NAMAZ Bismillahirrahmanirrahim Elhamdülillahi

NAMAZ
Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdülillahi Rabbilalemin esselatü vesselamü alâ resulina Muhammedin ve alâ
alihi ve sahbihi ecmain.
Namaz Allah’ın emirlerinden inananlara farz kıldığı, terki mümkün olmayan, yerine
getirilmediği takdirde ayet ve Allah resulünün (sav) sahih hadislerinden anlaşıldığı ve
mübarek ashabının ve onlara tabi olan selef ve ehli sünnet ulemasının hanefi mezhebi
dışında icması ile terkedenin tevbeye davet edileceği eğer tevbe etmez ve namazı
kılmaz, açıktan açığa bu Allah’a isyan halini sürdürürse islam devletinde katlinin
gerektiği, dinin direği, iman ile küfrü birbirinden ayıran en mühim kulluk görevidir. Bu
konu hakkındaki delilerden birkaçını zikretmek gerekirse Allah ;
Nisa Suresi 103.ayet
(4/103. Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima)
Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler
üzerine vakitleri belli bir farzdır.) yine Rum Suresi 31. ve Tevbe Suresi 5. Ayette
(30/31. Hepiniz O'na yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, namazı kılın;
müşriklerden olmayın.)
(9/5. Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın,
onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder,
namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah
yarlığayan, esirgeyendir.) buyurmaktadır.
Allah Resulü (sav) ‘den ulaşan sahih hadislerde bu konu açıkça izah edilmiş ve
yukarıda zikredilen ayetleri birebir doğrulamıştır. Bunlara örnek olarak kütübi sitte
kitaplarında zikredilenlerden
KS8/249- Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'in şöyle söylediğini işitmiştir "Kişiyle şirk arasında namazın terki
vardır." [Müslim, Îman 134, (82); Ebû Dâvud, Sünnet 15, (4678); Tirmizî, Îman 9,
(2622). Metin Müslim'in metnidir.]Tirmizî'nin metni şöyledir: "Küfürle îman
arasında namazın terki vardır."26. (2355)- Tirmizî ve Ebû Dâvud'un bir diğer
rivayetinde: "Kulla küfür arasında namazın terki vardır." [Tirmizî, Îman 9, (2622);
Ebû Dâvud, Sünnet 15, (4678); İbnu Mâce, Salât 77, (1078).]
KS17/48- Hz. Enes İbnu Mâlik radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuşlardır: "Kulla şirk arasında sadece
namazın terki vardır. Onu terk etti mi şirke düşmüş demektir." Kütübi-sitte ek İbnu
Mace 17,(48)
KS8/250- Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Benimle onlar (münafıklar) arasındaki ahid (antlaşma)
namazdır. Kim onu terkederse küfre düşer." [Tirmizî, Îman 9, (2623); Nesâî, Salât 8,
(1, 231, 232); İbnu Mâce, Salât 77, (1079).]28. (2357)- Abdullah İbnu Şakik merhum
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâb'ı ameller içerisinde
sadece namazın terkinde küfür görürlerdi." [Tirmizî, Îman 9, (2624).] yukarıdaki
hadisleri sayabiliriz.
Namazın farz olduğunu bile bile kasten terk eden kişiye verilecek ceza hakkında
ise Resulullah (sav) zamanında ashabı münafıkların bazısını tanırlar ve peygamber
(sav) ‘e gelerek öldürmek için izin isterlerdi. Peygamber (sav) onlara cevaben "Ben
musalli olanları (yani namaz kılanları) öldürmekten men edildim." (Kütübi Sitte Cilt
8 sayfa 251) diyerek taleblerini reddetmiş, kendisinin de gayet iyi bildiği bu kişilerin
namazda cemeate iştiraklarının, onları zahirde müslüman gösterdiğini Allah’ın kendisine
bildirdiğini, bu sebeple buna izin veremeyeceğini hadiste geçtiği üzere beyan
buyurmuşlardır. Hikmeti düşünülürse izin verilseydi Peygamber (sav) ‘in vefatından
sonra insanlar aralarındaki dini anlama hususlarındaki ihtilaflar nedeniyle birbirlerini
münafıklıkla şirk ve küfürle itham ederek kimisi cahilliğinden, kimisi dünyevi çıkar ve
ihtiraslarından bazısı da siyasi ayrılıklardan vesaire... birbirlerinin kanını dökmeyi helal
sayabilirlerdi. İslam alimleri ve ehli sünnet mezheplerinin görüşleri ile alakalı olarak da
Şafi, Maliki ve Hanbeliler yukarıda zikredilen ayet ve hadislerden hareketle böyle bir
kimsenin öldürüleceğine hükmetmişler, Hanefiler ise namazı kılıncaya kadar
hapsedilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bir müslümanın Allah’ın farzlarından birini
reddetmesi küfürdür. İslam inancında böyle bir davranış dinden çıkmaya sebep olur.
