An tep`ten Tak sim`e

BAÞYAZI
DAÝMA DAHA ÝLERÝYE
ORADAN ÝKTÝDARA
Devrimci durum bu topraklarda uzun süredir var. Fakat, her zaman ayný düzeyde olmadý. Temelindeki ekonomik ve politik geliþmelere baðlý olarak farklý olgunluk düzeylerinde oldu. Sýnýflar arasý güç dengesinin emekçi kitleler lehine geliþmesiyle birlikte devrimci durum
daha da olgunlaþmýþtýr. Ýþçi sýnýfý ve tüm emekçi kitleler, her yerde devlet güçleriyle çatýþma içinde. Çatýþma gün be gün keskinleþiyor. Emekçi halk kitlelerinin kendi istekleri doðrultusunda eylemden eyleme koþtuðu bir yerde iktidar ancak görünürde vardýr.
Devrimci durumun hangi noktaya geldiðini anlamak için, kitlelerin o büyük öfkesinin
eylemlere dönüþtüðü son birkaç aydaki olaylara bakmak yeterli. Son dönemde ortaya konan
düzeyde ve yoðunlukta devrimci eylemler, ayný dönemde dünyanýn neresinde vardý? Kaç ülkedeki halk hareketi Kürt halkýnýn þu birkaç aydaki eylem yoðunluðuna ulaþabildi? Devrimci
halk kitleleri, aylardýr sokaklardaki çatýþmanýn
yasalarýna göre, devrimci eylemin yasalarýna
göre hareket etmediler mi? Eylem boyunca, eylem sayesinde, eylem içinde özgürleþmediler
mi? Burjuva iktidarýn bu eylem günlerinde,
herhangi bir otoritesi var mýydý? Bu devrim
topraðýnda son aylarda yaþanan devrimci ruh
hali, devrimci kitle eylemleri, devrimci hareketlerin devrimci eylemleri aslýnda uzun süreden beri yaþanmýyor mu? Halk kitlelerinin sürekli sokakta, eylemde, çatýþma içinde olduðu
bu yýllar boyunca kurulan tüm hükümetler birer
“hayalet hükümetleri” olmadý mý?
Sadece bu kýsa zaman içinde yaþanan olaylar bile devrimin nasýl da güncel olduðunu
yeterince tanýtlýyor. Güncel devrim olmasa, bu
denli yaygýn, yoðun ve þiddetli olaylarý nasýl açýklayabiliriz? Tüm bu on yýllarýn geliþmesini
içine sýðdýran yoðun-devrimci dönemin altýnda
devrimin nesnelliði ve güncelliði var. Bunun
altýnda artýk burjuvazinin de kabul ettiði derin
ekonomik ve politik kriz var. Düþünsel planda
ne kadar reddetseler de, reformistler ve oportünistler, olgulardan sözederken, sistemin iç çeliþkilerinin keskinleþmekte olduðunu anlatmak
zorunda kalýyorlar. Eski düzenin yýkýlmasýna
yolaçan, devrimi gündeme getiren zaten uzlaþmaz sýnýf çeliþki ve karþýtlýklarý deðil mi? Ne
kadar yadsýnsa da, devrim tarihin tüm akýþý tarafýndan, kapitalizmin tüm evrimi tarafýndan
gündeme getirilmiþtir.
Hem “aþaðýda” kavga var, hem “tepede”.
Ekonomik krizle birlikte politik kriz de derinleþiyor. Þimdi ortaya çýkan þey, devrimci durum
temelinde ulus çapýnda krizdir. Yani sýnýflar arasý güçler dengesini, iþçi sýnýfý ve emekçi halk
lehine çeviren politik durum. Krizin ulus çapýnda bir kriz düzeyine varmasý, bizim bir devrime
doðru gittiðimizi, devrimin bir yükseliþ halinde
olduðunu ve bunun olgularýnýn ortaya çýkmasý
demektir.
Devrimin büyüyerek, eski düzenin temellerini sarsmasý karþýsýnda tekelci sermayenin,
tüm büyük sermaye güçlerinin ortak hareket edeceði, devrimci güçleri ezmek için daha þiddetli bir saldýrýya geçeceði apaçýktýr. Ancak,
devrimin geliþmesinin de onlarýn arasýndaki çeliþkileri, çatýþmalarý derinleþtireceði ve güçsüz
düþüreceði de doðrudur. Egemen güçlerin birbirine girmesi, zayýf düþmesi, devrimin koþullarýndan birinin daha yerine gelmesi anlamýna
gelir. “Yukarýda” kavga ve bölünme kesinlikle
devrimin koþullarýndan biridir. Ve bu durum da
apaçýk olarak ortadadýr. Halk kitleleri tekelci
sermaye egemenliðine karþý etkin olarak eyleme geçtikçe, sistemin krizi de iyice keskinleþir.
Krizin ve sýnýflar çatýþmasýnýn devamlý keskinleþmesiyle birlikte, burjuvazinin iç-dengesi iyice bozulur ve kendisini altetmesi için tüm koþullarý bizzat kendisi emekçilere verir.
Burjuva güçlerin kendi arasýnda þiddetli
bir mücadele varsa, bu durum, ciddi bir iktidar
boþluðu yaratýr. Bu geliþme karþýsýnda devrimci iþçi hareketinin politikasý ne olmalýdýr? Ýþçi
sýnýfý hareketinin tarihi ve devrimlerin deneyimi bize göstermiþtir ki, sistemin ekonomik ve
politik krizinin derinleþmesi karþýsýnda devrimci hareketin yapmasý gereken, doðmuþ olan
devrimci durumdan yararlanýp, burjuva egemenliðini devirmektir. Çünkü burjuvazinin egemenliði ancak bu sýrada -evet bu sýrada!- yýkýlabilir. Diðer zamanlarda onu devirme koþullarý ve olanaklarý bu kadar uygun olmaz. Doðmuþ olan iktidar boþluðu ancak devrimci mücadele yöntemleriyle, ancak bir devrimle doldurulur. Devrimi yükseltme yolu dýþýnda bir yolla
doðmuþ olan iktidar boþluðundan yararlanýlamaz. Mesela reformist yolla, ancak burjuva
güçlere hizmet edilir. Burjuvazi yalnýzca devrimci mücadele yoluyla alaþaðý edilir.
Bugün, geçmiþ döneme göre, sýnýf savaþýmýnda ileri bir noktadayýz. Hem tarihsel olarak
ileri noktadayýz, hem de iþçi sýnýfýnýn açýk sýnýf
bilinci ve yetkin savaþ yeteneði bakýmýndan ileri bir noktadayýz. Sýnýf savaþýmýnýn ileri bir
düzeyine varmýþ olan iþçi sýnýfýnýn, bulunduðu
mücadele aþamasýndan daha ileriye gideceði,
burada durmayacaðý açýktýr. Çünkü sorunlar
ancak daha ileriye, oradan iktidara giderse çözülebilir. Kitleler sýnýflar savaþýmýnýn bugünkü
noktasýna zorlu, þiddetli mücadelelerden geçerek geldiler. Daha ileriye, oradan iktidara gitmek için, çok daha þiddetli, yoðun, kýyasýya
çarpýþmalardan geçmek gerekiyor. Emekçi sýnýf devrimci hedeflerine ancak tekelci sermayenin politik ve ekonomik egemenliðine son
vererek ulaþabilir. Sermayenin bu geliþme karþýsýnda tüm güçlerini harekete geçireceði bilinen bir durumdur. Son dönemde daha önceleri
harekete geçirmediði kitle gücünü eylemlere
yöneltmesi, devrimin geliþmesi karþýsýnda duyduðu korkuyu gösteriyor. Bu aþamanýn iç savaþýn en þiddetli bir aþamasý olacaðý bugünkü olaylardan bellidir. Devrimci güçler, daha ileriye, oradan iktidara yönelirken bütün bu gerçekleri gözönünde bulundurmalýdýr. Emekçi yýðýnlar, güçler dengesini kendi lehine sürekli deðiþtirerek daha ileriye gidebilirler. Sýnýflar arasý
güçler dengesinin iþçi sýnýfýnýn lehine deðiþmesi devrimci savaþýmla, yalnýzca devrimci savaþýmla gerçekleþir.
Devrimin güncel olmasý, iktidarýn ele geçirilmesinin güncel duruma gelmesidir. Devrimci hareketin pratik-politik görevi iktidarý almaktýr. Devrimci halk hareketinin daha ileri
gitmesi, ancak iktidarý almak için açýktan açýða
mücadeleyle olacaktýr. Emekçi kitleler, ezilen
Kürt halký yoðunlaþan ve þiddetlenen biçimde
devletle çatýþma içine girmiþse, kitlelere iktidarý almalarý için öncülük etmek devrimci komünistlerin görevidir. Devrimle iktidara gelmek,
bu çerçevede Geçici Devrim Hükümeti’ni
(GDH) pratik-politika olarak öne çýkarmak, somut koþullarýn biricik devrimci politikasýdýr.
Ýktidarý ele geçirme, yani bu yegane, birincil,
temel çözümü öne çýkarmak dýþýnda, her þey,
halk kitlelerini yalnýzca devrimci hedefinden uzaklaþtýrmaktan baþka bir anlama gelmez. Emekçiler ancak iktidara gelirse, kendi iktidarýna dayanarak politik özgürlük sorununu, temel
ekonomik sorunlarýný ve temel yaþamsal sorunlarýný çözebilir. Toplumsal geliþmenin tüm seyri, sýnýf savaþýmýnýn tüm geliþimi devrimi, devrimle iktidara gelmeyi gündeme getirmiþtir.
Her þey gözlerimizin önünde oluyor. Eski
toplumun daðýlmasý, sistemin uzlaþmaz sýnýf
çeliþkilerinin keskinleþmesi, emekçi kitlelerin
kabaran öfkesi, devrimci mücadelenin yoðunlaþmasý ve yükseliþi, kýsacasý devrimin koþullarýnýn oluþmasý gözlerimizin önünde oluyor.
Halk yýðýnlarý devrimci sloganlarla yönlendirilmezse, süreç devrimci pratikle hedefine yönlendirilmezse, koþullar ne denli olgun olursa
olsun, yalnýzca nesnel durum bize iktidarý vermez. Nesnel koþullar, devrimci durum, ulus çapýnda kriz, Leninist Parti’nin teori, taktik ve
pratiðiyle bir devrime dönüþür. Reformist ve oportünist politika ve pratik ise, devrimci koþullarýn ve devrimci kitlelerin çok gerisindedir.
Yalnýzca Leninist Parti’nin önderliðinde
devrim mücadelesi daha ileriye, oradan iktidara varacaktýr.
C. DAÐLI
37. SAYI MAYIS
3
DÜNYA DEVRÝMÝ
EMEKÇÝLERÝN SEFALETÝNÝN DERÝNLEÞMESÝ
VE AYAKLANMALARIN YAYGINLAÞMASI
Ýþçi sýnýfýnýn uzun mücadelelerle elde ettiði tüm ekonomik kazanýmlarýna ve sýnýf mevzilerine yönelik burjuvazinin dünya çapýndaki
saldýrýsý yoðunlaþarak sürüyor. Ýþçilerin sömürülmesi de ayný þekilde
yoðunlukla sürdürülüyor. Tüm bunlarýn sonucu olarak, iþçi sýnýfý ile
burjuvazi arasýndaki sýnýf karþýtlýklarý keskinleþiyor, sýnýf savaþý þiddetleniyor.
Dünya iþçi sýnýfýnýn genel durumuna, yaþadýðý koþullara bakýldýðýnda, içinde bulunduðu sefaletin derinleþtiði açýkça görülür. Emekçilerin sefalet içindeki yaþamý çok belirgindir ve elle tutulur durumdadýr. Ýþçi sýnýfýnýn durumunun kötüye gitmesi ve sefaletinin artmasý
genel bir durumdur. Çünkü burjuva saldýrýsý dünya düzeyinde yürütülüyor. Bir yerde emekçilere karþý saldýrý baþladý mý, diðer yerler de
onu izliyor. Ýþçi sýnýfýnýn sömürülmesinde tüm kapitalistlerin çýkarý
olduðu için, emekçi sýnýfa karþý saldýrýda bütün kapitalistler birlikte
hareket ediyorlar. Bu durum, baðýmlý kapitalist ülkelerden emperyalist ülkelere kadar, tüm kapitalist sistemde yaþanýyor. Ücretlerin düþürülmesi, çalýþma saatlerinin yeniden uzatýlmasý, kitlesel iþten çýkarýlma her yerde zorla uygulamaya sokuluyor.
Emekçi sýnýfýn sefaletinin derinleþmesi kapitalizmin geliþmesi
boyunca hep varolagelmiþtir. Çünkü emekçilerin yoksulluðu ve yoksunluðu, kapitalist üretimin ve geniþletilmiþ yeniden üretimin koþuludur. Varolan koþullarý yeniden üretmeden sermaye birikimi gerçekleþemez. Ancak bazý durumlarda, sefaleti biraz olsun hafifletmek olanaklýdýr. Ýþçiler, iyi bir mücadeleyle saðlayacaklarý ekonomik kazanýmlarla, sefil yaþamlarýný biraz olsun çekilir hale getirebilirler. Eðer
böyle bir rolü olmamýþ olsaydý, ekonomik mücadelenin, sendikalarýn
hiçbir anlamý olmazdý. Ancak burada bir yanýlgýya düþmemek gerekir. Emekçilerin aktif bir mücadeleyle sefaletlerini biraz hafifletmeleri, onlarýn durumlarýnýn kötüye gitmesini engelleyemez. Aldýklarý
ücret ne denli yüksek olursa olsun, yarýnlarý bugünden daha kötü olacaktýr. Yarýnlarý hep belirsizdir. Çalýþanlarýn bir kýsmýnýn daima iþsizlerin safýna atýlmasý, sermaye birikiminin mutlak bir yasasýdýr.
Emekçilerin ekonomik kazanýmlarý, yine emekçilerin uzun mücadelelerinin bir sonucudur. Bunda belli bir tarihten beri “dýþ etki”nin
payý da var. Bu “dýþ etki”, sosyalist sistemin kapitalist sistem üzerinde yarattýðý etkidir. Sýnýf savaþýmýnýn kapitalizmin geliþimi üzerinde
daima bir etkisi olmuþtur. Kapitalistlerin mutlak artý-deðer sömürüsünden göreceli artý-deðer sömürüsüne geçmeleri, sýnýf savaþýmýnýn
etkisiyle olmuþtur. Sosyalist sistemin varlýðýnýn da, kapitalist sistem
üstünde, emekçilerin yeni ekonomik haklar elde etmeleri biçiminde
bir baskýsý oldu. Kapitalistler bu baský altýnda kalarak, sistemi korumak, sürdürmek için, emekçilere bir takým ekonomik ödünler vermek
zorunda kaldýlar. Tüm bu ekonomik ödünler, emekçilerin durumlarýný az da olsa düzeltti. Ancak, onlarýn durumlarýnýn kötüleþmesini önleyemedi. 90’larda sosyalist sistemin yarattýðý baský kalkar kalkmaz,
kapitalistler yeni durumdan yararlanýp, o güne deðin iþçilerin elde ettiði tüm ekonomik kazanýmlarý yoketmek için, dünya genelinde bir
saldýrý baþlattýlar. Aðýr ve topyekün bir saldýrý altýnda kalan emekçiler, o güne deðin elde ettikleri bütün ekonomik kazanýmlarý bir bir yitirdiler. Ýþçi sýnýfýnýn içinde bulunduðu durum, günden güne iyice kötüye gidiyor.
Ýþçi sýnýfýnýn bu toplumda hiçbir dayanaðý yoktur. Bunun somut
bir örneði, Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfýnýn durumudur. Onyýllarca
devam eden mücadelelerle elde edilen ekonomik kazanýmlar ardý ar-
4
37. SAYI MAYIS
dýna ortadan kaldýrýlýyor. Böylece zaten güvensiz olan durum, yapýlan saldýrýlar ardýndan iyice bozulmuþ ve kötüye gitmeye baþlamýþtýr.
Bir süre öncesine kadar iyi ücret aldýklarý için kendilerini görece
diðer iþçilere göre iyi durumda gören iþçiler, artýk durumlarýnýn her
gün kötüye gittiðini görüyorlar. Önce, 12 Eylül Askeri Faþist Diktatörlüðü altýnda ekonomik kazanýmlarýnýn bir kýsmýný yitirdiler. Meta
fiyat artýþlarýyla da bir kýsmýný daha yitirdiler. Burjuva saldýrýsý bununla da kalmadý; birçok iþkolu ve iþyeri ya kapandý ya da “özelleþtirme”ye uðradý. Sonuçta iþçilerin bir bölümü daha iþsiz kaldý. Kalanlarýn ücretleri ise sürekli düþürüldü. Ýþçileri bekleyen daha kötü bir
durum ve belirsiz bir gelecekti.
IMF ve Dünya Bankasý gibi emperyalist kurumlar, dünyanýn
baþka yerlerinde olduðu gibi Türkiye ve Kürdistan’da da sömürünün
yoðunlaþmasý, emekçilerin ekonomik haklarýnýn gasp edilmesi, toptan iþten atma ve kýsacasý halk kitlelerinin sefaletinin büyümesi için
kesin dayatmalarda bulunuyor. Emperyalizmin kabul ettirdiði her
þey, iktidarlar tarafýndan eksiksiz yerine getiriliyor. Bütün bu saldýrýlar sonucu emekçi yýðýnlarýn durumu öylesine bozulmaya, kötüye gitmeye baþladý ki, bu durum hiçbir emekçinin kabul etmeyeceði ve kaldýramayacaðý bir noktaya gelmiþtir.
Ýþçilerin ekonomik durumu politik durumdan baðýmsýz deðildir.
Burjuvazinin emekçilere karþý politik baskýsý ve saldýrýsý arttýkça, iþçilerin ekonomik durumu bunun sonucu artan bir kötüleþme içine girer. Baðýmlý kapitalist ülkelerdeki askeri faþist darbe dönemleri ya da
90 sonrasý küresel burjuva saldýrýsý dönemi iþçilerin ekonomik kazanýmlarýnýn en çok kayba uðradýðý ve sömürünün en yoðun yaþandýðý
dönemlerdir. Bu dönemler emeðin sermayeye gerçek baðýmlýlýðý ve
emekçinin köleliðinin arttýðý dönemlerdir.
Emekçi sýnýfýn sömürülme derecesinin artmasý, yaþadýðý ortamýn
kötüleþmesi ve durumunun güvenilmez olmasý, özcesi emekçi kitlelerin þiddetli bir saldýrý altýnda olmasý, iþçi sýnýfýyla burjuvazi arasýndaki uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýný keskinleþtiriyor. Sýnýf karþýtlýklarýnýn keskinleþmesiyle birlikte, sýnýf savaþýmý da iç savaþ düzeyine çýkmýþtýr. Devrimci durum hem nesnel ekonomik geliþim ve hem de yoðun sýnýf savaþýmý sonucu, düne göre daha bir olgunluk kazanmýþtýr.
Ýþçi sýnýfýnýn yeni bir devrimci mücadele dalgasý, tüm dünyayý sarýyor.
Ýþçi sýnýfýnýn ekonomik mücadelesi ve politik mücadelesi ayrý
ayrý yürürse, mücadele sonuç vermez. Baþarýya ulaþmasý için ekonomik savaþýmýn ve politik savaþýmýn ayný sýnýf savaþýmýnda birleþmesi, birlikte verilmesi gerekiyor. Zaten nesnel geliþim de bunu zorluyor. Sermayenin tekellerde merkezileþmesi, devlet-tekel bütünleþmesi; iþçilerin ekonomik grevlerine bile devlet güçlerinin hemen saldýrmalarý, emekçilerin ekonomik mücadelesini politik mücadeleye dönüþtürüyor. Ýþçi sýnýfýnýn burjuvazinin egemenliðine karþý verdiði sýnýf savaþýmý, yalnýzca olaylarýn kendiliðinden geliþimiyle meydana
gelmiyor; devrimci iþçiler tarafýndan sýnýf savaþýmýnýn bütün biçimlerine bilinçlice yön verecek þekilde yürütülüyor.
Ýþçi sýnýfýnýn sömürülmesinin artmasý, sefaletinin derinleþmesi
ve durumunun kötüleþmesi kapitalist dünyanýn tümünde olduðu için
emekçilerin ayaklanma koþullarý da her yerde olgunlaþýyor. Olaylarýn
dünya çapýndaki geliþmesi bu yöndedir. Olgunlaþmýþ olan dünya
devrimi, ayaklanmalarýn ve devrimlerin birbirini tetiklemesiyle ilerliyor.
ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAÞI’NDA SON DURUM
1 MAYIS
BD’nin tertiplediði 11 Eylül provokasyonu ile ilan edilen 3. Dünya Savaþý’nda son durum ne? Bilindiði gibi ABD, ayaklanmalar yüzyýlý olan
21. yüzyýlda hem kendi çöküþünü, hem de tüm
emperyalist-kapitalist sistemin üzerindeki felaket tehlikesini bertaraf etmek için, 3. Dünya
Savaþý olarak ifade edilen süreci baþlatmýþtý.
2002’de Afganistan, 2003’te Irak iþgalleriyle oldukça hýzlý baþlayan süreç, o günlerde
ABD’nin dilinden düþürmediði “ya bizden yanasýnýz, ya da düþmansýnýz” politikasýyla tüm
dünyaya kýsa sürede yayýlacak gibi görünüyordu. Gerçekten de ABD, kendi yarattýðý taþeron
örgütü El-Kaide’yi bahane göstererek, ardý ardýna Yemen, Endonezya, Somali, Pakistan gibi
ülkelerde askeri operasyonlar gerçekleþtirmiþti.
