Haziran 2014 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği

TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ
◘HASAT BURUK
BAŞLADI
Haziran 2014 | Sayı: 354
Ücretsiz Yayın
◘TOPRAK VE ÇEVRE
Ayın Konusu
İÇİNDEKİLER
HABERLER
T ZOB DİYOR Kİ!
6 HASAT BURUK BAŞLADI
22 DOĞAL AFETLER VURMAYA DEVAM EDİYOR
9 BAHÇELİ'DEN TZOB'A ZİYARET
24 TABİİ AFETLER HAZİRAN AYINDA DA
DURMADI
11 BAYRAKTAR'DAN RAMAZAN UYARISI
27 TZOB OTOMASYON PROJESİ
DEVREYE GİRDİ
28 KİMSE ÇİFTÇİYİ YOK SAYAMAZ
15 YANGIN ÇOK BÜYÜK
18 ORTAKÖY ZİRAAT ODASI HİZMET
BİNASI AÇILDI
20 BAYRAKTAR NİĞDE'DE İNCELEMELERDE
BULUNDU
21 BOR ZİRAAT ODASI YENİ HİZMET BİNASINDA
30 ÜRETİCİ MARKET FİYATLARI ARAŞTIRMASI
32 DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ
38 TOPRAK BAYRAMI
AYIN KONUSU
54 TARIM VE ÇEVRE
İmtiyaz Sahibi
TZOB Adına
Genel Başkan Ş. Şemsi Bayraktar
Genel Yayın Müdürü
Bekir Şinasi Özdemir
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ebru Mine Esen
Yayın Kurulu
M. Hikmet Yavuzyiğit
Metin Türkyılmaz
Ömer Kaya
Salim Altay
Hasan Hüseyin Coşkun
Dr. Fethi Güven
Prof. Dr. Mevhibe Albayrak
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
Prof. Dr. Erdoğan Güneş
Dr. Özden Hiçbirol
Görsel Katkı
56 TOPRAKLARIN KORUNMASI İÇİN
YAPILMASI GEREKENLER
58 EROZYON
60 ÇEVRE AMAÇLI DESTEKLER
62 TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜLEBİLİR
TARIMSAL ARAZİ YÖNETİMİ
ODALARIMIZDAN
68 ODA BAŞKANLARI ELEKTRİK İÇİN ANKARA’DA
74 HASAT ŞENLİĞİ’NİN ÜÇÜNCÜSÜ YAPILDI
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
"Tarım ve İnsan" fotoğraf
yarışmasından alınmıştır.
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Basım Tarihi
23.07.2014
Dağıtım
PTT Kargo
Yönetim Yeri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
GMK Bulvarı No: 25
Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
e-mail:[email protected]
Yapım Ajansı
Kurumsal Yayıncılık | Pazarlama İletişimi
Tel: 312 447 48 25
Baskı
Mattek Mat. Basım
Yayın Tan. Tic.San.Ltd.Şti.
Ağaç İşl.San.Sitesi
1354 Cad. 1362 Sok. No:35
İvedik / Ankara
Tel: 312 433 23 10
Çiftçi ve Köy Dünyası dergisi
basın ahlak kurallarına uymayı
taahhüt eder. Yayımlanan yazıların
sorumlulukları sahiplerine ait olup,
Birliğimiz görüşlerini yansıtmamaktadır.
Dergide yayımlanan yazılar, kaynak
gösterilmek koşuluyla, diğer yayın
organlarında yayımlanabilir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ
SESLENİŞ
Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım,
Haziran, yurdumuzun hemen her bölgesinde tarım faaliyetlerinin yoğunlaştığı,
hasadın hemen her bölgemizde başladığı, alın terinin, emeğin ürüne dönüştüğü bir
ay… Biliyorsunuz, bu üretim sezonunda hemen her türlü tabii afetle karşı karşıya
kaldık. Birçok üründe tarlalarımıza, bağlarımıza, bahçelerimize adeta ateş düştü.
Yine birçok üründe gelecek sezonları da etkileyecek zararlar yaşadık. Bu süreci
çok yakından izliyor; düzenlediğimiz toplantılar, yaptığımız görüşmeler, hazırladığımız raporlarla sorunu ülkemizin gündeminde tutmaya çalışıyor, çözüm için gayret
gösteriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Mayıs ayında başladığımız ve sahada yaptığımız incelemeleri Haziran ayında da
ve daha yoğun şekilde sürdürdük. Her yıl geleneksel olarak düzenlediğimiz Hasat
Günü’nü Konya’da yaptık. Bu ziyaret, inceleme ve toplantılarda da dile getirdiğimiz
gibi, tarımda bu yıl yaşadıklarımız, 2007 yılındaki kuraklıktan farklı oldu. Kuraklık,
arkasından don, arkasından birçok bölgede dolu, arkasından aşırı yağışlar ve sel
felaketi, hortum ve fırtına geldi. Tarım sektörünün bu yıl yaşamadığı afet neredeyse
kalmadı. Tabii bunlar Allah'tan, yapabileceğimiz bir şey yok. Ancak, muhakkak surette çiftçimizi ayakta, moralini yüksek tutmamız ve önümüzdeki yıl tarlaya girmesini
sağlamamız lazım.
Peki, çiftçimizin moralini nasıl yükselteceğiz?
Tarım Kredi ve Ziraat Bankası borçlarının birkaç yıl faizsiz olarak ertelenmesini
talep ediyoruz. Bu da yetmiyor elbette… Çiftçimizin Sosyal Güvenlik Kurumu'na
borçları var. Bunların yapılandırılmasını istiyoruz. Çiftçimizin elektrik borçları müthiş maliyet getiriyor. Sondajla çok derinlerden, yüzlerce metreden su çekiyor.
Muazzam bir elektrik maliyeti var. Çiftçilerimiz zaman zaman bu maliyeti karşılayamıyor. Elektrik borçlarının yapılandırılmasını, kapanan sayaçların da açılmasını
talep ediyoruz. Çünkü bir doğal afet yaşıyoruz. Özel bankalardan kredi alan çiftçilerimizle alakalı, bankalarla görüşmelerimiz devam ediyor. Onların da borçları
yapılandırmasını talep ediyoruz. Birliklerle, kooperatiflere olan borçlarla ilgili de
aynı talebimiz söz konusu.
Bütün bunları yaptığımızda çiftçimizin moralini yükseltmiş oluruz. Bunları yapamazsak, çiftçimiz borçlarını ödeyebilmek için malını mülkünü satıp göç etmek zorunluluğuyla karşı karşıya kalır. Sözlerimin başında da belirttiğim gibi, önümüzdeki
yıl, bu ülkenin gıda güvencesini sağlama adına ve Türkiye'deki 76 milyonu besleme
adına, muhakkak surette çiftçimizin tarlaya dönmesini sağlamamız lazım. Bu tedbirler alındığında çiftçimiz tarlaya döner ve üretimine devam eder. Aksi takdirde
bizler tarım sektöründe çalışacak çiftçiyi zor buluruz.
Kıymetli Çiftçi Dostlarım,
Birçoğunuz da şahit olmuşsunuzdur. Gerek merkezi gerekse yerel yöneticilerin
olduğu hemen her toplantı ya da görüşmede üzerinde son derece ehemmiyetle
durduğumuz bir konu daha var: Verimli tarım arazilerimizin korunması…
BAŞKANDAN
Ş. Şemsi BAYRAKTAR
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Genel Başkanı
Cenabı Allah bu toprakları, Türk çiftçisi işlesin, üretsin ve
bu ülkeyi beslesin diye bahşetmiş. Bu toprakların üzerine bina,
fabrika, başka işletmeler yapın, yapılaşmaya gidin diye bize
bahşetmemiş. Günahtır... Zaten biz, bu toprakları açık bir fabrika görüyoruz. Fabrika üzerine fabrika kurulmaz. Dünyanın
hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Biz fabrika üzerine fabrika
istemiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Biliyorsunuz, Ramazanda spekülasyonları ve haksız kazançları önlemek amacıyla fiyatları takibe alıyoruz. Bu yıl, bazı ürünlerde yaşanacak arz eksikliği nedeniyle gıda fiyatları, daha önceki
yıllardan çok daha büyük bir önem arz ediyor.
Biliyorsunuz, Ramazanda gıdaya talep artıyor ve özellikle et,
et ürünleri, süt ürünleri, bakliyat ve unlu mamullere talep yoğunlaşıyor. 7 yıldır Ramazan öncesi fiyatları tespit edip, başlangıcından sonuna kadar takipçisi oluyoruz.
Bu Ramazan öncesi de düzenlediğimiz basın toplantısıyla
fiyatları kamuoyumuzla paylaştık. Fiyat artışı görülebilecek ürünleri, alınması gerekli önlemleri belirttik; mevsimsel olarak üretimin
artacağı ürünlerde fiyat gerilemeleri beklediğimizi de vurguladık.
‘Ramazan fırsatçılığı yapılmasın’; ‘Halkımızın mağdur edilmemesi için spekülatörlere fırsat verilmesin, piyasaların canlanması için Ramazanı dört gözle bekleyen esnafımız da zan altında
bırakılmasın’ istiyoruz. Bu talebimizin yerine gelmesi için, bütün
ilgili kurum ve kuruluşları sorumluluklarını ve görevlerini yerine
getirmeye davet ediyoruz.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak da fırsatçılığa fırsat vermemek için Ramazanın hem öncesinde hem devamında ve hem de
bayramda üretici, hal, pazar ve market fiyatlarını mercek altına
alıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Bütün bunları paylaşırken bir hususun altını özellikle çizmek
gerekiyor. Bu çalışmaları yaparken bizim üretici fiyatlarını baskılamak gibi bir hedefimiz asla yok. Hedefimiz aracılar ve satış
noktasında bulunanlar, üreticiden ürünü ucuza kapatıp pahalı
satanlardır.
Mübarek Ramazan ayında da ülkemizin gıda üretimini bu
sıcaklara rağmen sürdüren üreticilerimize çalışmalarında kolaylık, kazanç ve ürünlerinde bolluk ve bereket diliyor; bütün İslam
âlemi ve ülkemiz için Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını
Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Her vesileyle Sayın Valilerimize ve Sayın Belediye Başkanlarımıza sesleniyor, “Lütfen verimli tarım arazilerini imara açmayın'
diyoruz. Artık yeter... Zira Türkiye’miz toprak zengini bir ülke değil. Birinci sınıf tarım arazilerimiz, bütün ülke kara alanlarımızın
sadece yüzde 6’sı kadar… Evet, yanlış okumuyorsunuz, sadece
yüzde 6’sı… Sanayi tesislerinin de yapılaşmaların da işletmelerin
de verimli tarım arazileri üzerine kurulmasını kati surette istemiyoruz. Bu verimli tarım arazileri bizim çocuklarımızın ve geleceğimizin istikbali... Çocuklarımız ve geleceğimizin istikbaliyle oynamaya da kimsenin hakkı yok.
5
HABERLER
HASAT BURUK BAŞLADI
Bayraktar, Meram'da ilk arpa hasadını yaptı
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Önümüzdeki yıl, bu ülkenin gıda
güvencesini sağlama ve
Türkiye'deki 76 milyonu besleme
adına, muhakkak surette
çiftçimizin tarlaya dönmesini
sağlamamız lazım."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, "Muhakkak surette çiftçimizi ayakta tutmamız, moralini
düzeltmemiz ve önümüzdeki yıl tarlaya
girmesini sağlamamız lazım. Bu sene
gerçekten çiftçimiz açısından tam bir felaket yılı oldu. Çiftçimizin bağına, bahçesine, tarlasına adeta bir ateş düştü" dedi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bayraktar, Konya'nın Meram İlçesi Boyalı Mahallesi’nde arpa hasadı yaptı.
6
Hasat bayramı için düzenlenen törene
katılan Bayraktar, burada Konyalı çiftçilere hitap etti. Bayraktar, hasadın, bir yıl
boyunca sarf edilen emek, alınteri, gayret
ve masrafın karşılığı olduğunu ama bu yıl
hasadın çok iyi olmadığını söyledi.
Kuraklık, don, şiddetli yağışlar ve sel
felaketlerinin çiftçinin ürünlerine büyük
zarar verdiğini ifade eden Bayraktar, "Bu
yıl kuraklık, tarım sektörüne fevkalade
büyük sıkıntı verdi. Ekim, Kasım, Aralık,
Ocak ve Şubat ayları maalesef mevsim
normallerinin altında yağış aldı. Mart ayında nispeten yağış oldu ama üretimimizi
kurtaracak seviyede değildi. Nisan ayındaki yağışlar bizi perişan etti. Mayıs, Haziran aylarındaki yağışlar da hasarımızı
gidermeye yetmedi. Ocak ve Şubat aylarında havaların fevkalade sıcak gitmesi, yağışların az olması bizi tedirgin etti.
Üreticimizi uyarmak zorunda kaldık. Üreticimize dedik ki, 'Aman Allah korusun, bu
sıcaklardan sonra meyveler çiçek açar,
arkasından gelecek olan bir don bizi perişan eder' dedik ve üreticilerimizi uyardık.
Nitekim korktuğumuz başımıza geldi ve
Mart sonunda Nisan başında bir don hadisesiyle karşı karşıya kaldık ve bazı bölgelerde meyvelerimiz yüzde 100’e yakın
oranda zarar gördü.
“Bu yıl 2007’de yaşanan
kuraklıktan farklı oldu”
Tarımda bu yıl yaşananlar 2007 yılında
yaşanan kuraklıktan farklı oldu. Kuraklık,
arkasından don, arkasından birçok bölgede dolu, arkasından aşırı yağışlar ve
sel felaketi, hortum ve fırtına geldi. Tarım
sektörünün bu yıl yaşamadığı afet kalmadı. Tabii bunlar Allah'tan, yapabileceğimiz
bir şey yok" dedi.
HABERLER
"Dane kaybını önlememiz gerek"
Bayraktar, hububat hasadında yaşanan yüzde 3 dane kaybının devam ettiğini
ve bunun önlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Şemsi Bayraktar, Türkiye'de ortalama
20 milyon ton civarındaki buğday hasadından 600 bin tonunun hasat sırasında
kaybedildiğine dikkat çekti.
Bayraktar, arka arkaya gelen bu afetleri dikkatle alarak önce Karadeniz'de
Ordu’da bir toplantı yaparak, hasarı yerinde tespit ettiklerini, ardından Malatya'ya
ve diğer bölgelere gittiklerini aktardı.
"Pankobirlik bir yapılandırma
düşünüyor"
"Tarım Kredi ve Ziraat Bankası borçlarının birkaç yıl faizsiz olarak ertelenmesini
talep ediyoruz. Bu da yetmez. Çiftçimizin
SGK'ya borçları var. Bunların yapılandırılmasını istiyoruz. Çiftçimiz cazibe suya
kavuşamadı. Sondajla çok derinlerden,
yüzlerce metreden su çekiyor. Müthiş bir
elektrik maliyeti var ve çiftçi zaman zaman
bu maliyeti karşılayamıyor. Elektrik borçlarının yapılandırılmasını, kapanan sayaçların da açılmasını talep ediyoruz. Çünkü bir
doğal afet yaşıyoruz. Özel bankalardan
kredi alan çiftçilerimizle alakalı, bankalarla
görüşmelerimiz devam ediyor. Onların da
borçları yapılandırmasını talep ediyoruz.
Pankobirlik Genel Müdürü’nü aradım.
Buraya ve kooperatife olan borçlarınız
var. Onlara da bir yapılandırma talep ettik.
Pankobirlik bir yapılandırma düşünüyor.
İnşallah onu da gerçekleştirmiş oluruz."
“Zararları giderici tedbirler çiftçilerin
moralini yükseltecek”
Zararları giderici tedbirlerin çiftçilerin
moralini yükselteceğine işaret eden Bayraktar, "Bütün bunları yaptığımızda çiftçimizin moralini yükseltmiş oluruz. Bunları
yapmazsak, çiftçimiz borçlarını ödeyebilmek için malını mülkünü satıp göç etmek
zorunda kalır. Hatta 'Çocuklarımızı tarımda,
kırsalda tutmak istiyoruz. Eğer gerekli yardımlar yapılmazsa çocuklarımızı kırsalda
tutma şansımız yok. Hiç olmazsa bulunduğumuz bölgede kamuya eleman alırken tarımda zarar gören çiftçilerimizin çocuklarına öncelik sağlansın' şeklinde bize talepte
bulunuyorlar. Bu da makul bir teklif.
Gerekli yardımlar yapılmazsa çocuklarımızı kırsalda tutma şansımız yok. Çocuklarımızı elimizden kaçıracağız. Bu konuyu
raporlarımıza intikal ettirerek hükümetimize
sunacağız. Çok daha önemlisi, önümüzdeki yıl, bu ülkenin gıda güvencesini sağlama
adına ve Türkiye'deki 76 milyonu besleme
adına, muhakkak surette çiftçimizin tarlaya
dönmesini sağlamamız lazım. Tedbirler
alındığında çiftçi tarlaya döner ve üretimine
devam eder. Aksi takdirde tarım sektöründe çalışacak çiftçi bulamayız" dedi.
“Kız çocuklarına miras
bırakmayacağız diye birçok
yerde intikal yaptırılmıyor”
Çiftçi Kayıt Sistemi’nin (ÇKS) önemine
değinen Bayraktar, çiftçinin bir kısmının
ÇKS’ye kayıtlı olmadığı için Tarım Kredi
ve Ziraat Bankası’ndan kredi alamadıklarını bildirdi. Bayraktar, şunları kaydetti:
“Geçen gün Sakarya’daydım. Muhtarla bir toplantı yaptım. Orada da ÇKS’ye
kayıtlı olmayan çiftçilerimiz var. Kız
kardeşlerinize miras bırakmamak için
ÇKS’ye kayıt yaptırmadıklarını söyledim.
Veraset ilamı elinizde intikali yaptırmıyorsunuz. Bunu yapmayın. İntikal işlemlerinde vergi alınmıyor. İntikali yaptırın.
ÇKS’ye kaydınızı yaptırın. Ve devlet desteklerinden yararlanın. Kız çocuklarına
miras bırakmayacağız diye birçok yerde
intikal yaptırılmıyor. Ve devletten destek
alınmıyor. Ziraat Bankası ile Tarım Kredi
Kooperatifleri’nden düşük faizli ayni ve
nakdi kredi kullanılmıyor. Bunu yapmamız lazım. Bu fevkalade önemli.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Hükümetin ve özel bankaların, çiftçilerin borçlarına yönelik gerekli kolaylıkları
sağlaması gerektiğini, Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatifleri’ne borçların
yapılandırılmasının yangını söndürmeye yetmeyeceğini vurgulayan Bayraktar,
şunları kaydetti:
7
HABERLER
yapmadığımız takdirde bu hedefler bir hayaldir. Şimdiden uyarıyoruz. Bu tedbirleri
alın. Çiftçimiz bu hedeflere ulaşmaya hazır,
bekliyor. İnşallah bu ulvi yolda Cenab-ı Allah yar ve yardımcımız olsun. Bu etkinliğe
katıldığınız için hepinize ve tüm sıkıntılara
rağmen, üretmeye devam eden çiftçimize
teşekkür ediyorum” dedi.
Konuşmaların ardından Şemsi Bayraktar, tarlada arpa hasadı yaptı.
“Verimli tarım arazileri
imara açılmamalı”
Konuşmasında verimli tarım arazilerinin korunması konusuna da yer veren
Bayraktar, şunları söyledi:
"Sayın valilere ve belediye başkanlarına
sesleniyorum; lütfen verimli tarım arazilerini
imara açmayın. Artık yeter. Türkiye toprak
zengini değil. Birinci sınıf tarım arazileri tüm
ülke kara alanının sadece yüzde 6’sı kadar.
Bütün sanayi tesisleri, yapılaşmalar, bütün
bu işletmeler, hepsi verimli tarım arazileri
üzerinde. Bu verimli tarım arazileri bizim
çocuklarımızın geleceği. İstikbalimizle oynamaya kimsenin hakkı yok. Cenab-ı Allah
bu toprakları, Türk çiftçisi işlesin, üretsin ve
bu ülkeyi beslesin diye bahşetmiş. Üzerine
bina, fabrika, başka işletmeler yapın, yapılaşmaya gidin diye bahşetmemiş. Günahtır. Bu topraklar açık bir fabrikadır. Fabrika
üzerine fabrika kurulmaz. Dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir şey yok.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Devrim niteliğinde kanun
8
Parçalı arazilerde tarım yapmanın zorlaştığına dikkati çeken Bayraktar, sorunun
çözümü için hükümetin çıkardığı yeni kanunla arazi parçalanmasının önüne geçildiğini vurgulayarak, "Devrim niteliğinde bir
kanun çıktı ve Miras Hukuku değişti. Artık
toprakları parçalanamayacak. Biz 1926
yılında İsviçre'den medeni hukuku aldık ve
toprakları parçalaya parçalaya 59 dekara
kadar düşürdük. Bir üreticinin toplu olarak
59 dekarı da yok, orda 10, burada 5, şurada 7 dekar, toplamda 7 parsel. Türkiye'de
30 milyon parsel var. Bu parseller üzerinde
verimli üretim yapma, teknoloji kullanma,
ekonomik manada üretim yapma şansımız
yok. Konuyla ilgili çalışmalarımızı yaptık ve
Başbakan'a, ilgili bakanlara götürdük. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’mızın
hazırladığı kanuna büyük destek verdik ve
kanun, Meclis'ten çıktı. Bundan sonra arazilerin parçalanmasının önüne geçeceğiz.
Çünkü bizim hedefimiz; bugün var olan 62
milyar dolarlık tarımsal hasılayı 10 yıl içinde
150 milyar dolara çıkarmak. Bugün için 3035 milyon turisti besliyoruz. 50 milyon turisti
beslememiz lazım. 10 yıl sonra 85 milyonu
aşan Türkiye nüfusunu beslememiz lazım.
Bunu yapmak için de çiftçimiz sorunlarını
çözmemiz, önünü açmamız lazım. Bunu
Meram Ziraat Odası Başkanı Ali Ataiyibiner, hasat bayramı töreninde yaptığı
konuşmada, bu yıl hububatta ciddi manada sıkıntılı günler geçirdiklerini, gerek
Konya olarak gerek Türkiye olarak üretim rekoltesinin düşmesinin söz konusu
olduğunu söyledi. Don ve kuraklık zararı
ile ilgili de sıkıntılar yaşadıklarını bildiren Ataiyibiner, "Geçtiğimiz günlerde de
lokal olarak bazı bölgelerde sel ve dolu felaketleri yaşadık. Her şeye rağmen
bugün hasat şenliğimiz başladı” dedi ve
bundan sonraki günlerde bir felaket olmadan hayırlı uğurlu bir hasat olmasını
temenni etti.
Hasat törenine TZOB Yönetim Kurulu
Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, Konya ve çevre il ve ilçelerden Ziraat Odası
başkanları, Konya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Orhan Tat, Meram
Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü
Serbülent Ünal, Karatay Gıda, Tarım ve
Hayvancılık İlçe Müdürü Esat Altıntaş ve
Selçuklu Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe
Müdürü Sabri Yağlıca ve çiftçiler katıldı.
HABERLER
BAHÇELİ'DEN TZOB'A ZİYARET
Bayraktar: Enerjimizi, ülkemizin sorunlarının çözülmesi noktasında harcamak istiyoruz.
Enerjimizi öfkeyle sıkıntıyla harcamak istemiyoruz
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, tüm siyasi kurumlar, sivil
toplum kuruluşları, aydınlar özellikle de
halkın cumhurbaşkanlığı seçimlerine karşı
çok duyarlı olmasında fayda bulunduğunu
bildirerek, “Geçmişteki gelişen olaylardan
dersler çıkarılmasını ve Türkiye, bir kaosa,
bir bunalıma sokulmadan Cumhurbaşkanımızın seçimini gerçekleştirmemizde yarar olduğu kanaatindeyiz” dedi.
Bahçeli, Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'ı Cumhurbaşkanlığı seçimi çerçevesinde, makamında ziyaret etti.
Basına kapalı görüşme öncesinde,
Bahçeli ve Bayraktar, basın mensuplarına
açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin 28 Ağustos’ta tamamlanacağını, yasa gereği 28 Ağustos’tan 60 gün
öncesinde yeni seçilecek Cumhurbaşkanı
için sürecin başlayacağını bildiren Bahçeli, “Bu süreci değerlendirmek toplumumuzun birçok kesimiyle görüş alışverişi yapmak amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi bir
dizi ziyaret sürecini başlatmıştır.
Bugün bu ziyaretimizin bir aşaması
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olmaktadır.
Çok değerli Genel Başkan Şemsi
Bayraktar'ın tarım kesiminde meydana
gelen büyük zayiat ve hasarları göz önüne
alarak yapmış olduğu değerlendirmelerin,
bunların bütün tedbirlerinin neler olması
gerektiğinin, zayiat ve hasarın nasıl olduğunu ve kuraklık, don, dolu ve sellerle
çiftçimizin büyük bir tahribat içinde bulunduğunu ifade ederken, bütün siyasi partilerimizi ilgilendirme düşüncesini saygıyla
karşıladığımızı ifade etmek istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden 52
milletvekilimizle, hükümetimiz ve TBMM
tarafından tarım kesimimizin iyileştirilmesi açısından alınacak her türlü tedbire
katkı sağlayacağımızı burada belirtmek
istiyorum.
MHP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini çok önemsemektedir. Çünkü Türkiye
Cumhuriyeti'nde 19 kez Cumhurbaşkanı
seçilmiştir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında büyük bir sorun yaşandığını söylemek
mümkün değildir. Ama belli bir aşamadan
sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri parlamentoda bulunan parti liderlerinin ve üyelerinin ve onların önereceği dışarıdan şahsiyetlerin meclisten seçilmesini öngörmesine
rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimleri ya siyasi krizlerin habercisi olmuş ya da böyle
bir krizin yaşanmasına sebep olmuştur.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Sadece temsilcisi olduğumuz kesim
değil, bütün milletimiz,
yeni Cumhurbaşkanımızın,
Anayasamız çerçevesinde
devlet organları, kurum ve kuruluşları
uyum içinde çalıştıracak
bir ismin olmasını
beklemektedir."
9
HABERLER
Gerilim stratejisi takip edilmesini uygun
bulmuyor. Kucaklayıcı, bütünleştirici, bu
ülkede yaşayan her insanımızı bütün düşüncesi ve inançlarıyla kucaklayabilecek,
Anayasa çerçevesinde hareket edebilecek, yeminine sadık bir Cumhurbaşkanı
ile geleceğe yönelmek istiyor. Biz de bu
konuda siyasi parti olarak üzerimize düşen
sorumluluğun idraki ile görevlerimizi yerine
getirmeye çalışıyoruz.
Bayraktar; “Halkımızın huzura
ihtiyacı var”
Hepimizin dikkatini çekecek olan konulardan bir tanesi 1980 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi 114 tur ile yapılmasına
rağmen sonuç alınamamıştır. Bunun getirdiği ara rejimlerdeki yaşanan sıkıntıların hepsini bilmekteyiz. Hal böyle olunca
Türkiye’de tüm siyasi kurumlar, sivil toplum kuruluşları, aydınlarımız özellikle de
halkımızın cumhurbaşkanlığı seçimlerine
karşı çok duyarlı olmasında fayda olduğu
kanaatindeyiz. Geçmişteki gelişen olaylardan dersler çıkarılması ve Türkiye bir
kaosa bir bunalıma sokulmadan cumhurbaşkanımızın seçimini gerçekleştirmemizde yarar olduğu kanaatindeyiz” dedi.
“MHP bu süreci büyük
ölçüde tamamlamıştır”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
MHP’nin bu seçimle ilgili görüşmeler
sürecini büyük ölçüde tamamladığının altını çizen Bahçeli, “Şimdi önemli sosyal kesimlerin kuruluşları olarak toplumumuzun
dikkatini çeken ve toplumumuzdaki sosyal,
siyasi ve ekonomik olayları yönlendiren kuruluşlarımızla son görüşme turumuzu yapmaktayız. Bugün de Türkiye Ziraat Odaları
Birliği’nde bulunuyoruz” diye konuştu.
10
“Nasıl bir Cumhurbaşkanı” olması gerektiği konusunda, ortak bir zeminin, bir
görüş birliğinin önemine vurgu yapan Bahçeli şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanlığı seçimini bir tartışma zeminine sürükler, kamplaşma, cepheleşme, gerilim stratejileriyle Türkiye’de
cumhurbaşkanlığı seçimini anlaşılmaz hale getirir isek bunda Türkiye’nin çok büyük
sıkıntıları olur. Halbuki ülkemiz kamplaşma
istemiyor. Kutuplaşma istemiyor.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar da
Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ni ziyaret etmek suretiyle gösterdiği nezakete teşekkür etti.
Türkiye’nin bu yıl 12. Cumhurbaşkanını seçeceğini, bu seçimin özelliğinin ilk
defa Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
olduğunu belirten Bayraktar, “Bu seçimin,
milletimizin ulaştığı demokratik olgunluğa
yakışır bir şekilde, huzur ortamında geçmesini temenni ediyoruz. Özellikle bugünlerde tarım kesiminin büyük sancıları var.
Tarım kesimi çok huzurlu bir seçim istiyor.
Biliyorsunuz Ekim ayından Mart ayına kadar çok kurak bir dönem yaşadık. Kuraklık
üreticilerimizi fevkalade olumsuz etkiledi.
Mart ayında yaşadığımız don olayı üreticileriizi fevkalade olumsuz etkiledi” dedi.
Son bir haftadır da yaşanan don felaketinin yine üreticileri olumsuz etkilemeye
devam ettiğine vurgu yapan Bayraktar,
“Böyle bir sıkıntı içinde bulunan değerli
çiftçilerimiz, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, huzurlu bir ortamda, itidal
içinde yapılmasını diliyoruz.
Enerjimizi, ülkemizin sorunlarının çözülmesi, noktasında harcamak istiyoruz.
Yine enerjimizi öfkeyle sıkıntıyla harcamak istemiyoruz.
Cumhurbaşkanlığı makamı ülkemizin
birliğini ve dirliğini temsil eden bir makam.
Seçilecek olan Cumhurbaşkanımızın yurtiçinde ve yurtdışında vatandaşlarımızın tamamını kucaklamasını temenni ediyoruz.
Başta tarım kesimi olmak üzere, ülkemizdeki sosyal kesimlerin önemli problemleri
bulunmaktadır. Seçilecek Cumhurbaşkanının bütün bu sorunlara sahip çıkmasını
ve bu kesimleri kucaklamasını temenni
ediyoruz. Başta tarım olmak üzere birçok
sektörde büyük potansiyeli olan 21. yüzyıl
Türkiye’sine ışık tutacak, önderlik edecek
bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olmasını,
ülkemizin etkinliğini ve saygınlığını uluslararası platformda temsil edecek kabiliyette ve yeterlilikte olmasını arzu ediyoruz.
Sadece temsilcisi olduğumuz kesim değil,
milletimiz, yeni Cumhurbaşkanımızın, Anayasa çerçevesinde devlet organları, kurum
ve kuruluşlarını uyum içerisinde çalıştıracak
bir ismin olmasını beklemektedir. Huzurlu
bir seçim arzu ediyoruz.”
Bahçeli’nin, TZOB'u ziyareti nedeniyle
gösterdiği alakaya teşekkür eden Bayraktar, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ülkeye
hayırlar getirmesini niyaz etti.
Görüşmede, MHP Genel Başkan Yardımcıları Atila Kaya, Edip Semih Yalçın,
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili
M. Nuri Şeyda Sorman, Yönetim Kurulu
Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Latif Maskan,
Ahmet Bahadır Sezgin de hazır bulundu.
HABERLER
BAYRAKTAR'DAN RAMAZAN UYARISI
Ramazan öncesi gıda fiyatlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bayraktar:
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın da talebimiz doğrultusunda
ithalata sıcak bakmamasını memnuniyetle karşılıyor ve kendilerine de teşekkür ediyoruz
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, yaklaşan Ramazan öncesi gıda fiyatlarına ilişkin,
“Önümüzdeki günlerde tarla ürünlerine
geçilmesiyle; domates, taze fasulye,
kabak, patlıcan, patates, karpuz ve kavun gibi ürünlerde üretim artışı olacak
ve fiyatlar daha makul seviyeye oturacak. Kuru gıdalarda, tavuk, kuzu ve dana etinde bir fiyat artışı beklemiyoruz”
dedi.
Bayraktar, TZOB Genel Merkezi’nde
Ramazan öncesi gıda fiyatlarına ilişkin
değerlendirmelerde bulundu.
Çiftçinin bu yıl yaşamadığı bir doğal
afet kalmadığını belirten Bayraktar, “Çiftçimizin bağına, bahçesine, tarlasına ateş
düştü” diye konuştu.
Doğal afet yaşanan bölgelere Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu
Üyeleriyle giderek çiftçiye moral vermeye çalıştıklarını anlatan Bayraktar, sorunları dinlediklerini, toplantılara bürokratların da katıldığını söyledi.
Çiftçinin, zararlarının tazminini beklediğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bu yıl Ramazan öncesi gıda fiyatlarının önceki yıllardan daha büyük bir
önem arz ettiği herkesin malumu. Zira,
2013-2014 üretim sezonu başlangıcından itibaren, çiftçimizin bağına, bahçesine adeta ateş düşüren doğal afetlerin
hemen her türlüsünün yaşandığı bir yıl
oldu. Kuraklıkla başlayan, ardından don
afetiyle devam eden, dolu, fırtına, aşırı
yağış, hortumla, iki bölgemiz dışında ülkemizin tamamına yakınını daha önceki
yıllarda görülmediği şekilde etkileyen, tabii afetler yaşadık.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak,
yaraların sarılması, ülkemizin gıda güvencesini sağlayan çiftçimizin sorunlarının
sahada dinlenmesi ve incelenmesi için
yurt genelini kapsayan toplantılar düzenledik. Neticede, iller bazında hazırladığımız zararlar, talepler ve beklentilerle ilgili
raporları, başta Başbakanlık olmak üzere,
tüm bakanlıklara, muhalefet liderlerine, ilgili birimlere ilettik.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Saydığım ürünlerde fiyatlarda
bir artış görüldüğü takdirde
bu artışın spekülasyona bağlı
bir artış olduğu
kanaatimiz hasıl olacak.
Özellikle ürün fiyatlarını
Ramazan boyunca
takip edeceğiz."
11
HABERLER
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Yerinde yaptığımız incelemelerde tespitlerimiz o ki, bu yıl çiftçimizin sorunları büyüktür, acilen ve farklı tedbirlerle çözülmesi
zorunluluğu vardır. Bu sorunları, çiftçimize
moral verecek şekilde çözemezsek, gelecek üretim sezonuna hazırlamakta zorluk
çekeriz, çiftçiyi tarlaya sokamayız. Alınacak
tedbirler; çiftçimize can suyu, onları gelecek sezona hazırlayacak şekilde moral olmalı, tarlasına, bağına, bahçesine girmesi
için teşvik etmelidir. Bunu yapamazsak bu
yılki sıkıntıları gelecek yıllara taşımak gibi
bir sorunla karşı karşıya kalabiliriz.
12
Hükümetimiz bir adım atarak, düşük
faizli kredileri, bir yıl erteleme kararı almıştır. Ancak; sahada yaşanan ile alınan
tedbirleri karşılaştırdığımızda bunu yeterli
görmemekteyiz. Çünkü ÇKS kayıtlarındaki sıkıntılar nedeniyle düşük faizli kredi kullanamamış çok sayıda çiftçimiz, yüksek
faizli borçlarını nasıl ödeyeceğinin büyük
endişesini yaşamaktadır.
Kısaca özetlemeye çalıştığımız durum nedeniyle, dinen manevi iklimimizin
en değerli bölümünü oluşturan Ramazan
ayında, artan gıda ihtiyacının, spekülasyona bu yıl çok daha açık olduğu hepimizin malumudur. Bazı ürünlerde yaşanan
arz eksikliği, elbette bir miktar fiyat artışlarına yol açacaktır. Ancak, vefakar, cefakar
çiftçimizin bin bir emekle ürettiği, sadece
rızkını çıkaracak kadar elde ettiği gelirin,
hiçbir aracının cebine haksız şekilde bir
kuruş olarak yansımasını kabul etmiyoruz.
Borç ertelemesi
Borç ertelemesinin bir yıl değil birkaç
yıl olmasını istiyoruz. Diğer kurumlara olan
çiftçi borçlarının, elektrik borçları da dahil
olmak üzere erteleme kapsamına girmesini arzu ediyoruz. Çiftçi Kayıt Sistemine
girmeyen üreticilerimizin borç ertelemesi
yapılmadı. Doğal afetlerden zarar gören
ve ÇKS’ye girmeyen çok sayıda üreticimiz
var. Bu üreticilerimize de bir yapılandırma
bekliyoruz.
Bunları yapamazsak, çiftçimizin önümüzdeki yıl üretim için tarlaya girme şansı
kalmaz, Allah korusun, Allah, bu ülkeyi açlıkla imtihan etmesin, en büyük korkumuz
budur, çiftçimiz tarlaya girmediği takdirde
önümüzdeki yılların üretimi de düşecek,
ülkemiz gıda güvencesini sağlama noktasında bir tehditle karşı karşıya kalacaktır.”
“TZOB olarak bu yıl her zamankinden
daha çok önem vereceğiz”
Şemsi Bayraktar, “Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, 7 yıldır Ramazan öncesi
yaptığımız, ardından ay boyunca takipçisi
olduğumuz çalışmalara, bu yıl her zamankinden daha çok önem vereceğiz. Buradaki sorumluluğumuzun farkındayız. Ancak
bir talebimiz de gıda fiyatlarının spekülatif
yükselmesini önleyecek bütün kurum ve
kuruluşlarımıza yöneliktir. Onların da konuya bizim kadar duyarlı yaklaşacağından,
takipçisi olacağından emin olduğumuzu
önemle vurgulamak isterim” dedi.
