Deniz odev - İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi

YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
İNŞAAT SEKTÖRÜNDE
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Bitirme Projesi
Deniz ÖZDEMİR
131101048
Bölüm: İş Sağlığı ve Güvenliği
Danışman
Yar. Doç. Dr. Asuman KARAMAN
Bitirme Tarihi (Şubat, 2014)
YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
İNŞAAT SEKTÖRÜNDE
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Bitirme Projesi
Deniz ÖZDEMİR
131101048
Bölüm: İş Sağlığı ve Güvenliği
Danışman
Yar. Doç. Dr. Asuman KARAMAN
Bitirme Tarihi (Şubat, 2014)
Özgünlük Bildirisi
1. Bu çalışmada, başka kaynaklardan yapılan tüm alıntıların, ilgili kaynaklar referans
gösterilerek açıkça belirtildiğini,
2. Alıntılar dışındaki bölümlerin, özellikle projenin ana konusunu oluşturan teorik
çalışmaların ve yazılım/donanımın benim tarafımdan yapıldığını
3. Araştırma ve/veya anket çalışmaları için “etik kurul onay” yazısı alındığını
bildiririm.
İstanbul, 25.02.2014
Deniz Özdemir
İNŞAAT SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE
GÜVENLİĞİ UYGULAMALARI
(ÖZET)
İnsanlığın ve teknolojinin hızlı geliştiği günümüzde maalesef buna paralel olarak iş sağlığı
ve güvenliği konusundaki bilinç yeterince gelişmemiştir. Yaşanan kazalar ve aksaklıklar
bu gerçeği önümüze sermektedir. Ancak bu konuda gün geçtikçe daha iyiye gidilmekte ve
olumsuzlukların oranı azalmaktadır.
Bu çalışmada geçmişten günümüze iş sağlığı ve güvenliğinin durumu, yasal düzenlemeler
ve günümüzdeki gelişmeler anlatılarak konuya dikkat çekilmesi amaçlanmıştır.
İÇİNDEKİLER
İNŞAAT SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ UYGULAMALARI ................ 1
BÖLÜM 1. GİRİŞ ................................................................................................................. 1
1.1
Çalışmanın Amacı ................................................................................................... 1
1.2
Çalışmanın Kapsamı ............................................................................................... 1
BÖLÜM 2. GENEL BİLGİLER........................................................................................ 2
2.1
İş Güvenliği Tanımlaması ve İş Güvenliğinin Önemi ............................................ 2
2.2
Yapı sektöründe İş Güvenliğinin Önemi ve Getirdiği Maliyetler ........................... 3
2.3 İş Sağlığı ve Güvenliğinin Dünyada ve Türkiye’deki Durumu ................................. 6
BÖLÜM 3. PROJENİN TANIMI VE PLANI .................................................................... 10
BÖLÜM 4. ANALİZ VE MODELLEME........................................................................... 11
4.1. İnşaat Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği................................................................ 11
4.1.1. Fiziksel faktörler .................................................................................................... 11
4.2.1. Kimyasal Faktörler ................................................................................................ 16
4.2.1. Biyolojik Faktörler................................................................................................. 17
4.2.1. Kişisel Faktörler..................................................................................................... 18
BÖLÜM 5. DEĞERLENDİRME ........................................................................................ 19
BÖLÜM 6. TARTIŞMA VE SONUÇ................................................................................. 21
KAYNAKLAR .................................................................................................................... 23
1
BÖLÜM 1. GİRİŞ
1.1 Çalışmanın Amacı
İş Güvenliği ve İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi başlığıyla sunulan bu çalışmada
kanayan bir yara olan iş güvenliği konusunun ciddiyeti ve ülkemizdeki durumu üzerinde
durularak, bu konunun iyileştirilmesi için gerekli, iş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemi
olan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’un tanıtılması ve yararlarının
anlaşılabilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca ülkemizde iş güvenliği sorununun çözümünde
herkesin üzerine düşen bir görevi olduğu, bu konunun tepeden inme değil herkesin ortak
katılımıyla çözülebileceği fikri verilmeye çalışılmıştır.
1.2 Çalışmanın Kapsamı
Hazırlanan çalışmanın ana metni altı ana başlık altında incelenecektir. Temel kavramlar ve
mevzuat hükümleri başlığında iş güvenliğiyle ilgili temel kavramlar açıklanmış,
Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği durumu ile mevzuat hükümlerine değinilmiştir. 6331
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği başlığı altında İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi ve
Risk Değerlendirmesi konuları ele alınmış ziyaret edilen şantiyelerle ilgili bilgiler
verilmiştir. Son bölümde sonuç ve öneriler başlığı altında iş kazalarında caydırıcılık
konusu anlatılarak yapılan incelemelerin ardından bir sonuç metni kaleme alınmış ve sonuç
metni önerilerle zenginleştirilmiştir.
BÖLÜM 2. GENEL BİLGİLER
Bu bölümde iş güvenliğinin tanımı, önemi, Türkiye’deki durumu ve getirdiği maliyetler ile
çalışmanın amacı ve kapsamı yer almaktadır.
1.2 İş Güvenliği Tanımlaması ve İş Güvenliğinin Önemi
İş kazalarını ve bunların neden oldukları kayıpları en aza indirmek amacıyla, bilimsel
araştırmalara dayalı güvenlik önlemlerinin saptanması ve uygulanması doğrultusundaki
çalışmalar kısaca “iş güvenliği” terimi içinde toplanmaktadır.[10] Dünyada ve ülkemizde
sanayileşme ve teknolojik gelişmelere paralel olarak özellikle işyerlerinde üretken faktör
olan çalışan kişilerin sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir takım sorunlar ortaya çıkmıştır.
Başlangıçta fazla önemsenmeyen bu sorunlar iş verimini ve işletmeyi tehlikeye sokmasıyla
önem kazanmış ve üzerinde düşünülmesi gerekliliği doğurmuştur. [4]
