İPEK ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL SİNEMA AKADEMİSİ FOTOĞRAFÇILIK KURSU İSTANBUL SİNEMA AKADEMİSİ FOTOĞRAFÇILIK KURSU DERS NOTLARI Akademi Eğitmeni Selin Sarı [email protected] KONU BAŞLIKLARI 1-Temel Fotoğraf Bilgisi 2-Fotoğraf Tarihi 3-Işık ve Form 4-Kompozisyon Teknikleri 5-Çekim Teknikleri 6-Stüdyo Çekimleri 7-Belgesel Fotoğraf Tasarımı 8-Moda Fotoğrafı 9-Siyah/Beyaz –Karanlık oda 10-Portre Fotoğrafı 11-Deneysel Fotoğraf Tasarımı 12-Tanıtım -ReklamFotoğraf Tasarımı 13-Dış Çekim İÇİNDEKİLER 1-Temel Fotoğraf Bilgisi -Fotoğraf Makinası nedir? -Fotoğraf nedir? -Fotoğraf Makinası Türleri? -Fotoğraf Makinası Nasıl Çalışır? 2-Fotoğraf Tarihi -Giriş -Mercek ve Ekipman Gelişimi -Renkli Filme Giriş -Osmanlıda Fotoğraf -Camera Obscura -Joseph Neiphore Niepce -Louis Jacques-Mande Daguerre -William Henry Fox Talbot -David Octavius Hill -Eugene Atget 3-Işık ve Form -Işık Nedir? -Işık Kontrastı -Işık Kaynağının ve Geliş Şekline Göre Işık Türleri -Işığın Özellikleri ve Işık Kaynakları -Kontrast -Renk -Işık Kaynakları 4-Kompozisyon -Kompozisyon Nedir? -Kompozisyon Teknikleri -Kompozisyon Kuralları -Kompozisyon Öğeleri 5-Çekim Teknikleri -Fotoğraf Çekimi -Netlik -Diyafram -Shutter -Alan Derinliği -Odak Uzeklığı -Objektifler 6-Stüdyo Çekim Teknikleri -Stüdyo Fotoğrafçılığı nedir? -Stüdyo Flaş ve Aksesuarları -Ürün Çekim Çeşitleri 7-Belgesel Fotoğraf -Belgesel Fotoğraf Nedir? -Çekim Teknikleri 8-Moda Fotoğrafı -Tanımı -Nasıl Çekilir? 9-Karanlık Oda /Siyah Beyaz= -Siyah-Beyaz Film -Karanlık oda düzenlemek -Karanlık oda malz. -Film yıkama 10-Portre Fotoğrafı -Portre Fotoğrafı Tanımı -Çekim Tekniği -Portre Fotoğrafı Tarihi 11-Deneysel Fotoğraf -Pinhole -Fotogram -Işıklı Boyama 12-Tanıtım-Reklam Fotoğrafı -Tanıntım fotoğrafı tanımı -Kullanımı , amacı 1-Temel Fotoğraf Bilgisi -Fotoğraf Nedir? Yunanca Photos ‘ışık’ ve Graf ‘çizmek’ sözcüklerinin birleşmesinden oluşan terim.Optik ve kimyasal süreçleri kullanarak yüzey üzerinde kalıcı görüntü elde etme.İngilizce ‘Photography’ sözcüğünün karşılığıdır. Fotoğraf sözcüğü ilk kez İngiliz SirJohn F. W. Herschel (1792-1871) tarafından 1840 yılında kullanılmıştır.Sir John, yakın arkadaşı olan İngiliz bilim adamı William Henry Fox Talbotun (1800-1877) uyguladığı yeni yöntemle, yüzey üzerinde elde ettiği görüntüye fotoğraf adını vermiştir. Fotoğraf makinesinin görevi görüntü oluşturmaktır. Fotoğraf aslında bir iletişim aracıdır.Bir haber fotoğrafı ya da o anki mutluluklarını ifade eden bir fotoğraf aslında bir iletişim biçimidir.Ayrıca bu fotoğrafların her biri birer belge konumundadır. O durumu o anı o olayı yansıtan bir belgedir fotoğraf.Aslında fotoğraf çok da anlatılmaz yaşanır desek yeridir.Bir çocukluk fotoğrafına baktığımızda hissettiklerimiz, bir gökyüzü fotoğrafına baktıklarımızda hissettiklerimiz bize yaşadığımızı hissettirir. Fotoğrafçı aslında bir yazardır.Yazar kelimeleri kullanırken fotoğrafçıda fotoğrafları kullanır.Önemli olan okuyana yada izleyene hissettirmektir. -Fotoğraf Makinası Nasıl Çalışır? Fotoğraf makinelerinin günümüzde bin bir çeşidi var desek yalan olmaz.İşte bu makinelerin elektronik parçalarını çıkardığımız zaman geriye kalan ışık geçirmez bir kutudur. Fotoğraf makinesinin ön kısmında ışığın içeri girdiği ve bu açıklığın bir düzenekle ayarlanabildiği yani diyaframı olan objektif, arkasında da dış görüntünün kaydını yapan ışığa duyarlı bir film vardır.Fotoğrafı çekilmek istenen nesneden yansıyan ışık objektifte toplanır, odaklanır sonra, objektifin içindeki diyaframdan( örn.f2.8, f8 f11 vs. değerleri verilen kısım) örtücüye, perdeye ulaşır.Fotoğraf makinelerinin çoğunda sensörün tam önüne yerleştirilen örtücü ışığın geçmesini engelleyen bir perdedir. Çekim sırasında önceden seçilen bir süre boyunca açılarak, ışığın sensör üzerine düşmesini sağlar (örn. 1/50 1/500 gibi).Ayna, sensör yüzeyinde oluşacak görüntü için önizleme yapılmasına olanak sağlar.Bu akışın sonunda sensör yüzeyindeki gizli görüntü elde edilir. Kırmızı ok işaretle gösterilen yolda nesneden yansıyan ışık objektifden geçer, sonra ayna yardımıyla prizmadan görüntü vizöre gelir. Bu sayede görüntüyü kadrajlamış oluruz. Sonrasında deklanşöre bastığım ızda perde a üntü perdeye belirlenen sürede sensöre düşer ve görüntü oluşur. Dijital fotoğraf makineleri de tamamen ışığın frekasını algılayan oldukça ufak fakat içerisinde günümüz teknolojisinde 15milyondan fazla pixel barındırabilen panellerle çalışır.Bu pixeller son teknoliji ile her renge hassasiyet gösterebilir hale gelmiştir, Işık panele düştükten sonra, fotoğraf makinesinin içerisinde yer alan mikro işlemcilere yine önceden yüklenen ve her ışığın frekansına karşılık gelen direnç değerinin belirtildiği program yardımıyla her pixeldeki renk hızlıca tespit edilir ve işlenip resim oluşturulduktan sonra, bu seferde lcd ekran üzerine düşürülerek kullanıcıya sunulur.Işın bu panel üzerine gelmeden önce ise merceklerle odaklanır.Görüntünün fotoğraf makinesinde olduğundan daha parlak görünmesinin sebebi, ışın kırıcı gözlüklerde olduğu gibi bir tabaka ile kaplanarak renklerin bazı tonları elekten geçirilir. Buda daha parlak bir görüntü sağlar.Işın panel üzerine düştüğünde merceklerle görüntü tam sığdırılmış, ve oldukça netleştirilmiş olur.Nasıl bir mercekle bir yere bakarken yada bir kağıt üzerine tutup yakılmak istenildiğinde uygun odak uzaklığını bulmak için merceğin ileri geri hareket ettirilmesi sağlanır yada dürbünle uzaklara bakıldığında görüntüyü netleştirmek için dürbünün mercek ayarlarıyla oynanır, fotoğraf makinesinin merceğide aynen öyledir. Bir de zoom konusu var tabii ki.. Zoom merceklerin hareketiyle görüntünün yakınlaştırılması işlemidir. Merceğin birisi görüntüyü yakınlaştırıp bir noktada odaklarken, diğeri gelen görüntünün ilk mercekten geçtikten sonra ters dönmesinden dolayı hem görüntüyü düzeltir, hem de gözün görebileceği şekilde odaklar. Tabiki, zoom miktarı arttıkça mercek sayısı ve hareket kabiliyetleri değişim gösterebilir.Ayrıca objektiflerdeki geniş açı da yapılan zoomla değişmektedir.Bu da demek oluyor ki, fotoğrafınıza sığdırmak istediğiniz kare, siz zoom yaptıkça küçülüyor demektir.Yine fotoğraf makinelerinin vazgeçilmez parçalarından diyafram, kullanıcının, gündüz veya gece, güneşli yada kapalı havalarda en ideal fotoğrafı çekmesine imkan tanır. Diyaframın özelliği mercek üzerine düşen ışığın miktarını, kapanıp açılarak ayarlayabilmesidir. Diyafram ışık yoğunluğunun fazla olması durumunda kapanır, az olması durumunda da açılarak genişler.Bu sayede kullacının güneşli ve parlak bir havada da, gece karanlıklıktada benzer netliği yakalamayı amaçlar. En gelişmiş fotoğraf makinesinden en basit fotoğraf makinesine kadar bütün fotoğraf makinelerinin 4 temel parçası vardır. Bunlar; objektif , diyafram, obtüratör, vizör. -Objektif Objeden gelen ışığı toplar. Diyafram, Objektiften geçen ışığı artırıp azaltmak için kurulmuş disk biçiminde kanatlardan oluşan parçadır. Gözbebeğine benzetebiliriz. Nekadar açılırsa o kadar fazla ışık ne kadar az açılırsa o kadar az ışık geçirir. (F)sayısıyla ifade edilir. F8, f11gibi.F sayısı küçüldükçe diyafram açıklığı artar. Yani f8 de diyafram daha açık ve daha çok ışık geçerken f11 de diyafram daha kapalı ve ışık daha az geçer. Obtüratör(Örtücü Perde) Objektiften , diyaframdan geçen ışık sensöre veya filme düşmeden önce örtücü yani perde dediğimiz kısma gelir.Burada perde açılıp kapanarak ışığı filme yansıtır. Hızlı açılıp kapanırsa az ışık, yavaş açılıp kapanırsa filme daha fazla ışık düşer. Örtücünün açılıp kapanma hızına enstantane adı verilir ve saniyenin küsürleri ile ifade edilir. 1/250 sn. 1/500sn. gibi. -Vizör Burada şunu da açıklamakta yarar görüyorum.Günümüzde sadece vizör yerine hem vizör hem de makinelere yerleştirilen ekranlardan makine objeye yöneltilebilmektedir.Kompakt makinelerde vizör yerine bu LCD ekranlar tercih edilir. Bununla birlikte artık günümüzde film kullanımı yok denecek kadar azdır. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte elektronik sensör sistemi filmlerin yerini almıştır. Filme düşen ışık belirli kimyasal işlemlerden sonra görmemiz mümkünken, elektronik sensörlerin hayatımıza girmesiyle görüntüler direk sayısal ortama aktarılarak gerek makinelerin üzerinde bulunan ekranlardan gerekse çeşitli bilgisayar tablet cep telefonlarından bu görüntüleri görebilmemiz mümkündür. - Doğru Pozlama Pozlandırmayı üç ana etken belirler, bunlar sensörün yada filmin ışığa olan duyarlılığı yani [ISO], objektif diyaframının açıklığı (f sayısı ile ayarlanır) ve örtücünün yani perdenin açık kalma süresi (enstantane, saniyenin küsürleriyle ölçülür,1/500 sn. 1/250 sn. gibi.) Doğru pozlandırmada önemli olan nokta ışık dengesini yakalayabilmektir.Fotoğrafçılığa yeni başlayan arkadaşların en çok zorlandıkları konuların başında doğru pozlandırma gelir.Aslına bakarsanız uzman fotoğrafçılar bile bu konularda bazen hatalar yapabilirler.Tabiki günümüzde bu ayarları otomatik yapan makineler oldukça yaygındır.Ancak fotoğrafçılığın temel amacı bu ayarları kendi elimizle yapabilmemizdir. Makine seçimi yaparken de elle ayar yapabileceğimiz makineleri seçmemiz önem arz etmektedir. Diyafram ve Enstantane Ayarı,diyafram sıralamamız f2, 2,8, 4, 8, 11, 16, 22 olarak belirtilmiştir. Her hangi bir f sayısından bir önceki küçük sayıya (örneğin f8’den f5,6’ya ) geçmek diyafram açıklığını büyütür ve içeriye iki misli ışık girmesini sağlar.Enstantane, saniyenin kesirleriyle ayarlanır. Tipik sıralama 1/8, 1/15, 1/30, 1/60, 1/125, 1/250, 1/500, 1/1000, olarak belirtilir.Enstantaneyi 125 ten 250 ye ayarlarsak örtücü perdesi daha kısa süre açık kalarak diyaframdan gelen ışığın sensöre düşme süresini azaltacaktır. Eğer pozometre görüntülenecek konunun 1/125 sn. için f8 değerini gösteriyorsa o zaman aynı sürenin yarısında 1/250 sn. de. İki misli ışığın (f5,6) kullanımı doğru pozlandırma süremizi ortaya çıkaracaktır.Yani enstantaneyi azaltırsak diyaframı açmamız gerekmektedir.Enstantaneyi 1,250 den 1,125e getirirsek diyaframı da kısmamız gerekir ki doğru pozlamayı elde edelim. -Fotoğraf Makinası Nedir? Basit bir ayna ve merceğin işleyişinin anlaşılması çok önemli olan ‘Görüntü’ kavramı,optik sistemlerin analizlerinde de o derece önemlidir.Kullanımı en yaygın olan optik aletlerden biri cismin görüntüsünü bir film veya eletronik olarak bir çip üzerinde kaydeden Fotoğraf Makinasıdır. Fotoğraf, belgelenmek istenen objeden yansıyan ışığın duyarlı yüzey üstüne düşmesi ve duyar kat üstünde sabitlenmesidir.Fotoğraf makinesinde,belgelenmek istenen objeden yansıyan ışık; objektifte ulaşır ve odaklanır,sonra hemen objektifin içinde bulunan ve adına diyafram denen diske ulaşır.Bu diskin amacı; gelen ışığın şiddetinin ayarlanabilmesidir.Bu işi ise ortasında bulunan ve kullanıcı tarafından ayarlanabilen bir delik sayesinde yapar.Objektifte toplanan ve odaklanan ışık diyaframdan geçerek örtücüye ulaşır.Örtücü perde çekim sırasında önceden seçilen bir süre boyunca açık kalarak, ışığın film üzerine düşmesini sağlar. Dijital Fotoğraf Makinası , fotoğrafları elektronik olarak çeken ve saklayan elektronik bir cihazdır.Geleneksel fotoğraf makinelerinde olduğu gibi fotoğraf filmleri kullanılmaz.Işık film görevi gören ve adına sensör denen yeşil,kırmızı ve mavi renge duyarlı hücrelerden oluşan sandviç tipinde sıkıştırılmış bir katmandan geçer ve bu katmandan alınan değerlerle fotoğraf dijital olarak saklanabilir.Günümüzün dijital fotoğraf makineleri tipik olarak çok fonksiyonludur ve fotoğraf çekiminin yanı sıra ses ve görüntü kaydetme özelliklerine de sahiptir. Piksel denilen küçük kareciklere sığdırır.Piksel boyutu ne kadar büyük olursa fotoğrafımız da o kadar büyük olur.İnsanlar piksel arttıkça görüntü kalitesinin arttığını zannetmektedir ancak işin aslı öyle değildir.Piksel sadece fotoğrafın boyutuyla ilgilidir.Görüntünün netliği ve derinliği kesinlikle fotoğraf makinesinin üzerinde bulunan diğer ayarlardan daha çok etkilenir.En büyük faktörsensördür.Sensörler günümüz fotoğraf makinelerinde genelde CCD olarak kullanılır, daha ucuz ve kalitesiz olan makineler CMOS kullanır ancak bu pozisyon bazen değişebilir.Sensör'leri araştırırsanız bazı çok iyi SLR fotoğraf makinelerinin de CMOS sensör kullandığını görebilirsiniz. -Fotoğraf Makinası Türleri & Tipleri Dijital Fotoğraf makineleri günümüzde dört kategoriye ayrılır. Ultra Compact Compact DSLR Like DSLR. Ultra Compact : Bu amatör makinelerin en önemli özelliği şaşırtıcı derecede ince ve hafif olmalarıdır.Gömlek cebinde bile taşınabilir. Fotoğraf çekim kalitesi ise Compact makinelerle hemen hemen aynıdır. Objektifi değiştirilemez, manuel ayarlama(M,A/S) imkânı çok kısıtlıdır. Compact : Küçük yapılı, büyük LCD ekranlı, düşük Optic Zoom'lu, fiyat ve özelliğine göre iyi fotoğraflar çekebilen, objektifi değiştirilemeyen, amatör makinelerdir. DSLR Like : Compact'lara göre daha büyük, Optic Zoom'u fazla, manuel ayarları Compact'a göre fazla DSLR'ye göre az olan, optiği değiştirilemeyen, yarı profesyonel makinelerdir. DSLR : Büyük boyutlu, birçok manuel ayar olanağı bulunan, objektifi değiştirilebilen, profesyonel dijital fotoğraf makineleridir.Bu makinelerin ayırt edici özelliği, lenslerindeki görüntüyü bakaç (vizör)vasıtası ile görebilmenizdir. Bir başka ifade ile, baktığınızda ve çektiğinizde kullandığınız lens sistemi birdir. Her 50mm.nin büyütme katsayısının sabit 1 alındığından hareketle aşağıdaki tabloyu inceleyelim. 50mm 1 cm2 100mm 2cm2 400mm 8cm2 200mm 4cm2 Tabloya gore konuya olan uzaklığımız sabit kalmak kaydıyla, 50mm.’lik bir objektifle film düzlemi üzerinde sabit bir objeyi 1cm2 büyüklükle fotoğraflayabiliriz.Aynı objeyi aynı mesafeden 200mm.’lik bir objektifle çektiğimizde ise , görüntü 4cm2 oluyor.Eğer görüntü büyüklüğünü hep sabit ,örneğin 1cm2 olarak tutarken,objektif odak uzunluğunu değiştirmek için ne yapmamız gerekir? Görüntü 1cm2 50mm 1metre 100mm 2metre *50mm.’lik objektifle 1 metreden çekim yaparken,200mm.lik bir objektifle 4 metreden çekim yapmamız gerekir. 200mm 4metre 400mm 8metre a) Kompaktlar Ülkemizde çok yaygın olan bu tip fotoğraf makinelerinin popular olmalarının basilica 3 nedeni vardır. 1-küçük,hafif ve kolay taşınır olmalarıdır.Tatil,hatıra ve aile fotoğrafları için ideal sayılırlar. Taşınabilir özelliği ile ilginç olayları anında görüntüleyebiliriz. 2-Kullanımlarının son derece basit olmasıdır.Genel olarak kompakt makineler için teknik ayarlamalar gerekmiyor.Hem netlik ayarlı hem de doğru ışık ölçümü ile fotoğraf çekilebilmesi için yapılacak tek şey vizörden bakarak denklanşöre basmaktır. 3-Diğer tür cihazlara gore daha uygun fiyata olmalarıdır. Üzerlerinde bulunan otomatik mod sayesinde kullanıcının fotoğraf çekerken yapması gereken tek şey deklanşöre basmak oluyor.Makine ortam şartlarına uygun olarak tüm ayarlarını yapıyor ve fotoğrafı çekiyor.İşte kompakt fotoğraf makineleri ile diğer sınıflara ait modeller tam olarak bu noktada ayrılıyor.Kompakt fotoğraf makinelerinde tüm insiyatif makineye ait. Cihaz, sizin ayarlara dokunmanıza izin vermiyor.Siz en fazla sahne modunu seçebiliyorsunuz ( manzara, gece çekimi, makro vs. ).Oysa DSLR-Like ve DSLR sınıfı cihazlarda kullanıcı fotoğrafın ayarlarına karışabiliyor.Bu da çekeceğiniz fotoğrafın tam olarak sizin istediğiniz kıvamda olmasını sağlayabiliyor. b) Tek Objektifli Refleks Makinaları (SLR-Single lens Reflex) Bu tip makinelerde değiştirilebilen objektifler kullanılabilmektedir.Bu sayede geniş mekanların görüntülenebilmesi, çok uzak mesafelerin ya da makro çekimlerin yapılabilmesi mümkün olabilmektedir.Değişik odak uzaklıklarında objektif kullanmak mümkündür. 24x36mm fotoğraf filmi kullanan makinelere verilen isimdir. Bütün SLR fotoğraf makinelerinde, objektiften içeri giren,yani filme ulaşan görüntü tam olarak görülebildiği için, kompozisyon ve netleme kolayca yapılır.Kompakt fotoğraf makinelerinde karşılaşılan PARALAKS hatası bu fotoğraf makinelerinde yoktur.SLR fotoğraf makinelerinin içinde bulunan ışığa duyarlı silikon hücreler,makinenin içinde objektiften giren ışığın yoğunluğu ölçebileceği bir yere yerleştirilmiştir.Objektiflere takılabilecek ek optiklerle, filtrelerle, fotoğrafçı sayısız arayış ve deney olanakları bulur. Refleks makinelerin tartışılmaz avantajlarının başında vizörde görülen konunun filme aynen yansıması gelir.Böylece hem kadrajlamada hem de net ayarında büyük bir avantaj sağlanmış olur. Denklanşöre basılmadan önce diyafram en açık konumdadır.Aynadan yansıyan ve buzlu cam üzerine düşen görüntü bir prizma aracılığı ile vizörden izlenebilir.Çekim yapmadan önce diyaframın en açık konumda bulunması,aydınlık bir görüş ile daha rahat kadraj ve netleme yapmamızı sağlar. Denklanşöre basıldığı anda diyafram,verilmiş olan değer kadar otomatik olarak kısılır,ayna kalkar , perde obtüratör açılır ve görüntü film düzlemine düşer,film pozlanır.Obtüratör tekrar kapanır , ayna iner ve diyafram tekrar en açık konumuna geri döner.Çoğunlukla 35 mm formatlı film kullanılır. c) DSLR (Digital Single Lens Reflex) DSLR, Digital Single Lens Reflex ifadesinin kısaltılmışıdır.Dijital teknolojinin gelişmesi ile filmlerin yerini dijital sensörler alınca, SLR fotoğraf makinelerinin başına 'D' harfi eklenerek "DSLR" adını aldılar.Bu sınıfa ait cihazların en önemli özelliği lenslerinin değişebilir olmasıdır.Kullanıcı, çekeceği fotoğrafın türüne uygun olan lensi kullanarak daha kaliteli fotoğraflar elde edebilir.Boyut olarak diğer cihazlara göre oldukça büyükler ve taşınmaları için çanta kullanımı şart.Aynı şekilde fiyatlandırma da diğer sınıflara göre pahalı.Ancak kullanıcıya sunduğu imkanlar da bu fiyatı karşılıyor.DSLR cihazlar fotoğrafa dair tüm ayarları yapmanıza imkan tanıyor.Böylece nasıl bir fotoğraf düşlüyorsanız ona ulaşabiliyorsunuz.Elbette bunu başarabilmeniz için makinenizin ayarlarını ve fotoğrafa etkilerini bilmeniz şart.Yoksa, DSLR kullanmanız çok iyi fotoğraf çekeceğiniz anlamına gelmiyor. Günümüzde bu yanılgıya düşen ve binlerce lira vererek DSLR bir makine alan birçok kullanıcı büyük hayal kırıklığı yaşıyor.İyi bir fotoğraf için iyi bir ekipman şart olduğu gibi sağlam bir fotoğraf bilgisi de gerekiyor.Cihazın diyaframında yapacağınız bir değişikliğin size nasıl geri döneceğini bilmezseniz manzara fotoğrafı çekmek isterken bembeyaz bir fotoğraf ile karşılaşabilirsiniz.Ayrıca DSLR cihazlarda temel ayarlar dışında birçok karışık ve önemli ayarlar da bulunmaktadır.Eğer bunları bilmiyorsanız elinizdeki binlerce liralık makine ile otomatik modda kompakt fotoğraf makinesinden çok da farklı olmayan kareler çekmek zorunda kalabilirsiniz. Canon 'D' harfini rakamlardan sonra eklemekte (Canon EOS 550D vb.)Nikon ise rakamların başına eklemektedir. d) Çift Objektifli Refleks Makineleri (TLR) Twin-Lens Reflex Camera Biri altta fotoğraf kaydetmek ve diğeri üstte kadraj ayarlamak üzere dizayn edilmiş iki objektifli yaygın olarak 6X6cm görüntü üreten 120 kodlu Roll Film kullanılan orta format fotoğraf makinesi çeşididir.Paralaks hatası bu makinede de vardır.Üstteki objektif bir ayna yardımı ile görüntüyü yukarıya , buzlu cam üzerinde oluşturarak netleme ve kadraj yapılmasını,alttaki ise üsttekine bağımlı olarak aynı netleme ve kadrajın film düzlemi üzerine düşmesini sağlar.Orta formatlıdırlar.Bir objektif düzlemi ve film düzlemi vardır. Merkezi obtüratörlüdür. Her iki düzlem de bir aks üzerinde ileri geri hareket eder.Kadraj ve netleme film düzlemindeki buzlucam üzerinde yapılır. Kontrol bittikten sonra film şasesi buzlu camın yerini alacak biçimde film düzlemine yerleştirilir. Özellikle mimari çekimler için idealdir.Fakat taşınması zor ve hantal makinelerdir. _____________________________________________________________________________________________________________ 2-Fotoğraf Tarihi -Giriş Iİnsanoğ lu binlerce yıldan beri çevresinde gö rdü klerini bir biçimde çizmek , gö rü ntü lemek gereğ ini duydu. Iİnsanoğ lu binlerce yıldan beri çiziyor.Resim, insanların çevrelerinde gö rdü klerini, doğ a da var olanları kaydetme ve gelecek kuşaklara aktarmanın bir yoluydu.1800’lü yılların ilk çeyreğ inde gö rü ntü leri kaydetmenin bir başka yolu geliştirildi.Bu, insan gö zü nü n gö rebildiğ i her şeyi kusursuz bir biçimde, aynı insan gö zü nü n gö rdü ğ ü gibi, iki boyutlu bir yü zeye doğ ru perspektifle aktarabiliyordu.Bir araç, bir başka deyişle, fotoğ raf makinesi kullanılarak gö rü ntü leri kaydetmenin yolu fotoğ raf olarak adlandırıldı.Bir güvercin yuvasının görüntüsüyle başladı fotoğrafçılık tarihi. Dünyada bilinen ilk fotoğraf emekli bir subay olan Joseph Nicephore Niepce tarafından bir yaz günü 1827 tarihinde çekilmiştir.Çektiği fotoğrafa güneş çizimi anlamına gelen HALİOGRAPH adını vermiştir.Üsteki fotoğrafta güvercin yuvasının bulanık fotoğrafı var. Sanatçılar Rönesans devrinde karanlık kutuyu buldular.Böylece, ışığın girdiği ufak bir delik aracılığıyla karanlık kutunun öbür ucunda konunun ters çevrilmiş bir görüntü görebiliyordu.18. yüzyılda karanlık kutunun bir ucuna mercek ve diğer ucuna da buzlu cam konularak görüntü kutunun dışında görülebilir hale getirildi.Niepce ile başlayan fotoğraf çalışmaları 1829'da Jacques Mande, Daugerre ile birleşip 1837'de Daugerreotype'ı ortaya koymalarıyla birden gelişim göstermeye başladı. Bu işlem gümüşle karıştırılmış bakır bir levhanın sünger tozu ve zeytinyağı ile silindikten sonra 1/16 oranında su ve nitrik asit birleşiminde yıkanıp hafif bir ateşte ısıtılmasını ve ikinci defa nitrik aside batırılmasını gerektiriyordu.Böylece hazırlanan levha iyota batırılıp makineye yerleştiriliyor, ışık durumuna göre 5 ile 40 dakika poz veriliyordu. Elde edilen görüntü 47.5 °C ısıdaki cıvayı kapsayan bir tepsinin içine konulana kadar ortaya çıkmıyordu. 1840 yı fazla geçiren bir mercek kullanılarak poz süresi düşürüldü. Daugerre tipi ile elde edilen görüntü çok net olmakta ise de gümüş bakır karışımı levhanın kolayca kırılması ve bu yönden çok pahalı olması fazla gelişmesini önledi. Aynı süreler içinde Henry Fox Talbot bir takım kimyasal maddelere batırılmış kâğıtlar üzerinde görüntü elde etmeyi başardıysa da yavaş yavaş kararması ve görüntünün net olmaması nedeniyle kolayca unutuldu.Ancak Talbot'un bu buluşu için ilk defa "FOTOĞRAF" kelimesi kullanılmıştır.Bir süre sonra da negatiflerin pozitife çevrilmesi başarılmıştır.Böylece modern fotoğrafçılığın temeli atılmıştır. 1852 yılında George Eastman, Kodak makinelerinde 10 poz çekebilen bromür kaplı Jelatin rulolar bulunan Kodak fotoğraf makinelerini piyasaya sürerek çok büyük aletler taşıması gereken fotoğrafçıya kolay hareket imkânı sağladı. Fotoğraf çekildikten sonra makine fabrikaya gönderiliyor ve jelatin film kâğıttan ayrıldıktan sonra bir cam üzerine yerleştiriliyor ve sonra yeniden makineye film doldurularak sahibine iade ediliyordu. Gü nü mü zde fotoğ raf bü yü k bir hızla biçim değ iştirmektedir.Geleneksel biçimde film, fotoğ raf kartı ve kimyasal maddeler kullanılarak elde edilen analog (geleneksel) fotoğ rafların yerini bü yü k bir hızla yine optik teknolojisini ve optik teknolojisiyle birlikte elektronik ve bilgisayar teknolojilerini de kullanan sayısal (dijital) fotoğ raflar almaya başladı.Sayısal fotoğ raf teknolojisi giderek artan bir hızla da gelişmeye devam ediyor.Ancak bu analog fotoğ rafçılığ ın da tü mü yle yok olması anlamına da gelmiyor. Geleneksel fotoğ rafçılıkta eskisi kadar olmasa da hem fotoğ raf makinelerinin yapısında, hem de film, banyo ve kart teknolojilerinde ilerlemeler gö zlenmekte. Ayrıca gö rü ntü yü elde etmenin temellerinde de değ işiklikler olmamıştır. Geleneksel fotoğ rafçılıkta ve sayısal fotoğ rafçılıkta gö rü ntü yü oluşturma ve denetleme biçimleri hep aynı kalmış, gö rü ntü nü n kaydedilme biçimi ve kayıt ortamları ve fotoğ raf makinesi yapılarında değ işiklikler olmuştur.Fotoğ raf ortaya çıktığ ı 1830’lu yıllardan gü nü mü ze kadar yaşamlarımızı hep derinden derine etkiledi ve yaşamımızın her dö neminde yerini hep aldı. Neredeyse doğ umdan ö lü me kadar fotoğ rafı hep kullanıyoruz. Gü ndelik yaşamdan, haberden, bilimsel araştırmalara, sağ lıktan, diğ er insanları tanımaya kadar fotoğ raf hep var. Fotoğ rafları anlayabilmek için de onu teknik ve içerik olarak iyi tanımak gerekiyor.Iİnsanlar binlerce yıldan beri gö rdü kleri nesneleri değ işik biçimlerde gö rselleştirmeye çalışmışlardır. Mağ ara resimlerinden, gü nü mü zde çeşitli biçimlerde oluşturulan gö rü ntü lere gelinmiş ve bu sü reç neredeyse tü m tarihsel dö nemlere yayılmıştır.Sanatçılar veya gö rselleştirme işiyle uğ raşanlar, oluşturdukları gö rü ntü lerin gerçeğ e benzemesi için çalışmıştır.Fotoğ raf insanlara bu olanağ ı mü kemmel biçimde sağ lamış ve gerçek gibi olanın ü retilmesi fotoğ rafın bulunması ve kullanılmasıyla birlikte gerçekleşmiştir. Gü nü mü zde yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan fotoğ raf ve fotoğ raftan tü reyerek yine yaşamımızda yoğ un biçimde yer alan sinema ve televizyonun temelinde “gö rü ntü ” vardır.Fotoğ raf, gö rü ntü yü optik, mekanik ve kimyasal yollar kullanarak elde etmenin ilk biçimidir. 1490’lı yıllarda Leonardo da Vinci, resim ve çizimlerde doğ ru perspektif elde edebilmek için karanlık odanın(Camera Obscura) kullanılması gerektiğ ini notlarında belirtmiş ve çizimlerini yapmıştı. Camera Obscura, 1500’lü yıllarda resim yapma amacıyla kullanılmaya başlandı.Camera Obscura taşınabilir bir gö rü ntü oluşturma aracıydı.(Camera=Oda, Obscura= Karanlık)Camera Obscura karanlık bir kutudan veya odadan başka bir şey değ ildir.Bir yü zü nde kü çü k bir delik vardır. Bu delikten geçen ışık ışınları, karşı duvarda / karşı yü zeyde ters bir gö rü ntü oluşturur.1550’lerden başlayarak Camera Obscura’yı geliştirme çalışmaları başladı, 1568 yılında Daniello Barbero ,Camera Obscura’ya bir diyafram dü zeneğ i ekledi. Daha sonraki yıllarda bu diyafram dü zeneğ i bir mercekler grubuyla desteklenerek daha net ve parlak gö rü ntü ler elde edilmeye başlandı. Bu yıllardaki Camera Obscura’lar adlarına uygun biçimde oldukça bü yü ktü .Bir oda bü yü klü ğ ü ndeydi ve içlerine bir insan girerek rahatça çizim yapabiliyordu.17.yü zyıldan başlayarak Camera Obscura’ların boyutları kü çü ldü ve hem mekanik hem de optik açıdan çok geliştirildi. 1776 yılında Johann Zahn, Camera Obscura’ya bugü nkü objektiflere benzer bir dü zenek ekledi.Bu dü zenek içindeki objektifler ileri geri hareket ederek netlik yapmada kullanılıyordu.Zahn bu aygıtı portre çizmede kullanıyordu ve yapı olarak bugü nkü yansıtmalı (refleks) fotoğ raf makinelerine çok benziyordu. 17. yü zyılda toz gü mü ş nitratın gü neş altında karardığ ı bilimsel olarak kanıtlandı.1727 yılında Alman bilim insanı Johann Heinrich Schultze gü mü ş nitrat dolu şişelerin ü zerine ışık geçirmeyen nesneleri koyarak bu şekillerin şişelerin içindeki kimyasal maddelerin ü zerinde oluşmasını sağ ladı. Ancak bunlar tespit edilemedikleri , bir başka deyişle kararmaları durdurulamadığ ı için bir sü re sonra kendiliklerinden karararak silinip gidiyorlardı. Bu çalışmalardan yaklaşık elli yıl kadar sonra isveçli kimyager Carl Scheele, ışık gö rmü ş gü mü ş tuzlarının kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra kararmalarının durdurulabileceğ ini buldu. 1800’lerin başında da Iİ ngiliz bilim insanları da benzeri çalışmalar yapıyorlardı.Wedgewood , ü zerine gü mü ş nitrat sü rü lmü ş kâ ğ ıt parçalarını kullanarak bunların ü zerinde fotografik gö rü ntü ler oluşturuyordu.Ancak saptama (tespit) banyosu olmadığ ı için bu gö rü ntü ler de kendiliklerinden karararak yok oluyorlardı. 1820’lerde Fransız bilim insanı Joseph Nicé phore Niepce(7 Mart 1765 - 5 Temmuz 1833)ilk kez bir aygıt aracılığ ıyla oluşturulan gö rü ntü yü , iki boyutlu bir dü zlem ü zerine kaydetti.Niepce, kurşun kalay alaşımlı bir plaka ü zerini bir tü r asfaltla kaplamış ve yaklaşık sekiz saatlik bir pozlama sonucunda ilk fotoğ rafı elde etmişti. Bu fotoğ raf, ilk olmasına karşın ticari boyutu yoktu. 1839 yılında ticari anlamda başarılı bir sistem geliştirecek olan Jaques Louis Daguerre ve Niepce 1827 yılından itibaren birlikte çalışma kararı aldılar.Daguerre bir ressamdı ve Camera Obscura’yı o dö nemde bir çok ressamın yaptığ ı gibi resim yapmakta kullanıyordu.Daguerre gü mü ş iyodü r ile yaptığ ı gö rü ntü kaydı çalışmaların sü rdü rdü ve çalışmalarında oldukça ilerledi. Fransız Bilimler Akademisi aracılığ ıyla duyurdu ve bu buluşun adı “Daguerrotype”olarak anılmaya başlandı. Daguerrotype gö rü ntü leri şö yle oluşuyordu: Bakır bir levha gü mü ş bileşikleriyle kaplanıyor ve iyot buharıyla gü mü ş iyodü r haline getiriliyordu.Camera Obscura kullanılarak bu levha pozlanıyordu. Pozlama sonrasında karanlık bir odada civa buharı kullanılarak gö rü lebilir hale getiriliyordu, daha sonra gö rü ntü nü n sabitleşmesi için, bugü n de saptama banyosu olarak kullanılan hiponun (sodyum hiposü lfit veya potasyum metabisü lfit )içinde tutuluyordu.Hipo, levha ü zerinde pozlanmamış, bir başka deyişle kararabilecek gü mü ş bileşiklerinin levha ü zerinden akıp gitmesini sağ lıyordu ve pozlanmış gö rü ntü levha ü zerinde sabit olarak kalıyordu.Bu yö ntemin zayıf tarafı elde edilen gö rü ntü nü n bir tane olmasıydı. cıva buharı insan sağ lığ ını ciddi bir biçimde etkiliyordu. Fotoğ raf sö zcü ğ ü n ilk kez 1800’lerin ilk yarısında , 1839 yılında Sir John Herschel tarafından kullanıldı.Fotoğ raf sö zcü ğ ü eski Grekçeden gelir.