EYLÜL 2014 DÖNEMİ 2. DENEME SINAVI TEMEL BİLİMLER TESTİ SORU VE AÇIKLAMALARI Bu testte sırasıyla Anatomi, Fizyoloji - Histoloji - Embriyoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji, Patoloji, Farmakoloji soruları ve açıklamaları bulunmaktadır. 1. Aşağıdakilerden hangisi torakal vertebralar üzerinde yer alan yapılardan biri değildir? A) Fovea costalis superior B) Incisura vertebralis superior C) Fovea costalis processus transversi D) Processus articularis inferior E) Sulcus arteriae vertebralis 2. Aşağıdakilerden hangisi fossa infratemporalis’i sınırlayan yapılardan biri değildir? A) Processus styloideus B) Processus alveolaris C) Processus pterygoideus, lamina lateralis D) Ramus mandibulae E) Ala major ossis sphenoidalis Doğru cevap: (E) Sulcus arteriae vertebralis Doğru cevap: (B) Processus alveolaris Sulcus arteriae vertebralis; atlas’ın arcus posterior’unda bulunur. Oluktan arteria vertebralis ile nervus suboccipitalis (C1 spinal sinirin arka dalı) geçer. Fossa infratemporalis, arcus zygomaticus’un altında, ramus mandibulae’nin iç tarafında, mandibula ile pharynx arasındadır. Torakal vertebraların en karakteristik özellikleri, gövdelerinde ve processus transversus’larında kaburgalar için bulunan eklem yüzleridir. Gövdesinde kaburgalar için en fazla eklem yüzü bulunan torakal vertebra T1’dir. Gövdesinin her iki tarafında 1,5 eklem yüzü (bir tam, bir yarım) vardır. Dokuzuncu torakal vertebra sık olarak 10’uncu kaburga ile eklem yapmaz ve bu nedenle gövdesindeki yarım alt eklem yüzü bulunmaz. Sadece 9’uncu kaburga başındaki alt eklem yüzü için, gövdesinde üst yarım eklem yüzü vardır. Onuncu torakal vertebra gövdesinin her iki yan tarafında üst bölüme yakın, 10’uncu kaburgaların başları için tam eklem yüzü bulunur. Onbirinci ve onikinci torakal vertebraların sadece gövdelerinde, 11 ve 12’nci kaburgaların başları için tam eklem yüzü bulunup, processus transversus’larında eklem yüzü yoktur. Bu nedenlerle 1, 9, 10, 11 ve 12’nci torakal vertebralar atipik torakal vertebra olarak kabul edilir. Şekil (Soru 2): Fossa infratemporalis Şekil (Soru 1): Tipik bir torakal vertebradaki anatomik yapılar (sağ yandan ve üstten görünüş) SINIRLARI: • Önde; maxilla’nın arka yüzü, • Arkada; processus styloideus, • İçte; sfenoid kemiğin processus pterygoideus’unun lamina lateralis’i, • Dışta; ramus mandibulae, • Yukarıda; sfenoid kemiğin ala major’unun alt yüzü, • Aşağıda; musculus pterygoideus mandibula’ya tutunduğu yer. medialis’in Fossa infratemporalis’i aşağıdan çevreleyen bir kemik yapı yoktur ve bu açıklıkla spatium lateropharyngeum (spatium parapharyngeum)’a bağlanır. Angulus mandibulae’den geçen horizontal düzlem fossa infratemporalis’in alt sınırını belirler. İç ve ön duvarlar aşağıda birbirleriyle birleşirken, yukarıda bu duvarlar arasında bulunan fissura pterygomaxillaris, fossa infratemporalis’i fossa pterygopalatina’ya bağlar. Fissura pterygomaxillaris yukarıda, fossa infratemporalis’in tavanını ve ön duvarını birbirinden ayıran fissura orbitalis inferior ile devam eder. Fossa infratemporalis, sfenoid kemiğin ala major’u üzerindeki foramen ovale ve foramen spinosum aracılığıyla fossa cranii media ile bağlantılıdır. 3. Şekil (Soru 3/1): Diz eklemi (üstten görünüş) (Lig.: Ligamentum) Seçeneklerde verilenlerin tümü diz ekleminin iç bağlarıdır. Ligamentum cruciatum anterius; tibia’nın öne hareketini sınırlar. Bacak fleksiyondayken gevşek, ekstensiyondayken gergindir. Bacağın aşırı ekstensiyonunu önler. Ligamentum cruciatum posterius; özellikle fleksiyondaki dize ağırlık bindiğinde (merdiven çıkarken, yokuş çıkarken), femur’u stabilize eden esas yapıdır. Tibia’nın arkaya hareketini sınırlar. Bacak fleksiyondayken gergin, ekstensiyondayken gevşektir. Bacağın aşırı fleksiyonunu önler. Diz ekleminin aşırı ekstensiyonunu önleyen bağ hangisidir? A) Ligamentum cruciatum anterius B) Ligamentum cruciatum posterius C) Ligamentum transversum genus D) Ligamentum meniscofemorale anterius E) Ligamentum meniscofemorale posterius Ligamentum transversum genus; menisküslerin ön uçlarını birleştirir. Menisküslerin birlikte hareket etmesini sağlar. Ligamentum meniscofemorale anterius ve ligamentum meniscofemorale posterius; meniscus lateralis’in arka boynuzundan femur’un medial kondiline uzanırlar. Meniscus lateralis’in arka boynuzunun hareketlerini kontrol ederler. Doğru cevap: (A) Ligamentum cruciatum anterius Şekil (Soru 3/2): Diz eklemi (önden görünüşler) (Lig.: Ligamentum) 4 4. Aşağıdaki kaslardan hangisi costa prima’ya tutunur? Doğum pelvis’inin (pelvis minor) alt açıklığını (apertura pelvis inferior) kapatan kas ve fasyalar diaphragma pelvis olarak bilinir. Diaphragma pelvis’i iki taraflı musculus levator ani ve musculus ischiococcygeus (eski adı musculus coccygeus) oluşturur. Daha büyük bölümünü oluşturan musculus levator ani’nin üç bölümü vardır; musculus puborectalis, musculus iliococcygeus ve musculus pubococcygeus. A) Musculus scalenus anterior B) Musculus deltoideus C) Musculus sternocleidomastoideus D) Musculus scalenus posterior E) Musculus pectoralis minor Doğru cevap: (A) Musculus scalenus anterior Boyun kökünün yan taraflarında yer alan skalen kaslar, servikal vertebralardan başlar. Musculus scalenus anterior ve musculus scalenus medius 1’inci kaburganın (costa prima) üst yüzünde sonlanırken, musculus scalenus posterior 2’nci kaburgada sonlanır. Musculus scalenus anterior; boyunda önemli bir anatomik işarettir. Kasın ön yüzü; vena subclavia, nervus phrenicus ve vena jugularis interna ile komşudur. Arkasında; cupula pleura’yı örten membrana suprapleuralis (Sibson fasyası), arteria subclavia ve plexus brachialis bulunur. Medial kenarı arteria-vena vertebralis ve soldaki ek olarak ductus thoracicus ile komşudur. Arteria subclavia ve plexus brachialis, musculus scalenus anterior ile musculus scalenus medius arasından geçer. 5. Aşağıdakilerden hangisi musculus levator ani’nin bölümlerinden değildir? Şekil (Soru 5): Diaphragma pelvis A) Musculus ischiococcygeus B) Musculus puborectalis C) Musculus pubovaginalis D) Musculus pubococcygeus E) Musculus iliococcygeus Musculus pubococcygeus; musculus levator ani’nin esas parçasıdır. Bazı lifleri erkekte prostata (musculus levator prostatae ya da musculus puboprostaticus), kadında ise vagina’nın duvarlarına (musculus pubovaginalis) tutunur. Her iki cinste, anal kanal duvarlarına atlayan liflerine musculus puboanalis denir. Doğru cevap: (A) Musculus ischiococcygeus Şekil (Soru 4): Boyun bölgesi ve skalen kaslar (M.: Musculus, Mm.: Musculi) 5 6. Aşağıdakilerden suboccipitale’dedir? hangisi trigonum 7. Şekilde “X” ile işaretlenmiş damar aşağıdaki yapılardan hangisinin içinde yer alır? A) Nervus occipitalis minor B) Nervus auricularis magnus C) Nervus occipitalis tertius D) Nervus accessorius E) Nervus suboccipitalis Doğru cevap: (E) Nervus suboccipitalis Trigonum suboccipitale, ense bölgesinin derininde yer alır. Kafanın arkasında, oksipital kemiğin aşağısında ve musculus semispinalis capitis’in altındadır. Boyun üçgeni değildir. A) Omentum majus B) Ligamentum gastrosplenicum C) Ligamentum splenorenale D) Ligamentum hepatoduodenale E) Ligamentum hepatogastricum Doğru cevap: (D) Ligamentum hepatoduodenale Şekilde “X” ile işaretlenmiş damar ligamentum hepatoduodenale’nin yaprakları arasındaki vena portae hepatis’tir. Şekil (Soru 6/1): Trigonum suboccipitale’nin sınırları (M.: Musculus) Karaciğerin visseral yüzünü örten periton, porta hepatis’te iki yaprak halinde sırt sırta gelerek midenin curvatura minor’una ve duodenum’un ilk birkaç cm’lik başlangıç bölümüne atlar. Karaciğer ile mide ve duodenum’un başlangıç kısımları arasındaki bu çift katlı peritona omentum minus denir. İki bölümden oluşur. SINIRLARI: • Üst-içte: Musculus rectus capitis posterior major • Üst-dışta: Musculus obliquus capitis superior • Alt-dışta: Musculus obliquus capitis inferior Ligamentum hepatoduodenale: Porta hepatis ile duodenum’un başlangıç bölümü arasında uzanır. İki yaprak arasında ductus choledochus, arteria hepatica propria ve vena portae hepatis bulunur. Ayrıca lenf damarları ve plexus hepaticus da ligamentum hepatoduodenale içinde yer alan diğer oluşumlardır. Çatısını; musculus semispinalis capitis ve kısmen musculus longissimus capitis, Döşemesini; membrana atlantooccipitalis posterior ile atlas’ın arcus posterior’u yapar. İÇİNDEKİLER: Ligamentum hepatogastricum: Karaciğerin visseral yüzünden başlar, midenin curvatura minor’una tutunur. Omentum minus’un yaprakları arasında arteria-vena gastrica dextra ve sinistra’lar yer alır. • Arteria vertebralis • Nervus suboccipitalis (C1 spinal sinirin ramus dorsalis’i) Nervus occipitalis major (C2 spinal sinirin ramus dorsalis’inin medial dalı) ve arteria occipitalis’in dalları üçgenin çatısından geçer. 8. Aşağıdaki yapılardan hangisi kalbin sağ ventrikülünde yer almaz? A) Conus arteriosus B) Trabecula septomarginalis C) Chordae tendineae D) Musculus papillaris E) Fossa ovalis Doğru cevap: (E) Fossa ovalis Embriyonel hayattaki foramen ovale’nin kapanması ile oluşan fossa ovalis, sağ atriumda, septum interatriale üzerinde yer alır. Fossa’nın kabarık olan kenarına limbus fossa ovalis denir. Şekil (Soru 6/2): Trigonum suboccipitale’nin içindekiler (N.: Nervus, A.: Arteria) 6 10. Plexus lumbalis aşağıdaki kaslardan hangisinin içinde oluşur? A) Musculus psoas major B) Musculus iliacus C) Musculus quadratus lumborum D) Musculus transversus abdominis E) Musculus obliquus externus abdominis Doğru cevap: (A) Musculus psoas major Plexus lumbalis, ilk üç lumbal spinal sinirin ön dalları ile dördüncü lumbal spinal sinirin ön dalının büyük bölümünün birleşmesi ile oluşur. Lumbal pleksusa, T12 spinal sinirin ön dalından (nervus subcostalis) gelen bir dal da katılır. Musculus psoas major’un arka parçasının içindedir. 11. Ganglion cervicale superius’un veya buradan çıkan postsinaptik liflerin lezyonunda aşağıdakilerden hangisi görülmez? Şekil (Soru 8): Ventriculus dexter (içten görünüş) Ventriculus dexter (sağ ventrikül), sternum’un tam arkasındadır. İç yüzündeki kas kabartılarına trabeculae carneae denir. Pektinat kasların kalınlaşması ile oluşur. İç yüzünde görülen crista supraventricularis, triküspid kapak ile pulmonal kapağı ayıran kalın bir kas kabartısıdır. A) Miyozis B) Pitozis C) Anhidrozis D) Enoftalmos E) Midriyazis Ventrikülün, ostium trunci pulmonalis’in altında kalan bölümü düzdür. Conus arteriosus (infundibulum) denilen bu bölüm, pulmonal kapağın küspislerini destekler. Doğru cevap: (E) Midriyazis Ganglion cervicale superius’un veya buradan çıkan periferik (postsinaptik ya da postganglionik) sempatik liflerin (nervus caroticus internus) lezyonunda, kafa içi yapılara sempatik innervasyon kesilir ve Horner sendromu ortaya çıkar. Septum interventriculare ile musculus papillaris anterior arasında uzanan kas kabartısına trabecula septomarginalis (moderatör band) adı verilir. Ventrikülün septal yüzünü ve musculus papillaris anterior’u destekleyen bu oluşumun içinde, kalbin ileti sistemi ile ilgili lifler bulunur. Ø Miyozis (musculus dilatator pupillae [-]) Ø Pitozis (musculus tarsalis [-]) Sağ ventrikülde, musculus papillaris anterior, musculus papillaris posterior ve musculus papillaris septalis (medialis) denilen üç tane papiller kas bulunur. Papiller kaslar, trabeculae carneae kalınlaşmalarıdır. 9. Ø Enoftalmos (musculus orbitalis [-]) Ø Anhidrozis (ter bezleri [-]) Ø Yüzde kızarma (kan damarlarında vazodilatasyon sonucu) Midriyazis (pupil genişlemesi), okulomotor sinir felci belirtisidir. Testis’lerin lenfatikleri aşağıdaki lenf düğümlerinden hangisine açılır? A) Nodi inguinales superficiales B) Nodi inguinales profundi C) Nodi aortici laterales D) Nodi iliaci externi E) Nodi iliaci interni 12. Sirkadiyan (biyolojik) ritmle ilgili hypothalamus çekirdeği aşağıdakilerden hangisidir? A) Nucleus supraopticus B) Nucleus arcuatus C) Nucleus tuberomammillaris D) Nucleus paraventricularis E) Nucleus suprachiasmaticus Doğru cevap: (C) Nodi aortici laterales Testis’ler, aorta abdominalis’in dalları olan arteria testicularis’lerden beslenir. Testis’ten başlayan venler, plexus pampiniformis denilen bir venöz ağ yapar. Ductus deferens’in önünde yer alan bu ağın, üst ucundan başlayan vena testicularis, sağda vena cava inferior’a, solda ise vena renalis sinistra’ya dökülür. Doğru cevap: (E) Nucleus suprachiasmaticus Diencephalon’un önemli bölümlerinden biri olan hypothalamus, visseromotor ve endokrin aktivitelerin kontrolü ile ilgili multifonksiyonel bir merkezdir. Otonom sinir sisteminin merkezidir. Çok sayıda çekirdek içerir. Testis’lerin lenf damarları, başlıca lateral aortik (paraaortik) lenf düğümlerine gider. Nucleus suprachiasmaticus: Sirkadiyan (biyolojik) ritmle ilgilidir. Testis’lerin sinirleri, arteria testicularis’in çevresindeki plexus testicularis’ten gelir. Sempatikler; T10-11’den gelir. Sempatik sinirler duyusunu taşır. Nervus genitofemoralis’in genital dalı da testis’lerin duyusunu taşır. Nucleus supraopticus: ADH (vazopressin) başlıca bu çekirdekteki nöronlarda üretilir. 7 Şekil (Soru 10): Plexus lumbalis ve dalları Nucleus paraventricularis hypothalami: Oksitosin başlıca bu çekirdekteki nöronlarda üretilir. Dura mater cranialis’in esas arteri, arteria maxillaris’in dalı olan arteria meningea media’dır. Ayrıca arteria ophthalmica’nın etmoidal dalları, arteria meningea accessoria, arteria pharyngea ascendens, arteria carotis interna, arteria occipitalis ve arteria vertebralis’ten gelen meningeal dallarla da beslenir. Nucleus tuberomammillaris: Histaminerjik nöronlar içeren bu çekirdeğin stimülasyonu, kan basıncını ve kalp atımını artırır. Nucleus arcuatus: Büyüme hormonu ve prolaktin’in sekresyonunu kontrol eden dopaminerjik nöronları içerir. Hipofizyotropik hormonların büyük bölümü bu çekirdekte yapılır. 14. Aşağıdaki yollardan hangisi funiculus lateralis’te seyretmez? Nucleus ventromedialis hypothalami: Tokluk merkezidir. Hypothalamus’un lateral bölgesi açlık merkezidir. A) Tractus corticospinalis anterior B) Tractus corticospinalis lateralis C) Tractus spinocerebellaris anterior D) Tractus spinocerebellaris posterior E) Tractus rubrospinalis Nuclei mammillares: Corpus mammillare’ler içinde yer alan çekirdeklerdir. Hafıza ile ilgilidir. Doğru cevap: (A) Tractus corticospinalis anterior 13. Aşağıdakilerden hangisi dura mater cranialis’i beslemez? Aşağıdaki şekilde afferent ve efferent yolların medulla spinalis’teki yerleşimleri görülmektedir. A) Arteria meningea media B) Arteria ophthalmica C) Arteria basilaris D) Arteria vertebralis E) Arteria occipitalis Doğru cevap: (C) Arteria basilaris 8 16. Gerilmeye karşı dirençli dokularda bulunan kollajen tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Tip 1 B) Tip 2 C) Tip 3 D) Tip 4 E) Tip 5 Doğru cevap: (A) Tip 1 Farklı dokularda bulunan bilmediğimizi ölçen bir soru. kollajen tiplerini bilip Tip 1 kollajen: Deri, kemik, kornea ve tendonlarda (Gerilmeye karşı dirençli) Tip 2 kollajen: Kıkırdak ve embriyonik dokularda (Basınca dirençli) Tip 3 kollajen: Düz kas ve damar duvarında Tip 4 kollajen: Bazal membranda Şekil (Soru 14): Afferent ve efferent yolların medulla spinalis’teki yerleşimleri Tip 5 kollajen: Plasental bazal membranında 17. Aşağıdakilerden hangisi osteoblastları inhibe eder? 15. Aşağıdakilerden hangisi epitel hücrelerindeki ara filamandır? A) Parathormon B) Tiroksin (T4) C) PGE2 D) Östrojen E) Kortikosteroid A) Desmin B) Vimentin C) Alfa-aktinin D) Miyozin E) Sitokeratin Doğru cevap: (E) Kortikosteroid Doğru cevap: (E) Sitokeratin Kalsiyum ve kemik metabolizmasıyla ilişkili hormonları bilmemizi isteyen bir soru. Farklı dokularda bulunan ara filaman tiplerini bilip bilmediğimizi ölçen bir soru. Epitel hücredeki ara filaman sitokeratindir. Kastaki ara filaman desmin, mezenşim kaynaklı ara filaman vimentindir. Tablo (Soru 15): Ara filamanlar FİLAMAN TİPİ HÜCRE TİPİ ÖRNEKLER Epitel Keratinize ve nonkeratinize epitel, Epitel kökenli tümörler (skuamöz karsinom, adenokarsinom) Vimentin Mezenkim hücreleri Fibroblastlar, kondroblastlar. Makrofajlar, endotel, damar düz kas hücreleri, Mezenşimal tümörler (fibrosarkom, liposarkom, anjiyosarkom, kondrosarkom, osteosarkom) Desmin Kas Çizgili ve düz kas (damar düz kası hariç), nonvasküler düz kas, Kas tümörleri (rabdomiyosarkom) Glial fibriller asidik proteinler (GFAP) Glial hücreler Astrositler, oligodendroglia, mikroglia, Schwann hücresi, ependimal hücre ve pitüisit. Glia hücrelerinden köken alan tümörler Nörofilamanlar Nöronlar Sinir hücresi gövdesi ve uzantıları Laminler (A-B-C) Çekirdek Çekirdek zarının iç yaprağında bütün hücrelerde bulunur Nükleer zarfta yapısal bir çerçeve oluştururlar. Keratin (Sitokeratin) 9 • Gelişmenin ikinci haftasında blastosistin implantasyonunu izleyerek, endometriyumda oluşan penetrasyon defekti 9. günde bir fibrin tıkacı ile kapatılır. Tablo (Soru 17): Osteoblast ve osteoklastları etkileyen faktörler • Bu yüzey defektinin üzeri 13. günde tümüyle epitel ile örtülerek gömülme tamamlanır. Osteoblastları uyaranlar: • PTH, Vit D, IL-1, T3, T4, hGH, IGF-I, PGE2, TNF, östrojenler • Ancak bu günlerde (siklusun 28. günü civarı) bu bölgeden bazen sızıntı biçiminde bir kanama olabilir ve bu kanama menstruasyonla karıştırılarak gebelik tarihinin saptanmasında yanılgılar oluşturabilir. Osteoblastları inhibe edenler: • Kortikosteroidler Osteoklastları uyaranlar: • PTH, 1,25-Dihidroksikolekalsiferol (Vit.D), IL-6, IL-11 19. Aşağıdakilerden hangisi birinci faringeal arkustan gelişmez? Osteoklastları inhibe edenler: • Kalsitonin, östrojenler (IL-6 üretimini inhibe ederek), TGF-B, IFN, PGE2 A) Maksilla B) Zigomatik kemik C) Temporal kemiğin skuamöz parçası D) Hyoid kemik E) Mandibula 18. Blastosist invazyonuna (blastosistin gömülmesine) bağlı oluşan penetrasyon defektinin epitelize olarak tamamen kapandığı gün aşağıdakilerden hangisidir? Doğru cevap: (D) Hyoid kemik A) 6. gün B) 8. gün C) 9. gün D) 12. gün E) 13. gün Faringeal kompleks bilgimizi ölçen bir soru. Doğru cevap: (E) 13. gün İmplantasyon ve invazyon süreci bilgimizi ölçen bir Embriyoloji sorusu. BLASTOKİSTİN ENDOMETRİUMA TUTUNMASI (İMPLANTASYON): Şekil (Soru 19): Baş-boyun gelişimi (faringeal arklar) • İmplantasyon blastosistin, endometriyuma bağlanma ve gömülme sürecidir. • Embriyonik gelişimin preimplantasyon evresi, döllenme ile uterus duvarına bağlanma arasında geçen süredir. 