Ufuk Uras - Uluslararası Kültürel Araştırmalar Merkezi International

www.ukam.org
© UKAM YAYINLARI ARALIK 2014
Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi
Ufuk Uras
Proje Koordinatörü: Doç. Dr. İlhan Kaya
4
Söyleşiyi Yapanlar: Enver Yalçın, Gülşah Savaş Çakmakcı
Uluslararası Kültürel Araştırmalar Merkezi International Cultural Research Center Navende Lêkolîna Çandeyîya Navneteweyî
SÖYLEŞİ
| Ufuk Uras
Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi
Ufuk Uras
Proje Koordinatörü: Doç. Dr. İlhan Kaya
Söyleşiyi Yapanlar: Enver Yalçın, Gülşah Savaş Çakmakcı
YAYINLARI
www.ukam.org
/UKAMIstanbul
/Uluslararası Kültürel Araştırmalar Merkezi
1
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi
Ufuk Uras
Proje Koordinatörü: Doç. Dr. İlhan Kaya
Söyleşiyi Yapanlar: Enver Yalçın, Gülşah Savaş Çakmakcı
2
UKAM YAYINLARI
SÖYLEŞİ NO: 04
KAPAK TASARIMI ve MİZANPAJ: Hamdi Alanay
ULUSLARARASI KÜLTÜREL
ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Maltepe Mah. Edirne Çırpıcı Yolu Sok. No: 5/2B, Mira Rezidans, Zeytinburnu, İstanbul
TÜRKİYE
Telefon: +90 212 247 06 82 Faks: +90 212 247 06 81
E-Posta: [email protected]
Copyright © Aralık 2014 UKAM
Bu analizde yer alan görüşler bir kurum olarak UKAM’ın görüşleri ile birebir örtüşmeyebilir.
www.ukam.org
SUNUŞ...........................................................................................................................................................4
NEDEN UFUK URAS?..............................................................................................................................6
ÇÖZÜM SÜRECİ.........................................................................................................................................7
KOBANİ.........................................................................................................................................................12
KÜRT SİYASETİ..........................................................................................................................................13
MUHALEFET...............................................................................................................................................18
GELECEK.......................................................................................................................................................20
PROJE KOORDİNATÖRÜ ve SÖYLEŞİYİ YAPANLAR..................................................................22
İÇİNDEKİLER
| Ufuk Uras
3
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
T
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi
SUNUŞ
ürkiye’nin en kadim sorunlarından biri şüphesiz Kürt Sorunu. Devlet, yıllarca sorunu bir
asayiş meselesine indirgeyerek, güvenlikçi bir yaklaşımla çözmeye çalıştı. Başta asker
olmak üzere güvenlik bürokrasisinin şekillendirdiği bu yaklaşım, en sonunda iflas etti.
Kürtlerin hak taleplerini görmezlikten gelen bu yaklaşım, maalesef sorunu çözemedi.
Hatta büyüttü. Binlerce insan öldü, yüzbinlerce insan yerinden edildi ve büyük ekonomik kayıplar yaşandı.
4
Ancak birçok şey, 2012 yılının sonunda başlatılan Çözüm Süreci ile değişti. Devlet, ilk kez
sorunu bir salt asayiş sorunu olarak görmekten vazgeçip, siyasi bir çözüm arayışına girdi. AKP
hükümetinin siyasi riskler alarak başlattığı Çözüm Süreci, beklenenin aksine, büyük bir toplumsal tepkiye neden olmadı. Tam aksine, barışçıl çözüm çabaları, toplumun geniş kesimleri tarafından memnuniyetle karşılandı. Öcalan ile yapılan görüşmelerle şekillenen süreç, aktörlerin
çeşitlenmesi ile daha derinlikli bir boyut kazandı. Teşekkül ettirilen Akil İnsan Heyetleri, bir nevi
toplum ile devlet arasında arabuluculuk görevi gördü. Heyetlerin hazırladıkları raporlar, devletin
ilgili kurumlarına iletilerek yapılacak olan düzenlemeler ve takip edilecek politikalar için önemli
bir veri oluşturuldu. Hükümet ise yavaş hareket ediyor eleştirilerine rağmen farklı dönemlerde
demokratikleşme paketleri hazırlayarak, bu konudaki kararlılığını ortaya koydu. BDP/HDP heyetlerinin Öcalan’ı ziyaret etmelerine ve ondan, süreç hakkında perspektif almalarına müsaade
etti.
PKK, sürecin büyük bölümünde herhangi bir şiddet eylemine başvurmadı. Askerle sıcak çatışmalara girmedi. Elindeki kamu görevlilerini serbest bıraktı. Kandil’de bir basın toplantısı yaparak, güçlerini Türkiye dışına çıkaracağını ilan etti. Daha sonra bu güçlerin bir kısmını Türkiye
dışına çıkardı. Kürt siyasi hareketi, Gezi Olayları ve 17 Aralık süreçlerinde hükümeti zora sokacak
girişimlerden uzak durdu. Dolayısıyla küçük bazı aksaklıklara rağmen süreç, büyük ölçüde istikrarlı bir şekilde yürüdü.
Gezi Olayları ve 17 Aralık süreçleri ile sarsılan hükümet, çok eleştirilecek bazı düzenlemelere
imza attı. Hükümetin söylemindeki değişim, temelde bir demokratikleşme ve haklar sorunu
olan Kürt sorununun çözümü konusunda da kuşkulara neden oldu. Arap Baharı ile istikrarsızlaşan Suriye, Türkiye’de Çözüm Süreci’nin dinamiklerini ve denklemlerini de etkiledi. Türkiye’nin
Esad yönetimine muhalif olan kesimlere verdiği destek ve PYD’nin izlediği bağımsız siyaset,
iki tarafı yer yer karşı karşıya getirdi. Bunun zirve noktası ise IŞİD’in Kobani’ye girmeye çalıştığı sırada yaşandı. Kürt siyasi hareketi Türkiye’nin IŞİD’i desteklediğini iddia ederek, Kobani’deki
olası bir katliama kapı açtığını iddia etti. Kobani, Kürtler için duygusal anlamı olan simgesel bir
mekana dönüştü. Başta Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki kentler olmak üzere, Türkiye’nin birçok kentinde 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde şiddetli protestolar yaşandı. Kırk civarında
insan yaşamını yitirdi. Birçok kişi yaralandı ve binlerce işyeri tahrip edildi. Polis ve askere yönelik
suikastlar, gerilimi daha da artırdı. Türkiye bir anda barış havasından, yeniden çatışma havasına
girdi.
Kobani olayları, aslında Çözüm Süreci’nin ne kadar kırılgan bir zeminde yürüdüğünü gösterdi. Hükümet ve PKK yetkilileri karşılıklı olarak birbirlerini suçlayarak, karşı tarafı süreci baltalamakla itham ettiler. PKK, hükümeti ağır adımlar attığı ve süreci seçimler için bir oyalama
aracı olarak kullandığı gerekçesiyle eleştirdi. Hükümet yetkilileri ise PKK ve HDP’yi şiddeti teşvik
etmek ve süreci provoke etmekle suçladı.
Kobani eylemleri iki önemli şeyi gösterdi. Birincisi, PKK ve HDP’nin Kürt toplumunu mobilize
etme kabiliyetinin saklı bir rezerv olarak hâlâ durduğunu ortaya koydu. Bu kabiliyetin, isterse
Türkiye’yi eski günlerine döndürebilecek ve kaosa sürükleyebilecek bir güçte olduğunu gösterdi.
İkinci olarak ise kamu düzeninin sağlanması ile çözüm sürecinin selameti arasındaki hassas
| Ufuk Uras
denge fark edildi. Başka bir ifade ile PKK ne yapabileceğinin ipuçlarını verirken, hükümet ise
buna nasıl bir reaksiyon gösterebileceğine dair doneler sundu. Hükümet, kapsamlı bir güvenlik
paketi hazırlayarak meclise sundu. Polise ve valilere geniş yetkiler veren bu düzenlemelere gerekçe ise kamu düzeninin sağlanması olarak gösterildi. Hükümet, kamu otoritesinin sağlanması için bu paketin gerekli olduğunu ifade ederken, paketi eleştirenler ise bunu güvenlikçi politikalara geri dönüş olarak değerlendirdi. PKK ise bölgeden çekilmeyeceğini, daha güçlü bir askeri
güce ve sosyal desteğe sahip olduğunu ifade etti. Bütün bu hamleler, söylemler ve gerilimler,
çözüm sürecinin nereye gittiği konusunda sorgulamalara neden oldu.