Ancak, 3. Dünya Savaþý, baþladýðý hýzla gitmedi. Neden?
Nedenlerin bir tanesi, emekçi halk kitlelerinin emperyalist savaþa karþý baþlattýðý dev
protestolardýr. 11 Eylül’den çok deðil iki yýl
sonra, felaketi yaþayan NewYork’ta bile, 1 milyondan fazla kiþi Irak savaþýný protesto etmek
için bir araya geldi. Savaþ, ABD iþçi sýnýfýnda
da bir uyanýþ baþlattý. 1 Mayýs günü liman iþçileri, tüm doðu sahillerindeki deniz ulaþýmýný
felç eden çok önemli bir grev gerçekleþtirdiler.
Grevin tek bir talebi vardý: Savaþýn durmasý.
Avrupa’daki savaþ karþýtý eylemler de en az
ABD’dekiler kadar güçlü ve etkili oldu. Hükümetler sarsýldý, savaþ karþýtlýðý temelinden baþlayan hareket, anti-kapitalist nitelikler kazanmaya baþladý. Emperyalistleri kaygýlandýran bu
eylemler ve emekçilerin anti-kapitalist eðilimleri, sonuçta ABD’yi 3. Dünya Savaþý’nda tek
baþýna býraktý.
ABD’nin savaþ rüzgarlarýný söndüren ikinci neden, iþgal edilen ülkelerdeki müthiþ
halk direniþidir. ABD ve kanlý müttefikleri Afganistan ve Irak’ta bugün çok sýnýrlý bölgeleri
denetim altýnda tutabiliyorlar. En ileri teknolojik kapasiteye raðmen, iþgalci ordular merkezi
bölgelerde çakýlýp kaldýlar. Bu durum, emperyalist ordu ve yöneticilerinde, yeni iþgal maceralarýna atýlmak için gerekli moral gücün çoðunu alýp götürmüþtür.
Üçüncü neden, yüzyýlýn hemen baþýnda
patlak veren ve etkisini son bir yýlda iyice artýran ekonomik buhrandýr. Bir savaþ, hele ki dünya çapýnda bir savaþ, her þeyden çok güçlü bir
ekonomi gerektirir. ABD bugüne dek savaþa 3
trilyon dolardan fazla para harcadý., bu paranýn
neredeyse tamamýný, dýþardan borç olarak karþýladý. Yakýn zamana dek, ellerinde bolca para
sermaye bulunan OPEC ülkeleri, Japonya ve
A
Avrupa için, ABD’nin savaþ harcamalarý, karlý
bir kazanç kapýsýydý. Ancak zamanla ortaya
çýktý ki, ABD ekonomisinin, dýþardan aldýðý
borçlarý geri ödeyecek gücü yoktur. Ekonomik
buhran ilerledikçe, ABD’nin 3. Dünya Savaþý’ný sürdürmesi de güçleþiyor.
Ýþte bütün bu nedenlerden dolayý, ABD,
kendi açýsýndan baþlattýðý bu dünya savaþýný
sürdürebilmek için “cephe ülkeler” olarak gördüðü iþbirlikçilerine yoðun ihtiyaç duyuyor.
Hangileri bu “cephe ülkeler”? Ortadoðu için Ýsrail-Türkiye, Kafkaslar için Gürcistan, Afrika’da Etiyopya, Latin Amerika’da Kolombiya
ve Uzak Asya’da Güney Kore. Nedir bu cephe
ülkelerin görevleri? Bulunduklarý kýtada savaþ
kýþkýrtýcýlýðý yapmak, emperyalizmin operasyonel askeri üssü olarak hazýr beklemek, yine
emperyalizm adýna savaþ diplomasisi yürütmek, vb..
Latin Amerika kýtasýnda Kolombiya’nýn
bir emperyalist savaþ üssü haline geliþi, son olaylarla iyice açýða çýkmýþtýr. Ekvator topraklarýna girip, devrimci FARC’ýn iki numaralý ismini katleden Kolombiya, adeta kýta çapýnda bir
savaþa neden oluyordu. Bu operasyon açýkça,
Venezuela-Bolivya-Ekvator arasýndaki antiemperyalist ilerici ittifaka karþý bir savaþ provokasyonuydu. Ama yeterli olmadý. Bu kez,
Latin ülkelerindeki zengin eyaletlerin ayrýlýkçý
hareketleri kýþkýrtýlýyor. Kolombiya, Latin kýtasýný giderek saran iç savaþ ve dýþ savaþlarýn tertiplendiði bir karþý-devrim üssüdür. Bu rol, Latinler’de ABD’nin askeri ve diplomatik yükünü
biraz olsun hafifletmek için Kolombiya’ya verildi.
Ortadoðu’da durum çok daha vahim. Burada “cephe ülkeler”, Ýsrail ve Türkiye, kendilerine düþen görevleri ortaklýk içinde yerine getiriyor. Hedef Suriye ve Ýran’dýr. Bilindiði gibi
Ýsrail’e ait uçaklar, Suriye’nin kimi askeri depolarýný bombalamýþ ve bu uçaklarýn Konya’dan havalandýðý açýða çýkmýþtý. Ancak Suriye, bu kýþkýrtmaya karþý sessizliðini korudu.
Þimdilerde ikinci bir adým atýlýyor. Lübnan’daki emperyalist kuklasý hükmet, yenileceðini bile bile bir iç savaþ baþlattý. Böylece Ýsrail’in
müdahalesinin önü açýldý. Bu durumda Suriye’yi oyalamak Türkiye’ye düþtü. Golan Tepeleri üzerinden pazarlýk için arabulucu olduðunu
açýklayan Türkiye, Lübnan kan gölüne dönerken, Suriye’nin elini kolunu baðlamayý hedefliyor. Lübnan ve Filistin’deki silahlý gruplar katliamla ezilebilirse eðer, Suriye’yi dize getirmek
daha kolay olacaktýr, emperyalizmin hesabý budur.
Ortadoðu’da bir diðer hedef ülke Ýran’dýr.
Bu konuda Türkiye’ye çok tehlikeli görevler
verildiði giderek açýða çýkýyor. Türkiye, 1 milyar dolardan fazla para harcayarak, füze savunma sistemleri satýn alacaðýný duyurdu. Ayný
gün, Bakanlar Kurulu imzasýyla, Ýran’la yapýlan ihracat ve tüm gümrük geçiþlerinin özel denetimi ve sýnýrlandýrýlmasýný öngören kararname yayýmlandý. Gerekçe, tam 3: Dünya Savaþý’na yakýþýr ve Bush ekibinden sýkça duyulan
ifadeler içeriyor; kitle imha silahý yapýmýnýn
engellenmesi. Elektronikten kimyaya, metal ürünlerinden týbbi araç gereçlere dek binlerce ürünün, artýk Türkiye üzerinden Ýran’a geçiþi yasak. Ayný gün duyulan bu iki ayrý haberden
sonra Ýran, Türkiye’ye karþý bir savaþýn hazýrlýðýný baþlatmadýysa eðer, aptallýðýna doymasýn.
Kafkaslar’da Gürcistan’ýn Rusya’yý bir savaþa kýþkýrtmasý, bu baðlamda kimseyi þaþýrtmýyor artýk. Rusya gibi askeri bir dev karþýsýnda hiçbir þansý olmadýðý halde, Gürcistan bu cesareti nereden alýyor? O da, diðerleri gibi, bir
“cephe ülke”dir. NATO üyesi olmasa da, birlik
onu koruyacaðýna dair bir anlaþmaya imza koymuþtur. Gürcistan’a verilen bu güvenceden
sonra, Rusya’nýn korumasý altýndaki Abhazya
ve Osetya’ya karþý giriþilen provokasyonlar, 3.
Dünya Savaþý’nýn en tehlikeli dönemeçlerinden
birini yaratmaya adaydýr.
Afrika’da Etiyopya, Uzak Asya’da Güney
Kore, benzer roller üstleniyorlar. Komþularý için açýk askeri tehdit, bazen iþgal gücü oluyorlar. Kýsacasý, 3. Dünya Savaþý, baþladýðý biçimiyle deðil, ama farklý biçimlerde tüm kýtalara
doðru yayýlmayý sürdürüyor. Emperyalist dünya, omuzlarý üzerinden ateþ edebileceði bölgesel taþeron ülkeleri hazýrladý; silahlandýrdý, eðitti, komþularla olan antlaþmalar iptal edildi,
yeni toprak talepleri ve tarihe gömülen düþmanlýklar canlandýrýldý.
3. Dünya Savaþý, bütün yerel, tarihsel,etnik, dini çeliþkileri ve çatýþmalarý canlandýrýp
körükleyerek ilerliyor. Süreç, inanýlmaz derecede acý dolu, kan dolu bir süreç olarak yaþansa da, þu gerçeði görmeden edemeyiz. 3. Dünya Savaþý, bugüne dek uyuklayan topluluklarý
tarih sahnesine doðru çekiyor. Her topluluk,
kendi safýný belirlemek, kendi çýkarlarýný bambaþka ülke topluluklarýyla uyumlulaþtýrmak zorunda býrakýlýyor.
3. Dünya Savaþý, emperyalist-kapitalist
sistemin bozgunuyla sonuçlanmakla kalmayacak, geride tüm yerel-dar bakýþ açýlarýný aþmýþ
ve kendilerini tüm insanlýðýn ortak tarihinin bir
parçasý olarak görmeye hazýr, yüz milyonlar býrakacaktýr.
37. SAYI MAYIS
5
1 MAYIS
DÖVÜÞENLER
ANLATIYOR
TAKSÝM KIZILDIR
KIZIL KALACAK
Birkez daha onbinlerce insan, Türkiye’nin dört bir tarafýndan 1 Mayýs Alaný’na,
Taksim Meydaný’na aktý. Taksim Meydaný
üzerinde proletarya ile burjuvazi arasýnda
yaþanan irade savaþýmý, her 1 Mayýs’ta
“Taksim’de Israr Devrimde Isrardýr” diyen
Leninistlerin öngörülerini birkez daha doðruladý.
Onbinlerce insan sendikalarýn yan çizmelerine raðmen adeta içgüdüsel bir þekilde
Taksim’e yöneldi; Taksim hedefine kilitlendi. Onbinlerce insanýn somut bir hedef etrafýnda nasýl kenetlenebileceðini 2008 1 Mayýs’ý birkez daha gösterdi. Ýnsanlar Taksim’e
çýkabilmek için gün boyunca kelimenin gerçek anlamýyla savaþtý. “Ayaklar”ýn cevabý,
“Ayaklanma” oldu. Herkes birkez daha “yönetenler”in eski tarzda yönetemediðini, “yönetilenlerin” ise eski tarzda yönetilmek istemediðini ortaya koydu. Bu, devrimci durum
deðilse nedir? 2008 1 Mayýs’ý birkez daha
devrimin yaygýnlýðýný ve derinliðini göstermiþtir. Tabii görmek isteyenlere!
YAÞASIN 1 MAYIS!
BIJÝ YEK GULAN!
FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR
HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK!
Ýþte bu slogan 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na gen çok yakýþan slogandý. Taksim Meydaný bu slogana aþinaydý. Ve bu sene de Taksim Meydaný’nda saatlerce çýnladý. Leninistler bu sloganla Taksim’i bir kez daha fethettiler. Yýllardýr 1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný’ndan vazgeçmeyerek
devrimin vicdaný olmayý baþarmýþ olan Leninistler, 2008 1 Mayýs’ýnda da
Taksim’de olmayý baþardýlar.
“Devrim Biziz, Biz Devrimiz” þiarý bir kez daha yaþamda karþýlýðýný buldu.
1 MAYIS’TA TAKSÝM’DE
Merhaba yoldaþlar
Türkiye’de, Kürdistan’da ve dünyanýn her yerinde süren kriz, iþsizlik, yoksulluk ve bunun yanýnda geliþen iþçi sýnýfý gelecek güzel günleri
müjdelerini veriyor. Ýþçilerin emekçilerin burjuvaziye savaþ günü olan 1
Mayýs’a yaklaþýrken sendikalar ve sivil toplum örgütleri 1 Mayýs’ta Taksim’de olacaklarýný açýklamýþlardý. Büyük bir kriz içine giren ve artýk toplumu yönetemeyenler rahat kalabilirler miydi? Ýþçi emekçilere tehditler
yaðdýrmaya baþlamýþlardý. Devlet faþist yüzünü göstermeye baþladý ama
hiçbir güç iþçi-emekçi yoksul halký 1 Mayýs Alaný’ndan, Taksim’den vazgeçiremezdi. Hepimiz 1 Mayýs gününden önce gördük, onlar da biliyorlardý, bir ay önceden önlemlerini almaya baþlamýþlardý. 30 Nisan gecesinde Taksim’in her tarafý polislerle kuþatýlmýþtý. Bunlar onlarýn korkularýnýn göstergesidir. 1 Mayýs’ta devlet terörü tüm Ýstanbul’u felç etmiþti.
6
37. SAYI MAYIS
Taksim’e giden bütün yollar kapatýlmýþtý. Vapur seferleri, tramvay, otobüsler, insanlarýn yaya geçiþleri bile kapatýlmýþtý. Onbinlerce polis… Ama tüm bu devletin tehdit ve devlet terörü iþçi sýnýfýný durduramadý. Binlerce iþçi emekçi toplanmaya baþladý. Taksim’e gitmek için toplanan iþçi ve emekçilere tazyikli su, gaz
bombalarýyla daðýtmaya çalýþtýlar ama iþçi emekçiler kararlýlýklarýný göstererek çatýþmaya
baþladýlar. Bizler de Þiþli, Ýstiklal Caddesi ve
Tarlabaþý’nda her þeye hazýrlanmýþtýk. Ben de
Ýstiklal Caddesi’ndeydim. Saat 12.00 sýralarýnda sloganlarla pankartýmýzý açarak Taksim’e
doðru yöneldik. Her taraftan devletin faþist
kolluk güçleri gaz bombalarýyla, panzerlerle
saldýrmaya baþladý. Bir süre çatýþma yaþandý
ve zorunlu olarak aralara girmek zorunda kaldýk. Kýsa bir süre sonra tekrar pankartýmýzý açarak en ön saflarda Taksim’e yöneldik. Devrime olan inancýmýz ve kararlýlýðýmýzla yürümeye baþladýk Taksim Meydanýna, Devrime.
Ve yine korkan devlet güçleri bizlere saldýrmaya baþladý. Bir süre çatýþma yaþandý. Sonra
Þiþli’den Taksim’e yönelen Leninistlerin Tarlabaþý’nda olduðu haberini aldýk ve onlarý karþýlamaya gittik. Karþýlaþýr karþýlaþmaz çatýþmalar keskinleþti. Tam bir savaþ alanýydý her taraf. Ýlk defa devrimin bu kadar yakýn olduðunu hissettim. Bir devrim günüydü. Bilmediðim bir yerde Taksim’e doðru üç yoldaþla yol aldým ve yürürken üstümüze kurþun yaðdýrmaya baþladýlar. Ýþte korkularýnýn en büyük kanýtý! Bizlerden, iþçi ve emekçilerden bu kadar
fazla korkuyorlar.
Bir Leninist
TAKSÝM DEVRÝMDÝR
Ýþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele, dayanýþma ve kapitalizme karþý kavga günü olan 1 Mayýs’ta faþist devlet Taksim’de yoðun güvenlik önlemi
almýþtýr. Mücadele Birliði Platformu’nun yýllardýr Taksim için öne sürmüþ olduðu “Taksim’de Israr Devrimde Isrardýr” sloganý 2007 ve 2008 1
Mayýsýnda ete kemiðe bürünmüþtür. Leninist politikalarýn teorik doðruluðu yaþam tarafýndan pratik gerçekliðiyle de bütünleþmiþtir. Faþist devleti
Taksim Alaný’na yýðdýðý 25000 çevik kuvvet ve 2000, 3000’e yakýn askeriyle aldýðý güvenlik önlemine raðmen Taksim Meydaný’nda alana bakan yüksek bir binadan “BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU” yazýlý5x3 metre boyutunda bir pankart astýk. Hükümetin yüksek mevkilerinden duyduðumuz “Taksim alanýnda kuþ uçurtmayacaðýz” sözünü biz Leninistler gerektiðinde kuþ olup
uçarak boþa çýkarttýk.
TAKSÝM’DE ISRAR DEVRÝMDE ISRARDIR!
TAKSÝM KIZILDIR KIZIL KALACAK!
FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR
HERÞEY EMEÐÝN OLACAK!
Bir Leninist
1 MAYIS
Yiðit, Özverili, Militan Gençliðimiz
DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝMÝZ SÝZE SESLENÝYOR!
Bir 1 Mayýs savaþýmýný daha
geride býraktýk. Ýþçi emekçi kitleler
ve bunlarýn yanýnda saf tutan gençlik, faþizm tarafýndan çembere alýnan Taksim Meydaný’na ulaþabilmek için saatler boyunca göðüs göðüse, sokak sokak, barikat barikat
çarpýþtý. Faþizmin yoðun saldýrýlarýna göðüs gerdi. Tarihsel haklýlýðýndan ve meþru davasýndan aldýðý
gücü, o gün Taksim’e çýkan ve çýkabilecek tüm yollara yansýttý. Bu
durum bizlere bir kez daha emekçi
kitlelerin önüne somut hedef konulduðu zaman, o hedefe ulaþmak için nasýl bir bilinç ve özveriyi
kuþandýðýný, önüne çýkarýlabilecek engellere hazýr olduðunu ve bu
engelleri aþmak için devrimci bir çabaya giriþebileceðini gösterdi.
Bu sürece kolay gelinmedi...
Leninist politika 1 Mayýs’ýn herhangi bir gün, Taksim’in herhangi bir alan olmadýðýný, sýnýflar mücadelesinde bir mihenk taþý
olduðunu, yüzünü Taksim’e çeviren emekçi kitlelerin nitel ve nicel bir sýçrama yaþayacaðýný, bunun devrimimizin geliþimi için olmazsa olmaz bir hedef olduðunu bu topraklarda seneler boyunca
haykýrdý. Haykýrmakla kalmadý, yalnýz kalma pahasýna, tarihin
kendisine verdiði devrimci sorumluluðu kuþanarak bunu 1 Mayýs
Alaný’nda Taksim’de olarak gösterdi. “Söylemenin en iyi yolu
yapmaktýr” düþüncesiyle hareket eden Leninist politika kitlelere
güvenmenin vazgeçilmez olduðunu, kitlelerin kapitalizm ve burjuva sendikacýlýðýnýn çemberinden kurtulmasý için, devrimci öncülerin bir adým önde olmasýný ve bunu pratiðiyle göstermesi gerektiðinin altýný defalarca çizdi. Bu mücadelede her sene proletaryanýn kaný ile kýzýllaþmýþ meydanda kurþunlandý, tutuklandý, gözaltýna alýndý... Yýlmadý... Her sene bir öncekinden daha fazla güç
ve kararlýlýkla zaptetti Kýzýl Meydan’ý.
Devrimci Öðrenci Birliði, Leninist politikanýn kendisine öðrenci gençlik alanýnda verdiði sorumluluðu bu süre zarfýna kadar
yerine getirmek için azami çaba gösterdi. Gençliðin enerjisi reformist akýmlar tarafýndan heba ediliyor, sýnýflar mücadelesinin iþçi
sýnýf cephesinden ileriye atýlýmý için gençliðin önüne koyacaðý hedefler bu akýmlar tarafýndan birer birer çiðneniyordu. Bu gün baktýðýmýzda onlar açýsýndan hiçbir þey deðiþmiþ deðildir. Atýlan
“Taksim’i Kazandýk, Fethettik” hamasi nutuklarýna kimse aldanmasýn. Düne kadar “Alan önemli deðildir, abartmayýn, bizim Taksim gibi bir derdimiz yok” diyenler, bugün 1 Mayýs’ta Taksim’de
olmanýn zorunluluðunu ve mahcubiyetini hissederek tabir- i caizse “piþkince” bu politikanýn altýnda saf tutuyorlar. Taksim’i kazandýran Leninist politika, kazanan iþçi sýnýfý, emekçi halklar ve bunlarýn yanýnda saf tutan yiðit devrimci gençliktir. Bu gerçek bedeller ödenerek yazýlmýþ mücadele tarihimizin bir sonucudur.
DÖB hiçbir zaman bu gerçeðin
karþýsýnda kibirli davranmadý. O,
kitlere sonsuz güveniyle gücünü iþçi sýnýfýndan ve emekçi halklardan
aldý. O, gücünü kolektivizmin verdiði üretimle öncü kurmayýnýn öngörüsüyle aldý ve buna göre þekillendi.
