Tc BODRUM KAYMAKAMLIĞI İlçe Müıi Eğitim Müdürlüğü

e-ISSN:2148-1547
Mesanenin Tümöral Olmayan Lezyonları
Non-Neoplastic Lesions of the Bladder
Derleme
Başvuru: 27.09.2013
Kabul: 10.11.2013
Yayın: 27.01.2014
Mehmet Bilgehan Yüksel1, Ali Can Albaz1, Ayhan Karaköse2
1
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı
2
İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı
Özet
Abstract
Mesane değişici epitel ile kaplı lümenli bir organdır. Bu
epitel tabakası birbirinden farklı hücre tabakalarından
oluşmaktadır. Bu epitel tabakasından farklı histolojik
yapıda lezyonlar meydana gelebilmektedir. Bu
hastalıklar benign veya malign karakterli olabilmektedir.
Mesane maligniteleri hakkında literatürde oldukça fazla
bilgi olmasına karşın, benign patolojiler genellikle geri
planda kalmaktadır. Bu çalışmada mesanede gözlenen
benign lezyonlar hakkında bilgi vermeyi amaçladık.
Bladder is a luminal organ that is lined with
transitional epithelium. This epithelial layer is consist
of various cell layers. Various lesions that is in
different histological structures occur from
urothelium. These disorders can be in benign or
malign nature. Although there are detailed
information regarding bladder malignancies, benign
tumors usually remains in the background. In this
study, we aimed to present information regarding the
benign lesions of the bladder.
Anahtar kelimeler: Mesane kanseri, Benign tümörler
Keywords: Bladder cancer, Benign tumors
Giriş
Giriş
Üriner sistem mukozası değişici epitel ile kaplı olup, bu epitel dokusu da 3 farklı hücre tabakasından
oluşmaktadır. Birbirinden farklı yapıdaki hücre tabakalarından oluşan ürotelyum kaynaklı lezyonlar mesane
tümörü genel ifadesi ile adlandırdığımız malign karakterli patolojiler olabildiği gibi, benign karakterli
lezyonlardan da oluşabilmektedir [1]. Mesane maligniteleri birçok çalışmada incelenmesine karşın benign
patolojiler sıklıkla arka planda kalmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda mesanenin benign karakterli lezyonları
hakkında bilgi vermeyi amaçladık.
A. Hiperplazi
Normal sitolojik bulgular ile birlikte belirgin şekilde kalınlaşmış üretelyumun varlığı ile karakterize patolojik
durum ürotelyal hiperplazi olarak tanımlanmaktadır. Hiperplazide normal ürotelyum yapısı korunmuştur ve
sitolojik atipi görülmez. Mitotik aktivite alt tabakalarda sınırlı olup atipik değildir. Yassı ve papiller hiperplazi
olmak üzere iki grupta değerlendirilir. Yassı hiperplazi de kendi içinde tek başına yassı hiperplazi ve papiller
neoplazinin eşlik ettiği yassı hiperplazi olarak ayrılır. Bu başlıklar ayrı bir tartışma konusudur. Tek başına yassı
hiperplazi normalin bir varyantı olarak kabul edilir ve malign prekürsör değildir. Normal ürotelyumdaki hafif
değişim endişe verici olmamalıdır. Papiller ürotelyal hiperplazi, ürotelyal neoplazi için prekürsör olarak
düşünülür [2]. Diğer hiperplazi formlarına benzer olarak etyolojik atipi yoktur ve organizasyon korunmuştur. Bu
tür lezyonlar üzerinde daha derin örnekleme papiller neoplazm olasılığını ekarte etmek açısından yararlıdır.
Hematürisi olan hastalarda ve papiller neoplazm öyküsü olmayanlarda yakın takip gereklidir .
