15/12/2014 2014 YILI MEZİTLİ MÜFTÜLÜĞÜ CAMİLERDE AYET VE MEALİ OKUMA PROJESİ KAPSAMINDA HAZIRLANAN 15/12/2014 – 15/01/2015 GÜNLÜK AYET VE MEALLERİ ُ الَ َربِّ َاِ ّ۪نيَقَتَ ْل ُ تَ ِم ْنهُ ْمَنَ ْفسًاَفَاَ َخ افَاَ ْنَيَ ْقتُلُون ََ َ ق1- Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum.(Kasas:32) ْ َافَا ُ ص ِّدقُ ّ۪نيَاِ ّ۪ن ۤيَاَ َخ ُ َواَ ّ۪خيَ ٰهر َِِ نَيُ َك ِّذبُون َ َُر ْد ًءاَي َ ُونَهُ َوَاَ ْف ِ صحَُ ِم ّ۪نيَلِ َسانًاَفَاَرْ ِس ْلهَُ َم ِع َي (34:صص َ َ) ا ْلق 2-Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum. ِّ ﴾َاَوََ َي َّذ َّكرَُ َف َتن َف َعه3﴿َكَلَ َعلَّهَُ َي َّز ّٰكى (4)َُالذك ّٰرى ََ َع َب َ ﴾َ َو َماَيُد ۪ري2﴿َ﴾َاَنََ َج ۤا َءهَُاْلَع ّٰمى1﴿َسَ َو َت َو ّٰلى (ABESE1,2,3,4) Mekke'de inmiştir, 42 (kırkiki) âyettir. Adını, "yüzünü ekşitti, buruşturdu" anlamına gelen ilk kelimesinden almıştır. Bu sûrenin iniş sebebiyle ilgili olarak şöyle bir hadise nakledilmiştir: Efendimiz; Velîd, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rabîa gibi Kureyş'in ileri gelenlerine İslâm'ı anlattığı bir sırada âmâ olan Abdullah b. Ümmü Mektum gelir ve "Yâ Resûlallah! Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret" der. O esnada Resûlullah (a. s.) cevap vermez. Çünkü Kureyş'in bu ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele edilmesini istiyorlardı. Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar seslenince elinde olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp gittiler. Biraz sonra bu âyetler geldi. Resûlullah'ın bazı davranışlarını tenkit ve onu ikaz mahiyetinde gelen bu ve benzeri âyetler, onun hak peygamber olduğuna en büyük delildir. Zira hiç kimse kendisini bu şekilde tenkit etmez. 1. (Peygamber), yüzünü ekşitti ve geri döndü.2. Âmânın kendisine gelmesinden ötürü 3. Belki o temizlenecek,4. Yahut öğüt 3-Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. alacak da o öğüt ona fayda verecek. َاَو َم ِن ََ قَا ُ ل َ َسنَ ُش ُّد َ َع َ ُصل َ ك َبِا َ ّ۪خي َ ض َد ِ ََونَجْ َع ُل َلَ ُك َماَس ُْلطَانًاَفَ ََل َي َ ون َاِلَ ْي ُك َماَبِ ٰايَاتِنَاَاَ ْنتُ َم َ ك ْ (اتَّبَ َع ُك َم35:صص ََ اَال َغالِب ُون َ َ) ا ْلق 4-Allah buyurdu: Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz (mucize yardımlarımız) sayesinde onlar size erişemiyecekler. Siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz. ٰ تَقَالُواَ َم ٰ فَلَ َّماَ َج ۤا َءهُ ْمَ ُم َاَف ۤي ّ۪ ًىَو َماَ َس ِم ْعنَاَبِ ٰه َذ ٍ وسىَبِ ٰايَاتِنَاَبَيِّنَا ِ اَه َذ ۤاَاِ ََّّل َ َسحْ رٌَ ُم ْفتَر ْ َٰابَ ۤائِن (36: صص ََ اَاَّلَ َّو ّ۪ل َ َين) ا ْلق 