Kitleler Gerçek Öncülerini
Eylem Ýçinde Tanýrlar
1 Mayýs günü tam da buna uygun bir tablo ortaya çýkmýþtýr.
DÖB’lü öðrenciler bulunduklarý
her alanda düþmana karþý uzlaþmazlýðýn birer temsilcisi olup, mücadelenin seyrinin geliþimi açýsýndan inisiyatifi ele geçirmiþ ve
kitleyi yönlendirebilmiþlerdir. Bu bir hareketin söylediklerinin arkasýnda durmasý ve çarpýþma alanlarýndaki yetkinliði açýsýndan önemli bir noktadýr. Þiþli’den Tarlabaþý’na ve buradan Ýstiklal’in ara sokaklarýna kadar bu böyledir. DÖB’ün kararlýlýðý ve sokak savaþýný görenler o gün DÖB’ün çevresinde toplanmýþ ve onunla ortak hareket etmiþtir. Kitlenin burjuva sendikalizminin geri adým
atmasý karþýsýnda yýlgýnlýða ve umutsuzluða düþtüðü anlarda
DÖB’lü öðrencilerin kitleye dönük “Bugün burada Taksim’e çýkmak için irade gösterenler var ve bu iradenin karþýsýnda kitlelerin
Taksim’e çýkmamasý için çýrpýnan faþist sermaye devleti! Taksim’e
çýkmak isteyenler bizimle hareket etsin” içerikli konuþmalarý etkili olmuþtur. DÖB, dýþýnda devrimci güçlere o gün siper yoldaþlýðýnýn kazanmasý çaðrýsý yapmýþ, devrimci dayanýþmanýn en üst seviyelere çýkarýlmasý ve ortak hareket edilmesi için çaðrýlmýþtýr.
Taksim’in 1 Mayýs Alaný olduðunu bilen iþçi sýnýfý ve emekçi halklar otuz bin kiþilik kuþatmaya raðmen gün boyu sürdürdüðü savaþýmla Taksim’e çýkma kararlýlýðýný herkese göstermiþtir.
Bu sýnýf mücadelesi ve gençlik hareketi açýsýndan politik bir kazaným ve moral güçtür. Devrim mücadelesinde bu tür kazanýmlar
kitlelerin daha ileriye gitmesini saðlar. Artýk kýlýçlar kýnýndan çekilmiþ son sözler söylenmiþtir. Hiçbir þey 1 Mayýs öncesi gibi olmayacaktýr. Hareket kendisini aþacaktýr. 1 Mayýs günü Taksim ve
çevresinde rüzgar ekenler bilsinler ki, bu biçecekleri fýrtýnanýn
müjdecisidir.
Devrimin geliþimi için daha fazla örgütlülük daha fazla cüret
daha fazla güven... Her sokak baþýna “ayak takýmýnýn cevabý; ayaklanma olacak” þiarýný yazmak için ileri!
ÝNANÇ, ÝRADE, ZAFER! TAKSÝMÝ KAZANDIK
SIRA DEVRÝMDE!
YAÞASIN DEVRÝM VE SOSYALÝZM!
DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA!
DÖB (DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ)
37. SAYI MAYIS
7
1 MAYIS
TAKSÝM ’Ý
BÝR KERE DAHA ZAPTETTÝK
1 Mayýs günü bizler Þiþli grubundaydýk. Önce toplanma yerine gittik. Bir süre yoldaþlarý bekledik. Yoldaþlarýmýzýn
da gelmesiyle Þiþli Cevahir Otel’in oraya
yöneldiler. Deniz bayraklarýmýzý açarak
sloganlar atarak yürümeye baþladýk. Bir
süre sonra Taksim’in alt sokaklarýna yöneldik. Dolapdere’ye geldik. Dolap derede barikatlarý kurduk. Barikatlardan birine, bir uca Mücadele Birliði bir uca Devrimci Ýþçi Komiteleri bayraðýný astýk. Barikatlarý kurmadan önce ilk çatýþmayý yaþamýþtýk. Daha sonra ikinci barikatý kurduk. Sonra çevik kuvvet polisleriyle çatýþmaya girdik. Devamlý “Taksim Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”, “Hedef Taksim”, “1
Mayýs Alaný Taksim Meydaný”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara” sloganlarýný haykýrdýk. Bu
süre içerisinde sayýmýz da çoðalýyordu.
Reformistler bizi gördüklerinde yön deðiþtiriyordu. Bir ara polisler iki koldan
gelmeye baþladýlar ama bizler onlarý püskürttük. Silah sýktýklarý da oldu. Bir ara
kendimi Filistin sokaklarýnda gibi hisse-
8
37. SAYI MAYIS
diyordum. Onlar Siyonist Ýsrail askerleri bizler ise taþ generallerdik.
Bizler onlarýn üzerine barikatý daha yukarýya taþýdýk. Bu sefer
önce arka tarafa gaz bombalarý attýlar. Bizlerde taþlarla karþýlýk verdik.
Daha sonra iki yoldaþ ve ben yoðun
bir gazýn ortasýnda kaldýk. Buna raðmen son ana dek onlara karþýlýk verdik. Öyle yoðun gaz atýldý ki bir ara
ikimizde ölecek gibi olduk ve barikatýn arkasýna geçtik. Gazýn etkisi
geçtikten sonra yeniden çatýþmaya
baþladýk.
Uzun bir süre Dolapdere’de çatýþtýktan sonra gelen haberlerle beraber Tarlabaþý’na doðru yönelmeye
baþladýk. Bu ara kitle bayaðý kalabalýklaþmýþtý. Tarlabaþý’na doðru yöneldik. Daha sonra en önde DÝK
pankartý ve arkasýnda 300’ün üzerinde insanla beraber slogan ata ata
aralardan Tarlabaþý’na gelmeden önce kitleye iki grup daha katýldý. Yaklaþýk 500-600 kiþi olmuþtuk. Leninistler hemen trafiði keserek kitlenin
geçiþini kolaylaþtýrdý. Daha sonra yeniden saldýrý baþladý. Bu çatýþma kýsa sürdü. Artýk Tarlabaþý’nýn sokaklarýndaydýk.
Bu arada bazý siyasetler kitlesini bizden
kopardý. Ana caddeden bir sokak alttaydýk. Burada da bir ayrýþma yaþandý. Bizler Taksim’e çýkmanýn yollarýný ararken
diðerleri 300-400 kiþiyi ikiþerli ikiþerli
karþýya geçirmeyi öneriyorlar, hem de
caddenin iki yanýnda çevikler, panzerlerle tutulmuþken. Bizler Taksim’e çýkmak
için uygun yollarý ararken polis Tarlabaþý’ndan saldýrmaya baþladý. Burada çatýþa
çatýþa geriye çekildik. Daha sonra yine
barikat kurmaya baþladýk. Orada da bir
süre çatýþtýk. Artýk çatýþa çatýþa Kasýmpaþa’ya indik. Bu süre içerisinde yine bazý
yapýlar, eylemi bitirdiklerini ve ayrýlacaklarýný açýkladý. Kasýmpaþa’ya geldiðimizde Leninistler çoðunlukta olmak üzere iki yapýnýn daha insanlarý vardý. Kasýmpaþa’da panzer ve gaz bombalarýyla
yeniden çatýþma baþladý. Bizler Kurtuluþ’a doðru yöneldik. Uzun süre burada
çatýþtýk ve polis daha yukarý çýkamadan
geri çekilmek zorunda kaldý. Kurtuluþ’ta
yalnýzca Leninistler kalmýþtý. Yeni yeni
haberler almýþtýk Mücadele birliði iki kez
en önde Taksim’e çýkmýþlardý. Bu haberin arkasýndan daðýlma kararý aldýk. Son
saatlerde tek çatýþan bizler kalmýþtýk. Yine zaptettik Kýzýl Meydaný. Ve seneye yine zaptedeceðiz. 2009 1 Mayýs’ýnda yine
Taksim’deyiz ve hep orada olacaðýz.
GEB’li Bir Ýþçi
1 MAYIS’A DOÐRU
Merhaba Mücadele Birliði okurlarý,
Bizler DÖB’lüler olarak kendi alanýmýzdan 1 Mayýs çalýþmalarýný sürdürdük.
DÖB pullarýný bulunduðumuz tüm üniversitelerde ve liselerde yoðun bir þekilde
yaptýk. Ýstanbul Üniversitesi ve Marmara
Üniversitesi’nde yoðun bir biçimde DÖB
pullamalarý yaptýk. Ayný zamanda Ýstanbul Üniversitesi’ne 1 Mayýs ve 4 Mayýs
Kadýköy Mitingi’nin afiþleri yapýldý ve
“1 Mayýs’ta Taksim’e DÖB”, “DÖB” yazýlamalarý yapýldý.
12 Nisan 2008
12 Nisan günü öðrencileri Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne toplayarak film
gösterimi yaptýk. “Boykot” filminin gösterimini yaptýk. Öðrenciler filmden etkilendiler. Film gösteriminin hemen ardýndan ise Mücadele Birliði Platformu’nun
hazýrlamýþ olduðu 1 Mayýs slaytýný gösterip öðrencileri Taksim Meydaný’na çaðýrdýk. Ayný zamanda bulunduðumuz tüm
bölgelerde 1 Mayýs çalýþmalarýna katýldýk
ve güç verdik.
DÖB
(Devrimci Öðrenci Birliði)
ÝLK 1 MAYISIM...
Merhaba yoldaþlar,
Bu benim ilk 1 Mayýs’ýmdý. Sabah otobüsümüze binip Þiþli’ye doðru yola
çýktýk. Arabadayken marþlar ve türküler
söyledik. Þiþli’ye vardýðýmýzda, içimde
heyecan ve korku vardý. Sonra Bomonti’nin ara sokaklarýndan yürüdük. O sýrada faþist güçler gaz bombalarý ile bize
saldýrdý. Geri çekildik ve barikat kurduk.
Faþist güçler bize tekrar saldýrdýlar. Ve
ben o anda çok sinirlenip “faþistler, köpekler” diyerek üstlerine yürüdüm. Daha
sonra ise Taksim’e doðru yola çýktýk.
Gazi’den DÖB’lü Bir Öðrenci
1 MAYIS
KORKMAKTA HAKLISINIZ
BURJUVA BAYLAR
Çok yoðun bir 1 Mayýs çalýþmasýnýn ardýndan otobüslerimizle Þiþli tarafýna kadar gidebildik. DÝSK’in orada
bulunan yoldaþlarla sürekli irtibat halindeydik. Disiplinli bir þekilde ilk önce DÝSK’in önüne çýkmaya çalýþtýk. Karþýmýza panzeri, silahlarý, gaz
bombalarýyla faþist bir duvar ören devletin kolluk kuvvetleriyle ilk kez burada sýcak bir çatýþmamýz oldu. Ardýndan orada bulunan diðer
devrimci yapýlarla ortak bir inisiyatif oluþturuldu ve hedef Taksim denilerek, Taksim’e
doðru ara sokaklardan yürüyüþe baþlandý.
Bu sýrada sýk sýk “Yaþasýn Partimiz
TKEP/Leninist” sloganlarý duyuluyordu.
Geçtiðimiz yol üzerinde bir çok yerde halk
balkonlara, camlara çýkarak zafer iþaretleriyle, alkýþlarla, kimi zaman da zýlgýtlarla bizlere
destek veriyorlardý. Yürüyüþ sýrasýnda bir çok
yerde çatýþmalar yaþandý ve barikatlar kuruldu.
Kolluk kuvvetlerine anladýklarý dilden anlattýk kararlýlýðýmýzý.
Sonunda tüm engellemelere raðmen Tarlabaþý sokaklarýndaydýk. Çatýþma burada çok daha yoðunlaþtý. Her
sokak, her çýkýþ kýsacasý Taksim’e çýkan tüm yollar kolluk güçleri tarafýndan kapatýlmýþtý. Ve devrimin gücünü bilen, hisseden burjuvazinin bu kadar “orantýlý güç” kullanmasý normaldi. Çünkü Kürdistan’da 11 yaþýndaki, 9 yaþýndaki çocuklara orantýlý güç kullanmýþlardý. Yaþlý, genç, çocuk, kadýn, erkek demeden topyekun bir savaþ ilan
etmiþti. Burjuvazi iþçilere emekçilere “burasý Batý Þeria deðil” diyordu. Bu satýrlarý okurken bir anda anlatýlan yerlerin Filistin direniþinden sahneler olduðunu sanabilirsiniz...
Çatýþmalar sýrasýnda bir yoldaþýmýzýn yüzüne denk gelen gaz
bombasý, yüzünün bir bölümünün þiþip kabarmasýna neden oldu. Tarlabaþý’ndan Taksim’e çýkýlamýyordu. Burada çatýþmalar epeyce þiddetlendi, her taraf tutulmuþtu. Tarlabaþý’nda kolluk kuvvetleri biran
çatýþanlarý sýkýþtýrdýklarýný zannettiler. Tam sevince kapýlacaklardý ki
bir yoldaþýn onlarýn üzerine koþmaya baþlamasý ve koþan yoldaþýn arkasýndan kitlenin de koþmasý üzerine polisler birbirini ezerek kalkanlarý bile düþürerek kaçmaya baþladý. Onlarýn yardýmýna yine baþka bir
çevik grubu koþtu. Kitleye yoðun bir gaz bombasý atarak daðýtmaya
çalýþtý. Burada üzerlerimize silahlarla ateþte açtýlar. Çatýþma Leninistlerin öncülüðünde ve inisiyatifinde uzun bir süre devam etti.
Daha sonra baþka yoldaþlarýmýzýn Taksim’e çýktýðýný öðrendik.
1Mayýs ve Taksim bir kez daha Leninizmle perçinlendi. Taksim her
sene olduðu gibi hiç de yabancý olmadýðý bir imzayý gördü: “Mücadele Birliði”! Tazyikli suya, gaz bombalarýna, silahlara raðmen açýlmýþtý pankart tam üç kez. Ve daha sonra öðrendiðimize göre Taksim
Meydan’dan görünen bir apartmanýn çatýsýndan çok büyük boyutlarda Mücadele Birliði pankartý açýlmýþ.
Burada bir ayrýntýyý anlatmadan geçemeyeceðim Çatýþma sýrasýnda bir ara sokaða girildi. Sokaða girer girmez provoke etmek isteyenler oldu. Bu duruma düþmedik. Leninist disipline uygun hareket
ettik. Orada konumlanýrken bölgenin ve kitlenin güvenliðini aldýk,
burada yaklaþýk 45 dakika kaldýk. Ýlerleyen saatlerde çok güzel þeylerde yaþandý. Çevre halký bizlere yiyecek, su, þapka göndermeye
baþladý. Özellikle bir teyze bizlerle çok ilgileniyordu, “aman aç kal-
mayýn, kendinize dikkat edin” diyordu. Bunun üzerine bir yoldaþ üzerinde Deniz tiþörtünü çýkararak teyzeye hediye etti. Teyze çok sevindi ve bunu evinin duvarýna asacaðýný söyledi. Yine bir esnaf utana
sýkýla gelip bir yoldaþtan Deniz tiþörtü istemiþti. Oradan çok sýcak
duygularla ayrýldýk. O gün, iç savaþ yok, devrimci durum yok diyenler bir kez daha Leninist politikanýn doðruluðunun, ete kemiðe bürünmesinin karþýsýnda bu politikanýn altýnda ezildiler.
Burasý Gazze Deðil Taksim
Hitler faþizmi döneminde bile hastanelere dokunulmamýþken 2008 1 Mayýs’ýnda
hastanelere bile atýlan gaz bombalarý ile ölüm sýnýrýna gelen hasta ve hasta yakýnlarý
tepilerini “burasý hastane hayvan herifler”
diyerek gösterdiler.
Neden bu kadar çok korkuyorlar iþçi
ve emekçilerden? 1 Mayýs’ta Taksim’in
daha adýný duyduklarýnda bile duyduklarý
öfke ve gerginliði, gizlemiyorlar. Burjuvazinin bu halde olmasýnýn sebeplerinden biri
de iþçi ve emekçilerin artýk kendi güçlerinin
farkýna varmasýdýr. Artýk iþçi ve emekçiler yavaþ yavaþ kendi güçlerinin farkýna varýyorlar.
Þimdi evine ekmek götüremeyen, iþsiz kalan,
açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþayanlar baþ olmak için yürüyorlar. Tayyibin deyimiyle “ayaklar boþ olursa kýyamet
kopar.” Evet korkmakta haklýsýnýz. O korktuðunuz kýyamet kopacak ve o ayaklar baþ olacak. Ýktidar emeðin olacak! Ve bu kýzýl
bayraðý iþçi sýnýfý ve emekçilerin öncü müfrezesi Leninist Parti dalgalandýracak. Korkmakta haklýsýnýz burjuva baylar. Gece rahat uyumayýn, “gecekondulardan gelinip boðazlarýnýz kesilecek” diye korkun...
92’den bugüne olduðu gibi 2009 yýlýnda da Leninistlerin bayraðý altýnda 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný Taksim’e Devrime Özgürleþmeye...
YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN EMEKÇÝLERÝN
MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR
HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK!
Gazi’den Bir Leninist
1 MAYIS’TA TAKSÝM’DE
Biz yoldaþlarýmýzla birlikte Þiþli’ye gittik. Orada diðer
arkadaþlarýmýzý beklerken, polisin baþka bir gruba saldýrdýðýný
gördük. Bizler de hemen bayraklarýmýzý açýp yürümeye baþladýk. Helikopter havada eylemcileri gözlüyordu. Çevik kuvvet
polisleri birden gazlarý atmaya baþladýlar, korkmadýk üzerlerine doðru yürüdük. Ve o bölgeyi ele geçirip barikat kurduk. Bir
süre bize gelecek haberleri bekledik. Ve bu süre içinde barikatý koruduk. Bu sýrada birçok çatýþmalar yaþandý.
DÝSK Taksim’e çýkmaktan vazgeçince, biz Taksim’e yöneldik. Bu sýrada çevik kuvvet polisleri bize tekrar saldýrdý.
Tarlabaþý’na geldiðimizde, çevik kuvvet her yerden saldýrdý.
Sýkýþmýþtýk. Yoldaþlar ara sokaklardan çatýþarak geri çekiliyordu, ben onlardan koptum. Sonra beni gözaltýna aldýlar ama,
kýsa süre sonra serbest býraktýlar. Sonra duydum ki yoldaþlar
Taksim’e çýkmýþ. Çok sevindim.
Bir Mücadele Birliði Okuru
37. SAYI MAYIS
9
1 MAYIS
“ONUR
ÖLÜMDEN
GÜÇLÜDÜR!”
77’nin 1 Mayýs’ýnda yeni bir dünya
özlemiyle Taksim’e akan iþçi ve emekçilerin üzerine ateþ açýlmýþ, 34 iþçi bu meydanda ölümsüzleþmiþtir. 34 iþçinin kanýyla kýzýllaþmýþtýr Taksim, iþte o günden bugüne Taksim kýzýldýr. Burjuvazi varlýðýný
tehdit eden iþçi ve emekçilerin var olan öfkesini görmüþ, bunu yok etmek için derin
bir sýnýfsal kinle hareket ederek kitle katliamý tertiplemiþtir. 79’dan itibaren emekçi
sýnýflara ve devrimci güçlere yasaklanan
Taksim Meydaný 80’ darbesinden sonra
futbol kutlamalarýna, konserlere, faþist, þoven gösterilere açýk hale
getirildi. Bu, aslýnda burjuvazinin iþçi sýnýfýna, devrimci güçlere yönelik bir meydan okumasýydý.
Burjuvazi ve onun faþist devleti bu meydan okumayý baský, terör
gözdaðý eþliðinde uzun yýllar sürdürdü. Taksim’e çýkmak isteyenler
bir bedel ödemeyi göze almak zorundaydýlar. Bu nedenle çoðu devrimci yapý Taksim’den vazgeçmiþtir. Ama Leninistler öncü olma iddiasýna denk düþecek þekilde tavýr koyup, Taksim’de ýsrarýn devrimde ýsrar olduðunu, düþman tarafýndan katledilen 34 insanýn boþuna
ölmediðini, 16 yýl boyunca tek baþlarýna da olsa, ýsrarla Taksim’e çýkarak gösterdiler. Ta 2007 yýlýna kadar yalnýz çýktýðýmýz Taksim yýllar sonra sendikalar ve kimi devrimci yapýlar tarafýndan hatýrlanmýþ(!) ve Taksim’e çýkmýþlardýr. Her sene ve her sene ýsrarla Taksim’e çýkan Leninistler’in politikalarý 2007 yýlýnda yaþam tarafýndan
doðrulanmýþ ve Taksim gerçeði sendikalara ve devrimci yapýlara kendini kabul ettirmiþtir. 2008 1 Mayýs’ýnda günler öncesinden baþlayan
“Taksim’e çýkýlmalý mý?” tartýþmasýnda baþbakan ve onun yardýmcýlarý sürekli tehditlerle oraya çýkacaklara gözdaðý vermiþ ve onlarý “Ayaklarýn baþ olduðu yerde kýyamet kopar” gibi söylemlerle aþaðýlamýþtýr. 30 yýl önce yeni bir dünya özlemiyle Taksim’e akan kitlenin
coþkusu yüreðimizde, mücadelesi bilincimizde bizler de yürüyoruz
Taksim’e devrime…
6 Mayýs 1972 tarihe, devrimci mücadeleden uðrunda ölüm bile
olsa asla vazgeçilmeyeceðini öðreten bir gün olarak geçmiþtir. Deniz
Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan’ýn, devrimci önderlerin, burjuvazi tarafýndan idam edilerek ölümsüzleþtiði bir gündür 6 Mayýs…
Denizlerin uðrunda ölüme gittikleri mücadelenin, yarattýklarý devrimci deðerlerin içinin boþaltýlmasýna izin vermemeliyiz, bu konuda
uyanýk olmalýyýz. Denizlerin yarattýklarý deðerlere sahip çýkmak onlarýn mücadelelerini sadece bir gün hatýrlamakla deðil, yýlýn 365 gününe mücadeleyi yaymakla mümkündür. Ýnsanlarýn artýk kapitalizmin onlara sunduðu artýklardan, taþýdýklarý et parçasýndan vazgeçmeyi öðrenmelerinin zorunluluðu bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadýr. Hepimiz bilincimizle, yüreðimizle ve tüm gücümüzle mücadelenin sorumluluðunu üzerimize alýp Denizler gibi ileri atýlmalýyýz.
