IŞİD ÇETELERİ TARAFINDAN FEDERAL KÜRDİSTAN BÖLGESİNİN ŞENGAL KENTİNE ve ROJAVA'NIN KOBANE KANTONUNA YAPILAN SALDIRI ve KATLİAMLAR KADIN ve ÇOCUKLARIN DURUMU TALEPLER EYLÜL 2014 SOSYALİST KADINLAR BİRLİĞİ Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine; 21. Yüzyılda dünyamız, ortaçağ vahşetine tanıklık ediyor... Ortadoğu'ya terör saçan kanlı örgüt Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), yeni adıyla İslam Devleti (İD); 2011 yılından buyana bölgede terör estirmekte, kan dökmekte, sistematik bir biçimde etnik ve dini temizlik yapmaktadır. Müslümanlığın Sünni mezhebinin temsilcisi olduğunu iddia eden bu örgütlenme, Suriye rejimine karşıtlığı gerekçesiyle ABD, Britanya, Fransa ve İsrail tarafından desteklenmiş, silahlandırılmış ve askeri eğitimlerden geçirildiği değişik vesilelerle kamuoyuna yansımıştır. Başta Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan olmak üzere bölge devletleri tarafından da geçişlerin kolaylaştırılması, lojistik destek sahalarının oluşturulması, finanse edilmesi ile desteklendiği bilinmektedir. IŞİD / İD faşist çeteleri, Sünni halkın hakları adına bölgede yaşayan farklı inançlardan (Êzidî, Şii, Hıristiyan) halkları kıyımdan geçiriyor... 2013 yılında El Nusra çeteleri ile birlikte Suriye'nin Latkiye bölgesinde Alevi katliamı gerçekleştiren IŞİD/İD çeteleri, ilk sistemli kitlesel saldırısını Rojava'nın (Batı Kürdistan) Kobanê Kantonu'na yönelik gerçekleştirmiştir. Mayıs 2014 tarihinde başlayan bu saldırılar Temmuz ayında tanklar ve ağır silahlar eşliğinde gerçekleştirilmiştir. Binlerce insanın katledildiği saldırılara Rojava halkı ve onun askeri gücü YPG direniş göstermiş ve PKK'nin silahlı gücü olan HPG ile birlikte IŞİD / İD çeteleri geri püskürtülmüşlerdir. Rojava'da yenilgiye uğrayan IŞİD / İD çeteleri 3 Ağustos 2014 tarihinde ise Federal Kürdistan'ın (Güney Kürdistan) Şengal kentine saldırmıştır. Şengal, Ortadoğu’nun binlerce yıllık halklarından ve inançlarından olan Êzidî inancına sahip Kürt halkının yaşadığı bir coğrafyadır. İnançları nedeniyle ya da insani sorumlulukları nedeniyle (1915 Ermeni katliamında Ermenilere sahip çıktıkları için 1916 yılında Osmanlı yönetimince soykırımdan geçirilmişti) 73 kez soykırımdan geçirilmiş bir halktır. Bu nedenle nüfusu hayli azalan dünyadaki Êzidîlerin büyük çoğunluğunun birlikte yaşayabildikleri tek coğrafya Şengal'dir. Êzidîler 74. soykırımı yaşıyor Êzidîler, 21. yüzyıl gibi globalleşen bir dünyada ve tüm dünyanın gözleri önünde en vahşi yöntemlerle 74. soykırımı yaşamaktadırlar. Bu vahşeti belgeleyen binlerce foto ve video IŞİD / İD çetelerince sosyal medyada paylaşılmaktadır. Vahşet gizlenmemekte, alenen yapılmaktadır. Ve tüm dünya gerçeğe gözlerini kapamayı seçmektedir. Yayımlanan belgelerin yanı sıra Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları Derneği-Türkiye, Alman, Kürt, Türk ve Iraklı parlamenterlerin ve heyetlerinin yerinde izlenimleri ve raporları, dosyamızda bulunan bilgileri doğrulamaktadır. Soykırım mağdurlarının Avrupa'daki temsilcileri "Avrupa Êzidîler Federasyonu" Eş Başkanları Dr. Leyla Ferman ve Ali Atalan'ın Rojava, Şengal ve Kuzey Kürdistan (Türkiye) ziyaretleri ardından 5 Eylül 2014 tarihinde kamuoyuna paylaştıkları en yakın zamana ait veriler, kesine yakın