Kobani eylemleri aslında devletin refleksleri ve Kürt sokağının hassasiyetleri açısından bir
turnusol görevi gördü. Türkiye’nin, Kobani’de yaşanabilecek bir katliama duyarsız kaldığı düşüncesi, Kürt sokağında hayal kırıklığına neden oldu. Bu da, Kürt sorununun sosyolojisi kadar
psikolojisinin de dikkate alınması gerektiği gerçeğini ortaya koydu. Türkiye’nin Kobani’de yaşanabilecek bir katliama duyarsız kaldığı algısı ve kentin düşmesini arzuluyormuş izlenimi vermesi, Kürtler tarafından infialle karşılandı. Türkiye’nin tutumu, devlete karşı duyulan güvensizlik
duygularının tekrar canlanmasına neden oldu. Türkiye’nin, vatandaşlarının etnik akrabalıkları
arasına bir hiyerarşi koyuyor düşüncesi, Kürtlerdeki öteki algısını güçlendirdi. Bu da, Kürtlerin
kendi kaderlerini tayin etme konusunda, farklı bir arayışa girebilecekleri düşüncesinin dillendirilmesine neden oldu.
İşte bütün bu olup-bitenleri anlamak ve Çözüm Süreci’nin geleceği konusunda fikir sahibi
olmak üzere, Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi’ni başlatmak istedik. Konuya kafa yoran ve Türkiye
kamuoyunun nabzını yakından takip eden farklı kesimlerden entelektüellerle konuştuk. Onların
gözünden Çözüm Süreci’nde olan biteni, hükümet ve Kürt siyasi hareketinin tutumlarını, sürecin zaaflarını, dinamiklerini ve toplumsal desteğini konuştuk. Türkiye’nin uzun süredir aradığı
barışa katkı sağlayan bir çalışma olması dileğiyle ilginize sunuyoruz.
UKAM Başkanı
Doç. Dr. İlhan KAYA
5
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
| NEDEN UFUK URAS?
U
6
fuk Uras, Türkiye’deki sol siyasetin önemli düşünürlerinden biri. Akademik ve siyasi
yaşamının büyük bir bölümünü eşitlik ve demokrasi meselelerine adayan Uras, sol siyasetin daha geniş yelpazeye ulaşmasını sağlamaya çalışan önemli bir entelektüel. Bu
bağlamda özgürlükleri önceleyen oluşumların içerisinde aktif roller alan Uras, İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti (İFMC), Öğretim Elemanları Sendikası’nın (ÖES)
ve Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) genel başkanlıkları görevlerinde bulundu. Ufuk
Uras, 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde İstanbul 1. Bölge’den bağımsız milletvekili olarak
seçildi ve kritik cumhurbaşkanlığı seçiminde meclise giderek seçim için yeter sayısının sağlanmasına katkı sağladı. 7 Ekim 2007 tarihinde yapılan 4. Olağanüstü Kongrede tekrar ÖDP Genel
Başkanlığı’na seçilen Uras, 2009 yılında BDP’ye katıldı. Özgürlükçü bir siyasetçi ve entelektüel olan Uras’ın görüşleri, Kürtler dâhil farklı toplumsal kesimler tarafından önemsenmektedir.
Kurtuluş Savaşında Sol, Alternatif Siyaset Arayışları, Söz Meclisten Dışarı, İdeolojilerin Sonu
mu? Sezgiciliğin Sonu Mu? Başka bir Siyaset Mümkün mü? Kitapları Ufuk Uras’ın akademik
çalışmalarından sadece bazılardır. Kürt meselesinde eleştirel yaklaşımları ile dikkat çeken Ufuk
Uras, çözüm adına atılan adımları takdir edebilecek erdeme de sahip. Süreci PKK’nin dönüşmesiyle, devletin dönüşmesinin senkronizasyonu meselesi olarak gören Uras, çok kimlikli, çok kültürlü bir Türkiye projesinin tek çıkış yolu olduğuna inanıyor. Beğeni ile okuyacağınız bu söyleşiyi
ilginize sunuyoruz.
| Ufuk Uras
Çözüm Süreci
D
| Çözüm Sürecinde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
oğrusu ben hep Çözüm Süreci’ni destekledim. Bizim 23. dönemde bu konu gündeme
geldiğinde, -benim de milletvekili olduğum bu dönemde- ben de bunu destekleyen
bir konuşma yaptım ve madde madde neler yapılması gerektiğini sıraladım. Fakat o
sırada en büyük tepkiyi (kendi konuşmam sırasında da) biz CHP’den aldık. Ama niye bu
kadar reaksiyoner bir tutum aldılar, bunu anlamak mümkün değil. Nitekim Habur Süreci’nde de
Ahmet Türk rica etmişti, bir dizi aydının da oraya gitmesi için, Habur’daki karşılamaya da gitmiştik. Bence o da önemli bir adımdı. Ama ona da yine CHP çok reaksiyoner bir tutum aldı. Ben bunun geri dönüşü olmayan bir süreç olduğunu, AKP’ye endeksli
de tartışılmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Daha doğruEninde sonunda çok
su ‘AKP ne yaparsa tam tersini yapmak gerekir’ şeklindeki bir
kimlikli, çok kültürlü
mekanik anlayışın, demokratikleşme açısından fikri bir tortu
bir Türkiye projesinin
olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu MGK’da da bir devlet politek çıkış yolu olduğuna
tikası haline geldi. Bana göre bunun özeti, anayasal yurttaşlığı
teminat altına alan bir anayasal değişikliktir. Nitekim Anayasa
inananlardanım.
Uzlaşma Komisyon’undaki tartışmalarında kritik noktanın bu
Bu da Cumhuriyetin
olduğunu gösterdi. Yani yurttaşa sıfat koyma meselesinden,
demokratikleşmesi
bizim İttihat ve Terakki geleneği, CHP bu gelenekten vazgeçanlamına geliyor,
mediği için böyle bir kilitlenme yaşadık. Eninde sonunda çok
otoriter Cumhuriyet’ten
kimlikli, çok kültürlü bir Türkiye projesinin tek çıkış yolu oldudemokratik
ğuna inananlardanım. Bu da Cumhuriyetin demokratikleşCumhuriyet’e geçiş
mesi anlamına geliyor, otoriter Cumhuriyet’ten demokratik
Cumhuriyet’e geçiş anlamına geliyor. Bizdeki Kemalistler esas
anlamına geliyor.
itibariyle bir Cumhuriyet karşıtlığı üzerinden retoriği seviyorlar.
Cumhuriyet’in karşıtı monarşidir. Türkiye’de de monarşiyi savunan herhangi bir kimse yok. Doğru tartışma, sıfatlar üzerine tartışmayla olur. Otoriter Cumhuriyet mi? Demokratik Cumhuriyet
mi? Otoriter laiklik mi? Demokratik laiklik mi? Bu ekseni oturttuğunuzda, Türkiye’nin demokra-
7
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
tikleşme standartlarının yükselmesiyle Kürt sorununun çözümü arasında bir senkronizasyon
olduğu ortadadır. Kabaca böyle bakıyorum.
| Sürecin eksik bırakılan yönleri nelerdir?
Eksik bırakılmaktan çok, slow motion dediğimiz, ağır adım atılıyor. Anayasa değişikliğinde
mesafe alınamaması, önemli bir kilitlenme yarattı. Yani şöyle diyelim, bu PKK’nin dönüşmesiyle, devletin dönüşmesinin senkronizasyonu meselesidir. Bizde genelde, önce sen adım at sonra
ben atarım şeklinde yapılıyor. Ama mecliste bu çerçeve yasasının da çıkmasıyla, aslında çok
önemli bir aşamaya gelindi. Bir şekilde PKK’nin sınır dışına çıkışı, silahlarını bırakması önemli bir
ilk adımdı. Burada uluslararası çevreler de dâhil olmak üzere değişik direnişler var. Aslında İmralı
üzerinden müzakerenin sürdürülmesi ve TBMM’nin yegâne çözüm zemini olması, aslında çok
yerli bir süreç. Eksik kaldığını söyleyeceğimiz şey belki güven verici adımlar, jestlerdir. Örneğin
bu seçim yasasında hala %10 barajına takılmak gibi bazı konularda böyle karşılıklı güven verici
adımlar atılabilirdi ama bu Kürt Siyasi Hareketi için de geçerli. Orada da gördüğüm kadarıyla çok
başlılık olarak ifade edebileceğim farklı bir siklet merkezleri oluyor. Bunların da senkronizasyonu önemli. Ama somut adımlar atıldıkça, -Akil İnsanlar çalışmasında da gördük- kamuoyunun
çok ciddi bir desteğinin olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de en milliyetçi çevreler bile yeter ki
sorun çözülsün noktasında buluşuyorlar.
