Sınır Tanımayan Bilim ve Alexander von Humboldt Vakfı Prof. Dr. Ramazan Aydın Bilim sınır tanımaz, bilimsel araştırma da öyle. Onun için bilim insanı özgür olmak ve özerk ortamda çalışmak ister. Ortaçağdan beri süregelen bu yaklaşım, bilim ve teknolojinin gelişerek günümüzün uygarlığını ve gönencini inşa etmiştir. Güdümlü araştırma projeleri altında bilimsel araştırmalar da yapılmıştır ve günümüzde de yapılmaktadır. Ancak, bilimsel araştırmanın uluslararası ve evrensel niteliği her zaman korunmuştur; çünkü bilim insanları arasında iletişim, bilgi ve birikim paylaşımı hep var olmuştur. Araştırmacılar günümüze kadar meslektaşları ile kitaplar, bilimsel dergiler, mektuplar, kongreler ve konferanslar, kurum ziyaretleri aracılığıyla haberleşirlerdi. Ama şimdi artık bilgisayar ağları üzerinden çok daha hızlı ve çok daha kolay iletişim kurabilmektedirler. Bilgisayar ve onun üzerinden oluşturulan haberleşme ağları bilim insanlarını kıtalararasında bir kaç saniye içinde birbirine bağlamaktadır. Haberleşmedeki ve bilgi alış-verişindeki bu hızlı gelişmeyi sağlayan bilim ve teknoloji, kişisel ya da kurumsal destekler sayesinde şu andaki düzeye ulaştı. Gözlem, araştırma ve buluşlar başlangıçta hep doğa/temel bilimlerde gerçekleştirildi. Bu bilim dallarında araştırma yapmak için sadece bilim insanlarının varlığı, onların merakı ve çalışma azmi yeterli olmamış, maddi ve manevi desteğe gereksinim duymuşlardır. Bu durum bugün de geçerliliğini korumakta, temel bilim araştırmaları kamusal ya da özel kurumsal kaynaklardan beslenmektedir. Temel bilimsel araştırmalara kaynak oluşturmak için öncelikle bu nevi araştırmaların önemine inanmak gerekmektedir. Onu takdir eden ve destek veren toplumlar günümüzün gelişmiş, müreffeh toplumlarıdırlar. Almanya’da temel bilimler, mühendislik bilimleri ve diğer bilim dalları çok gelişti ise bunun tek nedeni vardır: Bilimsel araştırmaya yüzyıllardan beri verilen önem ve onun için yapılan yatırım ve toplumun buna inanmış olmasıdır. Gerekli olan teşvik ve destek çeşitli kuruluşlar aracılıyla sağlanmaktadır. Bu kuruluşlar arasında önemli bir konuma sahip olan Alexander von Humboldt Vakfı, uluslararası düzeyde bilimsel araştırmayı teşvik etmek ve desteklemek amacıyla kurulmuş bir vakıftır. Yaklaşık bir buçuk yüzyıldan beri faaliyet gösteren Humboldt Vakfı, mensubu olduğu toplumun bilime ve bilimsel araştırmaya bakışını yansıtmaktadır. Avrupa’da aydınlanma döneminin öncü bilim insanlarından biri olan baron Alexander von Humboldt (1769-1859); botanik, zooloji, coğrafya, jeoloji gibi bilim dallarında kalıcı izler bırakmış bir gezgin doğabilimcidir. 19. yüzyılın başında beş yıl süren Güney Amerika ülkelerinde yapmış olduğu gözlemler, araştırmalar, buluşlar ile geliştirdiği bilimsel yöntemler sonunda, von Humboldt, zamanın zor koşullarına karşın bilimsel araştırmanın önemini ve çalışma yöntemlerini ortaya koymuştur. Alexander von Humboldt, ayrıca, Avrupa’da, Rusya’da ve Çin sınırına kadar Asya’da gerçekleştirdiği araştırma gezileri ve bilimsel 1 bulguları ile bir bilim insanının çalışma azmi, bilim aşkı, sabır ve özveri ile neleri başarabileceğini göstermiştir. O, doğayı tanıma merakından kaynaklanan ve tamamen kişisel çabalarıyla modern bilimin gelişmesine ve yaygınlaşmasına katkı veren ve olumlu etkileri günümüze kadar gelen, gelmiş geçmiş en büyük gezgin bilim insanı olarak bilim tarihine geçmiştir. Yaklaşık 900 bitki, hayvan, dağ, akarsu, göl veya doğal oluşum onun adıyla anılmaktadır. Von Humboldt birikimlerini, gözlem, araştırma ve buluşlarını bir yapıtta toplamıştır. KOSMOS adını verdiği 5 ciltlik kitabın ilk cildini 1845 yılında, son cildi ölümünden üç yıl sonra yayımlanmıştır. Alexander von Humboldt’un 1859 yılında ölümünden hemen sonra, çevresindeki doğa ve bilim dostları onun adına genç Alman bilim insanlarını desteklemek üzere bir vakıf kurmuşlardır. Alexander von Humboldt Vakfı adı verilen bu vakıf, zaman zaman faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmasına karşın, büyük savaştan sadece sekiz yıl sonra, 1953 yılında yeni ve bugünkü yapısıyla tekrar faaliyete başlamıştır. Geçen 60 yıl içinde sürekli büyümüş, bursiyer sayısı artmış ve ilgi alanları genişletilmiştir. Vakfın tüzüğünde kuruluş amacı: “Yabancı