TÜRSAB DERGİ Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Association of Turkish Travel Agencies NİSAN 2014 APRIL 346 ANZAKLAR’ın 99. YILI KAZDAĞI Gelibolu Avustralyalılar’ı Ağırlıyor The 99th Anniversary of ANZACS Gallipoli will host Australians Doğa’nın Cömert Yüzü Kazdağı, the Generous Face of Nature ARTVİN’de İKİ ŞAHESER: Çifte Köprü Two Masterpieces in Artvin: Çifte Köprü CHRYSLER Dünyanın En Yüksek Binasıydı Chrysler was the Most Tallest Building of the World İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ KOLEKSİYONUNDAN SİDAMARA LAHDİ Elinde bir meyve tepsisi ile mezar kapısına doğru ilerleyen bir kadın... Filozof kıyafetiyle oturan bir erkek... Artemis kıyafeti giymiş bir genç kız... Yırtıcı hayvanlarla mücadele eden Puttolar ve Eroslar... İdman yapan atletler ve araba yarışları... Binlerce yıl öncesinden günümüze ulaşan eşsiz bir miras... Ana Sponsor İstanbul Arkeoloji Müzeleri TÜRSAB’ın desteğiyle yenileniyor İstanbul Arkeoloji Müzeleri Osman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet İstanbul • Tel: 212 520 77 40 - 41 • www.istanbularkeoloji.gov.tr Sayı 346 Nisan 2014 Issue 346 2014 April TÜRSAB TÜRK‹YE SEYAHAT ACENTALARI B‹RL‹⁄‹ ‹çindekiler Contents taraf›ndan ayl›k olarak yay›nlan›r Published monthly by ASSOCIATION OF TURKISH TRAVEL AGENCIES New York Chrysler Binası New York Chrysler Buildings ISSN 1300-3364 99. Anzak Günü 99TH Anniversary of Anzac Day 6 Maliye Bakanlığı ile İşbirliği A Cooperation with The Ministry of Finance TÜRSAB ad›na Sahibi Owner on behalf of TÜRSAB Başaran ULUSOY Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü Managing Editor Feyyaz YALÇIN 10 99. Anzak Günü 99 TH Anniversary of Anzac Day TÜRSAB ad›na Yay›n Koordinatörü Publication Coordinator on behalf of TÜRSAB Arzu ÇENG‹L 16 Yılın En Eğlenceli Günü: 1 Nisan The Funniest Day of The Year: April 1st Yayın Kurulu Editorial Board Başaran ULUSOY, Arzu ÇENGİL, Hümeyra ÖZALP KONYAR, Ayşim ALPMAN, Özgür AÇIKBAŞ, Aylin ŞEN, Elif TÜRKÖLMEZ, Zafer AVŞAR, Gökçe KÖSEOĞLU, Gülce ERHAN BALTAOĞLU 18 Türkiye Müzeleri 2013 Raporu Museums of Turkey 2013 Report 26 Kaz Dağı Mount IDA 32 Çifte Köprü Çifte Köprü Türkiye Müzeleri 2013 Raporu Maliye Bakanlığı ile İşbirliği Museums of Turkey 2013 Report A Cooperation with The Ministry of Finance Grafik Uygulama Graphical Implementation Özgür AÇIKBAŞ 42 Not defteri Notebook 48 SAHAN Restoran SAHAN Restaurant Görsel ve Editoryal Yönetim Visual and Editorial Management Hümeyra ÖZALP KONYAR Haber ve Görsel Koordinasyon News and Visual Coordination Özgür AÇIKBAŞ 36 New York Chrysler Binası New York Chrysler Buildings 44 Şeylerin Tarihi History of Things Yerel Süreli Yay›n Local Periodical Feriye Lokontası SAHAN Restoran Feriye Restaurant SAHAN Restaurant Baskı Printing Müka Matbaa Bask› Tarihi Print Date Nisan/April 2014 TÜRSAB Tel: (0.212) 259 84 04 Faks: (0.212) 259 06 56 Esentepe Mah. Villa Cad. No: 7 Şişli-İstanbul/Türkiye www.tursab.org.tr e-mail:[email protected] 52 Feriye Lokontası Feriye Restaurant 54 TÜRSAB Haberler TÜRSAB News 60 EXPO Haberler EXPO News 62 THY Haberler THY News Kaz Dağı Çifte Köprü Mount Ida Çifte Köprü TÜRSAB DERG‹, Bas›n Konseyi üyesi olup, Bas›n Meslek ‹lkeleri’ne uymaya söz vermiştir. TÜRSAB DERG‹’de yay›nlanan yaz› ve fotoğraflardan kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. TÜRSAB MAGAZINE is a member of the Turkish Press Council and has resolved to abide by the Press Code of Ethics. None of the articles and photographs published in the TÜRSAB MAGAZINE maybe quoted without mentioning of resource. DOĞA YOKSA Başaran Ulusoy TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkan› The President of TÜRSAB BİZ DE YOKUZ Bizler, ülkemizin güzellikleriyle gurur duyuyoruz. Efes Antik Kenti’nden söz ederken göğsümüz sevinçle kabarıyor, Pamukkale derken heyecandan gözlerimiz kamaşıyor. Türkiye o kadar güzel bir ülke ki insan zaman zaman bir turizmcinin, mesleğinin tadını ancak böyle tarihi ve coğrafyasıyla zengin bir ülkede çıkarabileceğini düşünüp kendini şanslı hissediyor. Türkiye o kadar güzel bir ülke ki insana her gün “İyi ki burada doğdum” dedirtiyor. Ancak unutmamamız gereken bir gerçek var. Doğal kaynaklar hunharca tahrip edilir, ormanlar rant için kesilir, denizler kirletilir, göller kurutulursa bize bu ülkede ne hava ne su ne de ekmek kalır. Bizler, gelecek nesillere olan sorumluluğumuzu iyi biliyor, Türkiye’nin doğal güzelliklerini korumak için var gücümüzle çalışıyoruz. 21. yüzyıl artık çevre yüzyılıdır. Çevreye önem vermeyen hiçbir sistem uzun süre yaşamayacaktır. Ekmeğini doğadan kazanan biz turizmciler de işte bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmeliyiz. Kayseri’de Sultansazlığı, Manyas’da Kuş Cenneti, 400 kuş türüne ev sahipliği yapan Gediz Deltası bitmiş durumda. Kaz Dağları, ülkemizin akciğerleri tükenmek üzere. Marmara’da kirlilik yüksek safhada, Ege Denizi’nde balık popülasyonu tarihte hiç olmadığı kadar az. Karadeniz can çekişiyor, Karadenizli artık balıkçılıkla geçinemiyor. Kültür varlıkları ve doğa birbirinden ayrılamaz. Bizim için ikisi de elzemdir ve eşit derecede önemlidir. Hepinizden, Türkiye’ye, cennet ülkemize, bu bilinçle sahip çıkmanızı diliyor, bizlerin de elimizden gelen gayreti göstereceğimize emin olmanızı istiyorum. IF NATURE IS ANNIHILATED, SO ARE WE We all are proud of our country’s beauty. We swell with pride while mentioning Ephesus Ancient City, or our eyes sparkle when we say Pamukkale. Turkey is such a beautiful country that one feels himself lucky thinking, every now and then, that a tourism professional can really relish his or her profession in a country as rich in its history and geography as Turkey. Turkey is such a beautiful country that, it makes one say every day “what a happiness to be born here”. But there is a reality which should not ever be forgotten. If natural resources are cruelly ruined, forests are cut down for financial profit, seas are polluted, lakes are depleted, then neither water or air will remain in this country. We are diligently working to preserve Turkey’s natural environment and we are aware of our responsibility to the next generations. The 21st century is considered the “environment century” now. Any system not giving weight to environmental issues will not survive for long. We, as tourism professionals who earn a living from tourism, must act to undertake this responsibility. Sultansazlığı in Kayseri, Bird Paradise in Manyas and Gediz Delta hosting 400 bird species are devastated. The Kaz Mountains - our country’s lungs - are on the verge of exhaustion. Pollution in Marmara is at dangerously high levels, the fish population in the Aegean Sea is lower than ever before. The Black Sea is in the mortal agony: the fishermen of the Black Sea cannot make a living now. Cultural entities and nature cannot be separated from each other. Both are required and equally important for us. I wish all of you to claim our heavenly country with this awareness and want you to make sure that we pull out all the stops to save us from environmental disaster. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 3 akut.org.tr twitter.com/AKUT_Dernegi facebook.com/AKUT AKUT yaz 2930’a gönder, 5TL bağış yap, bir hayat da sen kurtar! MALİYE BAKANLIĞI ile İŞBİRLİĞİ TÜRSAB tarafından İstanbul’da düzenlenen ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de katıldığı toplantıda turizm sektörü temsilcileri ile birlikte sorunlar ve çözüm önerileri paylaşıldı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Turizm gelirlerinde ve turist sayısında önümüzdeki yıllarda çok önemli gelişmeler yaşanacak” dedi. Özgür Açıkbaş A COOPERATION WITH THE MINISTRY OF FINANCE At the meeting held by TÜRSAB in İstanbul, at which Finance Minister Mehmet Şimşek was present, problems and solutions regarding tourism were discussed with the representatives of tourism sector. “Very important improvements will take place in tourism incomes and tourist number in the years to come” said Finance Minister Mehmet Şimşek. 6 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de katıldığı toplantıda sektörün sorunları ve çözüm önerileri paylaşıldı. TÜRSAB tarafından düzenlenen toplantıya katılan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, turizm gelirlerimizin son on yılda üçe katlandığını hatırlatarak “Önümüzdeki yıllarda çok önemli gelişmeler yaşanacak” dedi. Şimşek, yaptığı sunumla Türkiye’nin ekonomik karnesine ilişkin görüşlerini açıkladı. İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki toplantıya; TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy, II. Başkan Firuz Bağlıkaya, Genel Sekreter Çetin Gürcün, Sayman Üye Muammer Güner, Yönetim Kurulu Üyeleri Bülent Katkak, Davut Günaydın, Hande Arslanalp ve Nebil Çelebi’nin yanısıra Denetim ve Disiplin kurulları ile İhtisas komiteleri üyeleri katıldılar. TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy toplantının açılış konuşmasında sektöre ilişkin bilgiler aktardı ve özetle şöyle devam etti: “Sektörümüzün makul isteklerini, ekmeğimiz ve yurtdışındaki itibarımız olan turizmin ana sorunlarını en üst makamla paylaşmaya geldik. İhraca- tımızın yüzde 19.2’sini, bütçe açığının yüzde 34.2’sini kapatan bir sektörüz. Maliye Bakanlığı ile ortaklaşa ve uyum içinde çalışmalarımız her alanda devam ediyor ve edecek. Karşılıklı toplantılarla ve görüş alışverişleriyle sektörümüzdeki sorunlara birlikte çözüm arayacağız.” Maliye Bakanı Mehmet Şimşek toplantıda yaptığı konuşmada turizm gelirlerindeki yükselmeye dikkat çekerek, şunları söyledi: “Turizm gelirlerimiz son 10 yılda neredeyse üçe katlandı, 12 milyar dolar seviyelerinden 32 milyar dolara yükseldi, hem turizm gelirlerinde hem de turist sayısında önümüzdeki yıllarda çok önemli gelişmeler yaşanacak. Türkiye’nin katedeceği daha çok mesafe olmasına karşın bu önemli bir başarıdır. Ayrıca ulaşım alanında sadece karayollarında değil, demiryollarında da Türkiye çok büyük gelişme içinde. Demiryolları bütçesini neredeyse 50 kat artırdık. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde demiryollarına çok büyük ciddi yatırım yapacağız ve Türkiye’nin tamamını ya hızlı tren ağlarıyla ya da sinyalizasyonu tamamlanmış altyapıya kavuşturacağız. Havacılık sektöründe de Türkiye ciddi mesafe katedip sınıf atlamıştır. Türkiye’nin önü açık biz Türkiye’ye güveniyoruz. Daha çok reformla bunların gerçekleşmesi mümkün ve ben öyle olacağına da inanıyorum. Çünkü biz Türkiye’de kalkınmanın, gelişmenin, özgürlüklerin hem tadına vardık hem doğru yolun bu olduğunu ve milletimizin çok güçlü desteklediğini biliyoruz.” Bakan Şimşek konuşmasında Türkiye’nin katma değer zincirinde yukarılara çıkmasının önemine, bu konuda bakanlık olarak yapılan çalışmalara ve Türkiye’de eğitim alanında gerçekleştirdikleri projelere de değinerek, katılımcılara detaylı bilgi aktardı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in konuşmasının ardından düzenlenen toplantı bölümünde sektör temsilcilerinin sorunları dinlendi. At the meeting held at İstanbul Lütfi Kırdar International Congress and Exhibition Center and attended by Finance Minister Mehmet Şimşek, the problems of the sector and suggestions for solutions were addressed. After reminding the meeting that our tourism income has increased 3-fold in the last ten years, Finance Minister Mehmet Şimşek, who participated in the meeting held by TÜRSAB, continued “very significant advancements will take place in the years to come”. Making a presentation, Mr. Şimşek revealed his views about Turkey’s economic report. The meeting was attended by: Başaran Ulusoy, the President of TÜRSAB, Vice President Firuz Bağlıkaya, Çetin Gürcün, Secretary General of TÜRSAB, Muammer Güner, a comptroller Bülent Katkak, Davut Günaydın, Hande Arslanalp and Nebil Çelebi as well as disciplinary and inspection committee members and specialization committee members. İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen toplantıya hem Maliye Bakanlığı hem de turizm sektöründen çok sayıda temsilci katıldı. Many representatives from both the Finance Ministry and tourism sector participated in the meeting held at İstanbul Lütfi Kırdar International Congress and Exhibition Center. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 7 TOPLANTIDA ALINAN KARARLAR • Kaçak acentacılık faaliyetlerinin önlenmesi hususunda işbirliği yapılması, • Havalimanı ve gümrük girişlerinde alınan alan vergisi bedelinin yeniden gözden geçirilmesi ve düşük sezonda bazı havalimanlarında geçici olarak sıfırlanması, • Özellikle yabancılara ait konutların yurtdışındaki yabancılara pazarlama amacıyla düzenlenen katalog ve internet üzerindeki satışın disiplin altına alınması, haksız rekabet ortamının önlenmesi ve vergi kaçağının önüne geçilmesi amacıyla Maliye Bakanlığı’nın, TÜRSAB ile ortaklaşa çalışması ve yasal düzenlemelerin yapılması, • Rehber ücretleri ve vergi esasları hakkında çalışma yapılarak rehberlerin vergi uygulamaları hakkında bir düzenleme yapılması, • Kruvaziyer turizminin geliştirilmesine destek verilmesi ve ödenen vergilerin yeniden gözden geçirilmesi, • Kesilen faturalarda hizmet bedellerinin ayrıca gösterilmesinin yarattığı sakıncaları ortadan kaldıracak bir düzenleme yapılarak bu konularda çalışma şekli ve usulünün belirlenmesi amacıyla; Maliye Bakanlığı ve TÜRSAB’ın ortak bir komisyon oluşturması. DECISIONS OF THE MEETING • To cooperate to prevent illegal agencies’ activities, • To reconsider landing tax charged at airports and custom offices, and scrap them temporarily at some airports in the low season. • To control the internet rental to foreign tourists of houses owned by foreigners in Turkey and to prevent unfair competition, to make a collaboration between the Ministry and TÜRSAB to hinder tax evasion and make necessary regulations. • To conduct a study of tour guides’ wages and tax basis, to make a regulation about taxes imposed on tour guides. • To make a regulation to eradicate some problems resulting from service costs appearing separately in invoices; to form a joint commission by Finance Ministry and TÜRSAB to set out the regulations and schedule of work on this subject. After conveying some important information relating to the sector in the opening speech, Başaran Ulusoy, the President of TÜRSAB, continued his speech saying “We came here to share with the Minister the reasonable demands of our sector and the main problems of tourism, which is our bread and our prestige abroad. We are a sector which covers 19,2% of our exports and 34,2% of our budget deficit. Our works in every sphere continue in cooperation with the Ministry and will go on. Together we will look for optimum solutions to our problems in the mutual meetings by exchanging views”. After drawing attention to the increase in tourism income in his speech at the meeting, Finance Minister Mehmet Şimşek went on to say that “Our tourism income has increased almost 3-fold in the last ten years. It went up to $ 32 billion from $12 billion. We expect significant improvements both in tourism incomes and the number of the tourists in the coming years. Even though we agree there is more work to do, it’s an important success. In addition, in transportation Turkey has been leaping forward not only in highways, but also in railways. We have increased the railway budget almost 50-fold. We are planning very big investments in railways in the next 10-15 years. We’ll either knit the whole of Turkey together with the high speed train networks, or set up a good infrastructure equipped with complete signalization. In the aviation industry, after making a big breakthrough, Turkey has been elevated to the super league. We believe in Turkey; its horizon seems clear. Realizing these projects is possible with more reforms, and I am very optimistic. Since we have already seen developments, advancements and freedoms in Turkey, we are aware that this is the right path and our people fully back us.” Touching on the importance of Turkey’s climb to a higher position in the plus value chain, the efforts made by the Ministry, and the educational projects carried out, Mr. Şimşek gave the participants some very detailed information. In the meeting held after the Minister’s speech, the problems of the representatives of the sector were addressed. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek toplantıdaki konuşmasını bir sunumla destekledi (üstte), TÜRSAB II. Başkanı Firuz Bağlıkaya (en solda) Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy (ortada) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek (sağda). Finance Minister Mehmet Şimşek supported his speech with a presentation (above), Firuz Bağlıkaya, Vice President of TÜRSAB (at the very left), Başaran Ulusoy, the President of TÜRSAB (middle) and Finance Minister Mehmet Şimşek (right). 8 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Rasim Konyar 10 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Savaşlardan doğan bir kültür mirası Anzak ve bu mirasın canlı müzesi Gelibolu... 25 Nisan günü Anzak Koyu’nda düzenlenecek törenler nedeniyle Gelibolu yine Avustralyalılarla dolup taşacak... 99TH ANNIVERSARY OF ANZAC DAY Anzac, a cultural heritage from the battles, and Gelibolu, (Gallipoli) the living museum of this heritage... Gelibolu will swarm with Australians once again due to the ceremonies which will be held at Anzac Cove... 1915 tarihinde Anzak çıkarmasını gösteren bir illüstrasyon ile fotoğraf (wikipedi), Anzac koyunun bugünkü görünümü. An illustration and a picture showing Anzac military landing in 1915 (wikipedi) Anzac Cove’s appearance today. Bu yıl 99. Anzak Günü. 25 Nisan, Cuma sabahı şafak sökerken, Gelibolu yarımadası dünyanın dört bir yanından Anma Töreni’ne gelenlerle dolup taşacak. Onlar, ataları yenilirken, ulus bilincini ve bağımsızlık için cesaret de kazandıkları anları, 99. kez kutsayacaklar. Gelibolu da Anzakları geleneksel konukseverliği ile 99. kez kucaklayacak! Üstelik Anzak, yalnızca savaşlar tarihi ve kahramanlık öykülerinden ibaret değil. Toplanan savaş ilintili nesneler bir tarafa, yazılan, çizilen, yontulan, bestelenen, filme alınan çok sayıda bilimsel, sanatsal ürün ve belge var. Bunlar, başlı başına bir kültür mirası. Mirasın canlı müzesi de Gelibolu! İşte Anzaklarla ilgili çok ve az bilinenler… ANZAC: I. Dünya Savaşı’nda, İngilizler, sömürgelerden asker toplayıp Osmanlılarla savaşmaya yolluyordu. Avustralya ve Yeni Zelanda’dakiler de “Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu” adı altında Çanakkale’ye sevkedilmişti. Anzak (“Anzac”) bu kolordunun İngilizce baş harfleri (Australian and New Zealand Army Corps). 25 Nisan 1915 Anzakların ve Britanyalı, Nepalli, Hintli diğer binlerce askerin Gelibolu’da ilk defa karaya çıktıkları bu tarih, Avustralya’da, Gelibolu’da ve dünyanın heryerinde Anzak Günü ilân edilmiş. Anzak Yürüyüşü 25 Nisan’da yapılan resmigeçitlere bu ad veriliyor. Hükümetler düzeyinde düzenlenen Gelibolu’daki 3 günlük Yürüyüş ise Kuzey Plajı’ndan başlayıp Serçe Tepe’de bitiyor. This year, it’s the 99th Anniversary of Anzac Day. When dawn breaks on the morning of April 25th, the Gelibolu Peninsula will swarm with people coming from all over the world to attend these anniversary ceremonies. They will be blessing, for the 99th time, those crucial moments in which they gained national awareness and the courage for independence despite the fact their ancestors lost the battle. Gelibolu will warmly receive Anzacs for the 99th time with its usual hospitality. Moreover, Anzacs not only comprises the history of the battles and stories of heroism. Apart from the collected objects related to the battles, there are many scientific and artistic products and documents, most of which were composed, written, drawn and shot. They are already a cultural heritage. The living museum of heritage is Gallipoli! Here are some well-known and not so well-known facts about Anzacs... ANZAC: In the 1st World War, the British were conscripted soldiers from their colonies, and sent them to fight the Ottomans. Those in Australia and New Zealand were dispatched to the front under the name “Australian and New Zealand Army Corps” or Anzac for short. 25 April 1915: the date on which thousands of soldiers from the Anzacs, Britain, Nepal or India landed on Gelibolu for the first time was proclaimed as Anzac Day in Australia, Gelibolu and all over the world. Anzac Parade: Official parades on April 25th are called Anzac Parades. Three TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 11 Şafak Vakti Anzaklar, 1915’de karaya çıkarken Türklere görünmek istemedikleri için çıkartmayı gün doğmadan başlatmış. Gelibolu’daki tören de atalarının o sırada neler hissettiğini yaşamak amacıyla şafak vakti başlıyor. days of parades held at the government level start at Kuzey Plajı (North Beach) and end at Serçe Tepe (Sparrow Hill). Şehitler Gelibolu’da yaklaşık 8700 Avustralyalı, 2700 Yeni Zelandalı asker ölmüş. The Anzacs kicked off the military landings before sunrise in order not to be seen by the Turks. The ceremony in Gelibolu starts at dawn to remind people what their ancestors suffered. Anzak Koyu Gelibolu Yarımadası’nda, Anzakların denizden karaya çıktıkları ilk yer. 25 Nisan 1985’teki Anzak Günü’nde, Türkiye hükümeti, Anzak Koyu ismini resmen kabul etmiş. Canberra’daki Atatürk Atatürk Çanakkale Savaşı’nda ölen ve burada gömülen askerler hakkında “... Anneler gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır...” demişti. Avustralyalılar da başkent Canberra’daki Anzak Geçidi (Anzac Parade) tören alanındaki bir anıtla Atatürk’ün bu sözlerini ölümsüzleştirmişler. Martyrs: About 8700 Australian and 2700 New Zealand soldiers died in Gelibolu. Anzac Cove is the first place in Gelibolu Peninsula where the Anzacs landed from the sea. The Turkish Government officially accepted the name Anzac Cove on Anzac Day, 25 April in 1985. Atatürk in Canberra: Atatürk spoke about the soldiers who died in the Dardanelles Battles and were buried here, saying “…Mothers! Please stop shedding tears. Your beloved sons are lying in our bosom now...” Australians immortalized Atatürk’s words, by erecting a memorial in the Anzac Parade ceremony area in Canberra. MEHMETÇİK, JOHNNY TURK “Waltzing Matilda”- Avustralyalıların gayrı resmi milli marşı. Matilda eski Germen dilinde savaş zamanı erkeklere yardımcı olmaya çalışan kadınlara takılan ad ise de İngilizce de “güçlü savaş kadını” anlamında kullanılıyor. 