İndir (PDF, 3.28MB) - Türk Kooperatifçilik Kurumu

Eylül 2012 Yıl : 78
Sayı : 909
Eylül 2012 Yıl : 78
ISSN : 1300-1450
Sayı : 909
ISSN : 1300-1450
Beyaz Altın
PAMUK
YIL : 78 SAYI : 909
Eylül 2012
Doç. Dr. M.Akif ÖZER
Ahmet BAYANER
Muharrem ÇETİN
Rasih DEMİRCİ
Hikmet KAVRUK
Mehmet Akif ÖZER
Nurettin PARILTI
Adnan TEPECİK
Eriman TOPBAŞ
Başyazı
1
M. Akif ÖZER
TÜRKİYE'DE EĞİTİM KOOPERATİFÇİLİĞİ
ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER
2
Oğuz KARAAHMETOĞLU
EĞITIMDE KOOPERATIFLEŞME
9
Melek İrem ERSOY
KOOPERATİFÇİLİK EĞİTİMİNDE YENİ
YAKLAŞIMLAR
11
Oktay TUNCAY
KOOPERATİFCİLİK EĞİTİMİ ÜZERİNE
DÜŞÜNCELER
19
Nisari AÇIKEL
SINIRLI SORUMLU OKUL KOOPERATİFLERİ
23
Erdal İSMİHAN
KOOPERATİFÇİLİK VE ÖZELLİKLE ALMAN
KOOPERATİFÇİLĞİNE BAKIŞ
27
Murat ORTOĞLU
KURUMSAL YÖNETİM VE KOOPERATİFLER
31
Zeki BİRDOĞAN
TÜRK KOOPERATİFÇİLİK
EĞİTİM VAKFI
41
Halim UTLU
KOOPERATİFLERDEN HABERLER
43
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ...
48
Prof.Dr. Harun TANRIVERMİŞ
Doç.Dr. Mehmet ARSLAN
Doç.Dr. Mehmet Akif ÖZER
Veli ÇELEBİ
Osman BOSTAN
Turgut AĞIRNASLIGİL
26.09.2012
Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına
aittir.
Hüsnü POYRAZ
Prof.Dr. İhsan ERDOĞAN
Özdemir ÜNSAL
Başyazı
Başkalarının ihtiyaçların karşılamak için, üretim faktörlerinin bir araya getirilerek mal
ve hizmet üretip/satarak kar sağlamak amacıyla kurulan ekonomik ve teknik birimler olarak tanımlanabilen işletmeler; kooperatif şeklinde de kurulabilmektedir. Hal
böyle olunca bireyler ihtiyaçlarını kar amaçlı işletmelerden karşılamak yerine ortağı
oldukları kendi işletmelerinden karşılayabilmektedirler. Kooperatif işletmelerde kar
maksimizasyonunun bir amaç olmamasından dolayı da ihtiyaçlar daha uygun fiyatlarla
karşılanabilmektedir. Keza, kooperatif işletmelerin sürekliliği için asgari bir kar amacı
olsa da sonuç olarak sözkonusu karın ( risturn) sahibi yine kooperatiften mal veya
hizmet satın alan ortaklardır.
Kooperatiflerin bir birleşme başka bir ifade ile bir şirketleşme türü olduğu esas
alındığında; kooperatif ortakları ticari işletmelerden karşıladıkları tüm ihtiyaçlarını kooperatif işletmelerden de karşılayabilmektedirler. Hal böyle olunca, çok amaçlı kooperatif işletmeler bir alternatif iken; ihtiyaç duyulan her bir mal veya hizmet grubu için bir
kooperatif kurmakta diğer alternatiftir. Nitekim, diğer alternatife paralel olarak kooperatif türleri geliştirilmiştir. Hatta, keskin rekabet ortamında rekabet edebilmek veya
rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için sektörel uzmanlaşmanın esas alındığı günümüz
ekonomisinde çok amaçlı değil tek amaçlı kooperatif alternatifi, ortak ihtiyaçlarının
daha kaliteli, daha hızlı ve daha ekonomik şartlarda karşılanabilmesi için daha uygun
olabilir.
Bilim çağı, bilgi çağı olarak isimlendirilen çağımızda, eğitim görme, eğitim hizmeti alma
ihtiyacının karşılanması; istihdamda giderek artan rekabet ve yükselen eğitim kalite/
seviyesi ile birlikte eğitimin alınacağı yeri/kurumu ve finansmanını çok daha anlamlı
bir konuma getirmekte ve çok seçici davranmayı zorunlu kılmaktadır. Hal böyle olunca,
eğitim hizmeti satın alma ihtiyacı olanlar eğitimin her safhasında kooperatifleşmek
suretiyle, devlet kurumlarından alınabilecek eğitim hizmetine alternatif özel eğitim
kurumlarından alınabilecek eğitim şartlarında ve ancak ticari kaygının olmadığı bir
ortamda daha akademik ve daha uygun maliyetlerle bu ihtiyaçlarını karşılayabilirler.
Nitekim, eğitim /eğitim hizmeti verme amaçlı olarak “eğitim kooperatifleri” hukuken
de, uygulamada da mevcuttur.
Devletlerin eğitim hizmeti vermekten çekilme ve eğitim hizmetini özelleştirme
eğilimlerinin sonucu olarak; özel sektörün bir iktisadi faaliyet olarak yatırım yapmakta olduğu bu alanda eğitim görme /eğitim hizmeti alma ihtiyacı olanlar eğitim
kooperatifçiliğine yönelmeli, bu amaçla eğitim kooperatifleri kurulabileceği gibi
mevcutlara ortak olmak ve onların kurumlarından hizmet almakta bir alternatif olabilir.
Koopertiflerin türleri itibariyle faaliyette bulundukları alanlarda yerine getirdikleri;
piyasa yapıcılığı, özel sektör tekelinin kırılması, tüketicinin korunması gibi işlevleri;
eğitim kooperatifleri de eğitim alanında yerine getirebilecekler ve böylece piyasaya
bir fiyat ve kalite istikrarı ve standardı getirecekleri gibi aynı zamanda da fırsat eşitliği
sağlayacaklardır.
1
TÜRKİYE’DE EĞİTİM
KOOPERATİFÇİLİĞİ ÜZERİNE
DEĞERLENDİRMELER
M. Akif ÖZER *
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2012 yılını
Uluslararası Kooperatif Yılı olarak kabul etmiştir. Bu kapsamda; başta ABD olmak üzere
bütün üye devletleri Uluslararası Kooperatifler Yılı’nın avantajlarından yararlanmaları,
bu kanalla kooperatifleri desteklemeleri ve
bu şekilde sosyal ve ekonomik kalkınmaya
katkı konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeleri hususunda cesaretlendirmiştir.
Kooperatiflerin ekonomik ve sosyal müteşebbisler olarak sürdürülebilir kalkınmaya
olan katkılarına, yoksulluğun azaltılmasındaki rollerine, kırsal ve kentsel bir çok ekonomik sektörde geçim kaynağı olmalarının
önemine ve gelişmekte olan yeni alanlarda
kooperatifçiliğin desteklenmesinin gerekliliğine vurgu yapmıştır. Hükümetleri kooperatiflerle ilgili uygun yasal ve idari düzenlemeler yapmaları konusunda cesaretlendirmiş, bu düzenlemelerin; hızla değişen
sosyo-ekonomik çevrede kooperatiflerde,
büyümeyi ve sürdürülebilirliği sağlamasını,
diğer sektörlerdeki aktörlerle uygun şart
ve ortamda rekabet edebilmelerine imkan
tanımasını ve bu kapsamda kooperatiflerin
ilgili mali hizmetleri yapabilmeleri ve pazarlara ulaşabilmeleri için uygun vergi düzenlemelerinin yapılmasının altını çizmiştir.
BM Genel Kurulu’nun kararlarına göre; sosyal bütünleşmenin sağlanması, tam ve üret* Doç. Dr., Gazi Ün. İİBF Kamu Yön. Böl.
([email protected])
2
ken istihdamın oluşturulması, yoksulluğun
önlenmesi gibi sosyal kalkınma hedeflerine
ulaşılmasında kooperatiflerin potansiyellerinin değerlendirilmesi ve katkılarının artırılması gerekmektedir. Kooperatiflerin kurulması ve geliştirilmesi konusunda tüm kesimler cesaretlendirilmelidir. Bu kapsamda,
yoksul kesimlere dönük tedbirler alınmalıdır. Kadınları, gençleri, engellileri, yaşlıları
ve yoksulları kapsayan, onların tam katılımı
esasına dayanan, gönüllülük temelinde, özellikle sosyal ihtiyaçların karşılanmasını da
sağlayacak kooperatifler kurulmalıdır. Kooperatiflerin gelişmesi için uygun çevre ve
şartlar oluşturulmalı, destekleyici önlemler
alınmalıdır.
Bu kapsamda; hükümetler arası etkin ortaklıklar geliştirilmeli, kooperatif hareket oluşturulacak danışma konseyleri ile yönlendirilmeli ve daha iyi yasal süreçler oluşturularak, araştırma imkanları, tecrübe, eğitim,
teknik yardım, kapasite oluşturma gibi alanlarda bilgi paylaşımına gidilmelidir. Özellikle
kooperatiflere yönetim, pazarlama ve mali
işler konusunda katkı sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Kooperatiflerin sosyo
ekonomik kalkınmaya ve istihdama katkıları
ile ilgili kamuoyu bilincinin artırılmasına yönelik faaliyetlerde bulunulmalıdır.
Özellikle istihdama katkıları ile ilgili istatiksel değerlendirmeler yapılmalıdır. Gelişmiş,
kapsamlı araştırmalar ile kooperatiflerin
topluma yararları, ulusal ve uluslararası düzeyde sosyo ekonomik yapıya katkıları ortaya konmalıdır. İstatiksel metotlar kullanılarak bu alandaki ulusal politika oluşturma sürecine katkı sağlanmalıdır (Özer, 2010:4-5).
Şimdi Birleşmiş Milletlerin 2012 yılını Uluslararası Kooperatif Yılı ilan ederek önemlerine ortaya koyduğu kooperatiflere biraz
daha ayrıntılı bakalım.
KOOPERATİFLER
Kooperatifler demokratik bir şekilde kontrolü sağlanan, katılımlı mülkiyete dayanan ve
ortak ekonomik, sosyal, kültürel ihtiyaçları
ve arzuları karşılamak amacıyla bireylerin
gönüllü olarak bir araya geldikleri kuruluşlardır.
Kooperatifler kendi kendine yardım, kendi
kendine sorumluluk, öncelikli olarak eşitlik,
adalet ve dayanışma gibi değerlere vurgu
yapan demokrasi anlayışına dayanır. Kooperatiflerin geleneksel kurucuları, kooperatif
üyelerinin etik değerler olarak dürüstlüğe,
açıklığa, saydamlığa, sosyal sorumluluğa ve
diğerlerinin sorunları ile ilgilenme esaslarına uygun hareket edeceklerini öngörmüşlerdir (Ozer, 2006:9).
Uygulamada kooperatif faaliyetleri ve çalışma hayatı bazı temel değerlerce yönetilir.
Bu değerler; kendi kendine yardım, sorumluluk, demokrasi, eşitlik, dürüstlük, hakkaniyet, dayanışma, birlik, sosyal sorumluluk
ve başkalarını düşünme gibi etik değerlerden oluşur. Kooperatif ilkeleri ise, kooperatif değerlerinin uygulamaya aktarılmasıyla
oluşmuştur. Rochdale Öncüleri bu ilkelerin
çoğunu ilk kuramlaştıran ve sorumluluğunu
taşıyan kişilerdir. Başlangıçta ilk dönem temel sekiz ilke belirlemişlerdi. 1995 yılında
Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) yaptığı revizyon ve adaptasyonla ilke sayısını yedi
olarak kesinleştirmiştir (Ozer, 2012:19).
Gönüllülük ve açık üyelik ilkesine göre kooperatifler gönüllü kuruluşlardır ve faaliyette bulunmak isteyen herkese açıktır. Üyelerini kabul ederken; sosyal, cinsel, dinsel
ayrım yapmazlar. Kooperatifler üyelerince
desteklenir ve kuruluşa yeni üye çekebilirlerse ayakta kalabilirler. İkinci ilke olan demokratik üye kontrolüne göre kooperatifler,
kararların verilmesi ve politikaların belirlenmesi sürecinde aktif olarak katılan üyelerce
kontrol edilen demokratik kuruluşlardır. Seçilmiş temsilciler olarak görev yapan kadın
ve erkekler, üyelik sorumluluğunu taşırlar.
Birincil kooperatiflerde bir üye bir oy kuralı
gereği, tüm üyelerin eşit oy hakları vardır.
Diğer kooperatif türlerinde de demokratik
kuralların uygulanması ve buna göre örgütlenme esas alınmaktadır.
Demokratik üye kontrolü gereği üyeler kooperatiflerin demokratik kontrol sürecine
katılarak bu kuruluşlara sermayeleriyle destek olurlar. En azından bu süreç kooperatiflerin genel malvarlığı üzerinde gerçekleşir.
Üyeliğin genellikle karşılığı sınırlıdır. Bazı
durumlarda da ticari faaliyet için kooperatife üyelik şartı getirilebilir. Kooperatiflere
üye olmanın; kooperatiflerin geliştirilmesi,
mümkün olduğunca rezervlerin korunması, birçok işlemin kooperatif kanalı ile daha
kolay gerçekleştirilmesi, kooperatifçiliğin
özendirilmesi, üyeliğin gerektirdiği diğer işlemlerin desteklenmesi gibi çok çeşitli faydaları bulunmaktadır. Ayrıca kooperatifler,
kuruluşun takım gücünü oluşturan kullanıcı
- sahiplerin sinerjisini kullanmaktadırlar.
Kooperatifler için dördüncü temel ilke özerklik ve bağımsızlıktır. Kooperatifler üyeleri tarafından kontrol edilen, özerk ve kendi kendine yardım eden kuruluşlardır. Eğer
hükümet kuruluşları ile anlaşma yaparlarsa
ya da dış kaynaklardan sermaye sağlarlarsa,
bu süreci üyelerinin demokratik kontrol aracı olan sözleşme ile somutlaştırırlar ve kendi
kooperatif özerkliklerini korurlar.
3
Uluslararası Kooperatifler Birliği tarafından
belirlenen 5. kooperatifçilik ilkesi eğitim,
öğretim ve bilgidir. Konumuz gereği bunun
ayrıntısına aşağıda değineceğiz.
Uluslararası Kooperatifler Birliği 6. ilke olarak kooperatifler arasında işbirliğini belirlemiştir. Bu ilkeye göre kooperatifler; yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası yapıda
işbirlikleri yaparak, üyelerine etkin hizmet
sunarlar ve böylelikle kooperatif hareketini
yaygınlaştırırlar. Organize olarak çalışıp kaynakları bir araya getirmek ve sürece etkinlik
kazandırmak, sadece bireysel bir çaba değil
aynı zamanda kooperatiflerin de uyguladığı
bir yöntemdir. Bu altıncı ilkenin arkasında
yatan temel fikir de budur.
Uluslararası Kooperatifler Birliği 7. ve son
ilke olarak toplumsal duyarlılığı belirlemiştir. Kooperatifler üyelerin onayından geçen politikalarla toplumlarının sürdürebilir
kalkınmaları için çalışırlar. Nerede olursa
olsun, kooperatifler ait oldukları toplumla
iç içedirler. Toplumun yaşamı kolaylaştıran
hizmetler, alt yapı kolaylıkları gibi tüm unsurlarından yararlanırlar. Bu nedenle kooperatiflerin bulundukları topluma karşı
sorumlulukları vardır ve onların ihtiyaçlarını göz ardı edemezler. Tabi ki bu durum
üyelerin; kooperatifin faaliyette bulunduğu
toplumun gelişimine ne kadar katkı sağlayacağına karar vermelerine bağlıdır.
Bu yedinci ilke ICA tarafından Manchester
ilkelerine 1995 yılında eklendi. Buradaki temel amaç zaman zaman kooperatiflerde görülen egoist, kendi çıkarını düşünen eğilimleri engellemekti. İlke kooperatiflerin kendi
kaynaklarını nasıl kullanacakları konusunda
da oldukça belirleyicidir. Günümüzde bu
tüm ilkelere uyabilen kooperatif olduğunu
söylemek zor. Bu ilkeler ideal bir kooperatif yapısını ortaya koyar. Tüm kooperatifler
de bu ideal yapıda olmayı arzu ederler. Bu
ilkeler, kooperatiflere değerlerini uygulama-
4
ya aktarma sürecinde yol gösterir. Bunlar
sayesinde bir kooperatifin diğer yapılardan
farklılığı ortaya konur (Tchami, 2009: 1213). Bu ilkeler arasında yukarıda ayrıntısına girmediğimiz beşinci ilkenin ayrı yeri ve
önemi vardır. ICA kooperatiflerin eğitim,
öğretim ve bilgi temelinde örgütlenmelerini
öngörmüş ve eğitim kooperatifçiliğine ayrı
bir önem vermiştir. Şimdi bu konuyu biraz
daha ayrıntılı inceleyelim.
EĞİTİM KOOPERATİFÇİLİĞİ
Uluslararası Kooperatifler Birliği kooperatifçiliğin temel ilkelerinden beşincisi olarak
eğitim, öğretim ve bilgiyi seçmiş ve buna da
özel önem verdiğini belirtmiştir. Bu ilkeye
göre kooperatifler; üyelerine, seçilmiş temsilcilerine, yöneticilerine ve çalışanlarına,
kooperatifin daha etkin gelişimine katkı vermelerini sağlamak amacıyla eğitim imkanı
sunarlar. Kamuoyunu özellikle de gençleri
ve kanaat önderlerini kooperatifler aracılığıyla sağlanan işbirliğinin ve faydaları ve
özellikleri konusunda bilgilendirirler.
Bir kooperatifte grup dayanışması aile köklerine dayanmaz ancak sözleşmeye bağlılık
esastır. Kooperatif üyesi olmak isteyenlerle,
kooperatif üyeleri, örgütsel yapıda hak ve
yükümlülüklerini bilmek zorundadırlar. Üyeler bir arada nasıl çalışacaklarını öğrenmek
ve grup çıkarını etkileyecek kendi bireysel
çıkarlarından vazgeçmek zorundadırlar.
Bu süreçte kooperatif yöneticilerinin büyük
sorumlulukları vardır ve bu gerçek gücü de
kullanabilmelidirler. Bu gücü akıllıca nasıl
kullanacaklarını ve demokratik ticari girişimi nasıl yürüteceklerini öğrenmek zorundadırlar. Kooperatifin yöneticileri ve sorumlu
müdürleri ayrıca üyelere karşı olan sorumluluklarının da farkında olmalıdırlar.
Tüm dünyada kurulan eğitim kooperatifleri
bu ilkeyi kendilerine dayanak olarak kabul
etmişlerdir. Özellikle gelişmiş ülkeler günümüzde eğitim kooperatiflerinden etkin bir
şekilde yararlanmaktadırlar. Bu ülkelerde
kooperatifler ekonominin çeşitli sektörlerinde alternatif çözümler sunmakta, bu kapsamda kooperatifler eğitim sektöründe de
ihtiyaçlara cevap vermeye başlamıştır.
Gelişmiş ülkeler ortalama eğitim süresini
artırmakta ve nüfuslarını yüksek eğitimli
yapmak için büyük çaba harcamaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri 2020 yılına kadar nüfuslarının en az yüzde 90’ını lise mezunu yapmak üzere kendilerine hedef koymuşlardır.
Türkiye’de ise okullaşma oranı ilköğretim
düzeyinde yüzde 98’leri bulmuş, ortaöğretim düzeyinde yüzde 70’lere yaklaşılmış,
yükseköğretim düzeyinde ise yüzde 33’lere
ulaşılmıştır. Ancak bu durumun gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında yetersizliği ortadadır. Bu süreçte yaygınlaşacak eğitim kooperatifleri ülkenin okullaşma oranına büyük
katkı sağlayacaktır.
Günümüzde kooperatifler pek çok ülkenin
ekonomik, sosyal ve politik amaçlarına ulaşmasında önemli katkıları olduğu gibi ülkelerin eğitim alanındaki sorunlarına da çözüm
sağlamaktadır. İspanya’da ve Japonya’da
eğitim kooperatifleri birçok okulun yönetiminde yer almakta ve ortaklarının ebeveynler veya öğretmenler veya her ikisinin
birden doğrudan yönetimde söz sahibi olmalarını sağlamaktadır. Bu ülkelerdeki öğretmenlerin kurdukları kooperatifler ise öğretmenlere meslekleri konusunda yardımcı
olmaktadırlar. Bu kooperatifler devlet okullarıyla bir sözleşme yaparak eğitim programı hazırlanması ve yürütülmesi konularında
da hizmet vermektedirler. Ayrıca bu kooperatifler okullar için idari hizmet sağlayarak,
okulun mali ve akademik başarısı için çalışmaktadırlar. Sektörde yer alan tüm kooperatiflerin 1 milyar dolara yakın cirosu olduğu
tahmin edilmektedir (Yazıcı, 2012:1).
Ülkemizde kooperatiflerin temel dayanağını
oluşturan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 70. maddesinde görev ve sorumluluklar kapsamında; “kooperatiflerin müşterek
menfaatlerini korumak, amaçlarını gerçekleştirmek için iktisadi faaliyette bulunmak,
faaliyetlerini koordine etmek ve denetlemek, dış memleketlerle olan münasebetlerini düzenlemek, kooperatifçiliği geliştirmek
ve eğitim yapmak, kooperatifçilik konularında tavsiyelerde bulunmak gibi hizmetlerin
yerine getirilmesi için, Kooperatif birlikleri,
kooperatif merkez birlikleri ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliği kurulur” hükmünü
getirmiştir. Bu görev ve sorumluluklar arasında kooperatifçiliği geliştirmek ve eğitim
yapmak kooperatifler için önemli bir görev
ve sorumluluk olarak karşımızda durmaktadır.
Kooperatiflerin eğitim konusundaki sorumlulukları kanunen açıkça belli olmasına
rağmen ülkemizde bu konuya yeteri kadar
önem verilmemiştir. 2012 itibarıyla ülkemizde kurulmuş olan eğitim kooperatifi sayısı 30’dur. Bu kooperatiflerin üye sayısı ise
2481’dir. 2012 yılı içinde kuruluş hazırlıkları
süren iki eğitim kooperatifi de bulunmaktadır.
Eğitim ihtiyacının çok açık olduğu ülkemizde, bu alanda önemli görevler üslenebilecek
eğitim kooperatifçiliğine ilginin olmaması
şaşkınlık yaratmaktadır. Gelişmiş ülkelerin
bu alanda elde ettikleri başarıların referans
alınarak eğitim kooperatifçiliğinde Türkiye
modeli oluşturulması artık toplumsal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Ülkemizde eğitim kooperatiflerinden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı sorumludur. Bakanlıktan yapılan açıklamalara göre ülkemizdeki sınırlı sayıdaki eğitim kooperatifleri daha
çok akademisyenler ve öğretmenler tarafından kurulmaktadır. Kuruluş amaçları; ortakları ile diğer özel ve tüzel kişilerin eğitim-öğ-
5
retim ve araştırma gereksinimlerini karşılamak için özel eğitim kanunlarına uygun olarak her derecede ve türde eğitim kurumları
açmak, işletmek, araştırma ve incelemelere
imkân sağlamak olarak sıralanmaktadır.
Bakanlığa göre eğitim kooperatiflerinin bu
amaçları çerçevesinde; okul öncesi eğitim,
ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okulları ile
uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, dershaneler, motorlu taşıt sürücü kursları, hizmet
içi eğitim merkezleri, öğrenci etüt eğitim
merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezleri açmak, işletmek, özel eğitim kanunlarına göre bu kurumları devir almak,
her türlü özel kursları düzenlemek, ortaöğrenim veya yüksek öğretim özel öğrenci
yurtları ve misafirhaneleri açmak, işletmek,
gerektiğinde konusu ile ilgili eğitim, yayın,
araştırma ve benzeri faaliyetlerde bulunmak gibi faaliyetleri bulunmaktadır.