KS14/140- İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:"Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah'ın
Resulü bulunduğuma şehadet eden kimsenin kanı, üç hal dışında helal değildir:*
Zina yapan dul.* Cana can kısas.* Dinden çıkıp cemaatten ayrılan." [Buharî, Diyat
6; Müslim, Kasâme 25, (1676); Ebu Davud;, Hudud 1, (4352); Tirmizî, Diyat 10,
(1402); Nesâî, Tahrim 5, (7, 90, 91), Kasâme 5, (8, 13).] hadiste belirtildiği üzere
öldürülmesine hükmedilir. Bu konuyla alakalı olarak Prof.Dr İbrahim Canan
tercümesiyle beraber şerh ettiği (açıklamalar eklediği) Kütübi Sitte Cilt 8 sayfa
251,252’de İmam Nevevi’nin aşağıdaki açıklamalarına yer verir.
1-Kişi namazı terketmekle, kâfirin cezasını hakeder, o da ölümdür.
2-Hadis namazın terkini helâl addedenler hakkındadır.
3-Namazın terki kişiyi küfre götürür.
4-Namazı terk fiili, kâfirlerin fiilidir. Cumhur'a (ehli sünnet alimlerinin çoğuna) göre bir
kimse ibadetin farziyyetini inkar etmedikçe kâfir olmaz. Bu hususta ashab icma eder.
(Kütübi Sitte Cilt 8 sayfa 251,252)
Şu ana gelinceye kadar ortaya konulanlar Allah’ın Kitabı ve Resulü’nün (sav)
sünneti ile hükmedilen topraklarda, namazın terkinin bu fiili işleyen münafık, fasık
kimseler için Allah’ın şeriatine göre dünyada ne gibi mühim sonuçlar doğurduğunu
göstermek ve namazın zahirde ne derecede önemli bir emir olduğunu ortaya koymaktı.
Ne acıdır ki bizler Allah’a açıktan isyan edilen, onun bize dünya hayatında yaşayışımızı
düzenlememiz ve uymamız için emrettiği kanunlarla değil, kulların arzu ve
tasarruflarına göre belirledikleri şirk, küfür, zulüm düzeninin kanunları, adetleri ve
hevesleriyle idare ediliyoruz.
Namazın Allah’a canı gönülden boyun eğen muttaki, mümin kullarını asıl
ilgilendiren, ölümün olmadığı yeniden diriltildikten sonra ebedi olarak devam edecek olan
ahiret hayatıyla ilgili sonuçlarına gelince Allah;
Müddessir Suresi 38-43.ayetler
74/38. Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir;
74/39. Ancak sağdakiler başka.
74/40. Onlar cennetler içinde sorarlar.
74/41. Günahkârların durumunu:
74/42. "Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" diye
74/43. Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik
El-Kıyame Suresi 31-35. ayetler
75/31. İşte o, (Peygamber'in getirdiğini) doğru kabul etmemiş, namaz da
kılmamıştı.
75/32. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.
75/33. Sonra da çalım sata sata yürüyerek kendi ehline (taraftarlarına) gitmişti.
75/34. Lâyıktır (o azap) sana, lâyık!
75/35. Evet, lâyıktır sana (o azap) lâyık!
Meryem Suresi 59.ayet
19/59. Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar;
nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını
çekecekler.
Bakara Suresi 85. ayet
2/85. Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz,
ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış
ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik.
Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.
Buyurmaktadır. Ayetlerde de görüldüğü üzere namaz bizden evvelki ümmetler için de
vardı ve terk edenlerin akıbeti ebedi bir felaket oldu.
Resülullah (sav)’den ulaşan sahih rivayetlerin birkaçına baktığımızda;
KS14/372- Hureys İbnu Kabîsa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Medine' ye geldim ve:
"Ey Allahım! Bana salih bir arkadaş nasib et!" diye dua ettim. Derken Ebu Hureyre
(radıyallahu anh)'nin yanına oturdum. Kendisine:"Ben, Allah'a bana salih bir
arkadaş nasip etmesi için dua ettim. Bana, Resulullah'tan işittiğin bir hadis
söyle! Olur ki Allah Teala hazretleri ondan faydalanmamı nasib eder!" dedim.
Bunun üzerine dedi ki: "Ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle
söylediğini işittim:"Kıyamet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını
verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa,
hüsrana düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Rab Teala hazretleri:
"Bakın, kulumun (defterinde yazılmış) nafilesi var mı?" buyurur. Böylece, farzın
eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra, bu tarzda olmak üzere diğer
amelleri hesaptan geçirilir." [Tirmizî, Salat 305, (413); Nesâî, Salat 9, (1232).]