1. FARİNGEAL ARKUS: • Maksiller ve mandibuler olmak üzere iki çıkıntıdan oluşur. • Blastokist endometriuma tutunması 5-6. gün olup daima embriyonik kutbu ile tutunur. • Maksiller çıkıntıdan maksilla, zigomatik kemik, temporal kemiğin skuamöz parçası ve vomerin bir parçası oluşurken, mandibuler çıkıntıdan mandibuler kemik oluşmaktadır. • İlk tutunma ile implantasyon başlamış olur. İmplantasyon başlamadan hemen önce blastokisti çevreleyen zona pellucida yırtılır. • Embriyoblast hücreleri blastokistin bir kutbunda kümeleşme gösterirler. Bu kutba embriyonik kutup adı verilir. Embriyonik kutbun karşısında kalan kutba ise anembriyonik kutup denir. • Sinir desteği ise trigeminal sinirin mandibuler dalı ile sağlanır. • Faringeal arkusun kas komponentinden çiğneme kasları gelişir. • İmplantasyonun ilk aşaması genişlemiş blastokistin endometriuma tutunmasıdır. Trofoblastlar tutunma ile birlikte çoğalmaya başlarlar ve embriyonik kutupta ikinci bir tabaka oluştururlar. • Maksiller çıkıntıların iki taraftan füzyonu yetersiz olursa yarık damak/dudak anomalisi ortaya çıkar. 2. FARİNGEAL ARKUS: • Blastokisti çevreleyen trofoblast hücre tabakası sitotrofoblast adını alırken, embriyonik kutupta sitotrofoblast hücrelerinin çoğalarak oluşturdukları tabakaya sinsityotrofoblast denir. Hyoid kemik ve bu kemiğe yapışan kaslar gelişmektedir. 3-4-6. FARİNGEAL ARKUS: • Sinsityotrofoblastlar, blastosistin endometriyum içine gömülmesi için maternal dokuları parçalayan bazı enzimler salgılar. Larinks kıkırdakları ve kasları gelişmektedir. BLASTOSİSTİN GÖMÜLMESİ (İNVAZYON): • Sinsityotrofoblast, endometrial dokuları (kapillerler, bezler ve bağ dokusu) erozyona uğratır ve blastosist endometrium içine gömülmeğe başlar (8. gün). 10 Doğru cevap: (B) H bandı 20. Akciğerde bulunan, serotonin ve bombesin salgılayan nöroendokrin hücre aşağıdakilerden hangisidir? Kas histolojisi bilgimizi ölçen bir soru. A) Küçük granüler hücre B) Kübik silyalı hücre C) Klara hücresi D) Prizmatik fırçamsı kenarlı hücre E) Büyük alveoler hücre İSKELET KASINDAKİ ÇİZGİLENMELER A BANDI (ANİZOTROPİK): • Polarize ışığı geçirmeyen koyu banttır. Doğru cevap: (A) Küçük granüler hücre • Boydan boya, kalın miyozin filamanlarından oluşur. Solunum sisteminden gelmesi beklenebilinecek güzel bir Histoloji sorusu. • A bandının ortasında, sadece miyozinlerden oluşan, hafif açık boyanan H bandı bulunur. BRONŞİYOL EPİTELİNDEKİ DÖRT FARKLI HÜCRE: • H bandı, miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alandır. • H bandının ortasında da miyozinlerin kuyruklarının birleştiği M çizgisi bulunur. 1. Kübik silyalı hücreler 2. Klara hücreleri (prizmatik silyasız hücreler): • M çizgisi komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir. • Sürfaktan benzeri madde salgılar (sürfaktan apoprotein A,B ve D) • M çizgisi bölgesinde bazı proteinler yer alır. • Detoksifikasyon yapar (bronşiyol yüzeyini oksitleyici artıklardan ve iltihaptan koruyan proteinleri salgılar) • Kalın filamanları yerinde tutan, miyozin tutucu bir protein olan miyomesin, • Klor transportunda görev alır • Fosfokreatinden ADP’ye fosfat transferini katalizleyen kreatin kinaz. • Bronşiyoler epiteli rejenere etmek için bölünerek çoğalırlar • Kas kasılması için adenozin trifosfat (ATP) sağlanmasına yardımcı olur. • Klara hücreleri en fazla respiratuvar bronşiyollerde bulunur 3. Prizmatik fırçamsı kenarlı hücreler (Brush cell) I BANDI (İZOTROPİK): 4. Küçük granüler hücre (Endokrin fonksiyonlu) (Bombesin, serotonin) • Polarize ışığı geçiren, ince aktin filamentlerinden oluşur. • I bandının ortasına Z çizgisi bulunur. 21. Çizgili kasta sadece miyozinlerden oluşan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) A bandı C) K bandı • Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. • Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır. B) H bandı D) I bandı E) Z çizgisi Şekil (Soru 21): Çizgili kastaki bantların kontraksiyon ile değişmeleri 11 22. Bir osmoreseptör olan makula densa yapısının böbrekte bulunduğu bölge aşağıdakilerden hangisidir? 23. Aşağıdakilerden hangisi tiroid peroksidaz tarafından okside edilmiş iyodu taşıyan anyon taşıyıcı proteindir? A) Proksimal tübül B) Distal tübül C) Henle kulpu D) Afferent arteriyol E) Efferent arteriyol A) Pendrin B) Eulanin C) Oksitalan D) Vinkülin E) Paksilin Doğru cevap: (B) Distal tübül Doğru cevap: (A) Pendrin Renin anjiyotensin mekanizmasıyla ilişkili maküla densanın hangi tübül segmentinde bulunduğunu bilmemizi ölçen bir soru. Tiroid hormonu yapımı ile ilgili bilgilerimizi ölçen bir soru. TÜBÜLLERİN YAPISI TİROİD BEZİNDE HORMONLARIN SENTEZ VE BİRİKİMİ DİSTAL KIVRINTILI TÜBÜL: • Tiroglobülin sentezi • Proksimal tübül gibi kortekste yerleşmiştir. • Kandan iyodun alınması • Distal tübülün maküla densa bölgesi glomerülün damar kutbuyla temas halindedir. • İyodun aktivasyonu • Tiroglobülinden tirozin kalıntılarının iyodinizasyonu JUKSTAGLOMERÜLER APARAT: TİROGLOBÜLİN SENTEZİ: • Glomerülün damar kutbunda izlenen ve kan basıncını düzenleyen bir yapıdır. • Düz endoplazma retikulumunda protein sentezi • Endoplazma retikulumu ve Golgi kompleksinde karbonhidrat eklenmesi • Afferent arteriyol duvarında modifiye düz kas hücreleri olan jukstaglomerüler hücreler bulunur. Bunların sitoplazmaları salgı granülleri ile doludur ve renin salgılarlar. • Hücrenin tepesinde oluşan keseciklerden follikül lümenine tiroglobülin salıverilmesi • Jukstaglomerüler hücreler ve maküla densa birlikte jukstaglomerüler aparatı oluşturur. DOLAŞIMDAKİ İYODUN ALINMASI: • Aralarında bulunan ekstraglomerüler mezangiyal hücreler (lacis, Polkissen ya da kutup yastıkçığı hücreleri) de aparatın yapısına katılır. @ • Tiroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamak iyot uptake basamağıdır. • Tiroid follikül hücrelerindeki bir zar taşıyıcı proteini tarafından gerçekleştirilmektedir. JUKSTAGLOMERÜLER APARAT • Eş zamanlı olarak sodyum ve iyodür taşıyan zar taşıyıcı protein Na/I taşıyıcısı olarak adlandırılır. Distal tübülün başlangıcındaki maküla densa hücreleri ile afferent ve efferent arteriyol duvarlarındaki jukstaglomerüler hücrelerden oluşur. • Pompa aktivitesi ekstraselüler konsantrasyonundan etkilenir. sıvı iyot 1. Jukstaglomerüler hücreler • Düşük iyot konsantrasyonunda pompa aktive olur, 2. Afferent arteriyol • Na/I taşıyıcısının miktarı artar, beze iyot alımı artar. 3. Efferent arteriyol • Yüksek iyot konsantrasyonunda pompa inhibe olmaktadır. 4. Maküla densa • Bu inhibisyona Wolf Chaikoff etkisi denmektedir. 5. Distal tübül İYODUN AKTİVASYONU VE İYODİNİZASYON: • İyot, tiroid peroksidaz tarafından okside edilir ve pendrin adlı bir anyon taşıyıcısı tarafından follikül boşluğuna taşınır. Enzim bir hemoproteindir. • Tiroid peroksidazın katalize ettiği reaksiyon için H2O2 ve NADPH gerekir. • Kolloid içerisinde, tiroid peroksidaz tarafından katalizlenen tiroglobülinin tirozin rezidülerinin iyodinizasyonu gerçekleşir. • T 3 ve T 4 meydana gelir, bunlar daha büyük olan tiroglobülin molekülünün birer parçası durumundadır • Eulanin elastik lif sisteminde bulunur. Şekil (Soru 22): Jukstaglomerüler kompleks • Vinkulin, paksilin, talin integrinler ile hücre içi aktin filamanları arasındaki etkileşimi düzenleyen hücre içi proteinlerdir. 12 24. Pıhtılaşma faktörlerinin yapımı sırasında okside olarak, inaktif hale geçen K vitamininin yeniden aktifleşmesini sağlayan aşağıdakilerden hangisidir? • Sodyumun aktif taşınması ile hücre içindeki miktarı azalır (50 mEq/litre). • Kimustaki sodyum (142 mEq/L), gradyan doğrultusunda difüzyon ile epitel hücrelerinin fırçamsı kenarından hücreye taşınır. A) Protrombin B) Trombomodülin C) Protein C D) Protein S E) Vitamin K epoksid redüktaz kompleks 1 • Aldosteron, sodyum emilimini büyük oranda artırır. Aldosteronun bu etkisi özellikle kolonda önemlidir. • İntestinal sistemde sodyum emilimi ilkeleri renal tübüller ve safra kesesi ile aynıdır. Doğru cevap: (E) Vitamin K epoksid redüktaz kompleks 1 K vitamini bilgilerimizi ölçen bir soru. KLORÜR İYONLARININ DUODENUM VE JEJUNUMDAN EMİLİMİ: K VİTAMİNİNE BAĞLI PIHTILAŞMA FAKTÖRLERİ: PROTROMBİN (II), FAKTÖR VII, FAKTÖR IX VE FAKTÖR X • İnce bağırsağın üst kısmında pasif difüzyonla olur. • Sodyumun hücreye girişi kimusta elektronegatiflik, epitel hücrede elektropozitiflik meydana getirir. • K vitamini; FII, FVII, FIX, FX ve Protein C gibi önemli pıhtılaşma faktörlerinin yapımı için gereklidir. • Sonra klorür iyonları bu elektriksel gradyan boyunca sodyum iyonlarını izlerler. • Vitamin K bu faktörler için gerekli olan karaciğer karboksilazı için esansiyeldir. • İleum ve kalın bağırsakta epitel hücreye klorür emilirken, lümene bikarbonat salgılanır. • Vitamin K epoksid redüktaz kompleks 1 (VKOR cl) enzimi, vitamin K’yı aktif formuna döndürür. • Özellikle kalın bağırsakta, bakteriler tarafından oluşturulan asitleri nötralize etmek için alkalik bikarbonat iyonlarını sağlamada bu işlem önem taşır. • Warfarin ve kumarin, vitamin K epoksid redüktaz kompleks 1 inhibisyonu ile vitamin K miktarını azaltır. • Koagülasyon faktörleri karboksile edilemez ve biyolojik olarak inaktif kalırlar. DİĞER İYONLAR: • Dolayısıyla warfarin ve kumarin verildiğinde faktör II, VII, IX ve X seviyeleri azalır (hepsi de karaciğerde üretilir). • Kalsiyum iyonları özellikle duodenumdan aktif olarak emilir. • Kumarin alındığında kanda en hızlı tükenen pıhtılaşma faktörü Faktör VII’dir. En hızlı tükenen protein ise protein C’dir. • Demir iyonları da, ince bağırsaktan aktif olarak emilir. • Potasyum, magnezyum, fosfat iyonları da aktif olarak mukozadan emilir. • Genelde tek değerli iyonlar çok miktarda ve kolay absorbe olurlar. 25. Aşağıdakilerden hangisi duodenum ve jejunumdan pasif difüzyonla emilir? • Çift değerli iyonlar normalde çok az absorbe olurlar. A) Kalsiyum B) Klor C) Magnezyum D) Potasyum E) Fosfat 26. Aşağıdakilerden hangisi O 2 ’nin hemoglobinden ayrılmasını kolaylaştırır? A) pCO2’nin artması B) P50 değerinin azalması C) Sıcaklığın azalması D) 2,3-difosfogliseratın azalması E) pH’nın artması Doğru cevap: (B) Klor Bağırsaklardan iyonların emilimini bilmemizi isteyen bir soru Doğru cevap: (A) pCO2’nin artması İYONLARIN EMİLİMİ Hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisinin sağa ve sola kayma nedenleri sıkça sorulan sorulardandır. SODYUMUN AKTİF TRANSPORTU: • Besinlerle günde 5-8 gram sodyum alınır. HEMOGLOBİNİN DURUMLAR: • Günde 20-30 gram sodyum intestinal kanala salgılanır. • Feçesle kaybı önlemek için günde 25-35 gram sodyum absorbe edilir. OKSİJENE AFİNİTESİNİ AZALTAN Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. • Bu miktar, vücutta bulunan bütün sodyumun 1/7’si kadardır. • Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme) • Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin) • Bu nedenle ağır diyarelerde birkaç saat içinde vücudun sodyum yedekleri letal düzeye kadar inebilir. • Isının artması • Sodyum, epitel hücresinden yan çeperler yoluyla paraselüler alana aktif transportla gönderilir. • pCO2‘nin artması • Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi) 13 HEMOGLOBİNİN OKSİJENE AFİNİTESİNİ ARTIRAN DURUMLAR: Tablo (Soru 28): Arteriyollerin çapini etkileyen faktörler Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider. KONSTRİKSİYON YAPANLAR • Alkalozis (H iyon miktarında azalma, pH’da artış) + • Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması Lokal Faktörler • Isının azalması • Azalmış lokal sıcaklık • Otoregülasyon • pCO2‘nin azalması • Karboksihemoglobin • Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3) DİLATASYON YAPANLAR • Artmış CO2 ve azalmış O2 • K+, adenozin, laktat artışı • Azalmış lokal pH • Artmış lokal sıcaklık Endotel kaynaklı ürünler • Endotelin-1 • Lokal salınmış trombosit serotonini • Tromboksan A2 • Ürotensin (U-II) (en güçlü) 27. İskelet kası ekstrafuzal liflerinin motor innervasyonundan sorumlu sinir lifi tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) A-Alfa B) A-Beta C) A-Gama D) A-Delta E) C • NO • Kininler • Prostasiklin Dolaşım hormonları • Epinefrin (iskelet kası ve karaciğer hariç) • Norepinefrin • ADH (Vazopressin, AVP) • Anjiyotensin II • Dolaşımdaki Na-K ATPaz inhibitörü • Nöropeptit Y Doğru cevap: (A) A-Alfa Temel spot bilgi sorusudur. Lütfen “Tablo (Soru 27)”ye bakınız. • İskelet kası ve karaciğerdeki epinefrin • CGRP (en güçlü) • P maddesi • Histamin • ANP • VIP Sinirsel faktörler 28. Aşağıdakilerden hangisi güçlü vazodilatatör etkiye sahip maddedir? • Artmış sempatik deşarj A) Tromboksan A2 B) Ürotensin C) Anjiyotensin II D) Endotelin-1 E) Kalsitonin geniyle ilişkili peptid • Azalmış sempatik deşarj • İskelet kasına giden sempatik kolinerjik • Vazodilatatör sinirlerin aktivasyonu Adenozin, lokal kan akımının düzenlenmesindeki en önemli vazodilatör ajandır fakat en kuvvetli vazodilatör madde CGRP (Kalsitonin Gen İlişkili Peptid)’dir. Doğru cevap: (E) Kalsitonin geniyle ilişkili peptid Temel Fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. En kuvvetli vazokonstriktör madde ise ürotensindir. Tablo (Soru 27): Sinir lifi tipleri ve fonksiyonları Sinir tipi Çap (mikrometre) İleti hızı (m/s) Fonksiyon 12-20 (miyelinli) 70-120 İskelet kası ekstrafuzal liflerin motor Grup Ia 12-20 (miyelinli) 70-120 Kas iğciğinden bilgi alır. Grup Ib 12-20 (miyelinli) 70-120 Golgi tendon organından bilgi alır. • Beta (Grup II) 5-12 (miyelinli) 30-70 Dokunma, basınç • Gama 1-6 (miyelinli) 2-30 Kas iğciğine motor inervasyon sağlar. • Delta (Grup III) 2-5 (miyelinli) 2-30 Hızlı ağrı, soğuk - sıcak, kaba dokunma B 3 (miyelinli) 3-15 Preganglionik otonom sinir lifleri C 0,5-1 (miyelinsiz) 0,5-2 Yavaş ağrı ve postganglionik otonom sinir lifleri, soğuk -sıcak, kaşınma A • Alfa innervasyon sağlar. 14 29. Sinoatriyal düğüme gelen otonom lifler kesilirse, kalp aşağıdaki hızlardan (atım/dakika) hangisiyle çalışır? • Serotoninin spinal ağrı yollarında daima inhibitor etkisinin bulunduğu, şahsın ruh halini kontrol ettiği ve uykuya neden olduğu bilinmektedir. A) 60 B) 80 C) 100 D) 140 E) 160 • Serotonin, non-REM nörotransmitterdir. uykusundan sorumlu • Normal davranış kalıbının sürdürülmesi, sıcaklık regülâsyonu, kan basıncı regülâsyonu ve beslenme davranışının düzenlenmesinde rol oynar (iştahı azaltır). Doğru cevap: (C) 100 • Serotonin anorgazmi oluşturur. Bu nedenle antiseratonerjikler deney hayvanlarında orgazmı kolaylaştırır. Sinoatriyal düğümü etkileyen otonom faktörleri ve bunlardan hangisinin baskın etkiye sahip olduğunu bilmeyi ölçen bir soru. • Serotonin, ACTH ve PRL salıverilmesini artırırken, GnRH salıverilmesini inhibe eder. PARASEMPATİK (PS) SİSTEMİN KALBE ETKİSİ: • Serotonin ayrıca, ağrının santral sinir sistemine geçmesini bloke eder. • PS uyarı, (-) kronotrop,(-) dromotrop ve (-) inotrop etki oluşturur. • (-) inotrop etki sadece atriyumlarda olur. • Ventriküllerin PS innervasyonu yok denecek kadar azdır. 31. Serebelluma ait aşağıdaki hücrelerin hangisinden salınan transmitter madde diğerlerinden farklıdır? • PS uyarı, kalpteki elektriksel iletiyi de yavaşlatarak (özellikle AV düğümde) kalp bloğuna neden olabilir. A) Granül B) Yıldız C) Sepet D) Golgi E) Purkinje • SA ve AV düğümlerde baskın olan sistem parasempatik sistemdir. • SA düğümün kendi spontan deşarjı 100 atım/dakikadır. • SA düğüme gelen otonom lifler kesilirse, kalp kendi ritmi ile yani 100 atım/dakika ile çalışır. Doğru cevap: (A) Granül • Adrenal medulladan istirahat durumunda salınan epinefrin ve norepinefrin sekresyon hızı, damarlarda belirli bir tonus sağlayarak kan basıncını hemen hemen normal düzeyde tutmaya yeterlidirler. Serebellumdaki hücre tipleri ve bunlardan salınan transmitterleri bilmemizi isteyen, detay sayılabilecek ancak benzerlerinin sorulduğu bir soru. Beyincik korteksinde üç tabaka bulunur: 30. Beyinde triptofanın dekarboksilasyonu ile raphe nükleusunda sentezlenen, non-REM uykusundan sorumlu nörotransmitter aşağıdakilerden hangisidir? 1. Dışta moleküler tabaka 2. Ortada büyük Purkinje hücrelerinden oluşan bir tabaka 3. İçte granüler tabaka A) Serotonin B) GABA C) Norepinefrin D) Asetilkolin E) Dopamin • Purkinje hücrelerinin hücre gövdesi belirgindir ve dendritleri yelpaze görüntüsü oluşturacak şekilde çok gelişmiştir. • Bu dendritler büyük ölçüde moleküler tabakayı doldurur ve bu tabakada çekirdeklerin seyrek olmasının nedeni de budur. Doğru cevap: (A) Serotonin • Granüler tabaka çok küçük nöronlardan oluşmuştur (vücuttaki en küçük hücreler). Transmitterlerin neden sentezlendiği, neyle yıkıldığı, yıkım ürünleri ve yaptıkları görevler sıkça sorulan sorulardandır. • Bu tabakaların altındaki serebellum kitlesinin içinde derin çekirdekler bulunur. Serebellumda 30 milyona yakın fonksiyonel ünite vardır: SEROTONİN (5-HİDROKSİTRİPTAMİN; 5-HT) • Serebellumun fonksiyonel ünitesi, Purkinje hücresi ile derin çekirdek hücresinin etrafında oluşur. • Santral sinir sisteminde hipotalamus, limbik sistem, neokorteks, serebellum ve spinal kord parçaları arasında bağlantı sağlayan orta hattaki raphe nükleusunda bulunur. • Fonksiyonel ünitenin çıkışı derin çekirdek hücresinden olur. • Bu hücre sürekli olarak hem eksitatör hem de inhibitor etkiler altındadır. • Ayrıca trombositlerde, sindirim sisteminin miyenterik pleksusunda ve enterokromaffin hücrelerde yüksek konsantrasyonda bulunur. • Eksitatör etkiler, beyin veya periferden gelen afferent liflerle direkt bağlantılardan kaynaklanır. • Serotonin vücutta esansiyel amino asit triptofanın dekarboksilasyonu ile oluşur. • İnhibitor etki ise tümüyle serebellum korteksindeki Purkinje hücresinden kaynaklanır. • Pineal bezde melatonine çevrilir. 15 Tırmanıcı lifler: 33. Aşağıdaki birlikte verilen hücre organeli ve gerçekleşen metabolik yol eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? • Medulladaki inferiyor olivaris’den kaynaklanır. • Beynin üst merkezleri, beyin sapı ve omurilik gibi birçok yerden serebelluma gelen liflerdir. A) Peroksizom - Alfa oksidasyon B) Mitokondri - Beta oksidasyon C) Düz endoplazmik retikulum – Triaçilgliserol ve fosfogliseridlerin sentezlenmesi D) Sitozol - Glikogenez E) Mitokondri - Heksoz monofosfat yolu • Bu lifler de derin nukleus hücrelerine uyarıcı kollateraller gönderirler. Doğru cevap: (E) Mitokondri - Heksoz monofosfat yolu • Bu lifler korteksin granüler tabakasına uzanarak çok sayıda granül hücresiyle sinaps yaparlar. Sorunun amacı, hücre ve organellerde gerçekleşen başlıca metabolik yolların bilinmesidir. Yıldız, sepet, Golgi ve Purkinje hücreleri tarafından GABA salgılanırken, granül hücrelerinden glutamat salgılanır. 