asgari veriler bakımından oldukça önemlidir. Eş Başkanlarca yapılan açıklamada; IŞİD'in, Ağustos başından itibaren Şengal'e yönelik yaptığı saldırılarda kesin bir veri olmamakla birlikte en az 10 bin kişinin öldürüldüğü veya kayıp olduğunu tespit etmişlerdir. Katliamların vahşice gerçekleştirildiğinin altını çizen gözlemciler, başları bedenlerinden koparılan, diri diri toprağa gömülen, çarmıha gerilerek, beyinleri taşlar ve demir kalaslarla patlatılarak katledilen insanların oldukça önemli bir sayıyı teşkil ettiklerini öğrenmişlerdir. Sosyal medyadaki foto ve videolar da bunları doğrulamaktadır. 600 bin civarında Êzidînin evlerini terk etmek zorunda kaldığı, 20 bin Êzidînin ise Sincar dağlarında yaşam savaşı verdikleri belirtilmiştir. 50 derece sıcaklıkta korunaksız dağlarda kalan başta bebek, çocuklar olmak üzere yüzlerce insanın açlık, susuzluk, güneş çarpmaları ve enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybettikleri tespit edilmiştir. Şengal'e yardımın ulaşmadığını belirten Eş Başkanlar; Rojava'da bulunan Şengalli ailelerin yoksul Rojava'nın olanaklarını kardeşçe paylaşırlarken Güney Kürdistan ve diğer coğrafyalara sığınanların ise açlık ve sefaletle karşı karşıya kaldıklarını tespit etmişlerdir. Yüzlerce çocuğun bakımsızlıktan, basit enfeksiyonlardan yaşamlarını kaybettikleri, Güney Kürdistan yönetimi ve bölge devletlerinin sığınanlara yönelik hiçbir yardımda bulunmadıklarını tespit etmişlerdir. Kuzey Kürdistan'daki (Türkiye) Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP)'li belediyelerin sınırlı imkanlarını sığınmacılarla paylaştıklarını da gözlemleyen Eş Başkanlar, başta Şengal dağlarındaki Êzidîler olmak üzere değişik coğrafyalara parçalanarak dağılmış halkın oldukça ciddi, yaşamsal insani yardımlara ihtiyaçları olduğunu belirtmişlerdir. Sığınmak zorunda kalanların ırkçı, şoven saldırılarla da karşı karşıya kaldıkları, Türkiye'nin Gaziantep ve Hatay bölgesinde yaşananlarla sabittir. Kadınlar köleleştiriliyor 1500 civarında Êzidî kadın ve çocuk başta olmak üzere Şii, Hıristiyan, Türkmen, Asuri/Süryani, Ermeni, Arap halkından kadınlar eşleri öldürüldükten sonra adeta "savaş ganimeti" olarak alınmış, bir kısmı pazarlarda satılmış, bir kısmı ise IŞİD / İD faşist çetelerinin seks köleleri haline getirilmiştir. Kitlesel kadın katliamlarının yanı sıra onlarca kadın "başını kapatmadığı", "facebook'a girdiği" ya da tecavüze uğradığı için "namus kirlettiği" gerekçesi ile taşlatılarak (recm cezası) veya boğazı kesilerek öldürülmektedir. Kadınların sokağa çıkmaları yasaklanmış, binlerce kadın ve çocuk ise "cihad nikahı" adı altında saatlik evliliklerle IŞİD/İD çete mensuplarının seks köleleri olarak kullanılmaktadır. Çetelere karşı direniş sergileyen Êzidî kadınlar, onların eline düşmektense ölümü tercih etmektedirler. Ağustos ayında 46 kadın, IŞİD/İD'nin eline geçmektense Şengal dağında el ele vererek kendilerini uçurumdan aşağı bırakarak ölümü seçmişlerdir. Eylül ayında ise IŞİD/İD'in esir alarak bıraktığı 3 kadın aynı yöntemle yaşamlarına son vermişlerdir. Birçok kadın, çetelerin ellerine düşmemek için ailelerine, "Bizi öldürün" diye yalvarmaktadır. Hemen her kadın çetelerin eline düştüğünde kendilerini öldürmek için bıçak taşımaktadır. Kadınlara yönelik özel