KS17/101- Ebu Katâde İbnu Rib'î anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Allah-u Zülcelal hazretleri buyurdu ki: "Senin ümmetine beş vakit
namazı farz kıldım ve kim bunu vaktinde kılmaya devam ederse onu cennete
koyacağım diye katımda ahidde bulundum. Kim de bunu vaktinde kılmaya devam
etmezse katımda onun için hiçbir ahid yoktur." Kütübi-sitte ek İbnu Mace 17,(101)
8/227- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a: "Allah, kullarına kaç vakit namazı farz kıldı?" diye sordu.
Aleyhissalâtu vesselâm:"Allah, kullarına beş vakit namazı farz kıldı" diye cevap
verdi. Adam tekrar sordu:"Bunlardan önce veya sonra başka bir şey var
mı?""Allah kullarına beş vakti farz kıldı." Bu cevap üzerine adam, bunlar üzerine
hiçbir ilavede bulunmayacağına, onlardan herhangi bir eksiltme de
yapmayacağına dair yemin etti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):"Bu adam
sözünde durursa mutlaka cennete girecektir!" buyurdu." [Müslim, Îman, 10, (12);
Tirmizî, Zekât 2, (619); Nesâî, Salât 4, (1, 228, 229) Bu metin Nesâî'dekidir.]Bu
rivayeti, Müslim ve Tirmizî, Kitâbu'l-Îman'da mezkur, uzun bir hadis zımnında
tahric ederler. (17)
8/212-(Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim:"Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir
aksa ve bu nehirde hergün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne
dersiniz?""Bu hal, dediler, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" Aleyhissalâtu
vesselâm:"İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün
hataları siler" buyurdu." [Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 282, (666); Tirmizî,
Emsâl 5, (2872); Nesâî, Salât 7, (1, 231); Muvatta, Sefer 91, (1, 174).]
KS17/338- Hz. Enes anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a ölüm vakti
geldiği vakit, Aleyhissalâtu vesselâm'ın can çekişirken yaptığı vasiyetin hepsi:
"Namaz ve sağ ellerinizin sahip oldukları (yani emriniz altında bulunanlar ve
kölelerinizin hukukuna riayet edin)" demek olmuştur." Kütübi-sitte ek İbnu Mace
17,(338)
KS8/232-(Sebretü' bnu Ma'bed (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı
emredin, on yaşına geldi mi kılmadığı takdirde dövün." [Ebû Dâvud, Salât 26,
(494); Tirmizî, Salât 299, (407).]
Allah’ın Resulünün (sav) sözlerinin ayetlerle birebir örtüştüğü ve çocuklara dahi namazın
ne vakitlerde başlatılması ve izlenecek yol hakkındaki söylediklerine dikkat edilmelidir.
Günümüzde zahirde müslüman görünen fakat amel ve sözlerine bakıldığında her
yanından küfür fışkıran, her fırsata dine ve ahkamına saldırmayı fırsat bilen bir takım
sözde merhamet ve şefkat savunucuları çıkıp, çocuk nasıl dövülür, bu nasıl iştir tarzında
sözler sarf edip yaygara çıkarabilirler. Bu kimselerin pek çoğu zaten islamla, din ile
bağını koparmış, sözde müslüman fakat Allah lafzını bile söylemeyi ar edinip tanrı diyen,
cenazeden cenazeye namazlarda görülen, bazısı hakiki münafık, kimi gerçekten dinen
cahil pek çok kişiyle karşılaşabiliriz. Bu şefkat timsallerine ve onlara yardakçılık edip dini
hoş ve tatlı gösterip insanları islama ısındırma gayesi güttüklerini söyleyen din adamları
kimi doçent kimi proföser şahsiyetler de çıkabilir ve yok böyle bir şey inanmayın, doğru
dini benim anlattıklarımdan alın şeklinde sözler saf edebilirler. Başka konular hakkında
da şahsi ve keyfi, Kur’an’a ve sünnete, ilme dayanmaz kanaatlerini ileri sürebilirler.
Böyle diyenler acaba Allah’ın resulünden daha mı iyi bilmektedirler ve merhametlidirler
ki; Allah, resulü için kitabında Tevbe Suresi 128, Bakara Suresi 151. Ayetlerde
9/128. Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya
uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir,
merhametlidir.
2/151 Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden
arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi öğreten bir Resûl
gönderdik.