Bu aşamada yapılan çalışmalar sonucunda işyerlerinde çalışma düzenini ve koşullarını
kapsayan birtakım kurallar ve kanunlar yürürlüğe konmuştur. Ancak geçen zaman içinde
bu düzenlemelerin yetersiz olduğu görülmüş ve soruna daha değişik açılardan yaklaşılması
gerekliliği baş göstermiştir. Bunun üzerine yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonucunda
“İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” kavramı doğmuş, konuya bilimsel olarak yaklaşılmaya
başlanmıştır.
Genel anlamda iş güvenliği kavramı çalışanların, işletmenin ve üretimin her türlü tehlike
ve zararlardan korunmasını içermektedir. İnsan hayatının öncelik taşıması nedeniyle,
işletme ve üretim güvenliği konularının ikinci planda kaldığı ve uluslar arası alanda iş
güvenliği kavramıyla genel olarak çalışanların güvenliğinin ifade edildiği görülmektedir.
Bu yaklaşım esas alındığında, işyerinde çalışma koşullarından kaynaklanan, çalışanlara
yönelik tehlikelerin araştırılması ve önlenmesi amacıyla yapılan yöntemli çalışmaların
tümüne İŞ GÜVENLİĞİ denir.
İş güvenliği kavramında, tüm insanların (çalışanlar, geçici işçiler, taşeronlar, ziyaretçiler,
müşteriler ve işyerindeki herhangi bir kişinin) sağlığına ve güvenliğine etki eden faktör ve
koşulların yanı sıra, makine araç ve gereçlerin, işyerinin, çevrenin ve üretilen malın
güvenliği de önemli yer tutmaktadır. Bu kapsamdan, iş dünyasında çalışan çok sayıda
insan, büyük miktarlar tutan malzeme, makine, araç ve gereçler, çevre, ekoloji, iş dünyası
ile ilgisi olmayan milyonlarca insanın hayatı ve mutluluğu söz konusu olduğundan iş
güvenliği bu faktörlerin tümünü koruma amacı taşıdığından, iş güvenliği çok önemli bir
husustur. Bu nedenle denilebilir ki, sadece bir iş yerinde değil, bir ülkede İş güvenliği
varsa orada sağlık ve mutluluk vardır. İş güvenliği yoksa, can kaybı, sakatlık, hastalık, para
ve zaman kaybı vardır.[8] James Reason (1999)’ a göre “İş güvenliği varlığından çok
yokluğu ile tanımlanır ve ölçülür.”
2.1 .İnşaat Sektöründe İş Güvenliğinin Önemi ve
Getirdiği Maliyetler
Günümüzde sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkelerde sanayide çalışanların
sayısındaki hızlı artış beraberinde çalışanların bir takım sağlık ve iş güvenliği sorununu
getirmiştir. Sanayileşmiş ülkeler içinde bulunduğumuz yüzyılda işçi sağlığı ve iş güvenliği
konusunda ciddi çabalar harcamak zorunda kalmışlardır. Bu ülkelerin hemen hemen hepsi
iş kazalarını ve meslek hastalıklarını en düşük düzeyde tutmak için çabalamakta ve bu
konuda eğitim ve kontrole önem vermekte, ayrıca bu konuyla ilgili olarak işyerlerinde
gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak amacıyla işyerlerini yoğun denetim altında
tutmaktadırlar.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine uluslararası çalışmalar, 1919 yılında kısa adı ILO olan
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kurulması ile başlamıştır. Bugün, ILO, Birleşmiş
Milletler’e bağlı bir uzman kuruluş olarak tüm dünyadaki işçilerin çalışma koşullarını ve
yaşam düzeylerini geliştirmeyi amaçlayan çalışmalar yapmaktadır.[8]
İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun gittikçe önem kazanmasının genel sebeplerini üç
başlık altında toplayabiliriz. Bunlar; Teknik zorunluluklar, ekonomik zorunluluklar ve
sosyal zorunluluklardır. Konunun karşılaşılan maliyetler açısından önemini açıklayabilmek
için işçi sağlığı-meslek hastalıkları ve iş güvenliği-iş kazaları ilişkisini açıklığa
kavuşturmak gerekmektedir.
İşçi sağlığına gereken önem verilmediği zaman karşımıza meslek hastalıkları, iş
güvenliğine önem verilmediği zaman da iş kazaları çok boyutlu maliyetler olarak
çıkmaktadır. Yani, işçi sağlığına önem vermemenin maliyeti meslek hastalıkları, iş
güvenliğine önem vermemenin maliyeti de iş kazaları olarak belirmektedir. Tabi ki, iş
kazaları ve meslek hastalıklarının hem işçi ve işverene ve hem de daha makro düzeyde
ülke ekonomisine yüklediği bir takım maliyetler de vardır.
İşçi yönünden konunun önemi şu şekilde özetlenebilir;
a) İşçinin gelir düzeyinde azalma olur,
b) çalışma ve meslekte kazanma gücünde yine azalmalar meydana gelir,
c) ayrıca, işçi de psikolojik ve ruhsal bir takım sorunların ortaya çıkmasına neden olur.
İşveren yönünden de iş kazaları ve meslek hastalıklarının doğrudan ve dolaylı
maliyetlerinden söz edilebilir.
Doğrudan maliyetler, kaza sonucu doğan zararların ödenmesiyle ortaya çıkan
maliyetlerdir. Sigortalıya ödenen tazminatlar, mahkeme masrafları, sürekli iş göremezlik
ödenekleri gibi.
Dolaylı maliyetler ise, doğrudan maliyetlerden farklı olarak kapsam ve miktar bakımından
tam tespit edilemeyen ve sınırlandırılamayan maliyetlerdir. Kaza nedeniyle ortaya çıkan
hasarın maliyeti, kaza nedeniyle yapılması gereken harcamaların maliyeti, üretim ve
verimlilikte ortaya çıkan azalmalar ve ürün teslimindeki gecikmelerden dolayı pazar
kaybından doğan maliyetler işveren açısından karşılaşılan dolaylı maliyetlerdendir.
İş kazası ve meslek hastalıkları ülke ekonomisi açısından da son derece önemlidir. İş
kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle ülke ekonomisi de birçok kayıplara uğramaktadır.
Bir kere yetişmiş insan gücü kaybı ve bunların iş göremez duruma gelmeleri ülke
ekonomisini zarara uğratmaktadır. Sosyal ve kültürel bir varlık olan insan gücünün kaybı
toplumun bir kaybıdır. Bu kaybın ölçülmesi son derece güçtür. Tek bir işçi ve işletme
açısından düşünüldüğünde kazaların ve hastalıkların maliyeti rakam olarak belki çok
büyük görülmeyebilir. Ancak ülke ekonomisi açısından durum hiç de öyle değildir. Kazaya
ya da hastalığa maruz kalan işçi üretimden düştüğü gibi ülke ekonomisine de tüketici
olarak bir yük olacaktır. Bu nedenle, "çalışanları korumak ve kazaları önlemek, kaza
sonucu ortaya çıkan zararları tazmin etmekten daha kolay ve ucuzdur".[3]
2.3. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Dünyada ve Türkiye’deki
Durumu
ILO verilerine göre;
Dünyada Durum:

