KLİNİK BİLİMLER 2014 - 03 04 - TUSEM KTBT KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1. Yirmi dört yaşında, yeni başlamış kalp yetmezliği tanısı ile takip edilen bir erkek hastaya sağ kalp kateterizasyonu uygulanarak bu esnada kalp biyopsisi yapılmıştır. Patolojik örneğin Kongo kırmızısı ile boyamasında pozitif bisferiens saptanmıştır. Biyopsi materyalinin immunohistokimyasal incelemesinde transtiretin proteini varlığı gösterilmiştir. 2-E Akut koroner sendromlar her zaman soru potansiyeli olan konulardır. USAP veya non ST segment elevasyonlu MI (NSTEMI)’ın standart tedavisi aspirin ve klopidogreldir. Antikoagülan olarak da enoksaparin rekürren kardiyak olayları önlemede üstünlüğe sahiptir. Glikoprotein IIb/IIIa inhibitörleri de USAP ve NSTEMI tedavisinde faydalı olduğu kanıtlanmış ajanlardır. Eptifibatid, tirofiban ve absiksimab perkütan girişim düşünülen hastalarda kulanılabilen ajanlardır. Yüksek risk faktörlerinin varlığında (istirahat anjinası, yüksek troponin düzeyi, yeni ST segment depresyonu, konjestif kalp yetmezliği semptomları varlığı, raller, mitral regürjitasyon, pozitif stres test, ejeksiyon fraksiyonu < 0.40, düşük kan basıncı, sürekli VT, önceden koroner girişim yapılmış olması) erken invaziv girişimin faydaları gösterilmiştir. Bu hastada da ST depresyonları, raller ve mitral regürjitasyon mevcut olup hasta yüksek riskli bir hastadır ve erken dönemde kardiyak kateterizasyon gerekmektedir. tPA, STEMI’de faydalı olup, NSTEMI ve USAP’da kullanılmaz. Bu tipte amiloid birikimi saptandığında tanıda uygulanması gereken bir sonraki tetkik aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Kemik iliği biyopsisi Altta yatan inflamatuvar hastalığın araştırılması Genetik olarak aile ağacının araştırılması Nörokognitif test uygulanması İdrarda Bence-Jones proteinürisi varlığının araştırılması 1-C Amiloidoz, insolubl protein fibrillerinin ekstrasellüler depolanması sonucu gelişen bir hastalıktır. Primer sistemik amiloidozda (AL) amiloid, immunglobulin hafif zincirlerinden oluşur ve genellikle de plazma hücre diskrazilerinde (multipl myeloma) görülür. Tanısında da kemik iliği biyopsisi kullanılır. AA tip amiloidozda (sekonder amiloidoz) biriken serum amiloid A proteinidir ve kronik inflamatuvar veya infeksiyöz hastalıklarda ortaya çıkar. Alzheimer hastalığı, Ab protein birikimine bağlı olarak gelişir. Erken dönemde nörokognitif testlerle tanısı konulabilmektedir. Mutant transtiretin (prealbumin) familyal amiloidozlu vakalarda saptanan bir protein fibrilidir. Sporadik de olabilmesine rağmen hastalık genellikle otozomal dominant olarak kalıtılır. Tipik semptomlar nöropati, kardiyomiyopati ve otonom nöropatidir. Tedavisiz yaşam yaklaşık 5. 15 yıl kadardır. Aile fertlerinin taranması bu açıdan önemlidir. 2. 3. Stabil angina pektoris öyküsü olan 52 yaşında bir erkek hasta 30 dakikadır devam eden göğüs ağrısı şikayeti ile hastaneye başvurdu. Hasta son 2 haftadır olan, daha hafif eforla bile olmaya başlayan, çeneye ve sol kola yayılan tipik anjinal semptomlardan şikayet etmekteydi. Sublingual nitrogliserini daha sık olarak uygulamaya başlamıştı. Hasta beta bloker, aspirin ve atorvastatin kullanmaktaydı. Hastaneye başvurduğu gün ise dinlenme anında gelen ve 3 tane nitrogliserin tablet kullanmasına rağmen geçmeyen bir göğüs ağrısından şikayetçi idi. Fizik muayene esnasında hastanın anksiyetesinin olduğu ve nefes darlığı çektiği saptandı. TA: 140/85 mm Hg, nabız: 110/dk, solunum hızı: 25/dk idi. Her iki akciğer orta zonlara dek ince ralleri mevcuttu ve aksillaya yayılan 3/6 sistolik üfürümü mevcuttu. EKG’de V3. V6’da 3 mm ST segment depresyonu saptandı. Aşağıdaki EKG trasesi hangisi ile uyumludur? A) B) C) D) E) Sağ dal bloğu Sinüs bradikardisi Mobitz tip 2 AV blok Wolf Parkinson White sendromu Hipopotasemi 3-D QRS’in geniş olduğu supraventriküler kaynaklı tek aritmidir. Atriyumdan ventriküle AV nodu bypass yaparak ileti geçmesidir. Buna preeksitasyon denir. Semptomatik taşikardi, P-R’de kısalma (<0.12 sn), delta dalgası, QRS de genişleme (>12 sn) görülür. Tedavi aberran ileti bölgesinin kataterle ablasyonudur. Hızlı ventrikül cevaplı yaşamı tehdit edici taşikardilerde DC CV önerilir. Alternatif olarak IV lidokain, amiadoron, propafenon veya prokainamid uygulanabilir. Birlikte AF veya flutter olan hastalarda digoksin verilmemelidir. AV noddan geçişi süprese edip, aberran iletiyi provake edebilir. Bu hastaya kullandığı ilaçlara ek olarak aşağıdaki tedavilerden hangisi uygulanmaz? A) Kardiyak kateterizasyon B) Klopidogrel C) Enoksaparin D) Eptifibatid E) Doku plazminojen aktivatörü 47 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT 4. KLİNİK BİLİMLER Akut Miyokart İnfarktüsünde aşağıdaki ilaçlardan hangisi sağkalımı uzatmaz? A) Nitratlar C) Trombolitikler E) Aspirin Küçük Hücreli Sentral lokalizasyon Sigara ile yakından ilişkili Paraneoplastik sendrom en sık (Cushing, Uygunsuz ADH, Eaton-Lambert) Erken evrede metastaz Belirgin mediastinal LAP en sık Vena kava superior sendromu en sık Epidermoid Sentral lokalizasyon Hiperkalsemi sık Kavitasyon sık (TUS) Pankoast tümörü (brakiyal pleksus tutulumu) Süperior sulkus tümörü Horner sendromu (servikal ganglion tutulumu): santral ve apeks yerleşimli tm Adeno CA Periferik lokalizasyon Bronkoalveoler sigara ile ilişkisiz Skar kanseri Müsin içerirler (en fazla balgam yapan) Hematolojik bulgular (tromboflebit, non-bakteriyal endokardit, DİC) Büyük Hücreli Periferik lokalizasyon Nöroendokrin farklılaşma gösterebilir Lökositozla giden ve böbrek tümörlerine benzeyen (clear cell) alt tipleri var. B) Beta blokörler D) ACE inhibitörleri 4-A Nitratlar, sağkalımı uzatmaz, ancak semptomatik tedavide yeri vardır. MI tedavisinde kullanılar ilaçların mortaliteye etkisi Mortalite yi azaltanlar Mortalite etkilemeyenler Mortalite arttıranlar Aspirin Beta blokör Trombolitik tedavi ACE inh. Nitratlar Bazı KKB (Amilodipin, verapamil, diltizem) Bazı KKB (Nefedipin, nitrendipin) 5. Altmış yaşında bir kadın hasta kas ağrısı, yorgunluk, ağızda kuruluk şikayetleriyle başvuruyor. Öyküsünden sabah uyandığında saçını taramak için kolunu kaldıramadığı ancak gün içinde düzeldiği öğreniliyor. Çekilen toraks bilgisayarlı tomografide santral kitle lezyonu saptanıyor. Elektromiyogramda tekrarlanan sinir uyarılarına cevaben kas aksiyon potansiyellerinde artma görülüyor. Bu paraneoplastik duruma en sık neden olan akciğer kanseri tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Epidermoid karsinom Bronkoalveolar hücreli karsinom Atipik karsinoid tümör Küçük hücreli akciğer karsinomu Büyük hücreli karsinom 6. 5-D Göğüs hastalıkları genellikle her sınavda 3 soru sorulmakta ve mutlaka bir pnömoni ya da kanser sorusu gelmektedir. Akciğer kanseri vaka sorusu olarak ya da paraneoplastik sendromları ile sorulmaktadır. Biliyoruz ki paraneoplastik sendroma en çok neden olan akciğer kanseri küçük hücreli akciğer kanseridir. Vakada tarif edilen bir proksimal myopati tablosu olan Lambert-Eaton sendromudur. Bu da en sık küçük hücreli kanserde görülür. Paraneoplastik sendromlar: Küçük hücreli akciğer kanseri: ADH, ACTH, MSH, kalsitonin salgılayabilirler Yassı hücreli akciğer kanseri (epidermoid=skuamöz): Antinöronal antikor, insülin benzeri peptid (hipoglisemi), serebellar ataksi Mezotelyoma : Hipoglisemi AdenoCa ve büyük hücreli karsinom : FSH, LH, HCG Bronşiyal karsinoidler: ACTH salgılayabilir. Akciğer kanserlerinin sıklık ve prognazları AC Ca Tipi Sıklık Adenokarsinom % 32 Toplam % 35 Bronkoalveolar % 3 Epidermoid karsinom % 29 Küçük hücreli % 18 Büyük hücreli %9 www.tusem.com.tr Aşağıdakilerden hangisi akut respiratuvar distres sendromunda görülmez? A) Solunum sayısının artması B) Yaygın, bilateral akciğer infiltrasyonu C) PaO2/FiO2 ≤ 200 mmHg D) Pulmoner arter kama basıncı > 18 mmHg E) Hipoksemide temel patofizyolojik mekanizmanın şant olması 6-D ARDS, non kardiyojenik akciğer ödemi tablosudur. En sık sebebi sepsisdir. Pulmoner kapiller uç (wedge=kama) basıncının 18 mmHg’nın altında olması (bu durum sol kalp yetmezliği olmadığını gösterir), ciddi arteryel pO2 düşüklüğü; Arteryel PO2 (mmHg)/ FIO2 (solunan O2 fraksiyonu) 200 ün altında olması (alveollerin içi sıvı ile dolu, ciddi hipoksi, damar içi ciddi sıvı kaybı ve dehidratasyonu gösterir) ve akut (<7 gün) başlangıçlı ortaya çıkmış akciğerde diffüz bilateral alveolar yada interstisyel infiltrasyon tanıda kullanılan parametrelerdir. Tedavide altta yatan neden ve hipoksemi tedavi edilir. 7. 5 Yıllık Survi (%) 17 Toplam % 20 42 15 5 11 48 Aşağıdakilerden hangisi kronik obstrüktif akciğer hastalığı gelişiminde rol oynayan risk faktörlerinden biri değildir? A) Çocukluk çağında geçirilmiş ciddi solunum yolu enfeksiyonları B) İç ve dış ortam hava kirliliği C) Mesleki / çevresel toz ve kimyasal maruziyeti D) Sigara dumanı maruziyeti E) İç ortam allerjen maruziyeti KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 7-E KOAH için risk faktörleri: Sigara (en önemlisidir, paket/yıl ile orantılı), hava kirliliği, meslek, enfeksiyon (özellikle çocukluk çağı respiratuvar sinsitial virus), ailevi yatkınlık, alfa1 anti-tripsin eksikliğidir. 8. 11. Hipertansiyon ve hipokalemi birlikteliği saptanan bir hastada aşağıdakilerden hangisi düşünülmez? A) B) C) D) E) Aşağıdaki hipofiz hormonlarının yarı ömrü en uzundur? A) FSH B) LH C) ACTH D) GH E) TSH 11 - E Hipertansiyonla birlikte hipokalemi saptanmasının en sık nedeni diüretik kullanımıdır.Önceden ilaç kullanımı olmayan bir hastada hipertansiyon varlığında hipokalemi saptanıldığında hepimizin çok iyi bildiği Conn sendromu ( primer hiperaldosteronizm) akla gelmelidir. Bununla birlikte kan aldosteron düzeyinin artması hipokalemi+ hipertansiyon birlikteliği için şart değildir. Meyan kökü kullananlarda bu bitkinin içinde bulunan “glikriretinik asid” 11 beta hidroksisiteroid dehidrojenaz Tip 2 enzimini bloke ederek (bu enzim kortizolün minerolokokortikoid reseptörlere bağlanarak aldosteron benzeri etki oluşturmasını yıkarak engeller) ektopik ACTH salgısına bağlı çok yüksek kortizol değerlerinde kortizolün yıkımında yetersiz kalarak kortizolün mineralokortikoit etki göstermesine neden olur.Bunun sonucunda klinik olarak hiperta nsiyon+hipokalemi+metabolik alkaloz görülür. 17 alfa hidroksilaz eksikliğine aldosteronizm tablosu yaratan bu enzim eksikliğinde artan ve minerolokortikoit etkisi olan “deoksikortikosteron “ dur . Liddle sendromunda distal nefrondan anormal artmıs Na+ emilimi vardır. Otozomal dominant geçer hipertansiyon ve hipokalemik metabolik alkaloz görülen hastalıklardandır.Yukarıdaki bahsedilen hastalıklar hipertansiyon+hipokalemi görülen aynı zamanda aldosteron düşüklüğü saptanan hastalıklar olarakta bilinmelidir. 8-A Yarı ömrü en uzun olan hipofiz hormonu yaklaşık 220 dk ile FSH’tır. Tüm hormonlar içerisinde 7 gün yarı ömürle en uzun yarı ömürlü hormon T4’tür. 9. Hipertiroidi tedavisinde kullanılan beta blokörlerin hastalığın klinik semptomlarından hangisinin düzelmesine hiç etkisi yoktur? A) Sıcak intoleransı C) Mental semptomlar E) Proksimal miyopati B) İshal D) Kilo kaybı 9-D Beta blokörler (propronalol) hipertirodik hastalarda hem semptomları azaltıcı etkileri hem de T4-T3 dönüşümünü azaltıcı etkileri nedeni ile kullanılırlar.Bununla beraber beta blokör tedavisinden kilo kaybı,oksijen tüketimi, üfürüm, T4 düzeyi ve ekzoftalmus hiç fayda görmez. Taşikardi, tremor, göz kapağı çekilmesi huzursuzluk sinirlilik gibi mental semptomlar her zaman, sıcak intoleransı, ishal, proksimal miyopati ise bazen fayda görürler. Pseudohipoaldosteronism tip 2,Gordon sendromudur. Ailevi hipertansiyon, hiperpotasemi, metabolik asidoz ve normal böbrek fonksiyonları ile karakterizedir. 12. Son bir aydır epigastrik ağrı ve dispepsi yakınması olan 15 yaşındaki erkek hastaya yapılan endoskopik incelemede midede antral bölgede mikronodülarite (minyatür kaldırım taşı manzarası) saptanıyor. 10. Gebelikte ve puberte döneminde iyi tansiyon ve şeker regülasyonuna rağmen kötüleşebilen diyabetik komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Liddle sendromu Meyan kökü kullanımı 17 alfa hidroksilaz eksikliği Ektopik ACTH salgısı Gordon sendromu Nefropati Retinopati Sensoriyal nöropati Periferik arter hastalığı Otonom nöropati Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Helikobakter pylori gastriti C) Lenfositik gastrit E) Akut CMV gastriti B) Chron hastalığı D) Eozinofilik gastrit 12 - A Endoskopi çoğu zaman gastritin spesifik tanısını koymada yetersizdir. Etiyoloji ve nedene yönelik biyopsi yapılması gerekir. Örneğin mide pililerinde kabalaşma görmek yani hipertrofik gastropatilerde endoskopik görünüm aynı olmakla beraber spesifik neden ancak biyopsi ile konabilir. (Menetrier gastriti, ZES, amiloidoz, diffuz mide Ca vb) Bununla birlikte çocukluk ve erken adölesan dönemde erken dönem kronik H.Pylori gastritinde antrumda nodüller tarzda infiltrasyon görmek( minyatür kaldırım taşı manzarası ) H.Pylori gastriti için spesifik sayılır. 10 - B Diyabetik hastalarda en sık görülen akut komplikasyon hipoglisemiyken en sık görülen kronik komplikasyon periferik sensoriyal nöropatidir.Diyabetik mikrovasküler komplikasyonlar şeker regülasyonu ile ilşkilidir.Bununla birlikte diyabetik retinopati puberte ve gebelik döneminde iyi şeker regülasyonu altında bile kötüleşebilen diyabet komplikasyonudur.Bu nedenle diyabet tanısı yeni konmuş Tip 1 diyabetiklerde bile puberte döneminde göz dibi muaynesi yapılmalıdır. 