8
| Sizce, Akil İnsanlar Heyetine seçilen kişiler isabetli miydi? Çözüm Süreci’nde
kendilerinden beklenen misyonu yerine getirebildiler mi? Tekrar toplanmalarını nasıl buluyorsunuz?
Bazı isimlerin doğru olmadığını zaten zaman içinde gördük. Ama buna takılmamak lazım.
Çünkü o tür yol kazaları olabilir. Ama fikrin kendisi toplumun bununla tartışması meselesi iyiydi.
Akil İnsanların hazırladıkları raporlar da önemli. Bir süre sonra gelişen tepkiler oldu. Bilhassa
Atatürkçü çevrelerden tepkiler olmuştu. Giderek bu tepkiler azaldı. Bu proje yanlışsa, doğru olan
nedir? Yani güvenlikçi devlet politikaların dışında yanıt üretemediklerini kamuoyu gördü. Bence seçim sonuçları hep bunun teyit edilmesidir. Niye Ergenekon’un
adayları diplerde sürünürken, sorunun değil de çözümün bir parçası
Öcalan’ın
olanların oyları yükseldi? Bu sorunun cevabı, kamuoyu tarafından
Newroz’da silahlı
desteklendiğinin açık bir göstergesidir. Ama Akil İnsanlardan, o demücadele bitmiştir ğil de bu olsaydı gibi bir düşünce işin esasını değiştirmiyor. Fikrin
saptaması bence
kendisi sonuç verdi diye düşünüyorum. Ama esas mesele, Ortadogeri dönülmez bir
ğu meselesi haline geldi. Birden bire Kürtler, bir Kürdistani proje ile,
noktadır ve artık bu hani Suriye Irak Kürdistan’ıyla ortak bir tutum mu almak lazım yoksa
doğrultuda adım
Türkiye projesi üzerinden mi gitmek lazım gibi bir gelgitler yaşadıatmak gerekir.
lar. Eğer Jakoben değilsek, Türkiye’de ne yapılacaksa halkın onayıyla
olacak. Demokratik özerklik mi diyorsun? İlan ediyorsun, fiilen bu
tam karşılığını bulmuyor, niye? Çünkü senin bunu Keşan’daki insanı da, Karadeniz’deki, Ege’deki insanı da ikna etmeden gerçekleştirmen mümkün değil. Halkın
rızasını aldıktan sonra istediğini yapabilirsin. Ama fiili durumlarda halkın rızasını almadan atılacak herhangi bir adımın –yani yaptım oldu siyasetinin- her açıdan da, AKP açısından da Kürt
muhalefeti açısından da tam bir karşılığı yok. O yüzden de bu bir müzakere sürecidir. Öcalan’ın
Newroz’da silahlı mücadele bitmiştir saptaması bence geri dönülmez bir noktadır ve artık bu
| Ufuk Uras
doğrultuda adım atmak gerekir. Hep diyoruz ya pirinçten pilav olur ama pilavdan pirinç olmaz.
Geriye dönüş artık zor; olursa da çok kanlı olur. Bu bir iç savaş demek ve bunun hiç kimseye bir
faydası yok.
| Sizce, Çözüm Süreci şeffaf bir şekilde ilerliyor mu?
Ben sürecin olabildiğince şeffaf gittiğini düşünüyorum. Çünkü en azından HDP’den biliyorum. Selahattin Demirtaş, birkaç defa CHP’yi bu konuda bilgilendirme talebinde bulundu ancak
CHP’den olumlu bir yanıt gelmedi. Zaten bu sürecin bir parçası
olmak, bu heyetlere katılmakla mümkün. Dünyanın her yerin- Dünyanın her yerinde
de bu süreçler naklen yayınla ve transparan bir süreç şeklinde
bu süreçler naklen
gerçekleşmiyor. Yani bazı teknik konular -tırnak içinde pazar- yayınla ve transparan
lıklar- işin tabiatı gereği. Ama belli bir noktadan sonra tabi ki
bir süreç şeklinde
kamuoyunun onayını almak zorundadır. Anayasa değişikliği de
gerçekleşmiyor.
dâhil olmak üzere zaten kamuoyundan kaçırılarak yapılabilecek
Yani bazı teknik
herhangi bir şey yok. Sonuçta bir yasal düzenlemeye, anayasal
konular -tırnak içinde
bir düzenlemeye tabi bütün bunlar. Tabi ki meclisten geçecek pazarlıklar- işin tabiatı
ama onun mutfağında olma konusunda CHP’nin ayak sürtmegereği.
sinin nedeni bir Nasreddin Hoca hikayesi gibi.. “O zaman biz bu
haltı niye ettik?” “Bunca zaman niye direndik?” Kendi ulusalcı
tabanına da açıklayamıyor. Böyle bir açmaz var ama bir ölüm paranesi atıp, riske girmek gerekir.
Zaten siyaset, bir risk alma sanatı. İdareyi maslahatçılıkla, Kılıçdaroğlu’nun geleceği yer işte bu
%25’dir; %26 olmaz.
| Sizce, Gülen Cemaati Çözüm Süreci’ne nasıl bakmaktadır? Çözüm Süreci’nde hangi noktalarda hükümetten ayrılmaktadır?
Aslında bu soruyu Gülen Cemaati’ne sormak lazım. Ama bölgeye bakıldığında, KSH açısından bakarsak Gülen Cemaati’nin buna ket vurduğu şeklinde yaygın bir kanaat var. Bunu Cemaat’in dizilerinde görmek mümkün. Hani Huntington’ın Medeniyetler Çatışması tezi karşısında
“Medeniyetler Buluşması”ndan yana isek –ki Cemaat uzun süre, bunu söyledi. Gülen- Papa
buluşmasını hatırlayın. O zaman kendi coğrafyanızda çatışmayı kışkırtan bir hat mı izlemek
doğru, çatışmaları ortadan kaldıran bir hat mı izlemek doğru sorusu meşhur bir soru. Bölgedeki insanın algılaması böyle ve özellikle KCK davaları da dâhil olmak üzere, bu böyle kodlanmış
vaziyette. 17-25 Aralık meselesinde de- daha dün CNN’de Etyen Mahçupyan, bir kere daha
vurguladı- AKP tabanı da bu yolsuzlukların olmadığını iddia etmiyor. Hem yolsuzlukların üzerine gidip hem de devlet içinde varsa paralel örgütlenme tabi ki onun üzerine gitmek lazım.
Burada ortalama kamuoyu açısından bir problem yok bence, angaje olmayanlar açısından. Burada problem bütün bunların hukukun işletilerek yapılmasıdır. Yani cadı kazanı kaynatılmaması.
İnsanların mağdur hale getirilmemesi. Biz mesela Ergenekon, Balyoz Davaları’nda da, bütün
bunların gerçek bir yönü olduğunu kendimiz bildiğimiz için sonuna kadar üzerine gidilmesinden yana olduk ama hukuka da uyulmasını istedik. Hakikaten hukuk dışı herkesin aynı torbaya
konması bizzat bu davaların kendisine ve tabi ki oradaki mağdur olan insanlara zarar verdi. Yani
burada hep bir ifrat-tefrit var, böyle bir şey yok yani. Bu dava uydurmadır da, bu davaya dâhil
olan herkes iblistir e kadar giden bir afakîlik içinde bu tartışma.
9
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
| AK Parti içerisinde Çözüm Süreci konusunda homojen bir düşüncenin olduğuna inanıyor musunuz?
AKP’nin iç dünyasını o kadar bilmiyorum. Ama AKP’nin bu konuda parti olarak çözümün
adresi olması, AKP’nin başarısı olur. Bunu çözen tarihe geçer. Mesela bir parti kendi çıkarları için
rasyonel olan bu iken, hayır biz tekrar fabrika ayarlarına dönelimin bir karşılığı yok. AKP içinde
de nitekim bu siyasi partiler yasası ile ilgili değişikliğin geçmemesinden dolayı HDP’yi çok eleştirdiler ama hepimiz biliyorduk ki asıl problem AKP içindeydi. İşte Murat Başeskioğulları filan
MHP’ye geçtiler ve muhtemelen onlar oy vermediler. Şimdi o dönemin iç işleri bakanı -şimdi
parti kuran- da dâhil esas gedik AKP’nin içinden oldu. O yüzden varsa da belkisi olmaz çünkü
bu AKP’nin fıtratıyla ilgili bir şey değil. Bugünün ihtiyaçları Kürt sorununu çözmeyi gerektiriyorsa, bu doğrultuda adım atan kazanır. Burada problem bizim Gorbaçov döneminde yaşadığımız,
Gorbaçov sendromu diye siyasetçilerin adlandırdıkları yani halıyı çekerken seninde üstünde olduğundan seninde devrilme tehliken. Erdoğan başbakanken de her hafta yaptırdığı anketlerle
buna çok dikkat ediyordu. Hani Alevi meselesine neden adım atılmıyor? Atarsak ne olur atmazsak ne olur ? Önlerine rakam geliyor ve ona göre atmayalım deyip erteliyorlar.
| Siz, yapılan anket sonuçlarına göre adım atılmasını nasıl buluyorsunuz? 10
Bazı kesimler Etyen Mahçupyan’a kızmış olabilirler ama o yapılanı, olanı söyledi. Parti, haftalık çalışmaya bakıyor, şu adımı attığımızda ne olur bu adımı attığımızda ne olur diye? Peki bu
kadar pragmatizm, bizi statükoya hapsetmez mi? Siyaset aynı zamanda algıları da değiştirme
sanatı da değil mi? Verili algılar buysa da biz neden içine hapsolacağız? Ama AKP’yi sanki devrimci radikal bir parti gibi görüp yani neden böyle davranmıyor
demenin de manası yok. Böyle davranmasını isteyenlerin kendilerinin de örgütlenip bu iddiayı ortaya koyması lazım.