Tarım arazilerinin korunması
Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına dikkat çeken Bayraktar, “Ülkemizin
kaybedecek tek karış tarım arazisi yoktur.
Sanıldığı kadar toprak zengini bir ülke değiliz. Aksine sahip olduğumuz arazinin sadece yüzde 6’sını birinci sınıf tarım arazileri
oluşturmaktadır. Gittiğim her yerde sayın
valilere, belediye başkanlarına seslendim.
Cenabı Allah, kutsal bildiğimiz bu vatanın
toprağını bize, çiftçimiz üretsin, insanlarımızı doyursun diye bahşetmiştir. Biz çiftçiler olarak, çiftçilerimizin temsilcisi olarak,
artık tarım arazilerimizin imara da, sanayiye de açılmasını, kirletilmesini istemiyor,
aksine her zamankinden daha çok korunmasını ve kollanmasını bekliyoruz” dedi.
“İthalat lobileri tedirginlik yaratıyor”
Ramazan ayında gıdaya talebin arttığını, bu talebin özellikle et, et ürünleri,
HABERLER
“Fiyatlara geçmeden önce, bir kez
daha uyarmak istiyorum ki; et fiyatlarında
görülebilen en küçük artışta bile harekete geçen ithalat lobileri, üreticilerimizde
büyük tedirginlik yaratmaktadır. Hayvan
ithalatının ne üreticiye, ne tüketiciye bir
faydası vardır. Tek kazanan yabancı ülkelerin çiftçileri, ithalat lobileri ve aracılar
olmuştur.
Bu yıl yaşanan doğal afetler, hayvan
yemi olarak kullanılan ürünlerde de ciddi
üretim kayıplarına neden olacaktır. Hayvancılıkta en fazla kullanılan yemlerden,
mısırda, arpada, soyada, fiğde üretim
kaybı beklenmektedir. 2012 yılında yaşanan ve ithalatla aşılmaya çalışılan
‘saman krizi’nin bu yıl da yaşanmasının
muhtemel görünmesi bu hususun ilk sinyallerini vermesi açısından önemlidir. En
önemli beklentimiz; yem fiyatlarının yükselmesini önleyici tedbirlerin alınması ve
üreticilerin desteklenmesidir.
Haziran ayı itibarıyla son altı aylık
sürede, yem ve yem hammaddelerinin
fiyatları, yüzde 5-41,9 arasında değişen
oranlarda artmıştır. Kısa sürede, yüksek
artışların olması üretim maliyetlerini ve
karkas et fiyatlarını artırdı. Şu anda canlı
kilogramı 13 liraya alınacak bir dananın,
8 aylık besi sonunda, karkas maliyeti,
üreticinin karı olmadan 19 lira 26 kuruşa kadar çıkacaktır. Dolayısıyla, yağsız
karkas satış fiyatının kilogramı 19 lira 10
kuruş olduğu düşünüldüğünde, besiye
canlı kilogramı 13 lira ve altında maliyetle hayvan koymadan üretimin sürdürülemez olduğu görülmektedir. Bu hesaplamada üretim maliyetlerinin 8 ay süreyle
artmayacağı da varsayılmıştır. Yem fiyatlarında artış olması durumunda, canlı
dana kilogram fiyatı 13 liranın altında olsa dahi üreticimiz zarar edecektir.
Bayraktar:
“Et fiyatlarının
Ramazan ayında yükselmesi
için bir sebep yok.
Piyasada yeterli hayvan
bulunmaktadır.”
Yem fiyatları makul düzeyde tutulmalı
Bu çerçevede, hükümetimizin yem
fiyatlarını makul düzeyde tutacak bütün
tedbirleri almasını bekliyoruz. Türkiye, orta
ve uzun vadede hayvancılıktaki sorunlarını
çözmek zorundadır. 77 milyon nüfusa sahip bir ülkenin, temel gıdalardan olan ette
ithalata bağlı olması, kaliteli kaba yem açığını kapatamaması kabul edilemez.
Mera ıslahı çok önemli. Ülkemizde
önemli meralar var. Öncelikle ve acilen
yapılması gereken, ucuz yem kaynağı
olan meraların hızla ıslah edilmesi, üreticilerimizin hizmetine sunulması, ucuz
gübre, mazot, tohum temini gibi yem
hammadde üretim maliyetlerini düşürecek tedbirlerin alınması gereklidir. Ayrıca
süt sektöründe istikrarın sağlanması, ucuz
besi materyalinin temin edilmesi bu kapsamda atılacak önemli adımlardan birisi
olacaktır. Süt sığırcılığı, erkek danaların et
materyali olarak da kullanılması nedeniyle
et fiyatlarını doğrudan etkilemektedir. Ana
yoksa dana yoktur. Süt fiyatlarında istikrar
sağlanamazsa, üretici makul bir gelirle üretimine devam edemezse süt sığırları kasaba gider. Sürecin sonunda hem süt hem
de et sektörü darbe yer.
Ramazana yakın son 20 günlük fiyatlara bakıldığında dana etinde, kuzu etinde,
tavuk etinde büyük bir artış yoktur. Hatta
son bir yılı değerlendirdiğimizde tavuk eti
fiyatları geriye gitmiştir. Ahırlarımız dolu.
Üretim hem büyükbaşta, hem küçükbaşta
yeterli, tavukçuluk sektörü de rahatlıkla tüketimi karşılayabilir. Et fiyatlarının Ramazan
ayında yükselmesi için bir sebep yok. Piyasada yeterli hayvan bulunmaktadır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın da talebimiz doğrultusunda ithalata
sıcak bakmamasını memnuniyetle karşılıyor ve kendilerine de teşekkür ediyoruz.”
Tarla üretimine geçilmemesi
nedeniyle bir miktar fiyat artışı oldu
Sivri biber, kabak ve salatalıkta örtü altı
yetiştiriciliğinin sonuna gelinmesi ve tarla
üretimine geçilmemesi nedeniyle fiyat artışı olduğunu vurgulayan Bayraktar, kayısı,
fındık, kiraz gibi bazı meyve fiyatlarının da
doğal afetler nedeniyle arttığını anımsatarak, “Önümüzdeki günlerde tarla ürünlerine geçilmesiyle domates, taze fasulye,
kabak, patlıcan, patates, karpuz ve kavun
gibi ürünlerde üretim artışı olacak ve fiyatlar makul seviyeye oturacak. Kuru gıdada
artış beklemiyoruz. Saydığım ürünlerde
fiyatlarda artış görüldüğü takdirde spekülasyona bağlı olduğu kanaatimiz hasıl
olacak. Fiyatları Ramazan boyunca takip
edecek ve spekülatif artış varsa, kamuoyunu ve ilgili kurum ve kuruluşları bilgilendireceğiz, uyaracağız” ifadelerini kullandı.
Market fiyatları
Ramazana yakın son 20 günlük fiyatlara bakıldığında, market fiyatlarında 5
üründe fiyat değişimi görülmezken, 13
üründe azalma, 18 üründe ise fiyat artışı olmuştur. Fiyat değişimi görülmeyen
ürünler; maydanoz, ayçiçeği yağı, toz şeker, çilek ve kuru kayısıdır. Fiyat düşüşü,
yüzde 34,3 ile en fazla karpuzda görülmüştür. Markette en fazla fiyat artışı ise
yüzde 12,03 ile kirazda görülmüştür. Kirazı yüzde 11,60 ile marul, yüzde 11,35 ile
kuru fasulye, yüzde 11,13 ile limon, yüzde
10,15 ile yeşil soğan izlemiştir.
Üretici fiyatları
Üretici fiyatlarına baktığımızda ise; 8
üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre
değişmezken, 11 üründe azalma, 13 üründe ise fiyat artışları olmuştur. Maydanoz,
kuru soğan, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, pirinç, kuru incir ve zeytinyağı fiyatlarında değişim meydana gelmemiştir.
Fiyat düşüşü yüzde 27,78 oran ile
en fazla karpuzda görülmüştür. Karpuzu
yüzde 26,92 ile havuç, yüzde 23,40 ile
patlıcan, yüzde 19,25 ile yeşil fasulye,
yüzde 18,67 ile çilek, yüzde 16,67 ile domates, yüzde 16 ile patates, yüzde 14,86
ile Antep fıstığı takip etmiştir.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde
38,78 ile sivri biberde görülmüştür. Sivri
biberi yüzde 36,36 ile kabak, yüzde 32,80
ile limon, yüzde 30,06 ile yeşil soğan,
yüzde 26,86 ile yumurta, yüzde 22,30 ile
kırmızı mercimek, yüzde 17,04 ile elma,
yüzde 10,92 ile marul izlemiştir. Fiyatı artan ürünlerin hangi nedenle yükseldiğine
baktığımızda, sivri biber, kabak, salatalık
gibi ürünlerde örtü altı yetiştiriciliğinin sonuna gelinmesi, tarla ürünlerinin de tam
olarak piyasaya çıkmaması etkili olmuştur. Elma ve limonda ise ürün depolardan
temin edilmektedir. Arzdaki daralma fiyatları yükseltmiştir.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
süt ürünleri, bakliyat ve unlu mamullerde
yoğunlaştığını bildiren Bayraktar, şöyle
devam etti:
13
HABERLER
Et, süt ve yumurtada ise fiyatların az da
olsa yükselmesinin nedeni, artan üretim
maliyetlerdir. Kırmızı mercimek fiyatı yeni
sezon ürününe aittir. Geçen sezon ürünü
ile kıyaslandığında fiyatlarda bir miktar artış görülmüştür. Patates, domates, çilek,
yeşil fasulye, patlıcan, karpuz gibi ürünlerde hasat edilen ürün miktarındaki artışa
bağlı olarak fiyatlarda gerileme yaşanmıştır. Havuçta görülen fiyat düşüşünde ise
talepteki daralma etkili olmuştur. Kayısı,
fındık, kiraz gibi bazı meyvelerde fiyat artışının nedeni doğal afetlerdir.
Önümüzdeki günlerde tarla ürünlerinin
tam olarak piyasaya çıkmasıyla birlikte
domates, taze fasulye, patlıcan, biber, salatalık, kabak, patates, karpuz, kavun gibi
ürünlerde üretim artışı olacaktır. Üretim
artışının fiyatlara olumlu yansıması beklenmektedir. Son 20 günde, baklagillerde
kuru fasulyede yüzde 11,35’lik bir artış olmuştur. Bunun dışında, kırmızı mercimekte yüzde 0,61’lik bir artış, nohutta yüzde
4,35, yeşil mercimekte yüzde 0,3’lük bir fiyat düşüşü görülmektedir. Kuru fasulyede
bu yıl üretim artışı olacağı tahmin ediliyor.
Kuru gıdalarda bir fiyat artışı beklemiyoruz.
Tavuk etinde yüzde 0,11’lik bir artış olmuştur. Dana ve kuzu etinde yüzde 1,1’lik bir
artış meydana gelmiştir. Dana, kuzu ve
tavuk etinde üretim yeterli ve ciddi bir fiyat
artışı beklemiyoruz. Kuru gıdalarda, tavuk,
dana ve kuzu etinde fiyat artışı olursa spekülatif olduğu ortaya çıkar. Tespit edip ilgili
yerleri uyarırız.”
Bu yıl ve geçen yıl Ramazan öncesi
fiyatlarının karşılaştırılması
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 180
oran ile kuru kayısıda görülmüştür. Kuru
kayısıdaki fiyat artışını yüzde 104 fındık,
yüzde 77,46 Antep fıstığı, yüzde 57,93
kiraz, yüzde 54,90 elma, yüzde 49,43
ile karpuz, yüzde 39,13 ile kuru fasulye,
yüzde 35,37 ile yumurta, yüzde 30,77 ile
kırmızı mercimek, yüzde 30,20 ile limon,
yüzde 30 ile zeytinyağı, yüzde 28,85 ile
şeftali, yüzde 27,78 ile süt takip etmiştir.
“Markette en fazla fiyat düşüşü yüzde
48,52 ile domateste görülmüştür. Domatesi yüzde 31,46 ile sivri biber, yüzde
10,53 ile kuru soğan izlemiştir.Buna karşılık, fiyatı en fazla artan ürün yüzde 154,50
oran ile kuru kayısı olmuştur. Kuru kayısıdaki fiyat artışını yüzde 70,80 ile Antep fıstığı, yüzde 64,24 ile fındık, yüzde 56,53 ile
kuru fasulye, yüzde 41,65 ile kiraz, yüzde
38,10 ile şeftali, yüzde 34,38 ile pirinç,
yüzde 28,82 ile kavun, yüzde 26,75 ile limon, yüzde 21,50 ile havuç takip etmiştir.
Bildiğiniz gibi Ramazan ayları bir önceki yıla göre on gün önce başlamaktadır.
Fiyatlara bu durumun da etki edebildiği
gözden kaçırılmamalı, ayrıca bazı ürünlerin fiyatlarındaki artışların doğal afetlerden kaynaklandığı unutulmamalıdır.
Geçen yıl Ramazan öncesine göre üretici
ve marketlerde fiyatı artan ürünlere baktığımızda, kuru kayısı, Antep fıstığı, fındık
yaşanan don nedeniyle rekoltedeki kayba bağlı olarak fiyatlar artış göstermiştir.
Kuru fasulyede ise dolar kurundaki yükseliş, önemli üretici ülkelerde fiyat artışları
yaşanması ithal fiyatlarını artırmış, bu da
iç piyasaya yansımıştır. Bu yıl kuru fasulye üretiminde artış olacağı tahmin edilmektedir. Şu anda üreticinin elinde kuru
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bu yıl ve geçen yıl Ramazan öncesi fiyatları karşılaştırdığında, market fiyatlarında 9 üründe azalma, 28 üründe ise fiyat
artışı olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle
devam etti:
14
Ramazan ayı öncesinde son bir yılda,
üretici fiyatlarında, 3 üründe fiyat değişimi
olmazken, 12 üründe azalma, 18 üründe
ise fiyat artışı olmuştur. Maydanoz, kavun
ve nohut fiyatlarında değişim meydana
gelmemiştir. Fiyat düşüşü yüzde 53 oran
ile en fazla sivri biberde görülmüştür. Sivri biberi yüzde 51,22 ile domates, yüzde
38,61 ile kuru soğan, yüzde 31,12 ile patlıcan, yüzde 21,25 ile kuru üzüm, yüzde
18,87 ile yeşil soğan izlemiştir.
fasulye bulunmamaktadır. Son yirmi günde yüzde 11,35’lik fiyat artışının sebebi
değildir. Üretimdeki artışa paralel olarak
fiyatların gerilemesi beklenmektedir.”
Tüm taraflar gereken
hassasiyeti göstermeli
Ramazan ayının başlamasına sayılı
günler kala tüm gözlerin gıda fiyatlarına
çevrildiğini, tüketicilerin yeterli ve güvenilir
gıdaya uygun fiyatla erişebilmesinin herkesin dileği olduğunu belirten Bayraktar,
şunları kaydetti:
“Üreticiden tüketiciye varıncaya kadar
tüm taraflar bu hususta gereken hassasiyeti göstermelidir. Üretici, esnaf, halk,
Ramazan ayını dört gözle beklemektedir.
Tüm taraflar Ramazan ayının anlam ve
önemine yakışır şekilde hareket etmeli, halkımız mağdur edilmemelidir. Gıda
denetimleri artırılmalı, halkın sağlığıyla
oynanmamalıdır. Bu şekilde hareket etmeyenler öncelikle karşılarında bizi bulacaklardır. Bundan kimsenin kuşkusu
olmasın. Ramazan ayı boyunca da piyasaların nabzını tutacağız, tespitlerimizin
sonuçlarını da siz değerli basın mensuplarımız aracılığıyla kamuoyunun dikkatine
sunacağız.
Basınımızın çok değerli temsilcileri,
üreticilerimiz, tüketicilerimiz ve her kesim
için çok önemsediğimiz konuları ele aldığımız basın toplantısına katıldığınız için
en samimi duygularımla teşekkürlerimi
sunuyor, Ramazan ayının milletimiz ve
tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan diliyorum.”
HABERLER
YANGIN ÇOK BÜYÜK
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Yaraların sarılması için
elimizden geleni
mutlaka yapacağız.
Bundan tüm çiftçilerimiz
emin olsunlar."
Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Sakarya’da
geçtiğimiz hafta içinde
meydana gelen selden
olumsuz etkilenen ilçe ve
köylerde incelemelerde
bulundu, üreticilerle görüştü, muhtar ve kaymakamlardan bilgi aldı.
Bayraktar, Ziraat Odaları Sakarya İl
Koordinasyon Kurulu ve Akyazı Ziraat
Odası Başkanı Ali Şener Bayraktar, Sakarya Ziraat Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu,
Sakarya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Mehmet Erdemir, Akyazı İlçe Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Müdürü Murat Özer
ile birlikte selden zarar gören Sakarya
merkez, Akyazı ve Gevye’de, Hasanbey,
Yağcılar, Yuvalak ve Düzyazı mahallerine giderek mahalle muhtarları ve kahvehanelerde toplanan çiftçilerle görüştü,
taleplerini dinledi ve daha sonra da ekili
alanlara giderek zararı yerinde inceledi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bayraktar, Sakarya’da selden zarar gören yerlerde incelemelerde bulundu
15
HABERLER
Sel felaketinin sebep olduğu
zarar ve mağduriyet
Şemsi Bayraktar, konuyla ilgili ilk olarak Akyazı Kaymakamı Mustafa Ballı’yı
makamında ziyaret etti.
Bayraktar, aşırı yağışların neden olduğu selden zarar görenler ve selden sonra
yapılan çalışmalar hakkında bilgiler aldı.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, daha
sonra Akyazı Belediye Başkanı Hasan
Akcan’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette
konuşan Bayraktar, “Belediye başkanımıza hem hayırlı olsun hem de geçmiş olsun dileklerimizi iletmek için ziyaret ettik.
Belediye Başkanı olarak zor bir görev. Bu
görevi yüklenen değerli kardeşimize başarılar diliyorum” dedi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Belediye Başkanı Hasan Akcan da
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın
yaptığı ziyaretin kendisini mutlu ettiğini söyledi. Akcan, “Biz de geçen hafta
Ankara’ya gittiğimizde kendilerini makamlarında ziyaret etmiştik. Bu tür ziyaretlerimiz karşılıklı olarak devam edecektir. Çünkü hem Sayın Bayraktar’ın hem de
bizim tek hedefimiz var, o da güzel ilçemize hizmet etmektir” diye konuştu.
16
Akyazı’daki incelemelerini tamamladıktan sonra Sakarya’ya bağlı Hasanbey
Mahallesinde çiftçi ve mahalle muhtarları
ile görüştü.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, selden en çok etkilenen ikinci ilçe
olan ve can kaybı veren Geyve İlçesinde inceleme ve görüşmelerine devam
etti. Geyve Kaymakamı İdris Akbıyık’ı da
ziyaret eden Şemsi Bayraktar, karşılıklı
görüş alışverişinde bulundu. Kaymakam
Akbıyık’tan zararla ilgili bilgi aldı.
Bayraktar, Geyve’de sele kapılarak
hayatını kaybeden Taner Yaman’ın ailesine taziye ziyareti yaptı. Taner Yaman’ın
babası Şaban Yaman’la görüşen Bayraktar, başsağlığı dileklerini iletti ve her
konuda kendilerine yardıma hazır olduğunu ifade etti. Sele kapılarak hayatını
kaybeden Taner Yaman’ın çalıştığı tavuk
çiftliğini de ziyaret eden Bayraktar, çiftlik
sahibi ve çalışanları ile görüşerek onlara
da hem başsağlığı hem de geçmiş olsun
dileklerini iletti.
Şemsi Bayraktar son olarak Geyve
Ziraat Odası’nda, Oda Başkanı Süleyman Pınar’dan meydana gelen zarar ve
yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldıktan
sonra basın mensuplarına demeç verdi,
sorularını yanıtladı.
Türkiye’nin ve Sakarya’nın 2007 yılında
da kuraklık başta olmak üzere doğal afetler yaşadığını, ancak son yağışların sebep
olduğu sel felaketinin daha büyük zarar
verdiğini söyleyen Bayraktar, “Türk çiftçisini önce aşırı sıcak, sonra don ve dolu daha
sonra da aşırı yağışlar vurdu. Çiftçimiz arka
arkaya gelen bu felaketler sonucunda eli
kolu bağlanmış hale geldi.
HABERLER
Çiftçi borçlanarak üretim yapıyor
Çiftçinin elinde yeterli miktarda para
olmadığı için ekimini sürekli olarak borçlanarak yaptığına dikkat çeken Bayraktar,
“Ekim alanları yeterli olmadığı için çiftçi küçük alanlarda fazla maliyetli üretim
yapmakta ve ürettiğinin, akıttığı alın terinin
karşılığını alamamakta, borçlanarak üretim
yapmak zorunda kalmaktadır” dedi.
Erteleme en az 3 yıla yayılmalı
Çiftçinin Ziraat Bankası ile Tarım Kredi
Kooperatiflerinin yanı sıra özel bankalara ve
Pancar Kooperatifleri’ne borçlu olduğunu,
bu borçlardan sadece Ziraat Bankası ile
Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olanların bir
yıl, yüzde 3 faizle ertelendiğine dikkati çeken Bayraktar, “Borçların 3 yıla yayılmasını
ve yüzde 3 faizin kaldırılmasını yani borçların faizsiz ertelenmesini istiyoruz. Taleplerimizi ilgili bakanlıklara ilettik. Çiftçimizin özel
bankalarla Pancar Kooperatifleri’ne olan
borçlarının da faizsiz, üç yıl süreyle ertelenmesiyle ilgili olarak Ankara’ya döner dönmez çalışma başlatacak, yaraların sarılması için elimizden geleni mutlaka yapacağız.
Bundan tüm çiftçilerimiz emin olsunlar.
Tarım Sigortası henüz oturmadı. Ödenecek primin yüzde 50’sini devletin karşılamasına rağmen Tarsim’e beklenen
ilginin gösterilmemesinin altında yatan
sebep bulunmalı ve düzeltilmelidir.
Türkiye’de araziler gün geçtikçe küçülüyor. Yeni çıkarılan ve devrim niteliğindeki
Miras Hukuku Kanunu ile bundan böyle
arazi parçalanmasının önüne geçilecek.
Sakarya’da arazi toplulaştırılması çalışmalarına başlanacak. İlk başlarda yaşanabilecek bazı sıkıntılara el birliğiyle göğüs gerilmeli. Bu yasa 50 yıl önce çıkarılmalı ve tarım
işletmelerinin küçülmeleri önlenmeliydi.”
Birlik olarak yapılan girişimler sonucunda bu yılki mısır destek primlerinin 20
Haziran'dan itibaren ödenmeye başlanacağının müjdesini veren Bayraktar, “Ödenecek olan mısır desteği primi ile çiftçimiz
nefes alacaktır diye düşünüyorum” dedi.
Çiftçinin talepleri
Şemsi Bayraktar’dan çiftçinin talepleri
ise şunlar oldu:
•Borç ödemeleri daha uzun süreye
yayılsın ve faizsiz olsun.
•Ziraat Bankası ile Tarım Kredi
Kooperatifleri’nin kredileri artırılsın.
•Çiftçinin öz kaynaklarının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılsın.
•Çiftçi çocuklarına kamu alanlarında
öncelikli olarak çalışma hakkı verilsin.
•Devlet selden zarar gören çiftçiye hibe gübre ve tohum versin.
•Çiftçiye ucuz mazot verilsin.
•Ürüne de destek verilsin.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bir taraftan ürettiğini kaybeden çiftçimiz, diğer taraftan da çeşitli borçlarını nasıl
ödeyeceğini düşünmektedir” dedi.
17
HABERLER
ORTAKÖY ZİRAAT ODASI HİZMET BİNASI AÇILDI
Bayraktar: Ziraat odaları hizmette birbirleriyle yarışır hale geldi
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, 50 yıldır
değişmeyen kanunun 2004 yılında
değişmesiyle Ziraat Odaları’nın hizmet açısından önünün açıldığını bildirerek, “Ziraat Odaları hizmette birbirleriyle yarışır hale geldi” dedi.
18
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Açılışını yaptığımız
yeni hizmet binasıyla
çiftçilerimize daha iyi
bir hizmet sunma
imkanına kavuşacaktır."
Bayraktar, Aksaray’ın Ortaköy
İlçesi Ziraat Odası yeni hizmet binasının açılışını yaptı. Ziraat Odalarının son dönemde büyük gelişmeler gösterdiğini, oda başkanlarının
adeta hizmet yarışında olduğunu,
çok başarılı ve güzel hizmetler
ürettiklerini belirtti. Türkiye’de 764
Ziraat Odası olduğunu ve yüzde 70’e yakınının kendi binasına, 75'inin toprak tahlil
laboratuvarına, yüzde 44'ünün tarımsal
araç ve makina parkına sahip olduğunu
vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bunlar bizim açımızdan gurur verici
gelişmeler. Çiftçimize hizmette de bize
kolaylık sağlıyor. Zaten Ziraat Odalarımızın temel amacı da çiftçimize hizmettir.
Biz çiftçilerimizden aldığımız parayı, hizmet olarak çiftçilerimize geri veriyoruz.
Çiftçimizin parası, onun alın terinin, el
emeğinin karşılığı.
Bu nedenle, bir kuruşunu dahi harcarken bunun farkında olmalıyız. Tabii, geldiğimiz bu seviyeyi daha da ileri taşımalı,
daha fazla toprak analiz laboratuvarını,
daha fazla tarımsal araç-makina parkını
çiftçilerimizin hizmetine sunmalıyız. Bu
anlayışla ve daha çok, daha hızlı, daha
etkin de çalışırsak, çiftçimizin her derdine merhem oluruz. Tarımın sorunları
sadece kamuya bırakılamayacak kadar
önemlidir.”
Kuraklık ve don afetinden
Aksaray da önemli ölçüde etkilendi
Bu yıl ülke çapında yaşanan kuraklık
ve don afetinden Aksaray’ın da önemli
ölçüde etkilendiğini bildiren Bayraktar,
“Aksaray’ın da içinde bulunduğu İç Anadolu Bölgemizde hububatta rekolte kaybı,
diğer bölgelere göre daha yüksek olacak.
Yaşanan kuraklık, kuruda ekili ürünlerin
gelişimini olumsuz etkilerken, aynı zamanda barajlarda doluluk seviyelerinin
azalmasına, yer altı su sevilerinin de gerilemesine yol açtı. Hububat üretimi yapan
üreticilerimiz, yağış yetersizliği nedeniyle
zaman zaman mecburen ek sulama yapmak zorunda kaldı. Yapılan bu sulamalar
üretim maliyetlerini daha da artırdı.
HABERLER
TZOB olarak, bütün bu sorunları,
bölge bölge ve il il tarayarak, ayrıca mahallinde kapalı ve saha toplantıları yaparak bir rapor haline getirdiklerini, bu
raporu, başta Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan olmak üzere, bakanlara, muhalefet partilerine ileterek, çözüm
istediklerini belirten Bayraktar, “Yaralarının acilen sarılması gerekiyor. Üreticilerimizin borçları 1 yıl ertelendi ama bu yeterli değil. Erteleme 3 yıla çıkarılmalıdır.
Çiftçinin SGK'ya prim borçları var, elektrik borçları var, bu borçlar yeniden yapılandırılmalı ve üreticiye yeni finansman
kaynakları yaratılmalıdır ki yeni üretim
sezona sorunsuz hazırlanabilsin” dedi.
Bayraktar, GAP, KOP, DAP, DOKAP
gibi projelerin acilen tamamlanması, suyun toprakla buluşturulması gerektiğini
bildirerek, “Suyun israf edilmemesi çok
önemli. Bunun için, modern sulama sistemlerinin kurulması önemli bir husustur.
İlçemizde bazı üreticilerimiz ürün çıkışlarının yetersiz olması nedeniyle yeniden
ekim yaptı. Bunun bir maliyeti var” dedi.
Ortaköy’ün, hayvancılıkla uğraşan
bir ilçe olduğunu, yaşanan kuraklığın,
başta saman olmak üzere, kaba yem
üretimini olumsuz etkileyeceği için
hayvancılık yapan üreticilerin de sıkıntı
yaşayacağını belirten Bayraktar, “Çiftçimizin bir diğer sorunu da, binbir
zorlukla ürettiği ürünü uygun fiyatla
satamamasıdır. Bunun yolu örgütlenmeden geçmektedir. Eğitim ve
örgütlenme, tarımımız için olmazsa
olmaz bir unsurdur” diye konuştu.
Ortaköy Kaymakamı Harun Başıbüyük, Ziraat Odalarının çalışmalarına her türlü desteği vereceklerini
ve yardıma hazır olduklarını bildirdi.
Başıbüyük, “Böyle bir hizmet binasını kazandıran Ziraat Odamıza teşekkür ederiz” dedi.
Açılışa, Ortaköy Kaymakamı
Harun Başıbüyük, Belediye Başkanı
Mahmut Ütük, SGK Aksaray İl Müdürü Saffet Çalışkan, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık İl Müdürü Zeynep
Çakmak, Aksaray Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı Ahmet Koçer, Ticaret
Borsası Başkanı Hamit Özkök, Ahiler Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu
Başkanı Hatice Şahin Eroğlu, TZOB
Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, Bölge oda başkanları, çiftçiler katıldı.
Ortaköy Ziraat Odası Başkanı
Yıldız Coşkun, TZOB Genel Başkanı Bayraktar, TZOB Yönetim Kurulu
Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur,
Kaymakam Harun Başıbüyük ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü
Çakmak’a plaket verdi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bunun yanı sıra ürün çıkışlarının yetersiz olduğu yerlerde çiftçimiz yeniden
ekim yapmak zorunda kaldı. Bu da maliyetleri önemli ölçüde yükseltti” dedi.
19
HABERLER
BAYRAKTAR NİĞDE’DE İNCELEMELERDE BULUNDU
Bayraktar: İthalatın önünü açtırmayacağız
Bir ithalat bugün üretimi yok eder. Benim yem maliyetlerimi dikkate almayan
anlayışa, üretici fiyatlarını yüksek görmek
suretiyle bir ithalat kapısı açılıp yanlışa
düşülürse bu sefer üretimden vazgeçen
çiftçimiz eti bir süre sonra tüketiciye pahalı yedirir. Bunun faturası tüketiciye ağır
çıkar.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, birtakım açılış
ve ziyaretler için geldiği Niğde’de yaptığı açıklamada, Ramazan öncesi "Et
lobisi"nin çalışmalara başladığını belirtti.
Bayraktar, Niğde Ziraat Odasında basın toplantısı düzenledi. Ramazan öncesi
et lobisinin çalışmalara başladığını belirten Bayraktar, "Bu sene de ithalatın önünü açtırmayacağız" dedi.
Bayraktar ilk ziyaretini Niğde Ziraat
Odası'na yaptı. Niğde Ziraat Odası Başkanı Veli Kenar ve Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından karşılanan Bayraktar yaptığı açıklamada, her Ramazan ayı başlangıcında
et ithalatı lobilerinin hortladığını söyledi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Geçmiş yıllarda da bu lobi ile mücadele ettiklerini vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:
20
“Bu ülkede özellikle et ithalatı lobileri
hortluyor. Bunlar her Ramazan ayı öncesinde, 'Et fiyatları yükseldi, et ithalatının
önü açılmalı' diye faaliyete başlıyorlar, basında açıklamalarda bulunuyorlar ama bu
lobiler belli alanlarda faaliyet yapıyorlar.
Geçen sene de biz bunlarla mücadele ettik ve geçen yıl ithalatın önünü açtırmadık.
Bu sene Ramazan ayında da ithalatı
açtırmayacağız. Çok yoğun bir şekilde
et fiyatlarının arttığını söyleyerek ithalatın
önünü açmak istiyorlar. Üretici fiyatları ve
tüketici fiyatlarıyla ben de onlara gideceğim. Üreticiden 18-19 TL’ye eti alıyorlar.
Bizim zaten yem maliyetlerimiz var, bunun altında satamam çünkü yem fiyatları artıyor. Üretici et fiyatlarını artıramıyor,
uzun zamandır böyle. Bunun altına da
düşemeyiz. İthalat kapısını açtığımızda
tüketici fiyatlarını aşağı indirirken, üretici
fiyatları yerinde kalacaksa buna itirazımız
yok ama her ithalat şunu göstermiştir, tüketici fiyatlarını 1 lira 2 lira aşağı indirirken
üretici fiyatlarını 5-6 lira aşağı indirmişlerdir. Olan üreticiye oluyor.
Esas olan üretimdir, üretimi artırmaktır. Türkiye bu gayretin içerisinde, desteklemeler bu yönde. Üretimin önünü ithalatla kapatmayalım. Üretimi artırmaya
çalışırken, çiftçilerimizin önünü kesmeyelim, üreticiye zarar verirsek tüketicide
zarar görür. Üreticiden alınan fiyatla,
tüketici arasındaki makasa baktığımızda
parayı kimin kazandığı orta yerde, aradaki makas büyük. Et ile alakalı spekülatif faaliyetlere meydan vermemek lazım.”
Bu yıl hububat verimlerinin düşük olduğunu belirten Bayraktar, “Hububat
rakamları düşecek. Çok spekülasyona
meydan vermemek için rakam vermeyeceğim ama geçen seneki üretim rakamlarının altına ineceğiz, dolayısıyla saman
ithalatı yapabiliriz” diye konuştu.
Bayraktar daha sonra Sazlıca kasabasındaki elma bahçesini de ziyaret ederek
incelemelerde bulundu.
HABERLER
BOR ZİRAAT ODASI YENİ HİZMET BİNASINDA
Bayraktar: Odalarımızın yüzde 75’i kendi hizmet binasına kavuştu
sonra geliyor. Niğde elma bahçelerinde gördüğüm bir eksikliği söylemek
istiyorum. Ağaçlar çok yaşlı. Ağaçları
gençleştirmez ve üretimi çeşitlendiremezsek Niğde elma üretiminde zirveye
çıkamaz.
Bu hizmet binası yapımında emeği
geçen çiftçilerimize, ilçe ziraat odası başkanıma, ilçe belediye başkanımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum."
Açılış törenine CHP Niğde Milletvekili Doğan Şafak, Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, Bor Kaymakamı
Abdullah Küçük, Bor Belediye Başkanı
Sıtkı Erat, TZOB Yönetim Kurulu Muhasip üyesi Mustafa Hepokur, il ve ilçe
Ziraat Odası başkanları ve vatandaşlar
katıldı.
Açılışta Bor Ziraat Odası Başkanlığı
tarafından TZOB Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar'a plaket ve deri seccade hediye edildi.
Bayraktar, açılışta yaptığı konuşmada,
çiftçilerden gelen kaynakları çiftçiye hizmet olarak geri vermeye gayret ettiklerini
ifade etti. Şemsi bayraktar şunları kaydetti:
"Türkiye genelinde yaklaşık 764 Ziraat Odamız var. Odalarımızın yüzde
75'i kendi hizmet binalarına kavuşmuş
durumda. 5,5 milyon üyesi ile TZOB
Türkiye'de en büyük birliktir. Odalara
gelen para çiftçimizin alın teridir. Eğer
bu parayı çiftçimize hizmet olarak değerlendiremezsek beni de, oda başkanlarını da, çiftçimizden gelen bu para
yakar.
Bu sene mart ayından
itibaren çiftçimiz her türlü
afeti gördü. Mayıs ayı yağışlarını beklerken çiftçimiz dolu ve sel felaketiyle
karşılaştı. Türk çiftçisinin
bu sene yaşamadığı afet
yok.
Allah'tan gelene yapacak
bir şey yok. Ancak birtakım
tedbirleri almak zorundayız.
Çiftçimizin bu sıkıntılı halini
paylaşmalı ve gidermeliyiz.
Niğde'de elma bahçelerini
gezdim, bütün meyveleri don
vurmuş.
Niğde elma üretiminde
Isparta, Karaman illerinden
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar açılışlar ve ziyaretler için gittiği Niğde’de Bor Ziraat Odasının yeni binasını hizmete açtı.
21
TZOB DİYOR Kİ!
DOĞAL AFETLER
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"En son 30-31 Mayıs
ve 1 Haziran tarihlerinde
yaşanan dolu
bazı bölgelerde
ürüne büyük
zarar verdi."
22
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin başının dertten kurtulmadığını, bu üretim sezonunda kuraklık, don, dolu, fırtına, aşırı
yağış gibi tabii afetlerle geçtiğini, doğal
afetlerin tarımı vurmaya devam ettiğini
bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, en son
30-31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde yaşanan dolunun bazı bölgelerde ürüne büyük zarar verdiğini belirtti.
2013-2014 üretim döneminin başladığı Ekim ayından bu yana yağışların
yetersizliğinin yanı sıra, Mart ayı sonunda
gerçekleşen dondan üreticilerin büyük
zarar gördüğünü hatırlatan Bayraktar,
“Yaşanan bu felaketlerin üzerine 30-31
Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde ülkemizin
bazı bölgelerinde meydana gelen dolu
yağışı, bütün bunların üzerine tuz biber
olmuştur. Büyük sıkıntıdaki çiftçiye yeni
bir sorun yaşatmıştır” dedi.