İki farklı sö zcü ğ ün birleşmesiyle oluşmuştur. Foto=Işık, Grafi= Çizmek.Bundan da anlaşılabileceğ i gibi fotoğ raf, ışıkla yazma işidir.Işık varsa fotoğ raf da vardır.Işık yoksa fotoğ raf da olmayacaktır. Fotoğ raf , 19. yü zyılın en ö nemli buluşlarından biridir, gü nü mü z iletişim ortamlarının ve araçlarının ö nemlileri arasında yer alır.Gö rü ntü nü n bir "aygıt" kullanılarak, iki boyutlu bir yü zey ü zerine kaydedilmeye başlanmasının ü zerinden yü z yetmiş yıldan fazla geçti.Fotoğ raf ü zerine çalışmalar yalnızca Fransa’da yapılmıyordu.Eş zamanlı olarak Iİngiltere’de de çalışmalar vardı. William Henry Fox Talbot da bu yö nde çalışmalar yapan bir Iİngilizdi. Fox da gü mü ş nitrata batırılmış kâ ğ ıtları pozlayarak, Tablotype adını verdiğ i bir yö ntemle gö rü ntü ler elde ediyordu.1839 yılında ışığ a duyarlı kâ ğ ıtları icad ettiğ ini kamuoyuna duyurdu.Yukarıda adı geçen ve fotoğ rafın isim babası olan Sir John Herschel Talbot’un yakın arkadaşıydı. Herschel’de bir bilim adamıydı ve bugü n de saptama(tesbit banyosuhipo) olarak kullanılan sodyum hiposülfit gö rü ntü lerin sabitleştirilmesinde kullanılabileceğ ini buldu. Fox Talbot’un , Daguerre’in çalışmalarından farkı, Daguerrotype gö rü ntü lerinin tek olması, bir başka deyişle çoğ altılamaması, Talbot gö rü ntü lerinin ise elde edilen negatif gö rü ntü kullanılarak çoğ altılabilmesiydi. Talbot 1844 yılında ilk fotoğ rafçılık kitabı olan “The Pencil of Nature, Doğ anın Kalemi’ni yayınladı. Ortaya çıkışı veya resmi olarak tescil edilişinden sonra , 1840'lı yılların başlarında fotoğ raf yaygınlaşmaya başladı.Bu yıllardaki fotoğ rafçıların hedef kitlesi, pahalı olduğ u için yağ lı boya portrelerini yaptıramayan orta sınıftı. O yıllarda yağ lı boya portreler yaptırmak soyluluğ un sembolü ydü ve ü st sınıflara ilişkin bir eylemdi. Takip eden yıllarda duyarkatlara ve objektiflere ilişkin çalışmalar devam etti, fotoğ raflarda detaylar arttı, kalite yü kseldi, pozlama sü resi azaldı.Bu gelişmeler fotoğ raf makinalarını gezginlerin en ö nemli yol arkadaşları haline getirdi.O� zellikle Fransa ve Iİngiltere başta olmak ü zere dü nyanın her yanına fotoğ rafçılar gitti.Egzotik ü lkelere ilişkin fotoğ raflar satılan metalar haline geldi. 1870'li yıllarda pozlama sü resi de birkaç dakikadan 1/25 saniyeye dü ştü , duyarkatlar (emü lsiyonlar) eni konu gelişti, hassaslaşmış, fotoğ raf makinelerinin optik ve mekanik aksamları gelişti. O gü nlere dek fotoğ rafçının çekim anından hemen ö nce kendisinin imal ettiğ i ıslak duyarkatlı fotografik levhalar yerine atö lye ve fabrikalarda ü retilmiş, kuru, kullanım ve taşıma kolaylığ ı sağ layan hazır emü lsiyonlu fotoğ raf levhaları ü retilmeye başlandı. Bunlar gü zelliğ i elde etmenin yeni araçları olarak tanıtıldı, Fotografik olanaklar gelişti.1881 yılında George Eastman bir şirket kurarak kuru cam filmleri imal etmeye başladı.Bu şirket 1888 yılında KODAK adını alacaktı ve dü nyanın en hızlı gelişen fotoğ raf ve film şirketlerinden biri olacaktı. 1888 yılında Kodak firması film, banyo ve baskı ü creti içinde olan, 100 adet filmi bulunan fotoğ raf makinelerini piyasaya sü rdü . Bu fotoğ raf makinelerini, " dü ğ meye basın, gerisini bize bırakın" reklam sloganıyla satıyordu, bu yıllardan sonra fotoğ raf geniş kitlelere mal oldu.Fotografik gö rü ntü ler sanat çevrelerinde de tartışmalar açtı, resim gibi değ ildi, resimden daha mü kemmel biçimde perspektifi ve gö rü neni aktarıyordu. Fotoğ rafın ilk otuz yılında ve takip eden dö nemlerde, kimi fotoğ rafçılar negatifler ü zerinde oynayarak, fotoğ raf ü zerinde dokular oluşturarak, fırça darbelerinin benzerlerini yaratmaya çalışarak "resim gibi" olanı yakalamaya çalıştılar. Artistik arayışlara girdiler.Fotoğ raf sanat olma yolunda ilerlemeler kat etti. Louis Jacques Mande DAGUERRE , Still Life, 1837. Negatif kullanılmadan basılan ilk fotoğraf Louis Jacques Mande DAGUERRE,Boulevard du Tample,Paris, 1838. William Henry Fox TALBOT.Botanikle ilgili ilk fotograflardan,1839. Hippolyde BAYARD Excavation for rue Tholoze,1842. William Hanry Fox TALBOT. The Open Door,1843. William Hanry Fox TALBOT. The Nelson Column, Trafalgar Square,1843. William&Frederick LANGENHEIM , Girard Bank, 1844. John BLUMBE, Capitol Building, Washington, 1845. Gustav OEHME, Üç Genç Kiz Portresi, 1845. Jean Baptiste LOUIS GROS.Bridge and Boats on The Thames, 1851. 1939’da Alman Kimyacı Robert Cornelius Philadelphia’da aile mağazasında kendi fotoğrafını çekti.Dünyanın ilk insan fotoğrafını çekerek tarihte yerini aldı. İlk kadın fotoğrafı , Dorothy Catherine Draper’e ait olan bu fotoğraf, 1839 yılında Amerika’da çekildi. İlk seri fotoğraf 1880’lerde Fransız bilimadamı Etienne-Jules Marey kuşların nasıl uçtuğunu öğrenmek istedi.Bir saniyede 12 fotoğraf çeken fotoğraf tabancasıyla bu fotoğrafı çekti. İlk Hareketli Fotoğraf İngiliz fotoğrafçı Eadweard Muybridge , on iki kamerayla bir seri fotoğraf çekerek bir at yarışını adım adım fotoğrafladı.Bunları birleştirerek ilk hareketli görüntüleri oluşturdu. İlk sualtı fotoğrafı Louis Boutan tarafından1890 ’da çekildi. Havadan çekilen ilk fotoğraf 1858’de Gaspar Felix Tournachon tarafından Fransa’da çekildi İlk savaş fotoğrafı 1847 yılında Meksika - Amerika savaşında Charles J . Betts bu fotoğrafı gizlice çekti. Karanlık Kutu, Athanasius Kircher tarafından 1646’da Roma’da yapılan büyük bir karanlık kutu. Hareket edebilen küçük bir odadan oluşan karanlık kutuyu, sanatçı resmetmek istediği konunun önüne taşıyordu .Konunun bu büyük karanlık kutu içinde şeffaf bir yüzey üzerinde elde edilen görüntüsü, malemle çizilerek sabitleştiriliyordu. 15.yy’da ışığın farkına varılmış, renk ve biçim dışında bir eleman olarak resime katılmıştır.16.yy’da resimde optic görüntü izleri sezilir.17.yy’da bu eğilim çok açıktır. Hollanda Fabritius ve Vermeer , ispanya Velasquez, italya Canaletto kesinlikle Camera Obscura kullanmıştır. 1920’lerde başlayan denemeler soyut ve yarı soyut görüntüleri getirmiştir.Çekimde veya karanlık oda da yapılan değişimler yanında bildik nesnelerin umulmadık ayrıntılarına inilerek çalışıldı.Paul Strand ve Edward Weston’un çalışmaları gerçekçi fotoğrafın soyutlamalarıdır. -MERCEK VE EKİPMANLARIN GELİŞİMİ Kayıtlara göre en eski optik firması 1756'da Viyana'da JOHANH CRISTOPH VOIGHTLANDER tarafından kuruldu.Voighlande 1849'da Brunswıch’de bir fabrika kurdu ve 1868 de bunu Viyana'ya taşıdı.Lenslerden başka geniş açılı objektifli fotoğraf makineleri ü retmeye başladı.Ancak başarı, ZEISS- IKON tarafından 1965’de ele geçirildi.Fotoğrafın keşfedildiği yıllarda Paris'te çok iyi bir optik firması vardı.Bunlar Derogy, Hermagis'tir.Fakat en önemlisi Daguerre'in arkadaşı olan Chevaller'dir Daguerre makinelerine uygun lens imal etmesini istedi.Fakat başarılı olmadı.Bu lens Petzval'ın Portrait Lens ile yarışacak bir lensti.Petzval 1839'da meslektaşı Andeos Freicerr Von Ettinghaussen’in zorlaması ile portre çekimine uygun yü ksek diyafram tasarımı ü stlendi. Formü lü Voighlande'de devretti ve en çok aranan Portrait Lensleri ü retmeye başladı.Fransa'da bir diğer lens ü reticisi 1822'de fabrika kuran Jean Theodore Jamin'dir.Daha sonra Fransa'da binlerce objektif yapacak olan asistanı Alphonse Darlot işi devraldı.Almanya'da ilk lens fabrikası Agust Steinhell (1801-1870) tarafından 1852 yılında kuruldu.İngiltere'de mikroskop objektiflerinin mucidi Andresross'tur.1844' de Parisli Fredrerich Von Marters 150 derecelik bir alanın fotoğrafını çekebilen bir kamera yapmıştır.Panoramik kamera olarak adlandırılan bu araç, ü zerindeki bir çevirme kolu ile içerideki bir dişliyi çevirmekte, dişli de bir eksene bağlı olarak merceği döndü rmektedir.Bu dönme hareketi ile duyarkat yavaş yavaş pozlanıyordu. O zamanlar panoramik, kent ve doğa fotoğrafları, bu tip kameralarla çekilmişti.1854'de Parisli fotoğrafçı Adolph Eugene Disderi, portre çekimini kolaylaştırmak için, 6,5 X 8,5 inç boyutlarında, her biri ayrı ayrı ayarlanabilen çok mercekli bir kamera geliştirmiştir. Bu kamera ile bir fotoğrafik levha , ü zerine bir dü zine fotoğraf çekilebiliyor-du. Fotoğraf bilinçli olarak ilk kez 1853-1856 yıllarında Kırım Savaşında iletişim niteliğinde kullanılmıştır.İngiliz REOGER FENTON, 360savaş fotoğrafı çekmiş ve medya niteliğinde kullanmıştı. Basın tarihinde ilk kez bu fotoğraflarla sansü r uygulanmıştır.Nedeni ise İngiliz halkının renci de olmasıdır. -RENKLİ FİLMLERE GEÇİŞ (AUTOCHROME) 1907yılında Fransız LUMIERE KARDEŞLER ilk pratik renkli fotoğ raf cam tabaka sü reci olan AUTOCHROME ' u tanıştırdı. Autochrome bü yü k bir hızla Avrupa'da tanınmaya başlandı., ve birkaç yıl içinde de ABD de tanıttı.Bugü n National Geographic Society kü tü phanesinde yaklaşık 15.000 cam tabaka vardır. -Osmanlı’da Fotoğraf Ceride-i Havadis’in 17 Temmuz 1842 tarihli nüshasında, Daguerre’in çıraklarından Kompa’nın İstanbul’a geldiğinden, fotoğraf sanatını ücret mukabili teşhir ettiğinden ve isteyenlere öğrettiğinden bahsedilir. Bu tarih Osmanlı’ya fotoğrafın fiilen geldiği tarih olarak kabul ediliyor. Gezgin fotoğrafçılar döneminden sonra yerleşik fotoğrafçılar, bugünkü İstiklal Caddesi’nde yerlerini almaya başladılar.Bu stüdyolarda öncelikle dışardan gelenlerin ya da imparatorlukta görevli yabancıların fotoğrafları çekildi.Elektriğin henüz olmadığı dönemlerde bu stüdyolar, bugünkünün tam tersine, binaların çatı katlarında kuruluyordu.Gün ışığı, çatıya gerilen perdelerle özel olarak kontrol ediliyordu.Uzun poz süresi gerektiğinden, başın oynamaması için de arkaya bir düzenek yerleştiriliyor, cam negatifler de yine gün ışığında bir gün boyu baskı haline dönüştürülüyordu. İlk Osmanlı fotoğrafçıları genelde azınlıklar arasından çıktı.Rum asıllı Vasil Kargopulos 1850′de Pera’da ilk yerleşik stüdyoyu açan kişi oldu.Dış çekimleri başarıyla gerçekleştiren Kargopulos’un asıl ünü stüdyo çekimlerindeydi.Stüdyosunda, müşterilerin kıyafetlerini değiştirip çeşitli pozlarda fotoğraf çektirebilmeleri için çok geniş bir gardırobu bulunuyordu. Stüdyolar arasında saray erkânının fotoğrafını çekme başarısını gösterenler ünlerine ün katıyorlardı;özellikle de saray çocukları en önemli müşteriler arasındaydı. Saray fotoğrafçıları deyince akla ilk gelen isim , Abdullah Kardeşlerdir. Ermeni Vichen, Kevork ve Hovsep kardeşler Abdullah Freres adlı stüdyolarında 1863′te çektikleri Abdülaziz fotoğrafıyla “Sultan Fotoğrafçısı” unvanını kazandılar. Bu konuma gelmelerinden sonradan Müslüman olarak Abdullah Şükrü adını alan Vichen Abdullah’ın büyük önemi vardır. Abdullah Kardeşler bu ünvanlarını , Sultan Abdülaziz’den sonra Sultan II. Abdülhamid devrinde bir ara kaybetmişlerse de tekrar elde ettiler.1867 Paris Sergisi’ne katılan Abdullah Freres’in çalışmaları o denli takdir edildi ki, çok geçmeden milletlerarası şöhrete ulaştı.Abdullah Kardeşler’den sonra yetişen fotoğrafçılar da, bu sanatı Osmanlı’nın sosyal ve siyasi hayatının tespitinde kullandı. II. Abdülhamid’in,“Yıldız Albümleri” olarak bilinen fotoğraf koleksiyonunun oluşumunda Abdullah Freres’in büyük katkısı olmuştur.Bu albümler, Osmanlı hâkimiyetinde bulunan topraklarda kurulmuş abideleri, müesseseleri, kültür ve sanat mirasını fotoğrafla tespit ettirerek tarihe emsalsiz birer belge bıraktı.Padişahın isteği üzerine çekilen 40 bine yakın fotoğraf, Osmanlı toplum hayatı, tarihi eserler, şehircilik ve şahıs dökümlerini içeren kapsamlı bir foto-belge özelliği taşıyor. Bu fotoğraflar, Türkiye’nin yurtdışındaki kültürel mirasının tahrip edildiği dönemlerde , devlet tarafından tarihi birer belge olarak kullanılıyor. Daha sonradan Phebus olarak anılmaya başlanan Bogos Tarkulyan hem Osmanlı hem Cumhuriyet döneminde önemli bir yere sahip olmuştur. Döneminde, fotoğrafların hepsi, kimyası gereği sepya tonda basılıyordu.Fotoğrafları pastel tonlara boyayan Tarkulyan, bunun için saraydan çok büyük bir ödül almıştır.55 yıllık profesyonel hayatında portrecilik önemli bir yer tutar.1926 yılında çektiği Atatürk portresi, 1927 yılında tedavüle çıkan kağıt paraların ön yüzünde yer almıştır. Emil Römmler ve Erasmus Jonas’ın kurdukları Römmler & Jonas şirketi 1890’ların başında İstanbul sokaklarındaki hareketli yaşamı belgelemiştir.Beyazıt ve Galata Kuleleri’nden çekilmiş İstanbul ve boğaz panoramalarının yanı sıra, saray ve camilerden oluşan fotoğrafları dönemim kartpostalları arasında yerini almıştır. Sözünü ettiğimiz fotoğrafçılar, kahveleri, çarşıları, sokaklarıyla Osmanlı yaşamını günümüze getirdiler; Karadağlı, Gürcü, Ermeni, Arnavut, Yahudi, Sırp, Arap, Çerkez nüfusuyla Osmanlı halkını belgelediler ve bunları kendi yönlendirdikleri ışıkla saptayarak günümüze ulaştırmayı başardılar. O zamana ait bildiklerimizi bu öncü sanatçılara borçluyuz. - Camera Obscura Işık yalnızca hayatın degil , sanatin da kaynagı. Varoluşun bu ele avuca sığmaz çocuğu, karanlık çağlardan bu yana ele geçirilmek isteniyor. Kimi zaman elmaslarda ya da kristallerde aranan bu hakimiyeti , karanlıkta aramayı düşünebilen ilk kişi Aristo'dur. Bir iğne deliğinden geçecek kadar sınırlı ışık demetinin, geçtiği yerdeki nesneleri hafızasında barındırarak sırlarını karanlık bir odanın duvarına açacagını da ondan başka kim düşünebilirdi ki ? Bu antik çağ bilgesinin açtigi igne deliğinden sızan ışık , yüzyıllar sonra bir rönesans çılgınının yüzüne düştü. Leonardo usta , ışık ile karanlık arasındaki antik bağıntıyı yeni çağa taşıdı. Hiç kuşkusuz, tarih, varolanın dışındakini arayan çılgınlarla dolu.Bu ışık tutkunu , 1826 yılında, ışığı kagıt üzerine hapsetmeyi başardı. Bu ışık ve zaman hapishanesine , fotograf adı verildi . Fotoğrafın tarih içindeki serüveni , fotografın zaman içindeki serüveninden çok daha öncelere uzanmakta.Aristo' nun verdiği adla camera obscura yani karanlık kutu fotoğrafları bu sayede karşımıza çıkıyor. Farklı bir ışık , farklı bir perspektif , farklı bir dünya sunarak .Latince; Camera:kubbeli hazne/oda, Obscura:karanlık, karanlık oda çevresindekilerin resmini ekrana yansıtan optik (ışık) bir alettir.Çizim ve eğlence amacıyla kullanılır ayrıca fotoğraf ve kameranın icadına yol açan buluşlardan biridir.Cihaz bir kutu veya oda ve onun bir yüzüne açılmış delikten oluşur.Dışarıdan gelen ışık delikten geçerek içerisindeki yüzeye düşer ve yansıdığı kaynağın perspektifini ve renklerini koruyarak ters dönmüş (180 derece, baş aşağı) görüntüsünü oluşturur. Resim bir kağıt üzerine düşürülerek yüksek kesinlikli çizimler elde edilmesini sağlar . Aynalar kullanılarak , 18.yy'daki baş aşağı versiyonunda olduğu gibi resmi düz bir şekilde kutunun bir yüzeyine yansıtmak mümkündür.Daha portatif bir başka versiyonunda ise açılı aynalar yerleştirilmiş bir kutudan oluşur ve cam üst bölmeye yerleştirilmiş kopya kağıdına resmi dik olarak düşürür.10. yüzyılda yaşamış, Alhazen adıyla da bilinen Arap fizikçi ve matematikçi İbn Al-Haitam birbirinden farklı üç mumu belirli bir biçimle düzenleyerek, üzerinde küçük bir delik bulunan bir perdeyi duvarla mumlar arasına yerleştirir. Işıkla düzenek arasındaki etkileşmeyi incelediği deneyin sonunda Alhazen, görüntünün sadece küçük delikten geçen ışık yoluyla biçimlendiğini ve sağdaki mumun, duvarın sol tarafında bir görüntü oluşturduğunu notları arasına kaydeder, diğer yandan da ışığın doğrusallığını algılar. Alhazen'in bu çalışmaları 13. yüzyılda Avrupa'da değer bulur. Aristoteles'ten yaklaşık 1000 yıl sonra, İngiliz filozof ve eğitim reformisti Roger Bacon, Arap yazmalarından öğrendiği "karanlık kutu"nun ayrıntılı bir tanımını yapar. Rönesans'ın büyük ustası Leonardo da Vinci, iğne deliği görüntü oluşumunu perspektifle ilgili çalışmalarında "varsayalım ki, güneş, bir binayı, bir meydanı ya da doğal güzelliğe sahip bir alanı aydınlatsın. Böyle aydınlanan bir mekanın karşısında duran, gölgedeki bir evin duvarına minik bir delik açalım; işte o zaman aydınlatılan tüm nesnelerin görüntüleri ışıkla bu delikten taşınır ve evin iç duvarında ters olacak şekilde belirir."ifadesiyle tanımlar. Rönesans matematikçisi ve astronomu olan Paolo Toscanelli 1475 yılında Floransa Katedrali'nin penceresine bir delik açarak, deliğin çevresine bronz bir bilezik yerleştirir.Bu delikten güneşli günlerde geçen ışınlarla, güneşin Katedral'in zeminine yaptığı izdüşümü bugün bile görmek mümkün. Öğleüstü,bu görüntü Katedral'in zeminini bir "öğle işareti" olarak iki eşit parçaya böler.Katedral zemini ve "öğle işareti", o dönemlerde, saat yerine geçen zaman göstergeleri. Camera obscura adıysa,1571-1630 yılları arasında yaşamış, modern bilimin öncülerinden Johannes Kepler'in bulduğu bir isim.Onun zamanında bu ad ressamların manzara resmi yapmakta yararlandıkları mercekli bir deliği olan karanlık bir kutu, çadır ya da oda anlamına gelir. Mercek kullanımı görüntüyü daha parlak hale getirerek, görüntünün belli bir uzaklıkta odaklanmasına aracılık eder. Böylece kameranın bu türü Frisius'un 1544' te kullandığı araçtan farklı hale gelir.1620'lerde Johannes Kepler taşınabilir bir camera obscura yapar.Çizimlerin de yardımıyla kısa sürede farklı biçim ve şekillerde çok sayıda camera obscura üretilir.Bunlar o dönemlerin sanatçı ya da amatör ressamlarınca pek çok alanda yardımcı araç olarak kullanılır.18. yüzyıla gelindiğinde, camera obscura'lar yerlerini içinde ayna, önünde objektif bulunan fotoğraf makinelerine bırakmaya hazır haldedirler. Joseph Nicéphore Niepce Joseph Nicéphore Niépce, (d. 7 Mart 1765 – ö. 5 Temmuz 1833) Fransız mucit.1826 yılında, tarihteki ilk fotoğrafı çekmiştir.Niepce karakutu kullanarak görüntüyü kurşunkalay alaşımı özel bir plakaya düşürmüştür.Bu plaka bitümen denilen ışığa duyarlı bir maddeyle kaplıydı.Biraz bulanık olan görüntünün oluşması için 8 saat beklemek gerekiyordu.21x16.5 boyutlarındaki bu görüntüyü 1826 yılında Fransa’da elde etti. Louis Jacques-Mande Daguerre (1787-1851) Kullanılabilir ilk fotoğrafı buldu .Daguerreotipinin negatifi olmadığından, çekimlerden yanlızca bir kopya elde edilebiliyor ve bu görüntüler hassas yüzeylere sahip olduklarından özel kutular içinde saklanıyordu. William Henry Fox Talbot (1800-1877) 1839’da kağıt negatifi bularak fotoğrafın temel taşını koydu . Sulandırılmış tuz ve gümüşnitrat yardımıyla ışığa hassas kağıt üreten Talbot bunları kutu şeklindeki kamera içinde yarım ile bir saat gibi uzun süre boyunca pozlandırıyordu.Talbot’un bu katkısı asıl anlamına pozitifin bulunuşuyla kavuştu.Böylelikle tek bir negatiften çok sayıda baskı yapmak mümkün hale geldi. David Octavius Hill (1802-1870) / Robert Adamson (1821-1848) Fotoğraf tarihinin ilk usta işi örneklerini verdiler. Portreleriyle tanındılar. Hill,doğa resimleriyle tanınan bir ressam olmasına ragmen bir öneri üzerine portre fotoğrafları çekmeye başladı.Kameranın ardındaki hill, tekniker de Adamson olduğu için ürürnleri genellikle her ikisinin adlarıyla anılır. Hill, adamson’un genç yaşta ölmesinden sonra yeni partnerlerle gerçekleştirdiği ancak kendisini tatmin etmeyen denemelerin ardından fotoğraf çekimlerini bırakıp tekrar resim yapmaya başladı. Eugene Atget (1857-1927) Çok sevdiği tiyatroyu bırakarak fotoğraf çekmeye başladı.İlk karelerini 1888’de elde etmeye başlayan Atget daha sonra fotoğrafı kendisine meslek olarak seçti.Ağırlık verdiği konu ise Paris oldu.Hayatı boyunca yalnızca İsviçre’ye seyahat eden Atget,Paris’in Foto-Hikayesini yazan iyk fotoğrafçı olarak ünlendi. ______________________________________________________________________________ 3-Işık Ve Form -Işık Nedir? Gö rme ışıkla başlar.Işık gö rsel nesnelerin bize yansımasını, dolayısıyla gö rmemizi sağ lar.Fotoğ rafı etkileyen en ö nemli ö ğ e de ışıktır.Işık enerjisi olmadan fotoğ rafik gö rü ntü nü n oluşması mü mkü n değ ildir.Aslında herhangi bir gö rü ntü nü n oluşabilmesi için bir enerji tü rü nü n madde ile etkileşip oluşan bilgilerin bir yerlerde depolanması gerekir.Işık, tü m gö rsel sanatların temelidir ve fotoğ raf da ışıktır.Fotoğ raf yapmanın ilk adımı olan ışık, fotoğ raftaki gö rselliğ in nedenidir.Nasıl resim boya ile çiziliyorsa fotoğ raf da ışıkla çizilir.Bir çekimde fotoğ raf makinesinin ayarları ışığ a gö re yapılır.Çü nkü fotoğ rafın kaynağ ı ışıktır .Bir ö lçü de fotoğ rafın başarısı ışığ a bağ lıdır; yani ışıklandırmayı doğ ru yapmak gerekir.Işığ ın en ö nemli işlevi fotoğ rafın çekilmesini sağ lamaktır.Işık fotoğ rafın temel taşıdır. Bu nedenle ışığ ı iyi bilmek ve buna gö re de iyi değ erlendirmek gerekir. “Photo” kelimesi Yunanca ışık anlamına gelir. Işığın doğasını tam olarak tanımını yapabilmek zor bir durumdur. Işık, bir ışımanın ışık kaynağından çıktıktan sonra cisimlere çarparak veya direkt olarak yansıması sonucu canlıların görmesini sağlayan olgudur.C ile gösterilir. Işık,dalga boyuna göre göze farklı renklerde gözükür. Renklerin Kırmızı ışık Kırmızı ışık Yeşil ışık + Yeşil Işık + karışımı + Yeşil ışık = Sarı ışık + Mavi ışık = Magenta ışık Mavi ışık = Cyan ışık Mavi Işık + Kırmızı Işık =Beyaz Işık Temel ışık renkleri, kırmızı, yeşil ve mavidir.Diğer renkler bu üç rengin karışımıyla elde edilir. Üç rengin birlikte varlığı beyazı oluşturur.Hiçbir ışığın olmaması durumundaysa siyah oluşur.Işık, doğrusal dalgalar halinde yayılan elektromanyetik dalgalara verilen addır.380 – 750 nm. dalga boyları arası dalgaboyu gözle görülebilir ancak bilimsel terminolojide gözle görünmeyen dalga boylarına da ışık denilebilir. Işığın özellikleri, radyo dalgalarından gamma ışınlarına kadar gidebilen, elektromanyetik dalganın boyuna göre değişir.Işığın, ve tüm diğer elektromanyetik dalgaların temel olarak üç özelliği vardır. Frekans: Dalgaboyu ile ters orantılıdır, insan gözü bu özelliği renk olarak algılar. Şiddet: Genlik olarak da geçer, insan gözü tarafından parlaklık olarak algılanır. Polarite: Titreşim açısıdır, normal şartlarda insan gözü tarafından algılanmaz. -Işığın Algılanması Göz tarafından algılanan ışık, retinada sinirsel sinyallere dönüştürülüp, buradan optik sinir aracılığıyla beyine iletilir . Göz , üç temel birleştirici renk olan kırmızı, yeşil ve maviye tepki verir ve beyin, diğer renkleri bu üç rengin farklı kombinasyonları olarak algılar.Renklerin algılanışı dış koşullara bağlı olarak değişir. Aynı renk güneş ışığında ve mum ışığında farklı algılanacaktır. Fakat insanın görme duyusu ışığın kaynağına uyum sağlayarak, bizim her iki koşuldakinin de aynı renk olduğunu algılamamızı sağlar. Fotoğraf en önemli unsur ışıktır.Işık bir fotoğrafta diyafram, enstantane ve ISO değerlerinin temel unsurudur.Bu yüzden öncelikli olarak ışık kaynaklarını ve bu kaynaklara göre nasıl fotoğraf çekileceğini iyi kavramak gerekir. Işık Kaynakları doğal ve yapay olarak sınıflandırılabilir. Doğal ışık kaynağı güneştir. Yapay ışık kaynağı olarak güneş haricinde ışık veren her şey sayılabilir. Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır.Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu veya renk olarak adlandırılır.Tüm dalga boyları birden aynı anda gözümüze ulaşırsa bunu beyaz, hiç ışık ulaşmazsa siyah olarak algılarız.İnsan gözü 380nm ile 780nm arasındaki dalga boylarını algılayabilir, bu sebepten elektromanyetik spektrumun bu bölümüne görünen ışık denir. Gün ışığı %33 mavi, %34 yeşil, %33 kırmızı, flaş ampulü %24 mavi, %36 yeşil, %40 kırmızı, normal elektrik ampulü %12 mavi, %32 yeşil, %56 kırmızı, mum ışığı %6 mavi, %18 yeşil, %76 kırmızı renklere sahiptir.Işık ve renkle ilgili olarak sık sık karşımıza çıkabilecek bir terim de ‘Kelvin’dir. Kelvin, bahsedeceğimiz konuyla ilişkili olarak araştırma yapan bir fizikçinin adı olmakla birlikte, fotoğrafta kullanılan anlamıyla renk sıcaklığını ifade eder. Fotoğraf çekerken kullandığımız ışık kaynağının renk sıcaklığı, fotoğrafımızdaki renkleri ve kalitelerini belirler.Işığın Kelvin derecesi düştükçe renk kırmızıya, yükseldikçe maviye döner.Mavi ışığın soğuk, kırmızı ışığın ise sıcak bir etkisi vardır.Örneğin gün ışığı 5500 – 5600 Kelvin değerinde beyaz ışık verir. 500 Watt’lık bir stüdyo ampulü 3200 Kelvin değerinde, 200 Watt’lık bir ev ampulü 2900 Kelvin değerinde kırmızı ışık verirler.Bu değerler ışığın geliş açısına göre değişirler. Işık Kontrastı Kontrast , renklerin birbirlerine zıtlığıdır.Fotoğrafta en karanlık ve en aydınlık bölümler arasındaki, ışık yoğunluğudur. Bu yoğunluğun fazla olması yüksek kontrastı, az olması düşük kontrastı oluşturur. Işığın geliş yönü kontrastı etkiler. Örneğin; Işık kaynağından yayılan ışığın konuyu her yönden eşit bir şekilde aydınlatması sonucu(bulutlu havada çekilen) fotoğrafta contrast düşük olur. Bunun karşıtı ışığın tek bir yönden konuyu aydınlatması sonucu (güneşli havada çekilen) fotoğrafta kontrast yüksek olur.İyi bir fotoğraf için kontrast ana etkenlerden biridir.Fotoğrafta kontrast ne fazla ne eksik olmalıdır.Tek bir yönden gelen şiddetli bir ışıkla aydınlatılmış objelerin fotoğraflarında ise kontrast yüksek olur.Yazın öğle saatlerinde çekilen fotoğraflarda olduğu gibi; ışık serttir ve gölgeler fazladır.Işığın oluşturduğu kontrast fotoğrafa derinlik katar. Kontrast yüksekliği veya düşüklüğü tamamıyla verilmek istenen etkiyle doğru orantılı olarak tercih edilebilecek bir şeydir. -Işığın Kaynağına ve Geliş Şekline Göre Işık Türleri Işık kaynaklarını yapay ve doğal ışık kaynakları olarak ayırmak mümkündür. Gün ışığı (5500K), Ay ışığı, Yıldızlar, Tungsten, (evlerde kullanılan sarı ampul ışığı, 2900K), Floresan ( enerji tasarruflu beyaz ışık veren lamba ışığı, 3200-3400K), Flaş ( fotoğraf makinelerinde ve stüdyo çekimlerinde kullanılan ışık, 5500-7000K) bunlar arasında sayılabilir. Bu ışık türlerinin bazıları için fotoğraf makinelerinde hazır olarak düzeltme ayarları mevcuttur.Buna beyaz dengesi denmektedir.Beyaz dengesi makinenin ışığı nasıl yorumlayacağına ilişkin bir bilgidir. Önemli olan uygun ışığ ı seçebilmekti .Tıpkı uygun bir kompozisyonu seçmek gibi... Işık; dolaylı, doğ rudan , cephe ışığ ı (gö lgeleri yok ederek yü zeysel bir etki oluşturur ve aydınlanan cisim dü zlemsel gö rü lü r), tepeden gelen ışık (kü tlenin ağ ırlığ ını ve yer çekimini vurgular), ters ışık (kü tlenin biçimini ortaya koyar), yan ışık (ışık-gö lge yardımıyla dokuyu ortaya çıkartarak derinlik hissi verir), olarak ele alınabilir. Ayrıca geliş açılarına ya da doğ al nedenlere ( kar, yağ mur, deniz kenarı, yü ksek yerler ) gö re ışığ ın durumu da değ işir.Işık, salt fotoğ rafın oluşumunda rol oynamaz aynı zamanda sanatsal bağ lamda da belirleyici olur.Kullanılan ışık tarzı fotoğ rafın estetik değ erinde etkili olur. Fotoğ raf çekimine başlamadan ö nce;çekim yapılacak ortamın ışığ ı, çekim zamanı, mekâ nın ö zellikleri, ışık kaynakları ve konuyu aydınlatan ışığ ın ö zellikleri ö nceden bilinmelidir.Bu ışığ a uygun araç gereçler ve ekipmanlar seçilmelidir.Gü zel ve amacına uygun fotoğ raf çekmenin temel kuralı fotoğ rafı çekilecek konun ışığ ının doğ ru tanımlanması ve fotoğ raf çekiminin ışık koşullarına gö re yapılmasıdır. 1. Fotoğ raf çekimi yapılacak ortamın ışığ ı ö nceden araştırılmalıdır. 2. Fotoğ raf çekilecek zaman doğ ru planlanmalıdır. Fotoğ raf çekimi, gece mi, gü ndü z mü yoksa daha farklı bir zamanda mı yapılacak 3. Fotoğ raf çekilecek mekâ nın ö zellikleri incelenmelidir. Mekâ n kapalı mı; yoksa açık bir alan mı? 4. Fotoğ raf çekilecek ortamın ışık kaynağ ı doğ al ışık mı; yoksa yapay ışık mı olduğ u belirlenmelidir. 5. Fotoğ rafı çekilecek konunun ü zerine dü şen ışığ ın ö zelliklerini tanımlanmalıdır. Konunun ışığ ının fotoğ raf çekimi için yeterli olup olmadığ ı belirlenmelidir. Işık yeterli değ il ise ışığ ın en uygun olduğ u koşullar için planlama yapılmalıdır. 6. Işık istenen ö zelliklere uygun ise fotoğ raf çekimi için gerekli olacak araç gereçler belirlenir ve ışığ a en uygun film seçilir. 7. Fotoğ raf çekimi için ışık açısından en uygun yer ve açı tespit edilmelidir. Doğ ru fotoğ raf çekimi yapabilmek için ö ncelikle ışık kaynaklarını, ışığ ın ö zelliklerini ve farklı ışıkların fotoğ raf ü zerindeki etkilerini kavramak ve ortamdaki ışığ ı doğ ru olarak tanımlamak gerekir. Işığın Özellikleri ve Işık Kaynakları Işığ ı bir kaynaktan her yö ne doğ ru dalgalanarak yayılan parçacıklar olarak dü şü nebiliriz.Bu parçacıklar çekim sü resince sizlere filmler kısmında anlattığ ım ışığ a duyarlı bileşiklere; yani film dü zlemine çarparak fotoğ rafı oluşturur.Cisimler ana ışık kaynağ ı gü neşten veya suni ışık kaynaklarından aldıkları ışık parçacıklarını helozonik dalgalı bir şekilde saniyede 300000 km'lik bir hızla yansıtır.Bü tü n ışık tü rlerinin hızı aynıdır;ama dalga boyları farklıdır.Dalga boyu ışığ ın niteliğ ini belirler.Dalga boyu kısa olan gü çlü , uzun olan gü çsü z ışıktır.Gö rebildiğ imiz en uzun dalga boyu kırmızı, en kısası mavi ışıktır.Kırmızının gü cü renklerde olduğ u gibi burada da teknik olarak karşımıza çıktı. Kontrast Fotoğ rafta en karanlık ve en aydınlık bö lü mler arasındaki ışık yoğ unluğ udur . O� rneğ in;Işık kaynağ ından yayılan ışığ ın konuyu her yö nden eşit bir şekilde aydınlatması sonucu (bulutlu havada çekilen) fotoğ rafta kontrast dü şü k olur.Bunun karşıtı ışığ ın tek bir yö nden konuyu aydınlatması sonucu (gü neşli havada çekilen) fotoğ rafta kontrast yü ksek olur.