nisan 2014 dönemi 4. deneme sınavı temel bilimler testi soru ve

NİSAN 2014 DÖNEMİ 4. DENEME SINAVI
TEMEL BİLİMLER TESTİ SORU VE AÇIKLAMALARI
Bu testte sırasıyla Anatomi, Fizyoloji - Histoloji - Embriyoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji, Patoloji, Farmakoloji soruları ve açıklamaları bulunmaktadır.
1.
• Ligamentum nuchae: C7’nin processus spinosus’undan,
protuberentia occipitalis externa’ya uzanır. Processus
spinosus’ların uçlarını birleştiren ligamentum
supraspinale’nin bu seviyede karşılığıdır. Başın dik
tutulmasına yardım eder ve başın aşırı fleksiyonunu
önler.
Aşağıdakilerden hangisi fossa pterygopalatina’ya
açılmaz?
A) Fissura orbitalis superior
B) Fissura pterygomaxillaris
C) Foramen rotundum
D) Foramen sphenopalatinum
E) Fissura orbitalis inferior
• Membrana tectoria: Vertebraların ve disklerin arka
yüzlerini örten ligamentum longitudinale posterius’un
axis’ten sonra yukarı doğru devamıdır. Oksipital kemiğin
baziler parçasına tutunur ve burada dura mater ile
karışır.
Doğru cevap: (A) Fissura orbitalis superior
Fissura orbitalis superior; orbita ile fossa cranii media’yı
birleştiren açıklıktır.
FOSSA PTERYGOPALATINA
• Foramen rotundum aracılığıyla fossa cranii media,
• Foramen sphenopalatinum aracılığıyla cavitas nasi,
• Foramen palatinum majus ve minora’lar aracılığıyla ağız
boşluğu,
• Fissura orbitalis inferior aracılığıyla orbita,
• Fissura pterygomaxillaris aracılığıyla fossa infratemporalis
ile bağlantılıdır.
2.
Dens axis’in fovea dentis’ten uzaklaşmasını önleyen
bağ aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ligamentum apicis dentis
B) Ligamenta alaria
C) Ligamentum nuchae
D) Ligamentum transversum atlantis
E) Membrana tectoria
Doğru cevap: (D) Ligamentum transversum atlantis
Dens axis’i fovea dentis’te tutan bağ, ligamentum
transversum atlantis’tir.
• Ligamentum transversum atlantis: Dens axis’i
pozisyonunda tutan ligamenttir. Atlas’ın massa
lateralis’leri arasında uzanır. Ligamentin üst kenarından
oksipital kemiğin baziler parçasına uzanan demete
fasciculus longitudinalis superior, ligamentin alt
kenarından axis’in gövdesinin arka yüzüne uzanan
demete fasciculus longitudinalis inferior denir. Bu
demetler ve ligament birlikte “haç” şeklinde bir görünüm
oluşturur ve bu görünümünden dolayı ligamentum
cruciforme atlantis denir.
• Ligamentum apicis dentis: Notokord’un üst ucunun
kalıntısıdır. Dens axis ile oksipital kemik arasında
uzanır.
• Ligamenta alaria: Dens axis’in yanlarından condylus
occipitalis’lerin medial kenarına uzanan bir çift ligamenttir.
Başın aşırı rotasyonunu kısıtlar.
3.
Aşağıdaki kaslardan hangisi kola fleksiyon ve
addüksiyon yaptırır?
A) Musculus latissimus dorsi
B) Musculus pectoralis minor
C) Musculus teres major
D) Musculus subscapularis
E) Musculus coracobrachialis
Doğru cevap: (E) Musculus coracobrachialis
Kola fleksiyon ve addüksiyon yaptıran kas, musculus
coracobrachialis’tir.
• Musculus coracobrachialis: Scapula’daki processus
coracoideus’tan başlar, humerus gövdesinde sonlanır.
Kola fleksiyon ve addüksiyon yaptırır. Siniri nervus
musculocutaneus’tur. Nervus musculocutaneus, seyri
sırasında bu kası deler.
• Musculus latissimus dorsi: Vücudun en geniş kasıdır.
Humerus’taki sulcus intertubercularis’in tabanında
sonlanır. Pelvis’e tutunup, üst ekstremiteye hareket
yaptıran tek kastır. Hem derin inspiryumda, hem de
kuvvetli ekspiryumda çalışır.
Kola addüksiyon, iç rotasyon ve ekstensiyon yaptırır.
Kolun en güçlü adduktor kasıdır. Nervus thoracodorsalis
tarafından uyarılır.
• Musculus pectoralis minor: Processus coracoideus’ta
sonlanan tek kastır. Humerus’a tutunmadığı için kola
hareket yaptırmaz. Scapula’yı stabilize eder. Omzu
öne (protraksiyon) ve aşağıya (depresyon) çeker.
Derin inspiryumda aktiftir. Nervus pectoralis medialis
tarafından uyarılır. Musculus pectoralis minor, axilla’daki
oluşumlar (özellikle arteria axillaris ve plexus brachialis’in
fasikülüsleri) için önemli bir anatomik ve cerrahi işarettir.
Bu yapılar, musculus pectoralis minor’un arkasından
geçer.
• Musculus teres major ve musculus subscapularis
kola addüksiyon ve iç rotasyon yaptırır. Her ikisinin de
siniri nervus subscapularis’tir. Musculus subscapularis
tuberculum minus’ta, musculus teres major ise crista
tuberculi minoris’te sonlanır.
4.
Aşağıdaki kas gruplarından hangisi trigonum
caroticum’u sınırlar?
@
Parmakların ekstensör kasları olan musculus extensor
digitorum, musculus extensor digiti minimi, musculus
extensor pollicis longus ve musculus extensor indicis
elin ekstensiyon hareketine yardımcı kaslardır.
A) Musculus sternocleidomastoideus, musculus
digastricus’un arka karnı ve musculus
omohyoideus’un üst karnı
B) Musculus sternocleidomastoideus, musculus
digastricus’un ön karnı ve musculus omohyoideus’un
üst karnı
C) Musculus sternocleidomastoideus, musculus
digastricus’un arka karnı ve musculus
omohyoideus’un alt karnı
D) Musculus sternohyoideus, musculus digastricus’un
arka karnı ve musculus omohyoideus’un üst karnı
E) Os hyoideum, musculus sternocleidomastoideus ve
musculus omohyoideus’un alt karnı
ELE ADDÜKSİYON (ULNAR DEVİASYON) YAPTIRAN
KASLAR:
• Musculus flexor carpi ulnaris
• Musculus extensor carpi ulnaris
ELE ABDÜKSİYON (RADIAL DEVİASYON) YAPTIRAN
KASLAR:
Doğru cevap: (A) Musculus sternocleidomastoideus,
• Musculus flexor carpi radialis
musculus digastricus’un arka karnı ve
musculus omohyoideus’un üst karnı
• Musculus extensor carpi radialis longus
• Musculus extensor carpi radialis brevis
Trigonum caroticum, boyun ön üçgenlerinden biridir.
Sınırlarını;
yukarıda
musculus
stylohyoideus
ile
musculus digastricus’un venter posterior’u, altta musculus
omohyoideus’un venter superior’u, arkada musculus
sternocleidomastoideus yapar.
@
Abdüksiyon hareketine musculus extensor pollicis
longus, musculus extensor pollicis brevis ve musculus
abductor pollicis longus yardım eder.
Trigonum caroticum’da bulunan önemli yapılar; arteria
carotis communis, arteria carotis externa, arteria carotis
interna, vena jugularis interna, nervus vagus ve nervus
hypoglossus’tur.
5.
6.
Nervus fibularis superficialis, aşağıdaki kaslardan
hangisinin motor siniridir?
A) Musculus flexor hallucis longus
B) Musculus fibularis tertius
C) Musculus tibialis posterior
D) Musculus tibialis anterior
E) Musculus fibularis longus
Aşağıdaki kaslardan hangisi ele hareket yaptırmaz?
A) Musculus brachioradialis
B) Musculus palmaris longus
C) Musculus extensor carpi radialis longus
D) Musculus flexor carpi ulnaris
E) Musculus flexor carpi radialis
Doğru cevap: (E) Musculus fibularis longus
Doğru cevap: (A) Musculus brachioradialis
Nervus fibularis (peroneus) superficialis, musculus
fibularis (peroneus) longus’un motor siniridir.
Musculus brachioradialis, ele hareket yaptırmaz.
Musculus (fibularis) peroneus longus, bacağın yan
tarafında bulunan kaslardandır ve siniri nervus fibularis
(peroneus) superficialis’tir.
ELE HAREKET YAPTIRAN KASLAR
Nervus ischiadicus’un uç dallarından biri olan nervus
fibularis (peroneus) communis, collum fibulae’yi
dolandıktan sonra bacağın dış taraf kaslarını uyaran nervus
fibularis superficialis ve bacağın ön taraf kaslarını uyaran
nervus fibularis profundus denilen iki dala ayrılır. Nervus
ischiadicus’un diğer uç dalı olan nervus tibialis ise bacak
arka taraf kaslarının siniridir.
ELE FLEKSİYON YAPTIRAN ESAS KASLAR:
• Musculus flexor carpi ulnaris
• Musculus flexor carpi radialis
• Musculus palmaris longus
@
Parmakların fleksör kasları olan musculus flexor
digitorum superficialis, musculus flexor digitorum
profundus, musculus abductor pollicis longus ve
musculus flexor pollicis longus elin fleksiyon hareketine
yardımcı kaslardır.
7.
Aşağıdaki venlerden hangisi doğrudan vena
brachiocephalica’ya açılır?
A) Vena jugularis anterior
B) Vena jugularis externa
C) Vena facialis
D) Vena lingualis
E) Vena thyroidea inferior
ELE EKSTENSİYON YAPTIRAN ESAS KASLAR:
• Musculus extensor carpi ulnaris
• Musculus extensor carpi radialis longus
Doğru cevap: (E) Vena thyroidea inferior
• Musculus extensor carpi radialis brevis
4
Vena thyroidea inferior’lar, kendi tarafındaki vena
brachiocephalica’ya açılır.
• Arteria lingualis
• Arteria facialis: Seyri sırasında musculus buccinator ile
musculus levator anguli oris’in üzerinden, diğer mimik
kasların altından geçer. Mandibula’nın alt kenarından
pulsasyonu alınabilir.
Venae thyroideae superiores, venae thyroideae mediae, vena
facialis ve vena lingualis, vena jugularis interna’ya açılır.
Vena jugularis anterior, vena jugularis externa (bazen vena
subclavia)’ya, vena jugularis externa da vena subclavia’ya
açılır.
• Arteria pharyngea ascendens
• Arteria occipitalis
• Arteria auricularis posterior
@
ARTERIA INFRAORBITALIS
Arteria
maxillaris‛in
dalıdır.
Fissura
orbitalis
inferior‛dan geçip, orbita‛ya gelir. Orbita tabanında
(maksiller kemik) bulunan, sulcus infraorbitalis ve
canalis infraorbitalis‛te seyreder. Maxilla‛daki foramen
infraorbitale‛den dışarı çıkar.
9.
Larynx’te, plica vestibularis ile plica vocalis
arasında kalan bölüme verilen isim aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Aditus laryngis
B) Vestibulum laryngis
C) Ventriculus laryngis
D) Cavitas infraglottica
E) Recessus piriformis
Doğru cevap: (C) Ventriculus laryngis
Plica vestibularis ile plica vocalis arasında kalan bölüme
ventriculus laryngis denir.
Şekil (Soru 7): Boyun bölgesinin venleri
(Gl.; Glandula, For.; Foramen, V.; Vena, Vv.; Venae)
LARİNKS BOŞLUĞU
8.
Aditus laryngis’ten, cartilago cricoidea’nın alt kenarına veya
trachea’nın başlangıcına kadar uzanan boşluktur. Boşlukta,
plica vestibularis’ler ile plica vocalis’ler bulunur. Plica
vestibularis’ler arasında kalan yarık şeklindeki aralığa
rima vestibuli, plica vocalis’ler arasındaki aralığa da rima
glottidis (glottis, mizmar aralığı) adı verilir. Rima glottidis,
larinks boşluğunun en dar yeridir.
Aşağıdakilerden hangisi arteria carotis externa’nın
dallarından biri değildir?
A) Arteria temporalis superficialis
B) Arteria facialis
C) Arteria maxillaris
D) Arteria pharyngea ascendens
E) Arteria infraorbitalis
• Aditus laryngis: Larinks boşluğunun, pharynx’in
arkasında kalan üst bölümüdür. Önden epiglottis’in
üst kenarı, arkadan aritenoid kıkırdaklar arasında
uzanan transvers mukoza plikası ve yanlardan plica
aryepiglottica’lar ile sınırlanır. Aditus laryngis ile plica
vestibularis’ler arasında kalan bölüme vestibulum
laryngis denir.
Doğru cevap: (E) Arteria infraorbitalis
Arteria infraorbitalis, arteria maxillaris’in dalıdır.
ARTERIA CAROTIS EXTERNA
• Ventriculus laryngis: Larinks boşluğunun, rima vestibuli
ile rima glottidis arasında kalan orta parçası, en küçük
bölümüdür. Her iki tarafta, plica vestibularis ile plica
vocalis arasında kalan açıklığa ventriculus laryngis
(sinus laryngis) adı verilir. Ventriculus laryngis’i dıştan
musculus thyroarytenoideus örter.
Baş ve yüzü besleyen esas arterdir. Seyri sırasında trigonum
caroticum ve trigonum submandibulare’den geçer. Glandula
parotidea içinde arteria maxillaris ve arteria temporalis
superficialis denilen iki uç dala ayrılır.
Arteria carotis externa’yı ve dallarının çoğunu, dıştan nervus
hypoglossus çaprazlar.
• Cavitas infraglottica: Plica vocalis’ler ile cartilago
cricoidea’nın alt kenarı arasında kalan bölümdür.
Trachea’nın boşluğu ile devam eder.
ARTERIA CAROTIS EXTERNA’NIN DALLARI:
• Arteria thyroidea superior: Arterin ilk yan dalıdır.
Nervus laryngeus superior’un ramus externus’u ile
birlikte seyreder. Larinksi besleyen arteria laryngea
superior isimli dalı, nervus laryngeus superior’un ramus
internus’u ile birlikte membrana thyrohyoidea’yı deler.
5
Tractus vestibulospinalis lateralis, ipsilateral seyreden
(çapraz yapmayan) efferent yoldur.
10. Safra kesesi, aşağıda verilen karaciğer lob çiftlerinden
hangilerinin arasında oturur?
A) Lobus quadratus-Lobus sinister
B) Lobus quadratus-Lobus caudatus
C) Lobus dexter-Lobus quadratus
D) Lobus caudatus-Lobus dexter
E) Lobus caudatus-Lobus sinister
Tractus vestibulospinalis lateralis, beyin sapındaki
vestibüler çekirdeklerden biri olan nucleus vestibularis
lateralis’ten başlar. Tüm medulla spinalis boyunca ipsilateral
olarak funiculus anterior’da aşağıya doğru seyreder.
Ekstensör kasların motor nöronlarını fasilite, fleksör kasların
motor nöronlarını inhibe eder. Vücut pozisyonunda ani olarak
meydana gelen değişikliklere (düşme gibi) karşı çabuk
hareketlerin oluşmasını sağlar. Yer çekimine karşı olan
kaslarýn esas kontrol edici yoludur. Ayaktayken postürün
devamlılığı için ekstensör motor nöronları eksite eder. Tractus
vestibulospinalis lateralis, başlıca gövde ve ekstremitelerin
proksimal kasları üzerinde etkilidir. Bu nedenle duruş ve
dengede çok önemlidir.
Doğru cevap: (C) Lobus dexter-Lobus quadratus
Safra kesesi (vesica biliaris, vesica fellea), lobus dexter
ile lobus quadratus arasında, fossa vesicae biliaris (fossa
vesicae felleae) denilen çukurunda oturur.
KARACİĞER
Vestibulospinal yolların lezyonlarında hastalarda denge
bozukluğu olur.
Visseral yüzün orta bölümünde bulunan porta hepatis’in sol
tarafında; birisi önde, diğeri arkada iki yarık bulunur. Lobus
caudatus ile lobus hepatis sinister arasındakine fissura
ligamenti venosi denir. Buraya ligamentum venosum
oturur. Lobus quadratus ile lobus hepatis sinister
arasındakine fissura ligamenti teretis hepatis denir ve
burada ligamentum teres hepatis yer alır.
• Tractus corticospinalis: En büyük efferent yoldur.
İstemli, beceri gerektiren hareketlerin yapılmasından
sorumludur. Bu yolu oluşturan liflerin yaklaşık %90’ı
medulla oblongata’nın alt ucunda (ya da spinomedüller
birleşme yakınında), orta hatta çapraz yapar ve karşı
tarafa geçer. Bu çapraza decussatio pyramidum
denir. Çapraz yapıp karşı tarafa geçen lifler, tractus
corticospinalis lateralis adı ile funiculus lateralis’te S4
seviyesine kadar iner. Tractus corticospinalis içindeki
çapraz yapmadan aynı tarafta devam eden lifler tractus
corticospinalis anterior’u oluşturur. Medulla spinalis’te
funiculus anterior’da seyreden bu aksonlar, kendileri ile
ilgili segment seviyesinde commissura alba anterior’da
çapraz yapar.
Porta hepatis’in sağ tarafında bulunan iki alandan, öndekine
fossa vesicae biliaris denir ve burada vesica biliaris oturur.
Arkadakine sulcus venae cavae adı verilir ve burada vena
cava inferior yer alır. Lobus caudatus; sulcus venae cavae
ile fissura ligamenti venosi arasında, lobus quadratus ise
fossa vesicae biliaris ile fissura ligamenti teretis hepatis
arasındadır.
• Tractus tectospinalis: Colliculus superior’dan çıkan
lifler, hemen decussatio tegmentalis posterior
(Meynert çaprazı) denilen çaprazı yapar. Karşı tarafa
geçen lifler, funiculus anterior’da seyrederek üst servikal
spinal segmentlerde sonlanır. Ani vizüel, oditör ve somatik
uyarılarda, baş ve boynun uyarı kaynağına doğru olan
refleks hareketlerinden sorumludur (spinovizüel refleks).
Baş ve boyun bir tarafa çevrildiğinde gözler de o taraf
yönelir. Gözlerin hareketini, colliculus superior’dan
ekstraoküler göz kaslarını uyaran kranyal sinirlerin motor
çekirdeklerine giden tractus tectobulbaris sağlar.
11. Aşağıdaki efferent yollardan hangisi çapraz yapmaz?
A) Tractus tectospinalis
B) Tractus vestibulospinalis lateralis
C) Tractus corticospinalis lateralis
D) Tractus rubrospinalis
E) Tractus hypothalamospinalis
Doğru cevap: (B) Tractus vestibulospinalis lateralis
Şekil (Soru 10): Karaciğerin visseral yüzü ve porta hepatis
(LS: Lobus hepatis sinister; LD: Lobus hepatis dexter, Lig.; Ligamentum, A.; Arteria, V.; Vena)
6
• Tractus rubrospinalis: Mesencephalon’da bulunan
nucleus ruber’den başlar. Çekirdekten çıkan lifler,
hemen çapraz yapıp karşı tarafa geçer. Bu çapraza
decussatio tegmentalis anterior (Forel çaprazı) adı
verilir. Funiculus lateralis’te aşağıya doğru seyreder.
Karşı taraf fleksör kasların motor nöronlarını fasilite,
ekstensör kasların motor nöronlarını ise inhibe eder.
Fleksör kas gruplarındaki tonusun kontrolü ile ilgilidir.
• Cisterna quadrigeminalis (cisterna superior):
Mesencephalon’un arkasındadır. İçinde vena magna
cerebri (Galen veni), epifiz bezi ve arteria cerebri
posterior’lar bulunur.
• Cisterna pontis: İçinde arteria basilaris bulunur.
• Cisterna fossae lateralis cerebri: Arteria cerebri
media’yı içerir.
• Cisterna ambiens: Mesencephalon’un yan
taraflarındadır. (bazı kaynaklarda hatalı olarak cisterna
superior ile aynı kabul edilmektedir.)
• Tractus hypothalamospinalis: Hypothalamus’un
başta paraventriküler çekirdeği olmak üzere çeşitli
çekirdeklerinden başlayan lifler, ipsilateral seyrederek
beyin sapındaki parasempatik çekirdeklerdeki nöronlar
ile medulla spinalis’te bulunan sempatik ve parasempatik
çekirdeklerdeki nöronlarla sinaps yapar.
• Cisterna lumbalis: L1-L2 arası diskus ile S2 vertebra
arasındadır. İçinde; cauda equina, BOS ve filum terminale
(pars pialis) vardır.
Kan basıncı, kalp atımı, solunum oranı ve terleme gibi otonom
fonksiyonları düzenler. Bu yolun sempatik bölümünün T1 ya
da yukarısında lezyona uğraması, Horner sendromuna neden
olur.
14. Aşağıdaki kortikal alanlardan hangisi gyrus frontalis
inferior’dadır?
A) Broca alanı
B) Primer somatik duyu alanı
C) Primer motor alan
D) Primer tat merkezi
E) Wernicke alanı
12. Nervus vagus’un içinde aşağıdaki lif tiplerinden
hangisi bulunmaz?
A) Genel visseral efferent
B) Özel visseral efferent
C) Özel somatik afferent
D) Özel visseral afferent
E) Genel somatik afferent
Doğru cevap: (A) Broca alanı
• Motor konuşma alanı (Broca alanı): Brodmann’ın 44
ve 45 numaralı alanlarıdır. Gyrus frontalis inferior’daki
pars triangularis (45) ve buraya komşu pars
opercularis’te (44) lokalizedir. Dominant (genellikle sol)
hemisferdedir. Bu alan; larinks, yumuşak damak, dil, ağız
ve respiratuvar kasların bulunduğu primer motor alan
bölümüne komşudur ve bu alanlarla olan bağlantıları ile
kelimelerin şekillenmesini sağlar. Motor konuşma alanı,
fasciculus arcuatus denilen bir assosiasyon yol ile
Wernicke alanıyla bağlantılıdır.
Doğru cevap: (C) Özel somatik afferent
Diğer kranyal sinirlere göre daha geniş dağılımı olan nervus
vagus; genel visseral efferent (GVE), özel visseral efferent
(ÖVE), genel visseral afferent (GVA), özel visseral afferent
(ÖVA) ve genel somatik afferent (GSA) lifler içerir.
Özel somatik afferent (ÖSA) lif, sadece nervus opticus ve
nervus vestibulocochlearis’te bulunur.
• Primer motor alan: Brodmann’ın 4 numaralı alanıdır.
Frontal lobda, sulcus centralis’in hemen önünde
yer alan gyrus precentralis’tedir. Beceri gerektiren,
istemli hareketlerin başlatılmasında rolü vardır. Bu
alanda bulunan kortikal hücrelerin uzantıları, tractus
corticospinalis ve tractus corticonuclearis’i oluşturur.
13. Arteria basilaris’in içinde yer aldığı sisterna
aşağıdakilerden hangisidir?
• Primer somatik duyu alanı: Paryetal lobda, gyrus
postcentralis ve lobulus paracentralis’in arka parçasında
lokalizedir. Brodmann’ın 3, 1, 2 numaralı alanlarıdır.
A) Cisterna pontis
B) Cisterna quadrigeminalis
C) Cisterna interpeduncularis
D) Cisterna fossae lateralis cerebri
E) Cisterna cerebellomedullaris
• Primer tat alanı: Gyrus postcentralis’in alt ucunda,
paryetal operkulum’da lokalizedir; 43 numaralı Brodmann
alanıdır.
Doğru cevap: (A) Cisterna pontis
• Oditör assosiasyon alanı (Wernicke’nin duysal
konuşma alanı): Dominant hemisferde, gyrus temporalis
superior’daki 22 numaralı Brodmann alanıdır.
CISTERNAE SUBARACHNOIDEAE
Bazı bölgelerde arachnoidea mater ile pia mater ayrılarak,
cisternae subarachnoideae denilen geniş subaraknoidal
boşlukları oluşturur.
15. Hatalı kıvrılmış ya da virüs tarafından kodlanmış
proteinlerin, yıkım için proteazomlara aktarılmasını
sağlayan protein aşağıdakilerden hangisidir?
• Cisterna cerebellomedullaris (cisterna magna): En
büyük sisternadır. Cerebellum ile bulbus arasındadır.
BOS, dördüncü ventrikülden apertura mediana (foramen
Magendie) aracılığıyla bu sisternaya gelir. Aşağıda,
medulla spinalis’in subaraknoidal boşluğu ile devam eder.
İnfantlarda ve çocuklarda BOS alımında kullanılır.
A) Klatrin
B) Kuinin
C) Ubikuitin
D) Treonin
E) Telomer
• Cisterna interpeduncularis: Dorsum sellae ile
pedunculus cerebri’ler arasındadır. Willis halkası (circulus
arteriosus cerebri) bu sisterna içindedir.
Doğru cevap: (C) Ubikuitin
7
PROTEAZOM
17. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin sentezi Sertoli
hücresinde gerçekleşmez?
• Merkezi bölümlerinde ATPaz ve ubikuitin denilen,
protein tanıyan bir parça bulunur.
A) Relaksin
B) Anti-Müllerian hormon
C) Androjen bağlayıcı protein
D) İnhibin A
E) İnhibin B
• Ubikuitin molekülü, hatalı kıvrılmış ya da virüs
tarafından kodlanmış proteinlerin, yıkım için
proteazomlara aktarılmasını sağlar.
• Proteazomlar hücrede ihtiyaç duyulmayan proteinleri
uzaklaştırırlar ve spesifik bir proteinin belirli zamandaki
aktivitesinin kısıtlanmasını önlemede çok yararlıdırlar.
Doğru cevap: (A) Relaksin
Sertoli hücresi bilgimizi ölçen bir soru.
• Proteazom veya hücrenin protein kontrolünü yapan
mekanizmalarda bozulma o hücrede aşırı protein
birikimine neden olur.
Sertoli hücrelerinin çeşitli işlevleri vardır:
• Gelişmekte olan spermatozoonların desteklenmesi,
korunması ve beslenmesinin düzenlenmesi
• Beyinde bu olay direkt beyin fonksiyonlarını etkiler ve
nörodejenerasyon yapar.
• Fagositoz
• Alzheimer hastalığı ve Huntington hastalığı bu şekildeki
protein agregatlarla oluşan nörolojik hastalıklardır.
• Sekresyon
• Androjen-bağlayıcı protein üretimi
• İnhibin protein üretimi
16. Salgılanan maddeyle birlikte bir miktar sitoplazmanın
da atıldığı salgılama tipi aşağıdakilerden hangisidir?
• Anti-Müllerian hormon üretimi
• Kan-testis bariyerine katılım
A) Ekrin
B) Apokrin
C) Holokrin
D) Merokrin
E) Nörokrin
RELAKSİN:
• Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan salınır.
• Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir.
• Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç
görülmemektedir.
Doğru cevap: (B) Apokrin
• Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin
etkisi altında olmaktadır.
• Egzositozla sadece salgılanacak madde atılıyorsa bu,
ekrin-merokrin tipte salgıdır.
• Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin
yumuşamasını sağlamaktadır.
• Salgıyla birlikte bir miktar sitoplazma da atılıyorsa bu,
apokrin tipte salgıdır.
• Tüm hücre dejenere olarak salgılanıyorsa bu, holokrin
tipte salgıdır.
Şekil (Soru 17): Spermatogenez
8
NOTOKORD UZANTISI VE NOTOKORD
18. Primitif çizgi aşağıdaki yapılardan hangisinden
gelişir?
• Embriyonun primordiyal longitudinal eksenini belirleyen
ve sertlik veren; kas, iskelet, intervertebral disk ve
merkezi sinir sisteminin gelişimi için gerekli sinyallerin
oluşumunu sağlayan bir embriyonik yapıdır.
A) Epiblast tabakası
B) Hipoblast tabakası
C) Sitotrofoblastik hücre tabakası
D) Sinsityotrofoblastik hücre tabakası
E) Amniyoblast hücreleri
• Notokord erken dönemdeki embriyoda primer uyaran
olarak görev yapar. Gelişmekte olan notokord üstünde
uzanan embriyonik ektodermin kalınlaşmasını ve merkezi
sinir sisteminin (MSS) primordiyumu olan nöral plağın
oluşumunu uyarır.
Doğru cevap: (A) Epiblast tabakası
Primitif çizgi oluşumunu sorgulayan bir Embriyoloji
sorusu.
• Primitif çizgi bölgesinden çıkan Shh sinyalleri notokordal
öncül hücreleri, notokordu oluşturmak üzere uyarır.
• Gelişimin 3. haftasında primitif çizgi, notokord ve üç
germ yaprağı (endoderm, mezoderm ve ektoderm)
gelişir.
• Notokord dokusunun geride kalan artıklarından
hem benign hem de malign tümörler (kordomalar)
gelişebilir.
• Üçüncü haftanın başlaması ile embriyonik döneme
girilmiş olur.
• Üçüncü haftada embriyo, gastrulasyon adı verilen
periyoda girer.
• Kordomaların yaklaşık üçte biri kranyumun tabanında
oluşur ve nazofarenkse doğru uzanır. Kordomalar yavaş
büyür ve malign formları kemiğe infiltre olur.
• Gastrulasyon iki tabakalı embriyonik diskin (hipoblast
ve epiblast), trilaminar embriyonik disk denilen 3 germ
tabakasının (ektoderm, mezoderm ve endoderm)
oluşmasıdır.
20. Kemik iliğinde bulunan en büyük hücre aşağıdakilerden
hangisidir?
• Gastrulasyon morfogenezin başlangıcıdır ve üçüncü
haftada gerçekleşen en önemli olaydır. Gastrulasyon
primitif çizginin oluşması ile başlar. Notokord ve üç germ
tabakasının oluşması ile tamamlanır.
A) Megakaryosit
B) Megakaryoblast
C) Monoblast
D) Miyeloblast
E) Proeritroblast
• Üçüncü haftanın başında, embriyonik diskin dorsal
yüzünde, orta çizginin kaudalinde kalın, şişkin çizgisel
bir bant gözlenir. Başlangıçta kısa olan ve gittikçe uzayan
bu çizgiye primitif çizgi adı verilir.
Doğru cevap: (A) Megakaryosit
Kemik iliğindeki kök hücre bilgimizin sorgulandığı bir
Histoloji sorusudur.
Bu çizgi epiblast hücrelerinin çoğalması ve
embriyonik diskin orta bölgesine göçü ile oluşur.
• Primitif çizgi üzerindeki hücrelerin bu şekildeki hareketi
ile primitif çizgi üzerinde primitif yarık oluşur.
TROMBOSİTLERİN FİZİKSEL VE KİMYASAL
KARAKTERİSTİKLERİ
Primitif düğüm üzerindeki hücrelerin aynı hareketi ile de
primitif çukur oluşur.
• Trombositler yuvarlak ya da oval disklerdir. Nükleusları
yoktur.
Primitif düğümden epiblast hücrelerinin göçü ile notokord
oluşur.
• Kemik iliğinde megakaryoblast � megakaryosit �
trombosit şeklinde oluşurlar.
• Yani epiblast hücreleri gastrulasyon olayı ile
embriyonun üç germ tabakasının gelişimine ve sonuçta
tüm doku ve organların primordiumunun oluşumuna
öncülük ederler.
• Megakaryoblast kemik iliği kök hücresidir.
• Megakaryosit kemik iliğindeki en büyük hücredir.
• Trombositlerin esas yıkım yeri dalaktır.
• Epiblast hücreleri tipik epitelyal hücrelerdir. Belirgin
apikal ve bazal yüzleri vardır. Bir bazal lamina üzerine
oturmuşlardır. Primitif çizginin içine doğru göç etmeye
başladıklarında bu hücreler uzar, bazal laminalarını
kaybeder ve özel bir morfoloji kazanırlar ki buna şişe
hücresi adı verilir.
• Megakaryositler kanda özellikle pulmoner kapillerlerden
geçmeye çalışırken parçalanarak trombositleri
oluştururlar.
21. İntrauterin ilk üç haftada megaloblastik eritropoezin
gerçekleştiği doku aşağıdakilerden hangisidir?
19. Aşağıdakilerden hangisinin embriyonik artığı kordoma
gelişimine neden olur?
A) Karaciğer
B) Vitellus kesesi
C) Dalak
D) Timus
E) Kemik iliği
A) Epiblast
B) Hipoblast
C) Sitotrofoblast
D) Notokord
E) Primitif çizgi
Doğru cevap: (B) Vitellus kesesi
İntrauterin dönemde kan yapımı evreleri ile ilgili bilgi
düzeyimizi ölçen bir hematopoez sorusu
Doğru cevap: (D) Notokord
Notokord bilgimizi ölçen bir Embriyoloji sorusu.
9
ACTH’LA BİRLİKTE MELANOSİT - STİMÜLE
EDİCİ HORMON, LİPOTROPİN VE
ENDORFİN SEKRESYONU
KAN YAPIMI 3 EVREDE GERÇEKLEŞİR:
1) Primordial (prehepatik) dönem:
Ø İlk üç hafta vitellüs kesesi (Yolk sac) mezoderminden
gelişir.
• Ön hipofizden ACTH salgılanırken aynı anda benzer
kimyasal yapılara sahip başka birçok hormon salgılanır.
Nedeni ACTH oluşturan RNA monekülünün başlangıçta
oldukça büyük bir protein molekülünü (preprohormon
POMC) oluşturmasıdır. Bu preprohormonun alt
birimlerinden biri ACTH’dır.
Ø Bu dönemde yalnız eritrosit serisi oluşur. Çekirdekli
iri hücrelerdir (megaloblastik eritropoez).
2) Hepatosplenotimik dönem:
Ø 2. ayda karaciğer ve dalak görev yapar. Tüm seriler
oluşur.
• Bu preprohormon ayrıca melanosit stimüle edici hormon
(MSH), beta-lipotropin ve beta-endorfin içerir.
Ø Bu dönemde dalakta kırmızı kan hücreleri, timusta
lenfosit üretimi olur.
• POMC geni; ön hipofizin kortikotrop hücreleri,
hipotalamusta arkuat çekirdekteki POMC nöronları,
dermis hücreleri ve lenfoid doku gibi bazı dokularda
aktif olarak eksprese edilir.
Ø 5. aydan itibaren karaciğerin hematopoetik fonksiyonu
azalır.
3) Miyeloid (medüllolenfatik) dönem:
• Belli bir dokuda POMC kaynaklı ürünün tam olarak
ne olacağı, o dokuda bulunan işlemci enzim tipine
bağlıdır.
Ø 2-3. aydan itibaren klavikula kemikleşmeye ve içinde
ilik oluşmaya başlar.
• Hipofizin kortikotrop hücrelerinde; prohormon
konvertaz-1 (PC1) bulunduğu ama prohormon
konvertaz-2 (PC2) bulunmadığı için peptidin üretimi
sonucu N-terminal peptit, bağlantı peptidi (joining
peptide), ACTH ve �-lipotropin oluşur.
Ø 4. ayda kan yapımı diğer kemiklerde de başlar.
Ø Erişkinde kan hücresi yapımı kemik iliğinde devam
eder.
Ø Kemik iliğinin kanser infiltrasyonu, miyelofibrozis gibi
nedenlerle kan yapımını sürdürememesi durumunda
karaciğer ve dalak tekrar kan yapımını üstlenir. Buna
ekstramedüller hematopoez denir.
• Hipotalamusta; PC2’nin eksprese edilmesi α, β, γ - MSH
ve β-endorfin yapımını sağlar, ACTH oluşmaz.
24. Eritrosit hücresinde iyon kanalı içeren integral
membran proteini aşağıdakilerden hangisidir?
22. Erişkinde lökosit formülünde en az bulunan hücre
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Spektrin
B) Ankirin
C) Band 3
D) Glikoforin A
E) Hemoglobin
A) Nötrofil
B) Lenfosit
C) Monosit
D) Bazofil
E) Eozinofil
Doğru cevap: (D) Glikoforin A
Doğru cevap: (D) Bazofil
Eritrositin yapısını bilmemizi isteyen bir soru.
Hematopoetik sistem ile ilgili klasik ve kolay bir Histoloji
sorusu.
ERİTROSİT
Normal erişkinde lökosit formülü:
• Çekirdeği ve organelleri yoktur.
• Nötrofil : % 55-60
• Bikonkav diskler şeklindedir.
• Lenfosit : % 25-33
• Alyuvarların büyüklüğü 7 µm’dir.
• Monosit : % 3-8
• Çapları 9 µm’den büyük olan alyuvarlara makrosit
denir.
• Eozinofil: % 1-3
• Bazofil : % 0.5
• Çapları 6 µm’den küçük olan alyuvarlara ise mikrosit
denir.
• Farklı çapta bulunan eritrosit yüzdesi fazla olursa
anizositoz denir.
23. Proopiomelanokortin geni tarafından hipofizde
prohormon konvertaz-1 işlemci enzimiyle yapılmayan
aşağıdakilerden hangisidir?
• Eritrositlerin normal biçimlerini kaybetmesine poikilositoz
adı verilir.
• %33 oranında hemoglobin içeren normal eritrosit için
normokrom tanımı kullanılır.
A) N-terminal peptit
B) Bağlantı peptidi (joining peptide)
C) ACTH
D) β-lipotropin
E) β-endorfin
• Oksijen taşıyıcı protein hemoglobindir.
• Eritrosit membranı kafes şeklindedir.
• Spektrin, ankirin, aktin ve band-4.1 eritrosite şeklini veren
iskeleti oluştururlar.
Doğru cevap: (E) β-endorfin
Hipofiz ve hipotalamusta proopiomelanokortin (POMC)
öncül molekülünden neler üretildiğini bilmemizi isteyen
bir soru.
• Hücre zarındaki spektrin, zarı hücre iskeletine bağlar.
• Ankirin, bu kafesi band-3 proteinlerine tutturur.
10
• Bu ağ, hücre zarının esnekliğini de sağlar.
26. Zorlu ekspirasyon sürecine katılan kas aşağıdakilerden
hangisidir?
• İntegral membran proteinlerinin çoğu iyon kanalları içerir
ve glikoforin A adını alır.
A) Eksternal interkostal
B) İnternal oblik
C) Serratus anterior
D) Sternokleidomastoid
E) Skalen
• Bu proteinlerin ekstrasellüler parçaları kan grubu
ayrımındaki temel antijenik alanları içerir.
25. Midede enterokromaffin hücrelerden histamin salınımı
için en güçlü uyaran aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gastrin
C) Hidroklorik asit
Doğru cevap: (B) İnternal oblik
Solunum mekaniğinde görev alan temel kas yapılarını
sorgulayan bir sorudur.
B) Kolesistokinin
D) Sekretin
E) Asetilkolin
• Normal solunum sırasında görev alan temel kas,
diyafragmadır.
Doğru cevap: (A) Gastrin
• Egzersiz gibi durumlarda inspirasyonda diyafragmaya;
skalen, sternokleidomastoid, serratus anterior ve
eksternal interkostal kaslarda yardım ederler.
Midede histamin salınımı bilgimizi ölçen bir soru
• Buna karşılık astım gibi durumlarda ya da zorlu
egzersizlerde ekspirasyon durumunda da bazı yardımcı
kaslar devreye girerler.
MİDE SALGISININ SİNİRSEL VE
HORMONAL DÜZENLENMESİ
• Bunlar; rektus abdominisler, internal ve eksternal oblik
karın kasları ve internal interkostal kaslardır.
ASETİLKOLİN:
• Midedeki salgı hücrelerinin tümünün salgısını artırır.
• Pepsinojen, HCl asit ve mukus salgısını uyarır.
27. Aşağıdaki bilgilerden hangisi visseral düz kasların
özelliklerinden değildir?
HİSTAMİN:
• Enterokromafin hücrelerden salgılanır.
A) Uterus, gastrointestinal sistem ve üriner sistemde
yaygın olarak bulunurlar.
B) Spontan pace-maker potansiyelleri vardır.
C) Sinirsel innervasyondan bağımsız olarak kasılabilirler.
D) Gerilmeye kasılarak cevap verirler.
E) Hücreler arasında yoğun zonula okludens bağlantıları
vardır.
• Histamin, komşuluk nedeniyle paryetal hücrelerle direkt
temas halindedir.
• Paryetal hücreden HCl asit yapım ve salgı hızı, direkt
olarak histamin miktarı ile ilişkilidir.
• Histamin salgısını en güçlü uyaran gastrin
hormonudur.
GASTRİN:
Doğru cevap: (E) Hücreler arasında yoğun zonula
• G hücrelerinden salgılanır.
okludens bağlantıları vardır.
• Bu hücreler midenin distal ucundaki pilor bezlerinde
yerleşmişlerdir.
Düz kas yapısının temel özelliklerinin sorgulandığı bir
sorudur.
• Protein içeren besinler midenin antrumuna geldiğinde G
hücresine etki ederek gastrin salgısını uyarırlar.
VİSSERAL DÜZ KASLAR
• Mide sıvıları gastrini hızla kromafin hücrelere taşırlar.
• Bu yolla histamin doğrudan derin gastrik bezler içine
salgılanır.
• En çok bulunan düz kas tipidir.
• Bağırsak, üreterler, mesane, uterus ve küçük arteriyol
düz kasları bu tiptir.
• Histamin de hızlı bir şekilde HCl asit sekresyonunu
uyarır.
• Hücreler arasında neksuslar (gap junction) vardır.
Sinsityal bir yapı içerir.
@
• Sinirsel innervasyondan bağımsız olarak çalışabilirler.
ASİT SALGISINI ARTIRANLAR:
• Düz kas membranı kalsiyumu sızdırabilir. Kararlı dinlenim
zar potansiyelleri yoktur. Buna bağlı spontan pace-maker
aktiviteleri vardır.
ü Gastrin
ü Asetilkolin
ü Histamin
• Gerilen visseral düz kas, gerilmeye kasılarak cevap verir.
Soğuk da kasılmayı artırır.
ASİT SALGISINI AZALTANLAR:
ü Atropin
ü H2 reseptör blokerleri (Simetidin, Ranitidin,
Famotidin)
ü Somatostatin
ü Prostaglandin
ü Proton pompa inhibitörleri (Omeprazol, Lansoprazol)
28. Kalpte atriyum kasılması sonucunda görülen venöz
dalga paterni aşağıdakilerden hangisidir?
A) a dalgası
C) x dalgası
11
B) c dalgası
D) v dalgası
E) y dalgası
• Postgangliyonik otonom sinir lifleri C tipi liflerdendir.
Doğru cevap: (A) a dalgası
• Preganglionik otonom sinir lifleri ise B tipi liftir.
Kardiyak siklusla ilişkili hacim-basınç değişikliklerini
bilmemizi ölçen bir soru.
30. Kokleanın yapısı ve işlevi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi yanlıştır?
JUGULER VENÖZ DALGALAR
A) Vestibüler ve medial skalalar Reissner zarı ile
birbirinden ayrılır.
B) Medial skala ile timpanik skala baziler zar ile
birbirinden ayrılır.
C) Tüy hücreleri içeren korti organı Reissner zarı
yüzeyinde yerleşiktir.
D) Korti organı işitmenin reseptör organıdır.
E) Skala medyada endolenf vardır ve potasyumdan
zengindir.
a DALGASI:
• Diyastol sonunda atriyum kasılması ile oluşur.
c DALGASI:
• Ventrikül kasılması (izovolümetrik) fazında, trikuspit
kapağın atriyuma bombeleşmesi sonucu oluşur.
x DALGASI:
Doğru cevap: (C) Tüy hücreleri içeren korti organı
• Sistolle birlikte sağ atriyumun gevşemesi ve triküspit
kapağın ventriküle doğru sarkması ile oluşur.
Reissner zarı yüzeyinde yerleşiktir.
v DALGASI:
Koklea’nın işlevsel anatomisini bilmemizi isteyen bir
soru.
• Ventrikül sistolü devam ederken, pasif sağ atriyum
dolması ile oluşur.
KOKLEANIN İŞLEVSEL ANATOMİSİ
y DALGASI:
• Koklea kıvrılmış borulardan yapılmış bir sistem olup, yan
yana yerleşmiş üç tüpten oluşur:
• Diyastolün başlaması ile birlikte, triküspit kapağın ani
açılması ve atriyumdan ventriküle hızlı boşalma sonucu
atriyum gevşemesi ile oluşur.
1) Skala vestibuli
2) Skala media (kohlear kanal)
3) Skala timpani
• Vestibüler ve medial skalalar Reissner zarı (vestibüler
zar) ile ayrılırken,
29. Postgangliyonik otonom sinir lifleri aşağıdaki sinir lifi
tiplerinden hangi gruba aittir?
• Medial skala ile timpanik skala baziler zar ile
ayrılmışlardır.
A) A-alfa
B) A-gama
C) A-delta
D) B lifi
E) C lifi
• Baziler zarın yüzeyinde, elektromekanik duyarlı tüy
hücreleri içeren korti organı yerleşmiştir.
• Korti organı baziler zardaki titreşimlere cevap olarak
sinir uyarıları üreten reseptör organdır.
Doğru cevap: (E) C lifi
• Korti organındaki gerçek duysal reseptörler tüy
hücreleridir.
Sinir lifi tiplerinin sınıflamasını, hangi tip lifin nerede
bulunduğunu bilmeyi ölçen bir soru.
Tablo (Soru 29): Sinir lifi tipleri ve fonksiyonları
Sinir tipi
Çap (mikrometre)
İleti hızı (m/s)
Fonksiyon
A
• Alfa
12-20 (miyelinli)
70-120
İskelet kasına motor innervasyon sağlar.
- Grup Ia
12-20 (miyelinli)
70-120
Kas iğciğinden bilgi alır.
- Grup Ib
12-20 (miyelinli)
70-120
Golgitendon organından bilgi alır.
• Beta (Grup II)
5-12 (miyelinli)
30-70
Dokunma, basınç
• Gama
1-6 (miyelinli)
2-30
Kas iğciğine motor innervasyon sağlar.
• Delta (Grup III)
2-5 (miyelinli)
2-30
Hızlı ağrı, soğuk - sıcak, kaba dokunma
B
3 (miyelinli)
3-15
Preganglionik otonom sinir lifleri
C
0,5-1 (miyelinsiz)
0,5-2
Yavaş ağrı ve postganglionik otonom sinir lifleri, soğuk
-sıcak, kaşınma
12
Şekil (Soru 30): Koklea
31. İnsanda yatar durumdayken denge organı olarak
çalışan, vertikal harekete duyarlı olup asansörün
aniden hızlanıp yavaşlamasını algılayan reseptör
aşağıdakilerden hangisidir?
32. Aşağıdakilerden hangisi böbrekte süzücü zarın
yapısına katılmaz?
A) Glomerüler kapiller endoteli
B) Bazal membran
C) İntraglomerüler mezangial hücre
D) Pedisel
E) Podosit
A) Lateral semisirküler kanal
B) Süperior semisirküler kanal
C) Vertikal semisirküler kanal
D) Utrikulus
E) Sakkulus
Doğru cevap: (C) İntraglomerüler mezangial hücre
Böbrek filtrasyon membranına katılan yapıları bilmemizi
ölçen bir soru.
Doğru cevap: (E) Sakkulus
İç kulakta bulunan ve başın dengesini kontrol eden
merkezlerin görevlerini bilmemizi ölçen bir soru.
FİLTRASYON MEMBRANI
YARIM DAİRE KANALLARI:
GLOMERÜLER FİLTRASYON MEMBRANINI OLUŞTURAN
YAPILAR:
• Başın açısal ivmelenmesini algılarlar.
1) Glomerüler kapiller endoteli
• Her vestibüler organda ön, arka ve yan (yatay) yarım
daire kanalları denen üç yarım daire kanalı, uzayın
üç düzlemini temsil etmek üzere birbiriyle dik açı
oluşturacak şekilde yerleşmişlerdir.
2) Bazal membran
3) Bowman’ın visseral epitel hücreleri (podosit)
4) Podositlerin ayaksı uzantıları (pedisel)
• Her yarım daire kanalının bir ucunda ampulla denen bir
genişleme vardır.
İntraglomerüler ve ekstraglomerüler mezangial hücreler
filtrasyon membranına katılmazlar.
• Kanallar ve ampulla endolenf adı verilen visköz bir sıvıyla
doludur.
Glomerüler kapiller damar yumağı Bowman kapsülü olarak
adlandırılan iki tabakalı bir kapsülle sarılmıştır.
UTRİKULUS:
Kapsülün iç tabakası visseral tabakadır ve glomerüler
kapillerleri içine alır.
• Makula esas olarak alt yüzeyde yatay plandadır.
• Şahıs dik durduğu zaman yerçekiminin yönüne göre
başın yönelimini tespit etmede rol oynar.
Dış tabaka pariyetal tabakadır ve renal cisimciğin en dıştaki
sınırını oluşturur.
• Yani horizontal harekete duyarlıdırlar. (Arabanın
hızlanıp yavaşlamasını algılama)
İki tabaka arasında, kapiller duvardan ve visseral tabakadan
süzülen sıvının toplandığı idrar boşluğu bulunur.
SAKKULUS:
Bowman kapsülünün pariyetal yaprağı tek katlı yassı epitel
hücreleriyle döşelidir.
• Makula dikey düzlemde yerleşmiştir.
• Bu nedenle, insan yatar durumdayken denge organı
olarak çalışır.
Bowman kapsülünün visseral yaprağını podositler oluşturur.
Podositlerin ikincil uzantıları pedisel olarak adlandırılır.
• Yani vertikal harekete duyarlıdırlar. (Asansörün
hızlanıp yavaşlamasını algılama.)
13
Şekil (Soru 32): Filtrasyon membranı
Pediseller çok ince ve kapiller bazal laminayı çevreleyen
oluşumlardır.
• Selenosistein: Kendi tRNA’sı olan, posttranslasyonel
modifikasyonla üretilmeyen bir amino asittir. Selenyum
taşır ve serin amino asitinden türetilir.
Pedisellerin arasındaki boşluklar filtrasyon yarığı (slit)
olarak adlandırılır.
34. Sitrik asit döngüsünde rol alan maddelerden hangisi
yüksek enerjili bir bileşik olup substrat düzeyinde
fosforilasyon ile GTP oluşumunda görev alır?
33. Elastine esneklik özelliği kazandıran, posttranslasyonel
amino asit aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sitrat
C) Oksaloasetat
A) γ-Karboksiglutamat
B) 3-Metilhistidin
C) 4-Hidroksiprolin
D) Desmozin
E) Taurin
B) Fumarat
D) Süksinil KoA
E) Süksinat
Doğru cevap: (D) Süksinil KoA
Sorunun amacı; sitrik asit döngüsündeki substrat
düzeyinde fosforilasyona uğrayan yüksek enerjili molekül
olan süksinil KoA’nın bilinmesidir.
Doğru cevap: (D) Desmozin
Sorunun amacı; posttranslasyonel modifikasyonla
sentezlenen amino asitlerin özeliklerinin hatırlanmasıdır.
Krebs döngüsünde, alfa-ketoglutaratın süksinil KoA‘ya
dönüşümü, alfa-ketoglutarat dehidrogenaz kompleksi
ile katalizlenir. Süksinil KoA, ayrıca tek sayıda karbon
atomu taşıyan yağ asitlerinden ve dallı zincirli amino
asitlerin metabolizması sonucu meydana gelen propiyonil
KoA’dan oluşur. Süksinil KoA, glisin ile birleşerek “HEM”
biyosentezinde kullanılır. Süksinat tiyokinaz (süksinil KoA
sentetaz), süksinil KoA’nın yüksek enerjili tiyoester bağını
parçalar. Bu reaksiyon GDP’nin GTP’ye fosforillenmesi ile
birliktedir. Bu olay substrat düzeyinde fosforilasyona
bir örnektir. GTP’nin enerji içeriği ATP ile aynıdır ve bu iki
nükleotid, nükleozid difosfat kinaz reaksiyonu ile birbirine
dönüşebilir.
ÖNEMLİ FONKSİYONLARI OLAN
POSTTRANSLASYONEL AMİNO ASİTLER
• 4-Hidroksiprolin, 4-hidroksilizin: Kollajen gibi fibröz
proteinlerin yapısında yer alır. Hidroksiprolin tip I kollajen
yapısında bol miktarda bulunur ve kemik yıkımının en
eski belirteçlerinden biridir.
• �-Karboksiglutamat: Faktör II, VII, IX, X, protein C ve
protein S gibi K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinin
aktivasyonunda ve fonksiyonu gereği Ca++ ile bağlanan
diğer proteinlerin örneğin kemik proteinlerinden
osteokalsin yapısında yer alır.
• 3-Metilhistidin: Miyofibriler proteinler olan aktin ve
miyozinin hücre içi yıkımı ile oluşur ve idrarla atılırlar.
İdrarda artışı kas harabiyetinin göstergesidir.
35. Yağ asit sentezinde mitokondriyal asetil KoA’ların
karbonlarını sitoplazmaya, yıkımında ise açil
birimlerini sitoplazmadan mitokondriye taşıyan
taşıyıcılar aşağıdakilerden hangisinde doğru şekilde
verilmiştir?
• �-N-metillizin: Karnitin sentezinde yer alır.
• Desmozin ve izodesmozin: Dört lizinin çapraz bağlarla
tutunması ile meydana gelir ve elastinin esnekliğini
sağlar.