Zarar gören yerler
Ziraat Odalarından alınan bilgiye göre, özellikle Bursa, Yozgat, Manisa, Mersin, Ankara, Eskişehir, Kırıkkale, Çorum,
Kayseri, Samsun ve Amasya’nın bazı ilçelerinde meyve, sebze, zeytin, buğday,
arpa, mısır, nohut, pancar, yonca, bağ
alanlarında yüzde 20’lerden yüzde 100’e
yaklaşan oranlarda zarar yaşandığına
dikkati çeken Bayraktar, tespit edilen zararla ilgili şu bilgileri verdi:
Bursa Gürsu: Meyve üretimi ile seracılığın yoğun olarak yapıldığı Bursa
Gürsu’da, elma, armut ve şeftalide yüzde
20’den yüzde 90’lara varan oranlarda zarar meydana geldi. 400 dekar alanda bulunan seraların yüzde 50’si zarar gördü.
Bursa Mudanya: 6 köy meydana gelen dolu yağışından olumsuz etkilendi.
Özellikle 3 köyde yağışlar etkili oldu. Armut, elma ve şeftalide yüzde 40 ile yüzde
50 oranında hasar bekleniyor.
TZOB DİYOR Kİ!
Bursa Nilüfer: Çaylık köyünde 4 bin
dönüm kadar bir alanda, buğday, zeytin
ve meyvelerde zarar meydana geldi.
İstanbul: Daha çok şehir merkezinde
etkili olan yağışlar, tarım alanlarında zarara yol açmadı.
Yozgat Boğazlıyan ve Sarıkaya: Her
iki ilçede de buğday, arpa, silajlık mısır ve
nohutta yüzde 100’e varan oranlarda hasar meydana geldi. Tarlalar biçer döver
giremez durumda.
Manisa: Merkez ilçede 5-10 bin dönüm alanda başta bağ, mısır, domates
olmak üzere ekili tüm ürünlerde yüzde
100’e varan oranlarda dolu zararı görüldü.
Eskişehir: Toplam 400 bin dekar alanda hububat, meyve ve sebze zarar gördü.
Çankırı: 2 köyde buğday ve arpada
hasar olmakla birlikte büyük bir kayıp
yaşanmadı.
Kırıkkale Sulakyurt: Hasar Tespit Komisyonu raporuna göre, buğdayda yüzde 41, ayçiçeğinde yüzde 50, bağlarda
yüzde 35-50, kavun-karpuzda yüzde 3540 kayıp meydana geldi.
Kırıkkale Keskin: Buğday ve arpada
zarar meydana geldi. Yıldırım düşmesi
sonucu 3 hayvan telef oldu.
Çorum: Merkez ilçede patates, sebze
ve soğanda bir miktar hasar meydana geldi. Aşırı yağışlar yer yer sel baskınlarına yol
açtı. Yüksek yerlerde sorun görülmedi.
Çorum İskilip: Bağ ve bahçelerde bir
miktar hasar meydana geldi.
Manisa Akhisar: Buğday ekili alanlar
ile bağlarda, bir miktar da mısır ekili alanlarda zarar meydana geldi.
Çorum Bayat: 2 köyde etkili olan dolu
yağışı arpa ve buğdaya yüzde 30 ile yüzde 40 arasında zarar verdi.
Mersin Silifke: Şeftali, elma, kiraz ve
ceviz başta olmak üzere tüm meyveler
zarar gördü. Gelecek yıl sürgün verecek
olan dallar da zarar meydana geldi. Bunun yanı sıra seralarda da büyük zarar
oldu. Zararın bazı alanlarda yüzde 100’e
yaklaştığı görüldü.
Çorum Osmancık: İşyerlerinde hasar
meydana geldi. Sele kapılan bir kişi hayatını kaybetti.
Ankara Sincan: Meydana gelen dolu yağışından meyve ve sebze alanları
ile arpa ekili alanlar hasar gördü. İlçede
yapılan hasar tespit çalışmaları sonucuna göre, yüzde 30-40’dan yüzde 70-80’e
varan oranlarda kayıp oldu.
Ankara Çubuk: Meyve, sebze ve buğday alanlarında yüzde 70 üzerinde hasar
bekleniyor.
Bayraktar:
"Zarar gören alanlarda TARSİM
sigorta eksperleri ve
hasar tespit komisyonlarının
çalışmaları devam ediyor."
Kayseri Kocasinan: 30 bin dönüm tarım alanı doludan zarar gördü. Buğday,
arpa, bağ ve bahçelerde hasar bazı yerlerde yüzde 100’ü buldu.
Kayseri Bünyan: 20 bin dönüm alanda dolu zararı oldu. Buğday, arpa, bağ ve
bahçelerde yüzde 100’e yaklaşan hasar
meydana geldi.
Samsun Canik, Atakum ve İlkadım: İlk
incelemelere göre, Canik, Atakum ve İlkadım ilçelerinde buğday ve meyvede dolu
nedeniyle yüzde 20-30 kayıp bekleniyor.
Amasya: Merkez ilçede dolu çok zarar
vermezken, buğday, pancar, yonca selden tamamen zarar gördü.”
Ziraat Odalarından TZOB’a gelen raporlara göre başka illerdeki hasar tespitlerini de takip ettiklerine dikkati çeken
Bayraktar, TARSİM sigorta eksperleri ve
hasar tespit komisyonlarının çalışmalarının devam ettiğini bildirdi.
Üreticilerin iklimsel olumsuzluklar nedeniyle zorlu bir dönem geçirdiğini bildiren
Bayraktar, “Dolu zararı sigorta kapsamında
olsa da üreticinin büyük bölümü çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramamıştır. Kuraklık
gibi kapsam dışı afetler için 2090 sayılı Kanun ihtiyaca cevap verememektedir” dedi.
TZOB’dan Doğal Afetleri
Değerlendirme Toplantıları
sonuç raporu
Şemsi Bayraktar, üreticinin yaşadığı
afetlerin yerinde tespiti ve üretici beklentilerinin belirlenmesi amacıyla, Ziraat Odaları temsilcileri, bakanlık, ilgili kurum, kuruluş yetkililerinin katılımıyla “Doğal Afetleri
Değerlendirme” toplantıları yaptıklarını, zarar gören tarım alanlarını inceleyip durum
tespitinde bulunduklarını hatırlattı.
Bayraktar, hazırladıkları raporları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na,
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye,
Hazine’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek ve Bakanlar Kurulu üyelerine, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Başkan ve üyelerine, bölge
milletvekillerine ilettiklerini belirtti.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bursa Osmangazi: 2 köyde zarar görüldü. Özellikle çiçeklenme döneminde olan
zeytin ağaçlarında zarar meydana geldi.
Zeytinde bir sonraki yıl ürünü verecek olan
meyve gözlerinde hasarlar oluştu.
23
TZOB DİYOR Kİ!
TABİİ AFETLER
HAZİRAN AYINDA DA
DURMADI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekim 2013’de
başlayan bu üretim sezonunda doğal
afetlerin hemen hepsini yaşayan çiftçinin,
Haziran ayında da rahat yüzü görmediğini bildirdi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bayraktar, “Bursa, Yozgat, Muğla,
Manisa, Ankara, Eskişehir, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Kayseri, Samsun, Amasya,
Denizli, Nevşehir, Manisa, Adana, Mersin, Kahramanmaraş, Osmaniye, Düzce,
Zonguldak, Bartın, Karabük, İstanbul,
Kocaeli, Sakarya, Bolu, Yalova, Bilecik,
Sinop, Ordu, Tokat, Sivas, Gaziantep, İzmir, Konya illerinde 4, 5, 6 ve 13 Haziran
tarihlerinde görülen aşırı yağış, bazı illerde de dolu ürüne zarar verdi” dedi.
24
Ekim-Nisan döneminde Mart ayı dışında normalin çok altında kalan yağışların
Mayıs ayında normalin üzerin e çıktığını
belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Mayıs ayında yağış ortalaması
normalin yüzde 21, geçen yılın yüzde 37,2 üzerinde 58,5 milimetre olarak
gerçekleşmiştir.
Her ne kadar Mayıs ayı yağışları normalin üzerinde olsa da kış aylarında yağışların yetersiz kalması nedeniyle 2013
Ekim-2014 Mayıs döneminde, birikimli
yağışlar genel olarak normalden ve geçen yılın aynı dönemindeki yağışından
az oldu. Normali 549,5 milimetre, geçen
yılın aynı dönem ortalaması ise 614,8 mm
iken, 2013 Ekim-2014 Mayıs döneminde
yağış ortalaması 426,5 mm’de kaldı. Bu
dönemdeki yağış miktarı normale göre
yüzde 22,4, geçen yıla göre ise yüzde
30,6 azaldı.
Ekim-Mayıs aylarında birikimli olarak normale göre yağış azalması yüzde 32,2 ile en fazla Akdeniz Bölgesinde
görüldü. Bu bölgeyi yüzde 30,6 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yüzde 30,5
ile Doğu Anadolu Bölgesi, yüzde 26,5
ile İç Anadolu Bölgesi, yüzde 14,1 ile
Karadeniz Bölgesi, yüzde 13,1 ile Ege
Bölgesi, yüzde 12,8 ile Marmara Bölgesi izledi.”
Mayıs ayında kuraklık riskinin oluştuğu
İç Anadolu bölgesinde normalinin üzerinde oluşan yağışın, bazı alanlarda faydalı
olduğunu belirten Bayraktar, kış yağışlarındaki yağışlar yetersiz olduğu İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerinde bahar aylarına
kadar yeterli gelişimi tamamlanamayan
alanlarda, Mayıs ayı yağışlarının etkisinin
beklenenin altında kaldığını vurguladı.
Ayrıca, hasadın devam ettiği Akdeniz
Bölgesinde gerçekleşen aşırı yağışların
buğday hasadını zorlaştırdığına dikkati
çeken Bayraktar, İç Anadolu Bölgesinde
aşırı yağışların sele dönüştüğü alanlar ile
dolu yağışının gerçekleştiği buğday alanlarında zarar meydana geldiğini bildirdi.
Ekim ayından bu yana yaşanan risklerin tümü değerlendirildiğinde hububatta kış kuraklığının ardından yaşanan don,
dolu, aşırı yağışların bu yıl verim kaybına
yol açtığını vurgulayan Bayraktar, Haziran
ayında yaşanan afetlerle ilgili olarak şu
bilgileri verdi:
•4 Haziran 2014 tarihinde yaşanan
dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler:
Bursa Gürsu: Meyve üretimi ile seracılığın yoğun olarak yapıldığı Bursa
Bursa Mudanya: 6 köy meydana
gelen dolu yağışından olumsuz etkilendi.
Özellikle 3 köyde yağışlar etkili oldu. Armut, elma ve şeftalide yüzde 40 ile yüzde
50 oranında hasar bekleniyor.
Bursa Osmangazi: 2 köyde zarar
görüldü. Özellikle çiçeklenme dönemindeki zeytin ağaçlarında zarar meydana
geldi. Zeytinde bir sonraki yıl ürününü
verecek olan meyve gözlerinde de hasarlar oluştu.
Bursa Nilüfer: Çaylık köyünde 4 bin
dönüm kadar bir alanda, buğday, zeytin
ve meyvelerde zarar meydana geldi.
İstanbul: Daha çok şehir merkezinde
etkili olan yağışlar, tarım alanlarında zarara yol açmadı.
Ankara Çubuk: Meyve, sebze ve
buğday alanlarında yüzde 70 üzerinde
hasar bekleniyor.
Eskişehir: Toplam 400 bin dekar
alanda hububat, meyve ve sebze doludan zarar gördü.
Çankırı: 2 köyde buğday ve arpada
hasar olmakla birlikte büyük bir kayıp
yaşanmadı.
Kırıkkale Sulakyurt: Hasar Tespit Komisyonu raporuna göre, buğdayda yüzde 41, ayçiçeğinde yüzde 50, bağlarda
yüzde 35-50, kavun-karpuzda yüzde 3540 kayıp meydana geldi.
Kırıkkale Keskin: Buğday ve arpada
zarar meydana geldi. Yıldırım düşmesi
sonucu 3 hayvan telef oldu.
Çorum: Merkez ilçede patates, sebze
ve soğanda hasar meydana geldi. Aşırı
yağışlar yer yer sel baskınlarına yol açtı.
Yüksek yerlerde bir sorun görülmedi.
Yozgat Boğazlıyan ve Sarıkaya:
Hem Boğazlıyan hem de Sarıkaya ilçelerinde buğday, arpa, silajlık mısır ve nohutta yüzde 100’e varan oranlarda hasar
meydana geldi. Tarlalar biçerdöver giremez durumda.
Çorum İskilip: Bağ ve bahçelerde bir
miktar hasar meydana geldi.
Manisa: Merkez ilçede 5-10 bin dönüm alanda başta bağ, mısır, domates
olmak üzere ekili tüm ürünlerde yüzde 100’e varan oranlarda dolu zararı
görüldü.
Çorum Osmancık: İşyerlerinde hasar meydana geldi. Sele kapılan bir kişi
hayatını kaybetti.
Manisa Akhisar: Buğday ekili alanlar
ile bağlarda, bir miktar da mısır ekili alanlarda zarar meydana geldi.
Mersin Silifke: Şeftali, elma, kiraz ve
ceviz başta olmak üzere tüm meyveler
zarar gördü. Gelecek yıl sürgün verecek
olan dallar da zarar meydana geldi. Bunun yanı sıra seralarda da büyük zarar
oldu. Zararın bazı alanlarda yüzde 100’e
yaklaştığı görüldü.
Ankara Sincan: Meydana gelen dolu yağışından meyve ve sebze alanları
ile arpa ekili alanlar hasar gördü. İlçede
yapılan hasar tespit çalışmaları sonucuna göre, yüzde 30-40’dan yüzde 70-80’e
varan oranlarda kayıp oldu.
Çorum Bayat: 2 köyde etkili olan dolu yağışı arpa ve buğdaya yüzde 30 ile
yüzde 40 arasında zarar verdi.
Kayseri Kocasinan: 30 bin dönüm
tarım alanı doludan zarar gördü. Dolu
yağışı olana yerlerde ekili olan buğday,
arpa, bağ ve bahçelerde hasar bazı yerlerde yüzde 100’ü buldu.
Kayseri Bünyan: 20 bin dönüm
alanda dolu zararı oldu. Dolu yağışı olan
yerlerde ekili olan buğday, arpa, bağ ve
bahçelerde yüzde 100’e yaklaşan hasar
meydana geldi.
Samsun Canik, Atakum ve İlkadım:
Canik, Atakum ve İlkadım ilçelerinde buğday ve meyvelerde dolu nedeniyle yüzde
20-30 kayıp bekleniyor.
Amasya: Merkez ilçede dolu çok zarar vermezken, buğday, pancar, yonca
selden tamamen zarar gördü.
Bayraktar:
"Çiftçimiz
Haziran ayında bile
büyük zarara uğradı.
Üreticilerin zararları
telafi edilmelidir."
•5 Haziran 2014 tarihinde yaşanan
dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler:
Denizli Honaz: İlçede şiddetli yağmur gerçekleşti. Dağlık köylerde sel oldu.
Nevşehir Kozaklı: İlçenin Yassıca,
Küllüce, Karahasanlı, Kanlıca, Karasenir
ve Merkeze bağlı mahallelerinde yaşanan aşırı yağış ve dolu büyük zarara neden oldu. Özellikle buğday arazilerinde
zarar var.
Manisa Merkez, Sarıgöl, Saruhanlı: Dolu yağışı üzüm bağlarına, buğday,
mısır, domates ve karpuz ürünlerine zarar
verdi. Bağlarda yedek budaklarda zarar
gördüğü için gelecek senenin ürünü de
etkileneceği tespit edildi. İl genelinde toplamda yaklaşık 7 bin dekar alanda zarar
oluştu.”
•6 Haziran 2014 tarihinde yaşanan
dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler:
Bayraktar, 6 Haziran 2014 tarihinde
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine
göre Adana, Osmaniye’yi de içine alan
Çukurova bölgesi aşırı yağışların, Çukurova dışında kalan Adana bölgesi, Tarsus,
Kahramanmaraş’ın batısı, Osmaniye,
Düzce, Zonguldak, Bartın, Karabük ise
çok kuvvetli, İstanbul, Kocaeli, Sakarya,
Bolu, Yalova, Bursa’nın doğusu, Bilecik,
Eskişehir, Ankara’nın kuzeyi, Kastamonu,
Çankırı, Sinop, Samsun, Ordunun Batısı,
Çorum, Tokat, Amasya, Sivas’ın güney
ve batısı, Kayseri, Nevşehir’in doğusu ve
Yozgat’ın kuvvetli yağışların etkisi altında
kaldığını belirtti.
•2-9 Haziran 2014 tarihinde yaşanan
dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler:
Sakarya Akyazı ve Hendek: Akyazı
İlçesi’nde bir hafta boyunca düşen aşırı
yağışlar özellikle mısır ekili alanlarda zarara yol açtı. Boyca büyük olan mısırlarda
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Gürsu’da, elma, armut ve şeftalide yüzde 20’den yüzde 90’lara varan oranlarda
zarar meydana geldi. 400 dekar alanda bulunan seraların yüzde 50’si zarar
gördü.
25
TZOB DİYOR Kİ!
yatmalar olurken, çürüme şeklinde zarar
da meydana geldi.
Hendek İlçesi’nde bir hafta süren aşırı
yağışlar sele yol açtı. Mısır ve buğday ekili
alanlar sele maruz kaldı. Dolu yağışı ise fındıklarda bir miktar zarar meydana getirdi.
Hasar tespit çalışmaları devam ediyor.
•13 Haziran 2014 tarihinde yaşanan
dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler:
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Gaziantep, Adıyaman İlinin batısı ile İzmir,
Aydın, Muğla’nın Fethiye, Kaş, Finike ilçeleri hariç ülkenin tümünde yağışların etkili
olduğunu vurgulayan Bayraktar, 13 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı
yağışlardan etkilenen yerler konusunda
ise şunları kaydetti:
“Bursa İlimize bağlı Orhaneli, Gürsu,
Orhangazi ve Nilüfer ilçelerimizle Yozgat
Boğazlıyan ilçesine bağlı 2 belde ve 7
köyde, Gaziantep’te aşırı yağış ve dolu
nedeniyle buğday, arpa, nohut gibi ürünlerle; armut, incir, erik, elma, şeftali, kiraz,
zeytin, sebze bahçeleri ve seralarda yüzde 90’lara varan oranlarda zarar oluştu.
Aşırı yağışlar nedeniyle Sakarya’nın Hendek, İzmir’in Tire, Konya’nın Seydişehir
gibi ilçelerinde çeşitli zararlar gerçekleşti.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bursa: Dolu bölgede tahıl, meyvesebze ve zeytinde önemli derecede zarar
meydana getirdi. Kirazlarda aşırı yağışlar
çatlamaya yol açtı.
26
Meyve (şeftali, üzüm, incir, erik, elma,
kiraz), sebze, zeytin ve bağ alanlarında
yüzde 20’den yüzde 100’e varan oranlarda zarar meydana gelmiştir.
Aşırı yağışların çiçeklenme döneminde meydana gelmesi sonucu zeytinde
tutum az, üzümde ise kavrulma olmuştur.
Sakarya Hendek: Hendek’te ovada
merkeze yakın köylerde meydana gelen
aşırı yağışlar, ekilen mısırlarda çürüme görüldü yol açtı. Yeniden ekim yapılma durumu var. Sebzelerin tamamı zarar gördü.
İzmir Tire: Aşırı yağışlar ve dolu sebze ekili alanlar ile buğday, mısır ve zeytinliklerde hasara yol açtı. 5-6 bin dekar alan
fazla yağış ve doludan etkilendi.
Adana Seyhan: Buğday hasadı tamamlandığı bölgede, yağış olan yerlerde
sebze ve meyvede kısmi zarar görüldü.
Konya Seydişehir: Yağışlar buğdayı
olumsuz etkiledi. Pas hastalığı görülmeye
başlandı. Havaların kapalı gitmesi halinde kayıp bekleniyor.”
•19-20-21 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen
yerler:
Bursa Karacabey, Edirne Lalapaşa ve
Süloğlu, Sakarya, İstanbul Silivri ve Kocaeli Kandıra’da aşırı yağış ve dolu tarım
ürünlerine zarar verdi.
Bursa Karacabey: Aşırı yağış ve dolu özellikle domates ve karpuzlarda yüzde 60’dan yüzde 70’e varan oranlarda
zarara yol açtı. İlçe tarım müdürlüğünce
oluşturulan hasar tespit komisyonu hasar
tespit çalışmalarına devam ediyor.
İstanbul Silivri: Aşırı yağış ve dolu
ekili alanlarda zarara neden oldu. Özellikle dolu yağışı buğdayda başakların kırılmasına ve yatmasına yol açarak zarar
meydana getirdi. Ayçiçeğinde de bir miktar zarar meydana geldi.
Kocaeli Kandıra: İlçeye düşen aşırı
yağış büyük hasara yol açmamakla birlikte, özellikle yeni ekilen mısırlarda yağışın
çıkış dönemine rastlaması zarara neden
oldu.
Edirne Lalapaşa ve Süloğlu: Haziran ayının 20’sinde özellikle Lalapaşa ve
Süloğlu ilçelerinde dolu şeklinde düşen
yağış ayçiçeğinde çiçek tablaları ve yapraklarda zarara neden oldu. Buğdayda
ise başakların kırılmasına ve yatmaya yol
açtı. Buğday ve ayçiçeğinde meydana
gelen dolu zararı için TARSİM eksperlerine durum iletildi. Hasar tespit çalışmaları
devam etmekle birlikte ürünlerde yüzde
40 ile yüzde 60 zarar bekleniyor.
Sakarya Erenler ve Gevye: Erenler
ve Gevye’de dolu şeklinde düşen yağış
bir miktar zarara yol açtı.
Üreticinin zararları telafi edilmelidir
Bayraktar, çiftçinin Haziran ayında
bile büyük zarara uğradığını bildirerek,
Ziraat Odalarımızdan TZOB’a intikal
eden raporlara göre başka illerdeki hasar tespitlerini de takip ettiklerine dikkat
çekti. Bayraktar, zarar gören alanlarda
TARSİM sigorta eksperleri ve hasar tespit komisyonlarının çalışmalarının devam
ettiğini bildirdi.
Üreticilerin iklimsel olumsuzluklar nedeniyle zorlu ve sıkıntılı bir dönem geçirdiğini bildiren Bayraktar, “Her ne kadar
dolu zararı sigorta kapsamında olsa da
üreticilerin büyük bölümü çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramamıştır.
Ayrıca kuraklık gibi risk kapsamı dışında afetler için 2090 sayılı Kanun ihtiyaca
cevap verememektedir. Üreticilerin zararları telafi edilmelidir” dedi.
TZOB DİYOR Kİ!
TZOB
OTOMASYON PROJESİ
DEVREYE GİRDİ
Bayraktar:" 20 hafta sürecek eğitim çalışmalarının sonunda
sistem, Türkiye genelinde 764 Ziraat Odasında kullanılacak."
Bayraktar, yaptığı açıklamada, eğitim
ve yaygınlaştırma çalışmaları için TZOB
bünyesinde eğitim merkezi kurulduğunu, Ziraat Odalarından gelen personele,
uzman eğitimcilerin sistem konusunda
eğitim verdiğini belirtti. Eğitim ve yaygınlaştırma çalışmalarının 20 hafta süreceğini vurgulayan Bayraktar, sistemin
Türkiye genelindeki 764 Ziraat Odasında
kullanılmaya başlanacağını bildirdi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar,
çalışmalar kapsamında 764 Ziraat
Odası’nın elemanlarının eğitimden geçirileceğini kaydetti.
Otomasyon sistemi
Bayraktar, Türk çiftçisinin refahının
artırılması ve tarım sektörünün istenilen seviyeye ulaşabilmesi açısından
otomasyon sisteminin önemine vurgu
yapan Bayraktar, devreye giren otomasyon yazılım sisteminin çok geniş
uygulama sahası olduğunu belirterek,
“Çiftçi kütük bilgileri, arazi ve tarımsal
bilgiler, üretim deseni ve miktarları, bina ve tesis varlığı, alet ve makine varlığı,
hayvan ve su ürünleri varlığı sistemde
görülecek. Çiftçilerin SGK’ya kayıtları çevrimiçi olarak yapılacak. E-Devlet
kapsamında kamu ve diğer kuruluşlarla web servisleri üzerinden bilgi paylaşımında bulunulacak. Çiftçi bilgilerinin
kontrolü çevrimiçi yapılacak ve gerekli
belgeler hazırlanabilecek” dedi.
Otomasyon sisteminde, çiftçilere
ilişkin üye kayıt defterleri başta olmak
üzere üyeliğe dair tüm ayrıntıların yer
alacağının altını çizen Bayraktar, “İçişleri Bakanlığı aracılığıyla kimlik ve adres
bilgileri, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü aracılığıyla tapu kayıtları, Maliye Bakanlığı ile vergi bilgileri, SGK ile sosyal
güvenlik bilgileri sorgulanabilecek.
Sistem, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)
ile entegre çalışabilecek.”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, sistemle ülke geneline yayılmış 764 Ziraat
Odası’nın idari işlemlerinin sistem üzerinden elektronik ortamda yapılmasının
mümkün olduğunu vurguladı.
Tarım sektörüyle ilgili politikaların
belirlenmesinde rol oynayacak
Şemsi Bayraktar, otomasyon sisteminin Ziraat Odaları arasında iş ve
işlemlerde standart birliğine ve tarımla ilgili verilerin en kısa zamanda Türkiye Ziraat Odaları Birliği bünyesinde
toplanmasına olanak vereceğine, sistemin tarımın içinde bulunduğu durumun izlenmesini sağlayacağına, tarımla ilgili politikaların belirlenmesinde
önemli katkılarda bulunacağına dikkati
çekti.
Bayraktar, otomasyon sistemine
geçmek için TZOB bünyesinde uluslararası standartlara uygun bir veri merkezi oluşturduklarını, merkezde otomasyon yazılım çalışmaları için gerekli
tüm donanımın yer aldığını belirtti.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Bayraktar, TZOB otomasyon
projesinin devreye girdiğini bildirerek,
“Ocak 2013 tarihinde sözleşmesini imzaladığımız proje devreye girdi. Eğitim
çalışmalarına başladık” dedi.
27
KİMSE ÇİFTÇİYİ YOK SAYAMAZ
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Tarımın bu yıl
yaşamadığı afet kalmadı.
Çiftçimiz zor durumda.
Türkiye bunu da konuşmalı,
çözüm yolları
üretmeli."
28
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin seçimden başka bir şey konuşmaz olduğunu bildirerek, “Son yılların en büyük doğal
afeti yaşanmasına rağmen tarım sektörü
ne siyasetin ne de medyanın gündeminde. 77 milyonu besleyen 5 milyonun üzerindeki çiftçimizi bu ülkede kimse yok sayamaz, sıkıntılarını görmezden gelemez”
dedi.
yağış, fırtına, hortum gibi doğal afetlerin
hemen her türlüsünün yaşandığını belirtti.
Doğal afetlerin 81 ilin büyük çoğunluğunda zarara yol açtığını vurgulayan Bayraktar, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinin
kuraklıktan şiddetli bir şekilde etkilendiğine, tahılların hepsinde rekolte düşüşü
beklendiğine dikkati çekti.
Bayraktar, çiftçinin zor durumda olduğunu, Türkiye’nin bunu da konuşması,
çözüm yolları üretmesi, gerçek gündemine dönmesi gerektiğini belirtti.
Bayraktar, en önemli tahıl olan buğdayda geçen yıl 22 milyon 50 bin ton olan
rekoltenin, bu yıl 18 milyon tonu bulmasının bile sevindirici bir gelişme olacağını
bildirdi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada,
2013-2014 üretim döneminde başlangıcından itibaren, kuraklık, don, dolu, aşırı
Kuraklık başta olmak üzere doğal
afetlerin sadece tahılları ve meyveyi olumsuz etkilemeyeceğini, yem bitkilerinde de
TZOB DİYOR Kİ!
“Mart ayında yaşanan don olayı çok
sayıda ilde etkili oldu. Kayısı, fındık, elma,
ceviz başta olmak üzere hemen hemen
bütün meyveler dondan etkilendi. Yer yer
yüzde 90’lara varan üretim kayıpları oluştu.
Fiyatlar mevsim normallerinin çok
üzerinde seyrediyor. Son bir yılda market
fiyatları, kuru kayısıda yüzde 154,5, Antep
fıstığında yüzde 70,8, iç fındıkta yüzde
60,24, kirazda yüzde 41,65, şeftalide yüzde 38,10, kavunda yüzde 28,82, limonda
yüzde 26,75, elmada yüzde 17,25 arttı.
Artış oranları enflasyonun çok üzerinde...
“Seçimden başka bir şey
konuşmaz olduk”
rekolte kaybına neden olacağına dikkati
çeken Bayraktar, şöyle devam etti:
“Önemli üretim bölgelerimizde yaşanan kuraklık nedeniyle buğday ve arpada sap boyu yeterince gelişemedi, kısa
kaldı. Bu da saman üretiminin beklenenin
çok altında kalacağını gösteriyor. Türkiye,
2012 yılında saman ithal etmek zorunda
kalmıştı. Saman ithalatına yönelik düzenlemeler, bu yıl da böyle bir yola gidileceğini bize gösteriyor” dedi.
Türkiye’nin zaten kaliteli kaba yem açığı yaşadığını hatırlatan Bayraktar, bu yıl
hayvan yemi olarak da kullanılan buğday,
arpa, mısır, çavdar, yulaf ve tritikalenin yanı sıra fiğ gibi yem bitkileri üretiminde de
önemli rekolte kaybı beklendiğini, bunun
Üreticimizin, tarlasına, bahçesine ateş
düştü. Çiftçimiz zor durumda. Bunlar
önemli sorunlar. Bunu konuşup, çözüm
yolları üretmemiz gerekirken, seçimden
başka bir şey konuşmaz olduk. 2013 yılı
sonundan bu yana sürekli seçimi konuşuyoruz. Seçimler elbette önemli. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru. Ama gelişmiş
ülkeler öncelikle seçimi değil, geçimi konuşuyor. Gelişmiş ülkelerde sokakta, çarşıda, tarlada, pazarda seçim konuşulmuyor. Herkes işinde gücünde... Çalışıyor,
üretiyor. Sistem normal düzeninde işliyor.”
Türkiye’nin artık gerçek gündemine,
işine gücüne dönmesi gerektiğini, ülkenin sorunlarını masaya yatırması, çözüm
yollarını araması gerektiğini belirten Bayraktar, şu konulara değindi:
“Tarımın bu yıl yaşamadığı afet kalmadı ama gündemde yer almıyor. Son
yılların en büyük doğal afetini yaşanmasına rağmen tarım sektörü ne siyasetin ne
medyanın gündeminde.
Her akşam televizyonlarda seçim, dış
politika üzerine oturumlar yapılıyor. Tarımı
konuşan yok. Çok büyük bir afet yaşandı
ama televizyonlarda hiçbir açık oturumda
tartışma konusu yapılmadı.
Gıda güvencesinden daha önemli bir
konu var mı? Büyük bir felaket yaşıyoruz.
Bu afetin sonuçlarını Ağustos ayından
itibaren göreceğiz. Tedbirler alınmadığı takdirde Türkiye’nin gıda güvencesini
sağlayamayız. Tarımın sorunları ve çözüm yolları tartışılmalı. 77 milyonu besleyen 5 milyonun üzerindeki çiftçimizi bu
ülkede kimse yok sayamaz. Afetin boyutlarının çok büyük olmasına rağmen, tarım
sektörü, ulusal medyada, televizyonlarda
yer bulamıyor. Tarıma niçin medyamız bu
kadar uzak? Çiftçimiz, insanlarımızı doyuruyor. Bundan daha önemli bir konu var
mı? Bazı kesimlerin bunun farkında olmaması bizi üzüyor.”
“En önemli konu gıda güvencesi
ve güvenliğidir”
Öncelikle sorunlara odaklanılması gerektiğini, bu yıl mahalli idareler genel seçimi
yapıldığını, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacağını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“2015 yılında da milletvekili genel seçimleri var. Seçimler olacak ama sorunları
da konuşmalıyız. Ancak bizim çiftçimizin,
üreticimizin, tüm halkımızın sorunlarını
görmemize engel olmamalı.
Kimse, içinde bulunduğumuz yıldaki
üretim yetersizliği nedeniyle Türkiye’nin
tarımda çok daha fazla ithalata mecbur
kalabileceğini göz önünde bulundurmuyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizin en
önemli konusu gıda güvencesi ve güvenliğidir. Gıda güvencesini sağlayan da
Türk çiftçisidir. Çiftçimizin sorunu aynı
zamanda ülkemizin sorunudur. 77 milyon
nüfusumuzu, 35 milyon turist ve 1 milyonu
aşkın Suriyeli mülteciyi, 2 milyondan fazla Türkiye’de yaşayan yabancıyı doyuran,
17 milyar dolarlık tarım ve gıda ihracatının
gerçekleştirilmesini sağlayan çiftçimizin
sorunlarını çözmezsek, ülkemizin gıda güvencesi sıkıntıya girer. Çiftçimizi ne yapıp
edip tarlada tutmalıyız. Finansman ihtiyacını sağlamalı; elektrik, Sosyal Güvenlik
prim borçları dahil tüm borçlarını en az 2-3
yıl ertelemeliyiz. Özel bankalara olan borçlarını yapılandırmalıyız. Mazot, gübre, ilaç,
tohum gibi girdi maliyetlerini en makul seviyede tutmalıyız. Bunlar yapılmalı ki doğal
afetlerden ve borçlardan beli bükülen çiftçimiz yeni üretim sezonuna hazırlanabilsin,
ekip biçebilsin, ülkemizin gıda güvencesini
sağlamaya devam etsin.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
hayvancılığı da olumsuz etkileyeceğini,
yem ve dolayısıyla üreticinin maliyetlerini artıracağını vurguladı. Zaten şu sıralar
üreticinin dana karkası kilogramı 19 lira 10
kuruştan, neredeyse maliyetine sattığını,
bu maliyetlerin daha da artması halinde
üretimin sürdürülemez bir hale geleceğini
bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
29
TZOB DİYOR Kİ!
İ
C
İ
T
E
ÜR
T
E
K
R
A
M
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Üretici fiyatlarında
Mayıs ayında 15 üründe
fiyatlar bir ay önceki
fiyatlara göre değişmezken,
11 üründe azalma,
6 üründe ise fiyat artışı
meydana geldi."
30
FİYATLARI ARAŞTIRMASI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Mayıs ayında
market fiyatlarına bakıldığında, 7 üründe
fiyat değişimi görülmezken, 14 üründe
azalma, 15 üründe ise fiyat artışı olduğunu, üretici fiyatlarında ise 15 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 11 üründe azalma, 6 üründe ise fiyat
artışı meydana geldiğini bildirdi.
Şemsi Bayraktar, Mayıs ayında en
fazla fiyat düşüşünün markette salatalık,
üreticide kabakta, en fazla fiyat artışının
markette kuru kayısıda, üreticide havuçta
görüldüğünü bildirerek, “Market fiyatlarında en fazla fiyat düşüşü 25,33 ile salatalık, en fazla fiyat artışı yüzde 29,92 oran ile
kuru kayısıda görüldü. Üretici fiyatlarında
ise kabak fiyatı yüzde 35,61 düşerken,
havuç fiyatı yüzde 30 arttı” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye
Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri, takip
etmeye ve tespitlerini kamuoyunu doğru
bilgilendirme amacıyla da açıklamalara
devam ettiklerini bildirdi.
Bayraktar:
"Mayıs ayında ıspanak, patates,
fındık, yumurta, süt,
mısırözü yağı, toz şeker
fiyatlarında değişim görülmezken,
fiyat düşüşü
yüzde 25,33 ile
en fazla
salatalıkta oldu."
Mayıs ayında ıspanak, patates, fındık,
yumurta, süt, mısırözü yağı, toz şeker fiyatlarında değişim görülmezken, düşüşün
yüzde 25,33 ile en fazla salatalıkta olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
Kabaktaki fiyat düşüşünü yüzde 34,15
oran ile domates, yüzde 25,86 oran ile
yeşil fasulye, yüzde 13,89 oran ile salatalık, yüzde 13,68 oran ile fındık, yüzde
12,50 oran ile yumurta, yüzde 7,14 oran
ile maydanoz, yüzde 5,46 oran ile yeşil
soğan, yüzde 3,79 oran ile sivri biber,
yüzde 2,94 oran ile kuru üzüm ve yüzde
2,09 oran ile de kuzu eti izledi.
Üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışı
yüzde 30 oran ile havuçta yaşandı.
“Salatalıktaki fiyat düşüşünü yüzde
23,31 oran ile domates, yüzde 18,68
oran ile kabak, yüzde 17,47 oran ile
yeşil fasulye, yüzde 16,70 oran ile kuru
soğan, yüzde 10,92 oran ile yeşil soğan,
yüzde 9,57 oran ile çilek, yüzde 8,15
oran ile sivri biber, yüzde 7,36 oran ile
kuru fasulye, yüzde 5,98 oran ile marul,
yüzde 2,57 oran ile kırmızı mercimek,
yüzde 2,52 oran ile yeşil mercimek, yüzde 2,26 oran ile ayçiçek yağı ve yüzde
2,17 oran ile de maydanoz izledi.
Havuçtaki fiyat artışını yüzde 20,97
oran ile patates, yüzde 15,63 oran ile Antep fıstığı, yüzde 15,38 oran ile kuru kayısı, yüzde 8 ile elma ve yüzde 3,62 oran ile
dana eti takip etti.”
Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 29,92 oran ile kuru kayısıda görüldü.