“Denizleri Anlamak Denizler Gibi
Savaþmaktýr” þiarýný içselleþtirmeli
ve “Deniz Olunmalý” diyerek yol almalýyýz.
Bizler Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak 11 Mayýs 2008 tarihinde
1 Mayýs’ta Taksim’e, 4 Mayýs’ta
“Denizler Ýçin Ben de Birþeyler
Söylemek Ýstiyorum” adýyla Kadýköy’de yapýlan Denizleri Anma Mitingine ve 6 Mayýs’ta, Denizleri An-
10 37. SAYI MAYIS
kara’da Karþýyaka’daki mezarlarý baþýnda
anmaya giden arkadaþlarla yaptýðýmýz söyleþi-sohbet tarzýnda bir etkinlik gerçekleþtirdik. Ýlk önce, 1 Mayýs’ýn tarihçesini anlatan bir slayt gösterimi yapýldý. Ardýndan
sohbete geçildi. Arkadaþlarýmýzýn ortak
düþünceleri þunlardý.: “Bugüne kadar 1
Mayýs’ý hep televizyonlardan izledik. Ama
1 Mayýs’ý 1 Mayýs Alaný Taksim’de yaþamakla izlemek çok farklýymýþ, bunu gördük. Burjuvazi, iþçi ve emekçilerin kanýyla
kýzýllaþmýþ, devrimi simgeleyen Taksim’i
iþçi sýnýfý ve halklarýn gündeminden düþürmek ve unutturmak için iþçi ve emekçilere yasaklamýþtý. Ama devrimi ‘Devrim Ya Ruhumuzdadýr ya da Hiçbir Yerde’ bilinciyle içselleþtirmiþ olan Leninistler, ‘1
Mayýs’ta 1 Mayýs Alanýna Taksime’ þiarýyla Taksim’e yönelmiþlerdir.
Burjuvazinin yasaklarý devrimcilere iþlemezdi. Devrim için savaþmanýn onuruyla Taksim’e çýkýp, gerekirse orada ölümsüzleþmeyi göze
almýþtýk. 4 Mayýs’ta da Kadýköy’de Denizleri Anma Mitingi’nin yasaklanmasýna gerekçe olarak bize ‘suç ve suçluyu övme’ dendi. Biz
de diyoruz ki, Denizleri anmak bir suçsa, biz bu suçu iþlemeye devam
edeceðiz. Bu suçu iþlemekten onur duyuyoruz. 6 Mayýs’ta da Ankara’da mezarlarý baþýnda olmak, hüzünle birlikte heyecan, onur ve
coþku katmýþtý bize. Bizler onlarýn gerçek yoldaþlarý olarak onlarý sahipsiz býrakmayacaðýz. Ýnsanýn kendine ait bir bedeni yoktur, insan
ancak, kendini devrimle bütünleþtirdiðinde bir bedeni olabilir. Mezarlarý baþýndayken gördüðümüz þey nasýl yaþadýðýmýzdan çok, nasýl
ölmemiz gerektiðine karar vermekti: ‘ya baþýmýz eðik, aþaðýlanarak
öleceðiz ya da baþýmýz dik onurluca öleceðiz.’”
Oraya katýlan arkadaþlardan sonra, söyleþide bulunan arkadaþlardan söz almak isteyenlerin yorumlarý da dinlendi. Eðitim emekçisi bir arkadaþýmýz, “6 Mayýs’ta mezarlarý baþýndayken hüzünle sevinci bir arada yaþadým. Deniz Gezmiþ gibi, gerçekten yiðit onurlu, insanlarýmýzý kaybettiðimizi orada anladým” dedi. Emekli-Sen’den bir
arkadaþýmýz, “Sizleri gördükçe onur ve gurur duydum. Bizim kuþak
çileli bir kuþaktý ve artýk siz varsýnýz. Proleter devrim gerçekleþene
kadar bu böyle sürecek. Benim yaþým 61, sizler gibi Taksim’e gidemiyorum ama sizleri gördükçe bu mücadelenin süreceðine inanýyorum”
dedi. Söz alan eðitim emekçisi bir ana, “Ýstanbul’a gidemediðim için
çok üzgünüm, gidemememin bahanesi olarak biraz da yaþlýlýða mý sýðýnýyoruz ne! 77’nin 1 Mayýsý’ný yaþayan biri olarak, Taksim’de gördüklerimin çok çirkin olduðunu düþünüyorum. Gördüklerimden yüklendiðim öfke ile, sanki buradaki bir Mayýs’ta deðil de, Taksim’de olduðumu zannettim. Ben gidemedim ama hepinizi yürekten kutluyorum” dedi. Necati yoldaþlarla mücadelede yer alan bir arkadaþ, “Denizlerin mücadelesi ulusal sýnýrlara
hapsedilmeye çalýþýlýyor. Bu büyük
bir çeliþkidir. Buna fýrsat vermemek
gerektiðini düþünüyorum. Devrimcilerin bu yaratýlmaya çalýþýlan boþ alanlarý doldurmasý gereklidir” dedi.
Ayýþýðý’na ilk defa gelen bir arkadaþ,
“gerçeklerin herkese duyurulmasý
gerekiyor. Burada anlatýlanlarýn dýþarýdaki gençlere ulaþtýrýlmasý gerekmektedir” dedi. Bir arkadaþ:
“Devrimciler sadece 1 Mayýs’ta deðil, yýlýn 365 gününde bu karafatmalarla(polislerle) kavga ediyor. Devrimciler, beyinsel olarak uðraþýp or-
1 MAYIS
taya bir þeyler koymak istiyorlar. Denizleri anlatmak için, dizi çekiyorlar. Ve burada amaç Denizlerin içini boþaltmaktýr. 1 Mayýs’ýn çiçek böcek bayramý olarak ilan edilmesi büyük bir hakarettir, iþçi ve
emekçilere. 1 Mayýs dünyada farklý isimlerle kutlanýyor, ama hiç biri
böyle saçma deðildir. Taksim’de atýlan bir taþ bile, bir sürü cümleden
daha önemlidir. Tabi taþ atmak kadar, okumak yazmak da gerekiyor”
dedi.
Söyleþiden sonra Grup Sýra Neferi, ezgileriyle hem hüzünlendirdi hem de coþturdu. Arada Ekinsu Þiir Topluluðu’ndan arkadaþlar da
þiirlerini bize sundular. Daha sonra dostumuz olan Duvara Karþý Tiyatro Topluluðu’ndan bir arkadaþ da Nazým Hikmet’in “Akrep Gibi-
sin” ve “Onlar ki” adlý þiirlerinin dramatizasyonunu sahneledi. Herkesin pür dikkat izlediði dramatizasyon büyük beðeni topladý.
Evet Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde gerçekleþtirdiðimiz bir etkinlik daha sona erdi. Biz Leninistler, her zaman her türlü etkinlik ve
eylemlerimizden sonra düzenlediðimiz deðerlendirme toplantýlarýyla
var olan eksikliklerimizi paylaþýp yarýna daha iyi hazýrlanmaktayýz.
Son olarak diyoruz ki, devrimi görmek isteyenler Leninistlere baksýnlar. Çünkü Devrim Biziz Biz Devrimiz. Ölümden korkmadýðýmýz,
onurumuza sahip çýktýðýmýz sürece hiçbir güç bizi yenemeyecektir.
Çünkü, “ONUR ÖLÜMDEN GÜÇLÜDÜR!”
Ýzmir’den Leninistler...
Antep’ten Taksim’e
Hedef... Taksim
Merhaba yoldaþlar,
Ben bu yýl 1 Mayýs’ý Taksim’de kutlamak istedim ve Antep’ten bir yoldaþýmla yola koyulduk. Ýstanbul’a inince ilk iþimiz
Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne gitmek oldu. Orada bulunan yoldaþlarla tanýþtýk, sohbet ettik, beraber türküler söyledik. O kadar iyi insanlardý ki, hiç birbirlerini kýrmýyorlar, kaynaþmýþ bir aile gibi geçiniyorlardý. Bana o kadar ilgi gösterdiler ki oradan hiç ayrýlasým gelmedi. Oradan güler bir yüzle ayrýlýp Gazi’deki yoldaþlarla tanýþtýk. Buradaki yoldaþlar da aynýydý. Hiç ayrým yapmýyorlar,
ailelerine nasýl davranýyorlarsa bize de öyle davrandýlar.
Ertesi sabah 1 Mayýs’tý ve biz saat 09.00’da Þiþli’ye doðru yola koyulduk. Bayraklarýmýzý açtýk, pankartýmýzý açtýk kitleyle slogan ata ata yürüdük. Ve ben bir yoldaþýmla DÝK’in pankartýný elimize alarak ön saflara yürüdük. Daha sonra Dolapdere’ye yöneldik. Orada bir süre slogan attýk; “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar
Herþey Emeðin Olacak”, “1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný”… Daha sonra barikat kurma hazýrlýklarýna baþladýk. Ýlk barikatýmýzý
kurduk ve barikatýn üzerine Deniz Gezmiþ resimli bayraðý dalgalandýrdýk. Ýkinci barikatý kurmaya çalýþýrken polisler saldýrmaya
baþladý. Üstümüze biber gazý attýlar bizde taþlarla, sapanlarla karþýlýk verdik. Çatýþma sýrasýnda Leninistler yine barikat kurmaya
baþladý. Yoldaþlarýmýzdan birisi havadan hýzla gelen biber gazý
bombasýnýn sýrtýna çarpmasý sonucu yaralandý ve yere düþtü. Ben
de bunu görünce yoldaþlarý çaðýrdým iki kiþi elinden, iki kiþi ayaðýndan tutarak tenha bir yere yoldaþý taþýdýlar. Yoldaþ bir süre sonra kendine geldi ve toparlandý, býraktýðý yerden çatýþmaya devam
etti. Bu sýrada polislerle bir kovalamaca yaþandý. Daha sonra polisleri Dolapdere’de püskürttükten sonra Tarlabaþý’na yöneldik, orada uzun süre sokak aralarýnda çatýþma yaþadýk ve ben o çatýþma esnasýnda hep iyi þeyler düþündüm. Mutlaka bir gün kazanacaðýmýzý
hayal ediyordum. Ama bunun bir hayal olmadýðýný biliyordum.
Çatýþma sýrasýnda biz hala slogan atýyorduk. Oradan Kasýmpaþa’ya
doðru çatýþarak yöneldik. Kasýmpaþa’da kýsa bir süre çatýþtýk ve
Kurtuluþ’a doðru çýktýk. Polis yanýmýza yaklaþmaya cesaret edemedi. Bir süre orada bir mahallede dinlendik. Oradaki halk bizim
1 Mayýs eylemcisi olduðumuzu anlayýnca bize su, ekmek gibi yiyecekler verdi. Aslýnda gün boyu her yerde, halkýn bizlere bu tür
yardýmý oldu. Bu, halkýn ne kadar duyarlý ve iþçi sýnýfýnýn yanýnda
olduðunun göstergesidir.
Antep/GEB’li Bir Ýþçi
Yoðun bir çalýþmanýn sonunda iþte 1 Mayýs... Bugün büyük bir
gün. Bizim zaferimizi ilan eden bir gün. Çünkü 1 Mayýs’ta Taksim’e
çýkýlmasýna bugüne kadar yalýnýzca Leninist Politika iþaret etti ve
bunu Leninistler pratikleriyle de gösterdiler. Bu bizi hem çok mutlu
ediyor hem de çok gururlandýrýyor.
1 Mayýs günü sabah Gazi’de toplanýp, Þiþli’ye gittik. Orada diðer yoldaþlarla bir araya geldikten sonra bayraklarýmýzý ve “Deniz”
tiþörtlerimizi giydik. Kýzýl bir görünüm... Her yerden dikkati çekiyorduk. Yürümeye baþlamamýzla beraber kendimizi çatýþmanýn ortasýnda bulduk. Bomonti’nin ara sokaklarýndan DÝSK’in arkasýna
geldik. Buradaki çatýþmalar sert ve uzun sürdü. Bir yoldaþýmýz yaralandý. Hemen orada inisiyatifi ele aldýk ve kitleyi yönlendirmeye, çatýþtýrmaya baþladýk. Önümüzdeki bir sokakta bulunun çevik kuvveti
kovaladýk. Onlarýn silahlarýna, gaz bombalarýna bizim taþlarýmýz
baskýn geldi. Bir tarafta kovaladýk bir tarafta barikatlar kurduk. Ýlk
barikatý kurduðumuz yerden iki sokak daha öteye ilerledik. Daha
fazla yüklenmedik çünkü DÝSK ve emniyet görüþme halindeydi, bu
görüþmeden çýkacak sonuca göre hareket tarzýmýzý belirleyecektik.
Ve haber geldi. DÝSK çark etti ve Taksim’e çýkmaktan vazgeçti. Bunun üzerine kitleye olup biteni anlattýktan sonra hedefimizin Taksim’e çýkmak olduðunu söyledik. Orada ortak bir inisiyatif kuruldu.
Taksim’e Bomonti’nin ara sokaklarýndan yöneldik. Yürüyüþ boyunca sýk sýk çevik kuvvetlerle çatýþmalar yaþanýrken çatýþmalarda karþýlaþtýðýmýz gruplara da bizlerle birlikte Taksim’e yönelmesi konusunda çaðrýda bulunduk. En sýk atýlan slogan þuydu bir yoldaþýmýz
“Hedef..!” diye diyor ve kitle cevap veriyor “TAKSÝM”, “Hedef...
Taksim” di.
Kurtuluþ’tan sonra Tarlabaþý’na girerek Taksim’e çýkmaya çalýþtýk. Yürüyüþ sýrasýnda yoldaþlarýmýzýn Taksim’e çýktýðý haberini
aldýk. Ýstiklal’deki yoldaþlarýmýz iki defa kitleye öncülük ederek
Taksim’e çýkmýþ ve ayný zamanda büyük bir pankartý da Meydan’dan görünen bir yere asmýþlardý. Pankartta “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak! / Mücadele Birliði” yazýyordu. O anda bunu kitleye duyurduk ve çok mutlu olduk. Daha hýzlý bir þekilde yürüyüþümüze devam ettik. Tarlabaþý’na geldiðimizde Ýstiklal’deki yoldaþlarýn çatýþarak Tarlabaþý’na çekilmesi sonucu onlarla birleþtik. Çok sert çatýþmalar yaþandý. Tarlabaþý’nýn dört bir yaný kapatýlmýþtý, polis bizi kapana almaya çalýþýyordu. Bunun üzerine çatýþarak Tarlabaþý’ndan çekilmek zorunda kaldýk.
Leninistler bu 1 Mayýs’ta bir kez daha öncülüklerini göstermiþ
oldular. Bunu, yürüyüþ sonrasýnda baþka bir çevreden birinin “Bugün 1 Mayýs bu düzeye gelmiþse bu Mücadele Birliði sayesindedir”
sözlerinden anlayabiliriz. Biz Leninistler 2009’da da Kýzýl Meydan’da olacaðýz
DÖB’lü Bir Öðrenci
37. SAYI MAYIS 11
GÜNDEM
HERÞEY EMEÐÝN
OLACAK
N
e burjuvazinin mezarlýktan
geçerken çaldýðý ýslýklar, ne
yalan yanlýþ propagandalar...
ne ABD’nin baþlattýðý Üçüncü Dünya
Savaþý, ne kanlý katliamlar... ne þu, ne
bu... 21.yüzyýl kapitalizme karþý küresel
bir ayaklanma yüzyýlý olarak, sosyalizmin yükseliþ yüzyýlý olarak daha þimdiden damgasýný vurdu toplumsal yaþama.
Tüm yeryüzü emekle sermayenin çok
deðiþik görünümler altýnda kýyasýya savaþýna tanýk oluyor. Maddi yaþam, emekçi halk kitlelerini sürekli toplumsal
devrime doðru itiyor. Ýnsanlýk, kapitalizmi aþma yolunda dev sýçramalar gerçekleþtiriyor. Buna karþýlýk kapitalizmin çöküþü de ayný þekilde sýçramalarla gerçekleþiyor.
Kapitalist dünya büyük bir bunalýma
yuvarlanmakta. “Piyasanýn sihirli eli”ne
artýk burjuvazinin kendisi bile inanmýyor. Sermaye dünyasýnda büyük bir korku hakim. Gelecek onlar için karanlýk.
Kopkoyu bir karanlýk. Ve üstelik daha
krizin baþýnda bulunuyoruz! Buna raðmen krizin yarattýðý sarsýntý ve yýkým,
tüm dünyada devrim fýrtýnasýnýn esmesine yetiyor. Tüm kýtalarda devrimler yükseliyor. Proleter dünya devrimi olgunlaþýyor.
Ýnsanlýk, emperyalist-kapitalist sistemin yarattýðý bu korkunç yýkýma boyun
eðmeyeceðini defalarca ortaya koydu.
Tüm kýtalarda kapitalizme karþý zorlu ve
süreðen bir mücadeleye atýldý. Hemen
her türlü araç ve yönteme baþvurdu.
Devrimci araçlara yöneldikçe baþarýlý
sonuçlar elde etti. Kapitalist sistem onlarý yaþamdan kovdukça onlar yeni bir yaþam kurmak için ileri atýldý. En son onlarca ülkede patlayan “açlýk isyanlarý”,
emekçi halklarýn, bu “yaþamdan kovulma”ya sessiz sedasýz katlanmayacaðýnýn
en açýk kanýtýdýr.
Türkiye ve Kürdistan’da ise yaklaþýk
12 37. SAYI MAYIS
iki on yýldýr devrimci durum ve iç savaþ
yaþanýyor. Uluslararasý sermayenin zafer
naralarý attýðý 89-91 karþý-devrimleri döneminde, dünyanýn pek çok bölgesinin
tersine, bu topraklarda devrimci bir kabarýþ yaþanýyordu. Sosyalizme pamuk
ipliðiyle baðlý olan nice örgütlerin burjuva limanlara sýðýnmaya baþladýðý, sosyalizme sövgülerin moda olduðu o yýllarda,
iþçi sýnýfý ve Kürt halký kapitalizme karþý
ayaða kalkýyor, serhýldanlara baþvuruyordu. Devrimci mücadele büyüdü. Ýþbirlikçi tekelcilik, bütün emperyalist desteðe raðmen ne devrimi ezebildi, ne devrimci geliþimi durdurabildi. Sosyalizm,
maddi bir güç olarak devrimci mücadeleye yön verdi. Tüm bu dönem boyunca
iþçi sýnýfý, emekçiler ve Kürt halký örnek
bir mücadele azim ve isteði sergiledi.
Olgunlaþan Devrim
Kitleler pratikten öðrenir. Sýnýflar
savaþýmý, bu savaþýmýn her adýmý bir okuldur. Sýnýf, ulaþtýðý düzeyi, burada sergilediði pratik tavýrla gösterir. Sosyalizm
denince aklýna kitabi bilgilerden, süslü
sözlerden baþka birþey gelmeyenler, iþçi
sýnýfýnýn ve emekçi halklarýn ulaþtýðý bilinç düzeyini bir türlü doðru okuyamazlar. Kendi kitabi bilgilerini ve süslü sözlerini yýðýnlarýn aðzýndan da duymadan,
bir devrimin geldiðini kabul etmezler.
Oysa þu son birkaç ayýn kitle eylemlerine bakmak bile, emekçilerin ulaþtýðý
düzeyi görmek açýsýndan yeterlidir. Böylesine kitlesel, böylesine kararlý, uzlaþmaz ve dövüþken bir hareketlilik, neyin
ifadesidir? Bunca saldýrý altýnda olan,
bunca baskýya maruz kalan emekçiler,
devlet güçleriyle þiddetli çatýþmalara girmekten çekinmiyor. Sýnýfsal kin ve öfke,
düþmanýn kurþunlarýndan, baskýsýndan
üstün geliyor. Dünyanýn sayýlý bölgelerinde görülebilecek bir direngenlikle, kararlýlýkla sokaða iniyor emekçiler. Ýþte 1
Mayýs, iþe Newroz! Emekçi yýðýnlar, ulaþtýklarý düzeyi baþka nasýl ifade etsin!
Son birkaç ayýn eylemleri, özellikle
Newroz ve 1 Mayýs, kitle hareketinde
yeni bir döneme girdiðimizi gösteriyor.
Ýþçi sýnýfý,emekçiler ve Kürt halký saldýrý
konumundadýr. Savunma konumunda olan sermayedir, onun devletidir.
Devrimin baskýsý, burjuva cephedeki
çatlaklarý derinleþtirdi. Burjuvazinin
kendi içindeki savaþý kýzýþtýrdý. Bu durum bir taraftan emekçi yýðýnlarýn ve
Kürt halkýnýn eylemlerinin politik etkisini artýrýrken, diðer taraftan en sýradan emekçinin bile politik yaþama uyanmasýnýn koþullarýný yaratýyor. Burjuvazi, kendi isteði dýþýnda, kendi çýkarlarýna karþýt
olarak, emekçi yýðýnlarý politik yaþamýn
göbeðine çekiyor. Kendi eliyle, emeðin
mücadelesinin önündeki engelleri bir bir
kaldýrýyor. Burjuva cephedeki çözülüþ
süreci, devrimin olgunlaþmakta olduðunun en temel göstergelerinden biridir.
