BAÞYAZI DAÝMA DAHA ÝLERÝYE ORADAN ÝKTÝDARA Devrimci durum bu topraklarda uzun süredir var. Fakat, her zaman ayný düzeyde olmadý. Temelindeki ekonomik ve politik geliþmelere baðlý olarak farklý olgunluk düzeylerinde oldu. Sýnýflar arasý güç dengesinin emekçi kitleler lehine geliþmesiyle birlikte devrimci durum daha da olgunlaþmýþtýr. Ýþçi sýnýfý ve tüm emekçi kitleler, her yerde devlet güçleriyle çatýþma içinde. Çatýþma gün be gün keskinleþiyor. Emekçi halk kitlelerinin kendi istekleri doðrultusunda eylemden eyleme koþtuðu bir yerde iktidar ancak görünürde vardýr. Devrimci durumun hangi noktaya geldiðini anlamak için, kitlelerin o büyük öfkesinin eylemlere dönüþtüðü son birkaç aydaki olaylara bakmak yeterli. Son dönemde ortaya konan düzeyde ve yoðunlukta devrimci eylemler, ayný dönemde dünyanýn neresinde vardý? Kaç ülkedeki halk hareketi Kürt halkýnýn þu birkaç aydaki eylem yoðunluðuna ulaþabildi? Devrimci halk kitleleri, aylardýr sokaklardaki çatýþmanýn yasalarýna göre, devrimci eylemin yasalarýna göre hareket etmediler mi? Eylem boyunca, eylem sayesinde, eylem içinde özgürleþmediler mi? Burjuva iktidarýn bu eylem günlerinde, herhangi bir otoritesi var mýydý? Bu devrim topraðýnda son aylarda yaþanan devrimci ruh hali, devrimci kitle eylemleri, devrimci hareketlerin devrimci eylemleri aslýnda uzun süreden beri yaþanmýyor mu? Halk kitlelerinin sürekli sokakta, eylemde, çatýþma içinde olduðu bu yýllar boyunca kurulan tüm hükümetler birer “hayalet hükümetleri” olmadý mý? Sadece bu kýsa zaman içinde yaþanan olaylar bile devrimin nasýl da güncel olduðunu yeterince tanýtlýyor. Güncel devrim olmasa, bu denli yaygýn, yoðun ve þiddetli olaylarý nasýl açýklayabiliriz? Tüm bu on yýllarýn geliþmesini içine sýðdýran yoðun-devrimci dönemin altýnda devrimin nesnelliði ve güncelliði var. Bunun altýnda artýk burjuvazinin de kabul ettiði derin ekonomik ve politik kriz var. Düþünsel planda ne kadar reddetseler de, reformistler ve oportünistler, olgulardan sözederken, sistemin iç çeliþkilerinin keskinleþmekte olduðunu anlatmak zorunda kalýyorlar. Eski düzenin yýkýlmasýna yolaçan, devrimi gündeme getiren zaten uzlaþmaz sýnýf çeliþki ve karþýtlýklarý deðil mi? Ne kadar yadsýnsa da, devrim tarihin tüm akýþý tarafýndan, kapitalizmin tüm evrimi tarafýndan gündeme getirilmiþtir. Hem “aþaðýda” kavga var, hem “tepede”. Ekonomik krizle birlikte politik kriz de derinleþiyor. Þimdi ortaya çýkan þey, devrimci durum temelinde ulus çapýnda krizdir. Yani sýnýflar arasý güçler dengesini, iþçi sýnýfý ve emekçi halk lehine çeviren politik durum. Krizin ulus çapýnda bir kriz düzeyine varmasý, bizim bir devrime doðru gittiðimizi, devrimin bir yükseliþ halinde olduðunu ve bunun olgularýnýn ortaya çýkmasý demektir. Devrimin büyüyerek, eski düzenin temellerini sarsmasý karþýsýnda tekelci sermayenin, tüm büyük sermaye güçlerinin ortak hareket edeceði, devrimci güçleri ezmek için daha þiddetli bir saldýrýya geçeceði apaçýktýr. Ancak, devrimin geliþmesinin de onlarýn arasýndaki çeliþkileri, çatýþmalarý derinleþtireceði ve güçsüz düþüreceði de doðrudur. Egemen güçlerin birbirine girmesi, zayýf düþmesi, devrimin koþullarýndan birinin daha yerine gelmesi anlamýna gelir. “Yukarýda” kavga ve bölünme kesinlikle devrimin koþullarýndan biridir. Ve bu durum da apaçýk olarak ortadadýr. Halk kitleleri tekelci sermaye egemenliðine karþý etkin olarak eyleme geçtikçe, sistemin krizi de iyice keskinleþir. Krizin ve sýnýflar çatýþmasýnýn devamlý keskinleþmesiyle birlikte, burjuvazinin iç-dengesi iyice bozulur ve kendisini altetmesi için tüm koþullarý bizzat kendisi emekçilere verir. Burjuva güçlerin kendi arasýnda þiddetli bir mücadele varsa, bu durum, ciddi bir iktidar boþluðu yaratýr. Bu geliþme karþýsýnda devrimci iþçi hareketinin politikasý ne olmalýdýr? Ýþçi sýnýfý hareketinin tarihi ve devrimlerin deneyimi bize göstermiþtir ki, sistemin ekonomik ve politik krizinin derinleþmesi karþýsýnda devrimci hareketin yapmasý gereken, doðmuþ olan devrimci durumdan yararlanýp, burjuva egemenliðini devirmektir. Çünkü burjuvazinin egemenliði ancak bu sýrada -evet bu sýrada!- yýkýlabilir. Diðer zamanlarda onu devirme koþullarý ve olanaklarý bu kadar uygun olmaz. Doðmuþ olan iktidar boþluðu ancak devrimci mücadele yöntemleriyle, ancak bir devrimle doldurulur. Devrimi yükseltme yolu dýþýnda bir yolla doðmuþ olan iktidar boþluðundan yararlanýlamaz. Mesela reformist yolla, ancak burjuva güçlere hizmet edilir. Burjuvazi yalnýzca devrimci mücadele yoluyla alaþaðý edilir. Bugün, geçmiþ döneme göre, sýnýf savaþýmýnda ileri bir noktadayýz. Hem tarihsel olarak ileri noktadayýz, hem de iþçi sýnýfýnýn açýk sýnýf bilinci ve yetkin savaþ yeteneði bakýmýndan ileri bir noktadayýz. Sýnýf savaþýmýnýn ileri bir düzeyine varmýþ olan iþçi sýnýfýnýn, bulunduðu mücadele aþamasýndan daha ileriye gideceði, burada durmayacaðý açýktýr. Çünkü sorunlar ancak daha ileriye, oradan iktidara giderse çözülebilir. Kitleler sýnýflar savaþýmýnýn bugünkü noktasýna zorlu, þiddetli mücadelelerden geçerek geldiler. Daha ileriye, oradan iktidara gitmek için, çok daha þiddetli, yoðun, kýyasýya çarpýþmalardan geçmek gerekiyor. Emekçi sýnýf devrimci hedeflerine ancak tekelci sermayenin politik ve ekonomik egemenliðine son vererek ulaþabilir. Sermayenin bu geliþme karþýsýnda tüm güçlerini harekete geçireceði bilinen bir durumdur. Son dönemde daha önceleri harekete geçirmediði kitle gücünü eylemlere yöneltmesi, devrimin geliþmesi karþýsýnda duyduðu korkuyu gösteriyor. Bu aþamanýn iç savaþýn en þiddetli bir aþamasý olacaðý bugünkü olaylardan bellidir. Devrimci güçler, daha ileriye, oradan iktidara yönelirken bütün bu gerçekleri gözönünde bulundurmalýdýr. Emekçi yýðýnlar, güçler dengesini kendi lehine sürekli deðiþtirerek daha ileriye gidebilirler. Sýnýflar arasý güçler dengesinin iþçi sýnýfýnýn lehine deðiþmesi devrimci savaþýmla, yalnýzca devrimci savaþýmla gerçekleþir. Devrimin güncel olmasý, iktidarýn ele geçirilmesinin güncel duruma gelmesidir. Devrimci hareketin pratik-politik görevi iktidarý almaktýr. Devrimci halk hareketinin daha ileri gitmesi, ancak iktidarý almak için açýktan açýða mücadeleyle olacaktýr. Emekçi kitleler, ezilen Kürt halký yoðunlaþan ve þiddetlenen biçimde devletle çatýþma içine girmiþse, kitlelere iktidarý almalarý için öncülük etmek devrimci komünistlerin görevidir. Devrimle iktidara gelmek, bu çerçevede Geçici Devrim Hükümeti’ni (GDH) pratik-politika olarak öne çýkarmak, somut koþullarýn biricik devrimci politikasýdýr. Ýktidarý ele geçirme, yani bu yegane, birincil, temel çözümü öne çýkarmak dýþýnda, her þey, halk kitlelerini yalnýzca devrimci hedefinden uzaklaþtýrmaktan baþka bir anlama gelmez. Emekçiler ancak iktidara gelirse, kendi iktidarýna dayanarak politik özgürlük sorununu, temel ekonomik sorunlarýný ve temel yaþamsal sorunlarýný çözebilir. Toplumsal geliþmenin tüm seyri, sýnýf savaþýmýnýn tüm geliþimi devrimi, devrimle iktidara gelmeyi gündeme getirmiþtir. Her þey gözlerimizin önünde oluyor. Eski toplumun daðýlmasý, sistemin uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerinin keskinleþmesi, emekçi kitlelerin kabaran öfkesi, devrimci mücadelenin yoðunlaþmasý ve yükseliþi, kýsacasý devrimin koþullarýnýn oluþmasý gözlerimizin önünde oluyor. Halk yýðýnlarý devrimci sloganlarla yönlendirilmezse, süreç devrimci pratikle hedefine yönlendirilmezse, koþullar ne denli olgun olursa olsun, yalnýzca nesnel durum bize iktidarý vermez. Nesnel koþullar, devrimci durum, ulus çapýnda kriz, Leninist Parti’nin teori, taktik ve pratiðiyle bir devrime dönüþür. Reformist ve oportünist politika ve pratik ise, devrimci koþullarýn ve devrimci kitlelerin çok gerisindedir. Yalnýzca Leninist Parti’nin önderliðinde devrim mücadelesi daha ileriye, oradan iktidara varacaktýr. C. DAÐLI 37. SAYI MAYIS 3 DÜNYA DEVRÝMÝ EMEKÇÝLERÝN SEFALETÝNÝN DERÝNLEÞMESÝ VE AYAKLANMALARIN YAYGINLAÞMASI Ýþçi sýnýfýnýn uzun mücadelelerle elde ettiði tüm ekonomik kazanýmlarýna ve sýnýf mevzilerine yönelik burjuvazinin dünya çapýndaki saldýrýsý yoðunlaþarak sürüyor. Ýþçilerin sömürülmesi de ayný þekilde yoðunlukla sürdürülüyor. Tüm bunlarýn sonucu olarak, iþçi sýnýfý ile burjuvazi arasýndaki sýnýf karþýtlýklarý keskinleþiyor, sýnýf savaþý þiddetleniyor. Dünya iþçi sýnýfýnýn genel durumuna, yaþadýðý koþullara bakýldýðýnda, içinde bulunduðu sefaletin derinleþtiði açýkça görülür. Emekçilerin sefalet içindeki yaþamý çok belirgindir ve elle tutulur durumdadýr. Ýþçi sýnýfýnýn durumunun kötüye gitmesi ve sefaletinin artmasý genel bir durumdur. Çünkü burjuva saldýrýsý dünya düzeyinde yürütülüyor. Bir yerde emekçilere karþý saldýrý baþladý mý, diðer yerler de onu izliyor. Ýþçi sýnýfýnýn sömürülmesinde tüm kapitalistlerin çýkarý olduðu için, emekçi sýnýfa karþý saldýrýda bütün kapitalistler birlikte hareket ediyorlar. Bu durum, baðýmlý kapitalist ülkelerden emperyalist ülkelere kadar, tüm kapitalist sistemde yaþanýyor. Ücretlerin düþürülmesi, çalýþma saatlerinin yeniden uzatýlmasý, kitlesel iþten çýkarýlma her yerde zorla uygulamaya sokuluyor. Emekçi sýnýfýn sefaletinin derinleþmesi kapitalizmin geliþmesi boyunca hep varolagelmiþtir. Çünkü emekçilerin yoksulluðu ve yoksunluðu, kapitalist üretimin ve geniþletilmiþ yeniden üretimin koþuludur. Varolan koþullarý yeniden üretmeden sermaye birikimi gerçekleþemez. Ancak bazý durumlarda, sefaleti biraz olsun hafifletmek olanaklýdýr. Ýþçiler, iyi bir mücadeleyle saðlayacaklarý ekonomik kazanýmlarla, sefil yaþamlarýný biraz olsun çekilir hale getirebilirler. Eðer böyle bir rolü olmamýþ olsaydý, ekonomik mücadelenin, sendikalarýn hiçbir anlamý olmazdý. Ancak burada bir yanýlgýya düþmemek gerekir. Emekçilerin aktif bir mücadeleyle sefaletlerini biraz hafifletmeleri, onlarýn durumlarýnýn kötüye gitmesini engelleyemez. Aldýklarý ücret ne denli yüksek olursa olsun, yarýnlarý bugünden daha kötü olacaktýr. Yarýnlarý hep belirsizdir. Çalýþanlarýn bir kýsmýnýn daima iþsizlerin safýna atýlmasý, sermaye birikiminin mutlak bir yasasýdýr. Emekçilerin ekonomik kazanýmlarý, yine emekçilerin uzun mücadelelerinin bir sonucudur. Bunda belli bir tarihten beri “dýþ etki”nin payý da var. Bu “dýþ etki”, sosyalist sistemin kapitalist sistem üzerinde yarattýðý etkidir. Sýnýf savaþýmýnýn kapitalizmin geliþimi üzerinde daima bir etkisi olmuþtur. Kapitalistlerin mutlak artý-deðer sömürüsünden göreceli artý-deðer sömürüsüne geçmeleri, sýnýf savaþýmýnýn etkisiyle olmuþtur. Sosyalist sistemin varlýðýnýn da, kapitalist sistem üstünde, emekçilerin yeni ekonomik haklar elde etmeleri biçiminde bir baskýsý oldu. Kapitalistler bu baský altýnda kalarak, sistemi korumak, sürdürmek için, emekçilere bir takým ekonomik ödünler vermek zorunda kaldýlar. Tüm bu ekonomik ödünler, emekçilerin durumlarýný az da olsa düzeltti. Ancak, onlarýn durumlarýnýn kötüleþmesini önleyemedi. 90’larda sosyalist sistemin yarattýðý baský kalkar kalkmaz, kapitalistler yeni durumdan yararlanýp, o güne deðin iþçilerin elde ettiði tüm ekonomik kazanýmlarý yoketmek için, dünya genelinde bir saldýrý baþlattýlar. Aðýr ve topyekün bir saldýrý altýnda kalan emekçiler, o güne deðin elde ettikleri bütün ekonomik kazanýmlarý bir bir yitirdiler. Ýþçi sýnýfýnýn içinde bulunduðu durum, günden güne iyice kötüye gidiyor. Ýþçi sýnýfýnýn bu toplumda hiçbir dayanaðý yoktur. Bunun somut bir örneði, Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfýnýn durumudur. Onyýllarca devam eden mücadelelerle elde edilen ekonomik kazanýmlar ardý ar- 4 37. SAYI MAYIS dýna ortadan kaldýrýlýyor. Böylece zaten güvensiz olan durum, yapýlan saldýrýlar ardýndan iyice bozulmuþ ve kötüye gitmeye baþlamýþtýr. Bir süre öncesine kadar iyi ücret aldýklarý için kendilerini görece diðer iþçilere göre iyi durumda gören iþçiler, artýk durumlarýnýn her gün kötüye gittiðini görüyorlar. Önce, 12 Eylül Askeri Faþist Diktatörlüðü altýnda ekonomik kazanýmlarýnýn bir kýsmýný yitirdiler. Meta fiyat artýþlarýyla da bir kýsmýný daha yitirdiler. Burjuva saldýrýsý bununla da kalmadý; birçok iþkolu ve iþyeri ya kapandý ya da “özelleþtirme”ye uðradý. Sonuçta iþçilerin bir bölümü daha iþsiz kaldý. Kalanlarýn ücretleri ise sürekli düþürüldü. Ýþçileri bekleyen daha kötü bir durum ve belirsiz bir gelecekti. IMF ve Dünya Bankasý gibi emperyalist kurumlar, dünyanýn baþka yerlerinde olduðu gibi Türkiye ve Kürdistan’da da sömürünün yoðunlaþmasý, emekçilerin ekonomik haklarýnýn gasp edilmesi, toptan iþten atma ve kýsacasý halk kitlelerinin sefaletinin büyümesi için kesin dayatmalarda bulunuyor. Emperyalizmin kabul ettirdiði her þey, iktidarlar tarafýndan eksiksiz yerine getiriliyor. Bütün bu saldýrýlar sonucu emekçi yýðýnlarýn durumu öylesine bozulmaya, kötüye gitmeye baþladý ki, bu durum hiçbir emekçinin kabul etmeyeceði ve kaldýramayacaðý bir noktaya gelmiþtir. Ýþçilerin ekonomik durumu politik durumdan baðýmsýz deðildir. Burjuvazinin emekçilere karþý politik baskýsý ve saldýrýsý arttýkça, iþçilerin ekonomik durumu bunun sonucu artan bir kötüleþme içine girer. Baðýmlý kapitalist ülkelerdeki askeri faþist darbe dönemleri ya da 90 sonrasý küresel burjuva saldýrýsý dönemi iþçilerin ekonomik kazanýmlarýnýn en çok kayba uðradýðý ve sömürünün en yoðun yaþandýðý dönemlerdir. Bu dönemler emeðin sermayeye gerçek baðýmlýlýðý ve emekçinin köleliðinin arttýðý dönemlerdir. Emekçi sýnýfýn sömürülme derecesinin artmasý, yaþadýðý ortamýn kötüleþmesi ve durumunun güvenilmez olmasý, özcesi emekçi kitlelerin þiddetli bir saldýrý altýnda olmasý, iþçi sýnýfýyla burjuvazi arasýndaki uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýný keskinleþtiriyor. Sýnýf karþýtlýklarýnýn keskinleþmesiyle birlikte, sýnýf savaþýmý da iç savaþ düzeyine çýkmýþtýr. Devrimci durum hem nesnel ekonomik geliþim ve hem de yoðun sýnýf savaþýmý sonucu, düne göre daha bir olgunluk kazanmýþtýr. Ýþçi sýnýfýnýn yeni bir devrimci mücadele dalgasý, tüm dünyayý sarýyor. Ýþçi sýnýfýnýn ekonomik mücadelesi ve politik mücadelesi ayrý ayrý yürürse, mücadele sonuç vermez. Baþarýya ulaþmasý için ekonomik savaþýmýn ve politik savaþýmýn ayný sýnýf savaþýmýnda birleþmesi, birlikte verilmesi gerekiyor. Zaten nesnel geliþim de bunu zorluyor. Sermayenin tekellerde merkezileþmesi, devlet-tekel bütünleþmesi; iþçilerin ekonomik grevlerine bile devlet güçlerinin hemen saldýrmalarý, emekçilerin ekonomik mücadelesini politik mücadeleye dönüþtürüyor. Ýþçi sýnýfýnýn burjuvazinin egemenliðine karþý verdiði sýnýf savaþýmý, yalnýzca olaylarýn kendiliðinden geliþimiyle meydana gelmiyor; devrimci iþçiler tarafýndan sýnýf savaþýmýnýn bütün biçimlerine bilinçlice yön verecek þekilde yürütülüyor. Ýþçi sýnýfýnýn sömürülmesinin artmasý, sefaletinin derinleþmesi ve durumunun kötüleþmesi kapitalist dünyanýn tümünde olduðu için emekçilerin ayaklanma koþullarý da her yerde olgunlaþýyor. Olaylarýn dünya çapýndaki geliþmesi bu yöndedir. Olgunlaþmýþ olan dünya devrimi, ayaklanmalarýn ve devrimlerin birbirini tetiklemesiyle ilerliyor. ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAÞI’NDA SON DURUM 1 MAYIS BD’nin tertiplediði 11 Eylül provokasyonu ile ilan edilen 3. Dünya Savaþý’nda son durum ne? Bilindiði gibi ABD, ayaklanmalar yüzyýlý olan 21. yüzyýlda hem kendi çöküþünü, hem de tüm emperyalist-kapitalist sistemin üzerindeki felaket tehlikesini bertaraf etmek için, 3. Dünya Savaþý olarak ifade edilen süreci baþlatmýþtý. 