Şemsi Bayraktar, lahanada yüzde
432, kabakta yüzde 386,53, ıspanakta
yüzde 361,90, sivri biberde yüzde 361,15
fiyat farkı bulunduğunu vurguladı.
Kuru kayısıdaki fiyat artışını yüzde
19,91 ile havuç, yüzde 16,14 ile limon,
yüzde 14,77 ile Antep fıstığı, yüzde 11,02
ile lahana, yüzde 5,27 ile kuru üzüm, yüzde 5,18 ile kuru incir, yüzde 4,92 ile nohut, yüzde 3,81 ile patlıcan, yüzde 3,40
ile dana eti, yüzde 2,85 ile kuzu eti, yüzde 2,33 ile elma, yüzde 1,60 ile tavuk eti,
yüzde 1,11 ile pirinç, yüzde 1 ile zeytinyağı takip etti.”
Üretici fiyatlarındaki değişimler
Mayıs ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında, 15 üründe fiyatlar bir ay önceki
fiyatlara göre değişmezken, 11 üründe
azalma, 6 üründe ise fiyat artışı olduğu
bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam
etti:
“Mayıs ayında, patlıcan, ıspanak, lahana, marul, kuru soğan, limon, çilek, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil
mercimek, pirinç, kuru incir, süt ve zeytinyağı fiyatlarında ise değişim meydana
gelmedi.
Üretici fiyatlarında düşüş yüzde 35,61
oran ile en fazla kabakta görüldü.
Üretici-market fiyat farkı
Bayraktar, Mayıs ayındaki, seçilmiş
ürünlerde üretici ve market fiyatları arasındaki fark incelediğinde, en fazla farkın
yüzde 453,85 ile maydanozda görüldüğünü bildirdi.
Fiyat değişimlerinin nedenleri
Üreticilerde fiyatı artan ürünlere bakıldığında fiyatı en fazla artışın havuçta olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Havuçta piyasaya arz edilen ürün
miktarındaki azalmaya bağlı olarak ürün
fiyatları artış gösterdi. Arzın erkenci çeşitlerden sağlandığı patateste ise piyasada
bulunan ürünlerin yeni ürün olmasıyla birlikte fiyatlarda yükselme yaşandı.
Antep fıstığı ve kayısıda ise rekoltede meydana gelen düşüşe bağlı olarak
ürün fiyatlarında artış yaşandı.
Fiyatı düşen ürünlere baktığımızda da,
kabak, domates, yeşil fasulye, salatalık,
sivri biber gibi ürünlerde hava sıcaklıklarıyla birlikte hasat edilen ürün miktarındaki
artış ürün fiyatlarının düşüşünde etkili oldu.
Genel olarak değerlendirdiğimizde
arz ve talepteki değişime bağlı olarak fiyatlarda artış ve azalışların meydana geldiği görüldü.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Market fiyatlarındaki değişimler
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Mayıs ayındaki market fiyatlarına bakıldığında, 7 üründe fiyat değişimi görülmezken,
14 üründe azalma, 15 üründe ise fiyat artışı olduğunu belirtti.
31
TZOB DİYOR Kİ!
V
R
E
E
Ç
GÜ N Ü
A
Y
N
Ü
D
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Deniz seviyesini değil,
sesinizi yükseltin
32
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"İklim değişikliğiyle
mücadele için
sesimizi yükseltirsek
geleceğimizi
kurtarabiliriz."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çevre sorunları ve
iklim değişikliğinin tarımı olumsuz etkilediğini, bilimsel raporların, iklimde 1950’lerden beri gözlenen bazı değişikliklerin 1000
yıllık zaman diliminde benzeri görülmemiş
düzeyde olduğunu tespit ettiğini bildirerek,
“Artık iyice belirgin hale gelen küresel ısınma, iklim rejimini bozuyor. Dünyanın bazı
bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Dünya
Çevre Günü’nün çevre sorunlarına dikkat
çekmek, doğayı ve dünyayı korumak için
küresel farkındalığı artırmak amacıyla her
yıl 5 Haziran'da kutlandığını belirtti. Bu yıl
Çevre Günü’nün temasının “Küçük Adalar ve İklim Değişikliği” olarak belirlendiğini bildiren Bayraktar, bu yıl kutlamaların
“Deniz seviyesini değil, sesinizi yükseltin”
sloganıyla yapıldığını vurguladı.
Küçük ada devletleri yılı
Araştırmaların iklimde meydana gelen
değişikliklerin tarih boyunca uygarlıkları
derinden etkilediğini gösterdiğini, özellikle sanayideki hızlı gelişim ve insan faaliyetleri sonucu atmosfere verilen sera
gazlarındaki artışın günümüzde de iklim
TZOB DİYOR Kİ!
değişikliği kavramını önemli kıldığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Birleşmiş Milletler, küçük ada devletlerinin sorunlarının çözümüne katkı
sağlanması ve sürdürülebilir kalkınma
hedeflerinin yakalanabilmesi amacıyla
2014 yılını Kalkınmakta Olan Küçük Ada
Devletleri Yılı olarak ilan etti. Küçük ada
devletleri başta doğal afetler olmak üzere
dış etkenlere açık durumdalar ve büyük
bir bölümü iklim değişikliğinin oluşturduğu yıkıma karşı mücadele ediyor. Bilindiği
gibi atmosfere verilen sera gazlarındaki
artış, küresel ısınmaya ve bunun sonucunda iklimin değişmesine neden oluyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş
Milletler Çevre Programı tarafından 1988
yılında kurulan ve insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin risklerini
değerlendirmek üzere çalışmalar yapan ve
Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC)
5. Değerlendirme Raporu’na göre, küresel iklimdeki ısınma kesindir. 1950’lerden
beri gözlenen değişikliklerin bazıları bin
yıllık zaman diliminde benzeri görülmemiş
düzeyde. Bu dönemde atmosfer ve okyanuslar ısındı, kar ve buz miktarları azaldı,
deniz seviyesi yükseldi ve sera gazlarının
atmosferdeki konsantrasyonları arttı.
Yine 1951-2010 yılları arasında küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış,
çok yüksek olasılıkla insan faaliyetlerinden kaynaklandı. Küresel ortalama deniz
seviyesi 1901-2010 yılları arasında 19
santimetre yükseldi.
Rapora göre okyanuslar 21. yüzyıl süresince de ısınmaya devam edecek.”
“İklim değişikliği sorunu
küresel düzeyde çözülmeli”
Tüm dünyayı ilgilendiren iklim değişikliği sorununun küresel düzeyde çözülmesi gerektiğine dikkati çeken Bayraktar,
şöyle devam etti:
“İnsanlığın kötü sonla karşılaşmayı
beklemeden bilim dünyasının çalışmalarını dikkate alması, bu çalışmaların sonuçlarını uyarı niteliğinde algılayıp harekete
geçmesi gerekmektedir. Ülke olarak bizim de küresel çözüm içinde yer almamız,
iklim değişikliğine uyum politikalarımızı
belirlememiz ve uygulamamız zorunludur.
İklim değişikliğine uyum sürecinin etkin olabilmesi için fosil yakıtlara dayalı
enerji yatırımlarının yerine rüzgar, güneş
enerjisi, biyogaz ve biyokütle gibi daha
temiz ve doğayla dost yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelim sağlanmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynakları ile sürdürülebilir
enerji altyapısı oluşturulmalı, emisyonları azaltmak üzere acil eylem planları
hazırlanmalı ve bir an önce uygulamaya
konulmalıdır.
Çevre sorunları ve bu sorunlar içinde
yer alan iklim değişikliği, insanlık aleyhine işleyen bir süreçtir. Etkilerini artık
somut olarak görmeye başladığımız bu
süreci yavaşlatmak, belki de durdurmak
elimizde. İklim değişikliğiyle mücadele
için sesimizi yükseltirsek geleceğimizi
kurtarabiliriz.”
Son 1400 yılın en sıcak 30 yılı
Rapora göre yaşadığımız son 30 yılın
her on yılının, 1850'den beri gözlenen on
yıllık dönemlerden daha sıcak olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Kuzey Yarım
Küre’de 1983-2012 yılları arasındaki dönem, muhtemelen son 1400 yılın en sıcak
30 yıllık dönemi oldu. Küresel ortalama
yüzey sıcaklığı verileri, 1901-2012 döneminde yaklaşık 0,9°C'lik bir artış gösterdi.
Bu dönem boyunca sıcaklıklar dünyanın
hemen hemen her tarafında arttı. Küresel
ısınmanın 2100 yılı sonrasında da devam
edeceği öngörülüyor” dedi.
Artık iyice belirgin hale gelen küresel
ısınma, iklim rejimini bozuyor. Dünyanın
bazı bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı
bölgelerini sel götürüyor. Türk çiftçisi de
bu yıl kuraklık, don, dolu, fırtına gibi hemen hemen bütün doğal afetleri yaşadı.
Afetler yüzünden başta kayısı, fındık, elma
ve Antep fıstığı olmak üzere hemen bütün
meyvelerde kayıp var. İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerimiz kuraklıktan önemli oranda
etkilendi. Başta buğday ve arpa olmak
üzere tahıl üretiminde bir düşüş olacağını
tahmin ediyoruz. Çiftçimizin bu badireyi atlatabilmesi ve yeni üretim dönemine hazır
hale gelebilmesi için gerekli destekler verilmeli. Üreticimize yeni üretim dönemi için
finansman desteği de sağlanmalıdır.”
Kaynaklarımızı etkin kullanmak ve
israfı önlemek zorundayız
Suyun, tarımsal sulama, enerji üretimi
ve sanayi için öneminin tartışılamayacağını, iklim değişikliği sonucu yağışlardaki olası azalmanın, beraberinde kuraklık
ve çoraklaşmayı getireceğini dolayısıyla
tarımsal üretimin olumsuz etkileneceğini
belirten Bayraktar, “Tüm bu olumsuzluklar gıda güvenliğini tehdit eder boyuta
ulaşabilecektir. Hepimiz biliyoruz ki tarım,
gıda güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma
için merkezi bir rol oynamaktadır. Bu nedenle kaynaklarımızı etkin kullanmak ve
israfı önlemek zorundayız” dedi.
İklim değişikliği küresel gıda
güvenliği için büyük bir risk
İklim değişikliğinin; insan sağlığı, küresel gıda güvenliği ve ekonomik kalkınma için büyük bir risk oluşturduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“İklim değişikliği karşısında en hassas
bölgelerden birisinin Akdeniz Havzası olduğu biliniyor. Yağışlar azalıyor, kuraklık
belirtileri dikkat çekiyor. Ülkemiz küresel
ısınma tehdidi altında.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bayraktar:
"Çevre sorunları
ve iklim değişikliği
tarımı olumsuz
etkiliyor."
33
TZOB DİYOR Kİ!
ÜRETİCİDEN
TÜKETİCİYE
d estek
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, bu üretim sezonunda yaşanan afetlere rağmen, Mayıs
ayında tüketicide en fazla fiyat düşüşünün, gıda ve alkolsüz içeceklerde görüldüğünü bildirerek, “Mayıs ayında yüzde
1,35 gerileyen gıda ve alkolsüz içeceklerdeki fiyatlar, tüketici fiyatlarındaki artışı
yüzde 0,4’e çekti. Üretici tüketiciye destek oldu” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tüketici
fiyat endeksinde yüzde 24,45 ile en fazla
ağırlığa sahip olan gıda ve alkolsüz içeceklerde Mayıs ayı enflasyonunun yüzde
1,35 gerilediğini, beş aylık enflasyonun
yüzde 7,55, Mayıs ayı itibarıyla son bir
yıllık enflasyonun yüzde 14,11, oniki aylık
ortalamalara göre Mayıs ayı itibarıyla yıllık
enflasyonun yüzde 11,12 olduğunu belirtti.
Ana harcama gruplarında
tüketici fiyatları
Gıda ve alkolsüz içeceklerde, Mayıs
ayı tüketici enflasyonunun Mart’ta yüzde
2,1, Nisan’da yüzde 1,42 arttığını bildiren
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tüketicide Mayıs enflasyonu, gıda ve
alkolsüz içecekler, ulaştırma, ev eşyası,
alkollü içecekler ve tütün ile haberleşmede geriledi.
Mayıs ayında tüketici fiyatları gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 1,35, ulaştırmada yüzde 0,50, ev eşyasında yüzde 0,16,
alkollü içecekler ve tütünde yüzde 0,15 ile
haberleşmede yüzde 0,11 düştü.
Buna karşın giyim ve ayakkabıda Mayıs ayı tüketici fiyatları endeksi yüzde 9,19
arttı.
Artış, lokanta ve otellerde yüzde 1,11,
eğitimde yüzde 0,99, sağlıkta yüzde 0,98,
çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 0,49, konutta yüzde 0,36, eğlencede yüzde 0,21
oldu.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bayraktar, Mayıs ayında yüzde 0,40
artan TÜFE enflasyonunun, Ocak-Mayıs
aylarında yüzde 5,38, Mayıs ayı itibarıyla
son bir yılık dönemde yüzde 9,66, on iki
aylık ortalamalara göre yüzde 8,23 arttığını belirtti.
34
Şemsi Bayraktar, tarımda üretici
enflasyonunun, genelde gıda ve alkolsüz içeceklerdeki tüketici fiyatlarındaki
artışın altında kaldığını, üreticide Nisan
enflasyonun yüzde 4,25 ile beklentilerin
üzerinde arttığını ve Ocak-Mart’ta yüzde
2,5 olan 3 aylık enflasyonu, Ocak-Nisan
döneminde yüzde 6,86 düzeyine çektiğini hatırlattı.
Meyve fiyatlarında artış,
sebze fiyatlarında düşüş
Bayraktar, şunları kaydetti: “Mayıs ayı
tarım, ormancılık ve balıkçılıkta fiyat artışı
14 Mayıs’ta açıklanacak. O zaman tarım
ve gıdada karşılaştırma daha net ortaya
çıkacak.
Zaten Ocak-Nisan döneminde gıdada tüketici fiyatlarındaki artış, yüzde 9,02
iken, üreticide yüzde 6,86 düzeyinde olmuştu. Üretici fiyatlarındaki artış, sürekli
tüketici fiyatlarındaki artışın altında kalıyor.
Tarım ve gıdada fiyat istikrarı şart.
Üreticiden tüketiciye ürün uygun fiyatlarla
ulaştırılmalı. Üretici de kazanmalı, tüketici
de uygun fiyatla tüketebilmelidir.”
Bazı meyvelerde Mayıs ayındaki fiyat
artışının yaşanan don afetinin bir sonucu
olduğunu, buna karşın, sivri biber, taze fasulye, bezelye, domates, patlıcan başta olmak üzere sebze fiyatlarında, ürün artışına
bağlı olarak yüksek oranlı düşüşler görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Piyasaya sürülen ürün miktarındaki
artışla birlikte fiyatlar istikrara kavuşacaktır.
Kuru kayısıda yüzde 32,97, fındık içinde
yüzde 29,40, limonda yüzde 17,43, çilekte
yüzde 14,37, elmada yüzde 11,53, Antep
fıstığında yüzde 10,56, pirinçte yüzde 3,12,
zeytinyağında yüzde 2, ekmekte yüzde
1,29 arttı.
Buna karşın, sivri biber fiyatı yüzde
52,36, taze fasulye fiyatı yüzde 35,21,
bezelye fiyatı yüzde 30,35, domates fiyatı
yüzde 28,68, patlıcan fiyatı yüzde 25,62,
yumurta fiyatı yüzde 6,12, tavuk eti fiyatı yüzde 5,17, süt fiyatı yüzde 1,49, kaşar
peyniri fiyatı yüzde 1,19, koyun eti fiyatı
yüzde 0,88 geriledi.”
TZOB DİYOR Kİ!
DESTEKLEMELERDEN
BLOKE
KALDIRILMALI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl kuraklık,
don, dolu afetleri yaşayan çiftçinin destekleme ödemelerinin bloke edilmesinin
mağdur ettiğini bildirerek, “Destekleme
ödemeleri üzerindeki bloke kaldırılmalı,
ödemeler yapılmalıdır” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere, bu borçları ödeninceye
kadar, 2014 yılında yapılması gereken tarımsal destekleme ödemelerinin verilmemesinin çiftçiyi zor durumda bırakacağını
belirtti.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde faaliyet gösteren Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş’nin
(Dicle EDAŞ) pamuk ve mısırda 2013 yılı
için dekar başına 90 lira olarak belirlediği
elektrik bedellerinin yüksek olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Elektrik bedelleri
düşürülmeli, aşağı çekilmelidir” dedi.
“Üreticilerimiz hak ettiği destekleme
ödemelerini almalılar”
Çiftçinin, ülke çapında yaşanan kuraklık, don, dolu, aşırı yağış gibi afetler
nedeniyle sıkıntılı bir üretim dönemi geçirdiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“2014 yılı destekleme ödemelerinin, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borçlarının
ödenmesine bağlanması çiftçimizi mağdur eder. Destekleme ödemeleri üzerindeki bloke kaldırılmalı, ödemeler yapılmalıdır. Üreticilerimizin hak ettiği destekleme
ödemelerini alabilmeleri gerekir.
Cazibe sulama olmadığı için fazla
elektrik kullanılarak metrelerce yer altından su çekilmekte, sulama yapılmaktadır. Bu sulama şekli üretim maliyetlerini
artırmaktadır. Çiftçimiz için büyük bir yük
oluşturmaktadır.
Büyük miktarlara ulaşan elektrik borçları yapılandırılmalıdır. Bunlar yapılandırılmazsa, destekleme ödemeleri yapılmazsa önümüzdeki yılın üretimi tehlikeye
girer.”
“Çiftçimiz hasattan sonra yeni
üretim dönemine hazırlanacak”
Çiftçinin hasattan sonra yeni üretim
dönemine hazırlanacağını belirten Bayraktar, “Çiftçimiz hasatta ürünü toplamak
ve biçmek için para harcayacak. Hasattan sonra da tarlasına kültürel işlemler
yapacak, girdi kullanacak, yeni üretim
sezonuna hazırlanacak. Bütün bunlar
parayla olacak. Çiftçimize finansman olanağı yaratılmalı, destekleme ödemeleri
yapılmalı ki gelecek yılın üretim sezonuna
hazırlansın” dedi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Cazibe sulama olmadığı için
fazla elektrik kullanılarak
metrelerce yer altından
çekilen su maliyeti
artırmaktadır."
35
TZOB DİYOR Kİ!
YUMURTA
TAVUK ETİ
İNEK SÜTÜ
Üretimindeki
Artış Sürüyor
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, kanatlı sektörünün 2014 yılına iyi başladığını bildirerek, “Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarında hem tavuk yumurtası hem tavuk eti
üretiminde artış var. Nisan ayında tavuk
yumurtası üretimi yüzde 5,03 artışla 1
milyar 417 milyon 93 bin adede, tavuk
eti üretimi yüzde 9,74 artışla 162 bin 927
tona çıktı” dedi.
36
Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada,
2010 yılının Eylül ayında, aylık 1 milyar
adet üretim sınırının geçildiğini tavuk yumurtasında, 2011 yılı Ocak ayında 1,1
milyar, 2012 yılı Mart ayında 1,2 milyar,
2012 Ekim ayında 1,3 milyar, 2013 Ekim
ayında 1,4 milyar adedin aşıldığını belirtti. 2013 yılının Ekim ayında 1 milyar 450
milyon 697 bin adede ulaşan tavuk yumurtası üretiminin, Kasım ayında 1 milyar
418 milyon 61 bin, Aralık ayında 1 milyar
444 milyon 142 bin, 2014 Ocak ayında 1
milyar 462 milyon 302 bin, Şubat ayında
1 milyar 396 milyon 670 bin, Mart ayında
1 milyar 461 milyon 93 bin olduğunu bildiren Bayraktar, Nisan ayında ise 1 milyar
417 milyon 93 bin adet tavuk yumurtası
üretildiği bilgisini verdi.
Bayraktar, Ocak-Nisan döneminde,
2013 yılında 5 milyar 383 milyon 23 bin
olan tavuk yumurtası üretiminin 2014 yılında yüzde 6,59 artışla 5 milyar 738 milyon 30 bine yükseldiğini belirtti.
Tavuk eti üretiminde artış
2013 yılı Nisan ayında 148 bin 470 ton
olan tavuk eti üretiminin, yüzde 9,74 artışla
2014 Nisan ayında 162 bin 927 tona çıktığını bildiren Bayraktar, “Ocak-Nisan döneminde, 2013 yılında 565 bin 270 ton olan
tavuk eti üretimi 2014 yılında yüzde 6,54
artışla 602 bin 233 tona yükseldi” dedi.
Bayraktar, 2013 yılında 16 milyar 496
milyon 751 bin adet olan yumurta üretiminin Nisan ayı itibarıyla yıllık bazda 16
milyar 851 milyon 758 bin ile 17 milyar
adede, 1 milyon 758 bin 363 ton olan tavuk eti üretiminin ise Nisan ayı itibarıyla
yıllık bazda 1 milyon 795 bin 324 ton ile
1,8 milyon tona yaklaştı.
Hindi eti üretiminde de artış
Bayraktar, hindi eti üretiminin 2014 yılında Ocak ayı hariç, Şubat, Mart, Nisan
aylarında arttığını bildiren Bayraktar, “Hindi eti üretimi Ocak ayında 2 bin 976 tondan 2 bin 905 tona indikten sonra, Şubat
ayında 2 bin 83 tondan 3 bin 255 tona,
Mart ayında 2 bin 727 tondan 3 bin 959
tona, Nisan ayında 2 bin 639 tondan 3 bin
558 tona yükseldi” dedi.
Nisan’da sanayiye aktarılan
inek sütü miktarı 794 bin ton
Sanayiye aktırılan inek sütü miktarının
2014 yılı Nisan ayında 793 bin 858 ton olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Nisan ayında sanayiye aktarılan inek
sütü miktarı da geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 8,25 artışla 733 bin 380 tondan
793 bin 858 tona yükseldi. 2013 yılı Ocak
ayında 637 bin 956 ton olan sanayiye aktarılan süt miktarı, Şubat ayında 622 bin
381 ton, Mart ayında 710 bin 712 ton, Nisan ayında 733 bin 380 ton, Mayıs ayında
772 bin 785 ton, Haziran ayında 692 bin
84 ton, Temmuz ayında 675 bin 158 ton,
Ağustos ayında 628 bin 996 ton, Eylül
ayında 594 bin 456 ton, Ekim ayında 605
bin 194 ton, Kasım ayında 611 bin 918
ton, Aralık ayında 653 bin 490 ton oldu.
2014 Ocak ayında sanayiye 710 bin
33 ton, Şubat ayında 684 bin 115 ton,
Mart ayında 789 bin 355 ton, Nisan ayında ise 793 bin 858 ton inek sütü aktarıldı.
2013 yılında sanayiye 7 milyon 938 bin
510 ton inek sütü aktarılmıştı.
Sanayiye aktarılan inek sütü miktarı
Nisan ayı itibarıyla yıllık bazda 8 milyon
211 bin 442 ton ile 8,2 milyon tonu geçti. Ocak-Nisan dönemlerine bakıldığında
2013 yılında 2 milyon 704 bin 429 ton
olan sanayiye aktarılan inek sütü miktarı
2014 yılında yüzde 10,09 artışla 2 milyon
977 bin 361 tona ulaştı.”
Kanatlı sektörü ihracatı
Bayraktar, kanatlı sektörünün özellikle yumurta üretiminde olağanüstü başarı
gösterdiğini, 2009 yılında 126,6 milyon
TZOB DİYOR Kİ!
yaşanabilecek olması ve buna yönelik
şimdiden tedbir alınmaya çalışılması,
bahsedilen bu hususun ilk sinyallerini vermesi açısından önemlidir.
Yem fiyatlarının yükselmesi üretim
maliyetlerini artıracak, bu da ithal lobilerini harekete geçirecektir. Dikkatli olunmalı.
Beklentimiz, yem piyasa fiyatlarının yükselmesini önleyici tedbirlerin alınması, bu
konuda üreticilerin desteklenmesidir.
Kümes hayvanları etleri, sakatatları
ve benzeri ürün ihracatının 2009 yılında 150,8 milyon dolarken, 2010 yılında
203,3 milyon dolara, 2011 yılında 385,4
milyon dolara, 2012 yılında 527,3 milyon
dolara çıktığını belirten Bayraktar, ihracatın, 2013 yılında, 2012 yılına göre yüzde
15,3 artarak 608 milyon 66 bin 271 dolar
olduğunu hatırlattı.
Bayraktar, tavuk yumurtası ve tavuk
etinin hem üretimde hem ihracatta hızlı
bir şekilde arttığını, 2012 yılında 877 milyon 944 bin 741 dolar olan sektördeki
toplam ihracatın, 2013 yılında 1 milyar
doları aşarak 1 milyar 14 milyon 420 bin
333 dolara çıktığını vurguladı.
Şemsi Bayraktar, Ocak-Nisan döneminde 211 milyon 28 bin 348 dolarlık
kümes hayvanları ve sakatatları ihracatı,
152 milyon 354 bin 47 dolarlık yumurta ve
yumurta ürünleri ihracatı, 143 milyon 356
bin 683 dolarlık süt ve süt ürünleri ihracatı
yapıldığını belirtti.
Yem bitkilerinde beklenen
üretim kayıpları
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, bu yıl
üretim yılının başladığı Ekim ayından bu
yana yaşanan, kuraklık, don, fırtına, dolu
gibi afetlerin özellikle hayvan yemi olarak
da kullanılan buğday, mısır, arpa, çavdar,
yulaf, tritikale, sorgum, soya, fiğ, tohumluk korunga ve diğer yemlik bitkilerde
üretim kayıplarına neden olduğunu, bunun Türkiye İstatistik Kurumu’nun birinci
tahmin verilerine göre de tespit edildiğini
bildirdi.
Bahsedilen ürünlerde yaşanacak verim kayıpları dolayısıyla hayvancılığın en
önemli maliyet kalemlerinden biri olan
yem fiyatlarının yükselmesine, dolayısıyla
üretim maliyetlerinin daha da artmasına
neden olabileceğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“2012 yılında yaşanan ve ithalatla aşılmaya çalışılan ‘saman krizi’nin bu yıl da
Dolayısıyla tekrar bir araya gelip fiyatın
yeniden üretici lehine revize edilmesine
ihtiyaç olacaktır. Şimdiden bu konuda gerekli hazırlıkların yapılması, buna yönelik
tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Türkiye’nin çok büyük bir kanatlı sektörü potansiyeli var. Süt üretimi de hızla
artıyor. Üretim artışı sekteye uğratılmamalı, yem sıkıntısı yaşatılmamalı, girdi
maliyetleri makul seviyelerde tutulmalı.
Üretim planlanmalı, ihracat olanakları zorlanmalı, istikrarlı büyüme
sağlanmalıdır.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
dolar olan tavuk yumurtası ihracatının,
2010 yılında 156,2 milyon, 2011 yılında
284,2 milyon, 2012 yılında 350,6 milyon
dolara, 2013 yılında yüzde 15,9 artışla
406 milyon 354 bin 62 dolara yükseldiğini
bildirdi.
Yakın zamanda Ulusal Süt Konseyi’nde
yapılan toplantı da litre başına 1 lira 5 kuruş
olan çiğ süt tavsiye fiyatları, yüzde 9,52’lik
artışla 1 lira 15 kuruş olarak belirlendi. Yem
maliyetlerinde risklerin gerçekleşmesi halinde yem fiyatları yükselecek, belirlenen
bu fiyat ilerleyen dönemlerde üretimin sürdürülebilirliğini sağlamayacaktır.
37
TZOB DİYOR Kİ!
TOPRAK BAYRAMI
Toplam karasal
alanımızın sadece
yüzde 6’sı
birinci sınıf arazi
konumunda.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Toprak bakımından
fakir bir ülke
olduğumuzu unutmamalı,
topraklarımızı çok iyi
korumalıyız."
38
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, bilinenin tersine Türkiye’nin toprak bakımından fakir bir
ülke olduğunu, bunun unutulmaması ve
toprakların çok iyi korunması gerektiğini
bildirdi.
Bayraktar, “Toplam karasal alanımızın
sadece yüzde 6’sı birinci sınıf arazi konumunda” dedi.
Tabiatın dengesinin bozulması
ekosistemi etkiliyor
Şemsi Bayraktar, “Kara ve demir yollarının genişletilerek ulaşımı rahatlatma
çabası var. Turizmin gelişmesine paralel
olarak tesis yatırımları çoğalıyor.
Bütün bunlar özellikle kalabalık bölgelerde ve sahil kesimlerinde doğayı son
derece olumsuz etkiliyor” dedi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, toprak bayramı dolayısıyla yaptığı açıklamada, günümüzde, teknolojinin gelişimi ve
nüfus artışı ve tüketici alışkanlıklarının değişmesi gibi sebeplerle, gıda, giyim, enerji
ürünlerine insanoğlunun ihtiyacının hiçbir
zaman olmadığı kadar arttığını belirtti.
Bayraktar, her şeyin birbiriyle muntazam bir uyum içinde olduğu ekosistemde,
bitki, hayvan, su, iklim ya da toprak gibi
unsurların herhangi birinin dengesinin bozulmasının bir diğerini etkileyerek, sonuçta
ekosisteme zarar verdiğini vurguladı.
Bilinçsiz ve çarpık kentleşmenin arttığına, ihtiyacı karşılayabilmek için daha
fazla sanayi bölgesi yapımı yoluna gidildiğine dikkati çekti.
Her geçen gün erozyon, çölleşme,
toprak kirlenmesi, tuzlanma, toprak içindeki organik madde ve mikroorganizma varlığının azalması gibi sebeplerin,
TZOB DİYOR Kİ!
Yüzölçümü 78,06 milyon hektar olan
Türkiye’nin, 24,2 milyon hektar işlenen
tarım arazisi bulunuyor. Toplam karasal
alanımızın yüzde 31’i tarım arazisi.
Yine toplam karasal alanımızın sadece yüzde 6’sı, hiçbir sorunu bulunmayan
ve her türlü tarım yapılabilen, birinci sınıf
tarım arazisi konumunda.
Toprak bakımından fakir bir ülkeyiz.
Bunu unutmamalı ve topraklarımızı çok iyi
korumalıyız.”
Drenaj koşullarının iyileştirilmesi, basınçlı sulama tekniklerinin artırılması,
toprakların organik maddece zenginleştirilmesi, tuzluluk problemlerin bertaraf edilmesi gibi sorunların acilen çözümü için
projelerin hazırlanması ve bunların uygun
görülenlerinin hemen uygulanması gerektiğini bildiren Bayraktar şunları söyledi:
“Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, bu tür pahalı yatırımların yapılması
ülke ekonomilerine kısa vadede ağır bir
yük olarak görünse de, uzun vadede getireceği faydaların gözden kaçırılmaması
fevkalade önemlidir.”
topraklar üzerinde sürekli bozulmalara
neden olduğunu bildiren Bayraktar, şu
bilgileri verdi:
“Bunların yanında tarım arazilerinin
amaç dışı kullanımı, aşırı ve bilinçsiz
sulama ve gübreleme işlemleri, uygun
miktarda kullanılmayan pestisitler, ağır
ve sürekli toprak işlemeleri ve aşırı hayvan otlatma gibi tarımsal uygulamalar
da topraklarımıza zarar veriyor. Dünyadaki toplam toprak varlığımızın yüzde 25’i
çölleşme tehdidi altındadır ve yok olmaya
yüz tutmuştur.
Çölleşme dolaylı olarak
1 milyar insanı etkiliyor
Dünyadaki toplam toprak varlığımızn
yüzde 25'i çölleşme tehdidi altındadır
ve yok olmaya yüz tutmuştur. Birleşmiş
Milletler’in hazırlamış olduğu bir rapora göre, dünya üzerinde 250 milyon kişi
Tarım topraklarının en temel
sorunu amaç dışı kullanım
Tarım topraklarımız için en temel ve
devam etmekte olan sorunun hiç şüphesiz tarım arazilerin amaç dışı kullanımı
olduğuna dikkati çeken Bayraktar, açıklamasında şu görüşlere verdi:
“Tarım arazilerinin nüfusa bağlı olarak
giderek azalması nedeniyle gelecekte yaşanması muhtemel açlık tehlikesi, tarım
arazilerinin korunması ve etkin kullanımının
sağlanmasının ne kadar gerekli ve önemli
olduğunu gözler önüne sermektedir.
Tarım topraklarının verimliliğinin artırılması suretiyle, tarımsal üretim belli
bir noktaya kadar artırılabilir. Ancak belirli bir miktardan sonra, tarımsal üretimi
artırmak, tarım alanlarının artırılmasıyla
mümkündür.
Toprağın önemini anlayan ülkeler, artan nüfusun ve giderek daha da artan gıda
talebinin karşılanmasını, çevre ve tarımın
sürdürülebilirliğini sağlamak için ülkesel tarım politikalarını yeniden şekillendiriyorlar.”
Türkiye’de de kentsel yapılaşmanın,
iyi nitelikli araziler üzerinde yoğunlaştığını, tarım yapılan alanların daha düşük
nitelikli arazilere doğru kaydığını belirten
Bayraktar, şöyle devam etti:
“Hatta ülkemizde sanayi, çoğunlukla iyi nitelikli ve üretken araziler üzerinde kurulmuştur. Endüstriyel kuruluşların
çevresindeki şehirleşme olgusu gelişmiş,
üstün vasıflı tarım arazileri azalmış ve niteliklerinin bozulmasına neden olmuştur.
Birlik olarak birinci sınıf sulamaya
uygun tarım arazilerimizin imara açılarak, bu alanlarda sanayi ve yerleşim
yerleri yapılmasını tam bir felaket olarak
nitelendiriyoruz.”
Vali ve belediye başkanları
tarım arazilerini
imara açmamalı
Tarım alanlarının imara açılması yerine
mevcut yerleşim alanlarında kentsel dönüşüm projeleri yapılarak, insanların bu
alanlarda ikamet etmelerinin sağlanması gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları
kaydetti:
“Uygulanabilirliği olan tüm il ve ilçelerimiz için bu kentsel dönüşüm projeleri
geliştirilmeli, hayata geçirilmeli ve tarım
alanlarının mevzuat bakımından imara
açılması zorlaştırılmalıdır.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak;
yayınladığımız genelgeyle Ziraat Odası
başkanlarının, arazilerin tarım dışı kullanımın önlenmesi konusunun yakın
takipçisi olmaları ve Toprak Koruma
Kurullarında etkin bir şekilde faaliyet
göstermelerinin sağlanmasının gerektiğini açıkladık.
Bazı odalarımız bu konuda başarılı
olmuş, önemli adımlar atmışlardır. Valiler
ve belediye başkanlarımızın tarım arazilerini, meraları imara açmamaları gerekir.
Aksi takdirde hem doğal yaşam, hem bitkisel üretimimiz, hem de hayvancılığımız
önemli darbe yer.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
çölleşmeden doğrudan, 1 milyar insan
ise dolaylı yönlerden etkilenmektedir.
39
TZOB DİYOR Kİ!
TARIMDA İSTİHDAM VE
ÜRETİCİ FİYATLARI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Tarım, emek yoğun
bir sektör olması nedeniyle
üretimdeki payının
çok üzerinde istihdam
sağlıyor."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektörünün, emek yoğun bir sektör olması
nedeniyle üretimdeki payının çok üzerinde istihdam sağladığını, yurtiçi gelirin yüzde 7,4’ünü karşılayan tarımın
istihdamdaki payının ise yüzde 20’leri
aştığını bildirdi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Şemsi Bayraktar, Mart ayında tarımda
çalışan sayısının, Şubat ayına göre 260
bin kişi artarak 5 milyon 55 bin kişiden 5
milyon 315 bin kişiye çıktığını belirtti.
40
Tarımın istihdamdaki payı yüzde
20'leri aştı
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 25
milyon 583 bin olan istihdam edilenlerin
13 milyon 90 bininin hizmetler, 5 milyon
365 bininin sanayi, 1 milyon 812 bininin
inşaat, 5 milyon 315 bininin ise tarımda
çalıştığını vurguladı. Yurtiçi gelirin yüzde
7,4’ünü karşılayan tarımın istihdamdaki
payı yüzde 20’leri aştığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Şubat ayında tarımın istihdamdaki
yüzde 20,2 olan payı, Mart ayında yüzde
20,8’e yükseldi.
Tarım, emek yoğun bir sektör olması
nedeniyle üretimdeki payının çok üzerinde istihdam sağlıyor. 2013 yılında tarım,
cari fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıladan
(GSYH), Ocak, Şubat ve Mart aylarını
kapsayan ilk çeyrekte yüzde 3,9, Nisan,
Mayıs ve Haziran aylarını kapsayan ikinci çeyrekte yüzde 6,2, Temmuz, Ağustos
ve Eylül ayını kapsayan üçüncü çeyrekte
yüzde 12,3, Ekim, Kasım ve Aralık aylarını
kapsayan dördüncü çeyrekte ise yüzde
6,6 pay aldı.
Bu yılın ilk çeyreğinde tarım, yurtiçi hasıladan yüzde 3,7 pay aldı. Buna rağmen,
istihdamın Şubat ayında yüzde 20,2’sini,
Mart ayında yüzde 20,8’sini karşıladı.
Sanayinin istihdamdaki payı yüzde
21, inşaatın payı yüzde 7,1, hizmetlerin
payı yüzde 51,2 düzeyinde gerçekleşti.”
TZOB DİYOR Kİ!