Ayrıca bilim, kültür, spor ve sanat dallarında yaz okulları ve benzeri kamplar açmak,
seminer, kongre, sempozyum düzenlemek
ve desteklemek, eğitim ve öğretim bursları
vermek, yurt içi ve yurt dışı araştırma, geliştirme ve eğitim programlarını düzenlemek,
faaliyetleri kapsamında verilen hizmetin kalitesinin yükseltilmesine yönelik araştırmalar yapmak, bu konuda danışmanlık hizmeti
almak, ortaklarını eğitmek, ulusal veya uluslararası kuruluş ve kişilerin yürüttüğü projelere katılmak ve bu tür proje ve çalışmaları
desteklemek gibi çok geniş bir yelpazede
faaliyetlerde bulunabilmektedirler. (http://
www.haber3.com) (25.08.2012)
Bakanlık yetkililerine göre bu yönleriyle eğitim kooperatiflerinden ülkemizdeki eğitim
sorunlarının çözümünde etkin şekilde yararlanılabilir. Özellikle eğitim alanında altyapı
eksikliği bu alanda geliştirilecek kooperatif
modeliyle giderilebilir. Yukarıda bahsedilen
eğitim kooperatiflerinin faaliyet alanları, ülkemizde yıllardır çözülemeyen ve birikerek
6
eğitimin kalitesini olumsuz etkileyen birçok
sorunun çözümünü sağlayacaktır.
Ülkemizde etkin bir şekilde faaliyetlerini yürüten az sayıda eğitim kooperatifi bu alanda
emsallerine örnek olmayı sürdürmektedir.
Örneğin Bursa’da kurulan Çağdaş Eğitim
Kooperatifi, eğitim kooperatifçiliği alanında önemli çalışmalar yapmaktadır. İki yurt,
bir anaokulu, bir kültür merkezi ve bir özel
ilköğretim okulu çalıştıran kooperatif, sunmuş olduğu kaliteli hizmetlerle kamuoyunun beğenisini kazanmakta, kooperatif üyelerinin takdirini kazanmaktadır.
1995 yılında imece geleneğinden hareketle kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi,
Türkiye’de ilk eğitim kooperatifi olup bir
yardımlaşma ve dayanışma örgütlenmesidir. Kooperatif, kendi web sayfasında kurumsal yapılarının Atatürk ilke ve devrimlerinden yana olan herkese açık olup ticari
amaç gütmeyen bir yapılanma olduğunu
belirtmektedir http://www.cagdas.org.tr/
(30.08.2012). Kooperatife bağlı eğitim kuruluşlarında çok sayıda burslu öğrencinin
okutulması, barınmalarının sağlanması, eğitimde fırsat eşitliğinin giderilmesi açısından
da büyük önem taşımaktadır.
Eğitim kooperatifçiliği alanında Mayısta Yaşam Kooperatifi de güzel örnekler sunmaktadır. 2002’dan beri bir eğitim dayanışma
modeli olarak faaliyetlerini yürüten kooperatif İstanbul’da sayıları hızla artan şubeleri
ile çalışmalarını sürdürüyor. Web sayfalarında ilköğretimde okuyan, liseye giden, üniversite sınavlarına hazırlanan öğrencilerle
birlikte onlara ders çalıştırdıklarını, sınavlara hazırladıklarını belirtiyorlar. Üniversite
mezunu, üniversitede okuyan ya da üniversitelerde ders veren ortaklar, derslerinde
yardıma ihtiyacı olan, üniversite sınavlarına
hazırlanan ama maddi durumları elvermediği için dershanelere gidemeyen, özel hocalarla çalışamayan öğrencilere eğitim hiz-
meti sunuyor. Kooperatifin tüm giderlerini
(şubelerin kiraları, giderleri, vergiler vb.)
tüm ortaklarca birlikte karşılanıyor. Bugüne
kadar 1500’ü aşkın öğrenciyle 200’ü aşkın
gönüllü buluşturulmuş.
Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin web sayfasında kooperatifin aynı zamanda eğitim
sistemindeki eşitsizlikleri, sorunları gündeme getiren, bu konuda araştırmalar yapan,
yayınlar sunan, eğitim sorunları üzerine paneller, forumlar düzenleyen ve bu tür etkinliklerde söz sahibi olan bir kooperatif olduğu belirtiliyor. (http://www.mayistayasam.
com/) (30.08.2012).
Ülkemizde eğitim kooperatifçiliği alanında
bir diğer başarılı örnek te Tomurcuk Eğitim
Kooperatifi. Kooperatif web sayfasında kendilerini şu şekilde tanıtıyor: “Bizler, zihinsel
engelli gençlerin anneleriyiz. Aslında öykümüz, diğer ailelerden pek farklı değil. Bizler
de, her anne- baba gibi çocuklarımız için
hep iyi ve güzel şeyler istedik ve yapmaya
çalıştık. Çocuklarımız büyüdükçe, bizlerin
de kaygıları çoğaldı. İlk önce, “Okulları bitince çocuklarımız ne yapacaklar?”, “Evlerde
mi zaman geçirecekler?” derken, yıllar geçtikçe bu kez “Bizden sonra ne olacaklar?”
sorusu kafamızda devleşti. İşte bu noktada,
bizler ve çocuklarımız için çok önemli olduğuna inandığımız bir adım attık ve 14 Ağustos 2006 tarihinde S.S. Tomurcuk Eğitim,
Kültür, Dayanışma ve İşletme Kooperatifi’ni
kurduk. Farkımız, Türkiye’de anneler tarafından kurulan ilk kooperatif olmamızın
yanı sıra, ana sözleşmemizde yaptığımız değişiklikle kooperatifimizin açtığı ya da açacağı işletmelerden elde edilecek kar, hiçbir
şekilde ortaklar arasında dağıtılmayıp, yine
zihinsel engelli bireylerin rehabilitasyonları
ve yaşam köyü kurulması amacıyla değerlendirilecek olması. Bizler ve eğitimciler, çocuklarımıza ne verirsek verelim, onlar ancak
belli bir kısmını alıp, hayata geçirebiliyorlar.
Ve hepimiz biliyoruz ki bizim çocuklarımız
ve gençlerimiz gibi olan bireyler, hiçbir zaman sağlıklı insanlar gibi çalışma hayatına
ve sosyal yaşama rahatlıkla uyum sağlayamayacaklar. Bizlerin maddi düzeyleri ne
olursa olsun, onlar o olanakları kullanamayacaklar. Çünkü, onların zihinsel yetersizliği
var. İşte bu noktada, onlara çeşitli iş olanakları oluşturmak, sosyal hayat içinde onlara
da bir yer açabilmek amacıyla, “Özel Yeni
Tomurcuk Özel Eğitim ve Mesleki Rehabilitasyon Merkezi’ni açtık”. (http://www.tomurcukkoop.com/) (29.08.2012). Kooperatif bu şekilde faaliyetlerini özetliyor. Eğitim
odaklı çalışmalarında kooperatif mantığıyla
nasıl dayanışma ruhu ile hareket ettiklerini
anlatıyor.
Ülkemizde bu tür özel uygulamalar yanında
resmi okullarımızda da eğitim kooperatifçiliği uygulamaları hem de yaygın bir şekilde
görülmektedir. Ancak sayıca fazla olan okul
kooperatiflerinin işlevlerinin gerçek anlamda bir eğitim kooperatifi modeli olup olmadığı tartışmalıdır. Bugünkü uygulamada okul
kooperatifleri, okul bünyesinde öğrenciler
veya okul idaresi tarafından işletilen, kar
amacı gütmeyen ve sadece öğretmen ve
öğrencilerin okulda ihtiyaç duydukları sınırlı
sayıda malların satışının yapıldığı yerler olarak kuruluşlardır. Hazırlanan ana sözleşme
en az yedi kişi tarafından imzalanıp yetkili
kurucu ortaklarca, okul müdürlüğüne verildiğinde kurulmuş sayılır. Bu yönüyle okul
kooperatifi; ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmak üzere öğrenci, öğretmen, yönetici ve diğer personel tarafından
kurulan ve yönetilen bir kuruluştur. Amaçları; öğrencilerin ve diğer ortakların eğitim,
öğretim ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılıklı
yardım ve dayanışma ile sağlamak, okul içi
ve okullar arası kooperatifçilikle ilgili açık
oturum seminer ve yarışmalar düzenlemek,
yayınlar yapmak, kooperatif üretimlerinden
diğer okulları yararlandırmak gibi yollarla
öğrencilerin karşılıklı güven, yardım ve da-
7
yanışma duygularını güçlendirmek, öğrencilere; ortak bir amaç etrafında, bir arada
çalışmayı, iş birliği ve iş bölümü ilkelerini ve
bunların uygulanmasını öğreterek, onları
toplumsal yaşantıya hazırlamak, öğrencilerin, kooperatiflerde görev almalarını, kendilerine verilen yetkileri, ortakların yararına
kullanmalarını ve buna alışmalarını sağlamak, böylece sorumluluk alma ve taşıma
bilincini geliştirmek, öğrencilerin, derslerde
kazandıkları bilgi ve becerileri, iş hayatında
uygulamalarını sağlamak, öğrencilerde kooperatifçiliğin sosyal ve ekonomik bir çalışma olduğu bilincini oluşturarak, toplumsal
kalkınmadaki yer ve önemini kavratmak
olarak belirtilebilir (mevzuat.meb.gov.tr)
(30.08.2012).
Ülkemizde okul kooperatifleri yukarıda sayılan amaçları yerine getirirken, esasında
eğitim kooperatifçiliği için gerekli alt yapıyı da hazırlamış oluyorlar. Bu süreçten geçen gençler ileride eğitim kooperatifçiliği
alanında çok faydalı çalışmalar yapabilecek,
bu alanda sürece büyük katkı sağlayabilecek duruma gelmektedirler. Toplum olarak
esasında eğitim kooperatifçiliği alanında
ilköğretimden itibaren başlayan ve eğitim
kooperatifi kültürünün yerleştiği bu uygulamanın kazandıracaklarının farkında değiliz.
Yapılacak yasal düzenlemelerle eğitim kooperatifçiliği desteklenirse, özellikle eğitimde
alt yapı eksikliklerinin giderilmesinde, okul
kooperatifi kültüründen gelen gençlerimizden etkin bir şekilde yararlanabiliriz.
Bu ve benzer başarılı uygulamalar ülkemizde eğitim kooperatifçiliğinin geleceği konusunda bizleri hayli umutlandırıyor. Özellikle
ABD’nin okul kooperatifçiliği alanında elde
ettiği başarılar, bu sistemden özellikle yüksek öğretimde etkin bir şekilde yararlanmaları, bizim ülkemizde bu uygulamaya neden
bir türlü geçilemediğini sık sık sorgulamamıza yol açıyor. Ancak yakın gelecekte ülkemizin eğitim kooperatifçiliği alanında çok
8
farklı açılımlara şahit olacağını şimdiden
söylememek mümkün. Kooperatif ruhun,
dayanışmacı ortaklık anlayışı diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da başarıyı
getirecektir. Yeter ki kararlı olalım, istekli olalım, pes etmeyelim......Başarı gelecektir...
YARARLANILAN
KAYNAKLAR
•
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu
• Çağdaş Eğitim Kooperatifi; http://www.
cagdas.org.tr/ (30.08.2012).
• Mayısta Yaşam Kooperatifi; (http://www.
mayistayasam.com/) (30.08.2012).
• Özer, M. Akif; “Kooperatifçiliğin Temel
Özellikleri”, Karınca, Y.77, S.902, Şubat 2012,
s.19-25.
• Özer, M. Akif; “Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nun 2012 Yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı İlan Etmesi”, Karınca, Y.75, S.878, Şubat
2010, s.3-6.
• Özer, M.Akif; “Kooperatifçilik İlkeleri: ICA
(Uluslararası Koop.Birliği) Belgesine Bakış”, Karınca, S.838, 2006, s.2-9.
•
Resmî Gazete : 10.10.1983/2149
• Sınırlı Sorumlu Okul Kooperatifleri Ana
Sözleşmesi; mevzuat.meb.gov.tr/ (30.08.2012)
• Tchami, Guy; “Key Features of a Cooperative Enterprise”, Handbook on Cooperatives
for use by Workers Organizations, http://www.
ilo.org.wcmsp5groupspublic (15-11-09)
• Tomurcuk Eğitim, Kültür, Dayanışma ve
İşletme Kooperatifi; (http://www.tomurcukkoop.com/) (29.08.2012).
EĞITIMDE KOOPERATIFLEŞME
Oğuz KARAAHMETOĞLU *
Kooperatiflerin pek çok ülkenin ekonomik,
sosyal ve politik amaçlarına ulaşmasında önemli katkıları olduğu gibi ülkelerin eğitim
alanındaki sorunlarına da çözüm sağladığı
bir gerçektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşarak yürürlüğe giren yeni
eğitim sisteminin sorunlarının aşılmasında
kooperatif ortaklık modelinden daha etkin
yararlanılması gerektiğini düşünülmektedir. Eğitim kooperatiflerinin faaliyette bulunabileceği alanları; okulöncesi eğitim,
ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okulları
ile motorlu taşıt sürücü kursları, öğrenci
etüt eğitim merkezleri, ortaöğrenim veya
yükseköğretim özel öğrenci yurtları ve misafirhaneleri açmak, işletmek; bilim, kültür, spor ve sanat dallarında yaz okulları ve
benzeri kamplar açmak, seminer, kongre,
sempozyum düzenlemek ve desteklemek;
eğitim ve öğretim bursları vermek olacak
eğitim sorunlarının çözümü sağlayacaktır.
Ayrıca kurulacak kooperatiflere devletin
kredi desteği sağlayacağı, okulların yönetimi tamamen veli ve öğretmenlerin elinde
olması hedeflenmektedir. Yani düşük gelirlilerin sorunlarının çözümünde yeni nesi
kooperatif modeli olarak adlandırabileceğimiz gıda ürünlerini tarladan sofraya ulaştırmak üzere kurulan kooperatifler nasıl
başarılı oluyorsa aynı şekilde eğitimde de
kooperatiflerden yararlanmak mümkündür. . Kooperatifin amacı, gıda ürünleri ve
gıda girdi piyasaları ile buna dayalı üretim,
hizmet ve sanayi alanlarında faaliyet gös* Araştırmacı Yazar
([email protected]
teren ortaklarına, etkin ticaret ve dayanışma imkanı sağlamak için fiziki ortamlarda
ve/veya web ortamında tedarik, pazarlama, danışmanlık, rehberlik, belgelendirme, enformasyon, bilişim, eğitim, ürün
künyeleme, ekspertiz, ürün toplama, dağıtım, lojistik ve sair hizmetler vermek, bu
alanlarda fiyat ortalamaları ile veri bankası
oluşturmak ve böylece ortaklarının ekonomik menfaatlerini korumaktır. Dünyanın
birçok bölgesinde gıda üretimi, dağıtımı
ve sektörün gelir dağılım dengeleri ideal
anlamda sürdürülebilir, adil ve bilimsel temelli bir sisteme kavuşturulamamıştır. Yeni
kurulan kooperatif, gelişen bilişim ve iletişim teknolojilerinin katkısı, verimlilik ve
sosyal sorumluluk yaklaşımıyla, sektörün
bütün aktörlerini elektronik bir çatı altında yeni nesil bir kooperatif tüzel kişiliğinde
buluşturarak, dünyaya açılmayı hedeflemektedir.
Çağdaş Eğitim Kooperatifleri; çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmayı en temel
sorumluluk ve görevini üslenecektir. Bu
bakımdan, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini ve, velilerimizi, aydınlarımızı
geleceğimizin güvencesi çocuklarımızın
eğitim hakkına kooperatif yoluyla sahip
çıkılması temel alınması düşünülmektedir.
Böylelikle okul yatırımlarında yeni bir model uygulamasına geçiliyor. Öğretmenler
ve ebeveynler birleşip kooperatif kurarak
okul açabilecek.
Sermayesi küçük olduğu için şirket kuramayan çok sayıda kişinin bir araya gelerek
9
yatırım yapmasına olanak veren eğitim kooperatiflerine ilginin artmasında, gelecek
yıldan itibaren Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca uygulamaya konulacak kooperatif
destek programının da etkisi olduğu ifade
edilmektedir.. Bu program çerçevesinde
üretim ve istihdama yönelik projeler için
hibe desteği sağlanacak ve kullanılacak
kredilerin bir kısmı devlet tarafından karşılanacak olması ilgiyi daha da artırmaktadır. Geçen yıla kadar sayıları sadece 16
olan eğitim kooperatifleri, 4+4+4 yasasının
çıkmasıyla yoğun bir ilgi görmeye başladı.
Eğitim kooperatifi kuranlar gelecek yıldan
itibaren yeni yatırımlarına devletten hibe
ve düşük faiz desteği alabilecekler. Geçen
yıla kadar sayıları sadece 16 olan eğitim
kooperatifleri, 4+4+4 yasasının çıkmasıyla
yoğun bir ilgi görmeye başladı. Yasa çıktıktan sonra 21 yeni eğitim kooperatifi kuruldu, yeni başvurular da izin için incelendiği
ifade ediliyor..
ten bu konuda faydalanmak arzu edilmektedir.
Eğitim sisteminin sorunlarının aşılabilmesi
için vatandaşları kooperatif ortaklık modeli
çerçevesinde Bursa’da kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi ilköğretim ve ortaöğretim
okullarının yanı sıra öğrenci yurdu yer alıyor. Düzce’de kadınlar tarafından kurulan
Nilüfer Kadın Kooperatifi de eğitim alanında yatırımlarla dikkat çekiyor. Eğitim kooperatifleri okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okulları ile uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, dershaneler, motorlu taşıt sürücü kursları, hizmet içi eğitim
merkezleri, öğrenci etüt eğitim merkezleri,
özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri
açıp işletebiliyorlar. Bu kooperatifler ayrıca
her türlü özel kurslar ile öğrenci yurtları ve
misafirhane açabiliyorlar
Dünya örneklerine bir göz atarsak; İspanya
ve Japonya’da eğitim kooperatifleri birçok
Son dönemde okullaşma oranında ilköğre- okulun yönetiminde yer alıyor. Ortaklarıtim düzeyinde yüzde 98’ler aşıldı, ortaöğ- nın, bunlar ebeveynler veya öğretmenler
retimde yüzde 70’lere yaklaşıldı. Yükseköğ- veya her ikisi birden, doğrudan yönetimde
retimde ise yüzde 33’leri yakaladık. Ancak söz sahibi olmalarını sağlıyor. Öğretmenlehâlâ bu alanda atılması gereken adımlar rin kurdukları kooperatifler ise öğretmenvar. Şimdi hedef olarak ortalama eğitim lere meslekleri konusunda yardımcı oluyılının artırılması ve okullaşma oranındaki yor. Devlet okullarıyla sözleşme yaparak,
bölgesel farklılıkların azaltılması düşünül- eğitim programı hazırlanması ve yürütülmektedir. Bu hedefe ulaşmada kooperatif mesi hizmeti de veriyor. Sektörde yer alan
modeliyle kurulacak okulların önemli bir tüm kooperatiflerin 1 milyar dolara yakın
katkısı olacak düşüncesi ile kooperatifçilik- cirosu olduğu tahmin ediliyor.
10
KOOPERATİFÇİLİK EĞİTİMİNDE YENİ
YAKLAŞIMLAR*
Melek İrem ERSOY **
Kooperatifçilik eğitimi; sınıf- temelli eğitimle uygulamalı iş tecrübesini birleştirerek yapılandırılmış bir sistemdir. Genellikle
“kooperatif” olarak bilinen kooperatifçilik
eğitiminde tecrübe, yapılanmış iş tecrübesi için akademik kredi sağlar. Günümüzde
kooperatifçilik eğitimi, genç insanların okul
hayatından iş hayatına geçişine, hizmet öğrenimine ve deneyimsel öğrenme girişimlerine yardım ederek yeni bir önem kazanıyor.
KOOPERATİFÇİLİK
EĞİTİMİNİN TARİHİ
Schneider’in Vakıfları
Herman Schneider (1872-1939), (mühendis, mimar ve eğitimci), Lehigh Üniversitesinde 20. yüzyılın başlarında teknik öğrenciler için geleneksel sınıfların yeterli
olmadığı sonucuna vardı (Smollins 1999).
Schneider’ in gözlemlerine göre daha başarılı çoğu Lehigh mezunu öğrenciler, mezun olmadan önce para kazanmak için çalışmışlar. İşverenler ve mezunlarla yapılan
görüşmeler sonucunda toplanan verilerle
Schneider kooperatifçilik eğitimi için bir
sistem planladı (1901). O sıralarda Carne* Bu metin Sandra Kerka tarafından ERIC Clearinghouse
on Adult Career and Vocational Education Columbus OH,
Wikipedia, the free encyclopedia http://en.wikipedia.org/
wiki/Cooperative_education web sayfasında yayınlanan
New Directions for Cooperative Education isimli
çalışmadan yararlanılarak hazırlanmıştır. (15.09.2012).
** Atılım Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü.
[email protected]
gie Teknik Okulu, şimdi ki adıyla Carnegie Mellon Üniversitesi açıldı ve böylece
Schneider’in Lehigh Üniversitesinin etrafında ki bölge için yaptığı kooperatif planına gereken ihtiyaç oldukça azaldı.
Fakat, 1903’te Cincinnati Üniversitesi
Schneider’i fakültelerine atadılar. 1905’te
Cincinnati Üniversitesi mütevelli heyeti
Schneider’e “sadece bir yıllığına eğitimde,
kooperatifçilik eğitimi fikrini denemesini,
herhangi bir başarısızlıkta ise sorumluluk
alınmayacağı koşuluyla” izin verdi” Kooperatifçilik eğitimi programı 1906’da başlatıldı ve çok kısa sürede başarıya ulaştı. Cincinnati Üniversitesi, 2005 Eylülünde kurul
toplantısında, kooperatifçilik eğitimindeki
yüz yıllık deneme sürecinin resmen bittiğini, başarıya ulaşmak için heyetin tam sorumluluğu geri aldığını beyan etti. .
Schneider yardımcı doçentlikten başlayarak, büyük oranda kooperatif programı
üzerinde güce dayanan Cincinnati Üniversitesinin Geçici Başkanı (1929-32) olmak
için Mühendislik Fakültesi dekanlığına yükseldi (1906-1928). Kariyeri boyunca kooperatifçilik sistemi için bir savunucu oldu.
Cincinnati Üniversitesine verdiği otuz yıllık
hizmet, kısmen bu kuruluşun dünya çapındaki ününe saygı duyduğu içindi. 2006 yılında Cincinnati Üniversitesi Schneider’in
Baldwin Salonundaki ofisinin penceresinin
baktığı yere dekan Schneider’in heykelini
koydu.
11
1965 yılından itibaren, Kooperatifçilik Eğitimi ve Staj Derneği, Dekan Schneider’in
kooperatifçilik eğitimine yaptığı katkıların
şerefine “Dekan Herman Schneider Ödülü” vermeye başladı. Ödül her yıl fakülteden ya da yönetimden seçkin bir eğitimciye verildi. 2006’da Cincinnati Üniversitesi
“öğrencilerin yararı için kooperatifçilik
eğitiminde önemli nitelikte fark gerçekleştiren kişilerin ve kurumların kalıcılığı
için” Kooperatifçilik Eğitimi Şeref Salonunu
oluşturdu.
ları Derneği (ACC) adı altında Cincinnati
Üniversitesi’ne davet etti. Bu fikir büyüdü
ve her yıl gerçekleşen 3 kongreyle devam
etti. 1929 yılında, şimdiki adıyla Amerika
Mühendislik Eğitimi Topluluğu (ASEE) olan
Mühendislik Eğitimi Destek Topluluğu Kooperatifçilik Yüksekokulları Derneğinin üyeleri arasına katıldı (Auld 1971).
