Alke Med Haziran Sayısını Okumak İçin Tıklayınız.

Neonatal Buzağı İshalleri ve Tedavisi
Neonatal buzağı ishalleri hayvancılık işletmelerinde rastlanılan en
önemli hastalıklardan biri olup, neonatal dönemde ölüm ve
kayıplara yol açan ana sorunların başında gelir.
İshallerden korunmak, gelişen ishalleri tedavi etmek ve
reabilitasyonunu sağlamak için yapılan masrafların parasal değeri,
kaybedilen işgücü, daha sonrası için gelişen performans kayıpları ve
pektabiiki ölümle sonuçlandığı olgular beraber değerlendirildiğinde
kümülatif bir ekonomik kayıp ve bu kaybın neden olabileceği sosyal
traumalar, hastalığı kompleks bir tabloya dönüştürmektedir. Olayın
neonatal dönemde gelişmesi dokuz aylık beklentileri heba etmekte,
aile hayvancılığı yapan işletmelerde sosyal ve manevi yıkımlara da
sebep olabilmektedir. Neonatal yavruları ailenin küçücük bebeği
gibi algılayan üreticilerimiz için, olumsuz kayıplar moral ve
motivasyon bozukluklarına da sebep olabilir.
Buzağı ve diğer neonatal hayvanlarda gözlenen kayıpların birçok
nedeni vardır. Olumsuz barınma koşulları, yetersiz immünite,
kaliteli kolostrum eksikliği ve birçok enfeksiyöz etkenler
buzağı ishallerinin gelişmesine katkı sağlar. Buzağı ishallerinin
etiyolojisinde viral , bakteriyal ve protozoal gibi
etkenler çokça rol oynamasına karşıt, son günlerde
Kriptosporidiozis, Rota ve Corona virüs etkenlerini payları % 60
ları bulduğu bildirilmekte ve bu etkenlerden ötürü kayıpların % 8
ile 20 ler düzeyinde seyrettiği vurgulanmaktadır. Ülkemizde bu
kayıpların buzağılar için % 15, diğer neonatal yavrular için ise %
20-30 lara kadar ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu etkenler tek
başına buzağı ishallerine neden oldukları gibi, miks enfeksiyonlar
tarzında da enfeksiyonlara neden olabilirler.
1
Neonatal ishallere neden olan kimi bakteriler, E. Coli , salmonella
spp ve kimi Complebacter suşları sekrotorik ishallere neden
olurken, Criptosporidia türleri ve Eimeria sporları ince barsakların
kripto hücrelerine yerleşerek; Rota- Corona viruslarile kimi EPC
suşları barsak villuslarında erezyona neden olarak malabsorbtif
ishale neden olur.
İshallerde çok sulu dışkı , süt alımında azalma, sıvı- elektrolit kayıp
ve denge bozuklukları sonucu dehidrasyon, hipoglisemi ve asidozis
şekillenir. Dehidrasyon % 10-15 seviyelerine çıktığı durumlarda
hipotermi ve sepsisi gelişebilir. İshalin şiddeti ve süresine bağlı
kalmak şartı ile değişik derecelerde dehidrasyon tablosu gelişebilir.
Bunun sonucunda hipovolemik şok, azotemi, bikarbonat ve
elektrolit kayıpları şekillenir. K miktarı, üre nitrojen ve iP
düzeyleri yükselir ki bu renal yetmezliğin göstergesi kabul edilir.
Neonatal ishallerin en önemli sonucu gelişen çeşitli derecelerdeki
Dehidrasyon, Metabolik Asidozis ve Hipoglisemidir. Sağaltımda bu
üç sonucun mutlaka gözönüne alınması gerekir.
Metabolik asidozis:
Sağlıklı buzağılarda venöz pH; 7,40 cıvarındadır.
Venöz pH 7,37’den düşük seviyede olması asidozisi gösterir.
Neonatal ishallerde metabolik asidozis mutlaka gelişir. Tedavide
öncelikli olarak metabolik asidozun giderilmesi gerekir.
Metabolik asidozis genellikle hiponatremi, laktoz ve glikozun
fermentasyonu sonucu D-laktat ve volatil yağ asitleri genellikle de
intestinal bikarbonat kaybı sonucunda gelişir. Keza aneorobik
ortamlarda laktik asid üreten bakteri üremelerinin artması da
metabolik asidozu arttırır.
2
Elektrolit kayıplar
İshal sonucu kaybedilen sıvı miktarına paralel olarak elektrolit
kayıpları da şekillenir. İshal sonucu süt ve su alımının azalması/
ortadan kalkması , bu kayıpların daha da artmasına neden olabilir.