Türkiye’deki esas
problem bizim de
içinde olduğumuz
muhalefetin AKP’ye
tabi bir istemezük
siyasetiyle gitmesidir.
Türkiye’deki esas problem bizim de içinde olduğumuz muhalefetin AKP’ye tabi bir istemezük siyasetiyle gitmesidir. En
son ekonomik dönüşüm programını da çıkardılar. Ben bunun
toplantılarına baktım, dişe dokunur bir laf ediliyor mu diye ama
yok böyle bir şey. Yapılan iş efendim birisiyle İngilizce konuşurken aksanlı konuşurum kah kah, kih kih bunun şeyini yapmak.
Orada madencinin babası neredeyse yalın ayak geliyor bunun
üzerine siyaset üretemiyorsun ya da ahlak siyaseti yapıyorsun ahlakın, ahlak siyaseti yani kendinin ne kadar ahlaklı olduğun başkalarının ne kadar ahlaksız olduğunu ima eden bir şeyden
yaklaşımdan siyaset çıkmıyor. Bu siyaset değil. Bir değerler manzumesini savunmak kendi başına da otomatik olarak siyaset üretmeniz anlamına gelmiyor. O yüzden 2015 seçimlerini sonuçlarını 3 aşağı 5 yukarı bu yüzden rahatlıkla kestirebiliyoruz. Bu yüzden bugüne kadar hiçbir
seçim sonucunun tahmininde yanılmadık.
| Hükümet değişikliği Çözüm Süreci’ni nasıl etkiler?
Etkileyeceği kanaatinde değilim ya da olumsuz etkileyeceği kanaatinde değilim. Devlet politikası olduğu için Davutoğlu’yla bu süreç devam edecek. CHP gelseydi de bir şekilde CHP ile devam edecekti. Çünkü öbür türlüsü ile bir yere varılmadığı, general Muğlalı politikalarıyla bir yere
varılamayacağını gördük. Nitekim Dersim meselesini tartışma da tarihe ilişkin bir tartışma değil
ki. Buradan yola çıkarak biz geleceğimizi nasıl inşa edeceğiz tartışması. Orada da CHP’nin yine
o dönemin devlet politikası olan politikaları konusunda yüzleşme yerine yüz göz olma, yüzsüz-
| Ufuk Uras
leşmeyi tercih etmesinin nedeni hala oradan kopamamasıdır. Tek parti döneminin solculuğu
mu diyeceğiz, 1911 İttihat Terakki kararlarına gönülden bağlı olmak mı diyeceğiz, Cumhuriyetin
90. yılında olup hala Cumhuriyet çocuğuyum diyip çocuk kalma ergenlik problemlerini siyaset
olarak takdim etme mi diyeceğiz? Ne diyeceksek diyelim AKP’ye esas hayat öpücüğü buradan
geliyor. Bizim de muhalefeti sürekli eleştirmemizin nedeni AKP’ye verdiği gollük paslardır.
| AK Parti son zamanlarda anti-demokratik olmakla suçlanıyor çeşitli
çevreler tarafından. Eğer Kürt sorunu temelde bir demokrasi, hak ve hukuk
sorunu ise, bu durum Kürt sorununun çözümünü zorlaştırmaz mı?
Tabi zaten AKP bu zikzaklar içerisinde gidiyor. Türkiye’ye zaman kaybettiren bir güvenlikçi
devletle demokratikleşme arasındaki zikzaklardır. O yüzden sıkıştığı zaman Davutoğlu diyor ya
“kamu düzeni esastır”. Kamu düzeni esas olmasın diyen yok. Bu kamu düzeninin demokratik
olup olmayacağı meselesi önemli. Geçenlerde yine TRT’de yaptığı görüşmede “canım anakent
belediye meclis yasası yeterli” diye bir laf etti. Zaten yeterli olsaydı sorun çözülürdü. Anakentle
ilgili çıkan yasa, merkezileştirmeyi de arttıran bir şey. Burada AKP’nin gel-gitleridir Türkiye’ye
zaman kaybettiren. Biz olması gerekeni söylüyoruz. Ama yine 90’lı yıllar dönemi güvenlikçi siyaseti ile bir yere varmak mümkün değil. Çünkü sorun tek başına güvenlik meselesi değil. Siyaseten ve sosyolojik olarak İskender düğümünü bıçakla mı çözeceksiniz, çözerek mi meselesinin
yanıtı çok açık bence.
| Kürt sorunu çözümünde sizce olmazsa olmaz nedir? Ne olursa bu sorunun ortadan kalkacağına inanıyorsunuz?
Şimdi anadil meselesinde somut adım atılmadı. Yurttaşlık anayasası konusunda adım atılamadı. Başka bir konjonktürde bu PKK kadrolarının ve PKK’nin açık siyasete dönüşmesi ve
kadrolarının açık siyasetin bir parçası olmasının yolu genel aftan
Anadil
geçiyorsa bence uygun bir konjonktür var. 2015 sonrası yani bu
meselesinde
haziran seçimi sonrası benim kişisel beklentim bu doğrultuda adım
somut adım
atılması. İnsanlar artık barışmak helalleşmek istiyorlar. Kamuoyu
atılmadı. Yurttaşlık
da başta Öcalan olmak üzere bu süreçte böyle bir pozitif katkı ile
anayasası
bu adımların atılma ihtimali olduğunu görüyor. Kamuoyundaki eski
konusunda adım
tepkinin artık ben kalmadığını düşünüyorum.
atılamadı.
11
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
Kobani
12
| Kobani Kürt toplumu için ne ifade eder? Hükümetin Kobani politikalarını
nasıl değerlendiriyorsunuz? Kobani, IŞİD saldırılarıyla uluslararası bir düzeyde çok meşru bir hale geldi. Ama bizim hep
önerdiğimiz nasıl Irak Kürdistanı’yla eski kırmızı çizgiler atılarak Barzani’yle sağlıklı ilişkiler kurulduysa, Suriye Kürdistanı’yla da kurulması yönündeydi. Yani PYD ile IŞİD özdeşliğini kurmanın
yanlış olduğunu düşündük. Bugün gelinen nokta da hem IŞİD’e karşı hem Esad’a karşı bir hattın
izlenmesi çok doğal. Kobani’ye gidildiğinde insanlar görüyor; bir tarafta halk bir tarafta PYD diye bir şey yok. PYD zaten halkın silahKobani’ye
lanmış hali olmuş. Çoluk, çocuk orada savaşıyor. Dolayısıyla yine biz
gidildiğinde insanlar şunu önerdik. Akil İnsanların bir benzeri ama farklı bir işlevle belki
bu Irak ve Suriye Kürdistanı ile arasındaki ihtilafları çözmeye yönegörüyor; bir tarafta
halk bir tarafta PYD lik daha uluslararası bir Akil İnsanlar çalışmasına ihtiyaç olduğunu
hep düşündük. İşte bugün gelinen noktada özellikle Irak’taki bu
diye bir şey yok.
yeni merkezi hükümetle ve Barzani yönetimiyle, Irak Kürdistanı’yla
PYD zaten halkın
kurulan olumlu ilişki ve giderek bu Kobani’de IŞİD’in büyük ölçüde
silahlanmış hali
püskürtüleceğinin gözükmesi karşısında belki yeni bir tanımlama
olmuş.
yeni bir ilişki kurmaya doğru gidilebilir. Baştan o reddedici tavırdan
sanki uzaklaşılabilme ihtimali var. Bence PYD’de de gerek Esad’la
olan ilişkisi gerekse Türkiye ile olan ilişki konusunda dersler çıkarmıştır. Yani esas problem Türkiye’de insanlar demokratikleşmeden yana iken bu bölgelerde de monolotik olmayan çoğulcu
bir yapılanmayı arzu ediyorlar. Yani orada da bir tür Baas Rejimi benzeri bir monolotik yapının
olup diğer Kürt gruplarının ya da farklı eğilimlerin dışlanması ihtimaline uluslararası kamuoyu da
sıcak bakmıyor. Her iki tarafın bunu görüp elastik politikalar geliştirmesi lazım. Yoksa işte kendi
başınıza kalıyorsunuz.
| Ufuk Uras
Kürt Siyaseti
| Kürt Siyasetinin HDP ile başlattığı Türkiyelileşme Projesi’ni nasıl buluyorsunuz?