[3]
Sorumlu Yazar: Mehmet Bilgehan Yüksel, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı
[email protected]
The Cystoscope 2014:1 (58-62)
Sayfa 58
e-ISSN:2148-1547
B. Von Brunn Ada Hiperplazisi
Von Brunn ada yapısının,
ürotelyumun lamina propria altına invaginasyonlarından kaynaklandığı
düşünülmektedir ve normal ürotelyumda bulunur. Otopsi çalışmalarında Von Brunn adalarının prevalansı % 89
olarak rapor edilmiştir. Von Brunn adalarındaki normal ürotelyum reaktif atipi, hiperplazi, displazi ve karsinoma
in situ patolojileri ile birliktelik gösterebilir. Bu durum patologlar tarafından iyi bilinen bir durumdur ve herhangi
bir endişeye neden olan bir durum değildir. Ancak Von Brunn adası hiperplazikse, solid adacıklar içeriyorsa ve
derin yerleşimli lamina propria invazyonu varsa bu durum ayırıcı tanı açısından problemli olabilir. Hiperplastik
olduklarında sistoskopide kitle benzeri görünüm saptanabilir.
Hiperplastik Von Brunn adacıkları düzenli sınırlar ve değişik boyutlar gösterilebilir . Sitolojik atipi, herhangi bir
displastik ya da insitu neoplastik süreç olmadığı sürece reaktif atipi sınırları içinde değerlendirilir. Diziliş olarak
adacıklar infiltratif büyüme paterni göstermektedir. Biyopsi incelemelerinde muskularis propriyanın
etkilenmediği görülmektedir. Farklı yönlerde eşlik eden kapiller damarlar ve bazal membrana doğru büyümüş
damarlar onların adacık varyantlı invaziv ürotrelyal karsinomdan ayırt edilmesinde kullanılır. Tanı, rutin
histolojik incelemeye dayanılarak yapılmalıdır .
[4]
[4]
C. Mülleriyanoz
Mesane mülleriyanozu nadir olarak karşılaşılan ve genellikle endometriyoz, endosalpingiyoz ve endoservikoz gibi
benign patolojiler ile ilişkili olan bir patolojik durumdur. Tek başına bulunabildiği gibi bu patolojilerin bir
kombinasyonu halinde de ortaya çıkabilir. Endometriyoz genellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda görülürken,
endoservikoz perimenapozal kadınlarda ortaya çıkar. Endometriyoz ve endoservikozlu kadınların büyük bir
çoğunluğunda implantasyon olasılığını arttıran bir pelvik cerrahi öyküsü mevcuttur. Histolojik olarak bu lezyonlar
mesanenin arka duvarı veya kubbesini tutabilir ve mesane duvarının herhangi bir katında yerleşebilir.
Endometriyoz, endometriyal stroma ile çevrili endometriyal bezlerden oluşmuş lezyonlardır. Endosalpingiyoz,
fallop tüpü mukozasına benzer şekilde silyalı kolumnar epitel ve peg hücreleri ile döşeli bezlerin varlığını ifade
eder. Endoservikoz, endoservikal mukozaya benzer yapıda müsinöz kolumnar hücreler ile döşeli bezlerin varlığını
ifade eder. Hücrelerde mitoz nadirdir. Bu 3 patolojik durumda da göze çarpan ortak özellik sitolojik atipi
görülmemesi ve infiltratif hücrelerin malignitenin yapısal özelliklerini içermemesidir .