İyi bir fotoğ raf için kontrast ana etkenlerden biridir.Fotoğ rafta kontrast ne fazla ne eksik olmalıdır. Yü ksek kontrast koyu gö lgelerden parlak beyaz aydınlıklara kadar geniş bir ton farklılığ ı içerir. Az kontrast karanlık gö lgeler ve parlak aydınlıkların aşırı uçlarını içermeyen daha sınırlı bir ton farklılığ ı ifade eder. Bir yaz gü nü gü neş tam tepedeyken ö zellikle ormanlık alanlarda, karla kaplı ortamlarda ya da kumsallarda kontrast fazladır.Bulutlu havalarda yada gü neşin yatay geldiğ i zamanlarda çekilen fotoğ raflar gö kyü zü nü fazlaca içermeyen fotoğ raflarda kontrast azdır. Parlak gü neşli bir havada; yani kontrastın yü ksek olduğ u zamanlarda bir yere baktığ ımızda tü m ton farklılıklarını algılayıp detayları rahatlıkla gö rebiliriz.Unutulmaması gereken filmlerin ton farklılıklarının gö zlerimiz kadar olmadığ ıdır.Film farkı gö z ardı edilirse gö zü mü zü n gö rdü ğ ü detayları fotoğ rafta gö remeyiz. Fotoğ raftaki beyaz parlak alanlar izleyicinin dikkatini konudan uzaklaştırır.Donuk, yumuşak tonlar daha keskin ve vurgulu olarak ö ne çıkar. Yü ksek kontrastın her filmi etkileyebileceğ ini unutmadan çekeceğ iniz fotoğ raflarda çok koyu ve çok aydınlık alanları gö rü ntü nü ze almamaya çalışınız veya konuya gö re konumunuzu değ iştirerek sonuca ulaşmaya çalışınız Renk Işık kaynağ ından yayılan ışınların nesnelere çarptıktan sonra yansımaları sonucu gö zü mü zü n algıladığ ı duyumdur. Işık Kaynakları Işık kaynakları doğ al ışık kaynakları ve yapay ışık kaynaklarından oluşmaktadır.Doğ al ışık gü neş ışığ ıdır. Gü neş ışınları, açık alanda her noktayı aynı derecede aydınlatır. Nokta ışık kaynaklarından yapılan aydınlatmalarda uzaklık artıkça konuya dü şen ışık şiddeti azalır.Arkası yansıtıcılı kaynaklar koni şeklinde, ışık kaynağ ından uzaklaştıkça genişleyen bir ışık huzmesi oluşturur.Diğ er bir ışık kaynağ ı da gö kyü zü , açık renkli duvar yü zeylerinden gelen dağ ınık ışık kaynakları şeklinde tanımlanabilir. Doğal Işık Doğ a da fotoğ raf çekerken ışık tek bir kaynaktan; yani gü neşten gelir.Flaş, lamba, ateş, reflektö r gibi kaynaklar gü n ışığ ının etkisini artırmak için kullanılır.Işığ ın kalitesi; gü nü n saati, konuya geliş yö nü , ışığ a mü dahale veya filmin ö zelliklerinden dolayı etkilenir. Bir nesne ü zerinden yansıyan ışık, nesnenin ö zelliğ ine bağ lı kalarak dü zgü n, dağ ınık, kontrastlı, sert, yumuşak, donuk, sıcak, soğ uk veya kırmızıdan maviye doğ ru değ işik anlamlar verebilir.Genellikle donuk, mat mavimsi ışık sakin ve durağ an bir anlam verir.Koyu ve sıcak ışık daha fazla heyecan ve enerji verir.Renkler bö lü mü nde hangi rengin hangi anlamlar verdiğ ine bir gö z atmanızda yarar var. Gö ze hoş gelen fotoğ raflar, ışığ ın dü zgü n dağ ıldığ ı ve derinlik hissi verdiğ i kontrast yaratan, çok koyu ve keskin olmayan gö lgelerin yumuşak olduğ u fotoğ raflardır . Doğ ru ışıktan yaralanmak için ışığ ı çok iyi okuyabilmeliyiz.Bu da artan tecrü be ile olur.Yani daha çok fotoğ raf çekip, farklı ışıklarda aynı konuyu çekerek fotoğ rafı nasıl etkilediğ ini gö rerek, daha çok fotoğ raf gö rerek onların nasıl bir ışıkta çekildiğ ini inceleyerek ve sorarak ö ğ renebiliriz. Doğrudan gelen ışık Gü neş ya da diğ er ışık kaynaklarından kırılmadan gelerek doğ rudan konunun ü zerine dü şen ışıktır. Önden gelen ışık Işık kaynağ ı konunun ö nü nde fotoğ rafçının arkasındadır. Konu bakış yö nü ndeki her noktasından eşit miktarda aydınlanmıştır ve hiç gö lge yoktur. Gö lgenin yokluğ u derinlik duygusunu yok eder. Bu tü r ışık detay verme ve renkleri gö sterme açısından çok etkilidir. Yandan gelen ışık Daha gü çlü ve zengin gö rü ntü ler elde edilir. Sağ veya soldan gelen ışık gö lgelere neden olduğ u için gö rü ntü nü n dokularını daha belirginleştirir. Yandan gelen ışıkla oluşan bu gö lgeler fotoğ rafa derinlik duygusu kazandırır. Doku ve desen çekimlerinde bu ışık kullanılmalıdır. Gö lgelerin oluşturduğ u kontrast çok yü ksek ise gö zü n gö rebildiğ i detayları fotoğ rafta gö remeyeceğ imizi sö ylemiştik. Bunun için dolgu flaş kullanarak yü ksek kontrast dü zeyi dü şü rü lebilir. Ters ışık Işık kaynağ ı konunun arkasında fotoğ rafçının ö nü ndedir.Ters ışıkta fotoğ raf çekmek çok zordur; ama çok etkili fotoğ raflar elde edilebilir.O� nden gelen ışıkta nesnenin gö rmediğ imiz tarafını aydınlattığ ı için bakış yö nü mü zde detaylar kaybolur; ama nesnenin dış formu belirginleşir. Konunun etrafındaki ışık huzmeleri fotoğ rafı gü zelleştirir.I�stenirse nesne dolgu flaşı ile aydınlatılabilir.Bunu fotoğ rafa yü kleyeceğ iniz duygu belirler. Üsten gelen ışık Işık kaynağ ının konu ü zerine tam tepeden gelmesidir. Bu durumda kontrast yü ksek olacağ ı için bu durumlarda fotoğ raf çekilmesi tavsiye edilmez. Bu durumlarda fotoğ rafı çekip çekmeyeceğ inizi yine sizin fotoğ rafa vermek isteyeceğ iniz duygu belirleyecektir. Noktasal ışık Işık kaynağ ının bulut, ağ aç ya da başka açıklıklardan gelerek konunun bir bö lü mü nü aydınlatmasıdır. Gü ndoğ umunun hemen sonrasında veya gü nbatımından, yağ murdan sonra bulutların arasından çıkan, ormanda ağ açların veya yaprakların arasından çıkan ışıkların hepsi noktasal ışıklardır. Bu tü r ışık kaynakları ile son derece gü zel fotoğ raflar çıkar. Dolaylı gelen ışık Işık kaynağ ının diğ er cisimlere çarptıktan sonra ilk gü cü nü kaybedip konumuzun ü zerine dü şen ışıklardır. Kapalı veya bulutlu havadaki ışıktır. Işığ ın konu ü zerine dü şen zamanda nasıl dağ ıldığ ı nasıl yansıdığ ına bağ lı olarak farklı ö zellikler gö sterir. Dolaylı ışık alan ortamlarda çekim yaparken dü şü k enstantane değ erleri kullanılmak zorunda kalacağ ımız için sehpa ve daha hızlı filmler kullanmak gerekir. Yansıma Ayna veya cam gibi pü rü zsü z yü zeylere dü şen ışık, geldiğ i acı ile hiç bozulmadan aynı ışık şiddetini yansıtmasına dü zgü n yansıma denir. Duvar, kağ ıt veya kumaş gibi pü rü zlü yü zeylerin yansıtmasına dağ ınık yansıma denir. Kırılma Işığ ın farklı yoğ unluktaki ortamlardan geçtikten sonra ışığ ın yö nü değ işir. Bu yö n değ işikliğ i ışığ ın geliş açısına, ortamların ışık kırılma katsayılarının oranına ve ışığ ın dalga boyuna bağ lıdır. Kısa dalga boyuna sahip ışıklar, dalga boyu uzun olan ışığ a gö re daha fazla kırılırlar. Polarizasyon (Kutuplaşma) Işık normalde her yö nde titreşerek ilerler. Bu titreşimler sü resince sadece belli açıdaki titreşimlerin bırakıp, diğ erlerinin sö ndü rü ldü ğ ü ışığ a polarize edilmiş ışık denir. _____________________________________________________________________________________________ 4-Kompozisyon -Kompozisyon Nedir? Fotoğrafta kompozisyon, vizörden bakıldığında görülen görüntüdeki elementleri göze hoş gelen ve dengeli bir sahne halinde düzenlemek şeklinde özetlenebilir.Bir kişinin hoş bulduğu bir şeyi, başka bir insanın hoşuna gitmeyeceği ihtimalinden ötürü fotoğrafta kompozisyon bir bakıma kişisel ve göreceli bir kavramdır. Bu bölümde bunu da hesaba katarak fotoğraf kompozisyonunda doğru ya da yanlış olmadığını söylemeye çalışacağım.Fotoğrafçının anlatmak istediğin en iyi yansıtan kompozisyon başarılıdır denilebilir.Fotoğrafa bakan kişinin kafasını karıştıran veya ona bir anlam ifade etmeyen fotoğrafta kompozisyon hatalıdır çünkü görevini yapamamıştır . İzleyicisine mesajını taşıyabilen söylemek istediğiniz şeyi açıkça ve izleyiciyi sıkmayan kompozisyon başarılıdır. Çekeceğiniz fotoğrafta vizörden gördüğünüz elementlerin yerlerini, duruşlarını ayarlamanız sadece fotoğrafın grafiksel özelliklerini geliştirmez, bunun yanında “mesajın” ne kadar verimli taşındığını da etkiler. Işık, alan derinliği, enstantane gibi değişkenler fotoğrafın ruh halini de kompozisyonun etkinliğini de değiştirir. Örneğin, çok kalabalık bir fotoğrafta yalnızca anlatmak istediğiniz öğeye odaklayıp diğer kısımları odak dışında bıraktığınızda, net kısımdaki objenin vurgusunu daha da arttırmış olursunuz. Bu da alan derinliğinin kompozisyon başarısına olan etkisini gösterir. Resim sanatında yüzyıllarca gelişen estetik incelenmiş ve insanların gözüne güzel gelen durumlar kompozisyon kuralları olarak işlenmiştir.Adının kural olması mutlaka kullanılacağı anlamına gelmez, neredeyse hiçbir kompozisyon kuralına uymayan ama yine de mükemmel fotoğraflar vardır.Örneğin , boşluk veya yalnızlık hissini anlatmak için denizin ortasındaki bir kayayı siyah-beyaz formatta çekeceksiniz.Burada 1/3 kuralı (altın oran) istediğiniz hissi vermede yetersiz kalacaktır. Bunun yerine fotoğraf karesinin tam ortasına o kayayı koyduğunuzda çok daha net bir şekilde hissedebilirsiniz. Ama buradan da kompozisyon kuralları sıkıcıdır bi işe yaramaz dediğim sonucuna asla varmayın.Bu kurallar yüzyıllarca zamanla kanıtlanmış, her koşulda işe yarayan kurallardır. Fotoğ rafçılıkta en çok tartışılan konulardan biri de“fotoğ rafta kompozisyon”dur. Kimi fotoğ rafçılar kompozisyon kurallarının ö ğ renilmesine gerek olmadığ ından, herkesin fotoğ raf makinesini eline alır almaz dilediğ i gibi fotoğ raflar çekebileceğ ini savunurken, kimi fotoğ rafçılar da, fotoğ raf çekimi sırasında belli kurallara uyulması gerekliliğ inden sö z eder. O� rneğ in dü nyanın ö nemli fotoğ raf sanatçılarından biri Ansel Adams; “Fotografik kompozisyon kuralları olarak adlandırılan şeyler, dü şü nceme gö re geçersiz, konu dışı ve olgunlaşmamış kavramlardır.” der. Bunlara benzer bazı dü şü ncelerin, kendi içlerinde tutarlı olduklarını sö yleyebiliriz.Ancak, ö ncelikle bir belgeleme aracı olan fotoğ rafın sanat boyutunu da gö z ardı etmemek gereklidir.Sanatın tü m alanlarında olduğ u gibi, fotoğ rafta da belli bir takım bilgilere sahip olmak gerekliliğ i vardır.Bazı fotoğ raflar diğ erlerinden hemen ayrılır. Bazı fotoğ raflar “gü zel, estetik vb.” gibi sıfatlarla anılırken diğ erleri daha az dikkat çekebilir.Kuralları yıkabilmek için, o kuralları da bilmenin, ö ğ renmenin gerekliliğ i ortadadır. Fotografik kompozisyonun kuralları, diğ er sanat dallarının da, ö rneğ in resmin, kullandığ ı kurallardır.Fotoğ raf ortaya çıktığ ı ilk yıllarda resmin kurallarından yararlanma yolunu seçmiştir. Kuşkusuz kuralların çoğ u sadece yol gö stericidir ve sıkı sıkıya uyulması gerekmeyebilir . Fotografik sorunlar, matematik gibi belli kurallara uyularak çö zü lemez.Bazı insanların veya fotoğ rafçıların gö rme duyuları ve gö rsel algılamaları daha gelişmiş olabilir, bazı insanların bakış açıları diğ erlerine gö re farklı olabilir, farklı kü ltü rlerden insanların farklı gö rme ve algılama biçimleri olabilir, bazı insanlara da belli kuralları ö ğ retmek gerekebilir.Bu kuralları bazıları daha kolay veya zor kavrayabilirler. Deklanşö re her basışta, fotoğ rafçı kişisel gö rü ş ve tercihlerini ortaya koyar.Her fotoğ rafçının kendine ö zgü bir biçemi, her fotoğ rafın kendine ö zgü bir tadı vardır ve olmalıdır da... Fotografik kompozisyon dendiğ i zaman akla gelmesi gereken, fotoğ raflanan veya fotoğ raflanması dü şü nü len gö rsel elemanların, eni ve boyu olan iki boyutlu bir dü zlemde, bir başka deyişle bakacın gö rdü ğ ü alanda, istiflenmesi veya organize bir biçimde yerleştirilmesi işlemidir. Fotografik kompozisyon kurallarının tü mü , diğ er plastik sanatların kurallarından tü remiştir bir başka deyişle diğ er plastik sanatlara gö re daha çok genç olan fotoğ rafçılık, yukarıda da değ inildiğ i gibi,bazı kuralları resim gibi sanat dallarından ö dü nç almıştır. Fotoğ raf diğ er sanat dallarından, bir aygıt, fotoğ raf makinesi, dolayısıyla ayrılır.Fotoğ raflar bir aygıt kullanılarak oluşturulur.Fotoğ raf makinesi adı verilen bu aygıt fotoğ rafçıyı zaman zaman sınırlarken zaman zaman da ona farklı olanaklar ve ö zgü rlü kler tanır.Fotoğ raf makinesinin doğ asından gelen kısıtlamalar olduğ u gibi, fotoğ raf makinesinin olanakları fotoğ raf sanatçısına farklı anlatım olanakları da sunar. I�yi fotoğ raflar oluşturmak isteyen birinin anı fotoğ rafları çeken bir kişi veya bir turistin çektiğ i fotoğ raflar gibi çekimler yapması dü şü nü lemez . Fotoğ rafçı, fotoğ raf makinesinin kullanımıyla ilgili tü m bilgilere sahip olmak durumundadır .Makinenin kullanımını, tü m ayarlarını mutlaka bilmek gereklidir.Doğ ru pozlama yapabilmek ve teknik açıdan başarılı fotoğ raflar elde edebilmek için bu bilgilere gereksinim vardır.Ancak gö rsel açıdan başarılı fotoğ raflar elde edebilmek için sadece fotoğ raf makinesine ilişkin teknik bilgiler yeterli değ ildir.Fotoğ rafçı, iyi bir fotoğ raf oluşturmak için, farklı gö rü ş açıları, farklı ışıklar aramak durumundadır.I�ş kuşkusuz yalnızca açıyla veya ışıkla da bitmez. Fotoğ rafçı, uygun objektifler, uygun saat ve ışık koşulları, uygun mevsimler, uygun renkler gibi birçok etmeni bir araya getirmek durumundadır.Bir fotoğ rafçıyı veya sanat fotoğ rafı çeken kişiyi rastgele fotoğ raflar çeken birinden ayıran, fotoğ raf sanatçısının aynı bir ressam veya heykeltıraş gibi deklanşö re basmadan ö nce birçok konuyu dü şü nmesi ve bunlarla ilgili gerekli yorumlamaları kafasında yapabilmesidir.Aynı sahne veya nesne, aynı koşullarda ve aynı fotoğ raf makineleri kullanılarak iki ayrı kişi tarafından ayrı ayrı gö rü ntü lenecektir Kişilerin kü ltü rleri, yaşam deneyimleri, dü nya gö rü şleri ve daha birçok farklı etmen, farklı fotoğ rafların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bir fotoğ raf da aynı bir resim gibi farklı etmenlerin bir araya gelmesiyle oluşur.Bunlar aynı zamanda kompozisyonu da oluşturan ö ğ elerdir.Bunlar, noktalar, çizgiler, geometrik şekiller, doku, renk, lekeler kü tle, form ve diğ erleri olarak sıralanabilir.Bunların bileşimi, aynı bir resimde olduğ u gibi fotoğ rafı oluşturur. Kompozisyon yukarıda da sö zü edildiğ i gibi, bir istifleme, nokta, çizgi, geometrik şekiller, renk vb. etmenlerin bir arada kullanılması, birbirlerini tamamlayacak, bir anlam oluşturacak biçimde yerleştirilmesi işidir.Denge, oranlar gibi kavramlar da fotoğ rafı oluştururken devreye girer. Kompozisyondan amaç estetik gö rü ntü ler elde etmek olduğ u kadar, sanatçının duygu, dü şü ncelerini de izleyiciye aktarması, izleyiciyle paylaşmasıdır.I�yi ve etkili fotoğ rafı etkili kompozisyonlar oluşturur. Her fotoğ rafçının kendisini ifade için fotoğ rafladığ ı elemanları çerçeve içine yerleştirme biçimi vardır.Fotoğ rafı oluşturmanın doğ ru bir biçimi yoktur.Ancak şunu da gö z ardı etmemek gerekir, iyi fotoğ raflar genellikle bazı basit elemanlara dikkatin çekilmesi, uygun ışığ ı bulma sonucunda ortaya çıkar. Fotoğ raf oluşturulurken dikkat edilmesi gereken temel noktalar şunlar olabilir. Doğ ru kompozisyonlar oluşturabilmenin birinci yolu fotoğ rafı çekerken dü şü nmek, dü şü nerek deklanşö re basmaktır.Kullanılan fotoğ raf makinesinin çok basit veya çok gelişmiş olması, hatta cep telefonunun fotoğ raf çekme ö zelliğ inin kullanılıyor olması temel kompozisyon kurallarının uygulanmasına engel değ ildir.Bir başka deyişle; “kullanılan fotoğ raf makinesi çok gelişmiş o yü zden iyi fotoğ raflar çıkıyor...”sö ylemi doğ ru bir sö ylem değ ildir. Son yıllarda sayısalfotoğ raf makineleri ve sayısal fotoğ rafçılığ ın gelişmesiyle sınırsız fotoğ raf ü retimi de gü ndeme gelmiştir.Maliyetlerin dü şmesi, fotoğ rafçının dü şü nmeden, çoğ u kez bilinçsizce, fotografik kompozisyon kurallarına dikkat etmeden fotoğ raf ü retimini de beraberinde getirmiştir. Sayısal fotoğ rafçılığ ın gö receli kolaylığ ı, dü şü k maliyeti, “nasıl olsa silerim...”, “çok fotoğ raf çekeyim, birisi nasıl olsa iyi çıkar...”, “photoshop vb. programlarla dü zeltirim dü şü ncesi kompozisyon ü zerine daha az kafa yorulmasını da beraberinde getirmektedir. Yapılması gereken, çekim sonrası mü dahalelere en az imkan bırakmaktır. -Kompozisyon Teknikleri Eğer fotoğrafta kaliteli bir kompozisyon kurabilirseniz, iyi oturmuş bir kadrajla beraber çok iyi bir kare yakalayabilirsiniz.İyi kompozisyona sahip fotoğraflarda gözler kaliteyi çok aramaz.Dolayısıyla iyi kompozisyonlu bir fotoğraf hep bir adım öndedir,çünkü izleyenlere bir şeyler anlatır, ruhu vardır, düşündürür, farklı duyguları hissetmesini sağlar. Örneğin Gökhan Tutak’a ait bu fotoğrafta, iki kişinin birbirine olan özlemi çok iyi şekilde fotoğraflanmış . Kadrajda fazla olan obje yok, gözler tek bir yöne kilitlenebiliyor ve fotoğraftan oradaki duyguyu alabiliyorsunuz .Bir fotoğrafla elde edilmek istenen de oradaki duyguyu verebilmekse eğer, bu fotoğraf iyi bir fotoğraftır diyebiliriz. Bu fotoğrafta ise çizgilerin müthiş uyumunu görüyorsunuz . Kompozisyon fotoğrafın her dalında vardır bu unutulmamalıdır . Yatay çizgiler dinginlik, sakinliği vurgularken, dikey çizgiler hareketi simgeler. Fotoğraftaki tam ortadan geçen eğik çizgi ise neredeyse fotoğrafı ikiye ayırmış ve simetri unsuru oluşturmuş durumda.Doğanın renkleri de fotoğrafa eklenince bu şekilde güzel bir fotoğraf ortaya çıkmış. -Kompozisyonda 1/3 Kuralı Vizörden baktığınız yeri bu şekilde dokuza ayrılmış olarak hayal edin.Bu çizgilerin birleşme yerlerine eğer modelinizi konumlandırırsanız fotoğrafınız çok daha ilgi çekici olacak, sıradanlıktan uzaklaşacaktır.Fotoğrafta en çok yapılan hatalardan biri modelin (konunun) tam ortaya konumlandırılmasıdır. -Kompozisyon Öğeleri Üstteki örnek fotoğraflarda da gördüğünüz üzere konular çizgilerin birleşme çizgilerine getirilmiş durumda,bu şekilde güzel kompozisyonlar elde edebiliyorsunuz. Bazı makinelerde ekran üzerine veya vizör içine bu çizgilerin koyulabildiğini de hatırlatayım . Fotoğrafta kurallara uymak veya uymamak her zaman tartışılan bir konudur fakat çoğu iyi fotoğrafçının söylediği gibi ‘Önce kuralları bil, ondan sonra onları yık.’Dolayısıyla bu kurallar fotoğrafçılıkta çok önemli yere sahiptir . Belirginlik Fotoğ raf için en ö nemli ö ğ e belirginliktir.Çü nkü fotoğ raf ile verilmek istenen mesajın, izleyici tarafından anlaşılması için çekilen fotoğ rafın belirgin olması gerekir.Fotoğ rafın belirgin olması, bir iletişim aracı olan fotoğ rafın mesajını en okunaklı biçimde ortaya koymasıdır.Zaman ve ü çü ncü boyutun zihinde canlanabilmesi için çekilen konu hakkında izleyicinin ö nceden zihninde var olan duyumlarından yararlanılır.I�şte bu nedenle fotoğ raf, ü zerinde ö nceden fikir birliğ ine varılmış biçimler demetidir.Her izleyici, fotoğ raf karesini oluşturan ö ğ eleri, zihnindeki binlerce gö rü ntü den biriyle çakıştırıp fotoğ rafı geçmiş deneyimlerine gö re yorumlayacaktır.Bu nedenle ne anlatmak istediğ ini iyi anlatamayan; yani yeterince belirgin olmayan bir fotoğ raf, izleyicide farklı duygular ve dü şü nceler uyandırır.Bu durum ise, izleyiciye aynı duygu ve dü şü nceleri yansıtmaya yarayan fotoğ rafın en gü çlü iletişim aracı olma ö zelliğ ini kaybettirir.Bir fotoğ rafla anlatılmak istenen, yardımcı ö ğ eler, zamanlama ve olayın belirginliğ i ile bir anlam kazanır. Sadelik Bir fotoğ rafta, ana ö ğ enin yanında birçok yan ö ğ e yer alır.Fotoğ raf makinesi, gö rdü ğ ünü film veya dijital ortama aktardığ ından, ana konuyu destekleyen ö ğ elerin dışında kalan ö ğ elerin, fotoğ raf karesinden çıkarılması gerekmektedir.Bu sisteme ayıklayıcı yö ntem adı verilir.Bir başka ifade ile vizö rden gö rü len; fakat fotoğ raf karesinde olmasını istemediğ imiz ö ğ elerin temizlenmesi ya da konu içindeki ağ ırlığ ının azaltılması sistemi ayıklama sistemidir.Fotoğ rafçı ayıklama işlemini gerçekleştirebilmek için çekim noktası değ iştirilebildiğ i gibi, alan derinliğ inin etkisini de kullanılabilir. O� rneğ in, bir portre çekiminde modelin arkasında ve ö nü nde yer alan istenmeyen ö ğ elerin, alan derinliğ i azaltılarak flu hale getirilmek suretiyle fotoğ raf karesi içindeki ö nemi azaltılabilir. I�stenmeyen ö ğ elerin çerçeve dışında kalması, değ işik bir çekim noktasının kullanılmasıyla sağ lanabildiğ i gibi,farklı odak uzunluğ una sahip objektifler kullanılmak suretiyle de sağ lanabilir. Bazen fotoğ rafını çekeceğ imiz konu için gereksiz gö rdü ğ ümü z ö ğ e canlı bir varlık olabilir.Bu durumda onun oradan ayrılmasını beklemekten başka çare yoktur.Bazen saatlerce beklememiz gerekebilir.Uzun sü re beklemek, konu ü zerindeki ışığ ın durumunu ya da modelin ifade biçimini değ iştirebilir. Sadeleştirme için kullanılacak yö ntemlerden biri de perspektiften yararlanmaktır. O� rneğ in bir futbol maçında, stadyumda izleyicilerden seçtiğ imiz konu, yü zlerce insandan biri olabilir . Bu durumda geniş açılı bir objektifle,konuya yaklaşarak, ö ndeki insanı(ana temayı teşkil eden) abartarak bü yü tü p, arkadaki insanların fotoğ raf karesi içerisinde kaplayacakları alanın oranını kü çü ltmek suretiyle, diğ er insanların konu ü zerindeki ağ ırlığ ı azaltılabilir.Bir başka yö ntem ise, çekim noktasında değ işiklik yapmak yani farklı bir çekim noktası kullanmaktır. Fotoğ rafı sadeleştirmek en az ö ğ e ile en iyiyi anlatmaktır.Yoksa tek bir şeyin fotoğ rafını çekmek, fotoğ rafın sadeleştirilmesi anlamına gelmez. O� rneğ in,bir insanın yazı yazmasını anlatmak için, bir kalem fotoğ rafı çekmek, kişinin yazı yazmasını anlatmak için yeterli değ ildir. -Ritim Bir cismin tekrarlanan gö rü ntü sü ya da peş peşe benzer elamanlar dizisi, aynı elamanların tekil gö rü ntü lerinden daha etkileyicidir.Belli bir dü zene gö re tekrarlama, sayısal değ erinden fazla bir zenginlik ifade eder.Ritimi oluşturan ö ğ elerin dü zenli tekrarı, dü zensiz tekrarından daha gü çlü etki yaratır.O� rneğ in yoldaki telefon direkleri, yol çizgileri, dizi dizi ağ aç kü meleri gibi. -Uyum I�ki ya da daha çok ö ğ enin birbirini hareket, biçim, renk ve ton değ erleri bakımından desteklemesi anlatıma gü ç katar.Uyumda, benzer ö ğ elerin yan yana kullanılması anlatımı gü çlendirirken ritimde, benzer ö ğ elerin belirli aralıklarla tekrarlaması anlatımı gü çlendirmektedir. Bazen ritim ve uyum birlikte kullanılabilir.Hareket eden ö ğ elerin aynı tarafa yö nelmesi ya da duran nesnelerin aynı tarafa yö nelişi hareketteki uyumu sağ lar.Kü çü klü bü yü klü benzer biçimlerin arasında biçim uyumu sö z konusudur. Renk uyumu olarak da renk çarkındaki komşu renkler arasındaki uyum anlatımı zenginleştirir . O� rneğ in mavi renkle birlikte yeşil ve mor renklerin kullanılması renk uyumunu sağ lar. -Kontrast Kelime anlamı zıtlık demektir.Fotoğ rafta yer alan ö ğ elerin gerek ışık, gerek objeler ve gerekse renk bakımından karşıt bir anlam ifade edecek şekilde yer almasıdır.Ancak bazen de bu tü r zıtlıklar gerekebilir.Çü nkü birbirine zıt ö ğ elerin birlikte kullanılması konunun belirginliğ ini artırabilir. O� rneğ in,bir insanın boyunun çok uzun olduğ unu gö stermeniz için yanına normal boydan veya kısa boylu bir insanın gö rü ntü sü gerekir.Bir cismin bü yü klü ğ ünü gö stermek için kendi eş değ erinde bir şeyle fotoğ raflanması gerekir.Fakat fotoğ rafta bü yü klü ğ ü vurgulamak istersek daha kü çü k bir ö ğ e ile fotoğ raflamak uygundur.O� rneğ in, bir basketbolcu uzun boylu bir kişinin yanında gerçek boyunda bir gö rü ntü sergilerken, kısa boylu bir kişinin yanında boyu abartılı olarak vurgulanır.Farklı yö nlere giden iki kişinin gö rü ntü sü harekette kontrast oluştururken bir ü çgen ile dairenin birlikte fotoğ raflanması biçimsel kontrastı meydana getirir.Renkle ve tonlarla da kontrast elde edilebilir. Burada birbirine zıt renklerin kullanılması en belirgin kontrasttı verirken, ara tonların ve renklerin kullanılması dereceli bir kontrast oluşmasını sağ lar. O� zellikle sıcak ve soğ uk renklerin birlikte kullanılması fotoğ rafa ayrı bir anlam katar.Aşırı kontrast fotoğ rafın belirginleştirilmesinden ziyade konunun ve ilginin bö lü nmesine ve dağ ılmasına yol açacağ ı unutulmamalıdır. -Işık Bu bö lü mde ışığ ı;fotoğ rafta kompozisyon ö ğ esi olarak inceleyeceksiniz.Işıkla ilgili temel bilgileri daha sonra detaylı olarak gö receksiniz.Fotoğ raflanan bir konunun belirginleştirilmesinde en etkili araç ışıktır.Konuda vurgulanmak istenen noktaların diğ er bö lgelere gö re daha aydınlık olması ya da istenmeyen gö rü ntü leri fotoğ raf karesinin dışına taşımak için bu bö lgelerin çok aydınlık ya da karanlık olmaları fotoğ rafta konunun belirginliğ ini artırır.Zorunlu kalmadıkça (Siluet fotoğ rafları) ters ışık ve cephe ışığ ını, fotoğ raftaki derinlik etkisini kaybettireceğ inden kullanmamak yerinde olur. Konuda derinlik kazandırması ve aşırı kontrastı engelleyebilme ö zelliğ i olan yanal ışık fotoğ raf belirginliğ ini artırır.Mezar taşlarındaki yazıların fotoğ rafını çekerken yazıların okunabilmesi için 45 derecelik bir açıyla gelen yanal ışık kullanmak en uygun ışık açısıdır.Bu fotoğ raf cepheden gelen ışıkla çekildiğ inde yazıların okunması imkâ nsızlaşır. -Perspektif Fotoğ raflanan konuda istenilen bö lgelerin daha belirgin olarak vurgulaması için izlenen yollardan biri de perspektif etkisidir.Cisimlere belli bir noktadan bakıldığ ında gö rü len şey, bulunulan noktadan gö rü nen konunun gö rsel gerçeğ idir.I�nsan beyni objeleri bir zaman anında değ il, bir zaman sü recinde algıladığ ından perspektif bozulmalarını zihinde dü zelterek algılar. O� rneğ in tren raylarına baktığ ımızda bu rayların belli bir mesafeden sonra birbirine birleşiyormuş gibi gö rü lmelerine rağ men hiç kimse bu rayların birleştiğ ini dü şü nmez.Fotoğ raf ise bir anın bir noktadan tespiti olduğ undan aynı noktadan rayların fotoğ rafı çekildiğ inde, fotoğ raf kâ ğ ıdında bu birleşme etkisi yok edilemez.Perspektif etkisinden yaralanarak bazı ö ğ elerin vurgulanması sağ lanabilir. 10-12 katlı iki binanın arasına girerek yerden gö kyü zü ne doğ ru çekilen bir fotoğ rafta binaların gö kyü zü nde birleşiyormuş etkisi yaratılabilir.Bazen geniş açılı bir objektif kullanılarak perspektif etkisi artırılır, bazen tele objektif kullanılarak nesneler arasında, uzaklıklarına bağ lı olarak ortaya çıkacak olan, bü yü klü k etkileri azaltılabilir. -Doku Belli bir çerçeve içerisindeki yü zeyin parçalanmasında belli bazı oranların (altın kesim oranı) kullanılması gö rü ntü nü n daha ilgi çekici olmasını sağ lamaktadır. Bu bö lme işleminde ortaya çıkan yü zeylerin istenen anlatım doğ rultusunda zenginleştirmesi ilgi çekiciliğ i arttıracaktır. Bu yö nteme yü zeye doku kazandırma ya da doku araştırması denir.Doku ifade eden çizgi, nokta ve tonların yü zeye kazandıracağ ı soyut zenginlik dışında yü zeyin doğ al yapısını yansıtmak ya da kü çü k çapta derinlik kazandırmak gibi işlevleri de vardır. -Netleme Olayına Bağlı Keskinlik Bu bir anlamda çekilen fotoğ rafın netliğ inin yapılmasıdır. Objektiften gelerek film ü zerine dü şen gö rü ntü nü n bir noktada kesişerek netleşmesi objektif odak uzunluğ unun netleme halkası yardımıyla ileri geri oynatılmasıyla sağ lanır. Bir fotoğ rafta her tarafın net olması çoğ u zaman arzu edilmez. Çü nkü fotoğ rafımızda bir şeyi onun doğ al atmosferinden sıyırıp, yine doğ al ortamı (fotoğ rafçının karar verdiğ i ortam)içerisinde izleyiciye sunmak istiyoruz. Bu sunma işlemi içerisinde fotoğ raf karesine giren istenmeyen gö rü ntü leri netsizleştirerek ana tema ü zerindeki etkisini artırıp, konumuzu daha belirgin hale getirebiliriz. -Gelen Işığın Türüne Bağlı Keskinlik Bir fotoğ rafta kontrastın yü ksek olması keskinliğ i artırır. Bir portre fotoğ rafı çekerken kişiyi olduğ undan yaşlı gö stermek için cephe ışığ ı kullanılırken, daha genç gö stermek için yumuşak ışık (yanal ışık) kullanılır. Yine bir tarihçi, mezar taşındaki yazıları okuyabilmek için çekeceğ i fotoğ rafta mezar taşının rengine zıt bir renk kullanması yazının taş ü zerinde belirginleşmesine ve fotoğ rafta daha rahat okunabilmesine imkâ n sağ lar. -Çözümleme Gücüne Bağlı Keskinlik Burada duyarkatın ya da kullanılan objektifin çö zü mleme gü cü ne (milimetrede kaç çizgi ayırdığ ının ö lçü sü ) bağ lı olan gerçek bir keskinlik sö z konusudur. Çö zü mleme gü cü yü ksek bir objektifle çekilen fotoğ rafın keskinliğ i ile sıradan bir objektifle çekilen bir fotoğ rafın keskinliğ i birbirinden farklıdır. Yine ince grenli film ya da kart kullanılarak aynı fotoğ raf farklı keskinlikte elde edilebilir. -Hız ve Hareket İzlenimi Fotoğ rafın, belli bir anın iki boyutlu bir dü zlem ü zerine saptanması olayı olduğ unu daha ö nceki konularda belirtmiştik. Çevremizdeki olaylar bir anda başlayıp biten olaylar olmayıp, belli bir sü reç içinde gerçekleşen olaylardır. Bu olayların bir sü reç içinde ifade edilebilmeleri onların hareket izlenimlerinin duyarkata aktarılmasıyla sağ lanabilir. Bisikletle dolaşan kişinin hareket halinde olduğ unu fotoğ raf karesine dü şü rmenin değ işik yolları vardır. Bu yolların başında, bisikletin hareket hızının ü stü nde bir ö rtü cü hızı kullanılması gelir. Bu durumda bisiklet ve sü rü cü sü ile birlikte çevre net olarak gö rü lecek, buna bağ lı olarak iki tekerlekli bisikletin yer çekimine rağ men ayakta durması onun hareket halinde olduğ u izlenimini izleyicide yaratacaktır. Bir başka yol bisikletin hızının altında bir ö rtü cü hızı kullanmaktır. Bu durumda da çevrenin net olarak film ü zerine dü şmesi sağ lanırken bisikletin ve sü rü cü sü nü n netsiz gö rü ntü sü hareket izlenimini yaratacaktır. Diğ er bir yol ise, dü şü k bir ö rtü cü hızı kullanarak bisikletin hareket yö nü nde, makineyi hareket ettirirken fotoğ rafın çekilmesidir. Bu durumda bisiklet ve sü rü cü sü net iken çevre netsiz olarak film ü zerine dü şecektir. Kullanılabilecek yollardan biri ise bisikletin hareket hızının ü stü nde fakat sü rü cü nü n el ve ayaklarının hareket hızının altında bir ö rtü cü hızı kullanmak ve makineyi hareketsiz kılmak en çarpıcı gö rü ntü nü n elde edilmesini sağ lar. Bu durumda fotoğ rafta çevre ve bisikletle birlikte sü rü cü net, buna karşılık sü rü cü nü n hareket halinde olan elleri, ayakları ve bisikletin tekerleri netsiz olacağ ından bisikletin hareketi fotoğ raf karesinin ü zerine en belirgin olarak yerleşmiş olacaktır. Hareket ve hız izlenimi hareket halinde olan objenin hızının altında bir ö rtü cü hızı kullanılarak fotoğ raf çekildiğ i zaman hareketli kısım netsiz olacağ ından burada bir hareket izlenimi oluşur. O� rneğ in, gü neş battıktan sonra caddelerin fotoğ raflarının çekilmesi durumda çok değ işik fotoğ raf elde edilebilir. Bu durumlarda cadde ü zerinde ışıklandırılmış yapılar net ve belirgin, hareket halindeki araçların stop lambaları yol ü zerinde kırmızı çizgilerin oluşmasını sağ larken, hareket halindeki insanlar netsiz birer leke olarak gö rü ntü lenir. -Bütünlük Her fotoğ raf bir mesajın iletimi için çekilir. Niçin çekileceğ ine karar verilmeyen bir fotoğ rafı çektikten sonra bu ne işe yarar, ben burada ne anlatabilirim diye dü şü nmek biraz zorlama olur. Bu nedenle ö ncelikle fotoğ rafı niçin çektiğ imizin cevabını bulmalıyız. Fotoğ rafımızda ana tema ve bunu destekleyen ö ğ eler bir bü tü nlü k içinde verilmelidir. I�zleyiciyi vurgulamak istediğ imiz mesajın dışına itecek gö rü ntü ve ö ğ elerden kurtarmak için fotoğ rafın belirgin ve bir tercü mana ihtiyaç duymadan okunup anlaşılabilecek kadar sade olması gerekir. Fotoğ rafta ana ö ğ e belirlendikten sonra yardımcı ö ğ elerin belirginliğ ini azaltmak ve kare içerisindeki oranını dü şü rmek için uygun çekim noktasından gö rü ntü lenmesi gerekir. Fotoğ raf çekerken ister pasif dü zenlemeyi, isterseniz aktif dü zenlemeyi tercih edin, sonuçta kare içerisinde istenmeyen bazı ö ğ elerin ayıklanması çok zordur. Ayıklanamayan ö ğ elerin fotoğ rafın bü tü nlü ğ ü nü bozmaması için çekim noktasının tespitinde azami gayretin gö sterilmesi gerekir. Bazen birden fazla şeyin bir karede anlatılmaya çalışılması hiçbir şey anlaşılamayacak duruma gelmektedir. Bu nedenle fotoğ rafta ikinci ü çü ncü mesajların oluşmasına yol açacak dü zenlemelerden kaçınarak, tü m elamanların ana konu etrafında şekilleneceğ i bir kompozisyon tercih edilmelidir. -Denge Pozlandırılmış olan bir fotoğ rafta ö ğ eler arasındaki uyum, belirginlik ve bü tü nlü ğ ün yanında aranan ö nemli bir gö rsel unsur dengedir. Denge ana ö ğ e ile yardımcı ö ğ eler arasında, boyut, renk, ton, biçim ve kontrast dengesinin sağ lanması anlatımı gü çlendirirken fotoğ raftaki uyumu, belirginliğ i ve bü tü nlü ğ ü sağ lar. Fotoğ raftaki denge kavramı, fizikteki ve matematikteki denge kavramının içeriğ i ve anlamıyla aynı şeyi ifade eder. Fizikte kaldıraç yasası olarak adlandırılan yasaya gö re; bir el terazisinde mesnedin yakınına asılan ağ ır bir madde ile mesnedin uzağ ına karşı tarafa asılan hafif bir madde arasında ağ ırlık bakımından fark olmasına rağ men terazi dengede durur. Bu yasadan hareket ederek dü zenlemede lekeleri renkleri, bü yü klü kleri ve tonları bakımından merkeze olan uzaklıklarına gö re dengeye getirilebilir. Burada uyulacak kural ö ğ elerin ağ ırlıklarının merkeze uzaklıklarının çarpımının eşit olmasıdır. I�nsan, simetriden ziyade simetri olmayan dü zenlemeleri tercih etmektedir. Bu nedenle gö rü ntü de bir birine eş değ er iki ayrı dü zenlemenin oluşmasını engellemek için, merkezden farklı uzaklıklarda ve değ işik ağ ırlıklarda ö ğ elerin dü zenlenmesi gerekir. Ağ ırlık kavramını fizik ve matematikteki anlamından farklı bir anlam da fotoğ rafçılıkta kullanılmaktadır. Fotoğ raf açısından ö ğ elerin ağ ırlı kare fotoğ raf karesi