İshal sonucu değişik derecelerde dehidrasyon şekillenerek
hayvanların komaya girecek kadar dramatik bir sonuca sürükler.
Ortalama sıvı kayıpları, % 5-15 düzeylerine kadar değişiklik
göstermekle beraber çoğunlukla % 10 lar seviyesinde seyrettiği
söylenebilir ki ortalama 3-4 L sıvı rehidrasyonunun sağlanmasını
zorunlu hale getirebilir.
Metabolik asidoz, sıvı –elektrolit dengenin giderilmesi yanında
eksilen enerjinin yerine getirilmesi için mutlaka hipogliseminin de
giderilmesi gerekir. Bu nedenle verilecek olan oral/paranteral
sıvılarda 1/3 ünün mutlaka Glikoz ihtiva edenden seçilmesi tavsiye
edilir.
İshallerin nedenleri:
Neonatal ishaller multifaktöriyel kökenlidirler. Hernekadar
enfeksiyöz izolatlar hakim nedenleri oluştursa da predispoze
faktörlerin temeli kuru dönemdeki annenin yaşam konforuna kadar
dayanır. Bilhassa sürü yönetim koşulları ve uygulanan biyogüvenlik
kurallarındaki en ufak handikaplar, neonatal ishallerin patlak
vermesine zemin hazırlayabilir. Barınak- hayvan refahı ve konforu
, enfeksiyöz izolatların çoğalmasını önlediği gibi, onlara beş yıldızlı
otel konforunu da sağlayabilir.
Enfeksiyöz patojenlerin başında bakteriler (E. coli, Salmonella,
başta olmak üzre ) , viruslar (Rotavirus, Coronavirus) ve
protozzonlar (Cryptospiridium parvum, Coccidia, Giardia)
gelmektedir. Daha az oranda ise diğer patojenler ishallerden
sorumlu tutulabilir.
Son yıllarda bakteryal ishallerden ziyade % 60 lara varan oranda
non bakteryal ishaller ile karşılaştığımız ortaya konmuştur. Bilhassa
3
kriptosporodiozis, rota ve corona virusların neden olduğu ishal ve
kayıplar; total bakteryal ishallerin çokça önüne geçtiğini
söyleyebiliriz. Tedavi ve profilakside bu etyolojik tabloyu mutlaka
gözönüne almalıyız.
Çoğul olguların miks enfeksiyonlar tarzında seyri de gözönünden
uzak tutulmamalı ve tedavide bu durum hiçbir zaman
unutulmamalıdır.
Klinik semptomlar:
Başta ishal, dehidrasyon , normal yada düşmüş beden ısısı
göz küresinin orbitaya çökmesi , deri elastikiyatının kaybı , denge
bozukluğu, ayakta duramama ve komaya kadar değişik
dehidrasyon, asidozid ve hipoglisemi ile ilgili belirtiler gözlenebilir.
Metabolik asidozise işaret eden bulgular çok net olmamakla birlikte
solunum yetmezliği en öne çıkan bulgudur. En güvenilir belirleyici
bulgular kan gazları ile elde edilir. Bilhassa kan pH değeri, baz açığı
önemli değerlerdir.
Saha koşullarında rutin laboratuvar analizlerin yapılması pek olası
olmadığından metabolik asidoz hususunda genellikle klinik
bulguların derecesinden yararlanılarak bir tahmin yapılabilir.
Yüzde 10 seviyelerindeki bir dehidrasyonlu buzağıda yaklaşık 1215 gr bicarbonat açığı şekillenmektedir. Bu da pratik koşullarda ,
hazır ticari preparatlardan ( % 8 lik) 150-200 ml uygun serumlar
içerisinde, bir kısım % 5 lik hale dönüştürülüp gerisi % 1.3
solusyon halinde uygulanmalıdır. Uygulanacak sıvı solüsyonlar; 1 L
fizyolojik serum %.0 9, laktatlı ringer 1L ve % 5 lik 1L glikoz
serumundan oluşmalıdır.