Eski, çözülüyor. Eski, aþýlýyor. Sermayenin bütün bu güç gösterisi, bu çözülüþün
itirafýndan baþka birþey deðil. %47’lik
oyla yapayalnýz bir hükümet; bölünmüþ,
birbirlerine düþmüþ bir devlet aygýtý; sürekli sokaklara çýkan emekçi yýðýnlar;
özgürlüðü için dövüþen Kürt halký...
Tüm bunlarýn üzerine tüy dikmek için
olsa gerek, derinleþmekte olan küresel
kapitalist kriz!
Tuzaklara Dikkat
Burjuvazi için durum hiç de iç açýcý
deðil. Fakat bu, emeðin kolayca zafer kazanacaðý anlamýna gelmiyor kuþkusuz.
Koþullar ne olursa olsun, kapitalist iktidar, emekçiler yýkmadýklarý sürece kendiliðinden yýkýlmaz. Ve mutlaka çözüm
yollarý bulur. Emek cephesi koþullardan
kendi iktidarýný kurmak için yararlanmadýðý sürece, kapitalist iktidar, olduðu yerde duracaktýr. Çok zorlu savaþýmlar var
GÜNDEM
önümüzde. En baþta da, olgunlaþmakta
olan devrimi “bir tas çorba uðruna satmak” isteyen, kitlelerin devrimci enerjisini kendi dar çýkarlarý uðruna kullanmak isteyen reformistlere karþý.
Tüm devrimlerin evrensel kuralýdýr.
Devrim güçlendikçe, onu yolundan saptýrmak, yarý yolda býrakmak için burjuvazinin gönüllü uþaklarýnýn çabalarý da
artar. Çevrenize bir bakýn... Bin bir türlü
“birlik tartýþmalarý”ný, “aydýn giriþimi”ni
göreceksiniz. Burjuva sendikalardan yasal reformist partilere, tek tek aydýnlardan çeþitli kitle örgütlerine, hatta bir kýsým sosyalist sola kadar geniþ bir yelpaze var karþýmýzda. Kitlelerin devrimci
bilincine ve enerjisine güvenmeyen, hatta ondan köþe bucak kaçan bu çevreler,
devrimin bu muazzam yükseliþi karþýsýnda, bir dizi “proje” ile çýkýyorlar ortaya.
Ortak paydalarý düzen içilik olan projelerle boy gösteriyorlar.
Tüm bunlarýn amacý nedir? Kimileri
“Bu ülkede iktidar var, muhalefet yok”
diyerek çýkýyorlar yola. Varolan düzen içinde kendilerine bir koltuk, bir köþe
kapma sevdasýyla... AKP’ye karþý
CHP’nin yerini almaya soyunuyorlar. Ýþçi sýnýfýnýn, emekçilerin, Kürt halkýnýn
tüm ufkunu böylesi bir parlamenter ahmaklýkla sýnýrlamaya çalýþýyorlar. Bu
müzmin muhalifler, onlarca yýllýk savaþýmýn muazzam devrimci birikimini,
kendi küçük çýkarlarý yolunda kullanmaya kalkýyorlar. Ulusal sorunda “kardeþlik” türküsü, kapitalist sömürü karþýsýnda
“eþitlik” hurafesi... Laf-ý güzaf!
Emekçilerin karþýlaþtýðý tüm sorunlar, kapitalizmin sürekli yeniden ve yeniden ürettiði sorunlardýr. Kapitalist üretim
iliþkilerine son verilmedikçe bir doða yasasý zorunluluðuyla kendini yeniden üretecektir. Gelinen aþamada burjuva düzene muhalefet etmek deðil, onu yýkmak,
tüm üst yapý kurumlarýyla birlikte onu
havaya uçurmak ve emeðin iktidarýn
kurmak dýþýnda, sorunlarýn çözüm yolu
yoktur. Sosyal reformistler ve oportünistler, yýðýnlarýn ulaþmýþ olduklarý düzeyin çok gerisindeler. Ve yýðýnlarý geri
çekmeye, düzen içi muhalefet araçlarýna
hapsetmeye çalýþýyorlar. Burjuvaziye
kan taþýyorlar. Bunlarýn büyük bir bölümü, bilinçli bir þekilde burjuvazinin yanýnda yer alýyorlar. Bir kýsmý ise devrime
ve kitlelerin devrimci bilinç ve enerjisine
güvenemedikleri, geliþmeleri doðru oku-
yamadýklarý için yapýyorlar bunu. Ama
sonuç deðiþmiyor.
Ne Uðruna Savaþýlacak
Koþullar böylesine devrimciyken, emekçi yýðýnlar ve Kürt halký muazzam
bir öfke ile ayaða kalkmýþken, uðruna savaþýlacak hedeflerin ortaya konmasý son
derece büyük önem taþýyor. Emekçiler,
kendi durumlarýný düzeltmek için, Kürt
halký temel bazý haklarý için on yýllar boyu savaþtý, savaþýyor. Ama bunlarýn hiçbiri, genel olarak durumun daha kötüye
gidiþini engelleyemedi. Bugün kazanýlan, yarýn kaybedildi. Kapitalizm altýnda
baþka türlü olmasý da mümkün deðil.
Ýlk ve temel olan, burjuvazinin iktidarýna son vermek, emeðin iktidarýný
kurmaktýr. Emeðin iktidarý kurulmadýkça, ne iþçi sýnýfý ve emekçilerin sorunlarý
kalýcý biçimde çözülebilir, ne de Kürt
halký üzerindeki ulusal baský son bulabilir. Ýþçi sýnýfý, emekçi baðlaþýklarýyla birlikte devrimi baþarýp Demokratik Halk
Ýktidarý’ný kuracak, politik, ekonomik,
ve toplumsal alanda alacaðý önlemlerle
kurtuluþun yolunu açacaktýr. Þu halde
“Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganý
ile ifade edilen hedef, ilk ve temel hedef
olmak durumundadýr.
Ýþçi sýnýfý, diðer ezilenlerin kurtuluþu uðruna mücadele etmeden kendi kurtuluþunu gerçekleþtiremez. Yaný baþýnda
ayaða kalkmýþ, birleþik devrimin en önemli dinamiklerinden birini teþkil eden
Kürt halk hareketi ile mücadele birliðini
örmeden, devrimini gerçekleþtiremez.
Öte yandan kendini tüm burjuva ulusal
(ve þoven) önyargýlardan arýndýrmadan,
bu mücadele birliðini örmesi mümkün
deðildir. Her ulusun temel haklarý vardýr
ve “kendi devletine sahip olmak” bu
haklarýn en baþta gelenidir. Türkiye iþçi
sýnýfý, Kürt ulusunun, kendi devletini
kurmak ve ayrýlmak da dahil, kendi kaderini tayin hakkýný tutarlý bir þekilde savunmadýðý sürece baþarý þansý yoktur. Þu
halde “Kürt Ulusunun Kendi Kaderini
Tayin Hakký” ve “Yaþasýn Kürt-Türk
Halklarýnýn Mücadele Birliði” sloganý,
mücadelemizin temel hedeflerinden bir
diðerini oluþturmaktadýr.
Kendi önderlerine sahip çýkamayan
bir sýnýf, zafer yüzü göremez. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu mücadelesinde esir düþen,
zindanlara atýlan binlerce devrimci tutsak var. Proletaryanýn bu yiðit neferleri,
devrim mücadelesini zindanlarda da kesintisiz sürdürmekte. Ýþçi sýnýfý, tüm burjuva hukuk önyargýlarýndan uzak, zindanlardaki devrimci tutsaklarýn kendi
parçasý olduðunu, onlarýn sýnýflar savaþýmýnda esir düþtüðünü bilerek, zindanlardaki devrimcilerin özgürlüðünü savunmadan zafer yüzü göremez. “Zindanlar
Yýkýlsýn, Tutsaklara Özgürlük” sloganý,
mücadelenin temel hedeflerinden bir diðerini oluþturuyor.
Bu üç temel slogan, iþçi sýnýfý ve emekçilerin, etraflarýnda birleþeceði üç ana eksendir. Bu doðrultuda mücadeleyi
yükselten iþçi sýnýfý ve emekçiler, burjuva iktidarý alaþaðý ettiklerinde, kendi iktidarlarýna dayanarak;
Faþist devlet aygýtýnýn parçalanmasý;
ordu, polis, mahkemeler ve bürokrasinin
parçalanmasý, tüm iktidarýn halk temsilcilerine verilmesi yoluyla politik özgürlüðün kazanýlmasý;
Kürt ulusunun, kendi devletini kurmak ve ayrýlmak da dahil, kendi kaderini tayin hakkýnýn tanýnmasý, ulusal baskýnýn her türüne karþý tutarlý mücadele edilmesi, ulusal topluluklarýn kendi geleceklerini belirleme hakkýnýn saðlanmasý;
Sermayenin (ve emperyalistlerin) elindeki tüm sanayi ve ticaret iþletmelerinin, madenlerin, bankalarýn, büyük topraklarýn kamulaþtýrýlmasý;
Emperyalistlere ait askeri üslerin sökülmesi, NATO’dan çýkýlmasý, emperyalistlerle yapýlan ikili ve çok taraflý anlaþmalarýn iptal edilmesi;
Emeðin korunmasý için çeþitli önlemler alýnmasý (çocuk emeðinin yasaklanmasý, kadýn iþçilerin saðlýða aykýrý iþlerde ve gece çalýþmasýnýn yasaklanmasý,
ücret kesintisinin yasaklanmasý, sendikalaþma ve örgütlenme özgürlüðünün saðlanmasý vb. vb.)... doðrultusunda adýmlar
atacaktýr. Ýþçi sýnýfý, emekçiler ve Kürt
halký, tüm bir geleceklerini kendi ellerine almak için, gerçek özgürlükleri için,
yukarda bir kýsmý ortaya konan hedefler
doðrultusunda mücadeleye atýlmalýdýr.
Zincirlerimizden baþka kaybedecek birþeyimiz yok! Kazanacaðýmýz koca bir
dünya var!
37. SAYI MAYIS 13
6 MAYIS
DÖB’DEN 6 MAYIS AÇIKLAMASI
GENÇ ARKADAÞLAR
Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf
Aslan yoldaþlarýmýzýn dar aðaçlarýnda katlediliþlerinin üzerinden 36 yýl geçti. Bugün
devrettikleri bayrak genç devrimci komünistlerin ellerinde daha yükseklerde dalgalanmaktadýr. Onlar, bu topraklarda her zaman devrimin kalbi, militanlarý, önderleri
oldular.
Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarý 71 devrimci kopuþunun öncüleri olarak burjuvazinin icazeti altýna girmeden, zora dayalý devrim anlayýþýyla, temelde
illegal örgütlenmenin gerekliliðini vurgulayarak buna uygun bir
mücadele anlayýþý yarattýlar. DÖB, Denizleri yarattýðý bu mücadele
anlayýþýndan ve devrimci davaya baðlýlýklarýndan ötürü selamlýyor,
yoldaþlarýnýn anýsý önünde saygýyla eðiliyor.
Þu nokta iyice kavranmalýdýr. Onlar parlamentarizmi mahkûm
etmiþ, ona çýkabilecek bütün yollarý ellerinin tersiyle itmiþlerdir.
Onlar Filistin’de gerilla mücadelesi eðitimi almýþ ve bu süreçte Filistin halkýyla birlikte Ýsrail Siyonizmine karþý mücadele etmiþlerdir.
Onlar enternasyonalist savaþçýlardýr. Onlar öðrenci hareketi içerisindeyken ve bu yolda DÖB’ü kurduklarýnda dahi iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn hep yanlarýnda olmuþ; onlarýn mücadelesi içinde aktif
yer almýþ, öðrencilerin kurtuluþunun emekçi halklarýn kurtuluþundan geçtiðini pratikte ispatlamýþlardýr. Onlar daraðacýnda Marksizme ve Leninizme baðlýlýklarýný ifade etmiþler, Kürt ve Türk halklarýnýn birlikte mücadelesini haykýrmýþlardýr.
Denizler, yaþamlarý boyunca burjuvaziye karþý uzlaþmazlýðýn
simgesi oldular. Sayýlarýna ve imkânlarýna bakmadan “nereden geliyorsunuz? “ diye soranlara “ devrim yapmaktan” diye cevap verecek kadar devrimi içselleþtirdiler. “Devrim ya ruhumuzdadýr ya da
hiçbir yerde” sözünü yaþamlarýyla örneklendirdiler.
ÝZÝN VERMEYECEÐÝZ!..
Bugün Deniz Gezmiþ yoldaþlarýn ismi üzerinden politika yapýp,
onlarýn mücadele ve duruþlarýyla emekçi halklarýn kalbinde yarattýðý sevgiyi kendi çýkarlarý için kullanmaya çalýþanlara izin vermeyeceðiz. Zamanýnda Denizlere “goþist, maceracý, küçük burjuva” ya-
kýþtýrmalarý yapýp küfrü layýk görenler þimdi dizi ekiplerini, popüler kültürü de arkasýna alarak kendi tükeniþlerini geciktirme
yollarýný aramaktadýr. Bu gerçeði, bulunduðumuz her yerde DÖB olarak bir tokat gibi
yüzlerine çarpacaðýz. Denizlerin mücadele
anlayýþýný terk ederek reformizmin ve parlamentarizmin limanlarýna yelken açanlarýn Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn isimleri
üzerinden gerçek reformist yüzlerini gizlemelerine, gençliði ve emekçi halklarý aldatmalarýna izin vermeyeceðiz.
Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarý kendilerini kendi dillerinden iþçi
sýnýfýna, emekçi halklara devrimci gençliðe anlatmýþtýr. Onlarýn dili
zora dayalý devrimin dilidir. Onlarýn dili proletarya davasýna sonsuz
baðlýlýðýn, kapitalizme karþý topyekün bir mücadelenin, siyasi iktidarý hedefleyen Leninist Parti’nin dilidir.
ÖÐRENCÝ GENÇLÝK; DENÝZ OLMALIYIZ!
Deniz olmak demek, devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmek demektir. Deniz olmak, Denizler gibi savaþmak demektir.
Denizlerin yolundan yürümek, onun mücadele anlayýþýna sahip çýkmak ve devam ettirmek demektir. Denizler, parlamentarizmden kopuþun adýdýr. Deniz gibi olmak, yasalcýlýðý, parlamentarizmi, sosyal
reformizmi elinin tersiyle itmektir. Denizleri anmak, onlarýn ideallerini kuþanmak Marksizmi-Leninizmi rehber edinmek, Kürt ve Türk
halklarýnýn mücadele birliðini savunmaktýr. Deniz olmak, devrim
mücadelesini büyütmek, geliþtirmek ve zafere ulaþtýrmak için kavgaya katýlmak demektir.
6 Mayýs bizler için yas günü deðil, mücadele bayraðýný daha
yükseklere çekme günüdür. Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn mücadelesini, geçmiþinden aldýðý güç ve deneyimle devam ettiren DÖB,
öðrenci gençliði kendi saflarýnda kapitalizme, faþizme ve reformizme karþý mücadeleye çaðýrýyor.
DENÝZ YUSUF ÝNAN SAVAÞA DEVAM!
DEVRÝM YA RUHUMUZDADIR
YA DA HÝÇ BÝR YERDE!
DÖB (DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ)
HALKIN DENÝZÝ AVANOS’TA ANILDI
Nevþehir’in Hacýbektaþ ilçesinde, halkýn devrimci önderleri Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan için, katlediliþlerinin 36. yýldönümünde anma etkinliði düzenlendi. Ýlçede genç yaþlý pek çok sevenleri katýldý. Avanos Kýzýlýrmak Kültürevi üyeleri de 20’ye yakýn kiþi ile birlikte bulundular. Avanos’tan da Denizlerin davalarýný sürdüren bir devrimci arkadaþ, Nazým Hikmet’in “Güneþi Ýçenlerin Türküsü” þiirini coþkuyla, duygulu bir þekilde okuyarak anma etkiniðine heyecan getirdi. Bu etkinliðin önemi, halkýn ve gençliðin düzene karþý hoþnutsuzluðun ve mücadele ruhunun artmaya baþladýðýnýn görülmesiydi. 12 Mart
döneminde katledilen Ulaþ Bardakçý da Hacýbektaþlý olmasý nedeniyle, sloganlarda ve türkülerde sýkça yer aldý. Bu etkinlik, halkýn devrimci önderlerine olan baðlýlýðýný sevgisini göstermesi açýsýndan önemliydi...
YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
YAÞASIN SOSYALÝZM MÜCADELEMÝZ!
BU UÐURDA ÖLÜMSÜZLEÞENLERE BÝN SELAM!
Nevþehir Avanos’tan Bir Mücadele Birliði Okuru
14 37. SAYI MAYIS
6 MAYIS
MÜCADELEMÝZE
DAHA SIKI SARILALIM
Merhaba Mücadele Birliði’nin yürek iþçileri ve okurlarý;
6 Mayýs 1972’de faþist devlet tarafýndan katledilen
Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan yoldaþlarýmýzýn ölümsüzleþmelerinin 36. yýlýnda Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) olarak Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde bir anma etkinliði gerçekleþtirdik.
Anmaya genci, yaþlýsý, çocuklarýyla birlikte gelen emekçi kadýnlarýmýz da katýldýlar. Anma etkinliði proletarya
davasýna yürekten baðlýlýk ve sonsuz feda bilinciyle donanmýþ ve bu yolda ölümsüzleþmiþ bütün devrim savaþçýlarý için saygý duruþuyla baþladý. Ardýndan bir arkadaþýmýz Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) adýna konuþma yaptý. Hemen
sonra Ekinsu Þiir Topluluðu’ndan iki arkadaþýmýzýn þiirlerini okumasýyla etkinliðe devam edildi. Sonrasýnda Devrimci Öðrenci Birliði’den arkadaþlarýmýz devrimci ezgilerle bir müzik dinletisi yaptýlar. Ekinsu Þiir Topluluðu’ndan
arkadaþlar hazýrladýklarý þiirlerle sahneye tekrar çýktýlar.
Anma etkinliðine genç arkadaþlarýn katýlýmý çoðunluktaydý. Etkinliðimiz “Denizler”in kapitalizme ve emperyalizme karþý mücadelelerini anlatan bir sinevizyon gösterisiyle devam etti. Son olarak etkinliðimize söyleþiyle devam
ettik. Bir arkadaþýmýz “Denizler” hakkýndaki düþüncelerini
dile getirdi. Annesiyle birlikte etkinliðimize gelen 12 yaþýnda genç bir arkadaþýmýz ise “Denizler” deyince aklýna devrim yapmak, iyi yaþamýn ve iyi hayatýn olmasý gerektiði düþüncelerinin geldiðini söyledi. Söz alan bir diðer arkadaþýmýz devrimin ütopya olmadýðýný, mücadelenin devam ettiðini ve devrim için savaþa devam edileceðini, devrim için
hala büyük fedakarlýklar yapýldýðýný ve bunlarýn bir kenara
atýlamayacaðýný söyledi. Baþka bir arkadaþýmýz ise bu ülkede devrimin olacaðýný, þu an dünyada 37 ülkede açlýk ayaklanmalarýnýn yaþandýðýný, Türkiye ve Kürdistan’da emekçi
kitlelerin sürekli derinlemesine ve geniþlemesine bir eylem
halinde olduðunu anlattý. Çaba ve eksiklerin giderilmesiyle, örgütlü mücadeleyle devrimin daha da güçleneceðini ve
üzerimize düþen sorumluluðun çok büyük olduðunu dile
getirdi. Ayrýca araþtýrmayan, bilinçlenmeyen, örgütlü olmayan, fedakarlýk yapmayan, devrim için mücadele etmeyen
birinin devrimi canlý göremeyeceðini söyledi.
Kapitalizmin ölüm döþeðinde olduðu ve kapitalistlerin
sürekli bu ölüm döþeðindeki hastaya gül suyu serptiði bu
dönemde daha çok çaba, özveri, emek ve cüret… Mücadelemize daha sýký sarýlacaðýmýz þu günlerde devrimin gölgesi kapitalizmin üzerine çökmeye baþladý. Mücadeleyi yükseltelim. Birleþik devrim için, Demokratik Halk Devrimi ve
Demokratik Halk Ýktidarý için saflarý sýklaþtýralým…
BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK!
DENÝZ, YUSUF, ÝNAN SAVAÞA DEVAM!
DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA!
DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði)
ÝZMÝR
6 MAYIS VE SONRASI
“Yeryüzünde tarihi geliþimin seyrini geri döndürecek hiçbir güç yoktur ve
olamaz da. Yarýnlar çökmekte olan ve can çekiþmekte olan kapitalizmin ve onun pis kenefli faþizmin deðil, tüm ilerici insanlýðýn ve bütün emekçi haklarýn
gözlerini diktiði yüce SOSYALÝZM’indir.”
Deniz, Yusuf, Ýnan, Ýbrahim, Seyit, Necati, Sibel, Aysun, Murat Agit ve
daha niceleri... Sinan, Kadir, Alparslan, Ziya, Ömer, Memet, Saim, Hüseyin
gibi ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý mücadele yoldaþlarým... Mahir ve Kaypakkaya þahsýnda siper yoldaþlarýmýz... Kemal Pir, Mazlum Doðan, Haki Karer þahsýnda Kürt hareketinin devrimci önderleri...
