Değerlendirme Notunun Tamamını Okumak İçin TIKLAYINIZ

Değerlendirme Notu/8
21.01.2015
AVRUPA BANKACILIK BİRLİĞİ: GEREKÇESİ, YAPISI VE MUHTEMEL ETKİLERİ
Dr. Dilek YİĞİT1
2008 yılında küresel ekonomiyi sarsan ekonomik krizi müteakip Avro alanında yaşanan borç krizi,
Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliğin mimarisinde sorunlar olduğunu, diğer taraftan supranasyonel
düzeyde öngörülen düzenlemelere rağmen (İstikrar ve Büyüme Paktı gibi) Birliğin üye devletlerde mali
disiplinin sağlanmasında yetersiz kaldığını göstermiştir. Avro alanında borç krizinin yaşandığı koşullarda
yeni önlemler alınırken, bankacılık sektöründe düzenleme ve denetlemenin yetersizliğinin, Ekonomik ve
Parasal Birliğin mimarisine ilişkin büyük sorunun bir parçası olduğu anlaşılmıştır. 2012 yılında Avrupa
Konseyi (Zirve), Başkan Van Rompuy’u, mevcut sorunların çözümüne yönelik “özgün” bir Ekonomik ve
Parasal Birliğin oluşturulması için yol haritası sunmaya davet etmiş ve Aralık 2012’de sunulan yol
haritasında aşamalı bir süreçle bankacılık birliğinin oluşturulması öngörülmüştür.
Ancak Avrupa Birliği sistemi içinde bankacılık birliği oluşturma fikri, Avro alanında yaşanan borç
krizinden bağımsız olarak, daha önce gündeme gelmiş bir fikirdir ve bu fikrin temelinde Avrupa’da sınıraşan banka birleşimlerinin gerçekleşmesine bağlı olarak İç Pazar’ın ortak bankacılık düzenlemelerini
gerektirdiği argümanı yer almaktadır. Ancak bu fikrin hayata geçirilmesi, üye devletlerin bankacılık
sektörünü düzenleme yetkisini kaybetme kaygısı ya da daha geniş anlamda ekonomik milliyetçilik
nedeniyle söz konusu olmamış, ancak Avro alanında yaşanan borç krizi ve özellikle Avro alanına dahil
olan İspanya’da 2012 yılında Bankaları Yeniden Yapılandırma Fonu (FROB) tarafından çok sayıda
bankaya el konulması, bu defa bankacılık birliğini Avro alanında bankacılık sektörünün istikrarı adına bir
gereklilik olarak üye devletlere sunmuştur.
Krizin etkileri ile mücadele sürecinde startı verilen Avrupa Bankacılık Birliğine giden yolda birbirleri ile
ilintili başlıca iki hedef belirlenmiştir; Birinci hedef Avro alanında istikrarın sağlanması, ikinci hedef ise
bankacılık sektörü kaynaklı krizlerin önlenmesidir. Her iki hedef için de, sadece ulusal çıkarları dikkate
alan ve sorunlara Avrupa Birliği’nin genelini içerecek şekilde geniş bir perspektiften bakamadıkları iddia
edilen ulusal yapıların, supranasyonel yapılarla desteklenmesi gerekmektedir; bu açıdan Avrupa
Bankacılık Birliği de supranasyonel düzeyde oluşturulmaya çalışılan bir yapı olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Portekiz Başbakanı Pedro Passos Coelho’nun –belki de biraz abartılı ifadesiyle- Avro’dan sonra
Avrupa’nın en büyük kurumsal reformu olani Avrupa Bankacılık Birliği üç sütuna dayanmaktadır. Birinci
1
Hazine Müsteşarlığında çalışmaktadır, Mülkiye İktisadi ve Sosyal Araştırma Merkezi Kıdemli Araştırmacı.
Makalede ifade edilen görüşler yazara ait olup, görev yaptığı kurumla ilişkilendirilemez.