içinde kapladıkları alan ile renk tonlarının çarpımıyla elde edilen değ erdir. O� rneğ in, fotoğ rafın merkezine uzaklıkları ve bü yü klü kleri aynı iki ö ğ eden birinin rengi ve tonu fotoğ raf karesinin rengi ve tonuna yakın diğ eri de zıt renkte oluşmuş bir fotoğ rafta denge bozulmuştur. Bu durumda, genele zıt renkte olan ö ğ eyi merkeze yaklaştırmak suretiyle denge sağ lanabilir. Bir manzara fotoğ rafı çekerken bulutsuz bir gö kyü zü nü n fotoğ raf ü zerindeki dengeyi bozmasını ö nlemek için çekim yaptığ ımız yerde ağ aç yapraklarını ya da bulut gö rü ntü lerini gö kyü zü ne serpiştirerek buradaki boşluk giderilebilir ve fotoğ rafta denge sağ lanır. -Orantı Konuyu ortalama veya simetrik yerleştirme akla ilk gelen orantıdır. Simetrik cisimlerin, bir noktadan veya bir eksen ü zerinde simetrik gö rü ndü kleri sö ylenebilir. Yalnız tam kü re biçiminde bir cisim her yerden simetrik gö rü nü r. Simetri, akıl ve ö n yargı olarak benimsenen bir dü zendir. Duygular ve sezgiler simetriye karşıdır. En basit simetri iki elamanlı simetridir. Bir gö kyü zü fotoğ rafı çekilirken ufuk çizgisinin fotoğ raf karesini tam ikiye bö lmesi basit simetriye bir ö rnektir. Bu durumda oran 1/1 şeklinde gerçekleşir. Basit simetrinin dışında bir yü zeyi 3-4-5 eşit parçaya bö lerek farklı simetrik gö rü ntü ler elde edilebilir. Çift rakamlı bö lmelerde ortada bir çizgi oluşurken tek rakamlı bö lmelerde ortada bir bö lü m oluşacaktır. Tek rakamlı bö lmelerle de eğ er ana konu bu bö lü me yerleştirilir ve yardımcı ö ğ elerle ana konu desteklenirse gü çlü anlatım sağ layabilecek dü zenlemelere ulaşılabilir. Mimari eserlerde ve diğ er gö rsel sanatlarda da kullanılan altın kesim kuralı bir yü zeyin zorunlu bö lü nmesi gerektiğ i durumlarda kullanılacak en iyi yö ntemdir. Altın kesim kuralında bir yü zey enine ve boyuna ü ç eşit parçaya bö lü ndü ğ ü nde yü zeyde çizgilerin kesiştiğ i dö rt can alıcı nokta ortaya çıkar. Ana tema bu noktalardan birine yerleştirildiğ inde anlatım ve gö rsellik açısından en uygun nokta bulunmuş olur. Şekilde gö rü ldü ğ ü gibi bu dö rt ana noktadan ana ö ğ enin ö zelliğ ini ve anlatımını destekleyecek en uygun nokta seçilerek dü zenleme-nin yapılması gereklidir. Bir fotoğ rafta sadece ana konunun altın kesim kuralına gö re yerleştirilmesi orantının yeterli olması anlamına gelmez. Ana ö ğ eyi destekleyen yardımcı ö ğ elerde kendi bö lmelerinde altın kesim kuralına gö re yerleştirilmelidir. Bunun yanında, ana ve yardımcı ö ğ elerin çerçevenin tü mü ne oranı da ö nemlidir. Mü mkü n olduğ u ö lçü de fotoğ rafta ana ö ğ e karenin ortasına getirilmemelidir. (O� zel durumlar ve grup fotoğ rafında bu kurala uyulmayabilir.) Altın kesim kuralına gö re uygun bir noktaya yerleştirilmelidir. Orantı yalnız ana konu ve yardımcı konuların dü zlem içindeki yerleriyle ilgili olmayıp aynı zamanda renk ve ton değ erleri bakımından da denge gö z ö nü nde tutularak altın kesim kuralına gö re bir orantı kurulamalıdır. Bir portre çekiminde saçların yü ze oranı, başın vü cuda oranı, açık bö lgelerin koyu bö lgelere oranı hep altın kesim kuralına gö re dü zenlenmelidir. -Yer Çekimi Duvara ya da panoya asılı duran bir fotoğ rafta eğ ri duran binalar, ağ açlar ya da herhangi bir şey insanı rahatsız etmektedir. Bu durumda hemen fotoğ rafın duruş şekli değ iştirilerek bu gö rü ntü bozukluklarının giderilmesine çalışılır. Elimize bir fotoğ raf aldığ ımızda bu fotoğ raftaki ö ğ elerin ö ncelikle yer çekimine gö re doğ ru duracakları bir şekle dö nü ştü rdü kten sonra fotoğ rafın içeriğ i ile ilgilenmeye başlarız. Bu tü r dü zenlemeler insanın doğ asında var olan yerçekimi kuralının bir sonucudur. Eğ ik duran ağ açlar ya da varlıklar bir felaketin sonucu ya da habercisi olarak insan zihninde yer almaktadır. Bir fotoğ raf karesindeki ö ğ elerin ağ ırlıklarının olduğ unu bu ağ ırlıklarına gö re denge, uyum, orantı gibi dü zenlemeler yapıldığ ını daha ö nceki bö lü mlerde anlatmıştık. O halde ağ ırlığ ı olan her varlığ ın yerçekimi kuralına gö re bir duruş şeklinin olması gerekir. Fotoğ raf da doğ adaki olayları estetik kaygıyı gö z ö nü nde tutarak yeniden yorumlama olduğ una gö re yer çekim kanununa gö re bu dü zenlemelerin yapılması gerekmektedir. Fotoğ raf karesi içerisinde ağ açların eğ ik durması ya da bir insanın ö ne arkaya doğ ru eğ ik olması rü zgarın veya hareketin ifadesi için kullanılabilir. Fakat bir binanın eğ ik olarak ya da bir ufuk çizgisinin eğ ik olarak fotoğ raflanmasının hiçbir izah tarzı olamaz. Objektif halde bizlerde fotoğ raflarımızı çekerken makinemizi yere (bulunduğ umuz konuma gö re değ il) paralel tutarak bu çok basit fakat anlamlı kurala uymuş oluruz. -Görsel İfade Gö rsel iletişimde, soyutlama daha kuvvetli ve ö zü çıkartılmış bir anlama doğ ru bir basitleştirme olarak tanımlanmaktadır. Herhangi bir anda gö rü len şeylerin anlamını çıkartmak ve dü zen yaratmak için gö rsel bilgi ile doldurulmuş olmak gerekmektedir. Bu, algılama denen olgu aslında soyutlama sü recidir. Gö rsel analiz, gö rsel eğ itim ile başlar; bireyin çevresine karşı nasıl bakması, neyi gö rmesi gerektiğ ini anlama ve onun hakkında dü şü nme çabasıdır. Gö rsel analiz ile oluşan değ er yargıları bireyin çevresine karşı ilgi duymasına, onu daha duyarlı bir biçimde gö zlemlemesine ve çevresini yargılamasına olanak sağ lamaktadır. Gö rsel analiz, his ve hayal gü cü nü harekete geçirerek amaca uygun yorumlama becerisini de kazandırmaktadır. -Algılama Algılama; duyu organları yardımıyla çevredeki objelerin fark edilmesini, olayların açıklamasını içeren bir bilgi alma sü reci sonunda ortaya çıkan psikolojik bir olgudur. Bir objeyi gö rdü ğ ümü zde onun gö rsel algısını elde ederiz. Algılama insanın var oluşunun kü ltü rel ve bireysel varlığ ına dayanmaktadır. I�nsan dış dü nyayı duyuları ( 5 duyu organı ) ile ve bunların algı haline gelmesi sonucu tanır. Algının temel ö zellikleri: • • • • Algılama bireyden bireye değ işen bir olgudur. Algılamada deneyim ö nemli bir rol oynar. Algılamada insan çevreden amaçlarına uygun bilgi almaktadır. Algılama davranışı yö nlendirir, eylem için bir uyarıcıdır. Ayrıntıyı gö rebilme, fark etme: Algıyı artırmak için onu bü tü nleyen, tamamlayan etkinlik ayrıntıyı fark etmedir. Gö rsel not almada hız ve doğ ruluk, her bireyde geliştirilmesi gereken bir beceri olmasına karşın; en yetenekli birey için bile zaman, sınırlama getirmektedir. Bilginin birçok seviyesinin bilincinde olunduğ u zaman neye ö nem vermek gerekiyorsa , o bilgi konusunda yoğ unlaşabilir; bu şekilde davranarak ayrıntıyı fark etme için uygulama yapılır. Ayrıntıyı fark etme birtakım işaretlerle de ifade edilebilmektedir. Hayal gü cü nü n geliştirilmesi: Gö zleme dayalı tasarıma yö nelik dü şü nmeye doğ ru ilerlemek için hayal gü cü nü n geliştirilmesi gerekmektedir. Çü nkü yaratıcı bir tasarımcı için en ö nemli araç, hayal gü cü nü n gelişmesine katkıda bulunan gö rsel hafızadır. Birey, gö rsel hafızanın zengin bir koleksiyonuna sahip olmalıdır. Hafızanın zenginliğ i iyi gelişmiş ve etkin bir gö rsel algılamaya dayanmaktadır. Gö rsel imaj toplamanın ve algılamayı bilinçli hale getirmenin en kolay yolu gö rsel not tutmadır. - Ölçeklendirme O� lçeklendirme resim sanatından fotoğ rafçılığ a geçmiş eski bir yö ntemdir. Bu yö nteme gö re fotoğ raf çerçevesi karşılıklı kenarları eşit ü ç parçaya bö len ikişer çizgi ile dokuz parçaya bö lü nü r. Fotoğ rafını çektiğ imiz objenin en uygun konumu bu yö ntemle daha rahat belirlenir ve obje bu dokuz parçadan en uygun olanına yerleştirilir. Bu kompozisyon şeması hem yatay hem de dikey çekimlerde kullanılabilir. -Altın Noktalar Kuramı Her fotoğ raf kompozisyonunda bir ilgi merkezi vardır. Fotoğ raf çeken kişinin başlıca amacı izleyicinin dikkatini ilgi merkezine yö neltmektir. Bir kompozisyonda ilgi merkezi olarak akla ilk gelen yer genellikle çerçevenin ortasıdır. Ancak dü şü nü lenin aksine bu yö ntemle bazı konular hariç pek gü zel bir gö rü ntü oluşturulamaz. O halde çerçevenin ilgi merkezi neresi olmalıdır? Diğ er bir deyişle, fotoğ rafımıza konu olacak objeyi çerçevenin neresine yerleştirmeliyiz? Bu soru fotoğ rafçılardan ö nce resimle uğ raşan sanatçıların kafasını kurcalamıştır. Sonunda iyi gö rü ntü nü n ortaya çıkışında, kesin olmamakla birlikte genel geçerlilik kazanmış bazı kurallar saptanmıştır. Fotoğ raf karesi çerçevesine yatay ve dikey olarak ü çe bö lü nmesi sonucu çizgilerin kesişme noktaları fotoğ rafta ilgi merkezinin yerleştirilebileceğ i yerleri gö sterir. Bu noktalara da altın noktalar denir. Altın noktalar dikkate alınarak çekilen fotoğ rafta gö zü n fazla dolaşmadan fotoğ rafın ilgi merkezini yakalaması gerekir. Ancak başta da belirttiğ imiz gibi bazı fotoğ raf konularında ö rneğ in; dağ , heykel, gü n doğ umu ve batımı vb konularda ilgi merkezinin ortada olması daha iyi sonuç verecektir. O� rneğ imizde ağ aç altın noktaya yerleştirilmiş ve kompozisyon tarlasını sü ren çiftçi ile zenginleştirilmiştir. -Zamanlama Fotoğ rafçının deklanşö re basacağ ı an oldukça ö nemlidir. Bir fotoğ rafın çekimi saatleri alabileceğ i gibi saniyenin çok kısa bir biriminde de gerçekleşebilir. Fotoğ rafçı deklanşö re basacağ ı zamanı çok iyi belirlemek, fotoğ rafını çekeceğ i kişi, konu veya nesneyi iyi gö zlemlemek durumundadır. Bazı fotoğ rafların tekrarı olanaksızdır. I�ki ü lkenin başbakanları tokalaşırken fotoğ raf çekilemezse belki rica edilerek bir kez daha tokalaşmaları sağ lanabilir. Ancak bu başbakanlardan biri merdivenden dü şerse onu iyi izleyen ve “an”ı yakalayan fotoğ rafçı çekebilir. “Sayın başbakanım, bir kez daha dü şebilir misiniz?” demenin olanağ ı yoktur. -Basitlik Fotoğ rafta yalnızca neyin gö sterilmek istendiğ i kesinlikle belirlenmelidir.Eğ er fotoğ raflanan nesnenin çevresinde bir çok nesne varsa, fotoğ raflanan nesne onlardan soyutlanmaya çalışılmalıdır. Bu da seçilecek açı, aydınlatma ve alan derinliğ inin kontrolu ve kullanılan objektiflerle sağ lanabilir. Alan derinliğ i bilindiğ i gibi fotoğ raflanan nesnenin ö n ve arka bö lü mlerinde kalan ve kabul edilebilir netliğ i olan bö lü mdü r. Alan derinliğ i oluşturularak fotoğ raflanan nesne, kişi veya konu çevresinde soyutlanabilir. Alan derinliğ i kullanılarak gö sterilmek veya vurgulanmak istenen konu ö n plana çıkartılabilir. Oluşturulacak alan derinliğ i de basitliğ i sağ layabilir. Fotoğ rafı basitleştirmenin yollarından biri de az alan derinliğ i oluşturmaktır. Sınırlandırılmış alan derinliğ i, dikkatlerin fotoğ raflanan nesne veya sahneye yö nelmesini sağ lar. Fotoğ raflar basit olmalı, gö sterilmek veya anlatılmak istenen konuya odaklanılmalıdır. Fotoğ rafta neyin gö sterilmek istendiğ i kesin biçimde belirlenmelidir. Ana konu çevresindeki diğ er elemanların, konuyu yok etmemesine dikkat edilmelidir. Farklı bakış açıları yakalayarak veya farklı objektifler kullanarak ana konu çevresinden soyutlanarak yalın ve etkili fotoğ raflar elde edilebilir. Karmaşık fotoğ raflar, ana odaklanma noktasından uzaklaşılmasına neden olur ve konuyu anlamak/tanımlamak zorlaşır. Fotoğ rafın içeriğ indeki fazlalıkları atarak izleyicinin ana konuya yö nelmesi sağ lanır. Karmaşıklık ışık kullanımıyla azaltılabilir. Gö rü ntü nü n ışıklı alanları, aynı çizgilerde olduğ u gibi dikkatin aydınlatılmış alanlara yö nelmesini sağ lar. Basitliğ i sağ layacak diğ er bir konuysa fotoğ raf makinesinin konduğ u açı ve yü ksekliktir. Fotoğ raf makinesinin birkaç santimetre sağ a veya sola oynatılması, alt veya ü st açıdan bakılması, gereksiz ö ğ elerin fotoğ rafa girmesini ö nleyecektir. Fotoğ raf makinesinini çok kü kü k hareketleri, bakış açısının ve fonun değ iştirilmesini sağ lar. Bö ylelikle fotoğ raflanan nesneden dikkati uzaklaştıracak ö ğ elerden de kaçılmış olur. Bu konuya yaklaşarak da sağ lanabilir. Fotoğ rafa yeni başlayanlar genellikle farklı bakış açılarını aramazlar. Genelde gö z hizasından çekimler yaparlar, oysa farklı açılardan konuya yaklaşmak hem estetik hem de anlatı açısından fotoğ rafçıya farklı olanaklar sunar. Fotoğ raflanacak bir konuya çok farklı açılardan bakılabilir. Bu ü st açı, alt açı olabilir. Fotoğ raflanacak konunun çevresinde dolaşarak farklı açılar yakalanmaya çalışılmalıdır. Fotoğ rafın anlamı, fotoğ raf makinesinin yerini ü st ya da alt açılarda olmasıyla birden değ işebilir. Bir fotoğ raf çekilmeden ö nce değ işik açılar aranmaya çalışılmalıdır.Oluşturulacak alan derinliğ i de basitliğ i sağ layabilir. Fotoğ rafı basitleştirmenin yollarından biri de alan derinliğ ini sınırlayarak dikkatlerin fotoğ raflanan nesne veya sahneye yö nelmesini sağ lamaktır.Fotoğ raflar anlaşılır olmalı, verilmek istenen mesaj ,izleyici tarafından kolaylıkla algılanabilmelidir. -Ön Plan ve Arka Plan Fotoğ raflanan konunun ö nü nde ve arkasında yer alan diğ er konuların ana konuyu yok etmemesine dikkat edilmelidir. O� n ve arka planların oluşturacağ ı karmaşadan kaçınmak gerekir. -Bakış ve Yürüyüş Boşluğu Fotoğ raflanan kişiler için bir bakış boşluğ u bırakılmalıdır. Fotoğ rafta hareket eden kişi veya nesnenin karenin dışına çıkıyormuş gibi gö rü nmesi istenmeyen bir durumdur ve hareketin bitmekte olduğ unu gö sterir. Bakış yö nü ve yü rü yü ş boşluğ u bırakılarak fotoğ rafta bir hareketlilik, dinamizm oluşturulabilir. Fotoğ raf karesi içinde yer alacak konuların hareketlerinin ne yö ne doğ ru olduğ u / olacağ ı bilgisi fotoğ rafta anlaşılabilir olmalıdır. -İlgi Noktası Fotoğ raf çekilmeden ö nce, fotoğ rafı çeken kendi kendine şu soruyu mutlaka sormalıdır, "Ben bu fotoğ rafla ne anlatmak istiyorum?" Fotoğ raf çekilmeden ö nce temel ilgi noktası mutlaka belirlenmelidir. Fotoğ raf çerçevesi içinde hangi noktanın ö nemli olduğ u belirlendikten sonra, o noktayı fotoğ rafta ö ne çıkartmak için dü zenlemeler yapılmalıdır. Fotoğ raf karesi ü zerindeki belli noktalar, fotoğ raf yü zeyindeki diğ er noktalardan daha etkili olabilir. Bu noktaları bulmak için, fotoğ raf karesi, yatay ve dikey biçimde, hayali olarak ü çe bö lü nü r. Bu bö lü nme sonucunda fotoğ raf karesi, ü ç eşit sü tun ve satıra bö lü nü r, ilgi çekici konu bu çizgilerin kesişme noktalarına yerleştirilir. Çizgilerin kesişim noktası ilgi çekici noktalardır. Bu bö lü mleme bazı kaynaklarda “ü çler kuralı” olarak tanımlanır. Ufuk çizgileri alt ve ü stteki bu çizgilerden geçirilebilir. Zaten zorunlu olmadıkça ufuk çizgisinin fotoğ rafın ortasından geçmemesine dikkat edilmesi gerekir. U� çler kuralı, çoğ u sanatçı tarafından yol gö sterici olarak kullanılır. Fotoğ rafa dinamizm katmak, durağ anlıktan kaçınmak için genellikle ilgi çeken veya gö sterilmek istenen konu merkezden uzaklaştırılır. Amaç nesnenin ve ilgi alanlarının, gö rü ntü nü n tam ortasından kaçırılmasıdır. -Bütünlük ve Detaylar I�nsan gö zü ve aklı nesneleri bü tü n olarak gö rmek için programlanmıştır. Fotoğ rafta da bü tü nü gö rmeyi ister, ancak bazen fotoğ raflanan kişi, konu veya nesnelerin belli yerlerinden kesilmesi gerekebilir. Bu kesme sırasında izleyicide, fotoğ raflanan nesnenin ne olduğ una ilişkin, kuşkuya yer bırakmayacak kesilmelerin yapılması gereklidir. -Çerçeveleme Fotoğ rafta çerçeveleme kompozisyonu oluşturmadaki en ö nemli etmenlerden biridir. Fotoğ rafçı çerçevenin içine sokacağ ı veya çerçevenin dışında tutacağ ı ö ğ eleri belirledikten sonra deklanşö re basar. Çerçeveleme, yatay veya dikey olabilir. Anlatılacak farklı bir şeyler varsa çerçevede bozunmalar oluşturulabilir. O� rneğ in dışavurumcu bir anlatımda eğ ri çerçevelerin kullanılması gibi. Fotoğ rafta çerçeveleme izleyiciye orada bulunuyormuş duygusu verecek biçimde yapılmaya çalışılmalıdır. Gereksiz nesneler soyutlanarak çerçeve dışında bırakılabilir. Fotoğ raf makinasının tü rü ne gö re yatay ve dikey çerçeveler kullanılabilir. -Kılavuz Çizgilerin Kullanımı Kılavuz çizgiler izleyicinin gözünü yönlendirir ve çizgilerin gösterdiği yöne koyduğumuz öznenin ağırlığını arttır. Örneğin yolun, bahçe çitinin veya tren yolunun sonundaki özneye gözümüz çizgileri takip ederek ulaşır. Bu da fotoğrafın etkisini arttırır. -Renkler Renkler fotoğrafa duygu yükleyen elementtir. Renkleri de biz mi seçicez diye düşünebilirsini ama imkanınız varsa seçerek oluşturduğunuz bir fotoğrafta değişik sonuçlar yakalayabilirsiniz. Örneğin bir sepet dolusu kıpkırmızı domates içerisindeki yeşil domates direkt olarak fotoğrafın öznesi olmuştur bile. Ancak renkleri ayarlarken dikkatin özneden uzaklaştırılmamasına dikkat edilmelidir. ___________________________________________________________________________________________________________________ 5-Çekim Teknikleri Fotoğraf Makinesinin Tutulması Fotoğraf çekimi sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli noktaların başında net bir görüntü elde etmek gelir. Net bir görüntü elde etme aşamasının en başında fotoğraf makinesinin tutuluşu özel bir önem taşır. Eğer kompakt, SLR ya da DSLR (dijital SLR) tipi bir makine kullanıyorsanız ve uzaktan çekim yapacaksanız tutma yerini sağ elinizle kavrayın ve makine gövdesi veya objektifi sol elinizle destekleyin ve dirseklerinizi hafifçe gövdenize dayalı tutun. Bu pozisyon size, fotoğraf makinenizin ayarlarını sol elinizin baş ve işaret parmağı ile daha rahat yapabilme imkânı verecek, sağ elinizle fotoğraf makinenizi hareket ettirmeden makineyi sarsmadan deklanşöre basmanızı sağlayacaktır. Diz çökerek çekim yapmanız gerekirse destek sağlamak için dirseğinizin birini dizinize dayayın. Yavaş enstantanelerde makinenin tabanını uygun bir yüzeye dayayın veya tripot (üçayak) kullanın. Yere yakın çekimlerde ise ağırlığınızı iki dirseğinize eşit olarak dağıtarak uzanın. Gerekirse fotoğraf makinenizin altına çanta vb. destekleyici malzemeler kullanın. Uygulayacağınız bu kurallar size fotoğraf makinenizi hareket ettirmeden net fotoğraflar çekebilme imkânı sağlar. Fotoğraf Çekimi Fotoğraf çekerken dikkat edilmesi gereken teknikler şunlardır: Çekim Açısı Çekim açısı sizin fotoğraf kadrajınızdır. Elde etmek istediğiniz kadraja göre çekim açısı belirlersiniz. Önce yapmanız gereken konuyu kafanızda canlandırmak, daha sonra da o anı yakaladığınızda deklanşöre basmaktır. Belki başlangıçta istediğiniz açıları yakalayamayabilirsiniz ancak bıkmadan fotoğraf çekmeye devam ettikçe oluşturduğunuz kompozisyonların güzelliğini fark edeceksiniz. Ortam Işığı Fotoğraf çekerken yapay ışıkta çalışıyorsanız ışığın yerini değiştrirerek, doğal ışıkta çalışıyorsanız güneşin yörüngesini takip ederek ışığı kontrol altına alabilirsiniz. Doğal ışıkta çalışırken, elinize makineyi alıp her gördüğünüz nesneyi ışığı hesaba katmadan çekerseniz, çektiğiniz fotoğrafın sonucuna da katlanmak zorunda kalırsınız. Çünkü sadece objeye konsantre olup ışığı göz ardı etmek size olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Öncelikle yapmanız gereken, batı ve doğu yönlerini tespit etmektir. Daha sonra da güneşi takibe alarak objemizi ne kadar aydınlattığına bakmalıyız. Eğer çekilecek olan obje insan ya da hareket ettirilebilir objelerse onların yönüyle oynayarak da ışığa uygun hale getirebiliriz. Hareketli Objeleri Fotoğraflama Yöntemleri Hareketin ve hareketli konuların fotoğrafını çekerken elinizdeki en önemli kontrol aracınız, makinenizdeki enstantane hızı ayarıdır. Hangi enstantane hızını seçeceğimize karar verirken iki noktayı göz önünde bulundurmalısınız. İlk olarak kullandığınız enstantane hızı için doğru pozlandırmayı sağlayacak yeterli bir diyafram ayarını her zaman bulamayabileceğinizi bilmelisiniz. Örneğin parlak, güneşli bir günde hızlı film kullanıyorsanız, enstantane ayarı 1/2 saniye yaptığınızda en kısa diyafram ayarında bile çok pozlu sonuçlar elde edebilirsiniz. Tam tersi, ışık düzeyi düşük bir ortamda yavaş bir film kullanıyorsanız 1/1000 saniyelik bir enstantane hızında en açık diyafram ayarını kullansanız bile az pozlu görüntüler elde etmeniz kaçınılmazdır. İkinci olarak enstantane hızının, çekilen hareketli objenin kart üzerindeki görüntüsünü etkilediğini bilmelisiniz. Örneğin, hızla giden bir arabayı çekmek için 1/30 gibi yavaş enstantane ayarı seçerseniz görüntü çizgili ve bulanık olacaktır. Ancak, 1/4000 gibi hızlı bir enstantane ayarı ile çekerseniz hareketi net olarak görebileceksiniz. Aşağıdaki fotoğraflarda hareketli konuların enstantane ayarıyla nasıl bir görüntü oluşturduğunu görebilirsiniz. Durağan objeleri fotoğraflama yöntemleri Durağan objelerin çekiminde görüntü kontrol altındadır. Aydınlatma fotoğrafçının kontrolündedir. Fon, kompozisyon ve aydınlatma çok önemlidir. Fon tercihi konuyu objenizden ayıracak şekilde olmalıdır. Kompozisyonunuza göre de aydınlatmayı belirlemelisiniz. Netlik Noise Hatası (Kumlanma) Fotoğrafta istenmeyen noktacıklardır. Fotoğrafta noise seviyesi yükseldikçe görüntü kalitesi düşer. • Çözüm: Gerekli olmadıkça yüksek ASA’lar kullanılmamalıdır. Gün içersinde dış mekan çekimi yaparken 100 ya da 200 ASA yeterlidir. İç mekan çekimlerde, loş ortamlarda flaş kullanılmadığı zaman ASA değeri yükseltilir.Bazı durumlarda fotoğrafın belirli bölgeleri yeterli netlik ve keskinliğe sahip olsada fotoğrafta asıl konu net olarak çekilmemiş olabilir. Bu gibi durumlarda kompozisyonun gerekliliğine göre net olması gereken bölge net çekilmemiş ise fotoğraf hatalıdır. Net olarak çekilmiş bölgeler mevcut. Fakat fotoğraftaki asıl konu olan çocukların yüzleri ve gözleri net değil bulanık. Sarı renkli duvar ise net ve keskin. Netlik problemini gidermek için • • • • • • • • Elde çekimlerde fotoğrafınızı sabitlemeden fotoğraf çekmekten kaçının. Düşük enstantane değerinde mutlaka tripod kullanın. Kaliteli objektifler kullanın. Yüksek diyafram değeri kullanın. Çekim Açısı Paralaks: Fotoğraftaki nesneler ya da üst kısmı çıkmamaktadır. • Çözümü: Bu sorun kompakt makinelerde görülür. Yakındaki konularda vizörün gördüğüyle objektifin gördüğünün tamamen aynı olmamasından kaynaklanır. Vizörün içindeki paralaks düzeltme işaretlerine dikkat edin. Ayrıca konuyla resmin kenarları arasındaki boşluğu fotoğraf makinenizin kullanma kitapçığında önerilenden daha geniş tutun. Böylece olabilecek herhangi bir hataya karşı yanlarda pay bırakmış olursunuz. ̧ekim açısında dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da altın oran kuralıdır. Kadrajı önce dikine 3’e bölün, sonra da yatay olarak 3’e bölün. Nesneyi tam ortaya koymak yerine, üçte birlik bölümlere yerleştirmek fotoğrafçılıkta istenen mesajı vermek için iyi bir yöntemdir. Fotoğrafın Değerlendirilmesinde Dikkat Edilecek Noktalar Bir sanatsal ü rü n ile duyusal iletişime (algılamaya) geçmenin ilk aşaması; “bakmak, dinlemek, okumak ve izlemektir.” Bu ilk duyusal etkileşim neticesinde alıcının (ü rü nle etkileşime giren kişinin) ü rü nden estetik bir haz elde etmesi mü mkü ndü r. U� rü nü “çö zü mlemek ve değ erlendirmek” ise, bu duyusal etkileşimin sonrasındaki aşamalardır. O� ncelikle ü rü nü “anlamayı” gerektirir. Bakmaktan, izlemekten, okumaktan, dinlemekten daha fazlasına; daha yoğ un dü şü nsel, sezgisel yaklaşıma ve daha fazla bilgi birikimine ihtiyaç vardır. Duyusal etkileşim sonrasında izleyicinin, bir fotoğ rafı çö zü mlemek amacıyla o gö rü ntü yle girdiğ i etkileşime “Fotoğ raf Okuma ve Yorumlama” diyoruz. • • Fotoğ raf Okuma; gö rü ntü içerisindeki unsurların (içerik, biçim, teknik unsurlarının) “betimlenmesi” işlemini belirtmektedir. Buradaki “okuma” kelimesi, açıkça anlaşılacağ ı ü zere bu kelimenin çağ rışımsal anlamından dolayı kullanılmaktadır. Fotoğ raf Yorumlama ise; betimlenen unsurlar ışığ ı altında “anlamın ortaya konulması”, izleyicinin gö rü ntü den “anlam ü retmesi” işlemidir. Çoğ unluğ unu fotoğ rafçıların oluşturduğ u fotoğ raf izleyicileri, bir fotoğ rafı çö zü mlemeden ö nce kestirmeden sonuca gitme eğ iliminde, yani doğ rudan yargı aşamasına geçmektedirler. Fotoğ raflar ü zerinden yapılan seçme, eleme, sıralama, beğ enme gibi eylemlere “Fotoğ raf Değ erlendirme” denilmektedir. Her şeyden ö nce, bir başkasının foto grafik sö ylemini yargılayabilmek; fotoğ raf tarzları, teknikleri, kuramları ve kü ltü rü hakkında birikime sahip olmayı gerektirir. Yetersiz bilgi birikimi, değ erlendirmenin kısıtlı kriterler çerçevesinde yapılmasına neden olur ki, bu da ancak değ erlendirmenin yetersizliğ inin bir gö stergesidir. Fotoğ raf değ erlendirmelerine ö znel tercihler etki eder, ancak varılan yargıyı desteklemek adına hangi yargı kriterlerinin dikkate alındığ ı ve bu kriterler çerçevesinde varılan yargının gerekçelerinin açıklanmasına ihtiyaç duyulur. Genelde kullanılan kriterler teknik, içerik, kuramsal ve ö zgü nlü k kriterleridir. • Teknik kriterde zanaatkarlık boyutuna gö re değ erlendirme yapılır. • I�çerik kriterinde fotoğ rafın ardındaki dü nya gö rü şü ve fikirsel altyapı değ erlendirilir. • O� zgü nlü k kriterinde fotoğ rafın kendisinden sonra gelen çalışmalara ne ö lçü de yö n verdiğ i değ erlendirilir. • Kuramsal kriterde ise fotoğ rafın gerçekçilik, dışavurumculuk, biçimcilik, işlevsellik gibi sanat kuramlarını ne ö lçü de desteklediğ i ü zerine değ erlendirme yapılır. ̇ i bir “Fotoğ raf Okuru” olabilmek için bu etkileşimlerin her biri y ü zerinde yetkinlik sağ lanması gerekmektedir. Bunun yanı sıra bir fotoğ rafçı, zaten her şeyden ö nce “iyi” bir fotoğ raf okuru olmalıdır. Zira baktığ ı fotoğ rafı okuyamayan, onun ü zerine yorum yapamayan bir kişinin, fotoğ rafla bir şeyler anlatması kendi başına paradoksaldır. • Hatalardan en fazla uzaklaşan ve etkili bir kompozisyon oluşturabilen fotoğ raf değ erlidir. Bu değ erlendirmede birçok fotoğ rafçılık derneğ inin kriterleri farklıdır. • Diyafram olarak kullandığımız terimin İngilizcede iki farklı şekilde • kullanılıyor olması biraz kafa karıştırıcıdır. ‘Diaphragm’ ile anlatılan geçen ışık miktarını ayarlayan yapraklı mekanizma iken bizim burada kullandığımız diyafram ‘Aperture’ terimine karşılık gelir ve ‘Açıklık’ kelimesi ile ifade edilebilir. Açıklığın çapından dolayısıyla da geçen ışığın miktarını belirleyen bu yaprakların hareketidir. -Diyafram Kimi yerlerde ‘ışık düzengeci’ olarak da geçen diyafram (İng: ‘Aperture’), lensten geçen ışığın miktarını/şiddetini ayarlamak için lensin içine yerleştirilmiş olan düzenektir. Daha teknik bir tanımlama yaparsak, optik bir sistemde diyafram, görüntü düzlemine odaklanmak üzere gelen ışık demetinin konik açısını belirler. Diyafram ışık miktarını ayarlayamanın yanı sıra oluşan görüntünün niteliğini de doğrudan etkiler çünkü diyaframı açtığımızda diyaframdan geçen ışık ışınlarının optik algılayıcımıza düşme açıları değişir ve sadece odaklama yaptığımız bölge netken, geriye kalan alanların bulanık olmasına neden olur. Alan derinliği olarak bilinen bu konuya Arka planı nasıl öldürürüm? isimli yazımızda değinmiştik. -Diyafram Değerleri Nelerdir? 1.0, 1.1, 1.2, 1.4, 1.6, 1.8, 2.0, 2.2, 2.5, 2.8, 3.2, 3.5, 4.0, 4.5, 5.0, 5.6, 6.3, 7.1, 8.0, 9.0, 10, 11, 13, 14, 16, 18, 20, 22, 25, 29, 32, 36, 40, 45, 51, 57, 64, 72, 81, 91 Not: Bu değerler 1/3 duraklı diyafram değerleridir. Kalın yazılmış olanlar tam durak olup, 2 tam durak arasında 2 adet de 1/3 duraklık değer yer alır. Her bir değer, kendinden önceki değerin sağladığından 1/3 durak daha az ışık demektir. Mesela f:2, f:2.8′in 2 katı ışık sağlar. Ekranda gösterimi daha kolay olsun diye sadece sayı değeri bulunur ama aslında ‘f/değer’ şeklindedir yani 1.4 için f/1.4 – f/22 aralığındaki diyafram Lensimizin sahip olduğu diyafram değerini nasıl okuruz? Diyaframı belirlerken f/2.8, f/5.6 gibi şeyler duymuşsunuzdur, duymamışsanız bile lenslerin isimlerinde odak uzaklığının yanı sıra diyafram değerlerini de görmüşsünüzdür. Aşağıda fotoğrafı bulunan Sony DT 3.5-5.6/18-55 SAM lensini ele alalım. Buradaki 18 ve 55, mm cinsinden odak uzaklığını gösterirken, onların önündeki 3.5 ve 5.6 da lensin uç odak uzaklıklarında sahip olduğu en geniş diyafram değerini anlatır. Lensi 18mm’de kullanırken kullanabileceğiniz en açık diyafram değeri f/3.5 olacaktır. f/1.8 kullanmanız imkansızdır ama f/3.5 değerinden daha kısık diyafram değerlerini yani daha büyük f değerlerini kullanabilirsiniz. 