Sizler özgürlüðün adý oldunuz. Kavganýn, uzlaþmazlýðýn, yiðitliðin, sevdanýn, DEVRÝM’in adý oldunuz. Hepinizi saygýyla anýyorum.
Denizler geçti bu topraklardan. Öyle bir geçti ki, okyanuslarla birleþti. Attýklarý tohum yeþerdi. Binler, on binler, yüz binler oldu bedenlerde. Irmak olup
aktýlar denizlere... denizler okyanuslarla kucaklaþtý. Kavganýn ve özgürlüðün
adý oldular. Halklarýn kurtuluþu yolunda ölümü kucakladýlar. Güneþle buluþup
Kürt ve Türk halklarýna ýþýk saçýp, sýcaklýklarýyla ýsýttýlar topraklarý.
Evet DENÝZ ve yoldaþlarý... sizleri sevmek, bilincinizi, yüreðinizi, kavgalarýnýzý paylaþýyor olmak bizler için ayrýcalýk.
Sizleri kavganýz ve mücadelenizle, uzlaþmazlýðýnýzla, devrimde ýsrarlý oluþunuzla seviyoruz, ve de sevdireceðiz.
Siz kavganýn öncü neferleri, önderleri olarak bugüne Leninistleri getirdiniz. Onlarý yaratýp örnek oldunuz. Bugün sizler rahat uyuyun yoldaþlarým.
Kavga arkadaþlarým, mücadelenizi devam ettiren, sizlere layýk olan Leninistler görev baþýndadýr. Gözünüz arkada kalmasýn.
Genç Leninistler, sizlere sesleniyorum!
Kavganýn otuz beþ yýlýný solumuþ, her türlü bedeli ödemiþ, bundan sonra
da ödemeye hazýr bir yoldaþýnýz olarak sizlere birkaç sözüm var.
Sizleri ötekilerden farklý kýlan tek þey var. gerçeði görmeniz ve iliklerinizde hissediyor olmanýzdýr. Devrim bizlerin varoluþu kadar somuttur. Bu gerçek,
genç Leninistlerce iþçi ve emekçilere götürülecek, onlarýn kararan dünyalarýný
aydýnlatacak, ve onlara umut aþýlayacaktýr.
Sizlerle her emekçi evi coþmalý, umutlanmalýdýr. Bir Leninist tek baþýna
da kalsa devrimin öncü müfrezesi bilinciyle hareket etmeli, yýðýnlara yön vermelidir. Siz, ölümsüzleþen yoldaþlarým! Denizler, Yusuflar, Ýnanlar, Ýbrahimler,
Seyitler, Necatiler, Aysunlar, Sibeller, Muratlar, Agitler, Saimler, Ayýklar, Elmaslar... Yaþayan Leninistlerin genç yüreklerinde yaþam bulduðunuzu bilmelisiniz.
Genç Leninistlere bir çift sözüm var!
Bu yolda genç yoldaþlar karamsarlýða, yýlgýnlýða kapýlmamalý. Bir gün
devrimin olacaðýný ve buna Leninistlerin öncülük edeceðini bilmeli. O günün
gelmesi için bir dakikalýk zamaný bile boþa harcamamalýsýnýz. Ýçinizdeki devrimle büyümelisiniz. Onunla yaþamalýsýnýz. Gelecek günler devrime gebe.
Devrim sizden çok þey bekliyor. Hepimiz bu devrime hizmet etmenin onurunu yaþayacaðýz. O günler yakýndýr. Bu verimli topraklarýn ürünü, ancak topraðý iþlemeyi bilenlerin ürünü olabilir. Bu topraklarda devrim, her þeyden önce,
genç Leninistlerin fedakar çalýþmasý ve yaratýlan deðerlerin kitleler tarafýndan
sahiplenmesiyle olacaktýr.
Leninist Parti bizden onu tanýmamýzý, programýný bilmemizi, tarihini bilmemizi, mücadele yolunu bilmemizi, onlarý savunup onlar için mücadele etmemizi istiyor. Bugüne nasýl geldiðimizi, hangi yoldan gittiðimizi, hangi fýrtýnalara katlandýðýmýzý, hangi zorluklarý nasýl aþtýðýmýzý, zaferlerimiz için neyin
gerekli olduðunu ve hangi bedellerin ödendiðini bilmek ve öðretmek zorundayýz. Bu bizim zorluklar karþýsýnda daha dirençli olmamýzý saðlayacak ve
bize güç verecektir.
Görev bizleri bekliyor, yoldaþlar.
Denizler gibi olun, ileri atýlýn, savaþarak kazanýn!
Ýzmir’den Bir Mücadele Birliði Okuru
37. SAYI MAYIS 15
ÝÞSÝZLÝK
ÝÞSÝZLER ORDUSU BÜYÜYOR
Ýþsizlik çýð gibi büyüyor. Her ay “talepteki daralma” gerekçesiyle daha az kapasite ile
çalýþma kararý alan fabrikalarýn yaný sýra borç
bataðý içinde yüzen yüzlerce, binlerce esnaf
son çare olarak kepenk kapatýyor. Ürününü satamayan, tarlasýný ekmek için gerekli parayý
bulamayan sayýsýz çiftçi yaþadýðý topraklarý terkederek ekmeðini büyük þehirlerde aramak üzere göç yollarýna düþüyor. Ýþsizler ordusu büyüdükçe büyüyor.
TÜÝK (Türkiye Ýstatistik Kurumu)’in resmi rakamlarýna bakacak olursak 2001 krizinden sonra iþsiz sayýsýnda ciddi bir artýþ olmamýþ, 2.4 milyon, 2.5 milyon arasýnda neredeyse
sabitlenmiþ. TÜÝK birkaç kalem oynatarak kiþi
baþýna düþen milli geliri nasýl bir gecede 5000
dolardan 7500 dolara çýkarabiliyorsa, ayný el
çabukluðuyla iþsizlik oranlarýný düþük gösterebiliyor. Oysa gerçek iþsizlik TÜÝK’in verdiði
rakamlarla kýyaslanmayacak denli büyük. Ýþte
farklý kaynaklardan birkaç veri.
Birleþmiþ Milletler Kalkýnma Programý’nýn (UNDP)’nin “Türkiye’de Gençlik” konulu araþtýrmasýna göre 15-24 yaþlarý arasýnda
olan 12 milyon gencin yüzde 40’lýk bölümü olan 5 milyon genç ne çalýþýyor ne de okuyor. Ýþsiz.
Bahçeþehir Üniversitesi’nin Toplumsal Araþtýrmalar Merkezi (BETAM)’ýn araþtýrmasýna
göre 2007 Mayýs ayýndan bu güne kadar 11
milyon olan ev kadýnlarýnýn oraný yüzde 10 artarak 12 milyon 495 bine ulaþmýþ. Milyonlarca
kadýn iþsiz ve baþ döndürücü bir hýzla iþsizleþmeye devam ediyor.
TOBB (Türkiye Odalar, Borsalar Birliði)’nin araþtýrmasýna göre ise esnafýn durumu
çok daha kötü. 2008’in ilk iki ayýnda üç büyük
þehirde, toptan, perakende ticaret, ev eþyalarý
ve onarýmý gibi sektörlerde faaliyet göstermek
üzere 4 bin 345 esnaf açarken, 6 bin 179 esnaf
kepenk kapatmýþ. Ýstanbul, Ýzmir, Ankara dýþýnda açýlan iþ yerinden çok kapanan iþ yeri var.
Anadolu da açýlan 4 bin 601 iþ yerine karþýlýk 6
bin 405 iþ yeri kapýsýna kilit vurmuþ. Sadece iki ayda binlerce esnaf nasýl ödeyeceklerini bilemedikleri banka kredi borçlarýyla birlikte iþsizler ordusuna katýldý.
TÜSÝAD ve Merkez Bankasýnýn yaptýðý
bir baþka araþtýrma kýrsal alanda yaþayanlarýn
nasýl yoksullaþtýðýna, iþsizleþtiðine dair. 20022004 döneminde çalýþanlarýn yüzde 34’ü tarýmda çalýþýyorken 2005-2006 döneminde bu oran
yüzde 27’ye gerilemiþ. Yani tarýmda çalýþanlar
16 37. SAYI MAYIS
yaklaþýk 1,3 milyon kiþi azalmýþ. Bir yýl içerisinde 1 milyon 300 bin tarým çalýþaný iþsiz kalmýþ.
Bu rakamlara her yýl iþsizler ordusuna dahil olan gençleri de eklemek gerekiyor. Türkiye
ekonomisi her yýl çalýþma yaþýna gelen ortalama 750 bin genç iþsize iþ yaratmak zorunda.
2007 yýlýnda 750 bin gençten yalnýzca 250 bini
çalýþabilecek bir iþ bulabilmiþ, geri kalaný ise
iþsizler ordusuna katýlmýþ.
Dahasý ABD’den baþlayýp dünyaya dalga
dalga yayýlan “son 60 yýlýn en büyük krizi” olarak tanýmlanan ekonomik krizin etkileri henüz tam olarak hissedilmedi. Hükümetin yabancý sermayeyi ürkütmemek için her fýrsatta
“ekonomimiz saðlam, bize bir þey olmaz” açýklamalarýna karþýn TÜSÝAD, krizin kapýda olduðunu ve yüzbinlerin iþsiz kalabileceðini, “acil
önlemler “ alýnmasý gerektiðini yüksek sesle
söylüyor; krizin yýkýcý sonuçlarýna dair uyarýlar
yapýyor.
Evet, yüzbinler, hatta milyonlar iþsizlik,
açlýk, yoksulluk tehdidi altýnda. Varolan milyonlarca iþsize milyonlarca emekçi daha eklenecek. Milyonlarca emekçi daha üretimden kovulacak, geçim araçlarý ellerinden alýnacak, dolayýsýyla yaþamdan da kovulmuþ olacak.
Ýþsizlik kapitalizmin ortaya çýkýþýndan itibaren her dönem var olmuþtur. Ancak, ekonomik kriz dönemlerinde iþsizlik ani ve kitlesel
bir yükseliþ gösterir. Kapitalist sistemin geliþme evresindeki kriz dönemlerinde ani ve kitlesel olarak iþsiz kalan, geçim araçlarýndan uzaklaþtýrýlan iþçilerin bir kýsmý kriz sonrasý canlanma döneminde tekrar üretime dönebiliyorlardý.
Kapitalizmin çöküþ aþamasýna girmesiyle birlikte iþsizlik de kalýcýlaþmaya, iþsizlerin çalýþanlara oraný sürekli yükselmeye baþladý. Ýþsiz
milyonlarýn ve daha iþsiz kalacaklarýn tekrardan üretime dönme þanslarý neredeyse hiç yok.
Burjuvazi üretimden kovduðu emekçilere yeniden istihdam yaratabilme, geçimlerini saðlayabilecekleri doðru düzgün iþ imkaný yaratabilme
yeteneðini çoktan yitirdi. Sermaye sýnýfý köle
sahibi olarak kölelerine kölelik koþullarýný dahi
saðlayamaz halde.
Bugün gelinen aþamada iþsizlik, sermaye
sýnýfýnýn birinci sorunu durumunda. Uluslararasý tekeller iþsizliðin dünya ölçeðinde sermayeyi
tehdit edecek boyutlara ulaþmýþ olmasýndan
dolayý tedirginliklerini her fýrsatta dile getiriyor, sorunun ivedilikle çözülmesi için politik
temsilcilerine uyarýlarda bulunuyorlar.
Hemen belirtmek gerekir ki, burjuvazinin
iþsizlik sorununu kökten çözmek gibi bir yaklaþýmý hiç bir zaman olmamýþtýr. Burjuva iktidarlar iþsizlik sorunu üzerine mesai yaparken birincisi, iþsizliði kapitalist sistem için tehlike oluþturabilecek boyutlardan, “kabul edilebilir
makul seviyelere” çekmeyi hedefler. Çünkü aileleriyle birlikte düþünüldüðünde burjuvazinin
denetiminden çýkmýþ milyonlarca iþsiz, aþsýz
öfkeli emekçi yýðýný sermaye sýnýfýnýn egemenliði için ciddi bir tehlike oluþturuyor. Hiç olmazsa içlerinden sistem için fazla tehlike potansiyeli taþýyan gençliðin bir kýsmýna iþ yaratmak, tekrar denetim altýna alabilmek burjuvazi
için hayati önemde. Ýkincisi, böylesi kriz dönemlerinde daha da derinleþen, kitleselleþen iþsizliðin yarattýðý koþullarý sermaye lehine yeniden düzenlemeyi hedefler. Ýþsizliðin artmasý, emekçilerin sömürü koþullarýný daha da aðýrlaþtýrmak, ücretlerini düþürmek için sermaye sýnýfýna bulunmaz olanaklar sunar. Burjuvazinin bu
olanaklardan yeterince yararlanabilmesi için
çalýþma yasalarýnýn yeniden düzenlenmesi, bir
dizi deðiþikliðe gidilmesi gerekir.
AKP’nin SSGSS’den hemen sonra iþsizliðe çare olarak açmaya hazýrladýðý “istihdam
paketi”nde de bu türden düzenlemeler çýkýyor.
Öyle görünüyor ki, TÜSÝAD’ýn ve diðer sermaye birliklerinin son aylarda sýk sýk dile getirdikleri “istihdam üzerindeki yüklerin azaltýlmasý” talepleri sosyal güvenlik reformuyla karþýlanacaktýr.
Ýþsizliðe çözüm adýna yapýlan düzenlemelerin en baþýnda burjuvazinin nicedir göz diktiði, emekçilerin kýdem tazminatlarýnýn kaldýrýlmasý var.
Ýstihdamdaki katý kurallarýn yumuþatýlmasý olarak adlandýrýlan, iþverenin, iþyerinde doktor, iþ güvenliði uzmaný, kreþ, emzirme odasý
bulundurma, özürlü, hükümlü çalýþtýrma zorunluluklarýnýn kaldýrýlmasý gibi emekçilerin
kazanýlmýþ haklarýnýn gaspedilmesi;
Bölgesel asgari ücret adý altýnda Kürt halkýnýn yaþadýðý illerde düþük asgari ücret uygulamasýyla Kürt halkýnýn üzerindeki ekonomik
sömürünün arttýrýlmasý;
Özel istihdam bürolarýyla taþeron çalýþmanýn yaygýnlaþtýrýlmasý;
Emekçinin ücretlerinden yapýlan kesintilerle birikmiþ, 13 katrilyonu bulmasýna raðmen
bugüne kadar yalnýzca 130 bin iþsizin yararlanabildiði iþsizlik fonunun yatýrým teþviki olarak
açýktan sermayenin kullanýmýna verilmesi;
ÝÞSÝZLÝK
18-29 yaþ arasý genç iþsizlerin -ama sadece meslek lisesi ve
meslek yüksek okulu mezunlarýnýn- ilk 5 yýl SSK primlerinin
kapitaliste düþen payýnýn devlet tarafýndan karþýlanmasý, böylece hem sermayenin “ara eleman” ihtiyacýnýn karþýlanmasý hem
de asgari ücretin üzerinde ücret alan ve sosyal haklarýyla patronlara yük olan kýdemli iþçilerin yerlerini genç, ucuz iþçilerin almasýný getirecek maddeler var.
Kýsaca AKP’nin istihdam paketi emekçilerin iþsizliðine
son vermek için deðil, burjuvazinin özellikle kriz dönemlerinde
ihtiyaç duyduðu daha fazla ve hýzlý sermaye birikimini saðlayabilmek için yapýlan düzenlemedir.
Ýþsizlik kapitalist toplumun sorunudur. Emekçiler, özel
mülkiyete dayalý kapitalist sistem ayakta kaldýkça iþsizlik sorunundan kurtulamazlar. Bugünün toplumunda iþsizler, en yaþamsal ihtiyaçlarýný dahi karþýlayamaz duruma gelirken, çalýþanlar
sýranýn ne zaman kendilerine geleceði kaygýsýyla her an iþini
kaybetme korkusuyla yaþamak zorunda kalýyorlar. Ýþsizlik sadece iþsizler için deðil tüm toplum için belirsizlik, geleceksizliktir,
yarýnýný bilmeme hatta düþünememedir. Toplumu iþsizlikten,
açlýktan, mutlak yoksulluktan, yarýn ne olacak kaygýsýndan ancak, kapitalizmden zarar gören yýðýnlarýn iþçi sýnýfý öncülüðünde gerçekleþtirecekleri bir toplumsal devrim kurtarabilir. Emekçiler ancak bir devrim yoluyla kapitalizmin yýkýlýp yerine insanýn insaný sömüremediði bir toplum olan sosyalizmin kurulmasýyla bugün yaþadýklarý iþsizlikten, açlýktan kurtulmakla kalmayýp geleceklerini de kendi ellerine alabilirler.
O halde iþçi sýnýfý bugünden, burjuvazinin kendisine rakip
olarak çýkardýðý iþsiz yýðýnlarý kendi tarafýnda birleþtirmek, iþsiz
ordularýný devrim ordularýna çevirmek için çaba sarfetmelidir.
Ýþsizliðin yoðunlaþtýðý, iç savaþýn þiddetlendiði böylesi dönemlerde iþsiz yýðýnlarýn örgütlenmesi, proletaryanýn bayraðý altýnda
toplanmasý ve toplumsal kurtuluþ için harekete geçirilmesi hiç
olmadýðý kadar önemli hale gelmiþtir.
ANTEP’TE BASKI VE TUTUKLAMALARA
KARÞI ORTAK EYLEM
Ekonomik ve sosyal yýkým sürecinde devrime doðru akacak olan kitleleri öncüsüz býrakmak isteyen iþbirlikçi tekelci sermaye ve onun kolluk güçleri, baský ve tutuklamalarýna hýz kesmeden devam ediyor. Ülke çapýnda süren saldýrýlarýn Antep ayaðýnda son 2 ay içerisinde 54’ü DTP’den 5’i Mücadele Birliði
Platformu’ndan ve 11’i ESP’den olmak üzere 70 kiþi, asýlsýz iddialarla tutuklandý. Antep’te devrimci ve yurtsever kesime yönelik bu saldýrýlar karþýsýnda 20 mayýs Salý günü saat 12.30’da,
Adliye önünde ortak bir eylem gerçekleþtirildi.
Mücadele Birliði Platformu, DTP, ESP, ÝHD, SES, EðitimSen ve BES’in de aralarýnda bulunduðu 13 kurumun gerçekleþtirdiði basýn açýklamasýnda, Antep’te son dönemdeki keyfi baský ve tutuklamalar anlatýldý. Baský ve Zorun bizleri mücadelemizden vazgeçiremeyeceði ve tüm bu anti- demokratik saldýrýlarý püskürtmenin yolunun devrimci, demokrat, yurtsever ilerici
güçlerin ortak mücadelesinden geçtiði belirtildi.
Yaklaþýk 100 kiþinin katýldýðý eylem “Gözaltýlar, Tutuklamalar, Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Özgürlük ve Sosyalizm Mücadelemiz” sloganlarýyla son buldu.
Mücadele Birliði/Antep
Kitlesel Eylemlerin Ardýndan
Devrim Günlerine Hazýr Olalým
“Kapitalist dünyanýn sýçramalý bunalým dönemi, kendi içinde saflaþmalarý
ve ayrýþmalarý belirginleþtirirken, geri býraktýrýlmýþ baðýmlý ve yarý baðýmlý ülkelerde bunalýmlar en çok iþçi ve emekçiler üzerinde etkisini göstermektedir. Emekle sermaye arasýndaki mücadeleyi hýzlandýrmaktadýr.”
Türkiye ve Kürdistan’da da iþbirlikçi tekelci burjuvazi geliþen ulusal ve sýnýfsal mücadelenin önünü kesmek için boþ durmuyor. Kürdistan’a yaðdýrdýðý
bombalarýn sayýsýný kendisi bile bilmiyor. Ordularýyla müdahale çözüm getirmiyor, tam tersine Kürt serhýldaný tekrar ayaða kalkýyor. Ayaklanmanýn provalarý
yapýlýyor Kürt emekçi halkýnýn sisteme olan öfkesi daha da artýyor. Yediden yetmiþe her Kürt emekçisi devlete karþý, yýllarýn birikmiþ olan kinini, öfkesini sokaklara taþarak kusuyor. Newroz eylemleri, gerilla cenazelerindeki taziye ziyaretleri, kitlesel gösterilere dönüþüyor. “Barýþ Anneleri”nin, çocuklarýný askere
göndermeme çaðrýsý devleti hýrçýnlaþtýrýyor, bölgede baský ve terörü þiddetlendiriyor. Ama burjuvazi ve onun faþist devleti bu tarihsel geliþmeyi durduramýyor,
durduramayacak da. Çünkü halklar bilinçleniyor, örgütleniyor, mücadele ediyorlar. Mücadelede güçlerini birleþtirme yönünde pratik adýmlar atýyorlar. Kapitalizm ve onun siyasal iktidarý çýkmaz içinde, acz içinde, ne yapacaðýný bilmiyor,
kuduz köpek gibi yönünü þaþýrmýþ vaziyette saldýrganlaþýyor.
Kitlesel eylemlilikler döneminden geçtik. Ýþçi sýnýf ve emekçi halklar, devrimci gençler, iþsizler, emekçi kadýnlar sokaktaydý. Alanlardaydý. SSGSS eylemlilikleri kitleleri meydanlara taþýmýþ, kapitalist sistemin artýk çýkmazda olduðunu, devrim günlerinin yakýnlýðýný haykýrýþlarýyla ve kararlýlýklarýyla göstermiþlerdir. Yüzbinlerin sokaða aktýðý eylemlerde, emekçiler kapitalizme, faþizme
karþý sloganlarýný gür bir þekilde haykýrmýþlardýr.