Biz meclise solun ortak adayları, bin umut adayı olarak girdik. DTP kapatılınca mecliste siyaset yapılması için ben on dokuz artı bir grubun oluşmasını sağladım ama grubun herhangi bir
organı içerisinde yer almadım. Çünkü biz o sırada HDP’yi kurmuştuk. Arkasından Yeşiller ve Sol
Gelecek Partisi’ni kurduk. Seçimlerde de HDP projesinin içerisinde yer aldık. Cumhurbaşkanlığı
seçimleri de dâhil HDP’nin dönüşmesi için çalışmalar yaptık. Fakat HDP’nin dönüşmesi de zamana ayarlı bir şey. Bugünden yarına olabilecek bir şey değil. Yani şu anda mütedeyyin kesimler,
demokratlar vs. çok geniş bir gökkuşağını henüz kapsamış durumda değil. Kapsadığı zaman
Türkiye projesi olacak. O yüzden HDP açısından da bunu bir geçiş süreci olarak görmek lazım.
Geçilebilir mi? Geçerse zaten Türkiye partisi olur.
| Bu kadroyla geçebileceğine inanıyor musunuz?
O yüzden geçiş süreci dedim. Yani var olan bu kadroları da bu geçişin parçası olarak düşünmek gerek. Yani tam kendi öznesini bulabilmiş değil. Bulduğu zaman geçer. Bulamazsa HDP,
BDP’lileşir öyle söyleyeyim. O zaman da insanların BDP varken HDP’ye ne gerek var sorusunu
sormaları meşru olur. Ama mesela Öcalan açısından da benim gördüğüm, böyle bir dönüşüm
istendi ve isteniyor. Ama eldeki malzemeyle normatif olarak olması gereken arasındaki açı farkı
kamuoyu görür ve saptarsa, işte o %7-8 aralığını geçmek mümkün değil. % 10’u geçmedikçe
zaten Türkiye’deki güç dengelerini değiştiremiyorsunuz.
| Sizce HDP, Kandil ve Öcalan’dan bağımsız olarak hareket edebiliyor mu?
Burada bağımsız bir siyasi hareket görüyor musunuz?
Bu bütün özneler için geçerli. Yani Avrupa ayağı da olsun Kandil ayağı da olsun böyle bir kar-
13
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
şılıklı birbirini yoklama içerisinden ortalama bir çizgi alma hali. Yani ben bunu şöyle söyleyeyim.
Ben bunu en açık referandum döneminde gördüm. AKP ile HDP arasında müzakereler sürüyor
diye biz oylamalarda genele uyduk. Fakat bu siyasi partilerin kapatılması geçmeyince ve muhalefet kulislerinde CHP’liler ve MHP’liler kafa tokuşturup bunu kutlayınca ben referandumda
artık tutum almak gerektiğini düşündüm ve HDP’lilerle bunu paylaştım. Onlar da haklı buldular.
Referandumda aslında gruptakileri de biliyorum ağırlıklı olarak bu 12 Eylül Anayasası’nın değişmesinden yanaydılar. Fakat o kadar farklı sinyaller geldi ki sonuçta ortalama bir boykot politikasına dönüştü. Oradan da biliyorum ki bana kalırsa İmralı’da dâhil, grup da dâhil, ağırlıklı olarak
bu anayasa değişikliğinden yanaydı. Fakat bu tür farklı sinyallerin ortalamasını alınca bir boykot
politikası izleniyor. Boykot yanlış mı? Bu da benimsenebilir ama bir yerde bir kavga oluyor ve
ben bu kavgayı boykot ediyorum dediğinizde o güç dengesinin kendini yeniden üretme riski
var. Neyse ki anayasa değişti. Ya değişmeseydi ne olacaktı? Değişmeseydi onun bütün faturası
hayırcılar ve boykotçuların üzerine çıkacaktı ve bu çok ağır bir fatura olurdu. Neyse ki yurttaş
sağduyulu davrandı. O yüzden yurttaş neden 12 Eylül Anayasası’nın değişmesini istedi diye
yurttaşla didişmek yerine AKP ve diğer partiler bu yönde niye daha somut adımlar atmıyor diye
bu partileri sorgulamak lazım. Yurttaşın tercihinde bence bir problem yok.
| Yurttaş ne dedi?
14
O kadar dezenformasyona rağmen, yurttaş son derece değişimden yana tutum aldığını
deklare etti. Çünkü ne deniyordu? 1-Bu meclis anayasayı değiştiremez. 2-Anayasa değişikliği
gündemde değil –neymiş gündemde?- yoksulluk falanmış. Peki, yoksulluk da dâhil olmak üzere bütün bu meseleler anayasal demokratik alanın genişlettirilmesiyle ilişkili değil mi? Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda Baykal döneminde yer alınmadı. Büyük bir hataydı. Sonra ne oldu
değişim ve dönüşümden yana AKP olmuş oldu, diğer partiler de buna ket vuran partiler olmuş
oldu. Niyetleri bu olmasa bile bu pozisyona düşmeleri aslında AKP’nin başarısıdır. Siyaset de zaten bu tür oyunları bozmaktır. Muhalefet partileri bu oyunları bozamadılar ve AKP’nin avantajlı
duruma gelmesine –bence yanlış bir siyasete- hizmet ettiler.
| Diğer dinamiklerden ve neden boykot kararı alındığını biraz daha açabilir
misiniz?
Diğer dinamikler Kandil’den Avrupa’sına ya da teşkilatın gençliğinden birçok diğer koluna
daha radikal bir tutumla bunun AKP’ye yarayacağı varsayıldı. Bildiğimiz içerisinde bulundukları
tutumlarıyla bunun ortalaması alındı diye düşünüyorum. Tabi bunlar spekülasyon, tabi bunlar AKP’ye yaradı mı? Tabi ki yaradı. Ama
Her bir olumlu
adımı desteklemek bütün topluma da yaradı. Bugüne kadar anayasa 13 kere değiştiyse
diyelim –tam sayısını hatırlamıyorum- biz bu 13’üne de evet dedik.
lazım ve biz
meclisin içindeyken Dolayısıyla kimin işine yarar diye bakılamaz. İdam cezası kalksın mı?
Kime yarıyor? Diyelim Anavatan Partisi’ne yarıyor. O zaman kalkAKP’yi farklı
masın
mı diyeceksiniz? Bu mantıkla bütün reformlara itiraz etmeniz
konularda uyardık.
gerekir.
Tabi ki iktidara yarıyor ama topluma da yarıyor. Muhalefete
Yani referandum
de yarıyor. O yüzden siyasete kime yarıyor diye bakmamak lazım.
meselesinde,
Her bir olumlu adımı desteklemek lazım ve biz meclisin içindeyken
HSYK’daki ağırlıklı
AKP’yi farklı konularda uyardık. Yani referandum meselesinde, HSbir sistemin
YK’daki ağırlıklı bir sistemin gelmesini önerdik. Bizim bütün değişikgelmesini önerdik.
liklerimiz kabul edilmediği için biz meclisteyken bunları desteklemedik. Yani mecliste izlediğimiz taktik adım, AKP’yi zorlama adımıydı. Referandumda izlediğimiz
| Ufuk Uras
taktik farklılaştı. Nitekim sonra bir AKP’li heyetle Almanya’daki anayasal sistemi incelemek için
bir geziye gittiğimizde Almanya’daki sistemi gördüklerinde hak verdiler. Ama HSYK’da seçim
olmasın eski usule dönmek tarzı tümüyle yanlıştı. Seçim olsun ama seçim sonuçlarına bakarım,
bizimkiler kazanmışsa onaylarım tarzı tamamıyla rezil bir şey. Bir seçime, seçim sonuçlarına
bakarak olup olmamasına karar vermek, demokrasi kültürü açısından kabul edilebilir bir şey
değil. O yüzden Anayasa Mahkemesi olsun HSYK olsun, seçim sisteminin kendisine bir itiraz
olamaz ama onun yöntemi işte anayasa mahkemesi gibi o değişikliği yaparak CHP’nin itirazıyla işin içinden çıkılmaz hale getirdi. Yoksa referandumun kendisinde bir problem yoktu. Hafıza
tazelemek açısından bir itirazda her bir maddenin ayrı ayrı oylanması itirazıydı, paket olarak
gelmesinin. O da anlamlı bir itiraz değil. Çünkü hesap ettim bir kişi her maddeyi oyladığında sandıkta 13-15 dakika kalıyor. Böyle bir şey olmaz ki. Dolayısıyla bunun bir paket olarak çıkmasını
da zaten doğal görmek lazım.
| HÜDA-PAR’ın Kürt siyaseti açısından önemi nedir? HDP ile HÜDA-PAR
arasındaki gerginliğin temelinde neler var?