[5-7]
D. Sistit
Enfeksiyöz ve enfeksiyöz olmayan olarak 2 grupta değerlendirilebilir. Enfeksiyoz sistit bakteriyal, viral ve
nadiren de fungal nedenli olarak ortaya çıkabilir. Kültürde veya spesifik boyalarda karışık inflamasyon ve
mikroorganizma varlığı bakteriyel ve fungal sistit için tipiktir. Viral sistitler H&E boyamada boyanabilen viral
inklüzyonlar sayesinde tanınabilir. Mikroorganizma görülmediği zaman elde edilen histolojik boyama görünümü
tanı açısından spesifik değildir. Bakteryal sistit, enkrustasyonlu sistit ve amfizamatöz sistit olarak 2 grupta
değerlendirilebilir. Enkrustasyonlu sistit, immun sistemi zayıflamış kişilerde bakteriyel enfeksiyonların neden
olduğu bir sistit tablosudur. Histolojik olarak enkrustasyonlu sistit yüzeyi nekrotik kalsifikasyonlar ile
karakterizedir . Amfizematöz sistit ise mesane içinde hava varlığı ile karakterize olup, gaz oluşturan bakterilerin
[8]
neden olduğu bir sistit türüdür. Kadınlarda daha yaygındır. Özellikle immun yetmezliği ve diyabeti olanlarda daha
sık görülmektedir. Klinik ve radyolojik yöntemlerle kesin tanı genellikle koyulamamaktadır. Histolojik
incelemede karışık bir düzen içerisinde yer alan inflamatuvar, infiltratif ve dev hücreler gözlenmektedir .
[9]
Enfeksiyöz olmayan sistitler arasında interstisyel sistit, eozinofilik sistit, ilaç ile ilişkili sistit ve cerrahi sonrası
oluşan nekrobiyotik granülamatöz sistit yer almaktadır. İntersitisyel sistit kadınlarda daha sık olarak görülmekte
olup, sıklıkla pelvik ağrı ve alt üriner sistem semptomları ile kendisini belli eder. Sistoskopi bakısında her zaman
görülmeyen ancak görüldüğünde tanıya yardımcı olan ülseröz lezyonlar ve mesane mukozasındaki çatlaklar
tipiktir. Bununla birlikte mesane sıvı ile doldukça ortaya çıkan yaygın peteşiyal tarzdaki kanamalar daha sık
The Cystoscope 2014:1 (58-62)
Sayfa 59
e-ISSN:2148-1547
olarak görülmektedir. Bu semptomlar tanıya yardımcı olmasına karşın spesifik değildir . Sistoskopi eşliğinde
yapılan biyopsi de tanı açısından spesifik olmamasına karşın elde edilen histopatolojik bulgu ve semptomların
birlikteliği ve diğer olası hastalıkların varlığının ekartasyonu ile tanı koyulur. İnterstisyel sistitli hastalarda yapılan
biyopsi örneklemelerinde histolojik bulgular normal ya da anormal olabilir. Anormal histolojik bulgular arasında
ülserasyon, granulasyon dokusu, mononükleer enflamatuar infiltrasyon ve perinöral inflamasyon yer almaktadır.
Ayrıca mukoza veya muskularis propriada mast hücreleri görülebilir . Eozinofilik sistit daha sık olarak
[10]
[11]
erkeklerde ve her yaşta görülebilir. Eozinofilik sistit alerji, ilaç reaksiyonu ve parazit enfeksiyonlarına bağlı
olarak gelişebilir. Mesane duvarına yayılmış olan infiltrasyon genel olarak eozinofiller tarafından oluşturulur.
Eozinofiliye doku ödem ve kas nekrozu eşlik edebilir .
[12]
D.1. Papiller polipoid sistit
Papiller polipoid sistit düşük dereceli papiller neoplazi ile sıklıkla karışan, ancak benign karakterli reaktif bir
lezyondur. Papiller polipoid yapılar normal, hiperplastik veya reaktif ürotelyum ile kaplı olabilirler. Hafif
enflamasyon yanı sıra sistitis sistika gibi diğer reaktif lezyonlar ile birliktelik gösterebilir. Tanı açısından şüphe
varlığında hastanın klinik hikaye ve semptomları ile beraber değerlendirilecek olan sistoskopi bakısı ve bu sırada
alınan biyopsinin histopatolojik incelemesi genellikle tanı koydurucudur .
[13]
D.2. Sistitis Sistika
Otopsi çalışmalarında prevelansının % 60 olduğu saptanmış olan sistitis sistika Von Brunn adalarının kistik
dilatasyonuyla ile karakterize, benign karakterli urotelyal bir lezyondur. Bu adalar çoğunlukla glandüler yapılar
içerdiğinden, bu durumda sistitis glandularis olarak adlandırılmaktadır. Sistitis sistika, sistitis glandularis ve von
brunn adası hiperplazisi genellikle birlikte bulunur ve her yaşta görülebilirler .