Tarımın çözüme
kavuşturulması
gereken en büyük
sorunlarından birisi de
kayıt dışı çalışmadır.
bulunduğunu bildiren Bayraktar, “62 bin
işverenin 30 bini, 416 bin ücretli ve yevmiyelinin 322 bini, 2 milyon 219 bin kendi
hesabına çalışanın 1 milyon 557 bini, 2
milyon 617 bin ücretsiz aile işçisinin 2 milyon 368 bininin kayıt dışı istihdam olduğu
biliniyor. Buna göre, tarımda istihdam edilen 5 milyon 315 bin nüfusun yüzde 80,5’i,
yani 4 milyon 277 bini kayıt dışı” dedi.
Bayraktar, tarımda istihdam edilen
erkeklerde kayıt dışı istihdamın yüzde
70’de kalırken, kadınlarda yüzde 92,9’a
kadar ulaştığını, kayıt dışılığın önlenmesi
ve tarımdaki tüm nüfusun sosyal güvence kapsamında olması için çalışmalar
yürütülmesi gerektiğine dikkati çekti.
Tarımda üretici fiyatları
Tarım kadınlarda işsizliği
yüzde 15,1’den yüzde 11,2’ye çekti
Tarımın bu özelliği nedeniyle ülke
ekonomisine yük olmak bir yana, istihdamın tek hanede tutulmasına da yardımcı
olduğunu bildiren Bayraktar, “Mart ayında bile tarım, toplamda işsizliği 1,9 puan
azaltarak yüzde 9,7 ile tek hanede kalmasını sağladı. Tarım erkeklerde işsizliği
yüzde 10,4’den yüzde 9,3’e, kadınlarda
ise yüzde 15,1’den 11,2’ye çekti” dedi.
Bayraktar, Mart ayında tarımın 2 milyon 887 bin erkek, 2 milyon 427 bin kadına iş ve aş yarattığını, erkeklerin yüzde
16,1’inin, kadınların yüzde 31,9’unun tarımda çalıştığını vurguladı.
Tarımın çözüme kavuşturulması gereken en büyük sorunlarından birinin de
kayıt dışı çalışma olduğunu, 5 milyon 315
bin istihdamın 62 bininin işveren, 416 bininin ücretli ve yevmiyeli, 2 milyon 219 bininin kendi hesabına çalışan, 2 milyon 617
bininin ise ücretsiz aile işçisi konumunda
Üretici fiyatlarının, Mayıs ayı itibarıyla
son bir yıllık dönemde tarımın genelinde
yüzde 11,2, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 6,60 arttığını belirten Bayraktar,
“Mayıs ayında, fiyatların, tek yıllık bitkisel
ürünlerde yüzde 11,66, sebze ve kavunkarpuz, kök ve yumrularda yüzde 24,33,
balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde
7,43, canlı kümes hayvanları ve yumurtada yüzde 2,73, diğer çiftlik hayvanları ve
hayvansal ürünlerde yüzde 0,08 geriledi.
Çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 28,54,
diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyvelerde yüzde 11,84 arttı. Lifli
bitkilerde yüzde 0,1, canlı hayvanlar ve
hayvansal ürünlerde yüzde 0,54, canlı sığırlar, mandalar ile bunlardan elde edilen
işlenmemiş sütte yüzde 0,96, yağlı meyvelerde yüzde 1,02, pirinç dışındaki tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlarda yüzde
1,03, koyun ve keçiler ile bunların işlenmemiş süt ve yapağılarında yüzde 0,52,
çeltikte yüzde 5,50, ormancılık ürünleri ve
ilgili hizmetlerde yüzde 2,60 arttı. İşlenmemiş tütün ile içecek üretiminde kullanılan
bitkisel ürünlerde fiyatlar değişmedi” dedi.
Tüketici fiyatlarında Mayıs ayı enflasyonu yüzde 0,40 artmıştı. Gıda ve alkolsüz
içeceklerde yüzde 1,35 gerilemişti. Mayıs
ayında gıda ve alkolsüz içeceklerde, son
bir yıllık enflasyon yüzde 14,11, on iki aylık
ortalamalara göre yüzde 11,12 olmuştu.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bayraktar, Mayıs ayında tarımın genelinde üretici fiyatlarının değişmediğini,
tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 0,12,
ormancılık ürünlerinde yüzde 2,6 arttığını,
balıkçılıkta yüzde 7,43 gerilediğini bildirdi.
41
TZOB DİYOR Kİ!
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Toprak geleceğindir,
iklime dayanıklı hale getirelim.
42
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklık,
erozyon ve çölleşme sonucu kaybedilen toprağın insanlığın ortak geleceğinin tehlikeye girmesi demek olduğunu
vurgulayarak, “110 ülkede yaşayan 1,2
milyar insan ve 4 milyar hektardan fazla
arazi çölleşme tehdidi altında” dedi.
Bayraktar, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı
açıklamada, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bu yılın temasının “Ekosistem tabanlı uyum” ve sloganın da "Toprak Geleceğindir, İklime Dayanıklı Hale Getirelim”
olarak belirlendiğini ifade etti.
Şemsi Bayraktar, toprağın dünyadaki
yaşamın temeli ve 2 milyardan fazla insanın geçim kaynağı ve hayati bir değer
olduğunun altını çizdi, BM verilerine göre,
her yıl 12 milyon hektar verimli alanın yanlış kullanım nedeniyle çölleşmeye maruz
kaldığını belirtti.
Büyük çoğunluğu gelişmekte olan
ülkelerden oluşan 110 ülkede yaşayan
1,2 milyar insan ve 4 milyar hektardan
fazla arazinin çölleşme tehdidi altında
bulunduğuna dikkati çeken Bayraktar,
çölleşmenin, kurak, yarı kurak ve yarı
nemli alanlarda iklim değişmeleri ve insan aktiviteleri sonucunda oluşan arazi
bozunumu olarak tanımlandığını belirterek, şunları söyledi:
“Çölleşme toprağın aşırı kullanımı,
iklim değişikliği, ormansızlaşma, anız
yakma, amaç dışı toprak kullanımı, aşırı
otlatma ve plansız sulama ve eğitimsizlik gibi nedenlerle meydana gelmektedir.
Ayrıca nüfus artışına paralel olarak gıda,
toprak ve suya olan talebin artması, küresel ekonominin büyümesi sonucu doğal
kaynaklar üzerindeki baskının artması da
nedenler arasındadır.
Sanayideki hızlı gelişim günümüzde çevre sorunlarının artmasına neden
TZOB DİYOR Kİ!
Ülkemizde yaşanan
çölleşmenin nedenleri
Türkiye’de aşırı ekim, aşırı otlatma,
plansız sulama ile yılda 500 bin hektar
toprağın çölleşmesine neden olunduğunu vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Ülkemizde tarım alanlarının yüzde
59’unda, orman alanlarının yüzde 54’ünde ve mera alanlarının yüzde 64’ünde aktif erozyon görülmektedir.
Her yıl 182 milyon ton verimli üst toprak sediment halinde akarsular tarafından
taşınmaktadır. Toprağa aşırı ekim toprağın yorulmasına neden olmakta, aşırı
otlatma erozyonu önleyen bitki örtüsünü
yok etmekte, plansız sulama ise ekim
alanlarının tuzlanmasına neden olmakta
ve yılda 500 bin hektar toprağın çölleşmesine yol açmaktadır.
Yaşamın devamı için zorunlu ihtiyaç
olan toprak ve su gibi olmazsa olmaz doğal kaynaklarımızın korunması ve amacına
uygun kullanılması son derece önemlidir.
Bu nedenle tarım ve orman arazilerinin
amaç dışı kullanımı engellenmeli; ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ağırlık verilmeli, erozyon kontrolü ve
çayır/mera ıslahı için gerekli finansman
sağlanmalı, sulak alanlar ve biyolojik çeşitlilik korunmalı, ürün ve arazi planlaması
yapılmalıdır.”
Atmosferde son 800 yılda
görülmeyen değişiklik
Bu yılki tema çerçevesinde, iklim değişikliğine adaptasyonun sağlanması
için su, toprak ve biyolojik çeşitlilik gibi
doğal kaynakların korunmasında da doğal çözümlere odaklanılması gerektiğinin
vurgulandığını bildiren Bayraktar, atmosferdeki görülen değişikliklerin son 800 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek
düzeye ulaştığını bildirdi.
Bayraktar, “Bilindiği gibi, atmosfere verilen sera gazları ve bu gazların
oranındaki artış iklim değişikliğinin en
önemli sebeplerinden biridir.
Hükümetler arası İklim Değişikliği
Paneli’nin son raporuna göre atmosferdeki karbondioksit, metan ve diazotmonoksit
gazlarının atmosferdeki konsantrasyonları,
son 800 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar
yüksek bir düzeye ulaşmıştır.
Atmosferde tespit edilen karbondioksit birikimleri temel olarak fosil yakıt yanması ve ikincil olarak net arazi kullanımı
değişikliğinden kaynaklanan emisyonlar
nedeniyle sanayi öncesi döneme göre
yüzde 40 oranında artmıştır” dedi.
“Doğal afetler çiftçimizi
zor durumda bırakıyor”
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre 2013 yılında gözlenen meteorolojik afetler içinde yüzde 37 ile fırtına,
yüzde 19 ile dolu ve yüzde 18 ile şiddetli
yağış-sellerin ilk sıralarda yer aldığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Son yıllarda kuraklık ve sel gibi doğal
afetlerin sayısındaki artış dünya çapında
insanlığı tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Bu olaylar geçimini topraktan sağlayan
çiftçileri zor durumda bırakmakta, gıda
güvencesini tehlikeye sokmaktadır.
değişikliği sürecinin olumsuz etkilerine
karşı hazırlıklı ve dayanıklı olmak zorundayız. Her geçen gün azalmakta olan doğal
kaynaklarımızı ve verimli arazilerimizi korumalı, bozulan alanların rehabilitasyonu için
çalışmalara hız vermeliyiz” dedi. Bayraktar, şunları kaydetti:
“Çölleşme, küresel boyutta bir problem
olarak karşımızdadır. Topraklarının büyük
bir kısmı çölleşme ve erozyon tehdidi altında bulunan ve büyük bir tarımsal potansiyele sahip ülkemizde insanlarımızın çölleşme
ve erozyonla mücadele konusunda daha
fazla duyarlı ve bilinçli olabilmesi için kamu
ve özel kuruluşların konuya gereken hassasiyeti göstermeleri son derece önemlidir.
Toplumda çölleşmeyle mücadele bilincinin
oluşturulması, çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli önlemlerin alınmasının temelinde eğitim yatmaktadır.
Her geçen yıl artarak devam eden
arazi bozunumunu önlemek ve toprağı
korumak için toplumda çölleşmeyle mücadele bilincinin oluşturulması, çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli
önlemlerin alınması gerekir. Geleceğimizin güvence altına alınması için üreticiden
tüketiciye, toplumun her kesiminin çölleşmeyle mücadele konusuna gereken
hassasiyeti göstermesi ve üzerine düşen
görevi yapması önem arz etmektedir.”
Büyük bir coğrafya ve farklı iklim bölgelerine sahip olan ülkemizde de, kuraklık
ve sel gibi afetler oldukça sık meydana
gelmekte, can ve mal kayıplarına yol açmaktadır. Çiftçimiz bu yıl da kuraklık, don,
dolu, fırtına gibi hemen hemen bütün doğal afetleri yaşamıştır. İç Anadolu ve Akdeniz Bölgemiz kuraklıktan önemli oranda
etkilenmiştir. Çiftçilerimizin mağduriyetinin
giderilmesi ve yeni üretim dönemine hazır
hale gelebilmeleri için gerekli destekler
verilmelidir.”
Doğal kaynakların
sürdürülebilir kullanımı şart
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, gelecek nesillerin gıda gereksinimlerinin ülke
kaynakları ile karşılanabilmesi başta toprak ve su olmak üzere ancak ve ancak
doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımıyla mümkün olduğuna dikkati çekti.
Bayraktar, “Toprağımız geleceğimizdir,
toprağımız geleceğindir. Gelecek nesillere
yaşanabilir bir dünya bırakmak için iklim
◄ TZOB ►
olurken, plansız kentleşme ve fosil yakıtların aşırı kullanımı iklim değişikliği sürecini hızlandırmakta, sanayileşme ve kentleşmenin de etkisiyle hızlı ve bilinçsiz bir
şekilde tüketilen toprak ve su kaynakları,
aynı hızla kirletilmeye devam etmektedir.”
43
TZOB DİYOR Kİ!
TRAKTÖR SAYISI
NİSAN’DA ARTTI
Traktör sayısı Nisan ayında
4 bin 953 adet artarak
1 milyon 581 bin 146
adede çıktı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, traktör sayısının 2014 yılının Nisan ayında, Mart ayına
göre 4 bin 953 adet artarak 1 milyon 576
bin 193 adetten 1 milyon 581 bin 146
adede yükseldiğini bildirdi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Mart
ayında iller arasında traktör sayısında
en fazla artışın 299 adetle Konya’da olduğunu, Konya’yı 194 adetle Manisa,
173 adetle Kayseri, 172 adetle İzmir, 170
adetle Bursa, 134 adetle Denizli, 127
adetle Adana ve Gaziantep, 125 adetle
Sivas izlediğini belirtti.
44
Nisan ayında traktör sayısındaki artışın Diyarbakır’da 115, Balıkesir ve
Adıyaman’da 113, Erzurum’da 111,
Afyonkarahisar’da 105, Aydın’da 101
adedi bulduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Traktör sayısı, Nisan ayında, Aksaray’da 95, Ardahan’da
94, Çorum’da 93, Muş’ta 92, Denizli’de
91, Şanlıurfa’da 89, Samsun’da 86, Sakarya ve Kahramanmaraş’ta 82, Kastamonu ve Nevşehir’de 80, Ankara’da 79,
Yozgat’ta 74, Muğla’da 72, Burdur’da
71, Tokat’ta 70, Kütahya’da 66, Malatya ve Çanakkale’de 65, Kars’ta 58,
Mersin’de 57, Van’da 56, Kırşehir’de 55,
Eskişehir’de 53, Karaman’da 52, Bolu’da
50 adet arttı.
Nisan ayında, traktör sayısındaki artış, Uşak’ta 49, Amasya ve Kilis’te 45,
Edirne’de 44, Çankırı’da 43, Niğde’de 41,
Tekirdağ ve Düzce’de 38, Hatay, Isparta ve
Kocaeli’nde 37, Kırklareli ve Elazığ’da 36,
Osmaniye’de 30, Mardin’de 26, Ağrı’da
24, Şırnak’ta 23, Bilecik ve Iğdır’da 22, Erzincan, Batman ve Siirt’te 20, Sinop’ta 17,
Bartın’da 16, Kırıkkale’de 15, Tunceli’de
13, Gümüşhane ve Bitlis’te 12’de kaldı.
Traktör sayısı İstanbul’da 8 adet
azalırken, Rize ve Bingöl’de artmadı,
Trabzon’da 4, Artvin ve Karabük’te 5,
Zonguldak, Giresun ve Yalova’da 6,
Hakkari’de 8, Ordu’da 9 adet arttı.”
Toplam sayısında birinci Manisa,
ikinci Konya
Traktör sayısında Manisa’nın 76 bin 521
adetle liderliğini koruduğunu bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Manisa’yı 74 bin
496 adetle Konya, 55 bin 787 adetle Balıkesir, 54 bin 985 adetle Bursa, 54 bin 981
adetle İzmir, 46 bin 959 adetle Ankara, 46
bin 441 adetle Samsun, 45 bin 980 adetle
Adana, 42 bin 372 adetle Denizli, 41 bin 340
adetle Antalya izledi. Aydın’da 38 bin 213,
Tokat’ta 37 bin 220, Ayfonkarahisar’da 36
bin 415, Çorum’da 35 bin 756, Şanlıurfa’da
31 bin 956, Sakarya’da 31 bin 773 traktör
var. Mersin’de traktör sayısı Nisan ayında
82 artarak ilk kez 30 bini geçti. İlde Mart
ayında 29 bin 965 olan traktör sayısı, Nisan ayında 30 bin 22 adede çıktı. Traktör
sayısı Bingöl’de 957’ye, Hakkari’de 748’e,
Trabzon’da 183’e, Rize’de ise 41’e kadar
iniyor.
Kütahya, Edirne, Çanakkale, Yozgat, Tekirdağ, Sivas, Muğla, Gaziantep
ve Kastamonu’da 25 bin ile 30 bin arasında, Kayseri, İstanbul, Diyarbakır ve
Eskişehir’de 20 bin ile 25 bin arasında,
Malatya, Hatay, Burdur, Isparta, Bolu,
Nevşehir, Kırklareli, Amasya, Kahramanmaraş, Kars, Uşak, Aksaray, Erzurum’da
15 bin ile 20 bin arasında, Kocaeli, Niğde, Osmaniye, Adıyaman, Çankırı’da 10
bin ile 15 bin arasında, Karaman, Kırşehir, Bilecik, Muş, Düzce, Mardin, Zonguldak, Elazığ, Kırıkkale, Ardahan, Sinop,
Van, Ağrı, Erzincan ve Karabük’te 5 bin
ile 10 bin arasında, Batman, Kilis, Iğdır,
Gümüşhane, Bitlis, Giresun, Bayburt,
Yalova, Siirt ve Ordu, Şırnak, Tunceli ve
Artvin’de 1000 ile 5 bin arasında traktör
bulunuyor.”
TZOB DİYOR Kİ!
!
ÇKS KAYDI
UYARISI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçi kayıt sisteminde başvuruların 30 Haziran Pazartesi günü mesai saati bitiminde sona ereceğini bildirerek, “Çiftçilerimizin yoğunluk
yaşanabileceği ihtimalini göz önünde
bulundurarak bir an önce ÇKS kayıtlarını
yaptırmalarında fayda var” dedi.
Bayraktar,
yaptığı
açıklamada,
TZOB’un girişimleriyle, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’nın 27 Mayıs 2014
tarihinde ÇKS kaydı başvurularıyla ilgili
süreyi 31 Mayıs 2014 tarihinden 30 Haziran 2014 tarihine uzattığını hatırlattı.
Yeni ÇKS yönetmeliğine göre, üreticilerin 2014 yılında bir defaya mahsus olmak üzere aynı yıl içinde hem 2014, hem
de 2015 yılı olmak üzere iki defa ÇKS
başvurusu yaptıracaklarını belirten Bayraktar; “Çiftçilerimiz 30 Haziran 2014 tarihi
mesai bitimine kadar 2014 yılı ÇKS başvurularını yaptıracaklar. Üreticilerimiz olası
sıkışıklıkları düşünerek son günü beklenmeden tarım il ve ilçe müdürlüklerine bir
an önce başvurusunu yapmalı.” dedi.
2015 yılı ÇKS başvuruları ise 1 Eylül’de
başlayacak, 31 Aralık 2014 tarihinde sona erecek. Üreticilerimizin bu hususa çok
dikkat etmeleri ve birbiriyle karıştırmamaları gerekiyor.
30 Haziran’a 3 iş günü kaldı. Çiftçilerimizin yoğunluk dolayısıyla mağduriyet yaşamamaları için, 2014 ÇKS başvurularını bir
an önce yaptırmaları kendi yararlarınadır.
Çünkü ÇKS kaydını yaptıramayanlar, 2014
yılı desteklerinden faydalanamayacaklar.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Çiftçilerimiz
30 Haziran 2014 tarihi
mesai bitimine kadar
2014 yılı ÇKS başvurularını,
1 Eylül-31 Aralık 2014 tarihleri
arasında da 2015 yılı
ÇKS başvurularını
yapacaklar."
45
TZOB DİYOR Kİ!
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
ANTEP FISTIĞINA
ALAN BAZLI DESTEK TALEBİ
46
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Çok önemli bir ürün olan
Antep fıstığında sorun
ancak alan bazlı destekle çözülür.
Antep fıstığında da
fındıktaki gibi alan bazlı destek
verilmelidir."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Antep fıstığı
anacı (çöğür) ile kurulan bahçelerin destek kapsamına alınmasının önemli olduğunu bildirerek, “çok önemli bir ürün olan
Antep fıstığında sorun ancak alan bazlı
destekle çözülür. Antep fıstığında da fındıktaki gibi alan bazlı destek verilmelidir”
dedi.
Hakkındaki Tebliğ”de Antepfıstığı anacı
ile en az 10 dekar alanda tesis edilen
bahçelerin destek alacağını, başvuruların, 2014 yılı yazlık dikimler için 3 Haziran
2014 tarihinden itibaren 29 Ağustos 2014
tarihi mesai saati bitimine kadar, güzlük
dikimler için ise 1 Ekim 2014 tarihinden,
31 Aralık 2014 tarihi mesai bitimine kadar
yapılması gerektiğini belirtti.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, “Yurt
İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı Desteklemesi
Şemsi Bayraktar, meyve bahçesi
tesisine standard fidanla kurulması halinde dekara 100 lira, sertifikalı fidanla
TZOB DİYOR Kİ!
Türkiye’de Antep fıstığı yetiştiriciliğinin
genellikle sulama imkanlarının yeterli olmaması nedeniyle kuru tarım alanlarında
yapıldığını, aşılı fidanların bu alanlarda
verime yatmasında sıkıntılar yaşandığını
bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Çöğürle tesis edilecek bu bahçelerde daha sonra aşılama yapılması daha
uygun olacaktır. Antep fıstığında ‘kendine
yeten’ değil, ürettiğimiz ürünü ihraç edebilen konuma gelebilmek pekâlâ mümkündür. Söz konusu tebliğle beraber bu
yolda bir adım daha atılmış oldu.
Türkiye’de üretilen Antep fıstığının çoğunluğu iç tüketime gidiyor. Türkiye Antep fıstığı ihracatından 2013 yılı için 3 bin
947 ton karşılığında 48 milyon dolar gelir
elde etti. İthalat yok denilecek düzeyde. Ülkemizde Antep fıstığının tüketiminin 2008-2013
döneminde yıllık ortalama
103 bin ton civarında olması nedeniyle üretilen
ürünün hemen hepsi iç
tüketime gidiyor.
bulunduğu 5 ülke tarafından yapılıyor.
İran, 2012 yılında üretilen 1 milyon 5
bin 436 ton olan Antep fıstığının; yüzde
46,95’ini, 472 bin 97 tonluk kısmını İran
tek başına karşılıyor. İkinci sırada 231
bin ton üretim, yüzde 23’lük payla ABD,
üçüncü sırada 150 bin ton üretim, yüzde
14,92’lik payla Türkiye üçüncü sırada.
Çin, yüzde 7,36’lık pay ve 74 bin tonluk
üretimle dördüncü, Suriye yüzde 5,69’luk
pay ve 57 bin 195 ton üretimle beşinci sırada yer alıyor.
Ülkemizde Antep fıstığı ağırlıklı olarak
Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetiştiriliyor olsa da irili ufaklı bahçelerle ülke
genelinde 41 ile yayılmış durumda. Ancak üretimin yaklaşık yüzde 90’lık kısmı
Gaziantep, Şanlıurfa, Siirt, Adıyaman ve
Kahramanmaraş’tan karşılanıyor.”
Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün
(FAO) 2012 rakamlarına göre; dünyada
21 ülkede Antep fıstığı yetiştiriciliği yapıldığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Son 10 yıllık periyodda her yıl ortalama 730 bin ton kabuklu Antep fıstığı
üretiliyor ve üretim her yıl bir önceki yıla
oranla yaklaşık yüzde 6 büyüme gösteriyor. Dünya genelinde, Antep fıstığı dikili
tarım arazisi alanı, 1995-2013 döneminde
yüzde 38,2 artışla 357 bin 525 hektardan,
494 bin 255 hektara çıktı. Aynı dönemde
üretim miktarı ise yüzde 154,1 artışla 395
bin 704 tondan 1 milyon 5 bin 436 tona
ulaştı.
2012 yılında Antep fıstığı üretiminin yüzde 98’i Türkiye’nin de içinde
“Çin, Vietnam, Almanya, Rusya, Hollanda, Belçika ve Fransa, Antep fıstığında ithalat yapan büyük ülkelerdir. Ancak
Almanya, Hollanda ve Belçika büyük
miktarlarda Antep fıstığı ithal etmiş olsalar da ülke içi tüketimleri çok azdır ve ithal
ettikleri ürünü ihraç etmektedirler.
Lezzet ve aroma yüksek ama
meyve büyüklüğü küçük
Ülkemizde üretilen Antep fıstıklarının,
lezzetli ve aromasının yüksek olmasına rağmen meyvelerin genellikle küçük ve kabukta doğal çıtlama oranının
düşük olması ve çıtlamanın sonradan
yapılması zorunluluğu rekabet gücünü
azaltmaktadır.
Ülkemiz şartlarındaki girdi
fiyatlarının yüksekliği yanı
sıra çıtlatma gibi işlemler
de maliyeti artırmaktadır. Öte yandan İran
fıstıkları tat ve aroma
bakımından Türk fıstıklarıyla rekabet edemese
de meyve büyüklükleri
bakımından avantajı elinde
bulundurmaktadır.
Uluslararası Kabuklu
ve Kuru Meyve Konseyi’ne
(INC) yıllık kişi başına tüketilen Antep fıstığında, Suriye ilk
sırada bulunurken, Türkiye ikinci,
İran üçüncü sıradadır.”
Dünya üretimi artıyor
payla ABD ilk sırada yer alırken, İran ve
Çin’in yüzde 30 ve 16’lık paylarla ABD’yi
takip ettiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
Üretim alanında da artış var
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine
göre, 1995-2013 döneminde, Antep fıstığı dikili alanlarının yüzde 36,2 genişlemeyle, 206 bin 500 hektardan 281 bin
300 hektara çıktığını belirten Bayraktar,
“Aynı dönemde üretim miktarı, yüzde
146,1 artışla 36 bin tondan 88 bin 600
tona yükseldi. Ancak 2013 yılında rekoltenin düşük olmasının nedeni; geçtiğimiz 2 yıl üst üste rekoltenin yüksek olması ve bu nedenle ağaçlarda meydana
gelen fizyolojik yorgunluk kaynaklıdır.
1995-2012 dönemi dikkate alındığında;
üretim miktarındaki artışın 3,16 katını
geçtiği görülecektir” dedi.
INC rakamlarına göre; dünya genelinde 2012 yılında yapılan 352 bin ton
Antep fıstığı ihracatında yüzde 40’lık
Sulu şartlarda Antep fıstığı üretimi yapılması nedeniyle ABD ve İran’da
verimin yüksekliği de bu ülkelere ayrı bir
avantaj sağlamaktadır.”
Antep fıstığına destek sağlanması sayesinde üretimin üç dört katına çıkarılabileceğini belirten Bayraktar, çöğür desteğinin yanına alan bazlı desteğin de ilave
edilmesiyle üretim, ihracatta artışın yanı
sıra tüketiciye uygun fiyattan ürün sunumunun mümkün olacağını bildirdi.
Bayraktar:
"Antep fıstığında
‘kendine yeten’ değil,
ürettiğimiz ürünü
ihraç edebilen
konuma gelebilmek
pekâlâ mümkündür."
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
kurulması halinde dekara 230 lira destek
verileceği bilgisini verdi.
47
TZOB DİYOR Kİ!
GIDADA SPEKÜLASYONA
İZİN VERİLMEDİ
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Spekülasyona fırsat
verilmemesine ilişkin
uyarılarımız etkili oldu.
Gıda fiyatlarında önemli
artışlar yaşanmadı."
48
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Ramazan’dan
önce, 19-27 Haziran döneminde, fiyat
değişimlerine bakıldığında, mevsim itibarıyla hasat edilen ürün miktarındaki artışa
paralel olarak fiyatların ucuzlayacağı yönündeki öngörüleri ile spekülasyona fırsat verilmemesine ilişkin uyarılarının etkili
olduğunu bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, market
fiyatlarında, 19-27 Haziran döneminde,
16 üründe fiyat değişimi görülmezken, 12
üründe azalma, 10 üründe ise fiyat artışı,
üretici fiyatlarında ise 16 üründe fiyat değişimi olmazken, 11 üründe azalma, 7 üründe ise fiyat artışı meydana geldiğini belirtti.
Şemsi Bayraktar, Ramazan’dan önceki 8 günlük dönemde, market fiyatlarında,
yeşil soğan, kavun, kuru fasulye, nohut,
kırmızı mercimek, yeşil mercimek, kuru
kayısı, kuru incir, fındık, Antep fıstığı, yumurta, süt, dana eti, kuzu eti, zeytinyağı,
!
ayçiçek yağı fiyatlarında değişim yaşanmadığını bildirdi. Markette fiyat düşüşünün yüzde 14,56 oran ile en fazla şeftalide görüldüğü bilgisini veren Bayraktar,
“Şeftalideki fiyat düşüşünü yüzde12,58
ile havuç, yüzde 12,27 ile salatalık, yüzde
12 ile patates, yüzde 10,57 ile yeşil fasulye izledi. Markette en fazla fiyat artışı ise
yüzde 9,48 oran ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 6,99 ile pirinç,
yüzde 4 ile sivri biber, yüzde 3,47 ile çilek,
yüzde 3,40 ile maydanoz takip etti. Market fiyatlarındaki artış oranı yüzde 0,26 ile
yüzde 9,48 arasında değişti” dedi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 19-27
Haziran döneminde, üretici fiyatlarında,
domates, maydanoz, yeşil soğan, limon,
kiraz, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı,
kuru incir, fındık, Antep fıstığı, yumurta, süt
fiyatlarında değişim yaşanmadığını bildirdi. Bayraktar, fiyat düşüşünün yüzde 22,12
oran ile en fazla karpuzda görüldüğünü,
TZOB DİYOR Kİ!
karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 15,79 ile
havuç, yüzde 15 ile kabak, yüzde 13,33 ile
patates, yüzde 12,66 ile salatalığın izlediğini belirtti. Şemsi Bayraktar, bu dönemde
üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışının
yüzde 11,48 oran ile çilekte görüldüğünü,
çilekteki fiyat artışını yüzde 11,06 ile sivri
biber, yüzde 7,22 ile patlıcanın takip ettiğini kaydetti. Şemsi Bayraktar, üretici fiyatlarındaki artış oranının yüzde 0,29 ile yüzde
11,48 arasında değiştiğine dikkati çekti.
Bayraktar, Ramazan’dan önce yaptığı
basın toplantısında, Ramazan dolayısıyla
artan talepten yararlanmaya, haksız kazanç
elde etmeye yönelik her durumun karşısında olacaklarını ifade ederek, “Ramazan
ayı öncesinde Birliğimiz tarafından düzenlenen basın toplantısı ile bu kutsal ayda
üreticiden tüketiciye, halkımızın tamamını
yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki
değişimleri takip edeceğimizi; kamuoyunu
bilgilendirme amacıyla açıklamalar yapacağımızı bildirmiştik. Bu mübarek günlerde
halkımızın mağdur edilmemesini, sağduyulu davranılmasını istemiş; konuyla ilgili
her kişi ve kurumu spekülatörlere fırsat
verilmemesi için gereken tedbirleri almaya çağırmıştık. 19-27 Haziran döneminde,
fiyat değişimlerine bakıldığında, mevsim
itibarıyla hasat edilen ürün miktarındaki
artışa paralel olarak fiyatların ucuzlayacağı
yönündeki öngörülerimiz ile spekülasyona
fırsat verilmemesine ilişkin uyarılarımızın etkili olduğunu görüldü” dedi.
Aylık değişimler
30 Mayıs-27 Haziran 2014 döneminde, market fiyatlarının 3’ünde fiyat değişimi olmazken, 13 ürünün fiyatında azalma,
20 ürünün fiyatında artış, üretici fiyatlarının 7’sinde fiyat değişimi görülmezken,
13 üründe fiyat düşüşü, 12 üründe fiyat
yükselişi meydana geldiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Market fiyatlarında, kuru soğan, kuru
kayısı, ayçiçek yağı fiyatlarında değişim
yaşanmadı. Fiyat düşüşü yüzde 36,47
oran ile en fazla karpuzda görüldü. Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 22,27 ile
havuç, yüzde 21,57 ile yeşil fasulye, yüzde 18,40 ile patates, yüzde 15,81 ile patlıcan izledi. Markette en fazla fiyat artışı
ise yüzde 21,67 oran ile limonda oldu.
Limondaki fiyat artışını yüzde 12,60 ile kiraz, yüzde 11,40 ile kuru fasulye, yüzde
10,95 ile sivri biber, yüzde 10,21 ile yeşil
soğan, yüzde 10,15 ile marul takip etti.
Üretici fiyatlarında, maydanoz, kuru
fasulye, nohut, yeşil mercimek, pirinç, kuru incir ve süt fiyatlarında değişim olmadı.
Fiyat düşüşü yüzde 43,75 oran ile en fazla karpuzda meydana geldi. Karpuzdaki
fiyat düşüşünü yüzde 38,46 ile havuç,
yüzde 27,20 ile patates, yüzde 21,71 ile
yeşil fasulye, 17,87 ile patlıcan, yüzde
16,67 ile domates, yüzde 14,86 ile Antep
fıstığı, yüzde 10,97 ile salatalık takip etti.
Üreticilerde en fazla fiyat artışı ise yüzde
54,13 ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını yüzde 32,80 ile limon,
yüzde 30,64 ile yeşil soğan, yüzde 26,86
ile yumurta, yüzde 22,30 ile kırmızı mercimek, yüzde 20,37 ile elma, yüzde 15,91
ile kabak izledi.”
Fiyat değişimlerinin nedenleri
19-27 Haziran ve 30 Mayıs-27 Haziran dönemlerindeki verilere bakıldığında,
TZOB tarafından yapılan uyarıların etkili
olduğunu, gıda fiyatlarında önemli artışlar yaşanmadığını vurgulayan Bayraktar,
şöyle devam etti:
“Bu süreçte, üretici fiyatlarında ve marketlerde özellikle yaş meyve ve sebzede
fiyat düşüşü görüldü. Hasat edilen ürün
miktarındaki artışa bağlı olarak karpuz,
patates, yeşil fasulye, salatalık, şeftali gibi
ürünlerde fiyatlar geriledi. Havuçta talep
azalmasına bağlı olarak fiyatlar düştü.
Limon, elma gibi ürünlerde görülen fiyat
artışında mevsimsel özellikler nedeniyle
arzdaki daralma etkili oldu. Fiyatların artacağı iddia edilen ette de 19-27 Haziran
döneminde üretici fiyatlarında artan üretim maliyetleri nedeniyle çok cüzi, dana
etinde 20, kuzu etinde 6 kuruşluk bir artış
meydana gelirken, marketlerde et fiyatları
artış göstermedi.
Mevsim itibarıyla hasadının yoğunlaşmasıyla, sebze ve meyvenin, en ucuz, en
lezzetli, en kaliteli üretildiği bir döneme
giriyor olmamız dolayısıyla, halkımız bu
ürünleri bol miktarda, afiyetle tüketebilir.
Tüketicilerimizin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesi hepimizin
dileğidir. Üreticiden tüketiciye varıncaya
kadar tüm taraflar, bu hususta gereken
hassasiyeti göstermelidir.
TZOB olarak Ramazan ayı boyunca,
hem üretici hem de market fiyatlarını takibe
devam edeceğiz. Bütün gayret ve uğraşımız, kutsal Ramazan ayında artan talebi
milletimizin aleyhine haksız kazanca dönüştürmeye engel olmaktır. Ramazan boyunca sürdüreceğimiz çalışmaların sonucunu yine kamuoyumuzla paylaşacağız.”
RÖPORTAJ
TARIMIN
ARAŞTIRMA
MERKEZİ
Masum Burak
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar
Genel Müdürü
Verimliliğin, üretimin en önemli unsuru
araştırma ve geliştirme; kısaca AR-GE faaliyetleri… Konu tarım olunca önemi daha belirgin şekilde artıyor elbette.
Bu sayımızda, ulusal kalkınma planları doğrultusunda tarımsal araştırma ve
geliştirme stratejilerini ve önceliklerini belirleyen; toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesinden rasyonel kullanımına, hayvan
ve bitki hastalıkları konusunda araştırmalardan, Bakanlığa bağlı araştırma kuruluşlarının hedeflerini belirlemeye kadar
geniş bir yelpazede görev alanı bulunan
TAGEM’in Sayın Genel Müdürü Masum
Burak’ı konuk ediyoruz. Kısa adı TAGEM
olan Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar
Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarını, bu
perspektif ışığında ülkemiz tarımını mercek altına almak istiyoruz.
Sayın Genel Müdürüm, ülkemizde tarımsal araştırmalara verilen önem nedir?
Biliyorsunuz, son yıllarda sağlıklı
beslenme ve güvenilir gıda konusunun
stratejik bir sektör olarak ön plana çıkması sebebiyle, dünyaya paralel olarak
ülkemizde de tarımsal araştırmaya önem
verilmektedir. Bu kapsamda tarımsal
TAGEM
araştırmaya ayrılan ödenek her geçen
gün artmaktadır. Bitkisel üretimde güvenli ve güvenilir ürün elde edilmesi, verimliliğin artması ve çeşitlendirilmesi, tarımsal araştırmaların önem verdiği Ar-Ge
konularındandır.
Gerek Genel Müdürlüğümüz DPT projeleri gerekse Ar-Ge projeleri kapsamında yapılan birçok projede hem üniversite
hem özel sektör hem de diğer kurum ve
kuruluşlarla işbirliğine girilmiş yapılan protokollerle çalışmalara destek verilmiştir.
Tarım üretiminin sürdürülebilir bir şekilde arttırılması Ar-Ge yoluyla gerçekleştirilebilir. Ülkemiz geneline yaygın ve
en kapsamlı araştırma kuruluşları Bakanlığımız araştırma kuruluşlarıdır. Cumhuriyet tarihine dayanan köklü araştırma
enstitülerimizde yılların birikimiyle ve
çağı yakalayan yenilikçi yapımızla çok
önemli araştırmalara imza atılmaktadır.
