Pdf Formatı

DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI
EYLÜL - EKİM 2014
YÜZKIRKBEŞ
İnşaat Sanayii
Editörden
Ülkemizde siyasette, ekonomide yeni bir
kalkınma hamlesi için köklü reformlar
gerçekleştiriliyor.
2015-2017 yıllarını kapsayan Orta Vadeli
Program, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu
tarafından açıklanan Hükümet Programı,
2023 hedeflerimize ulaşmak için gerekli
atılımları gerçekleştirmek üzere hazırlandı.
Gerçekleştirilecek reformlar ile Türkiye
bölgesinde güçlü ve uluslararası alanda
rekabetçi bir ülke olacaktır.
Türkiye kalkınırken, bu süreçte ekonominin
lokomotifi olan inşaat sektörü aktif bir rol
üstlenmektedir.
Zira, ülkemizde her alanda bir yapılanma
süreci yaşanacaktır.
Artık, nitelikli yapılı çevrenin, insanlara kaliteli
bir yaşam getireceği konusunda toplumumuz
bilinçlenmiştir.
Sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamak
vatandaşlarımızın öncelikleri olmuştur.
Dergimizin bu sayısının konusu İnşaata Hayat
Veren Çizgi: Mimari oldu.
Dergimizde bu kez inşaat sektörünün önemli
aktörlerinden mimarlarımız kaliteli inşa
sürecindeki rollerini açıkladılar.
Çevre ve Şehircilik Bakanımız İdris Güllüce,
nitelikli ve güvenli kentlerin inşa edilmesinde
Bakanlığın politika ve hedeflerini aktardı.
58. ve 59. Hükümetin Bayındırlık ve İskan
Bakanı Zeki Ergezen, şehirlerimizin özgün bir
şekilde gelecek kuşaklara miras bırakılması
için nasıl bir yapılaşma olması gerektiğine
ilişkin görüşlerini paylaştı.
Mimarlarımızı yetiştiren teknik fakültelerimiz
mesleğin gelişmesinde mimarlık eğitiminin
rolünü aktardılar, ülkemizde mimarlık
eğitiminin niteliğini sorguladılar.
Serbest mimarlarımız, estetik ve teknoloji
unsuru ile yaşamı daha çekici hale getiren
mimari yapıların nasıl olması gerektiğini
anlattılar.
Dergimizde etkinliklerimize ilişkin bilgileri
okuyucularımıza anlatmaya devam ediyoruz.
30 yıldır sektörün buluşma noktası
Geleneksel Toplantılarımızda camiamızla bu
ay iki toplantı ile bir araya geldik.
Geleneksel toplantılarımızın 168’incinin
onur konuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız Sayın Faruk Çelik, 169’uncunun
ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın
Taner Yıldız oldu.
Başkanımız Celal Koloğlu ve Yönetim Kurulu
üyelerimiz, ekonomiden sorumlu Başbakan
Yardımcımız Sayın Ali Babacan’ı ziyaret
ederek, Hükümet programından, inşaat
sektörüne bakışa kadar ilişkin ayrıntılı bir
görüşme gerçekleştirdi.
Ekim ayı, Cumhuriyet Bayramımızı
kutlamamız nedeni ile özel bir nitelik taşıyor.
Bu yıl Cumhuriyetimizin 91. yılını coşkuyla
kutladık. Ülkemizin birlik, beraberlik ile tüm
güçlükleri aşacağına inanıyoruz. Milletimize,
barış, huzur ve refah içinde bir yaşam
diliyoruz.
YÜZ
KIRK
BEŞ
İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi
Celal KOLOĞLU
Sorumlu Müdür
H. Necati ERSOY
Yayına Hazırlayanlar
Ercan DEVA
Demet SOMUNOĞLU
Yönetim Yeri
4. Cadde 719. Sk. No: 3, Yıldız, Çankaya, Ankara
T: 0312 441 43 50 (pbx), F: 0312 441 36 43
[email protected] / www.intes.org.tr
‘’İnşaat Sanayii Dergisi® 556 Sayılı KHK
Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından
Tescile Bağlanmıştır’’
İNTES Kuruluş Tarihi
5 Şubat 1964
Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu üyesidir.
İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004
tarihinden itibaren hakemli dergidir.
İNTES İnşaat Sanayii Dergisi’nin adı da dahil
olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları
İNTES’e aittir.
08
32
36
GÜNCEL:
62. Hükümet
Programından
Satır Başları
DOSYA:
İdris GÜLLÜCE
T.C. Çevre ve
Şehircilik Bakanı
DOSYA:
Zeki ERGEZEN
58. ve 59. Hükümet
Bayındırlık ve İskan
Bakanı
Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının
kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel
kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez.
Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı
olup, İNTES’ten yazılı izin alınarak ve kaynak
gösterilmek suretiyle kullanılabilir.
ISSN: 1303-8028
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın,
Ücretsizdir. İki ayda bir yayımlanır.
Abonelerine ücretsiz olarak gönderilir.
Yapım
Reta Reklamcılık ve Tanıtım Ltd. Şti.
Ziyaurrahman Cd. 285. Sk. No: 26/19
Çankaya, Ankara
T: 0312 440 20 56, F: 0312 440 53 69
[email protected] / www.reta.com.tr
Basım
Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş.
Birlik Mh. 448. Cd. 476. Sk. No: 2
Çankaya, Ankara
T: 0312 496 43 43, F: 0312 496 43 47
[email protected]
www.desenofset.com.tr
Basım Tarihi ve Yeri
24
2Kasım 2014 / ANKARA
04
BAŞYAZI:
Celal KOLOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
06
GÜNCEL:
Yeni Türkiye'nin Mimarları.
46
16
GÜNCEL:
Türkiye Halk Oylaması ile
İlk Cumhurbaşkanını Seçti.
52
DOSYA: Mimarlık Teknolojinin
Arkasındaki En Önemli İtici Güç.
Prof. Dr. Celal Abdi GÜZER
22
GÜNCEL:
Türkiye Cumhuriyeti Altmışikinci
Hükümet Üyeleri.
56
DOSYA: Sanat ve Teknoloji Birbirini
Bütünleyen Oluşumlardır.
Kerem YAZGAN, Begüm YAZGAN
30
DOSYA:
İnşaata Hayat Veren Çizgi: Mimari.
60
DOSYA: Kendi Dünyamızı
Zenginleştiremediğimiz Gibi,
Kentlerimizi de Zenginleştiremedik.
Kerem PİKER
42
DOSYA: Kentsel Dönüşümden
Bizim Kentlerimiz Doğsun.
Mustafa DEMİR
DOSYA: Çağdaş Yapılaşma
Vazgeçilmez Bir Unsurdur.
Süheyla Çebi KARAHAN
48
70
76
100
108
DOSYA:
Doğan HASOL
Mimar
TOPLANTI:
168. Geleneksel
Toplantı
TOPLANTI:
169. Geleneksel
Toplantı
KÜLTÜR - SANAT:
Binalarda Yol Bulmada
Etkin Araç Olarak Renk.
Doç. Dr. Nilgün
OLGUNTÜRK
HABERLER:
Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan'ı
Ziyaret
Y. Doç. Dr. Elif GÜNEŞ
İnşaat Sanayicileri
116
YENİ YAYIN:
Açıklamalı – İçtihatlı – Sorun Çözümlü
KAMU İHALE KANUNU ve Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanunu.
104
İGY'DEN:
Şantiyeden Dönüyoruz
Etkinliği ile İGY ve Sektör
Bir Araya Geldi.
117
YENİ YAYIN:
Kamu İhale Hukuku
ve Yapım İşleri İhaleleri.
66
DOSYA: Sorgulayan, Tartışan, Araştıran
Bir Öğrenci Profiline Sahibiz.
Yrd. Doç. Dr. Nezih AYSEL
112
HABERLER:
Başkan Koloğlu Yüksek Fen Kurulu Başkanı
Mehmet Şahkulubey’i Ziyaret Etti.
118
SUMMARY
68
DOSYA: Ege'nin En Köklü Mimarlık
Fakültesi: Dokuz Eylül Mimarlık Bölümü.
Yrd. Doç. Dr. Ayça TOKUÇ
114
HABERLER:
7. İGY Zirvesi Gerçekleşti.
124
VEFAT:
A. Erdoğan YARAMANOĞLU
62
DOSYA: Mimari Tasarımda Refleks.
Gözdenur DEMİR
64
DOSYA: Mimarlık Eğitiminin Geleceği.
Prof. Dr. Nuray ÖZASLAN
82
3
BAŞYAZI
Mimarlık ve İnsan
Celal KOLOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye her alanda güçlenerek yeni
bir döneme girdi.
Son dönemde pek çok ilk yaşanmaya
başlandı. Önce 10 Ağustos 2014
tarihinde Cumhurbaşkanımız halk
oyu ile seçildi.
Çevremizdeki birçok olumsuz
gelişmeler bile büyümemize ve
güçlenmemize engel olamıyor. 2023
yılında Dünyanın ilk on ülkesinden
biri olma hedefi artık hayal olmaktan
çıkıyor.
Yeni Türkiye’nin inşasını
tamamlamak için tüm taraflara
önemli roller düşüyor.
Artık bütçemizde de, Orta Vadeli
Mali Planlarda da odak nokta
insan olarak alınıyor. İnsan için
kentlerimiz yeniden inşa ediliyor.
İnşa edilecek yaşam alanlarının
dizaynında mimarlarımıza, inşasında
mühendislerimize aktif roller
düşüyor.
4
Zira mühendislik ve mimarlık,
bir ülkenin uygarlık düzeyinin
göstergesidir.
Teknik fakültelerimiz, yoğun
bir çabayla ve kararlılıkla çağın
koşullarının farkında olan,
insani değerlerini öne çıkaran
teknik eleman yetiştirmeye
çalışmaktadırlar.
Mimarlar, çevre sorunlarına duyarlı
çözümler üretmek ve bu önemli
mesleğin evrensel yeterliliklerine
sahip olmak için eğitim
almaktadırlar.
Ancak, tüm mimarlık fakültelerinin
aynı titizlikle hizmet verdiklerini
söylemek oldukça zordur. Hiç kuşku
yok ki, farklı nitelikte mimarlık
eğitimi alan mimarların 4 yıllık
okuldan mezun olduktan sonra aynı
yetkinlik ve yeterlilikte olduklarını
varsaymak da yanıltıcı olabilir.
Öncelikle bu sorunun çözümü
için “ortak akıl” oluşturulmalıdır.
Bu uyum sağlandıktan sonra
kültürel mirasımızı koruyan, çevre
sorunlarına çok daha duyarlı
tasarımlar sergileyen mimarlarımızın
sayısı hızla artacaktır.
Mimarlık eğitiminde, bilimsel ve
sanat becerilerinin karşılanması,
yeniden oluşum kültürünün
geliştirilmesi, mimarlığın toplumsal
ve kültürel sorumluluğu asla ihmal
edilmemelidir.
Mimari yapılar bir sanat ürünü
niteliği taşır. Bu sanat, gelişmiş
teknoloji ile bütünleşerek yeni
oluşumlara imza atmalıdır.
Mimarlar, sosyal ve kentsel dokunun
temelini oluştururlar. Yaşamın
en iyi şekilde sürdürülmesi için
mekânların hem işlevsel hem de
estetik çözümlerle tasarlanması için
mimarlar yoğun çaba harcamalıdır.
Mimarlar, tasarımlarında sağlam,
güzel ve kullanışlı mekânlara öncelik
vermelidir.
Şehirlerimizin tüm planlamalarının
merkezinde “insan” olmalıdır.
Tasarlanan şehirler, orada yaşayan
insanların mutluluğuna katkıda
bulunmalıdır.
Tarihi ve kültürel birikimleriyle
özgün kimlikleriyle bize miras
kalan şehirlerimizi maalesef
koruyamıyoruz. Kimi zaman inşa
ederken rant uğruna eskiye ait olan
değerleri de yok ediyoruz.
İçinde yaşadığımız şehirleri, tüm
toplumun refahını ve mutluluğunu
düşünerek kurgulamalıyız.
Başlatılmış kentsel dönüşüm
çalışmalarında da gereken duyarlılığı
göstermeliyiz.
Bu ülke hepimizin… Ankara, İstanbul,
İzmir ve Antalya başta olmak üzere
tüm şehirlerimizde çağdaş mimari
anlayışını yansıtan yapılar görmek
ve bu güzelliği özümleyerek mutlu
olmak tüm vatandaşlarımızın
hakkıdır.
Yolumuz uzun olabilir, ama bu
duyarlılıkla yürümeye biz hazırız.
Mimar Sinan’ın ruhunun ve teknik
donanımının tüm mühendis ve
mimarlarımızda var olduğuna
yürekten inanıyoruz.
Bu ruh ile hem ülkemizi hem de
geleceğimizi hep birlikte inşa
edeceğiz.
Saygılarımla.
5
GÜNCEL
YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI
Yeni Türkiye,
6
Yeni Yaşamlar
Türkiye siyasi istikrar ile ekonomide
günü kurtarmayı çalışan politikalardan
ziyade geleceği hedefleyen bir ülke
olmuştur.
Geleceğe dönük hedefler, ulaşılması güç
hayaller olmaktan çıkmıştır.
Asya’dan Avrupa’ya; Amerika’dan
Afrika’ya geniş bir coğrafya Türkiye’ye
yüzünü dönmüştür.
Türk işadamlarımız Dünyanın dört bir
yanında Türk markasını taşımışlardır.
Gençlerimiz Dünya üniversitelerinde
eğitim görerek bizleri gururla yurt
dışında temsil etmektedirler.
Türkiye’de üniversitelerimiz Dünya
literatüründe eğitim vermektedirler.
Türkiye küresel kriz ortamında büyüyen
bir ülke olmuştur. Yeni Türkiye’nin güçlü
ekonomisi istikrar ortamı içerisinde
kendisine daha yüksek hedefler
koymuştur.
Ülkemizde 2000’li yıllardan sonra
büyüme olgusu konuşulur hale gelmiştir.
1998 krizinin ardından %69,7’lik bir
enflasyon yaşanmıştır. Ardından 2000
yılında enflasyon oranı %39 oranına
düşmüştür. 2000’li yıllardan itibaren
enflasyonun kademeli olarak azalması
ile 2004 yılından itibaren tek haneli
rakamlar alışılır hale gelmiştir.
Artık enflasyon ve kamu açıkları gibi
temel makroekonomik istikrarsızlık
unsurları geçtiğimiz dönemde büyük
oranda sorun olmaktan çıkmıştır.
Türkiye faiz ile gelir elde eden değil,
sermayesi yatırıma yönlenen bir ülke
olmaya başlamıştır.
Ekonomide finansmana erişim
kolaylaşmış ve yatırımları önemli ölçüde
artmış, özel sektörün rekabet gücü
yükselmiştir.
Güven ve istikrar ortamı Türkiye’yi
yabancı sermaye için cazip hale
getirmiştir. Türkiye bu gelişmeler ile
finans merkezi haline gelmiştir.
Tüm bu başarıların yakalanmasının
nedeni insanımıza odaklanma olmuştur.
Bu dönemde sağlıkta, eğitimde, çevre
duyarlılığında çok önemli reformlar
yapılmıştır.
Adil gelir dağılımı için çalışılmıştır.
Örneğin eğitim, sağlık ve sosyal koruma
harcamalarının tamamını içeren sosyal
harcamaların GSYİH’ya oranı 2002
yılındaki %13,5 seviyesinden 2013
yılında %18,2 seviyesine çıkarılmıştır.
Halkımız 10 Ağustos 2014 tarihinde
Onikinci Cumhurbaşkanını seçmek
üzere sandık başına gitmiştir.
Çoğulcu bir katılım ile ilk kez halk
tarafından seçilen Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.
Hükümet programının temelleri 2023
hedefleri doğrultusunda inşa edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmesi
açısından, cumhuriyetin ilanından
bugüne kadar cumhurbaşkanlığı
makamı daima büyük bir öneme sahip
olmuştur
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan, Başbakanımız Ahmet
Davutoğlu ve 62. Hükümet üyeleri
kalkınan, kalkınırken içine insanı
merkez alan bir Türkiye istiyor.
İnsanı hedef alan büyüme ile Türkiye
hedeflerine ulaşan bir ülke olacaktır.
Her halükarda ülkemiz bu hedeflere
doğru hızla yol alacaktır.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan siyasi uzlaşı içerisinde
ülkemizin refahına ve kalkınmasına
yönelik olarak, görevini icra etmeye
başlamıştır.
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız
ve Bakanlar Kurulumuz bir toplum
mühendisi gibi gerek Hükümet
Programını, gerekse Orta Vadeli
Mali programı bu temel üzerine
hazırlamıştır.
Bu hedefe hızla ilerlerken yeni bir
Türkiye temellerinde yükselecektir.
Türkiye kalkınan ve refah inşa eden
bir ülke olurken, demokrasi de yeni bir
dönüm noktasına girmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet
Davutoğlu’nu Hükümeti kurmakla
görevlendirmiş ardından Davutoğlu’nun
sunduğu Bakanlar Kurulu listesini
onaylamıştır.
Öncelikle 2007 yılında yapılan kanun
değişikliği ile birlikte halk ilk kez
Cumhurbaşkanını doğrudan kendisi
seçme hakkını kazanmıştır.
Davutoğlu Başkanlığındaki 62.
Hükümetin Programı mecliste okunarak
ardından Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Güven oyunu almıştır.
2023 yılında;
- GSYİH’nın 2 trilyon dolara,
kişi başına gelirin 25 bin dolara
yükseltilmesi;
- İhracatın 500 milyar dolara
çıkarılması;
- İşsizlik oranının yüzde 5’e
düşürülmesi;
- Enflasyon oranlarının kalıcı
bir biçimde tek haneli ve daha
düşük rakamlara indirilmesi
hedeflenmektedir.
62. Hükümet üyeleri Türkiye’nin
kalkınma sürecini inşa edecek yeni
Türkiye’nin mimarları olacaklardır.
İnşaat Sanayi dergimizin sayfalarını
öncelikle yeni Türkiye’nin mimarlarına,
ve bu tasarımın içeriği olan
programlara ilişkin önemli maddelere
ayırdık.
Anlattıklarımız sadece özetten ibaret.
Tablonun tümü Türkiye’nin güçlü bir
ülke yolunda ilerlemesini sağlayacaktır.
7
GÜNCEL
YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI
62. Hükümet
Programı’ndan
Satır Başları
Türkiye Cumhuriyeti’nin 62.
Hükümetinin Programı Başbakan
Ahmet Davutoğlu tarafından 1 Eylül
2014 tarihinde TBMM’de okundu.
Davutoğlu Başkanlığında Hükümet
TBMM’den güvenoyu almıştır.
Demokrasi, İnsani Kalkınma,
Yaşanabilir Mekânlar , Çevre,
Güçlü Ekonomi ve Öncü Ülke
programın temel ana başlıklarını
oluşturmaktadır.
İnsani kalkınma anlayışı ile hareket
eden hükümetimiz sosyal alana
8
bugüne kadar olduğu gibi bundan
sonra da birinci önceliği vermeyi
planlamaktadır.
Eğitim, sağlık, araştırma ve
geliştirme, sosyal güvenlik, sosyal
yardım ve destekler refahı artırırken,
Türkiye’nin ekonomik olarak yeni
bir atılım yapmasının da zeminini
güçlendirilmesine çalışılacaktır.
Demokratik standartlarını
yükselterek insani kalkınmasını
geniş bir zeminde geliştiren ülkemiz,
donanımlı insanları ve nüfusu ile
küresel düzeyde yaşanan süreçlere de
çok daha güçlü bir tecrübe ile katkıda
bulunacaktır.
Hükümet Programında ekonominin
lokomotifi konumundaki inşaat
sektörüne ilişkin bazı öneriler de yer
aldı.
Programda 2013 yılında 31,7 milyar
dolara çıkarılan yurt dışı müteahhitlik
hizmetleri tutarının, 2018 yılında 50
milyar dolara çıkarılacağı, az gelişmiş
ve gelişmekte olan ülke pazarlarında
lider ülke konumuna ulaşılacağı
taahhüdünde bulunuluyor.
Bu arada, İNTES’in işçi sağlığı
ve güvenliği konusunda duyarlı
işverenlerin teşvik edilmesi ile ilgili
önerileri de Hükümet Programında
yer buldu. Buna göre, belirli bir dönem
boyunca çalışma ve sosyal güvenlik
mevzuatına uyduğu tespit edilen,
iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini
alan ve kayıt dışı işçi çalıştırmayan
işverenlerin bu durumlarını gösteren ve
ödüllendiren düzenlemeler yapılması
hususu da Hükümet Programına
konuldu.
sayısını tüm sektörlerde 750’ye
çıkarmayı hedeflediği kaydedildi.
Hükümet Programında, Soma’da
yaşanan ve 301 maden işçisinin
ölümüyle sonuçlanan kazayı dikkate
alan bir düzenleme de yer aldı. Buna
göre, en kısa sürede de Madenlerde
Sağlık ve Güvenlik hakkındaki 176
sayılı ILO Sözleşmesi ile İnşaatlarda
Sağlık ve Güvenlik hakkındaki 167
sayılı ILO Sözleşmesinin onay işlemleri
tamamlanacaktır.
Yeni dönemde demokrasimiz
artık yeni bir evreye geçecektir. Bu
hedefe yönelik olarak Sivil Toplum
Kuruluşlarının yönetime daha aktif
katılımı sağlanacaktır. Temel hak ve
özgürlükler alanında uluslararası
normlar, tüm politikalara temel teşkil
edecektir.
Yine İNTES’in yıllardır titizlikle üzerinde
durduğu ve büyük önem verdiği meslek
standartları konusu da Programda
yer aldı. Hükümetin, meslek standardı
Avrupa Birliği sürecine ivme
kazandırmak ve her alanda reform
çalışmalarını hızlandırmak amacıyla
2014-2017 dönemini kapsayan “AB’ye
62. Hükümet Programı ana başlıklar
halinde şöyle:
Demokratikleşme
Avrupa Birliği
9
Yerel Yönetimler
Topluma Yönelik Hizmetler
Yerel yönetimlerin devlet yapısı
içerisindeki ağırlığını artırmaya yönelik
faaliyet ve çabalar aynen devam
edecektir.
2015 yılına kadar aylık 65 doların
altında bir gelirle yaşamak zorunda
olan vatandaş kalmayacaktır.
Hükümetin 2023 için temel hedefi, hak
ve sorumluluk temelli aileyi merkeze
alan bütüncül sosyal politikalarla
mutlak yoksulluğu tamamen ortadan
kaldırmak olacaktır.
Merkezî yönetim tarafından yürütülmesi
zorunlu olmayan hizmetler yerel
yönetimlere devredilecektir.
Yerel tercihler dikkate alınarak sağlık,
eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma,
turizm, çevre köy hizmetleri,
tarım, hayvancılık, imar ve ulaşım
hizmetlerinde yerel yönetimlerin
etkinliğinin artırılmasına yönelik çabalar
devam edecektir.
Türkiye, sosyal hizmet alanında
evrensel yaklaşımlarla model bir ülke
haline getirilecektir.
Nitelikli İnsan
Yaşanabilir Kentler
Mesleki eğitimin nitelik ve nicelik olarak
geliştirilmesi, sektör ile ortak projelerin
hayata geçirilmesi konusunda önemli
adımlar atılacaktır.
Kentsel dönüşüm kapsamında 6,5
milyon birim konutun 2023 yılına kadar
dönüştürülmesi hedefi doğrultusunda
çalışmalarımıza devam edilecektir.
Okullaşma oranının artırılmasına
yönelik çalışmalar aynı kararlılıkla
sürdürülecek, bu kapsamda bilhassa
kız çocukların okullaşma oranının
artırılması ve okul öncesi eğitimin
teşvik edilmesi hükümetin önemli
önceliklerinden olacaktır.
Kentsel dönüşüm projelerinde yenilikçi
ve katma değer yaratan sektörleri,
yaratıcı endüstriler ile yüksek teknolojili
ve çevreye duyarlı üretimi destekleyen
uygulama-lara ve vatandaşın da sürece
katılımına öncelik verilecektir.
Şehirlerimizin ve insanlarımızın
sorunlarını çözmeye kararlı bir şekilde
devam edilecektir.
Kadının bireysel ve toplumsal olarak
daha da güçlenmesi için hayata
geçirilen politikalar ve başlatılan
çalışmalar kararlılıkla uygulanmaya
devam edecektir.
Katılım İçin Ulusal Eylem Planı” hayata
geçirilecektir.
Geçmişte olduğu gibi, gelecekte de
çok yönlü dış politikamızın en önemli
ayaklarından biri AB ile katılım
müzakereleri olacaktır.
Vize Muafiyeti Diyaloğu sürecinin
başarılı biçimde tamamlanmasına özel
önem verilecektir.
Yeni Anayasa
Yeni Türkiye’nin Yeni Anayasası’nda
her türlü temel hak ve hürriyetin,
demokrasinin, hukukun üstünlüğü
ilkesinin ve düşünce ile inanç
özgürlüğünün temeli, toplumsal
meşruiyet olacaktır.
Bilgi Toplumu
Kamunun e-dönüşümü (e-Devlet) büyük
oranda tamamlanacaktır.
Tüm vatandaşlarına Elektronik Kimlik
Kartı dağıtımı gerçekleştirilecektir.
Elektronik Kimlik Kartı, kamu
hizmetlerinin sunumunda kimlik
doğrulama işlemleri için kullanılacaktır.
Vatandaşlar, kamu hizmetlerine 7 gün
24 saat evlerinden ve işyerlerinden
ulaşabilecektir.
2015 yılında, en gelişmiş güvenlik
öğelerini içinde barındıran kimlik
kartlarını üretip en kısa zamanda
vatandaşlara dağıtımı yapılacaktır.
Mekânsal Adres Kayıt Sistemi Projesi
uygulamaya konulacaktır.
Kamuda “kağıtsız ofis” dönemini
başlatılacak ve yazışmaların
elektronik ortamda gerçekleştirilmesi
yaygınlaştırılacaktır.
10
Sosyal Güvenlik Sistemi
Yeni dönemde sosyal güvenlik
sisteminin nüfusun tamamını
kapsayacak bir yapıya kavuşturulması
hükümetin temel hedefi olacaktır.
Sosyal güvenlik ve sağlık politikaları,
ekonomi, istihdam ve sosyal yardım
politikalarıyla uyumlu şekilde
yürütülecektir.
87 büyük proje devam edecek, yeni
projelere başlanacaktır.
Hükümetimizin hedefi öncelikle insan
dostu şehir anlayışımızı hakim kılmaktır.
“Kimlikli ve kişilikli şehirler” oluşturarak
medeniyetimizin şehir tasavvurunu ihya
etmektir. Bunu yaparken en modern,
en ileri tekniklerden, yöntemlerden de
yararlanılacaktır.
2023 yolunda hedef, şehirlerimizi insan
dostu, çevre dostu, estetik, katılımcı
ve müreffeh marka şehirler haline
getirmektir.
Bu doğrultuda, imar mevzuatını günün
ihtiyaçlarına uygun olarak revize
edilecektir.
Kentsel tasarım ilkelerini ve
uygulamalarını; engelli, yaşlı, hareket
kısıtlılığı olanlar gibi özel ilgi bekleyen
kesimlerin hizmetlere erişimini
kolaylaştırmak üzere geliştirilecektir.
Çarpık kentleşmeyi düzeltmek ve
deprem gibi afetlere karşı hazırlıklı
olabilmek için kentsel dönüşüm
çalışmalarına devam edilecek ve bu
süreç yerel yönetimler ve özel sektör
ile sağlıklı bir şekilde yönetilerek, alt ve
orta gelir grubunun konut ihtiyacının
karşılanmasına öncelik verilecektir.
Dönüşüm ve yenileme projeleriyle tarihi
veya geleneksel kent merkezlerini,
özgün kimliğini koruyarak yeniden
canlandırılacaktır.
Büyükşehirlerde akıllı sistemlerle
desteklenen bütünleşik toplu taşıma
sistemleri hayata geçirilecektir.
Elektrikli demiryolu hatlarını
yaygınlaştırarak sera gazı emisyonları
azaltılacaktır.
yaygınlaştırılacaktır. Ana-yan sanayi
bağlantılarını güçlendirerek, ARGE
ve yenilik kültürünü tabana yayarak,
yenilikçi girişimciler ve işletmeler
için yerelde çalışan destek modeller
oluşturulacaktır.
Atık yönetimi hizmetlerinin
desteklenmesine devam edilecektir.
Atık yönetiminin, geri dönüşüm
yoluyla hem enerji üretimini, hem de
istihdamı artırıcı bir yatırım alanı olması
sağlanacak.
Hazırlıkları büyük ölçüde tamamlanmış
olan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi
uygulamaya konulacaktır.
HES’lere ilişkin çevre duyarlılığı en üst
düzeyde hayata geçirecek, bu amaçla
gerekli düzenlemeler hızlı bir şekilde
yaparak etkili bir şekilde uygulanacaktır.
Havza bazında entegre atıksu ve
su yönetimi sistemi oluşturma
çalışmalarına hız verilecek.
Ormancılıkta 2023 hedefi orman
alanlarını ülke yüzölçümünün %
30’una denk gelen 23,3 milyon hektara
yükseltmek olacaktır.
Yürütülmekte olan kentsel dönüşüm
çalışmalarının yanı sıra, yöresel dokuyu
ve kimliği de yansıtan kırsal dönüşüm
çalışmaları başlatılacaktır.
Planlama, projelendirme ve yapılaşma
konularında kaliteli hizmet ve denetim
için il, ilçe ve belediyelerde yeterli sayıda
nitelikli teknik personel çalıştırılacaktır.
İçme ve kullanma suyunun, yeterli
miktarda ve uygun standartlarda temin
edilmesi sağlanacaktır.
Gelecek İçin Çevre
Yeşil büyümenin başta istihdam
yaratma ve teknoloji gelişimi olmak
üzere getireceği bütün fırsatlardan
faydalanılması benimsenecek, kamu
alımlarında çevre dostu ürünler tercih
edilecektir.
Yeni Türkiye ve Güçlü Ekonomi
Uzun vadeli kalkınma amacı, milletin
temel değerlerini ve beklentilerini
esas alarak gerçekleştirilecek yapısal
dönüşümlerle ülkenin uluslararası
konumunu yükseltmek ve halkımızın
refahını artırmak olacaktır.
Bu yapısal dönüşümün kalıcı bir şekilde
hayata geçirilebilmesi için:
Toplu konut uygulamalarının kapsamı
genişletilecektir. TOKİ’nin öncelikle
nüfus artışının hızlı ve konut fiyatlarının
yüksek olduğu şehirlerde ve alt ve orta
gelir grubunun temel konut ihtiyacına
yoğunlaşması temin edilecektir.
Kalkınmada önce-likli bölgelerde sosyal
konut üretimine ağırlık verilecektir.
Kaliteli ve ekonomik konut arzını temin
etmek üzere yeterli altyapısı hazır arsa
geliştirilmesine önem verilecek, kendi
konutunu yapanlara kapsamlı teknik
destek sunulacaktır.
2014-2020 yılları için hazırlanan yeni
Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisini
yürürlüğe konularak yeni Kırsal
Kalkınma Planının hazırlıkları
tamamlanacaktır. Kırsal alanların
ekonomik gücünü ve cazibesini
artıracak yenilikçi ekonomik faaliyetler
teşvik edilecektir.
Bölgesel Kalkınma
Bölgesel kalkınmanın yeni organizasyon
yapısı ve politika araçları kullanılarak,
yur-dun her yerinde bölgesel
gelişmenin hızlandırılmasına yönelik
program ve projeler güçlendirilecektir.
Kalkınma ajanslarının kaynakları ve
imkânları artırılacak olup, 2014-2023
dönemini kapsayan 26 bölge planı ilan
edilecek ve uygulamaya başlanacaktır.
Bölgesel ve sektörel teşvik sistemi
güçlendirilecektir. Bütün bölgelerde
özel sektörün gelişmesi için, kredi
garanti sistemi, girişim sermayesi,
mesleki yatırımcılar gibi yeni mali
araçları ve sistemleri bölgesel
farklara ve önceliklere göre faaliyet
gösterebilecek yetkinliğe ve esnekliğe
sahip bir şekilde yerel düzey-de
• Yurt içi tasarruflar artırılacak.
• Fiyat istikrarını, finansal yapı ve maliye
politikasında elde edilen
kazanımlar güçlendirilecek.
• Bilim, teknoloji ve yenilik kapasitesi
geliştirilecek.
• İmalat sanayiinde yerli girdi
kullanımına dayalı ve yüksek katma
değerli bir üretim yapısına geçilecek.
• İşgücü verimliliği artırılacak.
• Girişimcilik geliştirilecek ve KOBİ’ler
desteklenecek.
• Fikri mülkiyet hakları geliştirilecek.
• Bilgi ve iletişim teknolojileri etkin bir
şekilde kullanılacak.
• Lojistik ve ulaştırma altyapısı
iyileştirilecek.
2023 hedeflerine ulaşmak ve kalkınma
planlarında yer alan politikaların daha
etkin uygulanması amacıyla ilk defa
10. Kalkınma Planında 25 Öncelikli
Dönüşüm Programı belirlenmiştir.
Bu programlar arasında Üretimde
Verimliliğin Artırılması, Yurt içi
Tasarrufların Artırılması ve İsrafın
Önlenmesi, Kamu Harcamalarının
Rasyonelleştirilmesi, İş ve Yatırım
Ortamının Geliştirilmesi, İşgücü
Piyasasının Etkinleştirilmesi, Kayıt
Dışı Ekonominin Azaltılması, Yerli
Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi, Enerji
Verimliliğinin Geliştirilmesi, Temel
ve Mesleki Becerileri Geliştirmesi
11
Temel Öncelikler
Bu dönemde, gelir politikaları açısından
temel öncelikler vergilemede adalet
ve etkinliğin artırılması, istihdamın ve
yatırımların teşviki, bölgesel gelişmişlik
farklarının azaltılması, rekabetin
geliştirilmesi, tasarruf oranlarının
artırılması, şirketlerin öz sermaye
yapılarının güçlendirilmesi ve daha
etkin bir vergi siste-minin oluşturulması
olacaktır.
Haksız rekabetin önlenmesi, kaynak
dağılımında etkinliğin sağlanması,
ekonomide rekabet gücünün ve kamu
gelirlerinin artırılması amacıyla kayıt
dışılıkla mücadeleye kararlılıkla devam
edilecektir.
programları, Nitelikli İnsan Gücü
İçin Çekim Merkezi Programları yer
almaktadır.
kaynaklarına ulaşımı kolaylaştıracak
makro ve mikro politikalara öncelik
verilecektir.
Özel sektörü teşvik edecek ve
müteşebbislerin önünü açacak
politikalar uygulanmaya devam
edecektir. Bunun için; makroekonomik
istikrarın sürdürülmesinin yanında;
ekonominin dış etkenlere karşı
dayanıklılığını artıracak, mal ve hizmet
sektörlerinde rekabet ve verimlilik
artışlarını sağlayacak, ucuz finansman
Mali disiplin, enflasyonla mücadele
ve istihdam esaslı yüksek ve
sürdürülebilir büyüme konusundaki
kararlılık sürdürülecektir. Yoksulluk ve
fakirlikle mücadelede uygulanan güçlü
sosyal politikalarla başlatılan sosyal
restorasyon süreci devam edecektir.
12
Vergi mevzuatının sadeleştirilmesi
ve anlaşılır kılınması, vergi tabanının
genişletilmesi ve vergilemenin daha
adil olmasına yönelik çalışmalar
sürdürülecektir.
Kamu harcamalarının finansmanında
doğrudan vergilerin ağırlığının
artırılması sağlanacaktır.
Kamu harcama politikaları,
vatandaşının refahını artıracak, beşeri
sermayeyi geliştirecek; kalkınma
hamlesini güçlendirecek, üretimi
ve istihdamı destekleyecek şekilde
öncelikli olacaktır.
Kamu Özel İş Birliği Modeli
çerçevesinde gerçekleştirilecek
yatırımlar kapsamında işletmeciye
verilen garantiler ile işletmecinin
taahhütlerini devlet muhasebe
sisteminde takip edilecektir.
Başta Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu
Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi
ve Konya Ovası Projesi olmak üzere,
bölgeler arası gelişmişlik farklarını
azaltmayı hedefleyen ekonomik
ve sosyal altyapı projelerine önem
verilecektir.
Kamu kesimi yatırımlarını özel kesim
yatırımlarını tamamlayacak şekilde
ele alınacak, başta Kamu-Özel İşbirliği
yöntemleri olmak üzere kamu altyapı
yatırımlarında özel sektörün katılımını
da sağlayan uygulamalara daha fazla
ağırlık verilecektir.
Para politikası alanında temel amaç
fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek
olacaktır. Hükümet, enflasyonla
mücadelede daha fazla yoğunlaşacaktır.
Enflasyon hedeflemesi temel para
politikası rejimi olmaya devam
edecektir.
Dalgalı döviz kuru rejimi uygulaması
sürdürülecektir.
Faizsiz bankacılığın geliştirilmesi için
kamu sahipliğinde katılım bankalarının
kurulmasına yönelik çalışmalarımı
sürdürülecek.
lokomotif sektörleri olmaya devam
edecektir. Bununla birlikte, yeni rafineri
inşası, elektrikli otomobil imalatı, ileri
teknoloji içeren hava taşıtı motorları ve
parçalarının üretimi konularında teşvik
sistemi güçlendirilerek yurt içi üretim
kapasitesi artırılacaktır.
İstanbul’un 2023 yılında dünyadaki en
önemli 10 finans merkezi içinde yer
alması hedefi ile İstanbul Uluslararası
Finans Merkezi Projesi hayata
geçirilecektir.
İhracatta firmaların küresel rekabet
gücünü artırmak amacıyla yenilikçiliğe
ve ARGE’ye dayalı katma değeri yüksek
markalı ürün ve hizmetlerin üretim ve
pazarlama süreçleri desteklenecektir.
İhracat Yapısında Dönüşüm
Sanayi girdilerinin ülke içinden
karşılanma oranının artırılmasını
teminen, yüksek yatırım gerektiren
ara malı ve sanayi hammaddelerinin
üretimine öncelik verilecektir.
Yeni Türkiye’de ihracatın yapısı
dönüştürecektir. Bu dönüşüm
çerçevesinde bilgiye dayalı, yüksek
teknolojili-yüksek katma değerli
malların üretimi ve bu yolla ihracatta
yüksek teknolojili ürünlerin %4’lerde
olan payının %15’e çıkarılmasını
sağlayacak yatırımlar desteklenecektir.
Türk Lirasının dış ticaretimizde
kullanımının artırılması için çalışmalar
sürdürülecektir.
Başta makine ve otomotiv olmak üzere,
demir-çelik, tekstil, hazır giyim ve
konfeksiyon, elektrik ve elektronik ile
kimyevi maddeler ihracat stratejisinin
Yurt dışı Müteahhitlik Hizmetler
2002 yılından bugüne 10 kattan fazla
artırarak 2013 yılında 31,7 milyar
dolara çıkarılan yurt dışı müteahhitlik
hizmetleri tutarı, 2018 yılında 50
milyar dolara çıkarılacak, az gelişmiş
ve gelişmekte olan ülke pazarlarında
lider ülke konumuna ulaşılacaktır. Diğer
yandan, inşaat malzemeleri ihracatının
ve yurt dışı müteahhitlik sektörü
tarafından üstlenilen projelerin
13
artışına doğrudan katkı sağlayan
teknik müşavirlik sektörüne yönelik
destek programı uygulanmaya devam
edilecektir.
devletçe karşılanması uygulaması
sürdürülecekti.