5-Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince: Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik, dediler. ٰ ال َ ُم ُ َو َم ْن َتَ ُك ََار َاِنَّهُ َََّل َيُ ْفلِ ُح َالظَّالِ ُمون ََ ََوق َ َر ّ۪ب ۤي َاَ ْعلَ ُم َبِ َم ْن َ وسى َ َج ۤا َء َبِ ْاله ُٰدى َ ِم ْن َ ِع ْن ِد ّ۪ه ِ ون َلَهُ َعَاقِبَةُ َال َّد (37:صص َ َ)ا ْلق 6-Musa şöyle dedi: Rabbim, kendi katından kimin hidayet (hakka rehberlik) getirdiğini ve hayırlı âkıbetin kime nasip olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki, zalimler iflâh olmazlar. 1 ْ َلَفِرْ عَوْ ُنَيَ ۤاَاَيُّه َانَ َعل ُ اَال َم َ َُۨلَُ َماَ َعلِ ْم ُ تَلَ ُك ْمَ ِم ْنَاِ ٰل ٍهَ َغي ّْ۪ريَفَاَوْ قِ ْد َّ۪ليَيَاَهَا َم َينَفَاجْ َعلْ َّ۪لي ََ قَا ّ۪ ِ ىَالط ْ َيََّلَظُنُّهَُ ِمن ٰ صرْ حًاَلَ َع ّ۪ل ۤيَاَطَّلِعَُاِ ٰل ۤىَاِ ٰل ِهَ ُم َ وسىَ َواِ ّ۪ن َََال َكا ِذ ّ۪بين َ (38صص َ َ)ا ْلق 7-Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey Hâmân! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi. ْ ضَبِ َغي ِْر ْ َِو ُجنُو ُدهَُف َ ََوظَنُّ ۤواَاَنَّهُ ْمَاِلَ ْين ِّ َال َح َُون َ اََّلَيُرْ َجع َ ق َ َوا ْستَ ْكبَ ََرَهُ َو ِ ْيَاَّلَر (39:صص َ َ)ا ْلق 8-O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar. ْ ِفَاَ َخ ْذنَا َهَُ َو ُجنُو َدهَُفَنَبَ ْذنَاهُ ْمَف (40:صص ََ انَ َعاقِبَةَُالظَّالِ ّ۪م َ ْفَ َك َ يَاليَ ِّمَفَا ْنظُرْ َ َكي َ َين)ا ْلق 9-Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik. Bak işte, zalimlerin sonu nice oldu! (41:صص َ َ)ا ْلق ْ ارَويَ ْو َم َُون َ صر َ َو َج َع ْلنَاهُ َْمَاَئِ َّمةًَيَ ْد ُع َ َالقِ ٰي َم ِة َََّلَيُ ْن َ َّونَاِلَىَالن 10-Onları, (insanları) ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir. (42:صص َ َ)ا ْلق ْ َالقِ ٰي َم ِةَهُ ْمَ ِم َن ْ يَه ِذ ِهَال ُّد ْنيَاَلَ ْعنَةًَ َويَ ْو َم ٰ َواَ ْتبَ ْعنَاهُ َْمَ ّ۪ف َين َ ُوح ّ۪ َال َم ْقب 11-Bu dünyada arkalarına lânet taktık. Onlar, kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır. ۤ َ ََاَّلُ ۧو ٰلىَب ْ َاب َ ِم ْن َبَ ْع ِد َ َم ۤا َاَ ْهلَ ْكن ْ َولَقَ َْد َ ٰاتَ ْينَاَ ُمو َس ْ ُون ََوهُ ًدى َ اَالقُر َ َىَال ِكت َ اس ِ َّصائِ َر َلِلن (43:صص ََ َو َرحْ َمةًَلَ َعلَّهُ ْمَيَتَ َذ َّكر ُون َ َ)ا ْلق 12-Andolsun biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya, -düşünüp öğüt alsınlar diye- insanlar için apaçık deliller, hidayet rehberi ve rahmet olarak o Kitab'ı (Tevrat'ı) vermişizdir. ْ ب ْ ض ْينَ ۤاَاِ ٰلىَ ُمو َس َ َو ََماَ ُك ْن َ َو َماَ ُك ْن َين َ تَ ِم َنَال َّشا ِه ّ۪د َ ََالغَرْ بِ ِّيَاِ ْذَق ِ ِتَبِ َجان َ ىَاَّلَ ْم َر (44:صص َ َ)ا ْلق 13-(Resûlüm!) Musa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin. Hz.Musa’nın Tur dağında