22 ila 38 karbonlu gibi çok uzun zincirli yağ asitlerinin βoksidasyon ile yıkımı, peroksizomlarda meydana gelir. Bazı kişilerde peroksizomların yokluğuna bağlı bu çok uzun zincirli yağ asitleri beyin-karaciğer ve böbreklerde birikir. Bu durumda serebro-hepato-renal sendrom olarak da bilinen Zellweger sendromu görülür. • Purkinje hücresiyle sinaps yaparak dikensi potansiyelleri oluşturur. Yosunsu lifler: 32. Glomerüler hidrostatik basıncı 58 mmHg, plazma onkotik basıncı 30 mmHg; Bowman kapsülü hidrostatik basıncı 18 mmHg, Bowman kapsülü onkotik basıncı 2 mmHg olan bir nefronda net filtrasyon basıncı kaç mmHg’dır? Peroksizomlar, ayrıca bitkisel kaynaklı ve 20 karbonlu dallı zincirli bir yağ asiti olan fitanik asidin (3,7,11,15 tetrametil palmitik asit) yıkımını gerçekleştirir. Fitanik asitin yıkımı bir alfa-oksidasyon işlemiyle başlar. Bu işlem aksarsa Refsum hastalığı meydana gelir. A) 10 B) 11 C) 12 D) 44 E) 68 Ökaryotik hücrelerde granülsüz (düz) endoplazmik retikulumda bulunan sitokrom p450 monooksijenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu gerçekleşmektedir. Ayrıca kolesterolden, steroid hormon sentezinde görev alan birçok enzim düz endoplazmik retikulumda bulunmaktadır. Yağ asitlerinin zincir uzaması ve çifte bağların eklenmesi, triaçilgliserol ve fosfolipid sentezi de düz endoplazmik retikulumda gerçekleşir. Doğru cevap: (C) 12 Glomerüler filtrasyonu ve net filtrasyon basıncının hesaplanmasını bilip bilmediğimizi ölçen bir soru. Net Filtrasyon Basıncı: (Plazma Hidrostatik Basıncı + Filtrat Onkotik Basıncı) – (Filtrat Hidrostatik Basıncı + Plazma Onkotik Basıncı) Sitozol: Hücre ve organeller saflaştırılırken çöktürülemeyen tek yapı olan sitozolde glikoliz, glikogenez, glikojenoliz, glukoneogenez, pentoz fosfat yolu, yağ asidi sentezi, steroid sentezi, pürin ve primidin sentezi gibi biyokimyasal olaylar meydana gelmektedir. Filtrasyonu Kolaylaştıran Kuvvetler (mmHg) Glomerüler Hidrostatik Basınç: 58 mmHg Bowman Kapsülünün Kolloid Ozmolik Basıncı: 2 mmHg Mitokondrinin başlıca görevleri; ATP üretimi, hücresel solunum, TCA siklusu, β-oksidasyon, porfirin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi, karaciğerde üre siklusunun 1. ve 2. basamağı gerçekleşmesi şeklinde özetlenebilir. Filtrasyona Engel Olan Kuvvetler (mmHg) Bowman Kapsülü Hidrostatik Basıncı:18 mmHg Glomerüler Kapiller kolloid Osmotik Basınç: 30 mmHg Glukoneogenezin ilk reaksiyonu olan piruvat karboksilaz basamağı, kolesterolden steroid hormon sentezindeki sitokrom p450 scc, 11-β-hidroksilaz ve 18-alfa hidroksilaz basamakları, 1-25, diOH-kolekalsiferol sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan 1-alfa hidroksilaz basamağı gibi reaksiyonlar da mitokondride gerçekleşir. Net Filtrasyon Basıncı = 58 + 2 - 18 – 30= + 12 mmHg 34. Aşağıdakilerden hangisi ikincil mesajcı olarak cGMP’yi kullanmaz? A) Prolaktin B) Nitrik oksit C) Prostaglandin F2α D) Atriyal natriüretik peptit E) Beyin natriüretik peptit Doğru cevap: (A) Prolaktin Şekil (Soru 32): Net filtrasyon basıncına etki eden faktörler Sorunun amacı, cGMP’yi ikincil haberci olarak kullanan moleküllerin bilinmesidir. 16 Membrana bağlı guanilat siklaz: Membrana bağlı guanilat siklaz enzimi reseptörünün yapısal bir parçası olduğundan, yapısal olarak tirozin spesifik protein kinazlara benzer ve adenilat siklazdan farklıdır. Kan glukozunun azalması insülin sentezini azaltır, glukagon sentezini arttırır. Bu durumda insülin/glukagon oranı azalır ve karaciğerde glikojenoliz ve glukoneogenez, yağ dokusunda ise lipoliz başlar. Lipoliz hızlandıkça karaciğer mitokondrisinde artan asetil KoA’lar keton cisimlerinin sentezini arttırır. Bu nedenle hormon reseptöre birleştikten sonra, guanilat siklaz reseptörün bileşeni olduğu için direkt olarak akitflenir. Membrana bağlı guanilat siklaz atriyal natriüretik peptit (ANP) ve brain natriüretik peptidin (BNP) reseptörleri olup, bu iki hormon tarafından uyarılmaktadır. Genellikle epinefrin ve glukagon gibi anti-insülinik hormonların yer aldığı katabolik süreç ve açlıkta görevli enzimler fosforile olduklarında aktive olurlar; örneğin hormona duyarlı lipaz ve glikojen fosforilaz bu şekilde aktive olur. Sitozolik guanilat siklaz: Birçok doku, guanilat siklazın hücre yüzey reseptörüne bağlı olmayan sitozolik şeklini içerir. Sitozolik guanilat siklaz, nitrik oksitin (NO) reseptörü olup, NO ile stimüle olur ve sadece NO’nun etkilerine aracılık eder. Tam tersi insülin, protein fosfatazı kullanır. Dolayısı ile insülin varlığında yani anabolik süreçte ve tokluk durumunda görevli enzimler ise defosforile halde iken aktiftir. Örneğin glikojen sentaz, asetil KoA karboksilaz, piruvat kinaz ve HMGKoA redüktaz bu şekilde aktive olur. Bu sistemdeki sekonder mesajcı cGMP’dir ve sitozolde inaktif formdaki protein kinaz G’yi aktifler. Aktiflenmiş protein kinaz G’ler hedef proteinleri fosforiller ve fosforillenmiş proteinlerle hücre içi etkiler ortaya çıkar. PGF2α da bazı etkilerini cGMP üzerinden gösterir. 36. Sitrik asit döngüsünde direkt olarak yer almayan, ancak bu yolda düzenleyici olan enzim kompleksi aşağıdakilerden hangisidir? Prolaktin ise etkilerini Janus Kinaz (sitozolik tirozin kinaz) üzerinden gösterir. A) Alfa-ketoglutarat dehidrogenaz B) İzositrat dehidrogenaz C) Malat dehidrogenaz D) Pirüvat dehidrogenaz E) Süksinat dehidrogenaz 35. İnsülin/glukagon oranı yüksek olduğunda aşağıdaki reaksiyonlardan hangisi inhibe olur? Doğru cevap: (D) Pirüvat dehidrogenaz A) Lipogenez B) Glikoliz C) Keton cisimlerinin sentezi D) Glikogenez E) Kolesterol sentezi Sorunun amacı; sitrik asit döngüsünün temel yakıtı olan Asetil Koa’yı pirüvat’tan oluşturan pirüvat dehidrogenaz enziminin bilinmesidir. Pirüvat dehidrogenaz kompleksi TCA’nın direkt bir enzimi değildir; ancak bu yolun hız kısıtlayıcı enzimleri arasında kabul edilir. Bu enzim mitokondri matriksinde yerleşmiş bir multienzim kompleksidir. Bu kompleks aerobik glikolizin son ürünü olan pirüvatı, irreversibl olarak asetil KoA’ya çevirir. Sorunun amacı, insülin ile aktive olan önemli metabolik yolların bilinmesidir. Doğru cevap: (C) Keton cisimlerinin sentezi Sitrat sentaz, α-ketoglutarat dehidrogenaz, izositrat dehidrogenaz döngünün diğer düzenleyici enzimleridir. Tablo (Soru 35): İnsülinin etkisiyle hızlanan ve yavaşlayan metabolik olaylar İnsülinle hızlanan anabolik olaylar (= Glukagon ile yavaşlayan olaylar) • Glikoliz • Glikojen sentezi • Karaciğerde yağ asit sentezi • Yağ dokusunda yağ asit sentezi • Yağ dokusuna glukoz girişi • Yağ dokusunda triaçilgliserollerin depolanması • Kolesterol sentezi • Protein sentezi • DNA ve RNA sentezi • Büyüme İnsülin ile yavaşlayan katabolik olaylar (= Glukagon ile hızlanan olaylar) 37. Pentoz fosfat döngüsünde kullanılan koenzimler aşağıdaki seçeneklerin hangisinde birlikte verilmiştir? A) NAD+/Tiyamin pirofosfat B) NADP+/Tiyamin pirofosfat C) FAD+/Tiyamin pirofosfat D) FAD+/Niasin E) FAD+/Pantotenik asit • Glikoneojenez • Glikojenoliz • Karaciğerde yağ asit yıkımı • Yağ dokusunda lipoliz • Karaciğerden kana serbest glukoz çıkışı • Yağ dokusunda triaçilgliserollerin yıkımı • Karnitin mekiği ile yağ asitlerin mitokondriye taşınması • Protein yıkımı • Karaciğerde keton cisimlerinin sentezi Doğru cevap: (B) NADP+/Tiyamin pirofosfat Sorunun amacı, heksoz monofosfat döngüsündeki oksidatif ve nonoksidatif basamaklardaki koenzimleri vurgulamaktır. Pentoz fosfat yolu, fosfoglukonolakton yolu da denilen heksoz monofosfat yolunun üç amacı vardır: 1- Biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH’nin hücredeki ihtiyacını karşılar. İnsülin anabolizan bir hormon olup kan şekerinin yüksek olduğu tokluk durumlarında pankreastan salınır. İnsülin karaciğerde glikolizi ve kolesterol sentezini, karaciğer ve yağ dokusunda lipogenezi, karaciğer ve kas dokusunda glikogenezi uyarır. 2- Nükleotid sentezi için gerekli olan riboz-fosfatlar üretilir. 3- Üç ila yedi karbonlu şekerlerin birbirine dönüşümünü ve glikolize bağlantısını sağlar. 17 Şekil (Soru 36): Sitrik asit döngüsü OKSİDATİF REAKSİYONLAR: NON-OKSİDATİF REAKSİYONLAR: HEKSOZ MONOFOSFAT YOLU’nun oksidatif bölümünde, okside olan her glukoz 6-fosfat molekülü için ribuloz 5fosfat, CO2 ve NADPH’ın oluştuğu basamaklar mevcuttur. Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz (G6PDH), glukoz 6-fosfatı irreversibl bir reaksiyonla 6-fosfoglukonolaktona okside eder ve bu reaksiyonda koenzim olarak NADP+ kullanılır, reaksiyon esnasında NADPH sentezlenir. HEKSOZ MONOFOSFAT YOLU’nun non-oksidatif reaksiyonları üç, dört, beş ve yedi karbonlu şekerlerin birbirine dönüşümünü sağlar. Bu reaksiyonlar ile oksidatif reaksiyonlar sonucunda oluşan ribuloz 5-fosfattan, nükleotid sentezi için gerekli olan riboz 5-fosfat veya glikolizin ara ürünleri olan fruktoz 6-fosfat, gliseraldehid 3-fosfat sentezlenir. Non-oksidatif yolda gerekli olan tek koenzim transketolaz reaksiyonundaki tiamin pirofosfattır. İndirgeyici biyosentetik reaksiyonları gerçekleştiren birçok hücrede NADPH’ye riboz 5-fosfattan daha fazla gereksinim vardır. Bu durumda transketolaz ve transaldolaz, riboz 5-fosfatı glikolizin ara ürünleri olan gliseraldehid 3-fosfat ve fruktoz 6-fosfata dönüştürür. Eğer nükleotid ve nükleik asidlere ihtiyaç artarsa, oksidatif reaksiyonlar olmaksızın fruktoz 6-fosfattan non-oksidatif reaksiyonlar ile riboz 5-fosfat sentezi sağlanır. HEKSOZ MONOFOSFAT YOLU primer olarak G6PDH basamağı ile düzenlenir ve NADPH, enzimin potent kompetitif inhibitörüdür. NADPH ihtiyacı arttıkça G6PDH enziminin hızı artmaktadır. 6-Fosfoglukonolakton, 6-fosfoglukonolakton hidrolaz tarafından hidrolize edilir ve daha sonra 6-fosfoglukonolakton dehidrogenaz ile katalizlenen bir reaksiyonla oksidatif dekarboksilasyona uğrar. İrreversibl olan bu reaksiyon ile bir pentoz-fosfat olan ribuloz 5-fosfat, CO2 ve ikinci bir NADPH molekülü sentezlenmiş olur. 18 Şekil (Soru 37): Pentoz fosfat yolu 38. Yan zincirleri üzerinde hidroksil grubu taşıyan amino asitler hangi seçenekte birlikte verilmiştir? Sorunun amacı, kalp kasının enerji kaynağı olarak yağ asitlerini kullandığını vurgulamaktır. Kalp kasının oksidatif metabolizmasının %60-80 kadarını serbest yağ asitleri oluşturmaktadır. Yemeklerden sonra, serbest yağ asitlerinin plazma düzeyi düşük olduğundan glukoz, pirüvat ve laktat kullanılır. Açlıkta ise adipoz dokudan mobilize olan serbest yağ asitleri kullanılmaktadır. Sonuçta kalp primer enerji kaynağı olarak glukoz yerine yağ asitlerini kullanan tek organdır. A) Valin, Alanin, Lösin B) Valin, Lösin, İzolösin C) Triptofan, Treonin, Tirozin D) Serin, Treonin, Asparajin E) Tirozin, Serin, Treonin Doğru cevap: (E) Tirozin, Serin, Treonin Sorunun amacı, hidroksil grubu taşıyan amino asitlerin bilinmesidir. 40. Kanda şilomikron kalıntıları yüksek olan bir hastada aşağıdaki moleküllerden hangisinde bir defekt olduğu düşünülmelidir? Hidroksil grubu taşıyan amino asitler, tirozin, serin, treonin’dir. Bu amino asitler fosforilasyona en duyarlı olanlardır. Serin proteinlerin aktif merkezinde yer alan ve fosforilasyona en duyarlı amino asittir. Glikoprotein oluşumunda serin ve treonin kullanıldığında O-glikozid bağ oluşmaktadır. A) Lipoprotein lipaz C) Apo C-III E) Apo A B) Apo C-II D) Apo E Doğru cevap: (D) Apo E 39. Primer enerji kaynağı olarak serbest yağ asitlerini kullanan organ aşağıdakilerden hangisidir? Sorunun amacı, şilomikron kalıntılarının kandan temizlenmesinde görev alan ApoE’nin bilinmesidir. A) Kalp B) Karaciğer C) Beyin D) Bağırsaklar E) Mide Şilomikron kalıntıları kolesterol esterleri, fosfolipit, protein, yağda çözünen vitaminler ve bir miktar triaçilgliserol içerirler ve Apo E’yi tanıyan reseptörler sayesinde karaciğere alınarak hidrolize edilirler. Kolesterol safra asit sentezinde kullanılırken, fosfolipitlerin azotlu bazları kolin, etanolamin gibi maddelerin sentezinde kullanılır. Doğru cevap: (A) Kalp 19 Apo C-II, lipoprotein lipaz aktivatörüdür. 43. Hemoglobinin beta zincirinde 6. amino asit olan glutamatın yerine lizinin geçmesiyle meydana gelen hastalık aşağıdakilerden hangisidir? Apo C-III, lipoprotein lipaz inhibitörüdür. Apo A, başlıca dört formu bulunur. Özellikle A-I, başlıca HDL’nin yapısında bulunur. Kanda kolesterolü esterleştiren LCAT enziminin aktivatörüdür. ApoA-II, lipoprotein lipaz inhibitörüdür. A) Hemoglobin C hastalığı B) Orak hücreli anemi C) Hemoglobin H hastalığı D) Hemoglobin Barts hastalığı E) Beta talasemi minör Doğru cevap: (A) Hemoglobin C hastalığı 41. Tek karbon sayılı yağ asitlerinin yıkımında aşağıdaki koenzimlerden hangisi kullanılmaz? Sorunun amacı, hemoglobinopatilerden Hemoglobin C hastalığının hatırlanmasıdır. A) NADPH B) NAD+ C) FAD+ D) Biyotin E) Vitamin B12 HEMOGLOBİNOPATİLER Hemoglobinopatiler, ya amino asit dizesinde değişiklik nedeni ile veya yapısındaki zincirlerin yetersiz sentezlenmeleri nedeni ile meydana gelen hastalıklardır. Doğru cevap: (A) NADPH Sorunun amacı, tek sayıda karbon içeren yağ asitlerinin yıkımında kullanılan koenzimlerin bilinmesidir. @ HbC hastalığında hemoglobinin beta globin zincirinde 6. amino asit olan glutamat yerine lizin geçer. Bu hastalık HbS‛e göre oldukça hafif seyreder. Homozigot olanlarda hafif hemolitik anemi mevcuttur. Tek karbon sayılı doymuş bir yağ asidinin oksidasyonu son üç karbona ulaşıncaya kadar çift karbon sayılı yağ asitlerinin oksidasyonunda olduğu gibi aynı basamakları izler. Bu basamaklarda FAD+ ve NAD+ kullanılır. Geriye kalan son üç karbonlu bileşik propiyonil KoA olup, iki basamaklı bir yol ile metabolize edilir. • Orak hücre anemisinde hemoglobinin beta zincirinde 6. amino asit olan glutamat yerine valin geçmektedir. Bu hemoglobine HbS denmektedir. Metil malonil KoA ‘nın sentezi: Propiyonil KoA (3 C’lu) önce karboksile olur ve metil malonil KoA oluşur Propiyonil KoA karboksilazın prostetik grubu biyotindir. • Her bireyin 16. kromozom çiftinde ikişer tane olmak üzere dört adet α-globin genomu bulunmaktadır. Bunların eksikliğine göre hastalığa isim verilir. Eğer bu genlerden biri eksik ise α-talasemi sessiz taşıyıcı, ikisi eksik ise taşıyıcı denir. Üç gen eksikliğinde görülen HbH hastalığında ciddi derecede bir hemolitik anemi görülür. Dört gende delesyon varsa hemoglobin Barts olarak adlandırılır. Süksinil KoA‘nın sentezi: Metil malonil KoA‘nın karbonlarının yeniden düzenlenmesi sonucunda süksinil KoA oluşur. Bunu düzenleyen enzim metil malonil KoA mutaz olup koenzimi deoksiadenozil kobalamin formunda vitamin B12’dir. NADPH yağ asit yıkımı değil, yağ asit sentezinde gereklidir. • Beta-globinin 11. kromozom çiftinde birer tane olmak üzere iki genomu vardır. Bir tanesi eksik ise β-talasemi minör, ikisi de eksik ise β-talasemi majör denir. βtalasemi ekzonların hatalı birleştirilmesi nedeni ile ortaya çıkan bir hastalıktır. 42. Koenzim A’nın yapısında yer alan vitamin aşağıdakilerden hangisidir? A) Niasin B) Tiyamin C) Piridoksal fosfat D) Biyotin E) Pantotenik asit 44. Oksidatif deaminasyona aşağıdakilerden hangisidir? giren amino asit A) Aspartat B) Alanin C) Lösin D) Glutamat E) Valin Doğru cevap: (E) Pantotenik asit Sorunun amacı, pantotenik asidin, Koenzim A yapısında yer alan tek vitamin olduğunun vurgulanmasıdır. Pantotenik asit, açil gruplarının taşınmasını sağlayan koenzim A’nın bir bileşenidir. Koenzim A, açil gruplarını taşıyan bir tiyol grubu içerir. Bu yapılara örnekler süksinil KoA, yağ açil KoA ve asetil KoA’dır. Pantotenik asit ayrıca, yağ asit sentetaz enzim kompleksi yapısında yer alan açil taşıyıcı protein bölgesinin de yapısal bileşenidir. Pantotenik asit, hem yağ asit sentezi hem yağ asitlerinin yıkımında gerekli olan bir vitamindir. Pantotenik asit ayrıca alfa-keto asitlerin oksidatif dekarboksilasyon reaksiyonlarında görev alan beş vitaminden biridir. Doğru cevap: (D) Glutamat Sorunun amacı, amino asitlerin amino gruplarının alfa ketoglutarat üzerinde toplanması ile oluşan ve oksidatif deaminasyona giren glutamatın bilinmesidir. Amino asit yıkımının ilk aşaması α-amino gruplarının uzaklaştırılmasıdır. Bu azot uzaklaştırıldıktan sonra başka bileşiklerin yapısına girebilir veya atılabilir. Bu iki kısımda gerçekleşir: Transaminasyon ve oksidatif deaminasyon reaksiyonları. Bu reaksiyonlarla üre azotunun iki kaynağı olan amonyak ve aspartat oluşumu da gerçekleştirilir. 20 A. TRANSAMİNASYON: AMİNO GRUPLARININ GLUTAMAT ÜZERİNDE TOPLANMASI 45. Kiraz kırmızısı makula ve histiyositik köpük hücre oluşumunun birlikte görüldüğü sfingolipidozlar aşağıdaki seçeneklerin hangisinde verilmiştir? Bir çok amino asidin yıkımındaki ilk aşama α-amino gruplarının α-ketoglutarata aktarılmasıdır. α-ketoglutaratın amino asit metabolizmasında önemli bir rolü vardır; diğer amino asitlerden amino gruplarını toplayarak glutamat şekline geçer. Transaminasyon sonucu oluşan glutamat oksidatif deaminasyona uğrayabilir veya AST reaksiyonu ile aspartatı oluşturabilir. Ayrıca esansiyel olmayan amino asitlerin sentezinde amino grubu vericisi olarak kullanılabilir. Amino gruplarının bir karbon iskeletinden diğerine aktarımını aminotransferazlar adı verilen bir enzimler ailesi katalizler. Lizin, treonin ve prolin haricindeki bütün amino asitler katabolizmalarının bir aşamasında transaminasyona uğrar. A) GM1 gangliozidoz, Niemann-Pick B) Tay-Sachs, Sandhoff C) Gaucher, Krabbe D) Gaucher, Niemann-Pick E) Tay-Sachs, Krabbe Doğru cevap: (A) GM1 gangliozidoz, Niemann-Pick Sorunun amacı, sfingolipidozlar içerisinde kiraz kırmızısı makula ve histiyositik köpük hücre oluşturanların bilinmesidir. Sfingolipidozlar, sfingolipidlerin lizozomlarda yıkılamayıp birikimi sonucu oluşurlar. Enzimlerin eksikliğinde enzimatik blok arkasında kalan sfingolipitler lizozomlarda birikir. Hücrelerin kimyasal kompozisyonu bozulur. Histiyositik köpük hücreler oluşur. İçinde köpük hücre oluşan organ büyür, ağırlığı artar, soluklaşır, sertleşir. Beyinde nöron distansiyonu ve nöron kaybı olur. Gri madde yumuşar, beyaz madde eksilir ve beyinde atrofi oluşur. Alanin aminotransferaz: Glutamat-pirüvat transaminaz da denir (GPT). Bir çok dokuda mevcuttur. Bu enzim alaninin amino grubunu α-ketoglutarata aktarır ve sonuçta pirüvat ve glutamat oluşur. Aspartat aminotransferaz: Glutamat-okzaloasetat transaminaz da denir (GOT). Aspartat aminotransferaz amino asit katabolizması sırasında amino gruplarını glutamattan okzaloasetata transfer eder ve oluşan aspartat bir azot kaynağı olarak üre döngüsüne girer. Amino asitlerin çoğunun amino grubu α-ketoglutarat ile transaminasyona girerek glutamatta toplanır. Gaucher, Niemann-Pick, GM1 gangliozidozda köpük hücre oluşur. Tay-Sachs, Krabbe hastalığı, metakromatik lökodistrofide köpük hücre oluşmaz B. OKSİDATİF DEAMİNASYON GM1 gangliozidoz, Tay-Sachs, Sandhoff, Niemann-Pick’te kiraz kırmızısı makula görülür. Glutamat, oksidatif deaminasyona tek amino asit olup, bu reaksiyon glutamat dehidrogenaz tarafından katalizlenir. Bu enzim amino asitlerin glutamat üzerinde toplanmış olan amino gruplarının amonyak şeklinde serbest kalmasına neden olur. Mitokondriye özgü marker enzim olan glutamat dehidrogenaz, oksidatif deaminasyondan sorumlu tek enzimdir. 