A) Karnozin - Anserin
B) Karnozin - Sitrat
C) Asetil KoA - Süksinil KoA
D) Karnitin - Anserin
E) Sitrat - Karnitin
• �-Alanin: Pantotenik asit ve Koenzim A yapısında yer
alır. Protein yapısına katılmaz.
Doğru cevap: (E) Sitrat - Karnitin
• Taurin: Safra asitlerinin konjugasyonunda kullanılır.
Sisteinden elde edilir. Protein yapısına katılmaz.
Sorunun amacı yağ asidi sentezinde kullanılan, asetil
KoA’ları mitokondriden sitozole, yıkımda ise yağ asitlerini, sitoplazmadan mitokondriye götüren taşıyıcıların
bilinmesidir.
• �-Aminobütirat (GABA): Glutamattan oluşan inhibitör
etkili bir nörotransmitterdir.
14
Şekil (Soru 34): Sitrik asit siklusu
Sentezde mitokondride bulunan asetil KoA’nın koenzim A
kısmı mitokondri membranından geçemez, sadece asetil
kısmı sitrat şeklinde sitozole taşınır. Sitozole geçen sitrat,
sitrat liyaz enzimi aracılığı ile ATP kullanarak koenzim A ile
birleşir, böylece sitozolde okzaloasetat ve asetil KoA elde
edilmiş olur.
Doğru cevap: (A) Fruktoz
Sorunun amacı; karbonhidratlardaki fonksiyonel gruplar
olan aldehit ve keton grubu taşıyan monosakkaritlerin
bilinmesidir.
Monosakkaritlerin birçok sınıflama şekli vardır; örneğin
karbon sayılarına ya da taşıdıkları fonksiyonel gruplara göre
sınflama gibi. Aldehit grubu taşıyan karbonhidratlara aldoz
(örneğin glukoz), keton grubu taşıyanlara ise ketoz (örneğin
fruktoz) denir.
Doymuş yağ asitlerinin yıkımı �-oksidasyon olarak bilinen
ve temel olarak mitokondride gerçekleşen bir yoldur. Bu
yol mitokondri matriksinde gerçekleştiği için yağ açil KoA
mitokondri iç zarını geçmelidir. Mitokondri iç zarı koenzim
A gibi büyük ve polar moleküllere geçirgen değildir. Bu
yüzden açil gruplarını mitokondri iç zarından mitokondri
matriksine taşıyan sistem karnitin mekiğidir. Önce bir
açil grubu koenzim A’dan karnitine, karnitin açil transferaz
I tarafından transfer edilir ve açilkarnitin meydana gelir. Bu
enzim, mitokondri dış membranında yerleşmiştir. Oluşan
açilkarnitin, mitokondri iç zarından geçerek mitokondri
matriksine ulaşır. Açilkarnitin mitokondri iç membranı iç
yüzünde bulunan karnitin açil transferaz II tarafından başka
bir koenzim A molekülüne transfer edilir.
Tablo (Soru 36): Monosakkaritlerin
fonksiyonel gruplarına göre sınıflandırılmaları
ALDOZLAR
(aldehid grubu taşırlar)
Glukoz
Fruktoz
Galaktoz
Ribuloz
Mannoz
Ksiloz
Riboz
36. Aşağıdakilerden hangisi bir aldoz şeker değildir?
A) Fruktoz
B) Galaktoz
C) Glukoz
D) Mannoz
E) Riboz
15
KETOZLAR
(keton grubu taşırlar)
37. Hemoglobin yapısında hidrojen ve 2,3 bifosfogliseratın
bağlanmasında görev alan, ayrıca fizyolojik pH’da
tamponlama yeteneği en yüksek olan amino asit
aşağıdakilerden hangisidir?
Tablo (Soru 38): Membran anormallikleri
sonucu gelişen patolojiler
Hastalık
A) Lizin
B) Histidin
C) Arginin
D) Glutamik asit
E) Aspartik asit
Doğru cevap: (B) Histidin
Sorunun amacı, fizyolojik pH’ta tamponlama özelliği en
yüksek amino asit olan histidin amino asitinin önemli
bazı özelliklerinin vurgulanmasıdır.
Histidin: İmidazol halkası içeren, bazik bir amino asittir.
Histidin, pKa değeri ve izoelektrik pH değeri (pI) fizyolojik
pH’ya en yakın (7,59) değerde olan, aynı zamanda
bulunduğu ortama ve iyonik çevreye göre yükünü en
kolay değiştirebilen amino asittir. Bu özelliklerinden dolayı
fizyolojik pH’ya yakın bölgelerde tamponlama kapasitesi en
fazla olan amino asittir.
Histidin aynı zamanda hemoglobin yapısında fonksiyonel
açıdan önemli işlevleri olan bir amino asittir. Örneğin
hemoglobin periferik dokularda oksijeni bıraktıktan sonra
deoksi hemoglobine dönüşür. Bu sırada hemoglobin
yapısında yer alan histidin ortamdaki hidrojeni bağlar.
Ayrıca hemoglobindeki histidin ve lizin kalıntılarına 2,3
bifosfogliserat bağlanır. Böylece hemoglobinin taut
formu stabilize olur. Dokular pH azalması veya yüksek
karbondioksit basıncına maruz kaldığında oksijenin
hemoglobinden ayrılması kolaylaşır. Her iki halde de
hemoglobinin oksijene ilgisi azalır ve eğri sağa kayar. Bu
etkiye Bohr etkisi denir. Bohr etkisi hemoglobinin deoksi
formunun hidrojen iyonlarına ilgisinin daha fazla olduğunu
açıklar. Sonuç olarak hemoglobinin iki önemli görevi
bulunur; dokuları oksijenlendirmek ve tamponlama
sağlamak.
Anormallik
Akondroplazi
Fibroblast büyüme faktörü reseptör-3’ü
kodlayan gende mutasyon
Ailevi
hiperkolesterolemi
LDL reseptörünü kodlayan gende
mutasyonlar
Kistik fibrozis
Klor taşıyıcı proteinini kodlayan
gende mutasyonlar
Doğumsal uzun
QT sendromu
Kalpte iyon kanallarını kodlayan
gende mutasyonlar
Herediter
Sferositoz
Spektrin ve ankirini kodlayan gende
mutasyonlar
Metastaz
Zar glikoproteinleri ve glikolipidlerinin
oligosakkarid yan zincirlerindeki
anormallikler
Paroksismal
Nokturnal
Hemoglobinüri
(PNH)
Eritrosit zarlarındaki GPI kancalarını
kodlayan PİG-A genindeki mutasyonlar
39. Aşağıdakilerden
göstergedir?
hangisi
osteoblastik
bir
A) Asit fosfataz
B) C-terminal telopeptid
C) Hidroksiprolin
D) Piridinyum çapraz bağları
E) N-terminal prokollajen I
Doğru cevap: (E) N-terminal prokollajen I
Diğer amino asitlerden lizin ve arginin bazik, aspartık ve
glutamik asitler ise asidik amino asitlerdir.
Sorunun amacı; osteolitik ve osteoblastik göstergelerin
bilinmesidir.
OSTEOLİTİK GÖSTERGELER:
38. Spektrin ve ankirini kodlayan gende mutasyon
sonucu oluşan membran hastalığı aşağıdakilerden
hangisidir?
• Asit fosfataz
• Telopeptidaz
• İdrar kalsiyumu
A) Herediter sferositoz
B) Kistik fibrozis
C) Paroksismal nokturnal hemoglobinüri
D) Akondroplazi
E) Ailesel hiperkolesterolemi
• İdrar hidroksiprolin
• İdrar hidroksilizin
• Glikozid-hidroksilizin
• C-terminal telopeptid (idrar-serum)
Doğru cevap: (A) Herediter sferositoz
• Piridinyum çapraz bağları
Sorunun amacı; membran hastalıklarından herediter
sferositozun bilinmesidir.
• N-terminal telopeptid (Ntx) (idrar). Son üç bileşik
hidroksiprolin düzeylerine göre daha değerli birer
göstergedir.
Spektrin ve ankirini kodlayan gende mutasyonla oluşan
membran hastalığı herediter sferositozdur. Hücre zarındaki
spektrin ve ankirin proteinlerinin yapısal hasarı sonucunda
eritrositlerde yüzey hacim ilişkisi bozulur. Normal koşullarda
esnek olan eritrosit zarı, hücrenin küre şeklini alması ile
gerilmeye dayanıksız (zar kırılganlığı artar, ozmotik direnci
azalır) hale gelir. Sferositik ve kırılgan hale gelen eritrositlerin
dalak sinüzoidlerindeki asidik ve anoksik ortamda tutularak
yıkılmaları ile hemolitik anemi tablosu ortaya çıkar.
OSTEOBLASTİK GÖSTERGELER:
• Kemikte en fazla bulunan nonkollajen protein olan
osteokalsin
• Total alkalen fosfataz ve bunun kemik izoenzimi
• C-terminal ve N-terminal prokollajen I
16
40. Aşağıdakilerden hangisi şilomikron molekülünün
yapısında yer almaz?
41. Glukoz ve galaktozun emiliminde görev alan sodyummonosakkarit kotransport sisteminin spesifik
inhibitörü olan madde aşağıdakilerden hangisidir?
A) Serbest yağ asitleri
B) Fosfolipidler
C) Trigliserid
D) Apo B-48
E) Kolesterol esterleri
A) Sitokalazin B
B) Florizin
C) Tunikamisin
D) Deoksinojirimisin
E) Swainzonin
Doğru cevap: (A) Serbest yağ asitleri
Doğru cevap: (B) Florizin
Sorunun amacı; diyetsel lipidlerin katabolizması sonucu
bağırsakta oluşan şilomikronların içeriğinin bilinmesidir.
Sorunun amacı; galaktoz ve glukozun bağırsaktan
emiliminde
görev
yapan
sodyum-monosakkarit
kotransport sisteminin inhibitörlerinin bilinmesidir.
Bağırsak mukoza hücrelerinde emilen lipitler yeniden
esterleşme ve şilomikron oluşumunda rol alır. Yağ asitleri,
yağ-açil KoA sentetaz (tiyokinaz) tarafından aktif formu olan
yağ-açil KoA şekline dönüştürülür. Yağ asitleri aktive olurken
bir ATP reaksiyona girerken ürün olarak AMP çıktığı için
yaklaşık 2 ATP eşdeğeri iki adet fosfat bağı enerjisi gereklidir.
Tiyokinaz enzimi, endoplazmik retikulum, peroksizom,
mitokondri dış zarı ve mitokondri içinde bulunur.
Duodenum ve üst jejunumda besinsel şekerlerin çoğu emilir.
Glukozun bağırsak hücreleri tarafından alımı için insüline
gerek yoktur. Şekerlerin değişik emilim mekanizmaları vardır.
Örneğin galaktoz ve glukoz mukoza hücresi içine aktif
transportla alınırken bu işlemi ileri derecede özgün bir
protein (sodyum glukoz taşıyıcı-1 = SGLT-1) kompleksi olan
Na+ - monosakkarit kotransport sistemi sağlar.
Bağırsak
hücreleri
tarafından
emilmiş
olan
2monoaçilgliserol‘ler,
yağ-açil-KoA’lar
kullanılarak
açiltransferazlar
tarafından
triaçilgliserollere
dönüştürülür. Fosfolipitler ve kolesterolde benzer
şekilde esterleşir. Yeniden esterleşme düz endoplazmik
retikulumda meydana gelir.
Fruktozun bağırsaklardan emilimi ise Na+ - bağımsız
kolaylaştırılmış diffüzyon ve glukoz taşıyıcı-5 (GLUT-5)
ile olur. Monosakkaritlerin bağırsak hücrelerinden portal
dolaşıma geçişte ise, glukoz taşıyıcı-2 (GLUT-2) görev alır.
Na+ - monosakkarit kotransport sistemi bitkisel bir glikozid
olan florizin ve oubainle (Na/K ATPaz inhibitörü), Na+bağımsız kolaylaştırılmış diffüzyon ise sitokalazin B ile
inhibe edilmektedir.
Yeni sentezlenen triaçilgliserol ve kolesterol esterleri
oldukça hidrofobik olduklarından fosfolipitler, serbest
kolesterol, yağda çözünen vitaminler ile birleşerek
Apolipoprotein B-48 ile sarılır, nassent (olgunlaşmamış)
şilomikron adı verilen 0.2-1 μ çapında paketler oluştururlar.
Tunikamisin
glikoprotein
sentezini
engelleyen
bir
inhibitördür. Tunikamisin, dolikol fosfata oligosakkaritlerin
bağlanmasını engelleyerek N-glikozid oluşumunu bozar.
Deoksinojirimisin, glikozidazı inhibe ederek glikoprotein
sentezini bozar. Swainzonin; mannozidazı inhibe ederek
glikoprotein sentezini bozar.
Şilomikron, yapısında ester şeklinde bağlı halde bol
miktarda yağ asiti içermesine karşın, serbest yağ asitleri
içermez.
Şekil (Soru 40): Şilomikron sentezi
17
Sorunun amacı; methemoglobin ile ilgili özelliklerin
bilinmesidir.
42. Niasin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
Hemoglobin
(Hb)
molekülünün
yapısındaki
Ferro
demir yerine ferri (Fe+3) demir gelirse oluşan molekül
methemoglobindir. Fe+3, tirozin kalıntısı ile güçlü bir
kompleks yapar ve hemoglobinin oksijen bağlama kapasitesini
oldukça düşürürler. Hb’deki demirin okside olması ile Fe+3’ün
6. pozisyonunda oksijen yerine su taşınmaktadır. Hb
yapısındaki demirin rastlantısal olarak oksidasyonunu
eritrosit yapısında bulunan NADH-Sitokrom b5 redüktaz
(methemoglobin redüktaz) önlemektedir. Normalde bu enzim
hemoglobin demirinin redükte (ferro) halde tutulmasını sağlar.
Sonuç olarak hemoglobinin methemoglobine dönüşümünü
engelleyen enzim NADH sitokrom b5 redüktazdır. Konjenital
methemoglobinemiye neden olan durumlardan biri bu
enzimin kalıtsal eksikliğidir.
A) Biyolojik olarak aktif olan koenzim şekilleri,
nikotinamid adenin dinükleotid ve nikotinamid adenin
dinükleotid fosfattır.
B) Tirozinden sentezlenebilir.
C) Hiperlipidemi tedavisinde kullanılır.
D) Eksikliğinde Pellegra hastalığı görülür.
E) Yüksek dozda kullanılan Niasin / nikotinik asit,
hormon sensitif lipazı baskılar.
Doğru cevap: (B) Tirozinden sentezlenebilir.
Sorunun amacı, niasin ile ilgili özelliklerin bilinmesidir.
Niasin veya nikotinik asit bir piridin türevidir. Biyolojik olarak
aktif olan koenzim şekilleri, nikotinamid adenin dinükleotid
(NAD+) ve onun fosforile şekli olan nikotinamid adenin
dinükleotid fosfattır (NADP+).
Methemoglobin, Hb’in tersine siyanür zehirine karşı
daha ilgili olup, onu sıkıca bağlar. Onun için, siyanür
zehirlenmesinde Hb yapısındaki Fe+2 amil nitrit verilerek
Fe+3 haline getirilir ve methemoglobin oluşumu sağlanır.
Methemoglobin siyanürü bağlar ve siyanomethemoglobin
oluşur. Hemen arkasından hastaya tiyosülfat verilir ve
tiyosiyanat oluşturarak siyanürün vücuttan atılması sağlanır.
Methemoglobinemiyi düzeltmek için redüktan bir madde
olan Metilen Mavisi kullanılır. Burada temel amaç, siyanürün
methemoglobine bağlanması ile sitokrom oksidazı inhibe
etmesini engellemektir. Siyanür detoksifiye edilmezse,
sitokrom oksidazın (kompleks IV) oksijene elektron akışını,
yani elektron transportunu inhibe eder ve ölüme yol
açar.
Niasinin öncüsü tirozin değil triptofandır. Sınırlı miktarda
niasin, triptofan metabolizmasından sağlanır. 60 mg
triptofandan sadece 1 mg kadar nikotinik asit oluşur.
Piridoksal fosfat ve riboflavin triptofandan niasin
sentezinde koenzim olarak yer alır. Buna bağlı olarak
piridoksin ve riboflavin eksikliklerinde de niasin eksikliği
ortaya çıkabilir.
Niasin veya nikotinik asit (1.5 g/gün veya RDA�nın 100
katı dozda), dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin kaynağı
olan yağ dokusundan lipolizi güçlü bir şekilde baskılar.
Karaciğer, dolaşımdaki yağ asitlerini triaçilgliserol sentezi
için substrat olarak kullanır. Böylece niasin, karaciğerde,
çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) üretimi için gerekli
olan triaçilgliserol sentezinde azalmaya neden olur. Düşük
dansiteli lipoprotein (LDL), plazmada VLDL‛den türer.
Sonuçta, hem plazma triaçilgliserol (VLDL�de) düzeyi
hem de kolesterol (VLDL ve LDL�de) düzeyi azaltılır. Bu
nedenle niasin, VLDL ve LDL�nin birlikte yükseldiği tip II b
hiperlipoproteinemi tedavisinde kullanışlıdır.
44. Aşağıdaki enzimlerinden hangisi pankreatik
zimojenlerin ortak proteolitik aktivatörüdür?
A) Pepsin
B) Kimotripsin
C) Elastaz
D) Tripsin
E) Aminopeptidaz
iasin eksikliğinde deri, mide-bağırsak kanalı ve merkezi
sinir sistemini etkileyen ve 3D harfiyle belirtilen (Dermatit,
Diare, Demans) + tedavi edilmezse ölümle (4D) sonuçlanan
Pellegra görülür. Dermatit (keskin sınırlı, simetrik, eritemli).
Dermatitin boyundaki görünümü “Casal gerdanlığı” olarak
adlandırılır. Genel belirtiler büyümenin durması, kilo kaybı
ve anemidir. Lieberkühn kriptalarında kistik genişleme
şeklinde bağırsak lezyonları karakteristiktir.
Doğru cevap: (D) Tripsin
Sorunun amacı; proteolitik enzimlerin inaktif hallerinin
tripsin ile aktif hallerine dönüştürüldüğünün bilinmesidir.
Zimojenlerin salınımı: Pankreatik zimojenlerin salınımı ve
aktivasyonu sindirim kanalının iki polipeptid hormonu olan
kolesistokinin ve sekretin tarafından düzenlenir.
Zimojenlerin aktivasyonu: Enteropeptidaz (eski adıyla
enterokinaz) enzimi ince bağırsak yüzeyindeki mukozal
hücrelerde sentezlenir. Bu enzim pankreatik zimojen
tripsinojeni, tripsinojenin NH2-terminal kısmından
bir heksapeptidi kaldırarak tripsin haline dönüştürür.
Tripsin daha sonra diğer tripsinojen moleküllerini tripsine
dönüştürür. Böylece enteropeptidaz bir çağlayan reaksiyonlar
zinciri olarak ilerleyen proteolitik aktiviteyi başlatır, çünkü
tripsin tüm proteolitik zimojenlerin ortak aktivatörüdür.
Pepsin, tripsin, kimotripsin ve elastaz endopeptidaz,
karboksipeptidaz ve aminopeptidaz ise ektopeptidazdır.
43. Methemoglobin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğru değildir?
A) Hem molekülünün yapısındaki Fe+2 demir, yerine Fe+3
demirin gelmesiyle oluşur.
B) Hemoglobinin, methemoglobine dönüşümünü
engelleyen enzim NADH sitokrom b5 redüktazdır.
C) Oksijeni güçlü bir şekilde bağlar.
D) Siyanüre ilgisi yüksek olduğundan, siyanür
zehirlenmelerinde tedavi amacıyla kullanılır.
E) Hemoglobinden, methemoglobinemi meydana
getirmek için amil nitrit, methemoglobinemiyi
düzeltmek için metilen mavisi kullanılır.
Doğru cevap: (C) Oksijeni güçlü bir şekilde bağlar.
18
Şekil (Soru 44): Zimojenlerin aktivasyonu
Sorunun amacı; steroid hormonlarının öncülü olan
kolesterolü
sitozolden
mitokondriye
taşınmasını
sağlayan steroidojenik akut regülatör (StAR) proteininin
bilinmesidir.
45. Aşağıdaki lipidlerden hangisi gliserol içermez?
A) Sfingomiyelin
B) Fosfatidil etanolamin
C) Lesitin
D) Kardiyolipin
E) Fosfatidik asit
• Steroid hormonlar adrenal kortekste kolesterolden
sentezlenmektedir. Kolesterolün en büyük kaynağı
plazmadan gelen kolesteroldür. Kolesterol genellikle
adrenal hücre sitoplazmasında kolesterol esterleri
halinde ve lipid damlacıkları içerisinde bulunur. Steroid
hormon sentezinin ilk basamağı olan sit P450 scc
(sitokrom P450 yan zincir parçalayıcı enzim) veya diğer
adı ile 20,22-desmolaz enzim kompleksi mitokondride
bulunduğundan kolesterolün mitokondriye geçmesi
gerekmektedir. Adrenallerde ACTH arttığı zaman
sitozolik kolesteril esteraz, kolesterol yapısında yer
alan yağ asitini ayırır. Serbestleşen kolesterol, ACTH’a
bağımlı steroidojenik akut regülatör (StAR) protein ile
sitozolden mitokondriye taşınır.
Doğru cevap: (A) Sfingomiyelin
Sorunun amacı; fosfolipidlerin gliserol, sfingolipidlerin
sfingozin amino alkolünü içerdiklerinin bilinmesidir.
Fosfolipidler gliserol aminoalkolü içeren lipidlerdir.
Fosfatidik asit, triaçilgliserol sentezi sırasında da oluşan
bir ara ürün olup gliserolden türeyen en basit fosfolipittir.
Fosfatidik asit üzerine gliserol, inozitol, etanolamin, serin
ve kolin gibi birimler eklenerek değişik fosfogliseridler
sentezlenir.
Gliserol yerine bir amino alkol olan sfingozin içeren maddelere
sfingolipitler denir. Sfingozin üzerinde değişik moleküllerin
bağlanacağı iki bölge bulunur. Sfingozinin 1. bölgesine
bir yağ asidi, 2. bölgeye bir hidrojenin bağlandığı en
basit yapıya “seramid” adı verilir. Seramid, sfingomiyelin,
glukoserebroid, galaktoserebrozid, sülfatid, globozid ve
gangliyozidler başlıca sfingolipidlerdir.
• Albümin, tek bir polipeptid zincirinden oluşan
albüminin yapısında 585 aminoasit bulunmaktadır.
Plazma proteinlerinin yaklaşık %40-60’ını oluşturur.
Karaciğerde sentezlenen albümin, vücudumuzda çeşitli
moleküllerin transportunda rol oynar. Bu protein; bakır,
kalsiyum, magnezyum ve çinko gibi iyonları, bilirubini,
hem gurubunu, hormonları (steroid hormonlar,
kortizol, aldosteron, T 3 ve T 4 vb.), yağ asitlerini
(oleat ve palmitat) ve çeşitli ilaçları (salisilat, warfarin,
sülfonamidleri) taşımaktadır.
46. Steroid hormon sentezinde kolesterolün sitoplazmadan
mitokondriye taşınmasına aracılık eden protein
aşağıdakilerden hangisidir?
• Kortikosteroidler transkortin de denilen kortikosteroid
bağlayıcı globülin (CBG) ile taşınır.
A) Kortizol bağlayıcı globülin
B) Steroidojenik akut regülatör protein
C) Albümin
D) Seks hormon bağlayıcı protein
E) Karnitin
• Seks hormonu bağlayıcı globulin (SHBG): Cinsiyet
hormonlarının taşınmasından sorumludur.
• Karnitin; Yağ asitlerini (açil grupları) sitozolden
mitokondri matriksine (mitokondri iç zarından matrikse
doğru) geçişini sağlar.
Doğru cevap: (B) Steroidojenik akut regülatör protein
19
Şekil (Soru 45/1): Fosfogliseridlerin sentezi
Şekil (Soru 45/2): Sfingolipidlerin sentezi
Birçok canlı, D-glukronik asitten, L-askorbik asit
sentezleyebilir. Ancak insanda bu reaksiyonda görev alan
L-gulonolakton oksidaz enzimi bulunmadığı için C vitamini
insanlar için esansiyel olup, diyetle alınması gerekmektedir.
Vitamin C’nin aktif formu, direkt olarak askorbik asit olup,
aktivasyonu için herhangi bir işleme uğramaz.
47. Hidroksilasyon tepkimelerinde koenzim olarak rol
oynayan vitamin aşağıdakilerden hangisidir?
A) Folik asit
B) Niasin
C) Tiyamin pirofosfat
D) Pantotenik asit
E) Askorbik asit
Vitamin C, kollajenin prolin ve lizin birimlerinin
hidroksilasyonu gibi hidroksilasyon reaksiyonlarında,
koenzim olarak rol oynar. Oksidasyon- redüksiyon
tepkimelerine katılır (askorbat-dehidroaskorbat). Dopamin’den
norepinefrinin sentezinde rol alır (Dopamin � hidroksilazın
koenzimidir). Ferritin sentezi için gereklidir. Lizinden
karnitin sentezinde rol alır. Adrenal korteksde steroid
hormon sentezinde rol oynar. Tirozin yıkımında homojentisik
asit oksidaz basamağında (Fe+2 kofaktörü) gerekir.
Doğru cevap: (E) Askorbik asit
Sorunun amacı hidroksilasyon tepkimelerinde C
vitamininin koenzim olarak görev yaptığının bilinmesidir.
20
Bu vitamin plazmadaki en iyi antioksidan olup sağlık için
yararlı etkileri bulunmaktadır. Ancak unutulmaması gereken,
Vit C, hem antioksidandır, ancak fazla alındığı takdirde aynı
zamanda pro-oksidan etkili olan bir maddedir. Fazla alınan
vit C ferri formundaki (+3) değerlikli demiri, ferro (+2) haline
indirger. Bilindiği üzere serbest haldeki ferro demir, hidrojen
peroksit ile reaksiyona girerse (Fenton reaksiyonu) en tehlikeli
radikal olan hidroksil radikali oluşur.
Sorunun amacı; üre döngüsündeki hız kısıtlayıcı enzimin
aktivatörü olan N-asetilglutamatı vurgulamaktır.
Üre sentezinin (bkz şekil: soru 48) ilk iki reaksiyonu
mitokondride gerçekleşir. Karbamoil fosfat oluşumu;
karbamoil fosfat sentaz I’in kataliziyle iki molekül
ATP harcanarak gerçekleşir. Karbamoil fosfata katılan
amonyak glutamatın oksidatif deaminasyonu ile elde edilir.
Bu amonyaktan elde edilen azot atomu daha sonra üre
molekülünün azotlarından birini oluşturur. Karbamoil fosfat
sentaz I’in aktivitesi için N-asetilglutamata ihtiyaç vardır.