İş Gücüne Yönelik Düzenlemeler
Madenlerde Sağlık ve Güvenlik
hakkındaki 176 sayılı ILO Sözleşmesi
ile İnşaatlarda Sağlık ve Güvenlik
hakkındaki 167 sayılı ILO Sözleşmesinin
onay işlemlerini kısa süre içinde
tamamlanacaktır.
İstihdamın artırılması ve kayıt dışılığın
azaltılması amacıyla güvenceli esneklik
anlayışı ve “işi değil insanı koruma”
ilkesi çerçevesinde işgücü piyasamızın
katılıklarını gidererek başta genç,
kadın ve vasıfsız işgücü olmak üzere
işsizlere nitelik kazandırarak işe giriş
kolaylaştıracaktır.
Sendikal örgütlenme oranları ile toplu
sözleşmeden yararlanma oranlarını
2023 yılında AB ortalaması düzeyine
çıkarmayı hedeflenmektedir.
Kayıt dışılıkla mücadele için yeni bir
eylem planını yürürlüğe konulacaktır.
Denetimlerin etkinliği ve sayısı
artırılarak kayıt dışı istihdamla daha
kararlı bir şekilde mücadele edilecek.
Gençlerin, kadınların ve mesleki eğitim
alan işsizlerin istihdamı halinde 54
aya kadar işveren sigorta prim payının
14
SOMA Kazasından Ders
Belirli bir dönem boyunca çalışma
ve sosyal güvenlik mevzuatına
uyduğu tespit edilen, iş sağlığı ve
güvenliği tedbirlerini alan ve kayıt
dışı işçi çalıştırmayan işverenlere, bu
durumlarını gösteren ve ödüllendiren
düzenlemeler yapılacaktır.
2015 yılında ARGE firmalarına yer
tahsisine başlanacak olup, bilim,
teknoloji ve ARGE Yeni Türkiye’nin
ekonomisinde çok daha kritik bir role
sahip olacaktır.
Otomotiv, makine ve imalat teknolojileri,
bilgi ve iletişim teknolojileri ile sağlık
gibi alanlardaki araştırma altyapıları
oluşturmaya ve araştırmacı insan
gücünü yetiştirmeye daha fazla önem
verilecektir.
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları
en üst düzeyde değerlendirecektir.
Nükleer santral kurulmasına ilişkin
çalışmalarımızı hızlandıracaktır.
Yatırım Teşvik Sistemleri
Güneş enerjisinde yeni bir döneme
girilecektir. Konya güneş enerjisi üssü
haline getirilecektir.
2009 yılında uygulamaya başlanan
yeni yatırım teşvik sistemi geliştirilerek
uygulamaya devam edilecektir.
2015 - 2017 Orta Vadeli Program’dan
Satır Başları
Teknolojiye Yatırım
Yenilikçi fikirlere dayalı, katma değeri
yüksek, markalı ürün ve hizmetlerin
üretim ve pazarlama süreçleri
desteklenecektir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun
açıkladığı Hükümet Programı
son 12 yılda yapılanları yeni bir
atılım dönemi ile taçlandırmak
ve 2023 Vizyonunu artık uzak bir
vizyon olmaktan çıkarmak amacını
taşıyordu. Ekonomiden sorumlu
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
açıkladığı Orta Vadeli Program da
yine aynı amacı gerçekleştirmeyi
hedefliyordu. Ancak, Babacan,
hedeflenen başarılara ulaşabilmek
için Orta Vadeli Programda hem
temkinli bir yaklaşım sergiliyor, hem
de ekonomide aynı kararlı tutumun
sürdürülmesinin önemini ısrarla
vurguluyordu.
Kamu Maliyesi
Kamu Yatırım Politikası
Kamu kesimi açığının GSYH’ya oranının
2015 yılı sonunda %0,4’e düşmesi ve
Program dönemi sonunda %0,1 fazlaya
dönmesi hedeflenmektedir.
Kamu yatırımlarının büyümeye, özel
kesim yatırımlarını desteklemeye,
bölgelerin gelişme potansiyellerini
harekete geçirmeye, istihdamı ve ülke
refahını artırmaya katkısının azami
seviyeye çıkarılması temel amaçtır.
2015-2017 dönemini kapsayan Orta
Vadeli Programdan bazı önemli
noktalar şöyle:
Ödemeler Dengesi
2015-2017 dönemini kapsayan OVP’nin
temel amacı enflasyonla mücadeleye
kararlılıkla devam etmek ve cari
işlemler açığını tedricen düşürerek
büyümeyi artırmaktır. Bu amaca yönelik
olarak, para ve maliye politikasında
sıkı duruş devam ettirilecek, gelirler
politikasıyla da bu duruş desteklenecek
ve yapısal reformlara hız verilecektir.
Program, dönemi hedef ve göstergeler,
ekonominin son derece dikkatle
izlenmesi gereken veriler ortaya
koyduğunu gözler önüne sermiştir.
Özellikle büyüme, kamu maliyesi,
ödemeler dengesi, enflasyon ve
istihdam açısından veriler, ekonomi
yönetimi için bir anlamda uyarı niteliği
taşımaktadır.
Büyüme
Babacan, 2014 yılındaki büyüme
oranının %4’ten %3,3’e çekildiğini
kaydetmiştir.
2015 yılında GSYH büyümesi %4 olarak
öngörülmektedir.
2016 ve 2017 yıllarında ise üretken
alanlara yönelik yatırımları destekleyen,
daha çok yurt içi tasarruflarla finanse
edilen, verimlilik artışına dayalı bir
büyüme stratejisiyle GSYH artış hızı %5
olarak hedeflenmektedir.
Program döneminde, reel olarak
yıllık ortalamada, özel tükettim
harcamalarının %4, kamu tüketim
harcamalarının %3,1, özel sabit
sermaye yatırımlarının %8,7, kamu
sabit sermaye yatırımlarının ise %2,7
oranında artması öngörülmektedir.
Son yıllarda önemli ölçüde düşen
yurt içi tasarrufların Program
dönemi sonunda %17,1’e ulaşması
beklenmektedir.
2015 sonunda %0,5 açık vermesi
öngörülen genel devlet dengesinin
2017 yılı sonunda %0,1 fazla vermesi
hedeflenmektedir.
Program döneminde yıllık ortalamada
reel olarak ihracatın %8,4, ithalatın
ise %7,6 oranında artacağı tahmin
edilmektedir.
2015 yılında 173 milyar dolar olması
beklenen ihracatın dönem sonunda
203,4 milyar dolara, 258 milyar dolar
olması beklenen ithalatın dönem
sonunda 297,5 milyar dolara ulaşacağı
tahmin edilmektedir.
Böylece, 2015 yılında 85 milyar dolar
olan dış ticaret açığı dönem sonunda
94,1 milyar dolara yükselecektir.
2015 yılında %5,4 olarak gerçekleşmesi
beklenen cari işlemler açığının GSYH’ya
oranının dönem sonunda %5,2’ye
inmesi hedeflenmektedir.
2015 yılı sonunda 57,3 milyar dolar
olacağı tahmin edilen enerji ithalatının
dönem sonunda 63,9 milyar dolara
yükselmesi beklenmektedir.
2015 yılında 31,5 milyar dolar olacağı
tahmin edilen turizm gelirlerinin
Program dönemi sonunda 35,5 milyar
dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Enflasyon Oranları
Kamu yatırım ödenekleri özel
sektörün üretken faaliyetlerini
destekleyecek nitelikteki altyapı
yatırımlarına yönlendirilecek, bu
kapsamda, demiryolu, liman, lojistik
merkezi gibi alanlara özel önem
verilecektir.
Kamu yatırım projeleri
önceliklendirilecek, kısa sürede
tamamlanacak projelere odaklanılacak,
mevcut sermaye stokundan daha etkin
yararlanmak amacıyla idame-yenileme,
bakım-onarım ve rehabilitasyon
harcamalarına ağırlık verilecektir.
Kamu ve özel kesim yatırımları
birbirlerini tamamlayacak şekilde
bütüncül bir bakış açısıyla ele
alınacak, kamu yatırımları, özel sektör
tarafından gerçekleştirilemeyecek
ekonomik ve sosyal altyapı alanlarında
yoğunlaştırılacaktır.
Kamu yatırımlarında, KÖİ modeliyle
yürütülenler dâhil, eğitim, sağlık,
içme suyu ve kanalizasyon, bilimteknoloji, bilişim, ulaştırma ve sulama
sektörlerine öncelik verilecektir.
Ekonomik ve sosyal altyapı ile beşeri
kaynakların geliştirilmesine yönelik
projelerin gerçekleştirilmesine devam
edilecektir.
Kamu Gelir Politikası
İstihdam
Ekonominin uluslararası düzeyde
rekabet edebilir bir yapıya
kavuşturulmasına yönelik ARGE
faaliyetlerini ve yüksek katma değerli
ürünlerin geliştirilmesini destekleyen
vergi politikaları uygulanacaktır.
2014 yılında %45,3 olması beklenen
istihdam oranının dönem sonunda
%45,9’a yükselmesi, istihdam edilen
kişi sayısının 27.599 bine ulaşması
beklenmektedir.
Vergilemede istikrar ve öngörülebilirlik
esas olacak; vergi mevzuatına ilişkin
düzenlemeler toplumun ve ilgili
tarafların katkılarının alındığı bir süreç
içinde gerçekleştirilecektir.
2014 yılı sonunda %9,6 olacağı
tahmin edilen işsizlik oranının 2017
yılında %9,1 seviyesine gerileyeceği
öngörülmektedir.
Kamu mali dengelerinin imkân verdiği
ölçüde, ekonomik faaliyetler üzerinde
yük oluşturan işlem vergilerinde
indirime gidilecektir.
TÜFE artış hızının 2015 yılında %6,3’e
gerileyeceği dönem sonunda ise %5
olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir.
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık web sitesi - www.basbakanlik.gov.tr - Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı web sitesi - www.kalkinma.gov.tr
15
GÜNCEL
YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI
Türkiye Halk
Oylaması ile
İlk Cumhurbaşkanını
Seçti
Türkiye Cumhuriyeti'nin 12.
Cumhurbaşkanını belirlemek
için 10 Ağustos 2014 tarihinde
seçimler yapıldı. Bu seçim
ile Türkiye Cumhuriyeti siyasi
tarihinde ilk kez Recep Tayyip
Erdoğan, doğrudan halkoyuyla
Cumhurbaşkanı seçildi.
Halk tercihini siyasi hayatına pek
çok başarıyı sığdıran ve Türkiye’yi
sürdürülebilir bir kalkınma
seviyesine ulaştıran Recep Tayyip
Erdoğan’dan yana kullandı. İşte
16
Türkiye Cumhuriyetinin
12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın başarılarla dolu
özgeçmişi:
Halk oyuyla seçilen Türkiye
Cumhuriyeti’nin 12.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan 1954 yılında İstanbul'da
doğdu. Aslen Rizeli olan Erdoğan,
1973 yılında ise İstanbul İmam
Hatip Lisesi'nden mezun oldu.
Fark dersleri sınavını vererek
Eyüp Lisesi'nden de diploma aldı.
Üniversiteyi Marmara Üniversitesi
İktisadî ve Ticarî Bilimler
Fakültesi'nde okuyan Erdoğan, bu
okuldan 1981 yılında mezun oldu.
Gençlik yıllarından itibaren gerek
sosyal hayat ve gerekse siyasetle
içiçe bir yaşamı tercih eden Erdoğan,
disiplinli ekip çalışmasının ve takım
ruhunun önemini kendisine çok genç
yaşlarda öğreten futbolla uzun yıllar
amatör olarak ilgilendi. Bu yıllar,
genç bir idealist olarak memleket
meseleleri ve toplumsal sorunlarla
ilgilenen Erdoğan'ın aktif politikaya
adım attığı döneme rastladı.
Lise ve üniversite yıllarında Milli Türk
Talebe Birliği öğrenci kollarında aktif
görev alan Recep Tayyip Erdoğan,
1976 yılında MSP Beyoğlu Gençlik
Kolu Başkanlığı'na ve aynı yıl MSP
İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı'na
seçildi. 1980 yılına kadar bu
görevlerini sürdüren Erdoğan,
siyasi partilerin kapatıldığı 12 Eylül
döneminde, özel sektörde bir süre
müşavirlik ve üst düzey yöneticilik
yaptı.
de model olan yeni bir örgütsel yapı
geliştiren Erdoğan, bu dönemde
özellikle kadınların ve gençlerin
siyasete katılımını artırmaya yönelik
çalışmalar yaptı. O dönemde,
siyasetin tabana yayılarak geniş halk
kitleleri tarafından benimsenip itibar
görmesi yolunda önemli adımlar attı.
Bu yapılanma, yurt genelinde de parti
çalışmaları için bir örnek oluşturdu.
1983 yılında kurulan Refah Partisi ile
fiilî siyasete geri dönen Recep Tayyip
Erdoğan, sırasıyla Refah Partisi
Beyoğlu İlçe Başkanı, Refah Partisi
İstanbul İl Başkanı ve Refah Partisi
MKYK üyesi oldu.
27 Mart 1994 yerel seçimlerinde
İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı seçilen Recep Tayyip
Erdoğan, siyasî yeteneği, ekip
çalışmasına verdiği önem, insan
kaynakları ve malî konulardaki
başarılı yönetimiyle dünyanın en
önemli metropollerinden biri olan
İstanbul'un kronikleşmiş sorunlarına
İstanbul İl Başkanlığı görevi
sırasında diğer siyasi partiler için
17
doğru teşhis ve çözümler üretti. Su
sorunu, yüzlerce kilometrelik yeni
boru hatlarının döşenmesiyle, çöp
sorunu ise dönemin en modern geridönüşüm tesislerinin kurulmasıyla
çözüme kavuştu.
Hava kirliliği sorunu Erdoğan
döneminde geliştirilen doğalgaza
geçiş projeleriyle son bulurken,
kentin trafik ve ulaşım açmazına
karşı 50'den fazla köprü, geçit
ve çevre yolu inşa edildi, sonraki
dönemlere ışık tutacak birçok proje
geliştirildi.
Belediye kaynaklarının doğru
kullanımı ve yolsuzluğun önlenmesi
amacıyla olağanüstü önlemler
alan Erdoğan, 2 milyar dolar borçla
devraldığı İstanbul Büyükşehir
Belediyesi'nin borçlarını büyük
18
ölçüde ödedi ve bu arada 4 milyar
dolarlık yatırım gerçekleştirdi.
Erdoğan, 14 Ağustos 2001'de
arkadaşlarıyla birlikte Adalet ve
Kalkınma Partisi'ni (AK Parti) kurdu
ve Kurucular Kurulu tarafından
AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı
seçildi. Milletin teveccüh ve güveni
AK Parti'yi daha kuruluşunun ilk
yılında Türkiye'nin en geniş halk
desteğine sahip siyasî hareketi
haline getirdi ve 2002 yılı genel
seçimlerinde üçte iki parlamento
çoğunluğuyla tek başına iktidara
taşıdı.
Erdoğan, 9 Mart 2003'te Siirt ili
milletvekili yenileme seçimine katıldı.
Bu seçimde oyların %85'ini alan
Erdoğan, 22. Dönem Siirt Milletvekili
olarak parlamentoya girdi.
2003 yılı Mart ayında Başbakanlık
görevini üstlenen Erdoğan, aydınlık ve
sürekli kalkınan bir Türkiye idealiyle,
hayatî öneme sahip birçok reform
paketini kısa süre içinde uygulamaya
koydu.
Demokratikleşme, şeffaflaşma ve
yolsuzlukların engellenmesi yolunda
büyük mesafeler alındı. Buna paralel
olarak ülke ekonomisi ve toplum
psikolojisini olumsuz yönde etkileyen
ve yıllardır çözülemeyen enflasyon
kontrol altına alındı.
Başbakanlığı dönemde Türk
Lirası'ndan 6 sıfır atıldı. Devletin
borçlanma faiz oranları aşağı çekildi,
kişi başına düşen millî gelirde büyük
artış gerçekleştirildi. Ülke tarihinde
daha önce görülmemiş hız ve sayıda
baraj, konut, okul, yol, hastane
ve enerji santrali hizmete girdi.
Bütün bu olumlu gelişmeler, bazı
yabancı gözlemciler ve Batılı liderler
tarafından "Sessiz Devrim" olarak
adlandırıldı.
Erdoğan, Avrupa Birliği'ne giriş
sürecinde ülke tarihinin dönüm
noktası olarak nitelenen başarılı
girişimlerine ek olarak, akılcı dış
politikası ve yoğun ziyaret-temas
trafiğiyle Kıbrıs sorununun kalıcı
çözüme kavuşturulması ve dünyanın
çeşitli ülkeleriyle verimli ilişkiler
geliştirilmesi konularında önemli
adımlar attı.
Tesis edilen istikrar ortamı iç
dinamikleri harekete geçirirken,
Türkiye'yi bir merkez ülke haline
getirdi. Türkiye'nin ticaret hacmi ve
siyasal gücü, yalnız içinde bulunduğu
coğrafî bölgede değil, uluslararası
alanda da hissedilir düzeyde arttı.
Erdoğan, 22 Temmuz 2007 genel
seçimlerinde %46.6 oy alarak Ak
Parti’nin Genel Başkanı olarak Türkiye
Cumhuriyeti’nin 60. Hükümeti’ni
kurdu ve tekrar güvenoyu aldı.
Erdoğan, 12 Haziran 2011
seçimlerinden de daha büyük bir
zaferle çıktı ve %49.8 oy alarak
61. Hükümeti kurdu. 10 Ağustos
2014 Pazar günü halkın oyları ile
12. Cumhurbaşkanı seçildi. Türkiye
Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan evli ve 4 çocuk
babasıdır.
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı
web sitesi / www.tccb.gov.tr
19
GÜNCEL
YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI
T.C. Başbakanı
Ahmet Davutoğlu
T.C Başbakanı Ahmet Davutoğlu
27 Ağustos 2014'te, Adalet ve
Kalkınma Partisi 1. Olağanüstü Büyük
Kongresinde Genel Başkan seçildi.
28 Ağustos 2014'te cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'dan
başbakanlık vekaletini alan Ahmet
Davutoğlu 62. Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini kurmakla görevlendirildi.
Davutoğlu’nun akademiden siyasete
uzanan özgeçmişi:
T.C. 26. Başbakanı Ahmet Davutoğlu,
26 Şubat 1959'da Konya'da doğdu.
Davutoğlu, 1983 yılında Boğaziçi
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Siyaset Bilimi ve Ekonomi
bölümlerinden çift anadal yaparak
mezun oldu.
20
Boğaziçi Üniversitesi Kamu Yönetimi
Bölümünde Yüksek Lisans, Siyaset
Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Bölümünde Doktora yaptı.
1990 yılında, Malezya Uluslararası
İslam Üniversitesi’nde yardımcı
doçent ünvanlı ile çalışmaya
başladı. Üniversitenin Siyaset Bilimi
bölümünü kurdu ve 1993 yılına kadar
bu bölümün başkanlığını yürüttü.
1993 yılında doçentlik unvanını,1999
yılında profesörlük unvanını aldı.
1995-2002 yılları arasında İstanbul’da
farklı üniversitelerde ders verdi ve
yönetici kadrolarında görev aldı.
Makedonya Dostluk Ödülü (2012) gibi
ödüller başta olmak üzere bir çok ödül
aldı.
1999'da profesör olduktan sonra
da Beykent Üniversitesi'ne geçti. En
çok yankı uyandıran kitabını da bu
üniversitedeyken yayınladı. "Stratejik
Derinlik" bir yıl içerisinde 13 baskı
yaptı. Giderek akademik yaşamın
dışında da aktif olmaya başladı. Harp
Akademisi'nden MÜSİAD'a kadar birçok
yerde konferanslar verdi. 1980'li yıllarda
bir makalesi, Türkiye Cumhuriyeti 11.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ilgisini
çekmiş, bunun üzerine tanışmışlardı.
Aralarındaki dostluk, 1990'lı
yıllarda Gül'ün, Suudi Arabistan'dan
dönüşünden sonra oluştu.
Dış politika konusunda Türkçe ve
İngilizce kaleme aldığı çok sayıda eseri
bulunmaktadır. Ayrıca eserleri Arapça,
Arnavutça, Farsça, İtalyanca, Japonca,
Portekizce, Rusça ve Yunanca başta
olmak üzere çeşitli dillere tercüme
edildi.
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun adı
Foreign Policy Dergisi’nin 2010, 2011
ve 2012 yıllarında “İlk 100 Küresel
Düşünür” listesinde yer aldı.
2012 yılında Time Dergisi’nin seçtiği “En
etkili 100 kişi” arasında ismi yer aldı.
Woodrow Wilson Kamu Hizmeti Ödülü
(2010), AMSS UK Building Bridges
Ödülü (2010), Uluslararası Hümanistler
Ligi 21. Yüzyılın Lideri Ödülü (2012) ve
Devlet Bakanlığı sırası ihtiyaç
duyduğunda Gül'e yardımcı oldu.
Danışmanlığı, Gül'ün 2002 sonrasında
başbakan olarak hükümet kurmasıyla
resmileşti. Davutoğlu, Başbakanlık
Başdanışmanı olarak göreve
başladı. Gül'ün önerisi dönemin
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer'in onayıyla büyükelçilik unvanı
aldı. Gül'ün Başbakanlığı Erdoğan'a
devretmesinden sonra da görevine
devam etti. Davutoğlu, o dönemde
bilgi birikimi, deneyimi ve zekası ile
dış temaslarda etkili olmaya başladı.
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın dış
temaslarının, ikili görüşmelerinin
değişmez ismi oldu.
2002 yılının Kasım ayında Başbakan,
kendisini Dışişleri Başdanışmanlığı
görevine atandı, 2009 yılının Mayıs
ayına kadar Başbakan Başdanışmanlığı
görevini sürdürdü. Görev süresi
boyunca dış politikanın oluşturulması
ve uygulanmasında etkin bir rol oynadı.
1 Mayıs 2009 tarihinde 60. T.C.
Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı olarak
atandı. 61. T.C. Hükümeti’nde de Dışişleri
Bakanı olarak görevine devam etti.
2014 yılında Cumhurbaşkanı Recep
Tayip Erdoğan tarafından Türkiye
Cumhuriyeti’nin 62. Hükümetini kurmak
üzere görevlendirildi. Davutoğlu’nun
kurduğu T.C. 62. Hükümetinin Programı
1 Eylül’de TBMM’de okundu, daha sonra
hükümet güvenoyu alarak göreve
başladı.
Evli ve dört çocuk babası olan Prof. Dr.
Ahmet Davutoğlu İngilizce, Almanca ve
Arapça biliyor.
Başbakan Davutoğlu, evli ve 4 çocuk
babasıdır.
Eserleri
Alternative Paradigms: The Impact of
Islamic ve Western Weltanschauungs
on Political Theory. University Press of
America, 1993
Civilizational Transformation and the
Muslim World. K.L., Quill, 1994
Tarih idraki oluşumunda metodolojinin
rolü: Medeniyetlerarası etkileşim
açısından dünya tarihi ve Osmanlı.
Divan Dergisi, 1999/2
Rewriting of Muslim Politics in the
20th Century: A Retrospective. Border
Crossings (ed. Fred Dallmayr, Lexington,
2000, 91-112)
Stratejik derinlik: Türkiye'nin
uluslararası konumu. Küre Yayınları,
2001
Küresel Bunalım. Küre, 2002.
Osmanlı Medeniyeti: Siyaset İktisat
Sanat. Klasik, 2005
"Teoriden Pratiğe: Türk Dış Politikası
Üzerine Konuşmalar". Küre Yayınları,
2013
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık
web sitesi
21
GÜNCEL
YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI
Türkiye Cumhuriyeti Altmışikinci
Hükümet Üyeleri
Ahmet Davutoğlu başbakanlığında kurulan 62. Türkiye Hükümeti bakanlar
kurulu listesini 29 Ağustos 2014 tarihinde açıkladı.
6 Eylül 2014 Cumartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılan güven
oylaması sonucunda 133 ret oyuna karşılık alınan 306 kabul oyuyla 62. Türkiye
Hükümeti Davutoğlu başbakanlığında güven oyu alarak resmen göreve
başladı.
29.08. 2014 Mükerrer Resmi Gazetede Yayımlanan Bakanlar Kurulu Listesi
BÜLENT ARINÇ
BAŞBAKAN YARDIMCISI
Bülent Arınç, 25 Mayıs 1948'de Bursa'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni
bitirdi. Serbest avukatlık yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi oldu. 20, 21, 22.
Dönem Manisa Milletvekili. 22. Dönem'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak
görev yaptı. 23. Dönem'de Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA)
Türk Grubu Başkanı oldu. İyi düzeyde İngilizce bilmektedir.
ALİ BABACAN
BAŞBAKAN YARDIMCISI
1967 yılında Ankara'da doğdu. 1985'te Türk Eğitim Derneği Ankara Koleji Vakfı
Özel Lisesi’ni birincilikle bitirdi. 1989 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Bölümü'nden üniversite birincisi olarak mezun oldu. 1990 yılında Fulbright
bursunu kazanarak, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Northwestern Üniversitesi Kellogg
School'da İşletme dalında Yüksek Lisans (MBA) yaptı. 1992-1994 yılları arasında, ABD’de
finans sektörünün üst düzey yöneticilerine danışmanlık yapan özel bir şirkette çalıştı.
1994-2002 yılları arasında, Ankara'da özel sektörde iş hayatını sürdürdü. 2001 yılında
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Kurucu Üyesi olarak siyasete adım attı ve Parti’nin Merkez
Karar ve Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. 22, 23 ve 24. Dönem Ankara Milletvekili
oldu. 58. ve 59. T.C. Hükûmetlerinde “Ekonomiden Sorumlu” Devlet Bakanı olarak
görevlendirilmesinin yanı sıra, 3 Haziran 2005 tarihinde, Avrupa Birliği ile müzakereleri
yürütmek üzere Başmüzakereci olarak atandı. 60. T.C. Hükümeti’nde önce Dışişleri
Bakanı, ardından yapılan bir değişiklikle Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı; 61.
T.C. Hükümeti’nde “Ekonomik Konularda Genel Koordinasyondan Sorumlu” Başbakan
Yardımcısı olarak görevlendirildi. 62. T.C. Hükümeti’nde de “Ekonomik Konularda Genel
Koordinasyondan Sorumlu” Başbakan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Çok iyi
düzeyde İngilizce bilmektedir.
22
YALÇIN AKDOĞAN
BAŞBAKAN YARDIMCISI
Yalçın Akdoğan, 22 Eylül 1969'da Üsküdar'da doğdu. Siyaset Bilimi Doçenti ve Yazar;
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın Bölümünden mezun oldu.
Yüksek lisansını Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bölümünde,
doktorasını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset ve Sosyal Bilimler
Bölümünde tamamladı. Milliyet gazetesinde staj yaparak gazeteciliğe başladı. İç Anadolu
Gazetesini çıkardı. Yeni Şafak ve Star gazeteleri ile çeşitli dergilerde yazarlık yaptı. Pendik
Belediyesi Eğitim Kültür ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Devlet Bakanı Basın Müşavirliği,
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Danışmanlığı ve Başbakan Başmüşavirliği
görevlerinde bulundu. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ile Bahçeşehir
Üniversitesi Liderlik Okulunda ders verdi. 8 adet kitabının yanında çeşitli dergi ve
gazetelerde yayınlanmış çok sayıda makalesi vardır. Akdoğan İngilizce bilmektedir.
PROF. DR. NUMAN KURTULMUŞ
BAŞBAKAN YARDIMCISI
Numan Kurtulmuş 23 Mart 1959 Ünye/Ordu'da doğdu, İstanbul Üniversitesi İşletme
Fakültesi'nde lisans eğitimini 1982 yılında ve 1984 yılında yüksek lisans eğitimini
tamamladı. 1988-1989 yılları arasında ABD'de Temple Üniversitesi School of Business &
Management’da lisansüstü çalışmalarına devam etti. 1990-1993 yıllarında yine ABD’de
Cornell Üniversitesi New York State School of Industrial & Labor Relations’nda misafir
öğretim üyesi olarak görevde bulundu ve doktorasını verdi. 1994 tarihinde İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde doçent oldu. 2004 yılında ise profesör unvanını aldı.
Kurtulmuş İngilizce bilmektedir.
BEKİR BOZDAĞ
ADALET BAKANI
Bekir Bozdağ, 1 Nisan 1965'te Yozgat Akdağmadeni'nde doğdu. Uludağ Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi'ni bitirdi. Yüksek lisansını Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dinler Tarihi Anabilim Dalı'nda tamamladı. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden
mezun oldu. Serbest avukat olarak çalıştı. 22. ve 23. Dönem Yozgat Milletvekili olan
Bozdağ Orta düzeyde İngilizce ve Arapça bilmektedir.
23
DOÇ. DR. AYŞENUR İSLAM
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
Ayşenur İslam, 16 Ocak 1958'de İstanbul Üsküdar'da doğdu.Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını aynı
üniversitede, doktorasını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümünde tamamladı. Sırasıyla Ankara, Kırıkkale ve Başkent Üniversitelerinde öğretim
üyesi olarak görev yaptı. 2005'te doçent oldu. 2007'de Kültür ve Turizm Bakanlığı
Araştırma ve Eğitim ile Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 24.
Dönemde Sakarya Milletvekili seçildi. Yayınlanmış 10 kitabı ve 40 kadar makalesi
bulunmaktadır. İyi düzeyde İngilizce bilmektedir.
VOLKAN BOZKIR
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI
Volkan Bozkır, 1950'de Ankara'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
Dışişleri Bakanlığında sırasıyla, Stuttgart Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu, Bağdat
Büyükelçiliği Başkâtibi, OECD Daimi Temsilciliği Müsteşarı, New York Başkonsolosu,
Bükreş Büyükelçisi ve AB nezdinde TC Daimi Temsilcisi görevlerinde bulundu.
Başbakanlık Dışişleri Danışmanlığı, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü ve
Dışişleri Başdanışmanlığı, AB Genel Sekreter Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı AB'den
Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı ve AB Genel Sekreterliği görevlerini yürüttü. Romanya
Ulusal Liyakat Madalyası sahibidir. Çok iyi düzeyde İngilizce bilmektedir.
FİKRİ IŞIK
BİLİM SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
Fikri Işık, 13 Eylül 1965'te Gümüşhane Babacan köyünde doğdu. Orta Doğu Teknik
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. İzmit ve
İstanbul'da özel okullarda İngilizce ve matematik öğretmenliği yaptı. Gıda sektöründe
yönetici olarak çalıştı. 20 Ekim 2001 tarihinde AK Parti Kocaeli Kurucu İl Yönetim
Kurulu Üyesi ve AR-GE’den sorumlu İl Başkan Yardımcısı olarak görev aldı. 22 Haziran
2003 tarihinde AK Parti Kocaeli İl Başkanı oldu ve bu görevi 4 yıl sürdürdü. 23. ve 24.
Dönemlerde AK Parti'den Kocaeli Milletvekili olarak seçildi. 2007-2013 yılları arasında
AK Parti Genel Merkez Teşkilat Başkanlığında Bölge Koordinatörü ve Teşkilat Başkan
Yardımcısı olarak görev yaptı. TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Başkanlığına seçildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü. ODTÜ Mezunlar Birliği Vakfı, Hereke
Eğitim ve Kültür Yardımlaşma Derneği, Kızılay,Yeşilay, Ay Işığı Yetim ve Öksüz Çocuklar
Yardımlaşma Derneği ile Kocaeli Gümüşhaneliler Vakfı'nın üyesidir. İyi düzeyde İngilizce
bilmektedir.
24
FARUK ÇELİK
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
1956 yılında Artvin-Yusufeli ilçesinde doğdu. Bursa Yüksek İslam Enstitüsü'nü bitirdi.
Yıldız Üniversitesine bağlı Kocaeli İşletme Enstitüsünde iki yıl işletme eğitimi gördü. Dört
yıl lise öğretmenliği yapan Çelik, çeşitli dallarda ticaretle meşgul oldu.
Siyasete gençlik kollarında başladı. Bursa İl Başkanlığı ve Fazilet Partisi Genel Başkan
Yardımcılığı görevlerinde bulundu.
18 Nisan 1999 yılında yapılan seçimlerde 21. dönem Bursa Milletvekili seçildi. İçişleri
Komisyonu ve Dilekçe Komisyonu üyeliklerinde bulundu.
2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucuları arasında yer alan Faruk Çelik 22.
dönem Bursa Milletvekili olarak 2. defa seçildi. 5 yıl süre ile Ak Parti Grup Başkan Vekilliği
yaptı.
23 Temmuz 2007 yılında yapılan seçimlerde 23. dönem Bursa Milletvekili olarak 3.defa
seçilen Faruk Çelik 60. Hükümette Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Devlet Bakanı
olarak görev yaptı.
12 Haziran 2011 yılında yapılan 24. Dönem Milletvekili seçimlerinde Şanlıurfa’dan
Milletvekili seçildi ve 61. Hükümette 2. kez Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak
atandı.
İDRİS GÜLLÜCE
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
İdris Güllüce, 11 Şubat 1950'de Erzurum Hasankale'de doğdu. Yıldız Teknik Üniversitesi
İnşaat Fakültesini bitirdi. Yüksek lisansını Gebze Yüksek Teknoloji Üniversitesi’nde
Yönetim Organizasyon alanında tamamladı. Libya'da mühendis ve yönetici olarak çalıştı.
Özel sektörde bir sanayi kuruluşunun hissedarı oldu ve Genel Müdürlüğü görevinde
bulundu. Kartal Belediye Meclis Üyesi, 3 Dönem Tuzla Belediye Başkanı, Üsküdar
Belediye Meclis Üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Başkanvekili olarak görev
yaptı. Yerel Yönetimlerin Sorunları ve Çözüm Önerileri adlı bir kitabı yayınlandı. 23.
Dönemde İstanbul Milletvekili seçildi. 24. Dönemde Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Başkanı oldu. Güllüce orta düzeyde İngilizce ve Arapça bilmektedir.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
DIŞİŞLERİ BAKANI
Mevlüt Çavuşoğlu, 5 Şubat 1968 Alanya’da doğdu. Çavuşoğlu 2010-2012 döneminde
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığına seçilmiş, bu göreve getirilen
ilk Türk Parlamenter olmuştur. AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan
Yardımcılığı görevinde bulunmuştur. Türkiye-Japonya ve Türkiye-ABD Parlamentolar
arası Dostluk Grubu Başkanlıklarını yürütmüştür. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. New York Long Island Üniversitesi
Ekonomi alanında yüksek lisans derecesi almıştır. 1993’te Ankara Üniversitesi Avrupa
Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde “Avrupa Birliği Uzmanlığı Programı”nı
tamamlamıştır. 1993 yılında Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde özel
öğrenci olarak doktora programına başlamıştır. 1993 – 1995 yılları arasında, kazandığı
Jean Monnet bursuyla London School of Economics (LSE)’te doktora çalışmasına devam
etmiştir. Çavuşoğlu İngilizce, Japonca ve Almanca bilmektedir.
25
NİHAT ZEYBEKÇİ
EKONOMİ BAKANI
Nihat Zeybekci, 1 Ocak 1961'de Denizli Tavas İlçesi Pınarlar beldesinde doğdu. Marmara
Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını
İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. İngiltere South
London College'de ekonomi eğitimi aldı. Özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı.
1994'te Turkuaz Tekstil'i kurdu. Denizli Platform Sözcülüğünde, Denizli Sanayi Odası
Meslek Grubu Üyeliğinde bulundu. İki dönem Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçılar
Birliği Başkanlığını yürüttü. 2004-2011 tarihleri arasında Denizli Belediye Başkanlığı ile
Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Kongresi Türkiye Heyeti Başkanlığı; 2005-2011 tarihleri
arasında Türkiye Belediyeler Birliği Başkan Vekilliği yaptı. 2009-2012 yılları arasında
Türk Dünyası Belediyeler Birliği Başkanlığı görevinde bulundu. Zeybekçi çok iyi düzeyde
İngilizce ve Almanca bilmektedir.
TANER YILDIZ
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
Taner Yıldız, 3 Nisan 1962'de Yozgat Devecipınar'da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi
Elektrik-Elektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Kayseri Elektrik
Üretim Şirketi'nin Yönetim Kurulu Üyesi, Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞ'nin Yönetim
Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü olarak görev yaptı. 22. 23. ve 24. Dönem Kayseri
Milletvekili olan Yıldız iyi düzeyde İngilizce bilmektedir.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
Akif Çağatay Kılıç, 15 Haziran 1976'da Almanya Siegen'de doğdu. Lisans Eğitimini
İngiltere deki Herfordshire Üniversitesinde "Siyaset Bilimi ve Avrupa Ekonomisi"
bölümünde tamamladı. Sabancı Holding Universal Trading Uk Şirketinde satın alma
görevlisi olarak çalıştı. 2003'te Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezinde Danışman
olarak çalıştı. Başbakan Müşaviri, Özel Kalem Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 24.
Dönemde Samsun'dan Milletvekili seçildi. Dışişleri Komisyonu Üyeliği, NATO Parlamenter
Asamblesi (NATOPA) Türk Grubu üyeliği, AK Parti Dış ilişkiler Başkan Yardımcılığı ve
Türkiye-Almanya Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanlığı görevlerini yaptı. Kılıç çok
iyi düzeyde Almanca ve İngilizce bilmektedir.
MEHDİ EKER
GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
Mehdi Eker 1956 yılında doğdu.- Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun
olan Eker İngiltere University of Aberdeen Tarım Ekonomisi Master derecesi yaparak
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü'nde Doktora yaptı. Eker Tarım Ekonomisi
Uzmanı - Lalahan Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsü Md.Yrd., İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü, Tarım Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel
Md.Yrd., Koruma ve Kontrol Genel Müdürü ve Bakanlık Müşaviri - Tarım ve Köyişleri
Bakanı görevlerinde bulundu. Eker iyi derecede İngilizce bilmektedir.
26
NURETTİN CANİKLİ
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
Nurettin Canikli, 15 Mayıs 1960'da Giresun Alucra'da doğdu. Yeminli Mali Müşavir;
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ekonomi Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını
İngiltere Sheffield Üniversitesi'nde para-banka-finansman alanında tamamladı. Maliye
Bakanlığı’nda Maliye Başmüfettişi, Gelirler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı, Genel Müdür
Yardımcısı ve İstanbul Defterdarı Vekili olarak görev üstlendi. Yeni Şafak Gazetesi’nde
ekonomik konularda köşe yazarlığı yaptı. Yeminli mali müşavirlik şirketinin ortağı olarak
faaliyette bulundu. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi oldu. 22 ve 23. Dönemde
Giresun Milletvekili seçildi. Canikli İngilizce bilmektedir. .