46. Yüksek dansiteli lipoproteinin (HDL) karaciğere alınmasına aracılık eden reseptör aşağıdakilerden hangisidir? A) ATP bağlayıcı kaset taşıyıcı-1 (ABC-1) B) Scavenger reseptör B-1 (SR-B1) C) Klatrin D) Apo E reseptörleri E) Apo C reseptörleri Doğru cevap: (B) Scavenger reseptör B-1 (SR-B1) Sorunun amacı, tersine kolesterol taşınım sistemindeki HDL’nin karaciğere alınmasına aracılık eden reseptörün bilinmesidir. Ekstrahepatik dokuların membranında bulunan serbest kolesterol, ATP- bağlayıcı kaset taşıyıcı-1 (ATP-binding casette transporter-1, ABC-1) adı verilen ve ATP varlığında çalışan bir taşıyıcı protein aracılığı ile HDL içerisine alınır. ABC-1 proteininde mutasyon olursa Tangier hastalığı görülür. HDL, karaciğer tarafından Apo A-I’i tanıyan scavenger reseptör B-1 (SR-B1) adı verilen bir reseptör sayesinde endositoz yolu ile alınır. Karaciğerde bulunan hepatik lipaz; HDL2 yapısında yer alan triaçilgliserol, fosfolipitleri ayıklar. Bu sırada kolesterol esterleri de karaciğere bırakılır. Böylece hepatik lipaz etkisi ile HDL2 → HDL3‘e çevrilmiş olur. Bu dönüşüm sırasında açığa çıkan Apo A-I’e, az miktarda fosfolipit ve kolesterol eklenmesiyle oluşan HDL’ye ise prebeta HDL denir. Prebeta HDL, periferik dokulardan serbest kolesterolü toplamada en potent moleküldür. Şekil (Soru 44): Oksidatif deaminasyon 21 Tablo (Soru 45): Sfingolipidozlar ve önemli bazı bulgular Hastalık Eksik enzim Önemli klinik bulgular Tay Sachs Hegzoaminidaz A Kiraz kırmızısı makula, mental gerilik, GM-2 gangliozid birikimi Sandhoff Hegzoaminidaz A ve B Kiraz kırmızısı makula, GM-2 gangliozid ve globozid birikimi GM-1gangliozidoz 6-galaktozidaz Kiraz kırmızısı makula, gangliozid ve mukopolisakkarid birkimi, Histiositik köpük hücreler oluşur Niemann Pick Sfingomiyelinaz Kiraz kırmızısı makula, hepatosplenomegali, mental gerilik, erken çocuklukta ölüm, singomyelin birikimi. Histiositik köpük hücreler oluşur Gaucher Beta glukozidaz (6glukoserebrozidaz) En sık görülen glikolipidoz, ACE enziminde artış, asit fosfataz yüksek, uzun kemiklerde osteoporoz, glukoserebrozid birikimi ve hepatosplenomegali. Histiositik köpük hücreler oluşur Krabbe Beta galaktozidaz Beynin beyaz cevherinde globoid cisimler, miyelin çoğu zaman yok. Galaktoserebrozid birikir Metakromatik lökodistrofi Arilsülfataz A Demiyelinizasyon, periferal nöropati, sülfatidler birikir Fabry Alfa galaktozidaz X’e bağlı ressesif, deri lezyonları, globozid birikir Farber Seramidaz İskelet anomalileri, ağrılı ilerleiyici eklem deformitesi, seramid birikir 47. Retinoik asit için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? Sorunun amacı, fenilketonüride idrarda görülen fenil ketonların öncülünün bilinmesidir. A) Retinolün indirgenmesi ile oluşur. B) Üreme ve görme üzerine etkisizdir. C) Epitel dokusunun sağlamlığı açısından gereklidir. D) Retinoik asit etki açısından steroid hormonlar ve D vitaminine benzer. E) 13-cis retinoik asit akut promiyelositer lösemi tedavisinde verilebilir. Fenilalanin dokularda, plazmada ve idrarda yüksek miktarda bulunur. Fenilalanin hidroksilazın normal fonksiyon gösterdiği durumlarda önemli miktarda üretilmeyen fenilpirüvat (diğer fenilketon cisimlerinin de öncüsüdür), fenillaktat, fenil asetat ve fenilasetilglutamin konsantrasyonları artmıştır. Fenilasetat ter ve idrarın karakteristik kokusunu verir. Ter ve idrarda fare idrarı (veya küf) kokusu oluşur. Doğru cevap: (A) Retinolün indirgenmesi ile oluşur. Sorunun amacı, A vitamini formu olan retinoik asidin özelliklerinin bilinmesidir. Retinoik asit, retinalin oksidasyonuyla oluşan asit türevidir. Retinoik asit vücutta indirgenemez ve bu yüzden retinal ya da retinole dönüşemez. Retinoik asit steroid hormonlara benzer şekilde etki eden ve epitel dokusu için gerekli olan A vitamini formudur. Retinoik asit etki açısından steroid hormonlar ve D vitaminine benzer. Retinol ve retinal, normal üreme için gereklidir. Erkeklerde spermatogenezi destekleyip, kadınlarda fetüsün rezorpsiyonunu engeller. Retinoik asit görme ve üreme fonksiyonunda etkisizdir ancak, büyüme ve epitel hücrelerinin farklılaşmasında etkindir. Bu nedenle doğumdan itibaren yalnızca retinoik asit şeklinde A vitamini verilen hayvanlar kör ve kısırdırlar. Ciddi ve inatçı kistik akneli hastalarda geleneksel tedaviler başarısızdır, bu nedenle bu vakalarda isotretionin (13-cis retinoik asit) ağızdan verilir. Bu ilaç aynı zamanda akut promiyelositer lösemi tedavisinde verilebilir. 48. Fenilketonüride fenil ketonların öncülü aşağıdakilerden hangisidir? A) Fenilglisin C) Fenillaktat B) Fenilasetat D) Fenilpirüvat E) Fenilasetilglutamin Şekil (Soru 48): Fenilalanin metabolizması Doğru cevap: (D) Fenilpirüvat 22 49. Dopamin sentezi için aşağıdaki koenzimlerden hangisi kullanılır? A) Tiyamin C) Piridoksal fosfat Sorunun amacı; gama-glutamil-transferaz enziminin özelliklerinin bilinmesi. B) Riboflavin D) Niasin E) Askorbik asit GAMA-GLUTAMİL-TRANSFERAZ 1- Kolestazın en iyi göstergesidir. 2- Alkolik hepatitin en iyi göstergesidir. 3- Hücre membranından, gama glutamil siklusu ile amino asitlerin taşınmasında görev alır. 4- Karaciğer tümöründe en spesifik artan enzimdir. Doğru cevap: (C) Piridoksal fosfat Sorunun amacı; katekolaminlerin sentezinde kullanılan koenzimlerin bilinmesidir. Katekolaminler tirozinden sentezlenir Tirozin ilk olarak tirozin hidroksilaz ile hidroksile olarak 3,4dihidroksifenilalanin (DOPA) şekline dönüşür. Bu reaksiyon fenilalaninin hidroksilasyonu reaksiyonuna benzer. Bu reaksiyon hızı kısıtlayıcı aşamayı oluşturur, enzim MSS’de, sempatik ganglionlarda ve adrenal medullada bulunur. Dopamin DOPA’nın dekarboksilasyonu ile oluşur ve koenzim olarak piridoksal fosfat kullanılır. Dopamin daha sonra bakırlı bir enzim olan dopamin beta hidroksilaz ve koenzim olarak askorbik asit gerektiren bir reaksiyon ile norepinefrine dönüşür. Epinefrin, norepinefrinden Sadenozilmetiyoninin metil vericisi olarak kullandığı bir N-metilasyon reaksiyonuyla oluşur. Bu reaksiyonda görev alan feniletanolamin N-metil transferaz glukokortikoidler tarafından indüklenir. 50. Gama-glutamil-transferaz enzimi aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? ile (GGT) GAMA-GLUTAMİL SİKLUSU: Hücre membranından, GGT ve glutatyon varlığında amino asitlerin taşınmasında ve glutatyonun (GSH) yeniden sentezinde rol alır. Gama-glutamil siklusunda 6 enzim bulunur. Bunlardan sadece gama-glutamil-transpeptidaz membranda yerleşmiştir. Malign hiperpireksi (hipertermi) ciddi seyirli ve ender görülen toksik bir miyopatidir. Duyarlı kişilerde vücut sıcaklığında hızlı bir şekilde yükselme, şok ve konvülsiyonlar olur. Genellikle genel anestezide görülür. Bazen sadece kas gevşetici alanlarda da ortaya çıkar. Nöbetler esnasında serum CPK aktiviteleri yükselir. İyileştikten sonra da, orta derecede CPK yüksekliği devam edebilir. Genetik bir bozukluktur. 51. Ribonükleotidleri, deoksiribonükleotidlere çeviren enzim ve koenzimi hangi seçenekte birlikte verilmiştir? ilgili A) Kolestazın en iyi göstergesidir. B) Karaciğer tümörlerinde en spesifik artan enzimdir. C) Hücre membranından, amino asitlerin taşınmasında görev alır. D) Alkolik hepatitin en iyi göstergesidir. E) Malign hiperpireksinin en iyi göstergesidir. A) Timidilat sentaz/Metilentetrahidrofolik asit B) Ribonükleotid redüktaz/Tioredoksin C) Karbamoil fosfat sentetaz II/ATP D) Dihidrofolat redüktaz/Metilentetrahidrofolik asit E) İnozin monofosfat dehidrogenaz/Tioredoksin Doğru cevap: (B) Ribonükleotid redüktaz/Tioredoksin Doğru cevap: (E) Malign hiperpireksinin en iyi göstergesidir. Şekil (Soru 49): Katekolamin sentezi 23 uyarırken, progesteron inhibe etmektedir. Oksitosin meme alveollerinin çevresindeki miyoepitelyal hücrelerin kasılmasına ve alveoler kanallara süt akımını başlatır. Meme bezleri ve uterusta bulunan oksitosin reseptörleri, östrojen tarafından arttırılırken, progesteron tarafından azaltılmaktadır. Sorunun amacı, DNA’nın sentezinde kullanılan deoksiribonükleotidleri oluşturan ezimin ve koenzimin hatırlatılmasıdır. Ribonükleotid redüktaz; nükleozid disfosfatları (ADP, GDP, CDP ve UDP) özgün olarak deoksi şekillerine; dADP, dGDP, dCDP ve dUDP indirger. Bunun için öncelikle tioredoksin adı verilen indirgeyici bir ajan gereklidir. Tioredoksinin işlev görebilmesi için, indirgenmiş şekline dönmesi gereklidir. Burada indirgeyici güç olarak NADPH kullanılır ve bu reaksiyonu tioredoksin redüktaz enzimi düzenler. Hidroksiüre (hidroksikarbamid) ve gemsitabin, ribonükleotid redüktazı inhibe ederek etki gösteren kemoterapötik ajanlardır. 53. Aşağıdakilerden hangisi termojenik bir hormondur? A) Prolaktin B) Somatostatin C) İnsülin D) Büyüme hormonu E) Progesteron Timidilat sentaz; N-5,N-10 metilen tetrahidrofolikasitten bir metil grubu alarak deoksi-Uridilat (dUMP)’ı, deoksi-timidilat (dTMP)’a çevirir. Bu esnada N5,N10 metilen tetrahidrofolat (THF) ise direkt olarak dihidrofolat (DHF)’a dönüşür. Doğru cevap: (E) Progesteron Sorunun amacı, ovulasyondan sonra progesteronun vücut sıcaklığında artış meydana getirdiğinin bilinmesidir. Memeli hücrelerinde karbamoil fosfat, glutamin ve CO2’den hız kısıtlayıcı bir enzim olan karbamoil fosfat sentetaz (KPS) II aracılığı ile sitozolde sentezlenir. KPS II, diğer karboksilleyici enzimlerden farklıdır. Çünkü koenzim olarak biyotine gereksinimi yoktur. KPS II, UTP ile inhibe olurken, ATP ve PRPP aktivatördürler. Progesteron hormonu, 21 karbonlu steroid yapılı bir hormondur. Primer olarak overlerde corpus luteum’un granulosa hücrelerinde sentezlenir. Gebelik sırasında ise başlıca üretim plasentada olmaktadır. PROGESTERONUN BAŞLICA FONKSİYONLARI: Dihidrofolatın, tetrahidrofolata indirgenmesini dihidrofolat redüktaz enzimi gerçekleştirir. “Metotreksat” gibi folat analoğu ilaçlar bu enzimi inhibe ederek, antitümöral etki gösterir. • Uterus endometrium’undaki glandüler hücrelerin sekresyonunu arttırmak. • Uterus epitelini fertilize ovumun yerleşimine hazırlamak. İnozin monofosfat de novo pürin sentezinde ilk oluşan nükleotid olup, bütün pürin nükleotidlerin “kaynağı” olarak kabul edilir. Pürin nükleotidlerin biyosentezinde 5fosforibozilaminden sonra gelen 9 reaksiyon sonucunda inozin monofosfat (İMP) sentezlenir. Bu yolda enerji, 4 tane ATP molekülünden sağlanır. İMP pürin sentezinde son ortak nükleotiddir. İMP, daha sonra AMP veya GMP’ye dönüşür. İMP dehidrogenaz inhibitörü olan mikofenolik asittir • Meme dokusunu geliştirmek. • Periferik kan akımını azaltarak ısı kaybını önlemek. Özellikle ovulasyondan sonra progesteron düzeylerindeki artış vücut sıcaklığında 0,5 ºC’lik bir artışa neden olur. Bu ısı artışının saptanması ovulasyonun bir kanıtıdır. 54. Dal yapıcı enzim (alfa 1,4- 1,6 transglikozilaz) eksikliğinde meydana gelen glikojen depo hastalığı aşağıdakilerden hangisidir? 52. Oksitosin için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Etkisini cAMP üzerinden gösterir. B) Paraventriküler çekirdeklerin nöronlarında sentezlenir. C) Nörofizin I aracılığı ile hipotalamustan, hipofize taşınır. D) Meme bezleri ve uterusta bulunan oksitosin reseptörleri, östrojen tarafından arttırılır. E) Dokuz amino asitten meydana gelen halkasal bir nonapeptiddir. A) Pompe B) Anderson C) McArdle D) Cori Forbes E) von Gierke Doğru cevap: (B) Anderson Sorunun amacı, glikojen depo hastalıklarında eksik olan enzimlerin bilinmesidir. Doğru cevap: (A) Etkisini cAMP üzerinden gösterir. GLİKOJEN DEPO HASTALIKLARI Sorunun amacı; oksitosinin özelliklerini vurgulamaktır. Oksitosin dokuz amino asitten meydana gelen halkasal bir nonapeptiddir ve bir disülfit bağı taşır. Etkisini inozitolP3 döngüsü aracılığı ile göstermektedir. Başlıca görevi doğum ve laktasyon sırasında düz kasların kasılmasını uyarmaktır. Hamilelikte uterustaki oksitosin reseptörlerinin sayısı 100-200 kat artar. • Tip I-von Gierke hastalığı: Glukoz 6-fosfataz eksikliği söz konusudur. Karaciğer, böbrek ve bağırsaklar en çok etkilenen dokulardır. Glikojenoliz ile karaciğerden yeterince glukoz sağlanamadığı için ciddi şekilde açlık hipoglisemisi görülür. Metabolik yakıt olarak yağların mobilize olması ile hiperlipidemi görülür. Plazmada artan lipidler çoğunlukla serbest yağ asitleridir. Karaciğerde yağlanma ve hepatomegali söz konusudur. von Gierke’de kesinlikle splenomegali olmaz. Karaciğer laktik asitten glukoz yapamadığı için hiperlaktikasidemi görülür. Bu nedenle hormon düzeylerindeki çok hafif artışlar dahi önemli fizyolojik etki ile sonuçlanır. Doğum sırasında oksitosin salınması uterusun kasılmasını artırarak fötüsün çıkmasını sağlar. Oksitosin sıklıkla doğumu hızlandırmak amacıyla verilir Östrojen, oksitosin ve nörofizin I yapımını 24 56. Aşağıdaki bakterilerden hangisi spor yapısı oluşturur? Heksoz monofosfat yolunun hiperaktivitesi ile birlikte pentoz fosfatların artışı sonucu gut artriti ile birlikte hiperürisemi eşlik eder. Yağların aşırı mobilizasyonu keton cisimlerinin yapımını arttırır. Ayrıca laktik asit artışına bağlı olarak metabolik asidoz meydana gelebilir. Biriken glikojen normal yapıdadır. A) Staphylococcus aureus B) Clostridium perfringens C) Streptococcus pneumoniae D) Escherichia coli E) Mycobacterium tuberculosis • Tip II-Pompe hastalığı: Lizozomal bir enzim olan α-1,4 glukozidaz (asid maltaz) enzimi eksiktir. Sitozoldeki vakuollerde aşırı miktarda glikojen birikmesi ile karakterize bir hastalıktır. Kalp, karaciğer ve kaslar etkilenmektedir. Glikojen yapısının normal olduğu bu hastalıkta kan glukoz düzeyi normaldir. Ciddi şekilde kardiyomegalisi olan hastalar erken çocukluk döneminde kaybedilmektedirler. Doğru cevap: (B) Clostridium perfringens Sorunun amacı, Temel Mikrobiyoloji’de doğal koşullara dayanıklı olan sporlu bakterileri sorgulamaktır. Bakterilerin dış ortama en dayanıklı formu spor, en dayanıksız formu vejetatif şeklidir. Başlıca iki gram (+) çomakta spor oluşumu izlenir: Bunlardan Bacillus cinsi aerop ve Clostridium cinsi anaerop üreme özelliğindedir. Spor ortada (santral, B. anthracis), uçta (terminal, C. tetani -davul tokmağı, tenis raketi) ya da uca yakın (subterminal, C. botulinum) oluşabilir. Spor yapısında kısa bir elektron transport zinciri (sitokrom yok) mevcuttur ve ATP dışı enerji kaynaklarını (3-fosfogliserat) tercih eder. Yüksek oranda kalsiyum iyonları mevcuttur ve normalde bulunmayan dipikolinik asit (Ca şelatörü) bulunur. • Tip III-Forbes (Cori) hastalığı: Dal yıkıcı enzimin (amilo1-6 glukozidaz) eksikliğine bağlı olarak görülür ve karaciğer, kas, kalp ve lökositler etkilenmiştir. Hepatomegali, değişik kas tutulmaları ve açlık hipoglisemisi ile karakterizedir. Prognozu en hafif ve en sık görülen glikojen depo hastalığıdır. Biriken glikojen anormal yapıdadır • Tip IV-Anderson hastalığı: Dal yapıcı enzim alfa 1,4- 1,6 transglikozilaz (glikozil α-4:6 transferaz) enziminin etkilendiği ve birçok dokuda hasar olan bir formdur. Jüvenil tipinde ilerleyen siroz ve miyopati, geç başlayan tipinde ise kalp yetmezliği görülmektedir. Biriken glikojen anormal yapıdadır. 57. Aşağıdakilerden hangisi bakteri duvar yapısında yer alan peptidoglikana ait bir komponent değildir? A) N-asetil muramik asit B) D-Alanin C) Diaminopimelik asit D) Teikoik asit E) Glutamik asit • Tip V-McArdle hastalığı: Kas fosforilazın eksikliğine bağlı olarak iskelet kaslarında aşırı derecede glikojen depolanması ve egzersize karşı intolerans ile seyreder. Karaciğer enzimleri normaldir. Egzersiz yapan kişilerde kan laktat düzeyinde artma olmadan krampların görülmesi karakteristiktir. Bu hastalarda yaşamın ileri dönemlerinde miyoglobinüri gözlenmektedir. Prognoz genellikle oldukça iyidir. Doğru cevap: (D) Teikoik asit Sorunun amacı, peptidoglikan tabakanın komponentlerini sorgulayan bir soru. Gram pozitif bakterilerde duvarda bulunan teikoik asit ve gram negatif duvarında bulunan LPS peptidoglikan tabakaya ait değildir. 55. Aşağıdaki bakterilerin hangilerinin tanısında in vitro kültür yapılamaz? Peptidoglikan yapı iki ana kısımdan oluşur: I- Rickettsia prowazekii II- Mycoplasma hominis III- Chlamydia trachomatis IV- Treponema pallidum 1) GLİKAN BÖLÜMÜ: N-asetil muramik asit (NAMA) ve N-asetil glukozamin (NAGA) kompleksinden ibarettir. Bu yapılar birbirlerine peptid bağları ile (beta 1-4 glikozid) bağlanmış durumdadırlar. Bu bağlar lizozimin hedef bölgesidir. A) Yalnız I B) I ve III C) Yalnız IV D) I, III ve IV E) I, II, III ve IV 2) TETRAPEPTİDLER: Glikan yapıya bağlanan amino asitler (L-alanin, D-glutamik asit, L-lizin/diaminopimelikasit, D-alanin, D-alanin) tetrapeptit yapıyı oluşturur. L-lizin sadece gram pozitif bakterilerde bulunur. Diaminopimelik asit daha sık olarak gram (-) bakterilerde lipoprotein tabakayı bağlar ve sadece prokaryot hücre duvarında bulunur. D-alanin tetrapeptidler arası çapraz bağlanmayı sağlar. Tetrapeptidler arasındaki çapraz bağlar yapının dayanıklılığını sağlar ve peptidoglikan yapının en sağlam bağlarıdır. Uçtaki iki D-alanin molekülü vankomisin ve teikoplaninin başlıca etki bölgesidir. İskelet yapı bütün bakterilerde aynıdır; fakat tetrapeptid dizileri arasında oluşan çapraz bağlar türden türe değişir. Patojen bakterilerde çapraz bağlar patojen olmayan bakterilerden daha fazladır. Böylece vücut sıvılarındaki lizozimin etkisine daha dirençli olurlar. Doğru cevap: (D) I, III ve IV Sorunun amacı, kültürü yapılamayan bakterileri sorgulamaktır. Riketsiya ve klamidyalar zorunlu hücre içi patojenler olduğu için in vitro kültürde üretilemez. Riketsiya ve klamidya türleri zorunlu hücre içi patojenleridir. Ancak virüsler gibi hücre kültüründe üretilebilirler. Treponema pallidum ve Mycobacterium leprae ise rutin kültürlerde üretilemez. Spirillum minus ve Klebsiella granulomatis de kültürlerde üretilemez. Ayrıca rutin kültürlerde, adi besiyerlerinde üretilemeyen etkenler arasında Mycoplasma, Ureaplasma ve Legionella türleri de sayılabilir. 