55mm odak uzaklığında da kullanabileceğiniz en açık diyafram (en küçük f değeri) f/5.6′dır. Bu lens, odak uzaklığı değişken bir lens olduğu için iki adet diyafra m değeri vardır. Peki ara odak uzaklıkları için, mesela yukarıdaki lensin 28mm’de sahip olduğu en küçük f değeri için ne söyleyebiliriz? Lensin üzerine bakarak tek söyleyebileceğimiz bu değerin f/3.5 ile f/5.6 arasında olduğudur. f değeri küçük odak uzaklığından büyük odak uzaklığına doğru zum yaptığımızda belli adımlarla büyür. Kimi değişken odak uzaklıklı lenslerde ise sabit diyafram değeri mevcuttur. Bu lensler değişken diyafram değerli lenslere göre daha pahalı olurlar. Bu tarz lenslere örnek olarak AF-S NIKKOR 14-24mm f/2.8G G ED lensini verebiliriz. Eğer sabit odak uzaklıklı bir lensinin varsa 50mm f/1.4 şeklinde bir kullanım görürsünüz. Gene aynı mantık geçerlidir. Sadece tek bir odak uzaklığı olduğu için odak uzaklığındaki en geniş diyafram değeri yani en küçük f değeri lensin üzerinde yazar. Sabit diyafram değerinden diyaframın değiştirilemediği anlaşılmamalıdır. Sabit odak uzaklığına sahip lenste tek bir odak uzaklığı olduğu için sadece bir tane en açık diyafram değerinin olması çok doğaldır. Bu lenslerin hepsinde lensin üstünde en açık diyafram değeri yazar ve lensler en kısık diyafram değerine kadar değiştirilebilir. Mesela bir üstte yer alan Canon EF 50mm 1:1.4 (f/1.4 ile aynı anlama gelir) lensinde f/1.4 – f/22 aralığındaki tüm diyafram değerlerini kullanabilirsiniz. Diyafram değeri sabit olup değiştirilemeyen tek lens tipi aynalı lenstir. Günümüzde büyük markalardan sadece Sony aynalı lens üretmektedir. Sony 500mm f/8 Reflex lennsinin f/8 değeri sabittir, değiştirilemez. Diyaframın fotoğrafa etkisi nasıldır? Diyaframın alan derinliğini değiştirerek fotoğraftaki net alan miktarını değiştirdiğini söylemiştik. Bu bölümde örnek fotoğraflar ile diyaframın fotoğraf üzerindeki etkisine bakacağız. Yandaki örnekte olduğu gibi büyük f değeri yani kısık diyafram kullanarak fotoğraftaki net alan miktarını büyük tutabileceğimiz gibi, aşağıdaki fotoğrafta olduğu gibi küçük f değeri yani açık diyafram ile konuyu sahnenin geri kalan kısmından ayırabiliriz de. olmasını isteriz ve bu nedenle Manzara çekimi yaparken özellikle manzarada olabildiğince fazla alanın net büyük f değeri kullanırız. Bazı durumlarda ise sadece sığ alan derinliği elde edip, fotoğrafı daha gizemli hale getirmek için de küçük f değeri kullanabiliriz. Kimi zaman ise ışık yetersizliğinden diyaframımızı açabildiğimiz kadar Olabildiğince en küçük f değerinin zorunluluk olduğu çekim alanlarının gelir. Aşağıdaki karede ISO makinenin değer olan ISO3200′dedir ve yavaş lensin sahip olduğu en küçük f değeri elimiz mahkum açmamız gerekir. kullanımının neredeyse bir başında konser çekimleri sahip olduğu en yüksek kalmayan bir enstantane için kullanılmıştır. Fotoğraf, fotoğrafçının hissettiği şekilde anın ölümsüzleştirilmesidir dersek kimi durumlarda genel kullanımın dışına da çıkılabilir. Yukarıdakinin tersi bir durumda sanatçının hareketini izleyene yansıtmak istiyorsak ne yaparız? Bu durumda yavaş enstantane kullanmamız gerekir ve bunu da anca düşük ISO, yüksek f değeri ile elde edebiliriz. Aşağıdaki karedeki f/2.8 değeri hızlı gibi gelebilir ama kapalı salon konserlerinde ışık zaten az olduğu için 1/8 saniyelik bir pozlama için f/2.8 bile yeterli gelebilmekte Bir objektifin diyaframı ışığın lensten geçerek makineye ulaşmasını sağlayan mekanizmadır. Bazı objektiflerde bu mekanizma sabit iken(genelde eski objektiflerde) birçok objektifte kullanıcı tarafından açıklığı değiştirilebilir. Mekanizmanın işleyişi tıptı gözbebeklerimiz gibidir. Daha çok ışık ihtiyacı duyulan ortamlarda açıklık büyütülerek lensten daha çok ışık geçmesi sağlanırken ışığın çok olduğu ortamlarda da açıklık küçültülerek objektiften daha az ışığın geçmesi sağlanır. Böylece farklı ışık ortamlarında makinenizi kullanabilirsiniz. Günümüzde birçok makinede otomatik pozlama özelliği bulunmaktadır. SLR ya da compact olsun, makinenizin özelliğine göre dijital veya filmli makineniz, otomatik pozlama, program ya da shutter priotry(diyafram öncelikli çekim) ayarlarında diyafram ayarını kendisi yapacaktır. Elbette makinenizde ortam ışığını kontrol etmenizin tek yolu diyafram açıklığını değiştirmek değildir. Enstantane ve ISO(ışık duyarlılığı) ayarları ile Diyafram ayarları birlikte düzenlenerek fotoğrafınız için istediğiniz ışık koşullarını yaratmanızı sağlar. Diyafram konusuna tekrar dönelim. Diyafram açıklıkları karşılaştırılabilir olması açısından nispi olarak ifade edilir. Bu nispi oranlara “f” rakamları da denilir ki bu rakamları objektifinizin üzerinde ya da dijital makinenizin ilgili ayarlarında(manuel pozlama ve enstantane öncelikli pozlama) görebilirsiniz.”f” rakamları 2’nin kareköküne bağlı bir sayı dizisine bağlı olarak birbirini takip eder. Örneğin 1 1.4 2.8 4 5.6 8 11 16. Basitçe ifade etmek gerekirse en küçük f değeri objektiften en fazla ışığın geçmesini sağlar. f sayısı büyüdükçe objektiften geçen ışık miktarı azalır. f numaraları arasındaki geçişler fotoğrafçılıkta her x stop artış/azalış olarak ifade edilir. Örneğin fotoğraf makinenizde manuel ayarlarla çekim yapıyorsunuz ve fotoğrafınız çok parlak çıktıysa f değerini 1–2 stop büyülterek tekrar deneyebilirsiniz.(Dijital makinelerde bu denemeleri yapmak oldukça kolay, sonuçları direkt LCD ekranda görüntüleyerek karar verebilirsiniz ancak filmli makinelerde makinenin poz yönlendirmelerini ışıkölçerin yönlendirmelerini dikkate alarak çekim yapmanızı tavsiye ederim. Birçok makinede bir tırnak ya da dijital gösterge vasıtasıyla konunuzu az ya da çok pozladığınız konusunda uyaran bir sistem mevcuttur.) K ullandığınız objektife göre diyafram açıklığınım aksim um da tutm anız zam an zaman objektifin kalitesine de bağlı olarak fotoğrafınızda ışık kaynaklı istenmeyen bozulmalara yol açabilir. Bu durumda ışığı kontrol etmek için daha küçük bir diyafram aralığı (daha büyük bir f değeri) ve daha düşük bir enstantane hızı kullanabilirsiniz. Diyafram ile kontrol edebileceğiniz bir diğer konu da ALAN DERİNLİĞİ’dir.Büyük diyafram aralıkları (küçük f değerleri) fotoğrafınızda odak noktanızın daha net olmasını sağlarken arka plan öğelerini bulanık olarak gösterecektir. Son olarak belirtmek istediğim bir noktada birçok objektifte en keskin fotoğraflar en büyük diyafram açıklığından bir-iki stop yukarıda (en küçük f değerinden 1–2 stop büyük) elde edilmektedir. Unutmayınız ki eğer zoom özelliği olan bir objektif kullanıyorsanız yakınlaştırma arttıkça konunuz için objektiften makinenize giren ışık azalacaktır. Manuel çekimlerde bunu ihmal etmeyin. Makinenizin göstergeleri pozlama konusunda sizi uyaracaktır bu konuda. Unutmayınız ki fotoğrafınız için en önemli öğe pozlamadır ve pozlama diyafram, enstantane ve ISO ayarlarının kombinasyonu ile oluşur. karanlık odanıza ışık gelmesini sağlayan delik gibidir. Diyafram açık olması demek duvardaki deliğin daha büyük olması gibidir, nasıl ki insan göz bebeği karanlıkta daha fazla ışık almak için büyür aydınlıkta ışığı azaltmak için küçülürse diyaframı da aynı mantıkla kullanmak gerekir. ( Akılda kalması için Diyaframın baş harfi ile Delik baş harflerini kodlayabilirsiniz ) Makinenizin diyafram açıklığı değerlerini gösteren ve f-stop olarak adlandırılan değerler aşağıdaki fotoğraftaki gibidir. Sizin elinizde özel bir objektif yoksa muhtemelen en açık diyafram değeri ( ışığı en fazla geçirdiği ) f:3.5 dur. Piyasada f:1.2’e kadar diyafram açıklığı olan objektif bulmak mümkündür. Objektifinizin diyafram açıklığı ne kadar fazla olabiliyorsa ışık geçirgenliği o kadar fazla olacaktır. Pazarlama stratejileri gereği birçok markanın standart olarak sattığı kitlerdeki lensler genel kullanıcı düzeyine uygun fiyatlandırmak amacıyla f:3.5–5.6 değerinde oluyor. Lens üzerinde iki farklı değerin olması örneğin elinizde 18-55 bir lens var diyelim makineniz en geniş açıdayken ( 18mm ) maksimum diyafram açıklığı 3.5 iken, zoom in ( 55mm ) yaptığınızda 5.6 dır. Manuel modda, ışık sabit iken 18mm de çekeceğiniz fotoğraf ( daha açık diyaframda olacağı için daha fazla ışık geçireceğinden ) 55mm de çekeceğinizden fotoğraftan daha aydınlık olur. Diyafram değerleri konusunda karıştırılan bir nokta da diyafram açmak ve kısmak ile ilgili rakamsal değerler, zihnimizdeki rakamsal artma ve azalma gibi düşünüldüğünden çelişkiye düşülebiliyor. f:3,5 değeri f:5.6 değerinden daha açık bir diyaframdır. Üzerinde f:3.5 ve f:22 yazan bir makinenin en açık diyafram ( ışığı en fazla geçirdiği ) değeri f:3.5 en kısık ( ışığı en az geçirdiği ) değeri f:22 dir. Şekil Dijital makinelerde yandaki şekilde gösterilenden daha fazla f-stop değerleri mevcuttur. Örneğin analog bir makinede f:4 ile f:8 arasında sadece f:5.6 değeri varken dijital slr modellerde f:4 ile f:8 ( marka-modele göre farklılık olabilir ) arasında f:5.6 değerine ek olarak f:4.5 f:5 değerleri de vardır. Bu bize daha hassas ayarlarda fotoğraf çekme imkanı verir. SHUTTER SPEED- ÖRTÜCÜ HIZI-SÜRESİ : Yukarıda ilk fotoğraf örneğinde bir odada çekilen ilk fotoğrafın 8 saat pozlanarak ( ışığa maruz bırakılarak ) oluşturulduğundan bahsetmiştik. Shutter’ı işlevini hatırlamak için Shutter baş harfi ile Süre baş harfini kodlayabilirsiniz. Shutter yani örtücü hızı diyafram açıklığından geçen ışığın ne kadar süre ile ışığa duyarlı yüzeye ( film veya sensör ) geçmesine izin vereceğimizi belirlemeye yarar. Zaman içinde ışığa hassaslığı geliştirilen fotoğraf makineleri shutter süresi saniyenin on binde bir anı ve daha fazlasını yakalayabilecek ( kurşunun çarpma anı gibi ) sürelere ulaşmıştır. Deklanşöre dokunarak yaptığınız şey, aslında örtücünün açılıp kapanmasını sağlamaktır. Makinanın kapağını açıp filmi taktığınızda göreceksiniz ki, filmle objektif arasında bir siyah perde ( bazı makinalarda bez perde, bazı makinalarda çelik perde olabilmektedir ) durmaktadır. Deklanşöre dokunarak bu perdenin açılıp kapanması sağlanır ve açılma anında da görüntü (daha doğru bir deyişle ışık)film yüzeyine kaydedilir. Örtücü hızı (enstantane)'nı gösteren butonu makinanızın üzerinde (elektronik makinalarda, makinanın üzerinde bulunan ekranda ) göreceksiniz. 1 , 2 , 4 , 8 , 15 , 30 , 60 , 125 , 250 , 500 , 1000 , 2000 ,.. rakamları örtücü hızını gösterir.(Elektronik makinaların bir kısmında bu standart değerlerden başka bazı ara değerler de vardır. 45 , 90 , 350 , 750.....gibi).Bu değerlerden, şunu anlayabiliriz. 1 rakamı;1tam saniyelik örtücü hızıdır.2 rakamı, 1/2sn.lik örtücü hızıdır.4 rakamı,1/4 sn.lik örtücü hızıdır. 8 rakamı,1/8sn.lik örtücü hızıdır. İpucu: Örtücünün açılıp kapanma sürelerini somut olarak algılayabilmek için, enstantane değerlerini değiştirerek deklanşöre basın ve sesleri dinleyin. Bu seslerden örtücü süresi hakkında daha net bilgi sahibi olursunuz. Rakam büyüdükçe, açılıp kapanma hızı artacaktır. Makinayı B (bulb) konumuna alıp deklanşöre bastığınızda,parmağınızı deklanşörden kaldırıncaya kadar perde açık kalacaktır. Eğer makinada T konumu var ise, bunun anlamı şudur; Deklanşöre bastığınızda örtücü açılacak, yeniden(ikinci kez) deklanşöre dokununcaya kadar örtücü açık kalacaktır. İkinci kez bastığınızda kapanacaktır. Örtücüyü daha da iyi kavrayabilmek için makinanın kapağını açıp enstantane değerlerini değiştirerek, her defasında deklanşöre basıp perdenin ( örtücünün ) açılıp kapanmasını izleyebilirsiniz. Böylece örtücünün hareketini gözlerinizle izleyip, kalıcı bilgi edinmiş olacaksınız. Örtücü hızından, çıkartılması gereken ikinci ve en önemli sonuç da ; örtücü hızına bağlı olarak filmin uzun süreli ya da kısa sürekli pozlandığıdır. Yani,1/2 sn.lik pozlama(diğer deyişle saniyenin yarısı kadar süreyle pozlama), 1/125 sn.lik pozlama süresinden(saniyenin 125'te biri kadar süreyle pozlama) çok daha fazladır. Bunların her biri arasındaki süre farkı bir stop ( bir durak ) fark olarak kabul edilir. Yani ; 1/2 sn. lik örtücü hızı ile ile 1/4 sn.lik örtücü hızı arasında bir stop fark vardır. Ya da 1/500 sn. ile 1/1000 sn. arasında bir stop fark vardır. Her biri arasında bir stop fark olduğuna göre birer tane atlandığında iki stop fark oluşacak, üçer tane atlandığında üç stop fark oluşacaktır. Ö rneğ ile 1/60 sn.lik örtücü hızı arasında iki stop fark vardır. 1/60 sn. lik örtücü hızı ile 1/8 sn.lik örtücü hızı arasında üç stop fark vardır. 1/30 sn. lik örtücü hızı ile 1/1000 sn.lik örtücü hızı arasında dört stop fark vardır.Örtücü hızı irdelenirken öğrenilecek çok önemli bir başka nokta ise ; düşük örtücü hızı (Örneğin; 1/2,1/4 ...gibi ) ile fotoğraf çekildiğinde, hızla hareket eden nesnelerin dondurulmuş görüntüleri elde edilemez. Varsayalım deniz kıyısında martıların fotoğraflarını çekiyorsunuz. Eğer düşük enstantane ( örtücü hızı ) ye aldıysanız makinanızı, martıların hareketleri filminizde izler yapar, fotoğrafta hareket - hız unsuru elde edersiniz. Yani hızla hareket eden kanatları net , belirgin ve dondurulmuş halde alınamaz. Ancak eğer, hareketi tam olarak dondurmak istiyorsanız, enstantanenizi 1/60 veya daha yüksek bir enstantaneye almalısınız. Bununla birlikte , hız - hareket etkisi almak, bazı fotoğraflarda çok güzel , çok etkili sonuçlara ulaşılmasına yardımcı olabilir. Bu nedenle bazı fotoğraflardaki hız unsurunu, bilerek düşük enstantane kullanmak suretiyle belirginleştirebilirsiniz. Bir şelale fotoğrafını çekerken 1/15 gibi düşük enstantane ile ve 1/60 gibi bir enstantane ile ayrı ayrı çekin. Ya da yol kenarında hızla akıp giden otomobillerin fotoğrafını hem düşük enstantane ile hem de yüksek enstantane ile çekin. Hareket eden nesnelerin(düşük enstantane kullanıldığında) renkleri ve tonlarıyla çok etkili izler ve çizgiler yaptığını göreceksiniz. Ancak, düşük enstantane kullanıldığında makinanın hareket etmesi de söz konusudur. Düşük enstantane kullanırken makinanızı tripod' a takmanız isabetli olacaktır. Elinizdeki makine nefes alışlarınızdan, elinizin titremesinden, nabız atışlarınızdan etkilenecektir. Dolayısıyla enstantaneyi çok düşürdüğünüzde, çektiğiniz fotoğraflarda objelerin haraketinden daha çok, makinanın titremesinden kaynaklanan genel bir netsizlik oluşacaktır. Aslında,diyafram göz bebeği ise, enstantane göz kapağının açılıp kapanmasıdır. Fotoğraf makinemizin içinde bulunan sensörün veya filmin üzerine düşen ışığın süresini ayarlayan sistem, fotoğrafın ne kadar zaman diliminde çekileceğini de belirler. Enstantane yaprak adı verilen metalden yapılmış perdedir. Deklanşöre basıldığında seçilen zamana göre perde-enstantane açılır film ya da sensör üzerine ışık üzerine düşer ve perde kapanır. Işık koşullarına ve hareket özelliklerine göre bir fotoğraf ya çok kısa ve ya uzun zaman süresinde çekilebilir. Işığın film üzerine düştüğü süreye "Pozlandırma" adı verilir. Güçlü ışıklarda az, zayıf ışıklarda uzun pozlandırma yapılır. Yine hareketi dondurmak için az, flulaştırmak için uzun pozlandırma söz konusudur. Örtücünün açık kalma süresinin az veya fazla olması ne işe yarar ? 1/125 ortalama bir fotoğraf çekmek için ideal bir süredir. Shutter hızı genelde iki ana amaç için değiştirilir. Hızlı bir hareketi yakalamak veya hareketi silikleştirmek: Spor müsabakası gibi doğası gereği hızı fazla olan bir hareketi yakalamak için objenin hızına göre bir değer girip ( ışıklandırma şartları uygunsa ) örneğin topa müdahele için hamle yapan bir beyzbol oyuncusunun mücadele anını net bir şekilde yakalayabiliriz. Örnek Işıklandırma şartları yüksek shutter sürelerinde önemli çünkü 1/125 i ortalama bir shutter değeri kabul edersek bu değeri 1/4000 e doğru her artırışımızda, makinemizin sensörü daha az bir ışıkla pozlama yapar. Bu yüzden çekeceğimiz konunun iyi ışık alması gerekir. Örneğin açık havada bir kum voleybolunu 1/1000 değerde çekebiliriz fakat kapalı bir stadyumda gerçekleşen basketbol maçını ışıklandırma şartlarının elverişsiz olması yüzünden aynı shutter değerinde ( 1/1000 ) çekmemiz mümkün olmayacaktır. Tersi bir durumda yani hareketi net bir şekilde yakalamak yerine, bilerek düşük shutter süresiyle de çekim yapabiliriz. Örneğin bir bir danscının yaptığı hareketi örtücü açık kaldığı sürece kayıt edebiliriz. Örnek Başka bir örnekte ise hafif dalgalı bir gölü shutter süresi uzun bir sürede çektiğimizde göl yüzeyini ipeksi bir doku varmış gibi görüntüleyebiliriz. Örnek Makineyi daha fazla veya daha az ışığa maruz bırakmak için : Örneğin bir gece çekimi yapacağız diyafram açıklığımızın sonuna kadar açılmış olmasına rağmen çekeceğimiz obje hala karanlık ise shutter süresini uzatarak makinemizi daha uzun süreyle ışığa maruz bırakmış oluruz bu da bize daha aydınlık bir fotoğraf verir. Ancak bu tür shutter süresi uzun tutulan görüntülerde hareketli tüm objeler hayalet gibi veya ışık demeti şeklinde çıkacaktır. Örneğin taşıt ve insan trafiğinin aktığı bir açıdan bir binayı çektiğimizde net bir bina görüntüsü önünde, hareket eden insanlar ve taşıtlar çizgisel bir ışık seline dönüşür. Örnek Ek olarak düşük shutter sürelerinde makinemiz ışık aldığı sürece tüm hareketi kayıt edeceğinden elimizin yaptığı en ufak hareket bile fotoğrafın bulanık olmasına sebep olacaktır. Bu sebeple örtücü hızı 1/60 ve daha düşük değerlerde tripot ve kumanda ( kablolu veya kablosuz ) deklanşörle çekim yapmak gerekir. Kumanda deklanşör yerine geri sayım modunda çekim yapılarak makineyi sabitledikten sonra hiç temas etmeden de net görüntüler yakalanabilir. Diyafram değerleriyle ışık ayarlaması yapmak alan derinliğinin ( fotoğrafın net olarak göründüğü bölge ) az veya çok olmasına sebep olacağından bazen diyaframı sabit bir değerde tutup, shutter ile ışık ayarı yapmak gerekebilir. Fotoğrafta alan derinliğinin az veya çok olmasını ayarlamak farklı bir konu olduğu için bu yazıda şimdilik bu kadar bahsetmek yeterli olacak sanırım. ISO – ASA : Uluslararası Standartlık Örgütü’nun ingilizce harflerinin kısaltması olan iso ilk fotoğraf örneğimizdeki zift benzeri bir kimyasalın yerleştirildiği duvar gibidir. Şimdiki analog makinelerde film, dijital makinelerde ise sensör bu işlevi görmektedir. Dijital makinelerde Iso ayarında yapacağımız değişiklikler sensörün ışığa olan hassaslığını artırır veya azaltır. Iso 100 – 200 … 400 -800 – 1600 … diye devam eden değerlerle gösterilir. Düşük ışıklı ortamlarda makinemize gelen ışığı diyafram açarak bir derece ışık geçişini artırırız ama bazı ışık koşullarında bu yeterli olmayabilir. Bu durumda ıso değerini yükseltmemiz gerekir. Iso yükseltmenin dezavantajı marka ve modele göre değişiklik göstermekle birlikte Iso 800 den sonra oluşan görüntülerde grain adı verilen ( noise-kumlala-parazit) istenmeyen noktacık oluşumudur. Birçok makinede grain azaltıcı ayarlar makine üzerinde mevcuttur. Hatta çekilmiş fotoğrafın üzerindeki grainleri silen yazılımlar da vardır. Gelişen teknoloji daha yüksek iso değerlerinde grain oluşmadan fotoğraf çekmemize olanak verse de yine de mümkün olduğunca iso değerini en düşük ( 100 – 200 ) değerde tutularak çekilen fotoğraflar daha güzel sonuçlar verir. Alan derinliği, fotoğraflanan nesnenin, odaklandığı noktanın ön ve arkasında yer alan ve kabul edilir netliği olan alandır. Alan derinliğine etki eden faktörler; * kullanılan objektifin odak uzunluğu * fotoğraflanan nesne ile fotoğraf makinası arasındaki mesafe * diyafram açıklığı Kullanılan objektifin odak uzunluğu Alan derinliği, kullanılan objektifin odak uzunluğu ile ters orantılıdır. Objektifin odak uzunluğu azaldıkça, alan derinliği artar. Örneğin, 28 mm. odak uzunluğu olan geniş açılı bir objektifin alan derinliği, 135 mm. bir objektifin alan derinliğinden daha fazladır. Fotoğraflanan Nesne ile Fotoğraf Makinası Arasındaki Mesafe Alan derinliği, mesafe ile doğrudan orantılıdır, fotoğraflanan nesne ile fotoğraf makinası arasındaki mesafe arttıkça alan derinliği de artar. Örneğin; fotoğraflanan nesne ile fotoğraf makinası arasındaki mesafe 0.8 metre olduğu zaman alan derinliği az, fotoğraflanan nesne ve fotoğraf makinası arasındaki mesafe 8 metre olduğu zaman alan derinliği fazla olur. Objektiften giren ışığın film üzerine düşme süresini örtücü denilen sistemle denetleriz. Örtücüler, normalde kapalı konumda bulunurak filmin ışık görmesini engelleyen, ancak gerektiğinde bizim belirlediğimiz süre boyunca açılarak filmin ışık görmesini sağlayan düzeneklerdir. Örtücünün açık kalma süresine enstantane adı verilir. Örtücü hızları bazı standart sayılarla tanımlanmıstır. Bu sayılar 1, 2, 4, 8, 15, 30, 60, 125, 250, 500, 1000,… şeklindedir. Bu dizideki rakamlar 1/sn olan bir süreyi tanımlar. Yani 30, 1/30 saniye demektir. Saniyenin 30 da 1’i süresince ışığın film üzerine düşeceğini ve bu süre boyunca filmin ışıktan etkileneceğini gösterir. Enstantane dizisinde birbirini izleyen iki hızdan birinin süresi, bir öncekinin süresinin yarısı, bir sonrakinin süresinin ise iki katıdır. Bazı gelişmiş makinelerde 4000, 8000, 12000 gibi yüksek enstantane hızları, 40, 50, 80,… gibi ara değerler bulunmaktadır. Bu değerler sayesinde daha hassas pozlandırmalar yapılabilir. Örtücü, film üzerine düşen ışığın süresini belirleyen mekanizmadır. Bu mekanizma aynı zamanda, hareketli cisimlerin dondurulması ya da hareketli görünmesi için fotoğrafçıya karar verme olanağı sağlar. B ve T konumları B (Bulb) konumundayken perdenin açık kalması için deklanşöre sürekli basmanız veya deklanşör kablosu ile kilitlemeniz gereklidir. T (Time) konumunda perdenin açılması için deklanşöre bir kez basılması ve kapanması için ikinci kez basılması yeterlidir. Her iki konumda da sehpa (trıpot) kullanılmalıdır. Diyafram Açıklığı (değeri) Alan derinliği fotoğraf çekimi sırasında kullanılan diyafram değerine göre de değişir. Diyafram açıklığı arttıkça, bir başka deyişle kullanılan diyafram değeri sayısal olarak azaldıkça alan derinliği azalır. Diyafram kısıldıkça, daha küçük diyafram açıklıkları uygulandığı zaman ise alan derinliği artar. Örneğin; f 2.8 değerinde üç metre uzaklıktaki bir nesneye netlik yapıldığı zaman yaklaşık 2.8 metre ile 3.3 metre arasındaki görüntü nettir. Eğer diyafram değeri f 16 olursa, yine üç metre uzaklıktaki bir nesne için yaklaşık 1.8 m. ile 7.4 metre arasındaki görüntü net olacaktır. Bir başka deyişle fotoğraf makinasına üç metre uzaklıkta, f 16 değerinde fotoğraflanan nesnenin önündeki 1.2 metre ile arkasındaki yaklaşık 4.4 metre net olarak görünecektir. Alan derinliği kullanılarak istenirse fotoğraflanan nesne, önünde ve arkasında bubunan diğer nesnelerden veya manzaradan soyutlanarak tek başına ortaya çıkartılır. İstenirse en yakın mesafeden en uzak mesafeye dek net olarak görünmesi de sağlanabilir. Sayısal Fotoğraf Makinelerinde Örtücü ve Örtücü Kullanımı Sayısal fotoğraf makinelerinde de örtücü kullanımı, geleneksel (analog) fotoğraf makinelerinin aynısıdır. Zamanın belli bir kesiminde açılıp kapanarak görüntünün kaydedilmesini sağlar. Bilindiği gibi örtücü değerleri uluslararası standartlarla belirlenmiştir. Gelişmiş sayısal fotoğraf makinelerinde örtücü süreleri 30 saniyelerden başlar veya 1/8000’lere dek ulaşır. Yine gelişmiş ve orta sınıf sayısal fotoğraf makinelerinde “B” (Bulb) bulunur. “B” konumunda fotoğraf makinesinin düğmesi (deklanşör) basılı tutulduğu sürece, örtücü açık kalır. Sayısal Fotoğraf Makinelerinde Diyafram Değerleri ve Diyaframın Kullanımı Sayısal fotoğraf makinelerindeki diyafram değerleri de aynı geleneksel (analog) fotoğraf makinelerinde olduğu gibi uluslararası standartlarla belirlenmiş değerlerdir. Bilindiği gibi diyafram kullanılarak, aynı filmde olduğu gibi, CCD veya CMOS üzerine düşen ışığın miktarı denetlenebilir. Örtücü Hızı Fotoğraf makinesi üzerinde bulunan denetim mekanizmalarından biri de örtücüdür. Örtücüye enstantane veya obtüratör adları da verilir. Örtücüler çeşitli tiplerde olur ve belirli bir sürede açılıp kapanarak, film / duyarlı yüzey üzerine düşen ışığın miktarını süre açısından denetler. Örtücü değerleri de, diyafram değerleri gibi uluslararası değerlerle belirlenmiştir. Örtücü değerleri şöyledir: 1, 2, 4, 8, 15, 30, 60, 125, 250, 500, 1000, 2000, 4000, 8000.... Burada “1” sayısı 1 / 1 saniyeye karşılık gelir. Örneğin, “30” un anlamı 1 / 30 saniye, “125” in anlamı ise 1 / 125 saniyedir. Her bir sayı saniyenin birimleridir Örtücü Türleri ve Aralarındaki Farklar İki tür örtücü vardır. Bunlar (1) Yaprak örtücüler, (2) Odak düzlemli örtücülerdir. 1. Yaprak Örtücüler: Yaprak Örtücüler, genellikle objektifin içinde yer alan, birbiri üzerine geçmiş metal yaprakçıklar biçimindedir. Bu tür örtücüler, deklanşöre basıldığı zaman, belirlenen sürede açılıp kapanarak filmin üzerine açık kaldığı sürede ışık düşmesini sağlar. Yaprak örtücüler sessiz çalışır ve her hızda flaşla Eş zamanlı (senkron) çalışırlar. Sözü edilen türler profesyonel stüdyo fotoğraf makinelerinde kullanılır. Kompakt fotoğraf makinelerinde de yaprak örtücüler tercih edilir. 2. Odak Düzlemli Örtücüler: Bu tür örtücüler, fotoğraf makinesinin içinde, film düzleminin hemen ön kısmında yer alır. Perde örtücüler olarak da bilinir. Bu örtücüler, metal, lastik veya bezden olabilir. Yatay veya dikey hareket edebilir. Tek objektifli refleks fotoğraf makinelerinin çoğunda bu tür örtücüler tercih edilir. Örtücü Değerleri Nasıl Kullanılır? Yüksek değerdeki örtücü hızları fotoğraflanan konunun hareketini dondurarak film üzerinde seçik çıkmasını sağlar. Eğer hızlı bir nesne düşük örtücü hızıyla fotoğraflanıyorsa görüntü silik çıkar. Eğer nesne hızlı bir örtücü değeriyle fotoğraflanıyorsa, fotoğraf seçik ve hareket donmuş olarak çıkacaktır Örtücü ayarının elle (manuel) olarak yapılması: Elle yapılan ayarda fotoğraf makinesinin üzerinde bulunan, örtücü göstergesinden kullanılmak istenen değer seçilir. Buradaki sayısal değerler yukarıda sözü edilen örtücü değerleridir. Sayıların yanı sıra “B” (Bulb) ve “A” harfleri de olabilir. Bunlardan “B” uzun süreli pozlamalarda kullanılır ve “B” konumunda fotoğraf makinesinin örtücü perdesi, deklanşör basılı tutulduğu sürece açık kalır. “A” ise otomatik ayar (auto) anlamına gelir. Örtücü değeri “A” konumuna alındığı zaman, fotoğraf makinesi kullanılacak örtücü hızını otomatik olarak kendisi belirler. Tek objektifli refleks fotoğraf makinelerinde Örtücü Hızı Kullanıldığı Durumlar Hızlı hareketli nesnelerin çekimlerinde kullanılır. Örneğin, hızlı giden bir otomobil, bir 1 / 250 bisikletli veya motosikletli, hızlı gelişen spor karşılaşmaları vb. Fotoğraf makinesine 90 saniye veya derece açıyla gelen nesneleri fotoğraflamak için bu denli yüksek örtücü hızı kullanmaya gerek daha hızlı yoktur. Hızlı gelişen olaylarda yüksek hızlar kullanılabilir. Eğer 200 mm. Ve daha uzun odaklı bir teleobjektif kullanılıyorsa, sarsıntıyı önlemek için yüksek örtücü hızı kullanılmalıdır. Teleobjektiflerde kullanılacak hız genellikle teleobjektifin odak uzunluğuna eşit bir 1/250 hız seçilir. Örneğin 200 mm. Odak uzunluğu olan bir teleobjektifle 1 / 250 s. Örtücü hızı kullanılması önerilir. Genellikle, güneşli bir günde, dış çekimlerde ve normal objektifle yapılan çekimler 1 / 125 için önerilen örtücü hızıdır. Ev içi çekimlerde, gölgede, sehpa kullanmadan yapılan çekimler için önerilen hızdır. 1 / 60 Çoğu fotoğraf makinesinin flaş senkron hızı 1 / 60 saniyedir. Eğer flaş senkron hızı 1 / 60 s. ise flaş kullanırken, örtücü mutlaka bu hıza ayarlanmalıdır. Durağan nesnelerin çekimlerinde, az ışıklı ortamlarda kullanılabilecek hızlardır. 1 / 30 1 / 30 – 1 Saniye saniyenin altındaki hızlarda mutlaka sehpa (tripod) kullanılmalıdır. Alan derinliğinin arası fazla olmasının istendiği mimari vb. çekimlerde kısık diyafram değerleriyle düşük hızlar kullanılabilir. Örtücü göstergesini “B” konumuna getirilip kullanıldığı durumdur. Gece çekimleri, 1 saniyeden daha havai fişek gösterileri vb. çekimlerde kullanılır. Mutlaka sehpa ve deklanşör kablosu uzun örtücü hızları kullanılmalıdır. Renkli film kullanılıyorsa uzun süreli çekimlerde renklerde ve “B” konumu deformasyon olabilir ve filmin duyarlığı değişebilir. Örtücü Diyafram Bağıntısı Diyafram Bilindiği gibi diyafram objektifin üzerinde bulunan ve film üzerine düşmesi gereken ışığın miktarını denetleyen bir mekanizmadır. Diyafram değerleri uluslararası ölçülerle belirlenmiştir ve bu çizelge şöyledir: f 1.1-1.4-2-2.8-4-5.6-8-11-16-22-32-45-64-90-128... Bu değerler f stop olarak anılır ve pozlamada önemli rol oynar. Her f değeri bir önceki değerdeki ışığın miktarını ikiye katlar. Örneğin f 16 değeri bir birim ışık geçirirse, f 11 değeri 2 birim ışık geçirir ve bu böylece devam eder. f değeri sayısal olarak büyüdükçe geçirdiği ışık miktarı azalır. Bir başka deyişle f 2.8, f 16 dan daha fazla ışık geçirir. Çünkü diyafram değeri sayısal olarak büyüdükçe, diyaframın çapı küçülür dolayısıyla daha az ışık geçirir. Örtücü değerleri de diyafram değerlerinde olduğu gibi standarttır ve şöyledir. 1- 2- 4- 8- 15- 30- 60- 125250- 500- 1000- 2000- ....gibi. Gelişmiş fotoğraf makinelerinde bu değer 8000'e dek ulaşabilmektedir. Bu sayılar saniyenin bölümleridir. Bir başka deyişle "1" in anlamı 1/1 saniye , "125" in anlamı ise 1/125 saniyedir. Örtücü ve diyafram değerlerinin doğru kombinasyonu ile doğru pozlama belirlenir. -OBJEKTİF Fotoğrafın yeterli aydınlık ve netlikte oluşmasını sağlayan mercek yada mercekler topluluğudur. Bir başka tanımla objektif nedir diye bakacak olursak bir fotoğrafı çekmek için fotoğraf makinesinin gövdesinden sonraki en önemli aparat, makinelerin ön tarafında bulunan ve merceği de içerisinde barındıran parçadır. Aslında lens adıyla üretilen bu parçalar dilimizde objektif olarakta kullanılıyor. Objektifler, vizörden baktığımız zaman gördüğümüz görüntüyü filme yada sensöre işleğen mekaniğin ön tarafında bulunur ve görüntüyü filmin yada sensörün üzerinde oluşturulmasını sağlar. Fotoğrafın yeterli aydınlık ve netlikte oluşmasını sağlayan mercek yada mercekler topluluğudur. Bir başka tanımla objektif nedir diye bakacak olursak bir fotoğrafı çekmek için fotoğraf makinesinin gövdesinden sonraki en önemli aparat, makinelerin ön tarafında bulunan ve merceği de içerisinde barındıran parçadır. Aslında lens adıyla üretilen bu parçalar dilimizde objektif olarakta kullanılıyor. Objektifler, vizörden baktığımız zaman gördüğümüz görüntüyü filme yada sensöre işleğen mekaniğin ön tarafında bulunur ve görüntüyü filmin yada sensörün üzerinde oluşturulmasını sağlar. fotoğraflanacak yerin odak noktasında film emülsiyonuna veya sensöre, hayalinin düşmesini sağlayan, mercek veya mercekler topluluğudur. Objektifin fikir babası Aristo olarak bilinir. Fakat yaptığı düzeneği kaydedebilecek film ancak 18.yy da icat edilebilmiştir. Bir objektifin kalitesi milimetrekare’ye düşürebildiği ışık miktarı ile ölçülür. En fazla ışık geçiren ve odak noktasına düşüren objektif en kalitelisidir. Işığı az kıran ve genellikle mavi objektifler ışığı daha fazla geçirir. Objektifin kalitesini (mercek kalitesini) belirleyen iki unsur vardır. Odak Uzaklığı: Objektifin odak uzaklığı büyüdükçe odak noktasına düşebilecek ışık miktarı genellikle azalma eğilimi gösterir. Objektif Çapı: Objektifin çapı büyüdükçe ışık objektife giren ışık artacağı için, odak noktasındaki ışık ta fazla olacaktır. Fotoğraf makinesinin objektiflerinin değiştirebilmek ya da zoom kullanarak bir objektifin odak uzaklığını ayarlayabilmek, çalışmalarınıza yepyeni bir çeşitlilik getirecektir. Seçilebilecek bir sürü objektif olmasına karşın fotoğraf çekmeye çıkıldığında sadece en gerekli olanlarını yanınıza almanız iyi olur. Çeşitli hızlarda filmler seçin ve yanınıza, fotoğraf makinesine takılı standart objektiften başka sadece bir geniş açı objektif ve orta dereceli bir teleobjektif alın. Objektif Hızı: Objektifin maksimum diyafram açıklığı ne kadar fazlaysa (f sayısı küçük), objektif o kadar hızlı demektir. Objektif hızı özellikler SLR kullanlar için önemlidir. Çünkü, SLR’lerde vizördeki görüntünün parlaklığı objektiften giren ışığın miktarına bağlıdır. Ayrıca, geniş bir diyafram açıklığı loş ışıkta resim çekebileceğiniz anlamına gelir. Genellikle, odak uzaklığı arttıkça objektiflerin hızı azalır. Standart (Normal) Objektifler: Görüş açıları insan gözüne en yakın olan objektiflerdir (4550 Derece). Görüntü boyu 24×36 mm. olan filmlerin kullanıldığı küçük boy makinelerde kullanılan 50 mm. odak uzaklıklı objektifler normal objektiflerdir. Dijital kameralar için 7-21 mm.lik objektifler normal objektif sayılabilirler. Optik kalitesi olarak en iyi sonuçlar normal objektiflerle elde edilir. Görüş açıları insan gözüne en yakın olan objektiflerdir (45-50 Derece). Görüntü boyu 24×36 mm. olan filmlerin kullanıldığı küçük boy makinelerde kullanılan 50 mm. odak uzaklıklı objektifler normal objektiflerdir. Dijital kameralar için 7-21 mm.lik objektifler normal objektif sayılabilirler. Optik kalitesi olarak en iyi sonuçlar normal objektiflerle elde edilir. Geniş Açılı Objektifler: Geniş açılı objektiflerin görüş açısı normal objektiflere göre gittikçe genişleyen, alan derinliğini artıran niteliktedirler. Yaygın olarak, çok dar alanlardaki en geniş görüntüyü elde etmekte kullanılırlar. 