48. Üre döngüsünde düzenleyici enzimin aktivitesi için
gerekli olan molekül aşağıdakilerden hangisidir?
N-asetilglutamat, karbamoil fosfat sentetaz I’in esas
aktivatörüdür. Bu reaksiyon üre döngüsü reaksiyonlarının
hız kısıtlayıcı aşamasıdır. N-asetilglutamat, asetil KoA
ve glutamattan sentezlenir. Bu bileşiğin karaciğer içi
konsantrasyonu proteinden zengin bir yemekten sonra
artar ve üre sentezinin artmasına yol açar. Bu molekül,
arginin tarafından sentezi aktive edilir.
A) Fosforibozilpirofosfat
B) Pridoksal fosfat
C) N-asetil glutamat
D) Tiyamin pirofosfat
E) Argininosüksinat
Doğru cevap: (C) N-asetil glutamat
Şekil (Soru 48): Üre siklusu
21
49. Heterojen nükleer RNA’daki intronların çıkartılıp
ekzonların birleştirilmesini sağlayan protein
aşağıdakilerden hangisidir?
50. İodoasetat ve florid iyonlarının bulunduğu bir ortamda
aşağıdaki reaksiyonlardan hangisi inhibe olur?
A) Glikoliz
B) Glukoneogenez
C) Glikojenoliz
D) Glikojenez
E) Lipoliz
A) Küçük nükleer RNA
B) Mesajcı RNA
C) Ribozomal RNA
D) Taşıyıcı RNA
E) Prokaryotik RNA
Doğru cevap: (A) Küçük nükleer RNA
Doğru cevap: (A) Glikoliz
Sorunun amacı, olgun m-RNA oluşumundaki yardımcı
faktörün bilinmesidir.
Sorunun amacı; glikolizi inhibe eden antikoagülan
maddelerin bilinmesidir.
RNA polimeraz II tarafından çekirdekte sentezlenen RNA
molekülüne primer transkript veya heterojen nüklear
RNA (hnRNA) da denilmektedir. hnRNA’lar sitozolik
mRNA’da bulunan dizeleri de içerir. Bir seri modifikasyon
sonrası olgun sitoplazmik mRNA’lar oluşur. hnRNA’da
intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve eksonlar (protein
kodlayan dizeler) diye adlandırılan iki kısım bulunur. Primer
transkriptten intronlar uzaklaştırılır, ekzonlar birleştirilir ve
olgun mRNA oluşur.
Glikoliz toplam 10 reaksiyondan oluşur.
6. Reaksiyon gliseraldehid-3-fosfatın, gliseraldehid-3-fosfat
dehidrogenaz ile 1,3-bifosfogliserata dönüşmesi glikolizdeki
oksido-redüksiyon reaksiyonudur. Bu reaksiyonda sitozolik
NADH üretilmektedir. Gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz,
iodoasetat ile inhibe olur.
9. Reaksiyonda ise 2-fosfogliserat, enolaz tarafından
katalizlenen bir reaksiyon ile dehidrate olarak yüksek enerjili
bir bileşik olan fosfoenolpirüvat (PEP) meydana gelir.
Enolaz, florid iyonu ile inhibe olur. Glukoz ölçümünde
sodyum florid içeren antikoagulanlar kullanılırsa tüp içinde
meydana gelebilecek glikoliz bloke edilmiş olur.
Splicing: Ekzonların birleştirilmesine splicing denir. Bu
işlemde, genellikle snRNA’ların proteinlerle birleşmiş hali
olan snRNP’ler (small nüklear ribonükleoprotein partikülleri)
aracılığı ile iki ekzon birbirine birleştirilir.
Şekil (Soru 50): Glikoliz
22
51. Pürinlerin katabolizmasında yer alan enzimlerden
hangisinin eksikliği kombine immün yetmezliğe neden
olur?
52. Prokaryotik hücrelerde protein sentezinde ATP’nin
kullanıldığı basamak aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aminoaçil-tRNA’nın A bölgesine bağlanması:
B) Peptid bağı oluşumu
C) Translokasyon
D) Sonlanma
E) Protein sentezine katılacak olan amino asidin
tRNA’ya bağlanması
A) Guanaz
B) Pürin nükleozid fosforilaz
C) Adenozin deaminaz D) Ksantin oksidaz
E) 5’nükleotidaz
Doğru cevap: (C) Adenozin deaminaz
Doğru cevap: (E) Protein sentezine katılacak olan amino
Sorunun amacı; pürinlerin yıkımındaki adenozin
deaminaz (ADA) enziminin özelliğinin bilinmesidir.
asidin tRNA’ya bağlanması
Protein sentezinde ATP ve GTP kullanılmaktadır. Sorunun
amacı; ATP’nin kullanıldığı basamağı vurgulamaktır.
Pürin nükleotidleri, nükleotidi oluşturan bileşenlerin sırayla
ayrılması sonucu yıkılır. İnsanlarda pürinlerin katabolizması
sonucu oluşan son ürün “ürik asit”tir. Primatların dışındaki
memelilerde ürik asit allantoine oksitlenir. Allontoin ise bazı
memelilerde üre hatta amonyağa kadar parçalanabilir. Ürik
asit insanlarda pürin yıkımı son ürünüdür. Ürik asit idrarla
atılır.
Protein sentezinde bir aşamada ATP gereklidir. Diğer
aşamalarda GTP kullanılır.
• Amino asitlerin kendi tRNA’larına bağlanması:
Aminoaçil-tRNA sentetaz enzimi sağlar. Her amino
asit ve tRNA’sı için kendine özgü bir aminoaçil-tRNA
sentetaz enzimi vardır. İki aşamalı bir reaksiyonla amino
asidin tRNA’sına 3’-ucundan kovalan olarak bağlanması
sağlanır. Bu reaksiyon için ATP gereklidir ve ATP → AMP
+ PP olacak şekilde parçalanır.
Adenozin deaminaz eksikliğinde hem hücresel hem de
hümoral immünite bozulur (T ve B lenfosit fonksiyonu)
ve kombine immün yetmezlik tablosu ortaya çıkar. ADA
eksikliğinde hastalar 2 yaş altında masif infeksiyon nedeni ile
kaybedilirler.
• Aminoaçil-tRNA’nın A bölgesine bağlanması: Doğru
aminoaçil-tRNA’nın A noktasına bağlanması, uygun
kodon tanınmasını gerektirir. Bağlanma için eEF-1α ve
GTP gereklidir. Puromisin, aminoaçil-transfer RNA’ya
(tirozinil-tRNA) benzer ve A bölgesine bağlanarak
protein sentezini uzama fazında durdurur.
Adenozin deaminaz eksikliğinde, T-lenfositlerde dATP 50100 kat artar. PNP (pürin nükleozid fosforilaz) eksikliğinde
ise dGTP artışı izlenir. dATP ve dGTP ribonükleotid
redüktazı inhibe eder ve diğer deoksiribonükleotidlerin
(dCTP vb.) oluşumunu engeller. DNA sentezi ve hücre
bölünmesi engellenir. PNP eksikliği sadece T lenfosit
bozukluğu ile beraberdir. PNP eksikliği genellikle
hipoürisemi ve hipoürikozüri nedenidir. Hastalarda inozin,
guanozin, deoksiinozin ve deoksiguanozinin idrarla atılımları
artmıştır.
• Peptid bağı oluşumu: Peptid bağlarının oluşumu
peptidil transferaz tarafından katalizlenir. Peptidil
transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S
rRNA’sında bulunur. Kloramfenikol prokaryotik 50S
ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe
ederken, siklohekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S
ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eder.
Pentostatin (2-deoksikoformisin), adenozin deaminaz
enzimini inhibe ederek etki gösteren bir kemoterapötik
ajandır.
• Translokasyon (yer değiştirme): Peptid bağı
oluştuktan sonra ribozom, mRNA üzerinde 3’ucuna doğru 3 nükleotid (bir kodon) boyunca ilerler.
Şekil (Soru 51): Pürin nükleotidlerinin yıkımı
23
Bu olaya translokasyon denir. E.coli’de translokasyon
için EF-2 (UF-2) ve GTP gereklidir. Ökaryotlarda da
yer değiştirme için eEF- 2‘ye gereksinim vardır. Difteri
toksini ve Pseudomonas aeruginosa ekzotoksin
A, eEF-2’yi (eUF-2) inhibe ederek translokasyonu
engeller.
55. Aşağıdakilerden hangisi, bakteri hücrelerinde
kromozomdan ayrı olarak bulunan plazmidlerin bir
özelliği değildir?
A) F-plazmidlerin kendilerini bakteriler arasında transfer
edebilmeleri
B) R-plazmidlerin antibiyotik direnç genleri içermeleri
C) Bazı plazmidlerin ekzotoksin kodlayan gen taşımaları
D) Kendi kendilerine replike olamamaları
E) Bazı plazmidlerin organik bileşikleri parçalayan
enzimleri kodlamaları
53. İnsülin aşağıdaki olaylardan hangisini hızlandırmaz?
A) Kanda dolaşan triaçilgliserollerin yıkımı
B) Keton cisimlerinin sentezi
C) Kasta protein sentezi
D) Karaciğerde yağ asitlerinin sentezi
E) Yağ dokusuna glukoz alınması
Doğru cevap: (D) Kendi kendilerine replike olamamaları
Sorunun amacı, plazmidlerin genel özelliklerini
sorgulayan klasik bir soru. Ancak, soruda plazmidlerle
transpozonların replikasyon farklarını bilmek, soruyu
cevaplamada yeterli olmaktadır.
Doğru cevap: (B) Keton cisimlerinin sentezi
Sorunun amacı; İnsülinin temel etkilerinin bilinmesidir.
Çoğu bakteri sitoplazmasında bulunan çift iplikçikli, çember
şeklinde ve kendi kendine çoğalabilen DNA yapılarıdır. Bir
hücrede 10 – 40 kadar plazmid bulunabilir. Bulunduğu hücreye
zarar vermezler. Başka hücrelere aktarılabilirler. Hücrede
kendiliğinden ya da akridin boyalarıyla kaybedilebilirler.
Bakteri kromozomu ile birleşebilenlere epizom adı verilir.
Esansiyel bilgiler plazmidle aktarılamaz.
Keton cisimlerinin sentezi (ketojenez), katabolik bir yol
olup; glukagon etkisi ile uzamış açlık, diyabetik ketoasidoz
sırasında karaciğerde meydana gelir.
İnsülin, lipojenezi uyaran bir hormon olduğu için, karaciğer
ve yağ dokusunda yağ asitlerinin sentezini arttırır.
Kasta ve diğer dokularda protein sentezi, insülin tarafından
uyarılır.
@
İnsülin, lipoprotein lipazın aktivitesini artırarak, kanda
dolaşan trigliseridlerin yıkılmasını ve yağ dokusuna
girerek depolanmalarını arttırır.
ü Antibiyotik direnci
ü Dezenfektanlara direnç
ü Redüktaz enzimi ile civa, gümüş gibi ağır metallere
direnç
ü UV ışınlarına direnç
ü Virülans faktörleri (pili vb.)
ü Toksin yapımı (E.coli labil ve stabil enterotoksinleri,
S. aureus eksfolyatif toksini, C. tetani tetanospazmini vb.)
ü Bakteriyosin yapımı
ü Biyokimyasal özellikler
ü Bitkilerde farklı etkilere yol açan (tümör oluşumu,
azot tutulumu vb.)
Yağ dokusuna glukoz alınması; Kas ve yağ dokusuna
glukozun girişi, insülin gerektiren tek taşıyıcı olan GLUT
4 sayesinde artar.
54. Bağırsaklarda safra asitlerini bağlayıp kolesterol
düzeylerini azaltan ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
A) Lovastatin
C) Avasimib
E) Heparin
PLAZMİDLERİN KODLADIĞI ETKİNLİKLER
B) Ezetimib
D) Kolestiramin
Doğru cevap: (D) Kolestiramin
Sorunun
amacı,
kolesterolü
azaltan
ilaçlardan
kolestiraminin etki mekanizmasını vurgulamaktır.
• F-plazmidleri kendilerini bakteriler arasında transfer
edebilirler.
• R-plazmidleri antibiyotik direnç genlerini taşırlar.
• Bazı plazmidler ekzotoksin kodlayan gen taşıyabilirler.
• Plazmidlerin tümünün ortak özelliklerinden birisi; kendi
kendilerine replike olmalarıdır.
• Bazı plazmidler organik bileşikleri parçalayan enzimler
kodlayabilirler.
• Kolestiramin: Bir safra reçinesi olup bağırsaklarda
safra asitlerini bağlayıp, enterohepatik dolaşıma
katılmasını engeller. Böylece geri emilemeyen safra
asitleri dışkı ile atılır. Sonuç olarak vücutta safra asitleri
azalınca, kolesterolün büyük kısmı karaciğerde, safra
asit sentezine katıldığından kandaki kolesterol düşer.
• Ezetimib: Kolesterolun bağırsaklardan emilimini
azaltarak etki eden bir ilaçtır.
56. Karbapenem
direnci
nedeniyle
hastane
infeksiyonlarının tedavisinde sorun oluşturan bakteri
aşağıdakilerden hangisidir?
• Lovastatin, simvastatin, fluvastatin, pravastatin,
rosuvastatin ve atorvastatin gibi statin grubu ilaçlar
HMG KoA redüktaz enziminin geri dönüşümlü ve
yarışmalı inhibitörleridir.
I. Streptococcus pneumoniae
II. Stenotrophomonas maltophilia
III. Pseudomonas aeruginosa
IV. Metisiline duyarlı Staphylococcus aureus
• Avasimib: Hücre içinde kolesterolü esterleştiren ACAT
enziminin inhibitörüdür.
• Heparin: Lipoprotein lipaz enzimini aktive eder.
A) Yalnızca II
C) II, III ve IV
E) Yalnızca III
Doğru cevap: (B) II ve III
24
B) II ve III
D) I ve II
Sorunun amacı, son yıllarda geniş spektrumu nedeniyle
hem gram pozitif hem de gram negatif bakterilerde
seçkin tedavi olan karbapenemlerin kullanım alanlarını
sorgulamaktır.
Bakteriler ve mantarlar hücre duvarı yapısı içermektedirler.
Gram pozitif bakterilerin duvarında peptidoglikan, teikoik
asit gibi komponentler bulunurken; gram negatif duvarında
dış membran, periplazmik aralık, peptidoglikan yapısı
bulunmaktadır. Mantarların duvar yapısında ise kitin, glukan,
mannan ve galaktomannan yapıları bulunabilmektedir.
Karbapenemler, etki spektrumları en geniş beta laktamlardır.
Stenotrophomonas cinsi bakteriler doğal olarak
karbapenemlere dirençlidir. Pseudomonas aeruginosa
ve Acinetobacter baumannii karbapenemlere kazanılmış
direnç geliştirebilmektedir (dış membran porin direnci).
Karbapenemlere direnç, metallobetalaktamazlar (özellikle
çinko içerenler) ve OXA cinsi beta laktamazlarla ortaya
çıkabilmektedir.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Sitoplazmik membranda ergosterol içerme özelliği
mantarlara ait bir özelliktir.
• Bakteriler ve mantarlar hücre duvarı yapısı
içermektedirler.
• Mantaların mitokondrisi bulunmasına rağmen bakterilerin
mitokondrisi yoktur.
Seçeneklerde adı geçen diğer iki bakteri gram pozitif
koklardır. Bunlardan Streptococcus pneumoniae’de
penisilin bağlayan protein değişimi ile doğal penisilinler
ve sefalosporinlere direnç gelişimi görülse de bu durum
karbapenemler için söz konusu değildir. Metisiline dirençli
stafilokoklar karbapenemlere de dirençlidir. Bununla birlikte,
seçeneklerde bulunan metisilin duyarlı stafilokoklarda
karbapenem direnci yoktur.
• Çekirdekçik varlığı; mantarlara ait bir özelliktir.
• Ribozomal ünitelerin büyüklüğü; bakteri ve mantarlarda
farklıdır. Bakterilerde ribozomal ünite büyüklüğü 70S
iken, mantarlarda 80S büyüklüğündedir.
57. Aşağıdakilerden hangisi bakteri hücresi ile mantar
hücre yapısının ortak özelliklerinden biridir?
A) Sitoplazmik membranda ergosterol içermeleri
B) Hücre duvarı içermeleri
C) Mitokondrilerin yapı ve fonksiyonu
D) Çekirdekçik varlığı
E) Ribozomal ünitelerin büyüklüğü
Şekil (Soru 57/1): Gram (+) ve (-) hücre duvarı yapısı
Doğru cevap: (B) Hücre duvarı içermeleri
Sorunun amacı, bakteri ve mantarların ortak ve
farklı özelliklerini vurgulamaktır. Bu soru, son
yıllarda sıkça sorulmaya başlanan “mikroorganizma
karşılaştırmalarının” benzeri olan bir örnektir.
Şekil (Soru 57/2): Mantar hücre yapısı
25
58. Bir anaokulunda altı öğrencide ateş, kanlı ishal, peteşi ve
purpura ile seyreden bir klinik tablo meydana gelmiştir.
Çocuklardan ikisinde hemolitik anemi ve böbrek yetmezliği
tabloya eklenmiştir. Dışkı incelemesinde fekal lökosit ve
parazit saptanmamıştır.
Doğru cevap: (A) Borrelia burgdorferi/Kene ısırığı
Sorunun amacı, artropodla bulaşan mikroorganizmaların
kliniğini sorgulamaktır. Sık sorulan bir soru olmamakla
birlikte, son yıllarda namı artıyor.
Borrelia burgdorferi, kene ısırığı ile bulaşan bir spirokettir.
Hastalık kene ısırığından yaklaşık 7 gün sonra ısırık yerinde
tipik bir lezyon gelişmesi ile başlar. Bu lezyon oldukça geniş
boyutlara ulaşabilen ortası soluk bir deri döküntüsüdür ve tanı
koydurucudur (eritema migrans). Bakteri bu lezyondan
gösterilebilir ve izole edilebilir. Lezyon kendiliğinden
iyileşebilir.
Bu vakalardan sorumlu en olası etken aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Entamoeba histolytica
B) Bacillus cereus
C) Salmonella enteritidis
D) Enterohemorajik Escherichia coli
E) Shigella dysenteriae
İkinci dönemde, nörolojik tutulum (Bell paralizisi vb.),
ensefalit, miyozit, KVS tutulumu (AV bloklar, perikardit,
miyokardit) görülebilir. Bannwarth sendromu (Bell paralizisi
+ meningoradikülonevrit) en sık nörolojik bulgudur. Hafif
bulgularla giden bir menenjit belirlenebilir.
Doğru cevap: (D) Enterohemorajik Escherichia coli
Sorunun amacı, klinik ve basit dışkı değerlendirmesi
ile ishal etkenlerini sorgulamaktır. Hemolitik üremik
sendrom (HÜS)’a neden olan etkenleri bilen hekimlerin
kolayca cevaplayabileceği bir sorudur.
Üçüncü evrede, kronik atrofik dermatit (akrodermatitis
kronika atroficans), artrit, morfea lezyonları oluşabilir. Büyük
eklemlerde kronik oligo ya da poliartritler (arteritli artrit)
gelişir. Artralji tipik olarak aspirine yanıt vermez.
ENTEROHEMORAJİK ESCHERICHIA COLI
(EHEC, KOLON)
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
Verositotoksin (Shiga-like toksin) oluşturur. Sitotoksik etkilidir.
Bağırsak ve böbrek hücrelerinde Gb3 (globotriasilseramid)
reseptörlerine bağlanır. Toksin üretimi lizojenik faj
kontrolündedir. Besinler ve süt ile yayılabilir. İyi pişmemiş
hayvan etleriyle (hamburger) oluşan olgular ve salgınlar
sıktır. Kanlı-sulu ishal oluşturur. Asıl önemli nokta, bu toksinin
etkisiyle HÜS ve trombotik trombositopenik purpura (TTP)
oluşabilmesidir. En sık suşu, O157- H7 serotipidir; fakat başka
serotipler de hemorajik ishal oluşturabilirler.
• Borrelia burgdorferi; kene ısırığı ile bulaşı takiben,
deride eritema migrans adı verilen lezyonlar ve artritler
sıklıkla kliniğe eşlik etmektedir.
• Rickettsia prowazekii; bit ısırığı ile bulaşarak epidemik
tifüs adı verilen peteşi ve kanamalarla seyreden, yaygın
klinik tabloya neden olabilir.
• Leptospira interrogans; fare gibi kemirgenlerin idrarıyla
kirlenmiş su teması ile bulaşan, hepatit ve skleral
hemorajiye neden olan bir spirokettir.
Laboratuvarda, hücre kültürlerine toksik etki, serolojik
tanımlama ya da sorbitolü fermente etmemeleriyle (sorbitollü
Mac Conkey besiyeri) belirlenebilirler. Tedavisinde antibiyotik
kullanımı kontrendikedir.
• Francisella tularensis; kene ısırığı, ormanda kirli su
içme, inhalasyon gibi pek çok yolla bulaşan ve glandüler
tutulumlara neden olan bir bakteridir.
• Babesia microti; kene ısırığı ile bulaşan ve ateş
nöbetlerine neden olan bir protozoondur.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Entamoeba histolytica; ampli dizanteri etkenidir. Kanlı
ve mukuslu ishalle gelen hastalarda akla gelmelidir.
Dışkıda az lökosit görülmesi tipiktir.
60. Elli altı yaşında, böbrek transplantasyonlu bir hasta
ateş, konfüzyon, baş ağrısı, ishal, öksürük ve balgam ile
hastaneye başvuruyor. Yapılan tetkiklerde, hastada akciğer
grafisinde lober infiltrasyon, hiponatremi saptanıyor; ancak
balgamdan yapılan Gram boyamada ve rutin bakteriyolojik
kültürlerde bakteri saptanamıyor.
• Bacillus cereus; ısıya duyarlı toksini sulu ishal
etkenidir.
• Salmonella enteritidis; hayvan kaynaklı lökositli ishal
etkenidir.
• Enterohemorajik Escherichia coli; verositotoksini ile
kanlı ve sulu ishale neden olan ayrıca; HÜS ve trombotik
trombositopenik purpuraya neden olabilir.
Yukarıda tanımlanan olguya neden olan bakterinin en
önemli virülans faktörü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kapsül
B) Kord faktör
C) Ekzotoksin
D) Piyosiyanin
E) Hücre içi üreme
• Shigella dysenteriae; kanlı ve mukuslu ishal etkenidir.
HÜS’e neden olabilir.
59. On yaşında bir çocuk ateş, kas ve eklem ağrıları ile
polikliniğe başvurmuştur. Yapılan muayenede bacağının
ön yüzünde halka şeklinde yayılan, ortası hedef tahtası
şeklinde koyulaşmış eritematöz döküntü saptanmıştır.
Doğru cevap: (E) Hücre içi üreme
Sorunun amacı, Legionella pnömonisini klinik olarak
tanımlayıp fakültatif hücre içi patojen olduğunu
sorgulamaktır.
Bu tabloya neden olabilecek en olası etken ve bulaş
yolu aşağıdakilerden hangisidir?
Legionella pneumophila; havalandırma sistemlerini kolonize
eder, kontamine su partikülleri ile hava yolundan bulaşma
ile hastalık oluşturur, insandan insana bulaşma olmaz.
Soğutma kuleleri, duşlar, su depoları, klimalar kolonizasyon
A) Borrelia burgdorferi/Kene ısırığı
B) Rickettsia prowazekii/Bit ısırığı
C) Leptospira interrogans/Kemirgen ısırığı
D) Francisella tularensis/Kene ısırığı
E) Babesia microti/Kene ısırığı
26
açısından uygun ortamlardır. Hastalık Lejyoner hastalığı
adını alır. Virülansında; kompleman (C3b) reseptörlerine
bağlanarak hücreye girmesi ve Mip proteini adı verilen ve
fagosit içinde çoğalarak makrofajı öldürmeye yardım eden
bir yapı sorumludur. Özellikle immünitesi bozuk kişilerde
hastalık oluşur. Ağır, mortalitesi yüksek bir atipik pnömoni
kliniğine yol açar. Baş ağrısı olması; yaşlı, alkolik veya sigara
içen hasta grubunda ciddi seyretmesi, hiponatremi, ishal,
beta laktam antibiyotiklere yanıtsızlık, karaciğer ve böbrek
fonksiyonlarının bozulması gibi bulgular uyarıcı olmalıdır.
Tanıda; balgamda Gram boyama ile bakteri görülmemesi
ve rutin kültürlerde ürememesi önemlidir.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Bruselloz; hayvanlardan genellikle temas, inhalasyon ve
süt ürünleri ile bulaşan, ateş titreme ve eklem ağrıları ile
seyreden bir klinik tablodur.
• Bağırsak şarbonu; kontamine besinlerin alınmasıyla
oluşur. En nadir formdur. İleum ve çekumda toksin
etkisi ile ülserler toksik tablo, akut batın, kanlı kusma
ve diyare ile olguların 1/3-2/3’ü kaybedilir.
• Lejyonelloz; genellikle su partikülleri ile havalandırma
sistemleri ve duşlardan bulaşan ve ağır ölümcül
pnömonilere neden olan bir etkendir.
• Tetanoz; kirli bir yaralanma sonrası toksini ile yüzden
trismus gibi bulgularla başlayan ve aşağı doğru yayılan
spazmlara neden olan bir bakteridir.
• Botulizm; konservelerle bulaşan ve yüzden başlayan
ve aşağı doğru yayılan paralizilere neden olan bir klinik
tablodur.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Kapsül; pnömokok gibi bakterilerin en önemli virülans
faktrüdür.
• Kord faktör; Mycobacterium tuberculosis’in fagositozu
önleyen en önemli virülans faktörlerinden birisidir.
• Ekzotoksin; Bordetella pertussis gibi bakterilerin virülans
faktörleridir.
62. Aşağıdakilerden hangisi sifiliz tanısında kullanılan
floresan treponemal absorbsiyon testi için bir kullanım
endikasyonu değildir?
• Piyosiyanin; Pseudomonas aeruginosa’nın virülans
faktörüdür.
• Hücre içi üreme; Legionella ve Mycobacterium gibi
bazı solunum yolu patojenlerinin en önemli virülans
faktörüdür.
A) Konjenital sifiliz tanısı
B) Sifiliz tanısının doğrulanması
C) Sifilizin erken tanısı
D) Sifiliz tedavisinin takibi
E) Gom dönemi sifiliz tanısı
Doğru cevap: (D) Sifiliz tedavisinin takibi
61. Yirmi beş yaşında bir kadın hasta ev yapımı konserve
yedikten 18 saat sonra kusma, yaygın flask paralizi, diplopi,
dizartri, solunum bozukluğu ve mekanik ventilasyon
gereksinimi nedeniyle hospitalize edilmiştir.