2002’de Afganistan, 2003’te Irak iþgalleriyle oldukça hýzlý baþlayan süreç, o günlerde ABD’nin dilinden düþürmediði “ya bizden yanasýnýz, ya da düþmansýnýz” politikasýyla tüm dünyaya kýsa sürede yayýlacak gibi görünüyordu. Gerçekten de ABD, kendi yarattýðý taþeron örgütü El-Kaide’yi bahane göstererek, ardý ardýna Yemen, Endonezya, Somali, Pakistan gibi ülkelerde askeri operasyonlar gerçekleþtirmiþti. Ancak, 3. Dünya Savaþý, baþladýðý hýzla gitmedi. Neden? Nedenlerin bir tanesi, emekçi halk kitlelerinin emperyalist savaþa karþý baþlattýðý dev protestolardýr. 11 Eylül’den çok deðil iki yýl sonra, felaketi yaþayan NewYork’ta bile, 1 milyondan fazla kiþi Irak savaþýný protesto etmek için bir araya geldi. Savaþ, ABD iþçi sýnýfýnda da bir uyanýþ baþlattý. 1 Mayýs günü liman iþçileri, tüm doðu sahillerindeki deniz ulaþýmýný felç eden çok önemli bir grev gerçekleþtirdiler. Grevin tek bir talebi vardý: Savaþýn durmasý. Avrupa’daki savaþ karþýtý eylemler de en az ABD’dekiler kadar güçlü ve etkili oldu. Hükümetler sarsýldý, savaþ karþýtlýðý temelinden baþlayan hareket, anti-kapitalist nitelikler kazanmaya baþladý. Emperyalistleri kaygýlandýran bu eylemler ve emekçilerin anti-kapitalist eðilimleri, sonuçta ABD’yi 3. Dünya Savaþý’nda tek baþýna býraktý. ABD’nin savaþ rüzgarlarýný söndüren ikinci neden, iþgal edilen ülkelerdeki müthiþ halk direniþidir. ABD ve kanlý müttefikleri Afganistan ve Irak’ta bugün çok sýnýrlý bölgeleri denetim altýnda tutabiliyorlar. En ileri teknolojik kapasiteye raðmen, iþgalci ordular merkezi bölgelerde çakýlýp kaldýlar. Bu durum, emperyalist ordu ve yöneticilerinde, yeni iþgal maceralarýna atýlmak için gerekli moral gücün çoðunu alýp götürmüþtür. Üçüncü neden, yüzyýlýn hemen baþýnda patlak veren ve etkisini son bir yýlda iyice artýran ekonomik buhrandýr. Bir savaþ, hele ki dünya çapýnda bir savaþ, her þeyden çok güçlü bir ekonomi gerektirir. ABD bugüne dek savaþa 3 trilyon dolardan fazla para harcadý., bu paranýn neredeyse tamamýný, dýþardan borç olarak karþýladý. Yakýn zamana dek, ellerinde bolca para sermaye bulunan OPEC ülkeleri, Japonya ve A Avrupa için, ABD’nin savaþ harcamalarý, karlý bir kazanç kapýsýydý. Ancak zamanla ortaya çýktý ki, ABD ekonomisinin, dýþardan aldýðý borçlarý geri ödeyecek gücü yoktur. Ekonomik buhran ilerledikçe, ABD’nin 3. Dünya Savaþý’ný sürdürmesi de güçleþiyor. Ýþte bütün bu nedenlerden dolayý, ABD, kendi açýsýndan baþlattýðý bu dünya savaþýný sürdürebilmek için “cephe ülkeler” olarak gördüðü iþbirlikçilerine yoðun ihtiyaç duyuyor. Hangileri bu “cephe ülkeler”? Ortadoðu için Ýsrail-Türkiye, Kafkaslar için Gürcistan, Afrika’da Etiyopya, Latin Amerika’da Kolombiya ve Uzak Asya’da Güney Kore. Nedir bu cephe ülkelerin görevleri? Bulunduklarý kýtada savaþ kýþkýrtýcýlýðý yapmak, emperyalizmin operasyonel askeri üssü olarak hazýr beklemek, yine emperyalizm adýna savaþ diplomasisi yürütmek, vb.. Latin Amerika kýtasýnda Kolombiya’nýn bir emperyalist savaþ üssü haline geliþi, son olaylarla iyice açýða çýkmýþtýr. Ekvator topraklarýna girip, devrimci FARC’ýn iki numaralý ismini katleden Kolombiya, adeta kýta çapýnda bir savaþa neden oluyordu. Bu operasyon açýkça, Venezuela-Bolivya-Ekvator arasýndaki antiemperyalist ilerici ittifaka karþý bir savaþ provokasyonuydu. Ama yeterli olmadý. Bu kez, Latin ülkelerindeki zengin eyaletlerin ayrýlýkçý hareketleri kýþkýrtýlýyor. Kolombiya, Latin kýtasýný giderek saran iç savaþ ve dýþ savaþlarýn tertiplendiði bir karþý-devrim üssüdür. Bu rol, Latinler’de ABD’nin askeri ve diplomatik yükünü biraz olsun hafifletmek için Kolombiya’ya verildi. Ortadoðu’da durum çok daha vahim. Burada “cephe ülkeler”, Ýsrail ve Türkiye, kendilerine düþen görevleri ortaklýk içinde yerine getiriyor. Hedef Suriye ve Ýran’dýr. Bilindiði gibi Ýsrail’e ait uçaklar, Suriye’nin kimi askeri depolarýný bombalamýþ ve bu uçaklarýn Konya’dan havalandýðý açýða çýkmýþtý. Ancak Suriye, bu kýþkýrtmaya karþý sessizliðini korudu. Þimdilerde ikinci bir adým atýlýyor. Lübnan’daki emperyalist kuklasý hükmet, yenileceðini bile bile bir iç savaþ baþlattý. Böylece Ýsrail’in müdahalesinin önü açýldý. Bu durumda Suriye’yi oyalamak Türkiye’ye düþtü. Golan Tepeleri üzerinden pazarlýk için arabulucu olduðunu açýklayan Türkiye, Lübnan kan gölüne dönerken, Suriye’nin elini kolunu baðlamayý hedefliyor. Lübnan ve Filistin’deki silahlý gruplar katliamla ezilebilirse eðer, Suriye’yi dize getirmek daha kolay olacaktýr, emperyalizmin hesabý budur. Ortadoðu’da bir diðer hedef ülke Ýran’dýr. Bu konuda Türkiye’ye çok tehlikeli görevler verildiði giderek açýða çýkýyor. Türkiye, 1 milyar dolardan fazla para harcayarak, füze savunma sistemleri satýn alacaðýný duyurdu. Ayný gün, Bakanlar Kurulu imzasýyla, Ýran’la yapýlan ihracat ve tüm gümrük geçiþlerinin özel denetimi ve sýnýrlandýrýlmasýný öngören kararname yayýmlandý. Gerekçe, tam 3: Dünya Savaþý’na yakýþýr ve Bush ekibinden sýkça duyulan ifadeler içeriyor; kitle imha silahý yapýmýnýn engellenmesi. Elektronikten kimyaya, metal ürünlerinden týbbi araç gereçlere dek binlerce ürünün, artýk Türkiye üzerinden Ýran’a geçiþi yasak. Ayný gün duyulan bu iki ayrý haberden sonra Ýran, Türkiye’ye karþý bir savaþýn hazýrlýðýný baþlatmadýysa eðer, aptallýðýna doymasýn. Kafkaslar’da Gürcistan’ýn Rusya’yý bir savaþa kýþkýrtmasý, bu baðlamda kimseyi þaþýrtmýyor artýk. Rusya gibi askeri bir dev karþýsýnda hiçbir þansý olmadýðý halde, Gürcistan bu cesareti nereden alýyor? O da, diðerleri gibi, bir “cephe ülke”dir. NATO üyesi olmasa da, birlik onu koruyacaðýna dair bir anlaþmaya imza koymuþtur. Gürcistan’a verilen bu güvenceden sonra, Rusya’nýn korumasý altýndaki Abhazya ve Osetya’ya karþý giriþilen provokasyonlar, 3. Dünya Savaþý’nýn en tehlikeli dönemeçlerinden birini yaratmaya adaydýr. Afrika’da Etiyopya, Uzak Asya’da Güney Kore, benzer roller üstleniyorlar. Komþularý için açýk askeri tehdit, bazen iþgal gücü oluyorlar. Kýsacasý, 3. Dünya Savaþý, baþladýðý biçimiyle deðil, ama farklý biçimlerde tüm kýtalara doðru yayýlmayý sürdürüyor. Emperyalist dünya, omuzlarý üzerinden ateþ edebileceði bölgesel taþeron ülkeleri hazýrladý; silahlandýrdý, eðitti, komþularla olan antlaþmalar iptal edildi, yeni toprak talepleri ve tarihe gömülen düþmanlýklar canlandýrýldý. 3. Dünya Savaþý, bütün yerel, tarihsel,etnik, dini çeliþkileri ve çatýþmalarý canlandýrýp körükleyerek ilerliyor. Süreç, inanýlmaz derecede acý dolu, kan dolu bir süreç olarak yaþansa da, þu gerçeði görmeden edemeyiz. 3. Dünya Savaþý, bugüne dek uyuklayan topluluklarý tarih sahnesine doðru çekiyor. Her topluluk, kendi safýný belirlemek, kendi çýkarlarýný bambaþka ülke topluluklarýyla uyumlulaþtýrmak zorunda býrakýlýyor. 3. Dünya Savaþý, emperyalist-kapitalist sistemin bozgunuyla sonuçlanmakla kalmayacak, geride tüm yerel-dar bakýþ açýlarýný aþmýþ ve kendilerini tüm insanlýðýn ortak tarihinin bir parçasý olarak görmeye hazýr, yüz milyonlar býrakacaktýr. 37. SAYI MAYIS 5 1 MAYIS DÖVÜÞENLER ANLATIYOR TAKSÝM KIZILDIR KIZIL KALACAK Birkez daha onbinlerce insan, Türkiye’nin dört bir tarafýndan 1 Mayýs Alaný’na, Taksim Meydaný’na aktý. Taksim Meydaný üzerinde proletarya ile burjuvazi arasýnda yaþanan irade savaþýmý, her 1 Mayýs’ta “Taksim’de Israr Devrimde Isrardýr” diyen Leninistlerin öngörülerini birkez daha doðruladý. Onbinlerce insan sendikalarýn yan çizmelerine raðmen adeta içgüdüsel bir þekilde Taksim’e yöneldi; Taksim hedefine kilitlendi. Onbinlerce insanýn somut bir hedef etrafýnda nasýl kenetlenebileceðini 2008 1 Mayýs’ý birkez daha gösterdi. Ýnsanlar Taksim’e çýkabilmek için gün boyunca kelimenin gerçek anlamýyla savaþtý. “Ayaklar”ýn cevabý, “Ayaklanma” oldu. Herkes birkez daha “yönetenler”in eski tarzda yönetemediðini, “yönetilenlerin” ise eski tarzda yönetilmek istemediðini ortaya koydu. Bu, devrimci durum deðilse nedir? 2008 1 Mayýs’ý birkez daha devrimin yaygýnlýðýný ve derinliðini göstermiþtir. Tabii görmek isteyenlere! YAÞASIN 1 MAYIS! BIJÝ YEK GULAN! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! Ýþte bu slogan 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na gen çok yakýþan slogandý. Taksim Meydaný bu slogana aþinaydý. Ve bu sene de Taksim Meydaný’nda saatlerce çýnladý. Leninistler bu sloganla Taksim’i bir kez daha fethettiler. Yýllardýr 1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný’ndan vazgeçmeyerek devrimin vicdaný olmayý baþarmýþ olan Leninistler, 2008 1 Mayýs’ýnda da Taksim’de olmayý baþardýlar. “Devrim Biziz, Biz Devrimiz” þiarý bir kez daha yaþamda karþýlýðýný buldu. 1 MAYIS’TA TAKSÝM’DE Merhaba yoldaþlar Türkiye’de, Kürdistan’da ve dünyanýn her yerinde süren kriz, iþsizlik, yoksulluk ve bunun yanýnda geliþen iþçi sýnýfý gelecek güzel günleri müjdelerini veriyor. Ýþçilerin emekçilerin burjuvaziye savaþ günü olan 1 Mayýs’a yaklaþýrken sendikalar ve sivil toplum örgütleri 1 Mayýs’ta Taksim’de olacaklarýný açýklamýþlardý. Büyük bir kriz içine giren ve artýk toplumu yönetemeyenler rahat kalabilirler miydi? Ýþçi emekçilere tehditler yaðdýrmaya baþlamýþlardý. Devlet faþist yüzünü göstermeye baþladý ama hiçbir güç iþçi-emekçi yoksul halký 1 Mayýs Alaný’ndan, Taksim’den vazgeçiremezdi. Hepimiz 1 Mayýs gününden önce gördük, onlar da biliyorlardý, bir ay önceden önlemlerini almaya baþlamýþlardý. 30 Nisan gecesinde Taksim’in her tarafý polislerle kuþatýlmýþtý. Bunlar onlarýn korkularýnýn göstergesidir. 1 Mayýs’ta devlet terörü tüm Ýstanbul’u felç etmiþti. 6 37. SAYI MAYIS Taksim’e giden bütün yollar kapatýlmýþtý. Vapur seferleri, tramvay, otobüsler, insanlarýn yaya geçiþleri bile kapatýlmýþtý. Onbinlerce polis… Ama tüm bu devletin tehdit ve devlet terörü iþçi sýnýfýný durduramadý. Binlerce iþçi emekçi toplanmaya baþladý. Taksim’e gitmek için toplanan iþçi ve emekçilere tazyikli su, gaz bombalarýyla daðýtmaya çalýþtýlar ama iþçi emekçiler kararlýlýklarýný göstererek çatýþmaya baþladýlar. Bizler de Þiþli, Ýstiklal Caddesi ve Tarlabaþý’nda her þeye hazýrlanmýþtýk. Ben de Ýstiklal Caddesi’ndeydim. Saat 12.00 sýralarýnda sloganlarla pankartýmýzý açarak Taksim’e doðru yöneldik. Her taraftan devletin faþist kolluk güçleri gaz bombalarýyla, panzerlerle saldýrmaya baþladý. Bir süre çatýþma yaþandý ve zorunlu olarak aralara girmek zorunda kaldýk. Kýsa bir süre sonra tekrar pankartýmýzý açarak en ön saflarda Taksim’e yöneldik. Devrime olan inancýmýz ve kararlýlýðýmýzla yürümeye baþladýk Taksim Meydanýna, Devrime. Ve yine korkan devlet güçleri bizlere saldýrmaya baþladý. Bir süre çatýþma yaþandý. Sonra Þiþli’den Taksim’e yönelen Leninistlerin Tarlabaþý’nda olduðu haberini aldýk ve onlarý karþýlamaya gittik. Karþýlaþýr karþýlaþmaz çatýþmalar keskinleþti. Tam bir savaþ alanýydý her taraf. Ýlk defa devrimin bu kadar yakýn olduðunu hissettim. Bir devrim günüydü. Bilmediðim bir yerde Taksim’e doðru üç yoldaþla yol aldým ve yürürken üstümüze kurþun yaðdýrmaya baþladýlar. Ýþte korkularýnýn en büyük kanýtý! Bizlerden, iþçi ve emekçilerden bu kadar fazla korkuyorlar. Bir Leninist TAKSÝM DEVRÝMDÝR Ýþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele, dayanýþma ve kapitalizme karþý kavga günü olan 1 Mayýs’ta faþist devlet Taksim’de yoðun güvenlik önlemi almýþtýr. Mücadele Birliði Platformu’nun yýllardýr Taksim için öne sürmüþ olduðu “Taksim’de Israr Devrimde Isrardýr” sloganý 2007 ve 2008 1 Mayýsýnda ete kemiðe bürünmüþtür. Leninist politikalarýn teorik doðruluðu yaþam tarafýndan pratik gerçekliðiyle de bütünleþmiþtir. Faþist devleti Taksim Alaný’na yýðdýðý 25000 çevik kuvvet ve 2000, 3000’e yakýn askeriyle aldýðý güvenlik önlemine raðmen Taksim Meydaný’nda alana bakan yüksek bir binadan “BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU” yazýlý5x3 metre boyutunda bir pankart astýk. Hükümetin yüksek mevkilerinden duyduðumuz “Taksim alanýnda kuþ uçurtmayacaðýz” sözünü biz Leninistler gerektiðinde kuþ olup uçarak boþa çýkarttýk. TAKSÝM’DE ISRAR DEVRÝMDE ISRARDIR! TAKSÝM KIZILDIR KIZIL KALACAK! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! Bir Leninist 1 MAYIS Yiðit, Özverili, Militan Gençliðimiz DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝMÝZ SÝZE SESLENÝYOR! Bir 1 Mayýs savaþýmýný daha geride býraktýk. Ýþçi emekçi kitleler ve bunlarýn yanýnda saf tutan gençlik, faþizm tarafýndan çembere alýnan Taksim Meydaný’na ulaþabilmek için saatler boyunca göðüs göðüse, sokak sokak, barikat barikat çarpýþtý. Faþizmin yoðun saldýrýlarýna göðüs gerdi. Tarihsel haklýlýðýndan ve meþru davasýndan aldýðý gücü, o gün Taksim’e çýkan ve çýkabilecek tüm yollara yansýttý. Bu durum bizlere bir kez daha emekçi kitlelerin önüne somut hedef konulduðu zaman, o hedefe ulaþmak için nasýl bir bilinç ve özveriyi kuþandýðýný, önüne çýkarýlabilecek engellere hazýr olduðunu ve bu engelleri aþmak için devrimci bir çabaya giriþebileceðini gösterdi. Bu sürece kolay gelinmedi... Leninist politika 1 Mayýs’ýn herhangi bir gün, Taksim’in herhangi bir alan olmadýðýný, sýnýflar mücadelesinde bir mihenk taþý olduðunu, yüzünü Taksim’e çeviren emekçi kitlelerin nitel ve nicel bir sýçrama yaþayacaðýný, bunun devrimimizin geliþimi için olmazsa olmaz bir hedef olduðunu bu topraklarda seneler boyunca haykýrdý. Haykýrmakla kalmadý, yalnýz kalma pahasýna, tarihin kendisine verdiði devrimci sorumluluðu kuþanarak bunu 1 Mayýs Alaný’nda Taksim’de olarak gösterdi. “Söylemenin en iyi yolu yapmaktýr” düþüncesiyle hareket eden Leninist politika kitlelere güvenmenin vazgeçilmez olduðunu, kitlelerin kapitalizm ve burjuva sendikacýlýðýnýn çemberinden kurtulmasý için, devrimci öncülerin bir adým önde olmasýný ve bunu pratiðiyle göstermesi gerektiðinin altýný defalarca çizdi. Bu mücadelede her sene proletaryanýn kaný ile kýzýllaþmýþ meydanda kurþunlandý, tutuklandý, gözaltýna alýndý... Yýlmadý... Her sene bir öncekinden daha fazla güç ve kararlýlýkla zaptetti Kýzýl Meydan’ý. Devrimci Öðrenci Birliði, Leninist politikanýn kendisine öðrenci gençlik alanýnda verdiði sorumluluðu bu süre zarfýna kadar yerine getirmek için azami çaba gösterdi. Gençliðin enerjisi reformist akýmlar tarafýndan heba ediliyor, sýnýflar mücadelesinin iþçi sýnýf cephesinden ileriye atýlýmý için gençliðin önüne koyacaðý hedefler bu akýmlar tarafýndan birer birer çiðneniyordu. Bu gün baktýðýmýzda onlar açýsýndan hiçbir þey deðiþmiþ deðildir. Atýlan “Taksim’i Kazandýk, Fethettik” hamasi nutuklarýna kimse aldanmasýn. Düne kadar “Alan önemli deðildir, abartmayýn, bizim Taksim gibi bir derdimiz yok” diyenler, bugün 1 Mayýs’ta Taksim’de olmanýn zorunluluðunu ve mahcubiyetini hissederek tabir- i caizse “piþkince” bu politikanýn altýnda saf tutuyorlar. Taksim’i kazandýran Leninist politika, kazanan iþçi sýnýfý, emekçi halklar ve bunlarýn yanýnda saf tutan yiðit devrimci gençliktir. Bu gerçek bedeller ödenerek yazýlmýþ mücadele tarihimizin bir sonucudur. DÖB hiçbir zaman bu gerçeðin karþýsýnda kibirli davranmadý. O, kitlere sonsuz güveniyle gücünü iþçi sýnýfýndan ve emekçi halklardan aldý. O, gücünü kolektivizmin verdiði üretimle öncü kurmayýnýn öngörüsüyle aldý ve buna göre þekillendi. Kitleler Gerçek Öncülerini Eylem Ýçinde Tanýrlar 1 Mayýs günü tam da buna uygun bir tablo ortaya çýkmýþtýr. DÖB’lü öðrenciler bulunduklarý her alanda düþmana karþý uzlaþmazlýðýn birer temsilcisi olup, mücadelenin seyrinin geliþimi açýsýndan inisiyatifi ele geçirmiþ ve kitleyi yönlendirebilmiþlerdir. Bu bir hareketin söylediklerinin arkasýnda durmasý ve çarpýþma alanlarýndaki yetkinliði açýsýndan önemli bir noktadýr. Þiþli’den Tarlabaþý’na ve buradan Ýstiklal’in ara sokaklarýna kadar bu böyledir. DÖB’ün kararlýlýðý ve sokak savaþýný görenler o gün DÖB’ün çevresinde toplanmýþ ve onunla ortak hareket etmiþtir. Kitlenin burjuva sendikalizminin geri adým atmasý karþýsýnda yýlgýnlýða ve umutsuzluða düþtüðü anlarda DÖB’lü öðrencilerin kitleye dönük “Bugün burada Taksim’e çýkmak için irade gösterenler var ve bu iradenin karþýsýnda kitlelerin Taksim’e çýkmamasý için çýrpýnan faþist sermaye devleti! Taksim’e çýkmak isteyenler bizimle hareket etsin” içerikli konuþmalarý etkili olmuþtur. DÖB, dýþýnda devrimci güçlere o gün siper yoldaþlýðýnýn kazanmasý çaðrýsý yapmýþ, devrimci dayanýþmanýn en üst seviyelere çýkarýlmasý ve ortak hareket edilmesi için çaðrýlmýþtýr. Taksim’in 1 Mayýs Alaný olduðunu bilen iþçi sýnýfý ve emekçi halklar otuz bin kiþilik kuþatmaya raðmen gün boyu sürdürdüðü savaþýmla Taksim’e çýkma kararlýlýðýný herkese göstermiþtir. Bu sýnýf mücadelesi ve gençlik hareketi açýsýndan politik bir kazaným ve moral güçtür. Devrim mücadelesinde bu tür kazanýmlar kitlelerin daha ileriye gitmesini saðlar. Artýk kýlýçlar kýnýndan çekilmiþ son sözler söylenmiþtir. Hiçbir þey 1 Mayýs öncesi gibi olmayacaktýr. Hareket kendisini aþacaktýr. 