Yıllar içerisinde kaynak kullanımımızda
görülen artışlar Tarımsal Ar-Ge’ye verilen önemin en iyi göstergesidir. Kurulan ileri araştırma merkezlerimiz içinde,
dünyanın sayılı yapılar arasında olanlar
bulunmaktadır.
Faaliyete geçen Araştırma ve Eğitim Merkezleri
Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
TAGEM Genel Müdürü Burak:
50
Tarım üretiminin sürdürülebilir
bir şekilde artırılması
Ar-Ge yoluyla gerçekleştirilebilir.
Son 10 yılda, uluslararası
organizasyonlarla
94 proje yürütüldü;
toplam proje bütçelerinden
8 milyon 996 bin USD ve
20 milyon 390 bin Avro
pay alındı.
İzmir-2009
Türkiye Tohum Gen Bankası
Ankara-2010
Tıbbi Aromatik Bitkiler Merkezi
Antalya-2010
Kuraklık Test Merkezi
Konya-2010
Hayvancılık Biyoteknoloji Merkezi
Ankara-2011
Yumurta Tavuğu Geliştirme Merkezi
Ankara-2011
Enerji Tarımı Araştırma Merkezi
Samsun-2011
GAP Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi
Diyarbakır-2011
GAP Tarımsal Eğitim Merkezi
Şanlıurfa-2013
Bitkisel Biyoteknoloji Merkezi
Ankara-2013
Bitkisel Biyoçeşitlilik ve Geofit Araştırma Merkezi Müdürlüğü
İstanbul-2014
RÖPORTAJ
RÖPORTAJ
içeren projeler içindeki ortaklığımız devam etmektedir. Genel Müdürlüğümüz
ve bağlı enstitüler 6. Çerçeve Programında 14 projeye dahil olarak toplam proje
bütçelerinden 393 bin 926 Avro pay alırken, 7. ÇP da 16 projeye dahil olmuş ve 1
milyon 221 bin Avro pay almışlardır.
Son 10 yılda, Genel Müdürlüğümüz ve
bağlı Enstitüler ile FAO, ICARDA, Dünya
Bankası, JICA, UNDP, AB gibi uluslararası organizasyonlarla işbirliği halinde
94 proje yürütülmüştür. Toplam proje
bütçelerinden kurumumuz 8 milyon 996
bin USD ve 20 milyon 390 bin avro pay
almıştır.
Bakanlık-TÜBİTAK işbirliği ile yürütülen projeler daha çok Bakanlığımız bütçesini aşan, alt yapı geliştirme, bilgi ve
teknoloji üretmeye yönelik projelerdir. Bu
projelerden elde edilen sonuçların uygulamada kullanılmasıyla, tarımsal üretimde
verimliliğin ve kalitenin artmasına katkıda
bulunulmaktadır.
Bakanlık genel bütçesinin yeterli olmadığı durumlarda gıda, yem ve hayvan
sağlığı konularında ülke ihtiyaçlarını dikkate alan büyük bütçeli Ar-Ge çalışmalarını yürütmek üzere, TÜBİTAK, üniversite
ve özel sektör ile işbirliğine gidilmektedir.
Ar-Ge desteklerine gelirsek… Bu
konuda neler söylersiniz?
Bakanlığımızın ve tarım sektörünün
ihtiyaç duyduğu öncelikli konularda bilgi
ve teknolojilerin geliştirilmesi, çiftçiler, tarımsal sanayiciler ile ihracatçılara aktarılması ve tarım sektöründeki örgütlerin ArGe kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla
Bakanlığımızca desteklenen projelerdir.
Ar-Ge destek programından üniversiteler,
sivil toplum kuruluşları ve özel sektörce
hazırlanan projeleri desteklenebilmektedir.
Projelere verilecek destek üst limiti 300 bin
liradır ve her yıl belirlenen “Öncelikli Ar-Ge
Konuları” kapsamında hazırlanmış projeler değerlendirmeye alınmaktadır.
Programın başladığı 2007 yılından
2013 yılı sonuna kadar 154 proje destekleme kapsamına alınmış ve bu projelerden 50’si sonuçlandırılmıştır. Halen
devam eden 104 proje destekleme kapsamındadır. Bu güne kadar verilen destek tutarı 18 milyon liradır.
AB’nin yanı sıra uluslararası ölçekte sürdürülen çalışmalarınız hakkında
söyleyecekleriniz nelerdir?
AB ve uluslararası proje kaynaklarından azami ölçüde yararlanılmaya gayret
edilmektedir.
Türkiye’nin AB Çerçeve Programına
katılımıyla birlikte özellikle gıda konusunda araştırmalar çerçeve programların içerisinde yer almaya başlamıştır. Bu
kapsamda 7. Çerçeve Programında, AB
bünyesinde gıda üretim ve tüketiminde
sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik projeler ile gıda endüstrisi, gıda mevzuatı,
sektörel etki analizi ve eğitim konularını
Bu kapsamda Biyogüvenlik Kanunu ile modern biyoteknolojinin insan,
hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitlilik üzerinde olabilecek
olumsuz etkilerini önlemek ve modern
biyoteknolojinin mevcut ve potansiyel
faydalarından ulusal ihtiyaçlar doğrultusunda güvenliği sağlayarak yararlanmak
amacıyla hukuki, idari ve teknik tedbirler
geliştirilmektedir.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Kamu, özel sektör ve Bakanlık ve
TÜBİTAK işbirliği projeleriyle ilgili başlığı biraz daha açabilir miyiz?
Araştırma kuruluşlarımızla özel sektör
işbirliği kapsamında projelerin yürütülmesini desteklemekteyiz. Araştırmacılarımız,
özel sektör işbirliği kapsamında proje
almaları teşvik edilmekte, böylece özel
sektörde araştırma kuruluşlarımızın alt
yapısından yararlanma imkânı bulmaktadır. Proje çalışmalarından elde edilecek
sonuçların özel sektör vasıtasıyla kısa sürede, doğrudan uygulamaya aktarılması
mümkün olmakta ve bitkisel üretimde
verimliliğin ve kalitenin aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Biyogüvenlik yasasının ülkemiz açısından önemi nedir?
Biyogüvenlik Kanunu’nun amacı; bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde, modern biyoteknoloji kullanılarak
elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş
organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, insan,
hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve
biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması için biyogüvenlik
sisteminin kurulması ve uygulanması, bu
faaliyetlerin denetlenmesi, düzenlenmesi ve izlenmesi ile ilgili usul ve esasları
belirlemektir.
51
RÖPORTAJ
tohumluk dış ticaretinde yaklaşık 4 bin
300 ton fazla vermiştir.
Kurulma Aşamasında olan Araştırma ve Eğitim Merkezleri
Bitkisel Doku Kültürü Merkezi
İzmir
Biyolojik Mücadele Merkezi
Adana
Bitki Islahı ve Generasyon Atlatma Merkezi
Adana
Soğuğa Dayanıklılık Test Merkezi
Erzurum
Damızlık Etçi Tavuk Geliştirme Merkezi
Eskişehir
Koyunculuk Biyoteknoloji Merkezi
Balıkesir
Milli Botanik Bahçesi
Ankara
Türkiye Geofit Bahçesi
Yalova
Tarımsal Biyoteknoloji Merkezi
Mersin
Ulusal Gıda Starter Kültür Gen Bankası
Bursa
Su Ürünleri Gen Bankası ve Biyoteknoloji Merkezi
Trabzon
Alabalık Islah, Üretim ve Balıklandırma Merkezi
Rize
Biyoteknik Mücadele ve Bitki Koruma Ürünleri Uyg. Teknikleri Merkezi
İzmir
Türkiye’nin sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla genetiği
değiştirilmiş bitki üretimi yasaklanmıştır.
Ar-Ge tohumculuk ve hibrid tohum yetiştirilmesi çalışmalarınız ve hedeflerinizi
özetlemek gerekirse, neler söylersiniz?
Tescil işlemlerinin başlatıldığı 1963
yılından 2013 yılı sonuna kadar Tarla Bitkileri konusunda ülkemizde toplam 2063
çeşit tescil ettirilmiştir. Bunlardan 102
adede (%5) üniversite, 1015 adedi (%49)
özel sektör, 897 adedi de (%46) Bakanlık
Araştırma Enstitüleri tarafından tescil ettirilmiştir. Özel sektör tarafından tescil ettirilen çeşitlerin tamamına yakını teknoloji
transferi yoluyla getirilen yabancı çeşitler
iken, Bakanlık araştırma enstitüleri tarafından tescil ettirilen çeşitlerin %99’u yerli
imkânlarla geliştirilenlerdir.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Diğer yandan, buğday ve arpada üretilen çeşitlerin %95’i, nohut ve mercimekte %100’ü yerli çeşitlerden oluşmaktadır.
52
Domates, mısır ve ayçiçeği tohumluklarında da yerli çeşit oranı artmaya devam
etmektedir. Tohumculuk sektörümüzün
büyüme ve gelişmesi devam etmektedir.
Son 10 yılda tohumluk üretimimiz %345 artarak 2012 yılında 647 bin tona yükselmiştir. Yürütülen çalışmalar ve sektöre sağlanan destekler ile üretimin 2015 yılında 800
bin tona, 2023 yılında ise 1 milyon tonun
üzerine çıkarılması hedeflenmektedir.
Sebzecilikte, 2004 yılında başlatılan, “Türkiye F1 Hibrit Sebze Çeşitlerinin Gelişmesi ve Tohumluk Üretiminde
Kamu-Özel Sektör İşbirliği Projesi” ile
yerli hibrit sebze çeşitlerinin kullanım oranı %50’lere ulaşmıştır. Bu proje sayesinde; ilk ticari tohumluk kayıtları başlatılmış,
domates, biber, kavun ve hıyarda ilk yerli
çeşitlerin ticari tohumluk kayıtları yapılmış; araştırma enstitülerimizdeki sebze
tohumluğu gen havuzu büyüklüğü 10 katına çıkartılmış; 8 sebze türüne ait 15.000
örnek, 5 Araştırma Enstitümüzde muhafaza altına alınmıştır.
Sebzecilikte standart domates tohumluğunun %50’si, patlıcanın %55’i, hıyarın
%100’e yakını kendi çeşitlerimizdir.
Tohumluk üretiminin yanında ihracatında da önemli artışlar yaşanmıştır.
2002-2012 döneminde tohumluk ihracatı
miktar olarak %362, parasal değer olarak %597 artmıştır. Türkiye 2012 yılında
Yerli gen kaynaklarının korunmasına
gelince… Ülkemiz 4 bini endemik olmak üzere, 12 binden fazla bitki türüne
ev sahipliği yapmaktadır. Bakanlığımızca genetik kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımı için bu türlerin bulunduğu
yaşam alanında veya yaşam alanı dışında korunmasına yönelik çalışmalar
yürütülmektedir. Bu kapsamda 2010
yılında Ankara’da açılışını yaptığımız
dünyanın sayılı Gen Bankalarından olan
Türkiye Tohum Gen Bankasında 3.390
türde, toplam 86.619 örnek muhafaza
edilmektedir.
Ayrıca, tohum olarak saklanması
mümkün olmayan genetik kaynaklar,
Araştırma Enstitülerimize ait 16 Arazi Gen
Bankasında muhafaza edilmektedir.
Uluslararası Zeytin Konseyi ile yürütülen çalışmalar neticesinde Dünyanın 3.
Zeytin Koleksiyonu’nun Türkiye’de kurulması kararlaştırılmıştır. Kuruluş çalışmaları 2012 yılında başlatılmış olup, 2015
yılında tamamlanması planlanmaktadır.
Ilıman iklim kuşağında, barındırdığı tür
sayısı bakımından dünyanın en büyük
Geofit Bahçesinin temeli bu yıl Ocak
ayında Sayın Bakanımızın katılımlarıyla
atılmış, bu yılın Haziran ayında açılması
planlanmaktadır. Bu kapsamda, ülkemiz
florasında bulunan 1000’den fazla tür
doğal soğanlı ve yumrulu süs bitkisinden
oluşan genetik kaynağımız toplanmış ve
kayıt altına alınmıştır.
Araştırma Enstitülerimizce yürütülen
çalışmalar sonucunda; ilk yerli narenciye
çeşitleri geliştirilmiş ve dünyanın ilk çekirdeksiz limonu üretilmiştir. Ayrıca, 5 adet
çekirdeksiz üzüm, 5 adet Trabzon hurması, 2 adet Antep fıstığı, 2 adet fındık ve 4
adet nar çeşidi geliştirilerek üreticilerimizin hizmetine sunulmuştur. Meyvecilikte
bugüne kadar toplam 892 adet meyve/
asma çeşidi ile 199 adet anaç tescil
ettirilmiştir.
Sayın Genel Müdürüm, açıklamalarınız için teşekkür ediyor, çiftçimiz ve ülkemiz açısından son derece önemli çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
TOPRAK VE ÇEVRE
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
Bekir Şinasi Özdemir
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
TARIM
ve
ÇEVRE
Her türlü çevresel kirlenme ve doğal
kaynakların yanlış kullanımı nedeniyle
ekosistemlerde doğal denge bozulmakta
ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de, çevre sorunları geleceğimiz için büyük tehdit oluşturmaktadır.
Yapılan araştırmalar Dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin %50 'sinin, son 35
yılda meydana geldiğini ortaya koymaktadır. 1970’li yıllardan itibaren hızla artan
dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve
sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler,
bilinçsizce kullanılan tarım ilaçları, yapay
gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımının giderek yaygınlaşması çevre kirliliğine neden olmaktadır.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Gerekli çevresel önlemler alınmadan,
arıtma tesisleri kurulmadan, geri dönüşüm
alanları hazırlanmadan üretime geçen
sanayi tesisleri veya sanayi bölgeleri, ormanların tahribi, yangınlar, arazilerin yanlış
54
kullanımı, erozyon, aşırı otlatma sonucu
doğal bitki örtüsünün tahribi, maden, kireç, taş ve kum ocaklarının faaliyetleri sonucu çevreye verilen zararlar çevreyi tehdit
eden faktörler arasında sayılmaktadır.
Çevre sorunlarını ana başlıklar olarak
ele alacak olursak; toprak ve su kirliliği
öne çıkan konular arasındadır.
Toprak ve su kirliliği
Çevrenin kirletilmesine çeşitli sektörlerin değişen oranlarda katkıları olmakla
birlikte en büyük payı sanayi ve enerji
sektörü almaktadır. Birçok sanayi kuruluşu gerekli önlemleri almadan üretim faaliyetlerine başlamakta, hava, su ve toprağa
verdikleri atıklarla çevreyi yoğun bir şekilde kirletmektedirler. Gerek modern tarıma geçişle gerek 19. yy sonlarına doğru
başlayan sanayileşme süreciyle birlikte,
toprak ve su kirliliği de bir çevre sorunu
olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.
Toprak ve su kirliliği her geçen gün
daha da ciddi boyutlara ulaşan önemli
çevre problemleri arasında yer almaktadır. Toprak ve su, çok uzun sürede oluşan ancak kısa sürede kirlenerek, aşınarak kaybolan doğal kaynaklardır. Toprak,
tarım sektörü için vazgeçilmez bir üretim
faktörü olduğu kadar sanayi ve kentleşme
için de aynı derecede önem taşımaktadır.
Toprak kalitesindeki değişim tarımda verimliliği olumsuz yönde etkilemektedir.
Evsel, sanayi ve tarımsal kaynaklı
atıksuların arıtılmadan su ortamlarına
bırakılması, nüfus artışı, zirai mücadele
ilaçlarını kullanımı ve aşırı gübreleme ve
toprak erozyonu gibi faktörlerin etkisi sonucunda sularımız kirlenmektedir. Hızlı
nüfus artışı ve sanayileşme atık su yönetimini zorlaştırmakta, artan su kullanımı
aynı zamanda su kirliliğini hızlandırmaktadır. Halen evsel atık suların çok az kısmı arıtılmaktadır. Hiç arıtılmamış ya da
kısmen arıtılmış kanalizasyonların büyük
bir kısmı yüzey sularına boşaltılmaktadır. Kanalizasyonlardan ve açıktaki katı
atık depolama alanlarından kaynaklanan sızıntılar yer altı sularına karışarak
kirliliğe neden olmakta ve su kalitesini
bozmaktadırlar.
Sanayi kirliliği yeterince denetlenememekte, sanayi atıksularının çok az bir
bölümü arıtılmaktadır. İşletmelerin arıtım
tesislerinin yetersiz olması ve iyi çalıştırılmaması nedeniyle kirlilik artmaktadır.
Sanayi kaynaklı arıtılmayan suyun önemli kısmının tarımda kullanılması, zaman
zaman tarım uygulamalarında yapılan
yanlışlıklar, toprak kirliliğini dolayısıyla su
kirliliğini önemli bir sorun olarak ortaya çıkarmaktadır. Sonuç olarak kirlenen hava,
su ve toprak günümüzde canlıların yaşamını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Ülkemizin önemli tarım ve endüstri merkezlerini kapsayan akarsu
havzalarında yer alan su kaynaklarının kalitesi, II. Sınıf (az kirlenmiş su)
ve IV. Sınıf (çok kirlenmiş su) arasında değişmektedir. Çeşitli nedenlerle
kirlenmiş bir çok yer üstü sularımız ve göllerimiz bulunmaktadır. Sakarya,
Meriç-Ergene, Gediz nehirleri, Nilüfer, Susurluk ve Nif Çayı gibi akarsularımız bunlar arasında yer almaktadır.
Ülkemizde tarım alanları yeraltı suları (% 37.55), akarsular (% 28.64)
veya barajdan alınan (%15.87) sularla sulanmaktadır. Su kaynaklarımız
korunup gözetilmezse önümüzdeki yıllarda kirlilik nedeniyle tarım alanlarımız sulanamaz hale gelecektir. İçme ve kullanma suyunu sağladığımız,
tarımsal alanlarımızı suladığımız, balık üretimi için kullandığımız akarsularımızın kirlenmesi Ülkemiz için ekonomik bir kayıptır. Önümüzdeki
yıllarda çevre sorunlarının artacağı ve dolayısıyla sularımızın daha fazla kirleneceği göz önünde bulundurulmalı, bir an önce gerekli tedbirler
alınmalıdır.
Dünyada bulunan 1,4 milyar km3 toplam su miktarının %97,5’i okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, sadece %2,5’i nehir ve göllerde
tatlı su olarak bulunmaktadır. İnsanoğlunun yararlanabileceği nitelikte
olan tatlı su miktarının bu kadar az olması, tatlı su kaynaklarına verilmesi
gereken önemi ortaya koymaktadır.
Nüfus artışı, hızlı kentleşme ve sanayileşme faaliyetleri doğal olarak
suya olan talebi artırmaktadır. Çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi faktörlerin su kaynakları üzerine etkileri sonucu miktar ve kalite bakımından
yeterli suya erişimin zorlaşacağı da bilinen bir gerçektir. Ülkemizde kişi
başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının 1.519 m3 civarında olduğu, su zengini bir ülke olmadığımız ortadadır. Araştırmalar Türkiye’nin
önümüzdeki 25 yıl içinde ihtiyaç duyacağı su miktarının bugünkü ihtiyacı
olan su miktarının yaklaşık üç katı olacağını göstermektedir.
Tüm bu faktörlerin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde, doğal kaynaklarımızın korunması ve doğru kullanılmasının
önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Artan nüfusun su ihtiyacının karşılanabilmesi için su havzalarının yerleşim ve sanayi tesisleri tarafından
işgali önlenmeli, su kaynakları kirletilmemelidir.
Toprak kirliliğinin önlenebilmesi için; tarım ve orman arazilerinin amaç
dışı kullanımı engellenmeli; ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ağırlık verilmeli, erozyon kontrolü ve çayır/mera ıslahı için gerekli
finansman sağlanmalıdır. Toprak kirliliğinin ulusal düzeyde tespiti için
gerekli altyapı oluşturulmalıdır.
Toprak ve su bütün sektörlerin temel yapı taşlarıdır. Ancak sınırlı olan
bu kaynaklarının tüm sektörler tarafından çevre ile uyumlu bir şekilde ve
en etkin biçimde kullanılması gerekmektedir. Artan nüfusun su ihtiyacının yeterince karşılanabilmesi için su havzaları yerleşim ve sanayi tesisleri ile işgal edilmemeli, su kaynakları kirletilmemeli, mera ve ormanlık
alanlarımız çoğaltılmalıdır.
Tarımsal üretim faaliyetlerinin çevreye duyarlı ve doğal kaynakları korumayı hedefleyen bir sistemde sürdürülmesi, iyi tarım uygulamalarına
verilen desteklerin devam etmesi, sürdürülebilir doğal kaynak yönetiminin sağlanması, çevreyle dost tarım ve ormancılık faaliyetlerinin benimsenmesi gerekmektedir. Toplumda çevre bilincinin oluşturulması, İnsanlarımızın toprak ve su gibi doğal kaynaklarımızın tükenebilir olduğunun
fakına varmalarını sağlamalıdır.
Furkan Okumuş
TZOB Teknik Müşavir
AYIN KONUSU
Toprak; “Kayaların ve organik maddelerin, iklim, organizmalar ve topografyanın
çok uzun süreli etkileri altında, çeşitli derecelerdeki fiziksel parçalanma, kimyasal ve
biyolojik ayrışma ürünlerinden meydana
gelen, içinde geniş bir canlılar topluluğu
barındıran, bitkilere durak yeri ve besin
kaynağı görevi yapan, belli oranda su ve
hava içeren, farklı özellikte katmanlardan
kurulu, dinamik, üç boyutlu, doğal, canlı
bir maddedir” şeklinde tanımlanmaktadır.
Doğal ve canlı bir madde olan toprağın tarımda üretim faktörü olarak kullanılabilmesi için; fiziksel, kimyasal, biyolojik
özelliklerinin tarıma uygun olması yanında,
ürün çeşidine göre topografya ve iklim koşullarının da uygun olması gerekmektedir.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Çok uzun yıllarda oluşan, üretilemeyen
ve sınırlı bir kaynak olan toprağın elden çıkıp gitmesi maalesef çok hızlı olabilmektedir. Bilim çevrelerinde 1 cm toprak katmanının oluşabilmesi için 100 ila 1000 yıllık bir
56
TOPRAKLARIN
KORUNMASI İÇİN
YAPILMASI
GEREKENLER
süreden söz edilmektedir. Tabii bu toprak
katmanının tarımda kullanılabilmesi için
25 santimetrelik kısma ihtiyaç duyulduğu
düşünüldüğünde sürenin ne kadar uzun
olacağı da ortadadır.
Toprak, tarım için vazgeçilmez olsa
da, diğer tüm sektörler ve yerleşim yerleri için aynı öneme sahiptir. Bu bakımdan
toprağın tarım ve diğer tüm sektörler arasındaki paylaşımı arasında bir dengenin
olması tüm çevrelerin çıkarlarına hizmet
edecektir. Son yıllarda nüfus artışla beraber orman, mera ve tarım arazileri, nispeten daha fazla gelir getirmesi ve biraz
da zorunlu olarak teknoloji, sanayii turizm
gibi sektör alanlarına devşirilmiş, şehirleşme, ulaşım gibi zorunlu ihtiyaçların giderilmesi için kullanılmıştır.
Tarım arazilerinin sorunları
Tarım arazilerimizin elden çıkması, tarımda kullanılamaz hale gelmesini birkaç
başlık altında toplayabiliriz.
Bunlardan birincisi tarım arazilerinin
amaç dışı kullanımıdır. İşlemeli tarıma
uygun, her türlü bitkinin yetiştirilebileceği
alanlar yani birinci sınıf tarım arazileri bile,
yerleşim yeri ihtiyacının karşılanmasında
kullanılabildiği gibi sanayi bölgesi olarak
da kullanılabilmektedir. Bunun yanında,
askeri amaçlı alan, ulaşım ihtiyacının giderilebilmesi için ayrılan alan (havaalanı,
otogar, karayolu, demiryolu, otoban gibi)
ya da turistik amaçlı alan olarak da kullanılabilmektedir. Tabii bunlar zorunlu ihtiyaçlar olup, yapılması gereken yapılardır.
Ancak bu zorunluluk, söz konusu yapıların verimli tarım arazileri üzerinde yapılmasını da gerektirmez. Verimli bir ovanın
tam ortasından geçirilen bir karayolu ya
da karayoluna yakın olması gerekçe gösterilerek inşa edilen bir sanayi bölgesi
tarım arazilerine geri dönüşü olmayan zararlar vermektedir.
Tarım arazilerini kullanılamaz hale
getiren ikinci bir neden ise topraklarda
meydana gelen erozyondur. Ülkemizde
%63'ü çok şiddetli ve şiddetli, %20'si ise
orta şiddetli, % 7'si ise hafif şiddetli derecede olmak üzere, erozyon görülen
yaklaşık 67 milyon hektar arazimiz vardır.
İşlemeli tarıma uygun, her türlü bitkinin
yetiştirilebileceği alanlar yani birinci sınıf
tarım arazileri hariç diğer tüm tarım arazilerimizde erozyon görülmektedir.
Erozyon sonucu taşınan verimli topraklar; tarım arazileri, çayır mera alanlarının azalması gibi nedenlerden bitkisel ve
hayvansal ürünlerin üretiminde kayıplara
veya verimde azalmalara, diğer taraftan baraj göllerini doldurarak, ekonomik
ömürlerini kısalmasına da neden olur.
Bitki örtüsünü olumsuz yönde etkileyerek, toprak kayması, çığ ve sel taşkınları gibi afetlerin çoğalmasına sebep olmaktadır.
AYIN KONUSU
Erozyonun sürekli olduğu alanlarda gerekli önlemler alınmadığı takdirde; verimli
üst tabakanın ortadan kalkması sonucu,
özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde çöl
görünümde, organik maddesi neredeyse
hiç kalmayacak, biyoçeşitlilik tamamen ortadan kalkacak, bitki yetiştirilmesi mümkün
olmayacak alanlar oluşacaktır. Bunun bir
sonraki adımı ise çölleşmedir.
Toprakların kirlenerek tarım dışına çıkmasının ise tek sebebi vardır, o da insandır! Bugün topraklarımız, evsel ya da fabrika atıklarıyla, radyoaktif atıklarla, hava
kirliliğinin neden olduğu asit yağmurlarıyla, tarımda zararlılarla mücadelede kullanılan tarım ilaçlarıyla, verimi artırmak için
kullanılan gübrelerle, sulama suyu olarak
kullanılan kirli sularla devamlı kirletilmektedir. Egzoz gazları, ozon, karbonmonoksit, kükürtdioksit, kurşun ve kadmiyum
vs. gibi zehirli maddeler rüzgârlar ile uzak
mesafelere taşınmakta ve yağışlarla yere
inerek, toprak ve suları kirletmektedir.
Bunun sonucunda, topraktaki bitkiler
tarafından alınacak besin elementlerinin
konsantrasyonu değiştiği gibi, besin elementleri yeni bileşikler oluşturarak bitki
tarafından alınamaz forma dönüşmektedirler. Topraklarda biriken çeşitli bileşikler
toprakların hava ve su geçirgenliklerini bozarak toprakta fiziksel değişiklikler meydana getirirler. Özellikle sanayi atıklarından
kaynaklanan ağır elementlerin toprağa karışmasıyla, insan için zehirli olabilecek bu
ağır elementler bitkiden dolaylı ya da direk
insan vücuduna geçebilmektedir.
Yapılması gerekenler
Ülkemiz ekonomisinin temel taşlarından biri tarımdır. Tarımın en büyük girdisinin toprak olması bakımından üzerinde
en fazla durulması gereken konulardan
birisi de hiç şüphesiz tarım arazilerinin
korunması olmalıdır.
“Toprağı korumak, geliştirmek, tarım
arazilerini sınıflandırmak, asgari tarımsal
arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerini belirlemek ve bölünmelerini
önlenmek, tarımsal arazi ve yeter gelirli
tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak
planlı kullanımını sağlamak” amacıyla 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanım Kanunu 2005 yılında yürürlüğe
girmiştir. Toprakların korunmasında kanunların caydırıcılığı olabilir, olmalıdır da.
Ancak birey düzeyinde toprak, su, hava
gibi sınırlı kaynakların optimum düzeyde
kullanımını ve korunması gerektiğinin bilincinde olmak gerekmektedir.
Tarımdan hayatını kazanan çiftçilerin
toprakları korumada daha dikkatli olması gerekmektedir. Ekim döneminde
toprağın fiziksel yapısının bozulmaması
için, toprağı tavında sürmekle işe başlanabilir. Eğimli arazilerde erozyonun etkilerini en aza indirebilmek içinse eğim dikine sürümler yapılmalıdır. Fazla toprak
işleme işlemlerinden kaçınılmalı, toprak
işlemesiz doğrudan ekim yapabilen makineler tercih edilmelidir. Zararlılarla mücadelede kullanılan pestisit miktarının,
uygulama zamanı ve şeklinin belirlenmesinde uzman yardımı alması çok önemlidir. Uygulanan pestisitlerin toprakların
kimyasal özelliklerini değiştirmemesi,
toprak içindeki yararlı mikroorganizmaların da ölümüne yol açmayacak miktar,
zaman ve şekilde uygulanması gerekir.
Verimi artırmak için kullandığımız gübreleri, toprak analizi yaptırdıktan sonra,
analiz sonuçlarına paralel, tavsiye edilen
miktar, uygun zaman ve uygun gübre
çeşidine göre yapılması, uygulanan toprakların gübre tarafından kirlenmesini
önleyecektir. Tarımda kullanılan sulama
suyunun kalitesi kontrol edildikten sonra sulama yapılmalıdır. Suyun tuz konsantrasyonu, Na oranı, CL oranı, toksik
iyonlar varlığı, askı halinde taşıdığı katı
madde miktarı ve suyun sıcaklığının laboratuvarda en az bir kere analizi yaptırıldıktan sonra kullanılması; toprakların
çoraklaşmaması için atılmış önemli bir
adım olacaktır.
Tarımsal üretimde en büyük üretim faktörü konumundaki toprakların erozyonla
ya da çoraklaşarak ya da kirlenerek elden
çıkması, ilk olarak çiftçilerimizi etkileyecektir. Toprağını kaybeden bir çiftçi geçimini
başka sektörlerde aramak zorunda kalacaktır. Ancak toprağına sahip çıkan, kültürel işlemlerde dikkatli olan çiftçiler bildikleri
işi yapmaya devam edecektir.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Çoraklaşma; tarım arazilerinin yararlanamaz hale getirerek elden çıkmasına
neden olan diğer bir faktördür. Bu sorun;
toprağın kendi özelliklerinden kaynaklanabileceği gibi, insan, iklim ve çevre koşulları ile son derece ilgilidir. Ancak insan
faktörü çoraklaşmada diğerlerine göre
daha etkilidir. Tarımsal üretim yapılan
alanlarda aşırı ya da yanlış yapılan sulamalar, uygun olmayan sulama yönteminin seçilmesi, drenaj sisteminin olmaması, drenaj koşullarına dikkat edilmeden
yapılan sulamalar, sulama suyunun kalitesi gibi insan kontrolünde olan ve dikkat edilmeyen hususlar topraklarda tuzlulaşma, alkalileşme meydana getirebilir.
Tuzlulaşma ya da alkalileşme meydana
gelen topraklar elbette çeşitli yöntemlerle
tekrar tarımda kullanılabilir hale gelebilir,
ancak ekonomik olarak getireceği yük
son derece büyük olacaktır.
57
Ebru Kuzu
TZOB Teknik Müşavir
AYIN KONUSU
1.Giriş
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de çevre sorunları geleceğimiz için büyük
tehdit oluşturmaktadır. Doğal ekosistemler
insanlığın ve geleceğin garantisidir. Ancak
doğal kaynakların yanlış kullanımı ekosistemlerin bozulmasına yol açmakta ve tüm
canlıların yaşamı tehlikeye girmektedir.
Erozyonun doğanın normal süreci
içinde meydana gelmesine “normal erozyon” denir. Ancak toprak, su ve bitki örtüsü arasındaki doğal dengeyi bozucu nitelikteki insan faaliyetleri sonucu meydana
gelmesi ise “hızlandırıcı erozyon” olarak
adlandırılmaktadır.
İklim, topoğrafya, toprak özellikleri, bitki örtüsü ve insan faktörü erozyon
oluşumuna etki eden faktörlerdir. Ancak
insan faaliyetlerinin etkisi erozyonu doğanın karşılayamayacağı oranda artırabilmektedir. Meydana geliş sebeplerine
göre 5 farklı erozyon tipi vardır. Bunlar
“Su Erozyonu”, “Rüzgar Erozyonu”, “Çığ
Erozyonu”, “Yerçekimi Erozyonu (kitle
hareketleri)” ve “Buzul Erozyonu”dur.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Ülkemiz, gerek coğrafi konumu gerekse iklim, toğografya, jeolojik yapı ve toprak
şartları sebebiyle erozyona karşı oldukça
hassastır. Tüm ülke topraklarımızın yaklaşık yüzde 90'ında su erozyonu, yüzde 1’inde rüzgar erozyonu meydana gelmektedir.
58
Erozyon kontrolü için;
•Erozyon riski yüksek ve işlenmeye elverişli olmayan arazilerde tarım
yapılmaması, bu tip arazilerin mera olarak değerlendirilmesi veya bu alanların
ağaçlandırılması,
•Yanlış toprak işleme, yanlış ekim ve
yanlış sulamanın önlenmesi,
•Çayır ve meraların tahribatının önlenmesi, mevcut alanların ıslahı,
•Orman tahribatının önüne geçilmesi,
ağaçlandırmanın hızlandırılması ve orman yangınlarına karşı gerekli tedbirlerin
alınması,
•Su kaynaklarının korunması
gerekmektedir.
2.Erozyonun Zararları
Erozyon, en önemli çevre sorunlarından
biri ve toprak kaybının en büyük etkenidir.
Erozyon, toprağın çeşitli etkenlerle aşınıp,
taşınmasıdır. Bugün dünya ülkelerinin pek
çoğu erozyon tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Yapılan araştırmalara göre; dünyada her yıl
yaklaşık olarak ortalama 24 milyar ton toprak erozyonla kaybedilmektedir.
•Erozyonla taşınan toprak, toprakta
bulunan organik maddelerin ve mikroorganizmaların da taşınması demektir. Dolayısıyla erozyon sonucu toprağın verimi
azalmaktadır.
•Erozyon nedeniyle verimsizleşen ve
yok olan topraklarda üretim yapılamaması sonucu kırsal kesimden kentlere göç
artmakta, ekonomik ve sosyal sorunları
da beraberinde getirmektedir.
•Meraların iklimsel etkiler ve aşırı otlatma nedeniyle tahribi de erozyona neden olmakta, bu durum hayvancılığımızı
olumsuz etkilemektedir.
•Erozyon sonucu taşınan topraklar
barajlarda birikerek barajların ekonomik
ömürlerini kısaltmaktadır.
•Erozyon nedeniyle yeşil alanların ve
toprağın yok olması ekolojik dengenin
bozulmasına yol açmakta, biyolojik çeşitlilik azalmakta ve iklim değişikliği süreci
hızlanmaktadır.
•Bitki örtüsünün yok olması, erozyon
ve toprak kayması sonucu sel, taşkın ve
çığ felaketleri artmaktadır.
•Erozyon nedeniyle bitki örtüsü ve
toprağın yok olması, kar ve yağmur sularının yeraltı su kaynaklarına erişimini
engellemektedir.
3.Tarım Alanlarında Erozyon
Erozyon nedeniyle toprak kaybının yoğun olarak yaşandığı alanların başında tarım alanları gelmektedir. Ülkemizde tarım
alanlarının yüzde 59’unda, orman alanlarının yüzde 54’ünde ve mera alanlarının yüzde 64’ünde aktif erozyon görülmektedir.
Tarım alanlarında yaşanan erozyonun sebeplerinin başında arazilerin
arazi kabiliyet sınıflarına göre kullanılmaması, hatalı nadas uygulamalarının
yapılması, yanlış sulama yöntemleri,
eğimli arazilerin önlem alınmadan işlenmesi, hatalı toprak işleme, tarla tesviyesi ve drenaj gibi tarla içi tedbirlerin
alınmamış olması ve anız yakma gibi
nedenler gelmektedir.
3.1 Tarım Alanlarında Erozyona
Karşı Alınabilecek Önlemler
Toprak kaybının yoğun olarak yaşandığı alanların başında tarım alanları
gelmektedir. Eğimli tarım alanlarında
toprağı erozyona karşı korumak için
alınması gereken önlemleri şu şekilde
sıralayabiliriz.
•Ekim nöbeti (münavebe)
Aynı tarım alanında unuz yıllar aynı
cins ürün yetiştirmenin zararlarını ortadan
kaldırmak için münavebe yapılması önerilmektedir. Münavebe, aynı alanda birbirini izleyen yıllarda farklı ürün yetiştirme
şeklinde uygulanabilir. Bir diğer yol da
farklı ürünlerin aynı tarım alanında şeritler
halinde yetiştirilmesi ve her bir şeritte yetiştirilen ürünün takip eden yılda bir diğeriyle değiştirilmesidir.
•Uygun toprak işleme
Eğimli tarım alanlarında toprağın
eğime dik olarak sürülmesi gerekir. Bu
şekilde yüzey akışı azalmış ve erozyon
önlenmiş olur.