ilahi kelama mazhar olduğunu ana işaret edilmekte ve Hz. Peygamber’in o esnada Tur’da bizzat hazır bulunmadığı ve batı tarafında Hz. Musa’yı bekleyenler arasında olmadığı hatırlatılmakta; bütün bunların, kendisine vahiy yoluyla öğretildiği ifade edilmiş olmaktadır. ْ او َلَ َعلَ ْي ِه ُم َ َُو َماَ ُك ْن ًَاَف ۤيَاَ ْه ِلَ َم ْديَ َنَتَ ْتلُواَ َعلَ ْي ِه ْم ّ۪ اوي َ َال ُع ُمر َ ََو ٰل ِكنََّۤاَاَ ْن َشاْنَاَقُرُونًاَفَتَط ِ َ تَث (45:صص ََ ٰايَاتِنَاَ َو ٰل ِكنَّاَ ُكنَّاَ ُمرْ ِس ّ۪ل ين َ َ) ا ْلق 14-Bilakis biz nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen, âyetlerimizi kendilerinden okuyarak öğrenmek üzere Medyen halkı arasında oturmuş da değilsin; aksine (onları sana) gönderen biziz. 2 ُّ ب َ َو َما َ ُك ْن ََرب َِّك َلِتُ ْن ِذ َر َقَ ْو ًماَ َم ۤا َاَ ٰتيهُ ْم َ ِم ْن َ َرحْ َمةً َ ِم ْن َ اَو ٰل ِك ْن ِ ِت َبِ َجان َ َور َاِ ْذ َنَا َد ْين ِ َالط (46:صص ََ كَلَ َعلَّهُ ْمَيَتَ َذ َّكر َ ِيرَ ِم ْنَقَ ْبل َ َُون ) ا ْلق ٍ نَ ّ۪ذ 15-(Musa'ya) seslendiğimiz zaman da, sen Tûr'un yanında değildin. Bilakis, senden önce kendilerıne uyarıcı (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik); ola ki düşünüp öğüt alırlar. Tefsirlerde, 44, 45 ve 46. Ayetlerde, “Sen... değildin” şeklinde işaret edilen olayların ayrı zamanlara ait ve Hz. Musa’nın hayatında ayrı ayrı mühim birer hadise olduğu belirtilmektedir. Hz. Muhammed’den önce peygamber gönderilmemiş devreye “fetret” devri denmektedir. Ayette kastedilenin, Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasındaki 570 yıllık azaman parçası olduğu söylenmektedir. Hz. İsa ve Hz. Musa’nın davetleri İsrailoğulları ve onların havalisindekilere münhasır olduğundan, burada kastedilen devre, Hz. İsmail ile Hz. Muhammed arasındaki dönem şeklinde de açıklanmaktadır. ْ صيبَةٌَبِ َماَقَ َّد َم ً اَرس َ واَربَّنَاَلَ ْو َ َّۤلَاَرْ َس ْل َُوَّل َۤ َ َولَ ْو ّ۪ صيبَهُ ْمَ ُم ّ۪ َُّلَاَ ْنَت َ َتَاِلَ ْين َ ُتَاَي ّْ۪دي ِه ْمَفَيَقُول ْ ونَ ِم َن (47:صص ََ َال ُم ْؤ ِم ّ۪ن ين َ َونَ ُك َ ِفَنَتَّبِ َع َٰايَات َ َ)ا ْلق َ ك 16-Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde: Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydık! diyecek olmasalardı (seni göndermezdik). ْ فَلَ َّماَ َج ۤا َءهُ ُم ٰ قَ ِم ْنَ ِع ْن ِدنَاَقَالُواَلَ ْو َ َّۤلَاُ ۧوتِ َيَ ِم ْث َلَ َم ۤاَاُ ۧوتِ َيَ ُم ُّ َال َح َوسىَاَ َولَ ْمَيَ ْكفُرُواَبِ َم ۤا ٰ اُ ۧوتِ َيَ ُم ََ واَسحْ َرا ِنَتَظَاهَ َراَ َوقَالُ ۤواَاِنَّاَبِ ُكلٍَّ َكافِر ُون ِ ُوسىَ ِم ْنَقَ ْبلَُقَال (48:صص َ َ)ا ْلق 17-Fakat onlara tarafımızdan o hak (Peygamber) gelince: "Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da