1895’de Avustralyalı Banjo Paterson “Waltzing Matilda”yı bestelemiş. Şarkı, 1976 Montreal Oyunları’nın resmi marşı, bir referandumdan sonra Avustralya’nın gayrı resmi milli marşı olmuş. İskoçyalı Eric Bogle de bir 25 Nisan günü gördüğü yürüyüşten etkilenmiş ve 1972’de “Ve Orkestra Waltzing Matilda’yı Çaldı”yı bestelemiş. Bogel’in güftesinde -Britanya kültüründe Mehmetçik’le eşanlamlı- “Johnny Turk”, Gelibolu, Suvla Koyu gibi sözcüklerle Çanakkale Savaşı da anlatılıyor. Her 25 Nisan’da çalınması gelenek olan bu eser için Avustralya 1987’de Bogle’a üstün hizmet nişanı vermiş. MEHMETÇİK, JOHNNY TURK “Waltzing Matilda”: Australians’ Unofficial anthem. Matilda was a German name given to women who tried to help men during the war it has been used to mean “strong battle woman” in English. Banja Petorson, an Australian poet, wrote “Waltzing Matilda” in 1895. This song became the unofficial anthem of Australia as a result of a referendum after it was used a national anthem at the 1976 Montreal Olympics. After being impressed a parade he saw on April 25, a Scotsman, Eric Bogle, composed “And the Orchestra Played Waltzing Matilda” in 1972. Bogle’s lyrics - which include “Johnny Turk” (meaning Mehmetçik in British Culture), Gelibolu and Suvla Cove – describe the Dardanelles Battle. The Australian Government gave Bogle a meritorious service medal in 1987 for this song which it has become a tradition to play every 25th of April. 12 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Anzak koyundaki şehitliği gezen turistler (sol üstte), Atatürk’ün Anzak askerlerinin annelerine gönderdiği İngilizce mesajın yer aldığı anıt (solda) ve 1915 Anzac siperleri (altta). Anzak Günü kutlamaları için düzenlenen törenler belirli bir program çerçevesinde gerçekleşiyor. Törenleri izlemek için Avustralyalı pek çok gazeteci de Gelibolu’ya akın ediyor. Açılışın ardından şafak vaktini beklemek isteyenler, uyku tulumları içinde sabahlıyor (sağ sayfada). Tourists visiting the martyrdom at Anzac Cove (upper left). The monument on which the message in English that Atatürk sent to mothers of Anzac Soldiers is engraved. (left) and 1915 Anzac trenches (below) Ceremonies held to celebrate Anzac Day follow a certain schedule. Many Australian reporters rush to Gallipoli to watch these ceremonies. After inauguration, those who want to wait for dawn are up all night in their sleeping bags. (right page) YASAYLA ULUSAL MİRAS SAYILAN SÖZCÜK Avustralya’da Anzak sözcüğü sıkça kullanılmış. Kimileri çocuklarına Anzak adı vermiş, yardım toplayan kuruluşlar unvanlarına eklemiş, kimi sanatçılar eserlerini böyle adlandırmış. İş dünyası da Anzak’ın ürün ve hizmetlerine çekicilik katacağını farkedip marka ve reklamlarda kullanmaya, üstelik Anzak’ın fikri mülkiyetini de sahiplenmeye kalkışınca Avustralya devleti telaşa düşmüş. 1916’da Avustralya Savaş Tedbirleri Kanunu’na bir ekleme yaparak sözcüğü “ulusal miras” ilân etmiş, 2001’de yenileyerek kullanımını sıkı kurallı bir izine bağlamış. Bu konuda o tarihten bu yana yapılan başvurular hem de resimli olarak resmi Anzak sitesinde (anzacsite.gov.au- Research) sergileniyor! Çok ilginç görüntüler var! THE WORD ACCEPTED NATONAL WITH A LAW In Australia the word Anzac has been widely used. Some people have named their children Anzac, charitable institutions have added it to their title, and some artists have named their works after the corps. When the business world attempted to use it in branding and ads and to claim the intellectual property rights, realizing the word Anzac would bring a charm to their products and services, the Australian Government started to worry. By making a 2011 amendment to the Australia War Cautions Law 1916, it proclaimed this word a “national heritage” and stipulated that its usage was strictly subject to permission. Applications to use the name Anzac are now displayed on the official Anzac website. (anzacsite.gov. au- Research) There are some very interesting images there! TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 13 YILIN EN EĞLENCELİ GÜNÜ Fransa, İngiltere, Japonya, İskoçya, Hollanda, Belçika, Kanada, ABD... Öyküleri farklı olsa da her ülkenin geleneğinde 1 Nisan’da şakalaşmak var ve kökeni Pagan kültürüne kadar uzanıyor. Önemli olan bir günlüğüne bile olsa gülmek, güldürmek. 1 Nisan’da siz de mizah kapılarınızı açık bırakmayı ve hoşgörülü olmayı unutmayın... THE FUNNIEST DAY OF THE YEAR: APRIL 1ST France, England, Japan, Scotland, Holland, Belgium, Canada, USA… Even though their stories are different, cracking a joke on April 1st is part every country’s tradition, a tradition that dates back to Pagan culture. What’s important here is to laugh and make somebody else laugh even though for a only day. Don’t forget to leave open your doors to humor on April Fools’ Day and be tolerant... 16 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Siz de yapmışsınızdır mutlaka. Bir arkadaşınıza telefon edip piyangodan yüklü bir miktar para kazandığınızı ve bir kısmını ona vermek istediğinizi söylemişsinizdir ya da okula giderken öğretmenin sandalyesinin üstüne plastik böcek koymuşsunuzdur. Arkadaşınıza uzun uzun çalkaladığınız bir gazoz kutusu uzatmış, annenizin çayına patlayan şeker koymuşsunuzdur… 1 Nisan’da buna benzer şakaları yapmayan yoktur ve bazen de şakanın dozunu kaçıranlar da olur. Bu nedenle de uzmanlar, bu tür şakaların korku, üzüntü ve kızgınlık yaratmamasına, şaka yapılan kişinin zaaflarından yararlanılmaması gerektiğine dikkat çekiyorlar. Aksi halde, 1 Nisan amacına ulaşmadığı gibi uzun süren dargınlıklara bile vesile olabilir. Pek çok kişi, 1 Nisan’da şaka yapar ya da yapılan şakaya maruz kalır... Peki, neden biliyor musunuz? 1 Nisan ne zamandan beri ve hangi amaçla şaka günü olarak kutlanıyor? Ah şu Fransız “asilleri” Nisan 1’in tarihi hakkında her kültürde farklı bir efsane bulunur. Fransızlar bu güne “Poisson d’avril” derler, yani Nisan Balığı. 1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, yılbaşını 1 Nisan’dan 1 Ocak’a aldırır. Bu arada 1 Nisan’ı “yılın ilk günü” olarak kabul etmeye devam edenlerle alay etmek amacı ile yapılan şakalar, bir süre sonra gelenek haline gelir. 1 Nisan’ı yılbaşı kabul edenlere ise “Nisan Balığı” denmeye başlanır. Aslında bu masum günün ardında “sınıfsal” bir ayrımcılık da yatar. Şöyle ki dönemin haberleşme aracı yalnızca at üzerindeki insanlardır. Kralın aldığı bu değişiklik kararı, Fransa’nın birçok yerine oldukça geç ulaşır. Bu nedenle çoğu insan yeni yılın 1 Ocak tarihine alındığından haberdar olamaz. Kralın çevresindeki asilzadeler yeni yılı 1 Ocak tarihinde kutladıktan sonra köylülerin geçmiş yeni yılı üç ay sonra kutlaması ile alay etmeye başlar, deyim yerindeyse köylülerle dalga geçer. Onlara hiçbir zaman gerçekleşmeyecek yeni yıl partileri ilan edip, asla verilmeyecek hediyeler vaat ederler ve böylece yaptıkları şakalar ile kendilerine büyük bir eğlence edinirler. Yani başlangıçta 1 Nisan Fransız asilzadelerinin bir eğlencesidir. Ancak daha sonra tüm dünyaya yayılır ve halka mâlolur. İngilizce’de bu güne “April Fools Day” yani “Nisan Aptalları” günü deniyor. İskoçlar ise “Gowk” veya “Cuckoo” günü der. Japonya, Hollanda, Belçika, Kanada, ABD You probably done it too. You might have said to a friend of yours that you made a fortune from a lottery and wanted to share it with him, or put a plastic insect made on your teacher’s chair. You would extend a can of Coke after secretly shaking it a lot, or put popping candy into your mother’s tea glass... You’d be hard pressed not to find someone who has never cracked such jokes and some people really overdo it on April Fools’ Day. Therefore, experts warn people not to make bitter jokes which might create fear, anxiety, vexation etc. And they stress not to take advantage of the person’s personal weaknesses while cracking a joke to him. Otherwise, apart from spoiling April Fools’ Day, you could also create long term resentments. A lot of people crack jokes on April’s fool day or are exposed to one… but, do you know why? For how long and for what reason has April 1st been celebrated? ve ülkemizde de çeşitli şakalar yapmak suretiyle kutlanan bu gün, günümüzde dostların, ailelerin, eğlenmek ve biraz olsun gülmek için devam ettirdiği geleneklerden biri. Araştırmalar 1 Nisan’ın Pagan kültüründe de olduğu yönünde bir bilgi de veriyor. Pagan kültüründe 1 Nisan’da kutlanan “Fous” bayramı, günümüzün 1 Nisan kutlamalarıyla benzerlik gösterir. Antik Roma’da “Hilarya” adıyla kutlanan bayram da insanların birbirlerine masum şakalar yapıp eğlendiği bir gün olarak anlatılır. Hindistan’da 31 Mart’ta kutlanan “Holi” günü de 1 Nisan’la aynı özellikleri taşır. Savaşların, politik hırsların, çevre felaketlerinin yaşandığı bir dünyada herhangi bir şeyi kutlama fırsatı geri çevrilemez bir lüks oldu. Ve insanlar böyle özel, eğlenceli günleri kutlayıp mutlu olmak istiyor. Biz de size bol kahkahalı bir 1 Nisan diliyoruz. Masum bir şaka hazırlamayı da eğer şakaya maruz kalırsanız kocaman bir kahkaha atmayı da unutmayın... Bugün sokaklarında hüzün ve acı dolaşan Ukrayna, 1 Nisan’ı rengarenk şenliklerle kutlayan ülkelerden biriydi. Odesa’da 2011 yılında düzenlenen gösterilerden görüntüler (Shutterstock, De Visu, Lilu2005). The Ukraine, whose streets are full of sorrow and pain, was once a country to celebrate April Fools’ Day with colorful festivals. Some images from the festivals held in 2011 in Ukraine. (Shutterstock, De Visu, Lilu2005). Because of Those French “Noblemen” There’s a different legend about the history of April Fools’ Day in every culture. Frenchmen call this day “Poisson d’avril” or April Fish. In 1564, King Charles IX of France ordered the Christmas to take from the 1st of April to the 1st of January. By the way, jokes made to mock the people who continue to celebrate April 1st as the first day of the year, also became a tradition after a short while. Those who consider April 1st as the beginning of the year began to be called “April Fish.” In fact, a sort of class “discrimination” lies behind this innocent day. Let me try to explain. The only means of communication in those days were messengers on horseback. Since it took the many months for the King’s new decision to reach many regions of France, many people were not told that the new year should be celebrated on January 1st. After celebrating Christmas on January 1st, noblemen near the King started to mock the villagers who celebrated the new year 3 months later than it should have been. They pulled the villagers’ legs so to speak. Noblemen would promise them to have New Year’s parties (which were never organized) and presents (which were never given). Thus, they started to have fun with the villagers. In short, April Fools’ Day at the beginning was entertainment for French noblemen. But later on, it spread to the whole world and was publicized. When we look at the meaning of this day in English, it’s evident that it refers to the day of the fools. As for Scotsmen, they call it “Gowk” or “Cuckoo” day. April Fools’ Day which is celebrated by making various jokes in Japan, Scotland, Holland, Belgium, Canada, USA and our country is now a tradition to entertain and amuse our families and friends. Research reveals a knowledge of April Fools’ Day is Pagan culture too. A celebrated festival named “fous” in Pagan culture reveals some similarities with our present day’s April 1st. The festival celebrated with the name of “Hilarya” in Ancient Rome is described as a day on which people crack innocent jokes on one another and have fun. “Holi” day celebrated on the 31st of the March in India bears many of the same features a April Fools’ Day. In such a world in which wars, political ambitions, and environmental disasters are seen, turning back an opportunity to celebrate anything would be nonsense. People just wish to be happy by celebrating such special days. And we wish you a happy April Fools’ Day full of laughter. Don’t forget to devise a joke or laugh if you get to be the victim to a joke... TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 17 B TÜ RS A TÜRKİYE MÜZELERİ 2013 RAPORU MÜZE GELİRLERİ 263 MİLYON LİRAYI AŞTI Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişim ortağı olarak TÜRSAB’ın işletmesini üstlendiği müzelerin gelirleri ikiye katlanıp 263 milyon lirayı aştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü (DÖSİMM) ile üç yıldır başarıyla yürütülen müze modernizasyon projesi 156 müzeyi kapsıyor. Müze ziyaretçilerinin sayısı turizmden hızlı büyüdü. 2000 ile 2013 yılları arasında yabancı turist sayısı yüzde 335 artarken, müze ve ören yerlerini gezen ziyaretçi sayısı yüzde 428,8 arttı. The number of museum visitors went up faster than tourism. As the number of foreign tourists increased 335% between 2000 and 2013, visitors to museums and ruins increased more than 428%. Müze ziyaretlerinin yüzde 44’ü İstanbul Bölgesi’nde gerçekleşti. 44 % of museum visits took place in the İstanbul Region. Topkapı Sarayı Müzesi ve Topkapı Sarayı Harem’i toplam 4 milyon 428 bin 463 kişi ziyaret etti. The Topkapı Palace Museum and Topkapı Palace Harem were visited by a total of 463,000 people. 18 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 2013’te Türkiye’deki müze ve ören yerlerini 29 milyon 533 bin 966 kişi gezdi. In 2013, museums and ruins in Turkey were visited by 29,533,966 people. Ziyaretçilerin yüzde 69’unu yabancılar, yüzde 31’ini Türkiye vatandaşları oluşturdu. Of these visitors 69% were foreigners, 31% Turkey citizens. Toplam Müzekart sahibi 2013 yılında 4 milyon 420 bine ulaştı. Müzekartlıların yüzde 23’ü Topkapı Sarayı’nı gezdi. The number of Müzekart owners reached a total of 4,420,000 in 2013. 23 % of people with Müzekart visited the Topkapı Palace. MUSEUM INCOME HAS EXCEEDED BY 263 MILLON LIRAS MUSEUMS OF TURKEY 2013 REPORT Aydın Arkeoloji Müzesi. Aydın Archeology Museum Müze işletmelerinde girişim ortağı olan Kültür ve Turizm Bakanlığı ile TÜRSAB, bir yandan “müze ve örenyerinin modernizasyonu” projesini sürdürürken, bir yandan da müze gelirlerini iki kata çıkarmayı başardılar. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2010 yılında açmış olduğu “49 müze ve örenyerinin modernizasyonu” konulu ihalesini alan TÜRSAB; Bakanlığın 2013 yılı Ekim ayında II. Aşama olarak ihaleye çıkardığı “105 müze ve örenyerinin modernizasyonu ihalesi”ni de kazanmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü (DÖSİMM) ile üç yıldır başarıyla yürütülen müze modernizasyonu projesindeki toplam müze sayısı böylece 156’ya ulaştı. TÜRSAB’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın müze işletmelerinde girişim ortağı olarak görev yaptığı proje, söz konusu müze ve örenyerlerinin teknolojinin en gelişmiş cihazlarıyla donatılmasını ve sahip olduğu mirasa yakışır bir kimlik kazandırmasını hedefliyor. TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy, birçok farklı kültüre binlerce yıldır ev sahipliği yapan bu topraklarda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yürüttükleri ortak çalışmalar sonucunda müzeciliğe yeni bir anlayış getirdiklerinin altını çiziyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı verileri ışığında, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından hazırlanan “Türkiye Müzeleri 2013 Raporu” müzelerimiz hakkında çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Müze gelirleri iki kat arttı 2009 yılında 13.8 milyon ziyaretçinin gittiği söz konusu müzelerden elde edilen gelir 125 milyon 645 bin TL iken 2013 yılında 29,5 milyon ziyaretçiden toplam 263 milyon 333 bin TL gelir elde edildi. Türkiye Müzeleri Raporu’na göre, 2013 yılında Topkapı Sarayı Müzesi en çok ziyaret edilen müzeler sıralamasında Ayasofya Müzesi’ni geride bıraktı. 2011 ve 2012’de Ayasofya Müzesi lehine sonuçlanan rekabette 2013’te Topkapı Sarayı müzesi 3 milyon 397 bin 907 ziyaretçiyle liderliği tekrar ele geçirdi. Ziyaretçi sayısı yüzde 428,8 arttı Türkiye’de müzelere gereken önemin verilmeye başlaması kendini ziyaretçi sayısında da gösterir hale geldi. 2000’li yılların başında yaklaşık 7 milyon kişiyi ağırlayan Türkiye’deki müze ve ören yerleri 2013 yılı sonunda tam The income of the museums that TÜRSAB has undertaken to manage as the venture partner of the Ministry of Culture and Tourism has doubled and exceeded by 263 million liras. The museum modernisation project that is run for three years together with the Ministry of Culture and Tourism Central Directorate of Revolving Funds (DÖSİMM) covers 156 museums. While running the “museum and ruins modernisation” project as venture partners in museum management, Ministry of Culture and Tourism and TÜRSAB have on the other hand succeeded to double the museum income. TÜRSAB, who won the tender bid initiated by the Ministry of Culture and Tourism in 2010 “for the modernization of 49 museums and ruins”, did also win the two phased Tender Bid in October 2013 for the “modernisation of 105 museums and ruins”. The total number of museums, within the museum modernization project successfully ran for three years together with the Ministry of Culture and Tourism Central Directorate of Revolving Funds (DÖSİMM), has thus reached to 156 museums. The project undertaken by TÜRSAB, as being the venture partner of the Ministry of Culture and Tourism in museum management is targeting to equip the museums and ruins of this project with the most developed devices of technology and to redound an identity that would be congruous to their heritage. Mr. Başaran Ulusoy, the President of the Association of Turkish Travel Agencies, underlines the fact that they have brought a new understanding to museology as a result of the works they have accomplished with the Ministry of Culture and Tourism on these soils that hosted many different cultures in thousands of years. “2013 Report on Turkish Museums” prepared by the Association of Turkish Travel Agencies (TÜRSAB) with the data received from the Ministry of Culture and Tourism states striking results on our museums. Museum income has been twice increased While the income in 2009 from the museums visited by 13.8 million people was 125 million 645 thousand TL the income procured in 2013 from 29.5 million visitors was 263 million 333 thousand TL. According to the Report on Turkish Museums, in the year 2013 Topkapi Palace Museum left behind the St. Sofia Museum in the most visited museums list. In the competition St. Sofia Museum was in front in 2011 and 2012, but in 2013 Topkapi Palace regained the leadership with 3 million 397 thousand and 907 visitors. Number of visitors is increased by 428.8 per cent The initiation of submitting importance to museums in Turkey showed itself in the increase of the number of visitors. Museums and ruins of Turkey that hosted almost 7 million people in the beginning of 2000’s were visited by just 29 million 533 thousand guests at the end of 2013. According to the data given in the report, 69 per cent of the visitors were foreign, TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 19 ZİYARETÇİ SAYISI (*) 29.5 MİLYONU AŞTI NUMBER OF VISITORS (*) OVER 29.5 MILLION Yıl Year Ziyaretçi sayısı Number of visitors 20006.887.344 20017.590.138 200214.268.186 200313.987.747 200413.015.486 200518.384.865 200616.086.050 200718.048.674 200822.662.590 200921.193.627 201025.854.341 201128.462.893 201228.781.308 201329.533.966 (*) Müze ve ören yerleri, Museum and Ruins. 29 milyon 533 bin kişi tarafından gezildi. Raporda açıklanan verilere göre müzeleri ziyaret edenlerin yüzde 69’u yabancı turistler, yüzde 31 ise yerli vatandaşlar. Yani 29.5 milyon müze ziyaretçisinin 20 milyonunu yabancılar, 9.5 milyonunu ise Türkiye vatandaşları oluşturuyor. Müze ziyaretçilerindeki artışla Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısındaki artış karşılaştırıldığında da ortaya ilginç bir sonuç çıkıyor. 2000 yılında 10.4 milyon yabancı turist ağırlayan Türkiye, bu rakamı 2013 yılında 34.9 milyona çıkarmayı başardı. Aynı yıllar zarfında müze ve ören yerlerini ziyaret eden kişi sayıları da sırasıyla 6.8 milyon ve 29.5 milyon oldu. Bir başka deyişle, Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısında yüzde 335’lik artış yaşanırken, müze ve ören yeri ziyaretçi sayılarında ise yüzde 428,8’lik bir artış meydana geldi. Bu artış, hem Türk ziyaretçilerin hem de Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin müze ve ören yerlerine ilgilerinin arttığını gösteriyor. Topkapı Ayasofya’dan liderliği geri aldı Türkiye’de en çok gezilen müzelere bakıldığında Topkapı Sarayı Müzesi’nin Ayasofya Müzesi’nden liderliği geri aldığı göze çarpıyor. 2013 yılında Topkapı Sarayı’nı gezen ziyaretçi sayısı 3 milyon 397 bin 907 olurken, Ayasofya’yı ziyaret eden MÜZE ZİYARETÇİLERİ YABANCI TURİST SAYISINDAN HIZLI ARTTI THE NUMBER OF MUSEUM VISITORS INCREASED MORE THAN THE NUMBER OF FOREIGN TOURISTS Yıl Year Yabancı Turist Sayısı Number of Foreign Tourists 2000 2013 ARTIŞ 20 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Müze/Örenyeri ziyaretçi sayısı Number of visitors to Museums/Ruins 10.428.1536.887.344 34.910.09829.533.966 (%) 335 (%) 428,8 31 per cent were native citizens. In other words the distribution was constituted as, 20 million guests out of 29.5 million were foreigners and the remaining 9.5 million were Turkish subjects. An interesting result comes forth when we compare the increase in museum visitors with the increase in foreign visitors who visited Turkey. Turkey accommodated 10.4 million foreign tourists in the year 2000 and succeeded to raise this figure to 34.9 million in 2013. During the years mentioned the number of people who visited museums and ruins were 6.8 million and 29.5 million respectively. In other words, while the number of foreign tourists visiting Turkey was raised by 335 per cent the increase in the visitor number of museums and ruins was realized as 428.8 per cent. This increase shows the growth of interest of Turkish visitors as well as the foreigners, visiting Turkey, bestowing interest to the museums and ruins. Topkapi got back the leadership from St. Sofia When you look at the most visited museums in Turkey you see that Topkapi Palace Museum got back the leadership from St. Sofia Museum. In 2013 the number of guests who visited Topkapi Palace was 3 million 397 thousand and 907 whereas St. Sofia was visited by 3 million 257 thousand and 337 people. Thus, this year Topkapi Palace has taken over the leadership which was in the hands of St. Sofia Museum in the previous two years. While the Ephesus Ruins is the third in the list with 1.8 million visitors the most dramatic increase was realized by Harem of the Topkapi Palace. Especially with the effect of the TV serial “The Magnificent Century” Harem of Topkapi Palace reached to a salient increase in the number of visitors during the last three years and for the first time over 1 million people visited the Harem this year. Harem succeeded to increase the number of visitors which was 744.6 thousand in 2012 to 1 million 30 thousand and 556. Louvre Museum is again the world leader When we compare the hopeful increase trend in Turkey with the world we see that there is still a long road to cover. Although Turkey is at an advantageous situation as compared to the competitors in the world from the point of historical heritage and artefacts but especially USA, England and France are leaders in museology. The most visited museum of the world is the Louvre Museum in Paris. Louvre still preserves its leadership although the number of visitors was decreased by 6 per cent, to 9.2 million as compared to 2012. The total number of visitors who visit the 10 most visited museums is 66.8 million. In 2012 this figure was approximately 56 million. Four of the 10 most visited museums are in USA and four of them are in England. The number of visitors of these museums that are in USA is 29.2 million. And the number of visitors of those that are in England is 22.9 million. 