[14, 15]
E. Malakoplaki
Malakoplaki yaygın ve ilerleyici bir inflamasyon olup, bu patolojiye has Michaelis Gutmann cisimlerini içeren
pembe renkli granüler histiyosit tabakaları tarafından oluşturulmaktadır. Sıklıkla kadınlarda ve genital yolda,
özellikle de mesanede oluşmaktadır. Michaelis Gutmann cisimleri yaklaşık olarak 5-10 mm çapında küçük
sitoplazmik inklüzyonlardır. Hedef tahtası gibi görünürler ve çoğunlukla kalsiyum hidroksiapatit kristallerini
ihtiva ederler. Klinik pratikte malakoplaki lezyonları sıklıkla E.Coli enfeksiyonu ile ilişkili olarak veya
bağışıklığın baskılandığı durumlarda meydana gelmektedir. Sistoskopi bakısnda mesane tabanınında etrafı
hiperemik olan sarı plak şeklinde lezyonlar görülmektedir. Mesane malakoplakisi mesane katlarına sınırlı bir
invazyon gösterir ve tedavi öncelikle konservatif olarak yapılır. Buna karşın malakoplaki lezyonlarının üst üriner
sistemde yerleşmiş olması durumunda agresif cerrahi yaklaşım ön planda tercih edilecek tedavi yaklaşımıdır .
[16, 17]
F. Atipi
Üriner sistem kateterizasyonu gibi girişimsel işlemler, taş hastalığı veya enfeksiyon gibi patolojilerin oluşturduğu
irritasyona bağlı olarak üriner sistem mukozasında reaksiyonel değişiklikler meydana gelebilmektedir. Bu
patolojik değişiklikler sıklıkla inflamasyon, ödem ve konjesyonla birliktelik göstermektedir. Dökülmemiş reaktif
mukozada genelikle normal matürasyon paterni görülür ve mukozal polarite çoğunlukla korunmuştur. Nükleer
pleomorfizm nadir de olsa görülebilmesine rağmen çekirdek hafifçe büyümüş olabilir. Birçok reaktif süreçte
olduğu gibi nükleolus belirginleşmiş olabilir. Eğer mitoz mevcutsa genellikle daha alt tabakalara sınırlıdır ve
atipik değildir. Nükleer hiperkromazi ve pleomorfizmi içeren belirgin sitolojik atipi neoplastik bir sürecin
dışlanmasına yönlendirmelidir. CK20, CD44 ve p53 için kullanılan immunohistokimyasal boyamalar, normal ve
reaktif üroteltumda farklı boyanma paternleri göstermektedir. Normal bir ürotelyum şemsiye hücre tabakasına
sınırlı CK20 pozitifliği, bazal hücre tabakasına sınırlı CD44 pozitifliği ve zayıf bir p53 çekirdek boyanması
gösterir. Buna karşın karsinoma insitu olguları ise CK20 pozitifliği, belirgin- yaygın bir p53 çekirdek boyanması
The Cystoscope 2014:1 (58-62)
Sayfa 65
e-ISSN:2148-1547
ve CD44 negatifliği göstermektedir. Reaktif bir ürotelyum ise genellikle CD44 boyanması, şemsiye hücre
tabakasına sınırlı CK20 boyanması ve yamalı p53 çekirdek boyanması ile karakterizedir .
[18]
G. Skuamöz Metaplazi
Keratinize olmayan skuamöz metaplazi ürotelyal mukozanın normal bir varyantı olarak değerlendirilir. Genellikle
kadınlarda ve mesane boynu ile trigon bölgesinde görülür . Keratinize skuamoz metaplazi ise hem kadın hem de
[19]
erkeklerde görülebilmekle birlikte kalıcı üriner katater uygulaması gibi girişimler veya tekrarlayan kronik
enfeksiyonlar gibi kronik irritasyon etkenleriyle ortaya çıkmaktadır . Skuamoz hücreli kanser ile ilişkili olabilir.