sütun, Avro alanında yer alan tüm bankaların denetimi ve “önemli” kredi kuruluşlarının günlük bazda
gözetimi görevinin Avrupa Merkez Bankası’na tevdi edilmesini ifade eden Tek Denetim
Mekanizması’dır. Bir kredi kuruluşunu “önemli” kılan ise, büyüklüğü, ekonomi içindeki ağırlığı, sınıraşan faaliyetlerinin olup olmamasıdır.ii Ancak Tek Denetim Mekanizması, Avrupa Merkez Bankası’nın
fiyat istikrarını sağlamak olan asli görevinin etkili şekilde ifa edilmesini önleyeceği ve bankanın para
politikası ile Tek Denetim Mekanizmasından kaynaklanan düzenleyici politikalarının çatışabileceği,
dolayısıyla Avrupa Merkez Bankası’nın kredibilitesini sarsacağı gerekçeleriyle eleştirilmektedir. Tek
Denetim Mekanizması hayata geçirilmeden önce Avrupa Merkez Bankası Avro alanında 130 bankanın
mali durumunu değerlendirmek amacıyla “varlık değerlendirme analizi” ve “stres testi” gerçekleştirmiş;
anılan testler ile Avro alanındaki bankaların sorunları ve risklerin tespit edilmesi ile, Avrupa Merkez
Bankası Başkan Yardımcısı Vitor Constancio’nun ifadesiyle, bankaların bilançolarındaki sorunları
gidermesi, bankacılık sisteminin daha sağlam ve esnek kılınması ve verilebilecek daha fazla kredi ile
Avrupa’da ekonomik büyümeye katkı sağlanmasıiii hedeflenmiştir.
Tek Denetim Mekanizması Kasım 2014’te hayata geçirilmiş olup, bu mekanizma Avrupa bankacılık
sisteminin önleyici sütununu ifade etmektedir. İkinci sütun, Tek Denetim Mekanizması ile
denetlenmesine rağmen bir bankanın ciddi sorunlarla karşılaşması halinde alınacak önlemleri
düzenleyen Ortak Çözüm Mekanizması’dır. Ortak Çözüm Mekanizmasının temelinde yatan mantalite,
etkili bir denetim mekanizmasının amacının bankaların risk almasını önlemek olmadığı, neticede etkin
bir denetime rağmen tasfiye edilmesi gereken bankaların olabileceğidir. Ortak Çözüm Mekanizması,
üyeleri Konsey tarafından atanan ve Ocak 2015’de faaliyete geçen Tek Çözüm Kuruluiv ve sorunlu
bankaların kurtarma ya da tasfiye maliyetlerini karşılayacak ve finansmanı bankaların yıllık katkıları v ile
gerçekleştirilecek, 2016 yılında faaliyete geçmesi planlanan Tek Çözüm Fonu’nu içermektedir. Tek
Çözüm Fonu ile amaçlanan banka iflaslarında faturanın vergi mükelleflerine çıkarılmasını önlemektedir.
Avrupa Komiseri Michel Barnier’in ifadesiyle Fon “kurtarma operasyonlarının maliyetini vergi
mükelleflerinin omuzlarından kaldıran büyük bir adım”dır.vi
Tek Çözüm Fonu’na en fazla katkıyı Avro alanının en büyük ve riskli bankaları yapacaktır, bir başka
deyişle büyük ve orta büyüklükteki bankaların Fona katkısı büyükleri ile doğru orantılı olacak, tespit
edilen küçük bankaların katkısı ise sabit tutulacaktır. vii Üçüncü sütun ise Ortak Mevduat Sigortası’dır;
bu sigorta ile Avro alanındaki bankalarda hesabı olanların mevduatının maksimum 100.000 Avro’ya
kadar garanti edilmesi öngörülmektedir.viii Ortak Mevduat Sigortası Fransa başta olmak üzere bazı üye
devletler tarafından Bankacılık Birliği’nin nihai ayağı olarak görülüyor olsa da, Almanya’nın itirazları
mevcuttur. Zira güçlü bir bankacılık sistemine sahip olan Almanya diğer üye devletlerde yaşanacak
bankacılık sorunları için herhangi bir ödeme yapmak istememektedir. Almanya’nın tavrı, kar bankanın
iken zarara ortak olmanın ne ölçüde kabul edilebilir olduğuna ilişkin tartışmanın bir parçasıdır ve
Almanya’nın Avro alanındaki bankacılık risklerini paylaşmak istemediği, kaynakların bir havuzda
toplanmasını tercih etmediği şeklinde okunmaktadır. Almanya’nın itirazı karşısında Ortak Mevduat
Sigorta Fonu’nu destekleyen üye devletler ve Avrupa kurumları açısından uygulanabilir senaryo, üye
devletlerde zaten mevcut olan ve küresel kriz ile garanti edilen tutarların artırılmış olduğu ulusal
mevduat sigorta sistemleri arasında uyumlaştırmanın sağlanmasıdır.
