliyorum I'll meet you at the Blue Cafe Seninle Blue Cafe’de buluşacağım So meet me at the Blue Cafe Bunun için benimle Blue Cafe’de buluş 6
© Copyright 2024 Paperzz