1 Mayýs günü Taksim ve çevresinde rüzgar ekenler bilsinler ki, bu biçecekleri fýrtýnanýn müjdecisidir. Devrimin geliþimi için daha fazla örgütlülük daha fazla cüret daha fazla güven... Her sokak baþýna “ayak takýmýnýn cevabý; ayaklanma olacak” þiarýný yazmak için ileri! ÝNANÇ, ÝRADE, ZAFER! TAKSÝMÝ KAZANDIK SIRA DEVRÝMDE! YAÞASIN DEVRÝM VE SOSYALÝZM! DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA! DÖB (DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ) 37. SAYI MAYIS 7 1 MAYIS TAKSÝM ’Ý BÝR KERE DAHA ZAPTETTÝK 1 Mayýs günü bizler Þiþli grubundaydýk. Önce toplanma yerine gittik. Bir süre yoldaþlarý bekledik. Yoldaþlarýmýzýn da gelmesiyle Þiþli Cevahir Otel’in oraya yöneldiler. Deniz bayraklarýmýzý açarak sloganlar atarak yürümeye baþladýk. Bir süre sonra Taksim’in alt sokaklarýna yöneldik. Dolapdere’ye geldik. Dolap derede barikatlarý kurduk. Barikatlardan birine, bir uca Mücadele Birliði bir uca Devrimci Ýþçi Komiteleri bayraðýný astýk. Barikatlarý kurmadan önce ilk çatýþmayý yaþamýþtýk. Daha sonra ikinci barikatý kurduk. Sonra çevik kuvvet polisleriyle çatýþmaya girdik. Devamlý “Taksim Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”, “Hedef Taksim”, “1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara” sloganlarýný haykýrdýk. Bu süre içerisinde sayýmýz da çoðalýyordu. Reformistler bizi gördüklerinde yön deðiþtiriyordu. Bir ara polisler iki koldan gelmeye baþladýlar ama bizler onlarý püskürttük. Silah sýktýklarý da oldu. Bir ara kendimi Filistin sokaklarýnda gibi hisse- 8 37. SAYI MAYIS diyordum. Onlar Siyonist Ýsrail askerleri bizler ise taþ generallerdik. Bizler onlarýn üzerine barikatý daha yukarýya taþýdýk. Bu sefer önce arka tarafa gaz bombalarý attýlar. Bizlerde taþlarla karþýlýk verdik. Daha sonra iki yoldaþ ve ben yoðun bir gazýn ortasýnda kaldýk. Buna raðmen son ana dek onlara karþýlýk verdik. Öyle yoðun gaz atýldý ki bir ara ikimizde ölecek gibi olduk ve barikatýn arkasýna geçtik. Gazýn etkisi geçtikten sonra yeniden çatýþmaya baþladýk. Uzun bir süre Dolapdere’de çatýþtýktan sonra gelen haberlerle beraber Tarlabaþý’na doðru yönelmeye baþladýk. Bu ara kitle bayaðý kalabalýklaþmýþtý. Tarlabaþý’na doðru yöneldik. Daha sonra en önde DÝK pankartý ve arkasýnda 300’ün üzerinde insanla beraber slogan ata ata aralardan Tarlabaþý’na gelmeden önce kitleye iki grup daha katýldý. Yaklaþýk 500-600 kiþi olmuþtuk. Leninistler hemen trafiði keserek kitlenin geçiþini kolaylaþtýrdý. Daha sonra yeniden saldýrý baþladý. Bu çatýþma kýsa sürdü. Artýk Tarlabaþý’nýn sokaklarýndaydýk. Bu arada bazý siyasetler kitlesini bizden kopardý. Ana caddeden bir sokak alttaydýk. Burada da bir ayrýþma yaþandý. Bizler Taksim’e çýkmanýn yollarýný ararken diðerleri 300-400 kiþiyi ikiþerli ikiþerli karþýya geçirmeyi öneriyorlar, hem de caddenin iki yanýnda çevikler, panzerlerle tutulmuþken. Bizler Taksim’e çýkmak için uygun yollarý ararken polis Tarlabaþý’ndan saldýrmaya baþladý. Burada çatýþa çatýþa geriye çekildik. Daha sonra yine barikat kurmaya baþladýk. Orada da bir süre çatýþtýk. Artýk çatýþa çatýþa Kasýmpaþa’ya indik. Bu süre içerisinde yine bazý yapýlar, eylemi bitirdiklerini ve ayrýlacaklarýný açýkladý. Kasýmpaþa’ya geldiðimizde Leninistler çoðunlukta olmak üzere iki yapýnýn daha insanlarý vardý. Kasýmpaþa’da panzer ve gaz bombalarýyla yeniden çatýþma baþladý. Bizler Kurtuluþ’a doðru yöneldik. Uzun süre burada çatýþtýk ve polis daha yukarý çýkamadan geri çekilmek zorunda kaldý. Kurtuluþ’ta yalnýzca Leninistler kalmýþtý. Yeni yeni haberler almýþtýk Mücadele birliði iki kez en önde Taksim’e çýkmýþlardý. Bu haberin arkasýndan daðýlma kararý aldýk. Son saatlerde tek çatýþan bizler kalmýþtýk. Yine zaptettik Kýzýl Meydaný. Ve seneye yine zaptedeceðiz. 2009 1 Mayýs’ýnda yine Taksim’deyiz ve hep orada olacaðýz. GEB’li Bir Ýþçi 1 MAYIS’A DOÐRU Merhaba Mücadele Birliði okurlarý, Bizler DÖB’lüler olarak kendi alanýmýzdan 1 Mayýs çalýþmalarýný sürdürdük. DÖB pullarýný bulunduðumuz tüm üniversitelerde ve liselerde yoðun bir þekilde yaptýk. Ýstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nde yoðun bir biçimde DÖB pullamalarý yaptýk. Ayný zamanda Ýstanbul Üniversitesi’ne 1 Mayýs ve 4 Mayýs Kadýköy Mitingi’nin afiþleri yapýldý ve “1 Mayýs’ta Taksim’e DÖB”, “DÖB” yazýlamalarý yapýldý. 12 Nisan 2008 12 Nisan günü öðrencileri Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne toplayarak film gösterimi yaptýk. “Boykot” filminin gösterimini yaptýk. Öðrenciler filmden etkilendiler. Film gösteriminin hemen ardýndan ise Mücadele Birliði Platformu’nun hazýrlamýþ olduðu 1 Mayýs slaytýný gösterip öðrencileri Taksim Meydaný’na çaðýrdýk. Ayný zamanda bulunduðumuz tüm bölgelerde 1 Mayýs çalýþmalarýna katýldýk ve güç verdik. DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði) ÝLK 1 MAYISIM... Merhaba yoldaþlar, Bu benim ilk 1 Mayýs’ýmdý. Sabah otobüsümüze binip Þiþli’ye doðru yola çýktýk. Arabadayken marþlar ve türküler söyledik. Þiþli’ye vardýðýmýzda, içimde heyecan ve korku vardý. Sonra Bomonti’nin ara sokaklarýndan yürüdük. O sýrada faþist güçler gaz bombalarý ile bize saldýrdý. Geri çekildik ve barikat kurduk. Faþist güçler bize tekrar saldýrdýlar. Ve ben o anda çok sinirlenip “faþistler, köpekler” diyerek üstlerine yürüdüm. Daha sonra ise Taksim’e doðru yola çýktýk. Gazi’den DÖB’lü Bir Öðrenci 1 MAYIS KORKMAKTA HAKLISINIZ BURJUVA BAYLAR Çok yoðun bir 1 Mayýs çalýþmasýnýn ardýndan otobüslerimizle Þiþli tarafýna kadar gidebildik. DÝSK’in orada bulunan yoldaþlarla sürekli irtibat halindeydik. Disiplinli bir þekilde ilk önce DÝSK’in önüne çýkmaya çalýþtýk. Karþýmýza panzeri, silahlarý, gaz bombalarýyla faþist bir duvar ören devletin kolluk kuvvetleriyle ilk kez burada sýcak bir çatýþmamýz oldu. Ardýndan orada bulunan diðer devrimci yapýlarla ortak bir inisiyatif oluþturuldu ve hedef Taksim denilerek, Taksim’e doðru ara sokaklardan yürüyüþe baþlandý. Bu sýrada sýk sýk “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarý duyuluyordu. Geçtiðimiz yol üzerinde bir çok yerde halk balkonlara, camlara çýkarak zafer iþaretleriyle, alkýþlarla, kimi zaman da zýlgýtlarla bizlere destek veriyorlardý. Yürüyüþ sýrasýnda bir çok yerde çatýþmalar yaþandý ve barikatlar kuruldu. Kolluk kuvvetlerine anladýklarý dilden anlattýk kararlýlýðýmýzý. Sonunda tüm engellemelere raðmen Tarlabaþý sokaklarýndaydýk. Çatýþma burada çok daha yoðunlaþtý. Her sokak, her çýkýþ kýsacasý Taksim’e çýkan tüm yollar kolluk güçleri tarafýndan kapatýlmýþtý. Ve devrimin gücünü bilen, hisseden burjuvazinin bu kadar “orantýlý güç” kullanmasý normaldi. Çünkü Kürdistan’da 11 yaþýndaki, 9 yaþýndaki çocuklara orantýlý güç kullanmýþlardý. Yaþlý, genç, çocuk, kadýn, erkek demeden topyekun bir savaþ ilan etmiþti. Burjuvazi iþçilere emekçilere “burasý Batý Þeria deðil” diyordu. Bu satýrlarý okurken bir anda anlatýlan yerlerin Filistin direniþinden sahneler olduðunu sanabilirsiniz... Çatýþmalar sýrasýnda bir yoldaþýmýzýn yüzüne denk gelen gaz bombasý, yüzünün bir bölümünün þiþip kabarmasýna neden oldu. Tarlabaþý’ndan Taksim’e çýkýlamýyordu. Burada çatýþmalar epeyce þiddetlendi, her taraf tutulmuþtu. Tarlabaþý’nda kolluk kuvvetleri biran çatýþanlarý sýkýþtýrdýklarýný zannettiler. Tam sevince kapýlacaklardý ki bir yoldaþýn onlarýn üzerine koþmaya baþlamasý ve koþan yoldaþýn arkasýndan kitlenin de koþmasý üzerine polisler birbirini ezerek kalkanlarý bile düþürerek kaçmaya baþladý. Onlarýn yardýmýna yine baþka bir çevik grubu koþtu. Kitleye yoðun bir gaz bombasý atarak daðýtmaya çalýþtý. Burada üzerlerimize silahlarla ateþte açtýlar. Çatýþma Leninistlerin öncülüðünde ve inisiyatifinde uzun bir süre devam etti. Daha sonra baþka yoldaþlarýmýzýn Taksim’e çýktýðýný öðrendik. 1Mayýs ve Taksim bir kez daha Leninizmle perçinlendi. Taksim her sene olduðu gibi hiç de yabancý olmadýðý bir imzayý gördü: “Mücadele Birliði”! Tazyikli suya, gaz bombalarýna, silahlara raðmen açýlmýþtý pankart tam üç kez. Ve daha sonra öðrendiðimize göre Taksim Meydan’dan görünen bir apartmanýn çatýsýndan çok büyük boyutlarda Mücadele Birliði pankartý açýlmýþ. Burada bir ayrýntýyý anlatmadan geçemeyeceðim Çatýþma sýrasýnda bir ara sokaða girildi. Sokaða girer girmez provoke etmek isteyenler oldu. Bu duruma düþmedik. Leninist disipline uygun hareket ettik. Orada konumlanýrken bölgenin ve kitlenin güvenliðini aldýk, burada yaklaþýk 45 dakika kaldýk. Ýlerleyen saatlerde çok güzel þeylerde yaþandý. Çevre halký bizlere yiyecek, su, þapka göndermeye baþladý. Özellikle bir teyze bizlerle çok ilgileniyordu, “aman aç kal- mayýn, kendinize dikkat edin” diyordu. Bunun üzerine bir yoldaþ üzerinde Deniz tiþörtünü çýkararak teyzeye hediye etti. Teyze çok sevindi ve bunu evinin duvarýna asacaðýný söyledi. Yine bir esnaf utana sýkýla gelip bir yoldaþtan Deniz tiþörtü istemiþti. Oradan çok sýcak duygularla ayrýldýk. O gün, iç savaþ yok, devrimci durum yok diyenler bir kez daha Leninist politikanýn doðruluðunun, ete kemiðe bürünmesinin karþýsýnda bu politikanýn altýnda ezildiler. Burasý Gazze Deðil Taksim Hitler faþizmi döneminde bile hastanelere dokunulmamýþken 2008 1 Mayýs’ýnda hastanelere bile atýlan gaz bombalarý ile ölüm sýnýrýna gelen hasta ve hasta yakýnlarý tepilerini “burasý hastane hayvan herifler” diyerek gösterdiler. Neden bu kadar çok korkuyorlar iþçi ve emekçilerden? 1 Mayýs’ta Taksim’in daha adýný duyduklarýnda bile duyduklarý öfke ve gerginliði, gizlemiyorlar. Burjuvazinin bu halde olmasýnýn sebeplerinden biri de iþçi ve emekçilerin artýk kendi güçlerinin farkýna varmasýdýr. Artýk iþçi ve emekçiler yavaþ yavaþ kendi güçlerinin farkýna varýyorlar. Þimdi evine ekmek götüremeyen, iþsiz kalan, açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþayanlar baþ olmak için yürüyorlar. Tayyibin deyimiyle “ayaklar boþ olursa kýyamet kopar.” Evet korkmakta haklýsýnýz. O korktuðunuz kýyamet kopacak ve o ayaklar baþ olacak. Ýktidar emeðin olacak! Ve bu kýzýl bayraðý iþçi sýnýfý ve emekçilerin öncü müfrezesi Leninist Parti dalgalandýracak. Korkmakta haklýsýnýz burjuva baylar. Gece rahat uyumayýn, “gecekondulardan gelinip boðazlarýnýz kesilecek” diye korkun... 92’den bugüne olduðu gibi 2009 yýlýnda da Leninistlerin bayraðý altýnda 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný Taksim’e Devrime Özgürleþmeye... YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! Gazi’den Bir Leninist 1 MAYIS’TA TAKSÝM’DE Biz yoldaþlarýmýzla birlikte Þiþli’ye gittik. Orada diðer arkadaþlarýmýzý beklerken, polisin baþka bir gruba saldýrdýðýný gördük. Bizler de hemen bayraklarýmýzý açýp yürümeye baþladýk. Helikopter havada eylemcileri gözlüyordu. Çevik kuvvet polisleri birden gazlarý atmaya baþladýlar, korkmadýk üzerlerine doðru yürüdük. Ve o bölgeyi ele geçirip barikat kurduk. Bir süre bize gelecek haberleri bekledik. Ve bu süre içinde barikatý koruduk. Bu sýrada birçok çatýþmalar yaþandý. DÝSK Taksim’e çýkmaktan vazgeçince, biz Taksim’e yöneldik. Bu sýrada çevik kuvvet polisleri bize tekrar saldýrdý. Tarlabaþý’na geldiðimizde, çevik kuvvet her yerden saldýrdý. Sýkýþmýþtýk. Yoldaþlar ara sokaklardan çatýþarak geri çekiliyordu, ben onlardan koptum. Sonra beni gözaltýna aldýlar ama, kýsa süre sonra serbest býraktýlar. Sonra duydum ki yoldaþlar Taksim’e çýkmýþ. Çok sevindim. Bir Mücadele Birliði Okuru 37. SAYI MAYIS 9 1 MAYIS “ONUR ÖLÜMDEN GÜÇLÜDÜR!” 77’nin 1 Mayýs’ýnda yeni bir dünya özlemiyle Taksim’e akan iþçi ve emekçilerin üzerine ateþ açýlmýþ, 34 iþçi bu meydanda ölümsüzleþmiþtir. 34 iþçinin kanýyla kýzýllaþmýþtýr Taksim, iþte o günden bugüne Taksim kýzýldýr. Burjuvazi varlýðýný tehdit eden iþçi ve emekçilerin var olan öfkesini görmüþ, bunu yok etmek için derin bir sýnýfsal kinle hareket ederek kitle katliamý tertiplemiþtir. 79’dan itibaren emekçi sýnýflara ve devrimci güçlere yasaklanan Taksim Meydaný 80’ darbesinden sonra futbol kutlamalarýna, konserlere, faþist, þoven gösterilere açýk hale getirildi. Bu, aslýnda burjuvazinin iþçi sýnýfýna, devrimci güçlere yönelik bir meydan okumasýydý. Burjuvazi ve onun faþist devleti bu meydan okumayý baský, terör gözdaðý eþliðinde uzun yýllar sürdürdü. Taksim’e çýkmak isteyenler bir bedel ödemeyi göze almak zorundaydýlar. Bu nedenle çoðu devrimci yapý Taksim’den vazgeçmiþtir. Ama Leninistler öncü olma iddiasýna denk düþecek þekilde tavýr koyup, Taksim’de ýsrarýn devrimde ýsrar olduðunu, düþman tarafýndan katledilen 34 insanýn boþuna ölmediðini, 16 yýl boyunca tek baþlarýna da olsa, ýsrarla Taksim’e çýkarak gösterdiler. Ta 2007 yýlýna kadar yalnýz çýktýðýmýz Taksim yýllar sonra sendikalar ve kimi devrimci yapýlar tarafýndan hatýrlanmýþ(!) ve Taksim’e çýkmýþlardýr. Her sene ve her sene ýsrarla Taksim’e çýkan Leninistler’in politikalarý 2007 yýlýnda yaþam tarafýndan doðrulanmýþ ve Taksim gerçeði sendikalara ve devrimci yapýlara kendini kabul ettirmiþtir. 2008 1 Mayýs’ýnda günler öncesinden baþlayan “Taksim’e çýkýlmalý mý?” tartýþmasýnda baþbakan ve onun yardýmcýlarý sürekli tehditlerle oraya çýkacaklara gözdaðý vermiþ ve onlarý “Ayaklarýn baþ olduðu yerde kýyamet kopar” gibi söylemlerle aþaðýlamýþtýr. 30 yýl önce yeni bir dünya özlemiyle Taksim’e akan kitlenin coþkusu yüreðimizde, mücadelesi bilincimizde bizler de yürüyoruz Taksim’e devrime… 6 Mayýs 1972 tarihe, devrimci mücadeleden uðrunda ölüm bile olsa asla vazgeçilmeyeceðini öðreten bir gün olarak geçmiþtir. Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan’ýn, devrimci önderlerin, burjuvazi tarafýndan idam edilerek ölümsüzleþtiði bir gündür 6 Mayýs… Denizlerin uðrunda ölüme gittikleri mücadelenin, yarattýklarý devrimci deðerlerin içinin boþaltýlmasýna izin vermemeliyiz, bu konuda uyanýk olmalýyýz. Denizlerin yarattýklarý deðerlere sahip çýkmak onlarýn mücadelelerini sadece bir gün hatýrlamakla deðil, yýlýn 365 gününe mücadeleyi yaymakla mümkündür. Ýnsanlarýn artýk kapitalizmin onlara sunduðu artýklardan, taþýdýklarý et parçasýndan vazgeçmeyi öðrenmelerinin zorunluluðu bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadýr. Hepimiz bilincimizle, yüreðimizle ve tüm gücümüzle mücadelenin sorumluluðunu üzerimize alýp Denizler gibi ileri atýlmalýyýz. “Denizleri Anlamak Denizler Gibi Savaþmaktýr” þiarýný içselleþtirmeli ve “Deniz Olunmalý” diyerek yol almalýyýz. Bizler Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak 11 Mayýs 2008 tarihinde 1 Mayýs’ta Taksim’e, 4 Mayýs’ta “Denizler Ýçin Ben de Birþeyler Söylemek Ýstiyorum” adýyla Kadýköy’de yapýlan Denizleri Anma Mitingine ve 6 Mayýs’ta, Denizleri An- 10 37. SAYI MAYIS kara’da Karþýyaka’daki mezarlarý baþýnda anmaya giden arkadaþlarla yaptýðýmýz söyleþi-sohbet tarzýnda bir etkinlik gerçekleþtirdik. Ýlk önce, 1 Mayýs’ýn tarihçesini anlatan bir slayt gösterimi yapýldý. Ardýndan sohbete geçildi. Arkadaþlarýmýzýn ortak düþünceleri þunlardý.: “Bugüne kadar 1 Mayýs’ý hep televizyonlardan izledik. Ama 1 Mayýs’ý 1 Mayýs Alaný Taksim’de yaþamakla izlemek çok farklýymýþ, bunu gördük. Burjuvazi, iþçi ve emekçilerin kanýyla kýzýllaþmýþ, devrimi simgeleyen Taksim’i iþçi sýnýfý ve halklarýn gündeminden düþürmek ve unutturmak için iþçi ve emekçilere yasaklamýþtý. Ama devrimi ‘Devrim Ya Ruhumuzdadýr ya da Hiçbir Yerde’ bilinciyle içselleþtirmiþ olan Leninistler, ‘1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alanýna Taksime’ þiarýyla Taksim’e yönelmiþlerdir. Burjuvazinin yasaklarý devrimcilere iþlemezdi. Devrim için savaþmanýn onuruyla Taksim’e çýkýp, gerekirse orada ölümsüzleþmeyi göze almýþtýk. 4 Mayýs’ta da Kadýköy’de Denizleri Anma Mitingi’nin yasaklanmasýna gerekçe olarak bize ‘suç ve suçluyu övme’ dendi. Biz de diyoruz ki, Denizleri anmak bir suçsa, biz bu suçu iþlemeye devam edeceðiz. Bu suçu iþlemekten onur duyuyoruz. 6 Mayýs’ta da Ankara’da mezarlarý baþýnda olmak, hüzünle birlikte heyecan, onur ve coþku katmýþtý bize. Bizler onlarýn gerçek yoldaþlarý olarak onlarý sahipsiz býrakmayacaðýz. Ýnsanýn kendine ait bir bedeni yoktur, insan ancak, kendini devrimle bütünleþtirdiðinde bir bedeni olabilir. Mezarlarý baþýndayken gördüðümüz þey nasýl yaþadýðýmýzdan çok, nasýl ölmemiz gerektiðine karar vermekti: ‘ya baþýmýz eðik, aþaðýlanarak öleceðiz ya da baþýmýz dik onurluca öleceðiz.’” Oraya katýlan arkadaþlardan sonra, söyleþide bulunan arkadaþlardan söz almak isteyenlerin yorumlarý da dinlendi. Eðitim emekçisi bir arkadaþýmýz, “6 Mayýs’ta mezarlarý baþýndayken hüzünle sevinci bir arada yaþadým. Deniz Gezmiþ gibi, gerçekten yiðit onurlu, insanlarýmýzý kaybettiðimizi orada anladým” dedi. Emekli-Sen’den bir arkadaþýmýz, “Sizleri gördükçe onur ve gurur duydum. Bizim kuþak çileli bir kuþaktý ve artýk siz varsýnýz. Proleter devrim gerçekleþene kadar bu böyle sürecek. Benim yaþým 61, sizler gibi Taksim’e gidemiyorum ama sizleri gördükçe bu mücadelenin süreceðine inanýyorum” dedi. Söz alan eðitim emekçisi bir ana, “Ýstanbul’a gidemediðim için çok üzgünüm, gidemememin bahanesi olarak biraz da yaþlýlýða mý sýðýnýyoruz ne! 77’nin 1 Mayýsý’ný yaþayan biri olarak, Taksim’de gördüklerimin çok çirkin olduðunu düþünüyorum. Gördüklerimden yüklendiðim öfke ile, sanki buradaki bir Mayýs’ta deðil de, Taksim’de olduðumu zannettim. Ben gidemedim ama hepinizi yürekten kutluyorum” dedi. Necati yoldaþlarla mücadelede yer alan bir arkadaþ, “Denizlerin mücadelesi ulusal sýnýrlara hapsedilmeye çalýþýlýyor. Bu büyük bir çeliþkidir. Buna fýrsat vermemek gerektiðini düþünüyorum. Devrimcilerin bu yaratýlmaya çalýþýlan boþ alanlarý doldurmasý gereklidir” dedi. Ayýþýðý’na ilk defa gelen bir arkadaþ, “gerçeklerin herkese duyurulmasý gerekiyor. Burada anlatýlanlarýn dýþarýdaki gençlere ulaþtýrýlmasý gerekmektedir” dedi. Bir arkadaþ: “Devrimciler sadece 1 Mayýs’ta deðil, yýlýn 365 gününde bu karafatmalarla(polislerle) kavga ediyor. Devrimciler, beyinsel olarak uðraþýp or- 1 MAYIS taya bir þeyler koymak istiyorlar. Denizleri anlatmak için, dizi çekiyorlar. Ve burada amaç Denizlerin içini boþaltmaktýr. 1 Mayýs’ýn çiçek böcek bayramý olarak ilan edilmesi büyük bir hakarettir, iþçi ve emekçilere. 1 Mayýs dünyada farklý isimlerle kutlanýyor, ama hiç biri böyle saçma deðildir. Taksim’de atýlan bir taþ bile, bir sürü cümleden daha önemlidir. Tabi taþ atmak kadar, okumak yazmak da gerekiyor” dedi. Söyleþiden sonra Grup Sýra Neferi, ezgileriyle hem hüzünlendirdi hem de coþturdu. Arada Ekinsu Þiir Topluluðu’ndan arkadaþlar da þiirlerini bize sundular. Daha sonra dostumuz olan Duvara Karþý Tiyatro Topluluðu’ndan bir arkadaþ da Nazým Hikmet’in “Akrep Gibi- sin” ve “Onlar ki” adlý þiirlerinin dramatizasyonunu sahneledi. Herkesin pür dikkat izlediði dramatizasyon büyük beðeni topladý. Evet Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde gerçekleþtirdiðimiz bir etkinlik daha sona erdi. Biz Leninistler, her zaman her türlü etkinlik ve eylemlerimizden sonra düzenlediðimiz deðerlendirme toplantýlarýyla var olan eksikliklerimizi paylaþýp yarýna daha iyi hazýrlanmaktayýz. Son olarak diyoruz ki, devrimi görmek isteyenler Leninistlere baksýnlar. Çünkü Devrim Biziz Biz Devrimiz. Ölümden korkmadýðýmýz, onurumuza sahip çýktýðýmýz sürece hiçbir güç bizi yenemeyecektir. Çünkü, “ONUR ÖLÜMDEN GÜÇLÜDÜR!” Ýzmir’den Leninistler... Antep’ten Taksim’e Hedef... Taksim Merhaba yoldaþlar, Ben bu yýl 1 Mayýs’ý Taksim’de kutlamak istedim ve Antep’ten bir yoldaþýmla yola koyulduk. Ýstanbul’a inince ilk iþimiz Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne gitmek oldu. Orada bulunan yoldaþlarla tanýþtýk, sohbet ettik, beraber türküler söyledik. O kadar iyi insanlardý ki, hiç birbirlerini kýrmýyorlar, kaynaþmýþ bir aile gibi geçiniyorlardý. Bana o kadar ilgi gösterdiler ki oradan hiç ayrýlasým gelmedi. Oradan güler bir yüzle ayrýlýp Gazi’deki yoldaþlarla tanýþtýk. Buradaki yoldaþlar da aynýydý. Hiç ayrým yapmýyorlar, ailelerine nasýl davranýyorlarsa bize de öyle davrandýlar. Ertesi sabah 1 Mayýs’tý ve biz saat 09.00’da Þiþli’ye doðru yola koyulduk. Bayraklarýmýzý açtýk, pankartýmýzý açtýk kitleyle slogan ata ata yürüdük. Ve ben bir yoldaþýmla DÝK’in pankartýný elimize alarak ön saflara yürüdük. Daha sonra Dolapdere’ye yöneldik. Orada bir süre slogan attýk; “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný”… Daha sonra barikat kurma hazýrlýklarýna baþladýk. Ýlk barikatýmýzý kurduk ve barikatýn üzerine Deniz Gezmiþ resimli bayraðý dalgalandýrdýk. Ýkinci barikatý kurmaya çalýþýrken polisler saldýrmaya baþladý. Üstümüze biber gazý attýlar bizde taþlarla, sapanlarla karþýlýk verdik. Çatýþma sýrasýnda Leninistler yine barikat kurmaya baþladý. Yoldaþlarýmýzdan birisi havadan hýzla gelen biber gazý bombasýnýn sýrtýna çarpmasý sonucu yaralandý ve yere düþtü. Ben de bunu görünce yoldaþlarý çaðýrdým iki kiþi elinden, iki kiþi ayaðýndan tutarak tenha bir yere yoldaþý taþýdýlar. Yoldaþ bir süre sonra kendine geldi ve toparlandý, býraktýðý yerden çatýþmaya devam etti. Bu sýrada polislerle bir kovalamaca yaþandý. Daha sonra polisleri Dolapdere’de püskürttükten sonra Tarlabaþý’na yöneldik, orada uzun süre sokak aralarýnda çatýþma yaþadýk ve ben o çatýþma esnasýnda hep iyi þeyler düþündüm. Mutlaka bir gün kazanacaðýmýzý hayal ediyordum. Ama bunun bir hayal olmadýðýný biliyordum. Çatýþma sýrasýnda biz hala slogan atýyorduk. Oradan Kasýmpaþa’ya doðru çatýþarak yöneldik. Kasýmpaþa’da kýsa bir süre çatýþtýk ve Kurtuluþ’a doðru çýktýk. Polis yanýmýza yaklaþmaya cesaret edemedi. Bir süre orada bir mahallede dinlendik. Oradaki halk bizim 1 Mayýs eylemcisi olduðumuzu anlayýnca bize su, ekmek gibi yiyecekler verdi. Aslýnda gün boyu her yerde, halkýn bizlere bu tür yardýmý oldu. Bu, halkýn ne kadar duyarlý ve iþçi sýnýfýnýn yanýnda olduðunun göstergesidir. Antep/GEB’li Bir Ýþçi Yoðun bir çalýþmanýn sonunda iþte 1 Mayýs... Bugün büyük bir gün. Bizim zaferimizi ilan eden bir gün. Çünkü 1 Mayýs’ta Taksim’e çýkýlmasýna bugüne kadar yalýnýzca Leninist Politika iþaret etti ve bunu Leninistler pratikleriyle de gösterdiler. Bu bizi hem çok mutlu ediyor hem de çok gururlandýrýyor. 1 Mayýs günü sabah Gazi’de toplanýp, Þiþli’ye gittik. Orada diðer yoldaþlarla bir araya geldikten sonra bayraklarýmýzý ve “Deniz” tiþörtlerimizi giydik. Kýzýl bir görünüm... Her yerden dikkati çekiyorduk. Yürümeye baþlamamýzla beraber kendimizi çatýþmanýn ortasýnda bulduk. Bomonti’nin ara sokaklarýndan DÝSK’in arkasýna geldik. Buradaki çatýþmalar sert ve uzun sürdü. Bir yoldaþýmýz yaralandý. Hemen orada inisiyatifi ele aldýk ve kitleyi yönlendirmeye, çatýþtýrmaya baþladýk. Önümüzdeki bir sokakta bulunun çevik kuvveti kovaladýk. Onlarýn silahlarýna, gaz bombalarýna bizim taþlarýmýz baskýn geldi. Bir tarafta kovaladýk bir tarafta barikatlar kurduk. Ýlk barikatý kurduðumuz yerden iki sokak daha öteye ilerledik. Daha fazla yüklenmedik çünkü DÝSK ve emniyet görüþme halindeydi, bu görüþmeden çýkacak sonuca göre hareket tarzýmýzý belirleyecektik. Ve haber geldi. DÝSK çark etti ve Taksim’e çýkmaktan vazgeçti. Bunun üzerine kitleye olup biteni anlattýktan sonra hedefimizin Taksim’e çýkmak olduðunu söyledik. Orada ortak bir inisiyatif kuruldu. Taksim’e Bomonti’nin ara sokaklarýndan yöneldik. Yürüyüþ boyunca sýk sýk çevik kuvvetlerle çatýþmalar yaþanýrken çatýþmalarda karþýlaþtýðýmýz gruplara da bizlerle birlikte Taksim’e yönelmesi konusunda çaðrýda bulunduk. En sýk atýlan slogan þuydu bir yoldaþýmýz “Hedef..!” diye diyor ve kitle cevap veriyor “TAKSÝM”, “Hedef... Taksim” di. Kurtuluþ’tan sonra Tarlabaþý’na girerek Taksim’e çýkmaya çalýþtýk. Yürüyüþ sýrasýnda yoldaþlarýmýzýn Taksim’e çýktýðý haberini aldýk. Ýstiklal’deki yoldaþlarýmýz iki defa kitleye öncülük ederek Taksim’e çýkmýþ ve ayný zamanda büyük bir pankartý da Meydan’dan görünen bir yere asmýþlardý. Pankartta “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak! / Mücadele Birliði” yazýyordu. O anda bunu kitleye duyurduk ve çok mutlu olduk. Daha hýzlý bir þekilde yürüyüþümüze devam ettik. Tarlabaþý’na geldiðimizde Ýstiklal’deki yoldaþlarýn çatýþarak Tarlabaþý’na çekilmesi sonucu onlarla birleþtik. Çok sert çatýþmalar yaþandý. Tarlabaþý’nýn dört bir yaný kapatýlmýþtý, polis bizi kapana almaya çalýþýyordu. Bunun üzerine çatýþarak Tarlabaþý’ndan çekilmek zorunda kaldýk. Leninistler bu 1 Mayýs’ta bir kez daha öncülüklerini göstermiþ oldular. Bunu, yürüyüþ sonrasýnda baþka bir çevreden birinin “Bugün 1 Mayýs bu düzeye gelmiþse bu Mücadele Birliði sayesindedir” sözlerinden anlayabiliriz. Biz Leninistler 2009’da da Kýzýl Meydan’da olacaðýz DÖB’lü Bir Öðrenci 37. SAYI MAYIS 11 GÜNDEM HERÞEY EMEÐÝN OLACAK N e burjuvazinin mezarlýktan geçerken çaldýðý ýslýklar, ne yalan yanlýþ propagandalar... ne ABD’nin baþlattýðý Üçüncü Dünya Savaþý, ne kanlý katliamlar... ne þu, ne bu... 21.yüzyýl kapitalizme karþý küresel bir ayaklanma yüzyýlý olarak, sosyalizmin yükseliþ yüzyýlý olarak daha þimdiden damgasýný vurdu toplumsal yaþama. Tüm yeryüzü emekle sermayenin çok deðiþik görünümler altýnda kýyasýya savaþýna tanýk oluyor. Maddi yaþam, emekçi halk kitlelerini sürekli toplumsal devrime doðru itiyor. Ýnsanlýk, kapitalizmi aþma yolunda dev sýçramalar gerçekleþtiriyor. Buna karþýlýk kapitalizmin çöküþü de ayný þekilde sýçramalarla gerçekleþiyor. Kapitalist dünya büyük bir bunalýma yuvarlanmakta. “Piyasanýn sihirli eli”ne artýk burjuvazinin kendisi bile inanmýyor. Sermaye dünyasýnda büyük bir korku hakim. Gelecek onlar için karanlýk. Kopkoyu bir karanlýk. Ve üstelik daha krizin baþýnda bulunuyoruz! Buna raðmen krizin yarattýðý sarsýntý ve yýkým, tüm dünyada devrim fýrtýnasýnýn esmesine yetiyor. Tüm kýtalarda devrimler yükseliyor. Proleter dünya devrimi olgunlaþýyor. Ýnsanlýk, emperyalist-kapitalist sistemin yarattýðý bu korkunç yýkýma boyun eðmeyeceðini defalarca ortaya koydu. Tüm kýtalarda kapitalizme karþý zorlu ve süreðen bir mücadeleye atýldý. Hemen her türlü araç ve yönteme baþvurdu. Devrimci araçlara yöneldikçe baþarýlý sonuçlar elde etti. Kapitalist sistem onlarý yaþamdan kovdukça onlar yeni bir yaþam kurmak için ileri atýldý. En son onlarca ülkede patlayan “açlýk isyanlarý”, emekçi halklarýn, bu “yaþamdan kovulma”ya sessiz sedasýz katlanmayacaðýnýn en açýk kanýtýdýr. Türkiye ve Kürdistan’da ise yaklaþýk 12 37. SAYI MAYIS iki on yýldýr devrimci durum ve iç savaþ yaþanýyor. Uluslararasý sermayenin zafer naralarý attýðý 89-91 karþý-devrimleri döneminde, dünyanýn pek çok bölgesinin tersine, bu topraklarda devrimci bir kabarýþ yaþanýyordu. Sosyalizme pamuk ipliðiyle baðlý olan nice örgütlerin burjuva limanlara sýðýnmaya baþladýðý, sosyalizme sövgülerin moda olduðu o yýllarda, iþçi sýnýfý ve Kürt halký kapitalizme karþý ayaða kalkýyor, serhýldanlara baþvuruyordu. Devrimci mücadele büyüdü. Ýþbirlikçi tekelcilik, bütün emperyalist desteðe raðmen ne devrimi ezebildi, ne devrimci geliþimi durdurabildi. Sosyalizm, maddi bir güç olarak devrimci mücadeleye yön verdi. Tüm bu dönem boyunca iþçi sýnýfý, emekçiler ve Kürt halký örnek bir mücadele azim ve isteði sergiledi. Olgunlaþan Devrim Kitleler pratikten öðrenir. Sýnýflar savaþýmý, bu savaþýmýn her adýmý bir okuldur. Sýnýf, ulaþtýðý düzeyi, burada sergilediði pratik tavýrla gösterir. Sosyalizm denince aklýna kitabi bilgilerden, süslü sözlerden baþka birþey gelmeyenler, iþçi sýnýfýnýn ve emekçi halklarýn ulaþtýðý bilinç düzeyini bir türlü doðru okuyamazlar. Kendi kitabi bilgilerini ve süslü sözlerini yýðýnlarýn aðzýndan da duymadan, bir devrimin geldiðini kabul etmezler. Oysa þu son birkaç ayýn kitle eylemlerine bakmak bile, emekçilerin ulaþtýðý düzeyi görmek açýsýndan yeterlidir. Böylesine kitlesel, böylesine kararlý, uzlaþmaz ve dövüþken bir hareketlilik, neyin ifadesidir? Bunca saldýrý altýnda olan, bunca baskýya maruz kalan emekçiler, devlet güçleriyle þiddetli çatýþmalara girmekten çekinmiyor. Sýnýfsal kin ve öfke, düþmanýn kurþunlarýndan, baskýsýndan üstün geliyor. Dünyanýn sayýlý bölgelerinde görülebilecek bir direngenlikle, kararlýlýkla sokaða iniyor emekçiler. Ýþte 1 Mayýs, iþe Newroz! Emekçi yýðýnlar, ulaþtýklarý düzeyi baþka nasýl ifade etsin! Son birkaç ayýn eylemleri, özellikle Newroz ve 1 Mayýs, kitle hareketinde yeni bir döneme girdiðimizi gösteriyor. Ýþçi sýnýfý,emekçiler ve Kürt halký saldýrý konumundadýr. Savunma konumunda olan sermayedir, onun devletidir. Devrimin baskýsý, burjuva cephedeki çatlaklarý derinleþtirdi. Burjuvazinin kendi içindeki savaþý kýzýþtýrdý. Bu durum bir taraftan emekçi yýðýnlarýn ve Kürt halkýnýn eylemlerinin politik etkisini artýrýrken, diðer taraftan en sýradan emekçinin bile politik yaþama uyanmasýnýn koþullarýný yaratýyor. Burjuvazi, kendi isteði dýþýnda, kendi çýkarlarýna karþýt olarak, emekçi yýðýnlarý politik yaþamýn göbeðine çekiyor. Kendi eliyle, emeðin mücadelesinin önündeki engelleri bir bir kaldýrýyor. Burjuva cephedeki çözülüþ süreci, devrimin olgunlaþmakta olduðunun en temel göstergelerinden biridir. Eski, çözülüyor. Eski, aþýlýyor. Sermayenin bütün bu güç gösterisi, bu çözülüþün itirafýndan baþka birþey deðil. %47’lik oyla yapayalnýz bir hükümet; bölünmüþ, birbirlerine düþmüþ bir devlet aygýtý; sürekli sokaklara çýkan emekçi yýðýnlar; özgürlüðü için dövüþen Kürt halký... Tüm bunlarýn üzerine tüy dikmek için olsa gerek, derinleþmekte olan küresel kapitalist kriz! Tuzaklara Dikkat Burjuvazi için durum hiç de iç açýcý deðil. Fakat