EFKAN ALA
İÇİŞLERİ BAKANI
21 Şubat 1965'de Erzurum’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden
1987’de mezun oldu. Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü’nde yüksek lisans
yaptı. İçişleri Bakanlığı’nda Sakarya Kaymakam Adayı, 1991-1993 yılları arasında
Trabzon ili Dernekpazarı ilçesi Kaymakamı, 1993-1995 yıllarında Ordu ili Kabataş
ilçesi Kaymakamı, 1995-1997’de Tunceli Vali Yardımcısı, 2000-2001 arasında İçişleri
Bakanlığı'nda Şube Müdürü ve İller İdaresi Daire Başkanı, 2001-2002 Turizm Bakanlığı
Turizm Eğitimi Genel Müdürü, 2003-2004 Batman Valisi, 2004-2007 Diyarbakır Valisi ve
2007-2013 arasında Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yaptı.
DR. CEVDET YILMAZ
KALKINMA BAKANI
Cevdet Yılmaz, 1 Nisan 1967'de Bingöl'de doğdu. Bürokrat; Orta Doğu Teknik
Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü birincilikle bitirdi. Yüksek lisansını ABD Denver
Üniversitesi uluslararası ilişkilerde; doktorasını Bilkent Üniversitesi siyaset bilimi ve
kamu yönetiminde tamamladı. Başbakanlık Devlet Plânlama Teşkilatı Müsteşarlığı'nda
Planlama Uzman Yardımcısı olarak göreve başladı. Planlama Uzmanlığına atandı. Devlet
Plânlama Teşkilatı AB ile İlişkiler Genel Müdürlüğü görevini yürüttü. AB Eğitim ve Gençlik
Programları Merkezi İzleme ve Yönlendirme Komitesi Üyeliği, Ulusal Ajans, ATAUM ve
Sümerhalı'da Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundu. 23. Dönem'de Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonu Üyesi ve Parlamentolar arası Birlik (PAB) Türk Grubu Başkanı
oldu. Yılmaz çok iyi düzeyde İngilizce bilmektedir.
ÖMER ÇELİK
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
15 Haziran 1968'de Adana'da doğdu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi; yüksek lisansını yine aynı üniversitede Sosyal Bilimler
Enstitüsü'nde Siyaset Bilimi alanında yaptı. 22. ve 23 ve 24'üncü dönemlerde TBMM'de
Adana Milletvekili olarak yer aldı. NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu ve TBMM
Dışişleri Komisyonu üyeliklerinde bulundu. Çelik, ayrıca, Türkiye-ABD Dostluk Grubu
Başkanlığını da yürüttü. AK Parti'nin kuruluşundan bugüne kadar Merkez Karar Yürütme
Kurulu (MKYK) üyesi olan Çelik, Mart 2010 tarihinde AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı oldu. Siyaset Bilimi, Strateji ve Dış Politika konularında uzman
olan Çelik 24 Ocak 2013 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığına getirildi. Çelik halen
Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapmaktadır.
27
MEHMET ŞİMŞEK
MALİYE BAKANI
Mehmet Şimşek, 1 Ocak 1967'de Batman Arıca'da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Yüksek lisansını İngiltere'de University of Exeter'de tamamladı.
ABD Büyükelçiliği'nde ve Deutsche Menkul Kıymetlerde kıdemli ekonomist olarak çalıştı.
Bir süre UBS Bankası Hisse Senedi Analiz Birimi'nde görev yaptıktan sonra uluslararası
finans kuruluşu Merrill Lynch'te ekonomist ve stratejist olarak çalıştı. Aynı kurumun
Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesi Makroekonomik Araştırmalar Bölüm Başkanlığı
görevini yürüttü.60. Hükümet'te Devlet Bakanlığı görevine getirildi. Şimşek, çok iyi
düzeyde İngilizce bilmektedir.
PROF. DR. NABİ AVCI
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
1953'te Bilecik'te doğdu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesini bitirdi.
Doktorasını Anadolu Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri alanında yaptı. 1974 yılında Kültür
Bakanlığı'nda memuriyete girdi. Anadolu Üniversitesi’nin kuruluşunda İletişim Bilimleri
Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği ve Başbakanlık
Müşavirliği görevlerinde bulundu. Çeşitli ulusal televizyon, dergi ve gazetelerde program
yapımcısı, köşe yazarı ve genel yayın danışmanı olarak çalıştı. 2000 yılında İstanbul
Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde profesör oldu. 2003'te Başbakan Baş müşavirliği
görevine getirildi. TÜBİTAK Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu Üyeliği ve UNESCO Türkiye Milli
Komisyonu Başkanlığı yaptı. Telif ve tercüme olarak çok sayıda kitabı bulunmaktadır.
24. Dönemde TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı oldu. 25
Ocak 2013’te 61. Hükümette Milli Eğitim Bakanlığı görevine atandı. Avcı, çok iyi düzeyde
İngilizce, orta düzeyde Almanca bilmektedir.
İSMET YILMAZ
MİLLİ SAVUNMA BAKANI
1961 yılında Sivas’ın Gürün ilçesinde doğdu. Gürün Cumhuriyet İlkokulu ve Gürün
Ortaokulu’nda öğrenim gördükten sonra İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdi. İstanbul
Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi (Denizcilik Yüksek Okulu) Makine Bölümü’nden
1982 yılında; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1987 yılında mezun oldu.
İsveç Dünya Denizcilik Üniversitesi’nde “Gemi İşletmeleri Teknik Yönetimi” alanında ve
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalında iki ayrı
Yüksek Lisans yaptı. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk alanında
Doktorasını tamamladı. Kamuda ve özel sektörde yaklaşık 20 yıl mühendis ve müşavir
avukat olarak hizmet verdikten sonra 31.12.2002 tarihinde Denizcilik Müsteşarı olarak
atandı. Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 114. maddesi uyarınca bağımsız olarak 08.05.2007 tarihinde
Ulaştırma Bakanı oldu. 01.11.2007 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı
görevine atandı. Evli ve üç çocuk babası olan Yılmaz, iyi derecede İngilizce bilmektedir.
28
PROF. DR. VEYSEL EROĞLU
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
Veysel Eroğlu, 18 Ağustos 1948'de Afyonkarahisar Şuhut'ta doğdu. İstanbul Teknik
Üniversitesi İnşaat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü
bitirdi. Doktorasını İTÜ'de tamamladı. Hollanda Delft'de araştırmalar yaptı. 1984'de
doçent, 1991'de profesör oldu. İTÜ İnşaat Fakültesi Yönetim Kurulu Üyeliği, Çevre
Mühendisliği Bölümü Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanlığı, İSKİ Genel Müdürlüğü,
İSTAÇ, KİPTAŞ, BİMTAŞ, HAMİDİYE, İSFALT AŞ, İstanbul Ağaç ve Peyzaj AŞ'de Yönetim
Kurulu Başkanlığı, İGDAŞ'da Yönetim Kurulu Üyeliği ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
yaptı. BEDAŞ, AYEDAŞ, TEMSAN Yönetim Kurulu Üyeliklerinde bulundu. Su Vakfı
kurucusu ve mütevelli heyet üyesi olup, Dünya Su Konseyi guvernörüdür. 45'i yabancı
dilde olmak üzere 350'nin üzerinde kitap, ilmi makale, tebliğ ve mesleki teknik raporları
yayınlandı. 23. Dönem Afyonkarahisar Milletvekili. 60. Hükümet'te Çevre ve Orman
Bakanlığı görevini üstlendi. Eroğlu iyi düzeyde İngilizce bilmektedir.
DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU
SAĞLIK BAKANI
9 Ocak 1955'te Batı Trakya Gümülcine'de doğdu. 1982 yılında İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Batı Trakya’ya döndü. Genç bir
doktor olarak ideallerini gerçekleştirmenin ancak ata vatanında mümkün olduğunu
düşündüğünden 1983 yılında Meriç Nehri’ni aşarak Türkiye’ye iltica etti.1983-1986
yılları arasında İstanbul Haseki Hastanesi’nde İç Hastalıkları ihtisasını tamamladı.
1986 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu. 1992 yılında Refah Partisi’nde aktif
siyasete katıldı. AK Parti’nin kuruluş çalışmalarında bulundu ve İstanbul Kurucu İl
Yönetim Kurulu Üyesi oldu. 2002 - 2007 yılları arasında AK Parti İstanbul İl Başkanı
olarak görev yaptı. 2007 Genel Seçimlerinde İstanbul, 2011 Genel Seçimlerinde Edirne
ilimizden milletvekili seçilen Müezzinoğlu, 61. Hükümette Sağlık Bakanlığı görevine
getirildi. Avcılar Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ve Batı Trakya Eğitim Kültür Vakfı ve
Balkan Medeniyeti Derneğinin Kurucu Üyesi, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneğinin
Üyesidir. Müezzinoğlu orta düzeyde Yunanca, İngilizce ve Arapça bilmektedir.
LÜTFİ ELVAN
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI
Lütfi Elvan, 12 Mart 1962'de Karaman Ermenek'te doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi
Maden Fakültesi'ni bitirdi. İngiltere'de Leeds Üniversitesi’nde maden ve yöneylem
araştırması alanında, ABD'de Delaware Üniversitesi’nde ekonomi dalında yüksek
lisanslarını yaptı. Etibank'ta yüksek mühendis olarak göreve başladı. DPT'de planlama
uzman yardımcısı, uzmanı, Kalkınmada Öncelikli Yöreler Daire Başkanlığı ve Müsteşar
Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Ayrıca, OECD Kırsal Kalkınma Grubu Başkan
Yardımcılığı, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı ve AB
Müzakere İzleme ve Yönlendirme Komitesi Üyesi olarak görev yaptı. 23. Dönemde
Karaman Milletvekili seçildi. 23. Dönemde Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu
Eşbaşkanlığı, Türkiye Macaristan Dostluk Grubu Başkanlığı ve Güneydoğu Avrupa İşbirliği
Süreci Türkiye Temsilciliği görevlerinde bulundu. 24. Dönemde Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı oldu. Elvan çok iyi düzeyde İngilizce bilmektedir.
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık web sitesi / www.basbakanlik.gov.tr
29
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
DOSYA
30
Yeni Türkiye’nin İmarında
Mimari
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun
kurduğu 62. T.C. Hükümeti, “Yeni
Türkiye” mesajıyla işbaşı yapmıştır.
Yeni Türkiye yaklaşımında,
vatandaşlara çağdaş, medeni ve
müreffeh yaşam mesajı vardır.
Yeni Türkiye mesajı kentlerin
geleceği için de daha modern,
sağlıklı ve yaşanabilir bir arayışın
işareti niteliğindedir. Hiç kuşku
yok ki, hayallerini önce kağıtlara
çizen, sonra da insan yaşamının
ayrılmaz bir parçası haline
getiren mimarlarımız da Yeni
Türkiye’nin oluşumunda etkin bir rol
üstleneceklerdir.
Türkiye büyürken tüm coğrafyasında
medeniyeti inşa edecektir.
Ülkemizin tüm illeri kaliteli yollar
ile birbirine bağlanacaktır. Köprüler
inşa edilecektir. Demir yolarında dev
yatırımlar hızla tamamlanacaktır.
Şehir içi ulaşımında mesafeler raylı
sistemler ile kısalacaktır.
Havayolu taşımacılığında Dünyanın
ulaşım merkezi Türkiye olacaktır.
Limanlar inşa edilecektir.
Enerjide boşa harcanan kapasitemiz
kalmayacak, doğal kaynaklarımız
hızla hizmete sokulacaktır.
Türkiye kentlerini yeniden inşa
etmeye başlamış olup, birbiri ardına
üretilen dev projeler de hızla hayata
geçmektedir.
Kentsel dönüşümle, yapı stokumuzun
yenilenmesi sağlanırken her türlü
afete karşı dayanıklı yaşam alanları
geliştirilecektir.
Daha güvenli, daha kaliteli, sosyal
donatıları ile yaşam alanları
Türkiye’nin dört bir yanında
üretilmektedir.
Yapıların üretimde kalite, güvenilirlik
ile birlikte estetik de ön plana
çıkmaya başlamıştır.
Zira mimari kalite kentsel çevrenin
en önemli öğelerinden birisini
oluşturmaktadır.
Dergimizin bu sayısında yeni
Türkiye’yi yeni kentlerin en önemli
unsuru olan mimari ile anlatmak
istedik.
Çünkü Türkiye değişim ile gelişirken,
tarihinden kültüründen ve yaşam
çevresini bu süreçten ayrı tutamaz.
Mimarlığın zenginliği kentsel ve
kırsal çevrenin yapısal ögelerinden
birini oluşturur.
Mimarlarımız eserlerinde sanat
ve teknoloji unsurunu da göz ardı
etmemelidir.
Yetişmiş mimarlarımız uluslararası
alanda özgün eserleri ile ülkemizi
başarı ile temsil etmektedirler.
Geleceğe miras bırakacağımız
şehirlerimizin bütün planlamalarının
merkezinde insan olmalıdır.
Son dönemde mimarlık alanında
düzenlenen yarışmalar da yapıların
niteliğine önemli katkı sağlamaktadır.
Yarışmaların sayısı ve yarışma türleri
çoğalmalı ki daha nitelikli ve derinliği
olan mimarlık ortamına katkı
sağlanabilsin.
Şehirlerimizin tasarlanmasında
fonksiyonel, kültürel ve sanatsal ve
tarihi dokusuna yönelik değerlerinin
bir arada olması gerekmektedir.
Şehirlerimiz sosyal donatı ve yaşam
alanları ile inşa edilmelidir.
Tüm bu konularda mimarlar baş rol
alacaktır.
Ülkemizde mühendislik alt yapısı
olduğu kadar ciddi bir mimarlık alt
yapısı da mevcuttur.
Dergimizin bu sayısının da konusunu
sektörümüzün en önemli yapı
taşlarından birisi olan mimariye yer
verdik.
Teknolojiyi, sanatı, estetiği ön
planda tutan yazılarımızı keyifle
okuyacağınızı umuyoruz.
31
31
DOSYA
İdris GÜLLÜCE
Türkiye Cumhuriyeti
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Yapı
müteahhitliğinin,
teknik ve mali
yeterliliği haiz
olanların faaliyet
gösterecekleri
bir sektör haline
getirilmesi
hedeflenmektedir.
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
İnsan Olgusu
Kentsel Tasarımın
Başlangıç Noktasıdır
Bilindiği üzere; inşaat sektörü için
önemli kurumsal yeniliklerden
biri de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın kurulmuş olmasıdır.
Bakanlığımızın temel görevleri
arasında; yerleşmeye, çevreye
ve yapılaşmaya dair imar, plan,
çevre, yapı ve yapım mevzuatını
hazırlamak, uygulamaları izlemek
ve denetlemek, Bakanlığın görev
alanı ile ilgili mesleki hizmetlerin
norm ve standartlarını hazırlamak,
geliştirmek, uygulanmasını
sağlamak ve ilgililerin kayıtlarını
tutmak yer almaktadır.
Uygulamalar:
Müteahhitlik Karnesi
Mülga Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı döneminde özellikle
2886 sayılı İhale Kanunu
çerçevesinde müteahhitlik karnesi
düzenlenmekte idi. 4734 sayılı
32
Kamu İhale Kanunu ile birlikte
ihalelerde iş bitirme belgelerinin
esas alınmaya başlanmasına
paralel olarak müteahhitlik
karnesi talebi de azalmıştır. 2886
sayılı İhale Kanunu kapsamındaki
bitmeyen işlerde, 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu’na tabi olmayan
işlerde, kat karşılığı yapılan
belediye ihalelerinde ve özel yapı
kooperatiflerinin işlerinde Yurt
içi Müteahhitlik Karnesi halen
geçerliliğini sürdürmektedir.
Halen “Yapı Tesis ve Onarım İşleri
İhalelerine Katılma Yönetmeliği”
ne göre C, H, B, G, D, A (A veya
Her miktar (Sınırsız) olmak
üzere, 6 grupta; “Müteahhitlik
Karnesi” düzenlenmektedir. Diğer
bir uygulama ile “Yapı Tesis,
Bakım, Onarım İşleri”, “Sınai ve
Teknolojik İmalat, Tesisat ve
Montaj İşleri”, “İşletme, Yönetim,
Bakım ve İdame İşleri”, “Proje
Mühendislik, Müşavirlik İşleri”
Kentsel
planlamalarda
bütün planlama
çalışmalarında,
sosyologlar,
ekonomistler,
mühendisler,
mimarlar,
plancılar ve peyzaj
mimarları gibi farklı
disiplinlerin birlikte
çalışması gerekiyor.
olmak üzere, dört grupta Yurt dışı
Müteahhitlik Belgesi verilmektedir.
Bu belge firmaların yurt dışına işçi
götürmeleri işlemlerinde Türkiye İş
Kurumu (İŞKUR) tarafından, yurt
dışı kredi işlemlerinde ise Türkiye
İhracat Kredi Bankası A.Ş./Türk
Eximbank tarafından zorunlu evrak
olarak istenilmektedir. Ayrıca, bazı
ülkelerde ihaleye kabul aşamasında
talep edilmektedir.
Bakanlığımızın kurulduğu
04.07.2011 tarihinden 10.10.2014
tarihine kadar ülkemizde iş yapan
gerçek ve tüzel kişilere 497 adet
müteahhitlik karnesi, 193 adet yurt
dışı müteahhitlik belgesi ve 296
adet yurt dışı geçici müteahhitlik
belgesi verilmiştir.
Yetki Belgeli Müteahhit ve
Sertifikalı Usta Uygulaması
Ülkemizde, inşa edilen yapıların
yaklaşık %95’inin özel sektör
tarafından üretildiği gerçeğinden
hareketle belgelendirme ve
kayıt altına alma konusuna
Bakanlığımızca önem verilmekte
ve yetkinliğin sağlanmasına yönelik
düzenlemeler yapılmıştır. Bu alanda
Bakanlığımızın 2012 yılı itibarıyla
uygulamaya koyduğu önemli bir
düzenleme de Yapı Müteahhitlerinin
Kayıtları İle Şantiye Şefleri ve
Yetki Belgeli Ustalar Hakkında
Yönetmelik’tir.
Bu düzenleme ile ruhsata tabi
inşaat yapan yapı müteahhitlerinin
tescili, yetki belgeli ustaların
çalıştırılması, yapı müteahhitlerinin,
şantiye şeflerinin ve yapı ustalarının
kayıt altına alınması, takibi ve
denetlenmesi sağlanmıştır.
Yapı müteahhitliğinin, teknik ve mali
yeterliliği haiz olanların faaliyet
gösterecekleri bir sektör haline
getirilmesi hedeflenmektedir.
01 Ocak 2012 tarihinden itibaren
yapı ruhsatına tâbi bütün
yapıların bir yapı müteahhidinin
sorumluluğu altında inşa edilmesi
ve her müteahhidin “Yetki Belgesi
Numarası” alması zorunlu
kılınmıştır. Bu çerçevede, Yetki
Belgesi Numarası uygulamasına
başlanılmıştır. Bu uygulama
ile müteahhitlik sisteminin
düzenlenmesinin yanı sıra
sektördeki kayıt dışılığın önlenmesi
de amaçlanmaktadır. İmar
Kanunu’nun 42’inci maddesinden
temel alınarak, yapım işinin ruhsata
ve ruhsat eki etüt ve projelere
aykırı olarak gerçekleştirilmesi
ve verilen süre içinde aykırılığın
giderilmemesi hâlinde 5 (beş)
yıl, ruhsat eki etüt ve projelere
aykırı olarak gerçekleştirilen
imalâtın can ve mal güvenliğini
tehdit etmesi hâlinde 10 (on)
yıl, Bakanlıkça olumsuz kayıt
değerlendirmesi yapılan hallerde
1 (bir) yıl süreyle yetki belgesi
numaralarının Bakanlıkça iptal
edileceği Yönetmelikte hüküm altına
alınmıştır.
33
Hizmetin, alanında ihtisaslaşmış
meslek mensupları tarafından
yürütülmesi gerekliliği; meslek
aktörlerinin ehliyet ve yeterlik
yönünden sertifikasyonu
konusunda İmar Kanunu’nda
yapılan düzenlemeler ile önemli bir
adım atılmış ve inşaat ve tesisat
işlerinde yetki belgesi olmayan
usta çalıştırılması 01 Ocak 2012
tarihinden itibaren engellenmiştir.
İlgili mevzuat uyarınca 2017 yılından
itibaren geçici belgelerin kalıcı
belgeye dönüştürülmesi zorunlu
olup, bu konuda ilgili kurum ve
kuruluşlarla birlikte çalışmalar
sürdürülmektedir. Ayrıca, Mesleki
Yeterlilik Kurumu (MYK) ile birlikte
meslek standartlarının oluşumuna
ve belgeleme çalışmalarına
34
destek verilmektedir. İllerinde
çeşitli kurum veya kuruluşlarca
düzenlenen ustalara yönelik eğitim
faaliyetlerine Çevre ve Şehircilik
İl Müdürlüklerimizce de destek
sağlanmaktadır.
Yapı Müteahhitliği Bilişim Sistemi
(YAMBİS)
Yine belirtilen yönetmelik
kapsamında “Yapı Müteahhitliği
Bilişim Sistemi (YAMBİS) Projesi”
geliştirilmiştir. YAMBİS projesi
kapsamında tesis edilen Müteahhit
ve Müellif Bilgi Sistemi (MÜBİS)
ile Bakanlığımız sorumluluğunda
olan yapı müteahhitleri, yurt içi
müteahhitler, plan müellifleri
ve yurtdışı müteahhitlerine dair
belgelendirme iş ve işlemlerinin
takibi elektronik ortamda
gerçekleştirilmeye başlanmıştır.
Bakanlığımızın kuruluşundan
04.07.2011 tarihinden 10.10.2014
tarihine kadar, 286.864 adet gerçek
ve tüzel kişilere Yapı Müteahhitliği
Yetki Belgesi Numarası ve 433.984
adet gerçek kişilere Geçici Ustalık
Yetki Belgesi Numarası verilmiştir.
Yapı Malzemelerinde
Güvenliğin Artırılması
Kaliteli yapı için kaliteli ve standarda
uygun yapı malzemeleri en önemli
bileşendir.
piyasa gözetimi ve denetimi
uygulamaları 81 İlimizde hâlihazırda
devam etmektedir. Hedefimiz, PGD
faaliyetlerini yıllık 10.000 e çıkartmak
böylece yapı malzemelerinin
güvenli olarak yapılarda
kullanılmasında etkin rol oynamaktır.
Halihazırda Bakanlığımızca tüm
yapı malzemelerine yönelik
gerçekleştirilen PGD faaliyetlerinin
yaklaşık %35’ini, en önemli yapı
malzemelerinden olan hazır beton
denetimleri oluşturmaktadır.
Bakanlığımızca hazır beton ürününe
yönelik yapılmakta olan denetim
faaliyetlerinin sektördeki gelişmelere
ve günümüz koşullarına uygun olarak
yapılabilmesi amacıyla 2014/22 sayılı
Genelge yayımlanmıştır
Yapı malzemelerinde bulunması
gereken asgari özellikler ve
malzemelere CE işaretinin
iliştirilmesine ilişkin kuralları
oluşturarak, yapı malzemelerinin
piyasaya arz edilmesi ve piyasada
bulundurulması ile ilgili usul ve
esaslar belirlenmiştir.
Yapı malzemesi sektörü için
Bakanlığımızın yanı sıra imalatçıların
ve bunları denetleyerek belgelendiren
Bakanlığımızca yetkilendirilmiş
olan “Onaylanmış Kuruluşlar”ın da
rol aldığı bir denetim mekanizması
kurulmuştur.
Bakanlığımız Yapı Malzemeleri
Yönetmeliği kapsamındaki ürünlerin
piyasa gözetim ve denetiminde (PGD)
tek yetkili otoritedir. Bakanlığımızın
Söz konusu genelgede açıklanan
prosedüre göre, ülke çapında tüm
hazır beton santrallerinin üretmiş
oldukları hazır betonun daha sıkı ve
düzenli denetlenmesi sağlanırken,
farklı şantiyeler bazında denetleme
yapılacaktır. Bu şekilde daha önceki
16.11.2012 tarihli ve 1619 sayılı
Genelge’ye göre beton santralinden
numune alınması uygulamasına
son verilirken hazır beton firmaları
bir haftalık üretimleri bazında
denetlenecektir. Uygunsuzluk veya
güvensizlik durumunda, idari para
cezasının yanı sıra ürünün piyasa
arzının yasaklanması dahil, bir dizi
yaptırım uygulanabilmektedir.
Bakanlığın mimarlardan beklentileri
Kentsel dönüşüm, bozulma ve
çökme olan kentsel alanın ekonomik,
toplumsal, fiziksel ve çevresel
koşullarının kapsamlı ve bütünleşik
yaklaşımlarla iyileştirilmesine
yönelik olarak uygulanan strateji ve
eylemlerin bütününü ifade ediyor.
Dönüşüm, faaliyet alanı ve doğası
gereği, mevcut şehrin yapısına ve
burada yaşayan insanların fiziksel,
sosyal ve ekonomik geleceği
üzerine ve buna bağlı olarak da
Bakanlık 04 Temmuz
2011’den 10 Ekim
2014 tarihine kadar,
286.864 adet gerçek
ve tüzel kişilere Yapı
Müteahhitliği Yetki
Belgesi Numarası
ve 433.984 adet
gerçek kişilere
Geçici Ustalık Yetki
Belgesi Numarası
verdi.
kentin bütün geleneklerine etki
ediyor. Bu nedenle, bütün planlama
çalışmalarında, sosyologlar,
ekonomistler, mühendisler, mimarlar,
plancılar ve peyzaj mimarları gibi
farklı disiplinlerin birlikte çalışması
gerekiyor.
Fiziki çevrenin tasarlanması
sanatı olan mimarlık, sosyal
ve kentsel dokuyu oluşturan
omurganın temelidir. Yaşamsal
fonksiyonların sürdürülebilmesi
için gerekli mekanların işlevsel ve
estetik çözümlerle tasarlanması
mimarinin temelini oluşturur.
Geçmişten günümüze mimari
tasarımın kullanışlılık, sağlamlık ve
güzellik unsurlarını bir bütün olarak
barındırması hedeflenmektedir.
Bakanlık olarak, kentleri tasarlarken
yaşamsal kurgunun temelini
oluşturan insan faktörünü başlangıç
noktamız olarak kabul ediyoruz.
Bu doğrultuda, yaşam alanlarını
üretirken bölge halkının kültürel
değer ve alışkanlıklarını baz alarak
hareket ediyoruz. Kentsel tasarım ve
dönüşüm projelerimizde planlama,
çevre tasarımı ve inşaat mühendisliği
ile bütün, yaşayan mekanlar üretmeyi
hedefliyoruz.
35
DOSYA
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Zeki ERGEZEN
58. ve 59. Hükümet
Bayındırlık ve İskan Bakanı
Rant Anlayışıyla Şehirler
Yaz - Boz Tahtası
Olmamalı
Geleceğe
aktarılmasını
düşündüğümüz
şehirlerimizin bütün
planlamalarının
merkezinde ‘insan’
olmalıdır.
36
Şehirlerimizin gelecek nesillere
aktarımı için; mevcut halin
korunması ve yeni yapılaşmanın
şehrin kültür ve etnik yapısı
dikkate alınarak planlanmalıdır.
Şehirlerimizin yapıları bir dönemin
kültürünü, yaşam tarzını, mimari
ve sanatsal özelliklerini yansıtıyor
ise mutlaka korunmalıdır. Yıkılmaya
tahrip olmaya yüz tutmuş ise elden
geçirilmelidir. Rant anlayışına
feda edilmemeli, şehirlerimiz
yaz-boz tahtası olmamalı. Örneğin
Bahçelievler, Ankara Kalesi ve
çevresi, Saraçoğlu Mahallesi bu
anlayış ile geleceğe taşınmalıdır.
Şehirler canlı birer organizmadır
ve geliştirilerek geleceğe
taşınmalıdır. Şehirlerin sağlıklı
bir biçimde büyümesi ve mevcut
yapısal varlığını sürdürebilmesi
merkezi yönetim, yerel yönetim
ve özel sektörün ortak paydası ile
olur. Dokusu ve mimarisi korunan
şehirler merkezi hükümetin gücünü,
yerel yönetimin bulunduğu topluma
olan saygısını gösterir.
İmar planı yetkisi önce yerel
yönetimlere verildi, son zamanlarda
merkezi hükümet müdahaleci
olmaya başladı. Her iki durum da iç
açıcı değil. İmar planlarının esasları
kanun ile güvence altına alınmalıdır.
Örneğin yoğunluklar, tahsisler v.s.
İstanbul ve benzeri yerlerin silueti
kaybolur yani tarihi görüntü ve doku
kaybolur.
Sosyo-ekonomik yapıyı
sürdürebilirlik anlayışı, yönetimsel
amaç için ülke mekânsal strateji
planı, çevre düzeni planları, kent
planları, koruma amaçlı imar planları
ve özellikle kentsel tasarım proje
ve rehberleri oluşturularak gelecek
nesillere aktarımı mümkündür.
Geleceğe aktarılmasını
düşündüğümüz şehirlerimizin bütün
planlamalarının merkezinde insan
olmalıdır. Merkezine insanı değil de
rant anlayışını koyan planlamalarda
yaşam, ulaşım, sosyal yapılar (okul,
camii, sağlık tesisleri, kültür evler,
yeşil alanlar, otoparkları v.s.) ikinci
plana atıldığını günlük hayatımızda
görmekteyiz. Bu anlayışla yönetilen
şehirlerin yaşayışlarında gerginlik
adeta hayatın bir parçası olmuştur.
En az 4000 yıllık İstanbul şehri ile
200 yıllık New York şehirlerini ele
aldığımızda biri eski dünyanın biri
de yeni dünyanın gözde şehirleridir.
20. yüzyılın başında bu şehirlerdeki
yapılaşmalar insan odaklı olmaktan
çıkmaya başlamış, yüzyılın sonuna
doğru tam bir rant merkezleri
olmuştur. Tüm insanların cazibe
merkezi olan bu şehirler maalesef
insani yaşamı zorlaştıracak hale
gelmiştir.
İstanbul bizim için en büyük
laboratuvar; 1999 Depreminden
sonra tespit edilen 540 toplanma yeri
vardı, şu anda bu sayı 240’a düştü,
çünkü durmadan iskâna açılıyor.
Toplanacak yerler azalıyor. Olası bir
depremde toplanılacak yer kalmıyor.
Ana caddeler, yollar değişmiyor
ama bina yoğunluğu artıyor. Bu
durumda trafik başta olmak üzere bu
yoğunluğu alt yapıyı kaldırmıyor.
Şehirlerin ve eserlerin miras
olabilmesi için fonksiyonel, kültürel
ve sanatsal değerlerinin olması
gerekir.
37
Şehirlerimizin gelecek kuşaklara
miras olarak bırakılması için rant
anlayışından ve gösterişten uzak bir
yapılaşmaya ihtiyaç vardır. TBMM
lojmanlarını koruyabildik mi? Rant
anlayışı bu yapılaşmayı yok etti.
Başka bir yapılaşma meydana geldi.
Bu örnekten yola çıkarak, yukarıda
belirttiğimiz gibi kentlerimiz rant
anlayışına kurban edilerek yaz
boz tahtası olmamalıdır. Ayrıca
yapılaşmanın miras özelliğini
koruması için, o yapılaşmanın
yüreklerde saygınlığının olması
gerekir. Selçuklunun ve Osmanlının
bıraktığı miraslar gibi.
Türkiye’nin bu konuda zihniyet
değişikliğine ihtiyacı var. Beton
yığınları ile yükselen binaların
heybetiyle şehirleri yaşanmaz
hale getirdik. Kapitalist anlayış ile
sosyalist anlayış uygulamalarını
taklit ettiğimiz için milletimizi
38
şehircilikte de memnun edemiyoruz.
Kendimize özgü bir anlayış ile
şehirlerimizi, binalarımızı ele
almalıyız.
Kentlerin Çağdaş Bakışla
Tasarlanması
Günümüzde kentlerimizi maalesef
ihtiyaçlar yerine ticari rantlar
şekillendirmektedir. Kentlerimizi
çağdaş bir tasarımla
şekillendirmek
ve daha yaşanılır
kılmak için öncelikle
anlayışın değişmesi
gerekmektedir. Ticari
rantların tasarımları
etkilemesi yerine
tasarımların ve doğru
şehircilik anlayışının
rantı yönlendirdiği
şehircilik anlayışı ile
başlayabiliriz çağdaş
kent tasarımına.
Kentlerimiz tasarlanır
iken önceliklerimiz
önemlidir. Bu, hiçbir
zaman değişmez.
Tasarlanan kent
insanın mutluluğuna
katkıda bulunmalıdır.
İhtiyaçlar dikkate
alınmadan 10
yıl - 20 yıl sonrası
düşünülmeden
yapılan planlamaların
getirdiği sıkıntıları
en basitinden günlük
hayatımızdaki trafik
ve araç parklarında
yaşıyoruz. Çağımızdaki
şehirleşmede hangi
sıkıntılar var onlara bakmak gerekir.
Örneğin on yıl önceki caddeler,
bugün o semt için yetersiz ise
planlamamızın ufkunda bir eksiklik
vardır. Mevcut kentlerde zaman
zaman yüksek yoğunluklu binalar
yapılır iken caddeler, sokaklar, yeşil
alanlar ve diğer umumi ihtiyaçlar
için ayrılan yerler sabit kalıyor.
Bu anlayış orda yaşayan insanları
devamlı sıkıntıya sokuyor.
Beton yığınları
ile yükselen
binaların
heybetiyle
şehirleri
yaşanmaz
hale getirdik.
Nitelikli kentsel tasarım projelerinin elde
edilme yöntemleri ile nitelikli kentsel
yaşam çevrelerinin oluşturulabilmesi
için kentsel mekân ve yapı projelerinin
elde edilmesi; katılımcı proje geliştirme
süreçleri gibi mekanizmaların
uygulanması, bu amaçla merkezi ve
yerel yönetimlerin, meslek odaları,
üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları
ile işbirliği yaparak araştırma ve
geliştirme çalışmaları yapılmalıdır.
özen ile yaşatıldığı yatay yapılanmalarla;
mahalle kültürü, oluşturulmalıdır.
Kentlerin özgün mimari, doku ve
mekânsal özellikleri, var olan kent
kimliğinin tespit edilmesi, yeni gelişen
alanların kimliğinin geliştirilmesi
için kentsel tasarım projeleri önem
taşımaktadır.
Tasarımların projelendirilmesi
aşamasında dikkat edilmesi gereken bir
başka husus da kentlerin büyümesinde
kontrol edilebilirlik ve bu bağlamda
kentin kendini yenilemesi ön planda
tutulmalıdır.
Mimari mirasın gelecek kuşaklara
aktarılmasında mimarların rolü
büyüktür. Mimarlık günlük hayatın
bütün ihtiyaçlarını karşılayan projelerin
vazgeçilmez bir parçasıdır. Mimarlık aynı
zamanda değerler ve kültür olgusudur.
Bu cümleden olarak; mimari miras iki
şekilde gelecek kuşaklara aktarılır. İshak
Paşa Sarayı, Süleymaniye, Sultan Ahmet,
Selimiye, Sivas Divriği Camisi gibi
eserlerin mimarlar tarafından şaheser
olarak yapılması, o eserleri günümüze
taşımıştır.
Çağdaş tasarımda öncelik ile şehrin
dokusu yanında tarihi, etnik, kültürel v.b.
konuları içeren ciddi bir rehber çalışma
ve bellek oluşturularak yapılmalıdır.
Toplumun en ufak yapısı aile olgunsunun
İkincisi yeni yapılan eserlerde mimari
mirasın dikkate alınması gerekir.
Örneğin Mardin ilimizde yapacağımız
projelerde, Mardin’in tarihi dokusunu,
taş yapısını, iklim durumunu, inanç
Şehirlerimizi tasarlarken yeşil bina,
araziye uygun tasarım, iklime duyarlı
yönlenme, gün ışığı, güneşlenme,
rüzgârlanma, bakış, gri su, yağmur
suyu gibi detayların göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
Mirasın gelecek kuşaklara aktarılması
39
ve yaşam tarzını dikkate alarak
projelendirdiğiniz takdirde
mimari mirası geleceğe taşımış
olursunuz. Ayrıca, mevcut yapıların
korunmasına gerekli önemin
verilmesi, bu mirasın gelecek
kuşaklara taşınmasını pekiştirecektir.
Mimari mirasın korunması,
gelecek kuşaklara aktarılması
bir ideal meselesi ve geçmişine
saygıdır. Ayrıca, gelecek kuşakları
faydalandırmaktır. Bu idealler
devlet ve hükümetler desteği ile
mümkündür.
Kişilerin yeteneklerini hayata
geçirmedeki en önemli husus
arkalarında hissettikleri güçtür.
Mimar Sinan ne kadar yetenekli
olursa olsun arkasında Osmanlı
Devleti'nin gücünü görmeseydi bunca
eseri hayata geçirebilir miydi?
Kısacası, mimari mirasın gelecek
kuşaklara aktarılması mimarların
ortaya koyduğu şaheserlerle
mümkündür. Bir diğeri de
yapacakları projelerde geçmişin
mimari mirasını dikkate alarak
40
ortaya koyacakları çalışmalardır. Her
iki halde de devlet ve hükümetlerin
destekleri ve politikaları çok
önemlidir. Bu sayede, Hacı Bayram ve
Hamamönü semt planlarının mimari
miras değerleri canlı tutuluyor.
Kuzey Ankara Girişi Kentsel
Dönüşüm Projesi
Elbette görev alanı içinde her konuda
olduğu gibi mimari özelliklere
haiz yapıların inşa edilmesinde
de katkılarımız fazlası ile oldu.
Bilindiği gibi, bizim dönemimizde
bakanlığımız Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı değil idi. Bakanlığımızın
ismi Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
idi. Bakanlığımızın birinci önceliği
karayolları ve acil eylem planındaki
bölünmüş yollar idi. Ayrıca, kamuya
ait binaların yapımı afet işleri ve afet
konutları ülkenin tapu ve kadastrosu,
İller Bankası’nın görev alanları ile
teknik araştırma genel müdürlüğü
ve toplu konut hizmetlerini
yürütmekteydik.
Ülkemizdeki gelişi güzel yerleşim ve
kentleşmeler, afet sorunları yapıların
depremlere dayanıksız oluşu kırsal
kesimdeki deprem konutlarının
ihtiyaçlara cevap vermemesi ve
yıllardır uygulanan tip projelerden
doğan sorunlar Bakanlığı harekete
geçirdi.
Bu anlamda, özellikli projelere
gerekli katkılar birikimlerim
dâhilinde sağlanırken, (Anayasa
Mahkemesi Binası gibi) diğer
projelerin de serbest mimarlık
ofisleri tarafından geniş katılımlı
olarak yapılmasına gerekli önem
verildi. Şehirlerde ve kırsal kesimde
şartlar ve ihtiyaçlara uygun projeler
üretildi. Gerekli çalışmalar yapıldı. Bu
çalışmaların en önemlilerinden biri
Deprem Şurasıdır.
Bayındırlık ve İskân Bakanı olarak,
yukarda kısaca ifade edilen anlayış
içerisinde 29 Eylül -01 Ekim 2004
tarihleri arasında İstanbul’da çeşitli
üniversite, kamu kuruluşu ve sivil
toplum örgütleri temsilcilerinden
oluşan 357 kişinin katılımı ile
Deprem Şurası düzenlenmiştir.
arasından geçiliyordu. Sonuçta bir
başkente giriyorsunuz. Bu beni
çok rahatsız ediyordu. Yabancıların
Türkiye’ye yakışmayan çarpık
yapılaşma yerine, bugünkü
görüntü ile girmeleri gerekiyordu.