1961 yılında, Ford ve Edison Vakıfları, iş
analizi okul programları olarak yayınlanan
kooperatifçilik eğitimi çalışmalarında, kooperatifçilik eğitimi çalışmalarını değerlendirmek ve bildirmek için yetkili oldular (JaCİNCİNNATİ SONRASI
mes Warner Wilson and Edward H Lyons,
New York: Harper). Bu çalışma, KooperatifGELİŞMELER
çilik Eğitimi için Ulusal Komisyon’un (NCCE)
1909’da kooperatifçilik eğitimindeki olası- oluşturulmasıyla sonuçlandı. NCCE Birleşik
lıkları görünce, Northeastern Üniversitesi Devletlerde hala kooperatifçilik eğitimi için
mühendislik programında kooperatifçilik destek vermeyi ve lobi oluşturmayı sürdüeğitimini kullanmaya başlayarak ülkelerin- rüyor. Üyeliği, akademi ve iş hayatındaki
de bunu yapan yalnızca iki kuruluştan biri şirketler ve örgütler tarafından (bireyler
oldu. 1919’dan itibaren Antioch Okulu pek tarafından değil) finanse edilmeyi de kapçok kişi tarafından “Antioch Planı” olarak sıyor.
kullanılan kooperatifçilik uygulamalarını
güzel sanatlar müfredatlarına uyarladılar. 1962 yılından itibaren yaklaşık 150 kuruluş
Ayrıca 1919’da General Motors Enstitüsü, kooperatifçilik eğitimini bir şekliyle ya da
General Motors’un yeni çalışanlarına bu diğeriyle kullandı. Bunların çoğu mühenmodeli takip ederek eğitim vermek için a- disliğin dışındaydı. Mühendislik dışındaki
çıldı. Bu okul daha sonra Kettering Üniver- programlarda profesyonel desteğe ihtiyaç
gözle görülür hale geldi ve 1963’te ASEE üsitesi olarak yeniden adlandırıldı.
yeliğiyle Kooperatifçilik Eğitimi Derneğine
1922’de Northeastern Üniversitesi koo- başladı. Bu üyeliği daha doğru yansıtmak
peratifçiliği İşletme Fakültesine geçirerek için, en sonunda Kooperatifçilik Eğitimi ve
yükümlülüklerini vurguladı Northeastern Staj Derneği olarak adlandırıldı ( 1990larda
da açılan Liberal Güzel Sanatlar Yüksekoku- ya da 2000lerin başında bir zamanda). Bulu(1935) ve Eğitim Yüksekokulu (1953) gibi gün hala ASEE’nin dışında kooperatifçilik
açılan yeni yüksekokullarda aynı zamanda eğitiminde profesyonel bir dernek olarak
kooperatifçilik okulları oldular. 1980lerden devam etmekte.
sonra Northeastern dünya üzerinde kooperatifçilik eğitiminde tanınan bir lider ol- NCCE’nin pek çok çabası kooperatifçilik
eğitimine lobi oluşturmaya ve desteklemedu. (Smollins 1999)
ye odaklandı. 1965’te federal Yüksek Öğ1926’da Dekan Schneider, ilk kongre için renim Hareketi özellikle kooperatifçilik eğibütün ilgilileri Kooperatifçilik Yüksekokul- timi için destek sağladı. 1992 yılı boyunca
12
federal hükümetten finansman sağlamaya
devam etti. Hepsi dahil, kooperatifçilik eğitimine federal hükümetten toplam 220
milyon doların üzerinde para tahsis edildi
(Carlson 1999).
cilerin işleriyle olan bağlarına ve öğrenmelerine göz ardı edilemeyecek bir yardımda
bulundu.
Kooperatifçilik yandaşları öğrencilere (motivasyon, kariyer netliği, gelişmiş çalıştırıla1979’da Avusturalya, Britanya, Kanada ve bilirlik, mesleki olgunluk) ve işverenlere (
Birleşik Devletlerden (Northeastern Başka- işgücü esnekliği, eğitimli işçileri işe alma/
nı Kenneth Ryder) eğitimciler iş bağlantılı muhafaza etme, müfredata girme) ilaveprogramları tartışmak için ülkelerinde top- ten eğitim kuruluşlarına ve topluluklarına
landılar. 1981 ve 1982’de Başkan Ryder ön- faydaları tanımlamışlardır. Resmi olmayan
derliğinde bu grup kooperatifçilik eğitimini ve anekdotsal kanıtların ötesinde, ayrıüzerine uluslararası bir konferansta toplan- ca, literatürde bilinen bir gerçek deneysel
dılar. 1983 yılında dünyanın her yerinden olarak bu faydaların iyi yapılmış bir araştır(Avustralya, Kanada, Hong Kong, Hollanda, mayla ispat ediyor (Barton 1996; Wilson,
Filipinler, Birleşik Devletler ve Birleşik Kral- Stull & Vinsonhaler 1996). Barton (1996)
lıklar da dahil) çeşitli işveren, eğitim uzma- lise zamanı kooperatifçilikte araştırma
nı, okul ve üniversite başkanı dünyanın her problemlerinin bazılarını şu şekilde tanımyerine kooperatifçilik eğitimini geliştirmek ladı: federal verilerin toplamı liselerdeki
için Dünya Kooperatifçilik Eğitimi Konseyi kooperatifçilik kayıtları ve tamamlamave Meclisi’ni oluşturdular. 1991 yılında ise larının 1980lerde durduğunu gösteriyor,
Dünya Kooperatifçilik Eğitim Derneği ola- bazı çalışmalar ise kooperatifçiliğin diğer
rak yeniden adlandırıldı (WACE). 2005’den iş deneyimi programlarından yalıtılmadığı
sonra bu dernek 43 farklı ülkeden 1.000’in verileri kullanıyor. Ricks ve diğerleri (1993);
üzerinde üyeye ulaştı..
kooperatifçilik eğitiminde açık ve tutarlı bir
tanımın yoksunluğuna bağlı olarak araştırKOOPERATİF MODELLERİ macıların karşılaştırılabilecek değişkenleri
ve bulguları tam olarak tanımlayamadığını,
Kooperatif eğitimi 1906 yılında Cincinatti’de teorinin iyi geliştirilemediğini; teori, araşbaşladığında, lisans ve lisans üstü olarak iki tırma ve uygulamanın bütünleşmediğini;
ana gruba ayrılması fikri sunuldu (Grubb& ve kooperatifçilik araştırmasının kurulu
Villeneuve 1995).Lisans eğitimindeki öğ- standartlara bağlı olmadığını diğer probrenciler eşit değerdeki istihdam zama- lemler olarak ifade ediyor.
nına göre akademik sınıf çalışmalarında
dönemsel değişimler uyguladılar ve bu Diğer problemler dizisi alan algılayışını ve
döngüyü mezun olana kadar sürdürdüler. bunun marjinalleşmesini içeriyor. “MesleDiğer grupta ise öğrencilerin günleri genel ki” ilişkisinden ötürü, kooperatifçilik sınıf
olarak akademik takvime göre şekillendiri- dışında çok zaman alıyor gibi görünse de
lerek iş ve okul arasında ikiye ayrıldı. Ki bu akademik olarak meşru kabul edilmiyor
ingilizce kısaltması “STW” olan, okuldan- (Crow 1997). Deneysel aktiviteler lise sonişe durumu, en iyi programlarda seminer- rası teşvik için muhakkak ödüllendiriliyor
ler ve öğretmen kontrolündeki iş sahası ve imtiyaz sistemleri (belli hafifletici duziyaretlerini sağlayan “çalışma aktiviteleri” rumlar dışında) uygulanıyor; bu yüzden
ile, okul bazlı ve iş bazlı bir kooperatif eği- kooperatifçilik fakültesi diğer fakültelertimini mümkün kıldı. Bu aktiviteler öğren- den ayrı tutulabilir (Crow 1997; Schaafs13
ma 1996). Bağlamsal öğrenmeye şimdiki
verilen öneme rağmen, çalışma öğrenmek için bilinen bir araç değil (Ricks et al.
1993). Schaafsma (1996) and Van Gyn
(1996) öğrenmeden çok alanlara yapılan
yatırıma daha çok önem verildiği konusunda hemfikir. Aynı zamanda Wilson, Stull &
Vinsonhaler (1996) de yönetime, lojistiğe,
yatırım alanına ve prosedürlere odaklanılmasını kötülüyor.
hols 1998). İşten-okula metodu ve toplum
hizmeti için yapılan ulusal yatırımlar, “öğrenme olanakları okul duvarlarının ardındadır” (Furco 1996, p. 9) mantığındaki açılımlarla beraber sonuç vermeye başladı.
Ve bu her zaman kooperatifçilik eğitiminin
başlıca prensibi oldu. Ve bunun her zaman
kooperatifçilik eğitiminin başlıca prensibi
olması pozisyonundaki boşluğu güce çevirmekle kalmayıp diğer deneysel metotların
da anlamlı öğrenme seçenekleri olarak alBazı kurumlar tamamıyla ideal bir koopegılanmasını sağladı. Her nasılsa bu olanratifçilik eğitimi için ayrıldı (Georgia Institularla beraber kooperatifçilik eğitimi tekrar
te of Technology, RIT, Kettering University,
düzenlenmek zorunda kaldı.
LaGuardia Community College and Purdue
University gibi). Diğer kurumlarda ise koo- Wilson, Stull & Vinsonhaler (1996) için,
peratifçilik eğitimi, ek bir durum gibi algıla- kooperatifçiliği sunmayı, açıklamayı ve tanıyordu ve bu yüzden masraf azaltma gibi sarlamayı içeren “akademiyi ve çalışmayı
kriz zamanlarında kolayca gözden çıkarıla- bağlayan tam öğrenme teorisine dayalı bir
bilirdi (Wilson, Stull & Vinsonhaler 1996). eğitim modeli” yeni bir görüş olarak ortaya
Kaldı ki sağlam bir yeri olan kurumlarda çıktı (p. 158). Ricks (1996), kooperatifçiliğin
bile tehdit altında kalabiliyordu; Cincinatti de temel aldığı çalışmaya dayalı öğrenme
Teknik Üniversitesi daha geniş kapsamlı bir prensiplerini doğrulamayı önerdi. Bu prenhale geldiğinde (Grubb & Villeneuve 1995) sipler kooperatifçilik eğitiminin yetişkin
ya da LaGuardia bütçe kısıtlamasına gitti- öğrenme teorilerine dayanan bağımsız öğğinde olduğu gibi (Grubb & Badway 1998). renmeyi, reflektif uygulamayı,dönüşebilir
Bu da eğitimlerini tamamlamak için zaman öğrenmeyi, çalışma öğrenme deneyimi ve
ve emek harcayacak olan öğrenciler için okul bütünleşmeyi geliştirdiğini ileri sürücaydırıcı bir etki yaratabilirdi (Grubb & Vil- yor.
leneuve 1995).
Schaafsma (1996) da bir paradigma için
yansıma ve eleştirel düşünmeyi de içeren
YENİ YAKLAŞIMLAR
öğrenme işlemlerinde daha büyük anlayışa
Bu problemlere rağmen kooperatifçilik geçmek için içeriği öğrenmeyi değiştirmeeğitiminin geleceği için hala iyimserlik ye olan ihtiyacı görerek öğrenme üzerinde
mevcuttu; “Sosyal, ekonomik ve tarihsel odaklanmıştır. Kooperatifçilik deneysel bir
değerler kooperatifçilik eğitimini şimdiye metot ama tecrübeden öğrenmek otomakadar hiç olmadığı kadar anlamlı bir hale tik değildir. Bu nedenle, Van Gyn (1996)
getirdi.”(Grubb & Villeneuve 1995, p. 17), çoktan bazı kooperatifçilik modellerinin
üniversite-sanayi-devlet işbirliğinin koo- bir parçası olan içerikleri güçlendirmeyi
peratifçilik için yarattığı bu önem, istikrar- önermiştir. “ Eğer kooperatifçilik sadece
sız ve zahmetli iş sahaları, yeni teknoloji- tecrübe için çalışma hayatı hakkında bilgi
ler, meslek eğitiminde doğan ihtiyaçlar, kazanmak ve çalışma hayatı uygulamasıyküreselleşme gibi konuları kapsayan bir la teknik bilgiyi bağlamak için bir araçsa, o
sorumluluk getirdi (John, Doherty & Nic- zaman etkinliği tam olarak geliştirilemez”
14
(Van Gyn 1996, p. 125).
Kurs temelli eğitim veren Bergen İlçe Akademileri, Senior Experience (Son Sınıf Deneyimi) adını taşıyan bir kooperatif eğitimi
uygulamaya başladı. Bu eğitim 12. sınıf öğrencilerine kooperatif eğitimine katılım ya
da haftanın belli bir gününde tam gün stajyer olarak çalışma imkanı sağladı. Eğitime
katılan öğrencilerin kariyer olanaklarıyla
ilgili vizyonları genişledi. Bu yeni gelişme
eğitimsel pratikteki en iyi yol olarak tanımlandı ve tüm eyaletteki 12. sınıf öğrencileri
için uygulanmaya başlanıldı.
DENEYSEL METOTLARI
BÜTÜNLEŞTİRME
Okul-ve-çalışma ve hizmet öğrenme anlamlı deneysel öğrenme tecrübeleri üzerinde uygulamayı ve teoriyi bağlayan yollar
olarak da düşünülebilir. Furco (1996) okuliş ve hizmet öğrenme arasındaki benzerliklerin altını çiziyor. Okul - işin, hizmet öğreniminin ve kooperatifçiliğin farklı amaçları
olmasına rağmen her noktası aynı zamanda kooperatifçilik eğitimine de uygulanabiliyor. Kooperatifçilik eğitimi;
eğitimiyle hizmet öğrenimini birleştiriyor. Öğrenciler kooperatifçilik/staj kredisi
ve Toplum Hizmeti bölgesinde yer almayı
tamamladığı için burs alıyor (Derousi &
Sherwood 1997). Geleneksel kooperatifçilik çalışma hayatında olduğu gibi, öğrenciler gerçek dünyaya hazırlanıyor, kariyer
seçeneklerini keşfetmek için fırsatlar yakalıyor ve iletişim, problem çözme ve liderlik
ayrıca toplum bilinci ve sosyal problemler
gibi çalışabilirlik yeteneklerini geliştirebiliyor. Kooperatifçiliği ve hizmet öğrenimini
birleştirerek böylece öğrencileri vatandaş
ve işçi gibi görevlendiriyor.
Cincinnati ve LaGuardia toplum yüksekokulundaki oldukça başarılı kooperatifçilik
programlarındaki araştırmalar temel felsefeyi paylaştıklarını okul-iş’in eğitimsel stratejisinin temel karakteristiklerini taşıdığını
gösteriyor. Kooperatifçiliğin yeniden kavramlaştırılması farkına varmalı ve bu bağ
üzerine inşa edilmeli. Aynı zamanda, başarılı kooperatifçilik programlarından alınan
dersler daha geniş benzer uygulamalar için
faydalı olabilir.
Bu noktada, entegre işler ve öğrenmeyle
ilgili kabul edilebilir modeller için yapılan
Öğreniciler anlamlı aktiviteler içinde aktif tanımın genişletilmesi için bir ihtiyaç doğolarak görev alırsa en iyi öğrenir felsefesi- du. Barton (1996) ve Wilson, Stull & Vinsonhaler (1996) çalışma bazlı öğrenme
ne dayanır.
aktivitelerinin çeşitliliğini, co-op, stajyerlik,
Öğrencileri aktif öğreniciler ve bilgi üretici- çıraklık, kariyer akademisi v.b. gibi isimlenleri olarak görür. Bağlamsal öğrenmede ve dirdiler. Çalışma bazlı öğrenme programgerçek durumlara bilginin uygulanmasında ları iletişimi ve ekip çalışmasını geliştirme
bu gibi öğretici stratejileri kullanır.
üzerine olmalıdır. Değişimli ve koşutlu coOkullara dışarıdaki enstitülerle resmi or- op modelleri eğitime geri dönen yetişkin
öğrencilerin ve tekrar eğitilmesi gereken
taklık kurmaları için yardım eder.
işçilerin ihtiyaçlarını karşılayamayabilirdi
Okul tecrübelerini ve dışarıdaki tecrübeleri (Varty 1994). Gün içine yayılmış eğitim gibi
bütünleştirmeyle ilgilenir.
alternatifler usta statüsündeki eğitimcilerin önemini arttırdı.
Kaliforniya Devlet Üniversitesindeki Toplum Hizmeti Burs Programı kooperatifçilik Bağlayıcı aktiviteler okul ve çalışmaya daya15
lı öğrenmenin bütünleşmesi için STW’nin
gerekli bir parçasıdır. LaGuardia’da talep
edilen kooperatifçilik semineri çalışabilir
yetenekleri sağlamlaştırmak, çalışma ve
toplumla ilgili daha derin konuları belirlemek ve eleştirel yansımaların önemli aktivitelerini üstlenmek için öğrencilere bir
yapı vererek bağlantı kurmalarına yardım
ediyor (Grubb & Badway 1998).
ve kooperatifçilik uygulamacılarının özelliklerini güçlendirmesi ve netleştirmesinin
tam zamanı. Ricks (1996) için, kooperatifçilik eğitimi doğal olarak gelişen ekonomiye,
insanların çalışma hayatlarına ve yaşam
boyu öğrenme yeteneklerine dayalı. Bu
yüzden, 21. yüzyılda öğrencilerin deneysel
öğrenme ihtiyaçlarına hizmet etmek için
kendi kendine konumlanabilir.
Grubb & Badway (1998) and Grubb & Villeneuve (1995) kooperatifçilik eğitiminin
değerinin kuruluşun (LaGuardia ve Cincinnati bölgesi) kültürüyle bütünleşmiş olduğunu buldu. Bu destekleyici kültürde, işveren durmaksızın destek bulmak zorunda
değildir ve tüm taraflar (okullar, işverenler,
öğrenciler)üzerinde açıkça anlaşılan uzundönem beklentileri vardır. Bu, “ çalışmaya
dayalı öğrenmede olan beklentilerin resmi
olmayan kültürü, uzun dönemde düzenlemelerin ve bürokratik gerekliliklerin karışık
yapısından daha güçlü olabilir” (Grubb &
Villeneuve 1995, p. 27).
Cates ve Cedercreutz (2008) ispat ettiler
ki öğrencilerin çalışma performansının coop işçileri tarafından gözlemlenmesi müfredat için devamlı bir gelişme sağlıyordu.
Fund for Postsecondary Education (FIPSE)
kurumunun finanse ettiği bir yöntem kurumsallaşmayı daha üst bir seviyeye taşıdı.
Yöntem, uygulamaya daha geniş bir penceren bakıldığında geri kalan alan için önemli
rekabet avantajı sağlayabiliyor.
ÖRNEKLER
Kanada Ontario, Waterloo’daki Waterloo
Üniversitesi kooperatifçilik programlarıÖte yandan, LaGuardia da bile zamanla ko- na kayıtlı 14,000den fazla öğrencisiyle ve
operatifçilik kültürünü devam ettirmek için 3,500 den fazla aktif işvereniyle dünyazorluklar bulundu (Grubb & Badway 1998). daki en büyük kooperatifçilik programına
“ STW programlarının bulabildiği tek yol, sahip. Tamamen otomatikleştirilmiş iş göokullarda ve yüksekokullarda kalıcı bir yer rüşmeleri (işsizler için) ve iş uygulamaları/
bulmak ve ingilizcenin, matematiğin ya da devamlılığı ataması (öğrenciler için) teklifi
fen bilimlerinin bırakıldığı gibi kuruluşlarım sunuyor. Wateloo’nun mühendislik progeğitimsel amaçları için imkansız olarak ça- ramı Kanada’daki yalnızca birkaç mühenlışmaya dayalı hale gelip daha merkezi ol- dislik programlarından biri. Waterloo’nun
5 yıllık kooperatif programı 24 aylık iş tecmak” (Grubb & Badway 1998, p. 28).
rübesi, Kanada’daki en uzun kooperatifçilik
Finn (1997) bir “ eğitimsel strateji, peda- tecrübesi lisansını içine alıyor. Waterloo
goji, model, metodoloji ya da müfredat” Üniversitesinde bir kooperatifçilik prograolarak kooperatifçiliğin yeniden tasarlan- mına kaydolmak iş bulma garantisi vermimanın ötesine gidebileceğinin altında ce- yor. Okul öğrencilere başarılı bir şekilde avabın yattığına inanıyor (Finn 1997, p. 41). kademik programlarını tamamlamaları için
Ona göre, bu kooperatifçilik eğitiminin bil- minimum 16 ay geçerli çalışma tecrübesi
gi tabanını geliştirmesinin ve tanımlandır- sağlıyor (çalışılan programa bağlı olarak).
masının, eşsiz fenomenlerini bulmasının Kooperatif programındaki yüksek yüzdeörneğin; tecrübeden öğrenme konsepti, deki işsizliğe rağmen, pek çok öğrenci, bir
16
öğrencinin kişisel iletişim ağını ve ödenmemiş tam-zamanlı gönüllülük pozisyonlarını
içeren diğer metotları kullanarak iş buluyor.
Ayrıca Waterloo’daki Wilfrid Üniversitesi
ve Lauier School of Business & Economics
da bir kooperatifçilik işletme programı
sağlıyor. Rekabete dayanan bir girişi var,
ilk yıllarında BBA programıyla başlayan
öğrencilerden 3’te 1’ini alarak; 3-4 aylık iş
dönemleri ve iş başvuruları için web bazlı
gereçler sunuyor. Bu Kanada’daki bu şekilde yapılan ilk program. Ek olarak, okul yüksek yetenekli öğrenciler için 2 yıldan az bir
iş tecrübesiyle birlikte bir MBA programı
sunuyor.
görüşme yapabileceği tamamen internet
bazlı bir iş veritabanına sahip. Bir öğrenci
genellikle 3 farklı şirkete kadar stajla staj
deneyimi kazandığı toplam 18 aylık 5 yıllık
dereceyle Drexel’den mezun oluyor.
Boston’da bulunan Northeastern Üniversitesi, Birleşik Devletlerdeki en geniş ve en
eski ikinci kooperatif eğitim programına
sahipti ve aynı zamanda beş yıllık eğitim
veren tek okuldu. Northeastern Üniversitesi öğrencilerinin beş yıllık eğitimleri tamamlayıp mezun unvanını alabilmesi için
üç farklı şirkette olmak koşuluyla toplamda
18 aylık staj zorunluluğunu da doldurmaları gerekiyordu.
Rochester Institute of Technology okulu
Kanada Vancouver’da bulunan University 1912 yılında kooperatifçilik eğitimine başof British Columbia’nın kooperatifçilik eği- layan ilk üniversiteler arasındaydı. Bugün
timi programı Güzel Sanatlar, Reklamcılık, ise RIT bölümü en eski dördüncü ve dünMühendislik, Ormancılık, Kinezyoloji ve yadaki en geniş çaplı eğitimi veren yer olFen bilimleri fakültelerinden 3000’in üze- muştur.
rinde öğrenciye sahip. 30 yılı aşkın başlanGürcistan Teknoloji Enstitüsü 1912’de kogıcına dayanarak, UBS Co-op, Kanada Brioperatifçilik eğitimini sunan ilk üniversitetish Columbia’daki liseler tarafından en bülerden biriydi. Birleşik Devletlerdeki 4. en
yük program haline gelmek için büyümeye
eski ve en büyük seçenekli kooperatifçilik
devam ediyor.
programı olan ve Amerika’daki US News
Florida Teknoloji Enstitüsü 4 sene içinde & World Report’da ilk ona birinci ve kalıcı
mezun veren 3 sömestırlık çalışma dönem- olarak giren co-op programına sahiptir.
lerine sahip en yoğun kooperatifçilik eğitiMichigan Flintteki Kettering Üniversitesi
mi programı olan üniversite. Bu program
öğrencileri ilk yıllarında kampus içinde kosadece mühendislik öğrencileri tarafından
operatifçilik eğitimine alıyor, mühendislik,
takip ediliyor ve kooperatifçilik eğitimi öğfen bilimi ve işletme derece programlarınrencisi olarak tam-zamanlı çalışırken çevda uzmanlaştırıyor.
rimiçi sınıf çalışmaları alıyorlar. Bu programın resmi adı “ProTrack” Pensilvanya, Steinbeis Center of Management and
Philadelphia’daki Drexel Üniversitesi Birle- Technology of Steinbeis University Berlin
şik Devletlerdeki en büyük kooperatifçilik uygulamalı ve teorik derslere katılmış meetiğimi programına sahip üniversitelerden zunlar ve genç profesyoneller için finansbiri ve “ Son Staj” olarak marka haline gel- man şirket için projeler düzenleyerek iş
miş. Drexel kullanıcıların özgeçmişlerini eğitimi boyunca uluslararası mastır progkoyabileceği ve 100lerce şirketin sunduğu ramı sunuyor (Master of Business Engineherhangi bir pozisyonu elde etmek için ering MBE).
17
Wentworth Teknoloji Enstitüsü öğrencilerin ikinci yıllarının yazında bir 3. dönem seçeneğiyle birlikte kooperatifçilik eğitimini 2
sömestrde bitiriyor. Enstitüdeki her öğrenci 2 kooperatifçilik dönemini bitirmek zorunda. Kooperatifçilik eğitimini 1975’den
bu yana her yıl bin öğrencinin üzerinde
sürdürmekte.
Türkiye, Ankara’daki TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Türkiye’de kooperatifçilik eğitimini sunan ilk üniversitedir.
İLGİLİ KAYNAKLAR
• Auld, Robert B. (1972), “The Cooperative
Education Movement: Association of Cooperative
Colleges”, Journal of Cooperative Education 8 (5):
24–27, ISSN 0022-0132
• Barton, Paul E. (1996), Cooperative Education
in High School: Promise and Neglect, Princeton, NJ:
Educational Testing Service (ED 400 413)
• Carlson, Ann (1999), “Co-op Planet: Organizations at N.U. Plant Co-op’s Seeds Far and Wide”,
Northeastern University Magazine 24 (5), May
1999, retrieved 2005-07-12
• Cates, Cheryl and Cedercreutz, Kettil [Ed.]