Sorunun amacı, sifiliz tanısında kullanılan testlerin
kullanım amacını sorgulamaktır. Spesifik testlerin
kullanılmadığı üç yeri bilmeliyiz. Bunlar tarama, tedavi
takibi ve nörosifilizdir.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Bruselloz
C) Lejyonelloz
SİFİLİZ TANI
B) Bağırsak şarbonu
D) Tetanoz
E) Botulizm
Primer, sekonder ve konjenital sifilizdeki lezyonlardan
karanlık saha incelemesi faydalıdır; ama bunun için ağız
içi lezyonlar uygun değildir. Serolojik tanıda non-treponemal
testler ve trepanomal testler kullanılır.
Doğru cevap: (E) Botulizm
Sorunun amacı, gıda ile bulaşan ve paralizilerle seyreden
botulismusu klinik olarak sorgulamaktır.
1) Non-spesifik testler: Bunlar RPR, VDRL testleridir.
Uygulanmaları kolay, hızlı ve ucuzdur. Tarama testi
olarak kullanılırlar. Bu testler primer ve sekonder
sifilizde pozitiftir. Tedavi ile primer sifilizden 1 yıl,
sekonder sifilizden ise 2 yıl sonra negatifleştikleri için
tedavinin takibinde kullanılırlar. Nörosifiliz tanısında
BOS’ta VDRL araştırılabilir. Sifilizli bir anneden doğan
bir bebeğin RPR testinin pozitif bulunması kesin
hastalık anlamına gelmez. Titre giderek düşerse
antikorlar anneden geçmiştir. Sebat eder veya artarsa
yenidoğanın hasta olduğu kabul edilir. Bununla birlikte,
RPR sonucu ne olursa olsun sifilizli anneden doğan bütün
yenidoğanlar tedavi edilmelidir.
Clostridium botulinum; botulismus etkenidir. Toprakta
yaygın olan sporların besinlere bulaşmasıyla, bunlarla
uygun olmayan tarzda yapılan konservelerle, sucuk ve
jambon ile bulaşır. Konserve gıdalar bu konuda en büyük
riski oluştururlar. Sporlar yüksek tuz yoğunluğunda ölürler
ve toksin kaynatma ile 10 dakikada etkisini kaybeder. Bu
koşullar sağlanamıyorsa risk var demektir. Bu besinlerde
çoğalan bakteriler toksin üretir ve bu toksin alındığında
hastalık ortaya çıkar. Toksin gastrointestinal sistemden
emilerek periferik sinirlere ulaşır. Nöromusküler bileşkedeki
kolinerjik reseptörlere, postganglionik parasempatik sinir
uçlarına, otonom ganglionlara bağlanır, sinir hücresine girer
ve dönüşümsüz olarak asetil kolin salınımını inhibe eder.
Sonuçta paralizi (özellikle kafa çiftlerinde) gelişir.
2) Spesifik testler: TPHA (T.pallidum hemaglütinasyon),
MHATP (T.pallidum mikrohemaglütinasyon) FTA-ABS
(Floresan T.pallidum antikor absorbsiyon), TPI (T.pallidum
immobilizasyon) primer sifiliz döneminde pozitifleşir (en
erken yükselen) ve ömür boyu pozitif kalır. Konjenital
infeksiyon tanısında kullanılan testlerdir. Rutinde
kullanılan testler içinde en spesifik olanı FTA-ABS testidir.
Spesifik testler ömür boyu pozitif kaldığından tedavinin
takibinde ya da yeniden infeksiyonun tanısında
kullanılamaz. Son yıllarda rutin tanıda TP-PA ve EIA
testleri yaygın olarak kullanılmaktadır.
Tablo genelde salgınlar halinde ortaya çıkar. Bulgular
genelde besin alınmasından 18-36 saat sonra ortaya çıkar.
İlk bulgular ağız kuruluğu, pupiller dilatasyon, bulanık
görme ve diplopidir. Yumuşak damak felci (burundan su/
besin gelmesi), konuşma bozuklukları ve takiben solunum
yetmezliği gelişir. Şuur açıktır; ateş, duyu kaybı yoktur.
27
Tanısında; hücre kültüründe üretilmesi altın standart olsa
da kolay olmadığından ve duyarlılığı düşük olduğundan
fazla önerilmez. Antijen varlığı, ELISA ve DFA ile aranabilir.
Günümüzde spesifik ve duyarlı olması nedeniyle nükleik
asit testleri sıklıkla kullanılmaktadır. Antikor yanıtı ve iyotla
boyayarak hücre sitoplazmasında tipik inklüzyon cisimlerini
aramak tanıda yardımcı olabilir.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Konjenital sifiliz tanısında en hızlı pozitifleşen test FTAABS testidir.
• Sifiliz tanısının konfirmasyonunda (doğrulanmasında) en
spesifik test FTA-ABS testidir.
• Sifilizin erken tanısında en ızlı pozitifleşen FTA-ABS
testidir.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Sifiliz tedavisinin takibinde VDRL ve RPR testi
kullanılır.
• Candida albicans; vulvovajinite neden olmaktadır.
Hasta genel olarak beyaz akıntı ile gelir ve akıntıda
pseudohifalar görülmesi tipiktir.
• Chlamydia trachomatis; genital infeksiyonlarda en sık
saptanan etkendir. Gram boyama ile boyanmaz ve in vitro
yapay kültürlerde üremez. Akıntıda sitoplazmik inklüzyon
cisimciği görülmesi tipiktir.
• Adenovirüs; üretrit gibi genital infeksiyonlara neden olan
bir virüstür. Tanıda çekirdekte inklüzyon görülür.
• Treponema pallidum; genitalde ağrısız lezyonlara
neden olan ve daha sonra deri, lenf bezleri ve karaciğer,
kalp, beyin gibi organlara da yayılabilen bir bakteridir.
Tanısında, şankr lezyonundan alınan örnekte karanlık
alanda spiroketler görülebilir.
• Neisseria gonorrhoeae; genitalde üretrit, servisit gibi
pek çok klinik tabloya neden olmaktadır. genital akıntıda
Gram boyamada bol lökosit ve gram negatif diplokoklar
görülmesi ve Thayer-Martin besiyerinde üremesi
tipiktir.
• Gom dönemi sifiliz tanısında da FTA-ABS testi
kullanılabilir.
Tablo (Soru 62): Sifiliz için diyagnostik testler
Diyagnostik
Test
Kullanılan Metod
Mikroskop
Karanlık alan mikroskobisi, Fluoresan
antikor testi (FAT)
Kültür
Üretilemez
Nontreponemal testler
• Venereal Disease Research
Laboratory (VDRL)
• Rapid plasma rengin (RPR)
Seroloji
Treponemal testler
• Fluorescent treponemal antibody
absorption (FTA-ABS)
• T.pallidum için mikrohemaglutinasyon
testi (MHA-TP)
• TP-PA (partikül aglütinasyon)
• EİA
64. Otuz yedi yaşında AIDS’li bir hasta; kognitif, motor ve
görme ile ilgili bozukluklar nedeniyle başvurmuş ve hastada
progressif multifokal lökoensefalopati saptanmıştır.
Yukardaki tabloya neden olan en olası etken
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sitomegalovirüs
B) İnsan immünyetmezlik virüsü
C) İnsan herpes virüs 6
D) Toksoplasma gondii
E) JC virüs
63. Üretral akıntı yakınmasıyla gelen bir hastada, akıntı
yaymasından yapılan Gram boyamada bol nötrofil
saptanıyor, ancak bakteri görülemiyor. Sitolojik incelemede
intrasitoplazmik inklüzyon cisimcikleri saptanıyor.
Doğru cevap: (E) JC virüs
Bu hastada etken olarak öncelikle aşağıdaki
mikroorganizmalardan hangisi düşünülmelidir?
Sorunun amacı, HIV infeksiyonunda gelişebilen
ensefalopatilerin ayırıcı tanısını sorgulamaktır. Soruda,
bilinmesi en zor ensefalopatilerden birisi sorulmuştur.
Doğrudan bilgi gerektiren bir soru.
A) Candida albicans
B) Chlamydia trachomatis
C) Adenovirüs
D) Treponema pallidum
E) Neisseria gonorrhoeae
JC virüsü, immünsüpresse, özellikle HIV infekte
konakta progressif multifokal ensefalopati oluşturur.
Astrositlerde transformansyon, oligodendrositlerde yıkımla
demiyelinizasyona yol açar. In situ hibridizasyon ve PCR ile
tanı konulabilir, özgül tedavisi yoktur.
Doğru cevap: (B) Chlamydia trachomatis
Sorunun amacı, genital infeksiyonların ayırıcı tanısını
sorgulamaktır. Chlamydia türlerinin birçok özellikleri
açısından virüslere benzediğini bilen bir meslektaşımız
soruyu kolayca cevaplayabilir.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Sitomegalovirüs; AIDS’lilerde ventrikülitin de eşlik ettiği
nekrotizan ensefalite neden olabilir.
• İnsan immün yetmezlik virüsü; demansın eşlik ettiği
ensefalopatiye neden olabilir.
• İnsan herpes virüs 6;AIDS’lilerde ağır süperinfeksiyonlara
neden olabilmekle birlikte ensefalopatiye neden olması
beklenmez.
• Toksoplasma gondii; AIDS’lilerde en sık görülen
ensefalit etkenidir.
• JC virüs; AIDS’lilerde progressif multifokal
lokoensefalopatiye neden olabilir.
Chlamydia trachomatis; özellikle gelişmiş ülkelerde cinsel
temasla bulaşan hastalıkların önemli etkenlerinden biri
konumuna gelmiştir. Erkekte non-gonokoksik üretrit, postgonokoksik üretrit ve epididimitin en sık nedenidir. Ayrıca
bu infeksiyonlarla Reiter sendromu da gelişebilmektedir.
Kadınlarda çoğu asemptomatiktir. Pürülan servisit ve akut
üretral sendromun en sık nedenidir. Pelvik inflamatuvar
hastalık (PIH) ve Fitz-Hugh-Curtis (perihepatit) sendromunda
da önemli etkendir. PIH’nin en sık saptanan etkenidir. PIH
sonrası infertilite gelişebilir.
28
66. Yirmi bir yaşında bir hastaya Herpes simpleks virüs tip
2 infeksiyonu nedeniyle virüsün erken protein sentezini
inhibe eden bir antiviral tedavi başlanmıştır.
65. Aşağıda birlikte verilen virüslerden hangileri alt
solunum yolu infeksiyonuna neden olabilir?
A) Solunum sinsityal virüs, Sitomegalovirüs,
Rhabdovirüs, Flavivirüs
B) Parainfluenza virüs, Kızamık virüsü, Varicella zoster
virüsü, İnsan papilloma virüs
C) İnfluenza virüs, Solunum sinsityal virüs, Adenovirüs,
Metapneumovirüs
D) Coronavirüs, Metapneumovirüs, JC virüs, Nairovirüs
E) Rotavirüs, Astrovirüs, Arenavirüs, İnfluenza virüs
Erken proteinlerin Herpes virüslerin replikasyonundaki
rolü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toparlanma
B) Kapsid sentezi
C) Çekirdeğe penetrasyon
D) Viral DNA sentezi
E) Viral peplomer sentezi
Doğru cevap: (C) İnfluenza virüs, Solunum sinsityal virüs,
Doğru cevap: (D) Viral DNA sentezi
Adenovirüs, Metapneumovirüs
Sorunun amacı, viral replikasyonu sorgulamaktır. Son
yıllarda sorulmasını beklediğimiz mantık gerektiren bir
Temel Viroloji sorusudur. Virüsler önce viral genom ve
enzimlerini, daha sonra kapsid proteinlerini sentezlerler.
Sorunun amacı, solunum yolu virüslerini sorgulmaktır.
Soruyu zorlaştıran faktörler, her seçenekte 4 virüsün
verilmesi ve birçoğunun solunum yolu infeksiyonuna
neden olmasıdır.
• Adenovirüs → Alt ve üst solunum yolu infeksiyonu
Bir virüs hücreye girdikten sonra infeksiyon başlangıcından ilk
hücre içi infeksiyöz viral partikülün görülmesine kadar geçen
süre “eclipse” (tutulma periyodu), ilk hücre dışı olgun
virüsün görülmesine kadar geçen süre latent periyod olarak
tanımlanır.
• Metapneumovirüs u Özellikle çocuklarda alt solunum
yolu infeksiyonu
HERPES VİRÜS REPLİKASYON BASAMAKLARI
• İnfluenza virüs → Alt solunum yolu infeksiyonu
• Solunum sinsityal virüs → Özellikle çocuklarda alt
solunum yolu infeksiyonu
• Solunum sinsisyal virüs → Alt solunum yolu
infeksiyonu
• Virüs taneciğinin hücre zarına tutunması
• Sitomegalovirüs → Alt solunum yolu infeksiyonu
• Virüsün hücre içine penetrasyonu
• Rhabdovirüs → MSS infeksiyonu
• Viral genomun kapsitden sıyrılması
• Flavivirüs → MSS infeksiyonu
• Viral ürünlerin sentezi
• Parainfluenza virüs → Nadiren alt solunum yolu,
genellikle ÜSYİ
Ø Erken viral mRNA sentezi
Ø Erken viral protein (replikasyon enzimleri) sentezi
• Kızamık virüsü → Alt solunum yolu infeksiyonu
Ø Viral genom replikasyonu
• Varicella zoster virüsü → Alt solunum yolu
infeksiyonu
Ø Geç viral mRNA sentezi
• İnsan papilloma virüs → Deri ve mukoza infeksiyonu
Ø Geç viral protein (kapsit) sentezi
• Coronavirüs → Alt ve üst solunum yolu infeksiyonu
• Progeni (viryon derlenmesi)
• JC virüs → MSS infeksiyonu
• Hücreden viryonun salınması
• Nairovirüs → Yaygın infeksiyon
• Rotavirüs → Gastrointestinal infeksiyon
• Astrovirüs → Gastrointestinal infeksiyon
• Arenavirüs → Yaygın infeksiyon
A- Zarflı virüs hücre yüzeyine tutunur.
B- Virüs füzyonla hücre içine alınır
C- Virüs kapsitinden sıyrılır.
D- Nükleik asid ve kapsit molekülleri ayrı ayrı sentezlenir.
E- Her bir kapsit bir nükleik asildle birleşir (progeni)
F- Virüs hücre zarından aldığı lipidlerle kendine zarf yapar ve
tomurcuklanarak atılır.
Şekil (Soru 66): Zarflı virüs replikasyon şeması
29
67. Dördüncü sınıfta staj yapan bir tıp öğrencisinin eline bir
hastaya ait iğne batmıştır. Aynı gün içerisinde öğrencinin
hepatit paneli çalışılmış ve aşağıdaki sonuçlar elde
edilmiştir:
HBsAg
Anti-HBs
Anti-HBc IgM
Anti HBc IgG
Anti-HCV
Anti-HAV IgG
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Akut HAV infeksiyonunda anti-HAV IgM pozitifliği
saptanmaktadır.
• Akut HBV infeksiyonunda anti-HBc IgM pozitif, HBsAg
pozitif, HBeAg pozitif olabilir.
: Negatif
: Pozitif
: Negatif
: Negatif
: Negatif
: Pozitif
• Kronik HBV infeksiyonunda; HBsAg pozitif, anti-HBc IgG
pozitiftir.
• Geçirilmiş HBV infeksiyonunda anti-HBs antikoru pozitif
ve anti-HBc IgG pozitiftir.
• HAV ve HBV’ye karşı aşılanmada anti-HAV IgG ve
anti-HBs pozitif diğer antijen ve antikorlar negatif olarak
saptanmaktadır.
Yukardaki sonuçlara göre en uygun değerlendirme
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut hepatit A virüsü infeksiyonu
B) Akut hepatit B virüsü infeksiyonu
C) Kronik hepatit B virüsü infeksiyonu
D) Geçirilmiş hepatit B virüsü infeksiyonu
E) Hepatit A virüsü ve hepatit B virüsü için aşılanmış
68. Aşağıdakilerden hangisi Candida albicans’a ait bir
patojenite faktörü değildir?
A) Fosfolipaz sentezi
B) Toksin sentezi
C) Sferül oluşumu
D) Küf-maya dimorfizmi
E) Biyofilm üretimi
Doğru cevap: (E) Hepatit A virüsü ve hepatit B virüsü için
aşılanmış
Sorunun amacı, hepatit profilinin yorumlanmasını
sorgulamaktır. Klasikleşmiş bir soru formatı.
Doğru cevap: (C) Sferül oluşumu
HBsAg, hepatit B virüs infeksiyonu sırasında ilk ortaya çıkan
antijendir. Klinik bulgular belirmeden yaklaşık 1 ay önce
serumda saptanabilir. Akut olgularda 2-6 ayda kaybolur. AntiHBs gelişir ve ömür boyu pozitif kalır. Anti-HBs bağışıklığı
gösterir. İkisi bir arada kanda bulunmaz. HBsAg 6 ay
sonrasında kaybolmazsa ve anti-HBs gelişmemesi, kronik
infeksiyonu gösterir.
Sorunun amacı, Candida albicans’ın patogenezinde rol
alan virülans faktörlerini sorgulamaktır.
Candidia albicans; floralarımızda bulunan ve genellikle
immün süpresse hastalarda deri ve mukoza infeksiyonlarına
neden olan bir maya mantarıdır. Adezyon, biyofilm oluşumu,
fenotipik değişim, hidrofobisite, toksinler, hemoliz, enzimler
gibi pek çok virülans faktörü bulunmaktadır. Özellikle kapsül
yapısı ve melanin üretimi gibi özelliklerinin bulunmaması ile
Cryptococcus neoformans’tan ayrılır.
HBsAg kaybolup anti-HBs ortaya çıkana kadar bir süre
serumda ikisi de saptanamayabilir; bu döneme pencere
dönemi adı verilir. HBcAg hepatositlerde saptanırken, rutin
metotlarla serumda belirlenemez. Anti-HBc IgM, akut HBV
infeksiyonunun göstergesidir. Akut infeksiyonun pencere
döneminde anti-HBc IgM saptanarak tanı konulabilir. Anti-HBc
IgG varlığı ömür boyu devam eder fakat koruyucu değildir.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Fosfolipaz sentezi; Candida albicans’ın patogenezinde
rol oynamaktadır.
• Toksin sentezi Candida albicans’ın patogenezinde rol
oynamaktadır.
HBeAg viral replikasyon ve bulaştırıcılığın bir göstergesidir.
HBeAg kaybolur, anti-HBe gelişirken klinik ve laboratuvar
bulgularda geçici bir kötüleşme olabilir. Replikasyonun
göstergeleri HBV DNA, DNA polimeraz ve HBeAg’dir.
Duyarlılığı en yüksek olan HBV DNA, duyarlılığı en düşük
olan ise HBeAg’dir.
• Sferül oluşturulması;
patogenezinde rol alır.
Coccidioides
immitis’ın
• Küf-maya dimorfizmi; Candida albicans’ın patogenezinde
rol oynamaktadır.
• Biyofilm üretimi; Candida albicans’ın patogenezinde rol
oynamaktadır.
Tablo (Soru 67): Hepatit B serolojisi yorumları
HBs Ag
Anti HBc G
Anti HBc M
HBe Ag
Anti HBe
Anti HBs
Yorum
+
+
+
+
-
-
Akut HBV hepatiti
+
+
-
+/-
+/-
-
Kronik enfeksiyon
-
+
+
-
+
-
Pencere dönemi
-
+
-
-
+
+
Geçirilmiş HBV inf.
-
-
-
-
-
+
Aşı ile bağışıklama
-
+
-
-
-
-
? izlenmeli
30
@
• Pneumocystis jirovecii; bağışıklık sistemi baskılanmış
hastalarda pnömonilere neden olabilir. Giemsa ve
Gomori Metenamin boyamada akciğerde rozet benzeri
kistik yapıların görülmesi tanısaldır.
Candida albicans virülans faktörleri
• Adezyon
• Biofilm ( slime) oluşumu
• Histoplasma capsulatum; primer, sistemik ve
fakültatif hücre içi patojendir. Mağara araştırıcıları
ve bağışık sistemi baskılananlarda pnömoni ve
hepatosplenomegaliye neden olabilir. Tanıda hücre içi
maya ve kültürlerde tüberküllü makrokonidi görünümü
tanısaldır.
• Fenotipik değişim
• Hidrofobisite
• Toksinler
• Hemoliz
• Enzimler (proteinaz, fosfolipaz, asit fosfataz, esteraz, glukoamilaz)
• Morfolojik değişim (Germ tüp oluşumu / dimorfizm)
70. Kırk beş yaşında HIV (+) bir erkek hasta pnömoni
benzeri semptomlarla hastaneye başvuruyor. Yapılan
bronkoalveolar lavaj sonucu elde edilen materyalin Gomori
Metenamin boyası ile boyanmasında 5-12 μm boyutlarında,
4-8 nükleuslu, rozet şeklinde yapılar saptanıyor.
69. Sarkoidozu olan bir hasta öksürük, dispne ve hemoptizi
ile hastaneye başvurmuştur. Yapılan manyetik rezonans
görüntüleme tetkikinde broşektazi ve kavitasyonu
düşündüren bulgulara rastlanmıştır. Alınan balgam
örneğinin direkt mikroskopik incelemesinde hiyalin, septalı,
dallanan hifler görülüyor.
Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Aspergillus fumigatus
B) Crytococcus neoformans
C) Pneumocystis jirovecii
D) Histoplasma capsulatum
E) Penicillium marneffei
Bu hastada etken olarak aşağıdaki mantarlardan
hangisi düşünülmelidir?
A) Aspergillus
B) Fusarium
C) Rhizopus
D) Pneumocystis
E) Histoplasma
Doğru cevap: (C) Pneumocystis jirovecii
Sorunun amacı, bağışıklık sistemi baskılanan hastalarda
alt solunum yolu infeksiyonu etkenlerinin ayırıcı
tanısını sorgulamaktır. Soruyu cevaplarken bazı anahtar
kelimeler işinize yarayacaktır: Septalı dallanan küf
mantarından bahsedilmesi Aspergillus’u; kapsüllü maya
Cryptococcus neoformans’ı, boyamada rozet şeklindeki
yapılar Pneumocystis jirovecii ve gül kırmızısı renkte
üreyen dimorfik küf mantarı Penicillium marneffei’yi akla
getirmelidir.
Doğru cevap: (A) Aspergillus
Sorunun amacı, invaziv aspergillozu vaka olarak
sormaktır. Soruyu cevaplamada altın kelime, mantarın
dar açılı ve septalı hifler içermesidir.
Pneumocystis jirovecii, en sık akut, hipoksinin ön planda
olduğu, yaygın, interstisyel bir pnömoniye neden olur.
Alveollerin içinin köpüklü bir mayi ile dolu olduğu gözlenir. En
sık AIDS, yenidoğanlar ve ALL hastalarında rastlanır. Tanıda
örnekte kistler ve trofozoitler gösterilebilir. Uygun örnek, BAL
ve akciğer biyopsisi ile alınabilir. Uyarılmış balgam örneği
kullanılabilir. Kistler Giemsa, Gomori Metenamin Gümüşleme,
Gomori yöntemleriyle boyanabilir. Pneumocystis jirovecii
tanısında uygulanan Giemsa boyamada Pneumocystis
jirovecii’nin trofozoitleri ve intrakistik cisimcikleri gözlenebilir;
fakat kist duvarı görülmez. DFA (floresan antikor) yöntemi
oldukça iyi bir tanı yöntemidir.
ASPERGİLLOZ, AKCİĞER TUTULUMU
Kronik gidişli bir pnömoni yanında özellikle nötropenik,
hematolojik maligniteli hastalarda gelişen, hızlı ilerleyici, hızla
damar duvarı invazyonu ile karakterize ve mortalitesi yüksek
(> %50) bir klinik tablo da oluşturabilir (invazif aspergilloz).
Bilgisayarlı tomografide akciğerde “halo bulgusu” gözlenir.
Bu hastalarda en sık etken A. fumigatus’tur. Ayrıca en sık
akciğer infeksiyonu ve allerjik reaksiyon da bu mantar
tarafından gerçekleştirilir. Tanıda örneklerde düzgün,
bölmeli, 45 derece açı ile dallanan hifler görülür (dikotom
dallanma). Kültürden üretildiğinde kontaminasyon olabileceği
hatırlanmalı ve birkaç kez tekrar üretilmeye çalışılmalıdır.
İmmün süpressif hastalarda galaktomannan antijeni ile tanıya
katkı sağlanabilir.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Aspergillus fumigatus; febril nötropenik hastalarda
invaziv aspergilloza neden olabilir. Tanıda dar açılı ve
septalı küf mantarı tanısaldır.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Rhizopus; genellikle rinoserebral mukormikoz etkenidir.
Mikroskopide dik açılı ve septasız hifa yapıları tipiktir.
• Crytococcus neoformans; bağışıklık sistemi
baskılananlarda menenjit ve ayrıca pnömoni etkenidir.
Kapsüllü maya hücreleri tanısaldır.
• Fusarium; genellikle göz ve deri infeksiyonlarına
neden olan bir fırsatçı küf mantarıdır. Mikroskopide
septalı dallanan hifa yapıları ile birlikte fusiform yapıda
makrokonidilerin görülmesi tipiktir.
• Pneumocystis jirovecii; bağışıklık sistemi baskılanan
hastalarda alt solunum yolu infeksiyonu etkenidir. Tanıda
boyamalarda akciğerde rozet benzeri kistik yapılar
grülmesi tanısaldır.
• Aspergillus; bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda
invaziv aspergilloz etkenidir. Mikroskopide septalı
dallanan hifa yapıları önemlidir.
• Histoplasma capsulatum; sağlıklı insanlar ve
bağışıklık sistemi baskılanan hastalarda alt solunum
yolu infeksiyonu etkenidir. Tanıda Giemsa boyamada
hücre içi maya hücreleri tanısaldır.
31
• Penicillium marneffei; bağışıklık sistemi baskılanan
hastalarda nadir alt solunum yolu infeksiyonu etkenidir.
Tanıda kültürde gül rengi koloniler, dimorfizm ve hücre
içi maya görünümü tipiktir.
• Echinococcus granulosus; köpeklerden bulaşan ve
hidatik kiste neden olan bir parazittir.
• Schistosomia mansoni; serkarya olarak bulaşan ve
bağırsağa yerleşen bir trematoddur. Yumurtalarının
dikenli olması tanısaldır.
71. İyi pişmemiş koyun karaciğeri tüketimi ve takiben
hazımsızlık yakınması ile hastaneye başvuran hastanın
dışkısının Lugol boyası ile parazitolojik incelemesinde
koyu boyanan fasülye tanesi benzeri kapaklı yumurtalar
görülmüştür.
72. Aşağıdaki parazit ve neden olduğu klinik tablo
eşlemelerinden hangisi yanlıştır?