25 Şekil (Soru 56): Spor yapısı ve sporogenez, endospor oluşum süreci Şekil (Soru 57): Peptidoglikan (mürein) 26 Doğru cevap: (B) Staphylococcus epidermidis/biyofilm oluşumu 58. Altmış yedi yaşında obez bir kadın hasta bacağında gelişen selülit tablosu ile hastaneye başvuruyor. Yapılan rutin kültürlerde etken olarak gram pozitif kok morfolojisinde, katalaz testi negatif, beta hemolitik bir bakteri saptanıyor. Sorunun amacı, olgularda etken olan bakterilerin virülans faktörlerini sorgulamaktır. Soruda sorulan Staphylococcus epidermidis, kateter ve protez infeksiyonlarında en sık izole edilen etkendir. Virülansından, ürettiği “slime tabakası” sorumludur. Yukarıda tanımlanan bakterinin invazif infeksiyon yapmasına neden olan virülans faktörü aşağıdakilerden hangisidir? STAPHYLOCOCCUS EPIDERMIDIS • En dışındaki yapışıcı (slime; ekzopolisakkarit) tabakası sayesinde plastik ve cam gibi yabancı yüzeylere yapışır. Yabancı cisim infeksiyonlarının en sık sebebidir. İntravenöz ya da kalıcı periton kateterleri, prostetik cihazlar, kalp pili elektrotları ve ventriküloperitoneal şant nedeniyle gelişen infeksiyonlarda akla gelmelidir. A) A-B yapısında ekzotoksin B) Lipopolisakkarit C) P-fimbria D) Streptokinaz E) Lesitinaz Doğru cevap: (D) Streptokinaz • Son zamanlarda hemokültürlerden belirlenen en sık etken ve aynı zamanda en sık kontaminasyon nedenidir. Etken ayrımı için en az iki hemokültürde üreme gerekmektedir. Sorunun amacı, hastalık ve virülans faktörü ilişkisini sorgulamaktır. STREPTOCOCCUS PYOGENES’İN VİRÜLANS FAKTÖRLERİ DİĞER SEÇENEKLER: • Hyalüronik asit yapısındaki kapsül (immünojen değildir) • Enterococcus fecalis: Hastane infeksiyonlarına neden olan bir etkendir. Gram pozitif kok morfolojisinde katalaz ve koagülaz negatif, PYR testi pozitiftir. Tedavide vankomisin direnci sorun teşkil etmektedir. • Lipoteikoik asit (konağa bağlanma) • M proteini: Virülansla en önemli ilgisi bulunan yapıdır. Antifagositik ve antikomplemanterdir. Konak hücre seçiciliğini (farinks, cilt) belirler. Bazı M tipleri romatojenik, bazıları nefritojenik, bazıları da invazif infeksiyonla ilgili bulunmuştur. • Staphylococcus aureus: Sıklıkla hastane infeksiyonu etkeni olarak izole edilmektedir. Panton valentin toksini özellikle toplum kaynaklı MRSA’larda dokuda nekroza neden olan bir virülans faktörüdür. • Streptolizin-O: Kuvvetli immünojendir. ASO oluşur. Geçirilmiş farenjit delilidir. Cilt lipitleri Streptolizin-O’ yu inaktive eder; cilt infeksiyonlarındaASO pozitifleşmez. • Streptococcus mutans: Ürettiği dektran ile diş çürüğü ve subakut endokardite neden olabilir. • Streptococus pyogenes: Ürettiği streptokinaz ile invazif infeksiyona neden olabilir. • Streptokinaz: Plazminojeni plazmine çevirerek fibrinoliz yapar, bakteri dokuya yayılır. Erken dönem Miyokard infarktüsü ve pulmoner emboli tedavisinde kullanılır. Allerjik bir madde olduğu için tekrarlı kullanımı risklidir. Bu nedenle tromboembolik olaylarda daha seçici ve güvenli, ancak pahalı bir preparat olan doku plazminojen aktivatörü (tPA) tercih edilmektedir. 60. Aşağıdaki bakterilerden hangisinin, kültür çalışmaları laboratuvarda biyogüvenlik düzeyi 3 önlemleri alınmasını gerektirir? A) Vibrio cholerae B) Brucella melitensis C) Salmonella typhi D) Yersinia enterocolitica E) Chryseobacterium meningosepticum DİĞER SEÇENEKLER: • A-B yapısında ekzotoksinle (eritrojenik toksin) kızıl hastalığına neden olabilir. • Lipopolisakkarit yapısı gram negatiflerde bulunur ve inflamasyondan sorumlu ana yapıdır. Doğru cevap: (B) Brucella melitensis • P-fimbria; Escherichia coli’nin mukozaya adezyonunda rol oynar. Sorunun amacı, laboratuvar etkenlerini vurgulamaktır. • Lesitinaz: Clostridium perfringens’in dokuda yayılımını sağlayan en önemli virülans faktörüdür. @ 59. Hastanede yoğun bakımda yatmakta olan 48 yaşında bir hastada kateter infeksiyonu gelişmiştir. Yapılan bakteriyolojik kültürlerde gram pozitif kok morfolojisinde, katalaz testi pozitif, koagulaz testi negatif bir etken üretilmiştir. kaynaklı infeksiyon LABORATUVAR KAYNAKLI İNFEKSİYON ETKENLERİ • Bacillus anthracis • Mycobacterium tuberculosis • Clostridium botulinum • Brucella türleri Yukarıda tanımlanan olguya neden olan bakteri ve virülans faktörü aşağıdakilerden hangisidir? • Francisella tularensis A) Enterococcus fecalis/Vankomisin direnci B) Staphylococcus epidermidis/biyofilm oluşumu C) Staphylococcus aureus/Panton valentin toksini D) Streptococcus mutans/dekstran üretimi E) Streptococus pyogenes/Streptokinaz • Bunyaviridae • Arenavirüs • Filovirüsler • Primer sistemik dimorfik mantarlar (Coccidioides immitis, Blastomyces dermatidis vb.) 27 61. Pnömoni düşünülen bir hastada IgA proteaz salgılayan, gram (+) kok morfolojisinde kapsüllü bir bakteri izole edilmiştir. Tablo (Soru 62): Yumuşak doku infeksiyonları ve eşlik eden bazı risk faktörleri Bu hastada kesin tanı için aşağıdaki tanı testlerinden hangisi yapılmalıdır? Risk faktör Etiyolojik ajan Kedi ısırığı Pasteurella multocida Köpek ısırığı P. multocida, Capnocytophaga canimorsus, Staphylococcus intermedius Kene ısırığı sonrası erytema chronicum migrans Borrelia burgdorferi Yanık Pseudomonas aeruginosa Diabet veya periferik vasküler hastalık Grup B streptokok Periorbital selülit (çocuk) Haemophilus influenza Safen ven donör bölge selüliti Grup C ve G streptokok • Koagülaz testi: Staphylococcus aureus’ta pozitiftir. Tatlı su laserasyonu Aeromonas hydrophila • Hippurat testi: Streptococcus agalactiae’de pozitiftir. Deniz suyu maruziyeti, siroz Vibrio vulnificus Statis dermatite eşlik eden selülüt Grup A,C ve G streptokok Lenfödem Grup A,C ve G streptokok Kedi tırmığı Bartonella henselae, B. quintana HIV pozitif hastalarda basiller anjiyomatoz Bartonella henselae, B. quintana Kasap, hayvan teması Kılçık, balık dikeni Erysipelothrix rhusipathiae Akvaryum suyu teması Mycobacterium marinum İnsan ısırığı Eikenella corrodens, Fusobacterıum spp., Prevotella spp., Porphorymonas app., Streptococcus pyogenes A) Koagülaz testi C) Hippurat testi B) Optokin duyarlılığı D) Safra eskülin testi E) CAMP testi Doğru cevap: (B) Optokin duyarlılığı Sorunun amacı, pnömokok tanısını vurgulamaktır. Pnömokok türlerinin pratik tanısında optokin duyarlılığı en kolay rutin test olarak kullanılmaktadır. • Streptococcus pneumoniae, alfa hemolitik, kapsüllü, örneklerde tipik mum alevi şeklinde diplokoklardır. İnülini hidrolize ederler. Optokine duyarlıdırlar. Safra tuzlarında erirler. Kapsül şişme reaksiyonu (Quellung) ile serotipleri belirlenebilir. En spesifik tanıları bu yöntemle konur. • Safra eskülin testi: Enterococcus türlerinde pozitiftir. • CAMP testi: Streptococcus agalactiae’de pozitiftir. @ Virülansında Ig A proteazın rol aldığı bazı bakteriler • Streptococcus pneumoniae • Neisseria meningitidis • Haemophilus influenzae • Neisseria gonorrhoeae 62. Yumuşak doku infeksiyonlarında risk faktörleri ve en olası etken eşlemelerinden hangisi yanlıştır? Risk Faktörü A) İnsan ısırığı B) Periorbital sellülit Etken Eikenella corrodens Haemophilus influenzae C) Kedi ısırığı Bartonella hanselae D) Akvaryum suyu teması Mycobacterium marinum E) Hayvan teması Bacillus anthracis Doğru cevap: (C) Kedi ısırığı 63. Hastanede yatmakta olan bir hastanın hemokültüründe gram (-) çomak morfolojisinde, oksidaz (-), hareketli, glukozu fermente etmeyen bir bakteri üremiştir. Bakterinin imipeneme dirençli, trimetoprim-sülfametoksazole duyarlı olduğu saptanmıştır. Bartonella hanselae Sorunun amacı, yumuşak doku infeksiyonu etkenlerini sorgulamaktır. Soruda en tehlikeli olan, kedi tırmığı değil kedi ısırığı soruluyor. Dikkatsiz meslektaşlarımızın rahatlıkla yanlış yapabileceği bir soru. Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden hangisidir? A) Pseudomonas aureginosa B) Klebsiella pnemoniae C) Escherichia coli D) Stenotrophomonas maltophilia E) Acinetobacter baumanii • Bartonella henselae: Kedi tırmığı hastalığına yol açar. Bu hastalığın bir başka etkeni ise Afipia felis’tir. HIV (+) olgularda görülen basiller anjiyomatoz ve basiller peliosis hepatis tablolarına da yol açar. Kedi-köpek ısırıklarında ise Pasteurella multocida etkendir. Gram (-) kokobasildir. Kanlı ve çikolatamsı besiyerinde üremesine rağmen MacConkey besiyerinde ürememektedir. Penisiline duyarlı tek gram (-) aerop basildir. Doğru cevap: (D) Stenotrophomonas maltophilia Sorunun amacı, yoğun bakım infeksiyonu etkenlerinin mikrobiyolojik tanısını sorgulamaktır. Soruda kritik veriler: Bakterinin non-fermentatif olması, oksidaz negatifliği, hareket ve TMP-SMX duyarlılığı… • Diğer seçenekler doğru eşleşmelerdir. 28 • Stenotrophomonas maltophilia: Önemli bir hastane infeksiyonu etkenidir. Oksidaz (-), hareketli, nonfermentatif bir bakteridir. Farklı antibiyotik direnci ile göze çarpar. Karbapenemlere doğal dirençli iken ko-trimoksazol, kloramfenikol, siprofloksasine duyarlı bulunması tanıtıcı bir özelliğidir. Tedavide ko-trimoksazol önerilir. 65. Grip tanısı konan bir hastanın yaşadığı bölgede influenza A H1N1 ve influenza B virüs infeksiyonu salgını olduğu belirlenmiştir. Bu hastada en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A) Amantadin B) Zanamivir C) Ribavirin D) Foskarnet E) Ritonavir • Pseudomonas aureginosa: Yoğun bakım infeksiyonu etkenidir. Gram negatif çomak morfolojisinde, nonfermentatif, oksidaz pozitif bir bakteridir. • Klebsiella pnemoniae: Yoğun bakım infeksiyonu etkenidir. Gram negatif çomak morfolojisinde, fermentatif, oksidaz negatif, kapsüllü ve hareketsiz bir bakteridir. Doğru cevap: (B) Zanamivir Sorunun amacı, antiviral tedaviyi sorgulamaktır. Soruda dikkat edilmesi gereken şey, sadece influenza A’ya etkili olan amantadinin aksine zanamivirin influenza A ve B infeksiyonlarında kullanılabilmesidir. • Escherichia coli: Yoğun bakım infeksiyonu etkenidir. Gram negatif çomak morfolojisinde, fermentatif, oksidaz negatif, laktoz ve indol pozitif bir bakteridir. • Acinetobacter baumanii: Yoğun bakım infeksiyonu etkenidir. Gram negatif çomak morfolojisinde, nonfermentatif, oksidaz negatif, hareketsiz bir bakteridir. • Zanamivir ve oseltamivir: İnfluenza virüsünün infekte hücreden serbestleşmesini engelleyerek etkili olmaktadır. Hem influenza A hem de B’ye etkilidirler. Oseltamivir oral, zanamivir inhaler olarak kullanılır. Zanamivirin astım ataklarını tetikleyici rolü olduğundan astımlı hastalarda verilmesi uygun değildir. 64. Epstein-Barr virüs replikasyonunun gerçekleştiği hücre ve virüs tarafından transformasyona uğratılan hücre eşlemelerinden hangisi doğrudur? • Amantadin: İnfluenza A’da kullanılır. • Ribavirin: RSV ve HCV gibi RNA virüslerince oluşturulan infeksiyonlarda kullanılır. A) Lenf nodu dendritik hücreleri/T lenfosit B) Monosit/orofarinks hücreleri C) Monosit/hepatosit D) Nazofarinks epitelyal hücreleri/B lenfosit E) T lenfosit/dalak makrofajları • Foskarnet: Herpesvirüs infeksiyonlarında kullanılır. • Ritonavir: HIV infeksiyonu tedavisinde kullanılan bir proteaz inhibitörüdür. Doğru cevap: (D) Nazofarinks epitelyal hücreleri/B lenfosit 66. Yirmi üç yaşında bir erkek hasta sarılık, ateş, halsizlik, eklem ağrıları ve iştahsızlık şikâyetleriyle hastaneye başvurmuştur. Yapılan tetkiklerde; HBsAg (+), antiHBs (-), anti HBc IgM (+), HBeAg (+), anti HAV IgG (+) saptanmıştır. Sorunun amacı, latent virüslerin primer infeksiyon ve latent infeksiyon bölgelerini sorgulamaktır. Son yılların en popüler sorularından birisidir. Epstein-Barr virüs özellikle tükürükte bulunur ve tükürükle direkt temas ya da tükürük ile kirlenmiş eşya ile dolaylı temas sonucunda bulaşır (öpücük hastalığı). Sadece insan B lenfositlerinde ve nazofarinks-orofarinks epitelinde üreyebilir. Virüs yüzeyindeki zar glikoproteinleri (gp350/ gp220) ile faringeal epitel hücrelerinde ve B lenfositlerinde bulunan C3d (CR 2 veya CD 21) kompleman reseptörlerine bağlanır. Bu süreçte uyarılan B hücreleri heterofil, çok sayıda antikor yanıtına neden olurken, aynı zamanda sitotoksik T lenfositleri de uyarılırlar. Bu uyarı sonrası lenfositoz ve atipik lenfositler (Downey hücreleri) ortaya çıkar. Bu hasta için en uygun tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Akut HBV infeksiyonu B) Kronik HAV infeksiyonu C) HAV ve HBV koinfeksiyonu D) Geçirilmiş HBV infeksiyonu E) HBV aşısı ile aşılanmış kişi Doğru cevap: (A) Akut HBV infeksiyonu Tablo (Soru 64): Herpesvirüslerin primer ve latent infeksiyon bölgeleri Primer enfeksiyon Sorunun amacı, hapetit markerlerinin yorumunu sorgulamaktır. Soru klasik bir akut HBV infeksiyonu. Latent enfeksiyon HSV Tip 1/2 Mukoepitelyal hc. Nöron VZV Mukoepitelyal hc. Nöron Akut HBV infeksiyonunda HBsAg (+), anti-HBs (-), anti HBc IgM (+), HBe (+) Kronik HAV infeksiyonu yoktur ancak geçirilmiş HAV infeksiyonunda anti HAV IgG pozitiftir. EBV B hücre, epitelyal hücre B lenfosit HHV-8 Lenfosit B lenfosit HAV ve HBV ko-infeksiyonunda anti-HAV IgM pozitif ve antiHBV IgM pozitiftir. CMV Lenfosit,monosit, epitelyal hücre Lenfosit, monosit HHV-6 Salgı bezleri, nöron T lenfosit Geçirilmiş HBV infeksiyonunda anti-HBs pozitif ve anti-HBc IgG pozitiftir HBV için aşılanmış kişilerde tek başına anti-HBs pozitiftir. 29 Şekil (Soru 65): Antiviral ajanların terapötik kullanımları Tablo (Soru 66): Hepatit B serolojisi yorumları HBs Ag Anti HBc G Anti HBc M HBe Ag Anti HBe Anti HBs + + + + - - Akut HBV hepatiti + + - +/- +/- - Kronik enfeksiyon - + + - + - Pencere dönemi - + - - + + Geçirilmiş HBV inf. - - - - - + Aşı ile bağışıklama - + - - - - ? izlenmeli 67. Aşağıdaki DNA virüslerinden hangisi bütün transkripsiyon ve replikasyon enzimlerini kapsidi içinde bulundurduğu için konak hücre çekirdeğine girmeden yalnızca konak hücre sitoplazmasında replike olur? Yorum Poksvirüsler en büyük ve en kompleks yapıya sahiptir. Viryonunda replikasyonda kullanılacak çok sayıda enzim (DNA bağımlı RNA polimeraz, poli A polimeraz, transkripsiyon faktörü vb.) bulundurur. Bu nedenle de DNA virüsleri arasında sitoplazmada replikasyonunu tamamlayabilen tek virüstür. Sitoplazmada asidofil inklüzyon cisimciği (Guarnieri) oluşturur. A) Adenovirüs B) Poxvirüs C) Herpesvirüs D) Hepatit B virüsu E) Parvovirüs Diğer seçeneklerde verilmiş olan bütün DNA virüsleri konak nükleusunda replike olur. Doğru cevap: (B) Poxvirüs 68. Aşağıdaki besiyerlerinden hangisi özellikle Candida türlerinin identifikasyonunda kullanılır? Sorunun amacı, bakterilere en yakın olan virüsü sormak. Gerçekten Poksvirüs bakteri gibi sitoplazmada çoğalır ve enzimlerini viryon içerisinde taşır. A) Saboraud dekstroz agar B) Niger seed agar C) Sikloheksimidli agar D) CHROMagar E) Czapek-Dox agar 30 Doğru cevap: (D) CHROMagar • Saboraud dekstroz agar: Mantarların genel bir besiyeridir. Sorunun amacı, Candida türlerinin identifikasyonunda kullanılan rutin besiyerini sorgulamaktır. Zor bir mantar sorusudur. Renk değişimine bakarak mantarların identifikasyonunda kullanılan besiyeri CHROMagar’dır. • Niger seed agar: Cryptococcus neoformans üretiminde kullanılır. • Sikloheksimidli agar: Dermatofit mantarların diğer küflerden ayrımını sağlar. Tablo (Soru 68): Mantar infeksiyonlarının tanısında sık kullanılan besiyerleri Sabouraud Dekstroz agar Mantarların izolasyon ve üretilmesinde kullanılan genel besiyeridir. Zeytin yağlı Sabouraud Dekstroz agar M. furfur üretilmesinde kullanılır. Sabouraud Glukoz buyyon Candida türlerinin ayrımında kullanılır. CHROMagar Candida türlerinin ayrımında kullanılır. Littman Oxgall agar Patojenik bazı mantarlar ve dermatofitlerde kullanılır. Beyin kalp infüzyon agar Histoplasma ve Blastomyces’in oda ısısında izolasyonunda kullanılır. Mısır unlu agar C. albicansta klamidospor oluşturmak için kullanılır. Mantarların mikroskopik tanısında Lam kültüründe de faydalıdır. Malt ekstrakt agar Birçok mantarı izole etmede kullanılan genel besiyeridir. Yulaf unlu agar Streptomycates izolasyonunda kullanılır. Patates dektroz agar Microsporum auodini ile M. canis; T. rubrum ve T. mentogrophytesi ayrımında kullanılır. Pirinçli besiyeri Dermatofitler için kullanılır. M. audovinii ve M. canis ayrımında kullanılır. Czapek agar Penicillium, Aspergillus üzerinde araştırmalarda kullanılır. Dermatofit test medium Dermatofitlerin ayrımı için kullanılan indikatörlü besiyeridir. Siklohekzimid içeriği ile küf mantarlarının kontaminasyonunu önler. Sisteinli kanlı agar Mantarların maya formunu devam ettirmede kullanılır. Salvin YP ortam Histoplasma capsulatum için kullanılır. Saphi agar Dokulardan Histoplasma capsulatum ve Blastomyces dermatitidis izol. kullanılır. Thioglucolate besiyer Aktinomiçeslerin izolasyon Nitrat reduksiyon ortamı Aktinomiçeslerin tanısında Kazein agar Ortam genellikle Nacardia ile streptomyeclenin ayrımında kullanılır. Tiaminli kanlı agar Dermatositlerin mikrokonidi formasyonunda kullanılır. • Czapek-Dox agar: Aspergillus türlerinin üretilmesinde kullanılır. • CHROMagar: Candida türlerinin tiplendirilmesinde kullanılır. 69. Aşağıdaki mantarlardan hangisinin neden olduğu infeksiyonların tedavisinde kaspofungin iyi bir seçenektir? A) Rhizopus oryzae B) Aspergillus fumigatus C) Fusarium solani D) Penicillum marneffei E) Trichophyton scoenleinii Doğru cevap: (B) Aspergillus fumigatus Sorunun amacı, kaspofunginin kullanıldığı iki mantardan Aspergillus sorgulanmaktadır. Diğer mantar ise Candida türleridir. Kaspofungin: Glukan sentez inhibitörleri, 1,3-beta-Dglukan sentetaz enzimini inhibe ederek mantar hücre duvarının önemli bir komponenti olan 1-3-beta-D-glukan sentezini önlerler. Bu grupta kaspofungin (pnömokandin) yer almaktadır. Kaspofungin esas olarak dirençli invazif aspergilloz ve kandidozların sistemik tedavisinde kullanılmaktadır. Tablo (Soru 69): Ekinokandinler Kaspofungin, anidulafungin, mikafungin Aminokandin IV Mantar hücre duvarındaki glukan sentezinin inhibisyonu Kaspofungin invazif kandidoz ve aspergilloz tedavisi için onay almıştır; anidulafungin, invazif kandidoz tedavisi için onay almıştır; mikafungin invazif kandidoz tedavisi için onay almıştır; Candida’ya karşı fungisidal aktivite Diğer ekinokandinlerle aynı Araştırma aşamasında 70. Aşağıdaki mantar eşlemelerinde hangisi belli coğrafik bölgelerle sınırlı endemik infeksiyonlara neden olabilir? A) Candida albicans, Cryptococcus neoformans B) Trichophyton rubrum, Microsporum canis C) Aspergillus fumigatus, Fusarium solani D) Coccidioides immitis, Blastomyces dermatitidis E) Malessezia furfur, Histoplasma capsulatum 31 Doğru cevap: (D) Coccidioides immitis, Blastomyces Sorunun amacı, Plasmodium türlerinin birbirlerinden farkını sorgulamaktır. Muz şeklinde gametositi bilenler bu soruyu kolayca cevaplayabilir. dermatitidis Sorunun amacı, mantarlardan sadece belirli coğrafik bölgelere sınırlı üç mantardan ikisini sorgulamaktır. Primer sistemik, dimorfik mantarlardan Histoplasma capsulatum hariç diğer mantarlar sıklıkla Amerika kıtasında görülmektedir. • Plasmodium türlerinin tanısında periferik yaymada ya da kalın damla preparatlarında Plasmodiumlar’ın görülmesi esastır. Kalın damla preparatlar, daha fazla kan incelenmesine imkân sağladığından, parazitleri yoğunlaştırabildiğinden taramalarda daha faydalıdır. Klinik tanıda ve tür tayininde ince yayma preparatlar tercih edilir. P.vivax’da tek taşlı yüzük manzarası, P. falciparum’da muz şeklindeki gametositle, aynı eritrositte iki taşlı yüzük şeklinin bulunabilmesi ve Maurer lekeleri tanısaldır. P. malariae’da rozet (bant) şizontlar tanımda faydalıdır. Plasmodium vivax infeksiyonunda eritrositlerde Schüffner granülleri, Plasmodium malariae’de Ziemann granülleri tipiktir. Mantarlardan özellikle Candida türleri insan florasında bulunmaktadır. Cryptococcus neoformans insan florasında bulunmaz. Aspergillus gibi küf mantarları da doğada yaygındır. Malessezia furfur ise insan florasında bulunabilir. @ ENDEMİK MİKOZLAR ü Termal dimorfizm özelliği sergileyen; 25 – 30 ºC‛da (doğada) küf, 30 ºC insan vücut sıcaklıklarında ise maya formuna dönüşen primer-sistemik fungal patojenlerce oluşturulan hastalıklardır. • Babesia microti; kene ile bulaşan bir protozoondur. Kanda eritrositlerde dörtlü bant görünümü tipiktir. • Trypanosoma gambiense; Afrika uyku hastalığının etkenidir. Kanda tripomastigot görünümü tanısaldır. Ä Primer fungal patojenler, normalde insan florasında bulunmazlar. Fırsatçı mantarlara oranla fagositoz eylemine oldukça dirençlidirler. Ä Normal immüniteli bireyleri infekte ettiklerinde ilkin kendilerine uygun bir mikroçevre oluştururlar. Asemptomatik infeksiyon tablosu söz konusudur. İlk infeksiyon sırasında hücresel ve hümoral immünite fungal patojenleri tümüyle yok etmekte yetersiz kalır. Bunun sonucunda granülomlar gelişir (tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonu). Cilt testleri yapılabilir. 