AYIN KONUSU
•Şerit ekimi
Farklı bitki türlerinin toprağı erozyondan koruma etkileri de farklıdır. Örneğin
mısır, pamuk ve sebze gibi çapa bitkileri
toprağı korumada etkisi en az olan bitki
türleridir. Bunun yanında baklagil (yonca,
korunga, fiğ gibi) ve buğdaygil (mavi ayrık, yüksek çayır yulafı gibi) yem bitkileri
toprak koruyucu özelliği yüksek bitkilerdir. Bu nedenle çapa bitkileri koruyucu
bitkilerle paralel arazi şeritleri üzerinde,
birbirlerini takip eden bir sıra içinde yetiştirilmelidir. Baklagil ve buğdaygil yem
bitkileri toprağın organik madde miktarını
artırarak toprak verimliliğinin artmasını da
sağlamaktadırlar.
•Gübreleme
Hayvan gübresi veya bitki gübresi
ile yapılan gübreleme toprağı bitki besin
maddeleri yönünden zenginleştirir, toprağın suyu emme özelliği artar ve erozyona
karşı korunur.
•Teraslama
Teraslar yüzeydeki suyu tutup toprağa sızdıran veya suyu erozyona sebep
olmayacak şekilde tarım alanı dışına akıtan kanallardır. Ülkemizde yaygın olarak
kullanılan teras tipi “seki terası”dır. Bu
teraslama tipi eğimi yüzde 20’den yüzde 50’ye kadar değişen eğimli arazilerde
uygulanmaktadır.
Tarım alanlarında erozyonun önlenmesi için toprak işlemesiz veya minimum
toprak işlemeli tarım, iyi tarım uygulamaları ve organik tarım uygulamalarının
desteklenmesi ve yaygınlaştırılması tarım
alanlarında erozyonun azalmasına yardımcı olacaktır.
4.Sonuç
Erozyon sonucunda toprağın verimli
üst tabakası yok olmakta, faydalı toprak
katmanını kaybeden arazilerde çölleşme
başlamaktadır. Erozyonun etkisi sebebiyle kaybedilen verimli topraklar tarımsal
üretim kapasitesinin düşmesine sebep
olmaktadır. Kaybedilen toprak, her yıl
yaklaşık 50 milyar m3 yağışın depolanamıyor olması anlamına gelmektedir. Üst
toprak kaybedildiğinde azalan verimi
telafi etmek için daha fazla gübre kullanmak ve toprağın su tutma kapasitesi
azaldığı için daha fazla sulama yapmak
gerekmekte, bu sebeplerden dolayı üretim maliyetleri artmaktadır.
Dünyada erozyon sebebiyle çölleşme tehlikesi olan 110 ülke bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı
tarafından yapılan hesaplamalara göre,
dünyada çölleşme ve erozyonun önüne
geçebilmek için yılda 42 milyar dolar harcanması gerekmektedir.
Her yıl 182 milyon ton verimli üst toprak sediment halinde akarsular tarafından taşınmaktadır. Erozyon sonucunda
barajlarda biriken toprak, kullanılabilir
baraj rezervuar hacminde önemli kayıplara neden olmakta, barajların ekonomik
ömrünü kısaltmaktadır. Mevcut verilere
göre Türkiye’de yaşanan şiddetli erozyonun sonucu olarak Altınapa Barajı 19,
Bayındır Barajı 28, Demirköprü Barajı
41, Hirfanlı Barajı 33, Karamanlı Barajı
13, Kartalkaya Barajı 19, Kemer Barajı
22, Selevir Barajı 27, Sürgü Barajı 35,
Yalvaç Barajı 27 yılda ekonomik ömrünü
tamamlamıştır.
Erozyondan etkilenmeye devam eden
Buldan Barajı’nın 72, Çaygören Barajı’nın
77, Çubuk–1 Barajı’nın 75, Kesikköprü
Barajı’nın 66, Seyhan Barajı’nın ise 70 yılda ekonomik ömrünü tamamlaması beklenmektedir. Her yıl Keban barajı'na 32
milyon, Karakaya Barajı'na 31 milyon ton
toprak birikmektedir.
Verimli tarım arazilerini yok eden yanlış uygulamaların ve erozyonun yarattığı
kayıpları parasal olarak değerlendirmek
mümkün değildir. Çünkü toprağın oluşması binlerce yılı gerektirmektedir. Bu
açıdan bakıldığında toprak, paha biçilemez ve yaşamın devamı için zorunlu bir
kaynaktır.
Doğayla insan arasındaki bağı oluşturan tarımda yalnız maksimum üretimi
elde etmeyi değil, toprağın en iyi biçimde kullanılmasını, üretkenliğinin uzun
bir dönem boyunca devam ettirilmesini ve sürdürülebilirliği de hedeflemek
gerekmektedir.
5.Kaynaklar:
1.Türkiye’de Erozyon Kontrolü Çalışmaları., Orman ve Su İşleri Bakanlığı Çölleşmeyle Mücadele Genel Müdürlüğü.
2.Orman ve Su İşleri Bakanlığı Erozyonla Mücadele Eylem Planı 2013-2017,
(Taslak).
3.http://www.cem.gov.tr
4.Erozyona Karşı Alınabilecek Önlemler, Ders Notu, Prof. Dr. Ertuğrul
GÖRCELİOĞLU.
5.http://www3.tema.org.tr/Sayfalar/
CevreKutuphanesi
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
•Malçlama
Uzun bir süre koruyucu bitki örtüsünden yoksun kalacak eğimli arazilerde
toprak yüzeyinin yaprak, sap ve saman
gibi organik maddelerle kaplanarak erozyona karşı korunması işlemidir.
59
Hüsnü Ege
TZOB Teknik Müşavir
AYIN KONUSU
Çevre, dinamik bir yapıdadır fakat geleceğini korumak için süreklilik gösteren bir
dengeye sahiptir. Bu dengeyi doğal afetler
ve insan bozmaya çalışmaktadır. Aslında
doğal afetleri de üreten insanın kendisidir.
Neredeyse de başarıya ulaşmıştır. İnsan,
başlangıçta, doğal denge içinde çevrenin ta kendisi iken, tarıma, yani bitkisel
ve hayvansal üretime geçtikten sonra bir
müddet tarımın bu dengeyi bozmadan
onu çeşitlendirmesini sağladı. Fakat tarım
dışı, sanayi devrimi, tüm çevreyi bozmaya
başladı. Fabrikalar her türlü çevreyi tahrip
etti. Yeryüzü ve gökyüzü dengesini bozdu.
En verimli tarım toprakları işgal edildi. İklim
değişiklikleri felaket oldu. Atıklar topraklara, sulara bırakıldı, tarım tehdit altına girdi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Sanayi devrimi tarımda da kendini gösterdi. Kimyasal girdilerle, makineleşmeyle
tarım da doğal dengeyi etkilemeye başladı.
Kendine yeterli üretimden, pazara yönelik
üretime geçişle doğayla barışık yaşayan
çiftçi bir anda kendini devamlı büyümek
isteyen değişik çevre içinde buldu. Doğal
çiftçi gitti sanayi çiftçisi türedi.
60
ÇEVRE AMAÇLI
DESTEKLER
Dünyanın elden gittiği gerçeği görüldü, aksi yönde seferber olunsa da, acımasız serbest piyasa ekonomisi, doğal
kaynakların gitgide azalması bu süreci
durdurmadı.
Gelişmiş ülkeler, elden giden çevreyi
koruma altına alma, sanayisini çevre boyutuyla ıslah etme gayretlerini artırdı, bu
yolda büyük paralar harcadı, tarımı da düşünerek onu doğal dengeye katkı sağlamaya davet etti. Bunun için destekler verdi. Tarıma verilen destekler çevre koruma
ile ilişkilendirildi. Bu amaçla örnek olması
açısından 2013 yılında ABD hükümeti yaklaşık 3,7 milyar dolar destek verdi.
AB aşırı tarımsal üretimden çevreyi
bozduğunun farkına 1988 yılında vardı.
10 yıl boyunca çiftçilerine ekilen arazileri
azaltmaları karşılığında destekler verdi.
AB için 2003 yılından sonra çevreyi korumak bir zorunluluk oldu. 2013 yılında
çevre koruma ve biyoçeşitliliği korumak
ve artırmak için çiftçilerine yaklaşık 5,7
milyar avro destek verdi.
Türkiye, Avrupa Birliğine geçiş sürecinin de verdiği bir zorunlulukla çevre
koruma yolunda önemli adımlar attı. Bakanlık kuruldu. Önemli kanunlar çıkarıldı.
Çevre Kanunu ve bu kanuna dayanılarak
hazırlanan diğer ikincil mevzuat ve 20072023 yıllarını kapsayan AB Entegre Çevre
Uyum Stratejisi uygulamaya konuldu.
Çevre ve tarım ilişkisi, Türkiye'de özellikle doğal afetler, aşırı sulamadan toprak
tuzlulaşması, erozyon, toprağa kimyasalların bulaşıp yüzey sularıyla nehirlere,
akarsulara karışması, vahşi yaşam çevresini etkileme ve doğal kaynakları koruma
ve doğal kaynaklar döngüsüne yardım etme boyutunda önem kazanmıştır. Bu ilişkiden ortaya çıkan olumsuzlukları giderme,
olumlu yanların sürdürülebilirliğini sağlama
yönünde politikaların geliştirilmesi ve uygulanması söz konusu olmaktadır.
Tarım çevre ilişkilerinde olumsuzlukları giderme açısından Çevre Kanunu’na
dayanılarak Su Kalitesinin Korunması ve
Su Kirliliğini Önlemek Amacıyla Su Kirliliği
Kontrol Yönetmeliği, Zirai ilaçların kullanımı, Genetik Kaynaklarının ve Biyoçeşitliliğin Korunması mevzuatı, Mera Kanunu, Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Tarım
Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına
Dair Yönetmelikler, Tohumculuk Kanunu
ve Tarım Kanunu Türkiye'de tarım çevre
ilişkilerine yön veren en önemli mevzuat olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de
Tarım Kanununun, politikalarla ilgili kısmında insan sağlığı ve çevreye duyarlılık
vurgulanmaktadır.
5488 sayılı Tarım Kanununun 19'uncu maddesine göre, Bakanlar Kurulunca
mülga Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
teklifi üzerine 27/10/2008 tarihinde Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması
AYIN KONUSU
(ÇATAK) Programını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesine İlişkin Karar yürürlüğe konulmuştur.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
verilerine göre 2011 yılı itibariyle (ÇATAK)
Projesi ile erozyon, toprak ve su kirliliği
olan, yoğun tarımsal faaliyetlere maruz
kalmış, sulama suyu sıkıntısı bulunan ve
doğal dengesi bozulmuş 92 bin 780 dekar alanı tekrar tarıma kazandırılmıştır.
Uygulama sonunda 28 bin 693 üreticiye toplam 98 milyon 473 bin lira destekleme ödemesi yaptı. 2006 yılında 469
üreticiyle başlayan bu uygulama 2013 yılı
sonu itibariyle tam 61 katına çıkmıştır.
Bu program ile 3 alanda destek verilmektedir. Minimum toprak işlemeli tarım
kategorisi için dekar başına 30 lira, arazinin boş bırakılması uygulamaları (setleme, canlı veya cansız perdeleme, taş
toplama, drenaj, jips uygulaması, malçlama, ahır ya da çiftlik gübresi uygulaması,
aşırı otlatmanın engellenmesi ve çok yıllık
buğdaygil veya yonca hariç baklagiller ile
alanı kaplama) kategorisi için dekar başına 60 lira verilmektedir. Çevre dostu tarım
teknikleri ve kültürel uygulamalar (organik
tarım, çevreye duyarlı bir şekilde kontrollü ilaç ve gübre kullanımı) kategorisi için
de dekar başına 135 lira ödeme yapılıyor. Bu destekleme kategorileri dışında
proje kapsamındaki üreticilere yüzde 70
hibe destekli makine ve ekipman desteği de verilmektedir. Taş toplama makinesi tamburlu sulama sistemi, sulama
sistemi, anıza doğrudan ekim makinesi,
gübre dağıtma makinesi gibi makine ve
ekipmanlar için 2013 yılında 90 çiftçiye
1,7 milyon liralık bir hibe desteği tahsis
edilmiştir.
Diğer yandan, 2004 yılında çıkarılan iyi
tarım uygulamaları (İTU) hakkında yönetmelik ve bu yönetmeliğe göre yayınlanan
genelgeler doğrultusunda çiftçiler tarafından insan ve hayvan sağlığına ve çevreye zarar vermeyecek şekilde üretim yapılmaktadır. Bu yönetmelik çerçevesinde
üretim yapan çiftçiler desteklenmektedir.
2007 yılında 651 çiftçi ile başlayan İTU
2009 yılında yaklaşık 10 kat artışla 6000
çiftçiye ulaşmıştır. 2009 yılında 0,3 milyon
lira olan destek miktarı 2013 yılında 15
milyon liraya yükseldi.
Yine organik tarım kanununa dayanarak kimyasal girdiler kullanılmadan
yapılan organik üretim çevre dostu olarak uygulaması gittikçe artan bir üretim
biçimidir. 2002 yılında 150 ürün için uygulanan organik tarım 2011 yılında yüzde
50 artarak 225 ürüne yükselmiştir. 2002
yılında 89,8 bin dekar olan toplam üretim alanı 2011 yılında 7 kat artarak 614,6
bin dekara ve 2002 yılında 310 bin ton
olan üretim 2011 yılında 9 kat artarak 2,9
milyon tona yükselmiştir. 2009 yılında
6,3 milyon lira olan destek miktarı 2013
yılında 90 milyon liraya yükseldi.
Bu rakamlar Türk çiftçisinin çevre dostu olduğunu ve bu konularda aldığı desteğin hakkını verdiğini göstermektedir.
Bakanlığımızın sorunlu alanların tespiti, uygulama alanlarının genişletilmesi ve
çiftçilerin bu konuda eğitimi hususlarında yapacağı çalışmaların önemi yanında
verilen destek miktarlarının etkisiyle bu
konudaki çiftçi eğilimini ve isteğini ortaya
koyan araştırmalar yapması buna göre
de destek miktarlarını artırma konusunda
çalışma yapması programın geleceği açısından elzemdir.
ÇATAK Projesini çiftçilerimize tanıtmak ve benimsetmek için illerde ve ilçelerde Ziraat Odalarımızın çalışmaları devam etmektedir. Bu konuda odalarımızı
çiftçilerimizin yanında, onlara uygulama
alanlarının tespitinde yardımcı olmaları
ve Bakanlığa projelerini sunmalarını beklemekteyiz. Henüz tüm illerin üçte birinin
proje kapsamında olması daha çok yol
olduğunun göstergesidir. Gerek tarımdan ve gerekse sanayiden kaynaklanan
tüm olumsuz çevre bozulmalarının önüne geçecek önlemlere destek vermeliyiz.
Bozulan alanları da ıslah etmek çevre
açısından acilen göz önüne alınması
gereken bir faaliyet olsa gerektir. Bu konuda sadece Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının kısıtlı bütçesi ile projeler
yapmak yetmeyecektir. Özellikle Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı bu konuda daha
duyarlı olmalıdır.
AB'nin de bu konudaki fonlarının devreye sokulması gerekmektedir. Gelişmiş
ülkelerde tarımsal desteklerin ve politikaların çevresel boyutuna verdikleri önemi
biz erken devrede lehimize çevirmeliyiz.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bu programa göre; tarımsal arazilerde
toprak ve su kalitesinin korunması, yenilenebilir doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve yoğun tarımsal faaliyetlerin olumsuz
etkilerinin azaltılmasına yönelik gerekli
kültürel tedbirlerin alınması amacıyla;
Çanakkale, Isparta, Kahramanmaraş,
Karaman, Kayseri, Kırşehir, Konya, Nevşehir ve Niğde illerinde programa katılan
ve hibe sözleşmesi imzalayan çiftçilere
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nca tarımsal
destekleme ödemesi yapılmaktadır. Daha sonra bu karar iki defa değiştirilerek
program kapsamına yeni iller alınmıştır.
Böylece 2006 yılında pilot olarak 4 ilde
uygulaması başlatılan ÇATAK 2013 yılı itibariyle 30 ilde yürütülmeye başlanmıştır. Projenin 81 ile yaygınlaştırılması
planlanmıştır.
61
TÜRKİYE’DE SÜRDÜRÜLEBİLİR
TARIMSAL ARAZİ YÖNETİMİ
1.Giriş
Arazi yönetimi toprak, su, bio-çeşitlilik
ve çevresel kaynakların insan ihtiyaçları
ve ekosistem gereklilikleri düşünülerek,
bütünleşmiş yönetimini sağlayan bilgi temelli bir süreç olarak tanımlanmaktadır.
Dünyada artan nüfus daha fazla gıda üretimi, barınma ve enerji ihtiyacı doğurmuştur, bununla beraber iklim değişikliğine
bağlı olarak artan doğal afetler ve arazi
bozlumu (kuraklaşma) tarımsal arazi kullanımı üzerinde ciddi baskı oluşturmuştur.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Bu kapsamda düşünüldüğünde sürdürülebilir tarımsal arazi yönetimi (TAY) sadece tapu-kadastro, mülkiyet hakları acısından değil aynı zamanda toprağa bağlı
sosyal eşitliği, ekonomik büyümeyi ve çevre korumasını garanti altına alan politikaların uygulanabilmesi için temel altyapıyı
sağlayacak, bu problemlerin çözümüne
olanak sağlayacak sistemleri içermelidir.
62
Bu çalışmada tarımsal alanların yönetimi ve arazi yönetimi ve arazi geliştirme
faaliyetleri konusunda yapılan çalışmalar
irdelenmiştir.
2.Arazi yönetimi
amaç ve politikaları
Ülkemizde arazi yönetimi dağınık bir
yapı arz etmektedir. Arazi ile ilgili 88 Yasa, KHK ve Tüzük bulunmaktadır. Dolaylı hükümlerin bulunduğu düzenlemeler de dahil edildiğinde bu rakam 300’e
ulaşmaktadır (ÇETE 2008). Dolayısıyla,
bugün bazı çakışma, uyuşumsuzluk ve
boşluklar oluşmuştur.
Başbakanlık ve 9 bakanlığa bağlı 55
kurum arazi ile ilgili faaliyet yapmaktadır.
Bu kurumlardan her biri etüt ve haritalama,
kadastro, arazi değerleme, kamulaştırma,
toplulaştırma, ıslah ve geliştirme gibi farklı
arazi faaliyetlerinden bir veya birden fazlası ile ilgili çalışmalar yapmaktadır.
3.Türkiye’de arazi yönetimi
ve arazi geliştirme faaliyetleri
3.1 Arazi Kullanımı ve Kalkınma
Ülkemizin izdüşüm alanı 77.79 milyon
hektar olarak ölçülmüş olup nitelik ve kullanım açısından farklı arazi nevilerinden
oluşmaktadır. Tarım arazileri % 35,6 ile
en büyük payı alırken bunu % 30,2 ile orman-fundalık araziler ve % 28.0 ile de çayır-mera arazileri izlemektedir. Yerleşim
alanları % 0.7 gibi bir oran görülmesine
rağmen bugün bu oranın çok daha fazla
olduğunu söylemek mümkündür.
3.2 Tarım Parsel Bilgi SistemiMera Bilgi Sistemi
Tarım parselleri veri tabanının oluşturulmasında iki temel veri kullanılmıştır.
SPOT 5 uydusu 2.5 m çözünürlüklü görüntüleri ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM) KVK sisteminden temin
edilen kadastro parselleridir.
Mera Bilgi Sistemi (MERBİS) ile Türkiye genelinde bugüne kadar 2,6 milyon
hektarlık alan kayıt altına alınırken, proje
Hakkı Emrah Erdoğan
GTHB Tarım Reformu Gn. Müdürlüğü
Mühendis
Yüksel Şahin
GTHB Tarım Reformu Gn. Müdürlüğü
Tarım Arazileri Değerlendirme
Daire Başkanı
Metin Türker
GTHB Tarım Reformu Gn. Müdürlüğü
Genel Müdür Yardımcısı
AYIN KONUSU
ile mera, çayır alanları, hayvan verileri gibi
bilgilere ilişkin sayısal veriler sistem üzerinden, arazi yüzeyi de uydu üzerinden
görüntülenebilmektedir.
3.3 Kurumsal Yapı
Ülkemizdeki arazilerin tespit ve tescilinde Mülkiyet Kadastrosu, Orman
Kadastrosu ve Mera Kadastrosu farklı
Bakanlıklar tarafından yürütülmektedir.
Hazine arazilerinin yönetiminde Maliye
Bakanlığı ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü,
Orman arazilerinin yönetiminden Çevre ve
Orman Bakanlığı ve ilgili Genel Müdürlükler, Mülk arazilerinin yönetiminde ise Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü, DSİ ve İl Özel İdareleri gibi kurumlar görevler yapmaktadır.
Ülkemizde tarım arazilerinin yönetiminde başta Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü olmak üzere çok sayıda Bakanlık ve kurum görev almaktadır.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü,
kadastro ve tapu hizmetlerini yürütürken,
5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 3082 sayılı Sulama alanlarında
Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu
Kanunu ile de Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, kırsal alan düzenlemeleri ve verimliliği artırıcı çalışmalar yürütmektedir.
Benzer hizmetleri yürüten bu iki kurum ve
yasanın gözden geçirilerek yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır.
Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesinden sorumlu 2 genel müdürlük görev
yapmaktadır. 500 lt/sn’in üzerindeki su
kaynaklarının geliştirilmesinden DSİ Genel Müdürlüğü sorumlu iken 5286 sayılı
kanunla da il özel idareleri (mülga KHGM)
AYIN KONUSU
500 lt/sn’in altındaki su kaynaklarının geliştirilmesinden sorumludur. Küçük ve büyük
ölçekli sulama projeleri, toprak etüt ve haritalama çalışmaları, drenaj ve tarla içi geliştirme hizmetleri (TİGH) gibi kırsal alanda
verimliliği artırıcı arazi ile ilgili çalışma yapan yatırımcı kuruluşlar da yetki, görev ve
sorumluluk açısından yeniden yapılandırılarak sürdürülebilir bir yapı tesis edilmelidir.
3.4 Mevzuat
Ülkemizde arazi yönetimi ile ilgili tek
bir kanun yoktur. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Hakkında Kanun,
6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun bu konuda önemli kanunlardır.
3083 sayılı “Sulama Alanlarında Arazi
Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu” ile tarım arazilerinin korunması, verimliliğin artırılması, ürünlerin değerlendirilmesi,
istihdam imkânlarının artırılması ve kırsal
kalkınmanın sağlanması hedeflenmektedir.
Bu amaçla uygulanan Tarım Reformu
Kanunu ile uygulama alanı ilan edilen bölgelerde tarım reformu uygulamaları kapsamında verimliliği artırıcı ve kırsal alanın
düzenlenmesine yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca Tarım Reformu uygulama alanlarında yeter gelirli işletme büyüklükleri (norm arazi) belirlenmekte ve tarım
topraklarının belirlenen normun altına parçalanması önlenmektedir (TRGM 2011).
kalkınma tehdit edilmektedir. Özellikler
I, II, III ve IV. Sınıf sulu tarım arazilerinde
kanaletlerin toplanması, imar ve sanayi
alanlarına dönüştürülmesi, amacı dışında
kullanılması kabul edilmesi zor sorunları
da beraberinde getirmektedir.
4.2 Toplulaştırma ve TİGH
Arazi toplulaştırması ile tarım alanlarındaki toprağın verimli ve ekonomik olarak
işletilmesi, korunması ve geliştirilmesi gibi
tarla içi çalışmalar yapıldığından tarımda
kullanılan enerji miktarı azaltılabilmekte bununla da yaklaşık % 25 salım azalmaktadır.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından; 31.12.2012 tarihi itibariyle 54
ilde 232 ilçede 3932 uygulama alanında
çalışmalar yürütülmekte olup, 2010–2015
döneminde DSİ tarafından sulamaya açılacak alanlar başta olmak üzere ülke genelinde yaklaşık 5 milyon hektar alanda
arazi toplulaştırma çalışması tamamlanmış
olacaktır (Engürülü ve ark, 2011; GTHB,
2012).
4.3 Sulama Yatırımları
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından verilen Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında, tarla içi sulama sistemlerin kapalı
ve basınçlı sistemlere dönüştürülmesi için
hibe desteği verilmektedir. Ayrıca, az işlemeli veya işlemesiz tarım uygulamalarının
geliştirilmesi ve bu tür uygulamalara uygun
makinelere devlet desteği verilmektedir.
Buna ilaveten, birden fazla faaliyeti bir
arada yapan makine kombinasyonların
kullanımının artması ile enerji kullanımında azalma ve toprakta organik madde
miktarının artırılması sağlanmaktadır.
4.4 Arazi Islah Çalışmaları
Tarımda üzerinde önemle durulması
gereken konulardan birisi toprak ve su
kaynaklarının korunarak geliştirilmesidir.
Toprak ve su doğal ve suni uygulamalarla
kirlenme ve bozulma eğilimindedir. Aşırı
sulama taban suyunun yükselmesine ve
tuzlanmaya neden olurken, atıklar toprakların kirlenmesine, erozyon ise toprakların
kaybolmasına yol açmaktadır.
Toprak muhafazası denilince: arazi
kullanımı, arazi ıslahı, erozyona karşı alınan önlemler, drenaj, kontrollü sulama
gibi tedbirler anlaşılmaktadır. Arazi toplulaştırması yapılırken tarla içi yol şebekesinin, sulama tesislerinin ve yüzey tahliye
sisteminin inşası ile birlikte sorunlu alanların ıslahına yönelik drenaj, tesviye, taşkın
tesisleri, ekolojik koridorların oluşturulması, ağaçlandırma alanlarının ayrılması gibi
pek çok uygulama yapılabilmektedir.
Bununla beraber, 2006 yılında başlatılan ve tarım alanında yenilikçi uygulamalar
4.Arazi geliştirme faaliyetleri
Arazi Kullanım Planları ile ülkesel ve
bölgesel doğal kaynaklarının rasyonel
olarak kullanılmasını sağlamak için; tarımsal üretim, sanayi, rekreasyon, şehirsel yerleşim ve turizm gibi araziye yönelik
faaliyetler bir ile arada değerlendirilmektedir. Kamu kurumlarından gelen arazi
taleplerinin tarım dışı kullanımları ile ilgili
çalışmalar yapılmaktadır.
Toprakların arazi kullanım kabiliyet
sınıflarına göre kullanılması zorunluluk
arz etmektedir. Aksi takdirde verimli topraklar tarım dışı amaçlarla kullanılarak
yok olmakta, gıda güvenliğimiz ve kırsal
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
4.1 Arazi Kullanım Planlaması
Sürdürülebilir arazi yönetimi için arazilerin mevcut kullanımları ile gelecekteki
talepler ve ihtiyaçlar doğrultusunda en uygun kullanım şekillerinin belirlenmesi işidir.
63
AYIN KONUSU
kapsamında değerlendirilebilecek olan
“Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Koruma
Programı” (ÇATAK) kapsamında gerçekleştirilen uygulamalar, iklim değişikliğinin
olumsuz etkilerini azaltma yönünde faaliyetleri içermesi yanında, tarımsal faaliyetler nedeniyle insan kaynaklı olumsuz
etkilerin giderilmesi ile ilgili faaliyetleri de
kapsamaktadır. Çevre Amaçlı Tarımsal
Arazilerin Korunmasını sağlamak amacıyla çevre dostu tarım teknikleri ve kültürel
uygulamalarını tercih eden çiftçilere alan
bazlı destekleme ödemesi yapılmaktadır.
5.Arazi yönetimi ve kırsal kalkınma
5.1 Üretim Planlaması
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
etkin bir üretim planlaması yapabilmek,
verimlilik ve üretici kârını artırabilmek, arztalep dengesini sağlayabilmek, kamu finansman yükünü azaltmak, uluslararası
rekabette güçlü konuma gelmek gibi hedeflerle “Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve
Destekleme Modeli” geliştirmiştir (Anonim,
2011a). Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli çerçevesinde; uygun tarımsal
ürünü, doğru yerde, verimli ve yeterli miktarda yetiştirme amacına yönelik olarak
“Havza Bazlı Fark Ödemesi Kapsamında
Desteklenen Ürünler” listesi yayımlanmakta ve dinamik bir üretim planlaması yapılmaya çalışılmaktadır (Oguz ve ark, 2012).
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
5.2 Organik Tarım
Türkiye’de organik tarım uygulamaları, 1980’li yılların ortalarında başlamıştır.
Organik tarım; Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak, toprak
ve genetik kaynak erozyonunu önlemek,
su miktar ve kalitesini korumak, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufuna katkı sağlamaktadır. 2011
yılında 42.460 üretici, 614.618 ha arazide
organik tarım yaparak toplam 1.659.543
ton organik ürün elde etmiştir (Engürülü
ve ark, 2011, GTHB/BUGEM, 2012).
64
5.3 İyi Tarım Uygulamaları
İyi Tarım Uygulamaları “İyi Tarım Uygulamaları Hakkında Yönetmelik” hükümleri
ile yürütülmektedir. Çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması, doğal kaynakların
korunması, tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik ile güvenilir ürün arzının sağlanması amaçlanmaktadır. 2011 yılında
3,042 üretici, 498.363 ha arazide iyi tarım
uygulaması gerçekleştirmiştir (Engürülü
ve ark, 2011, GTHB/BUGEM, 2012).
5.4 Karbon tutumu için yutak
alanlarının artırılmasına yönelik
çalışmalar
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu (5403) çıkarılarak toprağın doğal
veya yapay yollarla kaybını ve niteliklerini
yitirmesini engelleyerek korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli sürdürülebilir
kalkınma ilkesine uygun olarak planlı arazi
kullanımının sağlanması gerekmektedir.
Sertifikalı fidana ve meyve tesisine destek
verilmesiyle meyve bahçesi tesislerinin
artması, ve mera ıslahı çalışmaları karbon
tutumu için yutak alanların artırılması konusunda yapılan çalışmalardır (TRGM, 2012).
5.5 Kuraklık Yönetimi
Kuraklık, etkilediği bölgedeki hava, su
ve toprak üzerinde olumsuz etkiler bırakan, yavaş gelişen önemli bir doğal afettir. Kuraklığın izlenmesi ve yönetimi konusu oldukça önem taşımaktadır. Kuraklığın
meydana gelmesini önlemek mümkün
değildir. Ancak, alınacak önlemler sayesinde kuraklığın olumsuz etkileri en aza
indirilebilecektir. Suyun arz ve talebindeki
dengeyi çok iyi kurarak kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak mümkün olabilir.
6.Sonuç ve öneriler
Topraklarımız verimli bir şekilde işletilememekte, tarım alanlarının amaç dışı
kullanımı artmaktadır. Aşırı ilaç ve gübre
kullanımı toprağı yormakta çevre sorunlarına yol açmaktadır. Aşırı sulama taban
suyunu yükseltmekte tuzlanma ve çoraklaşmalara yol açmaktadır. Toprak kaynaklarının korunması, geliştirilmesi için idari,
teknik ve hukuki düzenlemeler ile sürdürülebilir arazi yönetimine ihtiyaç vardır.
Tarım Şurası ve Kalkınma planlarında
da öncelikler belirlenmiştir. Başarıya ulaşmak için; ülke kadastro işlemleri bitirilmeli, detaylı toprak etütleri, haritalama ve
arazilerin yeteneklerine göre sınıflandırılması yapılmalı, arazi Kullanım Planları yapılmalı, uygun değer işletme büyüklükleri
havza ve bölgeler bazında tespit edilmeli
ve Tarım işletmelerinin daha fazla parçalanması ve küçülmesini önlemek için
Medeni Kanunun Mirasla ilgili hükümleri
değiştirilmelidir.
KAYNAKLAR
•GTHB, 2012. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı TRGM faaliyet raporu
•GTHB/BUGEM, 2012 Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı BUGEM verileri
•Oğuz .H., Ögüt. H., Gökdoğan. O.
2012. Iğdır Univ. J. Inst. Sci. & Tech. 2
(2,Ek:A): 77-84,
•TRGM 2011, Faaliyet Sonuçları
Raporu.
•Çete, 2008, Türkiye İçin Bir İdare Sistemi Yaklaşımı, Doktora Tezi, KTÜ, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Trabzon
1. Giriş
Tarım, her ülke için en temel sektörlerden birisidir ve kırsal alanda yaşayanların
hayatlarını devam ettirebilmeleri için çok
önemlidir. 1960’tan 1990’lı yıllara kadar
tarımsal faaliyetlerdeki değişimler çoğunlukla üretimi artırmaya yönelik olmuştur.
Tarım teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler ve yeni tekniklerin bulunması gibi
yollarla tarımda verimlilik artmıştır. Ancak,
verimliliğin artmasının yanında tarımsal
faaliyetlerin çevre üzerine olan olumsuz
etkileri de önemli boyutlara ulaşmıştır. Tarımsal faaliyetlerde kimyasal girdilerin aşırı
kullanılması, toprağın yoğun kullanımından dolayı verimliliğinin düşmesi, yeraltı
ve yüzey sularının kirlenmesi gibi nedenler
çevreyle beraber insan ve hayvan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu olumsuz etkilerin en önemlilerinden birisi toprakların
yapısında meydana gelen bozulmalardır.
Bu çalışmada, tarımsal faaliyetlerin
özellikle toprak üzerine olan etkileri incelenerek; yaşanan sorunlara ve çözüm
önerilerine değinilmiş ve mevcut durumun
ortaya konmasına, yasal boyutunun incelenmesine; kısacası Türkiye’nin bu konudaki fotoğrafının çekilmesine çalışılmıştır.
2. Tarımsal faaliyetlerin toprak
üzerine olan etkileri
Çevre sorunlarının büyük kısmı doğal
kaynakların yanlış, kötü ve amaç dışı kullanımı ile ilgili olduğundan, doğanın temel
unsurlarından biri olan toprağın kirlenmesi
önemli çevre sorunları arasında yer almaktadır. Günümüzde artan gereksinimleri karşılamak için insanların toprağa müdahalesi
artmış, sanayileşme ile birlikte verimli tarım
alanları yok edilmiştir (Olhan 2011).
Tarımsal faaliyetlerde bitki hastalıklarıyla mücadelede kullanılan kimyasal ilaçların,
TARIMSAL FAALİYETLERİN
TOPRAK ÜZERİNE OLAN ETKİLERİ
ve
YÖNELİK YASAL DÜZENLEMELER
verimin artırılması için kullanılan kimyasal
gübrelerin, erozyon ve toprağın sürülmesi
sonucu oluşan toz, toprak, hayvan gübresi, hayvan ve bitki artığı ve sap-saman
dahil olmak üzere her türlü tarımsal faaliyet
sonucu meydana gelen katı ve sıvı atıkların
sebep olduğu kirlilik “tarımsal kirlilik” olarak
tanımlanmaktadır (Şanlısoy 2002).
Toprak kirliliği ise genel bir tanımla insan etkinlikleri sonucunda toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulmasıdır. Toprak kirliliği, toprakta
yanlış tarım teknikleri, yanlış ve fazla gübre ile tarımsal mücadele ilaçları kullanma,
atık ve artıkları, zehirli ve tehlikeli maddeleri toprağa bırakma sonucunda ortaya
çıkmaktadır. Yine, toprak kirliliği hava ve
su kirliliği, evsel ve endüstriyel atıklar ile
diğer kirleticilerin gerekli önlemler alınmadan toprağa verilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Genel olarak toprak ise sorunları
erozyon, çoraklaşma, drenaj yetersizliğinin neden olduğu yaşlılık, taşlılık, tarımsal
girdilerin aşırı kullanımı, endüstrileşme ve
kentleşme için verimli tarım topraklarının
kullanılması, endüstriyel tesisler ve evsel
atıkların neden olduğu sorunlar olarak sıralanabilir (İkincikarakaya vd. 2013).
Toprak, ekosistemin her parçasında
yer almakta olup canlı doğal kaynakların
varlıklarını sürdürebilmesi için, hava ve su
ile birlikte vazgeçilmez doğal bir kaynaktır.
Toprak ayrıca, su kaynaklarının potansiyelini koruma, flora ve faunayı barındırma ve
ekolojik dengenin sağlanması açılarından
temel çevre öğesidir (Bilen 2009).
Tarımsal üretimin gerçekleştirildiği doğal kaynak olan toprak açısından önemli
konulardan birisi ekim nöbeti uygulamasıdır. Ekim nöbetinin yapılmadığı tarımsal
üretimde topraktaki bitki besin maddelerinin tek yönlü tüketilmesi neticesinde
toprak verimliliğinin azalması, kalitesinin
bozulması, toprakta hastalık ve zararlıların çoğalması ve erozyon gibi sorunlar
ortaya çıkabilmektedir.
Tarımsal faaliyetler neticesinde toprakta görülebilecek kirlilik unsurlarından
birisi kullanılan kimyasal girdilerin toprakta birikmesi sonucu ortaya çıkmaktadır.
Geleneksel alışkanlıklarla kimyasal girdilerin bilinçsiz kullanılması neticesinde
bu kimyasallar toprakta birikebilmektedir.
Örneğin, gübrelemenin toprağı tanımadan, uygun zamanda ve uygun yöntem ile
yapılmamasından ve gübrelemenin aşırı
yapılması sonucu toprak reaksiyonunun
(pH) ve strüktürünün (yapısının) bozulması, topraktaki canlıların azalması veya yok
olması topraktaki toksik madde miktarında artış gibi olumsuz etkiler meydana gelebilir. Bu olumsuz etkiler uzun dönemler
sonra ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, çoğu zaman üreticiler tarafından gübrelerin
toprak üzerine etkisinin olmadığı ya da az
olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır.