Tabi siyasi bir rekabet var ve bu da kötü bir şey değil. Biz MHP ile uç noktadaydık. Mecliste yan yana olduk ve en ufak bir kavgamız olmadı. Bizim MHP ile kavgamız olmadığı gibi,
tuhaf olarak kavgamız ağırlıklı olarak CHP ile oldu. O yüzden ben her yerde Kürt bölgeleri de
dâhil olmak üzere herkesin özgürce örgütlenmesinden yanayım.
İsteyen Kürdistan partisini kurar federasyonu savunur. Şiddete
Biz MHP ile uç
noktadaydık. Mecliste başvurmadığı sürece -7-8 Ekim sürecinde gördüğümüz politik
vandalizme dönüşmediği müddetçe- herkes özgürce tabi ki öryan yana olduk ve
en ufak bir kavgamız gütlenmeli. Siz de siyaseten Hüda Par’ı eleştirirsiniz. SETA Vakolmadı. Bizim MHP ile fı’nın bir toplantısı için çağırmışlardı beni. Baktım HDP yöneticileri
de var bende gideyim dedim. Ayhan Bilgehan ve Altan Tan da
kavgamız olmadığı
vardı. Orada Hüda Par’ın genel sekreteri konuştu. Ben de konuşgibi, tuhaf olarak
mamda ona bir tür yanıt verdim. Çünkü o kadar sert bir konuşkavgamız ağırlıklı
ma yaptı ki Hüda Par’ın genel sekreteri Mehmet Bey. Şöyle bir
olarak CHP ile oldu.
şey dedi: Sekülarizmle solla bu iş olmaz, tutamadı kendini gitti.
Bende dedim ki iyi güzel de yani bir yanda da batı dünyasının değerlerini eleştiriyor. Batı dünyasının değerlerini eleştirip tamamıyla soğuk savaş diliyle konuşuyorsunuz. Yani bir dönemin batı dünyasının bir ürünü olan soğuk savaş diliyle konuşmakta size
hayır kazandırmaz.
| Çözüm ne?
Kürdün, Kürt ile çatışması anlamına gelen durumlardan uzak durmak gerek. Benim gördüğüm de kamuoyunun istediği de bu. En son mesela barış meclisinin bir toplantısında iş adamlarının nabzını görmek açısından katılmıştım. Önemli iş adamları, oda başkanları vardı. Artık
tek başına hak ve özgürlükler yeterli değil, statü meselesi önemlidir demeye başlamaları ilginç
geldi. Yani kolektif haklar meselesi. Anayasanın değişikliğinde kilitlenen noktası da bu. Eğitim
hakkını ele alalım. Kişi hak ve özgürlükleri ile kolektif haklarla nasıl ayıracaksınız? Bir kişi eğitim
aldığında kişi hak ve özgürlükleri, 15 kişi eğitim aldığında kolektif hakka mı girecek? O yüzden
kolektif haklarda dâhil olmak üzere hatta etnik siyaset de dâhil olmak üzere Kılıçdaroğlu bunu
çok kullanıyor, etnik siyaset kötüdür bu iyidir diye. Bence aslında kendileri de etnik siyaset yapıyorlar.
15
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
| Peki, etnik siyaset yapmak kötü bir şey midir?
Etnik siyaset kötü bir şey değil. Benim gördüğüm en son Çerkezler bir parti kurdu. Kursunlar bu kötü bir şey değil. Etnik siyaset niye tu kaka edilecek bir şey olsun. Hatta belki HDP’nin
Türkiye Partisi Projesinın başarılı olmasını isteriz ama olmazsa
HDP’nin Türkiye
HDP’nin Kürt partisi olarak hayatını sürdürmesinde de bence bir
Partisi Projesinın
mahsur yok. Onu da çok fazla zorlamamak lazım. Demek ki bu
başarılı olmasını
böyle olmuyor böyle oluyor demek lazım. Birilerinin etnik siyaset
isteriz ama olmazsa
yapması da lanetlenecek bir şey değil. Bizim uluslararası ilişkiler
HDP’nin Kürt partisi
teorisinde hep entegrasyon teorileri vardır. Disentegrasyon teolarak hayatını
orileri yoktur. Çünkü disentegrasyon iyi olmayan bir şey olarak
sürdürmesinde de
algılanır. Mutlaka bir şeye entegre olman lazım. Yok böyle bir
bence bir mahsur yok. zorunluluk. Bulgaristan da nasıl bir Türk partisi varsa, değişik ülkelerde böyle partiler varsa, Türkiye de bu olabilir.
| Son dönemlerde hükümet yetkilileri ve bazı medya kuruluşları Abdullah
Öcalan ile ilgili güzel şeyler söylerlerken, Kandil, HDP ve PYD ile ilgili ağır ifadeler kullanıyorlar. Abdullah Öcalan-Kandil arasında bir mutabakat yok
mu?
16
Şöyle okumak lazım. Öcalan bu Çözüm Sürecinden yana tutum alıyor ve özellikle PKK’nin
sınır dışına gitmesi konusunda verilen takvime uygun davranılmaması gibi mesele ortada kaldı.
Burada değişik sıklet merkezleri var sonuçta. Son belirleyici olarak Öcalan’ındır ama Öcalan
da bu adımları atarken genel eğilimlerin bir optimumunu yakalamaya çalışıyor. Çok ters düşen
tutumlar almıyor. Yaşadığımız açmaz da biraz buradan kaynaklanıyor. Kürt siyasetinin, Kandil’in
ve diğer unsurların haklı olduğu yan, bu konuda somut adım atıldığını görmemeleri. Bir sürü
retorik dinliyorsunuz ama ortada somut adım yok. O zaman biz niye birden Ortadoğu’nun bu
kadar karmaşıklaştığı bir ortamda silahsızlanalım? Niye biz silahları bırakalım duygusu içinde
olmalarını da zaman zaman belki doğal karşılamak lazım.
| Öcalan, Çözüm Süreci’nde kilit isim olarak algılanıyor. Bu durumu doğru
buluyor musunuz?
Tabi bu bir ilk adım olabilir. Savaşanların savaşanlarla görüşmesi doğal ama barışın toplumsallaşması ve kurumsallaşması dediğimiz şey tüm topluma mal edilmesi gerekiyor. –Birlikte
yaşamanın adımlarını atacak, süreci toplumsallaştıracak işler
sıkışıklıkları da aşar. O yüzden bizim açımızdan TBMM çözümün
Savaşanların
esas adresi oldu. Çünkü biz Yugoslavya krizinde gördük. Farklı
savaşanlarla
cemaatlerle evlilik oranları %28 olmasına rağmen yine bir etnik
görüşmesi doğal
temizlik oldu. Yani bu işin şakası yok. Neyse ki toplumda hakikaama barışın
ten bir basiret var, gettolaşma yok. Ama bu gettolaşmayı yurttoplumsallaşması
dışında görüyorum. Yurt dışına gittiğinizde ciddi anlamda Türk
ve kurumsallaşması
camiasıyla- Kürt camiası, Sünni camiasıyla- Alevi camiası ayrı
dediğimiz şey tüm
gettolarda yaşıyorlar. Büyük metropollerde zaten bu mümkün
topluma mal edilmesi değil. Onun getirdiği bir karmaşa ve kaosun bir şeyi.
gerekiyor.
| Ufuk Uras
| Gettolaşmanın sakıncası ne?
Gettolaşma hakikaten çok riskli bir şey. Çünkü gettolaştığın zaman, o gettoluğun kendi
içinde hiyerarşileri oluşuyor, başka egemenlik alanları oluşuyor. O köprüleri oluşturacak şey
siyasettir. Bunun dediğiniz gibi dar kalıptan çıkarılması. O yüzGettolaştığın zaman, den asker anneleriyle gerilla annelerini, barış anneleriyle cumartesi annelerini şehit annelerini yan yana getiren işler bunlar çok
o gettoluğun kendi
kıymetli. Mesela biz benim ailem Sivas Divriği’li. Sünnilerin pilav
içinde hiyerarşileri
günüyle Alevilerin pilav gününü ortaklaştırmaya çalıştık fakat baoluşuyor, başka
şaramadık. O kadar da kolay değil. Avrupa Birliği’ne bakın. AB’de
egemenlik alanları
oluşuyor. O köprüleri Avrupa Yurttaşlığı diye bir şey var. Ama günlük hayatta siyaseti
bir kenara bırakın. Tatil köylerine gittiğinizde İngilizler, İngilizlerle
oluşturacak şey
tatil yapmak istiyor, Fransızlar, Fransızlarla, Almanlar, İtalyanları
siyasettir.