bir katliam ve onur kırma politikası olan IŞİD / İD çetelerinin vahşetinden kaçmaya çalışan kadınlar, büyük bir yaşam mücadelesi vermektedirler. Mülteci durumunda bırakılanların % 75'i kadın ve çocuklardan oluşmaktadır. Binlerce kadın ve çocuk, bulundukları bölgelerde açlık ve sefalet içindedir. Barınakları olmayan, her saldırıya açık güvencesiz alanlarda yaşama tutunmaya çalışan kadınlar ve kız çocukları, mülteci olarak sığındıkları bölgelerdeki yerli erkeklerle yaptırılan evliliklere ses çıkaramamaktadırlar. 11-12-13 yaşlarındaki kız çocukları 50 yaşlarındaki erkeklerle evlendirilmektedir. Binlercesi ikinci eş olmayı kabul etmek zorunda kalmıştır. Binlercesi kadın tacirlerinin eline düşmekte, taciz ve tecavüze maruz kalmaktadır. Yeni doğan bebekler ve anneleri mevcut koşullar nedeniyle ölüm riski altındadır. Onlarcası yaşamını yitirmektedir. Saymakla bitirilemeyecek koşullar altındaki bu insanlar, dünya halklarının ve örgütlerinin yardımlarını beklemektedirler. Kadın bedeni ve ruhuna, Êzidî, Şii, Hıristiyan, Ermeni, Türkmen, Asuri/Süryani ve Arap halklarından insanlara yapılan saldırıların tek sorumlusu IŞİD / İD çeteleri değildir. Aynı zamanda bunlara göz yuman, açık-gizli destekleyen devletlerdir. Birleşmiş Milletler (BM) Aşağıdaki bilgilere açıklık getirmelidir Suriye’de demokrasiye barışçıl geçişi savunan Suriye Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi Sözcüsü Dr. Heysem El Menna, 4 Eylül 2014 tarihinde Al Mayadeen TV’ye verdiği 40 dakikalık özel röportajında IŞİD’le ilgili çok önemli bilgi ve belgeler açıklamıştır. 1) Körfez ülkeleri başta olmak üzere IŞİD'e yardım götüren, IŞİD'e yardımları kolaylaştırıcı rol oynayan 127 isim belirlediklerini ve bir rapor halinde BM'de gerekli yerlere ulaştırdıklarını belirtmiştir. 2) Körfezden gelen finansal yardımların Türkiye ve Ürdün üzerinden IŞİD'e ulaştırıldığı, 3) IŞİD'in yabancı militanlarının birçoğunun Türkiye'deki Antep-Osmaniye-Antakya gibi kentlere giderek Suriye'ye giriş yaptıkları, 4) IŞİD'in, Irak ve Suriye petrolünü, Kuzey Irak'ın Erbil kentinde yaşayan 4 iş adamı aracılığıyla Türk iş adamlarına satıyor olduğunu ve bu Türk iş adamlarının da bilinen bir sendikaya bağlı olduğunu, 5) IŞİD'e dolaylı yoldan kaynak sağlayan tüm yolların ve Güvenlik Konseyinin IŞİD'e yardım ve kaynak sağlayanlar hakkında yaptırım kararı alabilmesini sağlayacak belgeleri bir raporla BM'ye verdiklerini belirtmiştir. BM; bu ihbarları nasıl değerlendirmiştir?.. Birleşmiş Milletler sorumluluk altındadır Başta yaşam hakkı olmak üzere tüm insani hakları ellerinden alınan, işkence, tecavüz ve onur kırıcı uygulamalara tabi tutulan insanların yaşamış oldukları, öncelikle en temel insan haklarının ihlalidir. Binlerce Ezidi Kürt'ün katledilmesi, yüz binlercesinin fiziki ve ruhsal saldırıya uğraması, yerleri, yurtları ve topraklarından sürülmesi, kadın ve çocukların satılarak kendi kimliklerinden koparılması, yaşam kültürleri, inançları ve dillerini üretebilecekleri birlikte yaşam koşullarının ortadan kaldırılması vb. 9 Aralık 1948 yılında imzalanan BM "Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi"nin soykırım tanımına uymaktadır. Gerek "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"ni ve gerekse de "Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi"ni