Bir milletvekili olarak Meclis’e
girdiğimden beri tasarladığım
projenin hayata geçirilmesinden
dolayı çok mutluyum.
Şura sonucu ülkemiz genelinde
bütüncül bir anlayış ile yerleşme
ve yapılaşma süreçlerinin
düzenlenmesi imar ve yapı sistemini
yeniden ele alınmasını içerecek
şekilde kurumsal yapılanmada
mevzuat düzenlenmesine kadar
olan hususların hayata geçirilmesi
ve bunun için kamu kurum ve
kuruluşları ile çeşitli meslek grupları
arasındaki işbirliğinin en üst
seviyeye çıkarılması hedeflenmiştir.
Bu bağlamda imar, kat mülkiyeti,
kamulaştırma, kentsel dönüşüm ve
birçok konuda deprem yönetmenliği
dâhil yapılan bütün düzenlemeler
Deprem Şurası sonuçları olarak
mastır planı kapsamında yapılan
yasal düzenlemeler olmuştur.
Türkiye’nin bir ilki olan Deprem
Şurası bugün ve gelecekte
yararlanılacak çok önemli bir
çalışmadır. Mevcut yapıların
incelenmesi ve kentsel dönüşüm
bu kararlar ile başlamıştır. Şura
kararları yerleşme ve yapılaşma
ile ilgili bütün kurumların ve özel
sektörün el kitabı niteliğindedir.
Bu kapsamda; Kuzey Ankara
Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi
Bakanlığımın bir projesidir. Bu proje
daha önceleri Sayın Necmettin
Erbakan’ın Başbakanlığı döneminde
gündeme getirilmişti. Çok olumlu
karşılanmıştı. 54. Hükümetin ömrü
çok kısa olunca bu projeyi hayata
geçirecek kanuni düzenlemeyi
yapamamış idik. Takdiri ilahi
2002 yılında 58. Hükümette Bakan
olunca şu anda devam eden Ankara
Kuzey Kentsel Dönüşüm Projesinin
çalışmaları şahsımın başkanlığında
bir heyet ile hummalı bir çalışma
sonucu gerçekleşmişti. O zaman
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin
kaynak imkânları yetersiz olunca,
Bakanlığıma bağlı olan TOKİ’yi
projeye dâhil ettim. Bunun Sayın
Başbakanım ile ( Şimdiki Sayın
Cumhurbaşkanımız ile) konuşarak ve
onayını alarak gerçekleştirdim.
Çünkü, yıllardır Esenboğa
Havaalanı’ndan Ankara’ya
gecekondular, çarpık yapılar
Kuzey Ankara Girişi Kentsel
Dönüşüm Projesi’nin yapımına
14 Mart 2004 tarihinde 5104
numaralı Kanun ile başlanılmıştır.
Kuzey Ankara girişini ve çevresini
kapsayan alanlarda kentsel dönüşüm
çevresini fiziksel durumun ve
çevre görüntüsünün geliştirilmesi,
güzelleştirmesi daha sağlıklı
bir yerleşim düzeni sağlanması
ile kentsel yaşam düzeyinin
yükseltilmesi amaçlanmıştır.
Bunun kadar mutlu olduğum
ikinci konu ise Türkiye’nin Kentsel
dönüşümüne öncülük eden, ışık tutan
Deprem Şurası’nın düzenlenmesi
ve Şurada alınan kararlar ile bu
kararlardan üniversitelerin ilgili
bölümlerinde yararlanmalarıdır.
Geleceğe ışık tutacak bir başka
uygulamamız afet nedeni ile kırsal
kesimde devlet eli ile vatandaşlara
yapılan konutlardır. Bu örnek
uygulamaların Bingöl ve Erzurum
kırsalında afet gören köylerde
görmek mümkündür. Bakanlığım
dönemine kadar afet nedeni ile
kırsal kesimde yapılan konutlar
ya vatandaşlar tarafından kabul
görmemiş ya da çaresizlikten
sahiplenilmiştir. 2003 Bingöl 2004
Erzurum depremlerindeki afet
konutlarını çağımız ihtiyaç ve
standartları ele alınarak yöresel
şartlara uygun yapılmıştır.
41
DOSYA
Mustafa DEMIR
Kazova İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı
İNTES Yönetim Kurulu Başkanvekili
Yapı ve insanın
psikolojisi,
uyumlu olmalıdır.
Bu uyumun
sağlanma katsayısı,
mutluluğun da
katsayısıdır.
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Kentsel Dönüşümden
Bizim Kentlerimiz Doğsun
Mimarlık ; yapıda fonksiyon, ekonomi
ve estetiği bir arada çözme sanatı
olarak tarif edilir. Yapı sadece
barınma ihtiyacını karşılayan bir
ürün olmayıp, öncelikle fonksiyonel
ve olabildiğince de ekonomik
olmalıdır. Estetik kavramı ise gerek
mimara ve gerekse kullanıcıya
göre değişiklikler gösterebilir.
Yapı sürekli olarak onu kullanan
insanla beraber yaşar. Yapı ve
insanın psikolojisi, uyumlu olmalıdır.
Bu uyumun sağlanma katsayısı,
mutluluğun da katsayısıdır. Yapıları
tasarlarken, kullanıcıları oluşturan
bireylerin tarihlerini, kültürlerini,
yaşam tarzlarını, sosyal yaşantılarını,
yöresel yapı malzemelerini, göz ardı
edemezsiniz.
Dünyada özgün yapı tarzları ile göz
kamaştıran, hatta koruma altına
alınan şehirler vardır. Kudüs ve
42
Halep’in geleneksel yapı tarzı olan
kesme taş mimarisinin, günümüzde
nasıl modernize edilerek
uygulandığını görmekte idik. Bizde
de çok başarılı olamamakla beraber
nadir örneklerden olan, Bodrum
evleri mimarisinin çatısız ve beyaz
badanalı sınırlaması da iyi bir
uygulamadır.
Geçen 40-50 Yılda Mimarimizi
Etkileyen Faktörler
Diğer meslek gurubundakiler
alınmasın ama, bana göre
mühendislik, mimarlık, imar vb.
yasaların eksik, hatalı, yaptırımsız,
olmasının sebeplerinden birisi
de, Cumhuriyetin kuruluşundan
son 30 yıla kadar, TBMM’deki
yasa yapan üyelerin büyük
çoğunluğunun emekli doktor,
avukat veya öğretmenlerden
oluşması idi. Mühendis ve mimarlar
şantiyede, doktorlarla avukatlar
Meclis’te idi. Yaptıkları kanunların içinde
teknik konular azınlıktaydı. Nihayet,
Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan,
Turgut Özal ile Meclis’te mühendis
milletvekilleri dönemi açıldı. Hatırladığım
kadarı ile, önceki dönemlerde inşaat
mühendislerinin sınırsız, orman ve
ziraat mühendislerinin 2 veya 3 katlı
binaların mimari ve statik projelerini
onaylama yetkileri vardı.
Üzülerek ifade etmeliyim ki, son 40-50
yıldır imar, ruhsat , iskan vb. yetkilerini
sınırsız kullanan, öncelikle korkusu,
sonra da bilgisi, kadrosu olmayan
belediyelerimiz kötü yapı stoğumuzun
baş sorumlularıdır. Kaçak yapılar,
gecekondular, imar afları işin tuzu biberi
olmuştur. Kabul etmek gerekir ki, bu
sorumsuzluğa meslektaşlarımız da
alet olmuşlardı. Rant her şeyin önüne
geçmişti. Arsa sahipleri özellikle küçük
yerlerde Belediye seçimlerini dizayn
eden baş aktör durumunda idiler.
Ülkemizde betonarmeye aşırı ve
bilinçsizce güvenmek, ehil olmayan
ellerde kontrolsuz kullanıldığı dönemde
mimarinin nasıl katledildiğini birkaç
açıdan sorgulayabiliriz. Hangisine
üzülelim. En önemlisi ülkemizin
tamamına yakını deprem kuşağında
olmasının getirdiği kötü yapı stoğunun
insan canını ve malını risk etmesidir.
Daha sonra Trabzon, Bursa, İzmir,
Ankara Demetevler örnekleri gibi bir
çok yerde altyapı standartları ile
uyuşmayan, komşu mesafelerine
uymayan, sosyal donatılara (okul, cami,
park, sağlık, ticaret,vb.) yer ayırmayan,
teknik zorunlulukları önemsemeyen,
denetimden uzak, gereken vergileri
ödemeyen sözde barınma ihtiyacını
çözen sağlıksız bir dönem yaşadık.
Bu dönemin önceliği olan RANT her
şeyin önüne geçti. Sağlam yapıyı, doğru
imarı, emsali, teknik standartları, hakkı,
hukuku tesis edemediğiniz bir ortamda
fonksiyonelliği, estetiği, özgün mimariyi
değil uygulamak, düşünmek dahi komik
karşılanıyordu.
Kentsel dönüşümün, mimari dönüşüm
de olabilir
Sağlıksız, kimliksiz en önemlisi güvensiz
kötü yapı stoğundan kurtulmak için,
bugün hükümetimiz son derece doğru
olan kentsel dönüşüm kararı almıştır.
Bu büyük bir fırsattır. Bu dönemde,
kentsel dönüşüm ister, TOKİ, Belediyeler,
Şehircilik Bakanlığı isterse özel sektör
tarafından uygulansın, uygulama yerine
uygun geleneksel mimarinin figürlerini
taşıyan , sosyal yaşamın, tarihimizin
izlerini yaşatan mimari projelerle
yapılması teşvik edilmelidir. Bu amaçla
proje yarışmaları açılmalı, alternatifler
değerlendirilmelidir. Belediyelerce
şehirlerinin Mimari Danışma Konseyi
oluşturulmalı, onaya gelen projeler
için, özellikle dış cephelerinin olur alma
zorunluluğu getirilmelidir. Bu sürecin
oldukça zor ve uzun olduğunu da
kabullenmeliyiz.
43
Tarihte Türk Mimarisi
Türklerin yaşadığı değişik coğrafi
koşullar, idari yapılar ve değişik
kültür çevreleri içinde, uzun zaman
aralığında oluşturduğu mimari eserler
incelendiğinde, Anadolu Türk Mimarisi
özel bir yer tutmaktadır. Tek tek eserler
üzerinde durmadan , bugün konuya
daha büyük ölçekte yaklaşılmalı örneğin,
eski bir kentten bu kentin en yalın evine
kadar uzanan bir bütünlük duygusu
içinde yapılanlar değerlendirmelidir.
Ayrıca, Türk Kenti- Türk Evi de yalnız
fiziksel görüntüsü içinde düşünülmemeli,
oluşumundaki siyasal, ekonomik, sosyal
yapıyla birlikte verilmeye çalışılmalıdır.
Mimari projelerin önemini vurgulayan bir
örnek olan Ağa Han Mimarlık Ödülünü
saygı ile örnek alalım. 1977 yılından
beri her üç yılda bir, İslam kültürünü
başarıyla yorumlayan çağdaş tasarım,
sosyal konut, toplumsal gelişim,
restorasyon, yeniden kullanım ve
44
bölgesel koruma projelerini kapsayan
mimarlık ürünleri Ağa Han Geliştirme
Ağı tarafından Ağa Han Mimarlık Ödülleri
ile ödüllendirmektedir. Ağa Han Ödülünü
kazanan 13 yapı arasında Turgut
Cansever'in Bodrum'daki Ertegün evi ve
Ankara Türk Tarih Kurumu binası, Ertan
Çakırlar'ın Rüstem Paşa Kervansarayı
onarımı, Nail Çakırhan'ın Akyada'daki
evi, Sedat Hakkı Eldem'in Sosyal Sigorta
Kurumu binası, Çelik Gülersoy'un
Sultanahmet evleri, Behruz Çinici'nin
TBMM Camii, Cengiz Bektaş'ın Antalya
Olbia sosyal tesisleri, Han Tümertekin'in
Çanakkale B2 evi gibi yapılar var.
Ülkemizle hiç ilgisi olmayan tamamen
gönüllü olarak Ağa Han Vakfı gibi bir
vakfın kurduğu jüri aracılığı ile yaptığı
değerlendirmeler ile verdiği ödüller
bizim yetkili kurumlarımıza örnek
olmalıdır.
Bizim tarihimizde, son derece
estetik mimari yapılar ve detayları
bulunmaktadır. Geçmişte uygulanan
projeler son derece fonksiyonel ve
estetiktir. Örnekler verecek olursak;
Malabadi Köprüsü, Divriği Ulu Camii ve
Darüşşifası, İsa Bey Camii , Yivli Minare,
Gevher Nesibe, Gök Medrese (Sivas),
Karatay Medresesi, Sultan Alaeddin
Camii, Çifte Minareli Medrese, İnce
Minareli Medrese, Kervansaraylar,
Darüşşifalar vb.
Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki
uygulamaları da her açıdan arar
durumdayız. Kaldı ki, Cumhuriyetin ilk
dönemlerinde uygulama yapmak üzere
Avrupa’dan getirilen mimarlar ile ilk
dönem Cumhuriyet mimarları özgün
Türk mimarisi ve sosyal yaşamına uygun
projeler yaptılar. Örnek olarak; Birinci
Ulusal Mimarlık Akımı’nın temsilcileri
başta Mimar Kemalettin ve Vedat Tek
olmak üzere Arif Hikmet Koyunoğlu, Ali
Talat Bey ve Giulio Mongeri'dir. Birinci
Ulusal Mimarlık Akımı örnekleri arasında
Mimar Kemalettin’in İstanbul’da inşa
edilen Kamer Hatun Camisi, Tayyare
Apartmanları ve Ankara’daki Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları merkez
binası verilebilir. Mimar Kemalettin Bey
tarafından tasarlanan ve 1926 ile 1927
yıllarından inşa edilen II. Vakıf Apartmanı
Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi’nin
diğer bir eseridir ve halen Devlet
Tiyatroları’na hizmet vermektedir. Vedat
Tek'in tasarımları arasında ise İstanbul
Sirkeci'de yer alan Büyük Postane ve
Haydarpaşa Vapur İskelesi yer alır. Arif
Hikmet Koyunoğlu’nun uygulanmış
projeleri arasında Ankara’da inşa edilen
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi
ve Etnoğrafya Müzesi yer almaktadır.
Giulio Mongeri’nin Ankara'da inşa
edilen Birinci Ulusal Mimarlık Akımı
örnekleri arasında Ulus’ta yer alan Ziraat
Bankası Genel Müdürlüğü Binası ile
Osmanlı Bankası ve İş Bankası binaları
yer almaktadır. Ayrıca Ali Talat Bey
tarafından tasarlanmış olan Beşiktaş
İskelesi ve Kuzguncuk İskelesi de
dönemin uygulamalarındandır. Daha
sonraki dönemlerde, yabancı mimarlar
ve şehir plancıları arasında Gudrun
Baudisch, Rudolf Belling, Paul Bonatz,
Ernst Arnold Egli, Martin Elsaesser,
Anton Hanak, Franz Hillinger, Clemens
Holzmeister, Werner Issel, Hermann
Jansen, Theodor Jost, Heinrich Krippel,
Carl Christoph Lörcher, Robert Oerley,
Bernhard Pfau, Bruno Taut ve Josef
Thorak yer almaktaydı.
Belediyelerce
şehirlerinin
Mimari Danışma
Konseyi
oluşturulmalı,
onaya gelen
projeler için,
özellikle dış
cephelerinin olur
alma zorunluluğu
getirilmelidir.
Bu döneme hâkim olan yabancı
mimarların ağırlıklı olarak Orta
Avrupa’dan (Avusturya ve Almanya)
gelmeleri nedeniyle, o dönemde
yaygın olan neo-klasik akım da mimari
üslup olarak uygulamalara yansıdı.
Bu dönemde inşa edilen yapılara
bakıldığına ağırlıklı olarak simetrik
planlara sahiptirler. Ağır basan diğer
mimari özellikler de yalın ve simetrik
cepheler, seri şekilde kendini tekrarlayan
pencereler, neo-klasik üslupta yaygın bir
tasarım olan anıtsal boyutta merdivenler
ve sütunlu giriş düzenlemeleridir.
Dönemin önemli eserleri arasında
Çankaya Köşkü’nün bir parçası olan
Pembe Köşk (Gudrun Baudisch ve
Clemens Holzmeister), Ankara Opera
Sahnesi (Paul Bonatz), Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi (Bruno Taut), TBMM
binası (Clemens Holzmeister), Yargıtay
binası (Clemens Holzmeister) yer
almaktadır.
Sonuç olarak, bizler, özgün mimarlık
kavramını taşıyan projeleri gelecek
nesillere aktarma sorumluluğunu
taşımaktayız. Bu dönemde kentsel
dönüşüm süreci önemli bir fırsattır.
Ancak, kentsel dönüşüm yaparken
mahalle, sokak, komşuluk kavramlarının
yaşamasına olanak verecek plan
tiplerine gidilmelidir. Eğer bu kavramlara
cevap veren yapılaşmalara gidilirse
kentsel dönüşüm ülkenin geleceği için
bir şans olacaktır. Bu nedenle mevcut
imar planlarındaki yapılaşma şartlarına
göre şekillenen bugünkü kentlerimizden
memnun değil isek, buna sebep
olan imar plan koşulları yeniden ele
alınmalıdır. Güncel plan bazında en
önemli eksiğimiz planlamayı parsel
bazında ele alıp bütüncül bir yaklaşımla
konuyu değerlendirmedeki planlama
eksiklerimizdir. Bütün tarafların;
başta Hükümetimiz olmak üzere,
mimarların, müteahhitlerin, belediyeler,
TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
yetkililerinin, odaların bu fırsatı lehte
kullanmalarını diliyorum. Geçmişteki
uygulamalardan şehirlerimizin
durumunu görenlerin aklından geçen
“Bu ülkede hiç mimar yok mu acaba?”
dedirtecek örneklerden utanıyoruz.
Kimlikli yapılar, kimlikli şehirleri gelecek
nesillere taşımak bütün yöneticilerin ve
meslektaşlarımızın sorumluluğundadır.
Ancak ilgili yasa ve yönetmenlikler de bu
isteklere göre revize edilmelidir.
45
DOSYA
Süheyla Çebi KARAHAN
Dorçe Prefabrik ve İnşaat
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Çağdaş Yapılaşma
Vazgeçilemez
Bir Unsurdur
Yapılaşmayı,
mutlaka çağımızın
teknolojik yeniliklerini
de içerecek şekilde
kontrol altına almak
gerekmektedir
Çağımızın malzeme ve tasarım
yeniliklerini takip ederek yeni
yerleşim yerleri oluşturulurken,
eski yerleşim yerleri renovasyon
yapılarak korunmalı. Avrupa’da buna
örnek bir çok şehir görebiliyoruz.
Planlama ise çok kalabalık ve
yüksek nüfuslu şehirler yerine,
dengeli nüfus dağılımına sahip
şehirlerde oluşturulabilirse, sırf
çok rant getirecek diye tarihi yerler
yıkılıp yerine yeni yerleşim yerleri
yapılmaya kalkışılmaz.
46
İç İşleri Bakanlığı Stratejik Konut Yapısı - Abu Dabi
598 Adet Angodje Konut Projesi -
446 Yataklı Basra Üniversite Hastanesi - Irak
İç İşleri Bakanlığı Polis İstasyonu - Abu Dabi
Mirası Gelecek Kuşaklara Aktarmak
Biz mimarlar, mimarlık eğitimi
alırken, mimarlık tarihi ve sanat
tarihi gibi dersler de alıyoruz. Bunun
amacı yaşadığımız çağın malzeme
ve tasarım özelliklerine hakimken,
geçmiş kuşaklarında mimarisine
ve tasarımına hakim olup, her
ikisini kullanarak önümüzdeki
kuşaklara aktarmaktır. Kuşaklara
bu bilgileri aktarırken vizyonumuzu
geniş tutarak, mimari prensipler ve
değerlere uygun olarak yapmalıyız.
Gelecek kuşaklara mimari mirası
aktarmak, mimarların en öncelikli
görevidir.
Tasarımda Vazgeçilmez Unsurlar
Mimarlar, mimari tasarımlarda,
öncelikle yaşadığımız çağın kültürel
ve şahısların, kurumların tasarım
talepleri ile hareket etmektir.
Şehirlerimiz hızlı bir değişim süreci
yaşarken, kalabalıkların görmek
istediği teknolojik yapılaşmalarda,
şehir planlamalarında vazgeçilmez
unsurlar öncelikli insan unsuru,
çevre, yeşil alanların korunması,
insanlara rahatlama hissi
verecek meydanlar ve alanların
oluşturulması olmalıdır.
Çağdaş Bir Bakış Açısı
Ben mimar olarak geçmiş
kuşaklardan gelen mimari yapıların
korunması ve kuşaktan kuşağa
aktarılması gerektiğinin şart
olduğuna inanırım. Yaşadığımız
kuşağın talepleri, teknolojilerin
ve yeni malzemelerin getirdiği
yenilikler ile oluşturulan mimari
yapılarlarda bir ülkenin ya da
şehrin daha sonraki kuşaklara
aktarılacağı yapılardır. Dolayısıyla
çağdaş yapılaşma vazgeçilemez bir
unsurdur.
Güvenli Yapılar İnşa Edilmesi
Deprem kuşağında olan ülkemizde
öncelikle devlet kurumlarının
yönetmelik ve standartlar ile
yapılaşmayı mutlaka çağımızın
teknolojik yeniliklerini de içerecek
şekilde kontrol altına alması
gerekmektedir. Çağın şartları altında
yönetmelik ve standartlar ile kontrol
altına alınan bir yapılaşmada mimari
tasarımlar istenilen her şekilde
sağlanabilir.
47
DOSYA
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Doğan HASOL
Mimar
Mimarlık Uygarlığın
Göstergesi İse…
Tarihsel ve kültürel
birikimleri ve
özgün kimlikleriyle
bize miras kalan
şehirlerimizi
ne yazık ki
koruyamadık.
Mimarlık bir ülkenin uygarlık
düzeyinin göstergesidir… Fransız
Mimarlık yasası buna yakın bir
tanımlamayla başlar: Yasanın
birinci maddesi, “Mimarlık kültürün
bir dışavurumudur.” der. Öte yandan,
Fransa’nın olduğu gibi, gelişmiş pek
çok ülkenin mimarlık yasaları ya
da resmen kabul edilmiş mimarlık
politikaları vardır. Biz şu anda
bunların çok uzağındayız.
Tarihsel ve kültürel birikimleri
ve özgün kimlikleriyle bize miras
kalan şehirlerimizi ne yazık ki
koruyamadık. 1950’lerden bu
yana yoğun bir şekilde süren
48
iç göç, başıboş yerleşmeleri ve
yapılaşmaları getirdi. Buna karşı
alınabilecek önlem “planlama”
olabilirdi. Planlamanın ülke, bölge
ve şehirler çapında yapılması,
göçün bilimsel, akılcı önlemlerle
düzenlenmesi gerekirdi. Ne yazık ki
o konuda başarılı olamadık.
Nüfus patlaması özellikle
büyük şehirlerimizi çözümü
güç sorunlarla karşı karşıya
getirdi. Şehirlerimiz, gecekondu
ve kaçak yapılaşma furyasıyla
gelişigüzel büyüdüler. Siyasetçiler,
planlama yolunda gerekli adımları
atmadıkları gibi, oy deposu
Türkiye nüfusunun
yüzde 18,4’ünü
toplayan İstanbul
dev gibi sorunlarıyla,
yaşanabilir bir
şehir olmaktan
uzaklaşıyor. Bu
hormonlu büyüme
sürdürülebilir
değildir.
olarak gördükleri gecekondu
kesimini yüreklendirmekten geri
kalmadılar. Bu, kentsel dönüşümün
birinci evresiydi. Başlangıcı
masum olarak görülebilecek
gecekonduların 1980’den sonra,
yine siyasal ödünlerle dört, beş
katlı apartmanlara dönüşme süreci
başladı. Bu gelişme, dönüşümün
ikinci evresi oldu. Gelişmeler
karşısında toplumumuz “çarpık
kentleşme”den yakınmakla yetindi.
Yüzde 70-75’i kaçak yapılardan
oluşan çarpıklığın sorumluluğunu
mimarların üzerine yıkmak da
seçilen en kolay yoldu.
Bu arada, doğal, tarihsel, kültürel
değerlerini ve özgün kimliklerini
büyük ölçüde yitiren şehirlerimiz
bugün daha hızlı bir dönüşüm
içinde. Bu kez yaşanan, yakın
tarihimizdeki kentsel dönüşümlerin
üçüncü sürecidir. Dönüşüm, bir
yandan eskinin biriktirdiği çarpık
yapıları ortadan kaldırma amaçlı
olarak ele alınırken, bir yandan da
kent toprağının değer artışını vahşi
ranta dönüştürme yolunda yoğun ve
yüksek yapılaşmayla ilerliyor.
Gelişmelere hâkim olması gereken
plan düzeni ve disiplini yine yok.
Biliyoruz ki plan, geleceği ve
hedefleri belirlemek için hazırlanan
en önemli stratejik belgedir; vizyon
ve bilimsel yöntemle hazırlanır.
Buna karşılık, bugün bölge planı,
şehir planı yine göz ardı edilmekte.
Bütüncül planlama yerine plan
değişiklikleri ve noktasal kararlar,
ayrıcalıklı imar durumları ve
kayırmacı emsal uyarlamalarıyla
çoğu kez yoğun ve yüksek yapılaşma
söz konusu. Tıpkı birçok AVM’leşme
ve gökdelenleşmede olduğu gibi…
Sanayi Çağının yerini Bilişim Çağı
aldığı halde başta İstanbul olmak
49
Sorabilirsiniz:
“Ülkede iyi
mimarlık örnekleri
yok mu?” Elbette
var, ama onlar da
bu kargaşa içinde
kaybolup gidiyor.
üzere belli merkezlere doğru
kentleşme hala yoğun biçimde
sürüyor. Kentleşmeyi hiç değilse
yavaşlatacak adımlar atılmazken,
büyük şehirlerde nüfusu daha
da artıracak türden yatırımlara
yöneliniyor. Bu konuda en çarpıcı
örnek İstanbul’dur. Bir “azman
şehir” haline gelen İstanbul’un 2014
nüfusu 15 milyona çok yaklaştı
ve 130 ülkenin nüfusunu geride
bıraktı. Daha ne kadar, nereye kadar
artacak? Türkiye nüfusunun yüzde
18,4’ünü toplayan İstanbul dev gibi
sorunlarıyla, yaşanabilir bir şehir
olmaktan uzaklaşıyor. Bu hormonlu
büyüme sürdürülebilir değildir.
2009 yılında onaylanan, sonra
nedense bir kenara itilen
1:100.000’lik Çevre Düzeni Planı
İstanbul’un 2023 nüfusunu 16
milyon olarak öngörmüştü. O
50
rakama şimdiden yaklaşıldığı halde
o planda olmayan büyük nüfuslu
yeni yerleşmeler tasarlanıyor. Bir
yandan şehrin, ormanları ve su
havzalarını yok edecek şekilde
kuzeye yayılması teşvik ediliyor.
Bütün bunlar şehirciliğin öncelikli
sorunları... Gelelim mimarlık
sorunlarına… Günün resmi anlayışı,
mimarlığı bazı kalıplara sokma ve
–olabilirmiş gibi- Selçuklu-Osmanlı
özentili yeni bir üslup yaratma
peşinde. Kamu kesiminin son
dönemde yaptığı yapılar bu eğilimi
ortaya koyuyor. O tarzın denendiği
kamu yapıları ve konutlar son derece
başarısız. Sanatların anası olarak
kabul edilen mimarlık, öteki sanat
dallarında da olduğu gibi, taklitten,
kopyadan uzak kalmak ve yeni,
özgün eserler yaratmak zorundadır.
Bu bakımdan, mimarlardan eski
örnekleri tekrarlayarak eserler
vermelerini beklemek, işin özüne
aykırıdır. Tarihte zaman zaman bu
anlamda yapılmış olan denemeler
başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Mimarın, çağdaş olanaklarla çağdaş
gereksinmelere cevap verecek ve
geleceğe miras olarak bırakılabilecek
türden eserler üretmesi gerekir.
Özetlersek, ne yazık ki meslek
odalarının ve meslek derneklerinin
yoğun çabalarına karşın ülkemizde
iyi mimarlık için gerekli ortam ve
prosedür bir türlü yaratılamadı.
Ülkeyi yönetenler 1980’den bu yana,
önce İmar ve İskân Bakanlığı’nın
kapatılması, sonra da Bayındırlık
Bakanlığı’nın eritilmesinin ardından
iyi mimarlık için gerekli koşulları
yaratmaktan ve mimarlığa, “ülke
kültürünün en açık göstergesi olan
sanat” şeklinde bakmaktan uzak
kaldılar.
Özetlersek;
• Vizyon ve hedeflere yönelik
bölgesel ve kentsel strateji ve
planlama yok. Var olan planlar da
uygulanmıyor.
• Kentsel tasarım anlayışı sıfır…
• Doğal ve tarihsel çevrelerin ve
mimari değerlerin korunması zayıf…
• Ülkenin mimarlık konusunda ne bir
yasası, ne de tutarlı resmi politikası
var.
• Kamunun proje yaptırma düzeni
perişan…
• Kamu kesimi, mimarlıkta bugünü
ve geleceği unutmuş yalnızca geriye,
geçmişe bakıyor… Özel kesime
yol göstericilikte de sınıfta kalmış
durumda.
Varılan sonuç apaçık ortada: Çağın
mimarisini yansıtmaktan uzak,
geçmiş yüzyıllardan alıntılarla yüklü,
özentili, kopyacı mimarlık fukarası
yapı örnekleri… Adliye sarayları,
okullar gibi kamu yapıları, kimi TOKİ
konutları… Devlet destekli camiler de
öyle…
Yaratıcılığı, yeniliği, çağdaşlığı
dışlayıp eskiyi taklitle yetinmek
ülkemize yakışmıyor. Geriye dönük
özentiler ne yazık ki kısmen bazı
özel kesim yapılarına da yansımaya
başladı.
Sorabilirsiniz: “Ülkede iyi mimarlık
örnekleri yok mu?” Elbette var, ama
onlar da bu kargaşa içinde kaybolup
gidiyor.
Bu kargaşa ortamında yalnızca
harcanan paraya, yitirilen arsalara
değil, ülke mimarlığına da yazık!
Gelecek kuşaklar, kendilerine
bugünden kalacak çağdışı mimarlık
mirası karşısında, çağımızı hiç
yaşanmamış sayacaklar.
www.doganhasol.net / @DoganHasol
51
DOSYA
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Prof. Dr. Celal Abdi GÜZER
Mimarlık Teknolojinin
Arkasındaki En Önemli
İtici Güç
Tıpkı başka sanat
dallarında olduğu gibi
mimarlıkta da başlıca
gelişme zemininin
sınırlarını o ortamda
baskın olan
kültür belirler.
52
Türkiye kentleri bir yandan nüfus
artışı öte yandan kırsal alanlardan
kente göç nedeni ile sürekli bir
büyüme baskısı altında kalmaktadır.
Mevcut yapı stoğunun sağlıksız
ve niteliksiz yapısı da kentsel
ölçekte bir dönüşümü kaçınılmaz
kılmakta, kentler büyümenin
yanısıra özellikle merkez alanlarını
içeren bir yeniden yapılaşma
süreci ile karşı karşıya kalmaktadır.
Bu büyümenin yoğunluğu ve
giderek ivmelenen hızı bütüncül
ve uzun vadeli bir planlama içinde
gerçekleşememekte, kentsel
yapılaşma ve dönüşüm kararları
çoğu zaman tekil proje bazında ve
noktasal olarak ele alınmaktadır.
Rant baskıları, siyasal tercihler,
kısa vadeli beklentiler büyüyen ve
değişen kentin planlamanın gereği
olan mekansal önceliklerden çok
eklektik biçimde gerçekleşmesini
getirmekte, bugünün sorunları
çözülmeye çalışılırken geliştirilen
parçacı modeller önemli
tahribatlara neden olmakta, bir
yandan kentsel değerler yok
edilmekte, öte yandan gelecek
için sorunlu bir kentsel altyapı
hazırlanmaktadır.
Kent ve onu oluşturan yapılar
her şeyden önce kültürel ve
geleneksel birikimi, bu birikimin
değerlerini temsil eden, kuşaklar
arasında süreklilik oluşturan
fiziksel temsiliyet ortamıdır. Bu
ortamın ani ve radikal değişimi
bu sürekliliği kesintiye uğratacak,
temsiliyet ilişkisini zayıflatacaktır.
Benzer biçimde başta ulaşım
olmak üzere mevcut altyapı, yeşil
alan ve açık alan yoğunlukları
Kentsel dönüşümün
yapı ölçeği ile
sınırlı olmayan
bir şans olarak
işlevselleştirilmesi,
ancak daha büyük
alanların bütüncül ve
kentsel önceliklerle
ele alınması ile
olanaklı olacaktır.
bu ivmelenmiş yoğunluğun medeni
gereklerini sağlamaktan uzak
kalacaktır. Bu dönüşümün sağlıklı
olabilmesi her şeyden önce kentin
öncelikleri gözetilerek geliştirilmiş
bütüncül bir planın işlevselleştirilmesi
ile olanaklıdır. Ancak unutulmamalı
ki plana girdi oluşturan veriler politik
tercihlerden, sosyal ve kültürel
önceliklerden bağımsız değildir.
Bu tercihler sonucunda sadece
belli merkezlerin çekim merkezi
oluşturduğu, bazı bölgelerin ihmal
edildiği coğrafyalarda göç ve hızlı
kentsel büyüme kaçınılmazdır. Bu
nedenle kentlerimizi korumaya yönelik
önlemlerin başında onların büyüme
baskısını azaltmak bu anlamda sadece
mekansal değil, ekonomik, demografik
politikaları, üretim ve istihdam
planlamalarını işlevselleştirmek
gerekir. Bu baskı azaldığında uzun
vadeli hedeflere odaklanan bütüncül
planlar ve bunları destekleyen
altyapıları gerçekleştirmek olanaklı
olacaktır.
Mimari Mirasın Gelecek Kuşaklara
Aktarılması
Bugün içinde olduğumuz ortamda
mimar baskın bir karar verici
olmaktan çok kendi dışında oluşan
dinamiklerin ve öncelik beklentilerinin
meşrulaştırıcı unsuruna dönüşmüş
durumdadır. Bir başka deyişle mimar
disipliner önceliklerden çok önünde
bulduğu kentsel veriler içinde ve çoğu
zaman parsel bazında çalışmakta,
özellikle merkezi alanlarda ve büyük
ölçekli yapılaşmalarda kentsel ve
mekansal önceliklerden çok yoğunluk
ve ekonomik verimlilik beklentileri
içinde çalışmaya zorlanmaktadır.
Sadece yapı ölçeğine indirgenmiş
bir “mimari kalite” anlayışı kent için
anlamlı bir değer oluşturmamakta
hatta tek yapı ölçeğinde çok nitelikli
olarak gerçekleşen bir çok yapı kentsel
ölçekte sorun kaynağı olabilmektedir.
Bu nedenle mimarlık sadece parsel
ölçeğine indirgenmiş bir olgu olarak
algılanmamalı, nitelikli yapıların
tesadüfi biraradalığından nitelikli
bir kent dokusu oluşmayabileceği
unutulmamalıdır.
Benzer biçimde mevcut ihale yasası,
mimari müellif seçme yöntemleri
yapı ve ölçek bazında uzmanlıkları,
birikimleri dışlamakta, proje
süreçleri kentsel, mekansal ve
sanatsal beklentileri öne almayan
teknik süreçlere indirgenmektedir.
Bu ortam içinde mimarların tekil
proje bazında yaptıkları katkılar yapı
ölçeğini aşmayan noktasal katkılar
olarak kalmakta, bir planlama
ve tasarım anlayış ve geleneğine
dönüşememektedir. Unutulmamalı
ki bir mimarın projeye yönelik
katkısının en belirgin kısıtlayıcısı ya
da özgürlük zemini işverenin vizyon
ve birikimidir. İşverenin kendi kısıtları
doğrultusunda oluşturduğu talep ve
bu talebin mimara sağladığı zemin
projelerin temel belirleyici unsurudur.
Özellikle Türkiye ortamında popüler
kültür uzun vadeli planlamaları ve
eleştirel kültürü dışlayan bir baskınlık
göstermektedir. Tıpkı başka sanat
dallarında olduğu gibi mimarlıkta da
başlıca gelişme zemininin sınırlarını o
ortamda baskın olan kültür belirler. Bu
yapı içinde sadece mimarların değil,
hepimizin görevi eleştirel bir kültürün
ve duyarlılık ortamının oluşmasına
katkı koymaktır.
Mimaride Sanat ve Teknoloji
Unsurunun Dengesi
Sanat ve teknoloji karşıt ya da çatışan
kavramlar değil, birbirlerinden
beslenen, birbirlerini içeren ve
birbirlerini tamamlayan kavramlardır.
Bu nedenle özellikle mimarlıkta
sanat onu oluşturan teknolojik
yapım ortamından bağımsız bir
gösterim ve dışavurum ortamı gibi
algılanmamalıdır. Modern mimarlık
anlayışının arka planının yapının inşai
sistemini ve bileşenlerini bir dile,
doğrudan dışavuruma dönüştürme
çabası oluşturur. Böyle yaklaşıldığında
sanat ve teknoloji arasındaki denge
doğrudan bir tasarım girdisidir,
mimarlığın bir sanat olarak temsiliyeti
onun özünü oluşturan inşai sistemden
bağımsız düşünülemez. Mimarlık aynı
zamanda teknolojinin arkasındaki en
önemli itici güçlerden birini oluşturur.
Bir ülkede gerek mimarlık gerekse
teknolojinin birbirlerine bağlı gelişimi
o ortamda yaratıcı, yenilikçi, deneysel
ve alternatif projelere sağlanan
olanaklarla doğru orantılıdır. Türkiye’de
gerçek anlamda araştırma projelerine
yönelik talebin azlığı mimarlık ve
53
teknoloji ilişkisinde yaratıcı ve özgün
çözümleri kısıtlamakta, Türkiye
mimarlık ortamını ikinci elden üretim
ortamına dönüştürmektedir.
Yaşamı Çekici Hale Getiren Alternatif
Yaşam Modelleri
Bugünün dünyası bir yandan iletişim
toplumu öte yandan tüketim toplumu
gibi isimlerle anılmaktadır. Bu kültürel
durum içinde “hızlanan zaman
anlayışı” kaçınılmaz ve olumlu bir olgu
olarak sunulmakta, yaşamın anlamı
etkinlik ve tüketim yoğunluğuna
indirgenmektedir. Ancak özellikle
eleştirel kültürün geliştiği ortamlarda
bu düşünce mesafe ile karşılanmakta
alternatif yaşam modelleri örneğin
“yavaş kentler” işlevselleştirilmeye
çalışılmaktadır. Benzer biçimde
çevre duyarlılığı ve enerji verimliliği
kavramları kaçınılmaz olarak yükselen
değerlerdir. Tüketim toplumu kültürü
başka pek çok konuda olduğu gibi
çevre konusunu da indirgeyici bir
çerçevede ele almakta, “yeşil yapı”
54
kavramı yere ve yöne saygılı bir
tasarım duyarlılığı kavramı olmaktan
çok enerji verimliliği teknolojileri
ile yüklenmiş yapı kavramına
indirgenmektedir. Çevre ile uyumlu
yapı her şeyden önce bağlamsal
veriler öne alınarak tasarlanmış, içinde
olduğu iklim, kültür, tarih, topoğrafya,
yer ve yöne duyarlı yapı demektir.