bu, emeðin kolayca zafer kazanacaðý anlamýna gelmiyor kuþkusuz. Koþullar ne olursa olsun, kapitalist iktidar, emekçiler yýkmadýklarý sürece kendiliðinden yýkýlmaz. Ve mutlaka çözüm yollarý bulur. Emek cephesi koþullardan kendi iktidarýný kurmak için yararlanmadýðý sürece, kapitalist iktidar, olduðu yerde duracaktýr. Çok zorlu savaþýmlar var GÜNDEM önümüzde. En baþta da, olgunlaþmakta olan devrimi “bir tas çorba uðruna satmak” isteyen, kitlelerin devrimci enerjisini kendi dar çýkarlarý uðruna kullanmak isteyen reformistlere karþý. Tüm devrimlerin evrensel kuralýdýr. Devrim güçlendikçe, onu yolundan saptýrmak, yarý yolda býrakmak için burjuvazinin gönüllü uþaklarýnýn çabalarý da artar. Çevrenize bir bakýn... Bin bir türlü “birlik tartýþmalarý”ný, “aydýn giriþimi”ni göreceksiniz. Burjuva sendikalardan yasal reformist partilere, tek tek aydýnlardan çeþitli kitle örgütlerine, hatta bir kýsým sosyalist sola kadar geniþ bir yelpaze var karþýmýzda. Kitlelerin devrimci bilincine ve enerjisine güvenmeyen, hatta ondan köþe bucak kaçan bu çevreler, devrimin bu muazzam yükseliþi karþýsýnda, bir dizi “proje” ile çýkýyorlar ortaya. Ortak paydalarý düzen içilik olan projelerle boy gösteriyorlar. Tüm bunlarýn amacý nedir? Kimileri “Bu ülkede iktidar var, muhalefet yok” diyerek çýkýyorlar yola. Varolan düzen içinde kendilerine bir koltuk, bir köþe kapma sevdasýyla... AKP’ye karþý CHP’nin yerini almaya soyunuyorlar. Ýþçi sýnýfýnýn, emekçilerin, Kürt halkýnýn tüm ufkunu böylesi bir parlamenter ahmaklýkla sýnýrlamaya çalýþýyorlar. Bu müzmin muhalifler, onlarca yýllýk savaþýmýn muazzam devrimci birikimini, kendi küçük çýkarlarý yolunda kullanmaya kalkýyorlar. Ulusal sorunda “kardeþlik” türküsü, kapitalist sömürü karþýsýnda “eþitlik” hurafesi... Laf-ý güzaf! Emekçilerin karþýlaþtýðý tüm sorunlar, kapitalizmin sürekli yeniden ve yeniden ürettiði sorunlardýr. Kapitalist üretim iliþkilerine son verilmedikçe bir doða yasasý zorunluluðuyla kendini yeniden üretecektir. Gelinen aþamada burjuva düzene muhalefet etmek deðil, onu yýkmak, tüm üst yapý kurumlarýyla birlikte onu havaya uçurmak ve emeðin iktidarýn kurmak dýþýnda, sorunlarýn çözüm yolu yoktur. Sosyal reformistler ve oportünistler, yýðýnlarýn ulaþmýþ olduklarý düzeyin çok gerisindeler. Ve yýðýnlarý geri çekmeye, düzen içi muhalefet araçlarýna hapsetmeye çalýþýyorlar. Burjuvaziye kan taþýyorlar. Bunlarýn büyük bir bölümü, bilinçli bir þekilde burjuvazinin yanýnda yer alýyorlar. Bir kýsmý ise devrime ve kitlelerin devrimci bilinç ve enerjisine güvenemedikleri, geliþmeleri doðru oku- yamadýklarý için yapýyorlar bunu. Ama sonuç deðiþmiyor. Ne Uðruna Savaþýlacak Koþullar böylesine devrimciyken, emekçi yýðýnlar ve Kürt halký muazzam bir öfke ile ayaða kalkmýþken, uðruna savaþýlacak hedeflerin ortaya konmasý son derece büyük önem taþýyor. Emekçiler, kendi durumlarýný düzeltmek için, Kürt halký temel bazý haklarý için on yýllar boyu savaþtý, savaþýyor. Ama bunlarýn hiçbiri, genel olarak durumun daha kötüye gidiþini engelleyemedi. Bugün kazanýlan, yarýn kaybedildi. Kapitalizm altýnda baþka türlü olmasý da mümkün deðil. Ýlk ve temel olan, burjuvazinin iktidarýna son vermek, emeðin iktidarýný kurmaktýr. Emeðin iktidarý kurulmadýkça, ne iþçi sýnýfý ve emekçilerin sorunlarý kalýcý biçimde çözülebilir, ne de Kürt halký üzerindeki ulusal baský son bulabilir. Ýþçi sýnýfý, emekçi baðlaþýklarýyla birlikte devrimi baþarýp Demokratik Halk Ýktidarý’ný kuracak, politik, ekonomik, ve toplumsal alanda alacaðý önlemlerle kurtuluþun yolunu açacaktýr. Þu halde “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganý ile ifade edilen hedef, ilk ve temel hedef olmak durumundadýr. Ýþçi sýnýfý, diðer ezilenlerin kurtuluþu uðruna mücadele etmeden kendi kurtuluþunu gerçekleþtiremez. Yaný baþýnda ayaða kalkmýþ, birleþik devrimin en önemli dinamiklerinden birini teþkil eden Kürt halk hareketi ile mücadele birliðini örmeden, devrimini gerçekleþtiremez. Öte yandan kendini tüm burjuva ulusal (ve þoven) önyargýlardan arýndýrmadan, bu mücadele birliðini örmesi mümkün deðildir. Her ulusun temel haklarý vardýr ve “kendi devletine sahip olmak” bu haklarýn en baþta gelenidir. Türkiye iþçi sýnýfý, Kürt ulusunun, kendi devletini kurmak ve ayrýlmak da dahil, kendi kaderini tayin hakkýný tutarlý bir þekilde savunmadýðý sürece baþarý þansý yoktur. Þu halde “Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakký” ve “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” sloganý, mücadelemizin temel hedeflerinden bir diðerini oluþturmaktadýr. Kendi önderlerine sahip çýkamayan bir sýnýf, zafer yüzü göremez. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu mücadelesinde esir düþen, zindanlara atýlan binlerce devrimci tutsak var. Proletaryanýn bu yiðit neferleri, devrim mücadelesini zindanlarda da kesintisiz sürdürmekte. Ýþçi sýnýfý, tüm burjuva hukuk önyargýlarýndan uzak, zindanlardaki devrimci tutsaklarýn kendi parçasý olduðunu, onlarýn sýnýflar savaþýmýnda esir düþtüðünü bilerek, zindanlardaki devrimcilerin özgürlüðünü savunmadan zafer yüzü göremez. “Zindanlar Yýkýlsýn, Tutsaklara Özgürlük” sloganý, mücadelenin temel hedeflerinden bir diðerini oluþturuyor. Bu üç temel slogan, iþçi sýnýfý ve emekçilerin, etraflarýnda birleþeceði üç ana eksendir. Bu doðrultuda mücadeleyi yükselten iþçi sýnýfý ve emekçiler, burjuva iktidarý alaþaðý ettiklerinde, kendi iktidarlarýna dayanarak; Faþist devlet aygýtýnýn parçalanmasý; ordu, polis, mahkemeler ve bürokrasinin parçalanmasý, tüm iktidarýn halk temsilcilerine verilmesi yoluyla politik özgürlüðün kazanýlmasý; Kürt ulusunun, kendi devletini kurmak ve ayrýlmak da dahil, kendi kaderini tayin hakkýnýn tanýnmasý, ulusal baskýnýn her türüne karþý tutarlý mücadele edilmesi, ulusal topluluklarýn kendi geleceklerini belirleme hakkýnýn saðlanmasý; Sermayenin (ve emperyalistlerin) elindeki tüm sanayi ve ticaret iþletmelerinin, madenlerin, bankalarýn, büyük topraklarýn kamulaþtýrýlmasý; Emperyalistlere ait askeri üslerin sökülmesi, NATO’dan çýkýlmasý, emperyalistlerle yapýlan ikili ve çok taraflý anlaþmalarýn iptal edilmesi; Emeðin korunmasý için çeþitli önlemler alýnmasý (çocuk emeðinin yasaklanmasý, kadýn iþçilerin saðlýða aykýrý iþlerde ve gece çalýþmasýnýn yasaklanmasý, ücret kesintisinin yasaklanmasý, sendikalaþma ve örgütlenme özgürlüðünün saðlanmasý vb. vb.)... doðrultusunda adýmlar atacaktýr. Ýþçi sýnýfý, emekçiler ve Kürt halký, tüm bir geleceklerini kendi ellerine almak için, gerçek özgürlükleri için, yukarda bir kýsmý ortaya konan hedefler doðrultusunda mücadeleye atýlmalýdýr. Zincirlerimizden baþka kaybedecek birþeyimiz yok! Kazanacaðýmýz koca bir dünya var! 37. SAYI MAYIS 13 6 MAYIS DÖB’DEN 6 MAYIS AÇIKLAMASI GENÇ ARKADAÞLAR Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan yoldaþlarýmýzýn dar aðaçlarýnda katlediliþlerinin üzerinden 36 yýl geçti. Bugün devrettikleri bayrak genç devrimci komünistlerin ellerinde daha yükseklerde dalgalanmaktadýr. Onlar, bu topraklarda her zaman devrimin kalbi, militanlarý, önderleri oldular. Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarý 71 devrimci kopuþunun öncüleri olarak burjuvazinin icazeti altýna girmeden, zora dayalý devrim anlayýþýyla, temelde illegal örgütlenmenin gerekliliðini vurgulayarak buna uygun bir mücadele anlayýþý yarattýlar. DÖB, Denizleri yarattýðý bu mücadele anlayýþýndan ve devrimci davaya baðlýlýklarýndan ötürü selamlýyor, yoldaþlarýnýn anýsý önünde saygýyla eðiliyor. Þu nokta iyice kavranmalýdýr. Onlar parlamentarizmi mahkûm etmiþ, ona çýkabilecek bütün yollarý ellerinin tersiyle itmiþlerdir. Onlar Filistin’de gerilla mücadelesi eðitimi almýþ ve bu süreçte Filistin halkýyla birlikte Ýsrail Siyonizmine karþý mücadele etmiþlerdir. Onlar enternasyonalist savaþçýlardýr. Onlar öðrenci hareketi içerisindeyken ve bu yolda DÖB’ü kurduklarýnda dahi iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn hep yanlarýnda olmuþ; onlarýn mücadelesi içinde aktif yer almýþ, öðrencilerin kurtuluþunun emekçi halklarýn kurtuluþundan geçtiðini pratikte ispatlamýþlardýr. Onlar daraðacýnda Marksizme ve Leninizme baðlýlýklarýný ifade etmiþler, Kürt ve Türk halklarýnýn birlikte mücadelesini haykýrmýþlardýr. Denizler, yaþamlarý boyunca burjuvaziye karþý uzlaþmazlýðýn simgesi oldular. Sayýlarýna ve imkânlarýna bakmadan “nereden geliyorsunuz? “ diye soranlara “ devrim yapmaktan” diye cevap verecek kadar devrimi içselleþtirdiler. “Devrim ya ruhumuzdadýr ya da hiçbir yerde” sözünü yaþamlarýyla örneklendirdiler. ÝZÝN VERMEYECEÐÝZ!.. Bugün Deniz Gezmiþ yoldaþlarýn ismi üzerinden politika yapýp, onlarýn mücadele ve duruþlarýyla emekçi halklarýn kalbinde yarattýðý sevgiyi kendi çýkarlarý için kullanmaya çalýþanlara izin vermeyeceðiz. Zamanýnda Denizlere “goþist, maceracý, küçük burjuva” ya- kýþtýrmalarý yapýp küfrü layýk görenler þimdi dizi ekiplerini, popüler kültürü de arkasýna alarak kendi tükeniþlerini geciktirme yollarýný aramaktadýr. Bu gerçeði, bulunduðumuz her yerde DÖB olarak bir tokat gibi yüzlerine çarpacaðýz. Denizlerin mücadele anlayýþýný terk ederek reformizmin ve parlamentarizmin limanlarýna yelken açanlarýn Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn isimleri üzerinden gerçek reformist yüzlerini gizlemelerine, gençliði ve emekçi halklarý aldatmalarýna izin vermeyeceðiz. Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarý kendilerini kendi dillerinden iþçi sýnýfýna, emekçi halklara devrimci gençliðe anlatmýþtýr. Onlarýn dili zora dayalý devrimin dilidir. Onlarýn dili proletarya davasýna sonsuz baðlýlýðýn, kapitalizme karþý topyekün bir mücadelenin, siyasi iktidarý hedefleyen Leninist Parti’nin dilidir. ÖÐRENCÝ GENÇLÝK; DENÝZ OLMALIYIZ! Deniz olmak demek, devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmek demektir. Deniz olmak, Denizler gibi savaþmak demektir. Denizlerin yolundan yürümek, onun mücadele anlayýþýna sahip çýkmak ve devam ettirmek demektir. Denizler, parlamentarizmden kopuþun adýdýr. Deniz gibi olmak, yasalcýlýðý, parlamentarizmi, sosyal reformizmi elinin tersiyle itmektir. Denizleri anmak, onlarýn ideallerini kuþanmak Marksizmi-Leninizmi rehber edinmek, Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðini savunmaktýr. Deniz olmak, devrim mücadelesini büyütmek, geliþtirmek ve zafere ulaþtýrmak için kavgaya katýlmak demektir. 6 Mayýs bizler için yas günü deðil, mücadele bayraðýný daha yükseklere çekme günüdür. Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn mücadelesini, geçmiþinden aldýðý güç ve deneyimle devam ettiren DÖB, öðrenci gençliði kendi saflarýnda kapitalizme, faþizme ve reformizme karþý mücadeleye çaðýrýyor. DENÝZ YUSUF ÝNAN SAVAÞA DEVAM! DEVRÝM YA RUHUMUZDADIR YA DA HÝÇ BÝR YERDE! DÖB (DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ) HALKIN DENÝZÝ AVANOS’TA ANILDI Nevþehir’in Hacýbektaþ ilçesinde, halkýn devrimci önderleri Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan için, katlediliþlerinin 36. yýldönümünde anma etkinliði düzenlendi. Ýlçede genç yaþlý pek çok sevenleri katýldý. Avanos Kýzýlýrmak Kültürevi üyeleri de 20’ye yakýn kiþi ile birlikte bulundular. Avanos’tan da Denizlerin davalarýný sürdüren bir devrimci arkadaþ, Nazým Hikmet’in “Güneþi Ýçenlerin Türküsü” þiirini coþkuyla, duygulu bir þekilde okuyarak anma etkiniðine heyecan getirdi. Bu etkinliðin önemi, halkýn ve gençliðin düzene karþý hoþnutsuzluðun ve mücadele ruhunun artmaya baþladýðýnýn görülmesiydi. 12 Mart döneminde katledilen Ulaþ Bardakçý da Hacýbektaþlý olmasý nedeniyle, sloganlarda ve türkülerde sýkça yer aldý. Bu etkinlik, halkýn devrimci önderlerine olan baðlýlýðýný sevgisini göstermesi açýsýndan önemliydi... YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! YAÞASIN SOSYALÝZM MÜCADELEMÝZ! BU UÐURDA ÖLÜMSÜZLEÞENLERE BÝN SELAM! Nevþehir Avanos’tan Bir Mücadele Birliði Okuru 14 37. SAYI MAYIS 6 MAYIS MÜCADELEMÝZE DAHA SIKI SARILALIM Merhaba Mücadele Birliði’nin yürek iþçileri ve okurlarý; 6 Mayýs 1972’de faþist devlet tarafýndan katledilen Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan yoldaþlarýmýzýn ölümsüzleþmelerinin 36. yýlýnda Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) olarak Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde bir anma etkinliði gerçekleþtirdik. Anmaya genci, yaþlýsý, çocuklarýyla birlikte gelen emekçi kadýnlarýmýz da katýldýlar. Anma etkinliði proletarya davasýna yürekten baðlýlýk ve sonsuz feda bilinciyle donanmýþ ve bu yolda ölümsüzleþmiþ bütün devrim savaþçýlarý için saygý duruþuyla baþladý. Ardýndan bir arkadaþýmýz Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) adýna konuþma yaptý. Hemen sonra Ekinsu Þiir Topluluðu’ndan iki arkadaþýmýzýn þiirlerini okumasýyla etkinliðe devam edildi. Sonrasýnda Devrimci Öðrenci Birliði’den arkadaþlarýmýz devrimci ezgilerle bir müzik dinletisi yaptýlar. Ekinsu Þiir Topluluðu’ndan arkadaþlar hazýrladýklarý þiirlerle sahneye tekrar çýktýlar. Anma etkinliðine genç arkadaþlarýn katýlýmý çoðunluktaydý. Etkinliðimiz “Denizler”in kapitalizme ve emperyalizme karþý mücadelelerini anlatan bir sinevizyon gösterisiyle devam etti. Son olarak etkinliðimize söyleþiyle devam ettik. Bir arkadaþýmýz “Denizler” hakkýndaki düþüncelerini dile getirdi. Annesiyle birlikte etkinliðimize gelen 12 yaþýnda genç bir arkadaþýmýz ise “Denizler” deyince aklýna devrim yapmak, iyi yaþamýn ve iyi hayatýn olmasý gerektiði düþüncelerinin geldiðini söyledi. Söz alan bir diðer arkadaþýmýz devrimin ütopya olmadýðýný, mücadelenin devam ettiðini ve devrim için savaþa devam edileceðini, devrim için hala büyük fedakarlýklar yapýldýðýný ve bunlarýn bir kenara atýlamayacaðýný söyledi. Baþka bir arkadaþýmýz ise bu ülkede devrimin olacaðýný, þu an dünyada 37 ülkede açlýk ayaklanmalarýnýn yaþandýðýný, Türkiye ve Kürdistan’da emekçi kitlelerin sürekli derinlemesine ve geniþlemesine bir eylem halinde olduðunu anlattý. Çaba ve eksiklerin giderilmesiyle, örgütlü mücadeleyle devrimin daha da güçleneceðini ve üzerimize düþen sorumluluðun çok büyük olduðunu dile getirdi. Ayrýca araþtýrmayan, bilinçlenmeyen, örgütlü olmayan, fedakarlýk yapmayan, devrim için mücadele etmeyen birinin devrimi canlý göremeyeceðini söyledi. Kapitalizmin ölüm döþeðinde olduðu ve kapitalistlerin sürekli bu ölüm döþeðindeki hastaya gül suyu serptiði bu dönemde daha çok çaba, özveri, emek ve cüret… Mücadelemize daha sýký sarýlacaðýmýz þu günlerde devrimin gölgesi kapitalizmin üzerine çökmeye baþladý. Mücadeleyi yükseltelim. Birleþik devrim için, Demokratik Halk Devrimi ve Demokratik Halk Ýktidarý için saflarý sýklaþtýralým… BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! DENÝZ, YUSUF, ÝNAN SAVAÞA DEVAM! DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA! DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði) ÝZMÝR 6 MAYIS VE SONRASI “Yeryüzünde tarihi geliþimin seyrini geri döndürecek hiçbir güç yoktur ve olamaz da. Yarýnlar çökmekte olan ve can çekiþmekte olan kapitalizmin ve onun pis kenefli faþizmin deðil, tüm ilerici insanlýðýn ve bütün emekçi haklarýn gözlerini diktiði yüce SOSYALÝZM’indir.” Deniz, Yusuf, Ýnan, Ýbrahim, Seyit, Necati, Sibel, Aysun, Murat Agit ve daha niceleri... Sinan, Kadir, Alparslan, Ziya, Ömer, Memet, Saim, Hüseyin gibi ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý mücadele yoldaþlarým... Mahir ve Kaypakkaya