Halihazırda Avrupa Bankacılık Birliği’ne dair gördüğümüz tablo şudur; tamamlanmış birinci sütun (Tek
Denetim Mekanizması), yarım yamalak tamamlanmış ikinci sütun ( oluşturulmuş olan Tek Çözüm Kurulu
ve henüz oluşturulmamış olan Tek Çözüm Fonu) ve entegrasyon hareketinin “motoru” olarak
2
tanımlanan Almanya’nın itiraz ettiği, tamamlanmamış, hatta bazı yorumculara göre gündemden düşmüş
üçüncü sütun (Ortak Mevduat Sigortası). Bazı ekonomistler, üç sütunun eş zamanlı olarak faaliyete
başlaması gerektiğini, aksi halde supranasyonel ve ulusal çıkarların çatışması neticesinde Avrupa
Birliği’nde bankacılık sisteminin daha da istikrarsızlaşacağını ileri sürmektedir; aksi fikirde olanlar ise
aşamalı bir yaklaşımın istikrar adına şart olduğu, Ortak Mevduat Sigortasının tesisi için, öncelikli olarak
Tek Denetim Mekanizmasının etkili şekilde işleyişinin garanti edilmesi gerektiğini ifade etmektedir; diğer
taraftan Avrupa Bankacılık Birliği’nin aşamalı olarak gerçekleştirilmemesi gerektiğini savunanlar, zaten
Ortak Mevduat Sigortası oluşturulmadığı müddetçe, Tek Denetim Mekanizmasının etkili
işleyemeyeceğini, dolayısıyla Ortak Mevduat Sigortası için Tek Denetim Mekanizmasının etkinliğinin
beklenmesinin anlamsız olduğunu savunmaktadır. Kısaca, tartışmalar, Gros ve Schoenmaker’in
ifadesiyle “yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” tartışmasına dönmüştür. ix
Sonuç olarak, Avrupa Bankacılık Birliği’ne ilişkin başlıca üç sorun bulunmaktadır; birincisi öngörülen
sistemin, tamamlansa bile karmaşıklığıdır; bu karmaşık sistemde “kim ne yapıyor?” sorusunun yanıtı
çok da açık olmadığından, Birlik adına bir şeffaflık sorunu yaratacaktır. İkinci sorun, mevcut tablonun
aşamalı bir Bankacılık Birliği oluşturulmasının tercih edilmiş olduğunu göstermesi ışığında, aşamalı
yapının, hedeflenenin aksine, bankacılık sektöründe istikrarsızlığa neden olacağı argümanıdır ve bu
argümanların doğruluğu ve yanlışlığının tespiti için zaman gerekmektedir; ancak sonucun başarısının
zamana bırakılması da bir risktir. Üçüncü sorun, Avrupa entegrasyon hareketinde kararları ve tercihleri
göz ardı edilemeyecek olan Almanya’nın, kendi bankacılık siteminden kaynaklanmayan sorunların
çözümüne fon aktarmak suretiyle katılmak istememesidir; üçüncü sütundaki yavaş ilerlemenin nedeni ya
da iddia edildiği gibi üçüncü sütun gündemden düşmüş ise bu durumun nedeni Almanya’nın tavrıdır.
Diğer taraftan Avrupa Bankacılık Birliği, tamamlanabilirse eğer, Avrupa ekonomik entegrasyon tarihi
açısından önemli bir adım olacak ve Birliğin tarihten/krizlerden ders çıkararak oluşan ve ilerleyen bir
yapı olarak tanımlanan niteliğini güçlendirecektir; zira Bankacılık Birliği’nin oluşturulması yönündeki
fikirleri harekete geçiren bir kriz olmuştur. Diğer taraftan Avrupa Bankacılık Birliği’nin oluşumunun siyasi
entegrasyon açısından da önemi bulunmaktadır; zira ekonomik entegrasyonu geriden de olsa takip
eden siyasi entegrasyon, ekonomik başarılar ışığında ivme kazanabilmektedir.
i
Pedro Passos Coelho, A Banking Union Must Be A Pillar of Europe, 3 March 2014,
http://www.huffingtonpost.com/pedro-passos-coelho/banking-union-must-be-pillar_b_4888358.html
ii
Sebatian Dullien, How to Complete Europe’s Banking Union, European Council on Foreign Relations, 2014.
iii
European Central Bank, Press Release, 26 October 2014
iv
Council of the European Union, 11814/14, Presses 397, 14 July 2014
v
Council of the European Union, Press Release, 9 December 2014
vi
AB’de Banka Kurtarmalarına Yeni Düzenleme, 12 Aralık 2013, http://www.dw.de/abde-banka-kurtarmalarayeni-d%C3%BCzenleme/a-17289586
vii
Big EU Banks to Bear Main Share of Bailout Funds, 21 October 2014, The Wall Street Journal
viii
The eurozone’s banking union, 17 December 2013, BBC News
ix
Daniel Gros, Dick Schoenmaker, The case for Euro deposit insurance, 24 September 2012, CEPR’s Policy
Portal,
3