Parazit
Klinik tablo
A) Ascaris lumbricoides ...............Loeffler pnömonisi
B) Trichuris trichuria ....................Rektal prolapsus
C) Ancylostoma duodenale .........Anemi
D) Wuchereria bancrofti ..............Körlük
E) Clonorchis sinensis.................Kolanjiyokarsinom
Bu hastadaki klinik tablodan aşağıdaki helmintlerden
hangisi sorumludur?
A) Fasciola hepatica
B) Trichinella spiralis
C) Diphyllobothrium latum
D) Echinococcus granulosus
E) Schistosoma mansoni
Doğru cevap: (D) Wuchereria bancrofti............Körlük
Sorunun amacı, bilinen parazitlerin en sık saptanan klinik
tablolarını sorgulamaktır.
Doğru cevap: (A) Fasciola hepatica
WUCHERERIA BANCROFTI
Sorunun amacı, helmint vaka sorularında ayırıcı tanıyı
sorgulamaktır. Soruda yalancı parazitizme neden olan
2 etkenden Fasciola hepatica isteniyor. Diğeri ise
Dicrocoelium dendriticum’dur. Unutulmaması gereken
şey, trematodların larvaları infektiftir. Yumurtaları infektif
değildir.
Sivrisineklerin sokması ile bulaşır. Larvalar lenf dokusuna
ulaştıklarında buraya yerleşir ve vivipar dişiler mikrofilaryaları
kan dolaşımına bırakırlar. Erişkinlerin 10 yıl kadar canlı
kalabildikleri bilinmektedir. Genelde dolaşıma geceleri
bırakılan mikrofilaryalar bir sivrisinek tarafından alınırsa
döngü devam eder. Erişkinin yerleşimine bağlı olarak gelişen
lenfatik hasar sonucu fil hastalığı (elefantiyazis) gelişebilir.
FASCIOLA HEPATICA
Karaciğer kelebeği olarak da adlandırılır. Ülkemizde koyun,
keçi ve sığırlarda çok sıktır. Yumurtalar dışkıyla atılır ve suda
miracidium’lar gelişimini sürdürerek salyangoza (ülkemizde
Lymnea truncatula) ulaşırlar. Salyongozda sporokist, redia ve
bunlar içinde çok sayıda serkaryalar oluşarak salyangozdan
ayrılır ve su bitkileri üzerinde kistleşerek metaserkarya
formuna döner. Bu bitkilerle ya da kirli suların içilmesi
ile metaserkaryalarla son konaklara bulaşabilir. Bazıları
salyangozda yaz uykusuna girebilir ve bekleyebilir.
Tanıda özellikle geceleri yapılan yaymalarda mikrofilaryalar
araştırılmalıdır. Tedavide dietilkarbamezin ve ivermektin
kullanılabilir.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Ascaris lumbricoides; ishal, bağırsak tıkanması ve
Loeffler pnömonisine neden olabilir.
• Trichuris trichuria; anemi ve rektal prolapsusa neden
olabilir.
Metaserkaryalar bağırsakta açılır ve periton boşluğuna
geçerek, buradan karaciğer kapsülünü delerek karaciğere
ulaşır. Burada kapsül altında, sonra safra yollarında yerleşerek
uzun yıllar yaşayabilir. İnfeksiyondan yaklaşık 3 ay sonra
dışkıda yumurtalar görülmeye başlanır. Klinik bulgular akut
olarak karaciğer tutulumu bulguları (ateş, hepatomegali, karın
ağrısı), akciğer infeksiyonu, deri altında ya da diğer ektopik
yerleşim alanlarına ulaşma ile ilgili olabilir. Kronik dönemde
kolanjit ataklarına neden olabilir. Eozinofili ile asemptomatik
bir form şeklinde izlenebilir. Tanıda dışkıda yumurtalar
araştırılabilir. İlk üç ayda yumurtalar saptanamayacaktır.
İnfekte hayvan karaciğeri yendiğinde de dışkıda yumurta
görülebileceği unutulmamalıdır (yalancı parazit).
• Ancylostoma duodenale; demir eksikliği anemisine
neden olabilir.
• Wuchereria bancrofti; elefantiyaza neden olabilir.
Oncocerca volvulus körlüğe neden olmaktadır.
• Clonorchis sinensis; kolanjiyokarsinoma neden
olabilir.
73. Toxoplasma gondii’nin gebelerde düşüğe neden olan
formu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Takizoit
B) Bradizoit
C) Ookist
D) Merozoit
E) Sporozoit
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Diphyllobothrium latum; balıklardan procercoid larva
ile bulaşanve bağırsağa yerleşerek anemiye neden olan
bir sestoddur.
Doğru cevap: (A) Takizoit
• Trichinella spiralis; domuz eti ile bulaşan ve kaslara
yerleşerek kas ağrılarıne neden olan nematoddur.
Sorunun amacı, parazitlerin yaşam döngüsünde önemli
rol oynayan formlarını sorgulamaktır. Toxoplasma
gondii’nin 3 yaşam formu önemlidir: Kedi dışkısı ile atılan
form ookist, gebelerde bebeğe bulaşan form takizoit ve
dokularda kistleşen form ise bradizoit.
• Fasciola hepatica; metaserkarya olarak bulaştığı
zaman karaciğere yerleşen ve hepatite neden olan
ancak yumurta olarak alındığında ise yalancı parazitizme
neden olan trematoddur.
32
5) C2 ve C4 eksikliği: SLE ve diğer otoimmün hastalıklar
sık görülür.
TOXOPLASMA GONDII
Tüm omurgalıları ve tüm çekirdekli hücreleri infekte edebilir.
Makrofajları da infekte eden zorunlu hücre içi parazitidir. Son
konak kedigillerdir. Toxoplasma’nın 3 şekli vardır: Ookist,
trofozoit (takizoit) ve doku kisti (bradizoit).
6) Properdin eksikliği: Properdin alternatif yolu aktive eder.
Eksikliğinde Neisseria infeksiyonları sık görülür.
7) İmmun komplekslerle oluşan nefrit ve SLE tablosunda
kompleman miktarları azalır. Özellikle miktarlarındaki
azalmalar klasik yol aktivasyonu bozukluğuna yol
açmaktadır. C2 ve C4 yetmezliği olan hastaların hemen
hemen yarısında SLE görülür.
İnsana kedilerin dışkılarından çıkan ookistlerle ya da çiğ
etlerdeki yalancı kistlerle bulaşır. Anneden bebeğe (takizoit)
ve transplantasyon (bradizoit) ile de bulaşabilir. Alınan
ookistlerden çıkan sporozoitler makrofajlara girerek kan ve
lenf yoluyla tüm dokulara yayılabilir. İnsanda muz şeklinde
trofozoit (takizoit) ya da bradizoit (kist) formunda görülür. İlk
infeksiyon sırasında çoğu parazit ortadan kaldırılırken bazıları
beyin, kalp ve çizgili kaslarda kistler içinde canlı kalabilir.
Kist içinde yavaş çoğalırlar (bradizoit) ve çoğalma sonucu
kist içinde binlerce bradizoit oluşabilir. Bu kistlerin rüptürüyle
relapslar gelişebilir.
8) Kronik karaciğer hastalıklarında komplemanlar da
yeterince sentezlenememektedir. Piyojenik infeksiyonlara
yatkınlığın bir nedeni de budur.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Komplemanın C3 komponenti eksikliğinde;
opsonizasyon fonksiyonu bozulur.
• Komplemanın C9 komponenti eksikliğinde; hücre lizisi
gerçekleşmez.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
• Komplemanın properdin komponenti eksikliğinde;
alternatif yolun aktivasyonu
• Takizoit; Toxoplasma infeksiyonlarında gebelerde aktif
olan formdur.
• Komplemanın C5a komponenti eksikliğinde;
kemotaksis gerçekleşmez.
• Bradizoit; Toxoplasma infeksiyonlarında dokularda
kistleşen formdur.
• Komplemanın C1q komponenti eksikliğinde; klasik
yolun aktivasyonu gerçekleşmez.
• Ookist; Toxoplasma infeksiyonlarında kedi dışkısı ile
atılan formdur.
• Merozoit; Plasmodium infeksiyonlarında karaciğerden
salınan ve eritrositleri infekte eden formdur.
75. Nötrofillerin ekstrasellüler bakteri infeksiyonu
bölgesine göçünde en etkin rol alan kemotaktik
maddeler aşağıdakilerden hangisidir?
• Sporozoit; Plasmodium türlerinde ve Toxoplasma’da
insana giren formdur.
A) Bakteriyel mannoz, LPS
B) C5a, interlökin-8
C) Histamin, C3b
D) İnterlökin-7, İnterlökin-12
E) C3a, C5a
74. Genetik olarak properdin eksikliği olan bir hastada
aşağıdaki olaylardan hangisi gerçekleşmez?
A) Opsonizasyon
B) Hücre lizisi
C) Alternatif yolun aktivasyonu
D) Nötrofil kemotaksisi
E) Klasik yolun aktivasyonu
Doğru cevap: (B) C5a, interlökin-8
Sorunun amacı, sitokinlerin ve komplemanların fonksiyonunu sorgulamaktır. Sınavlarda sorulan iki kemokin C5a
ve interlökin-8’dir.
Doğru cevap: (C) Alternatif yolun aktivasyonu
Sorunun
amacı,
kompleman
aktivasyonunun
fonksiyonlarını ve dolayısıyla eksikliğinde oluşan klinik
tabloyu sorgulamaktır.
@
Kompleman sisteminin aktivasyonu ile
• C3b opsonizasyonu sağlar
Serumda en çok bulunan kompleman C3’tür. Kompleman
sistemi ile ilgili olarak en sık C2 eksikliği görülür.
• C5a ve C567 karması kemotaksi yapar
2) C3 eksikliği: Piyojenik sinüs infeksiyonları, özellikle
S.aureus infeksiyonları sık görülür.
• C3a, C4a ve özellikle C5a anafilotoksin olarak rol
oynarlar. Bu yapılar mast hücre degranülasyonu,
bronş
düz
kaslarına doğrudan bağlanma ve
bronkospazm ile sonuçta anafilaksi gelişimine neden
olabilirler. Bu fonksiyon inflamasyonda da rol alır.
3) C1 inhibitör eksikliği: Komplemanın aşırı aktivasyonu
ve sonuç olarak anafilatoksinlerin (C3a, C4a, C5a)
aşırı yapımı nedeniyle ödem, özellikle laringeal ödem
meydana gelir (Herediter anjiyo-nörotik ödem).
• Membran
saldırı kompleksi (C5b6789) etkisiyle
lökositler, bakteriler, tümör hücreleri sitoliz ile
ortadan kaldırılabilirler. En etken yapısı C9‛dur.
4) Bozunma hızlandırıcı faktör: Normalde hücre
yüzeylerinde bulunan bu faktör komplemanın aşırı
aktivasyonunu engeller. Eksikliğinde kompleman
aşırı aktive olarak eritrositlerde hemolize neden olur.
(Paroksismal noktürnal hemoglobinüri)
• C3b etkisi ile antikor yanıtı arttırılabilir.
• Klasik yol ve C3b etkisiyle immün kompleksler
temizlenir.
1) C5, 6, 7, 8 eksikliği: Gonokok ve meningokok
bakteriyemilerine yatkınlık artar
33
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
B hücrelerinin IgE sentezini uyarır, böylece
tip1 aşırı duyarlılığa yatkınlık oluşturur.
• Bakteriyel mannoz, LPS; TLR-4 reseptörlerini uyararak
gram negatif bakterilerde inflamasyon oluşumunu
sağlar.
IL-4
T helper
hücreleri
• C5a, İnterlökin-8; nötrofillerin inflamasyon bölgesine
göçünde rol oynamaktadır.
• Histamin; inflamasyonda vazodilatasyon ve permeabilite
artışı gibi anaflaktoid olaylarda etkindir.
• C3b;
kompleman
sistemi
opsonizasyondan sorumludur.
aktivasyonunda
IL-5
T helper
hücreleri
• İnterlökin-7; lenfositlerin gelişiminde rol oynar.
İnterferon-γ‘yı baskılar.
IL-4 yardımcı T hücrelerinin alt grubu olan
Th2 hücrelerinin sayısını artırarak hümoral
bağışıklığı şiddetlendirir.
Eozinofillerin büyüme ve farklılaşması
(özellikle parazitlere karşı konakçı
savunmasında ve allerjik tepkimelerde
önemlidir.)
B hücresi büyüme faktörü
IgA sentezini arttırır.
• İnterlökin-12; hücre içi bakterilere karşı gelişen
immünyanıtı başlatır.
• C3a, C5a; anaflaktoid olaylarda rol oynarlar.
77. Aşağıdakilerden hangisi apoptozisin intrensek yolunda
görevli faktörlerden biri değildir?
76. Aşağıdaki sitokin ikililerinden hangisi helmintlere
bağışık yanıtta en etkin rol oynar?
A) p53
B) Bax
C) Sitokrom c
D) Kaspaz 9
E) FADD
A) İnterlökin-1, TNF-alfa
B) İnterlökin-4, İnterlökin-5
C) İnterlökin-10, TGF-beta
D) İnterlökin-12, IFN-gamma
E) IFN-alfa, IFN-beta
Doğru cevap: (E) FADD
Doğru cevap: (B) İnterlökin-4, İnterlökin-5
Apoptozisin ekstrensek ve intrensek mekanizmalarını
detaylıca sorgulayan bir soru!
Sorunun amacı, sitokinlerin fonksiyonlarını sorgulamaktır.
IL-4; IgE’yi artırarak, IL-5 ise eozinofilleri artırarak parazit
cevabında etkilidir.
FAS reseptörü, apoptozisi ekstrensek yoldan başlatan ölüm
reseptörüdür. FAS uyarılınca FADD sitoplazmaya geçer ve
prokaspaz 8 aktifleşir. Kaspaz hücreyi yıkar.
IL-4 (B LENFOSİT GELİŞME FAKTÖRÜ):
@
Yardımcı T-lenfositlerin Th2 alt grubu tarafından sentezlenir.
B-lenfositlerin üreme ve farklılaşmasını kamçılar. Th2
hücrelerini uyararak IL-4 ve IL-5 salgısını artırır. Antikorların
izotip (anahtar) çevrimini sağlar ve özellikle IgE ve IgG artışını
uyarır. Tip I aşırı duyarlık reaksiyonlarında rol oynar.
Flip, prokaskaz 8 inhibitörüdür.
İntrensek yol DNA hasarı ile başlar. Bim, bid, bad proteinleri
kodlanır. Bu proteinler bax genini uyarır. Bax mitokondriden
sitokrom c salınımına neden olur. Sitokrom c APAF-1 ile
bağlanarak kaspaz 9’u aktifleştirir. Kaspaz hücreyi yıkar.
IL-5 (EOZİNOFİL ÜRETİMİ):
Th2 alt grubu tarafından sentezlenir. B-lenfosit farklılaşmasını
uyararak özellikle IgG artışını uyarır. IgA yapımını artırır.
Eozinofil üretim ve etkinleşmesinde rolü vardır.
@
Diablo/smac proteinleri, kaspaz 9‛u inhibe eder.
SEÇENEKLERİ İRDELEYELİM:
P53 bir tümör süpressör gendir. Apoptozu aktive eder,
mitozu durdurur. Bunu bir CDK inhibitörü olan p21 proteini
üzerinden yapar.
• İnterlökin-1, TNF-alfa; makrofajlardan salınan ve doğal
bağışık yanıtta oluşan inflamasyon, septik şok gibi klinik
tablolarda rol oynayan iki önemli sitokindir.
• İnterlökin-4, İnterlökin-5; özellikle B lenfositlerden
salınan ve antikor sentezinde rol oynayan sitokinlerdir.
Ayrıca IL-4 IgE’yi artırarak, IL-5 ise eozinofilleri artırarak
parazit cevabında etkilidir.
Bcl-2 apoptozu sitokrom c’nin mitokondriden
engelleyerek ve APAF-1’i bağlayarak inhibe eder.
• İnterlökin-10, TGF-beta; özellikle B lenfositlerden
salınan antiinflamatuvar özelliği olan sitokinlerdir.
78. Vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) aşağıdaki
mekanizmalardan hangisi ile geçirgenlik artışına
neden olur?
• İnterlökin-12, IFN-gamma; hücre içi bakteriyel
patojenlere karşı oluşan granülomatöz inflamasyonun
oluşumunda rol oynayan sitokinlerdir.
çıkışını
A) Endotelyal kontraksiyon
B) Endotelyal kontraksiyon ve hafif endotelyal hasar
C) Endotel hasarı, nekrozu ve ayrılması
D) Lökosit aracılığı ile endotel hasarı
E) Transitozis
• INF-alfa, IFN-beta; virüs infeksiyonlarında ilk salınan ve
virüslerin replikasyonunu inhibe eden; ayrıca NK hücreleri
aktive ederek sitotoksisite sağlayan sitokinlerdir.
Doğru cevap: (E) Transitozis
34
Damarsal
geçirgenlik
artışı
etiyolojilerini sorgulayan bir soru.
mekanizmaları
• Kan monositleri dokulara giderek irileşirler ve makrofajlara
dönüşürler. Makrofajlar MHC class II‘yi ekspresse eder
ve antijen prezantasyonu yaparlar. Fagosite ettikleri
mikroorganizmalara ait peptidleri MHC class II molekülleri
ile CD4+ T lenfositlere sunarlar. T lenfositler bu şekilde
aktivite kazanırlar.
ve
• Endotelyal kontraksiyona sekonder endotel hücre
aralarının açılması: Histamin, bradikinin, lökotrienler,
substans-P tarafından gerçekleştirilir. Buna acil geçici
yanıt denir. 15-30 dakila sürer. Özellikle venüllerde
oluşur.
Makrofajlar; tüberküloz, sarkoidozis, lepra, berilyozis gibi
hastalıklarda CD4+ T lenfositten salgılanan IFN-γ etkisi
ile epiteloid hücrelere ve Langhans tipi dev hücrelere
dönüşürler.
• Endotelyal kontraksiyon ve hafif endotelyal hasar:
Yanıklar, radyasyon, UV, bakteriyel toksinlere maruziyette
geçirgenlik 2-12 saatte başlar ve birkaç saat ya da günler
sürebilir. Buna gecikmiş uzamış sızıntı denir. Güneş
yanığıda buna örnektir.
• CD8 (+) T lenfosit: MHC class I’e bağlanarak etki eder
ve özellikle virüs ile enfekte hücreleri öldürür.
• Plazma hücreleri: Antikor salgılayarak opsanizasyon
ve fagositozu kolaylaştırırlar.
• Endotel hasarı, nekrozu ve ayrılması: Yanıklar ve
infeksiyonlarda meydana gelir. İnflamasyonda nötrofiller
endotele adeze olur ve hasara katkıda bulunurlar. Bu
damar onarılana ve trombositler yapışana kadar
geçirgenlik artışı devam eder. Arteriyol, kapiller ve
venüllerde meydana gelir. Saatler-günler sürer. Arteriyol,
kapiller ve venülleri tutar.
• Nötrofil lökositler: Fagositoz yaparlar, lizozomal sindirim
ve toksik radikaller ile hedef organizmaları öldürürler.
• Bazofil lökositler: Histamin salgılar ve tip 1
hipersensitiviteyi etkiler.
• Lökosit aracılığı ile endotel hasarı: Özellikle venüllerde
ve pulmoner kapillerlerde ortaya çıkar.
81. Aşağıdakilerden hangisi romatoid artit gibi kronik
inflamatuvar hastalıkların seyrinde görülen sekonder
amiloidoziste (reaktif sistemik amiloidoziste) biriken
amiloid öncü proteinidir?
• Transitozis: Sıvı ve proteinlerin endotelden taşınmasına
denir. Bu taşımada kullanılan organel, vezikülovakuoler
organeldir ve intersellüler aralıkta bulunur. VEGF bu
kanalların sayısını arttırarak damar geçirgenliğini arttırır.
Özellikle venüllerde oluşur.
A) Serum amiloid asosiye protein
B) Transtiretin
C) β2 mikroglobülin
D) Amiloid β2 protein
E) Amilin
79. Aşağıdakilerden hangisi primer yara iyileşmesinin
özelliklerinden biridir?
A) İnflamasyon daha fazladır
B) Epitelizasyon en erken 24. saatte başlar
C) Skar dokusu daha fazladır
D) Doku kaybı çatısı bozulduğu zaman oluşur
E) Yara gerimi genellikle makroskopiktir.
Doğru cevap: (A) Serum amiloid asosiye protein
Amiloidoz TUS’un neredeyse her sınavında sorulan bir
konusudur. Tüm detayları ile bilinmelidir.
• AA Tipi Amiloidozis (Sekonder/Reaktif Sistemik
Amiloidozis): AL tipi sistemik primer amiloidozdan
sonra ikinci sıklıktaki majör amiloidoz gurubudur. Bu
grupta da amiloid depolanması sistemik dağılımdadır.
Genellikle kronik iltihabi durumlara sekonder olduğundan
“sekonder amiloidozis” olarak da isimlendirilir. AA
fibrilleri serumdaki SAA isimli (serum amiloid asosiye
protein) 8500 dalton ağırlıklı, nonimmünglobülin bir
proteinin proteoliz ile oluşur. SSA, akut faz reaktanı olarak
davranır, bir iltihabı stimulusta serum konsantrasyonu
24 saatte 1000 misline çıkar. AA proteini kronik iltihabi
hastalıklarda dokularda depolanıp amiloidozise neden
olur.
Doğru cevap: (B) Epitelizasyon en erken 24. saatte başlar
Primer ve sekonder yara iyilemesini karşılaştıran bir
soru!
Eğer bir dokuda hasar büyükse (doku çatısı bozulmuşsa)
sekonder yara iyileşmesi (organizasyon ile iyileşme)
meydana gelir. Burada primer yara iyileşmesine göre defekt
büyüktür, inflamasyon daha fazladır, yara gerimi genellikle
makroskopiktir ve epitelizasyon en erken 3. günde ortaya
çıkar.
Doku çatısı bozulmamışsa defekt küçüktür, skar pek izlenmez,
inflamasyon azdır ve epitelizasyon en erken 24 saatte ortaya
çıkar. Buna primer yara iyileşmesi (rejenerasyon) denir.
Reaktif (Sekonder) Amiloidozis Nedenleri
Kronik iltihaplar
•
•
•
•
•
•
•
•
80. CD4+ T lenfositlere antijen sunan hücreler
aşağıdakilerden hangisidir?
A) CD8+ T lenfosit
B) Makrofajlar
C) Plazma hücreleri
D) Nötrofil lökositler
E) Bazofil lökositler
Tüberküloz
Kronik osteomiyelit
Bronşektazi
Romatid artrit (en sık)
Ankilozan apondilit
Ülseratif kolit
Crohn hastalığı
FMF
Malign tümörler
Doğru cevap: (B) Makrofajlar
•
•
İmmün sistem hücreleri ve fonksiyonları hakkındaki
temel bilgileri sorgulayan bir soru.
35
Hodgkin hastalığı
Böbrek kanseri
• Transtiretin: Otozomal dominant geçişli familyal amiloidik
nöröpatilerde periferik ve otonom sinirlerde mutasyonlu
transtiretin (ATTR) birikimi olur ve nöronlarda hasar ve
polinöropati gelişir. Ayıca senil kardiyak amiloidozda da
birikir.
•
83. Aşağıdakilerden hangisi poliarteritis nodosa (klasik
PAN)’nın özelliklerinden birisi değildir?
A) Küçük ve orta çaplı musküler arterlerin transmural
nekrotizan inflamasyonudur
B) Aynı damarda ya da farklı damarlarda hastalığın
farklı evreleri bir arada görülebilir
C) Yüksek oranda p-ANCA pozitifliği görülür
D) Böbrek, kalp, karaciğer, iskelet kası, sinir sistemi
tutulumu olabilir
E) Anevrizmal dilatasyon, rüptür, kanama gibi
komplikasyonlar ortaya çıkabilir
�2-mikroglobülin: Kronik böbrek yetmezlikli hemodializ
hastalarında el bileğinde karpal tünel ligamentlerinde
birikir.
• Amiloid �2 protein: Yaşlılarda ve Alzheimer hastalarında
beyinde birikir.
• Amilin: Tip 2 diyabet hastalıklarında pankreasta birikir.
Doğru cevap: (C) Yüksek oranda p-ANCA pozitifliği görülür
82. Plastik boru üreten bir fabrikada çalışan 51 yaşındaki erkek
hastanın kilo kaybı, bulantı, kusma yakınmaları oluşuyor.
Batın tomografisinde karaciğer sağ lobunda 10 cm’lik kitle
görülmüş, biyopsi yapılmış, sonuç anjiyosarkom olarak
rapor edilmiştir.
Vaskülitlerden hemen her TUS’ta soru çıkmaktadır…
Poliarteritis nodosa; küçük ve orta çaplı arterlerin akut
transmural nekrotizan inflamasyonu ile karakterize birçok
organ sistemini etkileyen, sistemik yaygın nekrotizan
vaskülit tipidir. En sık orta yaşlarda görülür. Her bir lezyon
segmenterdir; tutulan damarda değişik segmentler aynı anda
farklı (kimi akut, kimi kronik) evrelerde olabilir. Hastalığın 2
fazı vardır:
Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Asbest
B) Benzen
C) Polivinil klorid
D) Radon
E) Kadmiyum
1) Akut faz: Nötrofil lökositler, eozinofil lökositler ve
makrofajların infiltrasyonu bulunur. Damar duvarının iç
kısmının 1/2’sini tutan fibrinoid nekroz ve mikroanevrizma
oluşabilir.
2) Kronik (geç) faz: Akut iltihabi infltrasyon azalır,
mononükleer kronik iltihabi infiltrasyonu ile beraber
damar duvarında fibröz kalınlaşma başlar. Fibröz
reaksiyon adventisyaya ilerleyerek sert nodüllerin
oluşmasına yol açar.
Doğru cevap: (C) Polivinil klorid
Kanser etiyolojisi ve çevresel karsinojenler bilgisini
ölçmeye yönelik kolay bir soru
Plastik malzeme (boru, kapı pencere vb.) üretiminde çalışanlar
polivinil klorite maruz kalırsa karaciğerde anjiyosarkom
gelişir.
Klasik PAN’da mikroskopik poliarteritisten farklı olarak
p-ANCA pozitifliği görülmez. %30 olguda HBsAg (+)’tir.
PAN immün kompleks vasküliti olup, etkilenen damarların
duvarında ve diğer dokularda HBsAg ve anti-HBs ile
oluşan immün kompleksler bulunur.