49 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 14. Alfa 1 antitripsin eksikliği sonucu görülen sirozun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? Chron hastalığı üst GİS en sık duadenumu tutar,Chron hastalığında görülen kaldırım taşı manzarası aftöz ülserler arasında kalan sağlam dokunun yarattığı manzaradır. A) Elastaz başta olmak üzere proteaz aktivasyonunun engellenememesi B) Anormal üretilen alfa 1 antitripsinin karaciğer hücrelerinde birikmesi. C) Kollojen yıkımının azalıp sentezinin artması D) Sık tekrarlayan viral ve bakteriyal enfeksiyonlar E) Alfa 1 antitripsin eksikliği varlığında alkol kullanımı Lenfositik gastrit otoimmun nedenli olduğu düşünülen sıklıkla çölyak hastalığına eşlik eden bir hastalıktır.Spesifik bir endoskopik görünümü olmamakla beraber daha çok histolojik olarak faveolar hiperplazi ve glandüler hiperplazi ile karakterize hipertrofik ( pili kabalaşması) gastropati yapar. Eozinofilik gastrit gıda duyarlılığına bağlı geliştiği düşünülen histolojik olarak eozinofil infiltrasyonu ile karakterize GİS her yerinde görüle bilen bir hastalıktır.Tıpkı Chron hastalığı gibi transmural tutulum yapar. 14 - B Alfa 1 antitripsin (AAT) in kandaki eksikliğinin nedeni anormal üretilen ve karaciğer endoplazmik retikulumunda birikerek atılamayan polimerleşen protenin varlığıdır. (PİZZ genotipinde daha sık) Kronik karaciğer hastalığının nedeni karaciğerden atılamayan polimerize AAT yarattığı hepatoselüler hasardır. AAT eksikliği sonucunda olan amfizemin nedeni ise anormal yapıdaki AAT in hepatositlerden plazmaya verilememesi nötrofilik elastaz başta olmak üzere proteaz inhibisyonunun olmamasıdır.Özetle AAT eksikliğinde kronik karaciğer ve akciğer hastalığı oluşmasının mekanizması farklıdır. CMV enfeksiyonu özellikle immun supresif kişilerde viral gastrit nedenidir.Çocukluk çağında geçirilen akut CMV enfeksiyonu geçici antral tutulumlu Menetrier hastalığına neden olur. Endoskopik olarak hipertrofik görünüm mevcuttur. 13. Çölyak hastalığı için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) HLADQ2 ve HLADQ8 birlikteliği sıktır. B) Villüs atrofisine rağmen enterokinaz aktivitesi bozulmaz. C) Hastalığa eşlik eden en sık otoimmun hastalık Tip 1 Diyabettir. D) Kesin tanısı ince bağırsak biyopsisinde Çölyağa spesifik olan değişikliklerle konur. E) Glütensiz diyet sonrasında otoimmun seroloji negatifleşir. 15. Aşağıdakilerden hangisi wilson hastalığının bulgularından biri değildir? A) B) C) D) E) 13 - D Çölyak günümüzde en sık genetik geçişli hastalık olarak kabul edilmektedir.Hastalığın klasik malabsorbsiyonla giden formu daha seyrek görülürken atipik formlar daha sıktır (Dermatitis herpetiformis,nedeni açıklanamayan transaminaz yüksekliği,infertilite ,refrakter demir eksikliği anemisi v.b ) İnce bağırsakta villüs atrofisi yapan malabsorbsiyon nedenlerinde ince bağırsak enterokinaz aktivitesi azalırken ilginç olarak villüs atrofisinin görüldüğü Çölyak hastalığında enterokinaz aktivitesi azalmaz.Villüs atrofisi yapan birçok hastalık olduğu için Çölyak hastalığının tanısında ince bağırsak biyopsisi altın standart tanı yöntemi olmasına rağmen biyopside saptanan bulgular (villüs atrofisi,kript hiperplazisi ve intraepitelyal lenfosit infiltrasyonu ) Çölyak hastalığına spesifik değildir.Çölyak tanısı öykü+otoimmun seroloji+ince bağırsak biyopsisinin kombinasyonu ile konur. 15 - E Wilson hastalığı 13. kromozomda ATB7B gen defekti sonucunda bakır metabolizmasının bozulduğu OR geçişli metabolik karaciğer hastalığıdır.Bu gen defekti sonucunda serüloplazmin sentzinde azalma bakırın safra ile atılımında bozulma ortaya çıkar.Serüloplazmin önemli bir bakır bağlayıcıdır. (Serüloplazmin aynı zamanda makrofajdan ferroportinle atılan demirin üç değerli hale dönmesini sağlayan proteindir )Serüloplazmin azalması total bakırın azalmasına dolayısıyla kanda serbest bakırın artmasına neden olur.Serbest bakır artışıda proteine bağlı olmayan bakırı ifade ettiğinden idrar bakırının artmasına neden olur. Wilson hastalığı şüphesinde tarama testi olarak 24 saatlik idrarda bakır atılımı kullanılmasının nedenide budur.Kabaca idrarda bakırı artışı kanda artmış serbest bakır anlamına o da serüloplazminin düşük olduğu anlamına gelir.Bakır birikimi sonucunda renal proksimal tübülde etkilendiği için hastada fanconi sendromu ortaya çıkabilir ( total proksimal tübül iflası) buna bağlı hastalarda ürik asidin kan düzeyi azalır.Wilson hastalığında ayrıca bakırın eritrosit membranına yaptığı tokisk etkiden dolayı Coombs negatif hemolitik anemi dolayısıyla indirekt bilirubinemi,retiklositoz gibi laboratuar bulgularıda beklenebilir. Hastalığa en sık eşlik eden otoimmun hastalık Tip 1 Diyabettir.Tanı zorluğu çekilen hastalarda özellikle batı toplumlarında %85 oranında pozitiflik saptandığı için HLADQ2,HLADQ8 tanıda kullanılabilen parametrelerdendir. Çölyak tanısı konulan ve refrakter formda olmayan hastalarda glutensi diyet ile önce klinik,sonra seroloji yıllar içerisinde de ince bağırsaktaki histopatoloji tamamen düzelir.Çölyak tanılı hastalarda glutensiz diyetle hasta düzelmiyorsa en sık nedeni diyete uyumsuzluktur. www.tusem.com.tr Düşük seruloplazmin düzeyi Kanda azalmış total bakır düzeyi İdrar bakırının artması Ürik asid düşüklüğü Kanda azalmış serbest bakır düzeyi 50 KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 16. Aşağıdaki antiviral ilaçlardan hangisi kronik hepatit B enfeksiyonu tedavisinde kullanılmaz? A) Gansiklovir C) Lamivudin E) Entekavir 18 - A PNH kazanılmış stem cell defektidir. Normal hematopoezde stem cell yüzeyinde, eritrositlerin komplemana bağlı yıkımını önleyen glikoproteinler bulunur (DAF (CD55), MIRL (CD 59)). PIG-A mutasyonu sonucu GPI glikolipidinin sentezi azaldığı için (glikozil fosfatidil inozitol), bu glikoproteinlerin (CD59 ve 55) ekspresyonu azalır. Dolayısıyla eritrositler kompleman aracılıklı hemolize duyarlı hale gelirler. B) Tenofovir D) Telbivudin 16 - A Gansiklovir, sitomegalovirus (CMV) enfeksiyonu tedavisi ve profilaksisinde kullanılan antiviral ilaçtır. Diğer seçeneklerde yer alan ilaçlar kronik hepatit B tedavisinde kullanılabilen oral antiviral ilaçlardır. 19. Aşağıdakilerden hangisi antikoagülan sisteme ait bir eleman değildir? Bu antiviral ilaçlardan Tenofovire şu ana kadar direnç bildirilmemiştir. Lamivudine ise YMDD mutasyonu sonucu yüksek oranda direnç gelişebilir. A) B) C) D) E) 17. Aşağıdakilerden hangisi “intravasküler hemolizin belirgin olduğu” bir hemolitik anemi nedeni değildir? A) B) C) D) E) Yanlış kan transfüzyonu Paroksizmal soğuk hemoglobinürisi Paroksizmal noktürnal hemoglobinüri G-6-P dehidrogenaz enzim eksikliği Sıcak tip otoimmün hemolitik anemi 19 - E Antikoagülan sistemin elemanları damar endoteli, antikoagülanlar (AT III, protein C ve S, TFPI) ve fibrinolitik sistemdir. Damar endoteli normalde hem içerdiği hemde salgıladığı maddelerle trombüs oluşumunu önleyen antikoagülan özelliğe sahiptir, bu sayede tıkanıklık olmadan normal kan akımı sağlanır. AT III gibi maddeler ise koagülasyon kasakdının değişik aşamalarını inhibe ederler. Doku faktörü ise ta tersine koagülasyon kaskadında rol alır, prokoagülandır. 17 - E Tabloda görülen hastalıklarda heomoliz intravasküler ağrırlıklıdır, sıcak tip OİHA’de ekstravasküler ağırlıklı hemoliz olur. Tablo: İntravasküler ağırlıklı hemoliz görülen önemli hastalıklar Hastalık Başlangıç Mekanizma Tanı Yorum Yanlış kan Ani ABO CrossATN, DİK transfüzyonu uyumsuzluğu match Akım Tromboz, CD59 (-) PNH Kronik/ eritrositlerin sitometrisi pansitopeni akut komplemana ataklar bağlı yıkımı PSH Akut İmmün yıkım D-L Viral antikoru enfeksiyon tetikler Sepsis Ani C) perfiringes Kan Başka ekzotoksin kültürü etkenlerde yapabilir Marş Ani Travmaya Öykü Hafif hemoliz hemoglobinürisi bağlı yıkım Destek Kapak hemolizi Kronik Travmaya Öykü, tedavisi, ağırsa bağlı yıkım PY’de reoperasyon şistosit Birçok neden MAHA Akut/ Travmaya Öykü, kronik bağlı yıkım PY’de şistosit G6PD eksikliği Akut Tetikleyici G6PD Enfeksiyon, faktörle yıkım tayini ilaç, favism 20. Dasatinib, nilotinib gibi ilaçlar hangi hematolojik malginitenin tedavisinde etkilidir? A) AML B) KML C) ALL D) KLL E) Miyelodisplastik sendrom 20 - B KML tedavisinde ilk seçenek tedavi tirozin kinaz inhibitörleri (Gleevec = imatinib mesylate, dasatinib veya nilotinib). Dasatinib ve nilotinibi kaldıramayan hastalarda hastaya göre hidroksiüre, interferon, sitozin arabinozid tercih edilebilir. Refarkter vakalarda kemik iliği nakli yapılır. 21. Aşağıdakilerden hangisi lenfoma riskini artıran bir durum değildir? A) B) C) D) E) 18. Paroksizmal noktürnal hemoglobinüride eritroid hücrelerin membranında ekspresyonu azalan aşağıdakilerden hangisidir? A) CD 55 ve 59 C) CD 41, 61 E) CD 3 Damar endotelinden salgılanan nitrik oksit Antirombin TFPİ Protein C Doku faktörü B) CD 34 D) CD 15, 45 Klienfelter sendromu gibi immün yetmezlik durumları Sjögren sendromu HİV enfeksiyonu Uzun süreli fenitoin kullanımı Uzun süreli NSAİİ kullanımı 21 - E Uzun süreli NSAİİ kullanımının lenfoma ile bir ilişkisi yoktur, diğer seçeneklerde riski artıran durumlar belirtilmiştir. 51 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER Kalıtsal immün yetmezlikler Klinefelter sendromu Chédiak-Higashi sendromu Ataxia-telangiectasia sendromu Wiskott-Aldrich sendromu Common variable immunodeficiency disease Kalıtsal immün yetmezlikler İyatrojenik immünsupresyon HIV-1 enfeksiyonu Hipogamaglobülinemi 24. On iki yıllık Raynaud fenomeni öyküsü olan 42 yaşında bir hastada son 1 aydır giderek artan ne-fes darlığı ortaya çıkıyor. Fizik muayenede ciltte kalınlaşma, gerginlik ve parmak uçlarında digital skarlar saptanıyor. Laboratuvar incelemelerinde ANA 1/320 titre ile pozitif, antisentromer antikor (+) olarak bulunuyor. Otoimmün hastalıklar Sjögren sendromu Çölyak hastalığı RA ve SLE Kimyasallar ve ilaçlar Fenitoin Böcek ilaçları Radyasyon Kemoterapi ve radyoterapi öyküsü Efeksiyöz ajanlar A) Pulmoner hipertansiyon B) Pulmoner nodüller C) Pulmoner tromboemboli D) Pulmoner vaskülit E) Bronşiyal astım 24 – A Progresif sistemik sklerozis (skleroderma), küçük arter, mikrodamar ve bağ dokusunun fibrozisi ile giden ve viseral organları da tutan nadir bir kronik hastalıktır. GİS (en sık ösofagial hipomotilite), böbrek (malign HT ve oligüri (ABY), kalp (sessiz perikard effüzyonu, fibrozis ve band nekrozu), kas-iskelet sistemi (RA benzeri artrit, myopati ve kas atrofisi, keratokonjiktivitis sicca, xerostomi) ve pulmoner tutulum (plevral effüzyon, pulmoner HT, fibrozis, rstriktif akciğer hastalığı) olabilir. Pulmoner tutulum sklerodermada en sık ölüm nedenidir. Pulmoner HT’un en erken bulgusu trikuspit yetmezliğidir. Diffüzyon kapasitesinin ölçümü en duyarlı testtir. Raynaud fenomeni sklerodermalı hastalarda çok sık saptanır. Laboratuvar incelemelerde Scl-70 (anti topoizomeraz), antisentromer antikor, ANA (%70-90), RF (%25), hipergamaglobulinemi ve sedimentasyon artışı vardır. 22. Tümör lizis sendromunda hangi organa ait yetmezlik sık bir ölüm nedenidir? A) Akciğerler C) Karaciğer E) Pankreas B) Beyin D) Böbrekler 22 - D Tümör lizis sendromu, tümör yükü ve turnoveri fazla olan yüksek dereceli lenfomalarda ve lösemilerde, tedaviye bağlı aşırı miktarda tümör hücresinin yıkımına bağlı oluşan, biyokimyasal bozukluklar ve ağır vakalarda akut böbrek yetmezliği ile seyreden klinik tablodur. 25. Yetmiş yaşında bayan hasta uzun süren ishal sonrası iştahsızlık, halsizlik, bulantı, baş dönmesi, letarji ve oligüri nedeniyle getirildi. Fizik incelemesinde mukoz membranları ve dili kuru, hipotansif, taşikardik; BUN= 100 mg/dl, Cre=2 mg/dl, Na=153 mEq/L, pH=7.28, idrar Na 5 mEq/lt olarak bulunuyor. 23. Yoğun bakım ünitelerinde en sık nazokomiyal (hastane kaynaklı) invaziv ishale neden olan sporlu anaerob bakteri aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Enteroinvaziv E. coli Klebsiella oxytoca Clostridium difficile Saureus enterotoksin B Clostridium perfringens Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Prerenal ABY B) Akut tübüler nekroz C) Akut glomerülonefrit D) Akut intersitiyel nefrit E) Renal arter stenozu 25 - A Prerenal ABY, en sık ABY nedenidir. Hipovolemi, kardiyak outputun azalması veya sistemik vazodilatasyon yapan hastalıklara bağlı oluşur. Böbrekte yapısal hasar yoktur, renal hipoperfüzyona fonksiyonel bir cevap olarak oluşur, renal perfüzyon ve glomerüler filtrasyon basıncı düzeltilirse hızla düzelir. Fakat tedavisiz kalırsa böbrek parankim hasarı ve akut tübüler nekroz ile sonuçlanır. 23 - C Yoğun bakım ünitelerinde en sık nozokomiyal (hastane kaynaklı) invaziv ishale neden olan sporlu anaerob bakteri Clostridium difficile’dir. Yine antibiyotik kullanımı ile ilişkili ishal, kolit ve psödomembranöz enterokolitin en sık etkeni Clostridium difficile’dir. Yoğun bakım ünitelerinde en sık nozokomiyal enfeksiyon (hastane kaynaklı) üriner sistem enfeksiyonu etkeni E. coli’dir. En önemli risk faktörü ise üriner kateter kullanımıdır. Soruda hipovolemi yapan uzamış ishal tablosu mevcuttur, cevap pe-renal ABY veya ATN olmalıdır. İdrar Na düşük, BUN/Cre >20 pre-renal ABY lehine ipuçlarıdır. Yoğun bakım ünitelerinde en sık kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu etkeni Staphylococcus epidermidis (slime fakörü mevcuttur) ’dir. İdrar Na, mEq/lt Fraksiyone Na atılımı (%) Böbrek yetmezliği indeksi (%) İdrar dansitesi İdrar osmolalitesi, mosm/kg İdrar üre nitrojeni/BUN İdrar kreatinin/serum kreatinin Serum BUN/kreatinin oranı Yoğun bakım ünitelerinde en sık ventilatörle ilişkili pnömoni etkenleri; Acinetobacter baumannii, Pseudomonas aerugunisa, Klebsiella türleri, metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) ’dur. www.tusem.com.tr Bu hastada nefes darlığına aşağıdakilerden hangisinin neden olduğu düşünülmelidir? 