[20]
Bundan dolayı sistoskopi eşliğinde biyopsi sonrası histopatolojik inceleme ile tanısı koyulan hastalarda
lezyonların konservatif olarak tedavisi ve yakın takip yapılması uygun bir yaklaşım olarak görülmektedir .
[21, 22]
H. Psödokarsinomatöz proliferasyon
Psödokarsinomatöz proliferasyon genellikle radyasyon veya kemoterapi uygulamaları sonrası ya da iskemik
irritatif süreçlerin sonrasında meydana gelen patolojik bir tablodur. Radyasyon ya da KT sırasında hastaların
büyük bir bölümünde hematüri meydana gelebilmekte ve genellikle tedavinin tamamlanmasından sonraki
yaklaşık 2 yıl (0- 7 yıl) boyunca devam edebilmektedir. Psödokarsinomatöz proliferasyon, sitolojik ve yapısal
olarak kanser açısından endişe verici bir takım özelliklere sahiptir. Lamina propriyaya sınırlı infiltratif paternli
düzensiz hücre grupları hafif ve orta şiddetli nükleer pleomorfizm içerebilmelerine karşın, mitotik aktivite
genellikle görülmez. Ülserasyon, kanama, konjesyon ve ödem tanı açısından anlamlı bulgulardır
. Radyasyon
[23, 34]
ve kemoterapinin başlı başına birer kanser nedeni olduğu göz ardı edilmemeli ve bu nedenle tedavi sonrası
oluşabilecek kanser varlığını ekarte etmek için dikkatli bir histolojik inceleme yapılmalıdır. Nadir olmakla birlikte
radyoterapi ve kemoterapi öyküsü olmayan hastalarda da psödokarsinomatöz proliferasyon görülebilmekle
birlikte kronik kateterizasyon gibi girişimsel ve kronik enfeksiyon gibi kronik irritasyona neden olan durumlar da
psödokarsinomatöz proliferasyon için predispozisyon oluşturabilmektedir .
[25]
Sonuç
Mesane içerisinde malinite haricinde de farklı histolojik yapıda ve malign potansiyeli olan veya olmayan
lezyonlar görülebilmektedir. Bu nedenle klinisyenlerin malinite harici lezyonların da mesanede yer alabileceğini
göz önünde bulundurmaları gerek tedavi gerekse de tedavi sonrası hasta takibi açısından önem arz etmektedir. Ve
bu hastalıkların ayırıcı tanısında histopatolojik incelemenin ne derece önemli olduğu oldukça açıktır.
Kaynaklar
1. Sampson N, Untergasser G, Plas E, Berger P. The ageing male reproductive tract. J Pathol.
2007;211(2):206–218.
2. Readal N, Epstein JI. Papillary urothelial hyperplasia: relationship to urothelial neoplasms. Pathology.
2010;42(4):360–363.
3. Chow NH, Cairns P, Eisenberger CF, et al. Papillary urothelial hyperplasia is a clonal precursor to
papillary transitional cell bladder cancer. Int J Cancer. 2000;89(6):514–518.
4. Volmar KE, Chan TY, De Marzo AM, Epstein JI. Florid von Brunn nests mimicking urothelial carcinoma:
a morphologic and immunohistochemical comparison to the nested variant of urothelial carcinoma. Am J
Surg Pathol. 2003; 27(9):1243–1252.
5. Clement PB, Young RH. Endocervicosis of the urinary bladder: a report of six cases of a benign mullerian
lesion that may mimic adenocarcinoma. Am J Surg Pathol. 1992;16(6):533 542.
The Cystoscope 2014:1 (58-62)
Sayfa 66
e-ISSN:2148-1547
6. Mai KT, Carnat T, Park W, Burns BF. Mixed nephrogenic adenoma and Mullerian metaplasia of the
urinary bladder mucosa. Pathology. 2004;36(3):281– 283.