þahsýnda siper yoldaþlarýmýz... Kemal Pir, Mazlum Doðan, Haki Karer þahsýnda Kürt hareketinin devrimci önderleri... Sizler özgürlüðün adý oldunuz. Kavganýn, uzlaþmazlýðýn, yiðitliðin, sevdanýn, DEVRÝM’in adý oldunuz. Hepinizi saygýyla anýyorum. Denizler geçti bu topraklardan. Öyle bir geçti ki, okyanuslarla birleþti. Attýklarý tohum yeþerdi. Binler, on binler, yüz binler oldu bedenlerde. Irmak olup aktýlar denizlere... denizler okyanuslarla kucaklaþtý. Kavganýn ve özgürlüðün adý oldular. Halklarýn kurtuluþu yolunda ölümü kucakladýlar. Güneþle buluþup Kürt ve Türk halklarýna ýþýk saçýp, sýcaklýklarýyla ýsýttýlar topraklarý. Evet DENÝZ ve yoldaþlarý... sizleri sevmek, bilincinizi, yüreðinizi, kavgalarýnýzý paylaþýyor olmak bizler için ayrýcalýk. Sizleri kavganýz ve mücadelenizle, uzlaþmazlýðýnýzla, devrimde ýsrarlý oluþunuzla seviyoruz, ve de sevdireceðiz. Siz kavganýn öncü neferleri, önderleri olarak bugüne Leninistleri getirdiniz. Onlarý yaratýp örnek oldunuz. Bugün sizler rahat uyuyun yoldaþlarým. Kavga arkadaþlarým, mücadelenizi devam ettiren, sizlere layýk olan Leninistler görev baþýndadýr. Gözünüz arkada kalmasýn. Genç Leninistler, sizlere sesleniyorum! Kavganýn otuz beþ yýlýný solumuþ, her türlü bedeli ödemiþ, bundan sonra da ödemeye hazýr bir yoldaþýnýz olarak sizlere birkaç sözüm var. Sizleri ötekilerden farklý kýlan tek þey var. gerçeði görmeniz ve iliklerinizde hissediyor olmanýzdýr. Devrim bizlerin varoluþu kadar somuttur. Bu gerçek, genç Leninistlerce iþçi ve emekçilere götürülecek, onlarýn kararan dünyalarýný aydýnlatacak, ve onlara umut aþýlayacaktýr. Sizlerle her emekçi evi coþmalý, umutlanmalýdýr. Bir Leninist tek baþýna da kalsa devrimin öncü müfrezesi bilinciyle hareket etmeli, yýðýnlara yön vermelidir. Siz, ölümsüzleþen yoldaþlarým! Denizler, Yusuflar, Ýnanlar, Ýbrahimler, Seyitler, Necatiler, Aysunlar, Sibeller, Muratlar, Agitler, Saimler, Ayýklar, Elmaslar... Yaþayan Leninistlerin genç yüreklerinde yaþam bulduðunuzu bilmelisiniz. Genç Leninistlere bir çift sözüm var! Bu yolda genç yoldaþlar karamsarlýða, yýlgýnlýða kapýlmamalý. Bir gün devrimin olacaðýný ve buna Leninistlerin öncülük edeceðini bilmeli. O günün gelmesi için bir dakikalýk zamaný bile boþa harcamamalýsýnýz. Ýçinizdeki devrimle büyümelisiniz. Onunla yaþamalýsýnýz. Gelecek günler devrime gebe. Devrim sizden çok þey bekliyor. Hepimiz bu devrime hizmet etmenin onurunu yaþayacaðýz. O günler yakýndýr. Bu verimli topraklarýn ürünü, ancak topraðý iþlemeyi bilenlerin ürünü olabilir. Bu topraklarda devrim, her þeyden önce, genç Leninistlerin fedakar çalýþmasý ve yaratýlan deðerlerin kitleler tarafýndan sahiplenmesiyle olacaktýr. Leninist Parti bizden onu tanýmamýzý, programýný bilmemizi, tarihini bilmemizi, mücadele yolunu bilmemizi, onlarý savunup onlar için mücadele etmemizi istiyor. Bugüne nasýl geldiðimizi, hangi yoldan gittiðimizi, hangi fýrtýnalara katlandýðýmýzý, hangi zorluklarý nasýl aþtýðýmýzý, zaferlerimiz için neyin gerekli olduðunu ve hangi bedellerin ödendiðini bilmek ve öðretmek zorundayýz. Bu bizim zorluklar karþýsýnda daha dirençli olmamýzý saðlayacak ve bize güç verecektir. Görev bizleri bekliyor, yoldaþlar. Denizler gibi olun, ileri atýlýn, savaþarak kazanýn! Ýzmir’den Bir Mücadele Birliði Okuru 37. SAYI MAYIS 15 ÝÞSÝZLÝK ÝÞSÝZLER ORDUSU BÜYÜYOR Ýþsizlik çýð gibi büyüyor. Her ay “talepteki daralma” gerekçesiyle daha az kapasite ile çalýþma kararý alan fabrikalarýn yaný sýra borç bataðý içinde yüzen yüzlerce, binlerce esnaf son çare olarak kepenk kapatýyor. Ürününü satamayan, tarlasýný ekmek için gerekli parayý bulamayan sayýsýz çiftçi yaþadýðý topraklarý terkederek ekmeðini büyük þehirlerde aramak üzere göç yollarýna düþüyor. Ýþsizler ordusu büyüdükçe büyüyor. TÜÝK (Türkiye Ýstatistik Kurumu)’in resmi rakamlarýna bakacak olursak 2001 krizinden sonra iþsiz sayýsýnda ciddi bir artýþ olmamýþ, 2.4 milyon, 2.5 milyon arasýnda neredeyse sabitlenmiþ. TÜÝK birkaç kalem oynatarak kiþi baþýna düþen milli geliri nasýl bir gecede 5000 dolardan 7500 dolara çýkarabiliyorsa, ayný el çabukluðuyla iþsizlik oranlarýný düþük gösterebiliyor. Oysa gerçek iþsizlik TÜÝK’in verdiði rakamlarla kýyaslanmayacak denli büyük. Ýþte farklý kaynaklardan birkaç veri. Birleþmiþ Milletler Kalkýnma Programý’nýn (UNDP)’nin “Türkiye’de Gençlik” konulu araþtýrmasýna göre 15-24 yaþlarý arasýnda olan 12 milyon gencin yüzde 40’lýk bölümü olan 5 milyon genç ne çalýþýyor ne de okuyor. Ýþsiz. Bahçeþehir Üniversitesi’nin Toplumsal Araþtýrmalar Merkezi (BETAM)’ýn araþtýrmasýna göre 2007 Mayýs ayýndan bu güne kadar 11 milyon olan ev kadýnlarýnýn oraný yüzde 10 artarak 12 milyon 495 bine ulaþmýþ. Milyonlarca kadýn iþsiz ve baþ döndürücü bir hýzla iþsizleþmeye devam ediyor. TOBB (Türkiye Odalar, Borsalar Birliði)’nin araþtýrmasýna göre ise esnafýn durumu çok daha kötü. 2008’in ilk iki ayýnda üç büyük þehirde, toptan, perakende ticaret, ev eþyalarý ve onarýmý gibi sektörlerde faaliyet göstermek üzere 4 bin 345 esnaf açarken, 6 bin 179 esnaf kepenk kapatmýþ. Ýstanbul, Ýzmir, Ankara dýþýnda açýlan iþ yerinden çok kapanan iþ yeri var. Anadolu da açýlan 4 bin 601 iþ yerine karþýlýk 6 bin 405 iþ yeri kapýsýna kilit vurmuþ. Sadece iki ayda binlerce esnaf nasýl ödeyeceklerini bilemedikleri banka kredi borçlarýyla birlikte iþsizler ordusuna katýldý. TÜSÝAD ve Merkez Bankasýnýn yaptýðý bir baþka araþtýrma kýrsal alanda yaþayanlarýn nasýl yoksullaþtýðýna, iþsizleþtiðine dair. 20022004 döneminde çalýþanlarýn yüzde 34’ü tarýmda çalýþýyorken 2005-2006 döneminde bu oran yüzde 27’ye gerilemiþ. Yani tarýmda çalýþanlar 16 37. SAYI MAYIS yaklaþýk 1,3 milyon kiþi azalmýþ. Bir yýl içerisinde 1 milyon 300 bin tarým çalýþaný iþsiz kalmýþ. Bu rakamlara her yýl iþsizler ordusuna dahil olan gençleri de eklemek gerekiyor. Türkiye ekonomisi her yýl çalýþma yaþýna gelen ortalama 750 bin genç iþsize iþ yaratmak zorunda. 2007 yýlýnda 750 bin gençten yalnýzca 250 bini çalýþabilecek bir iþ bulabilmiþ, geri kalaný ise iþsizler ordusuna katýlmýþ. Dahasý ABD’den baþlayýp dünyaya dalga dalga yayýlan “son 60 yýlýn en büyük krizi” olarak tanýmlanan ekonomik krizin etkileri henüz tam olarak hissedilmedi. Hükümetin yabancý sermayeyi ürkütmemek için her fýrsatta “ekonomimiz saðlam, bize bir þey olmaz” açýklamalarýna karþýn TÜSÝAD, krizin kapýda olduðunu ve yüzbinlerin iþsiz kalabileceðini, “acil önlemler “ alýnmasý gerektiðini yüksek sesle söylüyor; krizin yýkýcý sonuçlarýna dair uyarýlar yapýyor. Evet, yüzbinler, hatta milyonlar iþsizlik, açlýk, yoksulluk tehdidi altýnda. Varolan milyonlarca iþsize milyonlarca emekçi daha eklenecek. Milyonlarca emekçi daha üretimden kovulacak, geçim araçlarý ellerinden alýnacak, dolayýsýyla yaþamdan da kovulmuþ olacak. Ýþsizlik kapitalizmin ortaya çýkýþýndan itibaren her dönem var olmuþtur. Ancak, ekonomik kriz dönemlerinde iþsizlik ani ve kitlesel bir yükseliþ gösterir. Kapitalist sistemin geliþme evresindeki kriz dönemlerinde ani ve kitlesel olarak iþsiz kalan, geçim araçlarýndan uzaklaþtýrýlan iþçilerin bir kýsmý kriz sonrasý canlanma döneminde tekrar üretime dönebiliyorlardý. Kapitalizmin çöküþ aþamasýna girmesiyle birlikte iþsizlik de kalýcýlaþmaya, iþsizlerin çalýþanlara oraný sürekli yükselmeye baþladý. Ýþsiz milyonlarýn ve daha iþsiz kalacaklarýn tekrardan üretime dönme þanslarý neredeyse hiç yok. Burjuvazi üretimden kovduðu emekçilere yeniden istihdam yaratabilme, geçimlerini saðlayabilecekleri doðru düzgün iþ imkaný yaratabilme yeteneðini çoktan yitirdi. Sermaye sýnýfý köle sahibi olarak kölelerine kölelik koþullarýný dahi saðlayamaz halde. Bugün gelinen aþamada iþsizlik, sermaye sýnýfýnýn birinci sorunu durumunda. Uluslararasý tekeller iþsizliðin dünya ölçeðinde sermayeyi tehdit edecek boyutlara ulaþmýþ olmasýndan dolayý tedirginliklerini her fýrsatta dile getiriyor, sorunun ivedilikle çözülmesi için politik temsilcilerine uyarýlarda bulunuyorlar. Hemen belirtmek gerekir ki, burjuvazinin iþsizlik sorununu kökten çözmek gibi bir yaklaþýmý hiç bir zaman olmamýþtýr. Burjuva iktidarlar iþsizlik sorunu üzerine mesai yaparken birincisi, iþsizliði kapitalist sistem için tehlike oluþturabilecek boyutlardan, “kabul edilebilir makul seviyelere” çekmeyi hedefler. Çünkü aileleriyle birlikte düþünüldüðünde burjuvazinin denetiminden çýkmýþ milyonlarca iþsiz, aþsýz öfkeli emekçi yýðýný sermaye sýnýfýnýn egemenliði için ciddi bir tehlike oluþturuyor. Hiç olmazsa içlerinden sistem için fazla tehlike potansiyeli taþýyan gençliðin bir kýsmýna iþ yaratmak, tekrar denetim altýna alabilmek burjuvazi için hayati önemde. Ýkincisi, böylesi kriz dönemlerinde daha da derinleþen, kitleselleþen iþsizliðin yarattýðý koþullarý sermaye lehine yeniden düzenlemeyi hedefler. Ýþsizliðin artmasý, emekçilerin sömürü koþullarýný daha da aðýrlaþtýrmak, ücretlerini düþürmek için sermaye sýnýfýna bulunmaz olanaklar sunar. Burjuvazinin bu olanaklardan yeterince yararlanabilmesi için çalýþma yasalarýnýn yeniden düzenlenmesi, bir dizi deðiþikliðe gidilmesi gerekir. AKP’nin SSGSS’den hemen sonra iþsizliðe çare olarak açmaya hazýrladýðý “istihdam paketi”nde de bu türden düzenlemeler çýkýyor. Öyle görünüyor ki, TÜSÝAD’ýn ve diðer sermaye birliklerinin son aylarda sýk sýk dile getirdikleri “istihdam üzerindeki yüklerin azaltýlmasý” talepleri sosyal güvenlik reformuyla karþýlanacaktýr. Ýþsizliðe çözüm adýna yapýlan düzenlemelerin en baþýnda burjuvazinin nicedir göz diktiði, emekçilerin kýdem tazminatlarýnýn kaldýrýlmasý var. Ýstihdamdaki katý kurallarýn yumuþatýlmasý olarak adlandýrýlan, iþverenin, iþyerinde doktor, iþ güvenliði uzmaný, kreþ, emzirme odasý bulundurma, özürlü, hükümlü çalýþtýrma zorunluluklarýnýn kaldýrýlmasý gibi emekçilerin kazanýlmýþ haklarýnýn gaspedilmesi; Bölgesel asgari ücret adý altýnda Kürt halkýnýn yaþadýðý illerde düþük asgari ücret uygulamasýyla Kürt halkýnýn üzerindeki ekonomik sömürünün arttýrýlmasý; Özel istihdam bürolarýyla taþeron çalýþmanýn yaygýnlaþtýrýlmasý; Emekçinin ücretlerinden yapýlan kesintilerle birikmiþ, 13 katrilyonu bulmasýna raðmen bugüne kadar yalnýzca 130 bin iþsizin yararlanabildiði iþsizlik fonunun yatýrým teþviki olarak açýktan sermayenin kullanýmýna verilmesi; ÝÞSÝZLÝK 18-29 yaþ arasý genç iþsizlerin -ama sadece meslek lisesi ve meslek yüksek okulu mezunlarýnýn- ilk 5 yýl SSK primlerinin kapitaliste düþen payýnýn devlet tarafýndan karþýlanmasý, böylece hem sermayenin “ara eleman” ihtiyacýnýn karþýlanmasý hem de asgari ücretin üzerinde ücret alan ve sosyal haklarýyla patronlara yük olan kýdemli iþçilerin yerlerini genç, ucuz iþçilerin almasýný getirecek maddeler var. Kýsaca AKP’nin istihdam paketi emekçilerin iþsizliðine son vermek için deðil, burjuvazinin özellikle kriz dönemlerinde ihtiyaç duyduðu daha fazla ve hýzlý sermaye birikimini saðlayabilmek için yapýlan düzenlemedir. Ýþsizlik kapitalist toplumun sorunudur. Emekçiler, özel mülkiyete dayalý kapitalist sistem ayakta kaldýkça iþsizlik sorunundan kurtulamazlar. Bugünün toplumunda iþsizler, en yaþamsal ihtiyaçlarýný dahi karþýlayamaz duruma gelirken, çalýþanlar sýranýn ne zaman kendilerine geleceði kaygýsýyla her an iþini kaybetme korkusuyla yaþamak zorunda kalýyorlar. Ýþsizlik sadece iþsizler için deðil tüm toplum için belirsizlik, geleceksizliktir, yarýnýný bilmeme hatta düþünememedir. Toplumu iþsizlikten, açlýktan, mutlak yoksulluktan, yarýn ne olacak kaygýsýndan ancak, kapitalizmden zarar gören yýðýnlarýn iþçi sýnýfý öncülüðünde gerçekleþtirecekleri bir toplumsal devrim kurtarabilir. Emekçiler ancak bir devrim yoluyla kapitalizmin yýkýlýp yerine insanýn insaný sömüremediði bir toplum olan sosyalizmin kurulmasýyla bugün yaþadýklarý iþsizlikten, açlýktan kurtulmakla kalmayýp geleceklerini de kendi ellerine alabilirler. O halde iþçi sýnýfý bugünden, burjuvazinin kendisine rakip olarak çýkardýðý iþsiz yýðýnlarý kendi tarafýnda birleþtirmek, iþsiz ordularýný devrim ordularýna çevirmek için çaba sarfetmelidir. Ýþsizliðin yoðunlaþtýðý, iç savaþýn þiddetlendiði böylesi dönemlerde iþsiz yýðýnlarýn örgütlenmesi, proletaryanýn bayraðý altýnda toplanmasý ve toplumsal kurtuluþ için harekete geçirilmesi hiç olmadýðý kadar önemli hale gelmiþtir. ANTEP’TE BASKI VE TUTUKLAMALARA KARÞI ORTAK EYLEM Ekonomik ve sosyal yýkým sürecinde devrime doðru akacak olan kitleleri öncüsüz býrakmak isteyen iþbirlikçi tekelci sermaye ve onun kolluk güçleri, baský ve tutuklamalarýna hýz kesmeden devam ediyor. Ülke çapýnda süren saldýrýlarýn Antep ayaðýnda son 2 ay içerisinde 54’ü DTP’den 5’i Mücadele Birliði Platformu’ndan ve 11’i ESP’den olmak üzere 70 kiþi, asýlsýz iddialarla tutuklandý. Antep’te devrimci ve yurtsever kesime yönelik bu saldýrýlar karþýsýnda 20 mayýs Salý günü saat 12.30’da, Adliye önünde ortak bir eylem gerçekleþtirildi. Mücadele Birliði Platformu, DTP, ESP, ÝHD, SES, EðitimSen ve BES’in de aralarýnda bulunduðu 13 kurumun gerçekleþtirdiði basýn açýklamasýnda, Antep’te son dönemdeki keyfi baský ve tutuklamalar anlatýldý. Baský ve Zorun bizleri mücadelemizden vazgeçiremeyeceði ve tüm bu anti- demokratik saldýrýlarý püskürtmenin yolunun devrimci, demokrat, yurtsever ilerici güçlerin ortak mücadelesinden geçtiði belirtildi. Yaklaþýk 100 kiþinin katýldýðý eylem “Gözaltýlar, Tutuklamalar, Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Özgürlük ve Sosyalizm Mücadelemiz” sloganlarýyla son buldu. Mücadele Birliði/Antep Kitlesel Eylemlerin Ardýndan Devrim Günlerine Hazýr Olalým “Kapitalist dünyanýn sýçramalý bunalým dönemi, kendi içinde saflaþmalarý ve ayrýþmalarý belirginleþtirirken, geri býraktýrýlmýþ baðýmlý ve yarý baðýmlý ülkelerde bunalýmlar en çok iþçi ve emekçiler üzerinde etkisini göstermektedir. Emekle sermaye arasýndaki mücadeleyi hýzlandýrmaktadýr.” Türkiye ve Kürdistan’da da iþbirlikçi tekelci burjuvazi geliþen ulusal ve sýnýfsal mücadelenin önünü kesmek için boþ durmuyor. Kürdistan’a yaðdýrdýðý bombalarýn sayýsýný kendisi bile bilmiyor. Ordularýyla müdahale çözüm getirmiyor, tam tersine Kürt serhýldaný tekrar ayaða kalkýyor. Ayaklanmanýn provalarý yapýlýyor Kürt emekçi halkýnýn sisteme olan öfkesi daha da artýyor. Yediden yetmiþe her Kürt emekçisi devlete karþý, yýllarýn birikmiþ olan kinini, öfkesini sokaklara taþarak kusuyor. Newroz eylemleri, gerilla cenazelerindeki taziye ziyaretleri, kitlesel gösterilere dönüþüyor. “Barýþ Anneleri”nin, çocuklarýný askere göndermeme çaðrýsý devleti hýrçýnlaþtýrýyor, bölgede baský ve terörü þiddetlendiriyor. Ama burjuvazi ve onun faþist devleti bu tarihsel geliþmeyi durduramýyor, durduramayacak da. Çünkü halklar bilinçleniyor, örgütleniyor, mücadele ediyorlar. Mücadelede güçlerini birleþtirme yönünde pratik adýmlar atýyorlar. Kapitalizm ve onun siyasal iktidarý çýkmaz içinde, acz içinde, ne yapacaðýný bilmiyor, kuduz köpek gibi yönünü þaþýrmýþ vaziyette saldýrganlaþýyor. Kitlesel eylemlilikler döneminden geçtik. Ýþçi sýnýf ve emekçi halklar, devrimci gençler, iþsizler, emekçi kadýnlar sokaktaydý. Alanlardaydý. SSGSS eylemlilikleri kitleleri meydanlara taþýmýþ, kapitalist sistemin artýk çýkmazda olduðunu, devrim günlerinin yakýnlýðýný haykýrýþlarýyla ve kararlýlýklarýyla göstermiþlerdir. Yüzbinlerin sokaða aktýðý eylemlerde, emekçiler kapitalizme, faþizme karþý sloganlarýný gür bir þekilde haykýrmýþlardýr. Emperyalistler, geçmiþte, emperyalist-kapitalist sistemin içine düþtüðü ekonomik bunalýmlarýnýn aðýr sonuçlarýný baðýmlý ülkeler üzerindeki sömürülerini yoðunlaþtýrarak ve buradan elde ettikleri muazzam karlardan kendi iþçi sýnýfýna kýrýntý vererek hafifleyebiliyorlardý. Ya bizim gibi dýþa baðýmlý ülkelerin burjuvazisi bu gibi durumlarda ne yapýyordu? Bizde her zaman bunalýmlarýný aþma yolu þiddet olmuþtur. Geliþen ekonomik, demokratik ve siyasal mücadelelerin önünü kesmesinin tek yolu iktisat dýþý cebir olmuþtur. Yýllardýr emekçilerin mücadelesini zor yöntemlerle bastýrmak istemesinin iktisadi temeli budur. Ama hiçbir zor, geliþen sýnýflar mücadelesinin önüne set çekemez, onu durduramaz ve yok edemez. Çünkü yarýnlar, çökmekte ve can çekiþmekte olan kapitalizmin deðil, tüm ileri insanlýðýn ve bütün emekçi halklarýn gözlerini diktiði yüce sosyalizmindir. Kitlelerin 1 Mayýs’taki kitlesel eylemleri ve Leninistlerin Taksim ýsrarý bir kez daha þunu göstermiþtir ki; burjuvazi ve onun siyasal iktidarlarý, sonlarýnýn geldiðini görmüþ. Yüzbinlerce emekçi “Artýk susmak yok”, “ Ya Devrim Ya Ölüm” þiarlarýný yükseltmiþ, Taksim’de “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Her Þey Emeðin Olacak” þiarýný yükseklere taþýmýþlardýr. Yükselen devrimci mücadele önümüzdeki süreçte de artarak ve þiddetlenerek devam edecektir. Türkiye ve Kürdistan bir devrime gebedir. Gün kavgamýzý bir üst boyutta örgütleme günüdür. Gün halklarýn mücadele birliðini örme ve birleþik devrimi yaratma günüdür. Gün zindanlarý boþaltýp tutsaklarýn özgürleþtirilmesi günüdür. Bütün iktidarýn emeðin olacaðý, kapitalizmi ve onun siyasal erklerini parçalayýp özgür bir dünyayý, SOSYALÝZM’i yaratma günüdür. Bugüne hazýr olmalýyýz. Yani sýra þimdi DEVRÝM’de. Yeni evrede tüm devrimci güçlerin bu öfke selini, yýðýnlarýn tepkilerini devrime yönlendirmeleri gerekiyor. Örgütlü mücadeleyi yükseltmek, halklarýn mücadele birliðini kurmak gerekiyor. Devrim tarihimiz bunun pratikleriyle doludur. Mücadelede öncülük edecek güçler devrim tarihindeki yerlerini alacaklardýr. Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði! Yaþasýn Ýþçilerin, Yoksul Köylülerin, Gençliðin Mücadele Birliði! Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Her Þey Emeðin Olacak! Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) / Ýzmir 37. SAYI MAYIS 17 ÖÐRENCÝ GENÇLÝK ÖRGÜTLÜ GÜÇ YENÝLMEZ Üniversitelerde çatýþmalar artarak devam ediyor. Faþistlerin fitili ateþlenmiþ gibi “bir anda” böylesi kabaran eylemliliðe geçmesi tesadüf deðildir. Ýstanbul Teknik, Bursa Uludað ve Ankara Dil Tarih Üniversiteleri son günlerde birbiri ardý sýra çatýþmalara sahne oldu. Ve daha pek çok üniversitede faþist saldýrýlar ve örgütlenmeler hýz kazanmýþtýr. Üç üniversitede çatýþmalarýn basýna yansýmasýnýn tek sebebi, sivil faþistlerin saldýrýsý sonrasý aðýr yaralanan öðrencilerin sahiplenilmesi ve olaylarýn týrmanmasýdýr. Ankara Dil Tarih’te çatýþmalar durulmadýðý için eðitimöðretime bir hafta ara verilmiþtir. Üniversitelerdeki faþist saldýrýlarýn artmasýnýn nedeni nedir? Ve devrimci öðrenciler olarak ne yapmalýyýz? Üniversiteler hepimizin bildiði gibi toplumdan, sýnýflar savaþýmýndan baðýmsýz bir kurum deðildir. Toplumdaki politik gruplaþmalar üniversitelerimizde de mevcuttur. “Sað-sol çatýþmasý” diye lanse edilen olaylar, sýnýf savaþýmýnýn bir parçasýdýr. Ýlerici aydýn devrimci öðrenciler ile devletin sivil güçleri arasýndaki çatýþmalardýr. Tekelci kapitalist devlet için üniversiteler, faþist kadrolaþmalarýný sürdürdüðü alanlardan biridir. Tehdit, þiddet ve rüþvet ile üniversitelerdeki ilerici düþünceleri yok etmek, onlarý kendi saflarýna çekmek isterler. Korku tohumlarýný serperek salt kendi ihtiyacý ve çýkarlarý için hizmet sunan, düþünce üreten “burjuva aydýn” tabakasý ve tekelleri için yöneticiler, mühendisler yetiþtirmeyi amaçlarlar. Geri kalanlarý ise açlýða, iþsizliðe talim ettirilir, ölümle yüz yüze býrakýlýr. Çürüyen, yok olmaya mahkum kapitalist sistem varlýðýný uzatabilmek için sürekli geniþleyen sivil-faþist örgütlenmeye ihtiyaç duyar. Üniversitedeki ilerici, devrimci öðrencilerin proletaryanýn devrimci hareketinin yanýnda yer almasýný düzen için ciddi bir tehlike olarak gördüklerinden sivil-faþist örgütlenmeleri geliþtirip güçlendirmeye çalýþýrlar. FAÞÝZMÝN TABANDA YAYILMA ARZUSU Almanya’da Hitler faþizmi tabandan seçim yoluyla iktidara gelmiþti. Türkiye’de ise faþizm tepeden tabana doðru bir seyir izlemiþtir. 12 Eylül öncesi sivil faþist hareket devletin gerek askeri gerek siyasi güçlerince desteklenip, kollandý sýrtlarý sývazlandý. Ancak yine de toplumda gerekli destek ve güveni yaratamadý. Aksine faþistlerin yapmýþ olduðu katliamlar, saldýrýlar iþçi sýnýfý ve emekçi kesimlerin birleþik mücadelesi ile açýða çýkartýldý. Sivil-faþistlerin sýnýf düþmaný niteliði gözler önüne serildi. Ýþçi ve emekçiler faþizme karþý bir araya gelip örgütlenerek kendi savunma ve saldýrý birliklerini oluþturdu. Örgütlü bulunduklarý her alanda faþizm dýþlandý. Toplum içinde yayýlýp örgütlenemeyen faþizm, or- 18 37. SAYI MAYIS dunun askeri darbesi ile iktidara gelip yerleþti. Askeri darbe sayesinde tekelci kapitalist sistem, devrimi geçici olarak geriletmeyi baþardý. 12 eylül 1980 askeri darbesi devletin tüm kurum ve kuruluþlarýnda faþizmin egemen olmasý ile sonuçlandý, faþizm kurumsallaþtý. “Finans kapitalin en gerici en þoven ve en emperyalist unsurlarýnýn” iktidara geliþiyle birlikte proletarya ve emekçi halka karþý acýmasýz bir terör hayata geçirilmiþtir. Ve bu “terör” ortamý halen devam etmektedir. Tekelci kapitalist sýnýf tüm savaþ güçlerini yeniden ve yeniden geliþtirip güçlendirmeye çalýþmaktadýr. Neden? 1.Tekelci sermaye sýnýfýnýn sýnýf savaþýmý uzadýkça geriye düþen, çürüyen ve bocalayan unsurlarýný temizleme ve taze güçler kazanma ihtiyacý varlýðýný korur. Burjuvazinin proletarya ve yoksul emekçi kitlelere karþý açacaðý her büyük savaþta daha geniþ örgütlenmeye ve daha büyük örgütlü güce gereksinimi vardýr. 2.11 Eylül ile birlikte emperyalistler dünya proletaryasý ve ezilen halklarýna karþý üçüncü dünya savaþýný baþlatmýþlardýr. Emperyalizm dünya egemenliðini kaybettiðinin güçlü sinyallerini alýnca dünya emekçi halklarýna karþý üçüncü dünya savaþýný baþlatmýþtýr. Emperyalist kapitalist sistem, içine girmiþ olduðu ekonomik, siyasi ve toplumsal krizini aþmak için savaþtan medet ummaktadýr. Emperyalist savaþ, Türk tekelci kapitalistleri için bulunmaz bir fýrsattýr. Savaþ ortamý sayesinde emekçileri daha çok baský altýna alýp, sömürüsünü, dolayýsýyla sermayesini arttýrarak krizden kurtulma fýrsatý yakalayacaðýný hesap etmektedir. Ayný zamanda savaþa katýlmasý karþýlýðýnda emperyalist ülkelerden alacaðý krediler ve emperyalist talandan kendisine düþecek paylarýn da hesabýný yapmaktadýr. Yani, savaþta emperyalizmin yanýnda yer alarak ekonomik, siyasi ve toplumsal kriz ortamýnda yükselen “devrim tehlikesinden” kurtulma hesaplarý yapmaktadýr. TC bu umuda dört elle sarýlmýþtýr. Ancak emperyalist savaþa dahil olmasý karþýsýnda sessiz kalmayacak olan devrim güçlerini bastýrabilmek için sivil-faþist güçlerini yeniden organize etmeye, geniþletmeye ve güçlendirmeye ihtiyacý vardýr. 3.Emperyalist-kapitalist devletlerin yaþamakta olduðu ekonomik krizin dalgalarý, baðýmlý ülkelerde daha çok hissedilmektedir. Emperyalizmin içinde bulunduðu bunalýmdan etkilenen -hatta sarsýlan- TC; emekçi sýnýflarýn hareketini bastýrmak için politik baskýyý artýrýrken yükselen proleter hareketin güçlü dalgalarý karþýsýnda ne yapacaðýný bilemez duruma düþmüþtür. Ýþte bu yüzden faþizmin kitle temelinin güçlendirilmesine ihtiyacý vardýr. FAÞÝZME KARÞI MÜCADELE Faþizme karþý mücadele emperyalizme ve kapitalizme karþý mücadeleden ayrý düþünülemez. Emperyalist kapitalist sistemin bunalýmý ve bu bunalýmdan çýkýþsýzlýðý arttýkça yoksul ve emekçi halk kitlelerine saldýrýlarý açýk terör uygulamalarýyla birleþir. Faþizm gericiliktir. Ýþçi ve emekçilerin kazanýlmýþ haklarýný gasp edip, onlarý ortaçað karanlýðýna hapsetmek, köleleþtirmek ister. Faþizm þoven politikalardýr, milliyetçiliði geliþtirir. Birlikte mücadeleye yönelen emekçi halklarý bölüp parçalamaya, halklar arasýna nifak tohumlarý atarak, onlarý güçsüz düþürmeye çalýþýr. Bu sayede bölünen devrim güçlerini ezerek kapitalist devletin ayakta kalmasý amaçlanýr. Faþizm karþý devrimci terördür, tüm gerici güçlerin emekçi kitlelere yönelik azgýnca uyguladýðý terördür. Ve bu terör ortamýndan beslenir. Faþizm iþçi ve emekçilerin düþmaný, tekellerin dostudur. Emperyalizmin çýkarlarýný korur ve emperyalist kapitalistler tarafýndan desteklenir. Faþizm devrimin önündeki en önemli engellerden biridir. Tüm bu nedenlerden dolayý anti-faþist mücadele, anti-kapitalist, anti-emperyalist mücadeleyle birleþince zaferi kaçýnýlmaz olur. Faþizmin sýnýfsal niteliði bu kadar belirgin olmasýna raðmen kendine nasýl taban yaratýr? Ýþçi ve emekçi kesim arasýnda nasýl örgütlenebilir? Faþizm her zaman açýk kimliði ile ezilen kesimin karþýsýna çýkmaz. Çoðu zaman bir maske takar kendisine. Þimdilerde bu durumun çok açýk örneklerini görüyoruz, yaþýyoruz. “Sosyal devlet”, “satýn alýnamaz hükümet”, “temiz devlet”, “parasýz saðlýk”, “parasýz eðitim” sloganlarýyla toplumsal refahý arttýracaðý, özgürlükler ülkesine dönüleceði, ulusal onuru kurtaracaðý vb söylemlerle parlamento koltuklarýna yerleþen bu partiler faþizmin demagoglarýdýrlar. Bu tür söylemler faþizmin taktýðý maskedir. Tabanlarýný geniþletmeyi amaçlar. 80 öncesi sivil faþist örgütlenmelerde yer alanlarýn bugün mecliste ve hükümette yer almasý iþçi ve emekçilerin karþýsýna sosyal demagojilerle çýkmalarýnýn sonucudur. Halkýn temel ihtiyaçlarýný, istem ve özlemlerini dile getirerek onlardan biriymiþ gibi görünmeye çalýþmýþlardýr. Ve elbette tekelci sermayenin maddi desteðini de arkalarýna alarak parlamentoya çýkmýþlardýr. Ancak yine de kurulan hükümetlerin gerçek yüzünün açýða çýkmasý fazla uzun sürmemektedir. Ýlk defa bir sonraki seçimlerden oyunu arttýrarak çýkan AKP hükümeti de artýk jübilesini oynamaktadýr. ÖÐRENCÝ GENÇLÝK Hitlerin söylemlerini aratmayan Recep T.Erdoðan (Deniz Baykal da Recep T.Erdoðan’ dan aþaðý kalmaz, Bahçeli de) bir yandan emekçilerin talep ve özlemlerini dile getirip istismar ederken, diðer yandan sermaye sýnýfýnýn ihtiyaç duyduðu tüm önlemleri alarak yeni saldýrý yasalarýnýn ilanýný yapýyor. (En son örneðini, sosyal güvenlik paketi tartýþmalarýnda görüyoruz). Temkinli davranan emekçi kitleler AKP’nin tüm diðer faþist burjuva partilerinin bir devamý olduðunu görüyorlar. Erzak, giyecek ve para yardýmlarýyla geleceklerini güvence altýna alamadýklarýný yaþayarak öðreniyorlar. Oylarýný vermiþ ancak ruhlarýný teslim etmemiþ geniþ yýðýnlardan “bir daha asla” sözleri yükseliyor. Faþizmin kendi tabanýný geniþletmek için emekçilerin en acil sorunlarýný demagoji yoluyla istismar etmek dýþýnda, bir de dini duygularýný da istismar ediyor. Halký din ile uyutmaya çalýþýyor. Týpký kendisinden önce ki hükümetlerin yaptýðý gibi, Evrenin yaptýðý gibi, ancak onlardan bir adým daha ileri gidiyor. Üniversitelerden türban “krizi” yaratarak, ramazanda iftar çadýrlarýný yaygýnlaþtýrarak, sivil faþist güçlerini cennet vaadi ile kýþkýrtarak vb. kendi etrafýna geniþ kaleler örmeye çalýþýyor. Kürt halkýna ve ulusal topluluklara karþý þovenist histeriyi güçlendirecek söylemlerle sivil-faþist güçlerini toparlayýp örgütlendiriyor. Faþizm, iþçi ve emekçileri korkutup sindirerek geniþlemeye, tabanýný geniþletmeye çalýþýyor. Terör ve baský yöntemleri kullanarak katliam ve ölüm tehdidi altýnda kalan kesimleri kendi yanýnda saf tutmaya çaðýrýyor. 30 yýldýr iktidarda olan faþizm, halen kendine güçlü bir taban yaratamadýysa bu Türkiye ve K.Kürdistan emekçilerinin faþizmin sýnýf düþmaný karakterini bilmelerinden kaynaklýdýr. Faþizmin kendi kanlarýndan, sömürüsünden beslendiðini emekçiler yaþayarak acý bir biçimde öðrendiler. Ve tarihin kendilerine öðrettiði bu gerçeði hiçbir güç unutturamaz. Faþizmin sivil örgütlenmesi arasýnda en önemli kesim olarak gençlik yer almaktadýr. Ýþçi ve iþsiz gençlik, öðrenci gençlik arasýnda yaptýklarý çalýþmalarla (tehdit, þantaj ve rüþveti kullanarak) taze kan gereksinimini karþýlamak ister. Recep T.Erdoðan gençlik örgütlenmesinde duyduðu ihtiyacý mikrofonlarla megafonlarla yüksek sesle dile getiriyor. “Gençliði kazanmamýz lazým” derken, kazanmaktan kastý pek tabi ki karþý-devrim saflarýna katmaktýr. Neden gençlik? Gayet açýk; gençliðin dinamikliði, militanlýðý ve enerjisini kapitalist sistemin devamlýlýðý için kullanmak. Gençliði sadece askeri romantizmle deðil, ayný zamanda besleyerek yanýna çekmeye çalýþýyor. Hitler gençliðin büyük bir bölümünü kahverengi gömleklerle giydirmenin yaný sýra paralý askerleri konumuna getirmiþti. TC ise belirgin bir renkte gömlek vermiyor, ancak ellerine satýrlar, döner býçaklarý, deðiþik çap ve markada silahlar hatta el bombalarý veriyor. Bu savaþ aletlerinin yaný sýra sivil faþist örgütlenme içinde yer almak isteyenlere kalacaklarý ev, ceplerine para vererek besliyor. Faþist askeri örgütlenme içinde yer almayan sivil faþistleri de eðitimlerini devam ettirme iþ bulabilme vaadi ile yanlarýna çekiyor. Tabi karþý devrimin, faþizmin yanýnda yer almanýn getirdiði sorumluluklar da var: çevresinde olanlarý ihbar etmek ve tamamen devletin kontrolü altýnda hareket etmek; kendisine ihtiyaç duyulduðu anda “iþbaþý” yapmak gibi.. Bu sayede gençliðin devrim mücadelesinden uzaklaþtýrýlmasý ve bizzat karþý devrim saflarýna geçip devrimci hareketi bastýrmasý hedefleniyor. Faþizme karþý mücadelede, emekçi halk kitlelerini sürekli bilinçlendirmeli, faþizmin sýnýf niteliðini sürekli gözönüne sermeliyiz. Devrimin önündeki en önemli engellerden biri olan faþizme karþý silahlý mücadeleden geri durulmamalýdýr. “Aydýn kesimin en hassas tepki gösteren kesimi” (Lenin) üniversite gençliði içindeki çatýþmalarýn artmasýný bu olgulara paralel olarak deðerlendirmeliyiz. Üniversite öðrencilerinin toplumsal eylemliliklere katýldýklarý için okuldan atýlmalarý, sivil faþistler tarafýndan tehdit ve saldýrýlarla yýldýrýlmak istenmeleri yeni bir þey deðildir. Ýlerici devrimci gençlik faþizme karþý uyanýk olmalý, savunma konumundan saldýrý konumuna geçmelidir. Bulunulan alanlarda faþistlerin çalýþma ve faaliyetlerine izin verilmemelidir. Faþizme karþý mücadelenin, devrim mücadelesinin bir parçasý olduðunu unutmadan devrim hareketini yükseltmelidir. Ýþçi ve iþsiz gençlik üniversitelerdeki faþist saldýrýlar karþýsýnda tarafsýz kalmamalý ve mücadele birliðini örmelidir. Devrim hareketinin birleþik, örgütlü gücü karþýsýnda hiçbir güç duramaz! ADANA’DA SSGSS’YE KARÞI MÝTÝNG Türkiye ve K.Kür dis tan’ýn her yerinde iþçi ve emekçiler, emperya list-ka pi ta list sisteminin tam ilhak politikalarý kapsamýnda çýkartmaya çalýþtýðý SSGSS kanuna karþý alanlardaydý. 