44 per cent of museum visits are in Istanbul In 2013, 44 per cent of museum visits were realised in the Istanbul region. While 8.9 million people were visiting the museums in Istanbul region, 2.9 million visitors carried the Aegean and Selçuk Region to the second place. And the third place in the list belongs to Cappadocia with 2.5 million visitors. Cappadocia is respectively followed by West Antalya with 1.9 million visitors, Anatolian Region with 1.2 million visitors, East Antalya with 1.1 million visitors and the Aegean and Bergama Region with 1 million visitors. Almost 75 per cent of museum visits were realised through agencies or with tickets purchased at gates. In addition to this, the remaining 25 percent was covered almost equally by Museum Card holders and free of charge entrances. In 2013 a total of 2.4 million people visited. The free of charge category that has 10 per cent share in total visitors, is constituted mainly by the school students under 18 and the senior citizens over 65. Ayasofya Müzesi (solda). Göreme Açıkhava Müzesi (altta). Ayasofya Museum (left). Göreme Open-air Museum (below). kişi sayısı ise 3 milyon 275 bin 337 olarak gerçekleşti. Böylece son 2 senedir Ayasofya Müzesi lehine sonuçlanan liderlik yarışında bu yıl Topkapı Sarayı tekrar birinciliği kapmış oldu. Listede üçüncü sırada 1.8 milyon kişinin gezdiği Efes Örenyeri yer alırken, en çarpıcı artış ise Topkapı Sarayı Harem’den geldi. Özellikle Muhteşem Yüzyıl dizisinin etkisiyle son 3 yıldır ziyaretçi sayısında dikkat çekici bir artış trendi yakalayan Topkapı Sarayı Harem’i bu yıl ilk kez 1 milyonu aşkın kişi gezdi. Harem, 2012’de 744.6 bin olan ziyaretçi sayısını 1 milyon 30 bin 556’ya çıkarmayı başardı. Dünya lideri yine Louvre Müzesi Türkiye’deki umut verici yükseliş trendini dünyayla kıyaslayınca yine de gidilecek yolun uzun olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye, tarihi miras ve yapılar olarak dünyadaki rakiplerinden avantajlı durumda olsa da özellikle ABD, İngiltere ve Fransa müzecilikte lider konumda. Dünyanın en çok gezilen müzesi Paris’teki Louvre Müzesi. Ziyaretçi sayısı 2012 yılına göre yüzde 6 gerileyip 9.2 milyona düşse de, Louvre, halen dünya birinciliğini koruyor. En çok ziyaret edilen 10 müzenin toplam ziyaretçi sayısı 66.8 milyon. Bu rakam 2012 yılında yaklaşık 56 milyon olarak gerçekleşmişti. En çok The works of the Archaeological Museum must come to light The most important problem of Istanbul Archaeological Museums, one of the most important museums of Istanbul, is not to be able to display the complete works. Istanbul Archaeological Museums have almost one third of the works that are preserved in the Museums of Turkey. In the museum the visitors can only see 20 per cent out of almost 1 million pieces. The rest are in storerooms. Approximately 600 thousand of the pieces in the Archaeological Museum are Islamic and non Islamic coins. The museum that houses almost 80 thousand hieroglyph documents also houses almost 200 archaeological pieces. With the works of TÜRSAB it is targeted that these pieces will come into light and displayed. Istanbul Archaeological Museums house various works of the civilisations that have left behind some traces in different periods of history. The architecture of the construction is distinguished by the fact that it is among the first 10 buildings in the world, designed and used as museums. Besides, it is placed on a different state as being the first establishment in Turkey organised as a museum. In 2009 TÜRSAB signed “Supporting Service and Cooperation Agreement on Istanbul Archaeological Museums” with the Ministry of Culture and Tourism and spent a full 10.8 million TL for the museum since. The Archaeological Museum, the first museum of the Ottoman and Turkey, was established in 1891 by Osman Hamdi Bey, painter and archaeologist, is now under restoration, being strengthened against earthquake; its substructure, climatisation, HAREM ZİYARETÇİSİ İLK KEZ 1 MİLYONU GEÇTİ HAREM VISITORS HAS SURPASSED 1 MILLION FOR THE FIRST TIME Müze/Yıl/Ziyaretçi Sayıları Museum/Year/Number of Visitors 2009 2010 20112012 2013 Topkapı Sarayı Müzesi 2,259,521 2,995,708 3,132,483 3,344,406 3,397,907 İstanbul Ayasofya Müzesi 2,272,389 2,761,069 3,239,096 3,345,413 3,275,337 Efes Örenyeri 1,698,688 1,845,447 2,020,295 1,888,572 1,848,547 Göreme Açıkhava Müzesi 626,059 778,010 934,876 959,989 976,165 Topkapı Sarayı Harem 509,575 578,777 744,665 799,977 1,030,556 Noel Baba Müzesi 383,142 445,346 589,804 504,421 532,194 Myra Örenyeri 384,984 426,392 546,667 464,648 465,150 Troia Örenyeri 315,546 386,079 533,806 506,710 462,660 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 21 MÜZEKARTLAR ziyaret edilen 10 müzenin dördü ABD’de, dördü İngiltere’de bulunuyor. ABD’deki bu müzelerin ziyaretçi sayısı 29.2 milyon. İngiltere’dekilerin ziyaretçi sayısı ise 22.9 milyon. 4,4 MİLYON MÜZEKART SAHİBİ VAR TOPLAM TOTAL 4.420.303 2013 yılında 783 bin kişi Müzekart aldı Müzelere gösterilen ilginin artmasıyla birlikte Müzekart’a olan talep de arttı. 2008’de 390 bin 59 kişi Müzekart sahibiyken 2013 yılında Müzekart alan kişi sayısı ise 783 bin 456 olarak gerçekleşti. Toplam Müzekart sahibi de 4 milyon 420 bine ulaştı. Müzekart’a en büyük ilgi 2011 yılında gösterildi. 2011’de 898 bin 504 kişi Müzekart aldı. Bu tarihten itibaren de her yıl yeni Müzekart alan kişi sayısı 750850 bin bandında seyretti. Müzekartlıların en çok ziyaret ettiği müzelere bakıldığında genel ziyaretçi tercihlerine paralel bir sonuç ortaya çıktı. Müzekart sahiplerinin yüzde 23’ü Topkapı Sarayı’na gitmeyi tercih etti. Bu oranı yüzde 19 ile Ayasofya takip etti. Daha sonra da sırasıyla yüzde 8 ile Efes Örenyeri, yüzde 5 ile Göreme Açıkhava Müzesi ve yüzde 4 ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri izledi. In 2013 783 thousand people purchased Museum Cards Together with the increase of interest to the museums the demand for Museum Cards increased. While the number of Museum Card holders in 2008 was 390 thousand 59 in 2013 the number of Museum Card purchases was realised as 783 thousand 456. And the total Museum Card holders have reached to 4 million 420 thousand. The greatest interest to Museum Cards was shown in 2011. In 2011, 898 thousand 504 people purchases Museum Cards. And as of that date the annual Museum Card purchase number was in the range of 750-850 thousand. When the number of visitors to the most visited museums is analysed, the result obtained is parallel to visitors’ preference. 23 per cent of Museum Card holders preferred to visit the Topkapi Palace. It was followed by St. Sofia, with 19 per cent. And then the Ephesus Ruins with 8 per cent, Göreme Open-air Museum with 5 per cent and Istanbul Archaeological Museums with 4 per cent. 4 MÜZEKART SAHİBİNDEN 1’İ TOPKAPI’DA 1 OUT OF EVERY 4 MUSEUM CARD HOLDERS IS AT TOPKAPI Topkapı Sarayı Müzesi İstanbul Ayasofya Müzesi Efes Örenyeri Göreme Açıkhava Müzesi İstanbul Arkeoloji Müzeleri Ihlara Vadisi Örenyeri Derinkuyu Yeraltı Şehri Kaymaklı Yeraltı Şehri Troia Örenyeri Sümela Manastırı Diğer müzeler TOPLAM / TOTAL 22 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 23 19 8 5 4 3 3 3 2 2 27 100 THERE ARE 4.4 MILLION MUSEUM CARD HOLDERS Yıl Year 2008 2009 2010 2011 2012 2013 Müzekart sahipliği Museum Card Ownership 390.059 758.127 747.138 898.504 843.019 783.456 TOPLAM /TOTAL 4 .420.303 Müze ziyaretlerinin yüzde 44’ü İstanbul’da 2013 yılında toplam müze ziyaretlerinin yüzde 44’ü İstanbul bölgesinde gerçekleşti. İstanbul bölgesindeki müzeleri 8,9 milyon kişi ziyaret ederken, İstanbul’u 2,9 milyon ziyaretçiyle Ege&Selçuk bölgesi takip etti. Listenin üçüncü sırasında ise 2.5 milyon ziyaretçiyle Kapadokya yer aldı. Kapadokya’yı sırasıyla 1,9 milyon ziyaretçiyle Batı Antalya, 1,2 milyon ziyaretçiyle Anadolu Bölgesi, 1,1 milyon ziyaretçiyle Doğu Antalya ve 1 milyon ziyaretçiyle Ege&Bergama bölgesi izledi. Toplam müze ziyaretlerinin yaklaşık yüzde 75’i acentalar aracılığıyla veya kapıdan alınan biletlerle gerçekleşti. Buna ek olarak, kalan yüzde 25 ise hemen hemen yarı yarıya Müzekartlı girişler ve ücretsiz girişlerden oluştu. 2013 yılında 2.4 milyon kişi müzelere ücretsiz girdi. Toplam ziyaretçilerin yüzde 10’unu oluşturan ücretsiz kategoridekiler ağırlıklı olarak 18 yaş altını kapsayan okul öğrencilerinden ve 65 yaş üstü ziyaretçilerden oluştu. İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki eserler gün yüzüne çıkmalı İstanbul’un en önemli müzeleri arasında yer alan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndeki en büyük sorun mevcut eserlerin tam olarak sergilenememesi. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Türkiye müzelerinde korunmakta olan eserlerin yaklaşık üçte birine sahip. Yaklaşık 1 milyon eserin bulunduğu müzede, ziyaretçiler bunların sadece yüzde 20’sini görebiliyor. Geri kalan kısım ise depolarda. Müzedeki eserlerin 600 bin kadarı İslami ve gayri islami sikkelerden oluşuyor. 80 bine yakın çivi yazılı belge bulunan müzede 200’e yakın arkeolojik eser de yer alıyor. TÜRSAB tarafından yapılan çalışmalarda bu eserlerin de gün yüzüne çıkması ve sergilenmesi hedefleniyor. Tarihin farklı dönemlerine izler bırakmış uygarlıklardan kalan çeşitli eserlere ev sahipliği yapan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, dünyada müze binası olarak tasarlanan ve kullanılan ilk 10 müze arasında yer alması bakımından öne çıkan bir yapı. Ayrıca Türkiye’nin de müze olarak düzenlenmiş ilk kurumu olması bakımından da farklı bir konuma sahip. 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Destekçilik Hizmet ve İşbirliği Sözleşmesi” imzalayan TÜRSAB, bu tarihten bugüne kadar müze için tam 10.8 milyon TL harcamış durumda. Osmanlı’nın ve Türkiye’nin ilk müzesi olarak 1891 yılında ressam ve arkeolog Osman Hamdi Bey tarafından kurulan Arkeoloji Müzesi, depre- me karşı güçlendiriliyor, restore ediliyor; altyapı, iklimlendirme, elektrik ve güvenlik sistemleri anlamında da yenileniyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin ardından 18 tarihi binadan oluşan Darphane-i Amire Binaları’nı da depreme karşı dayanıklı hale getirmek için çalışmalara başlayan TÜRSAB, bu yapı topluluğunu büyük bir kültür kompleksine dönüştürmeyi planlıyor. Mayıs ayında tamamlanması hedeflenen projeyle toplam sergileme alanı 31 bin metrekareye çıkacak ve sergilenen eser sayısı artacak. Ayrıca, aile ve çocuk programları, geçici sergileme alanları, yeme içme ve etkinlik alanları da oluşturulacak. İstanbul Arkeoloji Müzesi (solda). İstanbul Archeological Museum (left). Sahildeki müzeler hak ettiği ilgiyi göremiyor Kültür Başkenti İstanbul’un müzeleri gerek yabancı gerekse yerli ziyaretçilerin akınına uğrarken, turizmin başkenti olarak gösterilen Antalya ve bölgesi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. TÜRSAB’ın verilerine göre 2013 yılında İstanbul 10 milyon 486 bin turisti ağırlarken, müzelerine gelen ziyaretçi sayısı 8.9 milyonu buldu. Bunların yüzde 70’ine yakınının yabancı ziyaretçi olduğu düşünüldüğünde 6 milyon 300 bin yabancının İstanbul müzelerini gezdiğini söylemek yanlış olmaz. Türkiye’nin turizm başkenti olarak gösterilen Antalya’da ise durum farklı. Antalya bölgesindeki müzeler 2013 yılında toplam 3 milyon 145 bin 57 kişiyi ağırladı. Oysa 2013 yılı içinde Antalya 11 milyon 120 bin turisti ağırlayarak kendi rekorunu yeniledi. Antalya, İzmir ve Muğla’ya gelen toplam turist sayısı ise 2013’te 15 milyon 672 bin 878 kişiyi buldu. Aynı dönem için bu üç ildeki müzeleri ziyaret electricity and security systems are also under renovation. After Istanbul Archaeological Museums TÜRSAB has also turned the key to strengthen the Imperial Mint (Darphane-i Amire) constituted by 18 historical buildings against earthquake and plan to turn them into a great culture complex. By the completion of the project, targeted to be finished in May, the total exhibition area shall be raised to 31 thousand square metres and the number of works in display shall increase. Besides, family and children, provisional exhibition, food and beverage and activity areas shall be constituted. Waterside museums are not receiving the attention they deserve While the museums of Istanbul, the capital of culture, are under the invasion of both foreign and local visitors we cannot utter similar words for Antalya and its region, referred to as the capital of tourism. According to the data of TÜRSAB, in 2013, while Istanbul hosted 10 million 486 thousand tourists the number of museum visitors reached to 8.9 million. When we assume that 70 per cent of these visitors are foreigners it would not be a mistake to state that 6 million 300 thousand foreigners visited the museums of Istanbul. The case is different in Antalya, the so addressed as the capital of the tourism in Turkey. In 2013 the museums of the Antalya region hosted a total of 3 million 145 thousand 57 people. Whereas by accommodating 11 million 129 thousand tourists in 2013, Antalya renewed its own record. TURİST SAYISINDA ANTALYA ÖNDE MÜZE ZİYARETÇİ SAYISINDA İSTANBUL ÖNDE ANTALYA IS IN FRONT IN NUMBER OF TOURISTS ISTANBUL IS IN FRONT IN NUMBER OF MUSEUM VISITORS IN 2013 458 THOUSAND PEOPLE VISITED THE ARCHAEOLOGICAL MUSEUM 2013 müze ziyaretçi sayısı Number of museum visitors in 2013 Yıl/Ziyaretçi sayısı Year/Number of visiyors 2013 turist sayısı Number of tourists in 2013 11,120,730 ARKEOLOJİ MÜZESİ’Nİ 2013’TE 458 BİN KİŞİ GEZDİ 458.591 8,994,821 10,486,297 3,062,689 394.482 2013 2011 2010 2012 392.466 241.115 207.748 2008 2009 İSTANBUL ANTALYA 3,145,057 MUĞLA İZMİR 474,545 ANTALYA İSTANBUL MUĞLA İZMİR 1,389,459 412.425 3,975,330 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 23 eden sayısı ise 7 milyon 594 bin 932 kişi oldu. Müzelere gelen ziyaretçilerin yüzde 69-70’nin yabancı, kalanın yerli olduğu düşünüldüğünde bu bölgeye gelen 15.6 milyon ziyaretçinin sadece üçte biri yani 5.3 milyonu müzeleri gezmiş görünüyor. Nitekim Müzeler Raporu da, Akdeniz bölgesinde deniz kıyısında yer alan antik kentlerin en düşük ziyaretçi sayısına sahip olduklarını ortaya koyuyor. Bunun birkaç nedeni bulunuyor. En önemli neden, turizm sezonunda gün içerisinde hava sıcaklığı nedeniyle ziyaretin cazip görülmemesi. Yine seyahat acentelerinin gezi programında yer almayan noktaların ziyaretçi sayısı da oldukça düşük oluyor. Tarihi kalıntı çok, müze sayısı az İstanbul, tarihi doku açısından zengin bir şehir. Dünya Şehirleri Kültür Raporu 2013’e göre, İstanbul’da 30 bin 188 tarihi kalıntı bulunuyor. Her ne kadar “tarihi kalıntı” tanımının farklı ülkelerde farklı karşılıkları olsa da, yine de bir karşılaştırma yapmak mümkün. The total number of tourists who came to Antalya, Izmir and Muğla in 2013 reached to a number of 15 million 672 thousand 878 people. During the same period, the number of people who visited the museums in these three cities is 7 million 932 thousand. When we assume that 69-70 percent of the people who visit the museums are foreigners and the remaining are natives, we come to the conclusion that out of 15.6 million visitors only one third of them, in other words only 5.3 million of them visited museums. Thus, the Museums’ Report states that the antique cities located at the seaside in the Mediterranean region have the least number of visitors. This is due to several reasons. The most important one of them is the loss of enthusiasm to visit museums under the discouraging heat during daytime in the season. And again, those points that do not take place in the travel programmes of travel agents receive rather less number of visitors. Too many historical ruins, very few museums From the point of its historical texture Istanbul is a rich city. According to the World Cities Culture Report, 2013 there are 30 thousand 188 historical ruins. Although the phrase, “historical ruin” has different provisions in different countries, it is still possible to make some comparisons. The Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi (solda), Topkapı Müzesi Harem (üstte). Ankara Anatolian Civilizations Museum (left). Topkapı Museum Harem (above). İSTANBUL MÜZELERİNİ 8,9 MİLYON KİŞİ ZİYARET ETTİ 8.9 MILLION PEOPLE VISITED THE MUSEUMS OF ISTANBUL BÖLGE ADI NAME OF REGION ACENTA AGENCY BİLET TICKET İstanbul Bölgesi 2.517.477 TOPLAM KART CARD ÜCRETSİZ FREE OF CHARGE 4.097.277 1.383.884 996.183 8.994.821 607.821 188.602 102.091 116.699 1.015.213 1.681.228 745.546 275.927 257.416 2.960.117 Muğla&Bodrum 43.981 312.257 56.186 62.121 474.545 Antalya (Doğu) 430.572 453.551 100.847 196.563 1.181.533 Antalya (Batı) 919.854 660.534 160.493 222.643 1.963.524 Anadolu Bölgesi 164.525 524.724 197.643 353.710 1.240.602 Kapadokya 1.227.820 682.152 368.642 250.561 2.529.175 TOPLAM/TOTAL 7.593.278 Ege&Bergama Ege&Selçuk 24 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 TOTAL 7.664.643 2.645.7132.455.896 20.359.530 9,2 8 8 7 6,7 NUMBER OF VISITORS IN 2013 (million people) 6,2 5,5 5,5 5,4 LONDRA Natural History Museum LONDRA National Gallery VATİKAN Vatican Museums* * Henüz açıklanmadı, tahmini rakamlar. * Not yet announced, estimated figures. LONDRA Tate Modern* Museum LONDRA British Museum WASHINGTON National Air and Space Museum WASHINGTON National Museum of Natural History NEW YORK American Museum of Natural History PARİS Louvre Museum 9.2 MILLION PEOPLE VISITED THE LOUVRE MUSEUM 2013 ZİYARETÇİ SAYISI (milyon kişi) NEW YORK Metropolitan Museum of Art LOUVRE MÜZESİ’ni 9.2 MİLYON KİŞİ GEZDİ 5,3 Tarihi kalıntı sayısı Londra’da 18 bin 901, Paris’te 3 bin 792, Berlin’de 8 bin 689, New York’ta ise bin 482. Bir başka deyişle, İstanbul’daki tarihi kalıntı sayısı Londra’dakinin iki katı, Paris’tekinin on katı, Berlin’dekinin ise neredeyse dört katı. Buna karşılık, müze sayıları ise tam tersi bir tablo çiziyor. İstanbul’da 7 ulusal müze, 71 de “diğer müze” kategorisine giren müze bulunuyor. Yani toplam müze sayısı 78 olarak karşımıza çıkıyor. Londra’da ise bu sayı İstanbul’un iki katından fazla yani 172 adet düzeyinde. Benzer şekilde, Paris, Berlin ve New York’taki müze sayıları da İstanbul’u neredeyse katlıyor. Paris’te 137, Berlin’de 158, New York’ta 131 müze bulunuyor. Bu rakamlar, İstanbul’un tarihi miras açısından zengin, bunları muhafaza edip müzeye dönüştürme ve sergileme açısından ise yolun başında olduğunu ortaya koyuyor. number of historical ruins in London is 18 thousand 901, in Paris 3 thousand 792, in Berlin 8 thousand 689 and in New York a thousand and 482. In other words, the number of historical ruins in Istanbul is twice as much as compared to London, ten times as much as compared to Paris and almost four times more than those in Berlin. On the other hand, the number of museums reflects a table just on the contrary. In Istanbul there are 7 national museum and 71 in the category of “other museums”. That is, the total number of museums is 78. But in London the figure is over twice of Istanbul, at a level of 172, the numbers of museums in Paris, Berlin and New York are almost double the figure of Istanbul. There are 137 museums in Paris, 158 in Berlin and 131 in New York. These facts state that Istanbul is rich from the point of historical heritage, but at the beginning of the road from the point of preservation, transformation into museums and displaying them. Güney’deki sıcağa karşı “akşamları açık müze” formülü Güney sahillerindeki antik kentlerin yeterince ziyaretçi alamadığı rakamlarla ortaya çıkmış durumda. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile TÜRSAB uzun süredir bu soruna çözüm üretmeye çalışıyorlar. Bu bölgelerdeki müze ve ören yerlerinin saat 17-21 arasında da açık kalması için çalışmalar sürüyor. Işıklandırılması uygun olan müzelerin gece geç saatlere kadar açık kalması için görüşmeler sürerken, bu yönde bazı yörelerde adımlar da atılıyor. Bu yönde atılacak adımlar Güney’deki müzelerin de dünyada hak ettiği yere ulaşmasını sağlayacak. Bu arada seyahat acentelerinin gezi programlarına müzelerin de dahil edilmesi hem bölge turizmi hem de müzelerin tanıtımı için büyük bir önem arz ediyor. “Open at night museums” formula against the heat of the South The figures relay that the antique cities of the southern coast do not receive enough visitors. The Ministry of Culture and Tourism, together with TÜRSAB have been trying to generate a solution to this problem for many years. Studies are in progress to keep the museums and ruins of these regions open between 17.00-21.00 hours as well. While negotiations are proceeding at the museums with convenient lighting, steps are put forward in some regions at this direction. The steps put forward at this direction shall provide the Museums of the South to reach the place in the world they deserve. In the meanwhile, inclusion of museums in travel packages of the travel agencies carry great importance both for the tourism of the region and also for the promotion of the museums. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 25 Efsaneler, mucizeler ve cömert bir doğa. İşte Edremit’in zirvesi: KAZ DAĞI Kazdağı... M.Ö. 2000 yılında başladığı bilinen tarihi ile efsanelerin baştacı... Tanrı Zeus’un Truva savaşlarını yönettiği zirveler... İlk güzellik yarışmasının düzenlendiği, Afrodit’in kraliçe seçildiği İda Dağları... Sarıkız’ın, Hasan ile Emine’nin sevdalarına tanık, Homeros’un “bol pınarlı, vahşi hayvanların anası” diye tarif ettiği 4 bin yıllık dağlar... Rasim Konyar Legends, miracles and a generous nature here is the summit of Edremit: MOUNT IDA Mount Ida... The main topic of the legends with its history that dates back to the year 2000 B.C... The peaks from which the God Zeus commanded the wars of Troy... Ida Mountain on which the first beauty contest was arranged and Aphrodite was selected as the queen... A Mountain range that is 4.000 years old, and described as “the mother of wild animals with its abundance of springs” by Homer, Mountains that witnessed the love felt by Sarıkız, and the blind love of Hasan and Emine... 