52 Prerenal ABY <20 <1 <1 >1020 >500 >8 >40 >20 Akut tübüler nekroz >40 >1 >1 <1010 <350 <3 <20 <20 KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 26. Otuzbeş yaşındaki erkek hastanın motor kazasında sol bacak ve kalça kırıkları mevcut. Kan basıncı 80/60 mm Hg, PCV= 30. Hastaya 2 ünite kırmızı küre veriliyor ve kırıklar stabil hale getiriliyor. 2 gün sonra tekrar 1 ünite transfüzyon ihtiyacı doğuyor. Hastada aynı gün konfüzyon ve taşikardi meydana geliyor. Akciğer sesleri doğal. Vücudunda ekimoz ve peteşiler tesbit ediliyor. Göğüs radyogramında yama tarzında alveoler opasiteler ve hipoksemi tesbit ediliyor. Bu gruba giren hastalıklar; Ankilozan spondilit, Reiter/reaktif artrit, Psöriyatik artrit ve İnşamatauvar barsak hastalıklarıyla ilişkili artrit’tir. Ankilozan Spondilit Tanım: Aksial iskeletin en sık inşamatuvar hastalığıdır. En önemli bulgusu semptomatik sakroileitdir (genellikle bilateral). HLA-B27 en sık AS’de pozitiftir (% 80-90). AS‘de primer patoloji entesis (ligamentöz yapıların kemiğe bağlandığı bölgeler) bölgesindedir. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisi olabilir? A) B) C) D) E) Yağ embolisi Pulmoner tromboemboli Serebral ödemle birlikte nörojenik pulmoner ödem Göğüs kontüzyonu Menengokoksik menenjit Klinik: Genç erkek hastalığıdır. Bel ağrısı en sık görülen semptomdur, sabah sertliği ile birliktedir ve egzersizle hafişer, normal lordoz kaybolmuştur. Göğüs ekspansiyonu azalmıştır. Lumbal vertebra hareketliliği (şeksiyonu) kısıtlıdır ve Schober testi ile (öne doğru eğilme) saptanır. Geç dönemlerde kalça ve boyunda şeksiyon kontraktürleri gelişir. Periferik eklemlerden en sık kalça ve omuz tutulur. 26 – A En muhtemel teşhis yağ embolisidir. Bu teşhisi destekleyen bulgular; uzun kemik kırıları, ciddi yanık ya da nadiren liposuctiondan 72 saat sonra gelişen diffüz alveoler infiltrasyon, serebral disfonksiyon ve peteşiel döküntülerdir. Retinal hemoraji ve exudalar bu sendromda görülebilir. Yama tarzında infiltrasyon pulmoner tromboembolizm ile uyumludur. Göz en sık tutulan eklem dışı organdır (akut anterior üveit şeklinde). Sistemik tutulum olarak apikal pulmoner fibrozis, aort yetmezliği, amiloidoz, IgA nefropatisi (4A) olabilir. Kauda equina sendromu görülebilir. Laboratuvar: Sedimantasyon yüksekliği, CRP(+)’liği, anemi, ALP yüksekliği olabilir. Sinoviyal sıvı bulguları non-spesifiktir. Serum IgA düzeyleri yüksek olabilir. 27. Aşağıdakilerden hangisi böbrek naklinde rejeksiyon riski yüksekse kullanılır? A) Antitimosit globulin C) Anti-CD3 E) Anti-CD20 29. Alzheimer hastalığında ilk etkilenen kognitif fonksiyon aşağıdakilerden hangisidir? B) Anti-CD25 D) Anti-CD52 A) Praksi D) Yakın hafıza 27 - B Renal transplantasyonun en önemli konularından biri immünsüpresif tedavidir. Profileksi (kortikosteroid, siklosporin A, azotioprin) veya rejeksiyon riski yüksekse CD25 antikorları (basiliximab, dasilixumab) kullanılır. Anti-CD25, indüksiyon amacıyla kullanılmasına rağmen belirgin lenfosit azaltıcı etkide bulunmaz. C) Gnozi 29 - D İlk dejenerasyon hipokampusta dır bu da özellikle yakın bellek kaybına neden olur. 30. Posterior inferior serebellar arter (PICA)’in medial dalının tıkanması sonucunda beyin sapında hangi yapı etkilenmez? 28. Asimetrik oligoartrit aşağıdakilerden hangisin özelliğidir? A) Polimiyaljia romatika C) Ankilozan spondilit E) Romatoid artrit B) Dikkat E) Konuşma A) Nukleus ambigius B) Kortikospinal yol C) Lateral spinotalamik yol D) İnferior serebellar pedinkül E) 5. kraniyal sinirin desendan nükleusu B) SLE D) Osteoartrit 28 – C Asimetrik oligoartrit (2-4 arası eklem tutulumu) seronegatif artritlerin özelliğidir (GO-PARİS kısaltmasının PARİ kısmı: psoriyasis, ankilozan spondilit, reiter, İBH artriti). 30 - B Hastada güç kaybının olmaması bu tıkanıklığın en ilgi çeken noktasıdır. SERONEGATİF SPONDİLOARTROPATİLER Tanım: RF negatişiği ve omurga tutulumu ile giden bir grup romatizmal hastalığın ortak ismidir. Bu hastalarda inşamatuvar periferik artrit yanında oral aft, psoriyatik deri ve tırnak lezyonları, konjuktivit ve üveit gibi göz lezyonları görülür. Periferik eklem tutulumu genellikle asimetrik ve oligoartikülerdir. Ailesel bir yatkınlık olup çoğunda HLA-B27 pozitiftir. 31. Sinir biyopsisi ile tanı konulamayan hastalık aşağıdakilerden hangisidir? A) Vaskülit B) Amiloidozis C) Dev aksonal nöropati D) Metakromatik lökodistrofi E) Guillain-Barre Sendromu 53 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 31 - E Guillain-Barre Sendromu BOS da albiminositolojik dissasiasyon ile tanıya gidilir. Sinir biopsisi; genelde ayak bileğinin hemen yukarısından sural sinir örneklerinin alınması ile gerçekleştirilen sinir biyopsisi, özellikle demiyelinizan, inflamatuar ve infiltratif periferik sinir hastalıklarında tanı için oldukça yardımcıdır. 36. Hangisi deliryum tremens tedavisinde sedasyon için ilk olarak tercih edilen ilaçtır? A) Haloperidol C) Propranolol E) Karbamazepin 32 - D Transkortikal afazide tekrarlama mükemmeldir. 33. Allerjik kontakt dermatitte etkenin saptanması amacıyla aşağıdaki yöntemlerden hangisi kullanılır? A) Yama testi B) Delme testi C) Tzanck testi D) Radioallergosorbent test (RAST) E) Serum total IgE değeri 33 - A Yama testi allerjanı saptamak için, allerjik kontakt dermatit (AKD) tanısında kullanılan temel testtir 34. Kemik patolojilerinin görüntülenmesinde başvurulacak yöntem aşağıdakilerden hangisi değildir? 37. Yirmi dokuz yaşında kadın hasta. Halsiz olduğunu, son altı ayda yüksek lisans sınavları nedeniyle yoğun çalıştığını ve aşırı zayıfladığını (45 kilodan 29 kiloya düşmüş) belirtiyordu. Ergenlikten bu yana şişmanlama ve zayıflama dönemleri, bir yıldır amenore tanımlıyordu. Açlık kan şekeri 29 mg/ml, karaciğer fonksiyon testleri normalin 3-4 katı ve hiponatremi saptandı. Manyetik rezonans görüntüleme Direkt grafi Sintigrafi Bilgisayarlı tomografi USG 34 - E USG kemik patolojileri ve akciğer parankim problemleri için kullanılmaz Bu hastanın tanı ve tedavisi aşağıdakilerden hangisidir? A) Depresyon - Psikiyatri kliniğine yatırılır ve EKT uygulanır B) Anoreksiya nervoza - Psikiyatri kliniğine yatırılır ve mirtazapin başlanır C) Anoreksiya nervoza - Psikiyatri kliniğine yatırılır ve % 5 glikoz ile tedavi başlanır D) Anoreksiya nervoza - Psikiyatri kliniğine yatırılır, Acilen İç Hastalıkları kliniğine konsülte edilir E) Anoreksiya nervoza İç Hastalıkları polikliniğine yönlendirilir 35. Aşağıdakilerin hangisinde negatif tip şizofrenideki temel bulgular verilmiştir? A) Apati, anerji B) Sanrı, varsanı C) Sirkumstansiyalite, tanjansiyalite D) Garip ve dezorganize davranışlar E) Enkohorans, dezoryantasyon 35 - A 37 - D Anoreksiya nervoza hastalığında temel hedef kişinin kilosunun sağlıklı düzeylere gelmesini sağlamaktır. Hasta tedaviyi kabul etmiyorsa ya da ciddi metabolik sorunlar ortaya çıkmışsa, hastaların zorunlu olarak hastaneye yatırılması gerekebilir. Beslenme sorununa bağlı ortaya çıkmış metabolik sorunların tedavisinde iç hastalıkları hekimlerinden yardım istenir. Hastane yatısı sürecinde kişinin beslenmesi yakından takip edilir. Negatif belirtiler Duygulanım Bozukluğu (Duygulanımda yüzeysellik donuklaşma yada küntleşme) Düşüncede fakirleşme, Soyut düşüncenin bozulması Dikkat azalması, bellek azalması Avolisyon-Apati: (Amaca yönelik davranışların başlatılmasında azalma tüm etkinliklere karşı dürtü, enerji ve ilgi azlığı) Keyif alamama ( Anhedoni ) Konuşma Bozukluğu (fakirleşmesi, dağınıklık, yavaşlama, Aloji (Konuşamazlık) Sosyal geri çekilme, Depresif duygudurum, anksiyöz duygudurum, suçluluk duygusu, gerginlik, sinirlilik ve kaygı Sorumluluk almama, iş ve toplumsal uyumda bozulma www.tusem.com.tr B) Diazepam D) Vitamin B12 36 - B Delirium tremens’in temel özelliği, kişinin alkol alımını bırakması veya azaltmasından sonraki bir hafta içinde ortaya çıkan deliryum tablosudur. Ancak bu sendrom, Deliryum’la birlikte, Otonomik hiperaktivite (taşlikardi, terleme, ateş, anksiyete, uykusuzluk, hipertansiyon), idrak bozulmaları (başlangıçta görme ve temas hallüsinasyonları olmak üzere hallüsinasyon ve illüzyonlar) ve Psikomotor aktivitenin dalgalı bir seyir göstermesi (hipereksitabiliteden letarjiye kadar) ile karakterizedir. 1- Vitamin verilmesi: Derhal 100 mg thiamine IV veya IM olarak uygulanmalı daha sonraki günler aynı dozda thiamine oral ya da IM verilmelidir. Folik asid, B12 ve diğer B Kompleks vitaminler ve nikotinamid ve di¤er vitaminler (polivitamin) yeteri kadar verilmelidir. 2. Sedasyonun sağlanması: Deliryum gelişmiş bütün hastalara, her iki saatte bir oral yoldan, 50-100 mg chlordiazepoxide veya diazepam 10-20 mg başlanmalı, oral tedavi mümkün değilse IV yoldan sedasyon sağlanıncaya kadar verilmelidir. 32. Aşağıdaki afazi tiplerinden hangisinde tekrarlama korunmuştur? A) Broca afazisi B) Global afazisi C) Kondüksiyon afazisi D) Transkortikal afazisi E) Wernicke afazisi A) B) C) D) E) Önceden belirlenmiş bir plan çerçevesinde yakın takipli bir beslenme programı uygulanarak kişinin sağlıklı kiloya gelmesi sağlanır. 54 KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 38. Yergason testi hangi tendon patolojisi için tanı koydurucudur? A) B) C) D) E) 40 - A 2 gurup alınmış biri vaka diğeri kontrol gurubudur. Supraspinatus tendonu İnfraspinatus tendonu Biseps tendonu Subskapularis tendonu Teres minör tendonu 41. 40. sorudaki çalışmadan hangi sonuca ulaşılabilir? A) Tahmini rölatif risk 6 B) Rölatif risk 6 C) Atfedilen risk 2 D) Tahmini rölatif risk 2 E) Tahmini rölatif risk 6 38 - C Bisipital tendinit: Biceps kası iki parçadan oluşan bir kastır. Bu kasın uzun başının tendonu humerus kemiğinin baş kısmında bulunan büyük ve küçük çıkıntılar arasındaki oluktan (Bisipital oluk) geçer. Bisipital oluk içinde tendonun devamlı sürtünmesi ve kronik travması ile olur. Özellikle başın üzerinde fırlatma ve vuruş yapan sporcularda görülür. Bisipital tendinit ve rotator cuff tendiniti bir arada bulunabilir. Hastalarda omuzun ön tarafında lokalize olan ve biseps boyunca yayılan ağrı yakınması bulunur. Yergason testi önkolun zorlu supinasyonu sırasında ağrı oluşturulur. 41 - D 80/100 : 40/ 100: 2 42. Aşağıdakilerden hangisi işyeri hekiminin görevleri arasında yer almaz? A) B) C) D) E) İşyeri sağlık koşullarını izlemek İşçilerin işe giriş muayenelerini yapmak İşyerindeki kreş ve çocuk bakım yerlerini izlemek İşyeri mutfak ve yemekhane düzenini izlemek Toplu sözleşmelerde gözlemci olarak bulunmak 42 - E 39. Elli yaşında bir ev hanımı sağ elinin 4 ve 5. parmaklarında uyuşma, karıncalanma ve parestezi, kavrama gücünde azalma şikâyetleriyle başvuruyor. 43. Annede bağımlılık yapan aşağıdaki maddelerden hangisinin yenidoğanda yoksunluk belirtilerine neden olmaz? Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Karpal tünel sendromu Epikondilit Omuz sıkışma sendromu Kübital tünel sendromu Tetik parmak A) Kokain C) Metadon E) Fenobarbital 44. Otuz iki gebelik haftasında normal vajinal yolla doğan bebeğin ilk saat içinde takipne, inleme ve subkostal çekilmeleri başlar. Nazal oksijen tedavisine rağmen siyanoz geliştiren bebeğin 6 saatlik iken çekilen akciğer grafisinde ince retikülogranüler infiltrasyonlar ve hava bronkogramları saptanıyor. 40. Günlük kahve tüketimi ile pankreas kanseri gelişimi arasında nedensel ilişkinin incelendiği bir araştırmada, pankreas kanseri olan 50 hastanın % 80 inin, pankreas kanseri olmayan 100 kişiden ise % 40 ının günde 3 fincan ve üzerinde kahve tükettiği saptanmıştır. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Bu bilgilere göre, bu araştırmanın tipi aşağıdakilerin hangisidir? A) Vaka-kontrol C) Retrospektif kohort E) Tanımlayıcı B) Eroin D) Alkol 43 - A Kokain bağımlılığı gebe kadınlarda sıktır (olay elbette amerikada geçiyor I), ancak bebeklerde yoksunluk olağan değildir; gebelik prematüre doğum, plasenta dekolmanı ve fetal asfiksi ile komplike olabilir. Bebeklerde ise İUGG, nörolojik ve davranışsal defektler, gelişme geriliği ve öğrenme güçlükleri olabilir. Yenidoğanda yoksunluk yapan ilaçlar ve semptomlar. 39 - D Ulnar oluk sendromu (Kubital tünel sendromu) • N. Ulnaris; girsekte kubital tunelde (veya el bileğinde Guyon kanalında) sıkışabilir. • Elin hipotenar bölgesinde atrofi, son birbuçuk parmakta ağrı ve hipoestezi görülür • Elin dış kısmı ve 1.5 parmakta uyuşma, kavramada azalma, hipotenar atrofi • Kesin tanı EMG, sinir ileti çalışması • Tedavi; NSAİ ilaçlar, İstirahat ateli, Geçmeyen semptomatolojide cerrahi B) Kesitsel D) Kohort Siyanotik kalp hastalığı Yenidoğanın geçici takipnesi Primer pulmoner hipertansiyon Hiyalen membran hastalığı Amniyotik sıvı aspirasyonu 44 - D 55 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 45. Önceki soruda tanımlanan hasta için en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) 47. Diyabetli kadınlarda görülen yüksek riskli gebeliklerde, fetal akciğer matüritesinin belirlenmesine yönelik aşağıdaki yöntemlerden hangisi daha duyarlıdır? Basınçlı nazal oksijen (CPAP) Inhaler nitrik oksit Endotrakeal eksojen sürfaktan Intravenöz PGEı Antibiyotik tedavisi A) Amniyotik sıvıda fosfatidilgliserol ölçümü B) Amniyotik sıvıda lesitin/sfingomiyelin oranının belirlenmesi C) Matemal serum alfa-fetoprotein ölçümü D) Gerçek zamanlı ultrsonografi E) Fetoskopi 45 - C Prematüre bir bebekte doğumdan hemen sonra başlayan takipne ve solunum sıkıntısı tablosunda ilk akla gelecek tanı respiratuar distres sendromudur (hiyalen membran hastalığı). Nazal oksijene rağmen siyanoz ve kliniğin kötüleşmesi de geçici takipneden çok RDS’yi düşündürmektedir. Diğer şıklarda solunum sıkıntısı ve siyanoza neden olabilecek durumlar verilmiştir. Ancak hastanın akciğer grafisi bulguları diğerlerinden ayrımı sağlamaktadır. Grup B streptokok sepsis ve pnömonisi klinik ve radyolojik olarak RDS’den ayırt edilemeyebileceği için seçenekler arasına konulmamıştır. Primer pulmoner hipertansiyon prematürelerden çok matürlerin hastalığıdır. Aspirasyon sendromları ise İU hipoksi yaşayan bebeklerin sorunudur. 