(2008), Leveraging Cooperative Education to Guide
Curricular Innovation, The Development of a Corporate Feedback System for Continuous Improvement, Center for Cooperative Education Research
and Innovation, Cincinnati, Ohio.
• Crow, C. (1997), “Cooperative Education in
the New Millennium”, Cooperative Education Experience, Columbia, MD: Cooperative Education
Association, pp. 1–5 (ED 414 433)
• Derousi, P.; Sherwood, C. S. (1997), “Community Service Scholarships: Combining Cooperative
Education with Service Learning”, Journal of Cooperative Education 33 (1): 46–54, Fall 1997 (EJ 565
927)
• Finn, K. L. (1997), “The Spaces Between: Toward a New Paradigm for Cooperative Education”,
Journal of Cooperative Education 32 (2): 36–45,
Winter 1997
• Freeland, R. M.; Marini, R. C.; and Weighart,
S. Moving Partnerships between Co-op Institutions
and Co-op Employers into the Next Century. Journal of Cooperative Education 33, no. 2 (Winter
18
1998): 17-27.
• Furco, Andrew (1996), “Service Learning and
School-to-Work”, Journal of Cooperative Education
32 (1): 7–14, Fall 1996
• Grubb, W. Norton; Badway, Norena (1998),
Linking School-Based and Work-Based Learning:
The Implications of LaGuardia’s Co-op Seminars for
School-to-Work Programs, National Center for Research in Vocational Education (ED 418 230)
• Grubb, W. Norton; Villeneuve, Jennifer Curry
(1995), Co-operative Education in Cincinnati, Berkeley, CA: National Center for Research in Vocational Education
• John, J. E. A.; Doherty, D. J.; Nichols, R. M.
(1998), “Challenges and Opportunities for Cooperative Education”, Journal of Cooperative Education
33 (2): 10–16, Winter 1998
• Ricks, F. (1996), “Principles for Structuring
Cooperative Education Programs”, Journal of Cooperative Education 31 (2-3): 8–22, Winter-Spring
1996 (EJ 524 105)
• Ricks, F.; Cutt, J.; Branton, G.; Loken, M.; Van
Gyn, G. H. (1993), “Reflections on the Cooperative
Education Literature”, Journal of Cooperative Education 29 (1): 6–23, Fall 1993 (EJ 475 316)
• Schaafsma, H. (1996), “Reflections of a Visiting Co-op Practitioner”, Journal of Cooperative
Education 31 (2-3): 83–100, Winter-Spring 1996 (EJ
524 109)
• Stockbridge, Frank Parker (April 1911), “Half
Time At School And Half Time At Work: Cooperative Education, The Plan Of The University Of Cincinnati”, The World’s Work: A History of Our Time XXI:
14265–14275, retrieved 2009-07-10
• Smollins, John-Pierre (1999), “The Making of
the History: Ninety Years of Northeastern Co-op”,
Northeastern University Magazine 24 (5), May
1999, retrieved 2005-07-12
• Van Gyn, G. H. (1996), “Reflective Practice:
The Needs of Professions and the Promise of Cooperative Education”, Journal of Cooperative Education 31 (2-3): 103–131, Winter-Spring 1996 (EJ 524
110)
• Varty, J. W. (1994), “Cooperative Education for
the ‘90s and Beyond”, Co-op/Experience/Co-op 5
(1): 10–11, March 1994(EJ 478 859)
• Wilson, James Warner; Stull, W. A.; Vinsonhaler, J. (1996), “Rethinking Cooperative Education”,
Journal of Cooperative Education 31 (2-3): 154–
165, Winter-Spring 1996 (EJ 524 112)
KOOPERATİFCİLİK EĞİTİMİ ÜZERİNE
DÜŞÜNCELER
Oktay TUNCAY *
Kooperatifçilik hareketi bugün dünya üzerinde, özellikle gelişmiş ülkelerde, iyi bir
düzeye gelmişse, bu durum pek zahmetsiz
ve pek de kolay olmamıştır. Birçok yeniliklerin, kurum ve kuruluşların karşılaştığı
güçlüklerle kooperatif hareket de karşılaşmıştır. Her ülkede kooperatifleri benimseyenler olduğu gibi, onun karşıtları hatta
düşmanları bile olmuştur. Kooperatifçiliğin
yayılması sırasında piyasadaki firmaların
düşmanlık ve dirençleri ile karşılaşılmıştır.
Kooperatiflerin gelişmesini engelleyen en
önemli sebeplerin başında ekonomik ve
politik çevrenin direnci, finansman yetersizliği, kooperatifçilik bilinç ve ruhu gelişmiş personel yetersizliği ve kooperatiflerin hitap edeceği kitlenin genel kültür ve
eğitim düzeyinin düşüklüğü ve özellikle de
kooperatifçilik eğitiminin eksik olduğu söylenebilir.
ihtiyacına uygun olarak karşılayacakları sorunlara çözüm getirecek eğitim üzerinde
durmak yerinde olur. Sorun sadece kooperatif kurmak değil kooperatifçi yetiştirmektir.
Türkiye’de yapılan bir araştırmalarda da ortakların ortalama eğitim düzeyinin ilkokul
eğitim düzeyini aşamadıkları görülmüştür.
İlkokul eğitimin “yeniliklerin benimsenmesinde ve uygulanmasında yeterli olmadığı”
belirlenmiştir. Türkiye’de kırsal kesimde
eğitim düzeyi ilköğretim düzeyini henüz
aşamamıştır. Bu nedenle kırsal kesimde
gerçek anlamda kooperatifçiliğin gelişme
sürecinin uzun bir zaman dilimini alacağını
kabul etmek mümkündür.
Türkiye’de kooperatiflerle devlet arasındaki ilişkiler oldukça yoğundur. Ancak bu
ilişkilerin pek istikrarlı olduğunu söylemek
mümkün değildir. Zaman zaman koopeKooperatiflerin gelişmesini etkileyen en ratifçilik hükümet programlarında daha
önemli faktörlerin başında halkın bilinç dü- ağırlıklı olabilirken, zaman zaman da fazla
zeyi, daha genel deyimi ile, kitlelerin eği- önemli bulunmamaktadır. Kuşkusuz işbatim ve kültür düzeyi gelir. Zira diğer bütün şına gelen hükümetlerin programlarında
olumsuzluklar hep bu nedenin bir sonucu farklılıklar olacaktır. Ancak kooperatifçiliğe
olarak ortaya çıkarlar. Kitlelerin, toplum- yaklaşımlar, hükümetten hükümete çok
sal düşünce ve fikir beraberliğinin sağlan- farklılık gösterdiğinden kooperatif harekeması onların eğitim ve kültürel seviyeleri tin gidişatında büyük inişler-çıkışlar görülile ilgilidir. Eğitimsiz toplum bireylerinden mektedir. Devletin kooperatifler ile ilişkileri
toplumsal ve ekonomik amaçlı ortakla- mikro düzeyde, yani birim kooperatiflerin
şa davranışlar içine girmelerini beklemek işlerini düzenleme, yönlendirme, kontrol
genellikle mümkün değildir. Bu bakımdan etme şeklinde olmaktan ziyade, makro dütoplumların genel eğitimi yanında onların zeyde eğitim programlarının sürdürülmesini sağlayıcı tedbirleri almak, yasal düzenle* Dr. , Araştırmacı Yazar
[email protected]
meleri yapmak şeklinde olmalıdır.
19
Kooperatif yöntemin sosyal ve ekonomik
üstünlüğünün cazibesine kendisini kaptıran pek çok resmi ve sivil kimlikli kişiler
1960’lı ve 1970’li yıllarda kırsal alanda,
1980’li yıllarda kentsel alanlarda -özellikle konut sektöründe- Türkiye’yi hızlı bir
kooperatifleşmeye itmişlerdir. Bu konuda
kamu kesiminde kooperatifçiliğe hazırlıklı
olmayan ve yeterli eğitimi olmayan kişiler
önemli sorumluluk üstlenmişlerdir. Yeterli
mali olanaklara sahip olmayan ve özellikle
kooperatifçiliğin istediği ehil, dürüst ve eğitimli idareci yokluğu bu, kooperatiflerde
büyük ölçüde kendilerini hissettirmişlerdir.
Kooperatifçiliğe uygun eğitim programları
üzerinde durulmamıştır. Bunun sonucu olarak kooperatifçiliğin fiziki, hukuki ortamı
yanında fikri ortamı da yeterince geliştirilememiştir. Uygulamada karşılaşılan olumsuzluklar nedeniyle ortaklar, ekonomik ve
sosyal yönden gelişmelerindeki en iyi yöntemlerden biri olan kooperatif harekete
karşı itimatlarını kaybetme durumuna gelmişlerdir. Ülkemizde kooperatiflerin imajını daha ziyade tarım satış kooperatifleri ve
konut yapı kooperatifleri oluşturmaktadır.
Bunlardan tarım satış kooperatifleri, 4572
sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Kanunu 2000 yılında yürürlüğe girene
kadar devletin vesayetinde faaliyette bulunduklarından, daha çok “ürün toplama
ofisi imajı” kazanmışlardır. Kamuoyunda
kooperatiflere asıl imajını veren ise, sayısal
çoğunluğa sahip olan konut yapı kooperatifleridir. Bu kooperatifler üzerinde kamuoyunda olumsuz bir imaj bulunmakta olup,
bu imaj bütün kooperatifleri etkilemektedir. Konut yapı kooperatifleri, genellikle
amatör bir şekilde belirli bir inşaatın yapılmasına dayandığından, ülkemizde yasal
sınırlamaların da etkisiyle gerçek anlamda
bir konut kooperatifçiliğinin varlığı zaman
zaman tartışılmaktadır.
20
Bir başka açıdan bakarsak kooperatiflerde
her ortak, sermaye payı ne olursa olsun
esit haklarla ve kendi ihtiyaçları oranında
kooperatiften yararlanabilmektedir. Bu da
ortaklar arasındaki ilişkilerde güven hislerini, dayanışmayı ve işbirliğini kendiliğinden geliştirmektedir. Ayrıca, birlikte çalışma, dayanışma, yardımlaşma duygularının
gelişmesi ile daha açık görüşlü, daha az
ferdiyetçi bireyler yaygınlaşır ve bu durumda daha insancıl, yüksek karakter anlayışlı
gruplar oluşturulabilmektedir. Kooperatifler kitle eğitimine olumlu katkılar yaparak,
demokratik olarak yönetişim eğitimlerine
katkı sağlamaktadırlar. Böylece yöneticilik,
pazarlama ve pazarlık gücünü kullanabilme özellikleri kazandırırlar.
Bir ekonomide en kıt olan “girişimci” faktörü, özellikle toplumun ekonomik anlamda
geri kalmış kesimleri bakımından oldukça
büyük bir öneme sahiptir. Çünkü kooperatifler ortaklarına öncülük yapacak olan girişimcilere uygun ortam ve fırsatı sağlayacağı gibi, yeni girişimciler için de birer okul
vazifesi görmektedir. Yine, kooperatifleşme ile kooperatifçilik akımı başlatıldığında;
sorunları zorunlu olarak sınırlı bir nitelik
gösteren küçük yerel birimler düzeyinde,
bireyler arasından en yeteneklilerinin daha büyük örgütler çerçevesinde bölgesel
ve ulusal düzeyde sorumluluklara getirilebilmelerine olanak sağlanmaktadır.
Kooperatifçilikte en önemli ilkelerden birisi de Kooperatif Eğitiminin Geliştirilmesi
İlkesidir. Kooperatifler, yalnızca ekonomik
değil, aynı zamanda sosyal boyutları bulunan kuruluşlar olduklarından, diğer ekonomik örgütlenmelerden eğitim yönünden
de farklı bir durumları bulunmaktadır. Örneğin bir şirket ortaklığı için, küçük hisse
sahibi bir yatırımcı fazla bir bilgiye dahi
ihtiyaç duymayacaktır. Çünkü bu kimsenin
oy hakkı, şirket kararlarında hiç bir etkisi
olmayacak kadar azdır. Özellikle sermaye
piyasası mevzuatına göre halka arz edilmiş
bir şirkette, küçük hissedarlar, şirketi somut
olarak hiç görme sansına sahip olmadıkları
gibi, böyle bir istek içinde de olmazlar. Bu
tür hissedarlar, şirketin borsadaki değerinin artış ve azalışı ile ilgilenirler. Şirketlerin sosyal yönleri ihmal edilebilecek kadar
azdır.Oysa kooperatifler halka dayanan ve
gücünü halktan alan demokratik kuruluşlardır.Kooperatifler geniş bir halk kitlesine
veya geniş bir meslek grubuna yönelik faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Ayrıca şirket örneği ile karsılaştırıldığında
kooperatif ile ortakları arasındaki ilişkiler
bir ortaklık ilişkisi olarak kabul edilecektir.
Yani şirketlerde olduğu gibi ortak ile kooperatif arasındaki ilişkiler yalnızca genel
kurula katılma ve kâr dağıtımı ile sınırlı olmayacak, aynı zamanda kooperatifle ticari
ilişkileri de ortaklık ilişkileri içinde yer alacaktır.
Kooperatif ortaklarının bu demokratik yapı
içinde haklarını, ödevlerini ve sorumluluklarını bilmesi gerekir. Ayrıca ortaklar az ya
da çok karar mekanizmalarında söz sahibi
olacaklardır. Bazı ortaklar yönetim ve denetim kurullarına aday olacak, bir kısmı çeşitli
çalışma ve araştırma gruplarında yer alacak, ancak en kötü ihtimalle bütün ortaklar
genel kurullarda eşit oya sahip olacaktır. O
halde kooperatif ortağı bulunanların kooperatifçilik konusunda bilgi sahibi olmaları
gereken bir çok konu bulunmaktadır. Ancak
kooperatiflerdeki eğitim zorunluluğu, ortakların kooperatifin hem ortağı, hem yönetici veya denetçisi ve hem de müşterisi/
çalışanı olmasından kaynaklanmamaktadır.
Kooperatifçiliğin sermayesi şirketlerden
farklı olarak para değil, dayanışma olduğundan, bu anlayış, örgüt kültürünün geliştirilmesinde kanuni düzenlemelerden çok
daha fazla katkı sağlayacaktır.
Kooperatiflerin diğer ortaklık türlerinde
olduğu gibi tek amacının kâr elde etmek
olmadığı fark edildiğinden eğitim ilkesi zorunlu görülmüştür. Bu amaçla ortakların,
yetkililerin, personelin yanı sıra, hizmet
ettikleri toplumun demokratik yolla sosyo-ekonomik gelişimini sağlamak amacıyla
önlemler alınması, fonlar kurulması, hatta
kooperatiflerin üst örgütlerince eğitimin finanse edilmesi, mümkünse kooperatifçilik
meslek okullarının çoğaltılması, hizmet içi
eğitim yapılması, her dereceli okulda kooperatifçilik dersleri verilmesi kooperatifçilik araştırmalarının desteklenip yayınlanması, ilke olarak benimsenmiştir.
Kooperatif mevzuatında kooperatifçilik
eğitimi alanlara yönelik bir görev ayrıcalığı
bulunmadığından, bu hususta yüksek okullarda müfredat konulmasını özendiren bir
durum da yoktur. Her ne kadar 1163 sayılı
Kooperatifler Kanununda üst kuruluşlara
eğitim görevi verilse de, üst kuruluşlara
ortak olma zorunluluğunun bulunmaması,
birliklerin yeterince istekli olmamaları karsısında bu hükmün eğitime fazlaca katkısı
bulunmamaktadır.
Öte yandan, kooperatifçilik eğitiminin bütün unsurlarıyla verilebilmesinin, kooperatiflerle ilgili bütün hizmetleri yürütmekten
sorumlu bulunan bir özerk kurumla ya da
kapsamlı bir idari anlayış değişimine bağlı
olduğu düşünülmektedir.
Kooperatif ortaklarından gelen şikayet dilekçelerinden, yapılan denetimlerden ve
çeşitli toplantılarda ortaklarla yapılan bire
bir görüşmelerden, gerek ortakların ve gerekse yönetici ve denetçilerin kooperatifçilik bilinci ve eğitimi konusunda yeterli bilgi
birikimine sahip olmadıkları ve bu nedenle
ihtilaf ve sorunların ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Toplumdaki ortak çalışma kültürünün çok güçlü olmaması da demokratik
21
yönetim ilkesinin geçerli olduğu kooperatiflerin yönetimini ve öz denetimi zorlaştırmaktadır. Toplumdaki ortak çalışma kültürünün çok güçlü olmaması da demokratik
yönetim ilkesinin geçerli olduğu kooperatiflerin yönetimini ve öz denetimi zorlaştırmaktadır. Bu durum karşısında, ortaklar
ile yönetici ve denetçilerin eğitimi, hak ve
yükümlülükleri ile sorumluluklarının neler
olduğu hususlarında planlı eğitim çalışmaları yapılması önemli bir ihtiyaç olarak gündeme gelmektedir.
yapmalıdır.Ayrıca yapılan bütün eğitimin araştırmalara dayandırılması için,ülkemizde
çeşitli kooperatifçilik araştırılmasının yapılanması özendirilmeli ve desteklenmelidir.
Kooperatifçilik eğitiminde karşılaşılacak
mali sorunların çözümüne yönelik olarak
kooperatif kuruluşlarından ve devlet bütçesinden eğitim fonu desteği sağlanmaktadır. Kooperatifçilik eğitimi sadece okullarda ve kooperatiflerde değil kamuya açık
iletişim alanlarında, sendikalarda da gerçekleştirilerek kooperatif bilinci toplumda
yaygınlaştırılmalıdır. Bu eğitim çalışmaları
Özetlersek kooperatifçilik eğitimi Türk ko- gelişmiş ülkelerdeki eğitim standartlarına
operatifçiliği, için çok önemlidir. Çünkü ül- uygun normlara göre yapılmalı ve uluslar
kemizde yeter seviyede kooperatifçilik eği- arası kooperatifçilik eğitim ve araştırma
timi yapılmamaktadır. Bu sorunun çözümü kuruluşlarıyla sıkı bir işbirliği kurulmakiçin ülkemizde kooperatifçilik okulları ve tadır. Kooperatiflere eğitim ve danışmanprogramlarının sayısı artırılmalı, ilkokuldan lık hizmeti verecek kooperatifçilikle ilgili
üniversiteye kadar bütün okullara koope- araştırma yapacak ve kooperatif hareketi
ratifçilik dersi konulmalı; Radyo, TV, ve halk çerçevesinde bir veri bankası oluşturacak
eğitiminde kooperatifçilik eğitimine yer etkili bir eğitim araştırma hizmeti verecek
verilmelidir.bunlara ilaveten, kooperatif Kooperatifçilik Araştırma ve Eğitim Merkeüst örgütleri sürekli kooperatifçilik eğitimi zi kurulmalıdır.
22
SINIRLI SORUMLU OKUL
KOOPERATİFLERİ
Nisari AÇIKEL*
En kısa tanımıyla “birlikte iş görmek” demek olan kooperatifçilik, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomileri için halen günümüzün en etkili kalkınma araçlarından
biri olarak görülmektedir. Bu aracın etkili
bir şekilde ele alınıp kullanılması halinde
ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağı
açıktır.
Kooperatiflerin esas amacı; yeteri derecede ekonomik güce sahip olmayan gerçek
kişilerin mesleki ve kişisel ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle rasyonel bir şekilde ve ekonomik olarak
karşılamak ve temin etmekten ibarettir. Amaç, şirketlerde olduğu gibi kâr elde etmek
değildir. Kooperatifler yukarıda saydığımız
amaçlar dışında; aracı ve tefeci bağımlılığının ortadan kalkması ile bağımsızlık ve
kendine güvenin sağlanması, genel ekonomik durumun düzelmesi ve sosyal dayanışmanın güçlenmesi, tarım dışı etkinlikler ve
mesleki hareket yeteneğinin artması, ortaklar arasında eşitlik ve adalet duygularının gelişmesi, kültürel yaşamın zenginleştirilmesi gibi amaçlara ulaşılmasını da sağlar.
İyi yönetilen, başarılı çalışmalar yaparak
halkın desteğini kazanan kooperatifler bulundukları çevreye kooperatif hizmetlerinin yanı sıra birçok sosyal-kültürel etkinlikler de getirmekte ve ülke kaynaklarının
etkin bir şekilde kullanılmasına yardımcı
olmaktadır.
* Fatma Yaşar Önen Ticaret Meslek Lisesi Müdürü
( nisariacı[email protected] )
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda kooperatifler ana sözleşmesinde isimleri yazılan en az 7 kişi tarafından ortakların eğitim,
öğretim ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılıklı
yardım ve dayanışma ile karşılamak, sosyal faaliyetlerde bulunmak üzere; öğrenci,
öğretmen, yönetici ve diğer personel tarafından değişir sermayeli, sınırlı sorumlu genellikle okulun ismi ile okul kooperatifleri
kurulabilmektedir.
Okul kooperatif sözleşmesi en az yedi yetkili kurucu kişi tarafından imzalanıp okul
müdürlüğüne verildiğinde kooperatif kuruluşu tamamlanır.
Okul kooperatifinin amacı, öğrencilerin ve
diğer ortakların eğitim, öğretim ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılıklı yardım ve dayanışma ile sağlamak esasına dayanır. Okul içi
ve okullar arası kooperatifçilikle ilgili açık
oturum, seminer ve yarışmalar düzenlemek, yayınlar yapmak, kooperatif üretimlerinden diğer okulları yararlandırmak gibi
yollarla öğrencilerin karşılıklı güven, yardım ve dayanışma duygularını güçlendirmek. Öğrencilere; ortak bir amaç etrafında,
bir arada çalışmayı, işbirliği ve iş bölümü
ilkelerini ve bunların uygulanmasını öğreterek, onları toplumsal yaşantıya hazırlar.
Öğrencilerin kooperatiflerde görev almalarını, kendilerine verilen yetkileri, ortakların
yararına kullanmalarını ve buna alışmaları
sağlanır. Böylece sorumluluk alma ve taşıma bilinci geliştirilir.
23
Öğrencilerin, derslerde kazandıkları bilgi ve
becerileri, iş hayatında uygulamaları sağlanır. Kooperatifçiliğin sosyal ve ekonomik bir
çalışma olduğu bilincini oluşturarak toplumsal kalkınmadaki yer ve önemi kavratılır. Öğrencilerin ve ortakların ihtiyaç duydukları her türlü eğitim ve öğretim, araç ve
gereçleriyle giyecek, yiyecek ve içeceklerini
sağlama, satışa sunar. Okullar bulundukları bölge ve ihtiyaçlara göre arıcılık, tavukçuluk, sebzecilik ve diğer konuları ile ilgili
deneme ve uygulama yapabilecek nitelikte
girişimlerde bulunmak, bu konularda çalışan çevre kooperatifleri ile iş birliği yapar.
Eğitsel kolların, spor çalışmalarının, sağlık
hizmetlerinin geliştirilmesi ve yoksul öğrencilere ders araç ve gereçlerinin sağlanması gibi sosyal yardım çalışmalarında da
bulunur.
Kooperatifin ortak sayısı sınırsızdır. İlk kuruluşta en az yedi ortağın ana sözleşmeyi
imzalaması şarttır.
Okulun öğretime başlandığı tarihten itibaren bir ay içinde okulun kayıtlı öğrencileri,
yöneticileri ve diğer personel kooperatife
ortak olabilirler. Reşit olmayan öğrenciler
beşten fazla pay senedi ile ortak olmak isterlerse, velilerinden izin belgesi getirmeleri zorunludur. Ortaklar kooperatifçiliğin
önemini ve yararlarını benimser ve diğer
öğrencilere de benimsetir. Kullanacağı, tüketeceği her türlü araç, gereç ve diğer maddeleri kooperatiften alarak destek olur, bulunmayan malzemenin uygun olacakların
getirilmesi için çalışanlara ve yönetim kuruluna istekte bulunur ve arkadaşlarına da
bunu aşılar.
Ortaklar kooperatifin çalışmalarında doğru
görmediklerini, yönetim kurulu başkanlığına veya denetçilere yazılı olarak duyurur ve
hizmetlerin iyileştirilmesine öncülük eder.
Ortaklar kooperatifin sağladığı hizmetler-
24
den yararlanır, genel kurul toplantılarına
katılır, oy kullanır. Yönetim ve denetleme
kurulu üyeliklerine seçilir ve seçer. Kooperatifin çalışmaları hakkında görüşlerini
bildirir. Yazılı olarak bir hafta önce yönetim
kuruluna başvurmak suretiyle her ortak istediği zaman kooperatiften çıkabilir. Yalnız
reşit olmayan ortakların beş pay senedinin
üstünde paya sahip olanların kooperatiften
çıkabilmeleri için velilerinden izin belgesi
getirmeleri gereklidir.