26 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 27 Büyük bölümü Balıkesir ili, Edremit ilçesi sınırlarında yer alan ve Biga Yarımadası’nın en yüksek kütlesi olan Kazdağı, 21 bin hektarlık alanıyla Kuzey Ege bölgesini zengin bir fauna ve flora dokusuyla örtüyor. Dağların florası, yalnızca kendine özgü bitki türleriyle de Dünya Bankası tarafından destek ve koruma altında. Yeryüzünde bir tek burada yetişen ve “Kazdağı Göknarı” olarak anılan özel türün dışında 800 farklı ağaç ve bitki yer alıyor, çeşitli hayvan türleri yaşıyor. Sarıkız’ın Efsanesi Onlarca mitoloji, efsane ve öykünün sarmaladığı Kazdağı, Sarıkız’ın esrarengiz hikayeleriyle doruğa çıkıyor. Efsaneye göre; Cılbak Baba ile kızı bu dağlarda çobanlık yapmaktadır. Baba, kızının oyalanması için ona 12 tane kaz alır. Kazlarına büyük bir tutkuyla bağlanan genç kız; tıpkı babası gibi, doğaüstü güçler sergilemeye başlar... Tüm çobanlar koyunlarını sıcaktan korumak için çardak altında tutarlarken; baba kız tepelerinde ince bir bulut ve bulutun yarattığı gölge ile gezmektedir... Sarıkız’ın kazları ise zaman zaman uçarak, dağlardan aşağıya süzülürler... Sarıkız serpilip geliştikçe, köyün delikanlılarının dikkatini çeker. Evlenme tekliflerini geri çeviren genç kız, köyün delikanlılarının hedefi olur. Genç kızı her seferinde yumurta yağmuruna tuttukları için de “sarıkız” olarak ün salar. Dedikoduları duyan baba çok öfkelenir. Kızından bir bardak su ister, gelen suyun tuzlu olmasına kızar, yeniden ister. İkinci bardaktaki su tatlıdır. Baba, tuzlu suyun nedenini sorar. Sarıkız, babasını bekletmemek için ilk bardağı “bir koşu denizden alıp getirdiğini” söyler... Kızının gerçekten de olağanüstü güçleri olduğunu anlayan baba çok utanır, dağlara doğru yürümeye başlar. Baba uzaklaşır uzaklaşmaz her tarafı simsiyah bir bulut örter... Zaman geçer, baba bir daha görünmez... Gel zaman git zaman Sarıkız da görünmez olmuştur artık. Günler sonra, kara bulutlar dağılır ve çobanlar bir tepede Sarıkız, diğer tepede babasının ölü bedenlerini bulurlar. İkisini de bulundukları tepelere gömerek, taşlardan birer mezar yaparlar... Bu efsane dilden dile dolaşırken, dağdaki çobanlar gene bir bulut görürler. Bulut bu kez pamuk gibi incedir. Kırklar Semahı Düzlüğü’ne inen bulut açılır, içinden semah oynayan 40 evliya çıkar. Semah sonunda bulut yeniden kapanır ve gökyüzünde kaybolur... İnanışa göre, bu olay 1356 yılında gerçekleşmiştir ve bu evliyalar, Osmanlı ordusuna destek vermeye giden öncü gruptur... 15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet’in gemilerine kereste sağlamak amacıyla İda Dağları’na gelen Tahtacı Türkmenleri, bu öykülerden çok etkilenirler. Türkmenler için kaz kutsaldır ve böylece bu dağları da kutsal kabul ederler. Sarıkız’ın türbesinin bulunduğu yere “Sarıkız”, babasının türbesinin olduğu yere “Baba Tepesi” ve kaz tüylerinin görüldüğü alana “Kaz Avlusu” adını verirler. Bundan sonra, İda dağlarının ismi de “Kazdağı” olarak değişir. Böylece Türkmenler tarafından başlatılan bu gelenek, her yıl Ağustos ayının 28 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Mount Ida has the highest peak on Biga Peninsula which lies mostly in the city borders of Balıkesir, District of Edremit, and it covers 21 thousand hectares, made up of a wealth of flora and fauna. The flora on this mountain range has plants with unique qualities and as such it is preserved using funds from the World Bank. On the mountain there are a wide variety of animal species and 800 different tree and plant types in addition to the Mount Ida Abies (Göknar) that is only found on this range. Story of Sarıkız Mount Ida has many mythological stories, legends, and mysteries. The story of Sarıkız (Yellow Girl) is the best known among them. According to the legend; Cılbak Father and his daughter Sarıkız are herders. One day the father brings 12 geese to keep his daughter busy. The young girl gets very attached to the geese and she starts to display supernatural powers similar to her father’s... While all other shepherds keep their sheep under shelter to protect them from the heat, a thin cloud follows the father and the daughter, protecting their herd. Also, the daughter’s geese can fly from top to the bottom of the mountain with ease, an impossible feat. As Sarıkız grows up and becomes a beautiful young woman, she attracts the attention of the young men of the village. She turns down the marriage proposals and in the process receives the rage of the pursuers. She gets bombarded with eggs each time she passes through the village and hence the name “Yellow Girl.” The Father hears the events and gets enraged. He asks the daughter for some water. Finding the water salty, he gets upset and asks for another glass of water. The water in the second glass is this time sweet. The Kazın ayağını temsil ettiğine inanılan kaya resmi (üstte), dağ yolu ve kanyonlardan bir görüntü (altta). The rock picture that is believed to represent a goose foot (top) and an image from mountain track and canyons (bottom). 15’i ile 30’u arasında düzenlenen şenliklerle günümüze kadar uzanır. Her yıl ağustos ayında Kazdağı’na gelenler; cumartesi günü Sarıkız, pazar günü Baba ve pazartesi günü de Şahtaşları’na uğrayarak, dilek dilerler. Güre yakınındaki Kavurmacılar köyü, Gelin Çamı yöresi de Sarıkız heykeli ve havuzu ile geleneklere uygun birer piknik alanı oluşturur. Alternatif tatil Kazdağı’nda gezilecek, görülecek, spor yapılacak, alternatif tatil oluşturacak öylesine çok yer var ki... Mehmetalan Köyü yakınlarındaki Hızır kamp alanı, Tahtakuşlar köyü, Sütüven Şelalesi, Şahinderesi Kanyonu, Mıhlıçay... Tüm bu olağanüstü zenginlikleri bu sayfalara sığdırmak mümkün değil, Kaz Dağı’nın muhteşem duraklarını bir başka sayımızda aktarmaya devam edeceğiz. father questions as to why the first glass of water was salty. The girl explains that she took the first glass of water from the sea so as to not keep her father waiting. The father realizes that the daughter must have flown to the sea and back and that she has extraordinary powers. He feels ashamed of himself for getting angry over the salty water and heads into the hills. As soon as the father leaves, the sky gets covered with dark clouds. The time passes and the father is nowhere to be seen. Soon, Sarıkız also disappears. After the dark clouds clear, local shepherds find the lifeless bodies of the father and the daughter, each lying on a different hill. They are buried on the hills they were found and stone tombs for each are built. As this legend spreads, the area shepherds start to notice more clouds. But this time the clouds are beautiful and cottony. As they descend down to the Kırklar Semahi Plain, the clouds open up and 40 whirling dervishes come out. As the sacred dance ends the clouds close up, moving away in the sky, taking the dervishes with them. According to the popular belief, this incident took place in 1356 and the dervishes were actually the members of a group of volunteers on their way to help the Ottoman Army... The Woodworker Turkmen who came to Mount Ida to search for wood to be used in building ships for Sultan Mehmed the Conqueror local were fascinated with the legend. They start to see goose as sacred and hence the Mountain as well. They named the hill on which the Sar›k›z Tomb as found the “Sarıkız Hill,” the hill where the father lies the “Father Hill,” Sarıkız heykeli (üstte solda), Baba Tepesi şenliklerine katılan Türkmenler (üstte), Sarıkız’ın Türbesi ve adak adayanlar (solda). Sarıkız Statue, (upper left) Turkomen who participated in Baba Tepesi Feast, (top) and those making a vow, and Sarıkız Shrine (left). TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 29 Hasan boğuldu... Sütüven Şelalesi’nin yanında yer alan Hasan Boğuldu başka bir görsel şölen sunuyor. Kazdağı için anlatılan bir diğer efsane de burayı süslüyor. “Hasan Boğuldu” gibi oldukça acıklı bir isimle anılan şelale, Emine ile Hasan’ın aşkını anlatıyor: Yöre delikanlılarından Hasan, aşiretin güzel kızı Emine ile evlenmek ister. Oysa töreler bu evliliğe karşıdır. Sonunda geleneklere uygun bir sınav yapılmasına karar verilir. Hasan 40 okkalık tuz çuvalını sırtından hiç indirmeden dağdan indirecektir. Emine’nin, çuvallar dolusu tuzu rahatça dağa taşıdığını bilen Hasan, tuz çuvalını sırtlanır ve tırmanmaya başlar. Ne var ki hava çok sıcaktır ve sırtına yapışan çuvalın içindeki tuz acı vermeye başlar. Başaramayacağını anlayan Hasan, kendini soğuk sulara bırakır. Günlerce delikanlıyı arayan Emine, sonunda sularda Hasan’ın yemenisini bulur. Hasan’ın ölümüne dayanamaz ve “Hasan boğuldu... Hasan boğuldu...” diye haykırarak, aynı yemeniyle kendini bir ağaça asar... Hasan is drowned... Hasan Boğuldu (Hasan is Drowned,) falls nearby Sütüven Falls, offers another visual feast. It has own sorrowful legend like others on Mount Ida. The story is about Hasan and Emine. Hasan, one of the young men in the area, wants to marry Emine, the beauty of the tribe. However, this marriage would have been against the customs. Hasan insists and the tribe decides to put the young man through a traditional test. Hasan would be required to come down the mountain carrying a sack of salt, weighing 50 kg. Hasan is confident because he has seen even Emine carrying such loads up to the mountain. He picks up the sack and heads up the hill, the weather is very hot and the sack starts to hurt his back. Realizing that he would not be able to make it all the way up he jumps in the cold water and drowns. Emine, after searching for her young lover for days, finally finds his headscarf in the water. Seeing that he is dead, she is devastated, starts to scream “Hasan is drowned..., Hasan is drowned...” and hangs herself on a tree using his head-scarf. 30 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 and the area where geese feathers were found the “Goose Yard.” From that time onwards the name of this Mountain range become to be known as the Mount Goose (Kazdağı). A tradition started by the Turkmen continues today: Every year from the August 15-30, festivities and celebrations are held. During the 3-day events, the visitors come and make wishes on Sar›k›z Hill on Saturday, Father Hill on Sunday, and Şahtaşlar› (Stones of Shah) on Monday. The Sarıkız tradition can also be seen in a picnic area in Gelin Çam› Area of Kavurmacılar Village near Güre, where a sculpture and a pond dedicated to our girl with special powers can be found... Alternative way There are so many places at Ida Mountain range that can be visited, seen, made sports on and used to create an alternative way of having your vacation... Hızır Camping area that is close to Mehmetalan Village, Tahtakuşlar Village, Sütüven Falls, The Şahinderesi Canyon, Mıhlıçay... Kazdağı’nın benzersiz çiçeklerinden biri (üstte solda), 8 metre yükseklikten düşen buz gibi sularıyla Sütüven Şelalesi (üstte) ve dev ağaçlardan biri (altta). One of the unique flowers of Mt Kaz (upper left), Sütüyen Waterfall that falls from a height of 8 meters with its icy waters (top) and one of the giant trees (bottom). TARİHİ KÖPRÜLER HISTORICAL BRIDGES Artvin’de iki şaheser: Çifte Köprü Karadeniz, taş köprü mimarisinin en güzel örnekleriyle doludur. Artvin’in Arhavi ilçesi ise bir değil çifte köprüsüyle övünür... 32 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Two masterpieces in Artvin: Çifte [Double] Köprü The Black Sea Region is full of the most beautiful samples of stone bridge architecture. Arhavi county in Artvin boasts of not 1 but 2 bridges. Rasim Konyar TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 33 34 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Çiftekemer Köprüsü Artvin’in, Arhavi ilçesi’nde, Kamilet Vadisi’nde yer alıyor. Bu muhteşem taş köprüleri görmek için Ortaca bucağına 25 km uzaklıkta, Arılı ve Küçükköy yol ayrımına ulaşmak gerekiyor. Köprüye yaklaştıkça Karadeniz’in tipik görüntüleri de belirmeye başlıyor. Gürül gürül akan dereler, yemyeşil yamaçlar ve bölgenin karakteristik ahşap evleri... 2003 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen köprüler Osmanlı Dönemi’nde kesme taşlar ve yumurta akı kullanılarak örülmüş. Kimi kaynaklara göre 1850 yılına tarihleniyor, Karayolları Genel Müdürlüğü tabelasında ise 18. yüzyıl yapısı olduğu yazıyor. Köprüler birbirine dik olarak yerleştirildiği için görüntüleri bulunduğunuz yere göre değişiyor, böylece kimi zaman içiçe geçiyor, kimi zaman tam bir dik açı veriyor. Köprülerden biri Soğucak, diğeri Kamilet Deresi üzerinde. Yalnızca yaya trafiğine açık olan yapıların genişliği 2.80, uzunluğu 35.5 metre. Buraya kadar gelmişken, yaklaşık 4 kilometrelik yürüyüşü göze alıp, Mençuna Şelalesi’ni de görmeyi unutmayın. Çiftekemer Bridge is situated in Kamilet Valley in Arhavi county of Artvin. In order to see these magnificent stone bridges, you should start at the junction of Arılı and Küçükköy 25 km from the sub-district of Ortaca. When you get close to the bridge, typical images of the Black Sea start to appear: abundantly flowing streams, lush ridges and the characteristic wooden houses of the region. The bridges restored by the General Directorate of Highways in 2003 were built by using face stones and white of egg in Ottoman Period. According to some resources, these bridges date back to 1850, whereas it’s written that it has been an 18th century edifice on the sign of General Directorate of Highways. Since the bridges are positioned orthogonally, their appearance changes according to where we stand. Thus, they sometimes seem to be intertwined, and sometimes they appear to be at a right angle. One of the bridges is located on Soğucak, and the other one is on the Kamilet Stream. The length and the width of these edifices are 35.5 meters and 2.80 meters respectively. When visiting the bridges, after walking 4 km, don’t miss seeing Mençuna Waterfall. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 35 binaların öyküsü Empire State onu geçene kadar “Dünyanın En Yüksek” Binasıydı! Efsane Otomobilin Mimari Efsanesi: The Story of the Buildings 36 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 NEW YORK CHRYSLER BİNASI İnsanoğlu, çağlar boyunca gökyüzüne uzanma içgüdüsü ile yüksek binalar yapmış. Hemen her kültürde görülen bu eğilim, kendi kültürünü baştan yaratan Amerika’da gökdelen kimliğine bürünmüş. Gökdelenlerin çoğu birbirine benzese de içlerinden biri var ki benzeri yok, kopyası çok! Fransa’dan dünyaya yayılan Art Deco, Amerikan eşdeğerini ancak 1920’lerin sonlarına doğru New York’taki gökdelenlerde bulmuştu. O yıllarda mimarlar da altın çağını yaşayan Art Deco mimari tarzına uygun, dünyanın en yüksek ve en güzel gökdelenini yapmak için yarış halindeydi. İşte onlardan biri de Mimar William Van Alen. Brooklynli mimar Van Alen (1883-1954) bu projeyi aslında yapımcı William H. Reynolds için tasarlamış. Reynolds bütçeyi karşılayamayınca, Chrysler’in sahibi Walter Chrysler, arsayı ve projeyi ondan satın almış ve tasarıma yine Van Alen’in devamına karar vermiş. Chrysler Binası, 42. Sokak ile Lexington Caddesi’nin tam köşesinden göğe yükseliyor. 1930’dan Empire State binasının tamamlandığı 1931’e kadar, Eyfel Kulesi dahil, 319 m. yüksekliğiyle dünyanın en yüksek binası o imiş. Empire State onu ikinciliğe düşürse de o “dünyanın en yüksek çelik taşıyıcı sistemli tuğla örgülü binası” unvanını korumuş. Yaklaşık 4 milyon tuğlanın kullanıldığı 77 katlı bina, günümüzde New York’daki Art Deco mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. 1928’de başlanıp 1930’da tamamlanan, 2000 dolayında kişinin çalıştığı inşaat sırasında kimsenin ölmemesi ise onu ayrıca farklılaştırıyor. Chrysler Binası, 11 Eylül 2001’de yıkılan Dünya Ticaret Merkezi onu geçtiğinde, New York’taki “en yüksek üçüncü” konumuna düşmüş... Chrysler Binası nasıl tasarlanmış? Van Alen’in alışılmamış özellikler taşıyan tasarımı bina ortaya çıktığında önce çok yadırganmış ve eleştirilmiş. Fakat sonraki yıllarda içerdiği sıra Crysler binası gece (Shutterstock, Jorg Hackemann) (solda), günbatımında binanın cephesi (Shutterstock, spirit of america) (sağda). Chrysler Building at night (Shutterstock, Jorg Hackemann) (left), façade of the building at the sunset (Shutterstock, Spirit of America) (right). It was the “highest building in the world” until the Empire State overtook it. The New York Chrysler Building: the Architectural Legend of the legendary Car. Through the ages mankind has built high edifices, following the instinct to reach to the skies. This inclination, which is seen in almost every culture, has been transformed into the skyscraper culture in the USA, where it was created from scratch. Despite most skyscrapers looking like each other, there is one that is unique and it has produced imitations! Art Deco, which spread from France to the world, was only able to find its counterpart in the NY skyscrapers towards the end of 1920s. In those years, architects were in competition with each other to built the highest and most pleasant building most fitting to Art Deco which was at that time in its golden age. One of those architects was William Van Alen. In fact, Architect William Van Alen from Brooklyn designed this project for the Contractor William H. Reynolds. But, since Reynolds could not afford the budget, Walter Chrysler, the owner of Chrysler, purchased the land and the project from him and decided that Van Alen should continue his design. The Chrysler rises up to the sky at point where 42nd street and Lexington Street meet. It retained the title of “the highest building in the world” with its 319 meters height (higher than the Eiffel Tower) until 1931 when the Empire State building was completed. Even though Empire State made it “runner up”, it kept the title of “the highest brickwork building with a steel carrier system”. This 77-storey building constructed using about 4 million bricks is considered to be one of most beautiful examples of Art Deco Architectural Style in NY. Another thing that makes it unique is that nobody died during its construction process in which about 2,000 people worked and which was started in 1928 and completed in 1930. When the World Trade Center surpassed it before being demolished on 11 September 2001, the Chrsyler dropped to 3rd in the tallest NY building rankings. How was the Chrysler Building designed? When Van Alen’s unusual building design first TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 37 CHRYSLER BİNASI ŞİMDİ NE DURUMDA? Binanın bulunduğu arsa 19. yy başında New York Eyalet Yönetimi tarafından Peter Cooper adında bir hayırsever iş adamının kurduğu “Cooper Union” yüksek okuluna bağışlanmış. Bu okul, arsanın kullanım hakkını satarak öğrencilerine burs sağlıyor. Nitekim burada daha önce 1880’de inşa edilmiş, politikacı ve emlakçi William H. Reynolds’ın kullanımı altında olan bir bina varmış. Walter Chrysler hakları ondan devraldıktan sonra gökdelenin inşaatını 14 ayda tamamlatmış. En yüksek katı da “rezidans” olarak kendine tahsis etmiş. Walter, giriş katında Chrysler, Plymouth, Dodge, Desoto otomobillerini sergilediyse de Chrysler şirketi bu binaya ilgi göstermeyip, Detroit’deki fabrikada kalmayı yeğlemiş. 1947’de Chrysler ailesi haklarını emlakçılara sattıktan sonra bina son olarak Tishman Speyer şirketinin eline geçmiş, 2008’de bina haklarının %90 hissesi Abu Dabi Yatırım Konseyi tarafından 800 milyon ABD dolarına satın alınmış. Tishman Speyer ise birkaç kere restorasyondan geçen binanın elinde kalan kısmını pazarlamayı sürdürüyor (www.tishmanspeyer.com). Bina geçirdiği onca restorasyona rağmen pek çok özelliğini artık yitirmiş bulunuyor. What is the condition of Chrysler Building now? The land on which the building is situated was contributed by New York State Administration to “Cooper Union”, a graduate school established by a benefactor businessman named Peter Cooper at the beginning of the 19th Century. This school provides scholarships to its students selling its right of use. Indeed there was another building constructed here in 1880, and used by real estate agent and politician William H. Reynolds. After buying the rights from him, Walter Chrysler had the skyscraper construction completed during 14 months. He allocated the top floor a “residence” for himself. Even though Walter displayed some of his automobiles - such as Chrysler, Plymouth, Dodge, Desoto - on the first floor, Chrysler as a company preferred to stay at the plant in Detroit and not pay any attention to this building. After the Chrysler family sold their rights to the real estate agents in 1947, the Tishman Speyer Company took possession of the building. In 2008, 90 percent of the building’s shares were bought for $800 million by Abu Dhabi Investment Council. As for Tishlan Speyer, it is still selling the remaining part of the building, which has been restored a few times. (www.tishmanspeyer.com). Despite many more restorations, the building has lost most of its original features. 