Bugün Türkiye’de geçerli olan ve
özellikle başta TOKİ olmak üzere devlet
eliyle sürdürülen “tip proje” anlayışı
bu duyarlılığı dışlamakta, iklim, kültür
ve coğrafya farklarını gözetmeyen
biçimde aynı yapıları farklı bölgelerde
uygulanmasına neden olmaktadır.
Türkiye özgün ve çevreye uyumlu bir
mimarlık birikimi oluşturmak için
her şeyden önce “tip yapı” yapma
alışkanlığını terk etmelidir.
Kentlerimiz Dönüşüm Sürecinde
Mimari Anlayış
Türkiye kentsel dönüşüm süreci
içinde önemli bir şans yakalamıştır.
Bir yandan sağlıksız yapılaşma
yenilenirken öte yandan sorunlu
kentsel alanların yeniden ele alınması,
plansız ve eklektik gelişmiş alanların
kentsel önceliklere göre düzenlemesi,
bu anlamda yetersiz olan altyapının
yenilenmesi olanağı doğmuştur.
Ancak bugüne kadar gerçekleşen
uygulamalar yapı ve parsel odaklı
olarak gelişmekte, rant ve yoğunluk
artışı ile ekonomik elverişlilik kazanan
alanlarda yapılar daha yüksek ve
yoğun yapılarla yer değiştirmekte,
daha büyük ölçekli planlama şansı
göz ardı edilmektedir. Bu indirgemeci
yaklaşım mimarların yoğunluk
artışına yönelik talepleri öne almak
zorunda kalması ile sonuçlanmakta,
kentsel öncelikler ikinci planda
kalmaktadır. Kentsel dönüşümün
yapı ölçeği ile sınırlı olmayan bir
şans olarak işlevselleştirilmesi ancak
daha büyük alanların bütüncül ve
kentsel önceliklerle ele alınması ile
olanaklı olacaktır. Burada bir başka
önemli konu mahalle ölçeğinin ve
mahalle bazlı belleğin tahribata
uğraması, insanların yakın çevresi
ile yabancılaşmasıdır. Dönüşüm
bölgelerindeki yapıların içe dönük
korunaklı siteler olarak ele alınmak
yerine mahalle ölçeğinin sürdürülebilir
olmasına katkı sağlayan bir dil ve
program içinde ele alınması gerekir.
Benzer biçimde korunması gereken
yapılar sadece tescilli yapılarla
sınırlı tutulmamalı, kent ve mahalle
belleğinde yeri ve anısı olan yapı ve
mekanlar korunmalı, kent belleğinin
kendisi bir koruma çerçevesi olarak
değerlendirilmelidir.
Grubumuzun Önemli Projeleri
Celal Abdi Güzer ve Onbirkırkbir
Mimarlık Grubu tarafından tasarlanan
ve 2014 yılı içinde tamamlanan
Ankara Zafer Koleji Yerleşkesi özellikle
çağdaş bir okul yerleşkesi için
model oluşturması ve farklı işlev ve
büyüklükleri bir araya getiren kentsel
bir yapı olması nedeni ile önemli.
Burada bu yapıdan bahsedebiliriz.
Ankara’nın gelişim aksı olan batı
ekseni üzerinde Eskişehir yoluna
paralel olarak konumlanan ve yaklaşık
38.000 m2 kapalı alana sahip eğitim
kompleksi arazi formuna referansla
lineer bir atrium etrafında şekilleniyor.
Atrium eğitim blokları ve kafeterya,
spor salonu, kapalı yüzme havuzu ve
toplantı salonları gibi ortak kullanım
alanlarını birleştiren bir iç sokak olarak
değerlendiriliyor. Merdivenler, köprüler
ve galeri boşlukları ile yapı içindeki
dolaşımın ve dinamizmin algılandığı bir
sosyal iletişim ve etkinlik alanı olarak
işlev kazanıyor. Arazi topografyasının
potansiyelini ışık alan ve dış mekana
açılan bir zemin altı kullanımı
oluşturacak şekilde yorumluyor,
tören alanı dış mekandaki araziyi
tutan bir etkinlik amfisi ile birlikte ele
alınıyor. Profesyonel sahne sanatları
gösterilerine uygun planlanan büyük
performans ve etkinlik oditoryumu
malzeme ve form ile vurgulanan bir
hacim olarak ana kitleye eklemleniyor.
Yapının mimari dilini oluşturan renkli
cam cephe ile ana kitlede dinamik ve
davetkar bir etki hedefleniyor. Farklı
eğitim kademelerini barındıran eğitim
blokları arasında dış mekan oyun ve
teneffüs avluları yer alıyor. Buz pateni
sahası, kapalı ve açık yüzme havuzları,
spor ve beden eğitimi salonları,
çok amaçlı salonlar ve öğrenci
kulüp odaları gibi sosyal donatılarla
zenginleşen eğitim kompleksinde
sunulan ortak kullanımlı iç mekan ve
dış mekan alternatifleri ile öğrencilerin
iletişim ve etkileşim içinde olmaları
öngörülüyor.
Proje, yoğunluğunu yeşil ve açık
alanlar lehine kullanan, bir okul
yapısı için çok önemli olan ortak
yaşam alanlarını ve sosyal alanları
olabildiğince arttırmaya çalışan
bu anlamda yapım ve işletme
verimliliğinin ötesinde insan
verimliliğini öne alan bir proje olarak
gerçekleştirilmiştir.
55
DOSYA
Kerem YAZGAN
Mimar
Begüm YAZGAN
Mimar
56
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Sanat ve Teknoloji
Birbirini
Bütünleyen
Oluşumlardır
Şehrin, nasıl
yapılaşacağı
belirli bir kesimin
tekelinde olmamalı,
konunun uzmanları
ile hazırlanan bir
sistem tasarımıyla
şekillenmelidir.
Şehirlerimizin özgün bir şekilde
gelecek kuşaklara bırakılması için
şehir bölge planlama prensiplerinin
öncelikli olarak yer aldığı bir sistem
planlaması yapmak gerekir. Bir
sistem planlaması çerçevesinde
biraraya gelecek olan planlamacılar,
mimarlar, tasarımcılar, restorasyon
uzmanları, belediyeden uzmanlar,
finansörler, ekologlar, yazılım
uzmanları gibi çeşitli disiplinden
uzman kişiler, planlamanın
hangi aşamasında ve nasıl yer
alacaklarına dair kapsamlı bir
program hazırlanmasına yardımcı
olmalıdırlar. Şehirde hangi bölgenin
hangi planlama çerçevesi içinde
Aselsan Rehis Gölbaşı Kampüs
Tema İstanbul Showroom
Ankara Arena
Mimari yapıları
bir sanat ürünü
olarak düşünürsek,
günümüz
teknolojilerini
kullanarak ortaya
çıkması zaten
kaçınılmaz bir
durumdur
ONS İncek Residences
yapılaşacağına bu program
çerçevesinde karar verilmeli ve bu
çerçeveden çıkılmamalıdır. Şehrin
nasıl yapılaşacağı belirli bir kesimin
tekelinde olmamalı, konunun
uzmanları ile hazırlanan bir sistem
tasarımıyla şehir şekillenmelidir.
sayesinde ortaya çıkmaktadır. Mimari
yapıları bir sanat ürünü olarak
düşünürsek, günümüz teknolojilerini
kullanarak ortaya çıkması zaten
kaçınılmaz bir durumdur.
Mirasın Gelecek Kuşaklara
Aktarılması
Zaman tasarrufu sağlayan ve
çevreye uyumlu mimari yapılar için
teknolojiden daha çok yardım almak
gerekiyor. Zaman tasarrufu sağlayan
yapılar için öncelikle yapıyı mimari
açıdan iyi kurgulamak gerekir. İkinci
olarak elektronik kontrol panelleri
aracılığıyla yapıdaki elektro-mekanik
sistemleri yönetmek gerekir.
Çevreye duyarlı mimari ürünler
için yapıyı yine mimari açıdan iyi
kurgulamanın yanısıra teknoloji
yardımıyla yapının tamamen geri
dönüşmesini sağlamak gerekir. Atık
suyu yeniden dönüştüren, güneş
enerjisinden yararlanan elektromekanik sistemlerin kullanılması
gerekmektedir. Yapıyı oluşturan
Mimarlar tasarlayacakları yapıyı
bir tasarım anlayışı çerçevesinde
değerlendirirler. Bu tasarım anlayışı
mimarın yaşadığı sosyo kültürel
çevreyi de yansıtır. Bu yansıtmanın
niteliği çok önemlidir. Bu anlamda
mimarlara görevler düşmektedir.
Mimaride Sanat ve Teknoloji Dengesi
Sanat ve teknoloji, birbirinden
bağımsız var olamayan ve
birbirini bütünleyen oluşumlardır.
Günümüzde sanatı icra etmek için
kullanılan araçların çoğu teknoloji
Çevreyle Uyumlu Mimari Yapılar
57
Volkswagen Arena
elemanların, zehirli kimyasallardan
arındırılmış olan, insan sağlığına
ve çevreye duyarlı elemanlardan
seçilmesi gerekir.
Kentlerde Dönüşüm Süreci
Kentlerin dönüşüm sürecinde
sistemci bir anlayış benimsemek
gerekiyor. Şehri oluşturan tüm
öğelerin bütünleyici bir sistem
oluşturularak birbirleriyle
ilişkilenmesi gerekir. Şehrin
planlama aşamasında çeşitli
disiplinler bir araya gelerek
birbirleriyle ilişkilenmeli ve
bir sistemler bütünü ortaya
koyabilmelidir. Her duruma bu
bütün açısından yaklaşılmalı ve
58
ilişkilenmelerin düzenli yürümesi
sağlanmalıdır. Şehrin yönetimi ve
işletmesi sırasında da aynı prensip
bozulmamalıdır. Şehrin mimari,
altyapı, mekanik, elektrik ve ekolojik
sistemlerinin doğru bir biçimde
çalışması, gelecek kuşaklara
yaşanabilir bir çevre bırakmak için
çok önemlidir. Mimarların da bu
sistemler bütününün iyi çalışmasını
ve sürdürülebilirliğini sağlaması
gerekmektedir.
Mimar Esnek Bir Sistemin
Tasarımcısı
Biz tüm tasarımlarımıza belirli bir
anlayış çerçevesinde yaklaşmaktayız.
Kısaca “dizaynografi” olarak
adlandırdığımız, tasarım sürecini
oluşturan eylemler ve üretim
biçimlerinin araştırılması anlamına
gelen bir kavram üzerinden
projelerimizi gerçekleştirmekteyiz.
Bu projeler, başlangıçta verilen
programın üzerine, tasarımın
programının yazılması ve binanın
plan çözümleri - imajından önce
“ilişki tasarımının” yapılması, üretimi
yönlendiren, referanslandıran
eylemler aracılığıyla ilişkinin tarifi
ve sürecin organizasyonu sonucu
oluşmuş projelerdir. Öncelikle
dizaynı oluşturan elemanların
arasında diyagramlarla spesifik
“ilişkiler” kurulur. Bu elemanların
yönlendiricileri de eylemlerdir; her
eleman, kendi fonksiyonel, teknik,
taleplere, ölçülere bağlı, gereklilikleri
doğrultusunda şekillendirilirken,
ilişkiler bunları birbirine bağlar. Farklı
parçalar, sınıflandırma-gruplama,
yanyana getirme, boyutlandırma,
döndürme, kaydırma, meşhur etme,
parçası kılma, katmanlaştırma,
katlama, birleştirme, çakıştırma, fona
atma, fonu çoğaltma, kesiştirme,
tamamlama, bölme, sarmalama,
çerçeveleme, büzülme, genleşme,
vb. eylemlerle ilişkilendirilir. Bu
ilişkiler aynı zamanda bütünü
kurgulamak ve süreçte yönlendirmek
içindir. Diyagramla kurulan
ilişki modülatördür, süreçteki
genleşmelerin, büzülmelerin ortak
paydası gibi hareket eder. İlişkilerin
eylemler aracılığıyla tasarımı
manüel (mimarın eline bağlı olan)
dünyayı parçalar, farklı referans
sistemleri kurar. Biz bu araştırma
alanını “mimarlıkta dizaynografi”
(designography of architecture)
olarak adlandırıyoruz. “Mimarlıkta
dizaynografi”, sinematografi,
koreografi'dekine benzer, eylemler
aracılığıyla tasarım üretimi kurgulandırılmasına dair ilişkilerin ve
yapıya ve mekana doğru giden yolun
üretim biçim ve sistematiklerinin
oluşturulması ile ilgili araştırma
alanıdır. Hedef, müzikteki kadans
ve crescendolar gibi mimari
tasarımın üretme eyleminin içinden
doğan bilginin araştırılması,
mimari tasarımın kendine özgü
crescendolarının geliştirilmesi, bu
bilginin mimari kültür birikimi ve
çevresel faktörlerle desteklenerek
proje bazında değerlendirilmesi ve
uygulanması ve tüm tasarım, üretim
ve inşa süreçlerinde paylaşılabilir, net
ilişkilendirilmiş, esnek, özgürleştirici,
sistematik ve berrak mimari proje
süreçlerinden geçerek yapıların
oluşturulmasıdır. Burada yayınlanan
projelerdeki deneyimimize göre,
süreçte takip edilen referanslar
sistematiği aynı zamanda, işverenden,
mühendislere ve inşaatı yapan ustaya
kadar etkisini hissettirmektedir.
Mimarın tüm süreçte baskın rol
oynadığı yapı tasarımı anlayışlarından
farklı olarak mimar burada esnek bir
sistemin tasarımcısıdır.
59
DOSYA
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Kendi Dünyamızı
Zenginleştiremediğimiz Gibi,
Kentlerimizi de
Zenginleştiremedik
Kerem PİKER
Mimar
İçinde yaşadığımız
kentleri tepeden inme
kararların ötesinde
bütün toplumun
refahını düşünerek
nasıl kurgulayabiliriz?
İçinde yaşadığımız şehirlerin özgün
bir şekilde korunması, bugünün değil
maalesef dünün konusuydu. Son bir
kaç on yıldır, fazla üzerine düşünmeden,
sadece inşa ettik. İnşa ederkenki
hoyratlığımız, yalnız eskiye dair değil,
bugüne dair de değerli ne varsa,
neredeyse hepsini yok etti.
Bugün içinde yaşadığımız
şehirler birbirinin neredeyse aynı.
Hayatlarımız gibi; kendi dünyamızı
zenginleştiremediğimiz gibi,
kentlerimizi de zenginleştiremedik.
O yüzden bugün sosyal hayatımızda
da, kentsel yaşantımızda da büyük
bir yoksunluk çekiyoruz. O yoksunluk
içerisinde bizim için anlamlı olan tek
özgün şey, geçmişten günümüze her
nasılsa kalıvermiş bir kaç parça eski
eser oluyor. O eski olan eserin de ne
olduğuna dair ne bir merak duyuyoruz,
ne de onun hakkında bir fikir üretiyoruz.
Onu, her gün gördüğümüz şeylerden
biraz başka türlü olduğu için seviyoruz,
hepsi hepsi o.
Oysa farkında değiliz, esas olarak
sorunumuz geçmişte ürettiklerimizi
muhafaza edememekle sınırlı değil;
öyle olsaydı elimizde kalan o bir
kaç parça eski yapının içerisinde
pekala yaşantımızı sürdürür giderdik.
Daha önemli olan, bugün bizler için
60
birbirimizin ayağına basmadan,
kentsel konforumuzu ve yaşam
kalitemizi arttıracak çözümleri nasıl
gerçekleştireceğimiz. Herkes için nasıl
mimarlık üreteceğiz? İçinde yaşadığımız
kentleri tepeden inme kararların
ötesinde bütün toplumun refahını
düşünerek nasıl kurgulayabiliriz?
Yaşam kültürümüzü zenginleştirmek
için nasıl müdahaleler yapacağız?
Eğer bu soruların yanıtlarını birlikte
üretebilirsek, o zaman zaten miras
bırakabilecek bir kent kültürü üretmişiz
demektir. Yapılar ve yapanlar bu
kültürün izlerini sürecektir.
Mimari Mirasın Gelecek Kuşaklara
Aktarılması
Mimarların rolünün toplumun diğer
bireylerinden çok farklı olduğunu
düşünmüyorum; hepimizin üzerine
çokça görev düşüyor. Hayati
Tabanlıoğlu’nun Atatürk Kültür Merkezi
binasını ele alalım, yüzyılın en önemli
mimari yapısı değildir AKM, ancak
kentin hafızasında yer etmiş, önemli
toplumsal olayların sahnesi olmuş,
kentli için işaret bir yapı haline gelmiş
ve bu anlamda kent kültürünün
önemli bir parçası olmuş bir yapıdır.
Bu yönleriyle mimari özellikleri bir
yana çoktan kültür varlığı olmuş ve
kendi kültürünü oluşturmuş bir yapıdır.
Dolayısıyla, benim için sözgelimi AKM’nin
korunması veya yıkılması, mimari bir
konu olmaktan öte kent yaşantısının
sürekliliğine ve kentsel hafızaya ilişkin
bir konudur, zira bu yapı salt mimarlık
kültürünün değil, artık İstanbul kent
kültürünün bir parçasıdır. Bu gibi yapıları
kentli ya sever ve sahiplenir, yaşantısının
bir parçası haline getirir, bu yapıların
önünde yamacında içerisinde yöresinde
vakit geçirir veyahut benimsemez ve
dışlar, neredeyse yok sayar. AKM bu tür
bir eşiği geçmiş ve kentin bir parçası
olmuş bir yapıdır; bunu mimarlar değil
bu kentin sakinleri sağlamıştır. Mimar
tek başına acizdir.
Mimaride sanat ve teknoloji unsurunun
dengesi nasıl olmalı? Bunun için genel
bir söz söylemek zor, ancak denilebilir
ki, her mimari proje için başka pek çok
unsurla birlikte sanatın, sanatçıların
yahut teknoloji ürünü gereçlerin ve
yapım tekniklerindeki gelişmelerin
farklı oranlarda katkıları olabiliyor.
Bu hem konuyla, hem de projenin o
günkü koşulları ile çok yakından ilişkili
olduğundan, formüle etmek çok olası
değil.
“Yeni yaşam anlayışı, zamanı çok
daha önemli hale getiriyor. Yaşamı
daha çekici hale getiren ve zaman
tasarrufu sağlayan ve çevreyle uyumlu
mimari yapılar nasıl olmalıdır?”
konusuna gelince… Bu soru ancak
yanıtını gördüğünüz zaman işte böyle
olmalı diyebildiğiniz türden bir soru.
Çok uzaklara gitmeden bugünlerde
meslektaşlarımın ürettiği bir kaç
yapıdan örnek verebilirim rahatlıkla:
Şanal Mimarlık’ın İstanbul Şişhane’de
tasarladığı katlı otopark, alışılmış otopark
şemasının bir adım ötesine geçmeyi
becerebilen, iddialı kolon kiriş açıklığı
sayesinde park etmeyi çok kolaylaştıran
ve böylelikle size zaman tasarrufu
sağlayan, bir otopark yapısı olmasına
karşın katlar arasındaki ilişkileri doğru
kurmuş ve bulunduğu çevreye doğru
kot ilişkileri ile oturduğu için son derece
uyumlu tasarlanmış bir yapı.
Superpool Mimarlık’ın İstanbul Fındıklı’da
mevcut bir yapının giriş katında düşük
bir bütçeyle gerçekleştirdiği olabildiğince
sade ve bir o kadar da cazip Studio-X
galerisi, önemli bir etkinlik mekanı olarak
varlığını sürdürüyor.
Ahmet Alataş’ın yine İstanbul Galata’daki
İpera 25 yapısı çevreyle uyum konusunu
yeniden sorgulamamızı sağlarken,
yapım tekniklerinin olanaklarını ustaca
kullanarak yeni ve çok çekici bir yaşam
vadediyor.
EAA-Emre Arolat Architects’in İstanbul
Eyüp Belediyesi için tasarladığı ve
içerisinde bir nikah salonunun da yer
aldığı kültür merkezi, kıyı ile yol ilişkisini
yeniden tarifleyen bir topografya yapı
olarak ön plana çıkıyor ve bir kamu
binasının başka türlü tasarlandığında
aslında ne türden imkanlar
doğurabileceğinin ipuçlarını taşıyor.
Örnekler çoğaltılabilir.
Projelerimizde zihinsel yatırım ve
emek harcıyoruz
Ölçeği veya konusu ne olursa olsun
bütün projeler için hatırı sayılır bir
zihinsel yatırım ve emek harcıyoruz,
dolayısıyla gerçekleşsin ya da
gerçekleşmesin işlerimizin birini
diğerinden değerli saymak, en azından
benim için, çok güç. Ancak inşa ettiğimiz
ilk yapı olduğu için elbette Gündüz
Mühendislik ve Sarıyıldız İnşaat için
tasarladığımız Ataşehir ofis yapısı biraz
farklı bir yerde duruyor.
Her mimari proje
için başka pek çok
unsurla birlikte
sanatın, sanatçıların
yahut teknoloji ürünü
gereçlerin ve yapım
tekniklerindeki
gelişmelerin farklı
oranlarda katkıları
olabiliyor.
Bildiğiniz üzere bugünlerde finans
merkezi olarak yeniden tariflenen
Ataşehir’in yeni iş merkezinden uzakta,
bölgenin kısmen “organik” olarak gelişen
ofis alanında yer alan Ataşehir-1 projesi,
orta ölçekli bir ofis yapısı. Bulunduğu
fiziksel çevrenin en azından önümüzdeki
on yıl boyunca inşa edilmeye devam
edeceği gerçeğini sessizce kabul
eden proje, bulunduğu fiziksel çevre
ile arasına aldığı yarı geçirgen cephe
sisteminin arkasında, olabildiğince
çıplak bir yapı olarak kendisini var
ediyor. Bu çıplaklık ya da açık seçiklik,
sadece yapısal elemanlar için değil, aynı
zamanda plan kurgusu için de anlamlı;
zira plan şeması servis veren ve servis
alan alanların birbirinden ayrıştığı net
kullanım alanlarına ve tariflerine sahip
bir iç düzenleme üzerine temelleniyor.
Servis veren alanlar ile servis alan
alanlar arasındaki geometri ve büyüklük
farkı ise, ara alanların açık bahçeler
halinde düzenlenmesine ve ikincil
cephe sisteminin arkasında kurulan
iç dünyanın “neşelenmesine” olanak
sağlıyor.
61
DOSYA
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Mimari Tasarımda
Refleks
Gözdenur DEMİR
Yüksek Mimar
Mimarın bir yapının
o zaman ve yer
için gerekli olup
olmadığını anlama
süreci ile ilgili
doğal bir refleks
geliştirmesi gerekir.
Kent bileşenlerinin durumlar,
kararlar, koşullar sonucu oluştuğunu
bilmek ya da düşünmek kadar
bana heyecan veren bir şey yok.
Mimarlığın görünen yüzünden çok
görünmeyen katmanları da bir
çok bilgi taşıyor ve oluşan çevreyi
anlamak ve daha sonrası için karar
almak için danışabileceğiniz eşsiz
bir değer olarak duruyor. Kentleri
oluşturan hücrelere, yani hepsi bir
insan ürünü olan yapı hücrelerine
mimar olarak nasıl yaklaşmalı,
kendi küçük ölçekleri dışında bu
hücreler ile kent arasında nasıl
ilişkiler kurmalı, bu bağlamda
mimarın sorumluluğu nelerdir, bir
mimar olarak bunları yorumlamaya
çalışacağım.
Mimarın karşılaşabileceği problem,
X yapısını Y arsasına inşa etmek
gibi önceden kararlaştırılmış bir
süreç de olabilir, problemi üretme
süreci de olabilir. İki problem
birbirinden oldukça farklı olup,
analize ihtiyaç duyan süreçler
üretirler. Birinci tur bir problemde
mimar yapının tasarımına
kolaylıkla yoğunlaşabileceği gibi,
62
şanslıysak verilen fonksiyonla
ilgili bir tartışma içine de girebilir.
Diğer problem ise mimarın süreç
üzerindeki sorumluluğunu buram
buram hissettiğimiz bir süreçtir.
Mimar, tasarım sürecine uzak
gibi gözükse de analiz sürecini
tasarlamaya başlar ve yapıyı da
tasarlamaya başlamış olur. Mimarın
bu analiz surecinde kurgulayacağı
dil, yapının yer ve zaman kimliğini
oluşturacak olan temelinden bile
daha sağlam olabilecek bir duruş
ve fikir oluşturur. Bu analiz tasarımı
sürecinde mimarın sormasını
beklediğim ilk soru, bu yapıyı neden
yapması gerektiğidir. 1966 yılında
Architectural Design adlı Dergide
yayımlanmış makalesine İngiliz
mimar Cedric Price şöyle demiştir:
‘..The architect/planner must
exercise all his expertise, on being
asked for artifactual conditioning,
on the relevance of or necessity
for doing anything at all. (the best
technical advice may be that rather
than build a house your client should
leave his wife.)’ Değerli mimarın da
belirttiği gibi, mimarın bir yapının
o zaman ve yer için gerekli olup
canlandırabilir. Bu açıdan pilot bölge
ile ilgili her türlü tekil çalışma yani;
forum, rapor, analiz, haber, blog
okuma ve yorumlama ve etkileşim ile
gerçekleştirilebilecek, bölgenin yetkili
ve yerel ağızlarından alınabilecek
bilgililer, mimarı bu hissi yaşamaya
daha çok yaklaştırır.
Anlama ve analiz
süreçlerinin kent
ölçeklerine göre
karmaşıklık
düzeyleri
farklılaşabilir.
olmadığını anlama süreci ile ilgili
doğal bir refleks geliştirmesi gerekir.
Anlama ve analiz süreçlerinin
kent ölçeklerine göre karmaşıklık
düzeyleri farklılaşabilir. Anlaşılmak
istenen kent ölçeği; tarihsel bağlam,
politika, teknoloji, ekoloji, ekonomi,
demongrafi, alt yapı, iklim, kentsel
program, turizm, mimari tipolojiler,
v.b. bir çok konuda tarihsel akıştan
elde edilebilecek bilgiler ile mimara
zengin bir içerik sağlayacaktır. Üstelik
farklı konulardaki bağlantılar ve
paralellikler de, bakış açısını yapı
programı ve tekniğiyle sınırlandırmış
mimar için oldukça öğretici olacaktır.
Analiz edilecek ölçek küçüldükçe,
‘oralı olmak’ önem kazanmaya başlar.
Mimar, analiz edilen pilot bölgeyi,
bir analist, bir mimar ya da başka
bir kimlik ile soyutlamak yerine;
bölge ile ilgili edinilmiş bilgiler ile,
bölgenin bir sakini olma duygusunu
Mimarın anlama sürecinde, başka
mimarların yaklaşımlarını da
araştırması faydalı olabilir. Bizzat
bölgede çalışmış, çalışmayı
düşünmüş mimarları ya da fikir
paralelliği yakaladığımız yerel ve
uluslararası mimarların duruşlarını,
bakış açılarını, yaptıklarını, yapmak
istediklerini, yaklaşımlarını anlamaya
çalışmak da mimara hem yalnız
olmama hissi hem de meydan okuma
hissi verebilir.
Bu araştırma, anlama ve analiz
sürecinde mimar farkında olarak veya
olmayarak aslında yapıyı tasarlamaya
başlamış olur. İlişkiler verileriyle,
kararlar sebepleriyle netleşmeye
başlar. Yapının kentin değişik ölçekleri
ile ne ile ilişkilerde olduğu açıktır.
İleride oluşacak irili ufaklı soruların
cevapları için konuyu özümsemiş
bir mimar vardır artık. Elbette
bahsettiğim yaklaşımlardaki anlama
süreçleri ve de analizler mimarın
kendi ilgi alanları ile seçilecek ya
da elenecek, tecrübeleri ile değer
kazanacak ya da kaybedecektir. Yapı
henüz ortada yokken bile kurulan
ilişkilerle bir üsluba kavuşmuştur.
Bu yaklaşımım yapıların ne olduğuyla
ilgili değil, nasıl ortaya çıktığı ile
ilgilidir. Mimar tarafından özümsenip
o kent için, o yer ve zaman için
özelleşmiş olması ile ilgilidir. Yoksa
zaman; ilerledikçe, o yapının mevcut
durumu ile ilgili kararı verecektir ve
bunu bile analiz etmek güzeldir.
63
DOSYA
Prof. Dr. Nuray ÖZASLAN
Anadolu Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım
Fakültesi, Mimarlık Bölümü Başkanı
Çağın yerel ve küresel
koşullarının farkında
olan ve bunlara
insani değerleri öne
çıkaracak, çevre
sorunlarına duyarlı
çözümler üretebilen,
mesleğin evrensel
yeterliliklerine sahip
mimarlar yetiştirmeyi
hedefliyoruz.
64
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Mimarlık Eğitiminin
Geleceği
İnsanın yaşamını sürdürebilmesi
için gerekli yapı ve mekanları doğal,
kültürel, ekonomik ve tarihsel
değer ve koşullarla ilişkili olarak
tasarlama ve inşa etme işi olarak
tanımlayabileceğimiz mimarlık,
uygarlık tarihi ile eşzamanlı
gelişen kadim bir meslek ve bilgi
alanıdır. Mimarlık, insanın bireysel
ve toplumsal gereksinimlerine
entelektüel ve eleştirel nitelikleri,
teknik ve sanatsal özellikleri ile
yaratıcı çözümler üretmelidir.
Konuttan kent ölçeğine kadar,
tarihsel olarak mimarlık tarafından
inşa edilen fiziksel-mekânsal
yaşam alanlarımızın yenilenmesi
ve sürdürülebilirliği de bu mesleğin
bilgi ve uygulama alanında
bulunmaktadır. Her çağın koşulları
içinde mimarlık mesleğinin
toplumsal bağlamda farklı bir
konumu olduğu bilinmektedir.
Günümüzde de mimarlığın ve
mimarların içinde yaşanılan
tarihsel koşulardan etkilendiği
açıkça görülmektedir. Ekonomik
parametrenin en önemli değer
haline geldiği postmodern çağda
mimari ürünlerin bu durumu
yansıttığı görülmektedir. Önemli
bir rant alanı olarak kentin yeniden
ve yeniden inşa ediliyor olması
mimarlığın küresel ekonomik ve
siyasi güçlerin müdahale alanı
olması ile sonuçlanmaktadır.
Bu bağlamda mimarlık bir
yandan salt bir ekonomik değere
indirgenirken bir yandan da çevre
sorunlarına duyarlı, kültürel mirasın
sürdürülebilirliği ve sürekliliğini
savunan değerleri öne çıkaran
önermeleri ile tarihsel bir ikilik
deneyimlemektedir.
Çevre Sorunlarına Duyarlı Çözümler
Uygulama alanındaki bu durum
mimarlık eğitimini de etkilemektedir.
Anadolu Üniversitesi, Mimarlık ve
Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü
çağın yerel ve küresel koşullarının
farkında olan ve bunlara insani
değerleri öne çıkaracak, çevre
sorunlarına duyarlı çözümler
üretebilen, mesleğin evrensel
yeterliliklerine sahip mimarlar
yetiştirmeyi hedeflemiştir. Öğrenciler
ile birebir ilişkide olmayı gerektiren
mimarlık eğitiminde konusunda
uzman, yetkin akademik kadro
eğitimin kalitesi ve yeterliliği
açısından son derece önemlidir.
Bunun yanı sıra üniversitenin
Anadolu
Üniversitesi
Mimarlık bölümü,
yetkin ve yeterli
akademik kadrosu
ile üniversitenin
sahip olduğu
olanakları
ve bir dünya
üniversitesi olma
vizyonunu doğru
değerlendiren
bir anlayışa
sahip bulunuyor.
olanakları, eğitim anlayışı ve vizyonu
eğitim kalitesini etkileyen çok önemli bir
faktördür. Bölümümüz, yetkin ve yeterli
akademik kadrosu ile üniversitenin
sahip olduğu olanakları ve bir dünya
üniversitesi olma vizyonunu doğru
değerlendiren bir anlayışa sahiptir.
Bölümümüz, Mimarlık Akreditasyon
Kurulu (MİAK) tarafından ilk akredite olan
program olup 2014 yılından itibaren 6 yıl
akredite edilmiştir.
Üniversitemizin tüm ulusal üniversiteler
içinde lider olduğu uluslararası ilişkiler
açısından bölümümüz öğrencilere önemli
fırsatlar ve olanaklar sağlamaktadır.
Erasmus öğrenci değişim programı
ve Erasmus staj programı ile her yıl
öğrencilerimizin önemli bir kısmı
Avrupa’daki mimarlık okullarını
ve bürolarını deneyimleme şansı
bulmaktadır. Erasmus öğretim üyesi
değişim programı da bölümümüz
tarafından etkin olarak kullanılmaktadır.
Her yıl yapılan çok sayıdaki etkinlik
ile öğrencilerimizin müfredatın
dışında kalan konular hakkında bilgi
sahibi olmasının yanı sıra konuşmacı
olarak davet ettiğimiz ve sergisini
konuk ettiğimiz tecrübeli mimarlar ile
tanışmaları sağlanmaktadır. Mimari
tasarım stüdyolarında ve diğer derslerde
öğrencilerin çevre, kent, kentsel
dönüşüm ve kültürel miras konularının
tartışılabileceği çalışmalar yapılmakta
olup bu konulara dikkat çekilerek
lisansüstü eğitimlerini yurt dışı ya da yurt
içinde bu konularda sürdürmeleri teşvik
edilmektedir.
Akredite Edilmiş Okuldan Mezun Olmak
Ancak, ülkemizde mimarlık eğitiminin
uluslararası standartlara uygun ve
sürdürülebilir bir kaliteye sahip olması
için akredite edilmiş bir okuldan mezun
olmanın bir zorunluluk olmasının
yanı sıra mesleğe kabul koşullarının
mutlaka yenilenmesi gerekmektedir.
100’e yakın mimarlık okulunda
sürdürülen eğitimin genel olarak niteliği
tartışmalıdır. Farklı kalitelerde mimarlık
eğitimi alan mimarların 4 yıllık okuldan
mezun olduktan sonra aynı yetkinlik
ve yeterlilikte kabul edilip mesleki
uygulama alanında eşit hak, sorumluluk
ve yetkilere sahip olması çok ciddi
bir sorundur ve ivedilikle çözülmesi
gerekmektedir. Bu sorun çözülmeden
eğitim kurumlarındaki sorunların
giderilmesi mümkün görülmemektedir.
İnsanın fiziksel çevresinin inşasından
sorumlu bir mesleğin eğitimi ve
uygulama alanı bir bütünlük olarak kabul
edilmelidir. Ancak bu uyum sağlandıktan
sonra kentsel dönüşüm, kültürel mirasın
korunması, çevre sorunlarına duyarlı
tasarım yaklaşımları, insan ve çevre
gibi varoluşun asli unsurlarını esas alan
çözümler üretebilen mimarlar çoğalabilir.
65
DOSYA
Yrd. Doç. Dr. Nezih AYSEL
Mimar Sinan Üniversitesi
Mimarlık Bölüm Başkan Yardımcısı
Bölümümüzün
Misyonu, günümüzün
değişen koşullarında,
özünü ve kimliğini
koruyarak, çağdaş
mimarlık eğitimi
alanında ulusal
ve uluslararası
platformdaki
varlığımızı
sürdürmektir.
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Sorgulayan,
Tartışan, Araştıran
Bir Öğrenci Profiline
Sahibiz.
Ülkemizin mimarlık eğitimi
tarihinde köklü geçmişiyle özel
bir konumu ve önemi olan Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Mimarlık Bölümü, geçmişinden
günümüze sürdürdüğü eğitim
anlayışıyla ülkemiz mimarlığının
düşünce ve uygulama alanında
özgün değerlerinin yaratılmasında,
sorgulanmasında ve nesillere
aktarılmasında öncüdür. Özgün
ve çağdaş mimari tasarım ve
uygulamaları gerçekleştirebilmek
için bilimsel ve teknolojik
gelişmelere dayanan bilgi ve
becerilerle donatılmış, mimarlığın
aynı zamanda bir sanat dalı
olduğunun bilincine sahip, yaratıcı,
geleneksel ve kültürel değerlere,
kimliklere saygılı, mimarlığın kamu
yararına, kültürel ve doğal değerleri
koruyarak sürdürülmesi gerekliliğine
inanan mimarlar yetiştirmeyi
hedefler.
Mimarlık bölümünün misyonu,
günümüzün değişen koşullarında,
özünü ve kimliğini koruyarak, çağdaş
66
mimarlık eğitimi alanında ulusal ve
uluslararası platformdaki varlığını
sürdürmektir. Buna bağlı olarak
mimarlık eğitiminde, bilimsel ve
sanatsal becerilerin karşılanması,
yaratıcılığın geliştirilmesi, mimarın
ve mimarlığın toplumsal ve kültürel
sorumluluğunu vurgulayarak,
eğitimde araştırmacı, sorgulamacı,
düşünce geliştirici, öğrenen
merkezli yaklaşımı benimsemektir.
Geçmişinden bu yana sürdürdüğü
gelenekle, özellikle bir dünya
kültür kentinin ve tarihinin eğitim
kurumu olarak kuram ve uygulama
alanlarını sentezleyen, bireyin
mesleki ve toplumsal rolünü
tartışan, sürdürülebilirlik anlayışını
çok yönlü ele alan felsefesini eğitime
yansıtmaktır.
Bölümümüz, zengin ve güçlü
kadrosu ile dört yıllık lisans eğitimi
ve sonrasında yüksek lisans ve
doktora programları ile çağdaş
ve gelişmiş eğitim olanakları
sunmaktadır. Eğitim müfredatı,
mesleki zorunlu derslerin yanı
Verilen temel
mimarlık eğitimi,
mesleğin her
alanında çalışan
mezunlarımızın
kendilerini
geliştirmeleri için
yeterli altyapıya sahip
olmalarını hedefler.
günümüze uzanan ve sürdürülen
sanat ve mimarlık alanındaki bilgi
zinciri bütünlüğü ve mimarlık
alanında benzeştirme programlarına
karşın kuram ile birlikte uygulamalı
derslerden oluşan müfredatının yanı
sıra, kurumumuzun hem batılılaşma
döneminin hem de cumhuriyet
modernleşmesinin, mimarlık alanındaki
tek ve etkin aktörü olması hem ülke
hem de dünya çapında özgün bir
konumda olmasının nedenlerinden
bazılarıdır. Tabii mezunların kurumla
kurdukları bağın da bunda çok önemli
rolü olduğunu unutmamak gerekir.
sıra, temel eğitimi destekleyen ve
öğrencilerin ilgi alanlarına yönelik
olarak düzenlenmiş, kültür, sanat,
teknoloji, bilişim alanlarında,
toplumsal ve etik konularda çok
sayıda ve çeşitlilikte seçmeli dersleri
içermektedir.