72. Dışkı mikroskopik incelemesinin tanısal değeri olmayan parazitler aşağıdakilerin hangisinde birlikte verilmiştir? A) Giardia intestinalis, Cryptosporidium parvum, Balantidum coli B) Entamoeba histolytica, Isospora belli, Dientamoeba fragilis C) Taenia saginata, Taenia solium, Hymenolepis nana D) Trichinella spiralis, Schistosoma haematobium, Toxocara canis E) Diphyllobothrium latum, Ascaris lumbricoides, Ancylostoma duodenale Ä Primer patojenler zaman içinde immüniteyi bozarak belirgin klinik tablolara neden olurlar. Ä Belirli coğrafi bölgelerde bulunurlar ve o bölgelerde endemik infeksiyonlara yol açarlar. ü Başlıcaları şunlardır: Doğru cevap: (D) Trichinella spiralis, Schistosoma Ä Histoplazmoz haematobium, Toxocara canis Ä Koksidioidomikoz Sorunun amacı, parazitlerin tanısını sorgulamaktır. Bütün Parazitoloji’yi bilmeyi gerektiren detaylı bir soru. Ä Parakoksidioidomikoz • Trichinella spiralis tanısında serolojik testler ve kas biyopsisi kullanılır. Ä Blastomikoz Ä Penicillium marneffei • Schistosoma haematobium, idrarda dikenli yumurta ile tanınır. • Toxocara canis; dokuda parazit larvası bakılır. • Giardia intestinalis tanısında dışkıda kist ve iki nükleuslu trofozoitler aranır. 71. Ateş nöbetleri, anemi ve splenomegali ile hastaneye başvuran bir hastada yapılan periferik yaymada; çok taşlı yüzük görüntüsü şeklinde eritrosit içi trofozoitler, eritrositlerde Maurer lekeleri ve kanda muz şeklinde gametositler saptanmıştır. • Cryptosporidium parvum tanısında dışkıda ARB (+) ookistler aranır. • Balantidum coli tanısında dışkıda kist aranır. • Entamoeba histolytica tanısında dışkıda 4 çekirdekli kistler aranır. Yukarıdaki olguda saptanması en olası etken aşağıdakilerden hangisidir? • Isospora belli tanısında dışkıda oval ookist görülür. A) Plasmodium vivax B) Plasmodium malariae C) Babesia microti D) Plasmodium falciparum E) Trypanosoma brucei gambiense • Taenia saginata tanısında dışkıda halka veya yumurta aranır. Doğru cevap: (D) Plasmodium falciparum • Taenia solium tanısında dışkıda halka veya yumurta aranır. • Dientamoeba fragilis tanısında dışkıda trofozoitler aranır. • Hymenolepis nana tanısında dışkıda yumurta aranır. 32 • Diphyllobothrium latum tanısında dışkıda yumurta aranır. Sorunun amacı, kompleman sisteminin bütün fonksiyonlarını sorgulamaktır. Kompleman sistemi özellikle doğal bağışık yanıtta etkin olan; fagositoz, kemotaksi, inflamasyon, sitotoksisite gibi pek çok olayda rol alan bir sistemdir. • Ascaris lumbricoides tanısında dışkıda yumurta aranır. • Ancylostoma duodenale tanısında dışkıda yumurta aranır. Serumda bulunan yaklaşık 20 proteini kapsayan bir sistemdir. Bu proteinler ısıya dayanıksızdır ve ısıtılınca (55-60 °C) etkinlikleri kaybolur. Kompleman bakteriyel infeksiyonlara karşı korunmada ve kandan immün kompekslerin temizlenmesinde seçici bir rol oynamaktadır. Ayrıca inflamasyonda en etkin yollardan biridir. Doğal immün yanıtta önemli bir rol oynar. İki farklı yolla aktifleştirilebilir. 73. Kanser tedavisi alan bir hastada pnömoni ve menenjit tablosu gelişmiş, yapılan balgam ve dışkı incelemelerinde rabditiform larvalar saptanmıştır. Bu hastada etken olarak öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Ascaris lumbricoides B) Pneumocystis jirovecii C) Cryptosporidium parvum D) Strongyloides stercoralis E) Ancylostoma duodenale Doğru cevap: (D) Strongyloides stercoralis Sorunun amacı, klinik ve laboratuvar verilerle sorumlu parazitin tanısını sorgulamaktır. Soruda hastanın kanser olması, pnömoni ve menenjit gibi yaygın klinik tablo ve dışkıda rabditiform larva görülmesi tanısaldır. • Strongyloides stercoralis: İnsandan insana bulaşarak yayılır. Çok karmaşık ve farklı yaşam döngülerine sahiptir. İnsana temel olarak deriden filariform larvalar ile bulaşmaktadır. Bu larvalar akciğer göçü sonrası ince bağırsağa ulaşarak yerleşirler. Dişiler bağırsakta partogenetik (döllenme olmadan) yumurtlarlar ve bu yumurtadan larvalar (rabditimsi) gelişir. Bunların bazısı filariform larva haline gelerek bağırsak duvarını deler ve kana ulaşır (iç otoinfeksiyon). Sistemik yayılım yapabilir ve özellikle immünsüpresif olgularda ağır klinik tablolara yol açabilir. Taşıdığı bağırsak florasına bağlı sepsis tabloları oluşabilir (hiperinfeksiyon). Yumurta dışkı ile atılmadan bağırsakta açılır ve larva bağırsakta filariform hale gelebilir. Tanıda tipik larvaların (rabditiform) görülmesi önemlidir. Dışkıdan ya da Enterotest ile duodenumdan alınan örneklerde larvalar görülebilir. Şekil (Soru 74): Kompleman sistemi 75. Aşağıdakilerden hangisi aktive yardımcı T hücrelerden salıverilmez? A) İnterferon-gama C) İnterlökin-2 B) İnterferon-alfa D) İnterlökin-4 E) İnterlökin-10 Doğru cevap: (B) İnterferon-alfa • Ascaris lumbricoides: Öksürük ve eozinofili ile gelen hastalarda balgamda larva, dışkıda yumurta saptanması tipiktir. Sorunun amacı, sitokin salıverilmesini sorgulamaktır. Bağışıklık sisteminde üç temel hücre sitokin sentezi ile bağışık yanıtı denetler. Bunlardan ilki olan makrofaj, sentezlediği sitokinlerle doğal yanıtı, TH1 sentezlediği sitokinlerle hücresel, TH2 ise hümoral bağışık yanıtı düzenler. • Pneumocystis jirovecii: AIDS’li hastalarda balgamda doku boyalarında rozet benzeri kistik yapıların görülmesi tanısaldır. • Cryptosporidium parvum: Bağışık sistemi baskılanmış hastalarda kronik ishale neden olan bir parazit olması ve dışkıda EZN pozitif boyanan ookist görülmesi tipiktir. İNTERFERONLAR İnsan ya da hayvan hücreleri tarafından viral infeksiyon ya da diğer uyarılara karşı üretilen glikoproteinlerdir. Üç farklı etki ve orijine sahip interferon tanımlanmıştır. • Ancylostoma duodenale: Anemi ile gelen hastalarda dışkıda yumurta saptanması tipiktir. ALFA VE BETA İNTERFERON: 74. Kompleman aktivasyonu sonucunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmez? virüsler ve çift iplikli RNA tarafından indüklenebilir. Sonuçta viral mRNA çevirisini inhibe ederek etkili olurlar ve hücre dışı virüs partiküllerine etki etmezler. Doğal immünitenin elemanıdır. A) İnflamatuvar mediyatörlerin salıverilmesi B) Artmış kemotaksis C) Hedef hücre lizisi D) Bazofil ve mast hücre uyarımı E) Fagositoza duyarlılıkta azalma • İnterferon alfa (IFN-alfa): Lökositlerden salıverilir. Antiviral etkilidir. Örneğin kronik viral hepatitlerin ve condyloma acuminata’nın tedavisinde kullanılmaktadır. Doğru cevap: (E) Fagositoza duyarlılıkta azalma 33 Şekil (Soru 75): TH1 ve TH2 hücre sitokinleri Doğru cevap: (B) Bax’ı arttırarak • İnterferon beta (IFN-beta): Fibroblastlardan salgılanır. Antiviral etkilidir. IFN-alfa ve IFN-beta NK hücrelerini uyararak virüslere karşı etkin bir immün yanıt oluştururlar. Apoptozis aktivatörlerini/inhibitörlerini sorgulayan bir soru. GAMA İNTERFERON: P53 bir tümör süpresör gendir. Apoptozu aktive eder. Bunu bax artışı yaparak sağlar. Özgül immün tanımanın sonucu olarak T hücreleri tarafından üretilmektedir. P53 mitozu bir CDK inhibitörü olan p21 proteinini arttırarak inhibe eder. Bcl-2 apoptozu sitokrom c’nin mitokondriden engelleyerek ve APAF-1’i bağlayarak inhibe eder. 76. Makrofajların etkinleşmesini en iyi derecede sağlayan hücre türü aşağıdakilerden hangisidir? çıkışını Diablo/smac proteinleri kaspaz 9’ u inhibe eder. Flip prokaskaz 8 inhibitörüdür. A) Polimorfonükleer lökositler B) B lenfositleri C) Sitotoksik T hücreleri D) TH1 tipi lenfositler E) TH2 tipi lenfositler 78. Alkol kullanımına bağlı karaciğer yağlanmasının temel mekanizması aşağıdakilerden hangisidir? Doğru cevap: (D) TH1 tipi lenfositler A) Protein sentezi azalması B) NADP azalması C) NAD azalması D) Yağ asit oksidasyonunun artması E) Lipoprotein sentezinin artması Sorunun amacı, makrofaj aktivatörü olan hücre olan TH1’i sorgulamaktır. • T helper-1 (TH1): IL-2 yanıtı ile sitotoksik T-hücre yanıtına ve IL-2 ile gama interferon üreterek gecikmiş tipte aşırı duyarlılık yanıtına neden olurlar. Esas olarak hücresel bağışıklığı sağlarlar. Ayrıca salgıladığı IFNgama ile makrofaj aktivatörüdür. Doğru cevap: (C) NAD azalması Soruda hücre sorulmaktadır! • Polimorfonükleer lökositler: Doğal bağışık yanıtta fagositozda etkin rol alırlar. yağlanmasının temel mekanizmaları Alkol karaciğerde alkol dehidrojenaz enzimi ile metabolize edilir. Bu enzimin kofaktörü NAD’dir. Dolayısıyla alkol alınınca NAD azalır. NAD yağ asitlerinin beta oksidasyonunda da sorumludur. NAD tükendiği için yağ asitleri yıkılamaz ve birikir. • B lenfositleri: Antikor sentezinde rol oynarlar. • Sitotoksik T (Tc) hücreleri: Kazanılmış hücresel yanıtta rol oynarlar. • TH2 tipi lenfositler: Hümoral bağışık yanıtta rol oynarlar. Protein sentez azalması hipokside yağlanmanın temel nedenidir. Açlıkta karaciğer yağlanmasının temel nedeni periferik dokulardan yağ asitlerinin kana karışmasıdır. 77. p53 geni aşağıdaki mekanizmaların hangisi ile apoptozisi aktive eder? Yağ asit oksidasyonunun artması yağ azalmasına neden olur. A) P21’i arttırarak B) Bax’ı arttırarak C) Kaspaz 9’u inhibe ederek D) Kaspaz 8’i inhibe ederek E) Sitokrom C çıkışını engelleyerek Lipoprotein sentez artması lipidleri hücre dışına taşıyacağı için yağlanmaya neden olmaz. Yağ azalmasına neden olur. 34 79. Lökosit hareketinde görev alan, platelet ve endotelde bulunan, histamin, PAF ve trombin ile hücre yüzeyine çıkan molekül aşağıdakilerden hangisidir? 81. Her iki uyluğunda ve omuzunda yaygın ağrı olan, sandalyeden kalkarken ve merdiven çıkarken güçlük çeken, orbita çevresi deride menekşe renginde döküntüleri ve parmak eklemlerinin ekstansör yüzünde hiperkeratinizasyon, deskuamasyon olan 54 yaşındaki kadın hastada laboratuvarda anti-nükleer antikor (ANA) pozitif bulunuyor. Yapılan kas biyopsisinde perifasiküler atrofi saptanıyor. A) L-selektin B) E-selektin C) P-selektin D) İntegrin E) PECAM-1 Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Sistemik lupus eritematozus B) Polimiyozit C) Sistemik sklerozis D) Dermatomiyozit E) Romatoid artrit Doğru cevap: (C) P-selektin Lökosit hareketinden sorumlu molekülleri detaylıca soran bir soru! Tablo (Soru 79): Endotel-lökosit adezyon molekülleri Lökosit molekülü Endotelyal molekül Doğru cevap: (D) Dermatomiyozit Dermatomiyozitin klinikopatolojik özellileri ile ilgili orta zorluk derecesinde bir soru. Rolü P-selektin: Platelet ve endotelde bulunur. Histamin, PAF, trombin ile yüzeye çıkarlar. Sialyl-Lewis X proteini Rolling E-selektin: IL-1 ve TNF ile yüzeye çıkarlar Sialyl-Lewis X proteini Rolling CD 34/glycam-1 L-selektin Rolling ICAM-1 (İmmünoglobülin yapısında) CD11/CD18: Beta 2 integrin (LFA1/MAC-1) Adezyon VCAM-1 (İmmünoglobülin yapısında) VLA-4: Beta-1 integrin Adezyon Hastada, dermatomiyozit mevcuttur. Hastalık %10 - 20 oranında meme, mide, over ve akciğer kanseri gibi kanserli kadınlarda görülür. Anti-Jo-1 antikoru infamatuvar miyopatiler için spesifiktir. Kaslarda inflamatuvar miyopati ve kapiller damarlarda antikora bağımlı veya komplemana bağımlı hasar oluşur. Perivasküler ve perimisyel infamatuvar hücreler kaslarda perifasiküler atrofi yapar. Hasar CD4+ T lenfositler ve B hücreleri ile oluşur. Perifasiküler atrofi dermatomiyozit tanısı için yeterli bir bulgudur. Periorbital deride heliotropik (menekşe rengi) deri döküntüleri dermatomiyozitin karakteristik özelliğidir. 82. Şokta aşağıdaki organların hangisinde lipid azalması beklenir? A) Karaciğer B) Adrenal bez C) Kas D) Kalp E) Beyin 80. Fizyolojik hücre çoğalmasında ilk basamak aşağıdakilerden hangisidir? A) Reseptör aktivasyonu B) RAS protein aktivasyonu C) Transkripsiyon faktörlerinin kodlanması D) Reseptör-ligand bağlanması E) G protein aktivasyonu Doğru cevap: (B) Adrenal bez Şoktaki organ değişikliklerini sorgulayan bir soru! • Beyin: İskemik ensefalopati gelişir (Water-Shed infarkt, yenidoğanda germinal matriks kanamaları, periventriküler lökomalazi). Doğru cevap: (D) Reseptör-ligand bağlanması Hücre çoğalma aşamaları bilgisini ölçmeyi amaçlayan kolay bir soru. • Kalp: Fokal ve yaygın koagülasyon nekrozları veya subendokardiyal hemorajileri ve kontraksiyon band nekrozları izlenir. NORMAL HÜCRE BÖLÜNMESİ (HÜCRE ÇOĞALMASI) AŞAMALARI • Böbrekler: Bilateral yaygın akut tubüler nekroz gelişir, oligüri, anüri, ve elektrolit bozukluğu saptanır. • Akciğerler: Hipoksik hasara nispeten dirençlidir, fakat özellikle bakteriyel sepsis ve travma sonucu gelişen şok tablolarında diffüz alveoler hasarla (hyalen membran) birlikte “şok akciğeri” oluşur. 1. Büyüme faktörü-reseptör bağlanması 2. Reseptör aktivasyonu 3. Sinyal iletimi ve sekonder mesajcılar: 1- G proteinleri, 2- RAS ailesi proteinleri. • Sindirim sistemi: Mukozalarda hemoraji ve nekrozlar 4. DNA transkripsiyonu: Myc, fos, jun genleri, transkripsiyon faktörlerini kodlayarak DNA sentez ve hücre bölünmesini regüle ederler. • Adrenaller: Kortikal hücrelerde lipid kaybı • Karaciğer: Yağlı değişiklik (makroveziküler) ve santral nekroz görülür. 5. Hücre siklusu ve siklinler: Siklinler bazı protein kinazlarla (sikline bağımlı kinazlar: CDK) aktif kompleksler oluşturarak hücre bölünmesinin bazı basamaklarını kontrol eder, hızlandırırlar. 35 83. İmmünhistokimyasal marker ile pozitif bulunduğu tümör eşleştirmesi için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? 84. Aşağıdakilerden hangisi dissekan aort anevrizması için risk faktörü değildir? A) Hipertansiyon B) Ehler-Danlos sendromu C) Ateroskleroz D) İatrojenik E) Gebelik A) Lenfoma – Lökosit Common Antigen (LCA) B) Epitelyal tümörler – Sitokeratin C) Mezenkimal tümörler – Vimentin D) Mezotelyoma – Desmin E) Nöroendokrin tümörler – Kromogranin Doğru cevap: (C) Ateroskleroz Doğru cevap: (D) Mezotelyoma – Desmin Dissekan aort anevrizması risk faktörleri bilinmelidir! İmmünhistokimyasal marker - pozitif bulunduğu tümör eşleştirmesi ile ilgili orta zorlukta bir soru Hipertansiyon, Ehler-Danlos sendromu, Marfan sendromu gibi bağ doku hastalıkları, cerrahi esnasında iatrojenik ve gebelikte ortaya çıkabilir. Ateroskleroz aterosklerotik anevrizma (abdominal) için risk faktörüdür. Çeşitli dokuların, hücrelerinin ürünlerine veya yüzey proteinlerine karşı monoklonal antikorlar geliştirilmiştir. Bu antikorlara çeşitli işaretleyiciler (boyalar) bağlanarak tümör tanısında kullanılmaktadır. Bu spesifik antikorlarla tümör antijenlerinin belirlenmesine immun histokimya denir. **De Bakey sınıflaması dissekan aort anevrizması için kullanılmaktadır. İMMÜNHİSTOKİMYANIN PATOLOJİDE KULLANILDIĞI DURUMLAR: 85. Caterpillar (Anitschkow) hücreleri aşağıdaki hastalıkların hangisinin morfolojik bulgusudur? • Undiferansiye malign tümörlerin kategorizasyonu A) Akut romatizmal kalp hastalığı B) Miyokardit C) Enfektif endokardit D) Libman-Sacks endokarditi E) Subakut bakteriyel endokardit • Lösemi ve lenfomaların ayırıcı tanıları • Metastatik tümörün orijininin belirlenmesi • Prognostik ve terapotik önemi olan moleküllerin saptanması (E/P reseptörleri, c-erb B1 ve c-erb B2 onkogenleri gibi). Doğru cevap: (A) Akut romatizmal kalp hastalığı Tablo (Soru 83): Bazı tümörler ve immünhistokimya ile saptanan spesifik tümör antijenleri Akut romatizmal kalp hastalığı (ARA) mofoloji bilgisini ölçmeye yönelik kolay bir soru • Akut romatizmal kalp hastalığı (ARA): ARA’da oluşan Aschoff cismi; fibrinoid nekroz odağı ve bu odakta bulunan iri çekirdekli, belirgin nükleollü, Anitschkow hücreleri veya Caterpillar hücreleri adı verilen makrofajlardan oluşan granülom benzeri iltihap dokusudur. Bu maktrofajlar ARA için tanı koydurucudur. Lenfomalar - Lökosit Common Antijeni (LCA) Epitelyal tümörler - Sitokeratin - Epitelyal Membran Antijen (EMA) Sarkomlar - Vimentin • Miyokarditler: Viral etkenle sık olurlar ve miyokardda lenfositlerden zengin iltihap hücreleri bulunur. Nöronal tümörler - Nöronal spesifik enolaz (NSE) - Sinaptofizin • İnfektif endokardit ve subakut bakteriyel endokardit: Daha çok bakterilerle oluşurlar ve miyokard ve endokardta nötrofil lökositlerden zengin iltihap hücreleri bulunur. Malign melanom - HMB-45 - S-100 - Mel-A • Libman-Sacks endokarditi: SLE’de meydana gelen non-bakteriyel trombotik endokardittir.Trombüs+eritrosit içerir. Nöroendokrin karsinomlar - Kromogranin - NSE Kas tümörleri - Aktin - Miyozin - Desmin Mezotelyoma - 86. Aşağıdakilerin hangisinde kemik iliği hiposellüler özelliktedir? A) Demir eksikliği anemisi B) Aplastik anemi C) Megaloblastik anemi D) Orak hücreli anemi E) Akut miyeloid lösemi Sitokeratin Vimentin HMBE Kalretinin Doğru cevap: (B) Aplastik anemi 36 Aplastik anemi bulguları bilgisini ölçen kolay bir soru. Böbrek patolojisini sorgulayan bir soru. • Demir eksikliği anemisi: Kemik iliğinde eritroid progenitörleri hafif artmıştır. Prusya mavisi ile boyanan demir içeren makrofajlar azalmıştır. • Onkositom eozinofilik, bol mitokondri içeren tümördür. Çok büyük boyutlara ulaşırlar. Histolojide kromofob hücreli renal hücreli kanser ile karışır. Ailevi olanlar multisentriktir. • Aplastik anemi: Multipotent miyeloid kök hücrelerin baskılanması sonucu anemi, trombositopeni ve lökopeni (pansitopeni) ile karakterize bir hastalıktır. Olguların yarıdan fazlasında etiyoloji bilinmemektedir (idiyopatik). Bilinen nedenlerden en sık görüleni kimyasal maddeler ve ilaçlardır. Bütün vücut radyasyonu (terapotik veya nükleer kaza) diğer önemli bir nedendir. Aplastik anemide kemik iliği hiposellülerdir. ilik aspirasyonu ile az miktarda materyal gelir (“dry tap”). İlikte hemopoetik hücreler yoktur. Yağ hücreleri veya fibröz doku iliği işgal etmiştir, az miktarda lenfosit ve plazma hücreleri vardır. • Renal adenom histolojide düşük dereceli renal papiller kanser ile karışır. Tübüler epitelden köken alır.3 cm’nin üzerindekiler malign kabul edilir. • Anjiyomyolipom tuberoskleroza eşlik eden böbrek tümörüdür.Spontan kanaması tipiktir. • Papiller tip renal hücreli kanser bilateral ve multipl odaklı olan subtipidir. Diyalize bağlı gelişen kistlerden bu tipte renal hücreli kanser gelişir. 