4
Tedavi
Tedavide temel gereksinim, kaybolanların yerine konması. Bu
amaçla , metabolik asidozis, hipoglisemi ve sıvı-elektrolit
kayıplarının, düzelinceye kadar yerine getirilmesi gerekir. Barsak
sağlığı ve korunması da çok önemlidir. Antibiyotik yada
antiprotozan bir ürünün seçimi ikinci derecede önemlidir. Bozulan
barsak yüzeyinin korunması ve onarılması için, kaolin ve pektin
destekli içerikler, glutamin takviyeleri ve canlı maya destekli
beslenmelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Özellikle beslenme ve müteakip kayıpların önlenmesinde süt ile
beslenmeye devamın sağlanması elzemdir. Oral yol ile yapılan
desteklerin , süt alımına engel olmaması gerekir. Bir bakıma süt ile
beraber kullanımı uygun olmayan ORS ların verilmemesi tavsiye
edilir. Aksi takdirde, bunların birçoğu Sodyum bikarbonat
içermelerinden, abomasumda sütün pıhtılaşması engellenir ve ishal
daha fazla provake edilmiş olur. Verilecek süt miktarı 3-5 öğüne
bölünerek verilmelidir.
Emme refleksi yerinde olmayan buzağılara mutlaka paranteral sıvı
ve beslenme desteği verilmelidir. Emme refleksi yerine geldikten
sonra, oral ORS destekleri ile açıklar giderilebilir. Emme refleksi
yerinde olmayan buzağılara, oral müdahalelerde bulunulmamalıdır,
kontr endikedir.
Antibiyotik tercihi ve kullanım yolu çok önemlidir. Emme refleksi
olmayan neonatellere, oral yolla antibiyotik verilmemeli,
paranteral yol tercih edilmelidir. Bozulan barsak villus ve
mukozasını tahriş etmesi ve emilimlerinin yüzdesel oranının
tahmin edilmemesinden ötürü kullanılmamalıdır. Ancak daha ileri
yaşlardaki neonatallerde, dehidre olmamak kaydı ile, oral
antibiyotik kullanılabilir. Hastalığın etyolojik tanısına
dayandırılarak antibakteryal/antiprotozoal tercih edilmelidir.
İshalli neonatallerde, E. Coli kökenli bir enfeksiyon düşünülüyor
ise; enroflaksasin ( Enrolen) Beta laktam grubu antibiyotikler
( ceftipure, Cephanom ) , aminoglikozidler- bilhassa salmonella
5
enfeksiyonlarında, ( Gentapan), TMP+SÜLF vb grup antibiyotikler
önerilebilir.
Criptosporodiozis olgularında; immunite sonderece önemlidir.
Buzağı kulübe sistemi ve hijyenine önem verilmeli, kalabalık
barındırmadan sakınılmalı ve ferdi kulübe zorunlu hale
getirilmelidir. Criptosporodiozisin tedavisi çok zor hatta yoktur
denebilir. Azitromisin, Paramomisin, Halofiginon ve makrolit
grubu antibiyotiklerden, korunma ve sağaltım yönünden
yararlanılır.
Sıvı Tedavisi:
Buzağı ishallerinin tedavisinde esas amaç kaybolan sıvı ve
elektrolitlerin yerine konmasıdır. Bu amaca yönelik çok farklı
solüsyonlar, paranteral ve oral yolla uygulanabilir. Kullanılacak
sıvıların veriliş yolu buzağının ayakta oluşu, emme refleksinin olup
olmayışı ve dehidrasyon derecesine bağlı olarak farklılık
arzedebilir.
Dehidrasyon derecesi %8’den düşük , emme refleksi yerinde olan
buzağılara uygun ORS oral yolla, süt ile beraber, 3-4 L/gün
miktarında verilebilir. Dehidrasyon derecesi % 10 lar seviyesinde
ve üzeri seyreden buzağılara mutlaka İv yolu ile sıvı elektrolitler
verilmeli ta ki emme refleksi yerine gelene dek.
Buzağı ishalleri ve yönetimi bir hastane mantığı, bir çocuk sevgisi
ile ele alınmalıdır. Tüm faktörleri ve muhtemel komplikasyonları
düşünerek prognoz ve profilaksi değerlendirilmelidir. Ancak o
zaman başarılı olunabilinir.
6
Neonatal buzağıların, sıkça karşılaştıkları bu ölümcül sorundan
kurtulmaları için;
-Kuru dönemde annenin bakım-beslenmesi, kaliteli
immunogloblin transferi ve kolostrumun hazırlanması için gerekli
desteklerin anneye verilmesi,
-Buzağı savunma sisteminin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi
için gereken tedbirlerin alınması,
- enfeksiyon riskini azaltmak ve buzağıların patojenlerden
uzak kalınmasının çarelerini geliştirme,
- kaliteli kolostrumu yeterince aldırmak, yaklaşık buzağı
ağırlığının % 10 kadar kolostrumu zamanında vermek,
- önemli izolatlara karşı gebeliğin son 2 ayı içerisinde anneyi
aşılamak,
-Sürü ve çiftlik bazında biyogüvenlik tedbirlerini alarm
seviyesinde tutmak.
7