Yılda ortalama

İş kazası sayısı : 250 milyon

Ölüm : 1.2 milyon

Meslek hastalığı : 160 milyon

Yıllık milli gelirde ortalama %4’lük kayıp...

Sigorta kapsamlarında ciddi daralmalar, fiyat artışı.
AB’de Durum:

İş kazaları ve meslek hastalıklarının maliyeti 20-30 milyar EURO / yıl.

Her yıl 180 milyon AB işçisinin 10 milyonu iş kazasından veya meslek
hastalığından etkilenmekte ve yılda 8000 işçi ölmektedir.
Türkiye’de Durum:

İş kazası sayısında Avrupa’da birinci sırada

Dünyada ilk on ülke arasında

Son beş yılda

İş kazası sayısı : 434.975

Ölüm : 6.800 kişi

Yaralanma : 18.071 kişi (iş görememe durumu)

Meslek hastalığı : 5.595 kişi
ILO ‘nun istatistiklerine göre iş kazası ve ölüm riski oranında Türkiye başı çekerken, en
fazla iş kazasının yaşandığı sektör de inşaat sektörüdür. Bu istatistikler
Çizelge 1.1,
Çizelge 1.2 ve Çizelge 1.3’de gösterilmiştir.
Çizelge 1.1 ILO ülkelere göre iş kazası ve kaza oranı istatistiği
ÜLKELER
İŞ KAZASI
KAZA ORANI
İngiltere
159.631
0.728
Tunus
18.690
0.935
Hollanda
64.657
1.073
Yunanistan
22.608
1.074
Brezilya
388.304
1.124
Zimbabwe
19.447
1.531
Macaristan
33.494
1.748
Danimarka
49.730
2.059
TÜRKİYE
87.960
2.093
Çizelge 1.2 ILO ülkelere göre iş kazası ve ölüm riski istatistiği
ÜLKELER
İŞ KAZASI
ÖLÜM RİSKİ
İngiltere
211
9
Avusturalya
417
12
2.800
23
83
40
Japonya
2.414
46
Fransa
1.082
55
Almanya
2.840
87
Brezilya
3.129
90
798
283
ABD
Yunanistan
TÜRKİYE
Çizelge 1.3 ILO ülkeler ve sektörlere göre iş kazası dağılım oranları
ÜLKELER
MADEN
METAL
İNŞAAT
Meksika
0.470
0.080
0.330
Peru
0.710
0.290
0.230
G. Kore
4.100
0.180
0.470
Almanya
0.430
0.120
0.290
İsveç
0.200
0.030
0.060
Fransa
0.097
0.068
0.094
İSVİÇRE
0.084
0.055
0.174
TÜRKİYE
0.202
0.158
0.617
Ülkemizde her yıl meydana gelen iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu ölen ve sakat
kalanların sayılarının diğer ülkelere oranla çok oluşu iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına ve
bu mevzuatla öngörülen önlemlere uyulmadığını göstermektedir.
Gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere nazaran kaza sonucu ölen veya sakat kalanların
sayılarını yıllar itibariyle düşürmekte başarılı olmalarının nedenlerinden biri de meydana
gelen iş kazaları istatistiklerinin tutulması, iş kazaları analizlerinin kapsamlı ve düzenli bir
biçimde yapılıp tekrarının önlenmesi çalışmalarının yapılmasıdır. Gelişmiş ülkelere göre
iş kazası ve iş kazası ve sakat sayısının çok olduğu, ortalama çalışma saatlerinin her iki
saatinde bir işçinin geçirdiği kaza sonucu hayatını yitirdiği ülkemizde ise iş kazaları
istatistiklerine göre ülkemiz iş yerlerinde gereken önemin verilmediği görülmektedir.
Bunun temel nedenlerinden en önemlisi işyerlerinde “TS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği
Yönetim Sistemi’nin kurulmaması, bu sistemin yürütülmesinden sorumlu olacak 4857
sayıl İş Kanunu’nun 82. Maddesi uyarınca uzaman bir kişinin bulunmaması ve bu kişinin
de işveren tarafından atanmamasıdır. Oysa, bu tür uzman kişileri bulunduran ve
güvenliğini önemseyen iş yerlerinin, diğer işyerlerinin aksine iş kazaları ile mücadelede
başarılı oldukları görülmektedir.[16, s 1] Bu yönetim sistemi 3. Bölümde ayrıntılı olarak
anlatılacaktır.
BÖLÜM 3. PROJENİN TANIMI VE PLANI
Bu ödev, inşaat sektörünün toplu konut işlerini anahtar teslimine kadar yapan bir
kurumdaki çalışma koşullarının işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından değerlendirilmesi
amacıyla hazırlanmıştır
Çalışma, 30.06.2012 tarihli Resmi Gazete yayınlanan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu kapsamındaki maddelerin işletmede ne gibi olumlu ya da olumsuz yansımasını
açıklamaktır.
Proje bireysel olarak ele alınmış; denetim ve gözetimler neticesinde etik kurallar
çerçevesinde firma adı ve namı gizlilik ilkeleri doğrultusunda sunumu dahil olmuştur.
Literatür araştırılması, işyeri ortam gözetimi, yapılan çalışmaların takibi gibi faktörler
düzenli olarak yapılması projenin gerçekliliğini yansıtmaktadır.
BÖLÜM 4. ANALİZ VE MODELLEME
4.1. İnşaat Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği
İnşaat sektörü çok geniş, dağınık ve birbirinden farklı çalışma alanlarına sahiptir.
Çoğunlukla açık havada çalışılması sebebiyle birçok risk taşımaktadır. Çalışma sahası
genellikle dışarıdan gelebilecek her türlü etkiye ve tehlikeye açık ve hava şartlarından
fazlasıyla etkilenmektedir.
Çalışma ortamındaki iş kazası ve meslek hastalığına yol açabilecek faktörler şu şekilde
gruplandırılabilir:
4.1.1. Fiziksel faktörler
Fiziksel faktörler çalışan için ek bir yük oluşturur. İş performansının azalmaması, sağlığın
zarar görmemesi açısından bu faktörlerin bilinmesi, bu faktörlerin normal veya aşırı
düzeyde olmalarında organizmanın vereceği fizyolojik cevapların tanınması gerekir.
4.1.1.1. Gürültü
Gürültü genel olarak istenmeyen ve rahatsız eden ses olarak tanımlanır. Sağlıklı bir insan
kulağı 0dB – 140dB arasında bulunan ses şiddetine karşı duyarlıdır. Ayrıca 3000-4000Hz
frekans ve 60-90dB ses basıncı aralığı insan kulağının en duyarlı olduğu aralıktır.
Ofislerdeki gürültü duyma kaybına sebebiyet verecek kadar fazla değildir. Gürültü insan
üzerinde fizyolojik ve psikolojik olmak üzere iki türlü etkide bulunur.
Gürültünün Fizyolojik Etkileri: Ofislerdeki gürültü insan sağlığına fizyolojik olarak
veya duyma kaybına sebebiyet verebilecek büyüklükte ve şiddette değildir. Tablo 4.1’de
gürültünün fizyolojik etkileri belirtilmiştir.
Tablo 4.1 Gürültünün Fizyolojik Etkileri (Ulucan F. ve Zeyrek S., 2012)
Gürültü Düzeyi (db)
Yer ve Konum
0
İşitme eşiği
20
Sessiz bir orman
30
Fısıltı ile konuşma
40
Sessiz bir oda
50-55
Şehirde bir büro
60
Karşılıklı konuşma
70
Dikey matkap
80
Yüksek sesle konuşma
90
Kuvvetlice bağırma
100
Dokuma salonları
110
Havalı çekiç, ağaç işleri
120
Bilyeli değirmen
130
Uçakların yanı
140
Ağrı eşiği
Ofis ortamındaki gürültü düzeyi ortalama 50-55dB aralığındadır. Ancak ofisin
büyüklüğüne göre bu aralık değişmektedir. Tablo 4.2.’de ofislerin kullanım alanına göre
gürültü seviyeleri belirtilmiştir.
Tablo 4.2. Ofislerde Gürültü Seviyeleri (Ulucan F. ve Zeyrek S., 2012)
Gürültünün Psikolojik Etkileri: Gürültü ofis ortamının büyüklüğüne göre çalışanlar
üzerinde psikolojik olarak farklı düzeylerde etki gösterebilir. Ancak çalışanlar çoğunlukla
konsantrasyon eksikliği, dikkat kapasitesinde zayıflama, yorgunluk, uyku bozuklukları ve
geç uyuma, sinirli olma, karşılıklı anlaşma bozuklukları ve algıda azalma gibi şikayetlerle
karşılaşırlar. Tablo 4.3’te gürültünün psikolojik etki düzeyleri belirtilmiştir.
Tablo 4.3. Gürültünün Psikolojik Etki Düzeyleri (Ulucan F. ve Zeyrek S., 2012)
Gürültü Türü
dB
Psikolojik Etki
Uyku gürültüsü
30
Psikolojik
belirtiler
(I.basamak)
İnsan sesi
60
Psikolojik
belirtiler
(I.basamak)
70
Telefon zili
Psikolojik
belirtiler
(II.basamak)
Çalar saat
80
Psikolojik
belirtiler
(II.basamak)
Tehlikeli bölge
85
Psikolojik
belirtiler
(II.basamak)
Çalışanların sağlıkları gürültülü ortamda çalışanlar içinde yönetmeliklerce güvence altına
alınmıştır.