3 p delesyonu içermez. Trizomi 7, 16, 17 ve erkeklerde Y kromozom kaybı olabilir. MET onkogeni (+) tir. Bu onkogen hepatosit growth faktörü kodlar. Distal tübüllerden köken alır. • Megaloblastik anemi ve orak hücreli anemi: Kemik iliğinde hafif hipersellülerite vardır. • Akut miyeloid lösemi: Kemik iliği hipersellüler olup hücrelerin %20’den fazlası miyelobalastlardan oluşur. • Şeffaf hücreli renal hücreli kanser en sık görülen renal hücreli kanser subtipidir. Genellikle sporadik olarak ortaya çıkar ve genellikle tek odaklıdır. Ancak Von hippel lindau sendromuna da eşlik edebilir. En sık proksimal tüp epitelinden köken alır.3p delesyonu görülür. 87. Lenfomaların immünohistokimyasal ve sitogenetik özellikleri için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Küçük lenfosittik lenfoma/Kronik lenfosittik lösemi: CD 19 (+), CD 23 (+), CD 5 (+) B) Mantle hücreli lenfoma: CD 19 (+), CD 5 (+), CD 23 (-) C) Hair cell lösemi: CD 19 (+), CD 11 (+), CD 25 (+), CD 103 (+) D) Burkitt lenfoma: CD 3 (+), CD 5 (+) E) Anaplastik büyük hücreli lenfoma: CD 30 (+) 89. Tükürük bezlerinde en sık görülen karsinom tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Mukoepidermoid karsinom B) Adenokarsinom (nonspesifik tip) C) Asinik hücreli karsinom D) Adenoid kistik karsinom E) Malign mikst tümör Doğru cevap: (D) Burkitt lenfoma: CD 3 (+), CD 5 (+) İmmünohistokimyayı ilgilendiren bir soru. Doğru cevap: (A) Mukoepidermoid karsinom Küçük lenfosittik lendoma/Kronik lenfosittik lösemi: CD 19 (+), CD 23 (+), CD 5 (+) Tükürük bezi tümörlerini sorgulayan bir soru. • Tükürük bezlerinde en sık görülen malignite mukoepidermoid karsinomdur. Bu karsinom en sık parotiste oluşur. Mukus salgılayan adenokarsinom ve skuamoz hücreli (epidermoid) karsinom birlikte bulunur. Submandibuler, sublingual bezlerden de gelişebilir. Eğer bez epiteli çoksa düşük dereceli, skuamöz hücreler çoksa yüksek derecelidir. Radyasyon ile ilişkilidir. Mantle hücreli lenfoma: CD 19 (+), CD 5 (+), CD 23 (-), siklin D (+) Hair cell lösemi: CD 19 (+), CD 11 (+), CD 25 (+), CD 103 (+) Anaplastik büyük hücreli lenfoma: CD 30 (+) Burkitt lenfoma: B hücreli olduğu için CD 19 (+), CD 20 (+) boyanır. Ayrıca CD 10 (+)’tir. • Adenokarsinom (nonspesifik tip): Tükürük bezi duktuslarından gelişir, memenin duktal karsinomuna benzer. • Asinik hücreli karsinom: Salgı (asinüs) epitelinden gelişen nadir görülen bir karsinomdur. 88. Mitokondriden zengin olan ve eozinofilik boyanan böbrek tümörü aşağıdakilerden hangisidir? • Adenoid kistik karsinom: Minör tükürük bezlerinin en sık malignitesidir ve perinöral invazyon yapar. A) Anjiyomyolipom B) Renal adenom C) Onkositom D) Papiller tip renal hücreli kanser E) Şeffaf hücreli renal hücreli kanser • Malign mikst tümör (karsinosakom): Epitel orijinli adenokarsinom ve stromal orijinli sarkom birlikteliğidir. Doğru cevap: (C) Onkositom 37 @ Tablo (Soru 89): Tükürük bezi tümörleri • Çölyak hastalığına eşlik eden hastalıklar Benign Tümörler • Tip 1 DM, dermatitis herpetiformis, tiroidit, sjogren sendromu, ataksi, otizm, depresyon, epilepsi, IgA nefropatisi, lenfosittik gastrit, Down sendromu, Turner sendromu. Pleomorfik adenom .................%50 Warthin tümörü........................%5-10 Onkositoma.............................%1 Diğer adenomlar .....................%5-10 Malign Tümörler 91. Konjenital megakolon (Hirschsprung hastalığı) ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? Mukoepidermoid karsinom......%15 Adenokarsinom (NOS)............%10 A) En sık rektosigmoid bölge tutulur. B) Down sendromunda görülme sıklığı artar. C) Ailevi olgularda RET mutasyonu vardır. D) Genişlemiş segmentte ganglionların olmaması tanı koydurur. E) Perforasyon çekumda meydana gelir. Asinik hücreli kanser ...............%5 Adenoid kistik kanser ..............%5 Malign mikst tümör..................%3-5 Doğru cevap: (D) Genişlemiş segmentte ganglionların 90. Aşağıdakilerden hangisinin Çölyak hastalığı ile birlikte görülmesi beklenir? olmaması tanı koydurur. A) Lenfositik gastrit B) Diversiyon koliti C) Reaktif gastropati D) Eozinofilik gastrit E) Kollajenöz kolit Konjenital megakolonu detaylıca sorgulayan bir soru. KONJENİTAL MEGAKOLON • Nöral krestten kaynaklanan ganglion hücrelerinin göçünde problem vardır. Sıklıkla anüse ulaşamazlar. Sonuçta kolonda, Meissner (submukozal) ve Auerbach (miyenterik) pleksusları üzerinde aganglionik bir segment oluşur. Zaman içinde fonksiyonel bir obstrüksiyon ve proksimal kolonda progressif genişleme (megakolon) izlenir. En sık rektum ve sigmoid kolon etkilenir. Ancak tüm kolonun bile etkilenmesi söz konusu olabilir. Down sendromunda görülme olasılığı artar. E/ K=4/1 dir. Ailevi olgularda RET mutasyonu vardır. Doğru cevap: (A) Lenfositik gastrit Çölyak hastalığına eşlik eden ama hala sorulmayan bir hastalık! • Lenfositik gastrit: Abdominal ağrı, kusma gibi non spesifik semptomlar vardır. İdiopatiktir, ancak %40 çölyak hastalığı ile birlikteliği vardır. Varioliform gastrit de denir; kalınlaşmış mide kıvrımları ve ortasında aftöz ülserlerle karakterizedir. CD8 infiltrasyonu vardır. Korpus tutulsa da tüm mideyi tutabilir. • Olgularda mekonyumun geçikmesi ve 48-72 saat sonra başlayan kusma tipiktir. En fatal tablosu sıvı elektrolit dengesinde bozukluk oluşturan enterokolittir. Nadiren kolon perfore olur. Bu durum, sıklıkla kolon içi basıncın yüksek olduğu ince cidarlı çekumda görülür. • Reaktif gastropati: Foveoler hiperplazi, mukozal ödem ve glandüler rejeneratif değişiklikler ile karakterizedir. Nötrofil çok izlenmez. Kimyasal yaralanma, safra reflüsü (cerrahi sonrası), gastrik antral travma sonrası (gastrik antral vasküler ektazi-GAVE) çizgi şeklinde ödemli mukoza ve daha az hasarlı mukoza karpuz görünümünü oluşturur. • Tanı, genişlememiş (dar) bağırsak segmentinden yapılan biyopside (biyopsi tam kat olmalı) ganglion hücrelerinin görülmemesi ile konur. • Eozinofilik gastrit: Allerjen, inek sütü, soya, periferik eozinofili, sistemik skleroz, polimiyozit, parazitler ve H.pylori ile birlikteliği olabilir. 92. Elli beş yaşındaki erkek hasta deride hiperpigmentasyon, poliüri-polidipsi nedeniyle kliniğe başvuruyor. Hastanın yapılan incelemesinde hepatomegali ve diyabetes mellitus saptanıyor. Hastanın hepcidin düzeyleri düşük bulunuyor. • Mikroskobik kolit: Ø Kollajenöz ve lenfositik kolit olarak 2’ye ayrılır. İkisi de idiopatiktir. İkisi de kronik, kansız, sulu diyare ile gelir. Radyoloji ve endoskopi normaldir. Kollajenöz kolitli orta yaş kadınlarda, subepitelyal kollajen belirmesi vardır. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Wilson hastalığı B) Alfa-1 antitripsin eksikliği C) Hemakromatozis D) Sekonder biliyer siroz E) Primer sklerozan kolanjit Ø Lenfositik kolitte de subepitelyal lenfosit infiltrasyonu vardır. Çölyak hastalığı ve diğer otoimmün hastalıklarla beraberdir. • Diversiyon koliti: Herhangibir nedenle ülseratif kolit, Hirschprung hastalığı vb. sonucunda geçici kolostomi yapılınca distaldeki kör poşta kolit gelişmesidir. Nedeni bilinmez. Kesin tedavisi reanastamozdur. Doğru cevap: (C) Hemakromatozis 38 Hemakromatozisin triyadı verilmiş. DM, hepatomegali ve hiperpigmentasyon… HPV hakkında detay bilgiyi sorgulayan bir soru. • Serviks kanserinde en sık ve en önemli neden HPV 16’dır. Bu penis, vulva, vajen, serviks, orofarenks ve tonsilla kanserlerine de neden olabilir. • Hepcidin fazla demirin emilimini engelleyen bir proteindir. Eksikliğinde hemakromatozis meydana gelir. • Wilson hastalığında ATP7B proteini eksktir. Bu protein eksikliğinde serüloplazmin sentezlenemez, bakır safraya atılamaz ve serbest olarak kanda birikir. Kliniği; siroz, Kayser-Fleicher halkası ve hareket koordinasyon bozukluğudur. • HPV matür skuamöz hücreleri infekte edemez. İmmatür bazal skuamöz hücreleri infekte edebilir. Bu yüzden sağlam vulva-vajen vb. epiteline tutunamaz. Zedelenme olması gerekir. Ama çoğalma ve sitopatik etki (koilosit) matür skuamöz hücrelerde olur. • Alfa-1 antitripsin normalde karaciğerden sentezlenen bir nötrofil elastaz inhibitörüdür. Hatalı formları kana verilemez ve karaciğerde birikir. Karaciğerde neonatal hepatit, siroz, kanser ve akciğerlerde panasiner amfizeme neden olur. Karaciğerdeki birikim PAS (+) boyanır. • Ayrıca HPV, servikal mukozada bulunan glandüler hücreler ve nöroendokrin hücreleride infekte edebilir. Bu yüzden adenokanser, adenoskuamöz kansernöroendokrin kansere neden olabilir. • HPV infeksiyonları genellikle geçicidir ve immün sistem tarafından elemine edilir. Alfa-1 antitripsin eksikliği amfizem, karaciğer hastalığı, kutanöz pannikülit, anevrizma, bronşiektazi, Wegener granülomatozisi’ne neden olur. • HPV’nin E6 ve E7 proteinleri vardır. E6 p53 inhibisyonu yaparken, E7 Rb inhibisyonu yapar. • Sekonder biliyer siroz safra yollarının tıkanıklığına bağlı ortaya çıkar. Sarılık, kaşıntı, akolik dışkı görülür. • Bir hücrenin HPV ile infekte olduğunun göstergesi, koilosittir (koyu nükleus, perinükleer halo). • Primer sklerozan kolanjit ülseratif kolite eşlik eden ve safra yollarında daralma ile karakterize bir hastalıktır. 95. Sporadik meme kanserinde en sık mutasyonu izlenen gen aşağıdakilerden hangisidir? 93. Aşağıdaki testis tümörlerinden hangisi/leri intratübüler germ hücreli neoplaziden gelişmez? A) BRCA-1 B) BRCA-2 C) P53 D) CHECK-2 E) PTEN 1. Teratom 2. Spermositik seminom 3. Yolk sak A) 1 B) 1-2 C) 1-2-3 D) 2-3 E) 3 Doğru cevap: (C) P53 Meme kanseri bilinmelidir. Doğru cevap: (C) 1-2-3 İntratübüler germ hücreli neoplaziden tümörleri sorgulayan bir soru. gelişmeyen ve genlerinin önemli özellikleri 96. Balık sırtı patterni aşağıdaki tümörlerin hangisi için tipiktir? İntratübüler germ hücreli neoplazi: Germ hücrelerinin seminifer tübül içine sınırlı atipisidir. Displazik bir gelişimdir. Germ hücreli tümörlere (özellikle seminoma) predispozedir. Kriptorşidizm haricindeki atrofi sebepleri ile birliktelik göstermez. A) Rabdomiyosarkom B) Liposarkom C) Fibrosarkom D) Malign fibröz histiyositom E) Nodüler fasiitis Bu histolojiden spermositik seminom, teratom ve yolk sac tümörü gelişmez. Doğru cevap: (C) Fibrosarkom Tümör hücrelerinin dizilim yapısını sorgulayan bir soru. 94. İnsan papilloma virüsü (HPV) için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? FİBROSARKOM: • Özellikle ekstremitelerin derin yumuşak dokusuna yerleşirler. A) HPV infeksiyonları genellikle geçicidir. B) HPV E6-E7 proteinleri ile kansere neden olur. C) HPV matür skuamöz hücreleri infekte eder. D) HPV’nin sitopatik etkisi nükleer atipi ve perinükleer halo ile karakterizedir. E) HPV skuamöz hücreli kansere neden olabilir. • Paraneoplastik olarak hipoglisemiye neden olabilirler. • Malign iğsi hücrelerin balık sırtı patternde yerleşmesi önemlidir. • Pleomorfik fibrosarkomda ise storiform pattern tipiktir. Fibrohistiyositik tümörlerde görülür. Doğru cevap: (C) HPV matür skuamöz hücreleri infekte eder 39 Tablo (Soru 95): Genler ve ilişkili kanserler Gen İlgili Diğer Kanserler Önemli Özellik BRCA-1 Over-Erkek meme-Prostat-PankreasFallop tüpü Kötü diferansiye (triple negatif) kanserler ve genellikle p53 mutasyonu ile birlikte olurlar. Ailevi meme kanserlerinde en çok mutasyona uğrayan gen. BRCA-2 Over- Erkek meme (daha sık)-ProstatPankreas-Mide-Melanom-Safra kesesiSafra kanalı-Farenks Biallelik germ mutasyonları Fankoni anemisinin nadir formlarına neden olur p53 (Li-freumeni) Sarkom-Lösemi-Beyin tümörleriAdrenokortikal kanser-Diğer Sporadik meme kanserlerinde en çok mutasyona uğrayan gen, 70 yaş civarında en sık bozukluğu görülen gen. CHECK-2 (Li-Freumeni varyantı) Prostat-Tiroid-Böbrek-Kolon Radyasyon sonrasında meme kanseri gelişmesine neden olan gen PTEN Endometriyum kanseri-Cowden sendromu LKB1/STK11 Peutz-Jeghers sendromu ATN Ataksi telanjiektazi LİPOSARKOM: • Alveoler tip ise adölesan dönemde ve kas içinde ortaya çıkar. Pulmoner alveol yapısı görülür. t(2;13), t(1;13) içerebilirler. • Erişkinin sık görülen sarkomlarındandır. 40-60 yaş arasında görülür. • Pleomorfik tip ise erişkinlerde derin yumuşak dokuya yerleşirler. • Özellikle proksimal ekstremite ve retroperitonun derin yumuşak dokusundan ortaya çıkar. • Morfolojide miksoid/yuvarlak hücreli (iyi-orta) ve pleomorfik varyantları (kötü) tiplerine rastlanır. MALİGN FİBRÖZ HİSTİYOSİTOM: • Erişkinde sık görülen yumuşak doku malignitesidir. Radyoterapi ile ilişkilidir. • Lipositlerden oluşurlar. • Bu tümörlerin MDM2 onkogeni taşımaları (p53 inhibisyonu yaparlar) tipiktir. • Storiform patern fibrofistiyositik tümörlerde görülür. • Miksoid/yuvarlak hücreli varyantı t(12;16) içerirler. NODÜLER FASİİTİS: • Saf miksoid ve iyi diferansiye tipleri en iyi iken, pleomorfik tip en kötüdür. • Travma sonrası ağrılı şişlik ile karakterizedir. • Biyopside fibroblast proliferasyonu görülür. • Lipoblastlar fetal yağ hücrelerine benzer ve şeffaf sitoplazmik vakuol içerirler. RABDOMİYOSARKOM: 97. Aşağıdakilerden hangisi erişkinlerde hipofiz yetmezliğinin en sık nedenidir? • Çocukluk çağının ve adölesan dönemin en sık izlenen yumuşak doku sarkomudur. Özellikle 20 yaş altında ortaya çıkar. En sık baş-boyun ve genitoüriner sistemden ortaya çıkar. Embriyonal, alveoler ve pleomorfik varyantları vardır. Tüm tiplerin ortak hücresi rabdomiyoblastlardır. Rabdomiyoblastlar immünhistokimyasal olarak desmin, MYOD1 ve miyogenin boyanırlar. A) İskemik pituiter nekrozu (Sheehan sendromu) B) Sekresyon yapmayan adenomlar C) Boş sella sendromu D) Sarkoidoz E) Travmatik beyin hasarı Doğru cevap: (B) Sekresyon yapmayan adenomlar • Embriyonel tipi en sık tiptir. Bu tümör 10 yaşın altında görülür ve tipik olarak nazal kavite, orbita, orta kulak, prostat ve paratestiküler bölgeden ortaya çıkar. Bir subtipi olan sarkoma botryoides ise delikli organların mukozalarından ortaya çıkar (vajina, nazofarenks, safra kesesi, mesane). Eğer bu tümör mukozalı organlardan ortaya çıkarsa submukozal hiperselüler bir tabaka meydana gelir ki buna cambium tabakası denir. Hipofiz yetmezliği etiyolojisini sorgulayan bir soru. Hipofiz yetmezliği ve hipofiz hiperfonksiyonunun en sık nedeni hipofiz adenomudur. Hipopituiterizm hipotalamus veya hipofiz patolojileri nedeni ile hipofiz hormonlarının yetersiz salgılanmasıdır. Ön hipofiz bezinin %75 kaybı sonucu oluşur. Arka hipofiz yetmezliği hemen her zaman diabetes insipidus tablosuna eşlik eder. 40 @ 99. Özellikle kodein ve metoprolol metabolizmasında ağırlıklı olarak görevli olan ve sıklıkla genetik polimorfizm gözlenebilen mikrozomal enzim aşağıdakilerden hangisidir? HİPOFİZ YETMEZLİĞİ NEDENLERİ • Hipofiz kitleleri; nonsekretuvar adenomlar (en sık), primer kanserler, kistler A) CYP3A4 B) CYP2D6 C) CYP2C9 D) CYP2C19 E) CYP2E1 • Travmatik beyin hasarları ve subaraknoid kanamalar (hipofiz yetmezliğinin en sık nedeni) • Hipofizin cerrahi kaldırılması veya radyasyonla ortadan • İskemik pituiter nekrozu ve Sheehan sendromu • Pituiter apopleksi (bez adenomlarda oluşabilir) içine aşırı Doğru cevap: (B) CYP2D6 kanama, Metoprolol ve kodein metabolizmasından rol alan CYP2D6 enziminin genetik polimorfizminde kodein ve metoprololun etkileri değişir. Örneğin metoprolol kan seviyesi artışı, bradikardi ve hipotansiyon oluşabilir. • Rathke cleft kisti (bası sonucu atrofi) • Boş sella sendromu • Genetik defektler (pit-1 gen mutasyonu ile GH, PRL ve TSH azalması) MİKROZOMAL ENZİMLER (CYP= SİTOKROM P450): • İnflamasyon: Sarkoidoz ve tbc menenjiti • Kavernöz sinüs trombozu • Alkolü metabolize eden alt tip: CYP2E1 • Hipofiz dışı tümörler (kranyofaringeoma, meme ve akciğer kanseri metastazları) • Fenitoini ve varfarini metabolize eden alt tip: CYP2C9 98. Beş yaşında çocuğun serebellumunda bir kitle saptanıyor. İmmünolojik incelemede 22. kromozomda bozukluk, INI1 gen mutasyonu, EMA (+), vimentin (+) ve desmin (-) bulunuyor. Çocuk 1 ay sonra ölüyor. • Kodein ve metoprololü metabolize eden alt tip: CYP2D6 • Kumarini metabolize eden alt tip: CYP2A6 100. Agonist ile aynı reseptöre ancak, farklı bir yerden bağlanarak, reseptör konfigürasyonunu değiştirerek agonistin bağlanmasını engelleyen madde nasıl isimlendirilir? Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Medulloblastom B) Atipik rabdoid/teratoid tümör C) Glioblastom D) Anaplastik epandimom E) Koroid pleksus kanseri A) Kimyasal antagonist B) İnvers agonist C) Allosterik inhibitör D) Kompetitif antagonist E) Nonkompetitif antagonist Doğru cevap: (B) Atipik rabdoid/teratoid tümör Doğru cevap: (C) Allosterik inhibitör ATİPİK TERATOİD/RABDOİD TÜMÖR: • Genç çocuklarda posterior fossa ve supratentorial bölgede eşit görülür. EMA ve vimentin (+), desmin (-)’tir. Karakteristik özelliği, 22 kromozomda genetik bozukluk olmasıdır. Kötü diferansiyedir. INI geni bozuktur. Soru allosterik inhibitör ile farmakolojik antagonist arasındaki farklılığı sorgulamaya çalışıyor. Reseptöre bağlanma şekline göre farmakolojik antagonizma iki çeşittir: Kompetitif ve nonkompetitif SANTRAL SİNİR SİSTEMİ TÜMÖRLERİNİN GENETİĞİ FARMAKOLOJİK ANTAGONİST ve ALLOSTERİK İNHİBİTOR: • 1 ve 19 kromozom delesyonu: Oligodendrogliom • Farmakolojik antagonist: Reseptörde agonistin bağlandığı aktif bölgeye bağlanarak etkiyi engeller (Aynı reseptörün aynı aktif bölgesine bağlanır) • 22 del: Menenjiyom • İ(17q): Medulloblastom • Allosterik maddeler: Reseptörün aktif bölgesi dışında farklı bir bölgeye bağlanarak, reseptör aktivitesini arttırır (allosterik aktivator) veya azaltabilirler (allosterik inhibitor). • INI-1: Atipik rabdoid/teratoid tümör • NF-2 (Merlin): Epandimom (sadece spinal kord), menenjiyom • NF-1 (Nörofibromin): Pilositik astrositom • Allosterik inhibitör: Reseptöre farklı bir yerden bağlanarak konfigürasyonu değiştirip agonistin etkisini engeller (Yani aynı reseptörün farklı bir allosterik bölgesine bağlanır). 41 101. İlaçların yarı ömrü ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? 