Mezun Mimarlara Lisansüstü
Program Fırsatı
Yurdun her bölgesinden gelen, ne
istediğinin bilincinde, soran-sorgulayan,
tartışan ve araştıran bir öğrenci
profiline sahibiz. Bu, kurumun şanslı
yanlarından biri, çünkü mimarlık
eğitimi özellikle atölye derslerinde
çift taraflı olarak yürütülür, öğrenci
de hocayı ve diğer arkadaşlarını
düşünmeye ve çalışmaya sevk eder,
duruma göre 'öğreten' olur. Atölyelerde
karşılaştığımız öğrenciler mesleğin bir
üyesi olarak görebileceğimiz olgunluk
ve değerdedir.
Üniversitemizin konumu, bölümün
bir Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin
parçası olması, kurulduğu günden
Mimarlık bölümü, araştırma ve
uygulama merkezleri, teknoloji
laboratuvarları, tasarım atölyeleri,
ulusal ve uluslararası atölye çalışması
etkinlikleri, Erasmus değişim programı
olanakları, sanat ve tasarım sergileri,
bilimsel ve mesleki toplantıları ile
öğrencilerin gelişimine katkı sağlayacak
paylaşımlı akademik ve mesleki ortam
yaratmayı hedeflemektedir.
Verilen temel mimarlık eğitimi,
mesleğin her alanında çalışan
mezunlarımızın kendilerini
geliştirmeleri için yeterli altyapıya
sahip olmalarını hedefler. Alanında
uzmanlaşmak ve kendini geliştirmek
isteyen mezun mimarlar için ise
farklı disiplinlerde açılan lisansüstü
programlar ve araştırma programları
önemli bir fırsat oluşturur.
Gerek atölyelerde gerek teorik
derslerde, profesyoneller aktif katılımcı
olarak yer alırlar. Bu sistem, güncel
meslek pratiğine ilişkin tartışmaları
ve meseleleri eğitim ortamına taşır.
Öğrencilerin ileride meslektaşları
olacak profesyonellerle mimarlığın
güncel konularını paylaşma
sürecinde, mesleki bilgi ve görgüleri
güçlenmesi amaçlanmaktadır. Bu
önemli kazanımın yanı sıra üniversite,
eğitimci-uygulamacı-üretici birlikteliğini
sağlamaya olanak vermektedir.
Mimarlık ortamı ve eğitimi açısından
önemli olduğunu düşündüğüm
bir konuya dikkat çekmek isterim.
Geçtiğimiz yıl itibarıyla, yaklaşık yüz
civarında mimarlık bölümünde yirmi
binin üzerinde mimarlık öğrencisi kayıtlı
idi. Yalnızca bu yılın toplam kontenjanı
altı bin civarında. Bu sayılar bir yandan
önemli bir potansiyelin, gücün varlığına
işaret ediyor, diğer yandan da okullara
ve eğitimcilere büyük bir sorumluluk
yüklüyor. Mesleğe her yıl ortalama beşaltı bin genç katılıyor. Aldıkları eğitim
özünde aynı temel bilgi ve değerleri
içeriyor görünmesine karşın kurumların
kadro ve olanakları açısından çok farklı
niteliklerde olmaları ise kaçınılmaz
bir sonuç. Mimarlık eğitiminin özelliği
olan bire bir, yüz yüze eğitim sistemi
ve mesleğin çok disiplinli yapısı,
kurumların kadrolarının da yetkin ve
yeter sayıda olmasını zorunlu kılıyor.
67
DOSYA
İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ
Yrd. Doç. Dr. Ayça TOKUÇ
Dokuz Eylül Üniversitesi
Mimarlık Bölümü Başkan Yardımcısı
Ege’nin En Köklü
Mimarlık Fakültesi:
Dokuz Eylül
Mimarlık Bölümü
Kentlerimizin
dönüşüm sürecinde
oluşturulacak
yapıların niceliğinin
yanında niteliğinin de
ön planda gözetilmesi
gerekmektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık
Bölümü akademik kadrosu,
eğitim müfredatı ve öğrenci
profili ile ülkemizin önde gelen
fakültelerinden birisidir. Ege’deki
en eski ve köklü Mimarlık Bölümü
olarak öğrencilerine verdiği teorik
ve uygulamalı müfredatı uzun süre
denenmiştir ve güncel konulara
göre revize edilmektedir. Gerek
öğretim üyeleri gerekse öğrencileri
tasarım yarışmalarında görülür
başarılar kazanmaktadır. Ayrıca
mezunlarımızdan gelen yapı
uygulamalarında bir adım ileri
oldukları geri dönüşleri gelmektedir.
Mezunlarımız kariyerlerine
atılmadan önce gerek yurt içi
gerekse yurt dışı uygulamalara
katılım sağlamaları ve iş hayatına
68
yönelik kontaklar kurmaları
konusunda cesaretlendirilmektedir.
İş hayatındaki mezunlarımızın
konuşmaları, sektör firmalarının
derslerimize katılmaları, yaz dönemi
özellikle şantiye ve büro stajları
ile kurulan iletişimlerin daha ileri
noktalara taşınmasında öğretim
üyelerimiz öğrencilerimize yardımcı
olmaktadır.
Ülkemizde kentlerimiz yeniden
inşa edilirken, dönüşüm sürecinde
oluşturulacak yapıların niceliğinin
yanında niteliğinin de ön planda
gözetilmesi gerekmektedir. Burada
tek elden çıkmış bir mimari yapı
yerine mimarların daha aktif rol
üstlenebileceği bir ortam yaratılması
arzusundayız.
69
TOPLANTI
168. Geleneksel
Toplantı YOL-İŞ İNTES
Ortaklığı ile Gerçekleşti
Çalışma ve
Sosyal Güvenlik
Bakanı Çelik:
Bazı teşvik
uygulamaları
getireceğiz.
Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren
Sendikası'nın (İNTES) Geleneksel
Toplantısı 23 Eylül 2014 Salı akşamı
Ankara Swiss Otel’de yapıldı. Türkiye
YOL-İŞ Sendikası'nın ev sahipliğinde
gerçekleşen “Çalışma Hayatındaki Son
Gelişmeler” konulu toplantının onur
konuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik oldu.
Bakan Çelik, İNTES ile YOL-İŞ
Sendikası’nın ortaklaşa düzenlediği
168. Geleneksel Toplantı'da yaptığı
konuşmada, iş kazalarıyla ilgili,
"Hassasiyet ve farkındalığı oluşmuş
işadamı ile oluşmamış işadamı arasında
fark olması gerekiyor. Dolayısıyla bazı
teşvik uygulamaları getireceğiz" dedi.
70
Bakan Çelik, Soma faciası ve asansör
kazasına değindi, ''Karşımıza çıkan tablo,
Türkiye’de iş kazaları devam ediyor. Bu
kazaların devam ettiği, bu fotoğrafların
gazetelerin manşetlerini süslediği bir
ülke, kalkınmış bir ülke olamaz. Kimseyi
inandıramazsınız. Bundan çıkmamız
gerekiyor'' diye konuştu.
Çelik, Türkiye'nin ve çalışma hayatının
yoğun bir gündemi olduğunu belirterek,
bölgedeki olaylar, küresel ekonomideki
durağanlığa rağmen, Türkiye'nin
başarılarına başarı kattığını söyledi.
Türkiye'de 2002 yılından bu yana,
İş Kanunu'ndan Sosyal Güvenlik
Reformuna, genel sağlık sigortası
düzenlemesinden, istihdam üzerindeki
yükleri azaltan pakete kadar, çalışma
hayatında çok önemli adımlar atıldığını
anlatan Çelik, çalışma hayatındaki
örgütlenmenin önemine değindi.
Tahripkar sendikacılığın modasının
geçtiğini Türkiye'nin ücret sendikacılığını,
tahripkar sendikacılık anlayışını mutlak
suretle artık geride bırakması gerektiğini
vurgulayan Çelik, işçiyle işvereni
artık birbirinden ayırmanın mümkün
olmadığını uzlaşmaya, diyaloğa dayalı
bir sendikacılık anlayışının, yalnız ücreti
değil, ücretin yanında başka hakları da
konuşabilen bir sendikacılık anlayışının
mutlaka oturması gerektiğini ifade etti.
Asgari ücretin bir koruma ücreti
olduğunu, geçim ücreti olmadığını
ifade eden Çelik, asgari ücreti bir geçim
ücretine dönüştürme anlayışının kabul
edilebilir bir anlayış olmadığının altını
çizdi.
Müteahhitlikte destan yazıldığını AB
standartlarında bir İş Sağlığı Güvenliği
Yasası çıkardıklarını anlatan Çelik, kamu
çalışanlarına toplu sözleşme hakkını
getirdiklerini söyledi.
“İnsanı Merkez Aldık”
Hiçbir maddi kazancın insan hayatından
daha değerli olmadığını vurgulayan
Çelik, kendilerinin insanı merkezi alan,
merkeze oturtan programlar yaptıklarını,
ancak yaşanan olaylara bakıldığında bazı
alanlarda bunun gerçekleşmemesinin
üzüntüsünü yaşadıklarını ifade etti.
2012 yılında İş Sağlığı Güvenliği Yasası'nın
yürürlüğe girdiğini hatırlatan Çelik, son
dönemde medyada sıkça söz edilen 167
ve 176 sayılı İLO sözleşmelerinin Bakanlar
Kurulu olarak imzalarının tamamlandığını,
Ekim ayıyla birlikte Meclise geleceğini
söyledi.
Kalkınmış Ülke Olmanın Kıstası
İş sağlığı ve güvenliği konusunda yasanın
gerekli mevzuat düzenlemelerinin
olduğunu, her türlü önlemlerin alındığını
anlatan Çelik, maden faciasının meydana
geldiği yerde yasayla iş güvenliği
uzmanları ve Maden Kanunu'na göre,
maden mühendisini bulundurmayı
getirdiklerini ifade ederek Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, yapı denetim
firmasından, makine mühendisleri odası,
Blim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na
kadar işin her alanında sorumlular
olduğunu, ancak karşımıza çıkan tabloda
kazaya baktığımızda, bu kazaların
devam ettiğini aktararak “Türkiye'de bu
kazaların devam ettiği, bu fotoğrafların
gazetelerin manşetlerini süslediği bir
ülke, kalkınmış bir ülke olamaz. Kimseyi
inandıramazsınız. Bundan çıkmamız
gerekiyor. Eksiklik nerede? Eksiklik, az
önce başkanlarım konuşuyorlar. Efendim
yahu bir günah keçisi aranıyorsa buyurun
Çalışma Bakanlığı. Hiç mahsuru yok,
ben bundan gocunmam. Ben işimi
en iyi şekilde yapmanın mücadelesini
veriyorum. Eksiğini gediği bırakmama
konusunda gecemizi gündüzümü
harcıyoruz. Fakat sen kömürde 1,5
milyon ton üretecekken, eğer yılda 3
milyon ton üretirsen, hesabı vereceksin.
Yok böyle bir şey. Sen asansörü kurup,
binayı kat kat yükseltiyorsan, eyvallah,
eline sağlık, yüreğine sağlık. Binalar
yüksek, ülkemiz de yükselsin ama bunu
yükseltirken, asansörü yükseltirken 50
liralık durdurucuyu takamıyorsan, inşaatı
yapamassan daha iyi.'' dedi.
Kendilerinin farkındalığı oluşturmak için
işverenlerin önünü açacaklarını anlatan
Çelik, cezanın da müfettişin de yasanın
amacının da farkındalığı oluşturmak
olduğunu söyleyerek. iş sağlığı güvenliği
konusunun sadece kanuni bir konu
değil, insani ve vicdani bir sorumluluk
olduğunun bilinmesi gerektiğine işaret
etti.
İş Sağlığı Güvenliği Öncelikli
Çelik, ''Vicdan mı, cüzdan mı? Mal mı,
Can mı? Böyle mukayeseleri doğru
bulmuyorum. Tabii ki can. Tabii ki
önce vicdan. Bu konuları da tartışma,
71
belirten Koloğlu, “Bu örnek
sosyal diyalogun en önemli
kanıtı, Türkiye Eğitim
Şantiyesi’dir.” dedi.
mukayese konusu şeklinde ele almanın
doğru olmayacağını düşünüyorum'' dedi.
İş sağlığı güvenliğine harcanan her
kuruşun işyerinin itibarını artıracağını,
aynı zamanda çalışanların istikbaline de
yatırım olacağını ifade eden Çelik, güvenli
bir ortamda hem işçinin hem de işverenin
kazanacağını söyledi.
Koloğlu: İNTES
MYM yılda 500 bin
kişiye kadar sınav
yapabilecek yer
kapasitesine sahip.
72
Türkiye Eğitim Şantiyesi’nin
2003 yılında Dönemin
Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan tarafından
temelinin atıldığını ve
açılışın da 2004 yılında
yine kendileri tarafından
yapıldığını belirten Koloğlu,
sektörün tüm meslek
gruplarında eğitim ve
sınavların yapılabildiği
TES’in şu anda ayda
10.000 kişi, yılda 120.000
kişiye kadar sınav
yapabilme kapasitesine
sahip Türkiye’nin örnek
tesisi olduğunu söyledi.
Koloğlu, “İNTES MYM
yılda 500 bin kişiye kadar
sınav yapabilecek yer
kapasitesine sahiptir.”dedi.
Son dönemde birbiri ardına yaşanan
iş kazalarından büyük üzüntü
duyduklarını kaydeden Koloğlu, “Umarız
ki bu tür kazalar, böylesi büyük olayların
yaşanmaması için uyarı niteliği taşır.
Herkes gereken dersi alır.” diye konuştu.
TES: “Sosyal Diyaloğun Önemli Bir
Örneğidir”
İş sağlığı ve güvenliğinin Türkiye’nin önem
vermesi gereken konuların başında
geldiğini, inşaat sektörünün, dünyanın
hemen her yerinde en çok ölümlü iş
kazasının görüldüğü sektör olduğunu
vurgulayan Koloğlu, iş kazalarının
azaltılması için toplumsal bilincin
yaygınlaşmasının gerektiğini söyledi.
Koloğlu, bu amaçla İNTES, Bakanlık
ve YOL-İŞ Sendikası ile ülke genelinde
Güvenliği İnşa Edelim kampanyasını
gerçekleştirildiğini belirterek “ Sayın
Çelik’in liderliği ve Bakanlığımızın teknik
koordinasyonunda yeni etkinliklere ve
çalışmalara hazır olduğumuzu belirtmek
isterim.” dedi.
İNTES Başkanı Celal Koloğlu, toplantının
açılışında yaptığı konuşmaya, Türkiye YOLİŞ Sendikası'na toplantının ev sahipliğini
üstlenmelerinden dolayı teşekkür ederek
başladı. İNTES ile YOL-İŞ Sendikası
arasında gerçekleştirilen çalışmaların
örnek teşkil edecek düzeyde olduğunu
Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği
konusuyla ilgili yasal alt yapının yeterli
olduğunu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Çelik’in gayretlerini takdirle
karşıladıklarını, mevzuatta getirilen
düzenlemelerin işyerlerinde barışçıl,
sağlıklı ve güvenli çalışma ortamını
İşverenlerin mevzuatın gerekli kıldığı
tedbirleri almakla, çalışanların ise
tedbirlere harfiyen uymakla yükümlü
olduğuna dikkati çeken Çelik, ''Şimdi bu
önümüzdeki düzenlemelerde ceza geliyor
ama teşvik de getiriyoruz. Bu konuda
hassasiyet ve farkındalığı oluşmuş
işadamı ile oluşmamış işadamı arasında
fark olması gerekiyor. Dolayısıyla bazı
teşvik uygulamalarını önümüzdeki
düzenlemeyle getireceğiz'' dedi.
tesis edecek düzeyde olduğunu belirten
Koloğlu, “En önemli gelişmelerden birisi
Bakanlığımızın cezalandırmak yerine
iletişimi, işbirliği ve diyaloğu yani çalışma
barışı tesis edecek bir yaklaşımı esas
almasıdır. Artık denetimler sadece
denetim olmaktan çıkmış, işyerini, işçiyi
ve işvereni eğitim noktasına getirecek
düzeye gelmiştir.”dedi.
Mesleki Yeterlilikler Sistemi
Çalışma hayatındaki sorunların
çözümünde önemli gelişmeler
yaşandığını belirten Koloğlu, artık
ülkede yetkin ve mesleki yeterlilik
belgeli işgücünden söz edildiğini
söyledi. Koloğlu, mesleki yeterlilik
belgeli usta çalıştırılması zorunluluğuna
doğru gidildiğini, kanunların, mesleki
eğitim aldığını belgeleyemeyenlerin
çalıştırılamayacağına hükmettikleri
aktararak yakın zamanda hiçbir işçinin
belgesiz çalıştırılamayacağı bir döneme
girileceğini vurguladı. 2015 yılından
itibaren sahada yeterliliği tespit edilmemiş
ve belgesiz hiçbir işçi kalmayacağını
ifade eden Koloğlu, bu sürecin işleyişinin
teminatı olarak Mesleki Yeterlilik
Kurumu'nun faaliyetlerine hızla devam
ettiğini ifade ederek “Mesleki yeterlilik
sistemi kapsamında gerçekleştirilen
çalışmalar mesleki yeterlilik belgeleri ile
taçlandırılmalıdır.” dedi.
İNTES MYM’nin İşlevi
İNTES’in inşaat sektöründe belgelendirme
amacına hizmet vermek üzere 2010
yılında İNTES Mesleki Yeterlilik ve
Belgelendirme Merkezini kurduğunu, bu
kuruluşun inşaat sektöründe ‘Mesleki
Yeterlilik Belgesi’ veren ilk yetkili kurum
olduğunu anlatan Başkan Koloğlu, “İNTES
MYM 05 Ocak 2012 tarihinde TÜRKAK
tarafından, 19 Ocak 2012 tarihinde
ise Mesleki Yeterlilik Kurumu’nca
sınav ve belgelendirme yapmak üzere
yetkilendirildiğini ve yürütülen çalışmalar
sonucunda “İNTES MYM’nin 18 meslekte
akredite olan bir kurum haline geldiğini
ifade etti.
Koloğlu Türkiye Eğitim Şantiyesi ile on
yılda çok önemli tecrübeler edinildiğini
aktararak deneyimli ve alanında uzman
kadroların Türkiye’nin ve dünyanın her
köşesinde sınav yapma kabiliyetine
sahip bulunduğunu belirtti. İNTES MYM
için şantiyenin bulunduğu her yerin
bir sınav merkezi olduğunu belirten
Koloğlu, Türkiye Eğitim Şantiyesi’nin
yanı sıra bir yılda; Adana ve Mersin’de
30.000, Adapazarı ve Sakarya’da 30.000,
İstanbul (Gebze) ve Bolu’da 75.000, Sivas,
Kahramanmaraş ve Ağrı’da 25.000 kişiye
73
sınav ve belgelendirme yapabilecek sürekli
sınav merkezlerinin mevcut olduğunu,
İstanbul, Elazığ, Malatya, Erzurum, Trabzon,
Diyarbakır gibi illerdeki şantiyeler ve yurt
dışındaki şantiyelerin de geçici sınav
merkezi olarak kullanılabildiğini anlattı ve
“Netice itibari ile İNTES MYM yılda toplam
500.000 kişiye kadar sınav yapabilecek yer
kapasitesine sahiptir.” dedi.
Koloğlu konuya ilişkin sözlerine şöyle
devam etti. “Bu sistem desteklenir ise
hizmete hazırız. İNTES MYM olarak kısa
vadede inşaat sektöründe yoğun olarak
talep gören tüm mesleklerde akredite
belge vermeyi hedefliyoruz.” dedi.
Koloğlu sistemin sürdürülebilirliği ve
kalitesi için Mesleki Yeterlilik Belgesi
vermek üzere yetkilendirilecek ve
akredite edilecek kuruluşların belirli
seviyelerdeki kuruluşlardan seçilmesi
ve bu kuruluşların sıkı denetimlere tabii
tutulması gerekmekte olduğuna vurgu
yaparak “Gerek TÜRKAK ve gerekse
MYK yetkilileri çalışmalarımızı en ince
ayrıntılarına kadar inceliyorlar ve varsa
eksikliklerimizi tespit ediyorlar. Merdiven
altı eğitimlerin ardından gelecek tehlikelere
ve merdiven altı belgelendirmeye engel
olunmalıdır. Mesleki Yeterlilik Sistemi
devlet, işçi, işveren tüm tarafların sosyal
sorumluluğudur.” dedi.
İNTES üyelerinin kayıtlı işverenler olarak
tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini,
74
Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde teşvik
edici uygulamalar yapılmasının etkili
olacağını belirten Başkan Koloğlu, her yıl
vergi rekortmenleri sıralaması açıklandığı
gibi, en fazla sigorta primi ödeyen
işverenlerin isimlerinin kamuoyuna
açıklanması ve ödüllendirilmesi önerisinde
bulundu. Koloğlu, “Diğer yandan, sıfır iş
kazası olan işletmeler için özel teşvikler
getirilmesinin bu konudaki disiplini
artıracağını düşünmekteyiz.” dedi.
Ağar “Tes’in Gelişmiş Pek Çok Ülkede
Bile Örneği Yoktur”
YOL-İŞ Başkanı Ramazan Ağar, toplantıda
yaptığı konuşmaya İNTES'in işbirliğinde
kurulan Türkiye Eğitim Şantiyesi’nin
önemini belirtmesinden dolayı Koloğlu’na
teşekkür ederek başladı, “Türkiye Eğitim
Şantiyesi işçi ve işveren kuruluşları
arasındaki sosyal ortaklığın çok güzel bir
örneğini oluşturmaktadır.”dedi.
TES’in gelişmiş pek çok ülkede dahi örneği
bulunmayan bir mesleki eğitim kurumu
olduğunu belirten Ağar, inşaat sektöründe
üretimin vazgeçilmez bir parçası olan
işgücünün eğitimine desteğin YOL-İŞ
açısından bir övünç kaynağı olduğunu
söyledi.
Ağar, şöyle konuştu: “Sendikamız uzun
yıllardır Türkiye'nin önde gelen İNTES'e
bağlı özel sektör inşaat işyerlerinde de
örgütlenmiştir. YOL-İŞ bu firmalarla ve
genellikle de üyesi oldukları İNTES ile
40 yıldır toplu sözleşmeler bağıtlamış,
üretim süreçlerinin iş barışı içinde en
iyi şekilde sonuçlandırılmasına katkı
sağlamıştır. Sendikamız faaliyetini
sürdürdüğü geçmiş elli yılda olduğu gibi,
bugün de giderek geliştirdiği bu bilinçle
hareket etmekte, örgütlendiği işyerlerinde
taraf olmanın ötesinde kendisini üretim
sürecinin bir parçası ve ortağı olarak
görmekte, sosyal diyalogu işyerlerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde ilk
ve asıl araç olarak benimsemektedir.
YOL-İŞ hiçbir zaman işveren olmazsa
işyerinin ve istihdamın diğer deyişle işçinin
olmayacağını göz ardı etmemiştir.” dedi.
İnşaat sektörünün, iş kazalarının en
çok yaşandığı sektörlerden üçüncüsü
olduğunu Aktaran Ağar, ölümlü iş
kazalarında sektörün ilk sırada yer aldığını,
her gün inşaat işyerlerinde meydana
gelen iş kazalarında 2-3 işçinin yaşamını
yitirdiğini aktararak “Soma’da, İstanbul’da
ve duyulmayan başka yerlerde meydana
gelen iş kazalarında yaşamlarını yitiren
işçi kardeşlerime Allahtan rahmet, kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum.” dedi.
Bakan Çelik’e Teşekkür
Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğinin
korunmasına ilişkin yasal alt yapının
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
en iyi şekilde, hem ülke koşullarına, hem
de Avrupa Birliği müktesebatına uygun
şekilde yeniden düzenlendiğini belirterek
Bakan Çelik’e teşekkür eden Ağar, şunları
söyledi:
“İşçilerde iş sağlığı ve güvenliği bilincinin
oluşturulmasında takdir edersiniz ki, işçi
sendikalarına büyük görevler düşmektedir.
İncelendiğinde görüleceği üzere işçilerin
örgütlü oldukları işyerlerinde iş kazaları
çok daha az görülmektedir. Zira, işçilerin
eğitilmesi sendikaların başlıca görevleri
arasındadır. YOL-İŞ Sendikası da bu
bilinçle hareket etmektedir. Örgütlü
olduğu işyerlerinde yapılan işler ağır ve
tehlikeli olmasına karşın iş kazası oranları
düşüktür. Bu nedenle örgütlendiğimiz
inşaat işyerlerinde işverenlerimizin
Sendikamızı taraf değil, bir çözüm ortağı
olarak görmelerini bekliyor ve diliyoruz.”
İşverenlere Yönelik Çağrı
YOL-İŞ Başkanı Ramazan Ağar, işverenlere
yönelik çağrı yaparken de şunları söyledi:
“Buradan inşaat işverenlerine
sesleniyorum; gelin bizleri işyerlerinizde
sorun üreten bir taraf olarak değil, çözüm
ortağı olarak görünüz. Geçmiş dönemde
kötü örneklerden kaynaklanan yanlış
algıları ortadan kaldırıp, iş gücünün
güvenli ve güvenceli bir biçimde istihdamı
için olduğu kadar, üretimde verimliliğin
artırılması için sendikal örgütlenmenin
önündeki engellerin kalkmasına yardımcı
olunuz. Gelin güçlü bir Türkiye’nin inşası
için, işyerlerinde sendikalaşmanın önünü
açarak sosyal ortaklığımızı güçlendirelim.”
Toplantı Bakan Faruk Çelik ve YOL-İŞ Genel
Başkanı Ramazan Ağar adına Orman ve
Su İşleri Bakanlığı'nın Ağaçlandırma ve
Erozyon Kontrol Seferberliği Kampanyası
kapsamında fidan dikilmesi için yapılan
bağışa ilişkin sertifikaların sunulması ile
sona erdi.
75
TOPLANTI
169. Geleneksel Toplantı:
Enerji Bakanı Yıldız,
“Ham Petrol Fiyatlarındaki
Düşüş Tüketici Ülkeler İçin Fırsat.” Dedi.
İNTES Başkanı
Koloğlu,"İşçi
sağlığı her türlü
maddi varlığın
üzerindedir" dedi.
76
Türkiye İnşaat Sanayicileri
İşveren Sendikası'nın (İNTES) 169.
Geleneksel Toplantısı 20 Ekim 2014
Pazartesi akşamı Rixos Grand
Ankara Hotel’de Çelikler Holding ev
sahipliğinde yapıldı. “Enerjide Yeni
Dönem” konulu toplantının onur
konuğu ve konuşmacısı Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız
oldu.
imkanlarının da kolaylaştırılacağını
ifade etti, inşaat sanayicilerine
“yatırım yapmaları” çağrısında
bulundu.
Yıldız, Türkiye'nin ilerleme ve
büyümesine devam edeceğini
belirterek, bu kapsamda yatırım
Petrol fiyatlarındaki düşüşe ilişkin
değerlendirmelerde bulunan
Yıldız, 118-120 dolara çıkan ham
Bakan Yıldız, ham petrol varil
fiyatlarındaki düşüşün, 1 yıl
boyunca bu şekilde devam etmesi
halinde Türkiye'nin 3,4 milyar dolar
kar edeceğini vurguladı.
petrol varil fiyatının şu anda 86
dolar civarında seyrettiğini belirtti.
Yıldız, bu düşüşün petrolün siyasi
bir araç olarak kullanılmasından
kaynaklandığına dikkati çekerek,
"Yerin altındayken savaş gerekçesi,
yerin üstündeyken de barış gerekçesi
haline gelen ham petrol ve doğalgaz
şu anda bu noktalara geriledi.
Üretici için bir tehdit ama bizim gibi
tüketici ülkeler için de bu bir fırsattır"
ifadelerini kullandı.
"İşverenle işçi birbirinden ayrılmaz
iki unsur"
düzenlenmemiş olması bir
eksikliktir" diye konuştu.
Maden işçilerinin ücretleri ile ilgili
düzenlemelere değinen Yıldız,
"Soma'dan sonra sektörel bir
ücret düzenlemesi yapıldı. ‘Maden
işçilerinin ücreti 2 kat fazla olmak
zorundadır’ denildi. İşçilerimizin
haklarının düzenlendiği bir ortamda
Kamu İhale Kurumu ve rödevans
işletmeciliği vasıtasıyla iş almış
olan işverenlerimizin haklarının
Yıldız, konuyla ilgili önergenin, Plan
Bütçe Komisyonu’ndan sonra TBMM
Genel Kuruluna geldiğini söyledi.
Söz konusu maddeye, genel kurulda
muhalefet partilerinin itiraz ettiğini
anlatan Yıldız, şunları kaydetti:
"Muhalefetin itiraz konusu şuydu; biz
burada işçinin haklarını düzenlemeye
geldik, siz işverenin hakkını
düzenlemeye geldiniz. Biz, işverenle
77
işçi birbirinden ayrılmaz, birbirini
tamamlayan iki unsurdur, dedik. O
yüzden birini diğerinden ayırt ederek
hak düzenlemesi olmaz. İşverene yeni
bir hak ihdasında bulunmayacaktık.
Yalnızca, maliyetlerinden dolayı artış
miktarını kendilerine tebliğ etmek
için önergeyi verdik. Önerge TBMM'de
çıkarıldı. Büyük bir yanlışlıktı,
kendilerini ikaz ettim. Bu kapsamda
Torba Yasa çıktı. Cumhurbaşkanı
onayladı iki gün geçti, 4 bin 200
işçi işverenlerimiz tarafından işten
çıkartıldı.
Bunun uzaktan gelişi belliydi. Şimdi
muhalefetten de arkadaşlar 'bu
önergeyi tekrar gündeme getirebilir
miyiz?' diyorlar. Tamam getireceğiz
de, bu olaylar yaşanmadan önce
bunları rahatlıkla yapabilmek lazımdı.
Biz maden kanunuyla alakalı suyun
kendi mecrasında akmasını teminen,
78
Başbakan ve Cumhurbaşkanımızla
da konuştuk, bir kanun tasarımız
vardı. İnşallah, önümüzdeki ay genel
kurulda kanunlaşmasını hep beraber
sağlamış olacağız, bu önergede
içinde olmak kaydıyla bunları dikkate
almış olacağız. Biz haklı veya haksız
bütün taleplerin değerlendirildiği
ve gerçekten bütün şeffaflığıyla
cevaplandırıldığı bir ortam istiyoruz."
"42 HES projesi mahkeme kararıyla
iptal edildi"
Mahkeme kararlarıyla iptal edilen
enerji yatımlarına da değinen Yıldız,
42 HES projesinin mahkeme kararıyla
iptal edildiğini kaydetti. Bunu bir
şikâyet değil, tespit olarak dile
getirdiğini söyleyen Yıldız, söz konusu
HES projelerinin kurulu gücünün
yaklaşık 1263 megavat olduğunu
bildirdi.
Yıldız, enerji yatırımlarındaki iptal
kararlarının "makul" ve "keyfi"
olanların değerlendirileceğini
belirterek, "İthal kömürde 1245, yerli
kömüre dayalı termik santrallerde
yaklaşık 8 bin 777 megavatlık yapı,
Türkiye'de bulunduğu yere, yani
yer altına gömülmek isteniyor...
Doğalgazda da toplam 14 bin 707
megavatlık kurulu güce sahip,
3521 megavatlık 3 santral de
mahkeme kararıyla durdurulan
yatırımlar arasında" diyerek sözlerini
tamamladı.
"İşçi sağlığı her türlü maddi varlığın
üzerindedir" İNTES Başkanı Celal
Koloğlu, toplantının açılışında
yaptığı konuşmada, maden ve inşaat
sektöründeki yeni yasalara değinerek,
"İşçi sağlığı ve güvenliği her türlü
maddi varlığın üzerindedir. Ancak,
şartlar çok zorlanırsa ortaya kayıt
dışılık ve büyük sorunlar çıkacağı
endişesi taşıyoruz. Yasalarımızı tabiri
caizse 'vur' deyince öldürmeyen
şekilde düzenlemeliyiz" dedi.
Toplantının konusunun "Enerjide Yeni
Dönem" olduğunu söyleyen Koloğlu,
enerjide "milat" denilecek gelişmelere
tanık olunduğunu ifade etti. Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının
çabalarıyla ülkenin elektrikte Avrupa
elektrik sistemiyle senkron hale
geldiğini belirten Koloğlu, Türkiye'nin
köprü ve merkez ülke konumunda
bulunduğuna dikkati çekti.
kaynağı olduğunu belirten Koloğlu,
“Şehitlerimize Allah’tan rahmet,
yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyoruz. Ülkemizin birlik ve
beraberliğini her şeyin üstünde
tutuyoruz. Bu sağlandıktan sonra hiç
kimse ülkemizin önünde duramaz.
Türkiye, kalkınan ve sürekli gelişen,
tutulamayan bir ülke olur.” dedi.
Kalkınmanın temel dinamiklerinden
birisinin enerji olduğunu belirten ve
enerjiye olan talebin karşılanmasının
önemine değinen Koloğlu, şunları
kaydetti:
“Bu talebin, düşük maliyetlerle,
zamanında, sürekli karşılanabilmesi
de bir o kadar önemlidir. Doğal
Türkiye'nin enerji ihtiyacının yaklaşık
dörtte üçünü dışarıdan sağladığını
kaydeden Koloğlu, 2015 yılında
enerji ithalatı için 57,3 milyar dolar,
2017'te ise yaklaşık 64 milyar dolar
harcanacağı söyledi. Cari açığın bir
çok makro ekonomik değişkeni tehdit
ettiğini ifade eden Koloğlu, ekonomik
ve verimli bir elektrik enerjisine sahip
olmak için başta rüzgar, su ve güneş
enerjisi gibi yerli ve yenilenebilir
kaynaklarının iyi değerlendirilmesi
gerektiğine işaret etti.
Türkiye’de yaşanan olayları üzüntü
ile takip ettiklerini, bu dönemde
verilen şehitlerin derin üzüntü
79
kaynaklar hızla tükenmektedir.
Petrol ve doğal gaz sınırlı miktarda
üretilmektedir. Aynı zamanda sürekli
fiyat değişikliği yaşanmaktadır.
takip edilmesi gerekmektedir.
Yerli kömüre dayalı alternatif
enerji santrallerimizin etkinliğinin
arttırılması da önemlidir.
Yerli kaynakların ekonomiye
kazandırılması önemlidir. Ekonomik
durgunluklar dikkate alınmazsa
Türkiye’de elektrik tüketimi her yıl
yüzde 10‘a yakın oranda artmaktadır.
Bu nedenle yenilenebilir enerji
kaynakları enerji üretiminde önemli
bir alternatiftir. Hidrolik, Türkiye’nin
İNTES Başkanı Koloğlu, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığının elektrik
dağıtımının özelleştirmelerini
başarıyla sonuçlandırdığını,
özelleştirmeler ile 12.7 milyar dolar
gelir elde edildiğini, böylece kamu
elinde bulunan şirketlerin daha etkin
ve verimli kullanılır hale geldiğini,
verimlilik ve kalite
artışında süreklilik
sağlandığını
kaydetti. Koloğlu,
şunları söyledi:
“Bu konuda başta
Bakanımız Sayın
Yıldız olmak üzere
emeği geçen
herkesi kutlamayı
görev biliyorum.
Biz bu dünyada
geçiciyiz. Gelecek
nesillere temiz bir
çevre bırakmalıyız.
Fosil yakıtlar ve
petrol, dünyada kıt
olan kaynaklardır.
Kıt olduğu kadar
çevreye de zararı
büyüktür. Bu
nedenle elektrikli
otomotiv üretimini
ve kullanımını
yaygınlaştıracak
teşvikler
getirilmelidir.”
en büyük birincil yenilenebilir enerji
kaynağıdır. Hidrolik kapasitemizi
sonuna kadar değerlendirmemiz
gerekmektedir. Devam etmekte olan
projelerin takibini yaparak hızla
sonlandırılmasının sağlanması,
yeni projelerin yapılabilmesi için
önündeki engellerin aşılmasına
yardımcı olunarak devreye alınması,
lisansı verilmiş bulunan projelerin
yapılmasının sağlanması için yakın
80
Çelikler Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Çelik
de toplantıda bir konuşma yaptı.
Kuruluşundan bugüne Çelikler
Holdingin çalışmalarını aktaran
Çelik, dünyadaki ekonomik krize
rağmen Türk inşaat sektörünün
büyük başarılara imza attığını belirtti.
İnşaat sektörünün Avrupa'nın ve
dünyanın en modern ülkeleriyle
yarışır duruma geldiğini ifade
eden Çelik, başta Cumhurbaşkanı
ve hükümet üyeleri olmak üzere
emeği geçenlere teşekkür etti. Çelik,
konuşmasında enerji sektöründe
gerçekleşen yatırımların önemli
olduğunu da belirtti, Bakan
Yıldız’a hitaben “TANAP gibi bir
projenin gerçekleşmesinde büyük
başarı gösterdiniz ve yine enerji
yatırımlarının desteklenmesinde
vermiş olduğunuz alım garantileri
ile özellikle yenilenebilir enerji ve
özellikle jeotermal alanında 50
megavat olan ülkemiz üretimi bugün
1.000 megavatları zorlamaktadır.
Yine döneminizde, yerli kömürden
elektrik üretimine vermiş olduğunuz
desteklerden dolayı size ve bütün
ekibinize iş dünyası adına teşekkür
ediyoruz.” dedi.
Toplantı Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız ve Çelikler Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Çelik
adına Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol
Seferberliği Kampanyası kapsamında
fidan dikilmesi için yapılan bağışa
ilişkin sertifikaların sunulması ile
sona erdi.
81
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ÇALLIOĞLU
İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1953
Firma Yetkilileri
İbrahim Şencan
Onursal Başkan
Mehmet Şencan
İletişim Bilgileri
Vatan Bulvarı, Çallıoğlu İş Merkezi 2
P.K. 25 Antalya
T: (0 242) 345 28 58
F: ( 0 242) 345 75 18
[email protected]
www.callioglu.com.tr
Yönetim Kurulu Başkanı
Azime Nur Aksoy
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Faruk Çevikol
Yönetim Kurulu Üyesi
Zeki Akbaş
Genel Müdür Yardımcısı
82
Faaliyet Alanları
- Drenaj ve Sulama Şebekeleri
- Baraj ve Hidroelektrik Santrallar
- Tünel, Köprü ve Yol
- Konut
- Prefabrik Kanal, Kanalet Üretimi
- Hazır Beton Üretimi
- Prefabrike Betonarme Yapı Elemanları
- Üretimi ve Montajı.
305 REZİDANS DAİRE İNŞAATI - KUNDU ANTALYA
BAYRAMPAŞA KÖPRÜSÜ - İSTANBUL
ANTALYA STADYUMU
Gruba Dahil Firmalar
ÇALLIOĞLU Beton Sanayi ve Ticaret A.Ş.
ÇALLIOĞLU Prefabrik Yapı ve Ticaret A.Ş.
ÇAP inşaat Sanayi ve Ticaret A. Ş
İlk Üstlenilen Proje
Kasım 1953 - DSİ Antalya – Ağva Deresi Islahı
DÖŞEMEALTI BETON TESİSLERİ - ANTALYA
83
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
CEMİL ÖZGÜR
İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
Faaliyet Alanları
1946
- Konut, Turistik Tesisler, İş Merkezleri,
Sosyal ve Kültürel Tesisler, Hastaneler,
Askeri Tesisler, Sanayi Tesisleri,
Fabrikalar, İdari Binalar, AVM'ler.