Okulu bitirenler, herhangi bir nedenle okuldan ayrılanlar veya okuldan çıkarılanlar kooperatiften de çıkmış sayılırlar. Bu gibilerden çıkış için yazı ve izin belgesi istenmez.
Ortaklık görevini yerine getirmedikleri,
kooperatifin amaçlarına aykırı davranışta
bulundukları ve bu davranışlarında direndikleri, çalışanların işlerini zorlaştırdıkları
ve asılsız ihbarda bulundukları, soruşturma
sonucunda anlaşılanlar yönetim kurulu kararıyla ortaklıktan çıkarılırlar. Ortaklıktan
çıkarılanlar, genel kurula yazılı olarak itirazda bulunabilirler. İtirazda bulunan ortaklar,
itirazlarının karara bağlandığı toplantıda
bulunamazlar. Ortaklıktan çıkarılmasına karar verilenler, kararı takip eden genel kurul
toplantısının bitimine kadar itirazda bulunmazlarsa karar kesinleşmiş sayılır.
Kooperatifler Genel Kurul, Yönetim Kurulu,
Denetleme Kurulundan oluşurlar. Genel
Kurul, kooperatifin ortaklarından meydana
gelir. Yönetim ve denetim işlerinde kooperatifin en yetkili organıdır. Sermaye payı ne
olursa olsun, genel kurul toplantılarında
alınan kararlarda her ortağın bir oyu vardır.
Ortaklar, genel kurul toplantılarında yalnız
kendi oylarını kullanabilirler.
Yönetim kurulu, ortak öğrenciler arasından
genel kurulca seçilen en az beş asil, beş
yedek üyeden oluşur. Yönetim kuruluna
seçilen reşit olmayan öğrencilerin velile-
rinden izin belgesi alınır. Okul öğretmenler
kurulunca kooperatifçilik koluna seçilen
öğretmen, yönetim kurulunun bütün çalışmalarını gözetir ve kurula rehberlik eder.
Yönetim kurulu üyelerinden biri gizli oyla
başkan seçilir. Yönetim kurulu kooperatifi
ana sözleşme ve genel kurul kararına göre
yönetir. Yönetim kurulu ana sözleşmenin
altıncı maddesindeki çalışmaları plânlamak
ve bu konularda eğitsel kollarla da iş birliği yaparak, kooperatifin sosyal, kültürel ve
ekonomik amaçlarını gerçekleştirir. Kooperatif hizmetlerinden ortakların eşit şekilde
yararlanmasını sağlamak, denetleme kurulunun ve müfettişlerin kontrollerini kolaylaştırmak, çalışmalarını okul disiplinine
uygun olarak yürütmek, gerektiğinde, okul
müdür ve öğretmenlerinin görüşlerinden
yararlanır.
rından meydana gelir. Paylar senet halindedir. Bir payın değeri tedavüldeki en küçük banknotun değerine eşittir. Genel kurul
kararı ile beş ve on paylık senetler çıkarılabilir. Her pay senedinde kooperatifin adı,
senedin kaç pay değerinde olduğu ve seri
numarası bulunur. Pay senetleri ortaklara
verilirken ortağın soyadı, adı ve okul numarası yazılır ve yönetim kurulunun yetkili iki üyesince imzalanır. Kooperatife ortak
olabilmek için en az bir pay senedi almak
gereklidir. Bir ortak en çok yirmi pay alabilir. Payların karşılığı peşin ve nakit ödenir.
Pay senetleri ada yazılıdır, devredilemez.
Ortaklar kooperatifin borçlarından, payları
oranında sorumludurlar.
Kooperatifi üçüncü şahıslara karşı temsil
etmek üzere reşit üyeleri arasından, yönetim kurulu kararıyla iki temsilci üye seçilir.
Kanunî sebeplerden dolayı başkanın yönetim kurulunu temsil edemeyeceği hallerde,
biri müdür diğeri rehber öğretmen olmak
üzere iki öğretmen bu görevi üzerlerine
alırlar. Kooperatifi üst kuruluşlarda temsil
etmek üzere her yüz ortak için bir üye seçilir.
Satın alınan malların alış fiyatı üzerine, alış
giderleri dikkate alınarak, piyasa fiyatını
geçmemek şartıyla, kâr konulur ve satış
fiyatı bulunur. Kooperatifin uygulama ve
deneme kuruluşları ürünlerinin birim maliyetini açıkça belirlemedikleri takdirde piyasa fiyatından % 2’si düşülerek hesaplanır.
Bunun maliyet fiyatına kâr konulurken, piyasa fiyatı geçilemez. Satışlar herkese açık
ve peşindir. Kooperatifin her türlü alışları
ve harcamaları fatura ve belgelere dayandırılarak yapılır. Belgeler ait oldukları dosyalarda saklanır.
Denetleme kurulu ortaklar arasından genel
kurulca seçilen en az üç asil, üç yedek üyeden oluşur. Okul öğretmenler kurulunca
seçilen öğretmenler, denetleme kuruluna
rehberlik eder. Denetleme kurulunun süresi bir yıldır, görevleri biten denetçiler tekrar seçilebilirler, denetleme kurulu üyeleri
iki ayda bir gerektiğinde daha çok toplanır.
Denetleme kurulu üyeleri yönetim kurulu
toplantılarında bulunabilirler, fakat oylamaya katılamazlar.
Kooperatifin sermayesi değişken ve sınırsız
olup ortaklarca alınan payların karşılıkla-
Kooperatifin normal iş yılı, 1 Nisandan ertesi yılın 31 Mart’ına kadardır. Kuruluşta iş
yılı, kuruluşu izleyen 31 Martta biter.
Kooperatifin gelir-gider farkı; yıllık gelirlerden giderler, amortisman payları çıktıktan
sonra kalan miktardır. Bu fark olumlu veya
olumsuz olabilir. Olumlu gelir-gider farkından varsa, öncelikle geçen yılların zararları
karşılanır.
Olumlu gelir-gider farkının % 15’i yedek
akçeye, % 25’i öğrencilerle ilgili sosyal ve
kültürel hizmetler fonuna, % 15’i yönetim
kurulu üyelerine, % 3’ü denetçiler kurulu
25
üyelerine, kalan % 42’de risturn olarak dağıtılır. Risturn olarak dağıtılacak miktar, gelir-gider farkları kooperatifin yıllık satışları
toplamına bölünerek elde edilen oran ile
bulunur. Dağıtılacak risturnlar her ortağın
alışları toplamına göre hesaplanır. Ancak,
okul şartları ortakların alış-veriş miktarının sağlıklı şekilde belirlenmesine imkân
vermiyorsa ortaklara dağıtılacak miktarın
hesabında ortakların payları esas alınabilir. İş yılı sonunda, kasada yeterli para bulunmuyorsa, paylara verilen risturn hakkı,
eğitim ve öğretimle ilgili ihtiyaç maddeleri
halinde mal olarak da verilebilir. Ortak olmayanların alışlarından doğan risturn miktarları, sosyal ve kültürel hizmetler fonuna
aktarılır.
Kooperatif parasının ne kadarının kooperatifin veya okulun kasasında saklanacağı
yönetim kurulunca kararlaştırılır. Ancak,
bu miktar tedavüldeki en büyük banknotun değerini geçemez. Yönetim kurulunca
kararlaştırılan miktarın üzerindeki para kooperatif adına en yakın millî bir bankada
açılacak hesaba o gün veya ertesi iş günü
yatırılır.
Yedek akçe, her yıl kooperatifin olumlu
gelir-gider farkından ayrılan %15’lerden
meydana gelir. Kooperatifin zararları yedek
akçeden karşılanır. Kooperatifin dağılması
halinde yedek akçe birikimleri, ilerde aynı
okulda bir kooperatifin kurulduğu takdirde geri alınmak üzere özel bir fona yatırılır.
Beş yıl içinde yeni kooperatif kurulmazsa,
zaman aşımı sebebiyle sosyal ve kültürel
hizmetler fonuna aktarılır.
Sosyal ve kültürel hizmetler fonu, her yıl
kooperatifin olumlu gelir-gider farkından
ayrılan %25’lerden meydana gelir. Bu fonda biriken para: Okul müdürünün ihtiyaç
26
göstereceği eğitim araç ve gereçlerini sağlamada, eğitici kol ve sağlık hizmetlerinin
giderlerini karşılamada, yoksul öğrencilere
yapılacak yardımda, kültürel yarışmaların
giderlerini karşılamada, yönetim kurulunun
kararı ve okul müdürünün onayı ile kullanılır. Okula eğitim araç ve gereç sağlanmasında bu fonda biriken paranın %50’den fazlası
kullanılamaz. Kooperatifin tasfiyesi halinde
bu fonda biriken para bu madde hükümleri
uyarınca kullanılmak üzere okul idaresine
teslim edilir.
Okul Kooperatifleri bir eğitim ve öğretim
aracı olduğundan, çalışmalarında okulun
yönetici ve öğretmenlerinden yararlanmak
durumundadır. Bu nedenle; okul müdürü,
yönetim kurulu toplantılarına katılabilir;
kooperatifin durumu hakkında bilgi alabileceği gibi gerektiğinde tavsiyelerde de
bulunabilir. Herhangi bir konu hakkında bu
ana sözleşmede açıklık bulunmadığı hallerde, durum okul müdürlükleri kanalıyla
Millî Eğitim Bakanlığına duyurulur. Bakanlığın direktiflerine göre hareket edilir. Okulu
teftiş eden müfettişler teftiş konusuna kooperatif işlerini de katar, kooperatifin bütün
hesap ve işlemlerini teftiş eder.
Türkiye’de sınırlı sorumlu okul kooperatifleri sözleşmesine uygun okul kooperatifleri
bulunmaktadır. Bu sözleşme çerçevesinde
sürdürülebilir okul kooperatifleri kurulabilir. İyi örnekler olarak Ankara Keçiören Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi ve Balıkesir Gönen Mirciler Ticaret Meslek Lisesi ve
Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi,
Gönen Lisesi, Gönen Kız Teknik ve Meslek
Lisesi gösterilebilir. Adı geçen okulların öğretmen ve idarecileri ile yapılan görüşmelerde okul kooperatiflerinin çalışmalarının
başarılı bir şekilde devam ettiğini ifade etmişlerdir.
KOOPERATİFÇİLİK VE ÖZELLİKLE
ALMAN KOOPERATİFÇİLĞİNE BAKIŞ
Erdal İSMİHAN *
Kooperatifler, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, kişilerin bir araya gelerek oluşturdukları birlikler olarak görülmektedirler. Bu
birlikten amaç, kişilerin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını bu ortak işletmeler aracılığıyla daha
kolay ve uygun şekilde gidermektir. 5146 SK/1.
Maddesine göre de “Tüzel kişiliği haiz olmak
üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait
ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler
tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir
sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” tarifi
yapılmış ve kanunla güvence altına alınmış işletmelerdir.
19.yy. Avrupa da kooperatifçilik düşüncesinin
filizlendiği bir yüzyıl olmuştur. Kooperatiflerin
19. yüzyılda sermaye gruplarının (kapitalizmin)
yarattığı ekonomik ve toplumsal koşullara karşı, tüketiciler ve küçük üreticilerin kendilerini
korumaya yönelik bir tepkisi olarak ortaya çıkmış olduklarını görmekteyiz.
İlk başarılı tüketim kooperatifi İngiltere’de bir
tekstil şehri olan Manchester de1844’te kurulan Rochdale tüketim kooperatifidir. Önce, 28
kişi arasında kurulan bu birlik yiyecek maddelerini, üyelerine elverişli fiyatlarla satmak için
bir araya geldi. Aralarında kararlaştırdıkları
çalışma ilkeleri, daha sonraları bütün dünyada
kabul gördü ve yaygınlaştı böylece kooperatiflerin işleyiş kurallarını belirledi.
Rochdale ilkelerine göre; katılım bedeli herkes için değişmez bir miktar olacak,
para yatıran herkes ortaklığa katıla-biliyordu,
ama üyeler de satın aldıkları mallar için para
* Dr. Gazi Üniversitesi, Yadem Gölbaşı kampusü, Ankara
([email protected])
ödemek zorundaydı. Düzenli olarak toplanan
üyeler, her zaman eşit şartlarda olacaklar ve
her üyenin bir oyu olacaktır.
Kooperatif başarılı oldu ve kâr etmeye başladı.
Kazanılan paranın bir bölümü üyeler arasında
paylaştırıldı. Bir üye kooperatiften ne kadar
çok mal alırsa, kazançtan da o ölçüde pay aldı. Ortaklık kazancının bir bölümünü de üyeleri
için açılan kulüplere, yetişkinlerin eğitimine ve
kütüphanelere ayrılırdı. Bir yıl sonra, Rochdale
kooperatifinin üye sayısı 74 oldu. 50 yıl sonra
bu sayı 12 bini aşmıştı. Rochdale Kooperatifinin bu başarısından sonra İngiltere’nin dört bir
yanında benzer kooperatif ortaklıkları kuruldu.
Kısa bir süre sonra, tüccarlar, kendi işleri için
zararlı olduğu gerekçesiyle kooperatiflere karşı
çıkarak onlara mal satılmasını engellediler. Bunun üzerine, toptan alım satım kooperatifleri
kuruldu; bunlar üreticilerden toptan mal satın
alarak kooperatiflere dağıtmaya başladı.
19. yüzyıldan başlayarak birçok ülkede kurulan
tüketim kooperatifleri özellikle Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Norveç, İsveç ve İngiltere’de
çok yaygınlaştı. Aynı dönemde Avrupa anakarasında da kooperatifçilik hareketleri başlamıştı. 1830’larda Fransa’ da, Paris’te, Marangozlar
Derneği, Kuyumcular Derneği gibi üretim kooperatifleri kurulurken, Almanya kredi kooperatiflerine öncülük etti.
Tarım kooperatifleri 19. yüzyılın başında ABD
ile Kanada’da gelişti. Çok sayıda küçük çiftçi,
tarım araçlarını paylaşmak ve özellikle hasat
zamanı gibi sıkışık dönemlerde, birbirlerine
yardımcı olmak için bir araya geldi. Topraklar
herkesin kendi malı olarak kaldı. Kooperatif
ortakları üretim ve pazarlama giderleri ile kazancı paylaştı. Bu sistem, bugün de geçerlidir;
Fransa, Hollanda ve İskandinav ülkelerinde
27
yaygın bir biçimde uygulanır.
Sosyalist ülkelerdeki kooperatifçiliğin ise farklı
bir yapısı vardır. Burada kooperatifler, devlet
desteği ve denetiminde örgütlenir. SSCB’de
kolhoz adı verilen tarım kooperatifleri, devlet
mülkiyetindeki toprakları süresiz ve kira ödemeden kullanabilir. Kolhoz, üyelerine asgari
bir ücret öder ve yıllık gelir üyeler arasında
uzmanlık, çalışkanlık gibi ölçütler dikkate alınarak paylaştırılır. Tüketim kooperatifleri ise
genellikle ülke çapındaki mal dağıtım ağının
bir parçasıdır ve yine devlet gözetiminde çalışmaktadırlar.
Bir başka sistem de İsrail’de tarım alanındaki
kibutz uygulamasıdır. Burada toprak çalışanların ortak mülkiyetidir. Kibutz üyelerine bir ödeme yapılmaz. Çalışanların yiyecek, giyecek ve
başka gereksinimleri parasız olarak kibutz tarafından sağlanır. Elde edilen kazançlar, üyelerce
verilen kararlara uyularak harcanır.
Tarım alanlarının küçük çiftçiler arasında bölündüğü yerlerde, kooperatifçilik sistemi üretimi artırmak için iyi bir yöntemdir. Böylece,
insanlar toplu olarak araç gereçlerden yararlanabilir ve ürünlerini satabilirler. Ayrıca bu
sistem çiftçilerin üretimlerini geliştirmek için
borç para almalarını da kolaylaştırır.
Kooperatifçilik; Ortak çıkarları olan birey ya
da ailelerin kurdukları, hakların eşit olduğu
ve sağlanan kazancın yalnız ortaklar arasında
ortaklığa katkıları oranında bölüşüldüğü ekonomik girişim olduğunu biliyoruz. Buna ilave
olarak 21yy. kooperatifçiliğin de artık kooperatiflerde yalnız ekonomik değil sosyal ve eğitsel
amaçlar için çalışmalara da öncülük edecek birikime sahiptirler. Çünkü bu çalışmaların temelinde ortak bir irade ortaya koyabilme ve bunu
sürdürebilme becerisi çalışmaların temelini
oluşturmaktadır ve kooperatifler bu temele
sahiptirler. Aynı zamanda;
Kooperatifler bir sermaye birleşmesi değil, ekonomik çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelen kişilerin birleşmesidir.
Ortak sayısı ve sermaye miktarı değişen ku-
28
ruluşlardır. Ortakların sahip olabilecekleri en
yüksek sermaye miktarı ve üyelerin yatırdıkları
sermayeye ödenebilecek faiz oranı sınırlıdır.
Almanca konuşulan ülkelerde Kooperatifçiliğin
öncüleri olaraktan görebileceğimiz Friedrich
W. Reiffeisen ve daha çok şehirlerde kooperatifçiliğin kurulmasında öncü olan Hermann
Schulze Delitzsch gibi şahsiyetler o günlerin
savaşlardan perişan olmuş, sosyal acılarla kıvranan Avrupa’sında insanları bir araya getirebilmiş ve o insanlara acılarını hafifletmek ve
temin etmekte zorlandıkları temel ihtiyaçlarını
giderebilmek ve sosyal dayanışma duygusunu
geliştirmek suretiyle “Birlikten kuvvet doğar”
sözünün ne kadar etkili sonuçlarının olabileceğini göstermişlerdir. O günlerin en güzel sloganı ”kendi kendine yardım et” anlayışını insanlara kabul ettirmek suretiyle günümüz Avrupa’sında 140 milyon üyeli devasa kooperatif
işletmelerinin oluşmasına ön ayak olmuşlardır.
Kooperatifçilik her ulusun kendi ulusal özelliklerine göre şekillenerek tek tip bir gelişme göstermemiştir. Orta ve doğu Avrupa ülkelerinde
Kooperatifler Hermann Schulz’un kurmuş olduğu kooperatifçiliği örnek almışlar. Ekonomik
ihtiyaçları giderici amaçlar yüklüyken zamanla
sosyal ekonominin birer parçası olmuşlardır.
İnsanları bir amaç etrafında tutarak verimliliği
artırmak ve böylece sosyal refahı iyileştirmek,
dünyadaki bütün yönetici unsurların esas amaçlarıdır.
Kooperatifçilik aynı zamanda gönüllülük esasına dayalı olarak kurulmuş ve katılımcıların
kendi ekonomik ve sosyal ve kültürel çıkarlarını iyileştirmek amacıyla ortaklaşa yaptıkları iş
eylemi olarak ta görülebilir. Buradan da anlaşılacağı gibi kooperatif üyeleri yapmak istedikleri bir iş üzerinde irade birliği oluşturmaktadırlar ve bunu gerçekleştirmek için ellerinden
gelen imkânları eşit olarak ortaya koymakta
ve katılımcı sayısına göre bir ortak motor güç
oluşmaktadır. Böylece sistem çalışmakta ve
üyelerin ihtiyacı giderilene kadar eylem devam etmektedir. Bunun gerçekleşmesi için de
katılımcılar yine imkânları ölçüsünde eylemin
önündeki engelleri kaldırmakta ya da kolay-
laştırıcı gayretler göstermekte ve gerektiğinde
katkı sağlamaktadırlar. Sonuçta bireylerin kendi çıkarları vardır. Bu gayretli çalışma arzusu
kendi idealinin gerçekleştirilmesi söz konusu
olduğu için daha istekli ve dikkatli yapılmaktadır.
Menfaat kooperatiflerinde adından da anlaşılacağı gibi esas; üyelerin hedeflenmiş ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik faaliyetler yapar.
Burada her üye kooperatifin başarılı olmasında
yardımcı rol oynamaktadır. Kontrol altında tutar ve gerektiğinde sermaye verir.
Almanya özelinde kooperatiflere baktığımızda
birbirinden farklı kooperatifler görmekteyiz.
Bunlara örnek; kooperatif bankaları, tarımla
bağlantılı kooperatifler, üretim kooperatifleri ve ticari birlik işletmelerinin de kooperatifler gibi örgütlendikleri görülmektedir. Ayrıca
konut yapı kooperatiflerini görmekteyiz. Bu
tür kooperatiflerin amaçları üyeleri için daha
avantajlı hizmetleri sağlamak onların yararına
olacak hedeflenmiş işleri gerçekleştirmektir.
Bu tür ortaklaşa çalışma zamanla insanlarda
birlikte ve beraber bir amaç uğruna çalışmanın ne kadar faydalı bir şey olduğu inancını
kuvvetlendirmekte ve insanların sosyal alanda
da birlik ve beraberliğe önem verdikleri görülmektedir. Amaç birlikte iyiye ve güzele ulaşmaktır. Her kooperatifin temel düşüncesidir.
Birlik oluşturabilen işletmelerin, yatırımcıların
dayanışması sonucu kooperatiflerin ekonomik
becerisi ortaya çıkmaktadır. Bu birlik inancını
güçlendirmiş ulusların da dünya sahnesinde
daha başarılı birer ulus oldukları görülmektedir.
Üretici kooperatiflerde ise kooperatif aynı zamanda üyelerinin menfaatine çalışan işveren
konumundadır. Burada da kooperatiflerin üyeleri ve işletmecileri vardır. Ancak yeni kurulan
kooperatiflerde ve klasik kooperatiflerde her
zaman yenileşmeler ve alternatif gelişmeler
kendini göstermektedir. Kooperatifler aynı zamanda ticari işletmelerdir ve diğer işletmelerle rekabet etmektedirler. Diğer işletmelerden
farklılığı net karlarını ortakları arasında eşit
olarak dağıtmaktadırlar. AB(2) maddesine göre
de kooperatifler medeni ve ticaret hukukuna
tabi olarak kurulmuş şirket ya da firmalar olarak tarif edilmektedirler.
Kooperatiflerde ya da kooperatif işletmelerinde her şey şu iki temel üzerine kurulmuş gibidir. Birincisi müşteri bulma, ikincisi sermaye
ortaya koyma. Kişiler gönüllü olarak bu birliklere katıldıklarında kuruluş amacına ve kendi
ihtiyacını karşılama amacına göre belirlenmiş
bir miktar sermaye ortaya koymaktadırlar. Bu
sermaye üye sayısı ile orantılı olarak bir değer
ifade etmektedir ve böylece kooperatifin birinci ayağı tamamlanmıştır. İkinci ayağına gelince
her üye aynı zamanda birer müşteri olduğuna
göre, müşteri ayağı da nispeten karşılanmış olmaktadır.
Ekonomi biliminde ise geleneksel kooperatifçilik üretici kooperatifler ve menfaat kooperatifleri olarak iki kısma ayrılmaktadırlar.
Alman DGRV temsilciliğinin verilerinden edindiğimiz bilgilere göre kooperatiflerin finans
birliğinin temelini, bölgesel birlikler ve birlik
işletmeleri tarafından desteklenen yerel kooperatif bankaları oluşturmaktadır. Bu bankaların ülke geneline yayılmış 13500 şubesi
ve 165.600 personeli, 30 milyon müşterisi ve
buna karşılık 16 milyondan fazla üyesi olan
dev sektörlerdir. Bu Bankalar kendilerini orta
sınıfın ortakları olarak görmektedirler. Kooperatifler de genellikle amaç ekonomik hedefler
olarak görülmesine karşılık üyelerin onayının
alınması şartıyla sosyal ve kültürel çalışmalarda yapabilmektedirler. Bu alanda çalışma
yapmak için hastaneler, okullar, huzurevleri,
tiyatrolar kooperatif kurmuşlardır. Bu çalışmalar tamamen gönüllülük esasına dayanmakta
ve kesinlikle yasal bir görev değildir. Buradan
da anlaşılacağı üzere kooperatifler kesinlikle
kamu kurumu değildirler. Her işletme gibi bağımsız çalışmakta rekabet etmekte ve devlet
müdahalesi olmamaktadır. Yani küçük ve orta ölçekli işletmelerdir ve pek çok iş alanında
ekonomiyi canlandırıcı unsurlardır. Dünya çapında geçirmiş olduğumuz ve halen yer yer etkilerinin sürdüğü ekonomik krize karşı en da-
29
yanıklı işletmelerin yine kooperatif işletmeleri
oldukları dile getirilmektedir. Kooperatifler her
ne kadar 19.yy ortalarında kurulmuş olsa da
özellikle Almanya da 2. Dünya savaşından sonra hızlı gelişme göstermiştir. Coop eG, kuzey
Almanyanın en büyük kooperatif işletmesi ve
işvereni konumundadır. Geleneksel bir anlayışla kendisini insanlara ve ülkesine karşı sorumlu
kılmakta ve hem bölge insanlarının ve hem de
çevreyle ilgili standardı koruyucu çalışmalar
yapmaktadır. Ayrıca ülkenin ve aynı zamanda
dünyanın 4. Büyük kooperatifi Berlin ve çevresi
tüketim kooperatifi vardır ki 1899 yılında kurulmuş diğer kooperatifler gibi üyelerinin menfaatine yönelik çalışmalar yapmıştır. 74.670
üyeye sahip olmuştur. 1. Dünya savaşı yıllarında hükümet ”erkekler fabrikada, kadınlar kooperatifte olacak ve böylece her ikisi sosyal işçi
sınıfının yükselmesini sağlayacaktır” sloganını
ortaya atmak suretiyle kooperatifin insanları
bir araya getirebilme gücünden yararlanmayı
amaç edinmiştir. 1991 deki birleşmeye kadar
doğu Almanya da kooperatifçilik anlamında etkili olmuştur.