uyruklu, doktorasını tamamlamış, üstün başarılı bilim insanlarını; cinsiyetine, etnik kökenine, milliyetine, dinine ya da dünya görüşüne bakmaksızın; araştırma bursu vermek suretiyle, Almanya’da bir meslektaşı ile birlikte araştırmalar yapması için desteklemektir. Vakıf böylelikle, Almanya’dan ve diğer ülkelerden önde gelen bilim insanları ve araştırmacılar arasında bilimsel işbirliğini ve uluslararası kültürel diyalog ve akademik değişimi teşvik etmektedir. Herhangi bir ayrım yapmadan fen, sosyal, mühendislik, tıp, ziraat ve diğer tüm bilim dallarında araştırma bursu vermektedir. Vakfın kuruluşundan beri değişmeyen ilkesi şöyledir: “Üstün başarılı yabancı ve Alman araştırmacılar arasında bilimsel işbirliğini desteklemekteyiz. Bizim için önemli olan tek kriter, sizin kişisel üstün başarılı performansınızdır. Ne ülkeler ne de akademik disiplinler için herhangi bir kontenjan sözkonusu değildir. Seçici kurullarımız her alanda tamamen bağımsız ve adayın sadece bilimsel kalitesini değerlendirerek karar verirler”. Alexander von Humboldt Vakfı, Almanya’da gerçekleştirilen 1-2 yıllık araştırma etkinliklerinden sonra, ülkelerine dönen bursiyerler ile bilimsel temaslarını ve desteğini devam ettirmektedir. Bu kapsamda makine-teçhizat, malzeme ve kitap hibesi yapmakta, bilimsel yayın ve toplantılara katılımı teşvik etmekte ve finansal olarak destek vermektedir. Diğer bir ifadeyle, bursiyerlerine yaşamboyu araştırma desteği vermektedir. Bu nedenle, Alexander von Humboldt Vakfı dünyanın en prestijli ve en çok tercih edilen bilim destekleme kuruluşların başında gelmektedir (ayrıntılı bilgi için, http://www.humboldt-foundation.de). Alexander von Humboldt Vakfı 1953 yılında yeniden faaliyete geçtikten sonra, günümüze kadar geçen 60 yıl içinde 130 farklı ülkeden yaklaşık 30 000 bilim insanına araştırma bursu ve ödül vermiştir. Bunların arasında 50 bilim insanı Nobel ödülü almıştır. Vakfın başkanları da çoğunlukla Nobel ödüllü Alman bilim insanlarıdırlar. Örneğin, ilk Vakıf Başkanı (19531975) Profesör Dr. Werner Heisenberg (1901-1976) atom fiziğinin öncülerinden, nükleer enerjinin yaratıcılarından, 1932 Nobel fizik ödülü sahibidir. 2 Vakfın sağladığı araştırma olanaklarının yanı sıra, bursiyerleri arasında yarattığı uluslararası bilimsel işbirliği ortamının yanı sıra, sosyal ve kültürel dayanışmanın bir sonucu olarak, pek çok ülkede Humboldt Bursiyerleri Kulüpleri ya da benzeri örgütler kurulmuştur. Vakıf, ülkemizde 1953 yılından beri, tüm bilim dallarında olmak üzere, yaklaşık 445 Türk bilim insanına araştırma bursu vermiştir. Bu bilim insanları Ankara, İstanbul ve İzmir’de örgütlenerek Alexander von Humboldt Vakfı Bursiyerleri Dernekleri kurmuşlardır. Vakıf 2013 yılında toplam 759 bilim insanını desteklemiş bulunuyor. En fazla araştırmacının geldiği ilk on ülke bursiyer sayıları ile birlikte şöyledir: ABD (133), Çin Halk Cumhuriyeti (68), İngiltere (43), İspanya (43), Fransa (39), Brezilya (28), Kanada (25), Hindistan (21), İtalya (20), Japonya (20). Görüldüğü gibi gelişmiş batı ülkeleri Humboldt burslarına çok ilgi göstermektedirler. Bu tablo, Vakfın burslarının önemini, bilimsel ağırlığını ve evrenselliğini yansıtmaktadır. 2013 yılında Türkiye’den başvuran 5 adaydan sadece 2’si destek alabilmiştir. Son beş yılda ülkemizden araştırma bursuna layık görülen bilim insanlarının toplam sayısı (tüm bilim dalları için) 23’tür. Von Humboldt araştırma burslarının ve ödüllerinin bilim dallarına göre dağılımı ise şöyledir: Doğa Bilimleri (Tıp ve Eczacılık dahil) % 63, Beşeri Bilimler %27 ve Mühendislik %10. Buradan da açıkça görüldüğü gibi, gelişmiş sanayi ülkeleri temel bilimlere bu denli önem ve değer vermekte; matematik, fizik, kimya ve biyoloji bilim dallarını diğerlerinden daha güçlü teşvik etmekte ve desteklemektedir. Oysa ülkemizde temel bilimler, özellikle yükseköğretim aşamasında, hem eğitim-öğretim kalitesinde hem de araştırmada gelişmemektedir. Bu makalenin başında da ifade edildiği gibi, temel bilimlere gereken önemi ve desteği vermeyen toplumların, evrensel anlamda gelişmesi ve dolayısıyla ‘gelişmekte olan ülkeler’ sınıfından çıkması mümkün değildir. Kaynaklar 1) http://www.humboldt-foundation.de 2) Humboldt Kosmos, 2013, 2014. 3
© Copyright 2024 Paperzz