verilmeli değil miydi?" dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Birbirini destekleyen iki sihir!" demişler ve şunu söylemişlerdi: Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz. Buradaki manaya göre Kur’an ve Tevrat kastedilmiş olur. Diğer kıraatlere göre, “Yardımlaşan iki sihirbaz!” şeklinde manalandırmak gerekir. Bu taktirde Hz. Musa ile Hz. Harun ya da Hz Musa ile Hz. Muhammed kastedilmiş olabilir. ّٰ َين ِ واَب ِك َتابٍَمِنَعِ ند َ َصاد ِ۪ق َ َِّللاَه َُوَاَه ّٰدىَمِن ُه َم ۤاَاَ َّت ِبعهَُاِنَ ُكن ُتم ِ قُلََ َفا ُت (49:صص َ َ)ا ْلق 18-(Resûlüm!) De ki: Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım! َضلُّ َ ِم َّم ِنَاتَّبَ َعَهَ ٰويهَُبِ َغي ِْر َْ ِفَا َ نَلَ ْمَيَ ْستَ ّ۪جيبُواَلَ َكَفَا ْعلَ ْمَاَنَّ َماَيَتَّبِع َ ََو َم ْنَا َ ُونَاَ ْه َو ۤا َءهُ ْم ٰ َّللاَا َّن ٰ ْ َّللاَ َََّلَيَ ْه ِد ََ يَالقَ ْو َمَالظَّالِ ّ۪م ين ِ ِ هُ ًدىَ ِم َن19Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir! Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez. (Kasas:50) (51:صص ََ َولَ َقدََ َوصَّل َناَلَ ُه ُمَال َقو َلَلَ َعلَّهُمَ َي َت َذ َّكر َ َُون)ا ْلق 20-Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir). 3 (52:صص ََ َب ۪هَيُؤ ِم ُن ََ اَلَّ ۪ذ َ ينَ ّٰا َتي َنا ُه ُمَال ِك َت َ َون)ا ْلق ِ ابَمِنَ َقبل ِ۪هَهُم 21-Ondan (Kur an'dan) önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler. Ehl-i kitaptan olup da müslümanlığı kabul edenlere işaret olunmaktadır. ّٰ ََر ِّب َن ۤا َ ِا َّنا َ ُك َّنا َمِن َ َقبل ِ۪ه َ َب ۤ ۪ه َ ِا َّن ُه َال َح ُّق َمِن ِ َوا َِذا َيُتلى َ َعلَي ِهم َ َقالُ ۤوا َّٰا َم َّنا (53:صص ََ مُسل ِ۪م َ َين)ا ْلق 22-Onlara (Kur'an) okunduğu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler. ۤ ََصبَرُواَ َويَ ْد َر ۧ ُؤنَ َ ِب ْال َح َسنَ ِةَال َّسيِّئَةََ َو ِم َّماَ َر َز ْقنَاهُ ْمَيُ ْنفِقُون ََ ِا ُ ُۨو ٰلئ َ َكَي ُْؤتَوْ نَ َاَجْ َرهُ ْمَ َم َّرتَ ْي ِنَبِ َما (54:صص َ َ)ا ْلق 23-İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar. َ اَولَ ُكمَاَع َمال ُ ُكمَ َس ََل ٌمَ َعلَي ُكم َين َ َْلَ َنب َتغِيَالَ َجاه ِ۪ل َ َُو َقالُواَلَ َن ۤاَاَع َمال ُ َن َ َو ِا َذاَ َس ِمعُواَاللَّغ َوَاَع َرضُواَ َعنه (55:صص َ َ)ا ْلق 24-Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz, derler. ّٰ َّت َو ّٰلكِن ََّللا َ َيه ۪دي َ َمن َ َي َش ۤا ُء ََوه َُو َاَعلَ ُم ََ ِا َّن َ َ ك َ َْل َ َته ۪دي َ َمن َاَح َبب َ (56:صص ََ ِبالمُه َت ۪د َ َين)ا ْلق 25-(Resûlüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir. Rivayete göre, Resul-i Ekrem (s.a.), amcası Ebu Talip’e hitaben şöyle buyurmuştu: “La ilahe illallah” de