38 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 dışı hatta çelişik özellikler ona türünün ilk ve tek örneği olarak ayrıcalıklı bir konum kazandırmış. Cadde hizasından bakıldığında hemen hepsi birbirine benzeyen New York gökdelenlerinden Chrysler Binası’nı en çok ayırdeden özellik ise “nev’i şahsına münhasır” zirve bölümü olmuş. Gerçekten de zarif ve tuhaf bir zigguratı çağrıştıran zirve, düşey ve yatay hatları, piramidal kavisleri, üçgen pencereleri, gümüşi kaplaması ile özellikle geceleri aydınlatıldığında uzaktan büyülü bir görünüm oluşturuyor. Bu yüzden bina için “hem ciddi, hem uçarı”, “ciddi bir mizah”, “bir aradaki cilve ve ciddiyet”, “Caz Çağı’na özgü şiirselliğin, zaman ötesi bir çelik örneği” gibi benzetmeler yapılmış. Bina, Armageddon, Godzilla, Örümcek Adam gibi New York’ta geçen pek çok film ve popüler televizyon dizilerinde set olarak kullanılmış. started to appear it was heavily criticized and viewed as very strange. But in the coming years, some of its extraordinary or even inconsistent features gained it a more privileged position as the first and sole example of its own genre. The most distinctive feature the Chrysler Building has that the other NY skyscrapers (which, from the street, look very similar to each other) do not have is its “very Binanın 2009 yılındaki görünümü (Shutterstock, T photography) (en solda), binadan detayları (solda), üçgen biçimli pencerelerinden dışarıya bakış (wikipedia) (üstte) ve cephe ve çelik detaylar (Shutterstock, meunierd) (altta). The building’s appearance in 2009 (Shutterstock, T photography) (at the very left) Details of buildings (left) looking outside out of triangle shaped windows (Wikipedia) (above) and façade and steel details (Shutterstock, meunierd) (below). Göğe yükselen uçarı bir motor! Bu binayı bir statü sembolü olarak gören Walter Chrysler, Van Alen’ın tasarımına müdahale ederek binaya Chrysler otomobillerinin özelliklerinden izler katmış. Bunun için 65 ve 67 katlar arasını metal parça imalathanesine dönüştürmüşler. Uzaktan görülüp farkedilmesi için büyük boyutlu olması gereken parçalar dahil tüm metalik ögeler burada ve elle üretilmiş. Bunlar bina cephesine öyle ustaca monte edilmiş ki binanın dışarıdan yarattığı etki, “uçarı bir motor”a da benzetilmiş. Walter Chrysler’in tasarım katkısı; kendini en çok dekor ögeleri ve kullanılan malzemede gösteriyor ve buna ilişkin örnekler şöyle sıralanıyor: • Giriş katının döşeme ve duvarlarında ateş kırmızısı, beyaz ve diğer renklerle karıştırılmış Fas mermerleri ile krom ve çeliğin modern kompozisyonu, • Sienna traverteni döşeli zeminlere ve amber Meksika mermeri ile çevrili girişlere sahip asansörlerin iç dekorlarındaki ahşap ve metaller, • Bina cephesine ilk kez tümüyle paslanmaz çelik uygulanması, • 61. katın köşelerini süsleyen, 1929 yapımı Chrysler otomobillerin unique” summit part. Indeed, the summit, which resembles a weird and pleasant ziggurat when lit and viewed from a distance, creates a mesmerizing atmosphere with its vertical and horizontal lines, pyramidal curves, triangular windows and silver colored coating. It has been described as: “both grave and frivolous” “a serious humor”, “a blend of solemnity and coquetry”, “A timeless steel example of a lyrical Jazz Era “. The building was used as a setting for several movies and popular TV series such as Armageddon, Godzilla and Spider Man. A frivolous engine rising to the sky! Walter Chrysler, who considered this building status symbol, intervened in Van Alen’s design process to add some features of Chrysler cars to the building. With this purpose, they made the section between the 65th and 67th floors into a metal parts plant. All metallic elements including parts which should be largeCepheye farklı bir bakış (Shutterstock, meunierd) (solda), binanın asansör detayları ile iç mekan lambalarından biri (Wikipedia) (üstte). A different look of the façade (Shutterstock, meunierd) (left). Lift details of the building as well as one of indoor lamps (Wikipedia) (above). TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 39 motor kapağındaki armadan esinlenilerek tasarlanmış 8 adet kartal başı “Gargoyle” (gündüzleri taşlaşan, geceleri canlanan mitolojik varlıklar), • Bu kartal başlarının Alman Krupp firması tarafından üretilmiş, zamanının ileri teknolojik çelik malzemesi, “Nirosta” kullanılarak yapılması, • 31. kat köşelerinde 1929 model Plymouth radyatör kapaklarını çağrıştıran metal süslemeler, • Farklı renkte tuğlalarla, cephelerde ortaya çıkan otomobil figürleri, • Düşey ve yatay hareketli, üçgen pencereli zirvenin paslanmaz çelik kaplaması ve diğer ayrıntılar... Bu ilginç binanın öyküsü hakkında daha söylenecek çok şey varsa da fazla söze ne hacet? İnsanoğlunun çağlar boyu gökyüzüne, gittikçe daha yükseğe uzanan binalar yaratma içgüdüsü, bu yarışı çoktan doğuda Şanghay’a, Dubai’ye, Abu Dabi’ye hatta bizim İstanbul’a bile kaydırmışken... New York sokaklarından binanın görüntüsü (solda), 2013 yılında çekilmiş bir fotoğraftan cephe detayları (Shutterstock, meunierd) (altta). Image of the building from New York streets. (left) façade details from a photo taken in 2013 (Shutterstock, meunierd) (below). GİZLİCE İNŞA EDİLEN ANTENİN KAZANDIRDIĞI YARIŞ! Chrysler Binası’nın inşaatı sırasında Van Alen’in eski ortağı Craig Severance, dünyanın en yüksek binası olacağını iddia ettiği ve plânları sır gibi saklanan “Manhattan Bankası” projesi üzerinde çalışıyormuş. 1929’un sonbaharında Van Alen, üzerine eklediği bayrak direği sayesinde Severance’ın binasının, kendi binasından yaklaşık yarım metre daha yüksek olacağını öğrenmiş. Manhattan Bank, 70. kata ulaşıp kendini “en yüksek” diye ilân edince, Van Alen, 56.3 metre yüksekliğindeki bir antenin Chrysler binasına eklenmesi için izin almış. Antenler şantiyeye 4 parça halinde getirilmiş. Önce antenin alt kısmı binanın en üst tarafına vinç ile çıkarılıp sonra 66. kata indirilmiş. Diğer anten parçaları da vinçle çıkarılmış ve tüm parçalar sadece 90 dakika içinde birbirine monte edilerek anten zirveye eklenmiş. Böylece kazanan Chrysler olmuş! The Race won by a hIdden antenna! During the construction of Chrysler Building, Craig Severance, Van Alen’s former partner, was working on the “Manhattan Bank” project, whose plans were kept secret. He claimed that it would be the tallest building in the world. In the autumn of 1929, Van Alen was informed that Severance’s building would be about 50 centimeters higher than his building thanks to the flagpole. By the time Manhattan Bank reached to the 70th floor and announced itself “the tallest”, Van Alen got permission to add a 56,3-meter antenna to his building. Antennas were brought to the site as 4 separate parts. First, the bottom part of the antenna was hoisted with a crane to the top of the building, then it was lowered to the 66th floor. The other antenna parts were hoisted with a crane too, and the antenna was added to the summit, with all parts installed in just 90 minutes. Thus, it was the Chrysler who won the race! 40 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 sized with the purpose of being noticeable from a distance were produced there. These parts were installed on the façade of the building so well that the building gives the impression of “a frivolous engine” when seen from the outside. Walter Chrysler’s contribution to the design stands out mostly in decorative elements and the material used. Here are some examples: • A modern composition of Moroccan marbles mixed with vermillion, white and other colors on the flooring and the walls of the first floor and chrome and steel • Wood and metals in the interior decors of the elevators which have their floors furnished with Sienna Travertine, and entrances framed with amber Mexico marble, • First application of stainless steel to the façade of the building, • 8 Eagle heads decorating the corners of the 61st floor (or”Gargoyle” The mythological creatures who is petrified in daylight, and animated at night) inspired by the coat of arms on the hood of 1929 model Chrysler. • Producing of these eagle heads using “Nirosta”, a high-tech material of its time, produced by German firm Krupp. • Metallic ornaments resembling 1929 model Plymouth radiator hoods at the corner of the 31st floor. • Automobile figures made with different colored bricks appearing on the façade • Stainless steel covered summit, with a triangular vertically and horizontally movable window and other details… Even though there is much to say about the story of this interesting building, say no more! Mankind’s ambition to create higher and higher buildings has brought this competition East to Shanghai, Dubai, Abu Dhabi even our İstanbul... 1932 yılında New York (Wikipedia) (en üstte) ve kentin gökdelenlerle süslü silüeti (üstte). New York in 1932 (Wikipedia) (the top) and the city’s silhouette decorated with skyscrapers (above). TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 41 NOT DEFTERİ notebook SON MODA... YENİ REKOR... İLGİNÇ İŞLER... Gün geçmiyor ki internete yeni, ilginç bir haber daha düşmesin. Soçi’nin Prens unvanlı kayakçısından, zamanı yazan robota, ilginç koleksiyonerlerden, mesleki değerlendirmelere... THE LATEST FASHION… NEW RECORD… INTERSTING WORKS… Hardly a day passes without new, interesting news appearing on the internet. From the skier holding the title ‘Prince of Sochi’ to the robot who writes time, from eccentric collectors to vocational assessments… Shutterstock Nisan malum, 1 Nisan şakası nedeniyle en şakacı aydır. Biz de bu sayıda sahiden ilginç, ama “gerçek” notlar derledik. As is well known, April is the most cheery month because of April Fools’ Day. That is why we compile some very interesting but “real” notes for this issue. • Soçi Kış Olimpiyatları kazasız olaysız sona erdi. Ardında yeni rekorlar ve benzerine az rastlanacak ilginçlikte bir de öykü bıraktı. Öykünün kahramanı, ailesinin kökeni Avrupa’da bir kraliyet hanedanına uzanan ve bu yüzden Prens unvanı taşıyan Hubertus von Hohenlohe. Prens, Meksika doğumlu olduğu için Meksika adına yarıştı. Üstelik Meksika’nın Soçi’ye katılan “tek sporcusu” olarak. Ancak onu ilginç kılan sadece bu değil. Prens Hubertus, Soçi’nin en yaşlı sporcusuydu. 55 yaşındaki Hubertus, amatör olarak kayak yapıyor. Asıl olarak pop şarkıcısı. 8 albümü var. Andy Warhol’un yakın arkadaşı olarak fotoğrafta da epey isim yapmış. Daha ne olsun, değil mi! • The Sochi Winter Olympics came to an end without any accidents or mishaps and the games have left new records and an interesting story. The hero of this story is Hubertus von Hohenlohe, whose family dates back to a European dynasty and who therefore who bears the title ‘Prince’. Since he is a Mexican-born citizen, the prince competed on behalf of Mexico, and - more surprisingly - as the “only Mexican sportsman” at Sochi. It’s not only this that makes him interesting. Prince Hubertus was the oldest sportsman at Sochi. 55 year old Hubertus skis as an amateur. He is originally a pop singer with 8 albums to his name. He made a name for himself in photographs as a close friend of Andy Warhol. What else do you expect? • Keçeli kalemle beyaz bir zemine dakika dakika saatin yazıldığını. Sonra silinip tekrar yazıldığını. Ve bunun 24 saat aralıksız yapıldığını düşünün. Bunun ilginç olan yanı ne mi? Yazanın, son derece düzgün bir el yazısına sahip bir ROBOT olması. Belirtmek gerekiyor mu bilmem, icat edenlerin derdi 42 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 • Just imagine that the time of day is written on a white floor with a marker pen minute by minute; and after that erased and repeated incessantly for 24 hours. So, what is the interesting part of it? Well, the writer is a robot who has perfect handwriting skills. Of course its inventors are not interested in what the time is! Their target is to be able to improve “a robotic arm” with sensitivity very close to a human arm. • Social media is already a trend on its own. Nevertheless, every single day a new application is introduced. Social media fans are worn out trying to keep up with it. Here is the latest and really interesting sample for you: Askulator. This is almost unknown still because it is so new. However, it has already become popular and reached more than 50,000 users in Turkey. What is it used for? As you can guess from its name, it’s a “question sharing platform”. Yes, I said question, but don’t think of national issues. Questions are only confined to simple choices. “Where shall we hold Survivor” asks Acun Ilıcalı… “Of my songs which one do you like the most?” asks Murat Boz. About 5000 questions are shared daily on this new channel. Apart from the rich and famous, ordinary people can ask whatever they want, like “is Terim or Mancini the best football manager?” saati bilmek değil elbette! İnsan koluna yakın hassasiyete sahip bir “robotik kol” geliştirebilmek. • Sosyal medya başlı başına bir trend. Ama her geçen gün yeni bir uygulaması çıkıyor. Sosyal medya meraklıları yetişeceğim diye harap oluyor. İşte son ve sahiden ilginç bir örnek: askulator. Daha çok yeni. Buna rağmen Türkiye’de şimdiden moda olmuş da 50 binin üzerinde kullanıcıya ulaşılmış. Ne işe mi yarıyor? Adından da tahmin edilebileceği üzere bir “soru paylaşım platformu”. Soru dedikse memleket meselesi zannetmeyin. Sorular şimdilik şu örneklerle sınırlı: “Survivor’ı nerede yapalım?” Soran: Acun Ilıcalı. “En sevdiğiniz şarkım hangisi?” Soran: Murat Boz. Bu yeni mecrada günde 5000 kadar soru paylaşılıyor. Ve ünlüler kadar ünsüzler de doğum günü hediyesinden “Terim mi Mancini mi?” seçimine kadar her şeyi soruyor. • Binlerce koleksiyon haberi okumuşsunuzdur. Pek çoğu da ilginç gelmiştir. Ama bu, sahiden çok ilginç, hatta benzerine pek rastlanamayacak bir koleksiyon. Koleksiyoncu, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Melikoğlu. Yıllardır, özellikle çocukların yuttuğu ve cerrahi müdahaleyle çıkarttığı nesneleri biriktiriyor. Koleksiyonunda en çok bulunan nesne, muhtelif tarihe ait metal paralar. Ama kalemtıraştan kolyeye, koleksiyonda yok yok! • ABD’de, bir kariyer planlama şirketi, 25 yıldır yaptığı gibi, 2013 yılının en iyi ve en kötü mesleklerini belirledi. Buna göre, finansal riskleri değerlendiren ve çözümler öneren aktüerlik, yıllık ortalama 91 bin dolar gelirle “en iyi meslek”. Gazete muhabirliği, odunculuk, sayaç okuyuculuğu gibi meslekler ise “en kötü” seçildi. Bir de “ilginç” meslekler var. İşte birkaçı: Köpek maması denetleyicisi. Ter kokusu jüri üyeliği. Bıçak fırlatıcısının asistanlığı! Ve caddelerde sakız temizleyiciliği. • Sakızdan söz etmişken. Yeni bir haber değil ama tekrar hatırlatalım, Singapur’da sakız çiğnemek “resmen” yasaktır. Dolayısıyla sakız satılmaz. Yasaktan haberi olmadığı için sakız çiğneyen yabancılar polis tarafından uyarılır. Yere atmaları halinde para cezası ödemeye mahkûm edilir. Metroda sakız çiğnemekse doğrudan tutuklanma nedenidir... • You must have read thousands of news about collections. Many of them might have seemed interesting to you. But what I will tell you now is a really amazing, unique one. Here, the collector is Prof. Dr. Mustafa Melikoğlu, a Lecturer at the Department of Pediatric Surgery at Akdeniz University’s Medicine Faculty... What he’s been collecting are the objects that children swallowed and he removed by surgery. The most commonly found object is coins of different dates. From pencil sharpeners to necklaces, whatever you look for is there! • In the USA, a career planning company defined the best and the worst occupations of 2013, as it has done for 25 years. Being an actuary -someone who evaluates financial risks and suggests solutions - seems to be the best vocation with its $ 92,000 income a year. Being a correspondent, lumberjack, or meter reader are elected the worst occupations. There are also interesting occupations. Here are a few of them: Dog food inspector... juryman for the smell of sweat... assistant to a knife thrower! And chewing gum cleaner on the street... • Speaking of gum... (although this is old news, a reminder might be useful)... Chewing gum is officially prohibited in Singapore, thus gum is not sold there. Not aware of this ban, strangers who chew gum are first warned by the police. When they throw it on the ground, they have to pay a fine. Chewing gum in a subway is an offence for which you can be arrested. Prens Hubertus von Hohenlohe, Soçi’den önce de Avusturya’da düzenlenen Dünya Kayak Şampiyonası’na katılmıştı (Shutterstock, Pal Teravagimov), (solda). Prince Hubertus von Hohenlohe was also at the World Skiing Championship held in Australia before Sochi. (Shutterstock, Pal Teravagimov), (left). TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 43 ŞEYLERİN TARİHİ history of things ALTIN Parlak, güç bulunan, “Au” simgeli, sihirli sarı metal! Dış etkenlerle hiç ilişkiye girmiyor. Bulunup çıkarılması çok zor ve çevre sağlığı açısından da riskli. Gene de onsuz yaşanamıyor, gelecekler ona emanet ediliyor, gelenekler onunla yaşıyor... GOLD Gold… a shining magic yellow mineral shown as “Au” and found rarely! It never reacts with external elements. Finding and extracting it is very difficult and risky in terms of environmental health. Notwithstanding this, living without it seems very hard, futures are entrusted to it, and traditions are sustained thanks to it… 44 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Au’su Latince “Aurum”; “parlayan”dan geliyor. Çok yumuşak, ama çok da sağlam. İnsanoğlu altınla ilk karşılaştığı günden beri onun çekim alanına girmiş. Herşeyin en güzelini, en itibarlısını onunla adlandırmış. Altın Çağ, Altın Kesim, Altın Yıldönümü, Altın Oran, Altın Makas. 21. Yüzyıla gelindiğinde ise Külçe Altın, Chip Altın, Çeyrek Altın, Altın Borsası, Altının Ons’u, Düşen Altın, Çıkan Altın daha çok duyulur olmuş. Altının tarihine kısacık bir göz atıyoruz bu sayıda… Kadim tarihte altın İstanbul’da 8.500 yıl öncesine ait kazılarda altından süs eşyaları görülüyor. MÖ 7. yy’da, Üsküdar’ın adı “Khrysopolis”; yani Altın Şehir! Tunç Çağı’nda, Anadolu uygarlıkları altın işlemecilikte önemli yol alıyor. Alacahöyük mezarlarında altın, gümüş ve altın-gümüş alaşımı “elektrum”dan yapılmış eşyalar var. Tokat, Horoztepe’de elektrumdan, başı altın kaplamalı Hasanoğlan heykelciği de varılan düzeyin bir göstergesi. Mısır’da altın çok önemli. MÖ 3500’e ait bir altın madeni krokisi, Firavun Menés’in emriyle altının eşit büyüklükte şerit levhalar halinde kesilerek para yerine kullanılması, Kral Tutankamon’un altınlı mezarı ve som altın maskı da bunu doğruluyor. Anadolu’da Mezopotamyalılar, yazıyı ve yerel ürünlerini getirip karşılığında altın ve gümüş eşya satın alıyorlar. Acemhöyük, Alişar ve Boğazköy’deki mezar ve evlerde altın eşya ve takılar bulunuyor. Boğazköy’de, altından yapılmış oturan tanrıça figürlü kolye ise Eski Hitit Çağı’nın en güzel örneklerinden. Tutankamon’u koruyan altın tanrıça heykeli en üstte ve Tutankamon’un altın maskı (sağ altta) (Shutterstock, mountainpix). Avusturya-Macaristan İmparatoru II. Rudolf’un altın tacı (üstte) (Shutterstock, Vladimir Wrangel). Golden Goddess Statue protecting Tutankhamen (top), and Golden Mask of Tutankhamen (bottom right) (Shutterstock, mountainpix). The golden crown of AustriaHungary Emperor Rudolf II (top) (Shutterstock, Vladimir Wrangel). The abbreviation Au comes from “Aurum” meaning “shining” in Latin. It’s very soft but very tough. Mankind has been under gold’s spell since the time it was first encountered. Human beings named the most respected and beautiful things after it. Golden Age, Golden Ratio, Golden Anniversary, Golden Scissors. When it came to the 21st century, phrases such as Gold Bullion, Chip Gold, Quarter Gold Coin, Gold Exchange, The Ounce of Gold, Gold Down, Gold Up started to be uttered. Let’s take a short look at the history of gold in this issue. Gold in ancient history Some decorative items made out gold dating back to 8500 years ago were found in excavations in İstanbul. In the 7th century BC, Üsküdar was called “Khrysopolis” or Gold City! Anatolian civilizations moved forward in gold embroidery during the Bronze Age. Some items made ofgold, silver and “electrum” (a gold-silver alloy) were found in Alacahöyük tombs. The Hasanoğlan figurine, whose head was made of electrum, is an indication showing how far the civilization went. Gold was very important in ancient Egypt. An diagram dating back to 3500 BC showing a gold mine, gold’s use as money after cutting into equal sized strips, King Tutankhamun’s golden tomb and his mask of solid gold all confirm this fact. Mesopotamians in Anatolia would buy gold and silver items in return for their local products. Golden items and ornaments were found in sepulchers and houses in Acemhöyük, Alişar and Boğazköy. The golden necklace found in Boğazköy with a figure of a sitting goddess is one of the most beautiful samples from the Ancient Hittite Era. Spreading to the world By 1200 BC the Chavin civilization of Peru was making gold ornaments and jewelry by beating it. Gold was accepted as currency in China in 1091 BC. The Urartians, who had lived around Van Lake, used embroidered gold on crested inscriptions, architecture, mine processing, pictures and handcrafts as well as ivory, wood and bronze. Lidia King Croesus unwittingly started the first international gold standard when he made coinage with his image on it in 560 BC. After gold crowns became the symbol of power in Rome, Cesar initiated the paying of Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen Altın Bayram Tahtı’nın 18. yüzyılda yapıldığı ve son olarak Padişah Vahdettin tarafından kullanıldığı biliniyor. Altın plakalarla kaplı tahtı 957 zebercet taşı süslüyor. Üzerinde Büyük İskender’in resmi olan altın Yunan parasının iki yüzü (sağda). Altın Bayram Taht (Golden Festival Throne) which is displayed in Topkapi Palace is known to have been made in the 18th century and used last by Padisah Vahdettin. The throne coated with golden plates is decorated with 957 chrysolite stones. Two faces of the Greek coin with images of Alexander the Great. (right) NANOTEKNOLOJİ VE ALTIN “Nano”, Antik Yunanca’da “cüce” anlamına geliyor. Günümüzde ise metrenin milyarda biri! Nanoteknoloji altınla da çok ilgili. Bildiğimiz altın, hiçbir dış etkenle etkileşime girmezken, moleküler altın, herşeyle etkileşime geçebiliyor. Altına kanserli hücreleri yok etmekten, enerji tasarrufu için ışıklı bitkiler yaratmaya kadar yeni roller hazırlanıyor. Esasen altın, tarihte de nanoteknolojiye konu olmuş. Bilinen ilk uygulama Romalıların MS 300’de yaptığı “Lycurgus Kupası”. İçine eritilmiş altın tozu karıştırılmış cam kupa, üzerine düşen ışığı geri verirken parlak kırmızı bir akkor gibi görünüyor. Lycurgus Kupası bugün British Museum’da sergileniyor. NANOTECHNOLOGY AND GOLD “Nano” means “dwarf” in Ancient Greek. It means part per billion now. Nanotechnology is associated with gold too. While our usual gold doesn’t react to any external elements, molecular gold can interact with everything. New roles, from killing cells with cancer to creating luminous plants to save energy, are being prepared for gold. In fact gold was a theme of nanotechnology in history. The first known application was the “Lycurgus Cup” that the Romans made in 300 AD. The glass cup mixed with melted gold dust appears as a glowing red ember as it reflects the light that hits it. The Lycurgus Cup is displayed in the British Museum today. 