30
Sonuç olarak, kooperatifler günümüz dünyasında halen insanların hayalini kurdukları
işlerde kolaylaştırıcı bir güç olarak ilgi çekiciliğini sürdürmektedir. Her ne kadar ülkemizde
yanlış örnekleri olsada özellikle konut alanında
düzgün çalışan kooperatifler insanları beklentilerine kavuşturmuşlardır. Bu durum tamamen insanların davranış ve etik değerleriyle
örtüşmektedir. Sadece kooperatif aracılığıyla
kendisinin kalkınmasını düşünen yöneticiler
sorumlu oldukları kooperatifin diğer üyelerini
sıkıntıya sokmaktadırlar. Toplanan paralar başka amaçlar için kullanılmakta insanlar yıllarca
sömürülmektedir. Avrupa ülkelerinde ki kooperatifçiliğe baktığımızda oradaki çalışmalar
ve bir amaç etrafında birleşmiş insanlar “birlikten kuvvet doğar” anlayışını içselleştirmiş ve
“birimiz hepimiz içiniz” duygusunu ortaya koymaktadırlar. Bizde ise bütün kurallar, tüzükler
çalışma sistemleri aynı olmasına karşılık insan
başka olduğu için biraz tökezlemeler olmaktadır. Bununda çaresi zaman ve bu zaman içerisinde insanlara davranış kurallarını ve diğer
insanları da düşünmek gerektiğinin bilincini iyi
enjekte etmektir.
KURUMSAL YÖNETİM VE
KOOPERATİFLER
Murat ORTOĞLU *
Kurumsal yönetimin Avrupa, ABD ve
Japonya’da 19. yüzyıldan bu yana kullanıldığına yönelik bazı bilgilerin olmasına karşın,
bu kavramın özellikle 1980’li ve 1990’lı yıllardan itibaren, yaygın olarak kullanılmaya
başlandığı bilinmektedir (Ergincan-Gürbüz,
2004:5). Kurumsal yönetim, günümüzde bütün ciddi kuruluşlarda kullanılmaya başlanan
ve uygulanan bir yönetim-denetim tarzı olarak artan bir önemde yerini almış bulunmaktadır.
Ulusal ekonomilerin gelişmesi, uluslararası
ekonomik ilişkilerin ön plana çıkması, uluslararası sermaye akışkanlığının artması, şirket
hissedarlarının etkinliklerinin azalması, şirket yönetim kurulları ve özellikle kurul içinde murahhas yönetici (CEO-Genel Müdür)
unvanını taşıyan yöneticilerin güç kazanarak,
verdikleri kararların hayati öneminin artması
gibi etkenler, kurumsal yönetim kavramının
doğuşunda ve gelişmesinde etkili olmuştur.
Kurumsal yönetimin, şirketlerde bu kadar
önemli bir konu haline gelmesinin temel nedenleri ise; şirket yönetimindeki başarısızlıklar, yolsuzluklar, gelişen piyasalarda yaşanan
ekonomik krizler, özel sektörün ekonomideki
artan rolü, ülkelerin ekonomik olarak birbirlerine karşılıklı bağlılıklarının artması ve ekonomik sistem içerisindeki yeni rekabet şartlarıdır (Dinç-Abdioğlu, 2009:159).
Değişen dünya ekonomisinde yerellikten,
* Müşavir Müfettiş, TTKK Teftiş Kurulu Başkanlığı
([email protected])
çok uluslu yapıya geçen şirketler ile çok hissedarlı şirketlerin bir gecede yok olup gitmesi, bu dev şirket yöneticilerinin asıl hak sahibi olan hissedarların yararına değil, hakim
pay sahipleri ve yöneticilerin kendi bireysel
çıkarları doğrultusunda yönetildiklerini ortaya koymuştur. Dünya’da Enron, Wordcom
gibi skandallı batışlar, şirketlerdeki yönetim
ve denetim aksaklıklarını ortaya çıkarmıştır.
Bu kapsamda OECD (Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü) tarafından 1998 yılında üye
ülkeler ile başlatılan kurumsal yönetimle ilgili çalışmalar, 1999 yılında OECD Bakanlar
kurulu tarafından onaylanması ile Dünya genelindeki şirketlerle paydaşları açısından bir
referans kaynağı haline getirilmiştir.
Özellikle ABD’de (Amerika Birleşik Devletleri)
şirket skandallarının ardından kurumsal yönetim uygulamalarını iyileştirmek amacıyla
“Sarbanes-Oxley Act” olarak anılan bağımsız
denetim kuruluşları ile ilgili radikal kararlar
ortaya konmuş, AB’de (Avrupa Birliği) şirketler hukukunun kurumsal yönetim anlamında
güçlendirilmesi sağlanmış, aynı şekilde Almanya kurumsal yönetim ilkelerini kanunlaştırarak uyulmasını zorunlu hale getirmiş,
Japonya’da şirketlerin hukuki durumunu değerlendirmek suretiyle, çeşitli iyileştirmeler
yürürlüğe konmuştur.
Ülkemizde de bu gelişmeler TÜBİTAK (Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu)
önderliğinde oluşturulan çalışma grubu ile
2002 yılında faaliyete geçmiş ve 2003 yılında
TKYD (Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği)
31
altında çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Yine BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) ile SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) tarafından kurumsal yönetime yönelik
yönetmelikler çıkarılarak, bağlı kuruluşların
bunlara uyması mevzuat haline getirilmiştir.
Ayrıca, YTTK (Yeni Türk Ticaret Kanunu) ile
getirilen düzenlemelerde, kurumsal yönetimle ilgili hükümlere de yer verilmiştir.
Teknik bir tabir olan “kurumsal yönetim”
kavramı, İngilizce “corporate governance”
kelimesinden gelmektedir. Ancak bu kavram
tam bir çeviri niteliğinde olmayıp, bu kelimeye yüklenilen anlamlar bakımından manaları
uluslararası alanda farklılıklar gösterebilmektedir (Paslı, 2004:13). Kurumsal yönetim
kavramını, dar ve geniş anlamda olmak üzere, iki farklı türde değerlendirmek ve tanımlamak mümkündür. Dar anlamda kurumsal
yönetim, şirket yönetimi ile hissedarlar ve
paydaşlar arasındaki ilişkileri tanzim eden,
kurallar sistemi olarak tanımlanabilmektedir.
Yani, bir şirkette hissedarlar dâhil, şirket süreci ile ilgili tüm menfaat sahiplerinin haklarını korumayı, şirket yöneticilerinin sorumluluklarını ve yükümlülüklerini net bir şekilde
belirlemeyi hedefleyen bir yönetim şeklidir
(Çoşkun, 2006:3).
Yönetim, hedeflere ulaşmak için gerçekleştirilen planlama, teşkilatlandırma, idare, koordinasyon ve denetim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesini içerirken, kurumsal yönetim,
bütün bu süreçlerde, menfaat gruplarının
haklarının, örgütsel amaçlara ne şekilde
uyumlaştırılacağı ve ne şekilde karşılanacağı hususuyla da ilgilenmektedir. Dolayısıyla,
geniş anlamda kurumsal yönetim, yönetim
fonksiyonlarını da kapsayan ve bunun üzerine çıkan, bir üst çerçeve kavramdır (TKYD,
2006:4). Dolayısıyla, kurumsal yönetim sayesinde yönetim süreçlerinin üzerine çıkılarak,
şirketlerdeki hak ve sorumluluklar ortaya konulmakta, bunlara uymayanların belirlenmesi için kontrol mekanizmaları geliştirilmekte,
32
böylece sistem içerisinde yer alan menfaat
gruplarının bir nevi otokontrol mekanizması
sayesinde düzgün hareket etmeleri sağlanmaktadır.
Ira Millstein tarafından geliştirilmiş ve yaygın
olarak kabul gören bir tanımda da, kurumsal
yönetim şirket amaçlarının belirlenmesine
yönelik düzenlemeler çerçevesinde açıklanmaktadır. Buna göre, “kurumsal yönetim, bir
şirketin, hak sahipleri ve kamuoyunun menfaatlerine zarar vermeyecek şekilde, mali
kaynakları ve insan kaynaklarını kendine
çekmesini, verimli çalışmasını ve bu sayede
de hissedarları için uzun dönemde ekonomik
kazanç yaratarak istikrar sağlamasını mümkün kılan kanun, yönetmelik ve ilgili gönüllü özel sektör uygulamalarının bileşimidir.”
şeklinde tanımlamıştır (TKYD, 2006:4). Bu
tanımda, mevzuat düzenlemeleri ile başarılı
özel sektör uygulamalarının sentezlenerek,
sürdürülebilir bir ekonomik ortamın oluşturulmasının hedeflendiği görülmektedir.
Ayrıca kurumsal yönetimin, şirketlerde yönetim kurulu, şirket üst yönetimi, çalışanlar,
hâkim ortaklar, küçük hissedarlar ve diğer
menfaat sahiplerinin çıkarlarını buluşturduğunu, gerekli kontrol ve dengeyi sağladığını, bu sayede rekabetin güçlendirilmesine
ve küresel piyasalarda sermaye ye erişimde
doğru stratejilerin uygulanmasına yardımcı
olduğu belirtilmektedir (Darman, 2008:13).
Görüldüğü üzere, kurumsal yönetim sayesinde şirketlerdeki bütün paydaşların çıkarları
gözetilerek, şirketlerin daha kolay ve uygun
şartlarda gerekli olan girdileri sağlamaları ve
böylece hedeflerine rahat bir şekilde ulaşmaları sağlanmaktadır.
Bir manada kurumsal yönetimi, anonim ortaklığı yönetenlerle, bu yönetimden etkilenenler arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallardan oluşan bir sistem olarak tanımlamak
ve özellikle halka açık anonim ortaklıklarda
görülen mülkiyet, kontrol ayırımının ortaya
çıkardığı sorunları asgariye indirmeyi amaç-
layan, esasen hakkaniyet, şeffaflık, iç sorumluluk ve dış sorumluluk ilkeleri üzerine oturan, ortaklığın yönetim ve denetim esaslarını
temel kurallara bağlayan, anonim ortaklığı
kuruluşundan tasfiyesine kadar bütün ve çok
önemli bir ekonomik birim olarak ele alan,
ülkeden ülkeye değişmekle beraber, uluslararası geçerliliği olan bazı kuralları bünyesinde barındıran özel bir yönetim sistemi olduğunu, bir başka ifade ile kurumsal yönetimin
anonim ortaklığın en adil ve iyi şekilde yönetilmesi olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır (Paslı, 2004:37-38).
Bu tanımlamada, kurumsal yönetimin bir
özel yönetim sistemi olduğu ve bunun bir takım kurallardan oluştuğu, ancak bu kurallar
yoluyla, anonim şirketin güç dengeleri arasında adil ve iyi bir şekilde yönetilebileceği
belirtilmektedir.
Kurumsal yönetimin temel ilkeleri; adil davranma, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk olarak dört temel ilkeye dayanmaktadır
(Doğan, 2007:50). Kurumsal yönetimin bu
dört temel ilkesi, performans ölçümü ve geliştirilmesi esassına dayalı olarak birbirleriyle
irtibatlandırılmakta ve böylece, şirketlerin
hissedarları için değer yaratırken, toplumsal
değerlerle de uyumlu çalışması, herkesin çıkarlarına uygun sonuçların doğması beklenmektedir (TKYD, 2006:4). Bu ilkeler sayesinde sürdürülebilir bir ekonomik sistem öngörülmekte ve sistemin sigortasını da yine bu
ilkeler sağlamaktadır.
Kurumsal yönetim ilkeleri ile çözüm aranan
temel sorunlar, özellikle mülkiyet ve kontrol
ayırımının söz konusu olduğu işletmelerde
yaygın olarak gözlemlenmiştir. Bu işletmelerde, şirket üzerinde hak sahibi olan kaynak
sağlayıcıların, bu hakları ile orantılı bir güce
sahip olmaması kurumsal yönetim çalışmalarının çıkış noktası olmuştur. Bu çerçevede
kurumsal yönetim, şirketi yönetenlerle ona
kaynak sağlayanlar arasındaki düzenlemeleri
kapsamaktadır.
Genel olarak, insanların karşılaştıkları ekonomik nitelikteki ihtiyaçlarını karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma esaslarına göre
karşılamak ve gidermek amacıyla bir araya
gelerek oluşturdukları örgütler, kooperatif
olarak adlandırılmaktadır. Hayatiyeti devam
ettirebilmek için üretim, dağıtım ve tüketime
yönelik bütün ekonomik süreçler, insanların
yaşam kalitelerini arttırmak ve ortaklaşa bir
yapı oluşturmak için işbirliği yapmalarını gerekli kılmaktadır (Çevik, 1994:57).
Dünya geneline baktığımızda kooperatiflerin, özellikle sermaye oluşturmada, dönem
fazlalarının üyeleri arasında dağıtımında ve
üst yönetim konularında ciddi problemlerinin bulunduğunu görmekteyiz. Bununla
birlikte tarımsal alana yapılan kamu desteklerinin eskiye göre azalması, işletme sektörü
ve pazarlama alanlarında rekabetin artması,
tüketici tercihlerinde meydana gelen yeni
değişiklikler, teknolojik yenilikler, ekonomik
ve siyasi alanda oluşan yeni akımlar kooperatiflerdeki değişimi zorunlu kılar hale getirmektedir. (Gönenç-Rehber, 2007:65).
Dünya’da ki ekonomik sistem içerisinde,
kamu ve özel sektör kuruluşlarının yanında
“Üçüncü Sektör” olarak isimlendirilen kooperatifler, kooperatif işletmeleri, kooperatif
bankalarının genel ekonomideki payının, çok
önemli oranlara çıktığı bilinmektedir. Üçüncü sektör kuruluşları olan kooperatiflerin ve
bunların türevlerinin, özellikle düşük gelirli
tabakalara yönelik fonksiyon üstlenmeleri,
bu kuruluşların hitap ettiği ekonomik kesimin refahını arttırma, istihdam sorunlarının
çözümünde ana ekonomik sisteme destek
olma gibi, yollarla bir nevi kapitalist sistemin
dezavantajlarını giderme görevini üstlendiğini görmekteyiz (Aykaç, 1998:22).
Ayrıca bu tip kuruluşların kooperatif örgütü
olmakla birlikte, para, kredi ve finans özelliklerinin ağır basması bünyelerinde çeşitli
finansal riskleri barındırmalarına neden olmaktadır. Bu itibarla üçüncü sektör olarak
33
adlandırılan bu kuruluşların, finansal kazalara uğramaması için iyi yönetilmeleri ve
denetlenmeleri gerekmektedir. Bu ihtiyaç
da ancak günümüzde kurumsal yönetim anlayışının bu kuruluşlara uygulanması yoluyla
mümkün olacaktır.
Kurumsal yönetim, şirketlerdeki yönetim aksaklıkları ve denetim eksiklikleri sebebiyle
oluşan krizler neticesinde gündeme gelmiştir. Ekonomik teoriye göre, bir işletme mülkiyet sahibi tarafından idare edildiği takdirde
sahip-yöneticinin aynı kişide birleşmesinden
dolayı, kararların alınmasında kâr ve firma
değerinin maksimizasyonu daima ön planda
tutulacaktır. Şirketlerde sahiplik ve kontrol
mekanizmasının birbirinden ayrışmaya başladığında ise yöneticilerin sübjektif hareketlerinden dolayı, şirket aktiflerinin yanlış kullanılmasına neden olunabilecektir.
Görüldüğü üzere, hak sahibi konumunda
olan hissedarlar, buna mukabil şirketi kontrol ederek şirketi yönetenler ise hissedarların görevlendirdiği yöneticiler olmaktadır.
Bununla birlikte, hissedarlar genel kurulda
hak arama, yönetim kurulunu seçme, yönetim kurulunu değiştirme, ibra etmeme, gibi
yetkilerle donatılmıştır. İşte kurumsal yönetim tam da bu yetkilerin işlerliği ve etkinliği
konusundaki sıkıntıları giderme anlamında
gündeme gelmektedir.
Kurumsal yönetim, bir manada işletmede
gücü kullananlarla, yani yönetenlerle, ona
kaynak temin edenler arasındaki ilişkileri
düzenlemeyi hedeflemektedir. Bir anlamda
kurumsal yönetim uygulandığı sistemi şeffaflaştırarak, denetim mekanizmalarını güçlendirerek, kaynak sağlayıcıları yöneticiler
karşısında güçlendirmektedir.
Kurumsal yönetimde, şirketin finansal durumu, performansı, mülkiyet ve yönetimin
işleyişi de dâhil olmak üzere, şirketi ilgilendiren her faaliyet hakkında zamanında ve
doğru bir şekilde kamuoyuna bilgilendirme
34
yapılması gerekmektedir. Kurumsal yönetimin; adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine oturan yapısı, anonim ortaklıkta yönetim yapısının düzgün bir
şekilde teşkilatlanmasını, karar süreçlerinin
bütün çıkar gruplarının menfaatleri doğrultusunda işlemesini, ortaklığın ekonomik ve
mali yapısının şeffaf bir şekilde oluşturulmasını ve pay sahiplerinin haklarını rahatlıkla
kullanabilmelerini sağlamaktadır.
Kurumsal yönetim, ekonomik realitenin ortaya çıkardığı problemlerin çözümünü sağlamak amacıyla ortaya çıkan bir anlayıştır.
Kurumsal yönetim ilkesi, anonim ortaklığın
faaliyete başlaması ile gündeme giren ve ortaklığın varlığını devam ettirdiği dönemde,
ortaklığın usulüne göre yönetilip yönetilmediğini denetleyen gözetleyen bir süreçtir. Kurumsal yönetimin temel yapı taşları, üst yönetim, yönetim kurulu, iç denetçi, bağımsız
denetçidir. Anonim ortaklıkların en önemli
sorunu, denetleyecek makamla, denetlenecek makamın aynı şahısta birleşmesidir.
Kurumsal yönetimde kalıcı başarıyı elde edebilmek için sürdürülebilir bir örgüt yapısı
oluşturmak, yenilikçi olmak, küresel gelişmeleri takip etmek, performans ve risk yönetimi-denetimi yapabilmek, ölçme ve kıyas
yapabilen bir sistem oluşturmak, denetime
açık, şeffaf ve etik kodlara bağlı olmak icap
etmektedir (Pehlivanlı, 2010:102).
Günümüzde, gelişmiş batı ülkelerinde ve
hatta bazı Asya ülkelerinde, kurumsal yönetim anlayışını uygulamayan halka açık şirketler hemen hemen kalmamıştır. Ekonomideki
küresel değişim ve gelişimin kaçınılmaz sonucu olan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu ekonomik yeniden yapılanma süreci, özel
sektör kuruluşlarında olduğu kadar, kamu
kesimi kuruluşlarında da radikal değişikliklere neden olmaktadır. Kurumsal yönetim anlayışına göre yönetilen şirket ve kurumlardaki yönetim kurulu üyeleri, gerekli deneyim,
beceri, nitelik ve farklı bilgi/görüş taşıyan
üyelerden meydana gelmelidir. Yönetim kurulu ve yürütme arasında karşılıklı denetim
ve denge sisteminin varlığı, hesap verme sorumluluğunun yükseltilmesi ve olası çıkar çatışmalarının önlenmesi açısından çok önemli
hale gelmiştir.
Kooperatifler birçok türü olmakla birlikte,
sergilediği özellikler itibariyle para, kredi
ve finans niteliklerine sahip olup, bu yapısı
itibariyle önemli derecede finansal riskleri
bünyelerinde barındırmaktadır. Kooperatiflerin anonim şirketlere benzeyen önemli özellikleri bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu
hukuki yapıları itibariyle, ferdi mülkiyet, adi
ortaklık, kolektif şirket, komandit şirket, kooperatif, limitet şirket ve anonim şirket olmak
üzere yedi farklı işletme türünü belirtmektedir. Bu işletme türleri arasında yönetim
kurulu oluşturma ve genel kurul toplantısı
düzenleme zorunluluğu sadece kooperatif
ve anonim şirketler için geçerli olmaktadır.
Kurumsal yönetimi özellikle anonim şirketler
uygulayarak, ciddi faydalar elde etmişlerdir.
Kurumsal yönetim sadece şirketlerde değil
kamu kurumlarında da başarılı şekilde uygulanabilmektedir.
Artık günümüzde, ister özel sektör kuruluşları, isterse kamu sektörü kuruluşları olsun,
kurumsal yönetim uygulamasına geçmeleri zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Globalleşen Dünya ekonomik sisteminde,
kurumsal yönetime geçmeyen kuruluşların
ekonomik sistem içerisinde rekabet etmeleri
ve verimliliklerini arttırmaları mümkün görülmemektedir.
Kurumsal yönetimin amacına ulaşabilmesi,
ancak kurumun finansal durumuna ilişkin
bilgileri tam ve doğru bir şekilde ve zamanında açıklaması ile mümkün olmaktadır.
Bunun da gerçekleştirilmesi kurum içi denetim komitesi ve iç denetim biriminin, kurum
dışı ise, bağımsız denetim fonksiyonlarının
koordineli şekilde, etkin olarak çalışması ile
mümkün olmaktadır (Pehlivanlı, 2010:101).
Bu da göstermektedir ki, başarılı bir kurumsal yönetim sisteminin sürdürülebilir olmasının yegâne koşulu, kaliteli bir denetim mekanizmasının olmasına bağlıdır.
Kurumsal yönetim, firmaların bir sistem
içerisinde, faaliyet göstermesini sağlayarak,
firmanın verimliliğinin, performansının artmasına neden olmakta ve firmanın paydaşlarını korumaktadır. Dünya’da ki örneklerine
baktığımızda, kurumsal yönetimi uygulayan
şirketlerin daha düşük sermaye maliyetiyle
performanslarını ve satışlarını arttırdıkları, krizlere dayanıklı oldukları ve buna karşı
daha hızlı tepki verebildikleri, kaynaklarını
daha etkin kullandıkları, daha çok yabancı
sermayeyi kendilerine çekebildikleri, böylelikle ekonomik kalkınmanın da hızlandığı
görülmektedir. Kurumsal yönetim ortaklık
haklarını daha iyi kullanmayı, şirketlerin yönetimine etkin olarak katılmayı, şirket faaliyetleri hakkında zamanında bilgi edinmeyi
ve gerektiğinde hesap sormayı sağlayan çok
önemli ve etkin bir araç vazifesi görmektedir.
Kurumsal yönetimin güçlü olması, sermaye
piyasalarının gelişimine katkı yapmakta, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler başta
olmak üzere, şirketlerin kaynaklara erişimini
kolaylaştırmakta, araştırma ve teknolojik yenilik faaliyetlerini geliştirmekte ve firmanın
örgütlenme biçimini daha etkin hale getirmek suretiyle, firmanın verimliliğini yükseltmektedir. Kurumsal yönetim, firmaların
kurulması ve faaliyete geçmeleri sırasında
oluşabilecek belirsizlikleri azaltarak, risk primini düşürmekte ve böylelikle firmaların daha ucuz ve daha rahat kaynak temin etmelerini kolaylaştırmaktadır. Düşük maliyetle
finansman kaynağı bulabilen şirketler, daha
hızlı büyümek suretiyle, şirket paydaşlarının
faydalarını maksimize edebilmektedir (Erdönmez, 2003:43).