12 Nisan Cumartesi günü ise Adana’da bölgesel bir miting düzenlendi. Mimar Sinan Açýkhava Tiyatrosu önünde toplanan yaklaþýk 3000 kiþi Uður Mumcu Meydaný’na doðru yürüyüþe baþladý. Mücadele Birliði olarak yürüyüþte “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” pankartýmýzla yerimizi aldýk. Yürüyüþ esnasýnda “Yasayý Yýrtalým Ankara’yý Yýkalým”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Savaþa Savaþa Kazanacaðýz”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarýný gür bir þekilde attýk. Miting alanýnda Adana EðitimSen baþkaný Güven Boða, yaptýðý konuþmada, bu yasanýn geçmesine izin vermeyeceklerini, geçse bile mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi. Miting alanýnda iþçi ve emekçi kitleye “Açlýk ve Terbiye Politikasý” baþlýklý bildirilerimizi yoðun bir þekilde daðýttýk. Ayrýca alanda dergi daðýtýmý yaptýk. Miting, çekilen halaylar ve atýlan sloganlarla sona erdi. YASAYI YIRTALIM ANKARA’YI YIKALIM! ZAFER SAVAÞAN EMEKÇÝNÝN OLACAK! ADANA Mücadele Birliði Platformu 37. SAYI MAYIS 19 ÖÐRENCÝ GENÇLÝK ÜNÝVERSÝTELER SOSYAL FORUMUNDAYDIK Genç-Sen tarafýndan düzenlenen Üniversiteler Sosyal Forumu 18-19 Mayýs tarihlerinde Boðaziçi Üniversitesi Hisar Kampüsü ve Uçaksavar Kampüsü’nde gerçekleþti. Forumun ilk gününde; halklarýn kardeþliði, iþçi sýnýfý ve gençlik hareketi arasýndaki iliþki, özgür yazýlým, alternatif teknoloji, kentsel dönüþüm, eðitimde cinsiyetçi uygulamalar, mesleki dönüþüm, katýlýmcý örgüt modeli, eðitimdeki büyük açýk; açýk öðretim, ‘68’in 40. ‘78’in 30. yýlýnda öðrenci hareketi, öðrenci gençlik hareketi ve öðrenci sendikasý ve üniversitelerde kültür-sanat faaliyetleri konularý ele alýndý. Yapýlan alternatif derslerin konusu ise ekonomi-politik, felsefe, tarih, Kürt dili ve edebiyatý idi. Devrimci Öðrenci Birliði olarak açtýðýmýz stantla ve daðýtýmýný yaptýðýmýz bildirilerimizle biz de forumda yerimizi aldýk. Atölyelerin ve alternatif derslerin bitiminden sonra, “Tuzla’da yaþanan iþ cinayetlerini protesto etmek için” Hisar Kampsü’nden, Güney Kampüsü’ne yürüyüþ gerçekleþtirildi. DÖB’lü öðrenciler, destek amaçlý yer aldýklarý eyleme, bayraklarý ile katýldýlar. “Tersane Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçi-Öðrenci Dayanýþmasý” sloganlarýnýn atýldýðý yürüyüþ boyunca, çevre halkýnýn olumlu tepkisi görülmeye deðerdi. Evlerinin balkonundan, penceresinden ve yürüyüþ güzergâhý boyunca yol kenarýndan eylemi izleyen Hisarüstü halkýnýn eylemcileri alkýþladý. Bu durum o anda, forum boyunca “kitlelerin geriliði”nden bahseden, “politize olmamasýndan” bahseden anlayýþlarýn bu gerçeklik karþýsýnda “þimdi ne düþünüyorlardýr acaba” diyerek düþünmemize neden oldu. Forumun ikinci gününde ise akademisyenlerin katýlým saðladýðý iki ayrý panel gerçekleþti. Birinci panel “Eðitimde neo-liberal dönüþümler ve sonuçlarý”, ikincisi ise “Üniversitelerde özgürlük ve demokrasi sorunu” konusunu ele alýyordu. Birinci panelde kapitalizmin eπitim alanύna etkisi, yarattύπύ sorunlar ve buna karώύ mόcadele anlayύώύndan bahsedildi. έkinci panelde ise, sistemin ideolojisinin όniversiteye hakim oluώundan, όniversitelerin egemen ideolojiyi yeniden όretme alanlarύ olduπundan, όniversitede φπrenci gençliðin yaþadýðý sorunlardan bahsedildi. Son yaþanan faþist saldýrýlara vurgu yapýldý. Bu panelde tartýþmanýn odak noktasýna türban sorunu oturtuldu. Ýzlenimler... Forumun birinci günü gerçekleþtirilen “Halklarýn Kardeþliði” konulu atölyede, tartýþma noktasý ulusal sorun ve bunun ele alýnýþý, Kürt halkýnýn mücadelesiyle sýký baðlarýn neden kurulamadýðý ve nasýl kurulabileceði üzerineydi. DÖB olarak dikkatimizi çeken nokta, bu konuda görüþ bildiren kiþilerin ulusal sorunla, sýnýfsal sorunu birbirinden ayrý ele aldýðý ve ulusal sorunu dil ve kültür sorununa indirgediði idi. Baþka bir tartýþma ise “Halklarýn Kardeþliði” sloganý üzerine yaþandý. Bir Kürt gencin “Halklarýn Kardeþliði” sloganý için, “bana sahtekarca geliyor, eþitliðin olma- 20 37. SAYI MAYIS dýðý koþullarda kardeþlikten bahsedilemez, bu slogan burjuvalar tarafýndan dahi kullanýlýyor” þeklinde görüþünü belirtmesi üzerine diðer öðrenciler “bizlerin kardeþliðe bakýþ açýsýyla, burjuvalarýn bakýþ açýsý bir deðildir” türünden yanýtlamalarla yetindiler. Panelin sonlarýna doðru DÖB’lü bir öðrenci söz aldý ve bu konudaki görüþlerini dile getirdi. Arkadaþýmýz söze “ulusal sorunun sadece dil ve kültür sorunu olmadýðý, bir devlet sorunu olduðu” üzerine vurgu yaparak baþladý. Sorunun adýnýn doðru konulmasý gerektiðini dile getiren arkadaþýmýz “bizim için Kürt sorunu yoktur, Kürdistan sorunu vardýr. Eðer araþtýrýrsak göreceðizdir ki, Kürdistan sömürge deðil, ilhak edilmiþ bir ülkedir. Buda ayný zamanda sermayenin içiçe geçme koþullarýný yaratmýþ ve birleþik devrimimizin koþullarýný arttýrmýþtýr. Ulusal sorun, içerisinde sýnýfsal sorunu da barýndýran bir sorundur. Bu ikisi birbirinden ayrý ele alýnmamalýdýr” diyerek devam etti. Halklarýn kardeþliði sloganýna da deðinen arkadaþýmýz “halklarýn kardeþliði sloganý, 93 sonlarýnda ulusal hareketin ateþkes ilanýndan sonra kendisi tarafýndan öne çýkartýlan bir slogandýr, bu süreci karþýlayamaz. Ezilen ulusun böylesi bir duygusu olabilir, ama bizlerin en baþta ezen ulusun komünistlerinin önlerine hedef olarak iki halkýn mücadele birliðini koymasý gerekmektedir. Ortak düþmana karþý halklarýn birlikte mücadelesi yaratýlmalýdýr” þeklinde ifade ederek konuþmasýný bitirdi. Konuþmanýn etkili olduðu daha sonra söz alan öðrencilerin düþüncelerine de yansýdýðýný gördüðümüzde hissediliyordu. Söz alan bir öðrencinin “aslýnda arkadaþýn da dediði gibi bizlerin Kürt ve Türk halkýna yönelik iki halkýn birlikte mücadelesini dillendirmemiz gerekir” þeklinde düþüncesi bunun göstergesiydi. Ýlerleyen saatlerde Ufuk Uras’ýn verdiði “ekonomi-politik” konulu bir alternatif ders gerçekleþti. Ufuk Uras konuþmasýnýn baþýndan sonuna kadar kendi propagandasýný yapýp durdu. Ders bir ekonomi-politik dersinden ziyade yerel seçimler ve sol hareket hakkýnda Ufuk Uras’ýn düþüncelerinin dinlendiði bir oturuma dönüþtü. Konuþmasý boyunca devrimci harekete saldýrý üslubunu korudu. Silahlý mücadele yürüten hareketlere “cemaat ve dergicikler” türünden yakýþtýrmalarý dilinden düþürmedi. Ufuk Uras’ý bu konuda kimsenin “kaþýmadýðýný” göz önünde de bulundurursak, onu böyle konuþmaya iten neydi? Kendi konumunu meþrulaþtýrma çabasý! Ufuk Uras gerçekler karþýsýnda eziliyordu. Ve bu, bunun sonucuydu. Dikkatimizi çeken nokta Genç-Sen içerisinde onunla ayný düþünceye sahip olanlarýn az olmayýþýydý. Görüþleri ile tabir-i caizse Uras’ýn sýrtýný sývazlayanlarda oldu. DÖB’lü öðrenciler bu pervasýzlýða sessiz kalamazdýlar. Söz hakký almak için oldukça çabaladýlar. Ve nihayet söz artýk onlardaydý. Arkadaþýmýz söze “Paris Komünü ile belediyeleri özdeþletirdiniz, Paris Komünü iþçi sýnýfýnýn kanlarý üzerinden kurulmuþtur. O tarihteki ilk iþçi iktidarýdýr” diyerek baþladý. Uras’ýn araya girerek “ben benzetme yapmak istedim” türünden müdahalesine “benzetemezsiniz” diyerek yanýt verdi. Arkadaþýmýz devam etti; “Zora dayalý devrimi savunan hareketlere cemaat diyemezsiniz. Evet doðrudur, devrimci hareketler bugün için kitlesel deðildir, çünkü birileri meclis koltuðunda oturup vaaz verirken, birileri bu topraklarda Ölüm Oruçlarýnda bedel verdi. F tipi hapishanelerini devrimci tutsaklar dolduruyor. Bugün emekçi semtlerde çalýþma yapan, dergi daðýtýrken dahi bazý þeyleri göze alanlar bellidir. Düþmanýn saldýrýsýna göðüs gerenler bellidir.” Ufuk Uras’ýn tam anlamýyla rengi attý. Arkadaþýmýz konuþmasýný Lenin’in Ne Yapmalý kitabýndan bir sözle bitirdi. “Evet beyler! Yalnýzca bizi çaðýrmakta deðil, istediðiniz yere, hatta bataklýða bile gitmekte özgürsünüz. Aslýnda bize göre sizin gerçek yeriniz bataklýktýr, oraya ulaþmanýz için size her türlü yardýmý yapmaya da hazýrýz. Yeter ki ellerimizi býrakýn, yakamýza yapýþmayýn ve o büyük özgürlük sözcüðünü kirletmeyin, çünkü biz de dilediðimiz yere gitmekte ‘özgürüz’, yalnýzca bataklýða karþý deðil, yüzlerini bataklýða doðru çevirenlere karþý da savaþmakta özgürüz.!” Salondaki öðrencilerin bir bölümü bu konuþmayý alkýþlarla karþýladý. Atölyelerde bir baþka baþlýk da öðrenci gençlik hareketi ve öðrenci sendikasýydý. Bu bölümde de tartýþmalar liberal havanýn ötesine geçemedi. Akademik sorunlar ve bunun yanýnda öðrenci gençlik hareketinin kitleselleþmesi ve bunun aracý olarak Genç-Sen, öne çýkarýlan düþüncelerdi. Politik üretimden yoksun bir aracýn geliþiminin saðlýklý olamayacaðý, aracýn yönünü tayin edecek olanýn politik hat olduðu gözden kaçýrýlan noktaydý. Sýnýf bilinçli devrimci öðrencilerin sýrtlayacaðý büyük bir yük var. Bu bütün gençlik hareketinin sýrtýmýza koyduðu bir yüktür. Ve bu yükü kaldýrabilecek en kuvvetli yanýmýz bilincimizdir. Yüreðe ve bileðe dayanan bir bilinç! Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) RÖPORTAJ ÝNANCIMIZLA MÜCADELEMÝZLE SOSYALÝZMÝ KURACAÐIZ Genç Emekçiler Birliði: Ne zaman çalýþmaya baþladýn. Ýlk çalýþtýðýn iþ yerinde ne gibi sorunlarla karþýlaþtýn? Ýþçi: Ailemin maddi durumu kötü olduðundan dolayý, üçüncü sýnýftan sonra çalýþmaya baþladým. Ýlk olarak triko atölyesinde çalýþmaya baþladým. Çalýþtýðým iþyerinde sigorta diye bir þey yoktu. 12 saat çalýþýrdýk. Cuma günleri 14-15 saat çalýþýrdýk. Fazla çalýþma, mesaiden sayýlmazdý. Bu da yetmiyormuþ gibi dayak yer, aþaðýlayýcý küfürlere maruz kalýrdýk. Yaklaþýk 1 km mesafeye 15 kg ürün taþýrdýk. Bu olay 4 yýl sürdü. 4 yýl sonra terfi edebildim. Genç Emekçiler Birliði: Peki bu insani olmayan þartlara ne kadar dayanabildin? Sonrasýnda ne gibi sorunlarla karþýlaþtýn? Ýþçi: Maddi imkansýzlýktan dolayý katlanmak zorundaydým. Bu süre 8 yýl sürdü. Ýyi olanaklara sahip bir iþ ortamý bulmak çok zordu. Aþaðý yukarý hepsi aynýydý. 4 yýl çýraklýk döneminden sonra terfi ettim etmesine, ama yine de birçok zorluklar devam ediyordu. Artýk dayanacak gücüm kalmadý. Ýþe gitmemeye baþladým. Aileme iþe gidiyorum dedim iþten kaçtým, kötü alýþkanlýklar edindim. Kötü arkadaþlarla dolaþmaya baþladým. Ýçki, esrar, balli, tiner gibi baðýmlýlýklar edindim. Tabii ki bunlarý satýn almak için para gerekiyordu. Çalýþmýyordum, hýrsýzlýk yapmaya, insanlara þiddet uygulayýp para almaya baþladým. Bunlarý yaparken de sürekli sorguluyordum. Neden biz varlýklý deðiliz! Neden alým gücümüz yok! Tanrýya isyan edip bu dengesizliði yükleyecek birilerini arýyordum. Babam ilk evlendiðinde hamallýk ediyordu. Aldýðý yevmiyeyle evi geçindiremiyordu. Sonra kumar oynamaya baþladý. Ýçki alýþkanlýðý edindi. Günlük içip annemi döverdi. Ben hep babama kýzardým, neden bana iyi olanaklar saðlamadý, neden karnýmýz hiç doymazdý, bize yeni güzel kýyafetler almadý. Babam suçluydu. Ama tanrý bunlarý göremiyor muydu? Aslýnda birilerini suçlarken sistemin oyununa geliyorduk. Bizi bu hale getiren patronlar ve onlarý destekleyen hükümetti. Bir ülkenin hükümeti, her vatandaþýna eþit olanaklar saðlamalýydý. Peki zengin çocuklarý son model spor arabalarla bize toz yuttururken, biz neden kilometrelerce yolu yayan yürüyorduk.? Genç Emekçiler Birliði: Ýþsiz gezmen ne kadar sürdü? Yeniden çalýþmaya seni iten neydi? Ýþçi: Artýk yaþadýðým bu hayattan rahatsýz olmaya baþladým. Beni buna yönlendiren de sürekli sorgulamamdý. Amcamýn oðlu küçük bir atölye açtý. Halý oyma atölyesi. Beni iþçi, babamý da bekçi olarak yanýna aldý. Bizim karnýmýz yine de doymuyordu. Ama amca oðlu 4-5 yýl içerisinde fabrika sahibi oldu. Araba aldý, ev aldý. Genç Emekçiler Birliði: Amcanýn oðlu nasýl fabrika sahibi olabildi? Ýþçi: Ýþçilere sevimli göründü. Çünkü iþini çevirenler onlardý. Bir iþçi 10 saatte 420 YTL kazandýrýyordu, iþçiye yevmiye 20 YTL veriyordu. Bu þekilde servetine servet katmasý kaçýnýlmaz oldu. Ama benim aldýðým aylýk yetmiyordu. Biriken elektrik borcumuz vardý 3.000 YTL kadar haciz gelecekti, sürekli uyarýlar geliyordu. Ben de baþka bir iþ yerinde Pazar günü mesaiye gittim. Bunu amcamýn oðlu duymuþ. Yýllýk zamda bütün iþçilere zam yaparken bana yapmadý. Nedenini sorduðumda, “bundan sonra sana aylýk da yok” dedi. “Bu haksýzlýktýr” dedim. Ertesi gün haber salmýþ iþe gelmesin diye. 4 ay boyunca iþ aradým. Amca oðlu bütün iþçi arayan fabrikalara talimat vermiþ, soy ismimiz ayný olduðu için kimse beni iþ almadý. Böylece yine kendisine mecbur kalmamý saðladý. Baþka da çarem yoktu. Diðer amca oðlumun araya girmesi ve ýsrarý üzerine tekrar iþe baþladým. Bir de amca oðlu ye- ni bir ortak almýþtý. Namazýnda niyazýnda bir adamdý ama aðzýndan küfür eksik olmazdý. Olmadýk yerde bize söverdi, aþaðýlardý. Bu yeni ortak hafta sonu ve hafta içi bizi fazla çalýþtýrýrdý. Lavaboya gittiðimizde arkamýzdan gelirdi. Çok aþýrý iðrenç sövgülerde bulunurdu. Bu þekilde birçok iþçinin iþten çýkmasýna sebep oluyordu… Bir iþçinin eþi doðum yapacaktý. Kendisinden 30 YTL istedi, vermedi. Ama baþka iþçiye daha fazlasýný verdi, hem de o kadar acil bir durumu yokken. Eþi doðum yapacak iþçi de bu haksýzlýða karþý kendisini iþçileri sigortasýz çalýþtýrdýðý için þikayet edecekti. Ýþçiye telefon açýp “gel þikayet etme sana 50 YTL veririm” dedi, iþçi kabul etmedi. Tekrar telefon açtý, “gel ne olur þikayet etme sana 100 YTL vereyim” dedi. Ýþçi zor durumda olmasýna raðmen insani duygularýndan dolayý acýdý ve geldi konu kapanmýþ oldu. Amca oðlu iþçiler tek tek iþten çýkýnca o kiþiyle ortaklýðýný sona erdirdi. Ben, amca oðlunun yanýnda çalýþmaya devam ettim. Bu süre içerisinde ailemle sorunlar yaþadým. O sorunlardan kaynaklý il dýþýna çýktým. Antalya’da limanda çalýþtým. 575 YTL sigortasýz 1216 saat oldukça aðýr ve tehlikeli bir iþte çalýþýyordum. Ýki gün hasta olduðum için beni iþten çýkardýlar. Ankara’daki arkadaþýma telefon açtým. Bana orada iþ bulabileceðini söyledi. Ankara’ya gittim. TOKÝ konutlarýnda elektrikçilerin yanýnda acemi olarak çalýþtým. Ve orada Doðu ve Güneydoðu’da iþ imkaný olamadýðýndan gelip burada çalýþýyorlardý. Bir ay boyunca çalýþtým. Para alamadým. Beni (Antep’e) buradan çaðýrdýlar. Ankara’dan geleli 3 ay olmasýna raðmen daha paramý göndermediler. Amcamýn oðlu benim yaþýtým olan oðluna bir iþ yeri açmýþtý. Ben de onun yanýnda çalýþmaya baþladým. Þu anda orada çalýþmaktayým. Genç Emekçiler Birliði : GEB’le (Genç Emekçiler Birliði) nasýl tanýþtýn? Ýþçi: Yoz hayatýn bana dayattýðý sorunlardan dolayý kurtuluþ olarak gördüðüm içkiyi günlük olarak içiyordum. O gün de içmiþtim. Bir komþumuz beni gördü. “Sokaðýmýzýn aþaðýsýnda Genç Emekçiler Birliði diye bir dernek açýlmýþ” dedi. Oraya gitmemi teklif etti. Ben de derneðe gittim. Orada çok sýcak karþýlandým, sohbet ettik, hayatým boyunca kafamdaki bütün çeliþkileri, sorun ve sorulara cevap buldum. Evet biz sýnýflý bir toplumda yaþýyoruz ve sermaye tarafýndan sömürülüyoruz. Sorunlarýn kaynaðýný bulmuþtum. Genç Emekçiler Birliði: Yaklaþýk ne zamandýr GEB’e geliyorsun. Bu süre zarfýnda hayatýnda ne gibi deðiþiklikler oldu, bunu önceki hayatýnla kýyaslayýp senin gibi gençlere nasýl bir tavsiyede bulunabilirsin? Ýþçi: 2 aydan beri geliyorum. Bu süre zarfýnda bana önerilen kitaplarý okudum. Sohbetlere katýldým. Artýk hayatý daha iyi kavrayabiliyorum. Kendime özgüvenim artý. Sistemin insana deðer vermediði ortada. Bizim çevrede uyuþturucu baðýmlýsýndan, gaspçýsýndan her türlü sistem maðduru genç iþsiz olanlara buradan çaðrýda bulunuyorum: gelin burada hep beraber sorunlarýn üzerine gidelim. Çözüm sosyalizmde, yani sýnýfsýz sömürüsüz bir dünyada. Bunu ancak beraber kurabiliriz… Düþünün ki belki de 100 yýllar kadar sürmeyecek yakýn bir gelecekte sosyalizm kapitalist sistemi tamamen yok edecek ve insanlarýn mutlu olduðu bir yaþam saðlayacaktýr. Ve ben inanýyorum yakýn bir zamanda öz gücümüzle, inancýmýzla, mücadelemizle sosyalizmi kuracaðýz. YAÞASIN GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ! YAÞASIN SOSYALÝZM! DÜNYA EMEÐÝN OLACAK! Antep GEB 37. SAYI MAYIS 21
© Copyright 2024 Paperzz