35 mm.nin altındaki odak uzunluklarında elde edilen görüntünün köşe ve kenarlarında bozulmalar oluşturabilirler. Ancak bazı fotoğrafçılar bu bozulma etkisini estetik bir değer olarak kullanabilirler. 17-28 mm. arasında kalan objektifler geniş açılı objektiflerdir. Geniş açılı objektiflerin görüş açısı normal objektiflere göre gittikçe genişleyen, alan derinliğini artıran niteliktedirler. Yaygın olarak, çok dar alanlardaki en geniş görüntüyü elde etmekte kullanılırlar. 35 mm.nin altındaki odak uzunluklarında elde edilen görüntünün köşe ve kenarlarında bozulmalar oluşturabilirler. Ancak bazı fotoğrafçılar bu bozulma etkisini estetik bir değer olarak kullanabilirler. 17-28 mm. arasında kalan objektifler geniş açılı objektiflerdir. Dar Açılı (Tele) Objektifler: Görüş açısı normal objektiflerden daha dar olan objektiflerdir. Bu tür objektifler 75mm ile 1200mm arasındadır. 90 ile 250mm arasındaki bir teleobjektif en kullanışlı olanıdır. Yine de, 250mm’lik bir objektifin ağır olduğu ve makineyi elinizde tutarak fotoğraf çekerken, elin titremesinden dolayı resmin bozulmaması için, hızlı enstantane kullanmanız gerektiğini unutmayın.Vahşi hayvan ve doğa fotoğrafları gibi uzaktaki konuları yakına getirmekte, teleobjektifler mükemmeldirler. Görüş açısı normal objektiflerden daha dar olan objektiflerdir. Fazla yaklaşılamayan portre, spor, doğa veya ornito(kuş) gibi konuların çekimlerinde kullanılır. 100, 200, 300, 400 mm. odak uzaklığı olan objektiflerdir. Değişken Odaklı (Zoom) Objektifler: Kompakt fotoğraf makinesi almak istiyorsanız 35 ile 90mm arasında zoom yapabilen sabit objektifli bir makine, imkanlarınızı artıracaktır. SLR sahipleri içinse, oratalama 24-35mm, 28-50mm, 35-70mm, 80-210mm, 200-600mm’lik zoom objektifler vardır. Zoom objektifle, minimum ve maksimum değerleri arasındaki odak uzaklıklarında, tıpkı odak uzaklığına sahip sabit odaklı objektifler gibi işlev görürler. Fazla objektif taşıma ve sık değiştirmenin zorluğundan ortaya çıkmıştır. Genel amaçlı kullanımlar için geliştirilen zoom objektifler, kullanıcısına büyük kadrajlama kolaylığı tanımaktadır. Birden fazla değişik objektifin özelliğini bünyesinde taşıyan objektiflerdir. Fazla objektif taşıma ve sık değiştirmenin zorluğundan ortaya çıkmıştır. Üzerindeki halkanın ileri-geri veya sağ-sol çevrilmesi ile odak uzaklığı ve buna bağlı olarak görüş açısı değişen bu objektifler son yıllarda oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Genel amaçlı kullanımlar için geliştirilen zoom objektifler, kullanıcısına büyük kadrajlama kolaylığı tanımaktadır. Fotoğraf Sabitleyici (Image Stabilizer) Objektifler: Bu objektifler elin titremesinden dolayı resmin bozulmasını büyük ölçüde önler dolayısı ile daha yavaş enstantanelere imkan verir. Özellikle doğa fotoğraflarında çok kullanışlıdır. Fiyatları oldukça pahalıdır. Balıkgözü Objektifler: Balık Gözü Objektifler en geniş görüş açısı olanağı sağlarlar. Bu tür objektifler kullanılarak elde edilen görüntülerde dikey ve yatay çizgiler önemli ölçüde bozulur, dairesele yakın görüntüler elde edilir. Yaratıcı görüntülere ulaşmada oldukça yardımcı olan, 6 -16 mm arasındaki objektiflerdir. Balık Gözü Objektifler en geniş görüş açısı olanağı sağlarlar. Bu tür objektifler kullanılarak elde edilen görüntülerde dikey ve yatay çizgiler önemli ölçüde bozulur, dairesele yakın görüntüler elde edilir. Yaratıcı görüntülere ulaşmada oldukça yardımcı olan, 6 -16 mm arasındaki objektiflerdir. Makro Objektifler: Konuyu 1/2 (x0.5) veya 1/1 (x1) (gerçek büyüklük life science) oranında büyütebilen çözme gücü çok yüksek, son derece kaliteli ve pahalı objektiflerdir. 50, 100 ve 200 mm olmak üzere üç ayrı odak uzunluğunda üretilirler. Nikon’ un 55, 105 ve 200 mm lik objektifleri vardır. 55 mm lik objektifi 1/2 büyütme sağlar ve bu çiçek büyütmek için yeterlidir. Ancak böcekleri ve kelebekleri ürkütmeyecek bir aralıkta çalışmak isterseniz 105 veya 200 mm lik bir makro objektif kullanmanız gerekir. Konuyu 1/2 (x0.5) veya 1/1 (x1) (gerçek büyüklük life science) oranında büyütebilen çözme gücü çok yüksek, son derece kaliteli ve pahalı objektiflerdir. 50, 100 ve 200 mm olmak üzere üç ayrı odak uzunluğunda üretilirler. Nikon’ un 55, 105 ve 200 mm lik objektifleri vardır. 55 mm lik objektifi 1/2 büyütme sağlar ve bu çiçek büyütmek için yeterlidir. Ancak böcekleri ve kelebekleri ürkütmeyecek bir aralıkta çalışmak isterseniz 105 veya 200 mm lik bir makro objektif kullanmanız gerekir. Aynalı Objektifler: Yapılışında çeşitli aynalar kullanılan objektiflerdir. Çeşitli aynalar kullanılarak odak uzaklığı arttırıldığından objektif boyu aynı odak uzaklığındaki diğer objektiflere göre daha kısadır. Objektifler film yada sensör üzerinde görüntü oluşturmak için kullanılan mercekler topluluğudur. Objektifler birkaç merceğin bir araya getirilmesiyle oluşur. Mercek kalitesi ne kadar iyi olursa objektifde o kadar kaliteli olur. Fotoğrafçılıkta objektiflerin kalitesi fotoğrafın kalitesiyle doğru orantılıdır. Fotoğraf ışıktır. Işığı kontrol eden de diyaframdır. Diyaframda objektiflerimizin içinde yer alır. Bir kişi bir gözünü kapatıp diğer gözüyle (ahh ahh askerde atış yaptığım günler aklıma geldi) sabit bir noktaya baktığında. Yani askeri ifadeyle nişan aldığında görüş açısı 46 derecedir. 50mm bir objektifin de görüş açısı da 46 derecedir arkadaşlar. İşte bu yüzden 50mm lik objektifler normal , bu değerin altı geniş, üstü ise dar açı olarak ifade edilir. Bu değerlerin full frame yani tam kare makineler için geçerli olduğunu unutmayın. Aps-c makinelerde bu değerler kırpma faktöründen dolayı değişir. Fotoğraf Sabitleyici (Image Stabilizer) Objektifler Bu objektifler elin titremesinden dolayı fotoğrafın bozulmasını büyük ölçüde önler dolayısı ile daha yavaş enstantanelere imkan verir. Özellikle doğa fotoğraflarında çok kullanışlıdır. Fiyatları oldukça pahalıdır. Bu özeliği her marka kendi istediği şekil de adlandırmıştır. Nikon – VR , Canon – İS , Sigma – OS ,Tamron – VC gibi kısaltmalarla titreşim engelleme özeliğini adlandırmıştır. Bazı fotoğraf makineleri üreticileri ise titreşim engelleme özelliğini makinenin gövdesine koymuştur. Sony , pentax, olympus gibi Odak uzaklığı Lens alırken ilk dikkat ettiğimiz konu odak uzaklığıdır. Basçek’te odak uzaklığı hakkında yazı hazırlamadım ama daha önce PC Labs’ta bu konuyu detaylı bir şekilde açıklamıştım, tüm içeriği tekrar etmeye gerek yok, burada okuyabilirsiniz. Ben gerektiği yerde gerekli bilgileri özet olarak vereceğim. Odak uzaklığı kadrajımızın ne kadar geniş ya da dar bir görüntüye sahip olacağını belirler ve sayı küçüldükçe daha geniş bir alan fotoğraflarımızda yer almaya başlarken, sayı büyüdükçe daha dar bir kadraja sahip olur. Bu genişlik ve darlık da konuyu ne kadar yakınlaştırabildiğimizi belirler. Burada olan, odak uzaklığının artması ile görüş açısının daralmasıdır. Peki hangi odak uzaklığını tercih etmeliyiz? Bunun tam bir cevabı yok; nasıl bir kadraj elde etmek istiyorsanız ona uygun görüş açısını verecek şekilde odak uzaklığını belirlemelisiniz. Odak uzaklıklarını daha kolay anlayabilmek için çeşitli sınıflandırmalar yapılmış. Odak uzaklığı aralıkları kaynağına göre değişiklik gösterse de burada paylaştığım genel fikir verecektir: Balık gözü lensler (Fisheye): Genelde 16mm ve daha küçük olurlar, ‘circular fisheye’ denilenleri tam bir daire şeklinde fotoğraf üretirler. Ultra ultra geniş açı lensler (Ultra ultra-wide): 12-16mm arasındaki lenslerdir. Ultra geniş açı lensler (Ultra wide-angle): 17-21mm arasındaki lenslerdir. Geniş açı lensler (Wide-angle): 24-35mm arasındaki lenslerdir. Standart (Normal) lensler: 44-58mm arasındaki lenslerdir Kısa Tele lensler (Short-Telephoto): 58-135mm arasındaki lenslerdir. Tele lensler (Telephoto): 135-300mm arasındaki lenslerdir. Super Tele (Super Telephoto): 300mm’nin üzerindeki lenslerdir. Listede geçen odak uzaklığı değerleri hep 35mm eşleniğidir yani tam-kare algılayıcılı fotoğraf makinesindeki odak uzaklığı değerleridir. Bu lensleri APS-C algılayıcılı bir fotoğraf makinesinde (Canon 450D, Nik D5000, Sony A330 gibi) kullandığınızda, daha küçük algılayıcı nedeniyle, daha dar bir kadraja sahip olursunuz yani geniş açı lens daha dar bir kadraj sunar. Algılayıcı boyutu farkları nedeniyle kesme çarpanı kavramı kullanılmakta ve lensin pratikteki odak uzaklığını bulmak için kesme çarpanı ile çarpmamız gerekmekte. . Örnek olarak Sigma 20mm f/1.8 lens aldınız diyelim; bu lens, tam-kare algılayıcılı fotoğraf makinesinde 20mm lensin görüş açısına sahipken, 1.6x kesme çarpanına sahip Canon EOS 450D’de 20×1.6=32mm lensin görüş açısına sahip olacaktır. Konu biraz teknik, detayını bilmek zorunda değilsiniz ama öğrenmek isteyenler ‘Crop Factor’ Nedir? isimli yazımı okuyabilirler. Teknik bilgiye gerek yok pratik bilgi ver yeter diyenler şunu bilseler yeterli: Lensin odak uzaklığını kesme çarpanı ile çarpıyoruz ve 35mm karşılığını buluyoruz. Örnekte verdiğimiz 20mm f/1.8 lens ile devam edelim. Canon/Nikon/Sony tam-kare (1x): 20mm x 1 = 20mm Canon APS-C (1.6x): 20mm x 1.6 = 32mm Nikon/Pentax/Sony APS-C (1.5x): 20mm x 1.5 = 30mm Olympus/Panasonic 4/3 (2x): 20mm x 2 =40mm Zoom mu olsun, sabit odak uzaklı mı? X optik zoom insanlarda genelde yanlış bir algı uyandırır. 3X optik zoom ile anlatılmak istenen aslında uzaktaki nesneleri 3X yakınlaştırıyor değil, makinanın lensinin fotoğraf çekebileceği en küçük odak uzaklığı ile en büyük odak uzaklığı arasındaki X kadar fark vardır yani 28-135mm’lik lens için135/28′den yaklaşık 5X optik zoom diyebiliriz. Benzer şekilde 80-400mm lens de 5x optik zoom sunar ama 28-135′den çok daha fazla yakınlaştırma sunabilirken, geniş açı seçeneği sunamaz. Konu hakkında Murat ve Levent’in güzel bir videosu var, burada izleyebilirsiniz. Her şeyden önce şunu söyleyelim: sabit odak uzaklıklı lensler, zoom olanlara göre daha başarılı görüntü kalitesi sunarlar ve daha açık diyaframa sahip olurlar. Gelişen teknoloji ile çok kaliteli zoom lenslerin de üretilebildiği doğrudur (Nikkor AF-S 14-24/2.8G ED, Canon EF 70-200/2.8 L IS USM II) ama şuan bunlar azınlıktadır dersek yanlış olmaz. Zoom miktarından optik kalite konusunda doğrudan yorum yapmak doğru değildir. Kimi zoom lensler ortalama sonuçlara imza atarken, kimi zoom lensler çok daha başarılı olabilir. Bunun için incelemeleri okumak lazım. Zoom lensin en önemli tercih edilme nedeni ise kuşkusuz lens değiştirmeden ve daha az yer değiştirerek görüş açısını hızlı bir şekilde değiştirebilmemiz yani kullanımdaki pratikliği olmakta. Pek çok lens yerine tek bir lens ile çoğu fotoğraf ihtiyacını karşılayabilecek olmamız da önemli bir avantaj çünkü daha küçük ve hafif bir çanta ile çekime çıkabileceğiz. Şuan zoom aralığı 2x’den 15x’e kadar değişmekte. 15x zoom sunan modeller hakkında Emir ile şurada konuşmuştuk. AF sistemi Lensin sahip olduğu AF motoru, lensin ne kadar hızlı netleme yapabildiğini ve bu esnada ne kadar sesli çalıştığını belirleyen ana etmendir. Lens almadan önce mümkünse deneyin ve sesine kulak verin. Genel kullanımda rahatsız etmeyen ses, sessiz bir mekanda çok göze batabilir. Bunu için AFhızı da genelde çok daha iyi olan yeni nesil ultrasonic AF motorları önceliğiniz olsun: Canon USM Nikon SWM (Tüm AF-S serisi lenslerde kullanılmakta) Olympus SWD Panasonic XSM Pentax SDM Sigma HSM Sony SSM Tamron USD Bu tip motorları barındırmayan lenslerin AF hızları yavaş olur diye düşünmeyin. Bunların da yavaş olanları olduğu gibi gayet hızlı olanları mevcut. Hangisinin ne kadar hızlı olduğunu bilebilmek için kullamak ya da inceleme okumak lazım. Kullandığımız lens dahili AF motoruna sahip değilse ve netleme için gövdedeki AF motorunu kullanıyorsa, gövde de AF hızında önemli bir katkıya sahip olur. Bunu Nikon D2xs kullanınca rahat bir şekilde hissetmiştim. Gövdeniz AF motoruna sahip değilse (D40-D60, D3000-D5100) bu tip lensleri AF olarak kullanamadığınızı, sadece MF olarak kullanabileceğinizi burada anlatmıştık. Bir diğer lens tipi de sadece MF olanlardır. Bu lenslerde AF motoru bulunmaz yani hiç bir şekilde AF kullanılamaz. Eski lensleri bir kenara bırakırsak şuan en popüler markanın Samyang ve onun yeniden markalanmış versiyonları olduğunu söyleyebiliriz. Optik olarak oldukça başarılı olan bu lensleri de lens satın alma rehberlerimizde ele alacağız. Genelde dikkat edilmeyen AF/MF geçişi de bir başka önemli konu. Bu konuda eski Sigmalar pek hoş değil mesela, önce AF/MF düğmesini kullanmalı, ardından da netleme bileziğini ileri ya da geri hareket ettirmelisiniz yani 2 aşamalı bir kullanım söz konusu. Kimi lenslerde ise AF kullanırken istediğiniz anda netleme bileziğini çevirerek MF olarak da kullanabilirsiniz. AF lensi genelde otomatik olarak kullanacaksınız ama manuel netleme yapmak istediğinizde pratik kullanımlı olmasını beklemek gayet makul bir istek. Titreşim Engelleme 250mm kullandığımızı düşünelim, burada 1/250 saniyeden daha uzun süreleri kullanmamayı tercih ederiz. Titreşim engelleme sistemi sayesinde bu sürelerden daha uzun sürelerde, mesela 1/30 saniyede net fotoğraflar elde edebiliriz. Bunun için titreşim engelleme sistemine sahip lenslerde el hareketimizi nötürleyecek ek sistemler bulunur ve ne kadar etkili oldukları da üretici tarafından belirtilir. Pratikte elde edebileceğimiz fayda teorik değerlerden daha az olabilir. Pratik değerini ölçmek için uygulanabilecek sağlam bir yöntem bulunmuyor ama çeşitli testlerde kendi yöntemleriyle bu değer ölçülmeye çalışıyor. Diyelim lensin titreşim engelleme sistemi 4 durak kadar etkili. Bu lens sayesinde normalde kullanabildiğimiz enstantaneden 4 durak daha yavaş enstantane sürelerini kullanabiliriz yani 1/250 yerine 1/15 saniye kulanabiliriz. Işığın azaldığı durumlarda, odak uzaklığının artması halinde (tele) ya da diyaframın çok kısık olması durumlarında (f/6.3 mesela) titreşim engelleme sistemi sayesinde normalde çekemeyeceğimiz fotoğrafları çekebiliriz. Durak hesabını nasıl yaptık diye düşünüyorsanız Pozlamamı nasıl ayarlayabilirim? yazımızı okuyabilirsiniz. Titreşim engelleme sistemlerinin isimlendirmesi: Canon IS Nikon VR Panasonic Mega OIS Sigma OS Tamron VC Olympus, Pentax ve Sony, lens tabanlı titreşim engelleme yerine algılayıcı tabanlı sistem kullanırlar bu nedenle bu markaların DSLR gövdelerine takılı her lens otomatikman titreşim engelleme sistemine sahip olmuş olur. Hangi sistemin daha etkili olduğu konusunda tartışmalar hala sürmektedir ama lens tabanlı sistemler ek masraf anlamına gelse de daha etkilidir ve kullanımda daha fazla avantaja sahiptir. -Alan Derinliği Basit olarak anlatımı fotoğraftaki net görünen alana denir. Net görünen alan fazla ise alan derinliği çoktur, net alan görselliği az ise alan derinliği sığ olarak tabir edilir. Örnek olarak portre çekimlerimizde net alan derinliğimizi azaltarak (Küçük F değeri) modelimizi arkadaki planın karmaşıklığından kurtarırız, manzara türü çekimlerde ise tüm alanın net çıkması için net alan derinliği mizi arttırırız (Büyük F değeri). Arka planın flu olması, çektiğimiz objeyi veya kişileri ön plana çıkaracağı için, bu özellik portre ve makro fotoğraf larda tercih edilen görselliktir. Alan Derinliği Hangi Faktörlere Bağlıdır? 1- Diyafram açıklığı: Alan derinliğinin bağlı olduğu etkilerden biri diyaframın açıklığıdır. Açık diyafram (F değerinin küçük olması), arka plandaki objelerin daha flu olarak çıkmasıdır. Bu da diyafram değeri düşük olan (F değeri düşük) lenslerin çok daha pahalı olmasının temel sebeplerinden biridir. Fakat bunun yanında dezavantajları da vardır, genellikle çok açık diyafram değeri olan lensler keskinliğin azalmasına neden olur. 2- Odak Uzaklığının Resme Etkisi: Kullanılan lensin odak uzaklığı alan derinliğiyle ilgilidir. Lensin odak uzaklığı arttıkça net alan derinliği de azalır. Lensiniz ne kadar fazla odak uzaklığına sahip ise (Örneğin 135mm f2, 200300mm f2 gibi) daha az alan derinliğine sahipsiniz demektir.Makro veya Moda fotoğrafçıları genellikle odak uzaklığı yüksek lensleri tercih ederler. Objenin makinaya uzaklığının Netlemeye Etkisi Makinamızın netlenmek istenen objeye yakınlığına göre alan derinliği de değişir. Objeye yaklaşmamız alan derinliğini azaltır, bu ise fazla flu alan elde etmek anlamına gelir. Özellikle manzara fotoğrafı çekerken uzakta olan nesneler kadar yakında olan nesnelerin de mümkün olduğunca net olmasını isteriz. Bunu pratikte uygulayabilmek için odaklamayı nereye yapacağımız önemlidir. Odaklamanın nereye yapılması gerektiğini, Hiperfokal nedir sorusuyla açıklamaya çalışacağım. 7-Stüdyo Çekimi Stüdyo fotoğrafçılğı , yapay ışık kaynaklarının kullanıldığı tasarıma dayalı fotoğrafların elde edildiği bir fotoğrafçılıktır.Bu çekimlerde kapalı alanlarda gün ışığı olarak bildiğimiz güneş ışığından faydalanılmaz.Bu nedenle stüdyolarda gün ışığının renk ısısına ışık verebilen flaşlar vardır.Stüdyo çekiminde fotoğrafçı istediği sayıda farklı açılardan konu üzerine ışık gönderebilir ve bunların yönleri ve şiddetlerini control edebilir. Gün ışığı her zaman 5500 kelvin değildir. Bazen 6500 kelvin bazen 3800 kelvin olabilir.Bu da stüdyoda değilde gün ışığında fotoğraf çeken fotoğrafçıyı ışığı beklemeye zorlar. Bir stüdyoyu oluşturan ana parçalar flaşlar,ölçüm cihazları,tripodlar,boomlar ve stillife masasıdır. Yumuşak ışık, fazla ışık,saç ışığı,arkaplan.Herşey kontrolünüz altındadır.Eğer stüdyo araçlarını nasıl kullanacağınız iyi bilen çok yaratıcı bir insansanız harika sonuçlar çıkarabilirsiniz. Stüdyo donanımı olarak en başta gelen malzeme flaştır.Bu flaşlar temelde bizim kullandığımız fotoğraf makinesi üzerine taktığımız flaşlarla aynı prensiplere göre dizayn edilmiştir.Stüdyo tipi flaşların gücü watt ile sınıflandırılır.Bu nedenle düzeye indirmek ve çıkarmak mümkündür.Bu flaşların bünyesinde bir pilot ışık vardır.Bu ışık çekim hazırlığında flaş ışığının konunun hangi ndktalarını aydınlatacağı konusunda fotoğrafçıya çok önemli bir bilgi verir.Stüdyo flaşlarının son farkı ve özelliği flaşın önüne takılan çeşitli aksesuarlarla ışığın karakteriyle oynayıp fotoğrafçıya çeşitli farklılıklarda etkiler elde etme şansı tanımasıdır. Stüdyo aydınlatmasında Paraflaşlar temel ışık kaynaklarıdır.Gün ışığına en yakın rengi ve en fazla netliği sağladıkları için tercih edilirler.Paraflaşın ürettiği ışık watt/saniye olarak belirtilir. Şemsiye,İçYüzleri gümüş rengi olduğu için ışığı yansıtma ve dağıtma özelliğine sahiptir.Geniş mekan aydınlatmasında en çok kullanılan aksesuardır. Softbox,Işığı tek yönlü ve yumuşatarak gönderdikleri Petekler,Direkt olarak paraflaşların için portre ve ürün çekimlerinde en sık kullanılan ekipmandır. önündeki küçük reflektörlerin önüne takılarak ışığın yayılmasını sınırlar.Daha noktasal ve lokal aydınlatma sağlar.Bunun için daha çok saç aydınlatması ve arka plan aydınlatmasında kullanılırlar.Reflektörler, Işık kaynağından gelen ışığı çekilen konuya yansıtmak için ve gölgeleri yumuşatmak için kullanılır.Portreler için 60x60cm, boylar için 100x140cm boxlar kullanılır. -Stüdyo Flaşlarının Aksesuarları ve Etkileri a)Portre Tası b)Soft Box Çoğunlukla portre çekimlerinde kullanılır.Etkisi difüzdür.Özelikle yüz hatalarını gizlemekte çok başarılıdır.Her zaman ana ışık kaynağıdır.Portre taslarının önüne ayrıca farklı iki aparatta istenen etkiye gore eklenebilir.Biri petek diğeri iste difüz bezdir. Portre tasına benzer etkiler verir.Özellikle still-Life çekimlerinin vazgeçilmez aksesuarıdır.Cam çekimlerindeki beyaz yansıma etkileri , cam çekmilerinin vazgeçilmez aksesuarı yapmıştır.Portre çekimlerinde de sıklıkla kullanılır.Genelde ana ışık kaynağında kullanılır. c) Line Box Soft Box’ın kullanıldığı yerlerde ve daha uzun konuların ( otomobil-motorsiklet gibi..) çekimlerde kullanılır.Genelde ana ışık kaynağında kullanılır. d)Huni Çoğunlukla local ışık verilmesi gereken konular için kullanılır.Etkisi yumuşaktır.Genelde ana ışık kaynağında kullanılır. e)Standart Reflektör Portre çekimlerinde fon ışığı olarak kullanılır.Özel etki istenen çekimlerin dışında hiçbir zaman konuya direct olarak verilmez.Etkisi oldukça serttir. f)Şemsiye Çoğunlukla portre çekimlerinde kullanılır.Etkisi soft-box’ın etkisine çok benzer.Yumuşak etkilerin elde edileceği çekimlerde kullanılır.Şemsiyelerin içi sarı ya da beyaz metalik kaplı olabilir.Sarı kaplı olanlar portrelerde tercih edilmektedir.Bazı şemsiyeler geçirgen olabilmektedir.Genelde ana ışık kaynağında kullanılır. g)Kapaklı Reflektör Işığını yönledirmede en etkin aksesuarlardan biridir.Yandaki kepenkler ışığın açısını açmak ya da kapamak şansını fotoğrafçıya tanır.Kepenkler açıldığında ise, etki azalır. Çoğunlukla efekt ışığının önünde kullanılır. Fotoğraf çekimleri için kullanılacak mekanların mümkün olduğu kadar büyük olması gerekir.Ancak unutulmamalıdır ki biro dada dahi stüdyo kurulabilir.Ancak stüdyo ortamının rahat olabilmesi açısından mekanın büyüklüğü ve yüksekliği önemlidir.Aksesuarların konulduğu bir dolap,tripod ve benzeri aksesuarları asmak için duvara monte edilmiş trabzanlar ve fonlar iyi bir stüdyoda olması gereken malzemelerdir. -Ürün Çekim Çeşitleri Dekupe çekim Still life çekim Kompozisyon ve yardımcı öğeler -Ürün ve Reklam fotoğrafçılığı Ürünün cisim olarak algılanması Gerçekleri yansıtabilmek Ürünü güzel göstermek -Ürün Çeşitleri Kuyum ve Takı Cam – Metal Motorsiklet • M obilya Yarı geçirgen ve transparan nesnelerin çekimi ______________________________________________________________________________________________________________ 7-Belgesel Fotoğraf Belgesel fotoğrafçılık, insanları veya hayvanları yada bir geçmişi, bölgeyi yaşadıkları yer ve ortamlarında bazen çok zor şartlar altında gözlemleyip resimleyerek, o yer ve ya konu hakkında oluşan dökümleri bazen senaryo şeklinde bazen de hikaye sel olarak anlatmaktır. Belgesel ile belge fotoğrafçılığını biri birine karıştırmamak da gerekir. Belgesel fotoğrafçılık, fotoğrafçılığın, en zor dallarından biridir. Diğer fotoğraf dallarında, kendini ifade ya da görsel estetiğe yönelik çalışmalar yapılırken, belgesel fotoğrafçılıkta, gerçeği etkileyici olarak yakalayıp yani kareyi tam ifade edip, göstermeyi amaçlar. Çoğu zaman fotoğrafını çektiğiniz bölgeye yabancısınızdır ve de elinizdeki değişik veya pahalı kamerayla ortamın sosyal yapısına bağlı olarak topluluğun içinde hemen göze çarparsınız, çoğu zamanda size niçin çektiğinizi bile sorabilirler. Belgesel Çekimlerimizi yaparken genelde üç oluşumla karşılaşabiliriz Plansız olan Çekim ( Spontane) Planlı olan Çekim Ani Çekim ( konuyla veya Objeyle karşı karşıya kalındığında ) - Plansız olan Çekim (Spontane) Konu Başlığımızda plansız çekim denilse de, fotoğrafçının görmüş olduğu her kareyi çekmesi anlamına gelmiyor. Bu anlamda kamera ekipman bilgisine sahip olunan, iyi düşünülmesi gereken bir süreçtir. Bu tür plansız olan (spontane) çekimler kamerayı göze tutmadan görüntü elde etme fikridir. Böylece sizin de fotoğraf çektiğiniz anlaşılmaz, Kamerayı göğsünüzde veya kalçanızda tutarak, fotoğraf çektiğinizi belli etmezsiniz insanlar hem şüphelenmezler hem de dikkat çekmezsiniz. Plansız olan çekim yapmanın bir diğer yolu da kamerayı çekeceğiniz nesneye odaklamadan ışığın o andaki koşullarına göre pozlama yapmaktır. Bunu da poz kilidi kullanarak yaparsanız, poz değerleri düzenleme yaparken değişmez. Odak noktasını da çekmek istediğiniz objeye ayarlamayı unutmayın. Eğer garanti olsun diyorsanız makinanın çoklu kare çekme özelliğini de kullanabilirsiniz. Başlıkta “plansız çekim” denilse de, spontane çekim fotoğrafçının kendini şanslı düşünerek gördüğü her kareyi çekmesi anlamına gelmiyor. Bu noktada kamera ekipmanı bilgisi isteyen, iyi düşünülmüş bir süreçten bahsediyorum. Bu tür spontane çekimlerin arkasında kamerayı göze tutmadan görüntü elde etme fikri yatar. Böylece fotoğraf çektiğiniz anlaşılmaz ve insanlar şüphelenmezler. Kamerayı kalça hizanızda ya da göğsünüzde tutarak, fotoğraf çektiğinizi belli etmezsiniz ve sinsice bir çok kare elde edebilirsiniz. Plansız çekim yapmanın bir yolu da kamerayı nesneye odaklamadan ışık koşullarına göre pozlama yapmaktır. Ben manuel pozlama ve poz kilidi kullanırım böylece poz değerleri düzenleme yaparken değişmez. Odak noktasını da çekmek istediğim objeye göre ayarlıyorum. Yandaki“Pamuk şeker satan çocuk” görüntüsü Patan’da ki Durbar meydanında çekildi.(Kathmandu Vadisi, Nepal) Burası mükemmel bir yer. Mimari harikalarının yanı sıra sosyal ve kültürel bir merkez. Nepalliler kameralı turistlere karşı oldukça sağduyulular. Bazıları fotoğraf çekilmeyi reddederken kimisi de ufak bir ücret karşılığında poz veriyor. Geniş açılı lensle bu pozu çekim alanıma almak için kamerayı kalça hizamda tuttum, tapınağa doğru baktım ve art arda kareler çektim. - Planlı Olan Çekim Buradaki yöntem ise plansız çekimin tersine, belirli bir zaman dilimini programlamak o an gelir gelmezde sadece deklanşöre basmaktır. Bu tip çekimlerde çekilecek fotoğraf için kameranızı gözünüze götürmeden önce tüm hazırlıkları yapacak vaktinizin olmasıdır. Mesela Boğazda karşıdan gelen bir geminin çekimi gibi Planlı çekeceğiniz doğa karelerinde çekim yapacağımız yeri önceden keşfedebilir yumuşak olan ışık ve digger koşullara göre kendimizi ayarlayabiliriz. Çekeceğimiz mekan planlı, kamera gözde, doğru anı bekliyor olsak da mekandaki insanlar fotoğrafının çekildiklerinin farkına vardıklarında hareket edebilirler ve pozisyonlarını değiştirebilirler. Poz vermeyi isteyebilirler de yada hiç bir şekilde istemeyebilirler de. Onun için doğru olan anı yakalamak bu pozisyonda önemlidir. -Ani Çekim ( konuyla veya Objeyle karşı karşıya kalındığında ) Bazen de bulunduğunuz yerlerde elinizdeki kamerayı gizleme olanağınız yoktur, aniden çekmek istediğiniz şeyle karşı karşıya gelebilirsiniz. İnsanlar bazen fotoğrafının çekilmesini çok sever hatta çekip çekmeyeceğinizi bile sorarlar. Fakat size ilginç gelen bir kare çoğunlukla bu zamanlamaların dışında olabilir ve işte o zaman hızlı hareket etmeniz gerekecektir. Bu bir insan portre siyse (Çoğunlukla böyledir) arka planı yumuşatmayı ve gözlere veya yüze netleme yöntemini seçmelisiniz. Belgesel fotoğrafçılığı, insanları yaşadıkları yerde gözlemleyip fotoğraflayarak, o yer ve ya konu hakkında edinilen bilgiyi hikayeleştirmektir. Son bir kaç yılda bir takım belgesel dergilerinin yanında Panasonic, Nikon ve Sony ‘nin pazarlama departmanları için belgesel fotoğrafları çekme şansı yakaladım. Bu görev sürecinde hiç gitmediğim yerlere seyahat ettim. Sektör genelindeki düşen bütçe durumlarından dolayı artık gittiğim yerlerdeki yaşamı göstermek ve fotoğraflamak için çok az zamanım olabiliyor. B elgeselfo fotoğrafçılığının en zor dallarından biridir. Bir çok durumda doğal olarak fotoğrafladığınız bölgeye yabancısınızdır ve de elinizdeki pahalı kamerayla kalabalığın içinde göze çarparsınız. Çoğunlukla ışık ve zaman da sizden yana değildir. -Karşı Karşıya Kalındığındaki Çekim Bazen bulunduğunuz yerlerde elinizde kamera olduğu gerçeğini gizleyemezsiniz, çekmek istediğiniz şeyle karşı karşıya kalabilirsiniz. İnsanlar bazen fotoğraf çekilmeyi çok sever ve hatta çekip çekmeyeceğinizi sorarlar. Fakat çoğunlukla bu anların dışındanızdır ve hızlı hareket etmeniz gerekir. Ben fotoğraflarımda arkaplanı yumuşatmayı ve gözlere netleme yöntemini seçiyorum. İnsan fotoğraflarında da önemli olan budur. Yukarıdaki fotoğraf Nepal Kagbeni’de çekildi. Annapurna çevresinde orta çağ görünümlü bir köy. Köyün siluetinden iyi bir görünüm elde etmek için bir ambarın üstündeydim ki arkamda bir ses duydum. Fotoğraftaki çocuk sesin nereden geldiğini kontrol etmek için ambarın oradan başını yukarı kaldırdı. Burada elimde kamera yokmuş gibi davranmam çok zordu, aramızdaki etkileşimi yakalamaya karar verdim. Çocuğun yüzünü arka plandan izole edebilmek için hızlıca diyafram ayarımı yaptım ve çocuk ortadan kaybolmadan deklanşöre bastım. Belgesel fotoğrafı çağının sorunlarına tanıklık ederek geçmişi bugüne, bugünü geleceğe taşıyan fotoğrafik tarz olarak tanımlayabiliriz. Çağının sorunlarına tanıklık etmenin yanında bu sorunları yansıtma, belgeleme, toplumları bu sorunlardan haberdar ederek çözüm yollarını arama, savaş, açlık ve yoksulluk karşıtı, insanların ezilmişliği ve yaşam koşullarının dikkate alınmasına çalışma, kısaca insan sevgisi yani hümanizma, belgesel fotoğrafçıların temel ödevlerindendir. Belgesel fotoğrafçılar gerçekten de belli bazı siyasal koşullarda başka yerlerde olup biten gerçekler hakkında kamuoyunu uyandırmakta yardımcı olmuşlardır. İnsancıl tavırları kendisine kılavuz edinen bir fotoğrafçı, gerçeğe sadık kalarak, onu tarihsel gerçekliği içinde sunmak durumundadır. Çektiği her bir fotoğraf karesi de fotoğrafçıya sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumlulukla fotoğrafçı, kişilerin kültürlerini, yaşam biçimlerini toplumların içinde bulunduğu tarihsel ve siyasal konumlarını, ortamlarını fotoğrafın teknolojisi ile kendi sanatsal ve ideolojik birikimiyle yorumlayarak görüntülemektedir. Belgesel fotoğraf, bir olayın fotoğrafa yansıtılması şeklinde algılanabilir veya mekan, zaman, olay ve kişilerin değişimini göstermektedir. Belgesel fotoğrafı etkili kılan, fotoğrafı çeken kişinin konuya bakış açısı, kompozisyonu ve yorumudur. H.Cartier Bresson “fotoğraf çekmek, kişinin beynin, yüreğini ve gözünü objektif eksenine dizebilmektir.” derken fotoğrafçıların hümanist tavrını işaret eder. ____________________________________________________________________________________________________________________ 8-Moda Fotoğrafı İnsan sosyal bir varlıktır ve fotoğraf , insanı toplumsal bütünü içinde en iyi tanımlayabilen görsel sözcükler bütünüdür.İnsanın sosyal yaşamındaki herşey,fotoğrafın konusu olmuştur.Moda da bunlardan biridir ve günümüzde hiç şüpjesiz toplumumuzun büyük bir kısmının ilgiyle takip ettiği alanlardan bir tanesidir.Çoğu zaman yanlızca bir an’ın fotoğrafı,anlatılmak istenen konnu bütününü tanımlayabilmektedir.Bu ndenle fotoğraflar insanın tüm yaşam alanı içerisinde en baştan başlayıp sonuna dek tanıklık etmektedir diyebiliriz.Fotoğraf, icadından itibaren insanla ve onun oluşturduğu herşeyle yakın bir bağ kurmuştur. Üstlendiği ilk misyon da insanın ve bağlı olduğu değer sisteminin betimlemesini yapmaktadır.Bu nedenle insan, fotoğrafın bulunuşu anından itibaren kendi görüntüsüne sahip olma yolundaki yolculuğuna başlamış ve güzeli yakalayabilmek, vurgulayabilmek ve başkalarına sunabilmek arzusu ile yoluna devam etmiştir.Moda aktüel bir olaydır ve kendi içinde çok hızı değişir.Moda işinde mankenlerle ve iş sahipleriyle muhatap olursunuz aynı konuyu farklı noktalardan,farklı bakış açılarıyla çok sayıda çekim yaparsınız.Bunun içinde ışık konusunda ve kompozisyon konusunda yeterli bilgiye sahip olmanız gerekir.Ancak tek başınıza iyi olmanız yeterli değildir.