uygulamakla yükümlü bulunan Birleşmiş Milletler (BM) sorumluluk altındadır. Sadece kınamakla yetinemez!.. Uluslararası tüm cezai hükümleri yerine getirmek, insan hakları ihlallerini ve soykırımı durdurmak, sorumlularını açığa çıkarmakla yükümlüdür. Aşağıda sıraladığımız talepler için BM'nin tüm yükümlülük ve olanaklarını devreye sokmasını bekliyor, bu taleplerin arkasında olacağımızı bilmenizi istiyoruz. TALEPLERİMİZ 1) Etnik ve dini azınlıklara yönelik öldürme, kaçırma, topraklarından sürme gibi sistematik bir temizlik yapan IŞİD / İD'e bağlı tüm örgütlenmeler "faşist terör örgütlenmesi" olarak tanınmalı ve yasaklanmalıdır. 2) IŞİD / İD terör örgütlenmesinin gerek üyelerinin ve gerekse de lider kadrosunun bütün dünyadaki hesapları dondurulmalıdır. 3) Bu örgütlenmeleri kollayan, besleyen, silah sağlayan, eğiten, geçiş güzergahı olarak kullanılmasına göz yuman ABD, AB, Türkiye, İsrail, Katar, Suudi Arabistan başta olmak üzere kendileriyle ilişkide olan tüm ülkelerin ve bölge devletlerinin gizli-açık destekleri açığa çıkarılmalı, kınanmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır. IŞİD / İD üzerindeki etkileri ve ilişkileri uluslararası ceza mahkemesi tarafından yargılanmalıdır. 4) Êzidî katliamı "soykırım" olarak tanınmalı ve BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne uygun olarak soykırım yapan, iştirak eden ve gizli anlaşmalar yaparak destek verenler cezalandırılmalıdır. 5) Soykırım mağdurlarının ve tehdit altındaki bölge halklarının ihtiyaç duyduğu savunma yardımları dahil tüm insani ihtiyaçlar giderilmeli, yardımlar dolaylı kaynaklara değil gerçek muhataplarına ulaştırılmalıdır. 6) Savunma hakkı meşru olarak tanınmalı, savunma halindeki halkların güvenlik çemberine yönelebilecek tüm saldırılar suç kapsamına alınmalıdır. Saldırılar önlenmelidir. 7) Bölgede soykırıma uğrayan Êzidî Kürt halkı başta olmak üzere Şii, Hıristiyan, Türkmen, Asuri/Süryani, Ermeni, Arap dini ve etnik azınlıkların temel savunma kuvveti haline gelen PKK, terör listelerinden çıkarılmalıdır. 8) Mülteci durumunda olan kadın ve çocuklar başta olmak üzere tüm insanların psikolojik ihtiyaçları ve yaşamsal ihtiyaçları teminat altına alınmalıdır. 9) Êzidîlerin kendi inançlarını, kültürlerini ve ortak yaşam birliklerini sağlayacakları ana yurtları Şengal'e dönebilmelerini sağlayacak güvenlik, alt yapı ve imar koşulları hazırlanmalıdır. 10) 74 kez soykırıma uğrayan Êzidîler bir statüye sahip olmalıdır. Güney Kürdistan hükümeti Êzidilerin statüsünü tanımalı, Şengal otonom bölge haline getirilmelidir. 11) Kaçırılan kadın ve çocukların akıbeti açığa çıkarılmalı, sorumluluk sahibi olanlar cezalandırılmalıdır. Yaşayabilmiş olan kadın ve çocuklar aileleri ile buluşturulmalı, yaşamsal ve psikolojik ihtiyaçları karşılanmalıdır. 12) Kadına yönelik recm, cihad nikahı, sokağa çıkma yasağı, erkeğe biat etme zorunluluğu, kapanma zorunluluğu gibi her tür şiddet suç olarak görülmeli, cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. 13) IŞİD / İD çeteleri gerekçe gösterilerek politik ve örgütlenme özgürlüklerimize yönelik baskı yasaları önlenmeli, insanlığa düşman ırkçı - faşist parti ve örgütler, kadına düşman gerici örgütlenmeler yasaklanmalıdır...
© Copyright 2024 Paperzz