Bir diğer kimyasal girdi olan tarım ilaçları da hem toprak üstündeki bitkileri hem de
toprak içerisindeki canlıları kısacası flora ve
faunayı olumsuz etkilemektedir. Kimyasal
ilaçların uzun yıllar kullanılması ve toprakta
birikmesi toprağın özelliklerini bozmakta,
toprak verimliliği için yarayışlı olan mikroorganizmaların kısmen veya tamamen yok
olmasına sebep olmaktadır. Ayrıca, kimyasal ilaçlar yeraltı sularına karışabilmekte
ve buharlaşma yolu ile atmosfere karışarak zarar verebilmektedir. Kimyasal ilaçların toprak üzerine olan bir diğer etkisi de
ilaç kalıntıları ile bulaşmış olan topraklarda
yetiştirilen ürünlerin kalıntıları bünyelerine almaları ile ilgilidir. Bu gibi topraklarda
yetiştirilen ürünlerin insanlar ve hayvanlar
tarafından tüketilmesi olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Dr. Yener Ataseven
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
AYIN KONUSU
65
AYIN KONUSU
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Tarımsal üretim sürecinde toprağı doğrudan etkileyen bir diğer sorun da hasat
sonrası tarlada kalan anızın yakılmasıdır.
Anız ve hasat artıklarının yakılması sonucu toprakta yaşayan canlılar yok olmakta
ve ayrıca atmosfere karışan çeşitli gazlar
hava kalitesini de bozmaktadır. Anız ve
hasat artıklarının yakılması yerine toprağa
karıştırılması topraktaki canlı yaşamının
sürdürülebilirliğine katkı sağlayacaktır.
66
Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanabilecek toprak sorunlarından birisi de toprak
işleme ile ilgilidir. Toprak işlemenin etkileri
toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri üzerinde görülmektedir. Toprağın
kümeleşmesi, sıcaklığı, suyun infilitrasyonu (yağmur veya sulama sularının toprak
katmanları boyunca yer çekiminin etkisi ile
yüzeyden aşağıya doğru inmesi) ve tutulması gibi özellikleri toprak işleme ile değişim göstermektedir. Geleneksel tarımda
topraktan olabildiğince faydalanma gayreti
ve hatalı toprak işleme yöntemleri neticesinde toprak canlılığını yitirmekte, erozyona
maruz kalmakta, su kaynakları kirlenmekte
ve gereğinden fazla işgücü, zaman ve yakıt tüketimine neden olarak çevre kirlilikleri
meydana gelmektedir (Bilen 2009).
Kentsel ve endüstriyel atık sular, arıtılmadan su kaynaklarına bırakılmakta
ve dere, ırmak ve göl gibi yüzeysel sular
kirlenebilmektedir.
Su kaynaklarının kıt olması nedeniyle,
bu sular tarımsal sulama amaçlı kullanılabilmektedir. Böylece, kirli sular içerisindeki zararlı maddeler toprağa karışıp
birikmekte ve toprağın fiziksel, kimyasal
ve biyolojik yapısını bozmaktadır. Ayrıca,
topraktaki kirlenme zamanla yetiştirilen
ürünlere geçmekte, bitkilerin kirlenmesi
ise bu bitkilerle beslenen hayvanlara geçmekte ve sonunda besin zinciri bu kirlilikten etkilenmektedir (Öcal 2009). Toprak
kirlenmesi neticesinde verimlilikte meydana gelen düşüş, üreticinin elde edeceği
gelirin de düşmesi anlamına gelmektedir.
Sürecin son aşaması ise toprak kirlenmesi neticesinde görülen çoraklaşma ve
çölleşme; bunun neticesinde de üreticilerin
tarımı bırakmaları ve büyük şehirlere göç
etmesi olarak değerlendirilebilir. Nitekim,
Trakya Bölgesi’nde Ergene Havzası’nda
bu konuda yapılan çalışmalarda bu yönde
sonuçlara ulaşılmıştır (Kocaman vd. 2011).
Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan bir
sorun olmasa da tarım arazilerinin amaç
dışı kullanımı (yerleşim, yatırım ve madencilik, sulama tesislerinin yapımı gibi amaçlarla) tarım sektörü açısından önemlidir.
Ayrıca; çayır ve meralarda aşırı otlatma,
toprak erozyonu, ormanların yakılması neticesinde tarla açılması, nükleer kirlenme,
sanayi atıkları ve kentsel atıklar gibi sorunlar da toprakları doğrudan etkilemektedir.
2.1. Tarımsal faaliyetlerden
kaynaklanabilecek toprak kirliliğinin
önlenmesine yönelik
yasal düzenlemeler
Toprakların kirlenmesinin önüne geçilmesi konusunda ilgili kurumlar gerekli
önlemleri almakla yükümlüdürler. Kirletici
unsurların çeşitlerine göre ilgili Bakanlıklar ve Belediyeler gibi kurumlar sorumluluk almaktadırlar. Bu bölümde, özellikle
tarımsal faaliyetlerden kaynaklanabilecek
toprak kirliliklerinin önüne geçilmesi amacıyla yapılan düzenlemelerin incelenmesine çalışılmıştır. Toprak kirliliğinin önlenmesi ve kontrol edilmesine yönelik olarak
10.12.2001 tarihli ve 24609 sayılı Resmi
Gazete’de “Toprak Kirliliğinin Kontrolü
Yönetmeliği” yayınlanmıştır. Daha sonra
bu Yönetmelik 31.05.2005 tarihli ve 25831
sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan hali ile
değişikliğe uğramıştır. Bu Yönetmelik’in
amacı alıcı ortam olarak toprak kirlenmesinin önlenmesi ve kirliliğin giderilmesi
olarak ifade edilmiştir.
Ayrıca bu Yönetmelik’te Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, toprak analizine dayalı olarak söz konusu toprak
için en uygun gübre ile en uygun tarım
ilacının kullanılmasına ilişkin özendirici
faaliyetlerde bulunmakla yükümlü olduğuna dair bir ifade bulunmaktadır (Anonim 2005a).
AYIN KONUSU
Bu konudaki bir diğer düzenleme de
08.06.2010 tarihli ve 27605 sayılı “Toprak
Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı
Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik” ile
yapılmıştır. Yönetmeliğin amacı; alıcı ortam olarak toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmenin mevcut olduğu veya
olması muhtemel sahaları ve sektörleri
tespit etmek, kirlenmiş toprakların ve sahaların temizlenmesi ve izlenmesi esaslarını sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde belirlemek olarak
ifade edilmiştir. Söz konusu Yönetmelik
14.06.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Yönetmelik ile değişikliğe uğramıştır. Bu Yönetmeliğin yayınlanması ile
birlikte 31.05.2005 tarih ve 25831 sayılı
“Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği”
yürürlükten kaldırılmıştır.
3. Sonuç ve genel değerlendirme
Özellikle, tarımsal faaliyetlerin toprak
üzerine olan etkilerinin ve meydana gelebilecek sorunların önlenmesine yönelik
yasal düzenlemelerin incelenmesi amacıyla yapılan bu çalışma neticesinde ortaya çıkan sonuçlar ve öneriler aşağıda
belirtilmiştir:
•Topraklarda görülen kirlilik, günümüzün en önemli sorunlarından bir tanesidir.
Bu kirliliğe neden olan kaynaklardan bir
tanesi tarımsal faaliyetlerdir. Toprağın
tarımsal faaliyetler dışında kirlenmesine
neden olan sanayi, turizm, yerleşim alanları gibi diğer etmenlerin de göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
•Türkiye’de toprakların kirlilikten korunması ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmıştır ancak uygulama aşamasında hala
sıkıntıların olduğu söylenebilir.
•Gübrelemede uygun zaman sonbahar
ve kış ayları dışında olmalıdır. Yağışlı
olabilecek günlerden önce de gübreleme
yapılmasından kaçınılmalı, azot içeren
gübrelerin
kullanımının
azaltılması
gerekmektedir.
•Toprağın analiz edilerek hangi gübrelere ihtiyacı olduğunun belirlenmesi ve
analiz sonucuna göre gübre uygulamasının yapılması gerekmektedir.
•Gereksiz yere yapılan ilaçlamadan sakınmak gerekmektedir. Gereksiz ve aşırı yapılan ilaçlamanın toprak
ve bu toprak üzerinde yetiştirilen bitkiler üzerine olumsuz etkilerinin olduğu
unutulmamalıdır.
•Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanabilecek toprak kirlenmelerinin önüne geçilmesi için organik tarım yöntemi önerilebilir. Çünkü, organik tarımda herhangi
bir kimyasal gübre ve ilaç kullanılması
yasaktır.
•Yine, topraklarda meydana gelebilecek kirlenmelerin önlenmesi için
önerilebilecek yöntemlerden bir diğeri de İyi Tarım Uygulamaları’dır. İyi
Tarım Uygulamaları’nda girdi kullanımı kontrollü bir şekilde yapıldığından kirlenmelerin önüne geçilmesi
sağlanabilmektedir.
•Toprakların korunması için üreticilerin anız yakılması uygulamasından
vazgeçmesi gerekmektedir. Çünkü,
anız yakılması neticesinde toprağın yüzeyindeki organik madde yok edilmiş
olmaktadır.
•Toprak kaynaklarının kirlilikten korunması konusunda ilgili kurumların bu
konuda yürürlükte olan kanunların yürütülmesinde kontrol ve denetim mekanizmasını çalıştırması gerekmektedir.
4. Kaynaklar
Anonim, 2005a. Toprak Kirliliğinin
Kontrolü Yönetmeliği. 31.05.2005 tarihli
ve 25831 sayılı Resmi Gazete.
Anonim, 2005b. Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanunu. 03.07.2005 tarihli
ve 5403 sayılı Resmi Gazete.
Anonim, 2010. Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik. 08.06.2010 tarihli ve
27605 sayılı Resmi Gazete.
Bilen, E. 2009. Geleneksel Tarım ve
Çevre Kirliliği İlişkisi. Erişim Tarihi: http://
www.eto.org.tr/?p-564
İkincikarakaya, S.Ü., Beyaz, K.B.,
Rezaei, F. 2013. Doğal Kaynaklar ve
Tarım. Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi,
6(1):104-109.
Kocaman, H., Koldere, A.Y., Oğuzhan, A. 2011. Trakya’da Ergene Nehri
Kirliliğinin Tarım Üretimine Olan Etkisi:
Edirne Örneği. Karadeniz Fen Bilimleri
Dergisi, 2(5), 89-104.
Olhan, E. 2011. Çevreye Yönelik Tarım Politikaları. Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Ders
Notları, Ankara.
Şanlısoy, A. 2002. İstanbul’daki Su
Toplama Havzalarında Yaşanan Sorunlar, Nedenleri ve Çözüm Önerileri. İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
03.07.2005 tarihli 5403 sayılı “Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu”nda
valiliklerin, tarımsal veya tarım dışı faaliyetlerden kaynaklanan toprağı kirletici ve bozucu olumsuzlukların izlenmesi ve giderilmesi için gerekli önlemleri almasına ve
aldırmasına yönelik bir hüküm yer almıştır.
Ayrıca, toprağı kirletenlere 09.08.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ilgili
hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir (Anonim 2005b). Ancak, söz konusu
Kanun’da değişiklik yapan 15.05.2014
tarihli ve 29001 sayılı “Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun”da toprakların
kirlenmesi halinde nasıl bir yol izleneceği
konusunda bir hüküm yer almamıştır.
67
ODALARIMIZDAN
ODA BAŞKANLARI ELEKTRİK İÇİN ANKARA’DA
Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Batman, Siirt ve Bitlis
il ve ilçe ziraat odası başkanlarından oluşan heyet, Ankara’da,
elektrik ve desteklemelerde yaşanan sorunlarla ilgili bir dizi görüşme yaptı.
Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte yaşanan sorunlara
ve bundan kaynaklı destekleme ödemelerinin bloke edilmesine
çözüm bulmak amacıyla Ankara’da temaslarda bulunan Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’daki 7 ilden il ve ilçe ziraat odası
başkanları, temasları çerçevesinde Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ile konuyu değerlendirdi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Ankara’da bölge milletvekilleriyle görüşen daha sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Numan Kurtulmuş’u ziyaret eden heyet üyeleri, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’a da konuyu iletti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile bir araya gelen oda başkanları, destekleme
68
ödemelerinin bloke edilmesinin bu yıl kuraklık, don, dolu afetleri
yaşayan çiftçiyi mağdur ettiğini, destekleme ödemeleri üzerindeki blokenin kaldırılarak, ödemelerin yapılmasını istedi.
Soruna çözüm bulunmasını bekleyen oda başkanları şu konulara dikkat çekti: “Destekleme ödemelerinin bloke edilmesi,
bu yıl kuraklık, don, dolu afetleri yaşayan çiftçiyi mağdur etti.
Destekleme ödemeleri üzerindeki bloke kaldırılmalı, ödemeler
yapılmalıdır. Üreticilerimizin hak ettiği destekleme ödemelerini
alabilmeleri gerekir.
Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere, bu
borçları ödeninceye kadar, 2014 yılında yapılması gereken tarımsal destekleme ödemelerinin verilmemesi çiftçiyi zor durumda
bırakır. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde faaliyet gösteren Dicle
Elektrik Dağıtım A.Ş’nin (Dicle EDAŞ) pamuk ve mısırda 2013 yılı
için dekar başına 90 lira olarak belirlediği elektrik bedeli yüksektir. Elektrik bedelleri düşürülmeli ve aşağı çekilmelidir.
Cazibe sulama olmadığı için fazla elektrik kullanılarak metrelerce yer altından su çekilmekte, sulama yapılmaktadır. Bu sulama şekli üretim maliyetlerini artırmaktadır. Çiftçimiz için büyük bir
yük oluşturmaktadır. Büyük miktarlara ulaşan elektrik borçları yapılandırılmalıdır. Bunlar yapılandırılmazsa, destekleme ödemeleri
yapılmazsa önümüzdeki yılın üretimi tehlikeye girer.
Çiftçimiz hasattan sonra yeni üretim dönemine hazırlanacak.
Çiftçimiz hasatta ürünü toplamak ve biçmek için para harcayacak. Hasattan sonra da tarlasına kültürel işlemler yapacak, girdi kullanacak, yeni üretim sezonuna hazırlanacak. Bütün bunlar
parayla olacak. Çiftçimize finansman olanağı oluşturmalı, destekleme ödemeleri yapılmalı ki gelecek yılın üretim sezonuna
hazırlansın.”
ODALARIMIZDAN
KÜTAHYA'YA İNCELEME ZİYARETİ
Çankırı Ziraat Odası
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu üyesi Nejat Gamzeli, Kütahya’da temas ve incelemelerde bulundu.
Gamzeli, Kütahya Ziraat Odası Başkanı Ömer Demirtaş ve
Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte Naşa Belde Belediye Başkanlığına seçilen eski Simav Ziraat Odası Başkanı Kadir Bütüner ile
Vali Şerif Yılmaz’ı makamlarında ziyaret etti.
Vali Şerif Yılmaz, 11-17 Haziran tarihlerinin hem 'Toprak Haftası hem de Toprak Bayramı’na denk geldiğini belirterek, bütün
çiftçilerin Toprak Bayramını kutladı. Vali Yılmaz, Toprak Bayramı
etkinlikleri kapsamında, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
ve Kütahya Ziraat Mühendisleri Odası İl Temsilciliği'nin İl Özel
İdaresi toplantı salonunda ortaklaşa 'Tarım Arazilerinin Korunması Paneli' düzenlediğini de belirtti.
EKİLİ ALAN
YANGINLARI KORKUTUYOR
Adıyaman Ziraat Odaları
ve 25’er dekarlık bağ ve badem bahçesi yandı. Ekili ve dikili
alanlarda yangınların artması nedeniyle Adıyaman Ziraat Odası
Başkanı Kemal Şahin, yangınların çıkış sebeplerini ortadan kaldırmak için vatandaşları duyarlı olmaya davet etti.
Adıyaman’da son günlerde hububat ekili tarlalarda meydana gelen yangınlara karşı Adıyaman Ziraat Odası Başkanı
Kemal Şahin vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Son bir hafta içerisinde Adıyaman merkezde yaklaşık 80
dekarlık hububat tarlası, Kahta ilçesinde 500 dekar hububat
Adıyaman’da
1,5 milyon dekar
hububat ekili alan
bulunduğunu aktaran Şahin, hasat
döneminden sonra da anızların yakılmamasını, toprak zenginliğinin
yok edilmemesini
istedi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Şahin, “Bir yıllık emek bir anlık sigarayla yok olabilir. Arazide
sigara içilmemesini, hasat bitene kadar piknik konusunda duyarlı davranılmasını istiyoruz. Üreticimizin hem maddi hem de
manevi kaybı olurken, yangınlar ilimizin ekonomisi açısından
da kayıptır. Bir anlık dalgınlık ve dikkatsizlik her şeyi bir anda
yok edebilir” dedi.
69
ODALARIMIZDAN
ORGANİK BAL PROJESİ
Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu, yörelerinin organik bal üretimi konusunda da uygun olduğunu belirterek, bu çerçevede yürüttükleri projeyi hayata geçirdiklerini bildirdi.
Başkan Türkoğlu, 2009 yılında başlayan çalışmalar sonucunda 18 bin dekar fındık bahçesinin organik tarım kapsamına
girdiğini belirterek, “Gümeli beldemizde 600 çiftçimiz bulunuyor.
Bunlardan 450’si organik fındık üretimi yapıyor. Diğer 150 çiftçimiz de kimyasal kullanmıyor” dedi.
Organik bal üretimine de uygun hale gelen beldede hazırladıkları projenin kabul edildiğini ifade eden Türkoğlu, şunları kaydetti: “Bakanlığımız tarafından organik bal üretimine
başvuran 20 çiftçimize dağıtılmak üzere 18’er kovan tahsis
Alaplı Ziraat Odası
edildi. Kovanları
düzenlediğimiz
törenle hak sahiplerine dağıtmaya başladık.
Amacımız ilçemizde fındıktan
sonra çiftçimize
ikinci bir ek gelir
yaratmak. İlçemiz
ormanları, orman
gülü, kestane çiçeği ve ıhlamur
açısından oldukça zengin.
Bal üretimimizi daha da
geliştirdikten
sonra, markalmaya giderek toplu alım ve toplu pazarlama yöntemleriyle
Gümeli’de organik arıcılığı teşvik etmeye ve geliştirmeye devam edeceğiz.
Önümüzdeki dönemde Aydınyayla, Aşağıdağ, Çatak, Hallı
köylerini de organik üretime teşvik edeceğiz. 1-2 yıl içerisinde
Alaplı‘yı organik bal üretimi kapsamına alacağız.”
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
HATIRA ORMANINA
FİDANLAR DİKİLDİ
70
Başakşehir Ziraat Odası
Çatalca Orman İşletme
Müdürlüğü
organizasyonuyla gerçekleştirilen hatıra
ormanına dikilen fidanların
giderlerini Başakşehir Ziraat
Odası Başkanlığı karşıladı.
Ziraat Odaları 50. Yıl Hatıra
Ormanı ağaçlandırma törenine Silivri, Arnavutköy, Eyüp,
Başakşehir, Büyükçekmece,
Sarıyer, Beykoz, Kartal ve Çatalca Ziraat Oda Başkanları ile
diğer yöneticiler ve çalışanlar
katılarak ilk fidanları dikti.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği ile Orman
ve Su İşleri Bakanlığı’nın imzaladıkları ağaçlandırma seferberliği protokolü çerçevesinde İstanbul’da 50. Yıl Hatıra Ormanı
oluşturuldu.
İstanbul Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu ve Başakşehir
Ziraat Odası Başkanı Ömer Demir, günümüzde tek bir ağacın
bile büyük önemi olduğunu belirterek, böyle bir çalışmayı gerçekleştirmenin gururunu yaşadıklarını belirtti.
ODALARIMIZDAN
ÇİFTÇİLERE
ÇİLEK ÜRETİMİ TAVSİYESİ
Beyşehir Ziraat Odası
Beyşehir Ziraat Odası tarafından Hüyük ilçesinde bulunan çilek bahçelerine gezi
düzenlendi.
Gezi programına Beyşehir Ziraat Odası Başkanı Adem Metli, Başkan Yardımcısı
Yunus Haşimoğlu, Genel Sekreter Faruk Aydın, yönetim kurulu üyeleri ve meyve
üretimine ilgi duyan oda üyesi üreticiler katıldı.
Hüyük İlçe, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yücel Doğan ve ziraat mühendislerinin de eşlik ettiği gezi programında ilçede çilek üretimi yapan üreticilerin ekili
alanları ziyaret edildi. Hüyük ilçesine bağlı Çavuş Mahallesi'nde çilek yetiştiren Ali
Sezgin'in bahçesinde incelemelerde bulunan Beyşehirli üreticiler, üretimi yerinde
görürken, yetiştirme faaliyetleri ile ilgili bilgiler aldı.
Hüyük İlçe, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yücel Doğan, Hüyük’te üreticilerin kısıtlı arazi imkanlarına sahip olmasına rağmen, çilek üretimine yöneldikten sonra
iyi para kazanmaya başladığını, bu üründe yetiştiriciliğin en karlı meyvecilik haline
geldiğini aktardı.
Çiftçinin 1 dekarlık alanda 10 bin liraya kadar kazanç elde edebildiğine vurgu
yapan Doğan, buğday ve şeker pancarı gibi ürünlerin ekilişinin yaygın olduğu Beyşehir ilçesinde de üreticinin alternatif ürünlere yönelerek yüksek seviyede gelir elde
edebileceğini ifade etti.
BİÇERDÖVER
PROTOKOLÜ İMZALANDI
Burdur Ziraat Odası
Burdur Ziraat Odası Başkanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl
Müdürlüğü ve Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı işbirliğiyle hububatların biçerdöver protokolü yapıldı.
Kubilay, "Belirlenen ücretin dışında, artı, eksi para ve tarlanın
büyük ya da küçük olması gibi değişik yorumlara artık meydan
verilmemeli. Bu sene çiftçilerden de üç arkadaşımızı aldık. 24
saat telefonlarımız açıktır. Herhangi bir dane dökümü, yüksek
biçme veya fiyat olayında değişiklikler yapıldığında bize bildirmelerini istiyoruz. Tüm çiftçilerimize bol ve bereketli günler diliyorum" dedi.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Biçerdöver Protokolü ile ilgili açıklama yapan Burdur Ziraat Odası Başkanı Kemal Kubilay, "Burdurlu bazı çiftçilerimiz, İl
Müdürlüğü’nden katılan arkadaşımız ve Çiftçi Malları Koruma
Başkanlığı yönetimi ile buğday 14 TL, arpa 13 TL olarak belirlenmiş ve protokole de biçerdöverciler imzalarını atmışlardır"
dedi.
71
ODALARIMIZDAN
ZARARIN BOYUTU
BÜYÜK
Gemlik Ziraat Odası
Bursa'da dolu ve bahar yağmurlarından 1 milyon 840 bin ton
tarım ürünü zarar gördüğü bildirildi.
Konuya ilişkin düzenlenen toplantıya İl Tarım Müdürü Ömer
Çelik, Bursa Çiraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Ali
Çelik, AK Parti Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım, CHP Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz ve MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy katıldı.
Gecikmeli bahar yağmurları ve dolu yağışının Bursa tarımına
verdiği zararı anlatan Başkan Ali Çelik, şunları söyledi:
“Buğday ve arpa ekiminden sonra yağışların olmaması nedeniyle çimlenen köklerde boğaz ve pas hastalıkları, mayıs ayında
aşırı yağışlar sebebiyle yatmalar meydana geldiğinden yüzde
40’ların üzerinde ürün kaybı olmuştur. Sebzelerde yağış sebebiyle domates, kavun, karpuz ve sebze ekimleri yapılamamıştır.
Yapılabilen yerlerde ise kök ve mantar hastalıklarının başında da
mildiyö hastalığı sebebiyle tarlalar yeniden sürülmüştür. Ekimi
yapabilenler Haziran ayı başında ekilmiş, ekilemeyen sahalara
silajlık mısır ekmiş, bezelye ve fasulye gibi sebzeler dolu sebebiyle tamamen yok olmuştur.”
Aşırı yağışlar ve dolu sebebiyle armut, kiraz, şeftali, elma, çilek ve vişnede bölgenin yüzde 40 ile 75 oranında zarar gördüğünü, zeytinde arazilerin aşırı yağış sebebiyle çamur olması ve
çiçekte döllenme olmadığı için etkin zirai mücadelenin yapılama-
ORGANİK FINDIK
ÜRETİMİ ARTIYOR
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Türkiye’de en çok fındık üretiminin yapıldığı Ordu’da ‘organik fındık üretimi’ için başlatılan çalışmalar giderek genişliyor. Son olarak
742 dekar alana sahip 37 üretici organik üretimine geçti.
72
Ordu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Ordu Ziraat Odası
Başkanlığı tarafından ortaklaşa yürütülen ‘Fındıkta Organik Tarımın
Yaygınlaştırma Projesi’ kapsamında Altınordu ilçesine bağlı Kızılhisar,
Kayadibi, Bayadı, Saraycık ve Bucak mahallelerinde 5 yıldır kimyasal
gübre kullanmayan 37 üreticiye ait toplam 742 dekar alanda organik
tarım denetimleri yapıldı.
Denetim sırasında üreticilere ait tüm arazi ve depolar incelenirken
ayrıca üründen numune alınarak analiz yapıldı. Yapılan bu incelemelerin olumlu ve alınan analiz sonuçlarının temiz çıkması neticesinde
37 üretici ‘Organik Ürün Geçiş Sertifikası’ almaya hak kazandı.
Ordu ili, 3 bin 924 tonluk üretimle Türkiye’de organik fındık üretiminde ilk sırada yer alıyor.
dığını ifade etti. Çelik, "Buğday 231 ton, arpa 25 bin ton, sebze,
domates, bezelye ve fasulye 1 milyon 230 bin ton armut 101 bin
ton, kiraz 26 bin ton, şeftali 103 bin ton, çilek 28 bin ton ve zeytin
96 bin ton zarar görmüştür.
Anlaşılacağı gibi bölgemizdeki çiçeklenme döneminde aşırı yağışlar meyve çiçek döllenmesine mani olmuş, sonraki dolu
nedeniyle tonaj ve parasal değer olarak üreticimizi zor durumda
bırakmıştır. Üreticilerimizin üretimini sürdürebilmesi için mevcut
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borçları 5 yıldan
az olmak kaydıyla ve faizleri silinerek ertelenmelidir. Hükümetimizin bölgemizi afet bölgesi ilan etmesi, bu konuda kanun çıkarılması uzun zaman alacağından Bakanlar Kurulu kararı alıp
mağduriyetimizin ortadan kaldırılması gerekmektedir.”
Ordu Ziraat Odası
ODALARIMIZDAN
ELEME TESİSİ
HİZMETE GİRDİ
Kulu Ziraat Odası
Eleme tesisi yanında kurulan kantarında çiftçiler için çok
önemli olduğunu ücretsiz olarak çiftçilerin hizmetine sunduklarını, devlet tarafından tarımsal ve hayvansal hibe, ucuz kredileri
çiftçilerimize duyurarak çiftçilerimize her konuda rehberlik ederek onların daha başarılı olduklarını görmekten kıvanç duyduklarını ifade eden başkan İsmet Erdoğan çiftçilere hayırlı ve
bol kazançlı yıllar diledi.
Kulu’da 14 Mayıs Dünya Çiftçiler gününde Atatürk anıtına
çelen koyma töreninden sonra çiftçilerimizin hizmetine sunulan
eleme tesisi ve 60 tonluk kantarın açılışı yapıldı. İparttan hibeli
çıkan traktörlerin anahtarları çiftçilerimize teslim edildi
Eleme tesisimiz çevre düzenlemesiyle yaklaşık 470 bin TL ye
kurulduğunu ifade eden Başkan İsmet Erdoğan saatte 5 ton kapasiteli elektronik ve otomatik paketleme sistemine sahip olan
eleme tesisinin yıllardır çiftçilerinin hayali olduğu ve bu tesisle
çiftçilerinin yüzünü güldürdüklerini, sertifikalı tohum kullanarak
ekim yapmalarını hasat ettikleri sertifikalı tohumlarını eleme tesisi sayesinde eleyerek iki üç yıl ekebileceklerini hububatın yanı
sıra Bakliyat, yağlı tohum ve tıbbi aromatik bitkilerinde elemesini
yaptıklarını ifade etti.
Sincik Ziraat Odası Başkanlığı ilçede taşımalı olarak eğitim
gören öğrencilere yönelik kitap okuma yarışmasında dereceye
girenleri ödüllendirdi.
Sincik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü koordinasyonunda yapılan
yarışmada dereceye giren öğrencilere bisiklet ve tablet bilgisayarlarını Sincik Ziraat Odası Başkanı Kadir Altıntel takdim etti.
Altıntel, "Sincik Ziraat Odası olarak eğitime her türlü desteği
vermeye hazırız. İlçemizin gelişmesi için eğitim seviyesinin yükselmesi gerekiyor. Bu bağlamda, Ziraat Odası olarak, eğitimli
çiftçilerin yetişmesini arzu ediyor; coğrafi yapısı meyvecilik ve
arıcılığa elverişli olan ilçemizde Adıyaman Üniversitesi’nin meyvecilik ya da arıcılık üzerine bir meslek yüksek okulu açmasını
istiyoruz” dedi.
Sincik Ziraat Odası
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
ZİRAAT ODASI
MİNİK YÜREKLERİ SEVİNDİRDİ
73
ODALARIMIZDAN
HASAT ŞENLİĞİ’NİN
ÜÇÜNCÜSÜ YAPILDI
Kurtalan Ziraat Odası
Kurtalan Ziraat Odası Başkanlığı’nın organize ettiği ve bu yıl
üçüncüsü düzenlenen Hasat Bayramı Şenliği Yunuslar Köyü’nde
yapıldı.
Tören öncesinde Siirt Vali Yardımcısı Bahadır Yörük ve beraberindekiler Yunuslar köyünde bulunan sera ve süt ürünleri
tesislerini gezerek yetkililerde bilgi aldı. Törende konuşan Vali
Yardımcısı Yörük, arazide elde edilen ürünlerde hem rekolte hem
de kalite anlamında veriminin gurur verici olduğunu söyledi
Siirt'te devam eden sulama projeleriyle 5 yıl içinde elde edilecek ürünlerin daha verimli olacağını kaydeden Yörük, bunun
ihracat anlamında da ülkemize ciddi katkısı olacağını vurguladı.
Kurtalan Kaymakamı Mustafa İmamoğlu da ilçenin Siirt'in
en büyük tarım arazilerine sahip olduğunu ifade ederek, "Dicle
Kalkınma Ajansı'na sunduğumuz bir proje ile Yayıklı köyümüzde
bir sulama kanalını hayata geçirdik. Sulama kanalları konusunda
çalışmalarımız sürüyor" dedi.
Törende Kurtalan Ziraat Odası tarafından, tarıma katkı sağlayan çiftçilere plaket verildi. Kurtalan Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Günbat, “Siirt’in en büyük ilçesi ve tarım olarak en geniş
arazilere sahip olan Kurtalan ilçemizde 5 sulu, 5 de kuru tarım
yapan çiftçilerimize diğer tüm çiftçileri temsilen plaket sunduk.
Bol kazançlı ve bereketli bir yıl diliyorum” diye konuştu.
TRAKTÖR MUAYENE
VE KONTROL UYARISI
Söke Ziraat Odası Başkanı Kemal Kocabaş, üreticileri traktörlerinin muayene ve kontrollerini zamanında yaptırmaları konusunda
uyardı.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Tarım açısından yoğun bir dönem olduğunu vurgulayan Başkan
Kocabaş, yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
74
“Çiftçimizin kullandığı lastik tekerlekli traktörlerin muayene ve kontrollerinin yeterince ve etkin olarak yapılamamasının, güvenlik tertibatlarının yetersiz olmasının sıkıntılar yarattığını biliyoruz. Bu durum can
ve mal güvenliğimizi tehdit ettiğini bu nedenle lastik tekerlekli traktör
ve makinaların muayene ve kontrollerinin zamanında yapılması konusunda daha önce uyarıda bulunmuştum.
Yeni çıkan yönetmeliğe göre muayenesi olmayan traktörlerin 2. el
satışı yasaklanmıştır. Çiftçilerimizin mağdur olmamaları için traktörlerin bir an önce muayene ettirmeleri gerekmektedir.”
Söke Ziraat Odası
ODALARIMIZDAN
YAĞMUR, SICAK VE RUTUBET
HASTALIKLARA NEDEN OLDU
Tekirdağ Ziraat Odası
Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı İmdat Saygı, Tekirdağ’da havanın bir anda değişim göstermesinden dolayı ürünlerde az da olsa
hastalık meydana geldiğini söyledi.
Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı Saygı, zarar meydana gelen
köylerde ve tarlalarda incelemelerde bulunduklarını, çiftçinin az da
olsa hava değişiminden dolayı zarar gördüğünü ifade etti.
Güneşli ve sıcak havanın ardından aniden bastıran yağışların
ürünlere zarar verdiğini dile getiren Saygı, "Olumsuz yağışların zararları da oldu. Yağmur yağdı, sıcak oldu. Sıcak, rutubetle birtakım
hastalıklara sebep oldu. Kök boğaz hastalığı dediğimiz hastalık
yer yer görülmekte. Bu tabii ki tohum çeşitliliğinden de kaynaklanıyor. Biz gidip gördüğümüz yerlerde sınır tarlalara baktığımızda
bir kısmı gerçekten sıkıntılı, bir kısmı çok az zarar görmüş. Zarar,
asma yerler dediğimiz yağışın çok şiddetli olduğu yerlerde görüldü" dedi.
Saygı, genel olarak sıkıntı görülmediğini de ifade ederek,
“Buğdayda bizim tespitlerimize göre yüzde 5 ile yüzde 10 arası bir
sorun var. İnşallah böyle kalır. Şu anda hastalıklar başladığı gibi
değil, durmuş vaziyette. Tüm çiftçilerimize bereketli bir yıl diliyorum" diye konuştu.
MEYVEDE BEKLENTİ YÜKSEK
Tatvan Ziraat Odası
Meyveciliğin her geçen gün geliştiği Bitlis’te havaların bu yıl
ılıman geçmesi ve çiçeklenme oranının da yüzde 80-90’lara ulaşması dolayısıyla bu yıl yüksek verim bekleniyor.
Bitlis’te elma ağaçlarından oldukça lezzetli ve kaliteli elmalar elde edildiğini vurgulayan Kızılca, “Meyvecilik sektöründe her
geçen gün payımız
artıyor.
Bu
kapsamda
özellikle son yıllarda bakanlığın
desteklemeleriyle ekilen elma
bahçelerinden
elde edilen yüksek verimlerle
bölgenin büyük ölçüde meyve ihtiyacı karşılanıyor.
Bu yılda yaptığımız inceleme neticesinde elma bahçelerindeki çiçeklenme oranının oldukça yüksek olduğunu, buna bağlı olarak
veriminde yüksek olacağını düşünüyoruz. Bu sayede de özellikle Ahlat ve Tatvan ilçelerimizde her geçen gün gelişen meyvecilik
sektörünün daha da çok gelişeceğini ümit ediyoruz” diye konuştu.
◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI
Tatvan ile Ahlat ilçeleri arasındaki elma bahçelerinde incelemelerde bulunan Tatvan Ziraat Odası Başkanı M. Şerif Kızılca, bu
yılki elma bahçelerinden yüksek verim beklediklerini söyledi. Ahlat
ve Tatvan genelinde yaklaşık 50 elma bahçesi bulunduğunu ifade
eden Ziraat Odası Başkanı Kızılca, meyvecilik sektörünün her geçen gün geliştiği Bitlis’te bölgenin büyük ölçüde meyve ihtiyacının
karşılandığını ifade etti.
75
TZOB
TZOB
Resmi Gazete’de Yayımlanan
Tarımla İlgili Kanun, Karar, Yönetmelik ve Tebliğler
03 Haziran 2014
■ İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2012/3)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
■ Çiftçi Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2014/20)
■ Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2014/21)
■ Bitkisel Üretimde Biyolojik ve/veya Biyoteknik Mücadele Destekleme Ödemesi Uygulama Tebliği (No: 2014/23)
■ Yurt Dışında Gerçekleştirilen Fuar Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2009/5)’de Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ (No: 2014/1)
04 Haziran 2014
■ 2014/6359
Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Konya Ovası ve Doğu Karadeniz Projeleri Kapsamındaki İllerde Hayvancılık
Yatırımlarının Desteklenmesine İlişkin Karar
06 Haziran 2014
■ Toprak Ürünleri Sanayi Teknik Komitesinin Oluşumu ve Görevlerine Dair Tebliğ (No: SGM: 2014/17)
07 Haziran 2014
■ Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dâhil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2014/24)
■ Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara Yapılacak Destekleme Tebliği (No: 2014/26)
■ Su Ürünleri Yetiştiriciliği Destekleme Tebliği (No: 2014/27)
12 Haziran 2014
■ Islah Amaçlı Hayvan Yetiştirici Birliklerinin Kurulması ve Hizmetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
17 Haziran 2014
■ Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeline Göre 2014 Yılı Ürünü Yağlı Tohumlu Bitkiler, Hububat ve Baklagil Fark
Ödemesi Desteğine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği (No: 2014/25)
21 Haziran 2014
■ Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
■ Yem Katkıları ve Premikslerin Üretimi, İthalatı, İhracatı, Satışı ve Kullanımı Hakkında Tebliğ’in (Tebliğ No: 2002/66) Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/29)
25 Haziran 2014
■ Örtüaltı Kayıt Sistemi Yönetmeliği
27 Haziran 2014
■ Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Temmuz
Ayın Konusu
TARIMSAL SULAMA
TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ
◘HASAT BURUK
BAŞLADI
◘TOPRAK VE ÇEVRE
Ayın Konusu
Haziran 2014 | Sayı: 354
Ücretsiz Yayın