Gürültüye bağlı olan herhangi bir işitme kaybında erken tanı konulması ve
çalışanların işitme kabiliyetinin korunması amacıyla;
o İşveren;

Kanunun 15 inci maddesine göre gereken durumlarda,

İşyerinde gerçekleştirilen risk değerlendirmesi sonuçlarına göre
gerekli görüldüğü hallerde,

İşyeri hekimince belirlenecek düzenli aralıklarla, çalışanların sağlık
gözetimine tabi tutulmalarını sağlar.
o 5 inci maddede belirtilen en yüksek maruziyet eylem değerlerini aşan
gürültüye maruz kalan çalışanlar için, işitme testleri işverence yaptırılır.
o Risk değerlendirmesi ve ölçüm sonuçlarının bir sağlık riski olduğunu
gösterdiği yerlerde, 5 inci maddede belirtilen en düşük maruziyet eylem
değerlerini aşan gürültüye maruz kalan çalışanlar için de işitme testleri
yaptırılabilir.

İşitme ile ilgili sağlık gözetimi sonucunda, çalışanda tespit edilen işitme kaybının
işe bağlı gürültü nedeniyle oluştuğunun tespiti halinde;
o Çalışan, işyeri hekimi tarafından, kendisi ile ilgili sonuçlar hakkında
bilgilendirilir.
o İşveren;

İşyerinde yapılan risk değerlendirmesini gözden geçirir.

Riskleri önlemek veya azaltmak için alınan önlemleri gözden
geçirir.

Riskleri önlemek veya azaltmak için çalışanın gürültüye maruz
kalmayacağı başka bir işte görevlendirilmesi gibi gerekli görülen
tedbirleri uygular.