Tablo (Soru 82): Mesleki karsinojenler
Karsinojenler
Kanser gelişen organ
Meslek
Arsenik ve arsenik bileşenleri
Akciğer ve deri hemanjiyosarkomu
Metal eritme, metal alaşımları, elektrikli iletken aletler,
ilaç, herbisid, fungusit, yeraltı suları
Asbest ve erionid
Malign mezotelyoma
Akciğer, larenks, özefagus, mide, kolon
kanserleri
Isı yalıtımı, ateşe dirençli tekstil, fren balataları, inşaat,
gemi endüstrisi
Benzen
Lösemi
Hodgkin hastalığı
Solventler, uçucu yağlar, boya ve kuru temizleme
işleri
Yapıştırıcı, lastik ve deterjan üretimi
Berilyum ve berilyum bileşikleri
Akciğer kanseri
Füze yakıtı, hava-uzay araçlarının ve nükleer
reaktörlerin sertleştirilmesi
Kadmiyum ve kadmiyum bileşikleri
Prostat kanseri
Sarı pigment ve fosforla kullanılır
Batarya sanayi
Metal kaplamalar-alaşımlar
Krom bileşikleri
Akciğer kanseri
Metal alaşım, boya sanayii
Lösemi
Meyve - fındık olgunlaştırıcıdır
Gıda sanayii, roket yakıtı, sterilizasyon
Etilen oksit
Nikel bileşikleri
Burun, nazal sinüsler, akciğer kanseri
Nikel kaplama, seramik, pil, paslanmaz çelik üretimi
Radon ve radon gazları
Akciğer kanseri
Uranyum tozları kazalar, yeraltı ma denleri, taş
ocakları
Vinil klorid (PVC)
Karaciğer anjiyosarkomu
Soğutucu, plastik yapıştırıcıları, plastik malzeme
üretimi
36
84. Aşağıdakilerden hangisi nonbakteriyel trombotik
endokardit nedenlerinden birisi değildir?
Tablo (Soru 85): Miyeloproliferatif hastalıklar
ve özellikleri
A) Sisitemik lupus eritematozus
B) Hipertansiyon
C) Adenokarsinomlar
D) Hiperöstrojenizm
E) Gebelik
Miyeloproliferatif
hastalıklar
Kronik miyeloid
lösemi
Doğru cevap: (B) Hipertansiyon
Nonbakteriyel trombotik endokardit nedenleri bilgisini
ölçen kolay bir soru.
NONBAKTERİYEL TROMBOTİK ENDOKARDİT
(NBTE)
Polistemia vera
Kalp kapaklarının yapraklarında fibrin, platelet ve diğer kan
elemanlarından oluşan küçük depozitler (vejetasyonlar)
oluşması ile karakterizedir. İnfektif endokarditin aksine bu
valvüler birikimler sterildir, bakteri içermezler. Kanserli,
sepsisli, debilizan hastalarda sık olduğu için marantik
endokardit olarak da adlandırılmaktadır. Kapaklarda önemli
bir patolojik değişikliğe neden olmaz. Nadiren organize olup
fibröz dokuya dönüşebilir. Rekürren embolilere neden olarak
beyin, kalp ve başka organlarda infarkta neden olabilir.
Esansiyel
trombositemi
NONBAKTERİYEL TROMBOTİK ENDOKARDİT
NEDENLERİ:
Önemli özellik
•
BCR-ABL füzyon geni, ABL
kinaz aktivasyonu
(En sık burada)
•
İmatinib tedavide kullanılabilir.
•
JAK2 nokta mutasyonu
(En sık burada)
•
Semptomlar polistemi ve
hematokrik artışıma bağlı
•
Eritromelalji, plethore-siyanoz,
kanama-tromboz, gut, portal
ven tıkanıklığı, miyokart
infarktüsü, Budd-Chiari
sendromu
•
Primer miyelofibrozise
dönüşebilir
•
JAK2 nokta mutasyonu, MPL
nokta mutasyonu
•
Platelet disfonksiyonu
yüzünden kanama-tromboz/
DVT, portal hepatik tromboz/
•
Eritromelalji (küçük damarların
tıkanmasına sekonder el ve
ayakta yanma-ağrı)
•
JAK2 nokta mutasyonu, MPL
nokta mutasyonu
•
Anemi, splenomagali,
hiperürisemi, sekonder
gut, kanama bozuklukları,
infeksiyon
•
Az oranda AML dönüşümü
(Bu AML yumuşak doku-lenf
nodundan ortaya çıkabilir)
•
c-KİT nokta mutasyonu
•
c-KİT kinaz aktivasyonu
(En sık burada)
•
PDGFR alfa-beta mutasyonu
•
Loeffler endokarditi ile ilişkili
•
Çeşitli FGFR1 füzyon genleri
(En sık burada)
•
Lenfoblastik lösemi-lenfoblastik
lenfoma ve miyeloproliferatif
hastalık birlikte olabilir.
• Hiperkoagülobilite durumları (en sık neden)
• Pankreatik adenokanser ve mukus salgılayan diğer
adenokanserler
• Kaşeksi (marantik endokardit)
• Venöz trombozis, pulmoner tromboembolizm
Primer
miyelofibrozis
• Promiyelositik lösemi
• Hiperöstrojenik durumlar
• Geniş yanıklar
• Sepsis
• Kardiyak ve pulmoner kateterizasyon
85. Aşağıdakilerden
hangisi
hastalıklardan biri değildir?
Sistemik
mastositoz
miyeloproliferatif
Kronik eozinofilik
lösemi
A) Kronik miyeloid lösemi
B) Kronik eozinofilik lösemi
C) Sistemik mastositoz
D) Kök hücre lösemi
E) Akut miyeloblastik lösemi
Kök hücre lösemi
Doğru cevap: (E) Akut miyeloblastik lösemi
Miyeloproliferatif
hastalıkların
mutasyonları bilinmelidir.
isimleri
ve
gen
86. Postoperatif mukus tıkaçları ile ortaya çıkan atelektazi
tipi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kompresyon atelektazisi
B) Rezorpsiyon atelektazisi
C) Mikroatelektazi
D) Kontraksiyon atelektazisi
E) Relaksasyon atelektazisi
Doğru cevap: (B) Rezorpsiyon atelektazisi
37
ATELEKTAZİ
Hızlı ilerleyen glomerülonefriti sorgulayanbasit bir soru.
Soru basit ama şıkları dikkatli okumak gerekliJ
Yenidoğanlarda hava boşluklarının yetersiz genişlemesine,
yetişkinlerde ise bu boşlukların kapanmasına/sönmesine
(kollaps) bağlı olarak akciğerlerde gelişen hacim kaybıdır.
Hızlı ilerleyen glomerülonefrit (kresent) Bowman kapsülünün
paryetal hücresinin çoğalması ile ortaya çıkar! Visseral
epitel (podosit) zaten çoğalamaz. Ancak podositin çoğaldığı
tek hastalık FSGS’nin kollapsing varyantıdır. Bu hastalık ise
AIDS’li kişilerde HIV etkisiyle meydana gelir.
1. Rezorpsiyon veya obstrüksiyon atelektazisi: Hava
yollarının tıkanması sonucunda havanın distal kısımlara
ulaşmasının engellendiği durumlarda oluşur. Distalde
hapsolan hava rezorbe olur ve kollaps gelişir. En sık
nedeni postoperatif mukus veya mukopürülan tıkaç
ile hava yolunun tıkanmasıdır. Diğer sebepler: Astım,
bronşektazi, kronik bronşit, bronş karsinomu, anevrizma,
LAP, postoperatif durum, çocuklarda yabancı cisim
aspirasyonudur.
Bazal membranda subendotelyal immünkompleks birikimi
nefritik sendromda, subepitelyal immünkompleks birikimi
nefrotik sendromda, lamina densa’da birikim MPGN tip 2’de
görülür.
88. Aşağıdakilerden hangisinin peptik ülsere neden olması
beklenmez?
Tablo (Soru 86): Rezorpsiyon veya
obstrüksiyon atelektazisi nedenleri
Aşırı mukus salgısına
neden olanlar
•
•
•
•
•
Astım
Kronik bronşit
Bronşiyolit
Bronşektazi
Postoperatif mukus
sekresyon ve birikimi
A) Hipertiroidizm
B) Alkolik siroz
C) Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
D) Kronik renal yetmezlik
E) Aspirin
Bronşları tıkayan lezyonlar
•
•
•
Yabancı cisim aspirasyonu
Tümörler
Dışarıdan bronşu sıkıştıran
kitleler
Doğru cevap: (A) Hipertiroidizm
Peptik ülser etiyolojik faktörleri bilgisini ölçmeye yönelik
kolay bir soru.
Tablo (Soru 88): Peptik ülsere neden olan ve
ülser oluşumunu engelleyen faktörler
2. Kompresyon atelektazisi: Plevral boşluk içerisine sıvı,
kan, hava, tümör ve lenf dolması ve akciğerde kollaps
olması ile oluşur. En sık konjestif kalp yetmezliğine bağlı
plevral effüzyonla oluşur.
Ülserojen etkenler
•
Diğer nedenler; neoplastik infiltrasyonlar, batında asit
olması, diyafragmanın peroperatif veya postoperatif
yükselip akciğere bası yapması, subdiyafragmatik
abselerdir.
•
•
•
•
•
•
•
•
3. Mikroatelektazi (nonobstrüktif atelektazi): Akciğerin
tam ekspanse olamamasıdır. En sık sürfaktan kaybı ile
meydana gelir. Yenidoğan ve erişkin akciğer respiratuvar
distress sendromunda, interstisyel inflamasyonla
birlikte akciğer hastalıklarında ve postoperatif olarak da
görülebilir.
4. Kontraksiyon atelektazisi: İrreversibldir. Lokal veya
genel fibrotik değişikliklere bağlı akciğerin genişlemesi
engellenir. En sık nedeni iltihap ve tümörlere bağlı oluşan
skar dokularıdır.
*
Gastrit oluşturan
nedenler*
0 kan grubu olanlarda
duodenal ülser %30 sıktır
Alkolik siroz
KOAH
Kronik renal yetmezlik**
Hiperparatiroidizm**
Sigara
Emosyonel stres
Kortikosteroid tedavisi
Antiülser etkenler
•
•
•
•
•
Gastrik mukus
Mukus içerisindeki
bikarbonat
Gastrik epitelin
rejenerasyon kapasitesi
Güçlü kan akımı
Mukozal prostaglandinler
Kronik gastrit etkeni olan Helicobacter pylori, peptik ülser
için de majör bir risk faktörüdür.
** Hiperkalsemi, gastrin salınmasında artış ve hiperasiditeye
neden olur.
Mide boşalmasının gecikmesi asit sekresyonu için bir stimulus
oluşturarak ülser gelişmesini kolaylaştırır.
87. Aşağıdaki patolojik bulgulardan hangisi glomerüler
hastalığın hızlı ilerleyeceğini gösterir?
A) Yarımay şeklinde Bowman kapsülünün visseral
hücresinin çoğalması
B) Bazal membranda subendotelyal immünkompleks
birikimi
C) Bazal membranda subepitelyal immünkompleks
birikimi
D) Lamina densada kompleman birikimi
E) Yarımay şeklinde Bowman kapsülünün paryetal
hücesinin çoğalması
89. Aşağıdakilerden hangisi kolonda adenoma - karsinoma
ilişkisi ile ilgili olarak doğru değildir?
A) Adenomatöz poliplerin sık olduğu toplumlarda kolon
kanseri de sıktır
B) Adenomatöz polipler ve kolon kanserleri bağırsakta
benzer lokalizasyonda oluşurlar.
C) Adenomatöz poliplerde küçük kanser odakları
oldukça sıktır.
D) Malignite şüphesi olan adenomatöz poliplerin
eksizyonu kanser gelişme riskini azaltmaz.
E) Kanser gelişme riski adenomatöz poliplerin sayısı ile
direkt ilişkilidir.
Doğru cevap: (E) Yarımay şeklinde Bowman kapsülünün
paryetal hücesinin çoğalması
38
Doğru cevap: (D) Malignite şüphesi olan adenomatöz
Doğru cevap: (E) İnsülitis
Bağırsak polipleri sık sorulmaktadır. Bu soru ise poliplerin
genel özelliklerini sorgulamaktadır.
Tip 1 diabetes mellitus’ta β hücreleri belirgin olarak azalır
ve hastalık belirti verdiğinde tümü yok olur. İnflamatuvar
hücreler, çoğunlukla da T hücreleri, diyabet klinik olarak
belirti vermeden önce tip l diabetes mellitus’lu hastaların
adacıklarında izlenebilir.
poliplerin eksizyonu kanser gelişme
riskini azaltmaz.
• Adenomatöz poliplerin sık olduğu batılı toplumlarda kolon
kanseri de sıktır.
• Adenomatöz poliplerin gelişme yeri kolon kanseri
lokalizasyonu ile aynıdır.
• Adenomatöz poliplerde ağır displazi, mikroinvazyon gibi
küçük kanser odakları oldukça sıktır.
• Kanser geliştirme riski adenomatöz poliplerin sayısı,
polibin büyüklüğü (çapı), histolojik tipi ve displazi derecesi
ile ilgilidir. Kanserleşme villöz adenomda %40, tübüler
adenomda <%5’tir.
• Poliplerin görülme yaşı kanserlerin görülme yaşından
5-10 yıl daha erkendir (kansere progresyon zamanı).
• Malignite şüphesi olan adenomatöz poliplerin eksizyonu
kanser gelişme riskini belirgin olarak azaltmaktadır.
• Total eksize edilemeyen sesil poliplerden kanser gelişme
riski yüksektir.
• Kolon kanserlerinin komşluğundaki bağırsak
mukozasında sıklıkla adenomatöz polipler bulunur.
• Kalıtsal adenomatöz polip sendromlarında kolon kanseri
oluşması mutlaktır.
Tablo (Soru 91): Tip 1 ve tip II diyabet
karşılaştırması
TİP I
TİP II
Başlangıç erken
(<20)
Kilo normal
İnsülin düzeyi düşük
Ketoasidoz var
ß-hücrelerine karşı
antikor var
Geç başlangıç (>20)
Obezite var
Kan insülin düzeyleri
normal
Beta-hücrelerine
karşı antikor yok
Nonketotik
hiperozmolar koma
Genetik
İkizlerde %50 uyum
HLA-D ile ilişkili
İkizlerde %60-80
uyum
HLA-D ile ilişkisiz
Patogenez
Otoimmünite
İmmünopatolojik
mekanizmalar
Ağır insülin eksikliği
Yerleşim
Erken insülitis
Belirgin atrofi,
fibrozis
Belirgin beta hücre
eksikliği
Adacıkların kaybı
Klinik
90. Aşağıdaki hastalıkların hangisinde oluşan siroz direkt
makronodüler başlar?
A) Sekonder biliyer siroz B) Primer sklerozan kolanjit
C) Primer biliyer siroz
D) Postviral siroz
E) Hemokromatozis
İnsüline direnç relatif insülin eksikliği
İnsülitis yok
Fokal atrofi ve
amiloid birikimi
Hafif beta hücre
eksikliğİ
Doğru cevap: (D)
Mikronodüler-makronodüler siroz nedenleri konusundaki
bilgiyi ölçmeye yönelik orta zorlukta bir soru.
92. Schiller - Duval cisimleri aşağıdaki germ hücreli
tümörlerden hangisinin histopatolojik özelliğidir?
Sirozdaki parankimal nodüllerin çapları 3 mm’den daha
küçükse buna mikronodüler siroz, daha büyük veya birkaç
cm olursa makronodüler siroz denir. Mikronodüler sirozlar
ileride makronodüler siroza dönebilirler. Postviral sirozlar
direkt makronodüler başlar.
A) Embriyonel karsinom
B) Koryokarsinom
C) Yolk sac tümörü
D) Seminom
E) Teratokarsinom
DİREKT MİKRONODÜLER SİROZ OLARAK
BAŞLAYANLAR:
Doğru cevap: (C) Yolk sac tümörü
• Primer biliyer siroz
Yolk sac tümörü morfolojisi bilgisini ölçmeye yönelik
kolay bir soru.
• Sekonder biliyer siroz
• Primer sklerozan kolanjit
Yolk sac tümörü 3 yaş öncesinde en sık görülen testis
tümörüdür. İnfantil embriyonel karsinom/endodermal sinüs
tümörü de denir. Mikroskopik incelemede küboidal hücrelerin
döşediği kistik yapılar, bez yapıları, damarlar çevresinde
dizilen hücrelerden oluşan primitif glomerüloid yapılar
(Schiller - Duval cisimleri) bulunur. Tümör hücrelerinin
sitoplazmasında yuvarlak eozinofilik hyalin cisimler vardır.
Bu cisimler immünhistokimyasal olarak AFP ile pozitif
boyanırlar.
• Alkolik sirozun erken evresi
• Hemokromatozis
• Wilson hastalığı
91. Tip 1 diyabeti olan hastanın pankreasında
bulunma olasılığı en yüksek morfolojik değişiklik
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Adacıkların amiloid ile yer değiştirmesi
B) Kronik pankreatit
C) Adacıklarda eozinofil lökosit infiltrasyonu
D) Pankreas kanal obstrüksiyonu
E) İnsülitis
39
Tablo (Soru 92): Bazı testis tümörlerinin özeti
Tümör adı
Yaş
Salgı
Morfolojik özellikleri
Ağrısız, iyi sınırlı kitle
Seminom
40-50
hCG
İri çekirdekli, 1 veya 2 nükleollü, geniş, yuvarlak, polihedral, berrak sitoplazmalı
neoplastik hücreler. Sitoplazmik glikojen birikimi, arada bol T lenfositler.
%15 vakada sinsityotrofoblastik dev hücreler.
Ağrılı, düzgün sınırlı, kanamalı-nekrotik kitle.
Embriyonel karsinom
20-30
AFP+ hCG
Glandüler, alveoler, papiller patern yapan hiperkromatik, iri nükleollü atipik
epitelyal hücreler.
Undiferansiye hücre tabakaları.
Sarı beyaz müsinöz görünümlü, kapsülsüz tümör.
Yolk sac tümörü
3
AFP
Kübik veya yassı hücrelerin yaptığı alveol benzeri yapılar.
Damar çevresinde glomerüloid (Schiller-Duval) cismi.
AFP (+) eozinofilik hyalen globüller.
En malign testis tümörüdür.
Koryokarsinom
20-30
hCG
Malign sitotrofoblastlar ve sinsityotrofoblastlardan oluşur.
Testiste büyüme olmaksızın küçük bir odak olarak bulunur. Çok sık olarak
kanama ve nekroz oluşturur.
93. Elli yaşında kadın hastanın vulvasında labia major’da
kaşıntılı, kırmızı, erozyonlu, belirgin sınırlı, harita görünümlü
bir lezyon görülmüştür. Biyopsi yapılmış, epidermis ve deri
eklerinin içerisinde, tek tek duran ya da küçük kümeler
oluşturan, sitoplazmalarında PAS (+) mukopolisakkarit
sekresyon bulunan atipik tümöral hücreler izlenmiştir.
94. Endometriyal hiperplazi ve karsinom oluşmasında
aşağıdaki süpressör genlerden hangisinde delesyon
veya inaktivasyon olması rol oynar?
A) p53
C) P16
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
E) APC
B) Rb
D) PTEN
Doğru cevap: (D) PTEN
A) Kondiloma aküminata
B) Vulvar intraepitelyal lezyon (VIN)
C) Vulvanın Paget hastalığı
D) Vulva distrofsi
E) Lökoplaki
Endometriyal karsinomda oluşan sitogenetik değişiklikler
konusundaki bilgiyi ölçen orta zorluk derecesinde bir
soru.
• Fosfata tensin (PTEN) geni: IP3 yolu ile sinyal iletimini
engeller ve apoptozisi başlatır. PTEN süpressör geninde
oluşan delesyon veya inaktivasyon endometriyal
hiperplazi ve karsinom gelişmesinde anahtar rol oynar.
PTEN’den yoksun endometriyal hücreler östrojen
stimulusu ile çoğalmaya çok duyarlıdır, bu durum
endometriyal kanser ve hiperplaziye neden olur.
Doğru cevap: (C) Vulvanın Paget hastalığı
TUS’ta çok benzeri sorulmuş, orta zorluk derecesinde
bir soru.
• Vulvanın Paget hastalığı: Vulvada düzensiz, kırmızıbeyaz, pürtüklü veya plak şeklinde, harita görünümlü
lezyonlar vardır. Görünüm memenin Paget hastalığına
benzer. Palpasyonda submukozal fibröz kalınlaşma veya
nodüler kitle ayrımı yapılamayan imaj elde edilir.
• p53 geni: Kanserlerde en sık hasarlanan süpressör
gendir.
• Rb süpressör geni: Kalıtsal mutasyonunda retinoblastom
ve osteosarkom oluşur.
Mikroskopide; epidermis ve deri eklerinin içerisinde,
tek tek duran ya da küçük kümeler oluşturan,
sitoplazmalarında PAS (+) mukopolisakkarit sekresyon
bulunan atipik tümöral hücreler izlenir. Memede görülen
Paget hastalığının aksine vulvadaki Paget hastalığının
büyük çoğunluğunda altta invaziv kanser görülmez.
• p16 süpressör geni: Rb genini aktifleştirerek
hücre siklusunda G1-S geçişini yavaşlatır. Kalıtsal
mutasyonlarında malign melanom oluşur. Edinsel
mutasyonları HPV ile oluşan servikal karsinomlarda sık
görülür.
• Kondiloma aküminata (genital siğil): Epidermiste
papillomatözis hiperplazi, keratinositlerde (skuamöz
epitel hücreleri) koilositozis gelişir.
• APC geni: Kalıtsal mutasyonu ile doğanlarda familyal
polipozis koli sendromu oluşur ve kolon karsinomu
gelişir.
• Vulvar intraepitelyal lezyon (VIN): Skuamöz epitelin
tüm katlarında ağır displazi (in situ karsinom) bulunur.
95. Nottingham histolojik skorlaması (Scarff-BloomRichardson) aşağıdaki hastalıkların hangisi için
kullanılır?
• Vulva distrofisi: Vulva distrofileri menapozdan sonra
oluşan distrofik değişiklikler olup bunlar; liken sklerozis
(atrofik distrofi) ve vulva hiperkeratozisidir.
A) Meme kanseri
B) Prostat kanseri
C) Kronik viral hepatit
D) İnfertilite testis biyopsi skorlaması
E) Pankreatit
• Lökoplaki: Vulvada skuamöz epitelde hipeplazi ve
displazi bulunan %10 skuamöz karsinoma dönüşen
lezyondur.
40
Doğru cevap: (A) Meme kanseri
GRAVES HASTALIĞINDA PATOGNOMONİK
MİKROSKOPİK BULGULAR:
Sorulmamış, kısmen zor bir soru! Hangi skorlama hangi
tümörde kullanılır?
1. Folliküllerin sayısında artış (folliküler hiperplazi)
2. Follikül epitelinde papiller hiperplazi
Nottingham
histolojik
skorlaması
(Scarff-BloomRichardson) meme kanserinde kullanılır. Burada nükleer
grade, tübül formasyonu ve mitoz oranına bakılarak
invaziv kanserler 3 gruba ayrılır.
3. Kolloitte azalma (soluklaşma), stromada lenfosit
infiltrasyonu
HASHIMOTO TİROİDİTİNDE PATOGNOMONİK
MİKROSKOBİK BULGULAR:
@
1. Tiroid stromasında yaygın lenfoplazmositer infamasyon
ve aktif genişlemiş germinal merkezli lenfoid folliküller.
ü Prostat kanserinde Gleason skorlaması kullanılır.
ü Kronik viral hepatitte Knodell skorlaması kullanılır.
2. Tiroid follikül epitel hücrelerinin sitoplazmalarında
genişleme ve granüler eozinofilik görünüm,
çekirdeklerinde irileşme olması (Hurthle hücresi /
Onkositik hücre / Oksifilik hücre / Askanazi hücresi)
ü İnfertilitede testis biyopsi skorlaması: Johnson
skorlaması
Pankreatitte ise Ranson kriterleri vardır. Bu, histolojik bir
skorlama değildir.
• Nodüler guatr: Folliküller gruplar (nodüller)
oluştururlar ve ayrı bir kitle gibi dururlar. Bu kitle
benzeri hiperplastik follikül guruplarına nodül denir.
Nodüllerin çevresinde fibröz kapsül yoktur.
96. Hipertiroidisi ve egzoftalmusu olan 35 yaşındaki kadın
hastanın muayenesinde tiroid bezinde diffüz simetrik
büyüme bulunuyor. Bilateral subtotal tiroidektomi
yapılıyor. Mikroskobik incelemede foliküllerin sayısında
artış, folikül epitelinde papiller hiperplazi, kolloitte azalma
ve soluklaşma, stromada yoğun lenfosit artışı bulunuyor.
• Papiller karsinom: Karsinom hücreleri papiller yapılar
oluştururlar. Bu hücrelerin çekirdeklerinde; buzlu
camsı boyanma, intranükleer inklüzyon ve kahve
çekirdeğine benzer yarıklanmalar görülür. Tümör
dokusunda Psammoma cisimleri bulunur.
• Hurthle hücreli adenom: Fibröz kapsül ile çevrili,
Hurthle hücrelerin oluşturduğu folliküllerden meydana
gelen tümör dokusu bulunur.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hashimato tiroiditisi
B) Graves hastalığı
C) Nodüler guatr
D) Papiller karsinom
E) Hurthle hücreli adenom
97. Aşağıdakilerden hangisi anaplazi gösteren ve grade
4 olan beyin tümörüdür?
A) Pilositik astrositom
B) Diffüz astrositom
C) Anaplastik astrositom
D) Glioblastom
E) Oligodendrogliom
Doğru cevap: (B) Graves hastalığı
Graves hastalığının mikroskopik özellikleri ile ilgili bilgiyi
ölçen orta zorluk derecesinde bir soru.
Doğru cevap: (D) Glioblastom
Graves hipertiroidinin en sık nedenidir. Triadı: Hipertiroidi,
egzoftalmus ve pretibial miksödemdir.
Astrositomların grade ve prognozu ile ilgili bilgiyi
sorgulayan tipik TUS formatlı bir soru.
Graves hastalığında tiroid bezinde diffüz simetrik büyüme
oluşur. Makroskopik incelemede bezin kesiti yumuşak,
görünümü sığır etine benzer.
Şekil (Soru 96): Sol; Graves hastalığında tiroid folliküllerinin boyutlarının büyümesi, follikül epitelinde papillomatöz
hiperplazi, kolloitte soluklaşma. Sağ; normal tiroid dokusu histolojisi.
41
• Pilositik astrositom: Grade I olup; çocuklarda sıktır, en
iyi prognozlu astrositomdur.
SİTOKİN RESEPTÖRLERİ:
• Reseptörlerin tirozin kinaz aktivitesi yoktur.
• Diffüz astrositom: Grade II olup; yetişkinlerde görülür,
mikroskopisi normal beyin dokusuna benzer.
• Fosforilasyonu sitoplazmik janus kinaz yapar.
• Örnekler: Sitokin, interferon, büyüme hormonu, leptin,
eritropoetin.