Diğer taraftan, ülke açısından değerlendirdiğimizde, kurumsal yönetimin uygulanması
sayesinde; ülke imajının iyileştiği, yerli fon-
35
ların yurt dışına çıkışının önlendiği, yabancı
doğrudan yatırımların arttığı, sermaye piyasalarının geliştiği, ekonominin rekabet gücünün yükseldiği görülmekte olup, bu sayede
de ülke hazinesinin daha düşük maliyetle
borçlanarak, sürdürülebilir bir büyüme, ülke
riskinin azaltılması gibi çok önemli sonuçlara ulaşılmaktadır (Çoşkun, 2006:43). Böylece kurumsal yönetim sayesinde firmaların
mikro bazda daha kolay kuruldukları ve faaliyetlerinde daha başarılı oldukları, bunun
sonucunda da makro bazda da ekonominin
istikrarlı büyümesine neden olarak, sosyal
refahı arttırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kurumsal yönetim, aynı zamanda şirketin hedeflerinin belirlendiği yapıyı ortaya koymakta, bu hedeflere ulaşmanın ve performans
denetiminin araçlarını da göstermektedir.
Şirketin ana oyuncuları olan yönetim kurulu,
denetim komitesi, şirket yönetimi, denetçiler, çalışanlar ve diğer ilgili gruplar kurumsal
yönetim anlayışında aynı gemide ortak amacı gerçekleştirmek için çalışmaktadırlar. Şirkette etkili bir kurumsal yönetim anlayışının
oluşturulması, güçlü bir kontrol ve gözetimi
beraberinde getirecektir. Böyle bir sistemde yönetim kurulu ve şirket yönetimi genel
olarak hissedarları koruyucu ve şirket değerini artırıcı olarak görev yapmaktadır (Uyar,
2004:160). Kurumsal yönetim ile şirketlerin
başarısı arasında pozitif bir korelasyon bulunmaktadır. Yani şirketler kurumsal yönetimi ne kadar başarılı şekilde uygularlarsa,
o şirketin mali göstergelerinin daha olumlu
olduğu gözlenmektedir.
Bu nedenle, kurumların yönetim kurullarının
oluşum biçimi, yeniden yapılandırmanın ilk
adımlarından birini oluşturmaktadır. Şirketlerin kurumsal yönetim anlayışına göre yönetilmesi yönetim kalitesinin yükseltilmesi
açısından çok önemlidir. Dolayısıyla, yönetim kuruluna getirilen üyelerin yetkinlikleri
ve deneyimleri, bağımsız olmaları ve kurulun
daha iyi işlemesi için oluşturulacak kuralla-
36
ra gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi, kurumun başarısı ile ekonomik ömrünün sürdürülebilirliğine katkı yapacaktır (Argüden,
2007:15). İşte kurumsal yönetim anlayışı,
öncelikle şirket yönetim kurulu üyelerinin
daha kaliteli, deneyimli kişilerden oluşmasını sağlayacak mekanizmalar üzerinde durarak, bunun gerçekleştirilmesi halinde, doğal
olarak yönetim örgütünün daha başarılı sonuçlar alacağını öngörmektedir.
Bu modelin oluşumunda, özellikle denetimden sorumlu komite ile kurumsal yönetim
komitesinin ve bağımsız denetim kuruluşunun etkilerini göz ardı etmemek gerekmektedir. Kurumsal yönetim, ancak uzmanlaşmış, deneyimli, dinamik ve kısmen bağımsız
bir yönetim örgütlenmesinin oluşumuyla
gerçekleştirilebilecektir. Buradaki yönetim
modelinde, kurumsal yönetimin normal şirket yönetimine, belirli çerçevede değerler
katarak, ona ruh vererek, etkileşimini, iletişimini arttırarak, oto kontrolün kendiliğinden
sağlandığı bir objektif yapıya dönüştürdüğünü söyleyebiliriz.
Kurumsal yönetim ilkelerine göre, yönetilen
şirket ve kurumlarda, başarının sağlanması
için, yönetim kurulu gerekli deneyim, beceri ve farklı bilgi, görüş birikimleri getiren
üyelerden oluşturulması sağlanmalıdır. Kurumsal yönetimi uygulayacak kuruluşlarda
yönetim kurulu üyelerinin gerekli niteliklere
haiz kişilerden oluşması için, mevzuatlarının
böyle bir seçimi yapmaya elverişli hale getirilmesi gerekmektedir.
Daha detaylı şekilde ifade edilmek istenirse;
yönetim kurulu, girişimci ruhu devam ettirerek şirket performansında olumlu yönde fark
yaratacak stratejik yönlendirmeyi gerçekleştirmek, stratejik amaçları belirlemek, (gerekirse stratejilerin yeniden yapılandırılmasına
katkı yapmak) hedeflere varmak için gerekli
kaynaklara erişimi sağlamak, CEO’yu belirlemek, oluşturulan insan kaynaklarının şirketi
başarıya ulaştıracak yetkinlik ve motivasyona sahip olması için gerekli ortamı oluşturmak, bu insan kaynaklarına “coach” olarak
destek vermek ve etkin denetim ile risk yönetimi sistemlerinin kurumda çalışmasını
teminat altına alarak, üst düzey yönetimin
performansını ölçmekten ve değerlendirmekten sorumlu olmaktadır. Yönetim kurulunun, icrai nitelikteki yönetim sorumluluğunu profesyonel yöneticilere vermesi, kendi
alanına giren denetim ve değerlendirme
fonksiyonunu daha da önemli bir hale getirmektedir (Argüden, 2007:81). Dolayısıyla,
klasik anlamda yönetim kurulu üyeleri ile üst
düzey profesyonel yöneticiler arasındaki yönetim ilişkisinin sınırları, kurumsal yönetim
anlayışının temel hareket noktasını oluşturmaktadır.
Kurumsal yönetim uygulamaları, günümüzde liberal ekonomik sistemi uygulayan bütün ülkelerde çok ciddi şekilde rağbet görmektedir. Globalleşen yeni ekonomik düzenin kuralları ve yolsuzlukların önlenmesi
maksadıyla kurumsal yönetim anlayışı bir
nevi erken uyarı sistemi olarak ekonomik sistemlere monte edilmeye devam etmektedir.
Devletler de bu akıma yasal düzenlemeler
yaparak öncülük yapmaktadır. Şeffaflık, hesap verilebilirlik, sorumluluk ve adaletlilik olarak adlandırılan kurumsal yönetim ilkeleri,
artık ekonomik amaçlı bütün uluslararası kuruluşların prensiplerine ve raporlarına girmiş
bulunmaktadır.
Kurumsal yönetim anlayışının temel felsefesinde; anonim ortaklıklardaki yönetim
kurulunun etkinliğini ve niteliğini arttırma
ve bunun yanında denetim uygulamalarının icradan ayrılarak daha etkin hale getirilmesi, yeterince organize olamayan kaynak
sağlayıcı niteliğindeki hisse senedi sahiplerinin yöneticiler karşısında güçlendirilmesi
ve dolayısıyla kuvvetler ayrılığı prensibinin
yerleştirilmesi, böylece de gücün gereği gibi
kontrol edilerek, hedeflere ulaşılırken bütün
menfaat sahiplerinin çıkarlarının korunması
bulunmaktadır.
Ülkemizde de özellikle BDDK ve SPK gibi kuruluşların gerçekleştirdikleri düzenlemeler
yoluyla, bankacılık sektöründe ve anonim
şirketlerin bir kısmında kurumsal yönetim
uygulamaları başarılı şekilde uygulanmaktadır. Hatta Türkiye’nin şu anda Dünya’da devam etmekte olan uluslararası mali krizden
nispeten az etkilenmesinin sebeplerinden
en önemlisi, BDDK’nun kurumsal yönetim
anlamında gerçekleştirdiği uygulamalarla,
bankaların sermaye yapılarını güçlendirilmesinin ve kredi sistemini daha sağlam temeller üzerine oturtturmasının katkısı ve
faydası büyüktür. YTTK’da yer alan kurumsal
yönetim alanındaki düzenlemelerle birlikte,
kurumsal yönetim anlayışının uygulama anlamında ekonominin geneline yayılması yoluyla, bu konuda ülkemizde çok önemli yol
alınacağı düşünülmektedir.
Ekonomik gelişmede kooperatifçilik faaliyetleri çok önemli fonksiyonları yerine getirmektedir. Kooperatifi ekonomik ihtiyaçları
karşılıklı dayanışma ve el birliği çalışma sistemi ile gidermek maksadıyla oluşturulmuş bir
birliktelik türü olarak adlandırmak mümkündür. Bu itibarla kooperatifler bütün Dünya’da
ekonomik sistemin asli bir unsurudur. Dolayısıyla bu kuruluşlar “Üçüncü Sektör Kuruluşları” olarak adlandırılmaktadır. Hitap ettiği kesimlerin genellikle ekonomik açıdan
düşük gelirli kişilerden oluşması, bu kuruluşların sosyal faydalarını daha da önemli
bir hale getirmektedir. Ayrıca oluşturduğu
sosyal ilişkiler ve seçim sistemleri nedeniyle
demokrasinin temelini oluşturan demokrasi
kültürünün topluma yerleşmesinde de çok
önemli işlevleri yerine getirmektedir.
Bütün Dünya’da kooperatifler rekabet şartlarının zorlaması ile ekonominin getirdiği yeni
trendlere göre hayatiyetlerini devam ettirebilmek için kendilerini geliştirebilmekte ve
yenileyebilmektedirler. Yeni nesil kooperatif
37
ve kooperatif bankacılığı uygulaması buna
örnek olarak gösterilebilir.
Ülkemizdeki kooperatifçilik hareketi uzun
yıllardır gelişimini sürdürmekle birlikte, son
15 yıldır bu alanda yeni atılımları gerçekleştirememektedir. Ülkeyi yönetenlerin, 2012
Yılının Birleşmiş Milletler tarafından “Kooperatifçilik Yılı” ilan edilmesini de fırsat bilerek, kooperatifçilik alanında özellikle kurumsal yönetim anlayışının getirdiği ilkeleri göz
önüne alarak, bu sektörü daha da geliştirici
tedbirleri almaları gerekmektedir. Çünkü ekonomik sistemde gerçek rekabetin tam anlamıyla oluşması için güçlü kooperatiflere de
ihtiyaç bulunmaktadır. Güçlü kooperatiflerin
oluşturulması için batılı gelişmiş ülkelerde
bulunan kooperatif bankacılığı uygulamasının Türkiye’de henüz gerçekleştirilememesi,
ekonomik sistem de gerçek rekabetin oluşması açısından önemli bir eksiklik oluşturmaktadır.
Kooperatiflerin rekabetin ve verimliliğin en
üst düzeye çıktığı günümüzde, varlığını sürdürebilmesi için yönetim-denetim stratejisini güçlendirmesi gerekmektedir. Konuya bu
açıdan bakıldığında, Kooperatiflerin kurumsal yönetim anlayışını uygulaması halinde,
yönetim-denetim stratejisini güçlendireceği
düşünülmektedir.
Yaşanan uluslararası finansal krizlerin ardında yatan en önemli nedenlerden birinin, ülkelerin ve şirketlerin kurumsal yönetim politikalarının yetersiz olduğu görüşü, kurumsal
yönetim kavramının önemini artırmış ve son
on yılda, ülkelerin, piyasaların ve şirketlerin,
rekabet gücünün yükseltilmesinde, kurumsal yönetim kavramı giderek önem arz eden
bir olgu haline gelmiştir.
Kurumsal yönetim kapsamında Kooperatiflerde;
•Kurumsal değerler, performans yönetimi,
ödüllendirme sistemi ve oluşturulacak misyon-vizyon çerçevesinde, stratejik hedefle-
38
rin belirlenmesi,
•Yetki ve sorumlulukların açıkça belirlenmesi ve uygulanması,
•Genel kurul sürecine, gerçek demokratik
usullerin yerleştirilmesi, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini etkin bir şekilde yerine
getirecek, vasıflı niteliklere haiz ve kurumsal
yönetimde üstlenmiş oldukları rolün farkında olması ve Kooperatif faaliyetleri hakkında
bağımsız değerlendirme yapabilmesi,
•Üst düzey yönetimin, görevlerini etkin bir
şekilde yerine getirecek niteliklere haiz ve
kurumsal yönetimde üstlenmiş oldukları rolün bilincinde olması,
•Denetim birimleri ile bağımsız denetim kuruluşlarının raporlarından etkin bir şekilde
yararlanılması, bu kapsamda denetim komitesi uygulamasına başlanılarak, iç kontrol,
kredi risk denetimi ve yönetimine geçilmesi,
•Ücret politikalarının etik değerler, stratejik
hedefler ve iç dengeler ile uyumunun sağlanması,
•Kurumsal yönetimde alınan kararlar ve
bunların sonuçlarıyla ilgili şeffaflığın temin
edilmesi,
•Kurumla ilgili etik ilkelerin oluşturulması
ve izlenmesi,
•Mülkiyetin sahibi ortakların, tıpkı şirketlerin sahibi olan, hisse senedi sahipleri gibi
algılanarak etkinlikleri ve ekonomik menfaatlerinin arttırılması,
•Çalışanlarının kurum kültürü ile bilincine
sahip olması ve yönetime katılım süreçleri
için gerekli tedbirlerin alınması,
•Dış denetimin, bağımsız denetim kuruluşları tarafından yapılması ve bunların sonuçlarının kamuoyuna açıklanması, finansal raporlama sisteminin gerçek fotoğrafı yansıtması ile bunların kurumun Web sitesinden
yayınlanması, ayrıca ölçek olarak belirli bü-
yüklüğe ulaşan Kooperatiflerin oluşturulacak
Bağımsız İdari Otorite yoluyla denetlenmesiyönlendirilmesi,
•Kurumsal yönetim uygulaması sayesinde, Kooperatiflerin daha düşük maliyetle ve
uzun süreli yabancı kaynak bulması, sağlanmalıdır.
Kooperatiflerde kurumsal yönetim anlayışının uygulanması sayesinde, öz kaynak
yetersizliği sebebiyle banka ve finans kuruluşlarından kredi şeklinde yabancı kaynak
kullanımında risk priminin düşmesine neden
olacak, böylece daha uygun ve daha düşük
faiz oranlarından kredi kullanılması sağlanacaktır. Bu durum sayesinde, Kooperatiflere
kredi kullandıran banka ve finans kuruluşları
da, kurumsal yönetimin uygulanması dolayısıyla kredi risklerinin düşmesi sonucunda,
bu krediler için daha düşük oranlarda karşılık
ayırarak ellerindeki kredi verilebilecek fonları yükseltebileceklerdir.
Bunun yanında, Kooperatifler kurumsal yönetim anlayışına geçerek, daha iyi yönetilmeleri ve denetlenmeleri yoluyla ekonomik
açıdan gücünün yükselmesi, hizmet götürdüğü düşük gelirli kesimlerin hem refahını
arttıracak, hem de Genel kurul ve yönetime
katılım süreçlerinin daha açık ve rahat olması sayesinde demokrasi kültürünün yükselmesine neden olacaktır. Bu durumun, dolaylı yoldan kırsal alanda demokratik refleksin
gelişmesine katkı yapacağı öngörülmektedir.
Bu sayede, Kooperatiflerin kurumsal yönetime geçmeleri sağladıktan sonra, belirtilen
kuruluşların daha iyi yönetilmeleri-denetlenmeleri gerçekleştirilecek, bu sayede de
ekonomik kaynakların etkili ve verimli bir şekilde kullanılması suretiyle, ülke ekonomisine önemli katkı yapılacağı düşünülmektedir.
Artık günümüzde kurumsal yönetimi uygulayan şirketler banka ve finans kuruluşlarından
daha uygun şartlarda kredi kullanabilmektedir. Daha ileriki dönemlerde ise kurumsal
yönetimi uygulamayan şirketlerin banka ve
finans kuruluşları tarafından kredilendirilmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca kurumsal
yönetim anlayışının özel sektör kuruluşları
yanında, kamu kuruluşları tarafından da başarılı bir şekilde uygulanabileceği söylenebilecektir.
Kooperatifçilik faaliyetleri kamu ve özel sektör yanında adeta bir üçüncü sektör olarak
ekonomik sistem içerisinde yer almakta ve
ekonomik faaliyetlerde önemli bir konuma
sahip bulunmaktadır. Özellikle ülkemizde faaliyette bulunan nitelikli kooperatiflerin banka ve finans kuruluşlarından kredi kullanma,
ortaklarına kredi kullandırma, şirketleri vasıtasıyla yaptıkları üretim ve satışların parasal
büyüklükleri gibi, faaliyetleri genel ekonomi
içerisinde önemli bir orana ulaşmıştır. Bu durum, bu tip kooperatiflerin finansal risklerini
öne çıkararak, bunların daha iyi yönetilmeleri ve denetlenmeleri gerekliliğini ortaya koymakta, bu gerekliliğin de ancak bu kuruşların
yönetim ve denetim yapılarına kurumsal yönetim anlayışının monte edilmesiyle sağlanabileceği düşünülmektedir.
2001 yılında meydana gelen ekonomik ve
mali krizden sonra, ekonomide oyununun
kuralları değiştiği halde, Kooperatifler hâlâ
eski ekonomik düzenin kurallarıyla hayatiyetini devam ettirmeye çalışmaktadır. Kooperatiflerin günümüz koşullarında ekonomik
ömrünü sürdürebilmesi için, mutlaka yönetim ve denetim stratejisini değiştirmesi gerekmektedir.
Değişim ve yeniden yapılanmanın; Anayasanın 171. maddesinde yer alan Kooperatifçiliğin geliştirilmesi başlığı altında “Devlet, millî
ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” şeklindeki
hüküm gereğince, mutlaka Devlet tarafından
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Çünkü yeni ekonomik düzende Kooperatiflerin yeri-
39
önemi nedir? Kooperatiflere ihtiyaç var mı?
Vizyonu misyonu ne olacak? Neleri yapacak?
Neleri yapmayacak? Finansman yapısı ne
olacak? Yabancı kaynak ihtiyacı nasıl karşılanacak? Örgütlenme yapısı, yönetim-denetim
sistemi nasıl olacak? Bu soruların yeni ekonomik düzene göre cevaplandırılması gerekmektedir. Bu günkü örgüt yapısıyla, Kooperatiflerin bu değişim ve yeniden yapılanmayı
kendiliğinden gerçekleştirmesi mümkün görülmemektedir.
Yasa koyucunun 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun da değişiklik yaparak, kurumsal yönetim ilkelerinin temelini oluşturan adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk olarak
adlandırılan dört temel ilkesi gereklerinin bu
Kanuna monte edilmesi, bunun akabinde de
getirilen düzenlemelerin ana sözleşme ve
yan düzenlemelere yerleştirilmesi önemli bir
hale gelmektedir.
KAYNAKLAR
•ARGÜDEN, Yılmaz; Yönetim Kurulu Sırları,
Rota Yayıncılık, 1.Baskı, İstanbul, 2007.
•AYKAÇ, Burhan; “Dünya’da ve Ülkemizde
2000’li Yıllarda Kooperatifçilik”, Türk-Koop
Ekin Dergisi, Sayı: 3, Ankara, 1999, s.22-24.
•ÇEVİK, Orhan Nuri; Kooperatifler Hukuku
Uygulaması ve İlgili Mevzuat, Yetkin Yayınları, 4.Baskı, Ankara, 1994.
•ÇOŞKUN, Can, Aktan; “Kurumsal Şirket Yönetimi”, Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No:
196, Ankara, 2006, s.1-34.
•DARMAN, Güler, Manisalı; Küresel Ekonomilerde Kurumsal Yönetim Anlayışı ve Türkiye, ICC, Milletlerarası Ticaret Odası, Afşaroğlu Matbaası, Ankara, 2008.
40
•DİNÇ, Engin, ABDİOĞLU, Hasan; “İşletmelerde Kurumsal Yönetim Anlayışı ve Muhasebe Bilgi Sistemi İlişkisi: İMKB-100 Şirketleri
Üzerinde Ampirik Bir Araştırma”, Balıkesir
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
Cilt:12, Sayı:21, Balıkesir, 2009, s.157-184.
•DOĞAN, Mustafa; Kurumsal Yönetim, Siyasal Yayınevi, Ankara, 2007.
•ERDÖNMEZ, A.Pelin; “Türkiye’de 2001 Yılındaki Mali Kriz Sonrasında Kurumsal Sektörde Yeniden Yapılandırma”, Bankacılar
Dergisi, İstanbul, 2003, Sayı:47, s.38-53.
•ERGİNCAN, Yakup, GÜRBÜZ, A. Osman;
Kurumsal Yönetim: Türkiye’deki Durumu ve
Geliştirilmesine Yönelik Öneriler, Literatür
Yayıncılık, 1.Basım, İstanbul, 2004.
•GÖNEÇ, Sertaç, REHBER, Erkan; “Tarım Satış Kooperatiflerinin Yeniden Yapılandırılması ve Yeni Nesil Kooperatifler”, Gazi Üniversitesi Kooperatifçilik Araştırma ve Uygulama
Merkezi Müdürlüğü, Yayını Yayın No:1, Ankara, 2007, s.58-69.
•PASLI, Ali; Anonim Ortaklık Kurumsal Yönetimi, Çağa Hukuk Vakfı Yayınları, 2.Bası,
İstanbul, 2004.
•Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği, “Nedir
Bu Kurumsal Yönetim?”, Türkiye Kurumsal
Yönetim Derneği ve Deloitte Ortak Yayını, İstanbul, 2006.
•PEHLİVANLI, Davut; Modern İç Denetim,
Beta Yayıncılık, 1.Baskı, İstanbul, 2010.
•UYAR, Süleyman; “Kurumsal Şeffaflığın
Sağlanmasında Kurumsal Yönetim (Corporate Governance) Anlayışının Önemi”, Mali Çözüm Dergisi, Sayı;66, İstanbul, 2004, s.155169.
TÜRK KOOPERATİFÇİLİK
EĞİTİM VAKFI
Zeki BİRDOĞAN *
Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından
Türk Medeni Kanununun 73. ve müteakip
maddeleri hükümleri dairesinde 16 Aralık
1983 tarihinde “TÜRK KOOPERATİFÇİLİK
EĞİTİM VAKFI” kurulmuştur.
Vakfın amacı;
lar Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez
Birliği ve Pankobirlik’in tahsis ettiği belli bir
meblağ Vakfın kuruluş varlıklarıdır.
Türk Kooperatifçilik Eğitim Vakfı’nın organları; Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim
Kurulu ve Vakıf Müdürüdür.
1983 yılında kurulan Türk Kooperatifçilik
- Kooperatifçilik konusunda mesleki ve
Eğitim Vakfı’nın birçoğu vefat eden değerli
yaygın eğitim faaliyetlerinde bulunmak,
ilk kurucularını da burada belirtmek Vakıf
- Kooperatifçilik eğitimine yön verici a- için bir vefa borcudur.
raştırma ve incelemeler yapmak
- Kooperatifçilik eğitimi konusunda Milletlerarası münasebetlerde bulunmak
- Kooperatifçiliği ve kooperatifleri ilgilendiren konularda yayınlar yapmak
KURUCU ÜYELER:
Türk Kooperatifçilik Kurumunu temsilen
aşağıda adları yazılı üyeleri;
1) NURETTİN HAZAR, 2) NİYAZİ YÜKSEL, 3)
KAZIM SEÇER, 4) DOÇ.DR. RASİH DEMİRCİ,
- Kooperatifçilik konusunda uzman ele5) ÖZDEMİR ÜNSAL, 6) İRFAN ÜNVER NASman yetiştirmek amacıyla burs vermek
RATTINOĞLU, 7) BÜLENT AKBAŞ, 8) NAİL
- Kooperatifçilik eğitiminin gerçekleş- TAN, 9) AYHAN İNAL, 10) AYDIN İMAMOĞmesine yardımcı olacak sair faaliyetlerde LU, 11) MEHMET GÖNEN, 12) HİKMET BİÇENTÜRK, 13) DR. ŞENOL ERDOĞAN, 14)
bulunmak.
İ.AKIN ŞEHİRLİOĞLU, 15) M.NEDİM YILVakfın kuruluş varlığı ve gelirleri Mithat MAZ, 16) CELALETTİN ÇUBUKÇU, 17) FEVpaşa Caddesi üzerinde bulunan 7 katlı bir Zİ AKHAN, 18) ENVER TUNCALP, 19) SEZAİ
bina ve Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerin- YÖRÜK, 20) ÖMER NAFİ GÜVENLİ, 21) TUde bulunan bir apartman dairesidir. Mit- RAN TEKELİ, 22) NUSRET NAMIK UZGÖhatpaşa Caddesindeki binanın intifa hakkı
REN.
Türk Kooperatifçilik Kurumu’nda olup buranın bürüt kira gelirinin % 10’u Vakıf he- T.Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kooperatifsabına aktarılmaktadır.
leri Birlikleri Merkez Birliğini Temsilen:
Bunun dışında Türkiye Esnaf ve Sanatkar* Türk Kooperatifçilik Eğitim Vakfı Müdürü
([email protected])
1) KASIM ÖNADIM, 2) HÜSEYİN TURGUT
ÖZDENER.