- Yol, Otoyol, Tünel, Viyadük, Köprü,
Havaalanı
- Barajlar, Hidroelektrik Santraller,
Sulama Sistemleri
- Enerji Hatları, Depolar ve Hangarlar
- Şehir Altyapısı, İçme Suyu, Boru Hattı
- Hazır Harç Beton Üretimi
- Sun`i ve Tabii Mermer Üretimi.
Firma Yetkilileri
Cemil Özgür
Yönetim Kurulu Başkanı - Murahhas Aza
Coşkun Özgür
Yönetim Kurulu Üyesi
Cahit Özgür
Yönetim Kurulu Üyesi
Erdoğan T. Gök
Genel Müdür
İletişim Bilgileri
Ahlatlıbel Mah. İncek Yolu No: 1
Çankaya Ankara
T: (0 312) 489 80 30 (pbx)
F: (0 312) 489 30 35 - 36
[email protected]
www.cemilozgur.com.tr
84
UZUNÇAYIR BARAJI - TUNCELİ
ANTALYA - KORKUTELİ YOL İNŞAATI
DİCLE ÜNİVERSİTESİ KOMPLEKSİ - DİYARBAKIR
Gruba Dahil Firmalar,
Ortak Girişimler
- Özmak Makine ve Elektrik Sanayi A.Ş.
- Özgür İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
- İmpaş İnşaat Malzemeleri Pazarlamave Ticaret A.Ş.
- Öztuğsan Özgürler Toprak Sanayi A.Ş.
- Özgürler İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
- İSTAŞ Beton Asfalt Taşımacılık İnşaat Petrol Ürünleri Maden Tarım Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş
- PARKORMAN Enerji Üretim ve Dağıtım A.Ş.
Yurt Dışı Faaliyetleri
GİMART AVM VE OTEL İNŞAATI - ANKARA
- Rusya Federasyonu (Sanayi Entegre
Tesisleri ve Müteahhitlik Hizmetleri)
- Fil Dişi Sahili Cumhuriyeti:
Müteahhitlik Hizmetleri, Yol Yapım
85
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
EKO
İNŞAAT VE TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
Faaliyet Alanları
4 Mart 1965
Üstyapı
- Turistik Tesisleri
- Askeri Tesisler
- Konut ve Toplu Konutlar
- İş Merkezleri
- Alışveriş Merkezleri
- Terminal Binaları
- Endüstriyel Tesisler
- Çelik Yapılar
Firma Yetkilileri
Cengiz Köksal
Yönetim Kurulu Başkanı.
İbrahim N. Yaykıran
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Halim F. Balkaya
Genel Müdür
İletişim Bilgileri
Turan Güneş Bulv. No: 84
Yıldız, 06550 Ankara
T: (0 312) 409 96 00
F: ( 0 312) 409 96 10
[email protected]
www.ekoinsaat.com.tr
86
Altyapı
- Anahtar Teslimi Sivil ve Askeri
Havaalanları (Aydınlatma
Sistemleri ile Birlikte Beton
ve Asfalt Kaplamalı Pistler /
Taksiyolları / Apronlar, Yolcu ve
Kargo Terminalleri, Elektronik
Uçuş Kontrol Sistemleri, Hava
Trafik Kontrol Kuleleri, Uçak
Hangarları ve Sığınakları, Diğer
İlgili İnşaat ve Elektromekanik
İşleri)
ATATÜRK HAVALİMANI PAT SAHALARI ONARIMI VE TEVSİİ İŞİ
- Anahtar Teslimi Yol ve Otoyollar
- Köprü, Tünel ve Viyadükler
- Kentsel Altyapı
- Akaryakıt Depolama Tesisleri
- Hidroelektrik Santralleri
Gruba Dahil Firmalar
- PREKONS İnşaat ve Sanayi A.Ş.
- ALCA Turizm İnşaat ve Tic. Ltd. Şti.
- BOLSU Enerji Elektrik Üretim San.
ve Tic. Ltd. Şti.
- PREKONS Taah. Yat. İnş. ve Tic. A.Ş.
KAHRAMANMARAŞ-NARLI-GAZİANTEP YOLU PROJESİ
ÖZDEMİR İnşaat Enerji Sanayi ve
Ticaret A.Ş. - EKO İnşaat ve Ticaret A.Ş.
Adi Ortaklığı / Konya - Ereğli – Ulukışla
Yolu İnşaatı
YEŞİLKÖY İnşaat Adi Ortaklığı
Atatürk Havalimanı Pat Sahaları
Onarımı ve Tevsii İşi
Yurt Dışında İlk Üstlenilen Proje
Sana Havalimanı Geliştirme Projesi
1. Aşaması, YEMEN
Ortak Girişimler
Yurt Dışı Faaliyet Yerleri
EKO İnşaat ve Ticaret A.Ş. - KHALID
RAUF Pvt. Ltd. Ortak Girişimi
Multan - Khanewal M4 Otoyolu
- Yemen – Havalimanı Projesi
- Kazakistan – Havaalanı Projesi
- Bulgaristan – Otoyol Projesi
- Kazakistan – Otoyol Projesi
- Pakistan – Otoyol Projesi
- Romanya – Otoyol Projesi
ÖZDEMİR İNŞAAT ENERJİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş. EKO İNŞAAT
VE TİCARET A.Ş. ADİ ORTAKLIĞI
KONYA - EREĞLİ – ULUKIŞLA YOLU İNŞAATI
EKO İNŞAAT VE TİCARET A.Ş. / KARAMAN ÇEVRE YOLU PROJESİ
87
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
GÖÇAY
İNŞAAT TAAHHÜT VE TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
Faaliyet Alanları
1979
- Karayolları, Köprüler, Tüneller, Metro
- Sulama ve Drenaj Şebekeleri
- Barajlar ve Hidroelektrik Santraller
- Kanalizasyon, Deşarj ve Arıtma
Tesisleri
- İçmesuyu ve Tasfiye Tesisleri
- Uluslararası Havaalanı Proje ve İnşaatı
İşleri
- Toplu Konutlar
- Alışveriş ve İş Merkezleri
- Oteller, Kongre Merkezleri
- Ticari ve Endüstriyel Yapılar
Firma Yetkilileri
Mustafa Göçen
Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Erdal Eren
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Mehmet Göçen
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
Saniye Sokak No: 6
G.O.P. 06700 Ankara
T: (0 312) 447 67 88 (pbx)
F: (0 312) 447 67 99
[email protected]
www.gocay.com.tr
88
Gruba Dahil Firmalar
- GÖÇAY-ONUR Turizm İşletmecilik
İnşaat Yatırım Nakliyecilik Madencilik
ve Ticaret A.Ş.
- GÖÇAY Taşımacılık Turizm Taahhüt
Ltd.Şti.
BURSA ÇEVREYOLU
HİLTON DALAMAN OTELİ
BURSA ÇEVREYOLU
Ortak Girişimler
- GÖÇAY - IC İÇTAŞ Ortak Girişimi
Ağrı Ovası Yazıcı Sulaması - TÜRKİYE
- GÖÇAY - GÜRİŞ Ortak Girişimi
Bursa Çevre Yolu - TÜRKİYE
- OTOYOL YATIRIM VE İŞLETME A.Ş.
(Nurol-Özaltın-Makyol-Astaldi-YükselGöçay) Gebze-Orhangazi-İzmir (İzmit
Körfez Geçişi ve Bağlantı Yolları dahil)
Otoyolu Projesi - GÖÇAY-MAKYOL İş Ortaklığı
Gebze-Orhangazi Kesimi
(8+411-19+213)
İlk Üstlenilen Proje
Şehirlerarası Otobüs Terminali
Aydın Belediye Başkanlığı / AYDIN
31.01.1980 – 26.08.1982
İZMİR GEBZE OTOYOLU
89
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
GÜLSAN
İNŞAAT SANAYİ TURİZM NAKLİYE VE TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
Faaliyet Alanları
1946
- Karayolları, Köprüler, Tüneller
- Enerji Santralleri ve Toptan
Elektrik Ticareti
- Prefabrike Beton Yapı Elemanları
- Otel, Hastane, İş Merkezi,
Konut Projeleri, Sanayi Tesisleri
Firma Yetkilileri
Şefik Gül
Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Gül
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Refik Gül
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
Hilal Mah. R. Tagore Cad. No: 74
Çankaya Ankara
T: (0 312) 409 63 00
F: (0 312) 409 63 63
[email protected]
www.gulsanholding.com.tr
90
Gruba Dahil Firmalar
- Agen Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş.
- Cemre Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş.
- Değirmenüstü Enerji Üretim Tic.
ve San. A.Ş.
- Gülce Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş.
- Güliş Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş.
- Gülsan Elektrik Enerjisi Toptan
Satış A.Ş.
- Gülsu Enerji Üretim Tic.ve San. A.Ş.
- Gülsan Yatırım Holding A.Ş.
- Herav Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş.
- Mar-En Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş.
- Nur Elektrik Üretim Tic. ve San. A.Ş.
SEFAKÖY BARAJI
KİIEV - CHOP OTOYOLU
GEBZE - İZMİT OTOYOLU
- Pamir Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş.
- Petek Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş.
- Petpa Ak. Mad. Yağ. Pet. San. ve Tic. A.Ş.
- Promarket Mut.Eş. Züc. Med. İth. İhr. Ltd. Şti.
- Sur Enerji Yatırımları A.Ş.
- Taçyıldız Enerji Sanayi Tiç.A.Ş.
- Tekpa Bet. San. Mot. Arç. Paz. ve San. A.Ş.
- Gülsan Hcg Adi Ortaklığı
- Gülsan Ayhanlar Adi Ortaklığı
- Doğuş Gülsan Adi Ortaklığı (Kazakistan)
- Doğuş Gülsan Kömürhan Adi Ortaklığı
- Çamyuva Turizm Yatırımları A.Ş.
- Çamyuva Otelcilik İşletmeleri A.Ş.
NİSSİBİ KÖPRÜSÜ
Yurt Dışı Faaliyetleri
- Sudan; Juba-Nimule Yolu 2. Kısım,
Km:55+000-125+000 arası yol yapım inşaatı.
(Tamamlanmıştır.)
- Kenya; Works Contract for Upgrading of
Merille-Marsabit Road (A2) (Kenya) yol inşaatı işi
(Devam ediyor)
- Ukrayna; Kiev Chop Karayolu inşaatı
(Tamamlanmıştır)
- Kazakistan; Almaty - Khargos Yolu İnşaatı
Yapımı Lot -1, Lot - 2 (Doğuş – Gülsan Ortaklığı
kapsamında devam etmektedir.)
Firmanın İlk Üstlendiği Proje
Malatya E - Tipi Cezaevi İnşaatı
Firmanın Yurt Dışında İlk Üstlendiği Proje
Afganistan: Kabil-Kandahar ve Kandahar-Herat
Yolu İnşaat İşi Yapımı (Gülsan Çukurova Ortak
Girişimi İle tamamlanmıştır)
91
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
GÜNAL
İNŞAAT TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Kuruluş Tarihi
Faaliyet Alanları
4 Kasım 1983
- Baraj ve Hidroelektrik Santral İnşaatları
- Sulama İnşaatları
- İçme Suları ve Atık Su Arıtma Tesisleri
- Endüstriyel Tesisler ve Fabrikalar
- Turistik Tesisler
- Alışveriş Merkezleri, Konut Projeleri
Firma Yetkilileri
Mehmet Nazif Günal
Başkan
Murathan Doruk Günal
Başkan Yardımcısı
Güven Balkan
Başkan Yardımcısı
Mehmet Saim Güriş
Başkan Yardımcısı
İlk Üstlenmiş Olduğu Proje
Gölbaşı Trafo Merkezi Sosyal Tesisler
İnşaatı, Ankara Türkiye
Vedat Çetintaş
Başkan Yardımcısı
İletişim Bilgileri
Uğur Mumcu Caddesi No: 88
G.O.P. Ankara
T: (0 312) 436 30 00
F: ( 0 312) 436 36 17 - 437 11 01
92
Yurt Dışında İlk Üstlenmiş
Olduğu Proje
Gorna Oriahovitza Bölgesel Atık Su
Toplama ve Arıtma Tesisi, Bulgaristan
GORNA PİSSU ARITMA TESİSİ
JUMEIRAH VİLLALARI
KRALKIZI BARAJI VE HİDROELEKTRİK SANTRALİ
Gruba Dahil Firmalar
- MNG Holding A.Ş.
- Mapa İnşaat ve Ticaret A.Ş.
- MNG Targem Araştırma Teknoloji Geliştirme,
Müşav. Proje ve İnşaat A.Ş.
- MNG Esmaş Elektro Sistemler Mühendislik Sanayi ve
Ticaret A.Ş.
- MNG Tesisat Klima Havalandırma Isıtma Sanayi ve
Ticaret A.Ş.
- MNG Zemtaş Zemin ve Temel Mühendisliği İnşaat A.Ş.
- MNG Turizm ve Ticaret A.Ş.
- MNG Havayolları ve Taşımacılık A.Ş.
- MNG Kargo Yurt İçi ve Yurt Dışı Taşımacılık A.Ş.
Yurt Dışında Faaliyet Gösterilen Ülkeler
ve Faaliyet Alanları
- Bulgaristan: Pissu Arıtma Tesisi İnşaatı
- Birleşik Arap Emirlikleri: Villalar ve Köprülü Kavşak
İnşaatları
- Suudi Arabistan: Sağlık Tesisleri İnşaatları ve
Karayolu İnşaatları
HALKBANKASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
93
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
IC İÇTAŞ
İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
Faaliyet Alanları
16 Haziran 1969
Havalimanı , liman , marina , demiryolu ,
karayolu ve köprü inşaatları, baraj, enerji
santralleri, akıllı binalar, iş merkezleri,
turizm tesisleri, sulama sistemi
inşaatları, kamu binaları, toplu konutlar,
sağlık tesisleri, üniversite ve okul
inşaatları, mayın temizleme işleri.
Firma Yetkilileri
Fırat Çeçen
Yönetim Kurulu Başkanı
Ruhi Yamaner
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Serhat Çeçen
Yönetim Kurulu Üyesi
Yıldırım Akdemir
Yönetim Kurulu Üyesi
Fuat Altıntop
Genel Müdür - Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
Konur Sokak No: 58
06640 Kızılay Ankara
T: (0 312) 419 29 50
F: ( 0 312) 419 86 06
[email protected]
www.ictas.com.tr
94
Gruba Dahil Firmalar
- IC İBRAHİM ÇEÇEN Yatırım Holding A.Ş.
- TREYSAN Prefabrik Çelik Yapılar Sanayi
ve Ticaret A.Ş.
- IC İçtaş Zafer Uluslararası Havalimanı
Yatırım ve İşletme Anonim Şirketi
- IC ANTBEL Antalya Belek Turizm A.Ş.
- FRAPORT IC İÇTAŞ Havalimanı
Terminal Yatırım ve İşletmeciliği A.Ş.
- Fraport-IC İçtaş Havalimanı
Yer Hizmetleri Anonim Şirketi
- Trabzon Enerji Üretim ve
Ticaret Anonim Şirketi
WHSD OTOYOL PROJESİ ST. PETERSBURG RUSYA
HİLTON ISTANBUL BOMONTİ
PULKOWA HAVAALANI PROJESİ ST. PETERSBURG RUSYA
- Bomonti Uluslararası Kongre ve Turizm
Yatırımları Ticaret Anonim Şirketi
- İçtur Yiyecek ve İçecek Hizmetleri Turizm Sanayi
ve Ticaret Anonim Şirketi
- IC İçtaş - Astaldi İnşaat Anonim Şirketi
- ICA Astaldi-IC İçtaş WHSD İnşaat Anonim Şirketi
- ICA IC İçtaş Astaldi Üçüncü Boğaz Köprüsü
ve Kuzey Marmara Otoyolu Yat. ve İşlt. A.Ş.
- IC İçtaş Sakarya Karasu Limanı Yatırım ve
İşletme Anonim Şirketi
- Bilkent Ankara Entegre Sağlık Hizmetleri Yatırım
ve İşletme Anonim Şirketi
- Trakya Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi
- Trakya Elektrik Perakende Satış Anonim Şirketi
- IC ÇEŞME MARİNA Yatırım Turizm
ve İşletmeciliği A.Ş
- IC İÇMAK Makine İnşaat ve Lojistik A.Ş.
- IC İÇTAŞ Elektrik Üretim A.Ş.
3. BOĞAZ KÖPRÜSÜ KUZEY MARMARA OTOYOLU PROJESİ
ODAYERİ - PAŞAKÖY KESİMİ YAP - İŞLET - DEVRET MODELİ İLE YAPILMASI, İSTANBUL TÜRKİYE
Ortak Girişimler
- IC İÇTAŞ - GÖÇAY İş Ortaklığı
- CRCC - CMC-CENGİZ - IC İÇTAŞ Konsorsiyumu
- ICA IC İçtaş - Astaldi Adi Ortaklığı
İlk Üstlenmiş Olduğu Proje
1969 yılında yatılı bölge okulu inşaatı Bitlis
Yurt Dışında İlk Üstlenilen Proje
1991 yılında Kuveyt mayın ve savaş artığı
temizleme
Yurt Dışında İş Üstlenilen Ülkeler
ve Faaliyet Alanları
2011 Rusya St. Petersburg Pulkovo
Havaalanı Projesi
95
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
MAPA
TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Kuruluş Tarihi
Faaliyet Alanları
24 Şubat 1978
- Baraj ve Hidroelektrik Santral İnşaatları
- Sulama İnşaatları
- İçme suları ve Atık su Arıtma Tesisleri
- Otoyollar – Yollar ve Köprüler
- Tüneller
- Demiryolları
- Boru Hatları
- Endüstriyel Tesisler ve Fabrikalar
- Turistik Tesisler
Firma Yetkilileri
Mehmet Nazif Günal
Başkan
Murathan Doruk Günal
Başkan Yardımcısı
Güven Balkan
Başkan Yardımcısı
Mehmet Saim Güriş
Başkan Yardımcısı
Vedat Çetintaş
Başkan Yardımcısı
İletişim Bilgileri
Uğur Mumcu Caddesi No: 88
G.O.P. Ankara
T: (0 312) 436 30 00
F: ( 0 312) 436 36 17 - 437 11 01
96
İlk Üstlenmiş Olduğu Proje
Afşin Elbistan Termik Santralı
Yardımcı Binalar İkmal İnşaatları Kahramanmaraş Türkiye
Yurt Dışında İlk Üstlenmiş
Olduğu Proje
Kremenchug Rafinerisi Polikliniği Ukrayna
KARADENİZ SAHİL YOLU
SIDI LAHDJEL İÇME SUYU ARITMA TESİSİ
Gruba Dahil Firmalar
- MNG Holding A.Ş.
- Günal İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş.
- MNG Targem Araştırma Teknoloji Geliştirme,
Müşav. Proje ve İnşaat A.Ş.
- MNG Esmaş Elektro Sistemler Mühendislik
Sanayi ve Ticaret A.Ş.
- MNG Tesisat Klima Havalandırma Isıtma Sanayi
ve Ticaret A.Ş.
- MNG Zemtaş Zemin Ve Temel Mühendisliği
İnşaat A.Ş.
- MNG Turizm ve Ticaret A.Ş.
- MNG Havayolları ve Taşımacılık A.Ş.
- MNG Kargo Yurt İçi ve Yurt Dışı Taşımacılık A.Ş.
Ortak Girişimler
- MAPA - CENGİZ - LİMAK - KOLİN
Yerköy - Yozgat - Sivas Demiryolu İnşaatı
- MAPA - LİMAK
Ras Al Khair - Hafar Al Bateen Su İletim Sistemi
Suudi Arabistan
CHELIFF BARAJI
SOFYA ÇEVRE YOLU
- MAPA - LİMAK
Ras Al Khair - Riyadh Su İletim Sistemi
Suudi Arabistan
Yurt Dışında Faaliyet Gösterilen Ülkeler
ve Faaliyet Alanları
- Libya: Karayolu İnşaatları
- Suudi Arabistan: Sağlık Tesisleri, Su İsale
Hatları, Çelik Su Depoları ve Altyapı İnşaatları,
- Cezayir: Pompa İstasyonları , Su İsale Hattı,
Baraj, İçme Suyu Arıtma Tesisi İnşaatları
- Azerbaycan: Uluslararası Havalimanı Terminal
Binası, Uçak Bakım Hangarları ve Otel İnşaatları
- Gürcistan: Otel İnşaat İşleri
- Birleşik Arap Emirlikleri: Karayolu İnşaatı ve
Köprülü Kavşak İnşaatları
- Bulgaristan: Pissu Arıtma Tesisi İnşaatı,
Karayolu İnşaatları
97
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
TEPE
İNŞAAT SAN. A.Ş.
Kuruluş Tarihi
Faaliyet Alanları
1969
- Konutlar
- Alışveriş Merkezleri
- Ofis Yapıları
- Sağlık Tesisleri
- Eğitim Yapıları ve Yerleşkeleri
- Spor ve Rekreasyon
- Oteller
- Askeri Tesisler
- Endüstriyel Tesisler ve Santraller
- Ulaşım Yapıları ve Yollar
- Kentsel Altyapı
- Boru Hatları
- Prefabrik Yapılar
Firma Yetkilileri
Ali H. Kurtdarcan
Yönetim Kurulu Başkanı
Bahadır Güngenci
Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi (CEO)
Atila Kemal Oğuz
Genel Müdür
Ali Karaca
Genel Müdür Yardımcısı (Yurt İçi İşler)
Şafak Kolay
Genel Müdür Yardımcısı (Yurt Dışı İşler)
Mustafa Kalender
Genel Müdür Yardımcısı (Mali İşler)
İletişim Bilgileri
Beytepe Köyü Yolu No:5 Bilkent Ankara
T: (0 312) 266 58 00 (13 hat)
F: ( 0 312) 266 78 38 (2 hat)
[email protected]
www.tepeinsaat.com.tr
98
Gruba Dahil Firmalar
- TEPE Home Mobilya ve
Dekorasyon A.Ş.
- TAV Havalimanları Holding A.Ş.
- TAV Yatırım Holding A.Ş.
- TEPE Betopan A.Ş.
- TEPE Emlak A.Ş.
NARLIFE KONUT PROJESİ
KOZYATAĞI ANADOLU PLAZA AND PROJESİ
- TEPE Savunma ve Güvenlik Sistemleri A.Ş.
- TEPE Servis ve Yönetim A.Ş.
- TEPE Prefabrik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
- SPORTS International Bilkent Fitness
ve Spor Merkezi A.Ş.
- METEKSAN A.Ş.
- BİLENERJİ A.Ş.
- BİLİNTUR A.Ş.
- ANKARA TEKNOLOJİ A.Ş.
- İDO İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi
ve Ticaret A.Ş.
İlk Üstlenmiş Olduğu Proje
Bilkent Üniversitesi Yurt Binaları
TAURUS BALGAT ALIŞVERİŞ MERKEZİ
TRAKYA GLASS RUS ZAO FLOAT FABRİKASI
Yurt Dışı Faaliyet Alanları
- Arnavutluk, Ukrayna: Sağlık Yapıları
ve Hastaneler
- Azerbaycan: Konutlar
- Rusya, Ukrayna, Kazakistan,
Afganistan: Ofis Yapıları
- Irak, Kazakistan: Eğitim Yapıları ve Yerleşkeleri
- Mısır: Oteller
- Afganistan: Askeri Tesisler
- Rusya, Türkmenistan: Endüstriyel Tesisler
- Hırvatistan, Bosna Hersek, İran, Irak,
Azerbaycan, Çeçenistan, Afganistan: Prefabrik
Yapılar
- Kazakistan, Afganistan: Ulaşım Yapıları
ve Yollar
Yurt Dışında İlk Üstlenmiş Olduğu Proje
Kremenchug Rafinerisi Polikliniği - Ukrayna
99
KÜLTÜR / SANAT
Doç. Dr. Nilgün OLGUNTÜRK
Bilkent Üniversitesi
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
GSTM Fakültesi
Y. Doç. Dr. Elif GÜNEŞ
Atılım Üniversitesi
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
Binalarda Yol Bulmada
Etkin Araç Olarak Renk
Form açısından,
sade, dik açılarla
karelere bölünmüş
hayali bir ızgara
etrafında organize
edilen binalar,
düz olmayan
şemalara göre
daha az problemli
bulunmaktadır.
100
Renk, insanların binalarda ya da
binalar arasında hareket edip
yol bulmalarında güçlü bir araç
olmaktadır. Binalarda ya da binalar
arasında etkin yol bulmak için
mekanların birbirleriyle nasıl
ilişkilendiklerini anlamak ve bu
mekanların organize edilmelerini
sağlayan temel plan şemasını
algılamak gereklidir. Bu işlemler
aslında biliş ve kavrama ile ilgilidirler
ve çoğu zaman iyi bir organizasyon
ve plan sonucu, neredeyse içgüdüsel
denebilecek bir hızla gerçekleşebilirler.
Planlar fonksiyonları bakımından
büyüyüp, alanlar genişledikçe, bu
anlayışlar zorlaşır, dolayısıyla daha
"zor" algılanan binalar oluşur.
Yol bulma, tanıdık ya da yabancı
çevrelerde önceden kararlaştırılmış
bir yere varma işidir (1). Bu iş, karar
verme ve problem çözme işlemini
gerektirir (2). İnsanlar yollarını
bulurken, doğru kararlar vermek
için bilgiye ihtiyaç duyarlar. Kuvvetli
birer iletişim aracı olan renkler yol
bulmada yardımcı hale gelebilirler.
Renkler yapı malzemesinden ışığa,
mobilyadan sanat eserine çeşitli
şekillerde etrafımızda yer alırlar.
Renk, herhangi bir malzemenin temel
bir bileşenidir ve bu yolla tasarımın
ayrılmaz bir parçasını oluşturur.
Örneğin, bir mekanın zeminini ahşap
kaplama istiyorum dediğimizde,
o mekanın zemin rengini belirli
bir renk yelpazesinde belirlemiş
oluyoruz. Ahşap örneğinde, siyahlar,
beyazlar, sarımtrak ya da kırmızıya
çalan kahverengiler aklımıza gelirken,
özellikle boyanmadığı takdirde
lacivertten pek de bahsetmiyoruzdur.
Bazı malzemeler, brüt beton gibi, bize
daha da sınırlı bir renk söylerler (gri).
Her malzeme seçimi aslında içerisinde
doğal bir renk seçimini de getirir. Bu
yönüyle tüm yapılı çevre mekanları
doğaları itibari ile renklidirler. Pekiyi
bu renkleri, çok fonksiyonlu (hastane)
ya da yüksek dolaşımlı (havaalanı) gibi
bina türlerinde yol bulmada yardımcı
hale getirebilir miyiz? Sorunun cevabı
olumludur ve bu yazıda bunun farklı
yolları irdelenmektedir.
Kendimizi karmaşık mekanlarda
güvende hissetmek için nerede
olduğumuzu bilmeye ihtiyaç duyarız.
Binalarda yol bulmayı kolaylaştırmak
için yol bulmayı tasarım elemanları
ile destekleriz. Bu tasarım elemanları
mimari ya da bilgisel olabilirler. Bilgisel
tasarım elemanları işaret levhaları,
dijital bilgi panoları gibi elemanları
kapsar. Mimari tasarım elemanları ise
binanın planı ve röper noktalarıdır.
Binanın planı bir kişinin yol bulmasında
bilgi veren kaynaklardan biridir. Plan,
bir yerin formu, organizasyon ve
dolaşım sistemi hakkında tüm bilgileri
içerir. Kullanıcı tarafından okunur bir
plan, o kullanıcının yolunu bulabilmesi
için kullanabileceği mekan ya da
bina gruplarından oluşur. Binalardaki
çeşitliliklere kullanıcılar kolay uyum
sağlayamazlar. Net olarak tanımlanmış
ve gruplandırılmış bir plan yol bulmaya
yardımcı olur. Form açısından ise, sade,
dik açılarla karelere bölünmüş hayali bir
ızgara etrafında organize edilen binalar,
düz olmayan şemalara göre daha
az problemli bulunmaktadır. Simetri
aksları, uzayan yerleşimler ve görünür
yapılar (orta avlular, atriyumlar gibi)
okunur çevreler sağlarlar. Kullanıcıların
dolaşım sistemlerine (merdivenler,
asansörler vb gibi) kesintisiz
görüşlerinin sağlanması önemlidir.
Mimari kompozisyonun monotonluğu,
karşılaştırma noktalarının azlığı yol
bulma güçlükleri yaratırken, ana
yollara görüş sağlanması yol bulmayı
kolaylaştırmaktadır.
Renk, okunur bir plan oluşturulmasına
farklı seviyelerde katkıda bulunur.
Tüm binaya stratejik bir renk şeması
uygulamak büyük fayda sağlayabilir. Bu,
içmimarlar ya da mimarlar tarafından
binanın temel plan organizasyonunu
okutmaya yönelik bir renk şeması
uygulanarak yapılabilir. Renk bu
uygulamada formu ve mekan hissini
destekleyen bir tasarım elemanı olarak
yerini alır. Rengi ön plana çıkartmak
renk kodlaması yapılabilen bölgeleme
ile mümkündür. Bölgeleme, binayı
kanatlara ya da bloklara ayırarak,
planı sadeleştirmeye yöneliktir.
Böylece binanın benzer bölge ve
kısımları, diğerlerinden ayrılmış olur.
Bölgelemenin renk ile yapılması
renk kodlaması ile mümkündür. Bu
uygulama, farklı bina bölgelerinde,
o bölgeye ait (kodlanmış) renkleri
kullanmak ile gerçekleştirilir. Renk
kodlu çevrelerde bulunan insanların
yol bulmada daha az hata yaptıkları
gözlenmiştir(3). Bu yöntemin en zor tarafı
renk kodlamasının bazen kullanıcılar
tarafından anlaşılmaması olmaktadır,
101
Binalarda renk,
monotonluğu kırmak,
farklı mekanların ön
plana çıkmasını
sağlamak için
kullanılır.
102
bu sebeple de uygulamanın renk
konusunda bilgili içmimar ve mimarlar
tarafından yapılması gerekmektedir.
Renk kodlaması, en iyi olarak temel
bölgelemelerde en fazla dört renk
kullanılması ile uygulanmaktadır.
Bu az miktardaki renk, farklılaşan
formların olduğu mekanlarda kısmi
olarak kullanılmalı, böylece renk,
zaten farklılaşan mekanlarda bir
hatırlatıcı olarak, yakın çevre ile bina
arasında bir ilişki kurmalıdır. Örneğin;
"Şu an otobüs durağının karşısındaki
kırmızı binadayım." Bir başka başarılı
kullanım ise rengi sınırlamak yoluyla
olur. Kırmızı binadaki tüm koridorları
kırmızıya boyamak yerine, koridor
duvarlarının birini kırmızıya boyamak
gibi. Renk kodlaması uygulamalarında
renk, mekana egemen olmamalı, bir
araç olarak görsel çevrenin önüne
geçmemelidir.
Röper noktaları binada bulunan belli
yerler ile kuvvetle ilişkilendirilen
noktasal referanslardır. Önünde süs
havuzu olan toplantı salonu için süs
havuzu bir röper noktasıdır. Röper
noktaları mümkün olan her yönden
görülebilecek şekilde stratejik olarak
seçilmelidir. Bu noktalara konulan
objeler insanların binalarda daha
kolay dolaşmalarına ve binayı daha
iyi anlamalarına yardımcı olur. Röper
noktaları sadece kullanılan objenin
kalite yüksekliği ile değil kullanıcının
o objeyi etrafı ile ilişkilendirmesindeki
başarısı ile de ölçülür. Bu objeleri
kullanıcılar sıklıkla yol tarif ederken
anlatırlar ve yollarını bulurken tanıdık
bu objelerle karşılaşmak onların
doğru yolda olduklarını teyit eder.
Röper noktaları, bir yolu aklımızda
canlandırırken de bize fayda sağlar.
Röper noktalarına konan objeler kolay
hatırlanır, kolay tanınır ve insanların
onlar hakkında konuşmalarına
müsaade eder.
Röper noktaları görsel birer çekim yeri
olarak işlev görmelidir. Görsel çekim
görünür olma, şekil, renk, doku ve
boyut gibi ögelerle sağlanabilir. Röper
noktalarının karar verme yerlerine
konmaları önemlidir; iki farklı yöne
giden yolların kesişme yeri gibi. Sadece
doğru yerde olmaları değil, bu yerde
görünür olmaları da gereklidir. Bu
kapsamda renk bize büyük fayda sağlar.
Görünür olmak arka fon ile ön planda
bulunan objenin gözle ayrıştırılabilmesi
ile mümkün olur. Fon ile obje arasında
renk farkı bunu sağlar. Fon ile obje
arasında renk farkı olmaması da
kamuflajı, yani görünmemeyi sağlar.
Dolayısıyla renk farkı, şeyleri görünür ya
da görünmez yapar. Röper noktalarının
görünür olmalarını istediğimiz için
obje ve fonu birbirleriyle uyumlu,
birarada ahenkli ancak farklı renk
kombinasyonları ile yaparız.
Mekanı renk ile organize etmek, yol
bulmada okul çağı çocuklarına ve
yetişkinlere aynı derecede yardımcı
olur(4). Yedi – Sekiz yaş okul çocuklarının
katıldığı bir çalışmamızda röper
noktaları olarak renkli kutuları karar
verme yerlerine koyduk. Renkli röper
noktaları olan yol, gri renkli (renksiz)
ya da hiç röper noktası olmayan yol
bulma görevlerine göre daha etkili
ve olumlu olmuştur (5). Aynı çalışma,
çocukların yolları üzerlerindeki ilk, ikinci
ve sonuncu renkleri hatırladıklarını da
ortaya koymuştur. Bu çalışmada da
renkli röper noktalarının yol bulmada
fayda sağladığı kanıtlanır. Ancak
hatırlanma açısından dikkatli, sınırlı
renk ve yer seçimi gerektiğini de
vurgular.
Binalarda renk, monotonluğu
kırmak, farklı mekanların ön
plana çıkmasını sağlamak için
kullanılır. Bina içerisindeki farklı
yerlerin çeşitlenen mekan hisleri ve
renklerle vurgulanması bina planını
kavramamıza da yardımcı olur. Renk
kullanımı, özellikle renk kodlaması
dikkatle uygulanmalı ve renkler sınırlı
olarak kullanılmalıdır. Unutulmamalıdır
ki, renkler tamamen malzemeler ile
ilişkilidir ve tüm malzemeler sınırlı renk
seçimleriyle bize sunulur. Zaten yapılan
malzeme/renk seçimlerinin dikkatli ve
bilinçli yapılması binalarda yol bulmada
da katkı sağlayacaktır.
Kaynaklar:
1. Arthur P., Passini R. Wayfinding: People, Signs,
and Architecture. McGraw-Hill Book Company, New
York, 1992.
2. Passini R., Wayfinding in Architecture. Van
Nostrand Reinhold, New York, 1984.
3. Evans G.W., Fellows J., Zorn M., Doty K. "Cognitive
mapping and architecture," Journal of Applied
Psychology, Vol. 65, No. 4, 1980, 474-478.
4. Osmann P.J., Wiedenbauer G. "The representation
of landmarks and routes in children and adults:
A case study in virtual environment," Journal of
Environmental Psychology, Vol. 24, 2004, 347-357.
5. Helvacıoğlu E., Olguntürk N. “Colour contribution
to children’s wayfinding in school environments,”
Optics and Laser Technology, Vol. 43, No. 2, 2011,
410-419.
103
İGY’DEN
Şantiyeden Dönüyoruz
Etkinliği ile İGY ve Sektör
Bir Araya Geldi
İNTES Genç Yöneticiler Grubu 15 Ekim
2014 tarihinde Limak Ambassadore
Otel’de "Şantiyeden Dönüyoruz III"
etkinliğini düzenlediler.
İGY Yönetim Kurulu Başkanı Burak Çelik
ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları
Emrah Yaykıran ve Emre Güray’ın ev
sahipliği yaptığı etkinliğe İGY üyeleri
ve İNTES üyelerinin temsilcileri, İNTES
Yönetim Kurulu Üyelerinden Deha
Emral, Türkiye Genç İşadamları Derneği
Yönetim Kurulu Üyeleri ve Ankara Genç
104
İşadamları Derneği iştirak etti.
Basın mensuplarının da katıldığı
etkinlikte Başkan Burak Çelik ve
İGY üyeleri sektörün sorunlarını ve
Türkiye'nin yanı başında yaşanan
gelişmeleri değerlendirdi.
Başkan Çelik, 2015 yılının inşaat
sektörü için iyi bir yıl olacağını belirtti.
Çelik, sektörün sorunlarına ilişkin
şu değerlendirmelerde bulundu:
"Taahhüt sektörünün en büyük kanayan
yarası fiyat farkı. Diğer bir sorun ise,
mevzuatlardaki eksiklikler. Tamamlanması
ve kanun tasarılarına girmesi gereken
konular var. Bunların başında sosyal
güvenlik ve inşaat güvenliği ile ilgili
konular geliyor. Bu eksiklikler İNTES ve
Türkiye Müteahhitler Birliği aracığı ile hep
sunuluyor. Bu eksikliklerin tamamlanması
lazım. Ayrıca, dolar ve avronun istikrarlı
gitmemesi, firmaların önünü görememesi,
faizlerin artması, bunlar en büyük
sorunlar. 2015'in özellikle inşaat sektörü
için iyi bir yıl olacağını düşünüyorum.
Sektörün sıkıntılarının başında ödeneklerin
yetersizliği geliyor."
İNTES Genç Yöneticiler Grubu Başkan
Yardımcısı Emrah Yaykıran ise sektör
sorunlarına ilişkin şu değerlendirmelerde
bulundu: "Karayolları müteahhitlerinin
yaşadığı sıkıntıların başında ödeneklerin
yetersizliği geliyor. Bir sürü ihale çıkmakta,
fakat Türkiye'deki altyapı yatırımlarının
alabileceği pay belli. Bunları finanse
edebilecek bir bütçe olmadığı için bir
105
takım projelerin ödeneklerinde,
finansmanlarında sorunlar yaşanmakta
ve bunlar desteklenememekte. Yurt
dışında birçok ülkede, altyapı yatırımları
ihaleye çıkarken minimum yüzde
20-25 oranında tutar hazinede veya
ilgili bakanlığın hesabında olmadığı
zaman ihaleye çıkamıyorlar. Böyle bir
uygulama maalesef Türkiye'de yok.
Firmalar yeterince uzmanlaşabilmiş
değil, herkes her işi yapıyor."
106
Etkinliğe katılan İGY üyelerinden Can
Adiloğlu da şu değerlendirmelerde
bulundu: "Sektör, dünya çapında büyük
tecrübe kazanmış, birçok ülkede çalışan
firmaların bulunduğu bir sektör. Ama,
buna rağmen, Türk inşaat sanayii hala
bir geçiş döneminde. Firmalar kendi
alanlarında yeterince uzmanlaşabilmiş
değiller. Herkes her işi yapıyor. Bu da
çok yoğun bir rekabet oluşturuyor. İhale
sistemi de aşırı rekabeti nedeniyle
zarar veren rekabeti bir bakıma teşvik
ediyor. Bu da hem kaliteyi düşürüyor hem
de firmaları çok zorluyor. Sürece, ihale
sisteminden başlanarak, daha sağlıklı, daha
ayakları yere basan bir sisteme, firmaların
da kaliteye, kendini geliştirebilecek bir
seviyeye gelmesi gerekiyor.”