• Anaplastik astrositom: Grade III astrositomdur, ileri
yaşlarda görülür, agressiftir.
• Glioblastom (glioblastome multiforme): Grade IV’tür;
en kötü prognozlu astrositomdur.
• Oligodendrogliom: Grade II’dir. Orta-ileri yaşlarda
görülür, sıklıkla kalsifikasyon gösterir.
100. Aşağıdakilerden hangisi kalp hızı üzerinde atropinin
fizyolojik antagonisti, dobutaminin farmakolojik
antagonistidir?
A) Metoprolol
B) Dopamin
C) İsoproterenol
D) Ksamaterol
E) Edrofonyum
98. Kırık iyileşme aşamaları aşağıda verilmiştir.
I. Hematom
II. Fibröz kallus
III. Osseöz kallus
IV. Remodeling
Doğru cevap: (A) Metoprolol
Oluşma zamanına göre sıralama aşağıdakillerin
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Atropin antimuskarinik etkilidir, taşikardi yapar.
Dobutamin beta agonisttir, taşikardi yapar. Propranolol
beta blokördür bradikardi yapar. Propranolol kalp
hızı açısından atropinin fizyolojik, dobutaminin de
farmakolojik antagonistidir. Edrofonyum ise atropinin
farmakolojik, dobutaminin ise fizyolojik antagonistidir.
A) I, II, III ve IV
B) I, III, II ve IV
C) IV, III, II ve I
D) I, IV, II ve III
E) II, I, III ve IV
• Metoprolol: Beta blokördür, kalbi yavaşlatır.
• Dopamin: Beta agonisttir, kalbi hızlandırır.
Doğru cevap: (A) I, II, III ve IV
• İsoproterenol ve ksamaterol: Beta agonisttir, kalbi
hızlandırır.
Kırık iyileşme aşamalarını soran bir soru!
Kırıkta ilk önce hematom oluşur. Sonra iyileşme dokusu
olan kallus meydana gelir. İlk önce yumuşaktır yani fibröz
kallustur. Sonra osseöz kallus meydana gelir. Sonra ise
osteoklastlar tarafından meydana getirilen remodeling
safhası oluşur.
• Edrofonyum: Muskarinik etkilidir, kalbi yavaşlatır.
101.Parsiyel agonist ile ters agonistin ortak özelliği
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Reseptör aktivitesini arttırmaları
B) Tam agonistin etkisini azaltmaları
C) Farmakolojik antagonistin etkisini arttırmaları
D) Reseptör aktivitesini azaltmaları
E) Tek başlarına reseptörde uyarı oluşturmamaları
99. Aşağıdaki reseptörlerden hangisinin intrensek tirozin
kinaz aktivitesi vardır?
A) Eritropoetin reseptörü
B) Büyüme hormonu reseptörü
C) Vasküler-endotelyal büyüme faktörü reseptörü
D) Sitokin reseptörü
E) Leptin reseptörü
Doğru cevap: (B) Tam agonistin etkisini azaltmaları
Hem parsiyel agonistin hem de ters agonistin intrensek
alfa aktivitesi, tam agonistten düşüktür. Bu nedenle her
iki agonist de, tam agonistin etkisini azaltır.
Doğru cevap: (C) Vasküler-endotelyal büyüme faktörü
reseptörü
• Ters agonist reseptör aktivitesini arttırmaz
• Parsiyel agonistler reseptör aktivitesini azaltmaz
Soru kendine ait tirozin kinaz aktivitesi olan reseptörü
sorgulamaktadır.
İnsülin
reseptörlerinin
sitokin
reseptörlerinden farkı vurgulanmaktadır.
• Parsiyel ve ters agonistler tek başlarına reseptörde etki
oluşturur
• Antagonistle aynı aktif bölgeye bağlanıyorlar ise, her ikisi
de antagonistin etkisini azaltır
TİROZİN KİNAZ AKTİVİTESİ OLAN RESEPTÖRLER:
• Reseptör dış kısımda, enzimatik aktivite ise iç
kısımdadır.
102. Aşağıdaki reseptörlerden hangisi uyarıldığında gözde
akomodasyon oluşturur?
• Uyarılınca; reseptör sahip olduğu tirozin kinaz aktivitesi
ile hücre içinde fosforilasyon yapar.
• Örnek: İnsülin reseptörü, büyüme faktörleri (EGF, PDGF,
NGF, FGF, VEGF, Nefrin, IGF-1 vb.).
A) Adrenerjik alfa1 reseptör
B) Adrenerjik beta2 reseptör
C) Muskarinik M1 reseptör
D) Muskarinik M3 reseptör
E) Musküler nikotinik reseptör
42
Doğru cevap: (D) Muskarinik M3 reseptör
@
Akomodasyon
parasempatik
uyarı
ile
oluşur.
Parasempatik sistemin hedef dokudaki reseptörü
asetilkolin ile uyarılan muskarinik reseptörlerdir.
NİKOTİN BAĞIMLILIK TEDAVİSİNDE
KULLANILAN ILAÇLAR
ü Bupropiyon: Atipik antidepressan
ü Vareniklin: Nikotinik reseptör parsiyel agonisti
• İristeki alfa1 reseptörler, radial kası kasarak midriyazis
oluşturur.
ü Sitisin (= Bafitoksin, Soforin): Nikotinik reseptör
parsiyel agonisti
• İristeki muskarinik reseptörler, sirküler kasları kasarak
miyozis oluşturur.
• Metadon ve buprenorfin, opioid bağımlılık tedavisinde
kullanılır.
• Siliyer kastaki muskarinik M3 reseptörler, akomodasyona
neden olur.
• Ramelteon, melatonin MT reseptör agonistidir, insomnia
tedavisinde kullanılır.
• Siliyer epiteldeki beta 2 reseptörler, aköz humor
sekresyonunu sağlar.
• Rimonabant, alkol bağımlılığında kullanılan kannabinoid
reseptör antagonistidir.
103. Aşağıdakilerden hangisi santral sinir sistemine
daha yüksek oranda geçebilen kolinesteraz enzim
reaktivatörüdür?
105.Aşağıdakilerden hangisi antiandrojenik etkisi olabilen
ilaçların kullanılabildikleri durumlardan biri değildir?
A) Pralidoksim
B) Fomepizol
C) Skopolamin
D) Doksisiklin
E) Diasetilmonoksim
A) Prostat kanseri
B) Kadında hirşutizm
C) Benign prostat hiperplazisi
D) Erkekte kellik
E) Erkek hipogonadizmi
Doğru cevap: (E) Diasetilmonoksim
Doğru cevap: (E) Erkek hipogonadizmi
Klasik kolinesteraz reaktivatörlerinin (pralidoksim,
obidoksim) polar hidrofilik yapılarından dolayı santral
sinir
sistemine
geçişleri
kısıtlıdır.
Kolinesteraz
reaktivatörleri organofosfat zehirlenme tedavisinde
kullanılırlar.
Erkek hipogonadizminde antiandrojenik değil, androjenik
ilaçlar kullanılır.
Tablo (Soru 105): Anti-androjenik ilaçlar
• Yeni üretilen bir kolinesteraz reaktivatörü olan
diasetilmonoksim santral sinir sistemine yüksek oranda
geçebilmektedir.
Mekanizma
Testosteron
sentez
inhibitörü
• Pralidoksim polar hidrofilik yapıdadır; santral sinir
sistemine geçişi kısıtlıdır.
• Fomepizol alkol dehidrogenaz inhibitörüdür, metanol
zehirlenmesinde kullanılır.
• Skopolamin hareket
antimuskariniktir.
hastalığında
kullanılan
Androjen
reseptör
antagonistleri
• Doksisiklin tetrasiklin türevi antibiyotiktir.
104. Aşağıdakilerden hangisi nikotin bağımlılık tedavisinde
kullanılan nikotinik reseptör parsiyel agonistidir?
A) Bupropiyon
B) Sitisin
C) Buprenorfin
D) Ramelteon
E) Rimonabant
GnRH
agonistleri
(yüksek doz)
GnRH
antagonistleri
Doğru cevap: (B) Sitisin
Nikotin bağımlılık tedavisinde kullanılan ilaçları, etki
mekanizması ile bilmek gerekir. Soru kökünde nikotinik
reseptör agonisitinin sorgulandığına dikkat ediniz.
43
İlaç
Endikasyon
Ketokonazol
Adrenal hiperplazi
Fungus tedavisi
Flutamid, Nilutamid,
Bikalutamid
Bikalutamid,
Nilutamid
Metastatik prostat
kanseri
Kadında hirşutizm
Spironolakton
Kadında hirşutizm
Hipertansiyon
Siproteron
Kadında hirşutizm
Simetidin (H2
reseptör blokörü)
Gastrik ülser
Leuprolid, Naferelin,
Buserelin
Uterin fibrinoid
Meme kanseri
Prostat kanseri
Ganireliks,
Setroreliks
Abareliks,
Degareliks
Kontrollü over
stimülasyon
prosedürleri
Prostat kanseri
106.Diyabetik nöropatisi ve sklerodermaya bağlı renal
krizi bulunan 55 yaşındaki bir kadın hastanın
hipertansiyon tedavisinde aşağıdakilerden hangisi en
uygun seçenektir?
108. Aşağıdaki antiaritmik ilaç ve kontrendike olduğu
durum eşleştirmelerinden hangisi doğru değildir?
A) Disopiramid – Dar açılı glokom
B) Adenozin – Atriyal fibrilasyon
C) Amiodaron – Akciğer hastalığı
D) Prokainamid – Artrit
E) Bretilyum – Aort stenozu
A) Nadolol
B) Dorzolamid
C) Kaptopril
D) Diazoksit
E) Hidroklorotiazid
Doğru cevap: (B) Adenozin – Atriyal fibrilasyon
Adenozin kardiyak transplant hastalarında kontrendikedir.
Negatif dromotropik etkisi olduğu için supraventriküler
aritmilerin (atriyal fibrilasyon) tedavisinde tercih edilir.
Doğru cevap: (C) Kaptopril
Soru antihipertansif ilaçların öncelikli oldukları yerleri
sorgulamaktadır. Soru diyabette ve sklerodermada
kimin öncelikli olduğunu soruyor. Her iki ek patolojide
de anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörleri
öncelikle tercih edilen antihipertansiftir.
@
Tablo (Soru 109): Antiaritmiklerin
kontrendikasyonları
Ek patoloji
ACE İNHİBİTÖRLERİNİN (KAPTOPRİL)
ÖNCELİKLE TERCİH EDİLDİKLERİ DURUMLAR
Kontrendike olan ilaç
Kalp yetmezliği
Disopiramid, flekainid
SA/AV disfonksiyonu,
WPW
Negatif dromotropikler
Aort stenozu
Bretilyum
Miyokart infarktüs
hikayesi
Flekainid
Uzun QT
Kinidin, prokainamid, amiodaron,
sotalol, dofetilid, ibutilid
Astım, hipoglisemi,
periferik damar hastalığı
Beta blokör, propafenon
Kardiyak transplant
Adenozin
Diyare
Kinidin
Kabızlık
Verapamil
Prostat hiperplazisi,
glokom
Disopiramid
Doğru cevap: (C) Dekompanze sistolik kalp yetmezliği
Artrit
Prokainamid
Beta blokörler kalbin hafiften yavaşlamasını tolere
edebilecek hastalarda, kalp yetmezliğinde kullanılabilir.
Dekompanze kalp yetmezliğinde kullanılmamaları
gerekir.
Akciğer hastalığı
Amiodaron
Tremor
Meksiletin
ü Diyabetik hasta
ü Sklerodermalı hasta
ü Kalp yetmezliği olan hasta
• Nadolol nonselektif beta blokördür.
• Dorzolamid karbonik anhidraz enzim inhibitörüdür.
• Diazoksit potasyum kanal aktivatörüdür.
107. Aşağıdakilerden hangisi beta
endikasyonlarından biri değildir?
blokörlerin
A) Glokom
B) Migren
C) Dekompanze sistolik kalp yetmezliği
D) Fallot tetralojisi
E) Hipertiroidi
BETA BLOKÖRLERİN HİPERTANSİYON
DIŞINDAKİ ENDİKASYONLARI
109. Hipertansiyon tedavisinde kullanılan anjiyotensin
reseptör blokörleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi doğru değildir?
• Kalp yetmezliği
• Anjina pektoris/Miyokart infarktüsü (MI)
A) Plazma renin konsantrasyonunu arttırırlar
B) Gebelerde kullanılmamalıdırlar
C) Oral yoldan kullanılabilirler
D) AT2 reseptörünü selektif bloke ederler
E) Plazma renin aktivitesini arttırırlar
• Fallot tetralojisi: Propranolol
• Dissekan aort anevrizması
• Anksiyete/Alkol yoksunluk sendromu
• Portal hipertansiyon
• Hipertiroidi: Propranolol
Doğru cevap: (D) AT2 reseptörünü selektif bloke ederler
• Glokom: Timolol, karteolol, levobunolol, betaksolol
Anjiyotensin II’nin iki adet reseptörü bulunır: AT1 ve AT2.
Anjiotensin II AT1 reseptörünü uyararak sistemik kan
basıncını yükseltir. Losartan gibi anjiyotensin reseptör
blokörleri AT1 reseptör antagonistleridir.
• Migren profilaksisi: Propranolol, metoprolol
44
ANJIYOTENSIN RESEPTÖR BLOKÖRLERI
SEROTONERJİK RESEPTÖRLER İLE
İLİŞKİLİ İLAÇLAR
• Hiperkalemiye neden olabilirler.
• Plazma renin konsantrasyonunu ve aktivitesini
arttırırlar.
SEROTONİN 5-HT1A RESEPTÖRÜ:
• Gebelerde teratojen oldukları için kullanılmamalıdırlar
• Etkisi: Anksiyolitik etki oluşturur.
• Oral yoldan kullanılabilirler (Peptid yapıdaki saralazin
hariç).
• Agonisti (Buspiron, Gepiron): Anksiyete tedavisinde
kullanılır.
• AT1 reseptörünü bloke ederler.
SEROTONİN 5-HT1D RESEPTÖRÜ:
• Bradikinin birkimine neden olmazlar, öksürük
oluşturmazlar.
• Etkisi: Serebral damarlarda vazokonstriksiyondur.
• Agonisti (Sumatriptan, Naratriptan, Frovatriptan):
Migren kriz tedavisinde kullanılır.
110. Aşağıdakilerden hangisi sadece intravenöz yolla
uygulanan ve hipertansif kriz tedavisinde tercih
edilen ve plazmada esterazlar ile yıkıldığı için çok kısa
etkili olan kalsiyum kanal blokörüdür?
SEROTONİN 5-HT2A , 5-HT2C RESEPTÖRÜ:
• Etkisi: Trombositlerde agregasyon ve vazokonstriksiyon,
SSS’de hallüsinasyondur.
• Antagonistleri (Ketanserin, Klozapin): Reynauld
sendromunda, şizofrenide kullanılır.
A) Minoksidil
B) Nifedipin
C) Klevidipin
D) Verapamil
E) Nimodipin
SEROTONİN 5-HT3 RESEPTÖRÜ:
• Etkisi: Bulantı-kusma merkezinde bulunur. Emezise
neden olur.
Doğru cevap: (C) Klevidipin
• Antagonisti (Ondansetron, Granisetron): Kemoterapiye
bağlı gelişen emezis tedavisinde kullanılır.
Klevidipin sadece intravenöz yoldan uygulanır. Nifedipin
gibi hipertansif kriz tedavisinde tercih edilir.
SEROTONİN 5-HT4 RESEPTÖRÜ:
• Minoksidil ve diazoksit potasyum kanal aktivatörü
antihipertansiftir.
• Etkisi: Gastrointestinal sistemde peristaltizmi
hızlandırmaktır.
• Verapamil kardiyoselektif kalsiyum kanal blokörüdür,
oral yoldan uygulanabilir.
@
• Agonisti (Metoklopramid, Sisaprid): Diyabetik
gastroparezide gelişen kabızlıkta kullanılır.
ÖZELLİKLİ KALSİYUM KANAL BLOKÖRLERİ
112.Aşağıdakilerden hangisi, antidepresan etkisi de olan,
agorafobide ve panik atakta öncelikle tercih edilen
bir ilaçtır?
ü Potasyum kanallarını da bloke eden, uzun QT yapabilen: Bepridil
ü Sadece IV kullanılan, en kısa etkili olan: Klevidipin
A) Triazolam
B) Lorazepam
C) Bupropiyon
D) Alprazolam
E) Tiyopental
ü Hipertansif acil tedavide kullanılan hızlı etkililer:
Nifedipin, klevidipin
Doğru cevap: (D) Alprazolam
111. Aşağıdaki reseptörlerden hangisinin uyarılması santral
sinir sisteminde anksiyolitik etki oluşturur?
Bupropiyon, nikotin bağımlılık tedavisinde kullanılan
antidepresan bir ilaçtır. Tiyopental kısa etkili barbitürat
türevidir. Alprazolam hızlı ve antidepresan etkili olduğu
için panik atakta öncelikle tercih edilen benzodiazepin
türevi bir ilaçtır.
A) Serotonin 5-HT1A
B) Serotonin 5-HT1D
C) Adrenerjik alfa1
D) Serotonin 5-HT3
E) Serotonin 5-HT4
BENZODİAZEPİN ENDİKASYONLARI
Doğru cevap: (A) Serotonin 5-HT1A
• Epilepsi (status epileptikusta intravenöz, febril
konvülsiyonda rektal yoldan): Diazepam tercih edilir.
Serotonerjik reseptörler çeşitlidir. Etki mekanizmaları ve
vücuttaki etkileri bilinmelidir.
• Kas spazmları: Diazepam (Santral etkili kas
gevşeticidir)
• Anksiyete:
Ø Kronik anksiyete: Diazepam, klorazepat (Uzun etkili
oldukları için)
Ø Panik atakta/Agorafobide (Antideprasan etkisi de
olan): Alprazolam tercih edilir.
45
• Anestezi premedikasyonu: Midazolam ve diazepam
tercih edilir.
115. Aşağıdakilerden hangisi methemoglobinemiye neden
olabilen lokal anesteziktir?
• Genel anestezi indüksiyonu/Kısa süreli cerrahi işlem:
Midazolam (Kısa etkili)
A) Dapson
B) Nitroprussid
C) Nitrogliserin
D) Prilokain
E) Nitröz oksit
• Alkol yoksunluk sendromu: Diazepam, klordiazepoksit
(Uzun etkili oldukları için)
• Akut mani ve hareket bozuklukları: Klorazepat
• İnsomnia tedavisi: Temazepam, estazolam, flurazepam,
kuazepam, triazolam
Doğru cevap: (D) Prilokain
Methemoglobinemi nedenlerini sorgulayan bir soru. Soru
kökünde “lokal anestezik” ilacın sorgulandığına dikkat
ediniz.
113. Aşağıdakilerden
hangisi
antipsikotiklerin
endikasyonlarından biri değildir?
METHEMOGLOBİNEMİ
A) Manik epizod
B) Bulantı-kusma
C) Obsesif kompulsif hastalık
D) Akut distoni
E) Post-travmatik stres bozukluğu
Elektron atomunu kaybederek oksijen taşıma kapasitesini
kaybeden ferrik (Fe+3) durumda bulunan hemoglobindir.
ETİYOLOJİ:
Doğru cevap: (D) Akut distoni
• Antihipertansif: Nitroprussid
Distoni antipsikotiklerin antidopaminerjik etkisinin
oluşturduğu yan etkidir. Distoni tedavisinde antipsikotik
kullanımı düşünülmemelidir.
• Antianjinal: Nitrit, nitratlar, nitrogliserin
• Genel anestezik: Nitröz oksit
• Antiinflamatuvar: Sulfasalazin
• Lokal anestezik: Prilokain
ANTİPSİKOTİKLERİN DİĞER ENDİKASYONLARI
• Antibiyotik: Dapson, sülfasalazin
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Akut mani
Huntington koresi
Otizm
Emezis (antidopaminerjik etkileri nedeniyle)
Tourette’s bozukluğu
Postravmatik stres bozukluğu
Obsesif-kompulsif bozukluk
Bipolar affektif bozukluk
Alzheimer hastalığında gelişen davranış bozuklukları
Kaşıntı (antihistaminik etkileri nedeniyle)
Nöroleptik analjezi veya nöroleptik anestezi
oluşturulması
• Psikiyatrik aciller
• Antimalaryal: Primakin
TEDAVİ:
Metilen mavisi + Askorbik asit (Vitamin C)
116. Yirmi beş yaşında kadın hasta sabahları işe hep
geç kaldığını ve bu nedenle işini kaybetmek üzere
olduğunu belirtmektedir. Hasta işe geç kalma nedeninin,
açık kalma ihtimaline karşı evinin ve arabasının kapısını
tekrar tekrar kontrol etmek olduğunu söylemektedir.
Bu hastanın tedavisinde aşağıdakilerden hangisi en
iyi seçenektir?
A) Buspiron
B) Klorpromazin
C) Klomipramin
D) Klorpropamid
E) Bupropiyon
114. Aşağıdakilerden hangisi fenitoinin yan etkilerinden
biridir?
A) Diş etlerinde atrofi
B) Hipoglisemi
C) Polisitemi
D) Ataksi
E) Hipokrom mikrositer anemi
Doğru cevap: (C) Klomipramin
Soru isim benzerlikleri kullanılarak zorlaştırılmaya
çalışılmıştır. Hastada obsesif kompulsif bozukluk (OKB)
bulunmaktadır. OKB tedavisinde serotonin düzeyini
yükseltmek için klomipramin veya SSRI’lar kullanılır.
Doğru cevap: (D) Ataksi
Fenitoin yaygın kullanılan bir antiepileptiktir. Yan etkileri
TUS tarihinde pek çok kez sorgulanmıştır ve tekrar
sorulmaya adaydır.
• Buspiron: 5-HT1A parsiyel agonisti yalın anksiyolitik
ilaçtır.
• Klorpromazin: Sedatif etkisi fazla olan antipsikotiktir.
FENİTOİNİN YAN ETKİLERİ
• Klorpropamid: Sülfonilüre grubu antidiyabetiktir.
• Jinjiva hiperplazisi
• Bupropiyon: Nikotin bağımlılık tedavisinde kullanılan
antidepresandır.
• Hirşutizm
• Ataksi
• Megaloblastik anemi
• Hiperglisemi
46
İNTERFERONLARIN ENDIKASYONLARI
117. Aşağıdaki hangisi migren krizinde kullanılan en uzun
etkili serotonin 5-HT1D reseptör agonistidir?
İNTERFERON-ALFA:
A) Frovatriptan
B) Rizatriptan
C) Sumatriptan
D) Ergotamin
E) Propranolol
• Hairy cell lösemi
• İnterferon-alfa + Lamivudin: Kronik HBV infeksiyonu
• İnterferon-alfa + Ribavirin: Kronik HCV infeksiyonu
• Kondiloma aküminata (HPV)
Doğru cevap: (A) Frovatriptan
• Kaposi sarkomu
Seçeneklerde bulunan en uzun etkili ilaç frovatriptandır.
Ergotamin ergot türevidir, migren kriz tedavisinde yeri
vardır. Propranolol beta blokördür, migren profilaksisinde
yeri vardır.
• Malign melanom
İNTERFERON-BETA:
• Multipl skleroz
SEROTONİN 5-HT1D AGONİSTLERİ (TRİPTANLAR)
İNTERFERON-GAMA:
• Aynı zamanda 5-HT1B’yi de uyararak serotonerjik etkiyi
azaltabilirler.
• Kronik granülomatöz hastalık
• MAO ile metabolize olurlar. MAO inhibitörleri ile birlikte
kullanılmamalıdırlar.
120.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi meme kanseri
tedavisinde kullanılan mikrotübül inhibitörüdür?
• Hızlı etkili olan: Sumatriptan
• En uzun etkili olanlar: Frovatriptan > Naratriptan
A) Klomifen sitrat
C) İksabepilon
118. Aşağıdakilerden hangisi ksantin oksidazı inhibe ettiği
için gut tedavisinde faydalıdır?
B) Fulvestrant
D) Lapatinib
E) Tamoksifen
Doğru cevap: (C) İksabepilon
A) Kolşisin
B) İndometazin
C) Probenesid
D) Merkaptopurin
E) Febuksostat
Meme kanseri tedavisinde kullanılan pek çok ilaç
vardır. Bu ilaçlar etki mekanizmalarındaki farklılıklar ile
bilinmelidir.
• Fulvestrant meme kanserinde kullanılan östrojen
reseptör antagonistidir.
Doğru cevap: (E) Febuksostat
• Lapatinib meme kanserinde kullanılan tirozin kinaz
inhibitörüdür.
Ksantin oksidaz ürik asit sentezinde önemlidir. Bu
enzimin inhibitörleri gut tedavisinde kullanılır. Pürin
yapıdaki ksantin oksidaz inhibitörü allopurinol, nonpürin
yapıda olan ise febuksostattır.
• Tamoksifen meme kanserinde kullanılan östrojen
reseptör parsiyel agonistidir.
MİKROTÜBÜL ÜZERİNE ETKİLİ İLAÇLAR
• Kolşisin ailevi Akdeniz ateşi ve gut hastalığında
kullanılabilen mikrotübül ihibitörüdür.
MİKROTÜBÜL POLİMERİZASYONUNU İNHİBE
EDENLER:
• İndometazin vazokonstriktif etkisi de olan NSAİİ’dir.
• Probenesid ürikozürik etkili gut ilacıdır.
• Vinkristin, vinblastin, vinorelbin:
• Merkaptopurin antiinflamatuvar etkisi de olan
antineoplastik ilaçtır.
Ø Akut lenfoblastik lösemi tedavisinde kullanılırlar.
• Kolşisin, demekolsin:
Ø Reküren gut atak ve profilaksi tedavisinde kullanılır.
119. Aşağıdakilerden hangisi interferon-alfa’nın
endikasyonlarından biri değildir?
Ø Ailevi Akdeniz ateşi tedavisinde kullanılır.
Ø Hepatik siroz tedavisinde kullanılır.
A) Kronik granülomatöz hastalık
B) Kronik Hepatit C virüsü (HCV) infeksiyonu
C) Kondiloma aküminata
D) Kaposi sarkomu
E) Kronik Hepatit B virüsü (HBV) infeksiyonu
• Albendazol, mebendazol:
Ø Helmint tedavisinde kullanılırlar.
MİKROTÜBÜL POLİMERİZASYONU ARTTIRANLAR:
Doğru cevap: (A) Kronik granülomatöz hastalık
• Paklitaksel (= Taksol), doketaksel
İnterferonların endikasyonlarını sorgulayan bir soru.
Soru kökündeki “alfa” kelimesine dikkat etmek gerekir.
MİKROTÜBÜL İNHİBİTÖRÜ:
• İksabepilon:
Ø Metastatik meme kanseri tedavisinde kullanılır.
47