Pankobirlik’i temsilen:
41
1) ORHAN LEBLEBİCİOĞLU, 2) KAMİL ÖZDEMİR.
EĞİTİM VE ARAŞTIRMA
FAALİYETLERİ
Çalışmalarımız, Eğitim-Danışma ve Araştırma Çalışma Kurulu eliyle sürdürülmektedir. Vakfımız, faaliyetlerine artan bir hızla
devam etmektedir. Bu bağlamda yüksek
öğrenim kurumlarındaki ön lisans, lisans
ve lisansüstü öğrenim gören gençliğimize verdiği desteği artırarak sürdürmüştür.
Yükseköğrenim gören Türk ve yabancı uyruklu Türk asıllı öğrencilere verdiği karşılıksız bursa devam etmiş ve bu gençlerin
Türkiye ve Türklük fikir ve düşüncelerini
kuvvetlendirip geliştirmeye azami gayreti
göstermiştir.
ni bitirenlere de iş ve istihdam konusunda
yardımcı olmaya çalışmıştır. 2011-2012 döneminde Türk vatandaşı 68, Azerbaycanlı
1, Doğu Türkistan 1, Dağıstanlı 1 ve Kerküklü 1 olmak üzere toplam 72 öğrenciye burs
verilmeye devam edilmektedir. Öğrencilere üç ayda bir 225 TL burs verilmektedir.
Kardeş kuruluşumuz Türk Kooperatifçilik
Kurumu ile birlikte kültürel çalışmalar ve
özellikle kurumun faaliyetleri maddi ve
manevi bakımdan desteklenmiştir.
Türkiye’de ve hatta dünyada sadece kooperatifçilik hareketinin gelişip yaygınlaşması ve başarıya ulaşması için değil, bütün
köklü çalışmalar ve muvaffak olmuş hareketler için eğitim şarttır. İşte bu gerçekten
yola çıkılarak, Türkiye’de kooperatifçiliğin
gelişmesi ve yaygınlaşması için eğitim ve
Burslu öğrenciler yakın takibe alınarak, öğretim konusunda ülkemizdeki kooperazaman zaman gerek Vakfımız Merkezinde tif üst birlikleri harekete geçirilmeye gaygerekse uygun ortamlarda bir araya geline- ret edilmiştir. Bu konuda vakfımız üzerine
rek toplantılar yapılmış ve öğrencilerin kar- düşen çalışmaları imkanları ölçüsünde
şılaştıkları sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. yaptığı halde kooperatifçilik ile doğrudan
Türk Kooperatifçilik Eğitim Vakfımız bugü- ilgili kamu kurumları ve merkez birlikleri
ne kadar büyük ekseriyeti kooperatifçilik harekete geçirilmeye çalışılmıştır. Vakfımız
konusunda tahsil yapan 1045 öğrenciye bu alandaki çalışma ve gayretlere devam
karşılıksız destek bursu vermiş, öğrenimi- edecektir.
42
KOOPERATİFLERDEN HABERLER
Halim UTLU *
Tarım Kredi
Kooperatiflerine Taze Kan
Ankara (Anayurt)-Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Abdullah
Kutlu, kurum bünyesine 234 ziraat mühendisinin daha katıldığını bildirdi. Geçtiğimiz yılı
rekorlarla kapatan tarım kredi kooperatiflerine, 1.400 ziraat mühendisine ek olarak, 234
ziraat mühendisi alımının gerçekleştirildiğini
kaydeden Kutlu, tarım kredi kooperatiflerinin
Türkiye’nin en büyük çiftçi ailesi olduğunu ve
çiftçilerin hayatlarını kolaylaştırabilmek için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.
Kutlu; “Bu doğrultuda çiftçilerimize teknik ve
danışmanlık hizmeti verebilmek için Türkiye
genelinde istihdam edilmek üzere 234 ziraat
mühendisini daha bünyemize kattık.” dedi.
Kutlu, tarım kredi kooperatiflerinin Türkiye’nin
1.700 noktasında var olduğunu vurgulayarak
şunları ifade etti: “Tarım kredi kooperatifleri
olarak ülkenin her yerine dağılmış durumdayız. Çiftçilerimiz ihtiyaçlarını kolaylıkla birim
kooperatiflerimizden karşılayabiliyor. Hatta biz
hizmetleri artık yaptığımız yeniliklerle ayaklarına kadar götürüyoruz. Ortağımız tarlasında,
bahçesinde her türlü hizmeti zorluk çekmeden
alabiliyor.
(”http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.
asp?page=haber&id=411763)
Balıkçı Barınağı
Düzenlenecek
Düzce- Akçakoca Balıkçı Barınağı Su Ürünleri
* Türk Kooperatifçilik Kurumu Haysiyet Divanı Üyesi
[email protected]
Kooperatifi Başkanı Mustafa Karakaş, balıkçı
barınağının düzenleneceğini ve vatandaşların
güvenle gezebileceği bir ortama kavuşacağını
söyledi. Akçakoca Balıkçı Barınağı Su Ürünleri
Kooperatif Başkanı Mustafa Karakaş, “Öncelikle yapılan çalışmaların birincisi olarak barınak
içerisine otomobil ve kamyon gibi araçların geçiş iznine geçit vermiyoruz.
Barınak ağzına kapı koyduk ve artık araçlar
ile içeriye girerek, bilhassa araç içersinde alkollü içki içmelerine izin vermiyoruz. İkinci
amacımız, barınak içersinde kirliliği önlemek
amacıyla barınakta atıl olan ağ ve benzeri malzemeleri temizlemek olacaktır.” dedi.
(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.
asp?page=haber&id=393479 )
Esnaf, Pursaklar’da
Şen’lendi
Ankara- Pursaklar Esnaf Sanatkarları Bölge
Müdürlüğü’nde yapılan toplantıda, başkanlığa
4 yıllığına Fahri Şen seçildi.
S.S. Pursaklar Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi 1. olağan genel kurulu yapıldı.
Başkan seçilen Fahri Şen yaptığı kısa konuşmada: ‘Layık olmaya çalışacağız, esnafımıza hayırlı
olsun’ dedi. Toplantıya katılan Pursaklar Esnaf
ve Sanatkarları Bölge Müdürü Başkan Vekili
Köksal Toptan ise, ‘Esnafın yüzü gülecek, sıkıntılarımızı giderecek bir yönetim kuruldu.’ dedi.
Toplantı sonucunda S.S. Pursaklar Esnaf
ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi yönetim ve denetim kurulu üyeleri şöyle
belirlendi:Yusuf Gökmen, Tuncay Kılıç, Hamza
Çiftçi, Muammer Akkaya, Denetim Kurulu; Nurullah Naz ve Aslan Karabacak. (http://sn138w.
snt138.mail.live.com/default.aspx?rru=inbox#
43
n=1148154009&rru=inbox&view=1)
Kadınlar Kooperatif Kurdu
Gümüşhane’nin Köse ilçesinde kadın çiftçilerin ürettiği kuru fasulyenin, paketlenerek satışı
gerçekleştirilecek.
Köse Belediyesi’nin ilçede yaşayan ve fasulye
yetiştiren kadınları bilinçli üretici ve girişimci
yapmak, ürettikleri fasulyeyi pazara sunacakları bilgi ve organizasyonları gerçekleştirerek
ekonomik hayatta yer almalarına katkı sağlamak amacıyla hazırladığı “Topraktaki Kadın Eli”
(TOKA) projesi kapsamında, 23 kursiyer kooperatif kurdu.
Kursiyerler, kurdukları Topraktaki Kadın
Eli Temin ve Tevzi Kooperatifi ile ürünlerinin piyasada satışını sağlayacak. Kooperatif
Başkanı Semiha Taşdemir, proje kapsamında aldıkları eğitimle birlikte mahsulün daha verimli olacağını düşündüklerini belirtti.
(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.
asp?page=haber&id=372572)
Kooperatif Sözleşmelerini
Okuyun
Kayseri Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fethi Şahinoğlu, “Kooperatiflerin sözleşmelerini mutlaka okuyun” çağrısında bulundu.
Kayseri Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fethi Şahinoğlu, kooperatiflere ortak olan vatandaşların yanıltıcı beyanlara kanmamaları konusunda uyararak, “Kooperatiflerin sözleşmelerini
mutlaka okuyun” çağrısında bulundu. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59. maddesi ve
kooperatif ana sözleşmesi hükümlerine göre,
“Kooperatifçe tanıtım ve ortak kaydı amacıyla
yapılacak ilan, reklam ve açıklamalar, eksik ve
gerçeğe aykırı olamayacağı gibi yanıltıcı unsurlar taşıyamaz” hükmünün bulunduğunu hatırlatan Şahinoğlu, “Kooperatiflerin bu hükme
uyma zorunluluğu vardır” dedi.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü olarak vatandaşlara yanıltıcı reklam ve beyanlara inanma-
44
maları uyarısında bulunan Şahinoğlu, vatandaşların kooperatiflerin sözleşmelerini kesinlikle okuması gerektiğini bildirdi. Şahinoğlu,
“Vatandaşlarımız mağdur olmamak için İl Müdürlüğümüze gelerek kooperatifler hakkında
her türlü bilgiye ulaşabilirler.” ifadesinde bulundu.(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/
default.asp?page=haber&id=385855)
Türkiye’ye Örnek Protokol
İzmir (Anayurt) - Türkiye’de “sözleşmeli üretim” modelini uygulayan ilk yerel yönetim olan
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2012 yılının ilk
protokolünü S.S Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile yaptı. İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile kooperatif
Başkanı Mehmet Sever arasında imzalanan
protokol Bademler Köyü Meydanı’nda havaya
atılan papatyalar eşliğinde gerçekleşti.
Yerli üreticinin desteklenmesi amacıyla kooperatiflerle anlaşma yapan ve Türkiye’de “sözleşmeli üretim” modelini uygulayan ilk yerel yönetim olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2012
yılında da kooperatif alımlarına devam ediyor.
Belediye, bu yılın ilk sözleşmeli üretim protokolünü S.S Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi ile imzaladı. Başkan Aziz Kocaoğlu
ve Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mehmet Sever tarafından imzalanan protokol, köyde yine bayram havası estirdi.
Törene, İzmir milletvekilleri Prof. Dr. Oğuz
Oyan, Prof. Dr. Hülya Güven, Alaattin Yüksel,
Mustafa Moroğlu, Narlıdere Belediye Başkanı
Abdül Batur, Çiğli Belediye Başkanı Metin Solak, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer,
Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu,
Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı
katıldı. Törende sanatçı Yolcu Bilgiç’in türküleri
eşliğinde semah gösterisi yapıldı.
“Türkiye’ye örnek olduk”
Törende konuşan Kocaoğlu, tarımın desteklenmediği, üretimin teşvik edilmediği günümüzde, bu dev sektörü 8 yıllık çabalarıyla ayağa
kaldırmaya çalıştıklarına dikkat çekti. Başkan,
bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdikleri çiçek
alım sözleşmesi ile Bademler Kooperatifi’ni
çok sıkıntılı bir noktadan bugünlere taşıdıklarını söyledi. Yerli üreticilerle yapılan sözleşmeli
üretim modelinin hem Türk köylüsü hem Türk
tarımı açısından önemine değinen Başkan Kocaoğlu, “ 50 yıl sonra köy kooperatifçiliğinin yeniden doğuşunu, güçlenişini görüyoruz.Bizden
önceki kuşakların attığı bu temel bizim öncülüğümüzde hak ettiği yere geliyor.
232 üreticiye sahip bu kooperatifimizi üretebilir, çalışır duruma getirdik. Atıl olmaktan kurtardık. Bundan sonra da ürünler çeşitlenecek,
kalite artacak ve ürünlerin pazar payı büyüyecek. 50 yıl önce bunu başarmış olan Bademler
halkı, şimdi çok daha iyisini yapabilecek kapasiteye ulaşacak” diye konuştu.
Yerli üreticinin desteklenmesi, okullara süt dağıtılması gibi projeler uyguladıklarını ve diğer
büyükşehirlere örnek olduklarını hatırlatan
Kocaoğlu, yurt içinden ve yurt dışından gelen
yatırımcılara hiçbir bağış almadan, ima bile etmeden gereken desteği verdiklerini belirterek,
“İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ve bağlı belediyelerde rüşvet yok.Eşi dostu zenginleştirmek
yok. Belediyenin nasıl çalıştığının, kimden yana
olduğunun, nasıl bir duruş sergilediğinin, adaletin, eşit davranmanın, hak gözetmenin, mazlumun ve genelin hakkını korumanın örneğini
veriyoruz. Bizim yolumuz bu. Hedefimiz bu.”
dedi.(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.asp?page=haber&id=396350)
Çiftçilere Eğitim Semineri
Hatay’ın Erzin ilçesinde çiftçilere yönelik verimli ürün elde etme konularında eğitim semineri verildi.
Erzin Tarım Kredi Kooperatifi tarafından organize edilen seminer, Beşiktaşlılar Derneği’nde
gerçekleştirildi. Gübretaş teknik elemanlarından ziraat mühendisi Ferhan Boydak’ın sunumu eşliğinde verdiği eğitimde, damlama
gübre, katı kimyevi kullanımı, narenciyede element noksanlığında narenciyeye vereceği za-
rarlar, dekolte ve verim düşüklüğü konularında
bilgiler verildi.
Seminere Tarım Kredi Kooperatifleri Bölge
Müdürü Osman Nuri Okumuş, Bölge Müdür
Yardımcısı Teyfik Ongun, Erzin Tarım Kredi
Kooperatifi Müdürü Hasan Deniz, Erzin Tarım
Kredi Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Soydan Çelener, Osmaniye Tarım Kredi Kooperatifi Müdürü Ulvi Çevik, Erzin Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı Bekir Soylu ve çiftçiler katıldı.
(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.
asp?page=haber&id=390418)
Kadın Çiftçiler, Sütaş
Hayvancılık Çiftliğini Gezdi
25 kadın çiftçi tarafından, Aksaray ilinde bulunan Sütaş Uygulamalı Hayvancılık Çiftliğine
gezi düzenlendi.
Nevşehir’in Gülşehir İlçesi Yeniyaylacık Köyü
Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı 25 kadın çiftçi tarafından, Aksaray ilinde bulunan
Sütaş Uygulamalı Hayvancılık Çiftliğine gezi
düzenlendi. Gülşehir İlçesine bağlı Yeniyaylacık köyünde 57 kadın çiftçi tarafından kurulan
S.S.Yeniyaylacık Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı 25 kadın çiftçi, İl ve İlçe Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü teknik personelleri ve kooperatif yöneticileri ile birlikte
Aksaray ilinde bulunan Sütaş Uygulamalı Hayvancılık Eğitim Merkezini ziyaret etti. Sütaş Aksaray Uygulamalı Hayvancılık Eğitim Merkezi
Müdürü Ziraat Yüksek Mühendisi Mecit Özdemir Kooperatif ortaklarını karşılayarak gezi boyunca rehberlik etti.Özdemir, tarafından kadın
çiftçilere, Sütaş’ a ait 8 başlı merkezi sağım ünitesi gezdirilerek, sağım öncesi meme temizliği, süt sağımı, süt hijyeni, sütün önemi, sağım
sonrası memelerin mikroplara karşı değişik
solüsyonlarla dezenfekte edilmesi, hastalıklı
sütün (mastitis) ayırt edilmesi ve diğer konular hakkında bilgilendirme çalışması yapılarak,
bizzat sağım uygulamalı olarak gösterildi.
(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.
asp?page=haber&id=400046 )
45
30 Yıllık Mülkiyet Sorunu
Çözüldü
İstanbul (Anayurt)- Hacıahmet Mahallesi’nin
30 yıllık tapu mülkiyet sorunu 3 yıl süren özverili çalışmalar sonucunda sona erdi ve artık
bölgede müstakil tapu dönemi başladı. 18 kooperatif ve 116 kişi olmak üzere toplam 134
tapu mahalle ile aynı ismi taşıyan Beyoğlu Belediyesi Hacıahmet Semt Konağı’nda düzenlenen coşkulu törenle sahiplerine verildi.
Mahalle sakinleri tapularını Beyoğlu Belediye
Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın elinden
aldı Beyoğlu’nun kangren haline gelmiş “imar”
sorunlarını teker teker çözen Beyoğlu Belediyesi, Hacıahmet Mahallesi’nin 30 yıllık tapu
mülkiyet sorununu da sonuçlandırdı.Hacıahmet Mahallesi’nde yer alan 10 bin metrekarelik bir alan üzerinde müşterek tapu uygulaması
ve kaçak yapılaşma, yapılan düzenlemeyle ortadan kalktı, imarlı yapılaşmanın önü açıldı.
Üç yıl süren özverili çalışmalar sonucu ortaya
çıkan başarı tablosu 18 kooperatif ve 116 kişi
olmak üzere toplam 134 tapunun dağıtımıyla
taçlandırıldı. Tapu dağıtım töreni Beyoğlu Belediyesi bünyesinde hizmet veren Hacıahmet
Semt Konağı’nda gerçekleşti. Vatandaşlar tapılarını Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah
Demircan’ın elinden aldı.
Bölge resmiyette tarla olarak göründüğünden
hizmet alım sürecinde sorunlar yaşanmaktaydı ve yollar açılamıyor, sağlıklı altyapı hizmeti
verilemiyordu.30 yıldır Hacıahmetlileri sıkıntı
içinde bırakan tapu ve imar sorununun ortadan kalkmasıyla birçok hizmet bölgeye gelecek. 3 yıl önce Beyoğlu Belediyesi bölgede
yoğun saha çalışması başlattı. Bu çalışmalarda
önce veriler toplandı, yer tespiti ve ölçümler
tamamlandı. Bu süreçte vatandaşlarla çeşitli
görüşmeler ve toplantılar yapılarak sürekli istişarede bulunuldu. Gerekli bilgi ve belgeler
toplandıktan sonra imar planı hazırlandı. İmar
uygulaması olan toplam 6 ada, 64 parsel oluşturuldu.
46
Tapu haklarına göre parseller verildi ve tapular tescillendi. 18 kooperatif ve 116 kişi olmak
üzere toplam 134 tapu verildi.Böylece, kaçak
yapılaşmanın önüne geçildi, imarlı yapılaşmanın önü açıldı. Artık aydınlatmadan kanalizasyona, sokak yenilenmesinden temizliğe kadar
tüm alt yapı ve üst yapı sorunları daha kolay
çözülebilecek ve kalıcı hizmet gelecek. Bu arada isteyen de yeni inşaat yapabilecek. (http://
sn138w.snt138.mail.live.com/default.aspxrru
=inbox#n=1148154009&rru=inbox&view=1)
Altınoluk Su Ürünleri
Kooperatifi’ne Ziyaret
Balıkesir (Anayurt) - Altınoluk MHP Belde
Teşkilatı, Altınoluk Limanında bulunan Su
Ürünleri Kooperatifini ziyaret etti.Ziyarette;
Altınoluk MHP Belde Başkanı Abdurrahman
Elma, Edremit Ülkü Ocakları eski Başkanı
ve Altınoluk MHP Halkla İlişkiler Kurulu
Koordinatörü ve Başkanı Sinan Başaran,
Altınoluk MHP Gençlik Kolları Başkanı Tarık
Altıntaş ve belde yönetiminden Nazmi Kurtuluş
da hazır bulundu.
Denizlerimizde her türlü zorluğa göğüs gererek
geçimini sağlayan balıkçı esnafının dert ve
sıkıntılarını dinleyen MHP’lilere, kooperatif
ortakları tarafından çay ikram edildi.
Altınoluk’un bir sahil kenti ve turistik bir belde
olması dolayısıyla limanın ve kooperatifin
öneminin özellikle vurgulandığı sohbette,
Altınoluk’ta yapılması gereken yeni projeler
ve beldenin vizyonunun genişletilmesi gibi
konular ele alındı.
Altınoluk Su Ürünleri Kooperatif Başkanı
Halil Ataç’ın yaptığı çalışmaları takdirle
izlediklerini belirten MHP’liler, Başkan Ataç’a
her konuda yardım etmek istediklerini ve
desteklerinin tam olduğunu söylediler.
Altınoluk Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı
Halil Ataç da; ziyaretlerinden dolayı Altınoluk
MHP’ye teşekkür etti ve Altınoluk’ta yapmak
istedikleri proje ve çalışmalarla ilgili fikir
alışverişinde bulunduklarını belirtti.(http://
w w w. a n ay u r t ga zete s i . co m .t r / d efa u l t .
asp?page=haber&id=397331)
TARİŞ’ten Zeytinciye El
Kitabı
Balıkesir (Anayurt) -TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği tarafından
bastırılan “Zeytin yetiştiriciliği ve Hastalık- Zararlı Takvimi” adlı el kitapçığı, zeytin üreticisine
dağıtılmaya başlandı. 76 nolu TARİŞ Zeytin ve
Zeytinyağı Burhaniye Tarım Satış Kooperatifi
Müdürü Emrah Öztürk birlik merkezince bastırılarak zeytin üreticisine dağıtımına başlanan
bu kitabın üretici için büyük bir kaynak olacağını söyledi.
Burhaniye’de, zeytin sezonunu kapatan 76 nolu Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifi, zeytincileri budama, sürüm ve gübreleme
konusunda uyarırken, ”Zeytin Yetiştiriciliği ve
Hastalık- Zararlı Takvimi” kitapçığı dağıtmaya
başladı. Çiftçilerin eğitimine büyük önem verdiklerini bildiren Tariş Burhaniye Koopernatif
Müdürü Emrah Öztürk, birlik tarafından hazırlanan kitapçığın da çok yararlı olacağını söyledi. Burhaniye’de 92 bin çuval zeytin işleyen
76 nolu Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifi ortaklarına kitapçık dağıtmaya başladı.
(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.
asp?page=haber&id=403606)
Şeker Fabrikalarını
Özelleştirme Süreci
Muş - Pancar Ekicileri Kooperatifi Birliği (Pankobirlik) Genel Müdürü Fahrettin Tan, birlik olarak devlete ait tüm şeker fabrikalarına
talip olduklarını söyledi. Pankobirlik Genel
Müdürü Fahrettin Tan, Muş Pancar Ekicileri
Kooperatifi’nin olağan genel kuruluna katılmak üzere Muş’a geldi. Genel kurulun ardından Muş Şeker Fabrikası Müdürü Ramazan Aytekin ile birlikte Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin
hizmet binasına geçen Fahrettin Tan, burada
gazetecilerin özelleştirmeyle ilgili sorularını cevaplandırdı.
Özelleştirmeye karşı olmadıklarını ifade eden
Fahrettin Tan, özelleştirmenin dünyanın bir
gerçeği olduğunu kaydetti.Türkiye’de şekerin özelleştirilmesine karşı çıkmanın dünya
gerçeklerine karşı çıkmak olduğunu vurgulayan Tan; “Bütün mesele özelleştirmenin doğru yapılmasıdır. Türkiye’de 25’i devletin, 6’sı
Pankobirlik’in ve 2 tanesi de özel sektörün
olmak üzere 33 şeker fabrikası var. Geçtiğimiz
günlerde devlete ait olan 10 tane fabrikanın
özelleştirilmesi yapıldı, fakat bu henüz onaylanmadı” dedi.
(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.
asp?page=haber&id=404491)
“Esnaf, 11 Milyon Kredi
Kullandı”
Düzce Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet
Kooperatifi (DESKKOP) Başkanı Ertan Taşlı,
2011 yılında kooperatif aracılığı ile esnafın
11 milyon lira kredi kullandığını söyledi.Taşlı,
“Düzce Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet
Kooperatifi’ne, 2011 yılı itibariyle 11 milyon
lira kredi kullandırdık. Göreve geldiğimiz günden itibaren bin 535 kişiye 41 milyon kredi
kullandırıldı ve 26 milyon lirası sorunsuz geri
ödendi.
2011 yılında Bakkallar ve Bayiler Odası üyesi 18, Berberler ve Kuaförler Odası üyesi 11,
Demirciler ve Madeni Sanatkarlar Esnaf Odası üyesi 21, Elektrikçiler Odası üyesi 9, Fırıncılar Odası üyesi 4, Kahveciler Odası üyesi 16,
Kunduracılar odası üyesi 8, Lokantacılar Odası
üyesi 30, Marangozlar Odası üyesi 3, Seyyar
Pazarcılar Odası üyesi 14, Şoförler Odası üyesi
78, Terziler Odası üyesi 12, Minibüsçüler Odası
üyesi 13, Sebze ve Balıkçılar odası üyesi 5 olmak üzere 2011 yılında toplam 242 kişiye 11
milyon kredi verilmesine aracılık ettik.” dedi.
(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.
asp?page=haber&id=385816 )
47
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ...
48