Çünkü moda fotoğrafçılığı ,ekip işidir.Moda fotoğrafçılığında iyi yerlere gelmek yanlız fotoğrafçının gayretleriyle değil ekibiyle değil ekibiyle birlikte olacak bir iştir.Hazırlanan bu modülde moda alanında fotoğraf çekimlerinde,istenilen nitelikte bir fotoğraf çekebilmek için dikkat etmemiz gereken noktalar ile ilgili konuları ele almak. Moda fotoğrafçılığı, giysi ve diğer moda öğlerin gösterilmesiyle ilgilenen bir fotoğraf sanatı türüdür. Moda fotoğrafçılığı sanatı, reklamlar veya Vogue, Vanity Fair, Allure gibi moda dergilerine yön vermiştir. Zaman içinde giysiler ve modanın, egzotik mekanlar ve hikâyeler içinde değeri arttıkça, Moda fotoğrafçılığı kendi estetiği içinde gelişmiştir. Moda Fotoğrafı Nasıl Çekilir? Merhaba, bu akşamki yazımda moda fotoğrafı nasıl çekilir , nelere dikkat edilmelidir, önemli noktaları nelerdir biraz bunlardan bahsedeceğim. Moda fotoğrafı ipuçlarına başlayalım. 1. Modeli Yönlendirin Moda fotoğrafı modelin yeteneği ve fotoğrafçının yeteneği arasında dengede duran bir fotoğrafçılık dalıdır. Ancak yaratıcılık ve yönetmenlik fotoğrafçıdadır. Bu yüzden moda fotoğrafı çekerken.Aklınızdaki fikri modele iyi anlatın.Onu yönlendirin. Model karşısında asla ve asla agresiflik, moral bozukluğu veya stres yaratacak hareketler yapmayın. Modelin moralinin yüksek ve kendini rahat hissettiğinden emin olun. Çünkü siz ne kadar yaratıcı olursanız olun model iyi hissetmez ve iyi poz veremez. Bu da aklınızdaki işi yapmanıza engel olur. Bu yüzden önceden fikri kafanızda kurun ve sakin bir şekilde modele anlatın ki kendini ayarlayabilsin. 2. Kıyafeti Ön Plana Çıkarın Moda fotoğrafı kıyafetler ve güzellikle alakalıdır. Bu yüzden arka planı, modeli, giysileri, diğer objeleri beraber kurgulayın. Elementleri, kıyafeti ön plana çıkarması için kurgulayın. Örneğin kıyafet çekimi yaparken kıyafeti ön plana çıkarmak için makyaj ve saçı kıyafete uygun bir biçimde yapmak gerekir. 3. Dergilerden İlham Alın Poz vermek ve verdirmek beceri isteyen bir iş olduğundan profesyonellerin işlerini örnek almak çok faydalı olabilir. Moda dergilerindeki pozlara bakın ve benzeri pozları çalışmalarınızda kullanın. 4. Stüdyo Kullanmaya Çalışın Stüdyo ortamı moda fotoğrafı için en ideal ortamdır. Işık, sıcaklık, rüzgar gibi ortam şartları kontrol altındadır. Bu da işleri kolaylaştırır. 5. Ev Stüdyosu Yapın Profesyonel bir stüdyo kiralamak için ekonominiz uygun değilse, evde stüdyo şartları yaratmak daha uygun bir çözüm olabilir. Evinizin bol ışık alan bir odasında pencereye yakın bir yerde tüm eşyaları dışarı çıkarın. İnce tül perdenizi çekin ve ışığı biraz daha kırın. Oda boyutlarında soft box’ınız hazır. 6. Işığı Yumuşatın Eğer karanlık ortamda veya ters ışıkta fotoğraf çekiyorsanız ve elinizdeki tek şey harici flaşsa, direkt olarak modele doğrultarak fotoğraf çekmeyin. Duvardan, tavandan veya yakınlarda ne varsa oradan yansıtarak çekerseniz gölgeleriniz yumuşar ve daha sakin bir hava verir. Burada da istenmeyen gölgelerin oluşumuna dikkat edin. 7. Ayna Kullanın Bunu bir kural olarak değil de bir fikir önerisi olarak kullanmanızda fayda var. Moda fotoğrafında her türlü yardımcı eşya kompozisyonu ve anlatılmak istenen hikayeyi güçlendirdiği için işe yarar şeylerdir. Ayna da hikayeyi oldukça güçlendiren elementlerden biri. Bunun yanı sıra ayna, aynı karede modeli hem önden hem de arkadan görmenizi sağlayacağından çok kullanışlı bir araç olabilir. 8. Mekan Evet mekan moda fotoğrafında çooook büyük bir öneme sahip. Kıyafeti, saçı, makyajı her şeyi yansıtan şey aslında mekanın doğruluğu. Örneğin kışkırtıcı, taviz vermeyen tasarımlar için şehir içinde yıkık binalar, hurdalık vs. hikayenin iletilmesinde çok büyük rol oyyor. 9. Sabit Durmayın Fotoğraf çekerken sabit bir noktada uzun süre durmayın. Sürekli hareket etmeniz, yukarı-aşağı, sağa- sola yapacağınız hareketler yeni bakış açıları demek. Yeni bakış açıları mükemmel fotoğraflara giden yollar demek. 10. Ekibinizi Kurun Ekip diyince hemen profesyonelliğe veya paraya yormayın. Moda fotoğrafçılığı tek başınıza da altından kalkabileceğiniz bir iş. Ama arkadaşlarınızdan yardım isteyerek yaptığınızda hem daha güzel sonuçlar elde edebilirsiniz hem de müşterilerinize daha profesyonel bir görüntü verirsiniz. Moda fotoğrafçılığı konusunda hizmet veren Fotoğraf Ofisi ajansımız, talepleriniz doğrultusunda konsept moda çekimleri ve modelli fotoğraf çekimi hizmetleri sunmaktadır. Ürünlerinizi en uygun şekilde fotoğraflayabileceğimiz modelli moda çekimlerimiz için profesyonel model kiralanmasından mekan seçimine kadar tüm konularda yardımcı olabileceğimiz uzman moda fotoğrafçısı kadromuz ile katalog ve reklamlarınız için profesyonel çözümler sunmaktayız. Moda fotoğrafı ihtiyacı olan müşterilerimizin bize ürün ve firmaları hakkında bilgi vermesiyle başlayan görüşmelerimiz sayesinde fotoğrafçı ekibimizin müşterimizi tanıması ve bizden beklenen hizmetin içeriğinin anlaşılması sağlanmaktadır. Ekip olarak, başarılı bir çalışmanın ilk adımının müşteri isteklerinin doğru bir şekilde tespit edilmesine dayandığına inanıyoruz. Bu nedenle, bize gelen istekler doğrultusunda saç tasarımından makyaj çalışmasına kadar tüm detayları hazırlayan akademi mezunu kadromuz ile fotoğraf çekimi yapılacak ürünleri inceliyor ve konsept çalışmalarımızı hazırlıyoruz. Çalışmalarımızı tamamladıktan sonra müşterilerimizle fotoğrafları inceliyor ve rötüşlandırılacak olan karelerin seçimini yapıyoruz. Dış mekan ve stüdyoda gerçekleşen moda çekimi çalışmalarımız süresince almış oldukları eğitimi fotoğraflarının her karesine yansıtan fotoğraf sanatçılarımız reklam ve moda fotoğraflarınızı firmanızı en uygun şekilde yansıtacak seviyede teslim etmektedirler. Markanızı yansıtan ürünlerin fotoğrafları tecrübeli kadromuz tarafından titiz bir çalışma ile re-touch edilerek katalog, reklam gibi alanlarda kullanılmak üzere yüksek çözünürlük ve kalitede sunulmaktadırlar. ______________________________________________________________________________________________________________ 9-Siyah-Beyaz / Karanlık Oda Siyah beyaz ve renkli fotoğ rafçılıkta filmi banyo yapmak amacı ile kullanılan, ışık sızıntılarından arındırılmış ö zel çalışma odalarıdır. Karanlık Odanın Düzenlenmesi Fotoğ rafçının barınağ ı olan karanlık oda dü zenlenirken dikkat edilecek en ö nemli nokta odanın aydınlıktan iyice ayırt edilmiş olmasıdır. O� rneğ in gü ndü z ışıklar sö ndü rü ldü ğ ünde hiçbir yerden ışık sızmamalıdır. Karanlı odanın çeşitli ışık kaynaklarına ihtiyacı vardır. Bunlardan biri beyaz ışıktır, gü nlü k hayatımızda kullandığ ımız 60 watt’lık bir ampuldü r. Bundan başka bir kırmızı bir de yeşil ampule ihtiyaç vardır. Bunlar da piyasada fotoğ rafçılar için ö zel olarak hazırlanmıştır. Karanlık odadaki ışığ ın şiddeti de ö nemli bir noktadır, ışık şiddetini ö lçmek için şu deneyi yapabiliriz.Işığ ın çıkış yerinden 60cm uzaklıkta ellerinizin varlığ ını fark edebiliyorsanız ışığ ın şiddeti karanlık oda için kafidir.Bu ışık kaynaklarının dışında, (Safe Lıght) seyflayt denen emniyet ışıkları vardır, ö zel olarak imal edildiklerinden hataya neden olmazlar.Bunlardan başka renkli camlara beyaz ışıklar koyarak da, renkli emniyet ışıkları elde etmek mü mkü ndü r. Karanlık odadaki en temel cihaz ve malzemeler; spiral (banyo edilecek filmlerin sarıldığ ı aparat), tank (Film sarılı spirallerin konup filmlerin banyo edildiğ i aparat) agrandizö r (fotoğ rafın basılmasını sağ layan cihaz), timer (kartın pozlanma sü resini sağ layan cihaz) ve kü vettir (kimyasalların konduğ u, kart geliştirme ve durdurma işlemlerinin yapıldığ ı kap). Kimyasallar; D – 76 (film geliştirici solü syon), Dektol (Kart geliştirici solü syon), Hipo (Durdurma solü syonu, film için ayrı, kart için ayrı) Siyah beyaz film banyo tankı ve ö lçekli kaplar ve solü syonlar Karanlık oda (3 dakika içinde beyaz bir kağ ıdın gö rü nemediğ i) Banyo tankı ve makara Film geliştirici D-76 veya D-11 Durdurma banyosu: Sirke veya limontuzu Sabitleyici banyo:Hypo Photo-Flo veya bulaşık deterjanı Beher 1lt Termometre Makas Su tesisatı Saat Film mandalı (ağ ırlıklı) Karıştırıcı 3 adet koyu renk bü yü k cam-plastik şişe Huni Film çıkarıcı Karanlık Oda Araç Ve Gereçlerin Hazırlanması Kullanılacak Malzemeler Agrandizö r Su tesisatı I�ki adet kü vet Spiral Banyo tankı ve makara Termometre Makas • Timer (poz saati) I�şlem Basamakları ¬ Kullanacağ ınız malzemeleri temin ediniz. O� neriler ¬ Odaya hiçbir şekilde ışık sızmamasına ö zen gö stermelisiniz. ¬ Fotoğ raf kağ ıtlarının kutularından çıkan siyah ¬ Odanın ışıklarını kontrol ediniz. muşambaları birbirine ekleyerek gü venli bir karartma sağ layabilirsiniz. ¬ Pencere kenarları ve kapı altlarından ¬ Bu işlemi tamamen karanlıkta yapmanız gerektiğ inden, gelebilecek ışık sızmalarını engelleyiniz. ö nceden aydınlıkta deneme yapmalısınız. ¬ Temiz içme suyu ya da saf su (Akü suyu) kullanmaya ¬ Film sarma makaranızı temin ediniz. dikkat ediniz. Aksi halde temiz negatiflere sahip olamazsınız. ¬ Film yıkama tankınızı temin ediniz. ¬ Banyo malzemelerinizi temin ediniz. FİLM VE BANYOLARIN HAZIRLANMASI Taşıyıcı bir taban ve ü zerine fabrikasyon olarak sü rü lmü ş ışığ a karşı duyarlı gü mü ş halojenü rlerin yer aldığ ı film şeridi, ışıktan etkilenmemesi için bir kaset içine alınmıştır.Satıcıdan ö zelliklerini belirterek aldığ ımız filmi, fotoğ raf makinemize yerleştirdiğ imizde film artık pozlandırmaya hazır haldedir, şimdi bu filmimizi banyoya hazırlayalım. Siyah Beyaz Filmin Banyoya Hazırlanması Filmin banyosu genel hatlarıyla basit bir işlemdir. Makineden çıkarılan film ö nce karanlık bir odada spirale sarılır. Filmin spirale sarılması için tamamen karanlık bir odaya ya da ortama ihtiyaç vardır. Bu işlem tamamen karanlıkta yapılacağ ı için ö nceden aydınlıkta deneme yapılmalıdır. Elin belli bir alışkanlık kazanmasından sonra gö zler kapatılarak aynı denemeler tekrarlanmalıdır. Film kenarı film çıkarıcı ile çıkarılır, film çıkarıcı yoksa film kutusu iki kenarından basılarak kapağ ın açılması sağ lanır.Filmin kasetten çıkarılan ucu dü zgü n bir şekilde kesilip keskin kö şeleri hafifçe yuvarlanmalıdır. Kö şelerin keskin bırakılması halinde filmin spiral içindeki hareketi gü çleşir. Film makarasına ileri geri hareketler yaptırılarak sarılır. Sarılan makaralar tankın içine yerleştirilip kapağ ı kapatılır. Banyo Malzemeleri Film banyo tankı Spiral O� lçekli kap Derece Makas Film çıkarıcı Karıştırıcı Saat Film yıkama hortumu 3 adet koyu renk cam şişe (1lt lik) Banyo kü vetleri Film kurutma mandalı Film Banyolarının Hazırlanması Banyoların hazırlanması esnasında tortu ve kireçten arınmış, temiz su kullanılmalıdır. Diğ er seçenek, temiz içme suyu ya da saf su (Akü suyu) kullanmaktır. Hazır banyo kullanılması halinde de aynı sorun devrededir. Hazır likit banyolar sulandırılarak kullanılır. Toz banyolar temiz su kullanılarak hazırlanmış olsa bile kullanım esnasında mutlaka sü zü lerek kullanılmalıdır. Çü nkü gerek toz kimyasalın içinde tam olarak erimeyen kalıntılar, gerekse zamanla banyonun dibinde oluşan tortular sorun yaratacağ ından temiz su kullanımı ve sü zme işlemi tü m banyolar için geçerlidir. Geliştirme Banyosu Kullanılan filme uygun bir geliştirici banyo seçilmelidir. Film geliştirici banyoları piyasada iki şekilde bulabiliriz: Sıvı halde Toz halde Bu banyolar yapımcının talimatlarına uygun olarak hazırlanır. (Bak:Resim 2.4) Geliştirici banyoları iki şekilde kullanılabilir: Sulandırılarak ve sulandırmadan.Sulandırılarak kullanıyorsa kullanma talimatına uygun olarak değ işik oranlarda sulandırılır ve kullanılan banyo bir daha kullanılmaz. Sulandırmadan kullanılıyorsa yapımcının talimatlarına uygun olarak hazırlanır ve kullanıldıktan sonra tekrar sü zerek şişesine dö kerek muhafaza edilebilir ve ü zerine geliştirici banyo etiketi yapıştırılır. Durdurma (stop) Banyosu Durdurma banyosu piyasada asetik asit adıyla bir litrelik şişelerde satılır. Kullanırken binde 20 oranında sulandırılarak kullanılır, ü zerine durdurucu banyo etiketi yapıştırılır. Saptama Banyosu Saptama banyosu piyasada hypo sü lfit adıyla bir veya iki kiloluk torbalarda satılır. Yarım litre sıcak suyun içersinde 250 gr. Hypo sü lfit eritilir, sonra soğ uk suyla 5lt ye tamamlanır. Banyonun çabuk bozulmasını ö nlemek için % 5 oranında potasyum metabisü lfit de eklenebilir. Ayrıca piyasada hazır olarak sıvı halde tespit banyosu bulunur. Bunlar ü retici firmanın kullanma talimatına gö re kullanılır. Şişeye boşaltılarak ü zerine sabitleyici banyo etiketi yapıştırılır. Stabilizatö r (photo-flo) solü syonu Filmi tanktan çıkarmadan ö nce photo flo veya birkaç damla deterjan suya ilave edilerek yıkanır. Bu şekilde kurutma sırasında filmin ü zerinde su damlacıklarının oluşması ö nlenmiş olur. Sorunsuz bir geliştirme işlemi yapmak istiyorsak banyo ısılarını kontrol altında tutmak gerekir. Film banyosunun tü m aşamaları için gereken ısı miktarı 20 C olmasına dikkat edilmelidir. Geliştirme banyosunun ısısı her çalkalamadan sonra tankın içine sokulan bir derece yardımıyla kontrol edilir. Teknik anlamda, bir fotograf yapmak, bir filmi pozlamakla (exposure) baslar. Görsel olarak, yukarida belirtildigi gibi pozlanmis bir filmle, pozlanmamis bir film arasinda fark yoktur; resim orada olmasina ragmen, hala gizli bir sekildedir. Ortaya çikarmak için, film banyo edilmelidir. Banyo filmi negatife dönüstürür. Negatif fotografin asil formuna baski yolu ile dönüsür. Fotograf teknigi usullerinin önemine gelince, daha iyi negatif, daha iyi baski demektir. Herhangi bir negatifin kalitesi hakkinda karar vermenin üç faktörü; odaklama (focusing) , isik ve baskidir. Kamerayi odaklamak negatifin netliginin derecesini belirler. Lens yanlis odaklanmissa negatif net olmayacaktir ve bu konuda hiçbir sey yapilamaz. Dogru olarak odaklandiginda net olmasi gerekir, fakat yine de bulanik olabilir. Pozlama sirasinda kamera kazara hareket ettirilmistir veya konu çok hizli hareket ettigi için seçilen örtücü hizi görüntüyü film üzerinde dondurmak için çok yavastir. Fakat net bir negatif bile bulanik bir baskiya yol açabilir. Çünkü, agrandizörün lensi dogru olarak odaklanmamistir veya kagit pozlanirken agrandizör sallanmistir veya titremistir veya negatif odak yüzeyinden pozlama sirasinda ayrilmistir. Kameradaki filmi pozlamak, olusacak negatifi iki açidan belirler; netlik ve yogunluk. Seçilen pozlama süresi, hareket eden konunun görüntüsünü dondurmak için veya pozlama sirasinda dikkatsizlik nedeniyle kameranin sallanmasiyla görüntünün bulanik olmasini engelleyemeyecek kadar yavassa negatif net olmayacaktir; pozlama film hizi ve aydinlatmanin parlakligina göre çok uzun veya çok kisa ise negatif iyi bir baski için ya çok yogun ya çok zayif olacaktir. Pozlanan filmin banyo edilmesi, negatifi yogunluk, kontrast, gren yapisi ve bir ölçüye kadar netlik açisindan belirler. Banyo süresi çok uzun veya çok kisa ise, banyo sicakligi çok yüksek veya çok düsükse veya kullanilan banyo tipi film için uygun degilse, faktör veya faktörlerin bilesimine bagli olarak negatif çok yogun, çok zayif, çok kontrast, düsük kontrastli, çok grenli olabilir. Fazla banyo edilmis veya çok grenli negatifler asla çok iyi negatiflerden yapilmis baskilar kadar iyi baski vermez. O zaman mükemmel negatif nedir? MÜKEMMEL NEGATIF Mükemmel bir negatif, fotografçinin maskeleme veya bölgesel yakma gibi her türlü yönlendirmeye basvurmasina gerek kalmaksizin 2 veya 3 numara karta çok iyi baski veren negatiftir. Ne yazik ki bu ifade açik olmasina ragmen bir baska soruya yol açtigindan çok yardimci degildir.İyi baski nedir? Bu asamada konu karmasiklasmaya baslar. Çünkü bir fotografçiyi tatmin eden bir baski, diger bir fotografçi tarafindan çok koyu, çok kontrast, çok açik veya çok düz oldugu için begenilmeyebilir. Dahasi, normal olarak bir baskinin "grensiz " olmasi gerekirken , fotografçi tarafindan fotografinin etkisini artirmak için tasarlanarak ve basariyla kullanilan grenin yaratici anlamlari oldugu söylenir. Ayni sekilde, normal olarak netlik iyi bir baski için birincil gereksinmelerden biri olmasina ragmen, bazen kismen veya tamamen netsizlik soyut nitelikteki bir konuyu resmin izleyicisine aktarmak için gerekli olabilir. Baska bir deyisle, bir durumda çok iyi olan bir negatif, diger bir durumda pekala hatali olabilir, ya da tersi. Bir tane degil, birçok mükemmel negatif tipi vardir. Özel bir durumda, mükemmel bir baski üretebilmek için fotografçi, asagidaki 5 negatif niteligini göz önünde tutarak, negatifini konusunun dogasina, konu kavramina ve fotografin amacina uydurmalidir. Netlik Yogunluk Kontrast Gren yapisi Temizlik NETLIK Yalnizca bir tür netlik olmasina ragmen (daha önce söylendigi gibi, bu odaklamanin baslica fonksiyonudur.)netsizlik bir negatifte kendini 4 farkli sekilde gösterebilir. Genel Yönsüz Netsizlik kamerayi yanlis odaklamak veya odaklamayi tamamen ihmal etmenin sonucudur, örnegin; basit bir kameranin lens ayarini portreden manzaraya çevirmeyi unutmak, bu yaygin bir hata çünkü konu göstergede hala net görünmektedir. Eger, genel netsizligin derecesi çok küçükse (hata, siklikla 35 mm negatiflerde bulunur.) buna sunlardan biri neden olabilir. - Objektif ; yapisi nedeniyle çok net filmler çekmeye yeterli degildir (bazi yüksek hizli ve ucuz objektiflerin hatasi). - Objektifin odak degistirme problemi vardir (Böyle objektifler, kullanilan her bir diyafram araligina bagli olarak, konunun görüntüsünü filmden farkli uzakliklarda net odaga getirirler). Bu hatayi yok etmek için, objektif çekimin yapilacagi ayni diyafram ayariyla odaklanmalidir. - Objektif kir, parmak izi ve buharla kaplanmistir (Bu sonuncusu, makinayi dondurucu soguktan dogrudan isitilmis bir odaya alip, objektife isinma süresi taninmaksizin çekim yapmaktan kaynaklanir). Kismi Yönsüz Netsizlik Iki nedeni vardir; ya makina objeden yanlis uzaklikta özensizce odaklanmistir, böylece de konu yerine arka plan ya da ön plan keskinlesmistir, ya da objektif konunun tüm derinligini içermek üzere, net olarak belirlenen bölgenin derinligini içine alacak sekilde kisilmamistir. Kismi Yönlü Netsizlik ; Hareket halindeki bir konunun görüntüsünü dondurmak için örtücü hizinin çok düsük olmasinin bir sonucudur (Yalnizca hareket eden konu bulanik çikmistir, hareket etmeyen statik kisim ise net çikmistir). Genel Tek Yönlü Netsizlik Pozlama sirasinda kameranin hareket etmesinin bir sonucudur. Bu durumda bütün bir fotograf ayni seklilde bir yönde bulanik olarak ortaya çikar. Önemsiz, küçük durumlarda belki genel yönsüz netsizlikten ayirt edilmesi güç olabilir ve bu durumda hatanin nedenini bulmak için negatifin bir büyüteç altinda incelenmesi gerekir. YOGUNLUK Baskinin pozlanmasini belirleyen en önemli faktör negatifin yogunlugudur. Mükemmel negatifin genel yogunlugu öyle olmalidir ki, baski pozlamasi ne anormal bir sekilde uzun ne de kisa olmalidir. Zaman alici ve can sikici olmasinin yani sira çok uzun pozlasalar agrandizörün fazla isinmasina, negatifin odak yüzeyinden ayrilmasina neden olur ve kagit asiri pozlama, güvenlik isigi veya agrandizörden sizan bir isik nedeniyle sislenmeye baslar. Çok kisa pozlama dogru zamanlamayi zorlastirir ve maskelemeyi imkansizlastirir. Uygun pozlama zamani ortalama olarak 10 saniyeden 25 saniyeye kadar uzanir. Ortalama konularin negatifleri, gölgeler ve parlak noktalarda baski yapilabilir detaylari içeriyorsa, normalde mükemmel kabul edilir. Örnegin; eger negatifin en zayif bölgeleri (konunun en karanlik veya gölge bölgeleri) farklilastirilmis ve az da olsa benzer sis yogunlugu veya parlaklik içermiyorsa ve negatifin en yogun bölgeleri (konunun en parlak noktasi) dereceleme gösteriyorsa ve çok koyu alanlari az degilse (ki bu en fazla resme bulanik bir görüntü verecek sekilde baskida farklilastirilmamis gri seklinde görünür). En parlak nokta fotografta tam beyaz baski vermeli ve negatifte de koyu siyah olmalidir. Sonuç olarak, yukarida belirtilen dezavantajlara ek olarak, çok yogun negatifler daha az net, daha grenli ve odaklamasi normal olandan daha zor oldugu için, derecelemesinin tatmin edici olmasi sartiyla, en zayif alanlarinda gerekli ayrintilari gösteren en zayif negatif normalde baski için seçilmesi gerekendir. Tatmin edici olmayan negatif yogunlugu ya hatali pozlamanin ya hatali gelistirmenin ya da her ikisinin bilesiminin bir sonucudur. Fazla pozlama ya da asiri gelistirme negatifi çok yogun; yetersiz pozlama veya yetersiz gelistirme ise çok zayif kilar. KONTRAST Kagit derecelerini belirleyen en önemli faktör yogunluk derecesine esittir: Yüksek kontrastli negatif, yüksek ve düsük yogunluk alanlari arasindaki farkin çok büyük, düsük kontrastli bir negatif de en zayif ve yogun alanlar arasindaki farkin küçük oldugu bir negatifdir. Esasen hiç bir negatif tipi digerinden daha iyi degildir (ne de, bu konu için, normal bir negatiften daha iyi). Çünkü etkili olabilmek için, belli tip fotograflar kontrast derecesinin yüksek olmasini gerektirir, digerlerinin fotograflanan konunun esasini yakalamasi düsük kontrastli olmasina baglidir. Bununla beraber, bir çok durumda mükemmel negatifin genel yogunlugu, onun yogunluk derecesinden bagimsiz olarak 2 ve 3 numarali kagida basarken düzgün bir baski verecektir. Tatminkar olmayan negatif kontrasti, ya anormal konu kontrasti (normal disi düsük yada yüksek olabilir) ya yanlis film seçilmesi (çok kontrastli veya yumusak) ya da hatali gelistirmenin sonucu olabilir. Sonuncu durumda, fazla gelistirme, yüksek gelistirici sicakligi ya da yüksek kontrastli gelistirici kullanmak kontrasti artirir ve az gelistirme, çok düsük gelistirici sicakligi veya düsük kontrastli film kullanilmasi negatif kontrastini düsürür. GREN Film duyarkatinin dogal bir parçasidir. Yüksek hizli filmlerin çogu düsük hizli filmlerden daha kalin gren yapisina sahiptir, buna karsin yavas filmlerse neredeyse tamamen grensizdir. Bu özellik bir dereceye kadar uygun isiklama ve gelistirme kombinasyonu ile degistirilebilir (artirilabilecegi gibi, küçültülebilir). Ince grenli gelistiricide çok az uzatilmis pozlama, çok az kisaltilmis gelistirici süresi ile baglantili olarak negatifi standart gelistiricide normal gelistirmeyle baglantili olarak normal pozlamanin ürünü negatiflerden yalnizca daha yumusak degil, ayni zamanda daha grenli yapar. Özel olarak ince grenli bir gelistiricide gelistirilen normal hizli filmler, baskida kötü grenli bir görüntü olmaksizin 10, 15 kez büyütülebilen (35 mm'den 16 x 20 cm'ye) negatifler elde etmeye elverislidir. Daha ortalama baski boylarinda (35 mm negatif için 11 x 14 cm'e kadar, daha genis negatifler için biraz daha genis ) standart gelistirici ve normal hizli film kombinasyonu gerçekte grensiz büyütmeler olusturabilir, bu da pozlamanin, filmin yeteri kadar gölge detayini almasini saglayacak kadar çok olmasi ve gelistirmenin yeterince kisa olmasi sartiyla, normal kontrastli negatifler olusturmak dahasi göreli olarak düsük genel yogunlugu olusturmakla mümkündür. Gren, negatifin yogunluguyla ve sirasiyla banyo süresiyle artar, kontrastin çok düsük oldugu negatifler yüksek kontrastli kagida baskiyi gerektirir. Bunun dogal sonucu olarak bu film grenini yumusak ve normal dereceli bir kagittan daha yüksek bir dereceye çikarir. Bununla beraber, ilginç bir gerçektir ki, yüksek çözme güçlü ve ince grenli filmler en net baskilari verecekler diye bir sey yoktur. Daha kesin olarak baskilar, düsük çözme gücüne sahip ve kalin grenli negatiflerden yapildigi zaman daha net çikabilir. Bu özellikle ana hat ve detaylarin net olarak seçilemedigi, bunun sonucu olarak de resim formunda gözün tam olarak odaklayacagi bir seyin bulunmadigi düsük kontrastli konularda ortaya çikar. Ayni konuyu betimleyen grenli baski, ayni sekilde farklilastirmadan yoksun olmasina ragmen göze üzerinde toplanacagi bir sey sunar -film greni. Gren baskinin tek gerçek parçasi oldugunda grenli baski gözü yaniltarak gerçekte daha net ve grensiz olandan, daha net çikar. ______________________________________________________________________________________________________________ 10-Portre Fotoğrafı Fotoğrafta portre deyimi, pek çok insanda bir kişinin başının ya da vesikalik fotoğraf çekilmesi olarak anlaşılmaktadır. Oysa portre bunları kapsamakla birlikte bunların dışında bireyin kimliğini, karekterini, kişiliğini, duygularını ifade eden bir özelliğe sahiptir. Portre politikacıdan esnafa, öğretmenden öğrenciye, çiftçiden sanayıcıya, sporcudan sanatçıya kisaca bir insanın bir anlık duygu ve düşüncülerini ya da hayatının bir anlatım şeklidir. Bu bakımdan bazen boy, bazen büst bazende baş çekimleri portre fotoğrafı anlayışı içinde yer alabilir. .Portre fotoğrafçılarımız, insan fenomeninin çok yönlü dünyasının, iç içe sorunları olan karmaşık yapısını çözümleyerek etkili bir biçim anlayışla dile getirme konusunda önemli aşamalar geçirmişlerdir. Ortaya çıkarılan yapıtlarda tipleme, ışık, renk, biçim, ton geçişleri, istif, parça bütün bağlantısı, kadraj, atmosfer yaratma ve öz-biçim örgüsü etkileyici bir düzeye ulaşmıştır. Portre fotoğraflarının çekilmesinde genelde 80- 200 odak uzunluğuna sahip objektiflerin kullanılması uygun olur. Geniş açılı objektiflerle konuya yaklaşıldığında objektif öndeki öğeleri abartarak büyüteceğinden kişinin burnu büyük başının arka tarafları küçük çıkacaktır. Bu durumda perspektif bozukluğuna neden olur. Çok uzun odak uzunluğunun kullanılması durumunda da derinlik etkisi yok olur. En uygun objektif 80 mm.‘lik objektiftir. Doğal olarak her insan ayrı bir dünyadır. Bu ayrı dünyaları anlatmanın iki temel zorluğu vardır. Bunlar, anlatılmak istenen kişinin önce anlatacak kişi tarafından anlaşılabilmesi ve anlatılacak kişinin tüm karakteristik özelliklerini bir defada ortaya koyabilecek uygun bakış açısı ve anın tespit edilmesidir. Çok kolay gibi gözüken bu iki nokta fotoğrafçılığın belki de en zor yanıdır. Bu nedenle fotoğraf çekerken kullanılan film, makine, objektif portre fotoğrafçılığına uygun olanlardan seçilmeli, en önemlisi ışık, modelin görüntüsünün film üzerine düşmesi için bir araç değil, portresi çekilecek kişinin özelliklerini yansıtacak bir araç olarak kullanılması gerekir. Güneşli bir havada dışarıda portre fotoğrafı çekmek çok zordur. Çünkü parlak güneş kişinin yüzüne dik geldiği zaman kişi yüzünü buruşturacak, gözlerini kısacaktır. Güneş tepede iken saçların, kaşın ve burnun gölgesi yüzde istenmeyen görüntülerin oluşmasına neden olur. Güneşli havalarda yüz üzerinde açık ve gölge bölgeler arasında parlaklık farklarının fazla olması fotoğrafı olumsuz yönde etkiler. Bu durumlarda yansıtıcılar (reflektör) ya da dolgu flaşı kullanılarak sert gölgeler yumuşatılabilir. Güneş modelin arkasında olduğu zaman isteğe bağlı olarak suliet görüntüler elde edilebilir ve bu şekilde değişik efekt etkisi yaratan görüntüler yakalanabilir. En uygun güneş ışığı sabahın erken ve akşam gün batmadan bir iki saat önceki ışığıdır. Açık havada puslu bir günde ya da gölgede çekilecek portreler uygun sonuçlar verebilir. Gölgede çekilecek portre fotoğraflarında 81 A veya 80 A gibi renk düzeltici filtreler kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. Portre fotoğrafı çektirecek kişiler objektiften etkilenecekleri için ifadelerinde ve davranışlarında doğal olmayan bazı değişiklikler olabilir. Bu durumlarda fotoğrafçının model ile konuşması (modeli sıkmadan) kişinin doğal hareket etmesi için uygun bir yöntemdir. Yalnız modele dokunmak beklenin aksine ters etki yaratabilir. Portre fotoğrafçılığında netleme kişinin göz bebeklerine yapılmalıdır. Çünkü gözler kişiliğin aynasıdır. Modele çok yaklaşmak kadar ondan fazla uzaklaşmakta uygun değildir. Modelin arkasında kalan bölgelerde görüntüyü bozu etkisi olan ya da ilgiyi dağıtacak görüntüler olduğu zaman açık diyafram yardımı ile fon netsizleştirilir. Böylece fotoğrafa üçüncü boyut etkisi verilmiş olur. Açık diyafram estantene değerinin de yükselmesini zorunlu kılacağından göz kapaklarının kırpılması gibi durumlarda ortaya çıkacak uyuyor imajı önlenmiş olur. Modelin kişiliğinin anlatılması açısından bazen başın bir kısmı yeterli iken bazen başın tamamı veya vücudun tamamıda yeterli olabilir. Fotoğraf sanatı modelin kişiliğinin bizim objektifimizle yorumlanması olduğundan bir kemancı için kemanıyla birlikte çekilecek bir fotoğraf belki düşünülebilecek en son konu olduğu unutulmamalıdır. Kapalı mekanlarda portre fotoğraf çekerken flaş kullanmak yerine camdan gelen ışıktan yararlanılmalıdır. Camdan gelen ışık yumuşak ışık olduğundan modelin özelliklerini daha kolay yansıtmaya yarar. Eğer flaş kullanılması gerekiyorsa flaş modelin yüzüne değil duvarlara tutularak buralardan yansıyan ışıklarla fotoğraf çekilmelidir. Fotoğraf çekiminde yapa ışık kullanılacaksa en az iki ışığa ihtiyaç vardır. Bunlardan biri temel ışık olup konuyu aydınlatırken diğer ışık temel ışığın ortaya çıkardığı koyu bölgeleri yumuşatmak ya da dolgu ışığı olarak kullanılması gerekir. Portre fotoğrafının çekiminde model duvara ya da arkasında bulunan perdeye yaklaştırılmamalı, model ile duvar arasında en az bir metrelik bir mesafe bırakılmalıdır. Yapay ışıkta fotoğraf çekildiğinde model ile duvar arasından verilecek bir ışık modelin duvara yapışık gibi çıkmasını engeller. Portre , her ne kadar fotoğrafın bir dalı olsa da temel Fotoğrafçılık bilen herkesin yapabileceği bir dal aslında ama tek fark “insanla” uğraşmanız.Bu da günlük hayatta sık sık duyduğunuz “En zoru insanla uğraşmak azizim” lafının oturduğu fotoğraf dalı oluyor.Konu insan olduğunda da olaya bir bilinmeyen katılıyor ve bu bilinmeyen de fotoğrafı bir kat daha zorlaştırıyor.Nasıl poz verdirtmeli, nereye netlemeli,nasıl lens seçilmeli, ne ayarlar kullanılmalı gibi bir çok soru geliyor akla ve ayrıca bakış boşluğu gibi ekstre kurallar da ekleniyor. -Arka Plan -Doğru Lens Arka plan çok önemli,en başarılı portre fotoğraflarına bakarsanız hemen hemen hepsinin çok sade arka plana sahip olduğunu görürsünüz.Özellikle Türkiye’de en az dikkat edilen meselelerden bir tanesi bu. Doğru lens çok önemli,portrelerde arka planı öldürmeniz gerekir,bunun için de en önemli aygıt lensiniz. Doğru ve bükülme yapmayan bir lens olması çok önemli,bu da geniş açılardan kaçınmanız demek.Portre için 50mm’den sonrasını kullanılır genel olarak.Tercih edilen diğer lens 85mm. 1.8 /1.4.