Buyurmuşken kalkıp da şefkat ve merhamet nutukları atmaya kalkışırlar. Allah resulünün
(sav) buyurduğu bu emir hakikatleri bilmesinden; ahirette ayet ve hadislerden bildiğimiz
nice felaketleri barındıran cehenneme götüren bir amelden inananları korumak
istemesindendir. Allah için düşünelim evladımızın cehennem ehlinin ameline müptela
olup ebedi bir felakete doğru göz göre göre gitmesi mi iyidir? yoksa namaza karşı
ilgisizliğini bertaraf etmek için, makul şekilde, aşırılığa kaçmadan, etrafta kimseler
yokken, bir tarafını yaralamadan vurulacak birkaç darbe mi? Eğer hakikat buysa, Allah’ın
resulünün tatbikatını beğenmeyen bu insanların merhameti, Allah’tan mıdır yoksa
cehennemin davetçisi şeytandan mı?
Genelde çocuklarda meydana gelen ilgisizliğin nedeni, anne ve babaların dünya
meşgaleleri ile meşguliyetten sebep çocuğun terbiyesinde yaptıkları noksanlıklar, dini
konulardaki bilgi eksiklikleri, dini sevdirme, ibadetleri anlatıp benimsetmede ki kusurları,
televizyon bulunulan evlerde dikkat edilmeden çocuğun bilinç altına etki edecek şekilde
gayri ahlaki görüntüleri, eğlence programlarını, müzik kliplerini, yerli yabancı film, çizgi
film ve dizilerde sinsice yapılan gayri islami içerikli öğretileri içeren yayınları hiç bir
kontrole tabi tutulmadan izlemeleri ve en önemlisi okul çağına gelmiş çocukların
okullarda öğrendikleri islam dışı öğretiler, adetler, görgü ve toplum kurallarıyla ve
arkadaşlarıyla olan ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Yani kabahatin büyüğü Allah’ın
emaneti olan çocukları yetiştirmekle vazifeli olan başta baba, anne ve ailenin diğer
büyük fertlerinin üzerlerine düşen sorumluluğu layıkıyla yerine getirmemelerindendir. Bu
konu hakkındaki bazı ayetlerde Allah;
TAHA SURESİ 132.ayet
20/132. Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık
istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.
Abese Suresi 33-37. Ayetlerde
80/34. İşte o gün kişi kardeşinden, kaçar.
80/35. Annesinden, babasından,
80/36. Eşinden ve çocuklarından .
80/37. O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır. Buyurmuştur.
Nitekim bu konuyla alakalı bir hadiste resülullah (sav) durumu açık bir biçimde izah
etmişlerdir.
KS6/420- İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mes'ulsünüz.
İmam çobandır ve sürüsünden mes'ûldür. Erkek ailesinin çobanıdır ve
sürüsünden mes'uldür. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden
mes'ûldür. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve sürüsünden
mes'ûldür."İbnu Ömer der ki: "Bunları Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan
işitmiştim. Zannediyorum ki şöyle de demişti:"Kişi bâbasının malında çobandır, o
da sürüsünden mes'ûldür." [Buhârî, Ahkâm 1, Cum'a 11, İstikrâz 20, Itk 17, 19,
Vesâya 9, Nikâh 81, 90; Müslim, İmâret 20, (1829); Tirmizî, Cihâd 27, 1705; Ebû
Dâvud, İmâret 1, (2928).]
Namazı imanla ancak müminler kılar ve ebedi selamete, doğruluğa da ancak
mümin olarak ölenler erişir ve müminlerin Kuranda zikredilen pek çok vasıfları vardır.
Müminlik iddiasında olan herkesin kendi durumunu bu ayetlerle kıyas edip gözden
geçirmesi, eksiği varsa tamamlaması ve ne vakit geleceği belli olmayan ölümden önce
ayetlerde zikredilen hallerin ve amellerin kendisinde de olması için çabalaması gerekir.
Müminlerin fasıfları hakkında Kuran’da geçen bazı ayetlerinde Allah;
Yunus Suresi 2. ayet
10/2. İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar
için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar
için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır,
dediler?
ANKEBUT SURESİ 45.ayet
29/45. Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz,
hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en
büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.
TEVBE SURESİ 71.ayet
9/71. Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği
emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve
Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir,
hikmet sahibidir.
FATIR SURESİ 29.ayet
35/29. Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz
rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç
umabilirler.
Enfal Suresi 2-4.ayetler
8/2. Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın
âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen
kimselerdir.
8/3. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden
(Allah yolunda) harcayan kimselerdir.
8/4. İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice dereceler,
bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır.
Mü’minun Suresi 1-11.ayetler
23/1. Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir;
23/2. Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler;
23/3. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler;
23/4. Onlar ki, zekâtı verirler;
23/5. Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;
23/6. Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden
dolayı) kınanmış değillerdir.
23/7. Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan
kimselerdir.
23/8. Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;
23/9. Ve onlar ki, namazlarına devam ederler.
23/10. İşte, asıl bunlar vâris olacaklardır;
23/11. (Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar.
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik Eşhedü en lâ ilâhe illa ente Estağfiruke ve etûbu ileyk
Abdullah Savaş