46 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 Dünyaya yayılışı MÖ 1200’de Peru’da Chavin uygarlığı altını döverek süs ve takı yapıyor. MÖ 1091’de Çin’de altın bir para birimi olarak kabul ediliyor. Van Gölü civarında yazı, mimarlık, maden işleme, resim ve el sanatlarının şahikasına varmış Urartular, fildişi, ahşap, tunç gibi altını da oya gibi işliyor. Lidya Kralı Krezüs, MÖ 560’da kendi resmi olan altın sikkeler bastırırken farkında olmadan ilk uluslararası altın standardını da başlatmış oluyor. Roma’da altın taçlar iktidar simgesi olduktan sonra Sezar da borçların altınla ödenmesi uygulamasını başlatıyor. MS 1000’de Venedik dünyanın altın merkezine dönüşüyor. Konstantin Haliç’i merkez seçip Doğu Roma’nın başkenti ilân ettikten sonra altın da tırmanışa geçiyor. Altın sikkeler, altın işlemeli erguvani ipekler, asalar hükümranlığın başta gelen göstergelerinden ise de haçlar, kutsal emanet sandıkları, kimi kilise mozaik ve kubbeleri, kapıları da som altından! Soyluların altın takı ve süsleri de eklendiğinde Konstantinopolis kuyumculuğuyla ün salıyor. Doğu Roma düşüşe geçtiğinde ortadan ilk kaybolan da altın sikkeler oluyor. Osmanlılarda altın İstanbul’u alan Fatih Sultan Mehmet, altın sikke bastırarak beylikten devlete geçişi de başlatıyor. debts with gold. Venice became the gold center of the world in 1000 AD. After Constantine chose the Golden Horn as a center and proclaimed it the capital of East Rome, gold started to climb. Gold coins, gold embroidered purple silks started to be seen everywhere. Scepters, crosses (one of main indicators of sovereignty), sacred deposit boxes, some mosaics and vaults of churches and their gates were made of gold! When nobles’ golden jewelry and ornaments were added, Constantinople became famous for its jewelry. When East Rome started to fall, the first disappearing items to disappear were golden coins. When Sultan Mehmet II, alias the Conquer, seized İstanbul, he started a change from a seigniory to an empire by minting gold coins. In the reigns of Sultans Selim II and Murat III gold became an artistic item. Ottoman sultans and dignitaries would wear precious stones and gold; particularly crests, badges and rings. Kanuni, or Magnificent Suleyman, liked very much to design ornaments. Women in the Palaces got gold as a status symbols and ornaments! Later on, gold got thinner and started to decorate thrones and other items in the form of gold leaf. Manuscripts, calligraphies and miniatures glitter with gold in the form of “dust”. Gilding also means “make it golden”, though different materials are used! In the declining period of the Ottomans, the value of money came to the forefront. New Age and our present day… As King Ferdinand of Spain was sending his explorers to the west saying “go and bring back gold”. Renaissance artists in France were mulling over the notion “beauty” in what they found esthetic. Leonardo Da Vinci, being one of those noticing that beauty is a matter of proportion and geometry, called it “Divine Proportion”. Afterwards, a more common term “Golden Ratio” replaced it. In 1849, immigration recorded in history as the “gold rush” started towards California, Alaska and Australia. The use of gold became prevalent in industry and medicine in the 19th century. As for our present day, gold is mainly a global investment instrument. Its value is expressed in ounces and indexed to the US Dollar and - as a traditional rule- fixed everyday in London. Altının bir sanatsal nesneye dönüşmesi ise II. Selim ve III. Murat dönemlerinde başlıyor. Osmanlı sultanları ve devlet ricali başta sorguçlar, nişanlar ve yüzükler olmak üzere altın ve değerli taşları üzerlerinde taşıyor. Kanuni bizzat takı yapmaktan çok hoşlanıyor. Saray kadınları süs ve statü sembolü olarak altınlanıyorlar! Derken altın inceliyor, “varak” olup tahtları, eşyaları süslüyor, “toz” olup el yazmalarını, hatları, minyatürleri ışıldatıyor. Başka malzemeler de kullanılsa, “tezhip” de “altınlamak” demek zaten! Çöküş döneminde ise daha çok para değeri ön plana çıkıyor. Yeni Çağ ve günümüzde... İspanya’da Kral Ferdinand, kaşiflerini, “gidin altın getirin” diye batıya yollarken, Floransa’da Rönesans sanatçıları estetik buldukları şeylerde “güzellik” kavramına kafa yoruyorlar. Bunun bir orantı ve geometri meselesi olduğunu fark edenlerden Leonardo da Vinci onu “İlahi Oran” olarak adlandırıyor. Sonradan daha yaygın bir ad çıkıyor ortaya: “Altın Oran”! 1849’da Kaliforniya’ya, Alaska’ya ve Avustralya’ya “Altına Hücum” diye tarihe geçen göçler başlıyor. 19. yy’da endüstri ve tıpta altın kullanımı yaygınlaşıyor. Günümüzde altın artık daha çok bir küresel yatırım aracı. Değeri ons ile ifade edilip, ABD Doları’na göre ve geleneksel bir kural olarak hergün Londra’da sabitleniyor. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen Helenistik Dönem’e ait zeytin yaprağı süslemeli altın çelenkler ve diademler (üstte), Bizans Dönemi 7. yy, evlilik yüzüğü (sol altta) ile 1. yy altın Yunan bilezikleri (sağ altta). Golden garlands and diadems decorated with olive leafs from the Hellenistic Era are displayed in Ankara Anatolian Civilizations Museum. (above) A wedding ring from the 7th century Byzantium Era (bottom left) and Golden Greek Rings, 1st century. (bottom right. ALTINLA İLGİLİ BAZI İLKLER • İlk altın diş kaplama, MÖ 600’de Etrüskler tarafından yapılmış. • İlk altın elektroliz kaplama deneyini, 1803’de Pavia Üniversitesi’nde Prof. Luigi Brugnatelli yapmış. Sonuçlar, günümüz teknolojilerine temel olmuş. • İlk Altın Paskalya Yumurtası, 1885’de Carl Faberge tarafından karısı İmparatoriçe Maria Fedorovna’ya hediye edilmek üzere Çar 3. Alexander için yapılmış ve Faberge yumurtaları gelenekselleşmiş. Gelenek, 1917 Rus Devrimi’ne kadar sürmüş. • İlk uzaydaki altın, 1961’de radyasyona karşı geliştirilen astronot kıyafetinde, ilk altın bazlı ilaç 1985’de eklem iltihabının tedavisinde, ilk altın kaplama stent 2001 yılında Boston’da gerçekleşen kalp ameliyatında kullanılmış. SOME FIRSTS WITH GOLD • The first teeth coated with gold were made by the Etruscans in 600 BC. • The first electrolyze coating experiment was done by Prof. Luigi at Pavia University in 1803. The outcomes formed the basis of our present day’s technology. • The first Golden Easter Egg was produced by Carl Faberge so that Tsar Alexander III could make a present to his wife Empress Maria Fedorovna. Faberge eggs become tradition. This tradition went until the 1917 Bolshevik Revolution. • The first gold used in space was on astronauts’ garments designed to resist radiation in 1961. The first goldbased medicine was used in the treatment of arthritis in 1985. The first gold coated stent was used in a heart operation in Boston in 2001. Altın bugün uzay teknolojisinde kullanılan en önemli madenlerden biri (stutterstock, Tyler Fox). Gold, one of the most important minerals used in space technology today. (Shutterstock, Tlyer Fox). TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 47 GAZİANTEP MUTFAĞI’NIN LEZZET ELÇİSİ: SAHAN Doğduğu kente vefa borcunu ödemiş, Sahan’ı İstanbul’da markalaştırmayı başararak Gaziantep Mutfağı’nın en önemli temsilcisi olmuş. İşte Tahir Tekin Öztan ve Sahan’ın hikayesi... TASTE ENVOY OF GAZİANTEP KITCHEN: SAHAN He has fulfilled his duty of loyalty to the city in which he was born, and has become the most important representative of Gaziantep Cuisine by elevating Sahan into a well-known brand name. Here is the story of Tahir Tekin Öztan and Sahan... 1984 yılında Plajyolu’nda 6 masalı, küçücük bir lokanta ile yola çıkan Tahir Tekin Öztan, Sahan markasını bugün 5 restoranı olan büyük bir zincire dönüştürmüş. Sahan’ın ve Gaziantep Mutfağı’nın öyküsünü Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Tekin Öztan’dan dinledik. TÜRSAB DERGİ- Bu lezzet yolculuğuna nasıl başladınız? TAHİR TEKİN ÖZTAN- 1961 Gaziantep doğumluyum. 1976’da ailemle birlikte İstanbul’a geldik. 5 kardeş arasında en küçükleri benim. Bizler Anadolu’da yaz tatillerini ve haftasonlarını çalışabileceğimiz ve para kazanabileceğim zamanlar olarak görürdük. Okul zamanı harcayabileceğimiz harçlığımızın olması ve babamızdan para istemeden idare etmek bizim için çok önemliydi. Mutluluğun ve başarının sırrını ben o dönemlerde keşfettim. Haftasonları tek lüksümüz sinemaya gitmekti. Sinema çıkışı ise tüm arkadaşlarla birlikte baklavacıya giderdik. Arkadaşlarım bir dilim baklavayı alır kağıda sarar yerlerdi. Fakat benim cebimde bir dilim baklava alacak param yoktu. Ben de arkadaşlarımdan her gün para isteyemeyeceğim için cebimdeki az miktar parayla baklavacıdan baklava kırığı isterdim. Çünkü param anca ona yeterdi. Arkadaşlarım “neden baklava almıyorsun” diye sorduklarında ben de “Param yok” diyemediğim için “Çıtır çıtır baklava kırığı varken, o baklava yenir mi” derdim. Bir hafta sonra tekrar baklavacıya geldiğimizde tüm arkadaşlarım baklavacıdan baklava kırığı istediler. Bu bana şunu öğretti “Sahip olduğun şey en güzel şeydir”. Çünkü senindir ve sen kendi emeğinle ve kazandığın parayla almışsındır onu. İşte o yüzden o senin için en güzel şeydir. Hayatım boyunca bu düşünceden asla vazgeçmedim. Tahir Tekin Öztan ve Sahan Arşivi Sahan Restoranları olarak ilkeleriniz nelerdir? Sahan olarak kurulduğumuz günden bu yana ana ilkemiz, sürekli gelişim. Bunu sağlamak için, tüm çalışanlarımızla birlikte iki konudan asla ödün vermiyoruz; hizmet kalitemiz ve ürünlerimizin lezzeti. Bu şekilde müşteri memnuniyetini sağlayacağımıza ve ancak bundan sonra gelişim göstereceğimize inanıyoruz. Hizmet kalitesi söz konusu olduğunda her bir çalışanımızın birey olarak Sahan’a katacağı değerin bilincindeyiz. Kalite standardımızı korumak adına onlar için eğitim programları düzenliyoruz. Gıda güvenliğine ve sağlıklı gıdaya verdiğimiz önem aynı zamanda müşterilerimize verdiğimiz önemi gösteriyor. Bu konuda sektörümüzde hep örnek olduk, olmaya da devam edeceğiz. Bizim için ürün çeşitlerimizin lezzeti kadar müşterilerimize yöresel yemekleri tanıtmak da önemli. Temsilcisi olduğumuz zengin yemek kültürünü, aslını 48 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 koruyarak sunmak amaçlarımızdan bir diğeri. Hizmet verdiğimiz tüm müşterilerimizin Sahan’da geçirdikleri sürede huzurlu, konforlu ve mutlu olmaları bizim için çok önemli. Bunu sağlayabilmek adına, yetişkin ya da çocuk, tüm müşterilerimizle yakından ilgileniyoruz. Eğitim ve kalite anlayışınızdan söz eder misiniz? Sahan’ın sahip olduğu kalite yönetim sistemi ve gıda güvenliği gereği çalışanlarımızın eğitimi yıllık olarak planlanır ve oluşturulan plana göre tüm personel, ihtiyacı olan eğitimi alır. Gıda güvenliği, kişisel hijyen, mutfak hijyeni, müşteri memnuniyeti, iletişim becerileri, yöneticiliğin esasları, ilk yardım, stresle baş edebilme teknikleri, şarap eğitimi gibi çok çeşitli konuları içeren eğitim programları, konusunda uzmanlaşmış eğitmenler tarafından veriliyor. Çalışanlarımıza da müşterilerimize gösterdiğimiz özeni gösteriyoruz. Sahan grubunun en büyük restoranı Sahan Vega’da sunduğunuz hizmetler nelerdir? Çocuklara yönelik ne gibi hizmetleriniz var? 2003 yılında açılan Ataşehir Sahan Vega, 1500 kişi kapasitesi ile İstanbul’un en büyük ve kapsamlı restoranları arasında. Yaz aylarında yarı olimpik yüzme havuzumuzun bulunduğu After starting with a small restaurant with 6 tables in Plajyolu, Tahir Tekin Öztan transformed the brand Sahan into a big chain consisting of 5 restaurants. We listened to the story of Sahan and Gaziantep Cuisine from Board Chairman Tahir Tekin Öztan. TÜRSAB Magazine - How did you start off this culinary voyage? TAHİR TEKİN ÖZTAN -I was born in Gaziantep in 1961. We, our whole family, migrated to İstanbul in 1976. I am the youngest one amongst the 5 siblings. We would consider holidays and weekends opportunities to work and make money in Anatolia. Having pocket money to spend during our student years and managing on our own was very important for us. It was during those times that I discovered the secret of happiness and success. Sahan Restoran’dan görüntüler ve Tahir Tekin Öztan ile Okan Üniversitesi’ndeki öğrencileri. Some images from Sahan Restaurant and Tahir Tekin Öztan with his students beside him. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 49 GAZİANTEPLİ KADINLARDAN 420 TARİF Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü Öğretim Görevlisi ve Sahan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Tekin Öztan tarafından hazırlanan “Gelenekten Geleceğe Gaziantep Yemekleri” isimli kitap 5 yılda yaklaşık 2 bin kadınla yapılan görüşmeler sonucunda hazırlandı. Oluşturulan komisyon tarafından seçilen, 420 kadının ev yemeği tariflerinin yer aldığı kitap Doğan Yayıncılık tarafından basıldı. Tahir Tekin Öztan kitabın ortaya çıkışını şöyle anlatıyor: “Dostlarımla yemek yerken konu, ‘yemeklerin aslı nedir?’ sorusuna geldi. Uzun tartışmalar yaptık ama ortak bir noktada buluşamadık. Ve düşündüm ki bu yemekleri meşhur edenler kimler? Kimlerden öğrenebiliriz? Tabi ki annelerimiz, ninelerimiz yani Gaziantep’in kadınları. Bu yemeklerin doğrusunu onlardan başka kim bilebilirdi ki? Araştırmalardan sonra bu tarz ciddi bir yayın olmadığını gördüm. Var olan bu açığı kapamak için çalışmaya başladık ortaya bu kitap çıktı...” Our only luxury was to go to movies on the weekends. After leaving the movie theater, we would all go to a baklava store. My friends used to buy a slice piece of baklava, wrap it in paper and eat it. But I would not have money to buy a piece of baklava. And of course, I would not want to borrow money from my friends every single day. I would buy pieces of baklava with the scant money I had. Because I could barely afford it, when my friends asked, “Why are you buying baklava?” rather than saying that I did not have money, I would say “how could you imagine eating baklava instead of eating these crispy pieces?” When we went to same baklava shop one week later, my friends wanted 420 RECIPES FROM WOMEN OF GAZİANTEP The book “Gelenekten Geleceğe Gaziantep Yemekleri “ (Gaziantep Dishes From the Tradition to Future) prepared by Tahir Tekin Öztan, Okan University, Gastronomy Department Lecturer and Board Chairman of Sahan Group was prepared in the wake of interviews made with about 2,000 women during a period of 5 years. The book, telling about home dishes selected by a committee and told by 420 women, was published by Doğan Publishing. Tahir Tekin Öztan tells about how this book evolved: “While we were having dinner and chatting with our friends, someone asked, ‘What is the origin of the meals?’ We had long discussions about it but could not meet at a common point. So I wondered who popularized these dishes. From whom can we learn their origins? Undoubtedly from our mothers, grandmothers - in other words, the women of Gaziantep. Who other than our ancestors would know much better what these dishes’ origins were? After some research, I learned that there was not a serious publication on this subject. We started to close the existing gap, and this book became a reality...” pieces of baklava from the baklava seller. What I learned from that incident was: “What you possess is the most beautiful thing because it is yours, and you bought it with your own labor, your own money.” Therefore that is the most beautiful thing for you. I never turned back this opinion in my lifetime. As Sahan Restaurants, what are your tenets? Since the day Sahan was established, our main principle is to continually grow. In order to ensure this, there are two important issues that we, with our staff, never compromise: the quality of our service and the taste of Hem oyun alanları hem de Çocuk Mutfağı ile Sahan Restoran çocuklar için mükemmel bir seçim. Sahan’ın yarı olimpik yüzme havuzu ise yaz aylarında büyük ilgi topluyor (üstte), İstanbul Gaziantepliler Derneği Başkanlığını yürüten Tahir Tekin Öztan (en üstte). Sahan Restaurant is a perfect choice for the children both with playing areas and the Children’s Kitchen. Sahan’s semi Olympic swimming pool gets a lot of attention in summer months (top). Tahir Tekin Özkan, the President of Gaziantep FellowCountrymen Association in İstanbul (the top). 50 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 our products. In this way we believe that we can ensure customer satisfaction and only after this move forward. With the quality of our service always in mind, we are aware that every single employee can add value to Sahan. We hold education programs for the staff to keep our quality standard high. The emphasis we place on the safety and health benefits of our food demonstrates also the importance that we give to our customers. We have been a good role model in our sector, and we’ll continue to be so. Getting our customers to meet with local dishes is as important as our various products’ tastes. One of our targets is to present the rich cuisine culture we possess, preserving its originality. We give great weight to our peace, comfort and happiness of our customers during their visits to Sahan. To ensure this, we take great care with our all customers, whether they be adults or children. Would you tell us about your education and quality approach? As required by Sahan’s quality management system and food safety program, our staff’s education is planned yearly, and all personnel are given education according to the plan made and every individual’s needs. The education programs which include various topics such as food safety, personal hygiene, kitchen hygiene, customer satisfaction, communication skills, basics of being an administrator, first aid, techniques to cope with stress, and wine education are given by tutors who are experts in their fields. We take care of our staff as well as our customers. havuz başı restoranın ilavesiyle kapasitemiz 2 bin kişiye yükseliyor. Restoranımızda ayrıca 60 kişilik toplantı odasında, internet bağlantısı ve barkovizyon gibi ihtiyaçları da karşılayabiliyoruz. Ayrıca çocuklar için değişik hizmetlerimiz var. Sahan’ın en büyük hedeflerinden biri, çocuklara sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve fastfood’dan uzaklaştırmak. Zira, Türk mutfağı hem besleyici hem de sağlıklı olma özelliğiyle çocuklar için her açıdan mükemmel alternatifler sunuyor. Çocuklarımız için, kendi siparişlerini kendilerinin verebildiği, yöresel yemekleri tanıma ve tatma fırsatı buldukları, eğlenirken pedagoglar denetiminde kişisel gelişimlerine de katkı sağlayabilecekleri bir ortam hazırladık. Restorana kendi başlarına gelmiş gibi büyük bir özgüven içinde yemeklerini kendileri sipariş edebiliyorlar. Aileler de, çocukların yedikleri yemekler ve miktarları hakkında uzmanlar tarafından bilgilendiriliyor. Ayrıca restoranımızda çocukların hijyeni için özel olarak yapılmış çocuk tuvaletlerimizde var. Sahan Vega içinde bulunan 140 m2’lik çocuk alanında, 50 kişilik çocuk restoranımız bulunuyor. Özel davetler, yaş günü partileri ve her türlü organizasyona ev sahipliği yapabiliyoruz. Türk mutfağının Türkiye’nin tanıtımındaki rolü nedir? Gaziantep Mutfağı’nın önde gelen temsilcilerindeniz. Sahan olarak 1970’den beri Gaziantep Mutfağı’nı müdavimlerine, özünden hiç kopmadan sunuyoruz. Türk mutfağının gelişme adı altında değiştirilmesine ihtiyacı olmadığını düşünüyorum. Tam aksine yöresel lezzetlerini korumaya ihtiyacı var. Türkiye’yi iyi bir şekilde tanıtmak istiyorsak Türk Mutfağı’nı aslına uygun olarak korumalı ve tanıtmalıyız. What are the services you give in Sahan Vega, the biggest restaurant of Sahan Group? What kind of services oriented to children do you have? Ataşehir Sahan Vega, opened with a 1500 person capacity in 2003, is amongst the biggest and most extensive restaurants in İstanbul. Our capacity goes up to 2000 guests with the addition of the pool side restaurant where semi Olympic swimming pool lies. We can meet the Internet connection and Barco-Vision needs of our customers in our 60- person meeting room in the restaurant. In addition, we offer different services for children. One of the biggest goals of Sahan is to get children to adopt a habit for healthy and balanced nutrition and get them away from fast food. Because the Turkish Kitchen, being healthy and nutritious, presents perfect choices for children in every respect. We provided an environment for the kids, in which they can order their meals on their own, know and taste local dishes, and while having fun, contribute their self improvement under the control of pedagogues. They can order their dishes by themselves in self confidence as if they come to restaurants without their parents. Children’s parents are informed by experts about what and how much they’ve eaten. Moreover, there are kids’ rest rooms particularly built for children’s hygiene in our restaurant. A restaurant for children with a 50-person capacity occupies 140 square meters. We can host private functions, birthday parties and accommodate every kind of organization. What is the role of Turkish Cuisine in the introduction of Turkey? We are one of the leading representatives of Gaziantep Cuisine. Since 1970, Sahan has presented Gaziantep Cuisine to the its fans without breaking away from its roots. In my opinion, Turkish Cuisine is not in a need of a change under the guise of enchantment. On the contrary, local tastes need to be preserved. If we want to introduce Turkey properly, what we have to do is to preserve our Turkish Cuisine, true to its origins, and publicize it that way. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 51 LEZZET, MANZARA VE TARİHİN BENZERSİZ BULUŞMASI FERİYE LOKANTASI UNPARALLED MEETING WITH TASTE, VIEW AND HISTORY FERİYE LOKANTASI Beşiktaş’tan Ortaköy’e uzanan tarihi yapıların son noktasıydı Feriye Karakolu. 19. yüzyılda Osmanlı sultanları Boğaz kıyılarına dizilen yeni saraylara taşınmış, bu yapı dizisinin son binası da karakol olarak düzenlenmişti. İşte bugün Feriye Lokantası olarak hizmet veren bu tarihi yapı, İstanbul’un gözde lezzet duraklarından biri. Yalnızca mimarisiyle değil, mutfağıyla da tarihe göndermeler yapan Feriye Lokantası aynı zamanda konumuyla da hafızalara kazınıyor. Yani özgün lezzetler, tarihi bir mekan ve unutulmayacak bir manzara... Menüsünde genellikle İstanbul klasiklerine yer veren Feriye Lokantası, yöresel mutfakların vazgeçilmezlerini de sunuyor. Osmanlı ve Bizans usulü pişirme teknikleri kullanıyor, günümüzün organik gıdalarını otantik mutfak kültürüne uyarlıyor ve mevsimsel çeşitlemeler sunuyor. 