Önemli olan açık diyaframlı lens kullanmanız,bu sayede konunuzu arka plandan çekip öne taşıyabilirsiniz. -Model Seçimi Özellikle ülkemizde fotoğraf çekmek , hem de portre çekmek pek kolay değil,insanlar garip garip bakarlar,neden çekiyorsunuz diye sorarlar…Ama modelle çalışıyorsanız ve tanımıyorsanız öncelikle onunla bir ilişki kurmalısınız.Biraz muhabbet , belki bir kahve, iletişim kurmanın en güzel yollarından biridir ve model vefotoğrafçının birbirine ısınmasına hem de fotoğraf üzerine konuşmasına neden olur, bu da fotoğrafçı olarak bizim işimizi kolaylaştırır,eğer model sizing ne yapmak istediğinizi bilirse çok daha rahat edersiniz.Eğer direct olarak çekime geçerseniz kasılmalar ve “Elimi nereye koyayım?” gibi klişe sorularla karşılaşabilirsiniz.Modeliniz mükemmel bir vücuda ve yüze sahip değil,çekimden önce modelinizi inceleyin ve örneğin burnu yan açıdan çekime uygun değilse o açıları hiç denemeyin. -Kadraj ve Açı Seçimi Klasik portreler güzeldir ama farklı olursanız mükemmele doğru yol alırsınız.Kimsenin daha önce yapmadığı yapmaya çalışın,en iyi fotoğrafları bunu düşünerek çekersiniz. -Bakış Boşluğu Bırakın Portrede en önemli etkenlerden biri de bu,modelin baktığı tarafta boşluk bırakırsanız,izleyende bir merak uyandırabilirsiniz.Aynı zamanda bu sıkışıklık bir kadraja sahip olmamanızı sağlar.İzleyici bazen fotoğrafa baktığında kendisini daralmış ve sıkışık hisseder,bu onu fotoğraftan uzaklaştıran en önemli negative etmendir. -Netlik Portrede net bir kural vardır,”Eğer gözler net değilse fotoğraf net değildir.” Bunu aklınızdan çıkarmazsanız çok daha başarılı olabilirsiniz.Netleme noktasını manuel olarak seçmek burada çok önemli yer tutuyor.Çünkü bu işi makineye bırakırsanız farklı yeri netleme olasılığı çok yüksek ve sizing hiç istemediğiniz bir şey. -Işık ve Gölge Fotoğrafın temeli ışık ve bu konuda da çok önemli.Eğer tepe noktadan gelen bir ışık varsa o portre genelde hiç bir işe yaramaz,yanal,yumuşak bir ışık ise her türlü güzelliği ortaya çıkarır.Doğal ışıkla çalışıyorsanız gün doğumu ve gün batımları ışık için en uygun zamanlar.Eğer harici ışık olarak makinenizin dahili flashını kullanmak istiyorsanız mutlaka önüne bir ince A4 beyaz kağıt koyun yoksa modelinizin yüzünde geniş bir parlamaya hazır olmalısınız.En güzel doğal ışık kullanma yöntemlerden bir tanesi de pencere yanlarıdır. -Makyaj-Aksesuar Portre fotoğrafçıların en çok zorlandığı noktalardan bir tanesi de bu, modelinizin ne giyeceğine ve nasıl makyaj yapacağına kara vermek durumundasınız,yapmıyorsanız da yapın,control tamamen sizde olmalı.Nasıl makyaj yapılır,nereye yapılırsa nasıl etkileri olur,doğrusu nasıl olmalıdır,hangi aksesuar hangi rankle uyumludur gibi bir çok fotoğraf harici etmene de hakim olmak gerekiyor. Thomas Dilward'ın Mathew Brady tarafından çekilmiş portresi Tarihte Portre Fotoğrafı Portre fotoğrafçılığı tüm dünyada popüler bir endüstri olmuştur. Mezuniyet, evlilik gibi özel günler için çekilen portre fotoğrafları ya da tüm aileyi bir arada gösteren çeşitli fotoğraflar yaygındır. Portreler, fotoğrafçılığın başlangıcından itibaren üretilmeye başladı. 19. yüzyıl ortalarında revaçta olan dagerreyotipi, ucuz bir portre üretme yöntemi olduğu için yaygınlaşmıştı. Bu talebin karşılanması için şehirlerde stüdyolar açılmaya başladı. Bu portreler, 30 saniyelik pozlama gibi dönemin teknik olanaklarını ve ressamvari estetik anlayışını yansıtıyordu. Kişiler genelde boş fonların önünde oturtuluyor, tepedeki bir pencere ya da aynalar yoluyla elde edilen ışıkla ışıklandırılıyordu. Fotoğrafçılık tekniklerinin gelişmesiyle, fotoğrafçılar stüdyolarında çıkıp savaş alanlarında, okyanus yolculuklarında ve vahşi doğada insanları fotoğraflamaya başladı. William Shew'in Daguerreotype Saloon, Roger Fenton'ın Photographic Van ve Mathew Brady'nin What-is-it? serileri, stüdyo dışında çekilen portrelerin standartlarını belirledi. -Paul Nadar (1820-1910) Fransız fotoğrafçıdır.Fotoğraf sanatının öncülerindendir.Nisan 1820’de Paris’te doğdu aynı kentte öldü.Asıl adı Gaspard-Felix Tournachon’dur.Nadar fotoğraf sanatının ilk ve önemli ustalarından biridir.Özellikle portre fotoğrafçılığının öncülerinden olmuştur.Paris’te içinde yaşadığı edebiyat,sanat ve politika çevrelerinde çektiği ünlü kişilerin portre fotoğrafları,belgesel değerlerinden başka etkileyici güzellikleriyle de dikkat çekerler. Karikatürle de uğraşır.Kendi atölyesinde empresyonist serge açan ilk insandır.Dönemin önemli ve ünlü insanlarının fotoğraflarını çektiği için önemlidir.Eski dönemin müzisyenlerini,oyuncularını , politikacılarını onun çektiği portre fotoğrafları sayesinde tanıyoruz. Fotoğraflarda düz fon kullanmıştır ve figürler objektife bakar.19.yy’da frenoloji (Frenoloji kişinin kafasının şeklinden onun karakterini, kişiliğini ve suça yatkınlığını belirleme iddiasında olan bir teoridir.)çok ilgi gören bilim dalından biriydi.Nadar insanların duruşlarını fotoğrafa çok iyi taşımıştır.Figürleri kendi duruşlarıyla duru ve çekilen bu doğal , yönlendirilmemiş fotoğrafları insanların bedenlerinin duruşlarından,hareketlerinden ve yüzlerindeki ifade ve bakıştan nasıl kişiler oldukları,ne yaptıklarını kestirebilir. -Julia Magaret Cameron (1815-1879) Julia Margaret Cameron (d. 11 Haziran 1815 – ö. 26 Ocak 1879), 19. yüzyılın en önemli porte fotoğrafçılarından biri olan İngiliz fotoğrafçı. Kalküta'da dünyaya gelen Cameron, 1848 yılında ailesiyle birlikte Hindistan'dan İngiltere'ye taşındı. 1860 yılında da Wight Adasına yerleşti. Fotoğrafçılığa kendisine hediye edilen bir fotoğraf makinesiyle başlayan Cameron, evinin çeşitli yerlerini stüdyo ve karanlık oda olarak düzenledi ve portre çalışmlarına burada başladı. Cameron birçok ünlünün portresini çekti. Bunların arasında astronom John Herschel, yazar Thomas Carlyle, bilim adamı Charles Darwin ve şair dostları Alfred Lord Tennyson, Henry Wadsworth Longfellow vardı. Bu portreler arasında en ünlü ve dikkat çekici olanları Ellen Terry (1864) ve Mrs. Herbert Duckworth (1867) (yazar Virginia Woolf'un annesi) oldu. Cameron, Tennyson'nın isteği üzerine Idylls of the King (Kralın İdilleri) adlı kitabına fotoğraflarıyla katkıda bulundu. Victoria dönemi fotoğrafçılarının özelliklerini yansıtan fotoğraflar çekti. Cameron teknik yönden zayıf çekimler yapmasıyla eleştirildi. Çektiği fotoğraflardaki odak ayarsızlıkları, filmlerdeki kırılmalar ve parmak izleri bu eleştirilere sebep oldu. Ancak o, fotoğraflarında teknik kusurları önemsememiş daha çok ruhsal derinlikle ilgilenmişti ve bu yüzden de fotoğrafları dönemin en iyi çalışmaları sayıldı. Fotoğraf sanatına 40 yaşından sonra başlayan Cameron 1875 yılında ailesiyle birlikte Sri Lanka'ya gitti ve ömrünün son günlerini yoksulluk içinde geçirdi. 1979 yılında Seylan'da yaşamını yitirdi. Sanatçının Türkçede de Dünya Çocukları adlı bir kitabı yayımlandı (1937). Julia adını 19.yy en büyük portre sanatçılarındandır diye yazdırdı.O yaşarken ruhunun derinliklerine inmeyi başardığı gibi,bunu büyük ustalıkla fotoğraflarına da yansıtmayı bildi.O alışagelmişküçük ve minik yaşlarda değil,45 yaşlarında başladı fotoğraf çekmeye ve bu sanat dalıyla ilgilenmeye.Evine tavuk kümesi adını verdiği evini stüdyo haline getirdi ve bodrum katını da karanlık oda olarak kullandı. -Alexander Gardner Amerikan portre fotoğrafçısıdır.Portre fotoğraf geleneğini başlatan ve arkasından gelen fotoğrafçıları etkilemiştir.Amerikan fotoğrafında göz ekseniyle optic ekseni çakıştıran isimdir.Figürle seyirci hep gözgözedir.Bu fotoğraflar kitleler üzerindeki etkisi anlamında çok önemli yer tutar.Bunu ilk Alexander yapar.Bu sistematik yer alıyor.Diğer fotoğrafçılarda bu tekniği kullanmıştır.Fotografin adi 'portrait of lewis paine'dir. lewis paine,bir burokrata suikast girisiminde bulunmustur ve hucresinde asilmayi beklemektedir. işte fotografin izleyeni vurmasi da,gorsel etkinin bu bilgiyle birlesimi kaynaklidir. Lincoln’un ölümünde komplocu olanların idamını belgeleyen fotoğrafıdır. -August Sander Yaşadığı yüzyılı portre fotoğraflarıyla anlatan bir fotoğraf büyüğüdür.Mola vermeden büyük bir inat ve özenle çoğunlukla sokakta ya da stüdyoda portre fotoğrafları çekti.Fotoğrafladığı insanların objektife izleyenleri hayrete düşürecek kadar aynı ifadelerle bakmasını sağladı. Alman , fotoğrafçı .Çağdaş toplumsal belge fotoğrafının en önemli öncülerinden biridir. ____________________________________________________________________________________________________ 11-Deneysel Fotoğraf -Pinhole Pinhole kameralar (ya da bilinen diğer bir adıyla Camera Obscura) herhangi bir optik lense sahip olmayan ilkel kamera türleridir. Temelde ışık geçirmeyen bir kutu ve objektif niyetine açılmış bir iğne deliğinden oluşmaktadır. Işık iğne deliğinden süzülerek kutunun içerisinde bulunan ışığa duyarlı film veya kart üzerine düşürülür ve bu sayede fotoğraf çekilmiş olur. Yapı itibarı ile pinhole kameralar oldukça basittir, ışık geçirmeyen herhangi bir kapalı kutu kolayca pinhole kameraya dönüştürülebilir. Önemli olan kutunun ölçülerini iyi bilmek ve kutuya uygun doğru deliği açmaktır. Bu şekilde ışık almayan bir oda bile pinhole kameraya çevrilebilir. Pinhole kamera yapmaya başlamak için öncelikle sağlam bir kutu edinilmelidir. Kutunun büyüklüğü kullanılacak olan ışığa duyarlı malzemenin boyutuna göre ayarlanabilir. Eğer 35mm standart bir film kullanılacaksa yapılacak olan kameranın çok da büyük olmasına gerek yoktur. 120 roll filmlerde biraz daha büyükçe bir kamera yapmak için orta büyüklükte bir kavanoz boyutlarında bir kutu yeterli olacaktır. Film yerine fotoğraf kartı kullanılacaksa eğer, kutu boyutlarını da ona göre daha da büyültmek gereklidir, örneğin 1 kg’lık Nescafe Classic’in silindir kutusu bu iş için biçilmiş kaftandır adeta. Kart üzerine çekim yapan kişiler genelde kartı ikiye veya dörde bölerek kullanır, bu sizin zevkinize ve kullanım kolaylığına kalmış bir durumdur. Kamera yapımı için hazır kutu aramak yerine gerekli ölçülere göre kendiniz de sunta veya mukavva gibi malzemelerden kendi kutunuzu yapabilirsiniz. Ya da bir diğer çözüm ise internetten hazır taslakları indirip, bunları bir mukavva üzerine bastırdıktan sonra kesip, biçip, katlayarak kendi kutunuzu yapmaktır. Bu taslaklarda verilen boyutlar tam kullanılacak film boyutuna göre olduğundan oldukça kullanışlı olabilir. Objektif niyetine iğne deliği Kamera niyetine kullanacağınız kutunuz hazır, o halde sıra geldi deliğin açılma işlemine. Bu işlem için yapmanız gereken şey kutuya doğrudan iğne deliğini açmamaktır, çünkü kutunun kalınlığının olması, tam olarak istenilen boyutta delik açılamaması, deliğin çapaklı olması gibi istenmeyen durumlar söz konusu olabilir. Onun yerine kutunun üzerinde deliği konuşlandırmayı düşündüğünüz bölgede 1-1,5 santimetre çapında bir delik açıp bu deliği alüminyum folyo ile kaplayabilirsiniz. Alüminyum folyoda ihtiyacınız olan büyüklükteki deliği açmak çok daha kolay olacaktır, ve deliğin önünden ve arkasından geçireceğiniz bir düzeltme işlemi ile daha çapaksız bir delik açabilirsiniz. Uygun boyutta delik açmak oldukça zordur, bunun için iğne ucunu kullanabilirsiniz elbette ama tam doğru büyüklükte deliği açmak için çapı bilinen boyutlardaki cisimleri kullanmanız tavsiye edilir. Örneğin 0.20mm kalınlığındaki bağlama telleri kullanılabilir bu işlemi gerçekleştirmek üzere. Deliği hazır ettikten sonra pozlama dışında ışık almaması için bir kapak tasarımı düşünmelisiniz. İsterseniz deliğin üzerini kapatacak şekilde ama istenildiğinde açılıp kapanabilir bir elektrik bantı yapıştırabilirsiniz. Ya da kartondan sürgülü bir açma kapama sistemi dizayn edebilirsiniz. Unutmayın, kapağı açıp kapatarak pozlama yapılacağından bu işlemi yaparken kutunun fazla sallanmaması gerekiyor ki fotoğraflarda herhangi bir bozukluk, bulanıklık olmasın. Ama aynı zamanda da kapalıyken kutu içerisine kesinlikle ışık geçirmemeli de. Pinhole’de fotoğrafa estetik kazandırmak için uygulanabilecek birkaç efekten biri de filmi içbükey ya da dışbükey olarak kutu içerisine yerleştirmektir. İçbükey olarak yerleştirilen filmde görüntü dış bükey olarak çıkacak ve balık gözü efektine benzer bir etki yaratacaktır. Dış bükey yerleştirilen filmde ise tam tersi olarak içbükey bir görüntü oluşacaktır. Bu yöntem pinhole fotoğraflarında en sık kullanılan fotoğrafa müdahale yöntemidir. Ünlü pinhole fotoğrafçısı Ahmet Selim Sabuncu tarafından da sıklıkla kullanıldığı görülebilir. Pozlama süresi Tüm bu işlemleri hallettikten sonra geriye filminizi yerleştirip fotoğrafı çekmek kalıyor. Peki ama pozlama süreleri? Bunu öğrenmek için yine mr.pinhole sitesine bir göz atmak gereklidir, fakat en iyi pozlama zaman içerisinde ışığa göre denemeyanılma yoluyla alışkanlık sonucu kendi tahminleriniz ile yapılan olacaktır. Oluşturulan tabloda f2.8, f8, f16 gibi bilinen diyafram değerlerinin ışık durumlarına göre pozlama süreleri ve sizin makinenizin diyafram değerine göre karşılığı verilecektir. Örneğin f2.8 diyafram açıklığında 1/250 saniye pozlama yapmanız gereken durumda pinhole kameranız eğer f140 diyafram değerine sahip ise deliği 10 saniye açık bırakıp pozlama yapmanız gerekmektedir. Tabii bu dönüşüm için fotoğrafı çekmeden önce yanınızda bir dijital fotoğraf makinesi yada ışığı ölçen ve ona göre pozlama değerleri veren pozometre bulundurulması gerekir. -Fotogram Fotogram objektif kullanılmadan çekilen fotoğraftır.Işığa karşı duyarlı madde(fotoğraf filmi, fotoğrafik kağıt) agrandizöre yerleştirilir üzerine de arzu edilen nesneler konulur ve pozlanır.Ayrıca görüntü fotoğraftakinin aksine negatif kullanılmadan elde edilir.Objelerin ışığa duyarlı fotoğraf malzemesinin üzerine doğrudan konması ile oluşur.Objeler, amaca uygun seçilmelidir.Şayet siyah beyaz sonuç elde etmek isteniyorsa, ışık geçirgenliğine sahip olmayan nesneler kullanılmalıdır. Fotogram objelerin fotoğraf makinesi aracılğı ile değil de ışığa duyarlı fotoğraf malzemesinin üzerine doğrudan konması ile oluşur.Objeler,amaca uygun seçilmelidir.Eğer siyah beyaz sonuç istiyorsa;ışık geçirgenliği olmayan objeler kullanılmalıdır.(bitki,taş,talaş,makas vs…) Gri tonlu bir sonuç elde etmek istiyorsa o zaman 3 olanak denenebilir. 1-Yarı saydam objeler seçilir.(Cam,aydınger,tül) 2-Yarı saydam ya da saydam olmayan objeler kullanarak poz süresi ve objelerin yerlerini değiştirerek gri tonlar alınabilir. 3-Şabolnlar hazırlayarak bu şablonların boşluklarından yararlanarak obje ve şablon bileşimleri de kullanılabilir. Kimi sanatçılar resim yapmak için 19.yüzyılda fotogramı kullanmışlardır.Macar sanatçı Lazslo Moholy Nagy 1920’de Berlin’e gelerek 1922’de konstrüktivist resimlerini üretmek için teknik işlemlerle deneylere girişti.Bu yöntemle “telefon resimlerini” ve ilk fotogramlarını geliştirdi. -Işıklı Boyama Işıkla boyama tekniği , karanlık bir ortamda yapay ışık kaynağı kullanarak(genellikle el feneri) hazırlanan konunun istenen yerlerine ışık vererek diğer bölgelerin karanlıkta bırakılarak oluşturulan görüntünün sensöre aktarılmasıdır… Işıkla boyama tekniği ile oluşturulan fotoğraf resimsel bir tad verir. Ressam tuvaline nasıl boya ile fırça darbeleri atıyorsa , ışıkla boyamada da fenerle boyar gibi darbeler atıyoruz. Fener fırca, sensör tuval görevini görüyor fotoğrafta…. Işıkla boyama , fotoğraf karesinde vuruculuk kazandırmak istediğimiz objelere veya modellere ışık ile enerji katan bir tekniktir… Bu tekniği uygulamak için gerekenler ; uzun pozlama yapmamızı sağlıyan SLR bir makine,basit bir fener (nokta ışıklı led olmayan bir fener), uzaktan kumanda ya da kablolu deklanşör ,karanlık bir ortam, objeler , isteğe bağlı olarak da renkli jelatinler ve tabi olmazsa olmazı tripot. Boyamada aslolan renkler. Karanlıktan fırlayan renklerle göz doldurmasını isteriz. En düşük iso ayarında olmalı. 100 iso veya 200 iso olarak ayarlayabiliriz. Makinamızı Bulb modunda tutmamız gerekir.T modu ise ;makinanın perdesini siz kapatmaya karar verinceye kadar açık tutma modudur. Uzaktan kumanda yada kablolu deklanşörümüz yoksa bu tuşu kullanabiliriz ama en hafif bir hareket netsizliğe neden olacağından tercih edilmemeli. Diyafram değerlerini 9/11 arası olabilir. Sonuçlara baktığınızda ışık fazlaysa ,diyaframı kısıp azsa diyaframı açarak denemeler yapmak gerek. En etkili çekimi deneme yanılma yoluyla tesbit edebiliriz. Ayarları yapılan makine Tripoda yerleştirilir, netlik yapıldıktan sonra manuele almak gerekiyor. Sonra ışık kapatılıp ,karanlık ortamda makinayı kumandayla kilitliyoruz. Koyu renk giymekte yarar var ışığımızı yansıtmamak için.Koyu yerler daha fazla açık yerler daha az olacak şekilde boyama işlemi yapılır.Tüm bu çalışmalar öncesi modelli çekim yapıyorsak gerekli açıklamalar modellere anlatılır.Çünkü o süre boyunca hareketsiz kalacak en ufak bir hareket netsizliğe neden olacak.. Aynı ifadeyle bakmak ,gözlerin yorulması sulanmasına neden olacaktır.Tüm bunlar dikkate alınarak çalışma yapılmalı. Makinanın önünü kapatmamaya özen göstererek fenerle konuya yaklaşıp fırça gibi darbeler atmaya başlıyoruz. Kompozisyon da açık renk olan (beyaz gibi )yerler ışığı yansıttığından koyu renklerde ışığı emeceği için dikkatli ışık vermek gerekiyor.Aydınlatma süresi ışık kaynağının gücü ve değişik ortamlarda farklı değerlerde olacaktır. Dijital makinenin kolaylığından yararlanıp çekimi hemen görme şansını kullanarak diyafram değerleriyle oynayabiliriz. Özellikle belirtmek isterim ki ;bu tekniği vurgulamak için hayal gücü ve biraz da el becerisi ile denemekten yorulmadan çalışıldığında çok güzel işler ortaya çıkacaktır. Çünkü boyama tekniği ile oluşturulan her karede her şey size ait. Konu , ışık , kompozisyon. istediğimiz miktar ve açıdan ışık kullanımı. İstediğiniz bir konuyu canlandırma. Hepsi sizin hayal gücünüze kalıyor. ______________________________________________________________ 12-Tanıtım-Reklam Fotoğrafı Nerden başlasak nasıl anlatsak... Kafamın içerisinde paylaşmak istediğim o kadar çok şey var ki.Nereden nasıl başlayacağımı bulmak çok zor. Fotoğrafçılık ve fotoğraf ile ilgili bir tomar yazı okuyup bilgi edindikten sonra derine inmek istediğiniz için buralara kadar geldiniz. O yüzden fotoğrafın tanımını uzun uzadıya yaparak vaktinizi almak istemiyorum. Bu alanda daha ziyade reklam fotoğrafı nasıl olur, neden olur, niçin olur, bir reklam fotoğrafçısı nasıl olmalı, neler hesab etmeli, kafasında ne tilkiler dönmeli biraz bunlardan bahsetmek lazım. Ülkemizde maalesef Reklam Fotoğrafçılığı ile ilgili eğitim son derece az hatta yok denebilecek durumda. Bu işi hakkını vererek yapmak için öncelikle her konuda olduğu gibi fotoğraf sanatına aşık olmak ve bu zanaate gönül vermeniz gerekmektedir. Bu aşk işte her aşkta olduğu gibi gerçek aşkta olduğu gibi sizi zorluyor ise size her seferinde daha iyisini istemenize daha çok istemenize arzulamanıza sebep oluyorsa evet siz bir reklam fotoğrafçısı olmaya adaysınız. Alaylı olmak ve okullu olmanın tüm faydalarından size daha sonra bahsedeceğim. Her ikisini de yaşamış şanslı birisi olarak erken yaşta bu işi yakalamanın avantajını söylemem gerekiyor. Bir reklam fotoğrafçısı olmak için çantadan da yetişseniz, okulluda olsanız ilk etapta fotoğraf makineniz ile, ışık ile, teknik ekipman ile karanlık oda ile, aydınlık oda ile (bilgisayar teknolojileri) Programlarla ve en önemlisi duygularınız ile fazlaca sarmaş dolaş olmanız gerekmektedir. Bir sanatın aşığı bir zanaatkar gibi heyecan duyup karın ağrıları çekiyorsanız doğru yoldasınız. Tanıdığım en iyi reklam fotoğrafçıları bir sonra çekeceği işi düşünür hep elindekini bitirdiğinde ve her dönüp baktığında evet çok güzel yapmışım ama daha iyisi nasıl olacak diye hayıflanandır. Bu merak bu heyecan sizi hep bir yerlere alır taşır. En iyi fotoğrafçı en çok araştırandır. Bana hep sorarlar nasıl iyi fotoğraf çekebilirim diye... Bende onlara bak derim...Ne kadar çok fotoğraf gözlemler isen okadar çok başarıya ulaşırsın. Her sanatçı her zanaatkar en çok gözlemleyen en çok bakandır. Fotoğrafın temelinde de bakmak ile görmek arasındaki durumdan yola çıkıyoruz. Bu temelle neyi nasıl neden anlatacağımıza bakmaya çalışıyoruz. Fotoğrafı ne kadar yaşar isek o kadar yaşatırız. Ürün Fotoğrafı günümüzde hayatımızın hemen her alanında karşılaştığımız bir reklam örneğidir.Ürünlerin fotoğraflanarak;Katalog ,ingest,broşür,billboard,dergi, gazete ve çeşitli medya araçlarında kullanılmaktadır.Ürün fotoğrafı çekimleri yapılmadan önce hangi amaçla kullanılacağına ve hangi boyutlarda sergileneceğine karar verilmesi fotoğrafın gerçek hedefine ulaşmasına yardımcı olur.Mesela bir katalog fotoğrafı ile bilboard’da sergilenecek fotoğrafın kompozisyon ve ilgi merkezi farklıdır.Bunlara karar verildikten sonra fotoğrafı çekilecek ürünün hangi reklam alanında kullanılacağı göz önünde bulundurularak etkili fon ve ışıklandırma ile etkili kompozisyon oluşturulur ve fotoğrafı çekilir.Yine burada öne çıkan factor bu işlemleri yapan ekibin ne kadar profesyonel olduğudur.Her bir adım detaylıca gözden geçirilip birden fazla farklı fotoğraf çekimi gerçekleştirilmeli ve içlerinden en iyi sonucu alınanın üzerinde geliştirmeye gidilmelidir.Profesyonelce çekimleri tamamlayan fotoğrafçının ardından fotoğrafın photoshop düzenlemeleri ve efekt uygulamaları yapılarak , sergilemeye hazır hale getirilmelidir. Reklam fotoğrafçılığı, firmaların reklam kampanyaları bünyesinde kullanmak istedikleri, ürün ve hizmet fotoğraflarının, reklam tasarımlarında kullanılabilir özellikte çekilmesidir. Fotoğraf çekimi konusunda uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılan bu işe, sektörel fotoğrafçılık ta denmektedir. Firma ürünlerinin farklı açılardan çekilmesi, yani ambalaj özelliklerinin, firma isim ve logonun görülebilen en iyi açılarının yakalanıp çekilmesidir. Fotoğrafçılar aynı zamanda, makinenin ışık ayarlarını, uzaklık ve yakınlık ayarlarını, netlik ayarlarını, fotoğrafların kullanılacağı alanlara göre, ayarlayabilmek durumundadırlar. Ürün ve hizmet fotoğraflarının duruşu, görünüşü, ifadesi oldukça önemli olmaktadır. Reklam fotoğrafçılığında, fotoğrafın nerede kullanılacağı oldukça önem taşımaktadır. Örneğin; Gazete, dergi, katalog, insert, el ilanı gibi matbaalar tarafından basılan, reklam araçlarında kullanılacaksa, fotoğrafların en az 300 çözünürlükte çekilmesi gerekmektedir. Çünkü ofset baskı dört renktir. Fotoğraf üzerindeki renk sayısının hepsini basarak, net görüntüyü alabilmektedir. Ofset baskıdan çıkan çalışmalar, oldukça kaliteli olmaktadır. Burada kullanılacak olan fotoğrafların, ışık durumları da son derece önem kazanmaktadır. Örneğin, kullanılacak ürünün hiçbir tarafının parlamaması gerekmektedir. Bu nokta, tasarım aşamasında oldukça önem kazanmaktadır. net, karizmatik, hoş v.b. görünümlerin olması gerekmektedir. Ofsette basılacak ürün fotoğraflarının, düşük çözünürlükte çekilmesi, ofset baskı sonrasında bulanık görüntülerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Eğer kullanılacak f ortamlarında kullanılacaksa, çözünürlüklerinin 72 Dpı olması yeterli olmaktadır. Fotoğrafların içerdikleri renk sayısı burada çok önemli değildir. Çok küçük fotoğraflar da, internet üzerinde net görünebilmektedir. Eğer fotoğrafları çekilecek ürünler, dijital baskıda kullanılacaksa, 150-300 çözünürlük yeterli olabilmektedir. Reklam fotoğrafçılığı, tüm sektörlerde kullanılabilmektedir. Örneğin; mobilya, gıda, tekstil v.s gibi üretim sektörlerinin, tüm ürünleri için kullanılmaktadır. Ayrıca, hizmet sektörünün de tüm alanlarında kullanılmaktadır. Hizmet sektöründe kullanılan fotoğrafların özellikleri, ürün fotoğraflarına göre daha önemli olmaktadır. Çünkü bu alanda çekilen fotoğrafların, bir hikâyesinin olması beklenmektedir. Söz konusu reklam sektörü olunca, çekilen her fotoğrafın bir hikâyesinin olması, oldukça önemli olmaktadır. Çünkü fotoğraflar, insanların etkilenmeleri, dikkatlerinin çekilmesi amacıyla çekilmekte ve ona göre kullanılmaktadır. Hiçbir özelliği olmayan bir fotoğraf, mutlaka bir tasarımcının elinden geçmek durumundadır. Fakat hikâyesi olan bir fotoğraf olduğu gibi kullanılabilmekte ve oldukça etki bırakmaktadır. Kısaca reklam fotoğrafçılığı, aynı reklam tasarımcılığı kadar önem taşımaktadır. Fotoğrafçının aynı özellikleri taşıması gerekmektedir. Yaratımcı, zeki, pratik, görsel sezgileri olan, aynı zamanda makinesinin kadrajında ne görmesi gerektiğini bilen bir fotoğrafçıya ihtiyaç duyar. Genel olarak reklam sektörüne baktığımızda; özellikle basılı ve görsel mecra açısından değerlendirildiğinde, iş artık fotograftan başlamaktadır. Fakat ne yazık ki hem fiziksel hem de ilkesel olarak ilk sırada bulunmasına rağmen, iş akışında ve bütçelendirilme sürecinde fotograf hep en sonda gelmektedir. Özetle aslında fotograf reklam sektöründe üvey evlat muamelesi görmektedir. Teknik olarak ve mesleki uygulamalarda, gerçekten çok kaliteli ve amacına hizmet eden fotograf üreten fotografçılar vardır. Türk reklam fotografçıları gerekli bütçe imkanları ve çalışma olanakları önlerine konulduğunda; dünyadaki reklam fotografçılarından hiç de aşağıda kalmayacak mesleki bilgiye, yaratıcılığa teknik altyapı ve sanatsal bakış açılarına sahiptirler. Fakat Tarkiye’deki gerçek ticari yaşama dönüldüğünde ise reklamverenlerde ve ajanslarda, (yani müşteri tarafında) fotografçının bütçelendirme işini artık müşteri temsilcileri yapmakta; ve öncelikli olarak “bu iş bütçesiz” ona göre fiyatlandırın korkutmasıyla işe adım atmaktadırlar. İş böyle başlayınca da bütün değerlendime, sonucun kalitesinden çok bütçe temeline oturmaktadır. Fotograf kadar önceliği olmayan bir sürü şeye bütçe ayırmakta rahat davranan reklamveren ya da ajans, sözkonusu fotograf olunca birden bütçelerini tüketmekteler nedense… Başka bir gerçek de ne yazık ki ajanslardaki yaratıcı elemanların bile artık fotograf değerlendirmede eskisinden daha az seçici davranmalarıdır. Fakat bu mevcut idari yapılanmanın değişiminden kaynaklanmaktadır. “ Önüme ne gelirse onunla çalışırım “ mantığı vardır artık. Bunun sebebi ise bahsettiğim bütçe sorunları nedeniyle vasıfsız ya da yetersiz fotografçılardan; yine konuya çok da hakim olamayan müşteri temsilcileri ya da kişiler vasıtasıyla hizmet alınmasıdır. Ya da fotografçının yine aynı bütçesel sorunlar nedeniyle kalitesiz iş üretilmesine göz yummak zorunda kalmasından kaynaklanmaktadır. Bu ve benzeri sorunları sanırım sektörde faaliyet gösteren tüm fotografçılar yaşamaktadırlar. Hal böyle olunca reklam fotorafının sektörde nasıl bir yerde olduğunu aşikardır. Ülkemizde, her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de hizmet arzı ve mesleğe giriş çıkışlar kontrolsüzdür. Bu durum, sektörümüzdeki mesleki örgütlerin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bizler ticaret erbabı değil zenaatkarız. Doğru olanı, profesyonel olarak bu işi yapacak insanların, batı ülkelerinde olduğu gibi belli kurallar ve yeterliliklere sahip olduktan sonra hizmet arzına başlamasıdır. Fakat ne yazık ki; her alanda olduğu gibi yasal düzenlemedeki yetersizlikler ciddi mesleki sorunları beraberinde doğurmaktadır. Hizmet ajansları, matbaalar, profesyonel orjini başka bir sektörde olan amatörler dahi tanıtım fotografçılığına soyunmaktalar. Olması gereken herkesin kendi işini yapmasıdır. Fakat daha önce bahsedilen yasal düzenlemenin yetersizliği ve sektördeki örgütlenme olmayışı buna meydan vermektedir.Bir fotografçı dostun bir yazıma yazdığı yorumda belirttiği gibi, “Başıboşluğun ve aymazlığın olduğu yerde çakallar saltanat sürer.“ Bu ifade sektördeki reklam fotografçılığının durumunun özünü çok iyi açıklamaktadır. Öyleyse ne yapılmalı ? Öneriler * Profesyonel Tanıtım Fotografçıları Derneği, baskı ve referans grubu haline gelmiş güçlü bir yapıya ulaşmalıdır. Daha doğru bir ifade ile artık meslek birliği ya da federasyon gibi yasal zeminde yaptırımlara sahip bir üst kimlik kazanmalıdır. * Bu kurum, devlet nezdinde hukuki kimliği olan yasal bir zemine oturabilmeli; ya da en azından tüm sektörün işletmeleri ve bireyleri nezdinde tanınırlığı sağlanmalıdır. * Bu başarılabilirse “faaliyet izni=dernek üyeliği” koşulu getirilmesi için çalışılmalı yada “profesyonel kalite dernek üyeliği” düşüncesinin yerleşebilmesi için çaba sarfedilmelidir. * Meslek etik ve kuralları yazılı ve dikkate alınacak şekilde ortaya konulmalıdır. * Sektör insanlarına, karşı karşıya olduğumuz erezyon tüm açıklığı ile anlatabilmek için toplantılar düzenlenmelidir. * PTF Derneği diğer sektör dernekleri ile ortaklaşa projelere ( eğitim, sergi, seminer, çalışma grupları vb.) girmelidir. * Sektöre işgücü sağlayan eğitim kurumlarının, sektör ihtiyaçlarını göz önüne alarak eğitim programlarını yönlendirebilmesi için öneriler götürülmelidir. Ve bu eğitim kurumlarında öğrenim görenlerin öğrencilikten itibaren bu çatı altında bulunması sağlanmalıdır. İleride sektöre hizmet edecek bu öğrencilerin hem mesleki hem ticari birikimlerinin doğru kaynaktan ve sektöre zarar vermeden aksine daha faydalı olacağı * Okullu veya alaylı tüm sektör çalışanlarının daha nitelikli ve verimli olmasını sağlamak üzere takvime bağlanmış çalışma grupları ve eğitim seminerleri yada kurslar düzenlenmelidir. * Sektörün ihtiyacı olan bilgiyi sektör dışından değil sektör içinden alması sağlanmalıdır. Bu kendi saygınlığmızı daha da artıracaktır. * Bu çabanın bireysellikten çıkıp bir grup/topluluk bilincine oturması gereklidir. Sektörün ve kalitenin topyekün gelişimi buna bağlıdır. Bunu başarabildiğimiz zaman rekabet kuralları olması gereken zemine oturacaktır. * Potansiyel müşterilerin ve rekamverenin de de sektörümüzü daha iyi değerlendirebilmesi ve hakkettiği saygınlığı göstermesini sağlamak için temsilcilerine ve isteklilere; doğru ticari fotografın ve reklam fotografçısının seçilmesi ve değerlendirilmesi konusunda; eşgüdümlü olarak da fotografın doğru kullanımına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Bu maksatla, fotograf kullanımı ve tercihleri ile ilgili değerlendirme kıstaslarının standart kurallar çerçevesinde olmasını sağlamak için seminerler, gerekirse eğitim toplantıları düzenlenmelidir. Bunu yapmak, sektörde faaliyet gösteren meslektaşlarımızın işini kolaylaştıracaktır. Ne istediğini bilen bir müşteri ile çalışmak her zaman daha kolaydır. __________________________________________________________________________________________________________
© Copyright 2024 Paperzz