Benzer biçimde gürültüye maruz kalan diğer çalışanların, sağlık
durumunun gözden geçirilmesini ve düzenli bir sağlık gözetimine
tabi tutulmalarını sağlar. [10]
4.1.1.2. Sıcaklık, Nem ve Hava Akımı (Termal konfor)
Çalışılan yerlerde iç hava kalitesinin insanların sağlığı ve verimi ile doğrudan ilişkisi
nedeniyle günümüzde önemi artmaktadır. Bu bakımdan çalışanların günün en az sekiz
saatini geçirdiği ofislerdeki termal konforun sağlanması son derece önemlidir. İç ortam
sıcaklığı, ısıl konfor şartlarından en önemli parametredir. İç ortam sıcaklığı kış ve yaz
durumuna göre insanların kendilerini rahat hissedecekleri bir düzeyde olmalıdır. Yaz
şartlarında iç hava sıcaklığı daha çok dış sıcaklığa göre seçilmesine rağmen, kış aylarında
iç ortam tasarım sıcaklığı ortamın kullanım amacı ve tipine göre belirlenmektedir. Birçok
insanın rahat olarak çalıştıkları ortam sıcaklığı 20-26 ⁰C’dir.
İç ortamdaki nem miktarı ısıl konforu belirleyen diğer faktördür. Normalin üzerindeki
nemli ve sıcak hava, sıkıntı veren havadır. Düşük nemde ise burun, göz ve ağızda kuruluk
olur ve vücut hızla su kaybettiğinden, sık sık su içme ihtiyacı hissedilir. İç ortam bağıl nem
değerinin %30- 70 aralığında olması önerilmektedir. Esasen iç ortamın sıcaklık ve bağıl
nem değerleri birlikte düşünülmesi gerekir. Bundan dolayı, sıcaklık ve bağıl neme göre
konfor bölgeleri, yaz ve kış durumu için belirlenir.
Verimli ve sağlıklı bir işyeri ortamında ideal hava akımı 150 mm/sn civarında olmalıdır.
Bu akım 510 mm/sn düzeyine çıktığında ortam “esintili”, 100 mm/sn düzeyine düştüğünde
ise ortam “havasız” olarak nitelendirilir.[6]
İşveren, çalışan personellerini sağlık açısından sürekliliğinden aksamaması için gerekli
önlemleri almalıdır.
4.1.1.3. Aydınlatma
İşyerlerinde güvenli bir çalışma ortamı sağlanmasında, görsel işlerin kolaylıkla
yapılmasında ve uygun bir görüş alanı oluşturulmasında en önemli faktörlerden biri
aydınlatmadır. Güvenli çalışma ortamının sağlanması en önemli önceliklerden biridir ve iş
güvenliği koşullarının iyileştirilmesi işyerindeki tehlikelerin görünür kılınması ile
sağlanacaktır. Aydınlatmanın görsel etkisinin yanında çalışanın kendini iyi hissetmesi,
moralinin yüksek olması ve yorgunluk hissetmemesi gibi biyolojik ve psikolojik etkileri de
bulunmaktadır.[3]
İşyerlerinde sağlanan aydınlatmada ışığın gözü rahatsız etmeyen bir konfora sahip olması
ve dengeli bir dağılımı gereklidir. Çalışılan plan veya projenin yanına masa lambası
konulması gibi doğru noktalara ışık odaklaması uygulanmalıdır. Düşük kontrastlı ışık
kullanarak çalışanların performansını düşürmemek gerekmektedir. Işığın yansımaları
doğru kullanılmalı tavandan, duvardan, yerden veya masalardan ne kadar ışık yansıtılacağı
iyi hesaplanmalıdır. İşyerlerinde aydınlatma için kullanılan ışık göz kamaştırmamalı, doğru
renk ve ton seçilmeli, floresanda olduğu gibi kırpma olmamalıdır. Toplam aydınlatma
hesabı yapılırken gün ışığı da dikkate alınmalıdır.
Dolaylı aydınlatma ışık akısının en az %90’nını tavana veya duvarlara dağıtan ve bu
yüzeylerden geri yansıyan ışık ile aydınlatmadır. Enerji verimliliği açısından duvarların ve
tavanın açık renklere boyanmış olması gerekmektedir. Dolaylı aydınlatmada dağınık ışık
oluşmakta ve gölgeler oluşmamaktadır. Genelde yüksek aydınlatma şiddeti yaratarak
kamaşma riskini en aza indirir ancak ofislerdeki parlak duvar ve tavanlar ekranlar
yüzeyinde yansımaya neden olarak “rölatif” kamaşma oluşturabilir.
İşyerlerinin gün ışığıyla yeter derecede aydınlatılmış olması esastır.
Şu kadar ki, işin konusu veya işyerinin inşa tarzı nedeniyle gün ışığından faydalanılamayan
hallerde yahut gece çalışmalarında, suni ışıkla yeterli aydınlatma sağlanacaktır.
Gerek tabii ve gerek suni ışıklar, işçilere yeter derecede ve eşit olarak dağılmayı
sağlayacak şekilde düzenlenecektir. [11]
4.2.1. Kimyasal Faktörler
Günümüzde kimyasallar herkesin yaşamının bir parçasıdır. Tehlikeli kimyasallar; sağlığa,
güvenliğe ve çevreye akut veya kronik zarar veya hasar verebilen kimyasallardır. Dünyada
bilinen 5 ila 7 milyon farklı türde kimyasal bulunmaktadır. Her yıl Dünyada, tarımda
kullanılan kimyasal maddeler, gıda katkı maddeleri, ilaçlar, enerji üretiminde kullanılan
yakıtlar, kimyasal tüketim maddeleri, vb. dahil en az 400 milyon ton kimyasal madde
üretilmektedir.