7. Koren J, Mensikova J, Mukensnabl P, Zamecnik M. Mullerianosis of the urinary bladder: report of a case
with suggested metaplastic origin. Virchows Arch. 2006;449(2):268–271.
8. Meria P, Desgrippes A, Arfi C, Le Duc A. Encrusted cystitis and pyelitis. J Urol. 1998;160(1):3–9.
9. Kelesidis T, Osman S, Tsiodras S. Emphysematous cystitis in the absence of known risk factors: an
unusual clinical entity. South Med J. 2009;102(9):942– 946.
10. Gillenwater JY, Wein AJ. Summary of the National Institute of Arthritis, Diabetes, Digestive and Kidney
Diseases Workshop on Interstitial Cystitis, National Institutes of Health, Bethesda, Maryland, August
28–29, 1987. J Urol. 1988;140(1):203–206.
11. Rosamilia A, Igawa Y, Higashi S. Pathology of interstitial cystitis. Int J Urol. 2003;10 (1):11–15.
12. Eble JN, Banks ER. Post-surgical necrobiotic granulomas of urinary bladder. Urology.
1990;35(5):454–457.
13. Lane Z, Epstein JI. Polypoid/papillary cystitis: a series of 41 cases misdiagnosed as papillary urothelial
neoplasia. Am J Surg Pathol. 2008;32(5): 758–764.
14. Wiener DP, Koss LG, Sablay B, Freed SZ. The prevalence and significance of Brunn’s nests, cystitis
cystica and squamous metaplasia in normal bladders. J Urol. 1979;122(3):317 321.
15. Smith AK, Hansel DE, Jones JS. Role of cystitis cystica et glandularis and intestinal metaplasia in
development of bladder carcinoma. Urology. 2008;71(5): 915–918.
16. Mukha RP, Kumar S, Ramani MK, Kekre NS. Isolated Malacoplakia of the bladder: a rare case report and
review of literature. Int Urol Nephrol. 2010;42(2): 349–350.
17. Long JP Jr, Althausen AF. Malacoplakia: a 25-year experience with a review of the literature. J Urol.
1989;141(6):1328–1331.
18. McKenney JK, Desai S, Cohen C, Amin MB. Discriminatory immunohistochemical staining of urothelial
carcinoma in situ and non-neoplastic urothelium: an analysis of cytokeratin 20, p53, and CD44 antigens.
Am J Surg Pathol. 2001;25(8):1074–1078.
19. Wiener DP, Koss LG, Sablay B, Freed SZ. The prevalence and significance of Brunn’s nests, cystitis
cystica and squamous metaplasia in normal bladders. J Urol. 1979;122(3):317 321.
20. Guo CC, Fine SW, Epstein JI. Noninvasive squamous lesions in the urinary bladder: a clinicopathologic
analysis of 29 cases. Am J Surg Pathol. 2006;30(7): 883–891.
21. Khan MS, Thornhill JA, Gaffney E, Loftus B, Butler MR. Keratinising squamous metaplasia of the
bladder: natural history and rationalization of management based on review of 54 years experience. Eur
Urol. 2002;42(5):469– 474.
22. Ahmad I, Barnetson RJ, Krishna NS. Keratinizing squamous metaplasia of the bladder: a review. Urol Int.
2008;81(3):247–251.
23. Chan TY, Epstein JI. Radiation or chemotherapy cystitis with ‘‘pseudo- carcinomatous’’ features. Am J
Surg Pathol. 2004;28(7):909–913.
24. Baker PM, Young RH. Radiation-induced pseudocarcinomatous prolifer- ations of the urinary bladder: a
report of 4 cases. Hum Pathol. 2000;31(6):678– 683.
25. Lane Z, Epstein JI. Pseudocarcinomatous epithelial hyperplasia in the bladder unassociated with prior
irradiation or chemotherapy. Am J Surg Pathol. 2008;32(1):92–97.
The Cystoscope 2014:1 (58-62)
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Sayfa 67