12.yy -14.yy veya 19.yy’a ait eski geleneksel yemek reçeteleri ve teknikleri özelliklerine sadık kalınarak çağdaş bir anlayışla hazırlanıyor. Asma Yaprağında Pastırma’dan Yağda Mantı’ya, Tuzda Balık’tan Safranlı Kalkan Balığı’na; Kireç Kaymağında Kabak Lokması, Sürkebzet, Ceviz Macunu, Keçi Boynuzu Pekmezi’ne... 52 TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 The Feriye Police Station was the end point of the row of historical buildings stretching to Ortaköy from Beşiktaş. At the end of the 19th Century, the Ottoman Sultans moved into their beautiful new palaces, built in a row along the shores of the Bosphorus. The last building in the row served as the Feriye Police Station. Today, it houses the Feriye Restaurant, a favorite among Istanbul’s many fine restaurants. The Feriye Restaurant, known for both its historic architecture and its kitchen, reminds people of historic times due to its geographic location. The restaurant’s menu includes classic dishes from Istanbul’s past and recipes from local kitchens. Ottoman and Byzantium cooking styles are offered as well as seasonal assortments that adapt today’s organic foods into culturally authentic cuisine. The menu offers contemporary versions of traditional recipes from the 12th, 14th and 19th Centuries that retain the characteristics of ancient times: from pastrami in grape leaves to fried meat patties; from salt-cured fish to turbot in saffron; and delicious desserts such Özetle Şef Birkan Erköylü ve kadrosu, tabiatın doğal şartlarda sunduğu her türlü gıdayı “mevsiminde” kullanıyor ve her zaman damak zevkini ön planda tutuyor. Osmanlı Türk Mutfağı’nın dünyada tanınmasına ve gastronomi dünyasının ilgisinin Türkiye’ye yönelmesine büyük katkılar sağlayan ve birçok ödülün sahibi olan Feriye, aynı zamanda “Chaîne des Rôtisseurs” (uluslararası gastronomi topluluğu) üyesi. Zagat Survey, Loui Vitton, Travel and Leisure, The Saveur, Time Out , Feinschmecker, VİF, Foodart, Financial Times, The Times ve Gentlemen’s Quarterly gibi dünyaca ünlü yayınların makalelerinde tavsiye edilen Feriye’nin vazgeçilmez bir diğer özelliği ise gıda güvenliğini maksimum seviyede koruyarak, hijyen standartlarının sürekliliğini sağlamak. Feriye Lokantası, açık ve kapalı alanları, özel gruplar için ayrı organize edilmiş bölümleri ile dört mevsim, her gün 09:00-00:00 arasında hizmet veriyor. www.feriye.com as Sürkebzet, Ceviz Macunu, and carob molasse… In short, Chef Birkan Erköylü and his team focus on delighting the palate with every type of food offered by nature, prepared in their own seasoning. The winner of many award over the years, Feriye has made great contributions with its introduction of Ottoman Cuisine to the gastronomy world. The Feriye Restaurant is also an esteemed member of Chaîne des Rôtisseurs” (International Association of Gastronomy). Essays and reviews in internationally renowned publications (including the Zagat Survey, Louis Vuitton, Travel and Leisure, The Saveur, Time Out, Feinschmecker, VİF, Foodart, Financial Times, The Times and Gentlemen’s Quarterly) consistently mention the high levels of food safety and hygiene maintained by Feriye. The Feriye Restaurant, offering indoor and outdoor dining as well as room for private groups, is open year-round from 9am through midnight. www.feriye.com TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 53 TÜRSAB AT WAR WITH ILLEGAL TRAVEL AGENCIES KAÇAK ACENTALARA SAVAŞ h a b e r le r... Türkiye’nin hemen hemen her bölgesine yayılan “İşletme Belgesiz Seyahat Acentalığı”na karşı TÜRSAB büyük bir takip ve denetim başlattı. 2013 yılında, kaçak acentacılık faaliyetlerinin engellenmesi, işlemlerinin hızlı bir şekilde yürütülmesi, takibi ve koordinasyonunun sağlanması amacıyla “Kaçak faaliyetleri takip departmanı” kuruldu. Departmana gelen ihbarların değerlendirilmesi hususunda TÜRSAB Hukuk Departmanı görevlendirildi. Ayrıca TÜRSAB denetim görevlileri, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün gerçekleştirdiği denetimlere iştirak ederek, süreci yakından takip ediyorlar. Bununla beraber İstanbul dışındaki diğer 30 ilde kurulan Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanlıkları bünyesinde görevlendirilen denetim görevlileri sayesinde ülke genelinde işletme belgesiz seyahat acentalığı faaliyetlerinin önüne geçilmesi amaçlanıyor. Kaçak faaliyetleri takip departmanı ayrıca internet ortamında yayın yapan web sitelerini de araştırıp gerekli gördüğünde yasal takip ve işlem yapıyor. İşletme belgeli seyahat acentalarına bu noktada önemli bir görev düşüyor. İşletme belgeli acentaların internet ortamında açtıkları farklı isimlerdeki sitelerde; TÜRSAB logosu, acenta belgesi ve belge numarasına yer vermesi, hem tüketicilerin güvenini kazanması açısından hemde kaçak acentaların internet ortamındaki faaliyetlerinin önlenmesi noktasında çok büyük bir önem teşkil ediyor. Uçak bileti satıp, organizasyon ve rezervasyon yapan kaçak acentalar, işletme belgesine sahip gerçek acentaları zor durumda bırakıyor. TÜRSAB Genel Sekreteri Çetin Gürcün, “Türkiye’nin her yerinde, başta uçak bileti satışı olmak üzere yurt içi turlar, otel rezervasyonları gibi birçok uygulama yetkisiz kişi ve kuruluşlar tarafından yapılıyor. Seyahat acentaları olarak en büyük sıkıntımız kaçak faaliyetler. TÜRSAB olarak bu konuda yoğun çalışma içerisindeyiz. Kaçak faaliyetler konusunda bir departman oluşturduk ve bu departmanda ciddi bir denetçi ordumuz var” dedi. Gürcün, “Kaçak faaliyetler noktasında en önemli unsur ihbarlar. Birliğe veya ilgili yerel yürütme kurullarına yapılan ihbarlar sonrasında arkadaşlarımız derhal harekete geçiyorlar” dedi. TÜRSAB’s new initiative against travel agencies without certificates has spread to almost every region of Turkey. In 2013, The Illegal Activities Monitoring Department was established with the purpose of hindering illegal agencies’ activities, conducting transactions fast, monitoring and coordination. TÜRSAB’s Legal Department was appointed to evaluate warnings coming to the department. In addition to this, TÜRSAB inspectors are closely watching the process by involvement in the inspections made by the İstanbul Provincial Culture and Tourism Directorate. Moreover, thanks to inspectors appointed to Regional Executive Boards Chairmanships which were established in 30 other cities outside İstanbul, TÜRSAB is aimed to prevent illegal activities of non-certificated agencies across the country. The Illegal Activities Monitoring Department, when necessary, prosecutes illegal web sites identified through searches on the Internet. At this point, a big responsibility falls on the certificated travel agencies. All certificated travel agencies must use a certificate name, number and TÜRSAB logo on their web pages, include those opened and operated with different names. It’s very important both in terms of gaining the confidence of consumers and preventing illegal activities on the web . Illegal agencies, which sell airline tickets, make organizations and reservations, cheat real agencies with certificates. “Across the country, many activities such as selling airline tickets, booking domestic tours, and making hotel reservations are conducted by unauthorized people or institutions. To travel agencies, the most annoying problem is illegal activities. We, as TÜRSAB, are diligently working on this issue. We established a department dealing with illegal activities and have a serious army of inspectors,” said Çetin Gürcün, Secretary General of TÜRSAB. Mr. Gürcün continued, saying that, “The most important element in preventing illegal activities is denunciations. Our friends immediately take action after those denunciations made to our association or related local executive boards.” YASA NE DİYOR? TÜRSAB Arşivi • Madde 29 İşletme belgesiz olarak seyahat acentalığı faaliyetinde bulunan seyahat acentaları bulundukları yerlerin en büyük mülki amirleri tarafından derhal faaliyetten men edilir. • Madde 30 Bakanlıktan belge almaksızın bu kanun uyarınca seyahat acentalarının yapabileceği faaliyetlerde bulunanlar hakkında, 29 uncu maddede belirtilen idarî soruşturmadan ayrı olarak, üç aydan altı aya kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Bakanlıktan belge almaksızın rehberlik faaliyetinde bulunanlar hakkında, bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. WHAT THE LAW SAYS • Article 29 Travel agencies that are actively working with a temporary operating certificate or without a certificate are to be banned from working by the highest administrative chief in their operating territory. • Article 30 Apart from the administrative investigation set forth in the Article 29, those who engage in activities which are only to be done by travel agencies thereunder without getting a certificate from the Ministry are to be sentenced to prison for 3 to 6 months and pay punitive fines for 1000 days. BÖLGESEL YÜRÜTME KURULLARINA BİLGİ AKIŞI Yeni seçilen Bölgesel Yürütme Kurulu üyelerine yönelik hazırlanan Bölgesel Yürütme Kurulu Bilgilendirme toplantıları başladı. 27 Şubat 2014 günü Didim’de başlayan toplantıların ilk aşamasında Erciyes BYK, Akdeniz BYK, Yedigöller BYK ve Orta Anadolu BYK bilgilendirildi. Didim Bölgesel Yürütme Kurulu’na Ege Bölge Müdürü Ali Gümüş, Erciyes Bölgesel Yürütme Kurulu’na Akdeniz Bölge Müdürü Kirami Acar, Yedigöller Bölgesel Yürütme Kurulu’na ise Orta Anadolu Bölge Müdürü Mehmet Tekin bilgi verdi. Genel Merkez Danışmanı Ali Rendan tarafından organize edilen toplantılarda gerçekleşen sunumlarda; TÜRSAB’ın kuruluşu, amaçları ve görevleri, BYK’larda yönetim kurulu toplantıları, BYK’ların kuruluşu ve görevleri, yazışma örnekleri, BYK’larda tutulması gereken defterler, BYK arşivi, BYK harcamaları, seyahat acentası kuruluş ve diğer işlemleri, BYK’lar tarafından yapılan denetimler ve kullanılan tutanaklar, idarî para cezaları ve belge iptali ile seyahat acentacılığı faaliyetlerine ilişkin genel bilgiler aktarıldı. İsteyen katılımcılara sunumun ve dosya örneklerinin birer kopyası verildi. Her toplantıda, ana sunumdan sonra soru-cevap bölümüne geçildi ve ağırlıklı olarak “gelir-gider çizelgeleri, mülki idare ve il müdürlükleri ile ilişkiler ve denetimler ile düzenlenecek tutanaklar, kaçak acentacılık faaliyetleri, Karayolu Taşıma Yönetmeliği’ndeki araçlarla ilgili belgeler, araçlarda yabancı transfer elemanı bulunması, turist rehberleri ile yapılan sözleşmeler” konularında bilgi aktarıldı. Didim BYK’nın toplantısı DidimTicaret Odası’nın salonunda, Erciyes BYK’nın toplantısı Kayseri Novotel toplantı salonunda, Yedigöller BYK’nınki ise Bolu Köroğlu Oteli toplantı salonunda gerçekleşti. Bolu’daki toplantıya Bölgesel Yürütme Kurulu üyelerinin tamamı, İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı, Bolu Belediye Başkanı ve acenta sahipleri olmak üzere 26 kişi katıldı. INFORMATION FLOW TO THE REGIONAL EXECUTIVE BOARDS: MEETINGS STARTED Regional Executive Board Contact Meetings recently began. Their purpose is to orient recently elected members of their respective Regional Executive Boards. Erciyes BYK (or REB in English), Mediterranean BYK, Yedigöller BYK and Central Anatolia BYK received their orientations during the first stage of the meetings which started on 27 February 2011 in Didim. Ali Gümüş, Director of the Aegean Region, informed Didim Regional Executive Board; Kirami Acar; the Director of the Mediterranean Region informed Erciyes Regional Executive Board; and Mehmet Tekin, director of Central Anatolia Regional Board, informed the Yedigöller Regional Executive Board. In the presentations that Ali Rendan (an Adviser in Head Quarters) organized, some information such as TÜRSAB’s founding, targets and duties; board meetings in BYKs; founding, duties and correspondence samples of BYKs; books to be kept in BYKs; BYKs’ archive; BYK expenditures; founding process of travel agency and other transactions; audits by BYKs and minutes used; administrative fines and certificate cancellation were conveyed to the listeners. Copies of the presentation and file samples were given to any participant who wanted them. At every meeting, a Q&A session followed the main presentation and information was conveyed, predominantly income-expense charts, relations with local authority and provincial directorates, audits, protocols to be signed, illegal agency activities, documents relating to the vehicles in Road Transport Regulation, keeping a foreign transfer staff in the vehicles, contracts signed with tourist guides. The Didim BYK meeting was held at the Didim Chamber of Commerce; the Erciyes BYK met at Kayseri Novotel meeting hall, and the Yedigöller BYK met at the meeting hall of Bolu Köroğlu Hotel. The total number of people who participated in the meeting in Bolu was 26 including all members of the Regional Executive Board, Provincial Culture and Tourism Vice Manager, Mayor of Bolu Municipality, and the agency owners. ORTA ANADOLU BYK’dan HABERLER... • Orta Anadolu BYK bölgesinde “kaçak seyahat acentacılığı” faaliyetlerine ilişkin ihbarları değerlendirmek için “[email protected]” adlı e-mail adresi kullanılmaya başlandı. • TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Ankara ofisini ziyaret ederek yeni oluşan kurula tebriklerini sundu ve genel merkez ile işbirliği içinde çok başarılı işlere adım atılacağına, beraberlik içerisinde çalışılacağına inandığını belirtti. Orta Anadolu BYK Başkanı ile yapılan görüşmelerde bölgeye ait sorunlar paylaşıldı, çözüm önerileri tartışıldı. • BYK üyeleri olarak, bölge acentalar ofislerinde ziyaret ediliyor ve bu ziyaretlerde tüm acentalarda yaşanan sıkıntılar ve beklentiler değerlendiriliyor. • DEİK/TÜRK-KATAR İş Konseyi tarafından 26 Şubat’ta JW Marriott Hotel’de Katar Ekonomi ve Ticaret Bakanı Şeyh Ahmed Bin Jassim Bin Mohammed Al Thani onuruna düzenlenen davete BYK Bölge Başkanı Ercan M. Durmuş katıldı. • 5 Mart tarihinde yapılan olağan BYK toplantısına TÜRSAB Mali Müşaviri İsmail Kökbulut da katıldı ve acentaların en büyük sıkıntılarından biri olan KDV ve diğer mail konular hakkında bilgi aktardı. • Orta Anadolu BYK üyeleri, kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında, Bizum Hoca filminin Panora AVM Cinemaximum’daki gala gecesine katıldı. Sinema ve tiyatro sanatçısı Toprak Sergen ise BYK’yı ziyaret ederek turizm ve otelcilik konusunda bilgi aldı. • TÜRSAB tarafından çalışmaları sürdürülen “1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu revize çalışmaları” toplantısı 15 Mart tarihinde, Özel TÜRSAB Ankara Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nde gerçekleştirildi. Bölge acentaları tarafından büyük bir ilgiyle izlenen toplantıda; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü Seyahat Acentaları Daire Başkanı Duran Cona, Uzman Ertuğrul Yılmaz, TÜRSAB Yönetim Kurulu II. Başkanı Firuz Bağlıkaya, TÜRSAB Avukatı Çağla Elhan ile Genel Merkez Danışmanı Ali Rendan da yer aldı. NEWS FROM THE CENTRAL ANATOLIA BYK (Regional Executive Board) • An email address “[email protected]” began to be used to evaluate denunciations about the activities of the “illegal activities” in the Central Anatolia region. • TÜRSAB President Başaran Ulusoy, paying a visit to the Ankara office, congratulated the newly elected board, and stated they will take important steps on the way to great success in a collaboration with headquarters. In interviews with the Chairman of the Central Anatolian BYK, problems peculiar to the region were addressed, and suggested solutions were discussed. • BYK members visit regional agencies and during these visits to address troubles and expectations inherent in all agencies. • Ercan M. Durmuş participated at the invitation of FERB/TURK-QATAR BUSINESS COUNCIL on February 26th at the JW Marriott Hotel in honor of Sheik Ahmed Bin Jassim Bin Mohammed Al Thani, Qatar Economy and Commerce Minister. .İsmail Kökbulut, Financial Advisor of TÜRSAB, participated in the regularly-scheduled BYK meeting which was held on March 5 and talked about VAT, one of the biggest problems of the agencies, and other financial matters. • Central Anatolia BYK members participated in premiere night for the movie “Bizum Hoca” at Panora AVM Cinemaximum within the scope of culture and art activities. Visiting BYK, actor Toprak Sergen was given information about tourism and hotel management. • A meeting for revision studies, which was conducted by the Central Anatolia BYK, of “Travel Agencies and Travel Agencies Associations Law no 1618” was held at Private TÜRSAB Ankara Anatolian Hotel Management and Tourism Vocational High School on 15 March. In this meeting, attended with great interest by regional agencies, Duran Corna, Head of the Department of Investment and Management General Directorate, Travel Agencies in TR. Culture and Tourism Ministry, Expert Ertuğrul Yılmaz, TÜRSAB Vice President Firuz Bağlıkaya, Çağla Elhan, Lawyer at TÜRSAB and Ali Rendan, an Advisor at Head Quarters were present. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 55 Özgür Açıkbaş h a b e r le r... TÜRSAB ACE of M.I.C.E ZİRVE SONA ERDİ Yaklaşık 10 bin katılımcı tarafından ziyaret edilen ve üç gün süren fuarda; paneller, konferanslar ve çeşitli etkinlikler düzenlendi. Turizm Medya Grubu tarafından düzenlenen, Türkiye ve Global M.I.C.E sektörünün en büyük buluşmalarından biri olan ACE of M.I.C.E. Exhibition, üç günlük yoğun bir programın ardından sona erdi. Fuarı, süresince toplam 10 bin profesyonel katılımcının ziyaret ettiği zirvede, Türkiye’de ilk kez uygulanan B2B (Business to Business) yöntemi ile hizmet sağlayıcılar, profesyonel katılımcılarla görüşme fırsatı buldu. Fuarın son gününde, dünyanın kongre, toplantı ve etkinlik sektörünün önderleri; “Türkiye’nin bu alanda dünyanın merkezi olabilmesi için” yapılması gerekenleri tartıştılar. VIP Turizm CEO’su Yasemin Pirinçcioğlu’nun moderatörlüğünde “M.I.C.E. sektörü nereye gidiyor?”, MPI Türkiye Kulübü Başkanı Handan Boyce moderatörlüğünde “Dünyada M.I.C.E. sektörünün dünü ve bugünü” ve İstanbul Kongre Merkezi Genel Müdürü Yusuf Çavdar’ın moderatörlüğünde ise “M.I.C.E. sektöründekilerin, paydaşların birlik kurmasının gerekliliği” başlıklı paneller düzenlendi. Panelde söz alan konuşmacılar özetle şunları söylediler: TÜRSAB Genel Sekreteri Çetin Gürcün: “M.I.C.E. son 10 yılda çok büyük bir ivme kazandı. TÜRSAB olarak sektörün bütün sorunlarıyla ilgileniyoruz. Sektör disipline edilip, kontrol altına alınmalı. M.I.C.E. sektöründeki tüm oyuncuların işlerini doğru yapması gerek. Sektörün çok ciddi düzenlemelere ihtiyacı var ve herkesin mesleki yeterlilik belgesi sahibi olması lazım”. VIP Turizm CEO’su Yasemin Pirinçcioğlu: “Türkiye’de böyle bir etkinlik yapılması çok sevindirici. M.I.C.E. Türkiye’de 2000’li yıllarda konuşulmaya başlandı. M.I.C.E. aslında bir marka değil, endüstrinin iş yapış şeklidir. Sektörün en büyük eksikliği itibar ve biz kendi itibarımızı kendimiz almalıyız. İyiyim diyerek yola çıkarsak bu değişen dünyada daha iyi olamayız”. ACE of M.I.C.E. SUMMIT CAME TO AN END The panels, conferences and various activities, which were held in the fair, lasted three days and were attended by about 10 thousand visitors. ACE of M.I.C.E., held by Turizm Medya Grup, and one of the biggest meeting of Turkey and Global ACE of M.I.C.E. sector, came to and end after a 3 days of intense activity. In the summit, which was visited by about 10 thousand professional participants during the fair, service providers found the opportunity to meet with professional participants thanks to “B2B” (Business to Business) method which was used for the first time in Turkey. On the last day of the fair, leaders of congress, meeting and the activity sector in the world, discussed what should be done “to enable Turkey to become a center of the world.” Several panels such as “Where is ACE of M.I.C.E. sector going?” moderated by Yasemin Pirinçcioğlu, VIP Turizm CEO, “Yesterday and Today of M.I.C.E. sector ICCA CEO’su Martin Sirk: ”ICCA küresel bir birliktir. Türkiye’de de birçok üyemiz var. Uluslararası dernek sektöründe çok önemli bir yerde. Bu sektör gittikçe büyüyor. Son 10 yılda pazar iki katından daha fazla artmıştır. Başarılı olabilmek için derneklerin hedefleriyle uyumlu olmalısınız. Türkiye’nin de büyük bir şansının olduğunu düşünüyorum.” MCI Group, COO-IMEA (India, Middle East, Africa), Sumaira Kamran Isaaos: “Dernekler hayatı zenginleştirir, topluluk ve gönüllülük oluşturur. Dernekler de trendlerden etkileniyor. Derneklerin en büyük korkuları; sponsor sağlayamama, üyeleri tutamama ve katılımcı azlığı. Reklamları yapıldıktan sonra toplantı ve etkinlikler daha çok tanınıyor.” SITE Global Başkanı Paul Miller: “Etkinlik, toplantı veya kongre düzenleyip itibar kazanacaksınız ama işin bir diğer yanında da teşvikler var. Teşvikleri anlamak için işin şahsi kısmını da anlamanız lazım, yani insanları. İyimser olmalısınız.” Renkli isimler panelist olarak katıldı Fuarın ilk gününde markalar üzerine konferanslar verildi. Etkinlik sektörünün önde gelen isimlerinin panelist olarak katıldığı ilk günde, Eda Taşpınar ve Onur Baştürk de “Akılcı Yaratıcılık Konsepti ve Etkinlik Sektöründe Yansımaları” başlıklı konferansta konuşma yaptı. Fuarın ikinci gününde ise ilaç endüstrisi ve tıp uzmanlık dernekleri “Pharma Buluşma” etkinliği adı altında bir araya geldi. İkinci günün sonunda fuar ve etkinlik firmalarının üst düzey yetkilileri RIXOS aşçıları ile mutfağa girerek akşam yemeği hazırladılar. RIXOS Otelleri Cluster Genel Müdürü Yusuf Çavdar, Sipahiler’den Kerim Sipahiler, VIP Event CEO’su Yasemin Pirinçcioğlu’nun da aralarında bulunduğu yöneticiler mutfak etkinliğinde buluştu. in the world” by moderated Handan Boyce, the Chairman of MPI (Meeting Professional International) Turkey Club, and “Why shareholders in M.I.C.E. sector should establish unity?” moderated by Yusuf Çavdar, General Manager of Istanbul Convention Center were held. What the speakers who took the floor at those panels said appears below: “M.I.C.E. gained a big momentum during the last ten years. We, as TÜRSAB are dealing with all problems of the sector. The sector must be disciplined and controlled. All players of M.I.C.E. sector must fulfill their responsibilities. Our sector needs very serious regulations and everyone has to have a vocational competence certificate,” said Çetin Gürcün, TÜRSAB General Secretary. “Organizing such an activity in Turkey makes us very happy. M.I.C.E. began to be spoken in 2000s years in Turkey. M.I.C.E. in fact is not a brand, but a style relating to how the industry works. The biggest lack of our sector is prestige, so what we have to do is to earn our prestige by ourselves. We cannot be better if we set off saying we are good in this constantly changing world,” were the words of Yasemin Pirinçioğğlu, VIP Turizm CEO. “ICCA (International Congress and Convention Association)” is a global entity. We have many members in Turkey too. This sector is gradually getting bigger. Over the last ten years, this market expanded more than twofold. To be successful, you need to work in compliance with the goals of your associations. I believe that this is the biggest opportunity for Turkey.” said ICCA CEO Martin Sirk. MCI Group, COO-IMEA (India, Middle East, Africa) Sumaira Kamran Isaaos: “Associations enrich life, create communities and volunteerism. Associations are being affected by the trends too. The biggest fears of the associations are not being able to find a sponsor, keeping their members and losing participants. After an effective promotion, meetings and activities are getting much better known.” SITE Global Chairman Paul Miller: “Yes, you will gain prestige by organizing activities, meetings or congresses, but there are promotions on the other side of the coin. To understand what promotions are, you need to understand the individual parts; You must be optimists.” Some popular names participated as panelists At the first day of the fair, conferences were given about the brands. At this first day on which some leading names of the activity sector participated as panelist, Eda Taşpınar and Onur Baştürk made speeches at the conference titled “Rational Creativity Concept and Its Reflections on the Activity Sector.” As for the second day of the fair, associations of medicine specialists and drug industries convened an organization titled “Pharma Meeting.” At the end of the second day, high ranking authorities of the fair and participating companies, prepared dinner going to the kitchen with RIXOS cooks. Several administrators such as Yusuf Çavdar, General Manager of RIXOS Hotels Cluster, Kerim Sipahiler from Sipahiler, VIP Event CEO Yasemin Pirinçcioğlu were amongst those who met in the kitchen activity. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 57 TÜRSAB 3. Dünya Türk Forumu Edirne’de düzenleniyor TÜRSAB Arşivi h a b e r le r... Türk-Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ile Edirne Valiliği tarafından organize edilen 3. Dünya Türk Forumu, 28-30 Mayıs 2014 tarihleri arasında Edirne’de düzenlenecek. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Türkleri, Türk dünyası temsilcilerini ve değişik ülkelerde faaliyet gösteren çeşitli Türk sosyal hareket ve sivil inisiyatiflerini sosyal, kültürel ve ekonomik konular çerçevesinde bir araya getirmeyi hedefleyen forum, Dışişleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından da destekleniyor. TASAM tarafından Türk dünyasında işbirliği sürecinin gelişimine katkı sağlamak amacıyla bu yıl üçüncüsü düzenlenen Dünya Türk Forumu’nun iki ana temasından biri “Türk Cumhuriyetleri; Kültür Diplomasisi ve Turizm” olarak belirlendi. Buna göre hazırlanan programda “Türk Cumhuriyetleri; Kültür Diplomasisi ve Turizm” ana başlığı altında “Kültür Diplomasisi; Yeni Araçlar ve Modeller, Kültür Diplomasisi ve Turizm Perspektifleri, Turizmde İkili ve Çok Taraflı İşbirliği, Turizmde Devlet Dışı Aktörler; Proaktif Öneriler” gibi alt başlıklar tartışılacak. Forumun ikinci temel başlığı ise “Türk ve Ermeni Diasporaları; Kamu Diplomasisi: Fırsatlar ve Riskler” adını taşıyor. Bu bölümde “Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Türk-Ermeni ilişkilerine Tarihsel Bakış, Türk-Ermeni İlişkilerinde Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Türk-Ermeni Diasporaları Entelektüel Diyaloğu; Proaktif Perspektifler, Üçüncü Tarafların Türk-Ermeni Sorunu Karşısındaki Tutumları: Nedenler ve Sonuçlar” isimli alt başlıklar yer alıyor. Edirne’de düzenlenecek toplantılar sırasında Forum’un Akil Kişiler Kurulu’nun ikinci toplantısını yapması da planlanıyor. Forum’un Akil Kişiler Kurulu’nda şu isimler yer alıyor: Prof. Dr. Ahat Andican (İstanbul Üniversitesi Öğr. Üyesi, Türk Dünyasından Sorumlu Devlet Eski Bakanı), Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali (Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi), Prof. Dr. Hakkı Keskin (Almanya Türk Toplumu Onursal Başkanı, Almanya), Prof. Dr. Kadırali Konkobayev (Kırgız-Türk Manas Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kırgızistan), Prof. Dr. Onur Bilge Kula (Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayınlar Gn. Md.), Prof. Dr. Vamık Volkan (Virginia Üniversitesi Zihin ve İnsan İlişkileri Merkezi, ABD), Dr. Veyis Güngör (Avrupalı Türk Demokratlar Birliği Başkanı, Hollanda), Büyükelçi Halil Akıncı (Türk Konseyi Genel Sekreteri), Hakkı Atun (Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi, KKTC Eski Başbakanı), Anar Rızayev (Yazarlar Birliği Üyesi, Azerbaycan), Olcas Süleymenov (UNESCO Kazakistan Daimi Temsilcisi, Yazar, Kazakistan), Prof. Dr. Nadir Devlet (İstanbul Ticaret Üniversitesi). Geçen yıl forumda kararlaştırıldığı üzere bu yıl aynı zamanda Kızıl Elma Ödülleri’nin ilki de gerçekleştirilecek. Forum’un ikinci günü olan 29 Mayıs 2014 akşamı, on ayrı dalda düzenlenen ödüller, özel bir törenle sahiplerini bulacak. The 3rd World Turkish Forum is being held in Edirne The 3rd World Turkish Forum organized jointly by the Turkish Asian Center for Strategic Studies (TASAM) and the Edirne Governorship will be held in Edirne between 28-30 May in 2014. Supported by The Ministry of Foreign Affairs and Culture and Tourism Ministry, the forum aims to gather Turks living in various countries of the world, representatives of the Turkish world and Turkish oriented social movements and civil initiatives actively working in different countries all over the world to discuss social, cultural and economic issues. One of two themes of the 3rd World Turkish Forum, organized to improve the process of cooperation the Turkish World, is “Turkic Republics and Cultural Diplomacy and Tourism.” under which the following will be discussed: Cultural Diplomacy, New Instruments and Models, Cultural Diplomacy and Tourism Perspectives, Mutual and Multilateral Cooperation in Tourism, Non-State Actors in Tourism, and Proactive Suggestions. The second main theme of the forum is: “Turk and Armenian Diasporas; Public Diplomacy: Opportunities and Risks” In which the following will be discussed: A Historical Review of Turk-Armenian Relations from the Ottoman Empire to the Turkish Republic; The Present Situation in Turk-Armenian Relations; Problems and Suggested Solutions; An Intellectual Dialog between Turk and Armenian Diasporas; Proactive Perspectives; Third Parties’ Stance on the Turk-Armenian Problem: Reasons and Results. During the meetings in Edirne, the second meeting of the Wise Men Council is being planned to be held in the Forum. The members in the Wise Men Council are: Prof. Dr. Ahat Andican (İstanbul University Academician and Former Minister in Charge of Turk World), Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali (Marmara University Academician), Prof. Dr. Hakkı Keskin (Honorary President of Germany Turkish Society), Prof. Dr. Kadırali Konkobayev (Kyrgyz-Turk Manas University Academician, Kyrgyzstan), Prof. Dr. Onur Bilge Kula (Hacettepe University Academician, and General Director at Culture and Tourism Ministry Libraries and Publications), Prof. Dr. Vamık Volkan (Virginia University, Mind and Human Relations Center, USA), Dr. Veyis Güngör (Chairman of Association of European Turkish Democrats, Holland), Ambassador Halil Akıncı (Turkish Council General Secretary), Hakkı Atun (The Near East University Academician and KKTC or Turkish Republic of Northern Cyprus’s Former Prime minister), Anar Rızayev (a member of the Writers’ Association, Azerbaijan), Olcas Süleymanov (UNESCO Permanent Representative of Kazakhstan, Writer, Kazakhstan), Prof. Dr. Nadir Devlet (İstanbul Commerce University) As decided in last year’s forum, the first Red Apple Awards ceremony will be conducted this year. In a special ceremony on the evening of May 29 2014, the second day of the Forum, awards designated at 10 different branches will find their new owners. EXPO ICF AIRPORT ANTALYA İLE İŞBİRLİĞİ A COOPERATION WITH ICF AIRPORT ANTALYA EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Sekreteri Selami Gülay, Türkiye’nin yanı sıra Almanya, Rusya, Peru gibi ülkelerde havalimanlarını işleten ICF Airports firması yetkilileri ile toplantı düzenledi. ICF Airports Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Döngel ve Abdullah Keleş, Genel Müdür Dirk Schusdziara ve diğer yetkililerin katıldığı toplantıda, EXPO 2016 Antalya’nın tanıtımına yönelik yapılabilecek çalışmalar ele alındı. EXPO 2016 Antalya hakkında bilgi veren Genel Sekreter Selami Gülay, tanıtımın bu tür organizasyonlar için çok önemli olduğunu söyledi. h a b e r le r... A meeting to discuss projects oriented towards the introduction of EXPO 2016 Antalya was held with ICF Airports administrators. Selami Gülay, the Secretary General of EXPO 2016 Antalya Agency, held a meeting with ICF Airports representatives who operate airports in countries such as Germany, Russia and Peru, as well as Turkey. At the meeting - attended by Yaşar Döngel, Abdullah Keleş the Board Members of International Coach Federation (ICF) Airports, General Director Schusdziara and other authorities - works oriented to introducing EXPO 2016 Antalya were addressed. While informing the attendees about EXPO 2016 Antalya, General Secretary Selami Gülay stated that promotion was very important for this kind of organization. TURİZMCİLER EXPO İÇİN TOPLANDI EXPO tanıtımına VIP destek EXPO 2016 Antalya tanıtımları şehrin değişik noktalarında, yapılan düzenlemelerle devam ediyor. Belediyelerin başlattığı yeşil alan düzenlemelerinden sonra Antalya Havalimanı’nın işletmecisi ICF Airports Antalya firması, devlet protokolünün kullandığı VIP Giriş-Çıkış terminalinin önünde bulunan yeşil alanı EXPO 2016 Antalya logosu ile süsledi. Tur operatörleri, turizm acentaları ve otel yöneticilerinin katıldığı toplantıda, EXPO 2016 Antalya ile ilgili turizmcilerin görüşleri alındı. Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel başkanlığında düzenlenen toplantıya, EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Sekreteri Selami Gülay, TÜROFED Başkanı Osman Ayık, AKTOB, TÜRSAB yöneticileri, tur operatörleri ve turizm acenteleri katıldı. EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Sekreterliği’nde düzenlenen toplantıda, turizmciler EXPO 2016 Antalya ile ilgili görüş ve önerilerini sundu. Toplantıda konuşan Vali Yardımcısı Recep Yüksel, turizmcilerin görüş ve önerilerinin kendileri için önemli olduğunu söyledi. EXPO 2016 Antalya için 2 yıldan fazla bir zaman olduğunu ve bunun da yeterli olduğunu belirten Yüksel, “EXPO 2016 Antalya’ya kadar, EXPO sırasında neler yapılması gerektiği konusunda fikirlerinizi almak istiyoruz” dedi. Expo Arşivi TOURISM PROFESSIONALS MEET FOR EXPO The meeting was attended by tour operators, tourism agencies and hotel managers. Tourism professionals’ views about EXPO 2016 Antalya were addressed. At the meeting, headed by Antalya Vice Governor Recep Yüksel - Selami Gülay, the Secretary General of EXPO 2016 Antalya Agency, TÜROFED President (Turkish Hoteliers Federation) Osman Ayık, AKTOB (Mediterranean Tourist Hotel Owners and Operators Association) and TÜRSAB administrators, tour operators and tourism agencies were amongst those who made presentations. Tourism professionals presented their views and suggestions relating to EXPO 2016 Antalya at the meeting held in the EXPO 2016 Antalya Agency General Secretary’s hall. In his speech, Vice Governor Recep Yüksel articulated that tourism professionals’ views and suggestions were important. Stating that there was more than 2 years to go till EXPO 2016 Antalya, and that it was sufficient time, Mr. Yüksel continued his speech saying: “we would like to hear your opinions about what should be done until and during EXPO 2016 Antalya.” VIP Support for EXPO introduction EXPO 2016 Antalya introductions are on–going, with arrangements being made at different spots in the city. After the green area arrangement initiated by the Municipality, the ICF Airports Antalya firm (that operates Antalya Airport) decorated the green area in front of the VIP terminal with the EXPO 2016 Antalya Logo. EXPO 2016 ANTALYA TİŞÖRTLERİYLE KOŞTULAR EXPO 2016 Antalya’nın katkılarıyla düzenlenen Runtalya’ya vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi, koşulara çok sayıda genç katıldı. Minik Adımlar, Yüksek Topuklar ve Halk Koşusu’nun yapıldığı ikinci günde, alanı dolduran binlerce kişiye EXPO 2016 Antalya Gönüllüleri tarafından şapka ve tişört dağıtıldı. Oluşturulan standta Türkiye’de düzenlenecek ilk Expo hakkında bilgi verilirken, dağıtılan tişört ve şapkaları giyen vatandaşlar alanda renkli görüntüler oluşturdu. Yarışmacılar üç ayrı etapta dereceye girebilmek için kıyasıya yarıştı. RUN WITH EXPO 2016 ANTALYA T-SHIRTS The people of Antalya showed great interest in “Runtalya” which was held as an EXPO 2016 event, and many young people joined in the running. T-Shirts and hats were distributed by EXPO 2016 Antalya Volunteers to the thousands of people who swarmed into the square on the second day when the “Tiny Steps”, “High Heels” and “People’s Runs” were held. While giving information about the EXPO, which will be held for the first time, at the info desk countrymen wearing t-shirts and the hats, formed colorful images. Contestants competed hotly with each other to be placed in the rank. EXPO DelegatIon Is In Italy EXPO HEYETİ İTALYA’DA EXPO 2016 Antalya heyeti İtalya’ya düzenlenen ve üç gün süren gezide Avrupa’nın önde gelen 3 büyük fidan ve ağaç firmasını ziyaret etti. Seyahate, EXPO 2016 Genel Sekreteri Selami Gülay, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bahçe Bitkileri Araştırmaları Daire Başkanı Necdet Kaplan, EXPO 2016 Antalya Projesi Müşavir Firma yetkilileri ve akademisyenler ile bitkilendirme ihalesini alan firma yetkilileri katıldı. Gezide İtalya’nın Sicilya Adası ve Floransa bölgelerinde faaliyet gösteren Avrupa’nın en büyük üç firmasında bitki ve ağaç incelemesi yapıldı. Gezinin Sicilya bölümünde, heyeti ziyaret eden Türkiye Fahri Konsolosu Domenico Romeo’ya EXPO 2016 Antalya’nın sembol çiçeği Şakayık hediye edildi. EXPO 2016 Genel Sekreteri Selami Gülay, alanlarında yetkin ve uzman kişilerle katıldıkları inceleme ve araştırma gezisinin son derece verimli geçtiğini söyledi. Bitkilendirme ihalesinin yapıldığını ve çok yakın bir zamanda ağaçlandırmanın başlayacağını belirten Selami Gülay, şu andan itibaren en önemli konunun alana dikilecek ağaçların sağlıklı olması ve dikiminin sağlıklı yapılması olduğuna vurgu yaptı. EXPO 2016 Antalya alanının bitkilendirme ihalesini alan Mim Doğal Kaynaklar şirketi yetkilileri de alana dikilecek ağaçlarla ilgili inceleme ve araştırmalarının sürdüğünü, çok yakın bir zamanda alımlara ülke içinden ve ithalat yoluyla başlayacaklarını belirtti. An EXPO 2016 Antalya delegation paid a visit to the 3 leading sapling and tree companies in Europe during a 3-days trip to Italy. Selami Gülay, the Secretary General of EXPO 2016 Antalya Agency; Necdet Kaplan, Head of Department of Garden Plants Research at the Ministry of Food Agriculture and Livestock; EXPO 2016 Antalya Project Adviser Firm authorities and academics as well as authorities of firms who won the tender for planting were amongst those who participated in the Italy trip. Within the scope of this excursion, a plant and tree examination was conducted at Europe’s 3 biggest horticultural companies who are active in Sicily and Florence. On the Sicily leg of this trip, the peony, the flower symbol of EXPO 2016 Antalya, was presented to Domenico Romeo the Consular Agent to Turkey, who visited the Delegation. Selami Gülay, the Secretary General of EXPO 2016 Antalya Agency, remarked that this survey and investigative mission - also participated in by field experts - was extremely fruitful. After stating that the planting tender was announced and the planting process would be initiated very soon, Mr. Selami Gülay highlighted that the most important issue was the trees to be planted in the area and that the planting process should be carried out healthy. Authorities of the Mim Doğal Kaynaklar (Mim Natural Resources) Company, who won the tender, stated that the survey and the search for trees to be planted in the area was underway, and that they would start purchasing the trees both domestically and abroad. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 61 THY GÖKYÜZÜNDE TTNET KALİTESİ Türk Hava Yolları, Türkiye’nin lider internet şirketi TTNET ile kapsamlı bir işbirliğine imza attı. Bu anlaşma ile gerekli altyapıya sahip uçaklarda sunulan internet hizmeti TTNET WiFi Fly ile sağlanacak. Türk Hava Yolları Genel Müdürü Doç. Dr. Temel Kotil yaptığı açıklamada "Türk Hava Yolları, faaliyete geçirdiği yeniliklerle küresel havacılık platformundaki etkin pozisyonunu pekiştiriyor." diyerek Türk Hava Yolları'nın vizyonuna vurgu yaptı. TTNET QUALITY IN THE SKY h a b e r le r... Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Kurul Başkanı Dr. Tayfun Acarer, Türk Hava Yolları Genel Müdürü Doç. Dr. Temel Kotil, TTNET Genel Müdürü Abdullah Orkun Kaya. Information and Communication Technologies Authority Chairman of the Board Tayfun Acarer, Ph.D., Turkish Airlines’ President & CEO Temel Kotil, Ph. D., TTNET Chairman of the Board Abdullah Orkun Kaya. Turkish Airlines has signed a comprehensive collaboration with Turkey’s leading internet provider, TTNET. Under the agreement, internet service on aircraft equipped with the requisite infrastructure will be provided by TTNET WiFi Fly. In a statement he made regarding the agreement, Turkish Airlines’ President & CEO Temel Kotil, Ph.D., emphasized airline’s vision, saying, “Through the innovations it is introducing, Turkish Airlines is effectively positioning itself in the global aviation market." SANATA TAM DESTEK Mart ayında iki büyük etkinlik, İstanbul'da sanatseverler ile buluşuyor. Haklı bir üne sahip Blues Brothers filmlerinin unutulmaz şarkılarını West End versiyonu ile günümüze taşıyan Blues Brothers Approved ve 45 yıllık tarihi ile Rus Bale tarihinin en seçkin topluluğu olan Yacobson Balesi, Türk Hava Yolları'nın sponsorluğuyla Mart ayında TİM Show Center'da izleyicilerin karşısına çıkıyor. Abdullah Kiğılı (Kiğılı), E. Ali Bilaloğlu (Doğuş Otomotiv), Dr. Suphi Ayvaz (Ezcacıbaşı), Remzi Gür (Ramsey), Hüsnü Akhan (Doğuş Holding), Derya Kumru (Denizbank), Onur Soysal (Mates Grup), Ahmet Said Kavurmacı (Aydınlı Grup), Cem Hakko (Vakko), Hamdi Topçu (Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı), Dr. Erdal Karamercan (Eczacıbaşı), Mehmet Tütüncü (Yıldız Holding). Abdullah Kiğılı (Kiğılı), E. Ali Bilaloğlu (Doğuş Automotive), Dr. Suphi Ayvaz (Ezcacıbaşı), Remzi Gür (Ramsey), Hüsnü Akhan (Doğuş Holding), Derya Kumru (Denizbank), Onur Soysal (Mates Group), Ahmet Said Kavurmacı (Aydınlı Group), Cem Hakko (Vakko), Hamdi Topçu (Turkish Airlines’ Chairman of the Board and of the Executive Committee), Dr. Erdal Karamercan (Eczacıbaşı), Mehmet Tütüncü (Yıldız Holding) THY Arşivi ve Shutterstock İŞ DÜNYASINDAN ZİYARET İş dünyasının önemli isimleri, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Hamdi Topçu'nun davetiyle öğle yemeğinde buluştu. Türk Hava Yolları'nın bugünkü konumu ve gelecek planları hakkında bilgilerin verildiği yemeğin ardından, iş adamları uçuş simülatöründe kaptan koltuğuna oturarak keyifli zamanlar geçirdi. Ardından kabin eğitim merkezinde kabin içi eğitimlere yönelik bilgilendirme alarak tatbikatlara katıldılar. VISIT FROM THE BUSINESS WORLD Prominent figures from the business world came together recently at a luncheon hosted by Turkish Airlines’ Chairman of the Board and of the Executive Committee Hamdi Topçu. After the luncheon, at which guests were briefed about Turkish Airlines’ position today and future plans, the businessmen spent an enjoyable time sitting in the captain’s seat of a flight simulator. They were then briefed about inflight training at the inflight training center and took part in drills. FULL SUPPORT FOR ART Two major events are coming to Istanbul art lovers in March. Blue Brothers Approved, which brings the unforgettable songs of the justly famous Blues Brothers films to our day in a West End version, and the Yacobson Ballet, Russian ballet’s most elite troupe with its 45-yearhistory, are coming to audiences at the TIM Show Center in March with Turkish Airlines sponsorship. LOUNGE ISTANBUL MİSAFİRLERİNİ BEKLİYOR LOUNGE ISTANBUL AWAITS GUESTS Türk Hava Yolları’nın artan yolcu sayısına paralel olarak 3500 m2 alana oturan salona 2400 m2’lik ilave bir alan kazandırıldı. Yapımı 2,5 ay gibi kısa bir sürede tamamlanan ilave salonla birlikte Lounge İstanbul aynı anda 1030 kişiye hizmet verebiliyor. Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin en güzel detaylarıyla donatılan Turkish Airlines Lounge Istanbul'da özel dekorasyonu ile sokak görünümü kazandırılmış çay bahçesinde simit ve çay ikilisinin lezzetine varmak, minyatür bir İstanbul prototipi üzerinde araba yarışı yapmak, oyun konsollarında en yeni oyunları deneyimlemek, son teknoloji ürünü bir golf simülatörü ile golf heyecanı yaşamak mümkün. Bu eğlenceli aktivitelerin yanı sıra Türk ve dünya mutfağının nadide lezzetleri de Turkish Airlines Istanbul Lounge'da misafirlerin beğenisine sunuluyor. In parallel with its increasing passengers numbers, Turkish Airlines has added a new 2,400-square-meter area to its existing 3,500-square-meter lounge. With the addition of the new area, which was completed in the short space of two and a half months, Lounge Istanbul will be able to simultaneously serve 1,030 people. You can enjoy tea and a simit in the tea garden, which has been given a street view through special decor, take part in an automobile race on a miniature Istanbul prototype, try out new games on the game consoles, and experience golf excitement on a high-tech golf simulator — all at Turkish Airlines Lounge Istanbul, which has been furnished with the finest details of Seljuk and Ottoman architecture. In addition to all these enjoyable activities, the most outstanding dishes of Turkish and world cuisine are also on offer to guests at Turkish Airlines Lounge Istanbul. TURKISH AIRLINES LOUNGE HATAY AÇILDI Hatay'ın taş evlerinden ilhamla tesis edilen "Turkish Airlines Lounge Hatay", yurt içi ve aktarmalı olarak yurt dışına yolculuk yapmakta olan Business, Elite Plus, Elite, Classic Plus ve Star Alliance Gold Kart sahibi yolculara zengin ikram çeşitleri, konforlu dinlenme ortamı, ofis ve internet donanımıyla uçuş deneyimlerini daha da kolaylaştıracak her türlü rahatlığı sunuyor. TURKISH AIRLINES LOUNGE NOW OPEN IN HATAY Inspired by Hatay’s characteristic stone houses, Turkish Airlines Lounge Hatay offers Business, Elite Plus, Elite, Classic Plus and Star Alliance Gold Card holder passengers traveling either in Turkey or abroad with a layover in Hatay everything in the way of comfort to make their flying experience easier thanks to a rich array of refreshments and a restful environment as well as office and internet services. TÜRSAB DERGİ | NİSAN 2014 63
© Copyright 2024 Paperzz