Bu kimyasal maddelerden 5000 – 10.000. ticari kimyasal madde türü tehlikeli, 150 – 200
çeşidi de kanserojen olduğu bilinmektedir.
Her yıl 1200 yeni kimyasal madde üretilmekte ve bunlar bir şekilde piyasaya arz
edilmektedir.
Burada insanı dehşete düşüren gerçek şudur ki, kullanılan ve geliştirilmekte olan kimyasal
maddelerin çoğunun, bunları üreten ya da işyerinde kullanan işçilerin sağlığını nasıl
etkileyeceği konusunda ya çok az şey bilmektedir ya da hiçbir şey bilmemektedir.
Gelişmekte olan bazı ülkelerdeki işçiler, çoğu zaman, zararlı etkileri nedeniyle gelişmiş
ülkelerde yasaklanmış olan toksik kimyasal maddelerle çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Bu işlerde çalışan işçiler, çok az korunma önlemi alarak ya da hiç korunmadan insan
sağlığına zararlı olduğu bilinen kimyasal maddelerle çalışmak durumundadır.
Benzer şekilde, gelişmekte olan ülkelerde tarım işçileri, herbisit ve pestisit püskürtme işini
çoğu zaman hiçbir koruma önlemi olmaksızın yapmaktadır. Gelişmiş ülkelerin çoğunda
aynı kimyasal maddeleri kullanan işçiler ise, kimyasal maddelerin bulaşmasına karşı
koruyucu giysileri ile nerdeyse uzay adamına benzemekte ve yıkanma olanaklarından ve
düzenli sağlık kontrollerinden yararlanmaktadır.
Kimyasal maddeler madencilik, kaynakçılık, makine ve fabrika işinden büro işine kadar
her tür endüstride kullanılmakta olduğundan, günümüzde hemen, hemen bütün işçiler
kimyasal tehlikeye şu ya da bu şekilde maruz kalmaktadır.
Aslında kimyasal tehlikeler, günümüzde işçilerin sağlığı için en ciddi risktir.
Kimyasal maddelere karşı kendimizi korumak için yapacağımız ilk iş, çalıştığınız
maddelerle ilgili mümkün olduğunca fazla bilgi edinmek ve bu maddelerin ne kadar
güvenli olduğunu düşünürseniz düşünün, ya da bu maddelerin ne kadar güvenli olduğu
söylenirse söylensin, bunlara maruz kalmayı önlemektir.
4.2.1. Biyolojik Faktörler
Enfeksiyöz mikroorganizmalar, biyolojik kaynaklı toksik etkenler ve hayvan saldırılarıdır.
Örneğin kazı çalışanlarında histoplazmozis görülebilir. Kapalı ortamda yapılan çalışmalarda,
grip, tüberküloz bulaşması olabilir. Sıtma, sarıhumma, Lyme hastalığı, sektörün bilinen diğer
enfeksiyöz sorunlarıdır. Sarmaşık, meşe, sumak, ısırgan gibi bitkilerden kaynaklanan toksinler,
ciltte tahrişe neden olabilir. Bazı ağaç tozları kanserojen, bazıları alerjendir. Arı, eşek arısı,
yılan, karınca gibi bazı hayvan sokmaları görülebilir.
4.2.1. Kişisel Faktörler
İnşaat sektöründe iş kazalarının çok olmasının en önemli sebebi inşaat sektörünün kendine
özgü çalışma koşulları olması ile ilgilidir. İnşaat sektörünün çalışma alanı bakımından
diğer sektörlerden farklı olmasının başlıca nedeni her projenin birbirinden farklı olması,
inşaat sahasının geniş, dağınık ve çalışma koşullarının çeşitliliği ile her türlü riskle karşı
karşıya kalınmasıdır. İnşaat alanı tehlikeli bir ortamdır, bu ortamda çalışabilmek için
tecrübeli ve fiziksel zorluklara dayanıklı olmak gerekmektedir. Bunların yanı sıra bir inşaat
projesinde çok sayıda işçi çalışmaktadır, işçiler genelde geçicidir, çalışanlar sık değişir, bu
yüzden işçi sirkülasyonu fazladır bu da işçi eğitimini güçlendirmektedir, sürekli eğitimi
önlemektedir. Çoğunlukla işçilerin günlük çalışma süreleri uzun ya da çalışma saatleri
düzensizdir. Teknik personel iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli bilgi birikimine
sahip değildir. Yapı işleri ile ilgili düzenlemelerde iş sağlığı ve güvenliği konularına yer
verilse de uygulamada aksaklıklar bulunmaktadır.
BÖLÜM 5. DEĞERLENDİRME
İş güvenliğini sağlamak hem insani bir görev, hem de yasal bir zorunluluktur. İş
güvenliğini sağlamak adına iş kazalarını önlemek için alınan tedbirler, kaza meydana
geldikten sonra oluşan maddi kayıpları ödemekten daha masrafsız ve kolaydır. Günümüzde
önemli boyutlara ulaşan, telafisi olmayan sonuçlar doğurabilen iş kazalarının en aza
indirgenmesi, güvenli çalışma koşullarını sağlayarak, işverenin ve çalışanların karşılıklı
duyarlı ve bilinçli davranmaları ile mümkündür. Neticede işletmelerin iş kazalarından
ötürü meydana gelen maddi kayıplarını azaltmak, üretimin kesintiye uğramasını önlemek
iş gücü verimini artırır, buna bağlı olarak ülke kalkınmasına da fayda sağlamış olur. İş
kazalarının İş kazalarının oluşumunu engellemek ya da en aza indirmek için alınması
gereken tedbirleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;