47 - A Matemal diyabet RDS’nin önemli risk faktörlerinden biridir. Fetal hiperinsülinizm sürfaktan oluşumunu engeller. Nor malde, gebeliğin 36. haftasında, lesitin / sfingomiyelin oranı 2/1’e ulaştığında akciğer matüritesi tamamlanır, RDS riski düşer. Ancak diabetik anne bebeklerinde sürfaktan yapısındaki fosfolipidlerin üretimi yetersiz olduğundan, L/S oranı 2/1 olduğunda dahi, yaşıtlarına göre RDS riski daha yüksektir. Fetal akciğer matüritesini belirlemede amniyotik sıvıda fosfatidilkolin ve fosfatiditilgliserol gibi sürfaktan yapısında bulunan fosfolipidlerin ölçümü, lesitin/ sfingomiyelin oranının belirlemesine göre daha duyarlıdır. RDS için en uygun tedavi eksojen sürfaktan verilmesidir. Oksijen (nazal, CPAP) ve mekanik ventilasyon destekleyici tedavilerdir. RDS veya uygulanan tedavilere bağlı komplikasyonlar gelişebilir: entübasyona bağlı subglottik stenoz, umblikal kateterizasyona bağlı renovasküler hipertansiyon ve portal ven trombozu (hipertansiyonu), oksijen tedavisine bağlı retinopati ve kronik akciğer hastalığı, sürfaktan tedavisi ve RDS’ye bağlı pulmoner kanama ve diğerleri... Diğer seçeneklerin fetal akciğer matüritesinin belirlenmesiyle doğrudan ilgileri yoktur. 48. Aşağıdakilerden hangisi A vitamini (retinoik asit) embryopatisinin özelliklerinden biri değildir? A) B) C) D) E) 46. Hayatın ilk günü sarılığı başlayan ve anne sütü ile beslenen bebekte 2 günlük iken indirekt bilirubin 12 mg/dl, direkt bilirubin 1 mg/dl, hemoglobin 12. 5 g/dl ve direkt Coombs testi pozitif bulunur. Anne kan grubu O Rh (+) ve bebek kan grubu A Rh (-) saptanır. 48 - B Retinoik asit nöral krest ve brankiyal arktan türeyen yapılarda anormalliklere neden olur: Mikrotia (küçük kulaklar), Konotrunkal kalp malformasyonları, Posterior fossa malformasyonları ve Timus ve paratiroid anormallikleri. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Anne sütü sarılığı Fizyolojik sarılık intrauterin enfeksiyon ABO uyuşmazlığına bağlı hemolitik hastalık Rh uyuşmazlığına bağlı hemolitikhastalık 49. Aşağıdakilerden hangisi glikojen depo hastalıklarının özelliği değildir? 46 - D Hayatın ilk günü başlayan sarılık daima patolojiktir ve en sık nedeni kan grubu uyuşmazlığına bağlı hemolitik hastalıktır. Patolojik sarılığın bir diğer ölçütü bilirubin artış hızının günde 5 mg/ dl’den fazla olmasıdır, ki hemolize işaret eder. Hastanın ikinci bilirubin düzeyinin 12 mg/dl olması patolojiktir, indirekt hiperbilurubinemi + anemi (2. gün Hb: 12.5) hemolizi, Coombs testinin pozitif olması immün hemolitik anemiyi gösterir. Anne ve bebek kan gruplarına bakarak uyuşmazlığın tipini belirlememiz gerekir. Anne O grubu ise ABO, Rh (-) ise Rh uyuşmazlığı mümkündür. Anne kan grubu O Rh (+) ve bebek kan grubu A Rh (-) olduğuna göre yanıt ABO uyuşmazlığına bağlı hemolitik hastalıktır. www.tusem.com.tr Mikrotia (küçük kulaklar) Renal agenezi Konotrunkal kalp malformasyonları Posterior fossa malformasyonları Timus hipoplazisi A) Mental gerilik C) Kardiyomegali E) Hiperlipidemi B) Hepatomegali D) Miyopati 49 - A Beyinde glikojen depolanmadığı için, glikojen depo hastalıkları (tip 8 hariç) beyni etkilemez. Persistan hipogisemilere sekonder mental gerilik olasıdır, ancak iyi tedavi bu durumu önler. Halbuki, mukopolisakkarid ve lipid depo hastalıklarının ana özelliği mental gerilik veya yıkımdır. Glikojen depo hastalıkları esas itibarıyla karaciğer ve kası tutar. 56 KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 50. Klasik fenilketonürinin kesin tanısı aşağıdaki laboratuar yöntemlerinden hangisi ile konur? A) B) C) D) E) 52. Bir yaşında çocuk aniden başlayan bacaklarını ve dizlerini karnına çekerek yüksek sesle ağlama atakları ve kusma yakınmalarıyla getirilir. Abdominal muayenede sağ üst kadranda kitle palpe edilir. Rektal muayenede çilek jölesi kıvamında kan ve mukus içeren dışkı saptanır. Fenilalanin hidroksilaz enzim aktivitesinin ölçümü Guthrie testi Kan fenilalanin düzeyinin ölçümü FeCI3 testi Tandem mass spektrometri A) Intestinal volvulus C) Toksik megakolon E) Perfore Meckel divertikülü 50 - C Guthrie, fluorometrik ve tandem mass spektrometriler tarama testi olarak kullanılır. Tarama testi pozitif olan hastanın kesin tanısı kan fenilalanin düzeyinin ölçümü ile konur. Klasik fenilketonüride düzey 20 mg/dL’nin üzerinde bulunur. Fenilalanin hidroksilaz ve kofaktör eksikliklerinin hafif formlarında düzey 2-20 arasındadır; bu hastalarda idrara fenilketonlar çıkmaz. Demir klorür ile idrarda fenilketonların belirlenmesi tarama programlarında kullanılmaz, ancak bu tür programların yeterli olmadığı ülkelerde, semptomatik bebeklerin tanısı için basit bir yöntem olarak kullanılabilir. Enzim çalışmasının yeri yoktur, fakat kan fenilalanin düzeyi 20’nin üzerinde olan hastalarda kofaktör eksikliğinin ekarte edilmesi gerekir. B) Barsak lenfoması D) Intussussepsiyon 52 - D Soruda tipik bir intussussepsiyon olgusu tanımlanmıştır. 1 yaşındaki çocukta %90-95 neden bulunmaz, idiyopatiktir. Büyük çocuklarda ise barsak lenfoması olasılığı düşünülmelidir. 53. Aşağıdakilerden hangisi glüten sensitif enteropati prevalansının arttığı hastalıklardan biri değildir? A) Down sendromu C) Tip 1 diyabet E) Aganglionik megakolon B) Romatoid artirit D) Selektif lgA eksikliği 53 - E Down sendromu, romatoid artirit, Tip 1 diyabet, selektif IgA eksikliği, lenfositik tiroidit, Addison hastalığı, pernisiyöz anemi ve alopesi olan çocuklarda glüten sensitif enteropati prevalansı artmıştır. Çölyak hastalığına dermatitis herpetiformis eşlik edebilir. 54. Dört yaşında kız çocuğu bebekliğinden itibaren büyümesinin iyi olmadığı yakınmasıyia getirilir. 75cm ölçülen boy uzunluğu 1 yaşındaki bir çocuğun boyuyla uyumludur. Fizik incelemede infantil yüz görünümü, burun kökü basıklığı, alın belirginliği, bifid epiglot, orantılı kısa yapı ve küçük el ve ayaklar dikkat çeker. Kemik yaşı 2 yıl ile uyumlu bulunuyor. 51. Kronik ishal, steatore, ödem, hipoalbüminemi, hipogamaglobulinemi, lenfopeni ve gaitada alfa-1 antitripsin yüksekliği saptanan çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? Intestinal lenfanjiektazi Kistik fibrozis Abetalipoproteinemi Ağır kombine immün yetmezlik Konjenital enterokinaz eksikliği Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) 51 - A Tanımlanan kronik ishalli hastada 3 ana özellik vardır: (1) Yağ malabsorpsiyonu (steatore), (2) lenfopeni - düşük Ig, (3) intestinal protein kaybı (ödem, hipoalbüminemi, gaitada alfa-1 antitrpisinin varlığı). Kistik fibroziste (1) ana özelliktir, (3) olabilir, (2) olmaz. Abetalipoproteinemide sadece (1) vardır. Ağır kombine immün yetmezlik hayatın ilk 6 ayında virüs ve mantar ilişkili kronik ishalle başlar, (2) ana özelliktir, ancak (1) ve (3) olmaz. Enterokinaz eksikliğinde sadece ödem ve hipoalbüminemi vardır. Lenfatik damarlardan barsağa lenf sızıntısına bağlı yağ, protein, lenfosit ve ig kaybı olan intestinal lenfenjiektazi tüm klinik tabloyu açıklar. Gaitada alfa-1 antitripsinin bulunması protein kaybettiren enteropati için tanısal bir özelliktir. Protein kaybettiren enteropatisi olan bir hastada öncelikle düşünülmesi gereken bir tanıdır, intestinal lenfenjiektazi. Konjenital hipotiroidizm İskelet displazisi Russel-Silver sendromu Konstitüsyonel boy kısalığı Büyüme hormonu eksikliği 54 - E Fizik özellikler büyüme hormonu eksiliği ile uyumludur; özellikle bidid epiglot gibi orta hat defekti hipofizer patolojiyi destekler. İskelet displazisi orantısız boy kısalığı yapar. Konjenital hipotiroidi tedavisiz olarak 4 yaşına geldiğinde miksödematöz kretenizmin bulgularını verir ve kemik yaşının en geri olması gerekir. Russel-Silver sendromunda kısa boy, asimetrik vücut yapısı (hemihipertrofi), üçgen yüz görünümü ve mikrosefali vardır. Konstitüsyonel boy kısalığı daha çok erkek çocukların sorunudur ve boy sapması bu kadar ağır değildir. TY:4 > KY:2 > BY:1 kombinasyonu da büyüme hormonu eksikliğini desteklemektedir. BH eksikliğinde IGF-1 ve IGFBP-3 düzeyleri düşüktür, ancak kesin tanı en az 2 provokasyon testine yetersiz BH yanıtı alınmasıyla tanı konur. Daha sonra etiyolojiyi belirlemek üzere hipofiz MRG yapılır 57 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 55. Mikropenis, hipospadiyas, kriptorşidizm ve hipertansiyon olan erkek çocuğun laboratuar incelemelerinde hipokalemi, plazma deoksikortikosteron düzeyinde yükseklik yanı sıra aldosteron, renin aktivitesi ve testosteron düzeylerinde düşüklük saptanır. 57. Kulak arkası ve arka servikal zincirde lenfadenopati, yumuşak damakta kırmızı lekeler ve yüzden başlayan ve 24 saat içinde tüm vücuda yayılan makülopapüler döküntü olan çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Kızamık B) Kızamıkçık C) Suçiçeği D) Eritema infeksiyozum (5. hastalık) E) Ekzantem subitum (6. hastalık) Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) 3-Hidroksi steroid dehidrogenaz eksikliği 11 beta-Hidroksilaz eksikliği 17alfa-Hidroksilaz eksikliği 17 beta-Hidroksi steroid dehidrogenaz eksikliği Steroidojenik akut regülatör protein defekti 57 - B Kızamıkçığı (rubella) diğer döküntülü hastalıklardan ayırtan en karakteristik bulgu postauriküler, posterior servikal ve suboksipital LAP dir. Kızamıkçıkta yumuşak damakta birbirinden ayrık gül renkli lekeler (Forchheimer spots) görülür. Kızamıkta ise bukkal mukozada Koplik lekeleri görülür. Yüzden başlayıp gövdeye yayılan makülopapüler döküntü kızamık ve kızamıkçıkta olur. Kızanıkçıkta döküntü 1 günde tüm vücuda yayılıp 3 gün içinde. 55 - C Testis Leydig hücresindeki, kolestrolden testosteron sentezinde görev alan 5 enzimin (Steroidojenik akut regülatör protein, 3(3-Hidroksisteroid dehidrogenaz, 17a-Hidroksilaz, 17-20 liyaz ve 17(3-Hidroksisteroid dehidrogenaz) eksikliği erkek yalancı hermafroditizme (EYH) neden olur. Bu enzimlerden bazıları aynı zamanda adrenal bezdeki aldosteron ve kortizol sentezinde de yer aldığından tuz kaybı veya hipertansiyon eşlik edebilir. Bunlardan StAR ve 33-Hidroksisteroid dehidrogenaz defektinde mineralokortikoid eksikliğine bağlı tuz kaybı (düşük aldosteron, yüksek PRA, hiponatremi ve hiperkalemi) olurken, 17a-Hidroksilaz ve 17-20 liyaz eksikliğinde mineralokortikoid (deoksikortikosteron-DOC) fazlalığına bağlı hipertansiyon, hipokalemi, renin-aldosteron supresyonu olur. Androstenodionu testosterona çeviren 17B-Hidroksisteroid dehidrogenaz (17-ketoredüktaz) eksikliği sadece EYH yapar. 11 (3-Hidroksilaz eksikliği de DOC fazlalığına bağlı hipertansiyon ve hipokalemi yapsa da, aşırı androjen üretimiyle virilizasyona neden olur; kızlarda interseks, erkeklerde periferal erken puberte nedenidir. 58. Omenn Sendromu için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Lenfopeni B) Eozinofili C) Alopesi D) Tüm vücutta yaygın döküntü E) Küratif tedavi kemik iliği naklidir 58 - A Kombine immün yetmezliklerde hem T hem de B hücre yetmezliği söz konusudur. T hücre yetmezliğinin göstergelerinden birisinin lenfopeni olmasına karşın, Omenn sendromunda anneden geçen lenfositler nedeniyle baskın bulgu lenfositozdur. 59. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda astım gelişimi için risk oluşturmaz? A) B) C) D) E) 59 - C Astım gelişim için en büyük risk faktörü bireysel veya ailesel atopi öyküsüdür. Bunun yanı sıra geçirilmiş bronşiolit, vizing ve pnömoni (özellikle RSV’ye bağlı), sigaraya maruziyet diğer risk faktörleridir. Kontakt dermatit ise tip IV reaksiyon olması nedeniyle atopiye yatkınlık yaratan bir durum değildir. 56. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi Staphylococcus aureus enfeksiyonuna bağlı nadiren görülür? A) B) C) D) E) Tonsillofarenjit Akut endokardit Besin zehirlenmesi Toksik şok sendromu Renal apse 60. Obstrüktif ve restriktif akciğer hastalıkları için hangisi yanlıştır? 56 - A S. aureus’un toksin üreten türleri toksik şok sendromu, besin zehirlenmesi, haşlanmış deri sendromu yaparken bazı türler fokal enfeksiyonlara yol açar. Stafilokokların en sık neden olduğu fokal enfeksiyonlar arasında piyojenik cilt enfeksiyonları, osteomiyelit, artirit, endokardit, renal ve perinefrik apseler yer alır. S. aureus’a bağlı üst solunum yolu enfeksiyonları (tonsillofarenjit, otit, sinüzit) çok nadirdir. Solunum yolu enfeksiyonu olarak pnömoni, özellikle kistik fibrozislilerde, daha sık görülür. S.aureus’a bağlı menenjit de sık değildir. www.tusem.com.tr Annede astım öyküsü Bebeklikte atopik dermatit Kontakt egzama Hastaneye yatış gerektiren bronşiolit Düşük doğum ağırlığı A) Hem restriktif hem de obstrüktif hastalıklarda retraksiyonlar görülebilir A) Restriktif hastalıklarda dinlemekle ral duyulurken ekstratorasik obstrüktif hastalıklar stridor vardır C) Restriktif hastalıklarda akciğer grafisinde volüm kaybı mevcuttur. D) Restriktif hastalıklarda solunum hızı azalmış ve derinliği artmıştır. E) Her iki hastalık grubunda da yardımcı solunum kasları kullanılabilir. 