ki, kıyamet günü senin lehine şehadette bulunayım. Ebu Talip ise, “Kureyş kadınları beni kınarlar, korkudan bunu söyledi derler. Eğer böyle demeyecek olsalardı, müslüman olup seni sevindirirdim” demişti. Hz. Peygamber’in, çok sevdiği, önemli yardımlarını gördüğü amcasının hidayeti için böyle çırpınışı üzerine bu ayet nazil oldu. ٰ َح َر ًم ْ َوقَالُ ۤواَاِ ْنَنَتَّبِع ْ ََّاله ُٰدىَ َم َع َكَنُتَ َخط َاَا ِمنًا َ ضنَاَاَ َولَ ْمَنُ َم ِّك ْنَلَهُ ْم ِ ْفَ ِم ْنَاَر ِ ٰ ْ ً ْ ُ يُجْ ٰب ۤىَاِلَ ْي ِهَثَ َم َر ََ اَول ِك َّنَاَكثَ َرهُ ْم َََّلَيَ ْعلَ ُم ون َ ََّرزقاَ ِم ْنَلَ ُدن ِ اتَ ُكلِّ َ َش ْي ٍء (57:صص َ َ)ا ْلق 26-"Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler. ْ َو َك َْمَاَ ْهلَ ْكنَاَ ِم ْنَقَرْ يَ ٍةَبَ ِط َر َتَ َم ّ۪عي َشتَهَاَفَتِ ْل َكَ َم َسا ِكنُهُ ْمَلَ ْمَتُ ْس َك ْنَ ِم ْنَبَ ْع ِد ِه ْمَاِ ََّّل ْ يَلَ َو ُكنَّاَنَحْ ُن ً قَ ّ۪ل ََ ار ّ۪ث ين ِ َال َو 27-Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur. (Kasas:58) 4 ْ َرب َُّكَ ُم ْهلِ َك ً ث َّ۪ف ۤيَاُ ِّمهَاَ َرس َ ىَح ٰتىَيَ ْب َع َاَو َما َ َو َماَ َك َ َالقُ ٰر َ ان َ َُوَّلَيَ ْتلُواَ َعلَ ْي ِه ْم َٰايَاتِن ْ ُكنَّاَ ُم ْهلِ ِك ََ َواَ ْهلُهَاَظَالِ ُم ون 28-Rabbin, kendilerine َ يَالقُ ٰر ۤىَاِ ََّّل âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir. Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir. (Kasas:59) Ayetteki “ana merkezine” olarak manalandırılan “fi ümmiha”, Mekke şehri olarak açıklanmıştır. Zira Mekke’nin, bir adı da “Ümmü’l-Kura” idi. Aynı kelime, memleketin ileri gelenleri şeklinde de tefsir edilmiştir. ّٰ َ ََّللا َون ِ اَو َماَعِ ند َ ُرٌَواَب ّٰقىَاَ َف ََلَ َتع ِقل َ َخي َ اَو ۪زي َن ُت َه َ َو َمَۤاَا ُ ۧو ۪تي ُتمَمِنَ َشي ٍءَ َف َم َتاعُ َال َح ّٰيوةَِال ُّدن َي (60:صص َ َ)ا ْلق 29-Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâla buna aklınız ermeyecek mi? ُ اعَال َح ّٰيوةَِال ُّدنَ َي َ اَح َس ًناَ َفه َُو َاَث َّمَه َُوَ َيو َم َ َْل ۪قيهَِ َك َمنَ َم َّتع َناهَُ َم َت َ اَ َف َمنََ َو َعد َناه ََُوع ًد ََ ض ۪ر ين َ الق ِّٰي َمةَِم َِنَالمُح 15/01/2014 30-Şu halde, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse, (sırf) dünya hayatının geçici menfaat ve zevkini yaşattığımız, sonra kıyamet gününde (azap için) huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir? (Kasas:61) ُ َيهمَ َف َيقُولَُاَي َن َُون َ ينَ ُكن ُتمَ َتز ُعم َ ش َر ۤ َكائ َِيَالَّ ۪ذ ِ َو َيو ََمَ ُي َن ۪اد (62:صص َ َ)ا ْلق 31-O gün Allah onları çağırarak: Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir. MEZİTLİ MÜFTÜLÜĞÜ KAYNAK ESER:T.D.V.KUR’AN MEALİ 5
© Copyright 2024 Paperzz