MADE in TR Türkiye bu sefer güneş balçıkla sıvanmaz dedirterek TL

MADE in TR
Türkiye bu sefer güneş balçıkla sıvanmaz dedirterek TL bazında kredi notunu
arttırıyor. Uluslararası piyasada yatırım yapılabilir ülkeler arasına ismini büyük
harflerle yazdırıyor.
Bu hafta dünya gündemine Türkiye’nin gündemindeki dinamik olaylar damgasını vurdu. Tam
kalemi elime alıp yazı yazmak istediğimde saat saat televizyonlarda “Son Dakika” haberi
yayınlanıyordu. Açıkçasını söylemek gerekirse böyle anlarda da ne yapacağımı bilemiyorum,
konuyu değiştirmeyi düşünmeye başlıyorum veya yeni yazacağım konu hakkında
araştırmalarımı arttırıyorum.
Her ne kadar kararsız olsamda en sonunda Türkiye’nin dünyada bir marka haline geldiğine
ilişkin nacizane birkaç fikrimi paylaşmaya karar verdim.
Türkiye, %8,8 ekonomik büyüme ile dünyada Çin’den sonra ikinciliğe oturuyor, böylece
ekonominin hormonlu büyüdüğüne ilişkin iddia sahiplerine ikinci çeyrekteki başarılı yönetim
organizasyonları ile sessiz sedasız cevap verilmiş oluyor. Hatta ilk çeyrekteki başarılı
ekonomi verilerine rağmen, malum kesimlerin elinde olan S&P (Standard and Poors) gibi
kredi derecelendirme kurumları tarafından notu değiştirilmeyen Türkiye bu sefer güneş
balçıkla sıvanmaz dedirterek TL bazında kredi notunu arttırıyor. Uluslararası piyasada yatırım
yapılabilir ülkeler arasına ismini büyük harflerle yazdırıyor.
Öyle bir süreçte bu başarıyı yakalıyorsunuz ki Đsrail’in yeni stratejik ortağı Yunanistan’ın
kasası boşalırken, Đtalya’da ciddi mali kısıntı kararları alırken, Đspanya ekonomisi tehlike
sinyalleri verirken, Almanya artık Euro bölgesine olan güvensizliğini dile getirmeye başlarken
oluyor bütün bu olanlar. Mavi Marmara Gemisine hain saldırıyı gerçekleştiren Đsrail ile
Birleşmiş Milletler (BM) raporunun sonucunda iyice gerilen ilişkilere rağmen ekonomimiz
tüm dünyaya güven aşılıyor ve benim limanıma sığınan kazanır imajını çok güzel ve iradeli
bir biçimde ortaya koyuyor. Artık eski ile karşılaştırmak bize de keyif vermiyor, ama
borsamızın ve dolayısıyla ekonomimizin ne kadar duygusal olduğunu ve tek bir söz/eylemden
nasıl etkilendiğini, doların tahmin edilemeyecek seviyelere yükseldiğini, borsanın yere
çakıldığını unutmamak ve bugünleri unutturmamak gerekir. Yüzbinlerce kardeşimizin
borcunun katlanarak büyüdüğünü, iş yerlerini umutsuzca kapattığını, yuvaların dağıldığını,
yazar kasaların havalarda uçuştuğunu genç kardeşlerimize anlatmalıyız. Türkiye’nin
nereden nereye geldiğini doğru bir şekilde anlamalı yeni neslin temiz evlatları. Geçmişte
sahip olunan korkuların ne kadar yersiz, enerjimizi tüketen ve pek çok konuda geri
kalmamızın en büyük sebebi olduğunu bilmeliler. Aksi halde gelecek ayağını kurmada sıkıntı
yaşayacağımızı da biz büyüklerin farkında olması lazım.
Türkiye ekonomisinin son günlerde verdiği sinyallere baktığımda “Arap Baharı” Türkiye’nin
baharına dönüşecek gibi duruyor. Başbakan Erdoğan, her zamanki gibi sadece 4-5 kurmayıyla
değil aynı zamanda 280’den fazla iş adamıyla Mısır – Tunus – Libya bölgesine çıkarma
yapmış, böylece Sarkozy ve Cameron’un son anda oynamaya çalıştığı oyunu çok daha planlı
ve programlı bir şekilde uygulamıştır. Evet, belki Arap yönetimleriyle Arap halkı aynı şekilde
düşünmez, hareket etmez ve tepki vermez, ancak Arap halkı eğer sizin ticaret adamınızı
destekler ve onu yanında görmek isterse ekonomik hareketler karşısında hiçbir hükümet ve
krallık ayakta duramaz, bunu kendileri de çok iyi biliyor ve görüyor.
Artık, Türkiye sadece kendisi için değil, yaşadığı bölgedeki tüm halklar için ayakta durmalı
ve güçlü olmalı. “Made in TR” olan her şeyi en iyi şekilde ihraç etmeye başladık. Sadece
Türkiye’de üretilen ürünleri değil aynı zamanda Ortadoğu’ya demokrasi ihracıyla bölgeye
damgamızı vurmaya başladık. Biz bir ağabeyleri olarak halkların kendileri için iyi olan
yöneticileri kendilerinin seçmesi gerektiğinin altını vurguladık ve bu konuda dayanabildikleri
son noktaya sabırla ilerlemeye gayret etmelerini istedik.
Bölgenin lider ülkesi konumumuza yakışır bir şekilde kardeş ülkelerimiz için iyi olacağını
düşündüklerimizi biz kendilerine tavsiye edebiliriz. Onlarda ellerinden geleni yaparlar ise
bundan sonrasına hep beraber tevekkül etmemiz gerekir. Duamız yine Ortadoğu’da en kısa
süre içerisinde kendilerine ait olan huzurun, barışın, sağlığın, mutluluğun ve zenginliğin
topraklarında tekrar yaşanabilmesi olacaktır.