SGK’nun 2009 yılı başı itibariyle iş kazası istatistiklerine göre, % 18 oranında
düşen cisimlerin işçilerin başına çarpması sonucu ölümler ve ağır yaralanmalar
meydana gelmektedir. Bu tür kazalara karşı inşaat alanı içinde sürekli olarak baş
koruyucu baret, başlık veya kask kullanılmalıdır.

İnşaat işçileri çoğunlukla zamk, yapıştırıcı, tutkal,asfalt, katran, solvan gibi
kimyasallar, silika ve asbest içeren tozlar ve kumların içinde çalışmaktadırlar (4).
Bu tehlikelere karşı işçiler solunum koruyucu olarak maske veya respiratör
(solunum cihazları) kullanmalıdırlar.

İnşaat alanındaki vinç, greyder, kepçe, yıkım ve beton dökme makineleri
yarattıkları gürültü yüzünden gerek bu makineleri kullanan işçiler, gerekse
çevredeki işçiler için önemli derecede işitme sorunlarına neden olmaktadır. Bu
tehlikeden korunmak için işçiler kulak koruyucu olarak kulaklık veya kulak tıkacı
kullanmalıdırlar

İnşaat işlerinin her türlü iklim koşulunda gerçekleştirilme zorunluluğu olduğundan,
işçiler sıcak, soğuk, kuru, nemli ortamlara karşı uygun koruyucu kıyafetler
kullanmalıdırlar.

İnşaat alanındaki kaynak işleri sırasında işçilerin zararlı ışınlardan ve olası metal
parçalarının sıçramasından korunmak için göz koruyucu maske, gözlük, kalkan
kullanmaları gerekmektedir.

İnşaat alanında çalışan işçilerin, iş kazası istatistiklerine göre % 12 oranında
meydana gelen yüksekten düşme tehlikesine karşı emniyet kemeri takması
gerekmektedir.

Yapı alanı içindeki tehlikeli kısımlar açıkça sınırlandırılmalı, buralara görünür
şekilde yazılmış uyarma levhaları koyulmalı ve geceleri kırmızı ışıklarla
aydınlatılmalıdır.

Yapının devamı süresince sivri uçları veya keskin kenarları bulunan malzeme ve
artıklar, gelişi güzel atılmamalı ve ortalıkta bulundurulmamalıdır.

İnşaat alanında kazaya sebep olacak veya çalışanları tehlikeli durumlara düşürecek
şekilde malzeme istif edilmemeli ve araçlar gelişi güzel yerlere bırakılmamalıdır.

