Saf veya Öz Dil Aramak Akıla Ziyan Çılgın Bir Çabadır

Durmuş Hocaoğlu
Saf veya Öz Dil Aramak Akıla Ziyan Çılgın Bir
Çabadır
Yeniçağ., “Analiz”., 11 Eylûl 2006, Pazartesi., s.12
“Analiz” Sıra No: 442; 2006-104; Eylûl-06
Yeryüzünde Saf Dil ve/ya Öz Dil bir şeyin mevcut olmadığı, her dilin mutlaka
diğerleriyle muhtelif şekillerde ilişkiler içerisinde bulunduğu hakkında en dikkat çekici
örneklerden birisi, İngilizce’nin tarihî tekâmül seyridir. Merhum Meriç’in de kısaca
anlattığı gibi, İngilizce, Latince’nin kucağında büyümüştür; ayrıca, en az bir o kadar da
Yunanca’nın hesaba katılması gerektiği gibi diğer diller de söz konusudur gayet tabiî.
Ancak bu ikisinin yeri, başkadır. İngiliz dili onlardan inanılmaz derecede etkilenmiştir;
ama bu, İngilizce’yi İngilizce olmaktan çıkarmamış, bilâkis İngilizce böyle-böyle
teşekkül etmiş ve böylelikle bugünkü İngilizce vücut bulmuştur[*]. Öyle ki, bir Öz
İngilizce çılgınlığına kapılarak Latince ve Yunanca kökenli kelimelerin ihraç edilmesi
durumunda geriye İngilizce diye bir lisan kalmayacaktır; değil ki bir Shakeaspeare’i
yaratmak ve fakat iki kelime dahi edemeyecek kadar sığ bir bozuk ses yığını.
İngilizce v.b. gibi Batı dillerinin Latince ve Yunanca’nın evlâtlığı sayılabileceğini,
ama bu dillerin herbirisinin müstakil birer dil olduğunu ehemmiyetine binâen bir kere
daha tebârüz ettirdikten sonra soralım: Demek ki, Öz İngilizce, Öz Fransızca yok; ama
Öz Latince, Öz Yunanca var mı?
Hiç yok.
İtalik dillerden olan ve alfabesi Eski İtalik Alfabe ile Grek Alfabesi karışımından
oluşan Latince, M.Ö. IX. asır civârında kuzeyden gelen ve Latium bölgesinde, bilhassa
Tiber nehri civârında yoğunlaşan göçlerle teşekkül etmeye başlamış, Seltik
diyalektlerinden, Etrüskçe’den ve Güney İtalya Grekçesi’nden çok te’sîr almıştır. Roma
devletinin oluşumu ile gelişme evresini sürdüren Latince daha sonraları Grek
kültürünün te’sîrinde kalmış, ilk mîlad asırlarında felsefî ve edebî terminolojisini
zenginleştirmiştir. Uzun müddet yüksek tabaka arasında Grekçe bir imtiyazlı sınıf dili
olarak kullanılmış; ancak, Cicero, Virgilius, Ovidius, Livius, Caesar gibi şahsiyetlerle
Klasik Latince ortaya çıkmış, zamanla bir hukuk dili olarak da tekâmül etmiş, hemen
her alanda varlığını isbat ederek tam mütekâmil bir kültür ve medeniyet dili hâline
gelmiştir. Bu uzun dönemde bilhassa Grekçe’nin te’sîri, Latince’nin, tâbir câizse,
iliklerine kadar işlemiş; ancak, Latince de böylelikle Latince olmuştur. Sonrası mâlûm:
Batı’nın tanıdığı tek gerçek devlet olan Roma İmparatorluğu’nun hem resmî dili, hem
kültür ve medeniyet dili olarak yükselen Latince, İmparatorluğun yıkılmasından sonra
da uzun asırlar boyunca hem bir konuşma dili, hem de yüksek bir kültür ve medeniyet
dili olarak hayâtiyetini korumuş, sonra tedrîcen terkedilmiş, ancak Batı dünyasında
gerek Kilise’nin, gerekse de günümüzde bile Vatikan devletinin resmî dili olarak
statüsünü muhâfaza ettiği gibi, diğer dillere de derinlemesine nüfuz etmiş ve ayrıca, bir
bilim dili olarak da hep ayakta kalmıştır. Diyebiliriz ki, kendisi başka dilleri
şekillendiren bu güçlü lisan, başka dillerle olan alışverişleri olmasaydı, bu seviyeye asla
çıkamayacaktı.
Yunanca’ya gelince: Günümüzden takrîben dörtbin yıl kadar evvel bugünkü
Yunanistan (Hellas) civârına kuzeyden gelen göçlerle oluşmaya başlayan Grek (Hellen)
kavminin dili de bin yıllık süreden sonra Mîlad’ın ilk bininci yılları civârında
olgunlaşmaya başlamış, Dor, İyon v.b. dillerle sıkı şekilde temasta bulunmuş, çok şeyler
almış, çok şeyler vermiş, VI. asır civarında ise klasik edipler ve filozoflarla Klasik
Grekçe ortaya çıkmıştır. Ancak, O da, ne saftır, ne de öz. Meselâ, tâ kadîm büyük
filozoflar çağında bile, Yunanca’ya ne kadar yabancı kelime girmiş olduğuna dâir bir
misâl olarak, tarihteki ilk dil felsefesi eserlerinden sayılan Platon’un Krathylos’unda,
kelimelerin etimolojisini Hermogenes ile müzâkere eden Sokrates’in ağzından dile
getirilen, “Bence, Grekler ve özellikle Barbarlar’ın hâkimiyeti altındaki halklar,
Barbarlar’dan bir sürü kelime almışlardır” [409.e] ifâdesini vermek bile, gösterebilir
ki, saf dil ve/ya öz bir dil aramak akıl dışı çılgın bir çabadan başkası değildir.
[*] Bu konuda mufassal bir akademik makale için, bkz.: Sevim Tekeli., “Bilim Dillerinin
Tarihsel Gelişimlerine Bir Bakış”., Bilim Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe., TTK Yay., 3.
Baskı., Ankara, 2001., s.205-232
◄:;:;:;►
◄:;:;:;:;:;:;:;►
◄:;:;:;►
2