şamatacı buluyor vs. Sosyolojik olarak da bunlar önemli damarlar.
Siyasi olarak hadi tamam karıştır barıştır olmuyor. Zamana ihtiyaç var. Yaşananlar unutulmasın
ki aşılsın. Unutmak da iyi bir şey değil. Bu kez de siyasi bir amnezi oluyor.
| Öcalan’ın siyasi anlayışında demokrasi ve çoğulculuk kavramlarının yeri
nedir?
Yani iki türden bakılabilir. Metin düzeyinde bakıldığında, özellikle savunmalarda, bir tür özeleştirel tutum gördük. Bir tür terör şiddetin yanlış olduğu ve yanlış yapıldığı şeklinde bir pozisyon
gördük. Bir tür çoğulculuk, HDP’nin yapılanmasına baktığınızda mütedeyyin kesimlerden daha
özgürlükçü kesimlere böyle bir çoğulcu yapılanma oldu. Kadınların katılımında önemli bir şey
oldu. Politik rönesans diyeceğimiz adımlar oldu. Ama bu bir süreç bence toplum bunu zorluyor.
Yani bu kadar heterojen bir yapıyı isteseniz de monolotik bir hale getiremezsiniz. Getirseniz de
mutlaka bir tepki ortaya çıkar. Bence iyi bir siyasetçi, toplumun dokusunu okuyan siyasetçidir.
Yani siz istemeseniz de bu böyle olmaz. O bölgeye gittiğinizde bölgenin ne kadar heterojen bir
yapı olduğunu görürsünüz. Bunu tek tipleştirmeniz mümkün değil. Yezidisi var, Süryanisi var vs.
Kürt hareketi içerisinde de bunun izdüşümleri var. Zaman içerisinde bu çoğulculaşmanın dışında
bir şansı yok KSH’nin. Genel olarak solda da KSH’nde de 3. Dünya solculuğu diyeceğimiz Baas
solculuğu diyeceğimiz bir yapıya dönme ihtimalinin çok zayıf olduğunu düşünüyorum. Yani oradan bir şey çıkmaz.
17
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
Muhalefet
18
| Muhalefet partilerini Çözüm Süreci’ne dâhil etmek için neler yapılabilir.
Muhalefeti sürece dahil etmek gerekiyor. Süreç, AKP ve HDP üzerinden gidiyor. MHP’nin
itirazının da düşük yoğunluklu bir itiraz olduğunu görmek lazım. Bakmayın tabir-i caizse lagara
lugara etmelerine. İtirazı bence düşük yoğunluklu tuttular. CHP ise zaten bir dönüşüm süreci içerisindedir. Ama yani CHP’nin MHP’yi bahane göstererek sürecin dışında kalması, seçmen
nezdinde olumlu bulunmadı. CHP bu sürecin bir parçası olabilir.
Hala bu ihtimal var. Olmazsa zaten hazirandaki genel seçim, KıCHP bu sürecin bir
lıçdaroğlu’nun katılacağı son genel seçim olabilir. Hala %25’lerde
parçası olabilir.
dolaşacak bir oy alacaklarsa –ki ben alacaklarını düşünüyorum-.
Hala bu ihtimal
Yani şimdiden bir tahminde bulunmak belki erken ama AKP’nin
var. Olmazsa zaten
%45-50 aralığında bir oyu var. CHP’nin %25, %17-18 MHP’nin
hazirandaki genel
%17-18, HDP’nin de %7-8 aralığında bir oyu var. HDP parti olaseçim, Kılıçdaroğlu’nun rak seçime girmek gibi bir –nasıl diyelim- yanlış bir hat izlerse bu
katılacağı son genel
AKP’nin Anayasa’yı da değiştirebilecek şekilde meclise girmesi
seçim olabilir.
anlamına geliyor. HDP’nin de içinde olmadığı bir meclis, aslında
son derece riskli bir meclis olacaktır. O yüzden 5-6 ay sonrasını üç aşağı beş yukarı bugünden kestirmek mümkün. Bu çok sürpriz bir seçim olmayacak.
CHP, eğer bu doğrultuda adım atarsa kendi lehine olur. Tabi ki CHP’yi de sürece katmak lazım.
MHP’nin de bu tribünlere seslenen düşük yoğunluklu muhalefetini de doğal karşılamak lazım.
Buna karşı olan bir kesim var, onlar da onların oylarına talipler. Ama onu sürecin bir parçası haline getirmek -CHP’nin iddia ettiği gibi- topu taca atmak gibi.
| CHP, Çözüm Süreci’nde bir partner olacağı izlenimini verseydi AK Parti’ye;
AK Parti, HDP karşında bu kadar cömert olabilir miydi?
Bu tabi ihtimallerden bir tanesi ama HDP-BDP geleneği bu sürecin önemli bir aktörü. O
| Ufuk Uras
yüzden bu önemli aktörü saf dışı bırakmak rasyonel midir? Yani, BDP’yi by-pass ederek, HDP’yi
by-pass ederek sonuç almak rasyonel midir sorusunu sormak gerekiyor. Çünkü bu fikri zaman
zaman Etyen Mahçupyan’da (başdanışman da) dillendiriyor ve Davutoğlu’nun görüşü haline
geliyor. Yani, bir siyasi aktörlerle değil toplumla bu işi hallederiz dediğiniz zaman, Kürt Siyasi
Haraketi de aynı şeyi tersten AKP için söyleyip o zaman biz de sizle değil toplumla hallederiz
dediğinde ikili bir hayat oluşuyor. Bu marifet değil. Türkiye’de esas mesele, milliyetçi çevreler.
AKP’de neredeyse her yıl seçime girdiğimiz için bu çevrelerin nabzını tutmak istiyor. Biz egemenliğin paylaşılmasına hazır mıyız? Kritik mesele bildiğimiz egemenlik sistemi dışında, egemenliğin ortaklaşmasına hazır mıyız sorusuna vereceğimiz yanıttır.
| Neden yeniden milletvekili olmadınız?
Bu bir bayrak yarışıydı. Ben yapabileceğimi yaptım. Esas itibariyle biz bu Yeşil Sol Siyaseti
geliştirme konusunda, özgürlükçü siyaseti geliştirme konusunda kendimize bir misyon üstlendik. O yüzden çok üzerinde durduğum bir konu değil. Biz yine o sürece dâhil olduk. Ama o dönemde anladığım kadarıyla daha sert bir ortam vardı. Biz daha diplomasi ve barış siyasetinden
yanaydık. Kestiremediğim için çok üzerine gittiğim bir konu olmadı.
| HDP’nin çoğulcu bir siyaset geliştiremediği eleştirisi var. Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
Bu Türkiye’deki politik kültürümüzün de bir parçası. AKP bunu söylüyor, zannedersiniz ki
kendi içerisinde böyle bir çoğulculuğu yaşatıyormuş gibi. Böyle bir durum yok. Ben o yüzden bunun bir süreç meselesi olduğu düşüncesini taşıyorum. Siyasi partiler bir okul ve bence bir süre
sonra bunlar belli bir kıvama gelecektir. Bir dizi sıkıntı olabilir ama gidişatın ben daha özgürlükçü
ve demokratik siyaset zeminine doğru evirileceğini düşünüyorum. Öbür türlü ihtiyaçları karşılayamaz ve kendi içerisinde kutuplaşma ve gerilimlere neden olur. Bizde bunun için çabalamalıyız.
Kendicilik en kötü şey. Kendi haline bırakılacak bir konu değil bu. Otoriter siyasetten yana olan
bir insan yapısı ve kültür de var ve bunların dönüşmesi gerek. Nokta analizi değil, süreç analizi
yapmak gerek. Nokta analizi yapıp var olanı fotoğrafı sabitlediğinizde Türkiye de çok karamsar
olmanız mümkün. O yüzden süreç analizi daha doğru geliyor bana.
| Türkiye’de solun siyaset anlayışıyla, toplumun değerleri çok buluşmuyor gibi gözüküyor. Seçimlerde alınan sonuçlar da bunu destekler nitelikte. Siz
buna katılıyor musunuz?