58 KLİNİK BİLİMLER 60 - D Obstrüktif Bulgu Solunum Hızı İnspirasyon Süresi Ekspirasyon Süresi Yardımcı solunum kası kullanımı Retraksiyon Solunum hareket amplitüdü Oskültasyon Akciğer grafisi 2014 - 04 - TUSEM KTBT Restriktif Artmış Azalmış Azalmış inspiratuvar Var Yüzeyel Ral Azalmış akciğer Ekstratorasik Azalmış Uzamış Değişmez inspiratuvar Var N veya Azalmış İnspiratuvar Stridor 61. Aşağıdakilerden hangisi pirüvat kinaz eksikliğinin klinik veya laboratuar bulgularından biri değildir? 63. Önceki soruda tanımlanan hastanın aşırı kanaması olması halinde, tedavide ilk seçenek aşağıdakilerden hangisidir? A) Kernikterus B) Splenomegali C) Sferositoz D) Ozmotik frajilitede artış E) Otohemolizde artış A) B) C) D) E) 61 - D Pirüvat Kinaz Eksikliği Otozomal resesif geçişli bir hastalıktır. Hafif makrositoz ve polikromatofili, retikülosit sayısındaki artışı yansıtır. Sferositoz nadirdir, fakat birkaç spiküllü (iğneli) piknosit genellikle bulunur. Osmotik frajilite testi normaldir. Otohemoliz orta derecede veya belirgin artmıştır, ancak ortama glukoz eklenmesi anormalliği düzeltmez. Herediter sferositozda da otohemoliz artmıştır, ancak ortama glukoz eklendiğinde tam düzelme görülür. Tanı eritrosit hücresi içindeki prüvat kinaz (PK) aktivitesi-nin azaldığının gösterilmesi ile konur. Hemoglobin elektroferezi normaldir. 64. On yaşında erkek çocuk sağ bacakta ağrı ve şişlik yakınması ile getiriliyor. Radyografide sağ femur orta kesiminde litik harabiyetle birlikte periostreaksiyonu saptanır. Toraks bilgisayarlı tomografisinde sağ akciğer alt lobda kitle görünümü saptanıyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) 62. Tekrarlayan burun kanaması ve ekimozları olan 10 yaşındaki erkek çocuğun laboratuar incelemelerinde trombosit sayısı 300.000 /mm3, PT:11 sn, PTT: 48 sn ve kanama zamanı 12 dk. saptanıyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Epsilon amino kaproik asit Taze donmuş plazma Faktör VİN konsantresi Desmopresin asetat Kriyopresipitat 63 - D Kanama yatkınlığı olan bir hastada diğer testler normalken uzun PTT ve kanama zamanı birlikteleği von VVİllebrand hastalığı ile uyumludur. Olguların %85’i hafif form olan tip 1 dir. Bu tipte laboratuar testleri normal veya soruda sorulduğu gibi hafif bozuktur. Bu hastalarda ağır kanama olması halinde vasküler endotelde von VVİllebrand faktör sentezini artıran desmopresin kullanımı yeterli olur. Desmopresin ayrıca hafif hemofili A ve trombosit fonksiyon bozukluklarına bağlı kanamaların tedavisinde de kullanılır. Klinik ve laboratuar bulgular: Ciddi neonatal hemolitik anemiden, erişkinlikte ortaya çıkan hafif, iyi kompanse anemiye kadar değişen klinik tablo vardır. Neonatal dönemde sarılık ve anemi olabilir. Kernikterus bildirilmiştir. Çocuk ve erişkin dönemlerinde kronik hemoliz nedeniyle, Hb düzeyleri 8-12 gr/dl arasında değişen hastalarda solukiuk, sarılık ve splenomegali vardır. Genellikle transfüzyon gerektirmez. İntratorasik N veya artmış Değişmez Uzamış İnspiratuvar ve Ekspiratuar Sıkça var N veya Azalmış Ekspiratuvar Vizing Artmış akciğer hacmi Eozinofilik granülom Osteosarkom Ewing sarkom Nöroblastom Rabdomyosarkom 64 - C Kemikte -lezyon + akciğerde kitle birlikteliği kemik sarkomu ve akciğer metastazına işaret ediyor. Femur metafizinde litik harabiyet ve periost reaksiyonu osteomiyelitle uyumlu bulgulardır ve Ewing sarkom radyogafiyle osteomiyelittien ayırt edilemeyebilir; başvuruda akciğer metastazı olması tanıyı kolaylaştırır. Osteosarkom diafizde sklerotik harabiyet ve sunburst paternine neden olur. Hemofili A Glanzman trombastenisi Bemard-Soulier hastalığı Von Wİllebrand hastalığı Disfibrinojenemi 62 - D 59 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 67 - E Soruda Sturge-Weber hastalığının ana özellikleri verilmiştir 65. Akut lenfoblastik lösemi tanısı alan çocukta, aşağıdaki bulgulardan hangisinin saptanması halinde yüksek rölaps riski nedeniyle ilk remisyonda kemik iliği transplantasyonu gerekir? A) B) C) D) E) B progenitör hücre immünfenotipi Translokasyon (9;22) Hiperdiploidi Lökositoz Trombositopeni 65 - B ALL’de Rölaps: En sık rölaps yeri kemik iliğidir. % 15-20 görülür. Bu vakalar % 80-90 remisyona sokulabilir ve %15-20’sinde kür sağlanabilir. Bu hastalara kemik iliği transplantasyonu yapılması kür şansını artırır. ALL’de KİT zamanı 2. remisyon olmakla birlikte Filedelfiya -t(9;22)- kormozomu pozitif olanlar gibi kötü prognoz özelliği taşıyanlara ilk remisyonda KİT yapılabilir. 68. Pulmoner darlık aşağıdaki hastalıkların hangisine belirgin olarak artmış sıklıkla eşlik eder? A) B) C) D) E) ALL’de Prognoz: Çocukluk çağı ALL’si için toplam kür oranı %80’dir. En önemli prognostik faktör uygun riske yönelik tedavidir. 1 yaştan küçük çocuklarda veya 10 yaşından büyüklerde tedaviye yanıt iyi değildir. Lökosit sayısı yüksek olan hastaların standart tedaviye yanıtları iyi değildir, rekkürens oranı fazladır. İki kromozomal translokasyon, t (9;22) ve t (4; 11), prognozu kötü etkiler. Bu hastalar için ilk remisyonda Kİ transplantasyonu önerilir, t (1 ;19) olan B-progenitor ALL’lilerin prognozu diğerlerine göre kötüdür. SSS tutulumunda 5 yıllık sağ kalım oranı %35’ dir. 68 - A 66. Turner sendromunun doğumda saptanabilecek ilk klinik bulgusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Yele boyun C) Lokal lenfödem E) Madelung deformitesi B) Kısa boy D) Kubitus valgus 66 - C Turner sendromlu birçok hasta el ve ayak sırtında (lokalize) karakteristik lenfödem ve ensede gevşek cilt kıvrımları nedeni ile doğumda tanınabilir. Çocuklukta yele boyun, düşük ense saç çizgisi, küçük mandibula, belirgin kulaklar, epikantal kıvrımlar, yüksek damak, ayrık meme uçları, geniş göğüs kafesi, kubitus vaigus ve hiperkonveks tırnaklar ile karşımıza çıkar. Tanıdan çoğu kez seksüel olgunlaşmanın görülmediği pubertede kuşkulanılır. Kısa boy tüm Tumer sendromlu kızlarda kardinal (en sık) bulgudur. Büyüme yavaşlaması bebeklikte başlar ve giderek belirginleşir. Madelung deformitesi Turner’de görülebilen, SHOX gen defektiyle ilgili, iskelet anormalliklerinden biridir. Tuberoskleroz Nörofibramatozis Von Hippel Lindau hastalığı inkontinensiya pigmenti Sturge-Weber hastalığı www.tusem.com.tr Trizomi 21 (Down S) Endokardiyaİ yastık defekti, ÂSÎ), VSD XO (Turner) Biküspid aort kapağı, aort koarktasyonu Klinifelter(XXXXY) PDA.ASD Frajil X Mitral kapak prolapsusu, aort kökü dilatasyonu DiGeorge sekansı, CATCH 22 Aort kavsi anomalileri, konotrunkal anomaliler Alagille sendromu (arteriohepatik displazi) Periferik pulmoner darlık Konjenital rubella PDA, periferik pulmoner darlık Fetal hidantoin sendromu VSD, ASD, aort koarktasyonu, PDA Fetal alkol sendromu VSD, ASD Fetal valproat etkisi Aort koarktasyonu, hipoplastik sol kalp, aort darlığı, pulmoner atrezi, VSD Ellis-van Creveld Tek atrium, VSD Holt-Oram s. ASD, VSD, birinci derece kalp bloğu Diyabetik anne bebeği Hipertrofik kardiyomiyopati, VSD, konotrunkal anomaliler.BAT Noonan s. Pulmoner darlık, ASD, kardiyomiyopati VVİlliams sendromu Supravalvüler aort darlığı, periferik pulmoner darlık Lyme hastalığı Aritmi, miyokardit Glikojen Depo Hastalığı tip İla Kısa PR aralığı, kardiyomegali, kalp (Pompe) yetmezliği, aritmi 67. Fasiyal nevüs, buftalmos, fokal tonik-klonik konvülziyonlar, mental gerilik ve serebral kalsifikasyonlar saptanan çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Noonan sendromu Wilson hastalığı Down sendromu Turner sendromu Konjenital toksoplazma Homosistinüri Koroner tromboz Marfan Aort ve mitral yetmezliği, dissekan aort anevrizması, MVP Ehlers-Danlos Mitral kapak prolapsusu, dilate aort kökü Tuberoskleroz Kardiyak rabdomiyom Kearns-Sayre s. Kaip bloğu Yukarıdaki tablonun biraz daha geniş versiyonu kardiyolojik bulgular içeren birçok hastalığın derlenip bir araya getirilmesiyle oluşturulan büyük bir özetidir ve bu açıdan önemlidir!! 60 KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 69. Akut romatizmal ateşin ilk atağını geçiren 9 yaşındaki bir kız çocukta, apekste pansistolik üfürüm duyulmakta ve telekardiyografide belirgin kardiyomegali görülmektedir. Ateşi 38.6 C ölçülmüştür. Diz ekleminde beliren takiben sol dirseğinde de ortaya çıkan şişlik, kızarıklık, ısı artışıve şiddetli ağrı olan çocuğun laboratuvar tetkiklerinde; beyaz küre sayısı 20.000/mm3, C-reaktif protein pozitif ve sedimentasyon 120 olarak saptanmıştır. EKG’sinde PR mesafesi uzun olarak ölçülüyor. 70. Aşağıdakilerden hangisinde ikinci kalp sesi tek olarak duyulur? A) B) C) D) E) Atrial Septal Defekt Atrioventriküler septal defekt Trunkus Arteriozus Total anormal pulmoner venöz dönüş Mitral darlık 70 - C Tek S2 nedenleri; Bu çocuk için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? Fallot tetralojisi A) B) C) D) Bu çocukta iki majör ve beş minör kriter mevcuttur Olgudaki minör kriterlerden birisi PR uzamasıdır Tedavisinde tek başına aspirin yeterlidir Bu dönemde saptanması en olası kapakçık lezyonu mitral yetmezliktir E) Olgudaki minör kriterlerden birisi artraljidir Büyük Arter Transpozisyonu Ağır Pulmoner stenoz Ağır Aort stenozu Aort atrezisi Trunkus Arteriozus 69 - D Akut Romatizma! Ateş TUSta çokça didiklenmiş bir alan.Bu amaçla bilgilerinizi şöyle bir toparlayacak ve bundan sonra oluşturulabilecek soru formlarında kullanılabilecek bazı bilgileri içeren bir kapsam soru bu... Olgunun tanısı ARA...Peki hangi kriterlere göre? Şöyle bir hatırlarsak; ARA tanısında Jones’a göre 2 majör kriterin birlikte olması veya 1 majörle 2 minör belirtinin bulunmasi ve A grubu streptokok enfeksiyonunun geçirilmiş olduğunu gösteren destekleyici bulguların tespiti gereklidir. Maior (Jones) Kriterleri: Kardit Poliartrit Cilt altı nodülleri Eritema marginatum Korea > Minör kriterler: Artralji Ateş EKG’de P-R uzaması Akut faz reaktanlarında yükselme > Destekleyici bulgular. Boğaz kültüründe AGBHS üremesi ve ASO (+) Hastamızda mevcut olanlar işaretlenmiştir. Yani 2 majör 2 minör kriter mevcuttur. PR uzaması majör kriterler arasında kardit mevcutken minör kriter olarak alınmaz. Keza artralji de artrit varlığında minör kriter olarak göz önünde bulundurulmaz. Çocuklarda endokardite bağlı en sık Mitral yetmezlik olur.Bu hastada da en olası olan kapakçık lezyonu mitral yetmezliktir(hastada duyulan üfürümden de anladığınız üzere...). ARAnın kaide olarak mitral darlıkla başlaması beklenmez. Genellikle çocuk büyüdükçe mitral yetersizliğin derecesi bir azalma gösterir ve zamanla Mitral darlık gelişir. Bu vakada tedavide tek başına salisilat yeterlidir. 71. Fallot tetralojisi tanısıyla takip edilmekte olan 4 yaşındaki çocuk idrarının kırmızı renkte olması yakınmasıyla hastaneye başvurmuştur. Fizik muayenesinde böğür bölgesinde kitle palpe edilmekte ve abdominopelvik ultra-sonografide her iki böbrek normalden belirgin büyük olarak gözlenmektedir. Tam kan sayımında Hemoglobin değeri 22 g/dl, beyaz küresi 11000/mm3, trombosit sayısı 15000/ mm3 olarak saptanan ve yapılan periferik yaymasında fragmente kırmızı küreler. burst seller, helmet hücreler dikkat çekiyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Hemolitik Üremik Sendrom Postenfeksiyoz glomerülonefrit Renal ven trombozu Goodpasteur sendromu Renal abse 71 - C Renal ven trombozu genellikle ani gross hematüri ve böğürde kitle, mikroanjiopatik hemolitik anemi ve trombositopeni ile seyreder. Yenidoğan ve bir yaşın altında daha sıktır. Renal Ven Trombozu (RVT ile ilişkili olabilecek önemli bazı durumlar arasında; Yenidoğan ve infantlarda; Asfiksi, Dehidratasyon, Şok, Sepsis, Umblikal ven kateterizasyonu , annede diabet; Büyük çocuklarda ; Nefrotik sendrom, Siyanotik doğumsal kalp hastalıkları, Hiperkoagulopati (Ör.faktör V leiden mutasyonu, hipovolemi, polisitemi), Travma, Anjiografik kontrast ajanlara maruziyet sayılabilir. 61 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 72. Beş yaşındaki çocuk idrar çıkımında azalma, idrar renginde koyulaşma ve karın ağrısı yakınmalarıyla başvuruyor. Öyküsü derinleştirildiğinde 2 hafta kadar önce üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiği öğreniliyor. Fizik muayenesinde diz ekleminde artrit bulguları saptanan ve ayaklardan başlayıp bacaklara ve kalçaya doğru yayılan purpurik cilt döküntüleri de gözlenen çocukta böbrek biyopsisinde glomerüler kapillerlerde lgA1 içeren immün komplekslere rastlanmıştır. 74 - E Meme başı akıntıları spontan ise patolojik kabul edilir. Patolojik meme başı akıntıları; Spontan, Tek taraflı, Tek duktustan, Kanlı, Kitle ile beraber olmaları ile inceleme gerektirir. Bu işlem sitolojik tetkiklerle başlayıp patolojiye göre usg, mamografi, mr, duktografi, duktoskopi gibi birçok incelemeyi gerektirir. Patolojik meme başı akıntılarının en sık nedeni intraduktal papillomlardır. Daha sonra duktal ektaziler gelir. Meme karsinomu, enfeksiyoz nedenler daha geri plandadır. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Akut poststreptokoksik glomerülonefrii B) Ig A nefropatisi C) Goöd Pasteur sendromu D) Henoch-Schonlein Nefriti E) Alport sendromu 72 - D Olguda tipik bir Henoch Schonlein Purpurası (diğer adıyla Anaflaktoid purpura) tariflenmiştir.Purpurik raş, artrit, abdominal ağrı ve glomerülonefrit ile karakterize sistemik bulguları olan bir küçük damar vaskülitidir. Bir ÜSYE’yi takiben 1-3 hafta sonra ortaya çıkar. HSP nefritinde cilt, barsak ve glomerüler kapillerlerde polimerik lgA1 içeren immun kompleksler gözlenir. Böbrek biyopsisinin IgA nefritindeki patolojik bulgularla çok benzer olduğu görülür. Ha bir dakikaa..;lg A birikimini görüp de B seçeneğini işaretlediğinizi duymayayım sakın! IgA nefropatisi bu şekilde sorulaştırılamaz..Bu diğer sistem tutulumları da vurgulanarak (böb rek,cilt,eklem,gastrointestinal..) HSP nefriti gözünüze sokulmuş neredeyse... Aman diyeyim,böyle sorular asla kaçırılmamalı.. 75. Otuz iki yaşında meme kanseri tanısı almış hastanın aile hikayesinde meme ve over kanseri açısından pozitif bulgular elde edildiyse, en olası genetik bozukluk hangisidir? A) BRCA1 D) STK 11 B) Tiroid medüller ca. A) Riedel tiroidit C) Tiroid lenfoması D) Akut supuratif tiroidit E) Granulomatoz tiroidit 1 hafta sonra tekrar USG Kist bölgesinden tru cut biyopsi Tamoksifen kullanımı Kistin sitolojik incelemesi Rutin takip 76 - A Riedel tiroiditi etyolojisi bilinmemektedir. Tiroid bezinin fibrozisi ile karakterizedir. Bez çevre yapılara invazyon gösterir ve çok serttir. Tiroid bezinin bu kadar sert olduğu bir diğer durum ise anaplastik kanser olduğundan doku biyopsisi ile ayırıcı tanısı mutlaka yapılmalıdır. Bası semptomlarına yol açabilir ancak ağrı beklenmez. Troid fonksiyonları normal kalabileceği gibi hipotiroidi de görülebilir. Daima bilateral tutulum gösterir. Raı tutulumu genellikle düşmüştür. Hormonal bozukluk veya bası semptomu dışında tedavi endikasyonu yoktur. Gerekirse hormon replasmanı veya rezeksiyon yapılır. Mediastinel, retroperitoneal, retroorbital fibrozisle beraber görülebilir. 74. Meme başı akıntıları ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? 77. Medüller tiroid kanseri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? Vakaların 1/3 ünde sebep meme kanseridir Bilateral akıntı malignite için daha risklidir Akıntı spontan ise ek bir inceleme gerekmez İlk yaklaşım subareolar yaklaşımdır Tek duktustan kanlı akıntılarda en sık neden duktal papillomlardır. www.tusem.com.tr C) PTEN 76. Aşağıdaki tiroid patolojilerinden hangisinde eşlik eden ilerleyici retroperitoneal fibrozis gelişebilir? 73 - E Kistik hastalık otopsi ser,ilerinde %60 lar düzeyinde görülür. Çok nadiren intrakistik karsinom olabilir. Öncelikli yaklaşım aspirasyon ve takiptir. Sitolojik inceleme her hastaya önerilmez. Ancak, kanlı aspirat, kitlenin kaybolmaması veya nüksetmesi veya aile hikayesi gibi durumlarda doku incelemesi gerekir. A) B) C) D) E) B) RET E) MMR 75 - A Brca 1ve brca 2 mutasyonları meme kanseri ile ilgili en sık mutasyonlardır. Brca 2 mutasyonu olanlarda bu oran %85 düzeylerine çıkar.her iki mutasyonda da aynı zamanda over karsinomu riski de vardır. (brca 1 de daha yüksek tir). Brca 2 mutasyonlu erkek hastalarda da artmış meme kanseri risiki vardır. 73. Meme ultrasonografisinde 3 cm lik basit kist saptanan hastanın ,kist aspire edilmiş açık sarı renli sıvı gözlenmiştir. Tekrar muayenesi ve USG de rezidü izlenmeyen bu hastaya ne önerilir? A) B) C) D) E) A) B) C) D) E) 62 En sık görülen tiroid karsinomudur. Tiroid foliküler hücre kökenlidir Postoperatif RAI ablasyonu uygulanmalıdır İİAB ile tanı konulabilir Ailesel olanlarda BRAF mutasyonu olabilir KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 77 - D Medüller karsinom tiroid parafaliküler (c hücreleri) kaynaklıdır. Familyal, herediter veya sporadik olabilir. Etyolojide ret onkogeninin rolü kanıtlanmıştır. C hücreleri kalsitonin salgılar. 80. Hiperkalsemili hastada PTH düzeyleri normal ise hangi testin öncelikle yapılması uygun olur? A) Magnezyum bakılması C) İdrar Ca bakılması E) İdrar P düzeyi Genellikle tiroid kitle ve servikal lap ile tanınırlar. İiab ile tanı konulabilir. Metastazlı hastalarda şiddetli ishal ortaya çıkabilir, mekanizması tam olarak tanımlanmamıştır. 50-60 yaş kadınlarda biraz daha sık görülür.kalsitonin tümörün büyüklüğü ve metastazla orantılı bir yükseklik göstermesi bakımından son derece önemli bir markerdır (300pg/ml tanısaldır). Multisentrisite oranı oldukça yüksektir. Tedavi bilateral total tiroidektomidir. Santral lenf nodu diseksiyonu rutin olarak yapılmalı, lenf nodu tutulumu varsa veya primer tümör iki cm den büyükse modifiye radikal boyun diseksiyonu da yapılmalıdır. Tanı, tedavi veya takipte raı veya tiroglobülinin yeri yoktur. 80 - B Bu durumda öncelikle pthrp bakılması gerekir ki yüksek olması durumunda başta akciğer tmleri olmak üzere pthrp salınımı yapan tümörler akla gelmelidir. 81. Gastrik rezeksiyon geçiren hastalarda ileride gelişecek olan aneminin en sık sebebi nedir? A) E vit. Eksikliği C) B12 Eksikliği E) Selenyum Eksikliği 78. Aşağıdaki özofagus patolojilerinin hangisinde mutlak cerrahi endikasyonu vardır? A) B) C) D) E) B) PTHrP bakılması D) ALP bakılması B) K vit. Eksikliği D) Fe Eksikliği 81 - D Anemi Fe eksikliği, vit b12 ve folat eksikliğine bağlı anemiler görülebilir. Fe eksikliği anemisi: gastrektomi geçiren hastaların % 30’unda 5 yıl içinde fe eksikliği anemisi gelişir. Nedenleri şunlardır: 1. Gastrektomi sonrası hcl azalır. Hcl, vitamin c aracılığı ile ferrik demirin ferröze çevrilmesini ve absorbsiyonunu sağlayamadığından fe eksikliği anemisi gelişir. 2. Demir absarbsiyonunu kolaylaştıran gastrik faktör (gastroferrin) kaybolur. 3. Fe emiliminin tamamının gerçekleştiği duodenum devre dışı bırakılmıştır. Profilaktik olarak tüm hastalara 300 mg oral fe preperatı verilir. Fe eksikliğinin duedonumun by pass edildiği ameliyatlardan (billroth ıı, roux en y…) sonra tamamlanması zor bir manuplasyondur ve mutlaka parenteral uygulamayı gerektirir. Paraözofageal herniler Mallory Weis sendromu Sliding herniler Epifrenik divertiküller Reflü özofajit 78 - A Mallory weis genellikle semptomatik tedaviye yanıt verir. Slıdıng herniler reflü özofajit nedeniyle öncelikle medikal tedavi edilirler. Epifrenik divertiküller çoğunlukla asemptomatiktir. Paraözofageal herniler yüksek komplikasyon riskleri nedeniyle cerrahi olarak tedavi edilmelidir. H. Pilori enfeksiyonu (%100 taşıyıcılıkta risk 6 kat). Intestinal metaplazi varlığı Parsiyel gastrektomi sonrası (> 15 yıl) gastrik güdükte karsinom gelişme olasılığı artar. Polipozis sendromları (FAP, Herediter non polipozis) Mide ülseri hikayesi 82. Aşağıdakilerden hangisi feokromasitoma ile ilişklili bir sendrom değildir? A) B) C) D) E) 79. Erişkinlerde en sık görülen cerrahi gerektiren akut karın nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) A.Apandisit B) A. Gastroenterit C) A.Kolesistit D) A.Divertikülit E) Ülser perforasyonu MEN (Multipl Endokrin Neoplazi) Tip 2 Von Hippel Lindau sendromu Carney sendromu Lynch sendromu Von Recklighausen sendromu 82 - D Herediter non polipozis kolorektal kanser sendromu olan lynch sendromunda en sık görülen ekstrakolonik malignite endometrium karsinomu cadır.mide, safra, üriner sistem, over tümörleri görülebilir. Feokromasitoma ile direkt ilişkili değildir. 79 - A Erişkinlerde en sık cerrahi gerektiren akut karın nedeni a.apandisittir. Cerrahi gerektirmeyen en sık akut karın nedeni ise a. Gastroenterittir. 63 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 83. Splenektomi sonrası hastalar özellikle hangi organizmalara karşı duyarlıdırlar? A) B) C) D) E) Disfaji başlangıçta intermittan olabileceği gibi zamanla sürekli bir hal alır. Kural olarak başlangıçta özellikle soğuk ve sulu gıdalar ile disfaji daha fazladır, paradoksik disfaji de denilir. Göğüs ağrısı sık görülür. Ağrı hastalığın başlangıcında daha fazladır, dilatasyon arttıkça azalır. Hasta pnömoni ile gelebilir. AC grafisi özefagus sineradyografisi (aperistaltizm, AÖS’de relaksasyon eksikliği) özefagus manometrik çalışmaları (özefagus gövdesinde ve AÖS’de basıncın normale göre artması, ortalama basınç genelde 26 mmHg’nin üzerine çıkmaz) endoskopi (özellikle dar segmentteki mukozanın normal olması) tanıda yardımcı y Baryumlu grafide kuş gagası görünümü veya kolon halini almış tortüöz görünüm tipiktir. Ancak tanısal değildir. Kronik belirgin bir hastalık olmasına rağmen, akalazya gastroözofageal bileşkeyi tutan bir malignitenin ilk belirtisi de olabilir. Özofagus karsinomu için predispozandır. P.Aureginosa, E. Coli, C.Pneumonia C.Difficile, L.Monocytogenes S.Pneumonia, H.İnfluenza, Meningokok E.Histolitika, E.Granülosis S. Aureus, Staph. Epidermidis 83 - C Splenektomi yapılan hastalarda özellikle kapsüllü mikroorganizmalara karşı direnç düşer. Bu yüzden elektif operasyonlarda tercihen 2 hafta önce, acil splenektomilerden sonra ise hastanın majör travmanın etkisini atlattığı en erken günlerde aşılama yapılmalıdır. 84. Aşağıdaki laboratuar bulgularından hangisi primer hiperparatiroidizmde beklenen bulgulardan biri değildir? A) B) C) D) E) Üriner c AMP artışı Üriner hidroksiprolin artışı Hipofosfatemi Hiperkalsemi Hipokalsiüri 86. Elli beş yaşında erkek hasta sağ üst karın ağrısı ve siyah dışkılama şikayeti ile acil servise başvuran hastanın anamnezinden; Ağrının 2 gündür aralıklarla devam ettiği ve gaita renginin değişimini ise yeni fark ettiği anlaşılmıştır. Hastaya birkaç hafta önce karaciğerindeki bir kitle nedeniyle iğne ile biyopsi girişimi yapıldığı tespit edilen hastanın FM’de dinlemekle barsak sesleri normal batın sağ üst kadranda minimal hassasiyet dışında patoloji saptanmadı. Labaratuvar tetkiklerinde Hemoglobin 11 g/dl, Hematokrit30 g/dl, T.bilirubin 4 mg/dl, Direkt Bilirubin 3 mg/dl. ALP 2 kat yüksek tespit edilen hastada en olası tanı nedir? 84 - E Primer hiperparatiodizmde hiperkalsemi ve normal veya normalin üst sınırında PTH (paratiroid ca. istisnadır) esas labaratuar bulgulardır. Bu tetkiklerden sonra gelen en önemli tetkik üriner Ca düzeyidir. Zira Primer hiperparatiroidili olgularda böbrek eşiğini aşan Ca idrarla atılır ve hiperkalsiüri beklenir.Diğer labarutuvar bulgular Ca vePTH nın özellikle kemik ve böbrek etkileri sonucu gelişir. Böbrek tubullerinde HCO3 atılımına bağlı idrar alkalidir, hastada metabolik asidoz (Hiperkloremik met.asidoz) görülebilir. Hastaların büyük kısmında fosfat atılımı arttığı için hipofosfatemi görülür. ALP ve üriner hidroksiprolin artışı, kemik etkilerin sonucu olabilir. A) Akut kolesistit C) KC hemanjiom rüptürü E) Akut Pankreatit 85. Akalazya için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? B) Kolanjit D) Hematobiliya A) Baryumlu özofagus grafisinde kuş gagası görünümü tanısaldır. B) Özefagus gövdesinde peristaltizm kaybı vardır. C) Özefagus kanseri gelişimi için risk faktörüdür. D) Alt özofagus sfinkterde relaksasyon defekti mevcuttur. E) Özeliikle sıvı gıdalara karşı yutma güçlüğü ön plandadır. 86 - D Hemobilia travma, K.C biyopsisine vs. sekonder oluşan kanama nedenidir.. Sağ üst kadran ağrısı, tıkanma sarılığı, hematemez ve melena ile karakterize. Hepatik arteriografi hem tanı hem tedavide etkin yöntem. 85 - A Primer AÖS bozukluğudur. Özefagusun en sık görülen motilite bozukluğudur Sıklıkla özefagusun tümünde, nadiren, düz kas ihtiva eden 2/3 distal kısımda aperistaltizm ve peristaltizm ile senkron çalışan AÖS relaksasyon bozukluğu sonucu ortaya çıkan klinik bir durumdur. Erkeklerde ve kadınlarda eşit sıklıkta görülür, her yaşta görülebilir ancak en sık 30-50 yaş arasında görülür. 87. İki yıldır özellikle yemeklerden sonra ara ara karın ağrısı olan hastanın 4 gündür sarılığı başlıyor. Gayta renginin beyaz olduğunu söyleyen hastanın kan biyokimyasında Direkt bilüribin hakimiyetinde normalin 6 katı yükselmiş, idrarda bilüribin izlenmektedir. www.tusem.com.tr Bu hastaya tanım amaçlı olarak ilk yapılacak görüntüleme yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? A) USG D) Karın BT 64 B) MRCP E) Anjiografi C) PTK KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 87 - A Tüm safra kesesi ve safra yolları patolojilerinde ilk yapılacak radyolojik tanı yöntemi Ultrasonografidir. Bu hasta ile safra yolları tıkanıklığı ile giden obstrüktif sarılıklı bir hasta anlatılmaktadır. 90 - C DVT için Risk faktörleri: (Virchow triadı) Staz, endotel travması, hiperkoagülasyon 88. Behçet hastalığı nedeniyle takip edilen hastaya femoral arter anevrizması gelişmesi üzerine vasküler stent uygulanıyor. Bu uygulamadan sonra hastaya warfarin başlanıyor ve INR 2 katı düzeyinde tutuluyor. Aylık immünsüpresif kürü alan hastada Tip III KC kist Hidatiği tesbit edilince elektif operasyon planlanıyor. Hastaya kullandığı warfarin için ameliyat öncesi yapılması gereken aşağıdakilerden hangisi ile uyumludur? – Hiperkoagülasyon (en önemli risk faktörü): Toplumda en sık neden aktive protein C resistansı (faktör V-Layden mutasyonu) – Geçirilmiş DVT – Majör cerrahi, malignite, obesite, travma, kalp hastalığı – Varikoz venler, yüzeyel trombofilebit – İmmoblizasyon, parapileji – Gebelik – Venöz kateterizasyon A) Operasyondan 1 hafta önce ilaç kesilir. B) K vitamini ve TDP ile operasyona alınır. C) Warfarin kesilip düşük molekül ağırlıklı heparine geçilir, INR normale yaklaşınca operasyon yapılır. D) Operasyondan 2-3 saat önce ilacın kesilmesi yaterlidir. E) Temiz kontamine yaralarda profilaksiye gerek yoktur. 91. Aşağıdakilerden hangisi sürekli kardiak monitorizasyonu yapan bir hastada potasyum replasmanı yapılırken uyulması gereken kurallardan biri değildir? A) 24 saatte maksimum 160 mEq potasyum verilebilir. B) Saatte maksimum 80 mEq potasyum verilebilir. C) Replasman sıvısına maksimum 80 mEq/L potasyum konabilir. D) Olabildiğince sürekli infüzyon ile replasman yapılır. E) EKG de T dalgalarının görülmesi durumunda replasman durdurulmalıdır. 