Demir Çelik sektöründe faaliyet gösteren
İGY üyesi Murat Güleç de faaliyet gösterdiği
sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparken,
“Sektör dünyada ilk 10 içerisinde bulunuyor.
2015 yılı muhtemelen 2014 yılı ile aynı
olacaktır. En azından seçimlere kadar
böyle olacağını düşünüyorum. Piyasaların
ancak Eylül - Ekim gibi açılacağını
tahmin ediyorum. Müteahhitler ise
ödenek alamamaktan ötürü büyük sıkıntı
çekiyorlar.” dedi.
Davetliler önümüzdeki sene de aynı
etkinlikte bir araya gelmek üzere keyifli
sohbetler ile geceyi sonlandırdılar.
107
HABERLER
Babacan:
İnşaat Hayati Bir Sektör
Başkan Koloğlu
ve Yönetim
Kurulu’nun
Başbakan
Yardımcısı
Babacan’ı ziyareti…
108
İNTES Yönetim Kurulu, sektörel
konuları aktararak görüş alış verişinde
bulunmak üzere 24 Ekim 2014 Cuma
günü ekonomiden sorumlu Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ı ziyaret etti.
Toplantıda Yönetim Kurulu Başkanı Celal
Koloğlu, inşaat sektörünün ekonomimizin
kalkınmasını destekleyecek en önemli
sektör olduğunu belirterek, Orta Vadeli
Programda açıklandığı üzere, büyüme
oranının %5’in altında olmasının,
Koloğlu,“Aşırı
düşük tekliflerin
sigortalanması
sistemine geçilsin”
önerisinde
bulundu…
kalkınmayı sekteye uğratacağını
düşündüklerini, bu nedenle başta
sektörümüz olmak üzere bu oranın
artırılması için yeni politikalar
oluşturularak tüm sektörlerin
yapılanmasının önemine değindi.
Başkan Koloğlu, 2014 yılında da
son beş yılda olduğu gibi Yurt Dışı
Müteahhitlik Hizmetlerinin başarılı
işler gerçekleştirmeye devam ettiğini
aktararak, sektörün desteklenmesinin
inşaat sanayicilerimizin en önemli
beklentisi olduğunu vurguladı. Koloğlu,
yurt dışında büyük ölçekli işler
gerçekleştiren müteahhitlerimizin Türk
işçileri ile çalışmak istediklerini, ancak
maliyetlerin yüksek olması nedeniyle
istihdam potansiyelinin harekete
geçirilemediğini belirtti. Başkan Koloğlu,
Yurt dışı Müteahhitlik Hizmetlerinin
yaklaşık 1 milyar dolar olduğu yıllarda
yaklaşık 50.000 Türk işçisi çalışıyorken
bugün 31 milyar dolar iş hacmi ile yine
50.000 işçi çalıştığını, iş hacminin 31 kat
artmasına rağmen ancak işçi sayısının
aynı düzeyde kaldığını oysa şimdi Türk
işçisinin yüz binlerle ifade edilmesi
gerektiğini ifade etti.
Başkan Koloğlu, Sosyal Güvenlik
Kurumu Primlerinin Düşürülerek
İşverene Teşvik Sağlanması hususuna
ilişkin 6552 sayılı Torba Yasa ile 5510
sayılı Kanun’un 82’nci maddesinde
değişiklik yapılarak birinci fıkrasında
yer alan sigortalının günlük kazanç
alt sınırının“6,5 katıdır.” ibaresine
ilave olarak “ ancak sosyal güvenlik
sözleşmesi olmayan ülkelerde iş
üstlenen işverenlerce yurt dışındaki
işyerlerinde çalıştırılmak üzere
götürülen Türk işçileri için 3 katıdır.”
şeklinde düzenleme yapıldığını, bu
uygulamanın 5510 sayılı Yasa’nın
yürürlüğe girdiği 2008 tarihinden
itibaren geçerli olmamasının yaşanan
sorunların ve risklerin devam etmesine
neden olduğunu belirterek, konuya
ilişkin destek istediğini söyledi.
Kamu İhalelerinde sektörün önemli
konularının başında yer alan aşırı düşük
teklifler sorununa ilişkin olarak Koloğlu,
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda
yapılan değişiklik ile aşırı düşük teklifler
için ekstra teminat mektubu istendiğini,
Kamu İhale Kurumu tarafından yapılan
mevzuatta yapılması düşünülen yeni
bir düzenleme ile bankalar tarafından
aşırı düşük tekliflerin sigortalanması
sistemine geçilebileceğini, sigorta
edilmeyen tekliflerin kabul edilmemesi
durumunda gerçek dışı tekliflerin önüne
geçilebileceğini, işin sigorta edilen fiyat
üzerinden yapılmasının kamu yararına
katkı sağlayacağı görüşünü dile getirdi.
Başkan Koloğlu, Babacan’a ülkemizde
yeni dönemde devletin birçok alandan
çekilerek buraların daha etkin, daha
109
verimli çalıştırabilecek özel sektör
kuruluşlarının devredildiğini, bu
süreçten hem devletin hem de özel
sektörün kazançlı çıktığını söyledi. Bu
verimlilik sürecinin sürdürülebilirliği
açısından elde edilen gelirlerin alt
yapı yatırımlarına yönlendirilmesi
ve alternatif finansman modelleri
olan Kamu Özel Sektör Ortaklığı ile
gerçekleştirilen projelerin arttırılarak
desteklenmesinin önemini vurguladı.
Ziyarette, Başkan ve Yönetim Kurulu
üyeleri, Başbakan Yardımcısı Babacan’a
kamu ile yapılan işlerde hak edişlerin
zamanında tahsil edilememesine ilişkin
sıkıntıları da aktarıp kendilerinden
destek istediklerini ifade ettiler.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan
görüşmede İNTES’in çok önemli işler
gerçekleştiren bir Sivil Toplum Kuruluşu
olarak sektörün büyümesine ve
gelişimine katkı verdiğini kaydetti.
Dünya genelinde güçlü ve sürdürülebilir
bir büyümeye ulaşılamadığını, büyüme
oranları küresel bazda kriz öncesi
seviyelerin altında seyrettiğini ifade
eden Babacan, küresel ekonomi
politikalarının belirlendiği ana platform
olan G-20 Dönem Başkanlığı'nın 2015'te
Türkiye tarafından yapılmasının son
derece önemli olduğunu vurguladı.
110
Yeni küresel ekonomik sistemi
şekillendirecek tartışmaların
Türkiye'de yapılacağını ve tüm gözlerin
Türkiye'ye çevrileceğini dile getiren
Babacan, Türkiye'nin tüm bu önemli
etkinliklere ev sahipliği yapacağını,
dünyanın en önemli 20 ekonomisini
oluşturan bu yapının bir yıl boyunca
hem gündem belirlemesinde hem de
dünya ekonomisiyle alakalı çözümler
üretilmesinin de önemli katkıları
olacağını ifade etti.
Babacan, ayrıca G20 Dönem
Başkanlığı’nın başarılı biçimde
yürütülebilmesi için kendilerinin
başkanlığında bir Yönlendirme Komitesi
kurulduğunu, söz konusu Komite’de
Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Merkez Bankası ve
Hazine Müsteşarlığı’ndan yetkililerin
bulunduğunu ve bu kapsamda İçerik
ve Lojistik komitesi olmak üzere 2 ayrı
Alt Komite kurulmuş olduğu bilgisini de
verdi.
Başkan Koloğlu’nun 2015-2017 dönemi
Orta Vadeli Mali Program’a ilişkin
görüşleri üzerine Babacan, Orta Vadeli
Mali Program’ın dünya ve ülkemizde
konjonktürel gelişmeler dikkate
alınarak, uzun bir hazırlık sürecinden
sonra hazırlandığını aktarmış ve Avrupa
Birliği ülkelerinin ekonomilerinin
küresel ekonomik kriz sonrasında tam
olarak toplarlanamadığını ifade etmiştir.
2014 büyüme rakamlarının %3,3
olarak revize edilmesinin en önemli
sebeplerinden bir tanesinin ihracat
pazarlarımızla ilgili beklentilerden
kaynaklandığını belirten Başbakan
Yardımcısı Babacan, özellikle dış
ticarette ikinci büyük ihracat pazarımız
olan Irak’a ihracatımızın ülkede yaşanan
sıkıntılar nedeni ile aksadığını, ayrıca
Avrupa’da da arzu edilen ve beklenen
performanstan biraz daha düşük bir
performans olabileceğine dikkat çekti.
Babacan: İnşaat Hayati Bir Sektör
Babacan, Rusya ve Ukrayna’da da
siyasi konjonktür nedeni ile sorunlar
yaşandığını belirterek bu ülkelere de
ihracatta azalma olabileceğini, 2013
yılında 153 milyar dolarak olarak
gerçekleşen ihracatın, 2014 yılında
yaşanan bu gelişmeler nedeniyle 160
milyar dolar seviyesinde kalabileceğini
aktardı.
Ancak Babacan, sanayi, hizmetler,
bankacılık sektörü gibi inşatta da tam
rekabet şartlarının geçerli olması
gerektiğini, Türkiye'nin kurallı bir piyasa
ekonomisine sahip olması için fırsat
eşitliği sağlanmasının şart olduğunu,
şeffaflık konusuna ağırlık verilmesinin
önemini de vurguladı.
Sermaye piyasalarına yönelik
uygulamalara da değinen Babacan, bu
konuda Hükümetin şirketlerin sermaye
yapılarını güçlendirecek reform
niteliğindeki çalışmalara hız verdiğini,
şirketlerin kredi değil sermaye ağırlıklı
bilançoya sahip olmalarını teşvik edecek
uygulamaların önünün açılacağını
söyledi.
Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesinin
önemli olduğunu ifade eden Babacan,
Türkiye’nin doğalgaz ithalatının
yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan
yatırımlar ile aşılabileceğini belirterek,
güneş enerjisinin de önemli bir kaynak
olduğunu ve ciddi bir potansiyele sahip
olduğunu ifade etti.
Babacan, Türk sanayisinin mutlaka daha
yüksek katma değer üreten bir yapıda
olması gerektiğini, ARGE ve teknolojiye
ve yenilikçiye dayalı bir sanayi ile cari
açığın azaltılabileceğini söyledi.
Babacan, son dönemde gündemde olan
inşaat sanayine ilişkin öngörülerini
de aktardı. Başbakan Yardımcısı
Babacan, inşaat sektörünün ülkemiz
için hayati bir sektör olduğunu, sektörün
Gayri Safi Milli Hasıladan yaklaşık
%5 oranında pay aldığını, bu oranın
gelişmiş ülkelerde %8 olduğunu, bu
çerçevede inşaat sektörümüzün daha
da büyüyebileceğini ifade etti.
Başbakan Yardımcı Ali Babacan’a
yapılan ziyarete, Yönetim Kurulu
Başkanı Celal Koloğlu, Başkan Vekilleri
Mustafa Demir, Gürhan Özdemir,
Yönetim Kurulu Üyeleri Kemal Güleryüz,
Osman Şenol, Deha Emral ve Gültekin
Güvensoy katıldı.
111
HABERLER
Başkan Koloğlu Yüksek Fen Kurulu
Başkanı Mehmet Şahkulubey’i
Ziyaret Etti
Koloğlu
yayımlanan birim
fiyatların gerçekçi
ve piyasa koşulları
ile uyumlu olması
gerektiğini
ifade etti.
112
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal
Koloğlu, sektörel konuları aktararak
görüş alışverişinde bulunmak üzere 28
Ekim 2014 Salı günü Yüksek Fen Kurulu
Başkanı Mehmet Şahkulubey’i ziyaret etti.
Başkan Koloğlu, ziyaret sırasında yaptığı
konuşmada, Yüksek Fen Kurulu’nun
sektördeki yeri ve önemine değinerek,
Kurul tarafından her yıl yayımlanan birim
fiyatlar ve analizlerin son derece önemli
ve ekonominin yönlendiricisi olduğunu
ifade etti.
Koloğlu, yapılan ihalelerde gerek
idareler gerekse istekliler tarafından
hazırlanan yaklaşık maliyetler gerçeği
yansıtmadığından aşırı düşük sorunu ile
karşı karşıya kalındığını söyledi. Birim
fiyatların değişen teknolojik şartlara
ve yapım teknolojilerine uyarlanması
ve özellikle makine ile yapılan işlerde
bu fiyatların güncellenmesi konusunun
son derece önemli olduğunu kaydeden
Koloğlu, YFK’nın sektörde daha etkin bir
rol oynaması gerektiğini belirtti.
Yayımlanan birim fiyatların gerçekçi
ve piyasa koşulları ile uyumlu olması
gerektiğini vurgulayan Koloğlu,
yapılacak belirlemelerde meslek
gruplarına ilişkin doğru ve güncel
tanımlar yapılmasının önemine
değinerek bu konuda Mesleki
Yeterlilik Kurumu tarafından yapılan
çalışmalar ve meslek tanımlarının
dikkate alınmasının faydalı ve sistemin
bütünlüğü açısından son derece önemli
olduğunu ifade etti.
Koloğlu Yüksek Fen Kurulu
Başkanlığına bağlı ve münhasıran
birim fiyat ve rayiçleri belirleme
ve güncelleme görevini üstlenecek
bir dairenin kurulmasının sistemin
sürdürülebilirliğine katkı sağlayacağını
da belirtti.
Özellikle yapılan ihalelerde işlerin yapım
aşamasında sözleşmenin uygulanması
konusunda idarelerden kaynaklı bir
takım sorunların ortaya çıktığına işaret
eden Koloğlu, bazı İdarelerin ihale
yapmak konusunda yeterli tecrübeye
sahip olmamasının, yükleniciler
açısından sorun oluşturduğunu ve bu
sorunların kimi zaman idare tarafından
çözüme kavuşturulmadığını kaydetti.
Koloğlu Yüksek Fen Kurulu’nun ikincil
mevzuatın hazırlık aşamasında ve
sözleşmeler, teknik şartnameler
gibi ihale dokümanlarının
belirlenmesinde etkin bir rol oynaması
gerektiğini vurguladı. YFK’nın ihale
dokümanlarının uygunluğu hususunda
son inceleme ve onay mercii olması
gerektiğini ifade eden Koloğlu, Danıştay
ve Sayıştay gibi yüksek mahkemelerin
Yüksek Fen Kurulu görüşlerine
müracaat ettiği yargılama sürecinde
Yüksek Fen Kurulu’nun görev ve
sorumluluklarının artırılarak yeniden
yapılandırılmasının, yaşanan sorunların
ihale öncesinde çözülmesine katkı
sağlayacağını da dile getirdi.
Yüksek Fen Kurulu Başkanı Mehmet
Şahkulubey, ihale sürecinde yaşanan
sorunlar ile idareler ve yüklenicilerin
sözleşmeden kaynaklanan sorunlarının
YFK’ya yansıdığını, bu süreçte Kurumun
daha etkin bir rol oynamasının yararlı
olacağını söyledi.
Şahkulubey, sektör temsilcilerinin
katkıları ile bu yapının
oluşturulabileceğini, bu sebeple
önümüzdeki dönemde bu konunun da
değerlendirilmesi amacıyla Yüksek Fen
Kurulu ve İNTES Yönetim Kurulu’nun
bir araya geleceği bir toplantı yapılması
önerisinde bulundu.
113
HABERLER
7. İGY Zirvesi Gerçekleşti
İNTES
Başdanışmanı
Küçük, “Riskleri
önceden
belirlemek
ve bunların
oluşmasını
engellemek
iş sağlığı ve
güvenliğinin
temel felsefesi
olmalı.” dedi.
114
Kaya Grubu’nun ana sponsorluğu ve Layher
İskele’nin gümüş sponsorluğunu üstlendiği 7.
İGY-İş, Güvenlik, Yaşam Zirvesi 23 Ekim 2014
Perşembe günü Congresium Ankara Angora
Salonları’nda gerçekleşti. Toplantının onur
konuğu ve konuşmacısı Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik oldu. Zirveye
katılan İNTES Başdanışmanı Mahmut Küçük
toplantıda bir konuşma yaptı.
Çalışma hayatında İş Sağlığı ve Güvenliği ile
ilgili olarak çıkarılan yasaların önemli olduğunu,
uygulama, denetimler ile belirlenen kurallara
uymanın tüm paydaşların yararına olduğu
hususunda bilgilenme ve bilinçlenmesi ile
gönülden katılımın sağlanması da önem
taşıdığını belirtti.
Türkiye’de ve dünyanın her yerinde en çok
ölümlü ve kazalarının görüldüğü ve meslek
hastalıklarına maruz kaldığı sektörlerin başında
inşaat sektörünün geldiğini kaydeden Küçük,
yapılan analizlerde ölümle sonuçlanan kazalar
arasında insan düşmesi tipindeki kazalar
ölümlü kazaların %43’ünü oluşturduğunu
söyledi.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasının
önemine değinen ve insan yaşamının her
şeyden değerli olduğunu kaydeden Küçük şöyle
konuştu:
“Ülkemizin bir deprem ülkesi olması,
yapılarda güvenliği ve kaliteyi zorunlu
kılmakta, çalışanların güvenli ve her
türlü dış etkilere karşı dayanıklı yapılar
yaparken, çalışmalarını güvenli bir şekilde
yerine getirmeleri hususu sektör aktör
ve paydaşlarının birinci görevi olmalıdır.
Bu nedenle inşaat işçilerinin eğitimden
geçirilmesi, bilgi, beceri ve yetkinlik
kazandırılması bunun belgelendirilmesi ve
bilinç düzeyinin arttırılması son derece önem
kazanmaktadır. İş kazalarının birinci önleyici
tedbiri mesleğinin ehli, erbabı olan bilinçli
ve nitelikli işçinin mesleğinde çalıştırılması
büyük önem arz etmektedir. Bilinçli ve
eğitimli olan işçi, yüksekte iskelede nasıl
çalışacağını, kişisel koruyucu donanımlarının
önemini, nasıl davranış içerisinde olacağını
bilmektedir. Zorunlu hale getirecek yeni
mevzuat çıkartmak, kural koymak uygunsuz
çalışanlar için caydırıcı olmakta ise de
temel mesele çalışanların koyulan kurallara
inanması ve bunların içselleştirilmesinin
sağlanması olup, bunun ise bir eğitim süreci
sonucu elde edilmesidir.”
2008 yılında 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik
kanunu çıkartıldığını, Kurumun yayınladığı
meslek standardı ve ulusal yeterliği
belirlenen mesleklerde adayların
mesleklerinde teste tabi tutularak
mesleklerini icra edebilecek bilgi, beceri ve
yetkinliklere sahip olduğu belgelendirildiğini
belirten Küçük, “Belgeli olarak inşaatlarda
çalışanlarda bir sorun yaşanmamakta
ancak mesleğinde yetkin olmayan birçok
işçi sahada halen çalışmakta hem kendi
hayatlarını hem de başkalarının hayatlarını
tehlikeye sokmaktadırlar.” dedi.
İnşaat sektörü tehlikeli ve çok tehlikeli işler
içerisinde olduğu için 6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu gereği yapacakları
işle ilgili mesleki eğitim alması zorunluluğu
bulunduğunu, işverenlerin işçi alımlarında
eğitimli ve belgeli olma kriterlerine uymakla
yükümlü olduklarını anlatan Küçük, gerekli
önlemleri alarak ve farkındalık yaratarak
inşaat sahalarında yaşanan yüksekten
düşme ve çeşitli kazaları önlemenin
mümkün olduğunu söyledi.
Küçük, İNTES’in Mesleki Yeterlik Kurumu ile
imzalamış olduğu iş birliği protokolü ile “İş
sağlığı Güvenliği Elemanı (İnşaat) (Seviye
4)” meslek standardı ve ulusal yeterliliğini
hazırladığını, TÜRKAK’tan akreditasyon
sertifikası sahibi olan İNTES Mesleki
Yeterlik ve Belgelendirme Merkezi’nin 18
meslekte ulusal yeterliklere dayalı sınav
ve belgelendirme yapma yetkisine sahip
bulunduğunu belirtti. Mesleki riskleri
önceden belirlemenin ve bunların oluşmasını
engellemenin iş sağlığı ve güvenliğinin
temel felsefesi olması gerektiğini belirten
Küçük, “İş kazası ve meslek hastalıklarının
önlenmesinde öncelik ise eğitimde
bulunmaktadır.” diye konuştu.
115
YENİ YAYIN
KİTAP
Açıklamalı – İçtihatlı – Sorun Çözümlü
KAMU İHALE KANUNU
ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu
Sadettin DOĞANYİĞİT
Sayıştay Uzman Denetçisi
Seçkin Yayıncılık 1040 Sayfa
Sayıştay Uzman Denetçisi
Sadettin Doğanyiğit, kitabın
önsözünde 2003 tarihinde
yürürlüğe giren 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu'nun yaşayan
bir efsaneye dönüştüğünü,
kanun metninin Anayasa
Mahkemesi iptalleri de dahil,
35 kez değişikliğe uğradığını
belirtiyor.
Yazar, 2014 yılının Haziran
ayında yapılan köklü ikincil
mevzuat değişikliklerinin
pek çok yenilik içerdiğini
hatırlatarak, bu konu hakkında
da ayrıntılı bilgiler aktarıyor.
116
Kitapta, Kamu İhale Sisteminin
kendine özgü kullanışlı
sistematiği ve akıcı üslubu ile
açıklanıyor. Karşılaşılabilecek
sorun çözümleri bölümleri
ile uygulamada karşı karşıya
kalınabilecek soru ve sorunlara
ışık tutarak taze yorumlar
sunuluyor. Kitabın yargı
kararları bölümleri ile emsal
nitelikteki içtihatlar irdeliyor
ve özenle oluşturulmuş güncel
uyuşmazlık kararları ile KİK’in
örnek olaylardaki bakış tarzı da
aktarılıyor.
Güncelliği korumak adına ikincil
mevzuat kısmı, içindekiler
kısmı ve kavramlar dizini CD
ortamında kitap eki olarak
veriliyor.
Son derece titiz ve ayrıntılı bir
çalışmanın ve emeğin ürünü
olan bu kitap Kamu İhale
Kanunu hakkında bilgi sahibi
olmak isteyen herkes için bir
kaynak kitap niteliği taşıyor.
YENİ YAYIN
KİTAP
KAMU İHALE HUKUKU VE
YAPIM İŞLERİ İHALELERİ
Yusuf USLU
Kamu İhale Uzmanı
Salim DEMİREL
Sayıştay Uzman Denetçisi
Kamu İhale Hukuku ve Yapım
İşleri İhaleleri isimli kitabın son
değişiklikler işlenmiş ikinci baskısı
yayımlandı.
Kamu ihalelerine katılan firmalar
gerek teklif dosyası hazırlarken,
gerekse idareler tarafından
gerçekleştirilen işlemler
dolayısıyla bir takım sorunlarla
karşılaşabiliyorlar. Bu durum kamu
ihalelerine katılan inşaat şirketlerinin
başvuru kaynağı olacak bir rehber
kitap ihtiyacını ortaya çıkardı.
Kamu İhale Uzmanı Yusuf Uslu ile
Sayıştay Uzman Denetçisi Salim
Demirel’in birlikte kaleme aldıkları
“Kamu İhale Hukuku ve Yapım İşleri
İhaleleri” adlı kitabın ikinci baskısı
çıktı. Kitapta, güncel gelişmelerin
getirdiği riski ortadan kaldırmak
amacıyla mevzuatta yapılacak
değişiklikler ilgili kısımlara işlendi.
Kitapta yer alan bu kısımlara internet
sitesi üzerinden (www.yusufuslu.
net ve www.salimdemirel.net )
ücretsiz erişilebilmesi imkânını da
okuyuculara sunuyor. Bu yönüyle
kitap mevzuat değişikliklerini takiben
güncellenmesi açısından bir ilk olma
özelliğini taşıyor.
Kitapta konular ihale sürecinin uygun
akışına uygun olarak sistematik bir
şekilde inceleniyor, uygulamada
tereddüt doğurabilecek hususlara
ilişkin açıklamalar yapılıyor. Kitapta
ayrıca, emsal nitelikteki Kamu İhale
Kurulu uyuşmazlık kararları, Kamu
İhale Kurulu düzenleyici kararları ve
Danıştay kararlarına da yer veriliyor.
117
SUMMARY
File: The New Turkey,
The New Life Style
Turkey has been a growing country
in the global crisis environment.
Macroeconomic instability factors
such as inflation and public deficits
are now largely ceased to be a
problem in the past period. Access
to finance in economy has become
easier, investments have significantly
increased, and the competitiveness
of the private sector have widely
enhanced.
Environment of trust and stability
made Turkey attractive for foreign
capital. With these developments,
Turkey has become a financial
center. The cause of all this success
has been putting focus on developing
our people. Crucial reforms are
made in health, education as well as
environmental awareness. Studies
to sustain distribution of fair income
have been carried out.
In the year 2023; it is aimed that;
- GDP will increase to 2 trillion
dollars,
- Income per capita will be raised to
25 thousand dollars,
- Export will reach 500 billion dollars,
unemployment rate will be reduced
to 5 percent,
- A single-digit inflation rate will be
achieved permanently and be further
reduced.
Minister Mr. Ahmet Davutoğlu to
form the government. The Program
of the 62th Government under the
Presidency of Davutoğlu has been
read in the parliament and received
vote of confidence by the Grand
National Assembly of Turkey.
While rapidly advancing towards
these goals, a new Turkey will rise
upon its foundations.
Members of the 62th Government
will be the architects of the New
Turkey building up its development
process.
While Turkey is becoming a country
developing and building prosperity,
democracy has also entered into a
new turning point.
First of all, with the law amendments
made in 2007, the public has won the
right to elect his President directly
himself for the first time.
On August 10, 2014, our twelfth
President Recep Tayyip Erdogan
has been elected by the public. Our
President has assigned the Prime
118
The foundations of the government
program has been built in line with
the 2023 goals.
Our President Recep Tayyip Erdoğan,
Prime Minister Ahmet Davutoğlu
and the members of the 62th
Government intend for a developing,
human-centered Turkey.
Like a social engineer; our President,
Prime Minister and Council of
Ministers, have prepared both the
Government Program and also the
Medium Term Program on this basis.
Headlines From
The 62th Government Program
The Program of the 62th Government
of the Republic of Turkey was read
by Prime Minister Ahmet Davutoglu
in the Parliament on September 1,
2014. The Government under the
Presidency of Davutoğlu has received
vote of confidence from the Grand
National Assembly of Turkey.
Democracy, Human Development,
Livable Spaces, Environment, Strong
Economy and the Pioneering Country
constitute the basic outlines of the
program.
Acting with humanitarian
development approach; our
government is planning to give the
first priority to the social arena so far
as it is.
While increasing prosperity through
education, health, research and
development, social security,
social assistance and support; the
grounds for Turkey to make a new
breakthrough economically will also
be strengthened.
Raising its democratic standards
and accomplishing its humanitarian
development on an expansive
foundation; our country with its
qualified people and population
will perform a much stronger
involvement also in the processes
taking place on global level.
Some advises on the construction
sector as the locomotive of the
economy also took place in the
Government Program.
119
SUMMARY
In the Program, commitment is made
that the volume of the overseas
contracting services which was
increased to 31.7 billion dollars in
2013, will reach 50 billion dollars
in 2018, and that a leading market
position among the least developed
and developing countries will be
achieved.
the New Constitution, Knowledgebased Society, Local Administrations,
working life, Social Security System,
Community Services, building of new
cities, environmental issues, regional
development, transition process to a
strong economy, policies on foreign
trade, industry and technology,
foreign contracting services.
Meanwhile, propositions of İNTES
on promoting employers who are
cautious about health and safety
of workers also took place in the
Government Program. In this respect;
regulations to denote and award
employers who are found to comply
with the labor and social security
legislations for a certain period,
who take occupational health and
safety measures and who do not
employ unregistered workers, were
also covered within the scope of the
Government Program.
Headlines From 2015-2017
Medium Term Program
Regulations taking account of the
accident in Soma which resulted with
the death of 301 mineworkers were
also included in the Government
Program. Accordingly, approval
procedures of the ILO Convention No.
176 on Safety and Health in Mines
and ILO Convention No. 167 on Health
and Safety on Construction Sites will
be finalized as soon as possible.
Occupational standards which INTES
has been putting emphasis on and
attaching importance to diligently for
years, also took place in the Program.
It was noted that the Government
aims to increase the number of
occupational standards to 750 in all
sectors.
The 62th Government Program
contains important issues such as
Democratization, European Union,
120
The Medium Term Program
announced by Deputy Prime Minister
in charge of Economy Ali Babacan,
has been broadcasted in line with the
2023 goals of Turkey.
Following are some key points from
the Medium Term Program covering
the 2015-2017 period:
The main objectives of the MTP
covering the period 2015-2017 are
to remain committed to fighting
against inflation and to increase
growth by gradually reducing the
current accounts deficit. For this
purpose, holding firm with monetary
and finance policy will be sustained
which will further be supported with
the incomes policy, and structural
reforms will be accelerated.
Growth rate is foreseen to be 3.3% for
2014, and 4% for 2015.
For the years 2016 and 2017, the
growth rate is defined as 5%. The core
strategy here is a growth strategy
aiming to increase efficiency by
means of supporting investment in
productive areas and financing mostly
through domestic savings.
During the Program period, an
increase of 8.4% in exports and 7.6%
in imports is expected at an annual
average in real terms.
In 2015, it is foreseen that CPI growth
rate will decline to 6.3%, while at the
end of the period it will be 5%.
The unemployment rate which is
estimated to be 9.6% at the end of
2014, is expected to go down to the
level of 9.1% in 2017.
Public investment allowances will be
routed to infrastructure investments
that would support the productive
activities of private sector. Within this
context, particular attention will be
given to areas such as railways, ports,
logistic centers.
Public and private sector investments
will be treated with a holistic
perspective as complementary
to each other, whereas public
investments will be intensified
in areas of economic and social
infrastructures that cannot be
performed by the private sector.
In public investments including
those carried out by Public
Private Partnership models;
education, health, drinking water
and sewage system, science and
technology, information technology,
transportation and irrigation sectors
will be given priority.
Tax policies supporting development
of high value-added products and
R & D activities towards attaining
an economical structure that can
compete on international platform,
will be implemented.
İdris GÜLLÜCE:
Environment and Urban Planning Minister of the Republic of Turkey
Formation of the Ministry of
Environment and Urbanization is
one of the important institutional
innovations for the construction
industry. Zoning on settlement,
environment and housing,
making regulations on planning,
environment, building and
construction, as well as supervising
and inspecting the relevant practices
are among the main duties of the
Ministry.
With reference to 95% of the
buildings in our country being
constructed by the private sector;
certification and registration is
considered highly important by
the Ministry. Within this scope, as
of 2012, the Ministry has put into
effect the Regulations on Registries
of Building Contractors and on Site
Chiefs and Licensed Foremen.
With these regulations; registration
of contractors engaged in
construction works subject to
licensing as well as registration
and employment of site chiefs
and licensed foremen and their
supervision and inspection are
provided.
As of January 01, 2012, all buildings
subject to license to be built under
the responsibility of a building
contractor, and all contractors to
obtain a "License Number" have
been set as mandatory. Within this
framework, License Numbers were
put in effect. In addition to regulating
the contracting system by means
of this practice, it is also aimed to
prevent informality in the sector.
For a quality building, the most
essential component is quality
building materials compliant with
the standards. For this reason,
rules were set up on the required
minimum specifications for building
materials and on affixing the CE
marking on these materials.
In light of these rules, the Ministry
considers that, experts from
different disciplines like sociologists,
economists, engineers, architects,
planners and landscape architects
should work together in all planning
studies regarding the ongoing urban
transformation in Turkey.
The design of life-sustaining places
with functional and aesthetic
solutions form the basis of
architecture. Architectural design
from the past to the present day
is aimed to embrace elements of
usability, robustness and beauty as
a whole.
While designing cities, we as the
Ministry take the human factor that
forms the heart of life, as the starting
point. In this respect, we act on the
cultural values and habits of the
local community while creating their
living spaces. By means of planning,
environmental design and civil
engineering in our urban designs
and transformation projects, we aim
to produce whole, living spaces.
121
SUMMARY
Zeki ERGEZEN:
Public Works and Settlement Minister of
the 58th and 59th Governments
Cities, the texture and architecture
of which are preserved, show the
strength of the central government,
and the respect of the local
government for its community.
to the future, there should be human.
Our priorities play a crucial role
when designing cities. Urban
design projects are important for
determining the unique architecture,
texture and spatial characteristics
of the cities and their existing urban
identities, as well as for developing
the identities of the new emerging
locations.
In order to establish quality urban
living environments through methods
of qualified urban design projects;
it is substantial to obtain urban
settlement and building projects.
For this purpose, the central and
local governments must be in
collaboration with trade associations,
universities and non-governmental
organizations and carry out research
and development studies.
Another issue to be considered in
planning the designs is to keep in the
forefront, the controllability in urban
growth and the self-renewal of the
cities within this context.
At the heart of all the planning of our
cities which we wish to be conveyed
A contemporary design must be
created through an extensive guiding
For passing our cities on to future
generations; it is required that the
present state should be preserved
and the new structuring be planed
through taking into account the
cultural and ethnic makeup of the city.
If the buildings of our cities reflect the
culture and lifestyle as well as artistic
and architectural features of a certain
period, they must be preserved. If
otherwise they are ruined and almost
collapsing, they have to be renovated.
Cities are living organisms and should
be developed and conveyed to the
future. Healthy growth of cities and
sustaining their existing structural
wellbeing can be maintained through
mutual contributions of the central
government, local government and
the private sector.
122
study and a memory which covers
especially the texture of the city as
well as its historic, cultural, ethnic,
etc. issues. Details which highlight
the environmental aspects should
be taken into consideration when
designing our cities.
The role of the architect in passing
the architectural heritage on to
future generations is substantial.
Architecture is an indispensable
part of the projects that meet all the
needs of everyday life. Architecture
also means values and the cultural
phenomenon. This is also a reverence
to the past. Moreover, it is providing
benefit to the future generations.
These ideals are possible with the
support of the state and governments.
The transfer of architectural heritage
to future generations is possible
with the masterpieces posed by the
architects. Another means would
be their studies to be put forward
by taking into consideration the
architectural heritage of the past in
the projects they will realize.
Visit of İNTES Board of Directors to Deputy
Prime Minister Ali BABACAN
2015, which is extremely important.
Babacan further noted that, the
discussions which will shape the new
global economic system will take place
in Turkey and within this context, all the
attention will be turned towards Turkey.
On October 24, 2014 Friday, our Board
of Directors visited the Deputy Prime
Minister in charge of economy Mr. Ali
BABACAN, in order to convey some
sectoral issues and exchange views.
Stating that the construction sector is
the most important sector to support
the development of the economy, İNTES
President of the Board of Directors
Celal Koloğlu has communicated that
they consider that the growth rate to
be lower than 5%, as described in the
Medium Term Program, would obstruct
development.
Indicating that Overseas Contracting
Services have continued to realize
successful projects in 2014, as in the
last five years; President Koloğlu has
emphasized that receiving support
to the sector is the most important
expectation of the construction
industrialists.
President Koloğlu has communicated
to Mr. Babacan that, the state has set
aside from many areas during this new
period and transferred these areas
to private sector organizations who
would operate more effectively and
efficiently; and this action has turned
out to be profitable both for the private
and government sectors. For the
sustainability of this efficiency process,
he emphasized the importance of
directing the revenues to infrastructure
investments and also increasing
and supporting projects realized
through Public Private Partnerships as
alternative financing models.
Deputy Prime Minister Ali Babacan
has stated during the negotiations
that, INTES, as a non-governmental
organization carrying out very
important works, gives significant
contribution to the growth and
development of the sector.
In his speech, Babacan highlighted
that, G-20, being the main platform
where global economic policies are
determined, will be held in Turkey in
Babacan stated that the Medium Term
Fiscal Program covering the period
2015-2017 has been prepared after a
long preparation process where cyclical
developments in the world and in our
country were attentively considered,
and all relevant data have been
calculated in line with the dynamics of
the global economy.
Emphasizing the importance of
diversification of energy resources,
Babacan further noted that Turkey's
natural gas imports can be overcome
with investments in renewable energy
sources, and that solar energy being an
important resource, new regulations
will be brought to open the gateways to
produce electricity from solar energy.
Babacan has added that the Turkish
industry must definitely be on a scale
producing higher added value, and that
the current account deficit could be
reduced through an innovative industry
based on R & D and technology.
Deputy Prime Minister Babacan stated
that the construction sector is a vital
sector for our country, for which they,
as the government, put emphasis on
providing support to the sector.
123
A. Erdoğan YARAMANOĞLU
1933-2014
1933 yılında Elazığ'da dünyaya geldi. 1939’da Elazığ İnönü İlkokulu'nda başladığı ilk öğrenimini 1944’de bitirdi.
Orta ve Lise öğrenimini Elazığ Lisesi’nde tamamlayarak 1950 yılında mezun oldu. Aynı yıl kazandığı İstanbul
Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden de 1955’de mezun oldu.
Eylül 1955 - Mayıs 1956 tarihleri arasında, Elazığ Askeri Hastanesi'nin inşaatında şantiye şefi yardımcısı oldu. Bu
görevinin sonunda, Mayıs 1956'da Elazığ Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü emrine atanarak büro mühendisi olarak
işe başladı.
Haziran 1956'da askerlik görevi yerine getirmek üzere işten izinli olarak ayrıldı ve askere gitti.
Kasım 1957'de istihkâm sınıfından teğmen (Yedek subay) rütbesiyle terhis oldu. Bu görevinin dokuz ayını
Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü'nde çalışarak geçirdi.
Askerlik görevi sonrasında, sırası ile Elazığ Diyarbakır yolu şantiye şefliği, yapım işleri, 8. Bölge Müdür
Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Ocak 1965 tarihinde, TCK. II. Bölge'ye (Van'a) Bölge Müdürü olarak atandı.
Ekim 1965'te TCK Genel Müdürlüğü Yapım, Bakım Dairesi Başkanlığı'na, başkan yardımcısı oldu. Bu sırada,
mesleki eğitim için altı ay süre ile Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderildi. İki ay da Japonya'da eğitim gördü.
Mayıs 1968 ile Nisan 1987 tarihleri arasında özel sektörde Metiş İnşaat A.Ş., Kas Kollektif Şirketi, gibi birçok
şirketin ortağı ve yöneticisi olarak yüzlerce projenin gerçekleştirilmesinde fiilen çalıştı.
Mayıs 1987'den itibaren kendi kurduğu şirketlerinde iş hayatına devam etti.
Erdoğan Yaramanoğlu, evli ve hepsi üniversite mezunu üç çocuk, 2 gelin ve 1 damat babası, 5 torun dedesiydi.
9 Ekim 2014 tarihinde tedavi gördüğü Ankara’da vefat etmiştir.
Çok kıymetli dostları, akrabaları, İTÜ ve Karayolcu arkadaşlarının katıldığı törenle Kocatepe Camii’den
Kaldırılarak Gölbaşı (Ankara) Mezarlığında ebedi yolculuğuna uğurladık.
Mütevazı yaşamı, kişiliği, ülkesine bağlılığı, dostlarına ve ailesine düşkünlüğü ile mesleki-mühendislik başarıları,
yaptığı yardımlar ve bıraktığı eserleriyle onu daima hatırlayacağız.
124