103. Aşağıdaki ilaç ve endikasyonu eşleştirmelerinden hangisi doğru değildir? A) İlacın plazma konsantrasyonunun yarılanması için geçen süredir. B) Sıfırıncı derece kinetiğe göre elimine olan ilaçlar için doz arttıkça yarı ömür uzayabilir. C) İlacın sanal dağılım hacmi arttıkça yarı ömrü uzar. D) İlacın klerensi arttıkça yarı ömrü azalır. E) Birinci derece kinetikle yıkılan bir ilacın dozu arttıkça yarı ömrü de uzar. A) Glikopirolat – Siyalore tedavisi B) Hyosin – Safra kolik ağrısı C) Oksifensiklimin – Diyare tedavisi D) Darifenasin – Spastik mesane tedavisi E) Siklopentolat – Akomodasyon spazmı Doğru cevap: (E) Siklopentolat – Akomodasyon spazmı Siklopentolat siklopleji (akomodasyon felci) oluşturur. Akomodasyon spazmı oluşturmak siklopentolat için bir endikasyon değildir. Doğru cevap: (E) Birinci derece kinetikle yıkılan bir ilacın dozu arttıkça yarı ömrü de uzar. ORGAN SELEKTİF ANTİMUSKARİNİKLER VE ÖZEL ENDİKASYONLARI: Yarı ömür, ilacın plazmadaki miktarının veya konsantrasyonunun yarılanması için geçmesi gereken süredir. • Kısa etkili midriatik ve sikloplejik etki için: Tropikamid < Siklopentolat < Homatropin Birinci derece kinetikle yıkılan ilaçların yarı ömürleri doz arttıkça değişmezken, sıfırıncı derece ile yıkılan ilaçlarda ilacın dozunun artışı yarı ömrü uzatabilir. Ø Endikasyon: Fundus muayenesi, posterior iris sineşi tedavisi Formül: t1/2= 0,7 X Vd / CL Ø İyi bir pupil dilatasyonu, optimum fundus muayenesi için gereklidir YARI ÖMÜRÜ ETKİLEYEN PARAMETRELER: Ø Sineşi tedavisinde, irisi perifere çekerek sineşiyi koparma amaçlanır • Dağılım hacmi (Vd) arttıkça eliminasyon zorlaşacağı için: Yarı ömür uzar • Bronşlara selektif Tiyotropiyum • Klerens (CL) arttıkça eliminasyon artacağı için: Yarı ömür kısalır olanlar: İpratropiyum < Ø Endikasyon: Astım, KOAH • Dikkat: Plazma konsantrasyonu veya uygulama dozu birinci derece kinetiğe uyan ilaçlarda yarı ömürü direkt etkilemez! • Tükürük bezine selektif olan: Glikopirolat Ø Endikasyon: Siyalore • Safra yollarına selektif olan: Hyosin Ø Endikasyon: Safra kolik ağrısı (Spazmolitik) • Gastrointestinal sisteme selektif Oksifensiklimin, Piperidolat, Disiklimin 102. Tirozinden noradrenalin (norepinefrin) sentezi sürecinde aşağıdakilerden hangisine ihtiyaç yoktur? Ø Endikasyon: Gastrointestinal sistem spazmları, irritabl bağırsak sendromu, diyare A) Demir B) Dopamin hidroksilaz C) Tirozin hidroksilaz D) Askorbik asit E) S-adenozil metionin • Mideye selektif etki (M 1 blokörler): Pirenzepin, Telenzepin Ø Endikasyon: Peptik ülser, gastrit • Üriner sisteme selektif olanlar (M3): Darifenasin, Tolterodin,Fosoterodin, Solifenasin, Flavoksat, Oksibutinin Doğru cevap: (E) S-adenozil metionin S-adenozil metionin (SAM), N-metilasyon reaksiyonu için gereklidir. N-metilasyon norepinefrinden epinefrin sentezi için gereklidir. Ø Endikasyon: Üriner inkontinans, spastik mesane, ürolojik cerrahi sonrası spazmlar Tablo (Soru 102): Katekolamin sentezi Enzim Tirozin hidroksilaz Lokalizasyon olanlar: 104. Aşağıda yer alan hastalıklardan hangisinin tedavisinde nikotinik reseptörlere etkili olan ilaçlar faydalıdır? Kofaktör Sitoplazma Tetrahidrobiopterin (THB), Demir, Oksijen DOPA dekarboksilaz Sitoplazma (Aromatik L-amino asit dekarboksilaz) Pridoksin (Vitamin B6) Dopamin βhidroksilaz Sinaptik vezikül Askorbik asit (Vitamin C), Demir, Oksijen Feniletanolamin Nmetil transferaz Sitoplazma S-adenozil metionin (SAM) A) Astım B) Nörojenik mesane C) Ağız kuruluğu D) Miyastenia gravis E) Paralitik ileus Doğru cevap: (D) Miyastenia gravis Miyastenia graviste çizgili kas sinir kavşağında bulunan nikotik reseptörlere karşı otoantikor gelişimi vardır. Miyastenia gravis tedavisinde kullanılan ilaçların ortak özelliği nikotinik etkiyi arttırmalarıdır. Diğer seçeneklerdeki durumlarda özellikle muskarinik etkili ilaçlar kullanılır. 42 MUSKARİNİK ETKİLİ İLAÇLARIN ÖZEL ENDİKASYONLARI: 106. Aşağıdakilerden hangisi vücutta yüksek oranda metabolize olan uzun etkili karbonik anhidraz enzim inhibitörüdür? • Oküler cerrahide miyozis oluşturmak için: Asetilkolin, Karbakol A) Aksosemid B) Politiazid C) Brinzolamid D) Metazolamid E) Amilorid • Glokomda miyozis oluşturarak trabeküler sistemi genişletmek için: Karbakol, Pilokarpin • Kserostomi, Sjögren sendromunda tükürük salgısını arttırmak için: Pilokarpin Sevimelin (Daha uzun etkilidir) Doğru cevap: (D) Metazolamid • Reflü özefajitte alt özefagus psödosfinkterini kasıp reflüyü azatmak için: Betanekol Aksosemid uzun etkili kıvrım (loop) diüretiktir. Politiazid uzun etkili tiazid grubu diüretiktir. • Mide atonisi, Postoperatif abdominal distansiyonda peristaltizmi hızlandırmak için: Betanekol Amilorid toplayıcı kanallara etki eden potasyum tutucu diüretiklerden biridir. • Flask tip nörojenik mesanede miksiyonu provake etmek için: Betanekol ÖZELLİKLİ KARBONİK ANHİDRAZ ENZİM İNHİBİTÖRLERİ: • İdrar retansiyonunda miksiyonu provake etmek için: Betanekol • Kısa etkili olan: Asetazolamid • Uzun etkili olan ve yüksek oranda metabolize edilen: Metazolamid 105. Bigunaid (metformin) ve thiazolidinedionler (rosiglitazon)’i karşılaştıran aşağıdaki cümlelerden hangisi doğru değildir? 107. Aşağıdakilerden hangisi oral biyoyararlanımı yüksek ve yarı ömrü uzun olan kalsiyum kanal blokörüdür? A) Biguanidlerin serbest yağ asidini azaltıcı etkisi daha düşüktür. B) Biguanidlerin kemiklerde kırık oluşturma riski yoktur. C) Biguanidlerin laktik asidoza neden olma olasılığı daha yüksektir. D) Biguanidlerin kilo aldırma ihtimali daha yüksektir. E) Biguanidlerin periferal ödem riski çok daha düşüktür. A) Nimodipin B) Klevidipin C) Amlodipin D) Levosimendan E) Nikardipin Doğru cevap: (D) Biguanidlerin kilo aldırma ihtimali daha Doğru cevap: (C) Amlodipin yüksektir. ÖZELLİKLİ KALSİYUM KANAL BLOKÖRLERİ: Biguanidler insülin salıverilmesini arttırmazlar, bu nedenle kilo alımına neden olmazlar. Obez hastalarda öncelikle tercih edilirler. • Konstipasyona sıklıkla neden olabilen: Verapamil • Antineoplastik ilacı hücre dışına taşıyan pglikoprotein pompa sistemini inhibe ederek, antineoplastiklere karşı gelişen rezistansı azaltmada kullanılanlar: Verapamil, Diltiazem Tablo (Soru 105): İnsülin duyarlılığını arttıran ilaçlar Parametre Biguanidler (Metformin) Glitazonlar (Thiazolidinedionlar) Moleküler hedef AMPK PPAR-gama Farmakolojik etki HGP süpresyonu Artmış insülin sensitivitesi Serbest yağ asidini azaltma Minimal Orta düzeyde Adiponektin uyarımı Minimal Belirgin Vücut ağırlığına etkisi Minimal Artar Periferal ödem Minimal Orta düzeyde Kırık riski Yok Artar Laktik asidoz riski Nadir Yok • İntraserebral refleks vazospazmı çözerek iskemi gelişimini engelleyen ve subarakinoid kanamalı hastada morbiditeyi azaltmada tercih edilen: Nimodipin • Kısa etkili olanlar: Klevidipin (en kısa) <Nimodipin < Nikardipin • Uzun etkili olanlar: Amlodipin > Fellodipin • Oral biyoyararlanımı fazla olanlar: Amlodipin > Nifedipin 108. Niasin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Lipolizi inhibe eder. B) Karaciğerden VLDL sekresyonunu ve LDL sentezini inhibe eder. C) Flushing’e neden olabilir. D) Diyabetik hastalarda tercih edilmemelidir. E) Ürik asit düzeyini düşürdüğü için gut’lu hastalarda iyi seçenektir. AMPK: AMP bağımlı protein kinaz, PPAR: Peroksizon proliferator aktive edici faktör, HGP: Hepatik glukoz üretimi 43 Doğru cevap: (E) Ürik asit düzeyini düşürdüğü için gut’lu 110. Aşağıdakilerden hangisi negatif dromotropik etkili değildir? hastalarda iyi seçenektir. Niasin hiperürisemiye neden hastalarda kullanılmamalıdır. olabildiği için A) Uvabain C) Lidokain gutlu NİASİN (NİKOTİNİK ASİT) B) Verapamil D) Sotalol E) Adenozin Doğru cevap: (C) Lidokain Lidokain sadece ventriküllere etki eder. Sodyum kanal blokörü grup IB antiaritmiktir. Bu nedenle sadece ventriküler aritmi tedavisinde kullanılır. NİASİNİN ETKİ MEKANİZMASI: • Adipoz dokuda lipolizi inhibe eder (Hormon duyarlı lipaz inhibisyonu) • Karaciğerden VLDL sekresyonunu ve LDL sentezini inhibe eder NEGATIF DROMOTROPIK İLAÇLAR: • Periferde LDL oluşumunu inhibe eder • Kardiyak glikozidler (Digoksin, Dijitoksin, Uvabain) • Kardiyoslektif kalsiyum kanal blokörleri (Diltiazem, Verapamil) NİASİNİN AVANTAJLARI: • Aterojenik etkili Liporotein (a) düzeyini düşüren tek hipolipidemiktir. • Beta blokörler (Propranolol, Sotalol) • Adenozin • HDL düzeyini belirgin yükseltir NİASİNİN DEZAVANTAJLARI: 111. Aşağıdaki N-Metil-D-Aspartat (NMDA) blokörü ilaç ve endikasyonu eşleştirmelerinden hangisi doğru değildir? • Hiperglisemiye neden olabildiği için: Diyabetik hastalarda iyi tercih değillerdir A) Riluzol – Amiyotrofik lateral skleroz B) Akamprosat – Alkol bağımlılık tedavisi C) Dekstrometorfan – Öksürük D) Magnezyum – Konvülsiyon E) Biperiden – Tardif diskinezi tedavisi • Hiperürisemiyeneden olabildiği için: Gut’lu hastalarda kullanılmamalıdır, Kaşıntı yapar • Kütanöz vazodilatasyon ile flushing’e neden olabilir 109. Vazospastik anjina nedeniyle kendisine reçete edilen ilacı kullanmaya başlayan 60 yaşındaki erkek hastada öksürük, wheezing ve S3 galo ritmi gözlenmiştir. Reçete edilen ilaç büyük olasılıkla aşağıdakilerden hangisidir? Doğru cevap: (E) Biperiden – Tardif diskinezi tedavisi Biperiden Parkinson hastalığı tedavisinde kullanılan santral etkili antikolinerjiktir. Aynı zamanda glutamatın NMDA reseptör blokörüdür. Tardif diskinezi tedavisinde antikolinerjik ilaçlar kullanılmaz. A) Nadolol B) Benazepril C) Minoksidil D) Verapamil E) Eplerenon NMDA BLOKÖRLERİ VE ENDİKASYONLARI: • Magnezyum: Kalsiyum kanallarını tıkar Ø Nöronda: Antiepileptik etki gösterir. Bu nedenle preeklampside veya eklapside magnezyum sülfat antiepileptik olarak kullanılır. Doğru cevap: (D) Verapamil Varyant anjinada kullanılan verapamil gibi kardiyoselektif kalsiyum kanal blokörleri kalp üzerindeki depresan etkilerinden dolayı kalp yetmezliği bulgularını ağırlaştırabilir. Ø Miyositte: Kasılmayı engeller. Bu nedenle tokolitik ilaç olarak da kullanılır. • Fensiklidin (Melek tozu): Deneysel şizofreni oluşturmak için kullanılır • Nadolol nonselektif beta blokördür, variant anjinada kontrendikedir. • Biperiden: Parkinson tedavisinde kullanılır • Akamprosat: Alkol bağımlılık tedavisinde kullanılır • Benazepril anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörüdür, antihpertansiftir, antianjinal ilaç değildir. • Felbamat / Valproik asit: Antikonvülzan olarak kullanılır • Minoksidil potasyum kanal aktivatörü güçlü antihipertansiftir, refleks taşikardiye neden olabilir. Anjina tedavisinde yeri yoktur. • Dekstrometorfan: Antitussif amaçla kullanılır • Eplerenon aldoteron antagonisti diüretiktir, anjina tedavisinde yeri yoktur. 112. Süksinilkolin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Etki süresi atraküryumdan uzundur. B) Kalpte antimuskarinik etkisi ile taşikardi oluşturur. C) Acil entübasyon gereken durumlarda tercih edilir. D) Rabdomiyolize bağlı hipokalemi oluşturabilir. E) Malign hipertermiyi tetiklemez. 44 Doğru cevap: (E) Benztropin Doğru cevap: (C) Acil entübasyon gereken durumlarda tercih edilir. Biperiden ve benztropin santral etkili antikolinerjiklerdir. Levodopanın santrale geçişini etkilemezler. Süksinilkolin acil entübasyon gereken durumlarda kullanılır. Çocuklarda ise 8 yaş altında acil entübasyon gereken durumlar haricinde kullanılmaz. LEVODOPA’NIN YÖNTEMLERİ: SSS’YE GEÇİŞİNİ ARTTIRMA • Aç karna alım absorbsiyonunu arttırır Süksinilkolin (ACh-ACh): Ø Özellikle proteinden zengin diyette absobsiyonu azalır. Çünkü amino asitler absorbsiyon düzeyinde levodopa ile yarışır. • Çok kısa ve çok çabuk etkili kas gevşeticidir Ø Bu nedenle sık enjeksiyonu gerekir. Hızlı etkili olduğu için acil durumlarda tercih edilir (Örnek: Acil entübasyon için özellikle çocuklarda larinks kasları gevşetmede tercih edilir) • Periferik etkili DOPA dekarboksilaz inhibitörleriyle kombinasyonu santrale geçişini arttırır Ø Bu nedenle: Karbidopa ve Benserazid ile kombine edilir • Kolinerjik etkilidir. Çünkü yapısı iki asetilkolin’den oluşmaktadır • COMT inhibitörleriyle kombinasyonu santrale geçişini arttırır Ø Depolarizasyon ile otonomik gangliyonları da bloke edebilir Ø Bu nedenle: Tolkapon ve Entakapon ile kombine edilir Ø Muskarinik reseptörleri uyarıp bradiaritmiye neden olabilir (Tedavide: Atropin kullanılır) • Hafif derecede histamin açığa çıkışına neden olabilir 115. Aşağıdakilerden hangisi çizgili kas gevşetici olarak kullanılmaz? • Acil entübasyon gereken durumların haricinde, 8 yaşın altında kullanılmamalıdır A) GABA-A reseptör agonistleri B) GABA-B reseptör agonistleri C) Alfa2 reseptör agonistleri D) Ryanodin reseptör antagonistleri E) Muskarinik reseptör antagonistleri • Malign hipertermiyi tetikleyebilir 113.Aşağıdakilerden hangisi enürezis noktürna tedavisinde kullanılan antidiüretik hormon preperatıdır? Doğru cevap: (E) Muskarinik reseptör antagonistleri A) İmipramin B) Betanekol C) Desmopressin D) Dekstrometorfan E) Deksametazon Çizgili kas-sinir kavşağında nikotinik reseptörler bulunur. Muskarinik reseptörler parasempatik sinir sistemi ile ilişkilidir ve çizgili kasları gevşetici etkiler oluşturmazlar. KAS GEVŞETICILER: Doğru cevap: (C) Desmopressin • GABA-A reseptör agonisti: Benzodiazepinler, Tiokolşikozid Soru isim benzerlikleri kullanılarak zorlaştırılmaya çalışılmış. Soru kökünde ‘ADH analoğunun’ sorgulandığına dikkat ediniz. • GABA-B reseptör agonisti: Baklofen • Alfa2 reseptör agonisti: Tizanidin, Klonidin • Ryanodin reseptör antagonisti: Dantrolen • Dezmopresin santral tip diabetes insipidus, enürezis nokturna, von Willebrand hastalığı hemofili A’nın hafif tiplerinin tedavisinde kullanılılan ADH hormon analoğudur. • Nikotinik reseptör antagonisti: Nöromusküler blokörler • İmipramin enürezis noktürna tedavisinde kullanılan trisiklik antidepresandır. 116.Analjezik etkilerininin bir kısmını serotonin ve noradrenalin geri alımını (uptake) bloke ederek oluşturan opioid ilaçlar aşağıdakilerden hangileridir? • Betanekol mesane atonisinde kullanılan kolin esteridir. • Dekstrometorfan opioid türevi antitussif ilaçtır. • Deksametazon uzun etkili steroid preperatıdır. A) Oksikodon - Heroin B) Hidokodon - Morfin C) Tramadol - Tapentadol D) Difenoksin - Meperidin E) Buprenorfin – Pentazosin 114. Aşağıdakilerden hangisi levodopanın santral sinir sistemine geçiş oranını arttırmaz? A) Proteinden düşük diyet B) Benserazid C) Entakapon D) Karbidopa E) Benztropin Doğru cevap: (C) Tramadol - Tapentadol 45 Doğru cevap: (C) Lumirakoksib Opioid ilaçlar arasında farklı özellik gösterenler sınavlarda potansiyel soru grubundandır. Tramadol ve tapentadol analjezik etki mekanizmasında farklılık gösteren opioidlerdendir. Günümüzde siklooksigenaz-2’ye (COX-2) en selektif nonsteroid antiinflamatuvar ilaç lumirakoksibdir. Tramadol ve tapentadol serotonin ve noradrenalin geri alımını bloke ederek analjezik etkilerinin önemli bir kısmını oluştururlar. Opioid reseptörler üzerinde etkileri olmakla birlikte bu iki ilaç asıl analjezik etkilerini uptake blokajı sonucunda gerçekleştirirler. Tramadol ve tapentadol MAO inhibitörleri ve SSRI grubu ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır. COX-2 SELEKTIF NONSTEROİD ANTİİNFLAMATUVAR İLAÇLAR: • Meloksikam (en az selektif) • Diklofenak • Selekoksib TRAMADOL: • Valdekoksib • Etodolak • Solunum ve kardiyovasküler sistem üzerinde depresen etkiler oluşturmaz. • Rofekoksib • Doğum eylemi sırasında analjezik sağlamak amacıyla kullanılabilir. • Lumirakoksib (en selektif) • Etorikoksib • Kronik nöropatik ağrı sendrom tedavisinde kullanımı mevcuttur. • Epilepsi hikayesi kontrendikedir. olan hastalarda kullanımı 119.Aşağıdaki antineoplastik ilaç ve etki ettiği hücre siklus dönemi eşleştirmelerinden hangisi doğru değildir? A) Etopozid – G2 dönemi B) Paklitaksel – M dönemi C) Asparaginaz – G1 dönemi D) Daktinomisin – S dönemi E) Azatioprin – S dönemi 117.Aşağıdakilerden hangisinin pulmoner hipertansiyon tedavisinde yeri yoktur? A) Sitaksentan B) Tadalafil C) Treprostinil D) Magnezyum sülfat E) Latanoprost Doğru cevap: (D) Daktinomisin – S dönemi Daktinomisin DNA’da interkalasyona neden olur. Hücre siklusuna spesifik etki oluşturmaz. Doğru cevap: (E) Latanoprost Latanoprost prostoglandin tedavisinde kullanılır. F2a analoğudur, PULMONER HİPERTANSİYON KULLANILAN İLAÇLAR: glokom Tablo (Soru 119): Hücre siklusuna spesifik antineoplastik ilaçlar TEDAVİSİNDE • Magnezyum sülfat • Nonselektif alfa reseptör blokörü: Tolazolin G1 S L-Asparajinaz Antimetabolitler: 5-Flurourasil • Nitrik oksit açığa çıkaranlar: Nitrogliserin, Nitroprussid Merkaptoprin Azatioprin • Beta2 reseptör agonisti: İsoproterenol Metotreksat • Fosfodiesteraz V inhibitörleri: Sildenafil, Tadalafil, Vardenafil • Prostaglandin I 2 ve analogları: Prostasiklin, Epoprestenol, İloprost, Treprostinil Vinkristin Etoposid (S-G2) Vinorelbin Tenoposid Vinblastin Vindesin Paklitaksel Doketaksel İksabepilon Klofarabin • İnhalasyonel nitrik oksit Gemsitabin Fludarabin Kladribin Kapesitabin 46 Bleomisin (G2-M) Hidroksiüre • Endotelin reseptör antagonistleri: Bosentan, Sitaksentan A) Selekoksib B) Rofekoksib C) Lumirakoksib D) Asetaminofen E) Meloksikam M Tiogunain Sitarabin (ara-C) 118.Aşağıdaki nonsteroid antinflamatuvar ilaçlardan hangisinin COX-2 (siklooksijenaz-2) enzimini selektif inhibisyon etkisi en güçlüdür? G2 120.Sıtma ve toksoplazmoz tedavisinde kullanılan ubikinon antimetaboliti aşağıdakilerden hangisidir? A) Melarsaprol B) Primetamin C) Atovakuon D) Klorokin E) Doksisiklin Doğru cevap: (C) Atovakuon Sıtma tedavisi sadece Farmakoloji’nin değil aynı zamanda Mikrobiyoloji’nin de ilgi alanına girer. Etki mekanizmalarını bilmek bu açıdan önemlidir. Atovakuon, ubikinon antimetaboliti antimalaryal ilaçtır. Toksoplazmoz tedavisinde de kullanılır. ANTİMALARYALLERİN ETKİ MEKANİZMALARI: • Hem’in hemozoin’e biyokristalizasyonunu engelleyen: Klorokin, Amodiakin, Piperakin • Bilinmeyen bir mekanizma ile kan şizontositlerine etki gösteren: Kinin, Kinidin • Bilinmeyen bir mekanizma ile kanda şizontosidal aktivite gösteren: Meflokin • Bilinmeyen bir mekanizma ile karaciğer fazındaki bütün malaryalara etkinlik gösteren: Primakin, Tafenokin • Malaryanın mitokondrisindeki elektron transport sistemine etkili olan: Atovakuon Ø Atovakuon + Proguanil: Malaron • Folik asit antimetaboliti olanlar (Dihidrofolat redüktaz inhibisyonu): Primetamin, Proguanil • Folik asit antimetaboliti olanlar (Dihidropteroat sentetaz inhibitörleri): Sulfonamidler Ø Primetamin + Sulfadoksin: Fansidar • Protein sentez inhibitörü olan antibakteriyaller: Tetrasiklin, Doksisiklin, Klindamisin • Serbest oksijen radikali oluşturanlar, toksik heme ürünleri oluşturanlar: Artemisinin • Diğer etki mekanizması bilinmeyenler: Halofantrin, Lumefantrin, Pironaridin 47
© Copyright 2024 Paperzz