Emperyalistler, geçmiþte, emperyalist-kapitalist sistemin içine düþtüðü ekonomik bunalýmlarýnýn aðýr sonuçlarýný baðýmlý ülkeler üzerindeki sömürülerini
yoðunlaþtýrarak ve buradan elde ettikleri muazzam karlardan kendi iþçi sýnýfýna
kýrýntý vererek hafifleyebiliyorlardý. Ya bizim gibi dýþa baðýmlý ülkelerin burjuvazisi bu gibi durumlarda ne yapýyordu? Bizde her zaman bunalýmlarýný aþma
yolu þiddet olmuþtur. Geliþen ekonomik, demokratik ve siyasal mücadelelerin önünü kesmesinin tek yolu iktisat dýþý cebir olmuþtur. Yýllardýr emekçilerin mücadelesini zor yöntemlerle bastýrmak istemesinin iktisadi temeli budur. Ama hiçbir zor, geliþen sýnýflar mücadelesinin önüne set çekemez, onu durduramaz ve
yok edemez. Çünkü yarýnlar, çökmekte ve can çekiþmekte olan kapitalizmin deðil, tüm ileri insanlýðýn ve bütün emekçi halklarýn gözlerini diktiði yüce sosyalizmindir.
Kitlelerin 1 Mayýs’taki kitlesel eylemleri ve Leninistlerin Taksim ýsrarý bir
kez daha þunu göstermiþtir ki; burjuvazi ve onun siyasal iktidarlarý, sonlarýnýn
geldiðini görmüþ. Yüzbinlerce emekçi “Artýk susmak yok”, “ Ya Devrim Ya Ölüm” þiarlarýný yükseltmiþ, Taksim’de “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Her
Þey Emeðin Olacak” þiarýný yükseklere taþýmýþlardýr.
Yükselen devrimci mücadele önümüzdeki süreçte de artarak ve þiddetlenerek devam edecektir. Türkiye ve Kürdistan bir devrime gebedir.
Gün kavgamýzý bir üst boyutta örgütleme günüdür. Gün halklarýn mücadele birliðini örme ve birleþik devrimi yaratma günüdür. Gün zindanlarý boþaltýp
tutsaklarýn özgürleþtirilmesi günüdür. Bütün iktidarýn emeðin olacaðý, kapitalizmi ve onun siyasal erklerini parçalayýp özgür bir dünyayý, SOSYALÝZM’i yaratma günüdür. Bugüne hazýr olmalýyýz. Yani sýra þimdi DEVRÝM’de. Yeni evrede
tüm devrimci güçlerin bu öfke selini, yýðýnlarýn tepkilerini devrime yönlendirmeleri gerekiyor. Örgütlü mücadeleyi yükseltmek, halklarýn mücadele birliðini
kurmak gerekiyor. Devrim tarihimiz bunun pratikleriyle doludur. Mücadelede
öncülük edecek güçler devrim tarihindeki yerlerini alacaklardýr.
Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði!
Yaþasýn Ýþçilerin, Yoksul Köylülerin, Gençliðin Mücadele Birliði!
Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Her Þey Emeðin Olacak!
Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) / Ýzmir
37. SAYI MAYIS 17
ÖÐRENCÝ GENÇLÝK
ÖRGÜTLÜ GÜÇ YENÝLMEZ
Üniversitelerde çatýþmalar artarak devam
ediyor. Faþistlerin fitili ateþlenmiþ gibi “bir anda” böylesi kabaran eylemliliðe geçmesi tesadüf
deðildir. Ýstanbul Teknik, Bursa Uludað ve Ankara Dil Tarih Üniversiteleri son günlerde birbiri ardý sýra çatýþmalara sahne oldu. Ve daha pek
çok üniversitede faþist saldýrýlar ve örgütlenmeler hýz kazanmýþtýr. Üç üniversitede çatýþmalarýn
basýna yansýmasýnýn tek sebebi, sivil faþistlerin
saldýrýsý sonrasý aðýr yaralanan öðrencilerin sahiplenilmesi ve olaylarýn týrmanmasýdýr. Ankara
Dil Tarih’te çatýþmalar durulmadýðý için eðitimöðretime bir hafta ara verilmiþtir. Üniversitelerdeki faþist saldýrýlarýn artmasýnýn nedeni nedir?
Ve devrimci öðrenciler olarak ne yapmalýyýz?
Üniversiteler hepimizin bildiði gibi toplumdan, sýnýflar savaþýmýndan baðýmsýz bir kurum deðildir. Toplumdaki politik gruplaþmalar
üniversitelerimizde de mevcuttur. “Sað-sol çatýþmasý” diye lanse edilen olaylar, sýnýf savaþýmýnýn bir parçasýdýr. Ýlerici aydýn devrimci öðrenciler ile devletin sivil güçleri arasýndaki çatýþmalardýr.
Tekelci kapitalist devlet için üniversiteler,
faþist kadrolaþmalarýný sürdürdüðü alanlardan
biridir. Tehdit, þiddet ve rüþvet ile üniversitelerdeki ilerici düþünceleri yok etmek, onlarý kendi
saflarýna çekmek isterler. Korku tohumlarýný
serperek salt kendi ihtiyacý ve çýkarlarý için hizmet sunan, düþünce üreten “burjuva aydýn” tabakasý ve tekelleri için yöneticiler, mühendisler
yetiþtirmeyi amaçlarlar. Geri kalanlarý ise açlýða,
iþsizliðe talim ettirilir, ölümle yüz yüze býrakýlýr.
Çürüyen, yok olmaya mahkum kapitalist sistem
varlýðýný uzatabilmek için sürekli geniþleyen sivil-faþist örgütlenmeye ihtiyaç duyar. Üniversitedeki ilerici, devrimci öðrencilerin proletaryanýn devrimci hareketinin yanýnda yer almasýný
düzen için ciddi bir tehlike olarak gördüklerinden sivil-faþist örgütlenmeleri geliþtirip güçlendirmeye çalýþýrlar.
FAÞÝZMÝN TABANDA YAYILMA ARZUSU
Almanya’da Hitler faþizmi tabandan seçim
yoluyla iktidara gelmiþti. Türkiye’de ise faþizm
tepeden tabana doðru bir seyir izlemiþtir. 12 Eylül öncesi sivil faþist hareket devletin gerek askeri gerek siyasi güçlerince desteklenip, kollandý sýrtlarý sývazlandý. Ancak yine de toplumda
gerekli destek ve güveni yaratamadý. Aksine faþistlerin yapmýþ olduðu katliamlar, saldýrýlar iþçi
sýnýfý ve emekçi kesimlerin birleþik mücadelesi
ile açýða çýkartýldý. Sivil-faþistlerin sýnýf düþmaný niteliði gözler önüne serildi. Ýþçi ve emekçiler
faþizme karþý bir araya gelip örgütlenerek kendi
savunma ve saldýrý birliklerini oluþturdu. Örgütlü bulunduklarý her alanda faþizm dýþlandý. Toplum içinde yayýlýp örgütlenemeyen faþizm, or-
18 37. SAYI MAYIS
dunun askeri darbesi ile iktidara gelip yerleþti.
Askeri darbe sayesinde tekelci kapitalist sistem,
devrimi geçici olarak geriletmeyi baþardý. 12 eylül 1980 askeri darbesi devletin tüm kurum ve
kuruluþlarýnda faþizmin egemen olmasý ile sonuçlandý, faþizm kurumsallaþtý.
“Finans kapitalin en gerici en þoven ve en
emperyalist unsurlarýnýn” iktidara geliþiyle birlikte proletarya ve emekçi halka karþý acýmasýz
bir terör hayata geçirilmiþtir. Ve bu “terör” ortamý halen devam etmektedir. Tekelci kapitalist sýnýf tüm savaþ güçlerini yeniden ve yeniden geliþtirip güçlendirmeye çalýþmaktadýr. Neden?
1.Tekelci sermaye sýnýfýnýn sýnýf savaþýmý
uzadýkça geriye düþen, çürüyen ve bocalayan
unsurlarýný temizleme ve taze güçler kazanma
ihtiyacý varlýðýný korur. Burjuvazinin proletarya
ve yoksul emekçi kitlelere karþý açacaðý her büyük savaþta daha geniþ örgütlenmeye ve daha
büyük örgütlü güce gereksinimi vardýr.
2.11 Eylül ile birlikte emperyalistler dünya
proletaryasý ve ezilen halklarýna karþý üçüncü
dünya savaþýný baþlatmýþlardýr. Emperyalizm
dünya egemenliðini kaybettiðinin güçlü sinyallerini alýnca dünya emekçi halklarýna karþý üçüncü dünya savaþýný baþlatmýþtýr. Emperyalist
kapitalist sistem, içine girmiþ olduðu ekonomik,
siyasi ve toplumsal krizini aþmak için savaþtan
medet ummaktadýr. Emperyalist savaþ, Türk tekelci kapitalistleri için bulunmaz bir fýrsattýr. Savaþ ortamý sayesinde emekçileri daha çok baský
altýna alýp, sömürüsünü, dolayýsýyla sermayesini
arttýrarak krizden kurtulma fýrsatý yakalayacaðýný hesap etmektedir. Ayný zamanda savaþa katýlmasý karþýlýðýnda emperyalist ülkelerden alacaðý
krediler ve emperyalist talandan kendisine düþecek paylarýn da hesabýný yapmaktadýr. Yani, savaþta emperyalizmin yanýnda yer alarak ekonomik, siyasi ve toplumsal kriz ortamýnda yükselen “devrim tehlikesinden” kurtulma hesaplarý
yapmaktadýr. TC bu umuda dört elle sarýlmýþtýr.
Ancak emperyalist savaþa dahil olmasý karþýsýnda sessiz kalmayacak olan devrim güçlerini bastýrabilmek için sivil-faþist güçlerini yeniden organize etmeye, geniþletmeye ve güçlendirmeye
ihtiyacý vardýr.
3.Emperyalist-kapitalist devletlerin yaþamakta olduðu ekonomik krizin dalgalarý, baðýmlý ülkelerde daha çok hissedilmektedir. Emperyalizmin içinde bulunduðu bunalýmdan etkilenen -hatta sarsýlan- TC; emekçi sýnýflarýn hareketini bastýrmak için politik baskýyý artýrýrken
yükselen proleter hareketin güçlü dalgalarý karþýsýnda ne yapacaðýný bilemez duruma düþmüþtür. Ýþte bu yüzden faþizmin kitle temelinin güçlendirilmesine ihtiyacý vardýr.
FAÞÝZME KARÞI MÜCADELE
Faþizme karþý mücadele emperyalizme ve
kapitalizme karþý mücadeleden ayrý düþünülemez. Emperyalist kapitalist sistemin bunalýmý
ve bu bunalýmdan çýkýþsýzlýðý arttýkça yoksul ve
emekçi halk kitlelerine saldýrýlarý açýk terör uygulamalarýyla birleþir.
Faþizm gericiliktir. Ýþçi ve emekçilerin kazanýlmýþ haklarýný gasp edip, onlarý ortaçað karanlýðýna hapsetmek, köleleþtirmek ister.
Faþizm þoven politikalardýr, milliyetçiliði
geliþtirir. Birlikte mücadeleye yönelen emekçi
halklarý bölüp parçalamaya, halklar arasýna nifak tohumlarý atarak, onlarý güçsüz düþürmeye
çalýþýr. Bu sayede bölünen devrim güçlerini ezerek kapitalist devletin ayakta kalmasý amaçlanýr.
Faþizm karþý devrimci terördür, tüm gerici
güçlerin emekçi kitlelere yönelik azgýnca uyguladýðý terördür. Ve bu terör ortamýndan beslenir.
Faþizm iþçi ve emekçilerin düþmaný, tekellerin dostudur. Emperyalizmin çýkarlarýný korur
ve emperyalist kapitalistler tarafýndan desteklenir.
Faþizm devrimin önündeki en önemli engellerden biridir.
Tüm bu nedenlerden dolayý anti-faþist mücadele, anti-kapitalist, anti-emperyalist mücadeleyle birleþince zaferi kaçýnýlmaz olur.
Faþizmin sýnýfsal niteliði bu kadar belirgin
olmasýna raðmen kendine nasýl taban yaratýr? Ýþçi ve emekçi kesim arasýnda nasýl örgütlenebilir?
Faþizm her zaman açýk kimliði ile ezilen
kesimin karþýsýna çýkmaz. Çoðu zaman bir maske takar kendisine. Þimdilerde bu durumun çok
açýk örneklerini görüyoruz, yaþýyoruz. “Sosyal
devlet”, “satýn alýnamaz hükümet”, “temiz devlet”, “parasýz saðlýk”, “parasýz eðitim” sloganlarýyla toplumsal refahý arttýracaðý, özgürlükler ülkesine dönüleceði, ulusal onuru kurtaracaðý vb
söylemlerle parlamento koltuklarýna yerleþen bu
partiler faþizmin demagoglarýdýrlar. Bu tür söylemler faþizmin taktýðý maskedir. Tabanlarýný
geniþletmeyi amaçlar.
80 öncesi sivil faþist örgütlenmelerde yer
alanlarýn bugün mecliste ve hükümette yer almasý iþçi ve emekçilerin karþýsýna sosyal demagojilerle çýkmalarýnýn sonucudur. Halkýn temel
ihtiyaçlarýný, istem ve özlemlerini dile getirerek
onlardan biriymiþ gibi görünmeye çalýþmýþlardýr. Ve elbette tekelci sermayenin maddi desteðini de arkalarýna alarak parlamentoya çýkmýþlardýr. Ancak yine de kurulan hükümetlerin gerçek
yüzünün açýða çýkmasý fazla uzun sürmemektedir. Ýlk defa bir sonraki seçimlerden oyunu arttýrarak çýkan AKP hükümeti de artýk jübilesini
oynamaktadýr.
ÖÐRENCÝ GENÇLÝK
Hitlerin söylemlerini aratmayan Recep
T.Erdoðan (Deniz Baykal da Recep T.Erdoðan’
dan aþaðý kalmaz, Bahçeli de) bir yandan emekçilerin talep ve özlemlerini dile getirip istismar
ederken, diðer yandan sermaye sýnýfýnýn ihtiyaç
duyduðu tüm önlemleri alarak yeni saldýrý yasalarýnýn ilanýný yapýyor. (En son örneðini, sosyal
güvenlik paketi tartýþmalarýnda görüyoruz).
Temkinli davranan emekçi kitleler AKP’nin
tüm diðer faþist burjuva partilerinin bir devamý
olduðunu görüyorlar. Erzak, giyecek ve para
yardýmlarýyla geleceklerini güvence altýna alamadýklarýný yaþayarak öðreniyorlar. Oylarýný
vermiþ ancak ruhlarýný teslim etmemiþ geniþ yýðýnlardan “bir daha asla” sözleri yükseliyor.
Faþizmin kendi tabanýný geniþletmek için
emekçilerin en acil sorunlarýný demagoji yoluyla istismar etmek dýþýnda, bir de dini duygularýný da istismar ediyor. Halký din ile uyutmaya çalýþýyor. Týpký kendisinden önce ki hükümetlerin
yaptýðý gibi, Evrenin yaptýðý gibi, ancak onlardan bir adým daha ileri gidiyor. Üniversitelerden
türban “krizi” yaratarak, ramazanda iftar çadýrlarýný yaygýnlaþtýrarak, sivil faþist güçlerini cennet vaadi ile kýþkýrtarak vb. kendi etrafýna geniþ
kaleler örmeye çalýþýyor.
Kürt halkýna ve ulusal topluluklara karþý
þovenist histeriyi güçlendirecek söylemlerle sivil-faþist güçlerini toparlayýp örgütlendiriyor.
Faþizm, iþçi ve emekçileri korkutup sindirerek geniþlemeye, tabanýný geniþletmeye çalýþýyor. Terör ve baský yöntemleri kullanarak katliam ve ölüm tehdidi altýnda kalan kesimleri kendi yanýnda saf tutmaya çaðýrýyor.
30 yýldýr iktidarda olan faþizm, halen kendine güçlü bir taban yaratamadýysa bu Türkiye
ve K.Kürdistan emekçilerinin faþizmin sýnýf
düþmaný karakterini bilmelerinden kaynaklýdýr.
Faþizmin kendi kanlarýndan, sömürüsünden
beslendiðini emekçiler yaþayarak acý bir biçimde öðrendiler. Ve tarihin kendilerine öðrettiði bu
gerçeði hiçbir güç unutturamaz.
Faþizmin sivil örgütlenmesi arasýnda en önemli kesim olarak gençlik yer almaktadýr. Ýþçi
ve iþsiz gençlik, öðrenci gençlik arasýnda yaptýklarý çalýþmalarla (tehdit, þantaj ve rüþveti kullanarak) taze kan gereksinimini karþýlamak ister.
Recep T.Erdoðan gençlik örgütlenmesinde duyduðu ihtiyacý mikrofonlarla megafonlarla yüksek sesle dile getiriyor. “Gençliði kazanmamýz
lazým” derken, kazanmaktan kastý pek tabi ki
karþý-devrim saflarýna katmaktýr.
Neden gençlik? Gayet açýk; gençliðin dinamikliði, militanlýðý ve enerjisini kapitalist sistemin devamlýlýðý için kullanmak. Gençliði sadece askeri romantizmle deðil, ayný zamanda besleyerek yanýna çekmeye çalýþýyor. Hitler gençliðin büyük bir bölümünü kahverengi gömleklerle giydirmenin yaný sýra paralý askerleri konumuna getirmiþti. TC ise belirgin bir renkte gömlek vermiyor, ancak ellerine satýrlar, döner býçaklarý, deðiþik çap ve markada silahlar hatta el
bombalarý veriyor. Bu savaþ aletlerinin yaný sýra
sivil faþist örgütlenme içinde yer almak isteyenlere kalacaklarý ev, ceplerine para vererek besliyor.
Faþist askeri örgütlenme içinde yer almayan sivil faþistleri de eðitimlerini devam ettirme
iþ bulabilme vaadi ile yanlarýna çekiyor. Tabi
karþý devrimin, faþizmin yanýnda yer almanýn
getirdiði sorumluluklar da var: çevresinde olanlarý ihbar etmek ve tamamen devletin kontrolü
altýnda hareket etmek; kendisine ihtiyaç duyulduðu anda “iþbaþý” yapmak gibi..
Bu sayede gençliðin devrim mücadelesinden uzaklaþtýrýlmasý ve bizzat karþý devrim saflarýna geçip devrimci hareketi bastýrmasý hedefleniyor.
Faþizme karþý mücadelede, emekçi halk
kitlelerini sürekli bilinçlendirmeli, faþizmin sýnýf niteliðini sürekli gözönüne sermeliyiz. Devrimin önündeki en önemli engellerden biri olan
faþizme karþý silahlý mücadeleden geri durulmamalýdýr.
“Aydýn kesimin en hassas tepki gösteren
kesimi” (Lenin) üniversite gençliði içindeki çatýþmalarýn artmasýný bu olgulara paralel olarak
deðerlendirmeliyiz. Üniversite öðrencilerinin
toplumsal eylemliliklere katýldýklarý için okuldan atýlmalarý, sivil faþistler tarafýndan tehdit ve
saldýrýlarla yýldýrýlmak istenmeleri yeni bir þey
deðildir.
Ýlerici devrimci gençlik faþizme karþý uyanýk olmalý, savunma konumundan saldýrý konumuna geçmelidir. Bulunulan alanlarda faþistlerin çalýþma ve faaliyetlerine izin verilmemelidir.
Faþizme karþý mücadelenin, devrim mücadelesinin bir parçasý olduðunu unutmadan devrim hareketini yükseltmelidir.
Ýþçi ve iþsiz gençlik üniversitelerdeki faþist
saldýrýlar karþýsýnda tarafsýz kalmamalý ve mücadele birliðini örmelidir. Devrim hareketinin
birleþik, örgütlü gücü karþýsýnda hiçbir güç duramaz!
ADANA’DA SSGSS’YE KARÞI MÝTÝNG
Türkiye ve
K.Kür dis tan’ýn
her yerinde iþçi ve
emekçiler, emperya list-ka pi ta list
sisteminin tam ilhak politikalarý
kapsamýnda çýkartmaya çalýþtýðý
SSGSS kanuna
karþý alanlardaydý.
12 Nisan Cumartesi günü ise Adana’da bölgesel bir miting düzenlendi. Mimar Sinan
Açýkhava Tiyatrosu önünde toplanan yaklaþýk 3000 kiþi Uður Mumcu Meydaný’na doðru yürüyüþe baþladý. Mücadele Birliði olarak yürüyüþte “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” pankartýmýzla yerimizi aldýk. Yürüyüþ esnasýnda “Yasayý Yýrtalým Ankara’yý
Yýkalým”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Savaþa Savaþa Kazanacaðýz”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir”, “Zindanlar
Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”
sloganlarýný gür
bir þekilde attýk.
Miting alanýnda
Adana EðitimSen baþkaný Güven Boða, yaptýðý
konuþmada, bu
yasanýn geçmesine izin vermeyeceklerini, geçse
bile mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi. Miting alanýnda iþçi ve emekçi kitleye “Açlýk ve Terbiye Politikasý” baþlýklý bildirilerimizi
yoðun bir þekilde daðýttýk. Ayrýca alanda dergi daðýtýmý yaptýk. Miting, çekilen halaylar ve atýlan sloganlarla sona erdi.