88 - C Heparin veya Warfarin kullanan hastalarda elektif ameliyat yapılacaksa bunlar kesilir yerine düşük molekül ağırlıklı heparin başlanır. Hasta INR ile takip edilir. INR normalin 1.5 katı altına inerse hasta ameiyata alınır. 89. Kırsalda 5 gün geçiren bir kişide dönüşünde şiddetli kanlı ishal başlıyor. İshali 4.günden sonra azalmaya başlayan hastada 7.günden itibaren karın sağ üst tarafında ağrı, ateş başlıyor. Yapılan karın ultrasonografinde KC’de içinde yoğun sıvı olan yapı izleniyor. 91 - A Potasyum hücre dışı sıvıda dar bir aralıkta bulunur. Replasman tedavisi kontrolsüz yapıldığında hızla hiperpotasemi gelişebilir. En korkulması gerekende hiperpotasemiye bağlı kardiak etkilerin ortaya çıkmasıdır. Bu yüzden Replasmanda Bu hastanın tanısına en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) • Maksimum 40 mEq/lt verilir • Maksimum hız 40 mEq/saat olmalıdır • Günlük maksimum doz 160 mEq verilir. Ancak sıkı EKG monitorizasyonu ile tüm bu rakamlar iki katına çıkarılabilir. Mebendazol başlanır Perkütan drenaj yeterlidir. Mutlaka laparotomi ile drenaj yapılmalıdır. Gr(-)bakteriye yönelik antibiyotik verilir. Metranidazol başlanır. 89 - E Anlatılan klinik KC amip apsesi ile uyumludur. Amip apsesinin tedavisi oral metranidazol dür. 92. Ciddi Alt Gastrointestinal kanama nedeni ile hastaneye yatırılan hasta erken dönemde aşağıdaki hormonlardan hangisinde artış beklenilmez? 90. Aşağıdaki durumların hangisinde DVT için profilaksi gerekmez? A) Kortizol C) ADH E) Growth Hormon A) Obesite cerrahisi yapılacak hastalar B) Apendisit nedeni ile opere edilecek gebeler C) Tiroidektomi plamlanan daha önce radyoaktif iyot almış graves hastaları D) Travmatik uzun kemik kırığı nedeni ile ameliyat edilecek yaşlı hastalar. E) Rektum kanseri nedeni ile ameliyat edilecek hastalar. B) Katekolaminler D) TSH 92 - D Travmada azalan hormaonlar: İnsülin (geç dönemde artar), Tiroid hormonları, seks steroidleri, FSH/LH, İnsülin benzeri BF-1 (azalması protein yapımını azaltır) 65 www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER • Obstrüksiyon: Fıtık kesesi içinde kıvrılıp obstrüksiyon yapan barsak ansı mevcuttur. • Strangülasyon: Fıtık kesesi içinde bulunan dokunun kan akımı bozulduğu için iskemi ve nekroz varlığı söz konusudur. • Littre Fıtığı: Fıtık kesesi içersinde Meckel divertikülünün bulunmasıdır. • Richter Fıtığı (Pincement lateral): Kese içersinde barsağın yan duvarında bir parçasının bulunmasıdır. Obstrüksiyon olmadan strangülasyon gelişebilir. • Sliding Herni: Fıtık kesesinin duvarının tamamen peritonla değil, kısmen kayarak fıtık kesesine eşlik eden kolon veya mesane gibi retroperitoneal organlarca oluşturulmasıdır. En sık indirek ingüinal hernilerde görülür. • Spiegel Fıtığı: Rectus kas kılıfının yan kenarında m. transversus abdominis aponörozu bölgesinden (semilunar hat) fıtık oluşmasıdır. • Indirek Fıtık: Erkek ve kadınlarda en sık rastlanan herni tipidir. E/K=5-10/1 Direk hernilerden 5 kat daha sık. Pediatrik ing. hernilerin yaklaşık tamamı indirektir, inkarserasyon riski yüksektir, %75 sağdadır ve genelde bilateraldir. % 10 oranında bilateral açık prosesus vajinalis bulunabilir. Inmemiş veya inguinal kanalda testis, hidrosel varlığı potansiyel olarak indirek herni ile ilişkilidir. • Direk Fıtık: Doku zayışığı nedeni ile Hasselbach üçgeni içinden çıkar. Inf. epigastrik damarların medialinde. Defekt genelde geniş tabanlıdır ve inkarserasyon ve strangülasyon riski daha azdır.Artan yaşla birlikte sıklığı artar, fiziksel aktivite ile de ilişkilidir. • Pantolon herni: Direk + Indirek herni. Inf. epigastrik damarların medial ve lateralinden aynı anda herniasyon vardır. • Femoral herni: Ing. ligamanın arkasından, femoral kılıf boyunca femoral damarların medialinde femoral kanala fıtıklaşmadır. Fizik egzersiz ve gebelikle ilişkili. Kadınlarda daha sık. Inkarserasyon ve strangülasyon riski yüksek, %30-40. • Rekürren ing. Herni: Tedavi sonrası tekrarlayan fıtıklardır. • Umbilikal herni: Umblikustaki fıtıktır. Asit ve gebelikle ilişkili. Kadınlarda 10 kat daha sık görülür. • Epigastrik herni: Linea alba defekti sonucu gelişir. E/K=3/1 oranındadır. • Ventral herni: Inguinal bölge dışındaki ön duvar fıtıklarıdır. En sık şekli insizyonel hernidir. • Parastomal Herni: Kolostomi veya ileostomi kenarından gelişen hernilerdir. • Lomber Fıtık: Lomber bölgesinde vertebra, kosta ve iliak kemik arasında oluşur. Üstte Grynfeltt üçgeninden, inferiorda ise Petit üçgeninden fıtıklaşma olur. • İnsizyonal Fıtıklar: İatrojenik bir fıtıktır, % 0.5-13.9 oranında görülür. Genellikle ameliyattan sonraki ilk yıl içinde ve nadiren de 2-3 yıl sonra gelişir. 93. Kırk altı yaşında vücut kitle indeksi 29 olan erkek hasta karın ağrısı için tomografi planlanıyor. Tetkik için öğleden sonraya kadar aç bekleyen hasta bekleme sırasında soğuk terlemesi başlıyor, bilinç bulanıklığı oluyor. Yanındaki eşi daha öncede aç kalınca böyle şikayetleri olduğunu söylüyor. Bakılan kan şekeri 48 mg/dl olarak bulunuyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Diabetüs Mellitüs C) Feokromasitoma E) İnsülinoma B) Glukagonoma D) Surrenal adenoma 93 - E • İnsülinoma: En sık görülen adacık hücre tümörü. Beta hücrelerinden köken alır • Whipple triadı: Açlıkla ortaya çıkan hipoglisemi bulguları Semptomlar sırasına KŞ<50 mg/dl İv glukoz verilmesi ile semptomların gerilemesi 94. Postoperatif en sık izlenen pulmoner komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? A) Atelektazi C) Aspirasyon E) Yağ embolisi B) Pnömon D) Pulmoner emboli 94 – A Atelektazi: En sık postoperatif pulmoner komplikasyondur ve postoperatif ilk 24 saatte en sık ateş nedenidir. Risk faktörleri: İmmobilizasyon, uzun süreli anestezi, sigara, KOAH, obesite, kanser, üst abdominal cerrahi (subkostal insizyon, kolesistektomi, splenektomi) Tanı: Postoperatif ilk 24 saatte gelişen ateşin en sık nedenidir. Taşikardi, hipoventilasyon, takipne, solunum seslerinde azalma, hipoksi, hiperkapni, solunumsal asidoz AC grafisinde çizgilenmeler (ilk yapılacak tetkiktir). 95. Karın duvarı fıtıklarından hangisinde fıtık kesesi içinde Meckel divertikülü bulunmaktadır? A) B) C) D) E) Richter fıtığı Litre fıtığı Epigastrik fıtık Kayan (sliding) fıtık Spiegel fıtığı 95 – B Tanımlar: • Komplet (tam): Hem fıtık kesesi, hem de içeriği tamamen defekt dışına uzanmaktadır. • Inkomplet: Defektin varlığına rağmen fıtık kesesi veya içindekiler defektten tamamen geçmemiştir. • Redüktabl: Fıtık içeriği abdomene geri itilebilir. • Inkarsere (Irredüktabl): Fıtık içeriği sıkışmıştır, abdomene geri itilmesi mümkün değildir. www.tusem.com.tr 66 KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 98 - B Konjonktiva haricinde nadirende olsa gözyaşı yolarıda tutulur. Pelvik Fıtıklar: • Obturator herni: Obturator foramenden herniasyon. Sinir basısı ile Howship-Romberg bulgusu olur. • Siyatik Fıtık: Tüm fıtıkların en nadir görülenidir. Büyük veya küçük siyatik foramenden fıtıklaşma. • Perineal fıtık: Pelvik tabandaki zayışığa bağlı olarak oluşur. Primeri nadirdir, genelde sekonderdir. Trahom Gözlerde yabancı cisim hissi, kızarıklık, sulanma, fotofobi, ağrı, mukopürülan eksudasyon, göz kapağında ödemle seyreder. Kulak önünde hassas LAP vardır. 2 hafta sonra diğer göze geçer. Konjonktivanın kornea tabakaları arasına damarlanma, lenfosit ve plazma hücresi ile infiltrasyonu ile oluşan korneal pannus oluşumu görülür ve pannusun tabanında keskin sınırlı çöküntüler (Herbert çukurları) gelişir. 96. Yanık hastasında ilk yapılması gereken müdahale aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Damar yolu açılması Eskaratomi Sıvı resusitasyonu Hava yolunun açık tutulması Morfin yapılması Ülserlerin skatrizasyonu ile kapak kenarına paralel fibrozis hattı oluşur (Arlt çizgileri). Fibrovasküler dokunun (pannusun) ilerleyerek korneal lökom oluşturması körlük nedenidir. Mac Callan sınıflamasına göre trahom 4 devreye ayrılır: 96 – D Yanık hastasında tedavi : Evre I (insipient trahom): Üst kapak konjonktivasında immatür foliküller belirir. 1 - ABC - Sıvı elektrolit tedavisi - Ağrı kontrolü - Antibiyotik tedavisi - Tetanoz profilaksisi - Gastrik dekompresyon - Metabolik ve nütrisyonel destek - Eskaratomi Tüm travmalarda olduğu gibi tedavi ABC ile başlamalıdır. Evre II (aktif trahom): Kapaklarda matür foliküller, limbal foliküller, papiller hipertrofi ve korneada keratit (pannus) bulguları vardır. Evre III (skatrizasyon): Üst kapak konjonktivasında kapak kenarına paralel sedef renkli skar (Arit hattı) Evre IV (iyileşmiş trahom): İnaktif bu dönem kornea ve kapaklarda folikülsüz, papillasız değişen derecelerde skarlarla ve (fibrovasküler pannus) trikiazisle karekterizedir. Trahom komplikasyonları; trikiazis (kipriklerin içe dönmesi), entropiun (göz kapağının içe dönmesi), xserozis (kuruma), semblefaron (kapak ve bulber ülserlerin birbirine yapışarak göz kapağının göze yapışmasıdır), mekanik tipte pitozis, kornea bulanıklığı, pannusta nedbeleşme, korneada ülserler, perforasyon, körlük meydana gelir. 97. Hangisi Swan-Ganz kateteri kullanılarak direk olarak monitörize edilemez? A) B) C) D) E) Kardiyak debi Sol ventrikül diastol sonu dolma basıncı Pulmoner arter kama basıncı Mikst venöz oksijen satürasyonu Santral venöz basınç Trohomda körlük nedenleri: korneal fibrovasküler pannus, skatrize konjiktiva Tanı için Mc coy hücre kültüründe üretilebilir ve PCR (en iyi yöntem) kullanılabilir. 97 - B Normal şartlarda pulmoner arter kama basıncı sol ventrikül diastol sonu basıncına denktir. Fakat bu indirekt olarak yapılan bir ölçümdür. Sistemik ve pulmoner vasküler direnç’te indirekt olarak ölçülür. Tedavide oral ve topikal tetrasiklin (ilk seçenek) ve eritromisin kullanılır. Diğer seçenekler rifampisin ve sülfonamidli antibiotiklerdir. 98. Trahomla ilgili olarak aşağıdalilerden hangisi yanlıştır? 99. Retinitis pigmentosa buluna bir vakada sağırlıkta varsa hangisi daha olasıdır? A) Hastalık C. Trachomatisin A, B, Ba, C serotipleriyle görülür. B) Nedbelenme sadece konjonktivadadır. C) Özellikle üst tars bölgesinde arlt çizgileri gelişir. D) Tedavide tetrasiklin kullanılır. E) Ağır konjonktival nedbelenme, entropium ve trikiyazis gelişebilir A) B) C) D) E) 67 Laurence-Moon sendromu Basen-Kornzweig sendromu Usher sendromu Friedrich ataksisi Refsum sendromu www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 99 – C Usher sendromu sağırlık ve körlüğün bir arada olduğu vakaların yarısından sorumludur. Pigmenter retinopati puberte öncesi ortaya çıkar. ESWL ‘nin kontrendikasyonları: 1- Kanama ve pıhtılaşma bozukluğu olanlar 2- Gebelik 3- Renal arter kalsifikasyonu 4- Kreatinin değeri erişkinler için >3 , çocuklar için >1.5 olması 5- Üreteropelvik veya vezikoüreteral bileşke darlığı 6- Çok sayıda taş 7- Böbrek enfeksiyonu 8- Birlikte üriner sistem Tbc. olması ESWL’nin komplikasyonları: 1- Ciltte sıyrık,yara 2- Kolik renal 3- Hematüri 4- Subkapsüler ya da intrarenal hematom 5- Taş yolu 6- Sepsis, bakteriyemik şok 7- Milier Tbc. d) Üreterorenoskopi (URS): Üreter taşları için endikedir. Ayrıca son dönemde kullanılan Fleksibl URS 10-20 mm arası kaliks taşları için kullanılabilir. e) Perkütan nefrolitotripsi(PCNL): Büyük boyuttaki pelvis taşları, koraliform taşlar, sert taşlar, 20 mm ’den büyük kaliks taşlar için ideal bir yaklaşımdır. f) Açık cerrahi yöntemler a- Pyelolitotomi (posterior-anterior) b- Nefrolitotomi c- Parsiyel nefrektomi d- Nefrektomi e- Üreterolitotomi f- Sistolitotomi 100. Çocukluk çağında hidronefrozun en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Megaüreter Üreterosel Üreter dublikasyonu Konjenital üreteropelvik darlık Renal ektopi 100 – D Konjenital Üreteropelvik darlık • Üreterin en sık konjenital anomalisidir. • Erkeklerde ve solda daha sık görülür. • Çocukluk çağında hidronefrozun en sık ve en önemli nedenidir. Komplikasyonları Obstüriksiyon Enfeksiyon Üreterolitiazis Hidronefroz • Tanı; IVP, retrograd pylelografi, diüretikli renogram ile konulabilir. 101. Kırk yaşında erkek hastada sol pelvis renaliste 1.5x1 cm boyutunda sistin taşı saptanıyor. İntravenöz piyelografide böbrek toplayıcı sisteminde dilatasyonu olmayan bu hastada taş için en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) 102. Aşağıdakilerden hangisi akkiz işitme kayıpları nedenlerinden değildir? Ekstrakorporeal şok dalga litotripsi Sol piyelolitotomi Retrograd intrarenal cerrahi Bol sıvı ve radyolojik takip Medikal tedavi (amonyum klorür) A) Klippel -Feil Sendromu B) Richards -Rundle Hastalığı C) Fabry Hastalığı D) Alport Sendromu E) Waardenburg Sendromu 101 - C Sistin taşı ewsl dirençli taştır tedavide ilk tercih Retrograd intrarenal cerrahidir. 102 – E Non sendromik işitme kayıplarında en sık otozomal resesif hastalıklar görülür(DFNB) Kongenital işitme kayıpları Genetik nedenli 1- Sadece işitme kaybı olanlar a-Michel aplazisi b-Mondini aplazisi c-Scheibe Aplazisi d- Alexander Aplazisi 2. Diğer Anomalilerle Birlikte a) Waardenburg Sendromu →Otozomal dominant geçişlidir. Tedavi a) Semptomatik tedavi b) Hidrasyonun artırılması(Çapı 5 mm olan taşlar kendiliğinden düşebilir.) c) Ekstrakorporeal Shock-wave Litotripsi (ESWL): Vücut dışı şok dalgaları ile taş kırma Kalsiyum oksalat monohidrat, brushite gibi sert taşlar, sistin gibi organik taşlar dışında, 20 mm’ye kadar pelvis taşları ve 15 mm’ye kadar kaliks taşları ve 10 mm’ye kadar üreter taşları için ideal bir yöntem. www.tusem.com.tr 68 KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 104. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi plesantayı geçmez? Beyaz bir perçem lateral yerleşimlı medial kantus, irisin heterokromisi ve konjenitai işitme kaybı vardır. b) Albinizm c) Pendred Sendromu (En sık) →Triadı; kongenital işitme kaybı,guatr ve patolojik perklorat testidir. d) Jervell-Lange-Nielsen Sendromu ( Uzun QT ) e) Usher Sendromu ( Retinitis pigmentoza + vestiküler bozukluk ) f) Trisomi 13,18,21 Akkiz İşitme Kayıpları Genetik Sebepli 1-Sadece İşitme Kaybı Olanlar a) Familial Progressif SNİK 2- Diğer Anomalilerle Birlikte a) Alport Sendromu b) Hurler ve Hunter Sendromu c) Fabry Hastalığı d) Refsum Hastalığı e) Alström Hastalığı f) Richards -Rundle Hastalığı g) Nörofibromatosis h) Crouzon Hastalığı ı) Klippel -Feil Sendromu A) Atropin C) Alfentalin E) Morfin 104 – D 105. Kırk yaşında bir kadın tenisçi, raketi sol eliyle kullandığında baş ağrısı, baş dönmesi, göz kararması ve görmede bulanıklaşmayla birlikte, bu kolda intermitant kladikasyo ve uyuşukluk yakınmalarıyla polikliniğe başvuruyor. Bu koldaki kan basıncı karşı tarafa göre 35 mmHg daha az bulunuyor. Sol komün karotid arter üzerine bası yapıldığında aynı yandaki radiyal vurudaazalma tespit ediliyor. Bu hastada en olası tanı aşadakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Subklaviyan çalma sendromu Toraks çıkışı sendromu Pancoast sendromu Arteriya magna sendromu Ehlers-Danlos sendromu Tip I 105 – A 106. Bir yaşındaki erkek bir bebekte, fizik muayenede sağ testis palpe edilemiyor. Kasık kanalı ve karın ultrasonografisi çekiliyor ancak testis görüntülenemiyor. Bunun üzerine manyetik rezonans görüntüleme isteniyor. Ancak bu tetkikte de testis görüntülenemiyor. 103. Nazofarenks kanseri gelişen bir hastada, aşağıdaki belirtilerden hangisinin görülme olasılığı en yüksektir? A) Seröz otit C) Nazal obstrüksiyon E) Boyunda kitle B) Tiyopental D) Glikopirolat B) Epistaksis D) Disfaji 103 – A Nazofarinks Kanseri Bu hastada bu aşamadan sonra en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A) Bilateral kasık kanalı eksplorasyonu B) Sağ kasık kanalı eksplorasyonu, testis bulunamaz ise, 6 ay sonra diğer kasık kanalının eksplorasyonu C) Önce laparoskopi, laparoskopik sonuca göre kasık kanalı veya karın eksplorasyonu D) Önce HCG stimülasyon testi, sonuca göre gerekirse laparoskopi E) Önce laparoskopi, sonra HCG stimülasyon testi • Nazofarinksin posterilateralinden köken alan malign tümördür. • En sık Skuamöz hücreli karsinom görülür. • Etiyolojide en önemli faktör Ebstein barr virüsüdür. • Tümör nazofarenksten köken aldıktan sonra nazal kaviteye veya kafa kaidesine doğru büyümektedir. Semptom ve bulgular Östaki tüpünün invazyonu ile tek taraflı seröz otit ve buna bağlı iletim tipi işitme kaybı görülmektedir. Erken dönemde posterior servikal üçgende (mastoid ile alt çene köşesi arasında) ağrısız şişlik (LAP) bulunur Kafa kaidesine ve kafa içine yayılım foramen lacerumdan ve Rosenmüller çukurundan olur. Kafa çiftlerine ait belirtiler görülür. İlk tutulan sinir 6. kraniyel sinirdir(Diplopi görülür). Ayrıca 9-10-11. kraniel sinirlerde tutalabilir. Ayrıca; epistaksis ,horner sendromu egzoftalmus ve tinnitus yapabilir. • Tanı Nazofarinksteki şüpheli dokudan biyopsi alınarak kesin tanısı konur. 106 – C 107. On üç yaşında erkek hasta, sağ uyluk orta bölümünde lokal ağrı, lokal ısı artışı, şişlik ile polikliniğe başvuruyor. Laboratuvar tetkikinde: lökositoz, sedimantasyon artışı, LDH artışı, röntgende periostal yeni kemik oluşumu izleniyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) 69 Dev hücreli kemik tümörü Ewing Sarkomu Osteosarkom Multipl myelom Malign mezenkimal tümör www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 107 – B Ewing Tümörü 110. Overinde neoplastik bir kitle saptanan altı yaşındaki kız çocuğunda, mevcut kitlenin en olası tanısı aşağıdakilerden hangisidir? • Nöral orjinli primitif mezankimal hücrelerden çıkan, çocukluk çağının küçük yuvarlak hücreli maling tümrüdür. • Klasik görünümü çocukta uzun kemik diafizinde permeatif lezyondur (%40). • Erkeklerde ve en sık 2 dekadda görülür. • Metafiz, yassı kemiklerde de reaktif yeni kemik oluşumu, yamalı görünüm olabilir. • Soğan zarı, spiküler periost reaksiyonu ve güve yeniği manzarası olabilir. • Osteomiyelitle karışabilir. • En sık tutulum yeri olan alt ekstremite uzun kemiklerinin diafizleri ve pelvis, olguların %70’ini oluşturur. • Tedavi; neoadjuvant kemoterapi + ekstermite koruyucu cerrahi. • Akciğer İskelet ve beyin metastazı yapabilir. A) B) C) D) E) 110 - D Prepubertal dönemde neoplastik ovarian kitlelerin %80’i maligndir. En sık da germ hücreli ovarian tümörler gözlenir. En sık görülen malign germ hücreli ovarian tümör disgerminomdur. 111. Aşağıdaki ektopik gebelik yerleşim yerlerinden hangisi, diğerlerine göre daha ileri gebelik haftalarına kadar gidebilir? 108. Beyinde anevrizmaların en sık kaynaklandığı arter aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Folikül kisti Teka lutein kisti Seröz kistadenom Disgerminom Granüloza hücreli tümör A) B) C) D) E) Orta serebral arter Posterior komunikan arter Baziler arter Anterior komunikan arter Vertebral arter 108 - D Anterior komunikan arter anevrizmanın en sık lokalize olduğu arterdir. İstmik İntersitisyel Ampüller İnfindibüler Abdominal 111 - E Tubal ektopik gebelikler içerisinde özellikler; • En sık yerleşim yeri: Ampüller • En erken rüptür lokalizasyonu: İstmik • En geç rüptür olan lokalizasyon: İntersitisyel ( kornual) Ancak soru şıkları dikkatli okunur ise abdominal gebelikte görülmektedir. Abdominal ektopik gebeliklerin diğer yerleşim yerleri içerisinden en belirgin farkı ileri gebelik 109. M. Transversus perinei profundus ve fasyalarının majör fonksiyonu aşağıdakilerden hangisidir? haftalarına kadar gidebilir olmasıdır. Literatürde doğum olan vakalar vardır. A) Uterusun anteversiyonunu sağlamak B) Uterusun antefleksiyonunu sağlamak C) Normal üretro – vesikal açının korunmasını sağlamak D) Uterin arter ve üreteri desteklemek E) Santral perineal tendonu oluşturmak Sezaryen ile gerçekleşen bu doğumlarda plasenta çıkarılmamaktadır. 112. Vulva kanseri ile en sık ilişkili HPV tipi aşağıdakilerden hangisidir? 109 - C M. transversus perinei profundusun ve fasyalarının esas fonksiyonu ürogenital diaframı oluşturmaktır. Derin perineal aralıkta bulunmaktadır. Bu diaframın esas fonksiyonu ise üretro-vesikal açının korunması ve desteklenmesini sağlamaktır. Derin perineal tabakada bulunan diğer bir kas ise m.sfinkter üretra’dır. www.tusem.com.tr A) B) C) D) E) 70 Tip 6 Tip 11 Tip16 Tip 18 Tip 33 KLİNİK BİLİMLER 2014 - 04 - TUSEM KTBT 112 - C Vulva kanseri kadın genital sistem kanserlerinin %4’ünü oluşturur. En sık postmenopozal dönemde görülür. Kesin etyolojisi bilinmemektedir. Risk arttıran faktörler. HPV 16-18 Liken sklerozus VIN(Vulvar intraepitelyal neoplazi) Sigara 115. Bir yıldır adet kanama miktarında azalma tarif eden otuz yedi yaşındaki hastanın özgeçmişinde 3 kez geçirilmiş elektif küretaj öyküsü bulunuyor. İmmünsüpresyon Daha önceden serviks kanseri hikayesi Kötü hijyen Kronik kaşıntı A) B) C) D) E) HPV en önemli risk faktörüdür. Vulva kanseri ile en fazla ilişkili olan tip 16’dır. Smear takibi Konizasyon Basit histerektomi Radikal histerektomi ve pelvik lenfadenektomi Kemoradyoterapi Uterin kavitenin total kapalı olduğu vakalarda hormonal tedavi ile kanama elde edilemez. Bunların dışında asherman sendromu, tüberküloz endometrit, uterin şistozomiazis ve PID’nin bir komplikasyonu olarak da görülebilir. 113 - B Evre Ia1 serviks kanseri (Mikroinvaziv kanser): İnvazyon derinliği≤3 mm’dır. Tanı biyopsi ile konmuş ise öncelikle konizasyon yapılmalıdır. Konizasyon ile tanı doğrulanmış ve daha ileri evre değil ve çocuk istemi de varsa bu tedavi yeterlidir. Çocuk istemi yoksa konizasyon sonrası tip I histerektomi yapılabilir. Serviks kanserinde tümör parametriuma geçtikten sonra yani Evre 2B ve sonrasında tek tedavi kemoradyoterapidir. 116. Levonorgestrelli implant kullanıcılarında implantı çıkarttırma isteğinin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Baş ağrısı Düzensiz kanama Akne Kilo artışı Depresyon 116 - B İmplant kullanıcılarında devamlı progestagen etkisi altındaki endometriumda atrofi ve desidualizasyon meydana gelir. Bu da progesteron kırılma kanamaları şeklinde ortaya çıkar. En sık kullanımın ilk yılı içinde görülür ancak herhangi bir zamanda da oluşabilir. İmplantı çıkarttırma isteğinin en sık nedeni bu beklenmeyen düzensiz kanamalardır. Tedavisinde kısa süreli estrojen verilir. 2. Sırada en sık implant çıkarttırma nedeni baş ağrısıdır. 114. Pitüiter yetmezliğe bağlı infertilitesi olan bir kadının tedavisinde aşağıdakilerden hangisinin kullanılması en uygundur? A) B) C) D) E) Progesteron challenge testi TSH ve prolaktin Histeroskopi Endometrial biyopsi Bazal FSH ve Estradiol 115 - C Asherman sendromu: Sık geçirilen küretajlara bağlı olarak intrauterin sineşiler oluşur. Eğer yapışıklık tam ise amenore, yarım ise hipomenoreye (en sık ) neden olmaktadır. Fizik muayenede bulgu vermez. Gonadotropin seviyesi normaldir, overler normal çalışmaktadır, ancak overlerden üretilen estrojen ve progesteronun etki edeceği endometriyum tabakası yoktur. Kesin tanısı ve tedavisi histeroskopi ile yapılır. Histeroskopik olarak adezyonlar açılır ve hormonal tedavi verilir. 113. Biyopsi sonucu stromaya 2 mm invazyon gösteren servikal malign tümör saptanan yirmi dört yaşındaki nullipar bir hastada en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Bu hastanın tanısında en değerli yöntem aşağıdakilerden hangisidir? Klomifen sitrat Metformin İnsan menopozal gonadotropini İnsan korionik gonadotropin Bromokriptin 114 - C Hipotalamus ve hipofiz yetmezliğine bağlı infertilite Hipogonadotropik hipogonadizm olarak tanımlanır. İçerisinde hipotalamik amenore, strese bağlı amenore, anoreksiya nevroza ve Kallman sendromu bulunur. FSH ve estrojenleri düşüktür, prolaktinleri normaldir. Bu grupta human menopozal gonadotropin ve rekombinant FSH-LH preperatları ilk tercihtir. Klomifen sitrat normogonadotropik ovulatuar disfonksiyonu olan kadınlarda (PKOS) ovulasyon indüksiyonu için ilk tercihtir. 117. Kombine oral kontraseptif kullanımında aşağıdakilerden hangisinde artış beklenmez? A) B) C) D) E) 71 Kemik yoğunluğu Hemoglobin Steroid hormon bağlayıcı globülin Hipertansiyon Protrombin zamanı www.tusem.com.tr 2014 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER 120. Hamile bir bayanın gebe olmayan bir bayana göre günlük ek olarak ne kadar kalori almalıdır? 117 - E KOK kullanımında antitrombin-3, total ve serbest protein-S azalır. Faktör 1-7-10 ve protrombin artar. Sonuçta protrombin zamanı artmaz, kısalır. Kemik yoğunluğu artar, osteoporoz riski azalır, SHBG artar, menstrüel kan kaybı azalması nedeniyle hemoglobin ve hematokritte artış beklenir ve demir eksikliği olanlarda ek fayda sağlar. KOK kullanımı sırasında ilacın estrojen içeriği ile ilişkili olarak karaciğerde anjiotensinojen yapımını artar, hipertansiyonu ağırlaştırabilir. A) B) C) D) E) 120 - B Gebelikte Kilo alımı: • Tüm gebelik boyu ortalama 12,5 kg alınması önerilmektedir. Ancak bu miktar kadının gebelik öncesi kilosuna göre değişir. • Gebelikteki kalori ihtiyacı ise normale göre 300 kcal/gün artar. • Gebede yiyecek kısıtlamasına gerek yoktur. Önemli olan dengeli beslenmedir. • Demir ve folik asit genelde diette eksik kalmaktadır. Bunun için demir ve folik asit replasmanı yapılmalıdır. 118. Doğum eyleminde fetusun aşağıdaki kardinal hareketlerinden hangisi omuzların doğumuna yardımcı olur? A) B) C) D) E) Angajman Fleksiyon İç rotasyon Dış rotasyon Ekstansiyon 118 - D Doğumun ana hareketleri: Angajman, iniş, fleksiyon, iç rotasyon, ekstansiyon, dış rotasyon ve atılımdır. Omuzların doğumu dış rotasyon sonrasında gerçekleşir. 1. Angajman: Başın en büyük transvers çapı olan bipariyetal çapın linea terminalis (pelvik girim) hizasına inmesidir. Bu sırada başın en alt noktası spina iskhiadikalar seviyesindedir (başın seviyesi O dadır). Angajman nulliparlarda genelde doğumdan önce gerçekleşir. Multiparlarda eylem başlangıcında veya hemen öncesinde olur. 2. İniş 3. Fleksiyon: Bu sayede suboksipitobregmatik çap sağlanır. 4. İç rotasyon: Amacı kemik pelvisin en dar yeri olan orta pelvise uyum sağlamaktır. Oksiput öne dönerek s. pubis altına gelir. İnternal rotasyon bittiğinde baş perineye dayanmıştır. 5. Ekstansiyon 6. Dış Rotasyon: Amacı omuzları pelvik çıkımın en geniş yeri olan önarka çapına getirmektir. 7. Atılım 119. İntrauterin hipoksik bir fetusta aşağıdaki non-stress test bulgularından hangisinin görülmesi beklenmez? A) B) C) D) E) Variabilitede azalma Geç deselerasyon Fetal bradikardi Uzun süreli değişken deselerasyon Akselerasyon 119 - E Akselerasyon fetal kalp atımlarının baseline değerlere oranla 5-15 atımlık artış göstermesidir. Bu durum sıklıkla fetal hareketle ilişkilidir ve saptanması uteroplasental akımın yeterli olduğunu düşündürür. 20 dakikada en az 2 akselerasyon saptanması durumunda NST reaktif kabul edilir. Diğer şıklarda verilenler intrauterin hipoksi ile ilişkili fetal kalp atım bulgularıdır. www.tusem.com.tr 250 kcal/gün 300 kcal/gün 500 kcal/gün 750 kcal/gün 1000 kcal/gün 72
© Copyright 2024 Paperzz