Tavan veya döşemelerdeki boşluk ve deliklere korkuluk yapılmalı veya bu
deliklerin üstleri geçici bir süre için uygun şekilde kapatılmalıdır. Tüm bu
önlemlerin yanı sıra, inşaat işçileri de, hem kendi güvenlikleri hem de diğer
işçilerin güvenliğini korumak açısından aşırı derecede dikkatli olmak, işverenin
talimatlarına uymak, tehlikeli durumları yetkililere bildirmek zorundadırlar. Ancak
bunların sağlanabilmesi için, işe alınacak işçilerin hem fiziksel hem de zihinsel
açıdan işe uygun seviyede olmalarına dikkat edilmelidir. Ayrıca işin faaliyet
süresince çalışanlar sürekli olarak denetim altında tutulmalıdır ve güvenlik bilinci
oluşturulmalıdır
BÖLÜM 6. TARTIŞMA VE SONUÇ
Günümüzde bazı kuruluşların iş güvenliğine yatırım yapmamasının yanı sıra, para
harcamamak için daha da sağlıksız ortamlarda çalışmayı göze aldıkları bilinen bir
gerçektir.
ILO kaynaklarına göre her yıl 1.2 milyon kadın ve erkek iş kazaları ve meslek hastalıkları
dolayısıyla hayatını kaybetmektedir. Yine aynı kaynaklara göre; her yıl 250 milyon insan
iş kazaları 160 milyon insan ise meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlara maruz
kalmaktadır. Son yapılan araştırmalara göre ülkemizde ise her gün ortalama üç çalışanın iş
kazalarında hayatını kaybettiği ifade edilmekte. Sosyal Sigortalar Kurumu istatistiklerine
göre 2003 yılında 72.963 iş kazası, 440 meslek hastalığı vakası meydana gelmiş, bunların
811’i ölümle sonuçlanmıştır.
Yapılan araştırmalarda; iş kazalarının yüzde 50’sinin “kolaylıkla” önlenebilecek kazalar
olduğu, yüzde 48’inin de sistemli bir çalışma ile önlenebileceği ortaya çıkmaktadır. [İMO
İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu]
Burada üzerinde önemle durulması gereken nokta güvenli ve risksiz bir ortamda çalışma
çabasının yaşamın her alanında var olduğunun bilincine varmaktır. Yani güvenlik, evde,
okulda, işyerinde, seyahat sırasında, yürürken her an varlığını hissettirmesi gereken bir
ihtiyaçtır.
Öncelikle her konuda olduğu gibi bu kültür de eğitim ile insanlara aşılanmalı. Sadece iş
hayatında değil normal yaşantımızda da kazanın ya da hastalığın önlem alınmadığı
takdirde, her an karşımıza çıkabileceği unutulmamalıdır.
İş kazaları ile meslek hastalıkları nedeniyle oluşabilecek zararı azaltabilmek için konuyla
ilgili eğitimlere önem verilmeli, verilen eğitimin etkinliği mutlaka değerlendirilmeli ve
çalışanlar tarafından benimsenmelidir. İşletmelerin iş sağlığı ve güvenliği için bütçelerinde
bu konulara ayıracakları fon bulunmalı, yönetimin iş sağlığı ve güvenliği konularının
önemi açısından bilinçli olması ve bu konularda kararlı ve etkili kurallarının
uygulanmasının sağlanması gerekmektedir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yasal ve kurumsal tedbirlerin artırılması için meslek
odaları ve sivil toplum örgütleriyle beraber çalışılmalı, toplumun her kesiminin mutabakatı
sağlanarak adımlar atılmalıdır. Tepeden inme değil herkesin fikrini belirtebildiği, iş sağlığı
ve güvenliği konusunu ileriye götürebilecek adımların atılabileceği sağlam bir zemin
oluşturulmalıdır.
Çalışmanın bütününde incelenen İş sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi ve Risk
Değerlendirmesi konularında yapılan inceleme ışığında, iş sağlığı ve güvenliği açısından
hem iş kazaları ve meslek hastalıkları neticesinde karşılaşılan olumsuz durumların
giderilmesi hem de gelişmiş ülkeler konumuna ulaşmak için iş güvenliği standartlarının
sağlayacağı çok önemli faydalar olduğu bir gerçektir.
Son bölümde anlatılan caydırıcılık konusuna gereken önem verilmelidir. Bir kaza sonucu
sorumlulara uygulanan yaptırımlar her kesime örnek olmalıdır. Mevcut yasalardaki ucu
açık ifadelerle bu konunun gereken önemi kazanamayacağı açıktır. Bu konuda sadece iş
güvenliğini ilgilendiren kuralların konması için bir komisyon oluşturulmalı ve
sorumluların hak ettiği cezaları çekmesi için net kurallar konmalıdır. Bu da ancak yasa
koyucu tarafından yapılabilir.
Sosyal politika açısından büyük bir öneme sahip olan Risk Değerlendirmesi ve İş sağlığı
ve Güvenliği Yönetim Sistemi işletmeler için maliyet artışı gibi gözükse de insana yapılan
yatırım her zaman için geri dönüşümü olan bir yatırımdır. Meydana gelen iş kazalarının
maliyeti çok yüksek rakamları belirtse bile bundan daha da önemli bir maliyet bir insanın
sağlıklı olarak gittiği işinden ailesine ve sevdiklerine sakat dönmesi veya hayatını
kaybetmesidir. Bunun değeri de kanımca iktisadi açıdan ifade edilemez.
KAYNAKLAR
[1] 4857 sayılı İş Kanunu. (2003) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.
[2] Kurt, V. (2010) İnşaat Sektöründe Çalışan Sağlığı ve Güvenliği Ders Notları, YTÜ
Yapı İşletmesi Anabilim Dalı.
[3] Naycı, H. (2010) “Bir toplu Konut Projesinde Uygulanan İş Güvenliği Yönetim
Süreçlerinin OHSAS 18001 Uygulamalarıyla karşılaştırılması”, Yüksek Lisans Tezi, İTÜ.
[4] Selcan, T. (1985) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul.
[5] İnşaat Mühendisleri Odası (İMO). (2009) İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu.
[6] İMO. (2010) İş Güvenliği Konusunda Yasal Gelişmeler, Türkiye Mühendislik
haberleri Dergisi, s 42.
[7] Akman, İ. M. (2003) “OHSAS 18001 İŞ Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi ve
İnşaat Sektöründe Uygulanması”, Yüksek Lisans Tezi, İTÜ.
[8] Müngen, U. (2004). “İnşaat İş Güvenliği”, İnşaat Yönetimi Kurs Notları, İstanbul
[9] http://www.isveguvenlik.com/son-haberler/isci-sagligi-ve-is-guvenliginin-tanimi.html
[10] Alfabetik Genel Kültür Ansiklopedisi, Cilt: 3 (Gelişim ve Basım Yayım A.Ş,
İstanbul), s 1145.
[11] Müngen, U. (2004) İş Güvenliği Ders Notları, Yapı İşletmesi Anabilim Dalı, İTÜ.
[12] http://www.arasisguvenligi.com/makale-risk-yonetimi-ve-degerlendirmesi.html
[13] Özkılıç, Ö. (2005) İş Sağlığı ve Güvenliği, Yönetim Sistemleri ve Risk
Değerlendirme Metodojileri.
[14] İri, A. (2007) “OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi ve Bir İnşaat
Firmasında Uygulanması”, Yüksek Lisans Tezi, İTÜ.
[15] Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. İSG Yönetmeliği, Ankara.
[16] Yıldız Teknik Üniversitesi Mezunlar Derneği (YTÜMED). (2010) İş kazalarında
İşveren Vekillerinin Sorumluluğu Yıldızlıyız Cumartesi Toplantılarında Sunulan Bildiriler.