YASAYI YIRTALIM ANKARA’YI YIKALIM!
ZAFER SAVAÞAN EMEKÇÝNÝN OLACAK!
ADANA Mücadele Birliði Platformu
37. SAYI MAYIS 19
ÖÐRENCÝ GENÇLÝK
ÜNÝVERSÝTELER SOSYAL FORUMUNDAYDIK
Genç-Sen tarafýndan düzenlenen Üniversiteler Sosyal Forumu 18-19 Mayýs tarihlerinde Boðaziçi Üniversitesi Hisar Kampüsü ve Uçaksavar
Kampüsü’nde gerçekleþti.
Forumun ilk gününde; halklarýn kardeþliði,
iþçi sýnýfý ve gençlik hareketi arasýndaki iliþki, özgür yazýlým, alternatif teknoloji, kentsel dönüþüm,
eðitimde cinsiyetçi uygulamalar, mesleki dönüþüm, katýlýmcý örgüt modeli, eðitimdeki büyük açýk; açýk öðretim, ‘68’in 40. ‘78’in 30. yýlýnda öðrenci hareketi, öðrenci gençlik hareketi ve öðrenci sendikasý ve üniversitelerde kültür-sanat faaliyetleri konularý ele alýndý. Yapýlan alternatif derslerin konusu ise ekonomi-politik, felsefe, tarih,
Kürt dili ve edebiyatý idi.
Devrimci Öðrenci Birliði olarak açtýðýmýz
stantla ve daðýtýmýný yaptýðýmýz bildirilerimizle
biz de forumda yerimizi aldýk.
Atölyelerin ve alternatif derslerin bitiminden
sonra, “Tuzla’da yaþanan iþ cinayetlerini protesto
etmek için” Hisar Kampsü’nden, Güney Kampüsü’ne yürüyüþ gerçekleþtirildi. DÖB’lü öðrenciler, destek amaçlý yer aldýklarý eyleme, bayraklarý
ile katýldýlar. “Tersane Ýþçisi Yalnýz Deðildir”,
“Yaþasýn Ýþçi-Öðrenci Dayanýþmasý” sloganlarýnýn atýldýðý yürüyüþ boyunca, çevre halkýnýn olumlu tepkisi görülmeye deðerdi. Evlerinin balkonundan, penceresinden ve yürüyüþ güzergâhý
boyunca yol kenarýndan eylemi izleyen Hisarüstü
halkýnýn eylemcileri alkýþladý. Bu durum o anda,
forum boyunca “kitlelerin geriliði”nden bahseden, “politize olmamasýndan” bahseden anlayýþlarýn bu gerçeklik karþýsýnda “þimdi ne düþünüyorlardýr acaba” diyerek düþünmemize neden oldu.
Forumun ikinci gününde ise akademisyenlerin katýlým saðladýðý iki ayrý panel gerçekleþti. Birinci panel “Eðitimde neo-liberal dönüþümler ve
sonuçlarý”, ikincisi ise “Üniversitelerde özgürlük
ve demokrasi sorunu” konusunu ele alýyordu. Birinci panelde kapitalizmin eπitim alanύna etkisi,
yarattύπύ sorunlar ve buna karώύ mόcadele anlayύώύndan bahsedildi. έkinci panelde ise, sistemin
ideolojisinin όniversiteye hakim oluώundan, όniversitelerin egemen ideolojiyi yeniden όretme alanlarύ olduπundan, όniversitede φπrenci gençliðin yaþadýðý sorunlardan bahsedildi. Son yaþanan
faþist saldýrýlara vurgu yapýldý. Bu panelde tartýþmanýn odak noktasýna türban sorunu oturtuldu.
Ýzlenimler...
Forumun birinci günü gerçekleþtirilen
“Halklarýn Kardeþliði” konulu atölyede, tartýþma
noktasý ulusal sorun ve bunun ele alýnýþý, Kürt
halkýnýn mücadelesiyle sýký baðlarýn neden kurulamadýðý ve nasýl kurulabileceði üzerineydi. DÖB
olarak dikkatimizi çeken nokta, bu konuda görüþ
bildiren kiþilerin ulusal sorunla, sýnýfsal sorunu
birbirinden ayrý ele aldýðý ve ulusal sorunu dil ve
kültür sorununa indirgediði idi. Baþka bir tartýþma
ise “Halklarýn Kardeþliði” sloganý üzerine yaþandý. Bir Kürt gencin “Halklarýn Kardeþliði” sloganý için, “bana sahtekarca geliyor, eþitliðin olma-
20 37. SAYI MAYIS
dýðý koþullarda kardeþlikten bahsedilemez, bu
slogan burjuvalar tarafýndan dahi kullanýlýyor”
þeklinde görüþünü belirtmesi üzerine diðer öðrenciler “bizlerin kardeþliðe bakýþ açýsýyla, burjuvalarýn bakýþ açýsý bir deðildir” türünden yanýtlamalarla yetindiler.
Panelin sonlarýna doðru DÖB’lü bir öðrenci
söz aldý ve bu konudaki görüþlerini dile getirdi.
Arkadaþýmýz söze “ulusal sorunun sadece dil ve
kültür sorunu olmadýðý, bir devlet sorunu olduðu”
üzerine vurgu yaparak baþladý. Sorunun adýnýn
doðru konulmasý gerektiðini dile getiren arkadaþýmýz “bizim için Kürt sorunu yoktur, Kürdistan
sorunu vardýr. Eðer araþtýrýrsak göreceðizdir ki,
Kürdistan sömürge deðil, ilhak edilmiþ bir ülkedir. Buda ayný zamanda sermayenin içiçe geçme
koþullarýný yaratmýþ ve birleþik devrimimizin koþullarýný arttýrmýþtýr. Ulusal sorun, içerisinde sýnýfsal sorunu da barýndýran bir sorundur. Bu ikisi birbirinden ayrý ele alýnmamalýdýr” diyerek devam etti. Halklarýn kardeþliði sloganýna da deðinen arkadaþýmýz “halklarýn kardeþliði sloganý, 93
sonlarýnda ulusal hareketin ateþkes ilanýndan
sonra kendisi tarafýndan öne çýkartýlan bir slogandýr, bu süreci karþýlayamaz. Ezilen ulusun
böylesi bir duygusu olabilir, ama bizlerin en baþta ezen ulusun komünistlerinin önlerine hedef olarak iki halkýn mücadele birliðini koymasý gerekmektedir. Ortak düþmana karþý halklarýn birlikte
mücadelesi yaratýlmalýdýr” þeklinde ifade ederek
konuþmasýný bitirdi. Konuþmanýn etkili olduðu
daha sonra söz alan öðrencilerin düþüncelerine de
yansýdýðýný gördüðümüzde hissediliyordu. Söz alan bir öðrencinin “aslýnda arkadaþýn da dediði
gibi bizlerin Kürt ve Türk halkýna yönelik iki halkýn birlikte mücadelesini dillendirmemiz gerekir”
þeklinde düþüncesi bunun göstergesiydi.
Ýlerleyen saatlerde Ufuk Uras’ýn verdiði “ekonomi-politik” konulu bir alternatif ders gerçekleþti. Ufuk Uras konuþmasýnýn baþýndan sonuna
kadar kendi propagandasýný yapýp durdu. Ders bir
ekonomi-politik dersinden ziyade yerel seçimler
ve sol hareket hakkýnda Ufuk Uras’ýn düþüncelerinin dinlendiði bir oturuma dönüþtü. Konuþmasý
boyunca devrimci harekete saldýrý üslubunu korudu. Silahlý mücadele yürüten hareketlere “cemaat
ve dergicikler” türünden yakýþtýrmalarý dilinden
düþürmedi. Ufuk Uras’ý bu konuda kimsenin “kaþýmadýðýný” göz önünde de bulundurursak, onu
böyle konuþmaya iten neydi? Kendi konumunu
meþrulaþtýrma çabasý! Ufuk Uras gerçekler karþýsýnda eziliyordu. Ve bu, bunun sonucuydu.
Dikkatimizi çeken nokta Genç-Sen içerisinde onunla ayný düþünceye sahip olanlarýn az olmayýþýydý. Görüþleri ile tabir-i caizse Uras’ýn sýrtýný sývazlayanlarda oldu. DÖB’lü öðrenciler bu
pervasýzlýða sessiz kalamazdýlar. Söz hakký almak
için oldukça çabaladýlar. Ve nihayet söz artýk onlardaydý. Arkadaþýmýz söze “Paris Komünü ile
belediyeleri özdeþletirdiniz, Paris Komünü iþçi sýnýfýnýn kanlarý üzerinden kurulmuþtur. O tarihteki
ilk iþçi iktidarýdýr” diyerek baþladý. Uras’ýn araya
girerek “ben benzetme yapmak istedim” türünden
müdahalesine “benzetemezsiniz” diyerek yanýt
verdi. Arkadaþýmýz devam etti; “Zora dayalý devrimi savunan hareketlere cemaat diyemezsiniz. Evet doðrudur, devrimci hareketler bugün için kitlesel deðildir, çünkü birileri meclis koltuðunda oturup vaaz verirken, birileri bu topraklarda Ölüm
Oruçlarýnda bedel verdi. F tipi hapishanelerini
devrimci tutsaklar dolduruyor. Bugün emekçi
semtlerde çalýþma yapan, dergi daðýtýrken dahi
bazý þeyleri göze alanlar bellidir. Düþmanýn saldýrýsýna göðüs gerenler bellidir.” Ufuk Uras’ýn
tam anlamýyla rengi attý. Arkadaþýmýz konuþmasýný Lenin’in Ne Yapmalý kitabýndan bir sözle bitirdi. “Evet beyler! Yalnýzca bizi çaðýrmakta deðil, istediðiniz yere, hatta bataklýða bile gitmekte
özgürsünüz. Aslýnda bize göre sizin gerçek yeriniz
bataklýktýr, oraya ulaþmanýz için size her türlü
yardýmý yapmaya da hazýrýz. Yeter ki ellerimizi býrakýn, yakamýza yapýþmayýn ve o büyük özgürlük
sözcüðünü kirletmeyin, çünkü biz de dilediðimiz
yere gitmekte ‘özgürüz’, yalnýzca bataklýða karþý
deðil, yüzlerini bataklýða doðru çevirenlere karþý
da savaþmakta özgürüz.!” Salondaki öðrencilerin
bir bölümü bu konuþmayý alkýþlarla karþýladý.
Atölyelerde bir baþka baþlýk da öðrenci
gençlik hareketi ve öðrenci sendikasýydý. Bu bölümde de tartýþmalar liberal havanýn ötesine geçemedi. Akademik sorunlar ve bunun yanýnda öðrenci gençlik hareketinin kitleselleþmesi ve bunun
aracý olarak Genç-Sen, öne çýkarýlan düþüncelerdi. Politik üretimden yoksun bir aracýn geliþiminin saðlýklý olamayacaðý, aracýn yönünü tayin edecek olanýn politik hat olduðu gözden kaçýrýlan
noktaydý.
Sýnýf bilinçli devrimci öðrencilerin sýrtlayacaðý büyük bir yük var. Bu bütün gençlik hareketinin sýrtýmýza koyduðu bir yüktür. Ve bu yükü
kaldýrabilecek en kuvvetli yanýmýz bilincimizdir.
Yüreðe ve bileðe dayanan bir bilinç!
Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB)
RÖPORTAJ
ÝNANCIMIZLA MÜCADELEMÝZLE SOSYALÝZMÝ KURACAÐIZ
Genç Emekçiler Birliði: Ne zaman çalýþmaya baþladýn. Ýlk çalýþtýðýn iþ yerinde ne gibi sorunlarla karþýlaþtýn?
Ýþçi: Ailemin maddi durumu kötü olduðundan dolayý, üçüncü sýnýftan sonra çalýþmaya baþladým. Ýlk olarak triko atölyesinde çalýþmaya baþladým. Çalýþtýðým iþyerinde sigorta diye bir þey yoktu. 12 saat çalýþýrdýk.
Cuma günleri 14-15 saat çalýþýrdýk. Fazla çalýþma, mesaiden sayýlmazdý.
Bu da yetmiyormuþ gibi dayak yer, aþaðýlayýcý küfürlere maruz kalýrdýk.
Yaklaþýk 1 km mesafeye 15 kg ürün taþýrdýk. Bu olay 4 yýl sürdü. 4 yýl
sonra terfi edebildim.
Genç Emekçiler Birliði: Peki bu insani olmayan þartlara ne kadar
dayanabildin? Sonrasýnda ne gibi sorunlarla karþýlaþtýn?
Ýþçi: Maddi imkansýzlýktan dolayý katlanmak zorundaydým. Bu süre 8 yýl sürdü. Ýyi olanaklara sahip bir iþ ortamý bulmak çok zordu. Aþaðý yukarý hepsi aynýydý. 4 yýl çýraklýk döneminden sonra terfi ettim etmesine, ama yine de birçok zorluklar devam ediyordu.
Artýk dayanacak gücüm kalmadý. Ýþe gitmemeye baþladým. Aileme
iþe gidiyorum dedim iþten kaçtým, kötü alýþkanlýklar edindim. Kötü arkadaþlarla dolaþmaya baþladým. Ýçki, esrar, balli, tiner gibi baðýmlýlýklar
edindim. Tabii ki bunlarý satýn almak için para gerekiyordu. Çalýþmýyordum, hýrsýzlýk yapmaya, insanlara þiddet uygulayýp para almaya baþladým. Bunlarý yaparken de sürekli sorguluyordum. Neden biz varlýklý deðiliz! Neden alým gücümüz yok! Tanrýya isyan edip bu dengesizliði yükleyecek birilerini arýyordum. Babam ilk evlendiðinde hamallýk ediyordu.
Aldýðý yevmiyeyle evi geçindiremiyordu. Sonra kumar oynamaya baþladý. Ýçki alýþkanlýðý edindi. Günlük içip annemi döverdi. Ben hep babama
kýzardým, neden bana iyi olanaklar saðlamadý, neden karnýmýz hiç doymazdý, bize yeni güzel kýyafetler almadý. Babam suçluydu. Ama tanrý
bunlarý göremiyor muydu? Aslýnda birilerini suçlarken sistemin oyununa geliyorduk. Bizi bu hale getiren patronlar ve onlarý destekleyen hükümetti.
Bir ülkenin hükümeti, her vatandaþýna eþit olanaklar saðlamalýydý.
Peki zengin çocuklarý son model spor arabalarla bize toz yuttururken, biz
neden kilometrelerce yolu yayan yürüyorduk.?
Genç Emekçiler Birliði: Ýþsiz gezmen ne kadar sürdü? Yeniden çalýþmaya seni iten neydi?
Ýþçi: Artýk yaþadýðým bu hayattan rahatsýz olmaya baþladým. Beni
buna yönlendiren de sürekli sorgulamamdý. Amcamýn oðlu küçük bir atölye açtý. Halý oyma atölyesi. Beni iþçi, babamý da bekçi olarak yanýna
aldý. Bizim karnýmýz yine de doymuyordu. Ama amca oðlu 4-5 yýl içerisinde fabrika sahibi oldu. Araba aldý, ev aldý.
Genç Emekçiler Birliði: Amcanýn oðlu nasýl fabrika sahibi olabildi?
Ýþçi: Ýþçilere sevimli göründü. Çünkü iþini çevirenler onlardý. Bir iþçi 10 saatte 420 YTL kazandýrýyordu, iþçiye yevmiye 20 YTL veriyordu. Bu þekilde servetine servet katmasý kaçýnýlmaz oldu.
Ama benim aldýðým aylýk yetmiyordu. Biriken elektrik borcumuz
vardý 3.000 YTL kadar haciz gelecekti, sürekli uyarýlar geliyordu. Ben
de baþka bir iþ yerinde Pazar günü mesaiye gittim. Bunu amcamýn oðlu
duymuþ. Yýllýk zamda bütün iþçilere zam yaparken bana yapmadý. Nedenini sorduðumda, “bundan sonra sana aylýk da yok” dedi. “Bu haksýzlýktýr” dedim. Ertesi gün haber salmýþ iþe gelmesin diye. 4 ay boyunca iþ
aradým. Amca oðlu bütün iþçi arayan fabrikalara talimat vermiþ, soy ismimiz ayný olduðu için kimse beni iþ almadý. Böylece yine kendisine
mecbur kalmamý saðladý. Baþka da çarem yoktu. Diðer amca oðlumun
araya girmesi ve ýsrarý üzerine tekrar iþe baþladým. Bir de amca oðlu ye-
ni bir ortak almýþtý. Namazýnda niyazýnda bir adamdý ama aðzýndan küfür eksik olmazdý. Olmadýk yerde bize söverdi, aþaðýlardý. Bu yeni ortak
hafta sonu ve hafta içi bizi fazla çalýþtýrýrdý. Lavaboya gittiðimizde arkamýzdan gelirdi. Çok aþýrý iðrenç sövgülerde bulunurdu. Bu þekilde birçok iþçinin iþten çýkmasýna sebep oluyordu…
Bir iþçinin eþi doðum yapacaktý. Kendisinden 30 YTL istedi, vermedi. Ama baþka iþçiye daha fazlasýný verdi, hem de o kadar acil bir durumu yokken. Eþi doðum yapacak iþçi de bu haksýzlýða karþý kendisini
iþçileri sigortasýz çalýþtýrdýðý için þikayet edecekti. Ýþçiye telefon açýp
“gel þikayet etme sana 50 YTL veririm” dedi, iþçi kabul etmedi. Tekrar
telefon açtý, “gel ne olur þikayet etme sana 100 YTL vereyim” dedi. Ýþçi zor durumda olmasýna raðmen insani duygularýndan dolayý acýdý ve
geldi konu kapanmýþ oldu.
Amca oðlu iþçiler tek tek iþten çýkýnca o kiþiyle ortaklýðýný sona erdirdi. Ben, amca oðlunun yanýnda çalýþmaya devam ettim.
Bu süre içerisinde ailemle sorunlar yaþadým. O sorunlardan kaynaklý il dýþýna çýktým. Antalya’da limanda çalýþtým. 575 YTL sigortasýz 1216 saat oldukça aðýr ve tehlikeli bir iþte çalýþýyordum. Ýki gün hasta olduðum için beni iþten çýkardýlar. Ankara’daki arkadaþýma telefon açtým.
Bana orada iþ bulabileceðini söyledi. Ankara’ya gittim. TOKÝ konutlarýnda elektrikçilerin yanýnda acemi olarak çalýþtým. Ve orada Doðu ve
Güneydoðu’da iþ imkaný olamadýðýndan gelip burada çalýþýyorlardý. Bir
ay boyunca çalýþtým. Para alamadým. Beni (Antep’e) buradan çaðýrdýlar.
Ankara’dan geleli 3 ay olmasýna raðmen daha paramý göndermediler.
Amcamýn oðlu benim yaþýtým olan oðluna bir iþ yeri açmýþtý. Ben de onun yanýnda çalýþmaya baþladým. Þu anda orada çalýþmaktayým.
Genç Emekçiler Birliði : GEB’le (Genç Emekçiler Birliði) nasýl
tanýþtýn?
Ýþçi: Yoz hayatýn bana dayattýðý sorunlardan dolayý kurtuluþ olarak
gördüðüm içkiyi günlük olarak içiyordum. O gün de içmiþtim. Bir komþumuz beni gördü. “Sokaðýmýzýn aþaðýsýnda Genç Emekçiler Birliði diye bir dernek açýlmýþ” dedi. Oraya gitmemi teklif etti. Ben de derneðe
gittim. Orada çok sýcak karþýlandým, sohbet ettik, hayatým boyunca kafamdaki bütün çeliþkileri, sorun ve sorulara cevap buldum. Evet biz sýnýflý bir toplumda yaþýyoruz ve sermaye tarafýndan sömürülüyoruz. Sorunlarýn kaynaðýný bulmuþtum.
Genç Emekçiler Birliði: Yaklaþýk ne zamandýr GEB’e geliyorsun.
Bu süre zarfýnda hayatýnda ne gibi deðiþiklikler oldu, bunu önceki hayatýnla kýyaslayýp senin gibi gençlere nasýl bir tavsiyede bulunabilirsin?
Ýþçi: 2 aydan beri geliyorum. Bu süre zarfýnda bana önerilen kitaplarý okudum. Sohbetlere katýldým. Artýk hayatý daha iyi kavrayabiliyorum. Kendime özgüvenim artý. Sistemin insana deðer vermediði ortada.
Bizim çevrede uyuþturucu baðýmlýsýndan, gaspçýsýndan her türlü sistem
maðduru genç iþsiz olanlara buradan çaðrýda bulunuyorum: gelin burada hep beraber sorunlarýn üzerine gidelim. Çözüm sosyalizmde, yani sýnýfsýz sömürüsüz bir dünyada. Bunu ancak beraber kurabiliriz…
Düþünün ki belki de 100 yýllar kadar sürmeyecek yakýn bir gelecekte sosyalizm kapitalist sistemi tamamen yok edecek ve insanlarýn mutlu
olduðu bir yaþam saðlayacaktýr. Ve ben inanýyorum yakýn bir zamanda
öz gücümüzle, inancýmýzla, mücadelemizle sosyalizmi kuracaðýz.
YAÞASIN GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ!
YAÞASIN SOSYALÝZM!
DÜNYA EMEÐÝN OLACAK!
Antep GEB
37. SAYI MAYIS 21