Katılıyorum. Osmanlı solunda, toplumun değerleriyle solun evrensel değerleriyle birleştirmeye yönelik bir arayış vardı. Türkiye’de biraz Kemalist dönemle,
Türkiye’de laik
bir dezenformasyon oldu solun temel değerleriyle ilgili. Türkiye’de
olmak bir türlü
laik olmak bir türlü solcu olmak gibi vaaz edilir. Halbuki Demirel’de
solcu olmak gibi
laiktir, Çiller’de laiktir, De Gaule’de laiktir. Aydınlama değerleri eşittir
vaaz
edilir. Halbuki
solculuk diye kabul edilir. Çok ilginç bu Frankfurt Ekolü, Adornolar,
Demirel’de
laiktir,
Horkheimerlar Türkiye’ye hiç gelmemiştir. Aydınlanmanın ne kadar
Çiller’de
laiktir,
De
totaliter bir ideoloji olduğu yani modernleşme ve aydınlanma proGaule’de
laiktir.
jesinin bir parçası olarak sol yerine rejim ve düzen eleştirisi yapan
ve bu paradigmadan kopan bir solu var etmek gerekiyor. Bu da çok
kolay bir şey değil..
19
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
Gelecek
20
| Yaşanan olaylar sonucu sizce Kürtleri nasıl bir gelecek bekliyor?
Yani doğrusu Kürtlerin kendi tutumlarına bağlı bu. Başkalarına güvenmeden kendi siyasi
çalışmalarını sürdürmeleri önemli. Birleşik Kürdistan projesinin ben çok gerçekçi olduğu kanaatinde değilim. O yüzden Türkiyelileşme projesi dediğimiz Türkiye’deki standartların demokratikleşmesi üzerinden kişi hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınmasının daha gerçekçi olduğunu varsayıyorum. Ama şöyle de bir şey olabilir. Bunu savunanlarla, ikincisini savunanlar da eş
zamanlı olarak siyaset yapabilirler. Mesela HDP, bu Türkiyelileşme projesinin bir parçası olabilir.
Bugün BDP’nin devamı olan bir parti de daha Kürdistani bir faaliyet içerisinde yer alabilir. İlla ki
o mu, bu mu diye bir şey yok. Bu ikisi de birlikte olabilir. Türkiye de
gerek Irak, gerek Suriye politikasında bu hattın kendisi açısından
Uluslararası
bir sakınca yaratmadığını görerek bir tutum izleyebilir. Irak Kürkonjonktür de
distan’ın da olduğu gibi Suriye Kürdistanı ile de pozitif bir siyasi
Kürtlerin kendi
hat izleyebilir. Burada kritik olan uluslararası güçlerin bu mesekendilerini yönetme
hakkını elde etmeleri leye nasıl yaklaştığı konusu. Mesela Türkiye’nin Suriye’ye acilen
müdahil olması konusunda dair bir basınç oldu. Gerektiğinde
açısından oldukça
uygun bir konjonktür. buna bir direniş de oldu. Sanılanın aksine Erdoğan, paldır küldür
Suriye topraklarına dahil olma gibi bir hat izlemedi. İzleyecekse
de bunun ortaklaşılmasını savundu. Zaman zaman ABD’nin iç işlerine karşı askeri müdahalesine KSH’nin bir zaafı olarak gören yaklaşımlar, solda da hükümette
de çok oldu.
SETA toplantısında Yasin Aktay Bey, bir müstensih bir ifadeyle “işte bakın Kürtler Amerikan bombardımanına muhtaç durumda kaldılar” gibi bir ifade kullanınca, biraz sert bir şekilde
eleştirmek durumunda kaldım. Dedim ki, hükümetin bir tarafı Amerikan bombardımanı bizim
talebimizle oldu, siz buradan neredeyse dalga geçiyorsunuz. Orada can derdinde olan insanların neredeyse denize düşen ahtapota sarılır misali üzerinden siyaset yapmak etik olarak doğru
değil demek durumunda kaldım. Orada da hakikaten bu tür gelgitler oluyor. Ama uluslararası
konjonktür de Kürtlerin kendi kendilerini yönetme hakkını elde etmeleri açısından oldukça uygun bir konjonktür.
| Ufuk Uras
| Kürt sorununun biteceğine inanıyor musunuz?
Orta vadede biter diye düşünüyorum ama kısa vadede yani böyle bir sinir harbi, psikolojik
savaş şeklinde gelişecek. Ama 2015 sonrası daha somut adımların atılması yönünde AKP’yi zorlayacak bir güç olması gerekir.
2015 sonrası daha
Yani hep deniyor ya AKP’nin oyları düşüyor vs. 10 yıldır ben bu
somut adımların
hikâyeyi dinliyorum. Düşmemesinin nedeni, o oyların düşmesiatılması yönünde
ni sağlayacak bir gücün gelmemesi. Siyasette boşluk olmaz ki.
AKP’yi zorlayacak bir
Yükselen bir güç olacak ki AKP tutunamasın. Bu kadar çok hata
güç olması gerekir.
yapan bir siyasi hareketin hala 45-50 aralığında dolaşması, muYani hep deniyor ya
AKP’nin oyları düşüyor halefet problemidir. Dolayısıyla AKP’yi buradan zorlayacak şu
anda yegâne güç HDP gözüküyor. HDP’nin güçlenmesi gerek.
vs. 10 yıldır ben bu
%9’larda aldıkları, ve ona yakın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
hikâyeyi dinliyorum.
Düşmemesinin nedeni, aldıkları oy önemlidir. Ama eğer 7-8 Ekim sonrası düştüyse Haziran seçimlerinde bir siyasi parti olarak girmek büyük risk. Yine
o oyların düşmesini
benim arzum bağımsız adaylarla girilmesi, yoksa AKP’ye kendi
sağlayacak bir gücün
başına anayasayı değiştirme fırsatı verilmesi siyasi bir hata olur
gelmemesi.
diye düşünüyorum. O nedenle orta vadede iyimserim. Kısa vadede iyimser olmamızı gerektiren bir şey yok.
| Genel af, ciddi bir adım. Sizce AK Parti bunu göze alır mı?
Onu göze alır mı kestirmek güç. Ama bakarlarsa ve hakikaten ellerine gelen anketlerde çok
büyük bir siyasi deprem ve türbülans olmadığını görürlerse, çok demokrat olmalarından değil,
pragmatik adımlardan dolayı bu adımı atarlar.
21
| Çözüm Süreci Söyleşileri Serisi 4
| Proje Koordinatörü
Doç. Dr. İlhan Kaya
Lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi, lisansüstü eğitimini ise
Florida Eyalet Üniversitesinde tamamlayan İlhan Kaya, aynı
üniversitede beş yıl beşeri ve kültürel coğrafya dersleri verdi.
Birleşmiş Milletler, Florida Ekonomi Bakanlığı ve Florida Çevre Bakanlığı’nda kısa sürelerle çalışan İlhan Kaya, 2004 yılında
Türkiye’ye dönerek Dicle Üniversitesinde öğretim üyesi olarak
göreve başladı. 2013 yılından itibaren Yıldız Teknik Üniversitesi’nde çalışmaya devam eden Kaya, azınlıklar, etnik ve dini
kimlikler, Kürt sorunu, uluslararası güç ve seçim coğrafyası
gibi konularda çalışmalar yürütmektedir. Kaya’nın, ulusal ve
uluslararası dergi ve kitaplarda yayınlanmış birçok çalışması
bulunmaktadır.
@ilhankaya74
22
| Söyleşiyi Yapanlar
Enver Yalçın
Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamlayan Enver Yalçın, Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Bölümü’nde yüksek lisans yapmaktadır. Kürt basın tarihi, Moden Kürt aydınları ve Kürt milliyetçiliği gibi konular
üzerine araştırmalarda bulunan Yalçın, 2013 yılından itibaren
UKAM’da araştırma asistanı olarak çalışmaktadır.
@duzimani
Gülşah Savaş Çakmakcı
Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi’nde tamamlayan Gülşah Savaş, Yıldız Teknik Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisans yapmaktadır. Kürt
siyasal hareketi, Kürt ve Türk Milliyetçiliği, Kürt kadınları gibi
konular üzerine araştırmalarda bulunan Savaş, 2012 yılından
itibaren UKAM’da araştırma asistanı olarak çalışmaktadır.
@gulsahsavass
© UKAM YAYINLARI ARALIK 2014
© UKAM YAYINLARI ARALIK 2014
ULUSLARARASI KÜLTÜREL
ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Maltepe Mah. Edirne Çırpıcı Sok.
No: 5 / 2B Mira Rezidans Zeytinburnu, İSTANBUL
Tel: +90 212 2470682 Faks: +90 212 2470681
[email protected] www.ukam.org