Sayı: 71 • Yıl: 13 • Nisan 2014 İşyeri Temsilcilerimizle Buluştuk Yolsuzluk ve Paralel Devlet İddialarının Üzerine Kararlılıkla Gidilmelidir 27. Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi Eğitim Çalışanlarının Sorunlarını KPDK’ya Taşıdık Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu İmzalandı Memur-Sen Türkiye Buluşması Başbakan Erdoğan’ın Katılımıyla Gerçekleşti Sayı: 71 • Yıl: 13 • Nisan 2014 Editör’den İşyeri Temsilcilerimizle Buluştuk [email protected] Zirveden Yeni Hedeflere Koşan Sendikayız “Başarının sırrı amaçtaki istikrardır.” B. Disraeli Yolsuzluk ve Paralel Devlet İddialarının Üzerine Kararlılıkla Gidilmelidir MEB Kanunu’na İlişkin Çekincelerimizi Meclis Milli Eğitim Komisyonu’na İlettik Eğitimciler Birliği Sendikası Haber Bülteni Sayı : 71 Yıl : 13 / Nisan 2014 Yayın Türü : Yaygın Süreli EĞİTİM-BİR-SEN’in ücretsiz yayın organıdır. İdare Yeri : EĞİTİM-BİR-SEN Genel Merkezi G.M.K. Bulvarı Ş. Danış Tunalıgil Sokak No: 3/13 Maltepe/Ankara Tel : (0.312) 231 23 06 Bürocell : (0.533) 741 40 26 Faks : (0.312) 230 65 28 web : www.egitimbirsen.org.tr e-posta : [email protected] Sahibi : EĞİTİM-BİR-SEN Adına Ahmet GÜNDOĞDU Genel Başkan Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali YALÇIN Genel Başkan Yardımcısı Yayın Kurulu Ahmet ÖZER Esat TEKTAŞ Murat BİLGİN Ali YALÇIN Teyfik YAĞCI Ramazan ÇAKIRCI Basın Danışmanı Mahfuz YALÇINKAYA Grafik Tasarım Selim AYTEKİN Baskı Başak Matbaacılık ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti. T: (0.312) 397 16 17 F: (0.312) 397 03 07 Baskı Tarihi: 01.04.2014 “Sizden biri bir kötülük gördüğünde, gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğzetsin” diyen medeniyet öğretilerimizden yola çıkarak, “iyilikleri önermek ve kötülükleri önlemek” gayesiyle sürdürdüğümüz mücadelede amaçtaki istikrarımız bugünkü başarımızın da sırrını taşımaktadır. 1992’de başlayan, 2001 yılına kadar meşakkatle devam eden yolculuğumuz, 4688 sayılı Kanun’un çıkmasıyla yeniden organize olmuş ve 2002’de yapılan ilk resmi sayımda 18.028 üyeyle zirvenin yolunu tutmuştur. 2003’te yaklaşık 15 bin, 2004’te 15 bin, 2005’te 10 bin, 2006’da 20 bin, 2007’de 20 bin, 2008’de 21 bin, 2009’da 23 bin, 2010’da 6 bin, 2011’de 47 bin, 2012’de 36 bin, 2013’te 20 bin yeni üye ile istikrarlı büyümesini sürdüren Eğitim-Bir-Sen, 251.110 üye ile Türkiye’nin en büyük sendikası olma özelliğini daha da pekiştirmiştir. 2014 yılının büyüme rakamlarının ortaya çıkacağı 15 Mayıs’a doğru yol alırken bütün teşkilatlarıyla dinamik bir şekilde güç birliğini büyütmeye çalışan sendikamız, “sen yoksan biz bir eksiğiz” diyerek tüm eğitim çalışanlarına talip yaklaşımıyla zirveden hedefe doğru koşmaktadır. Genel yetkiyi önemli ama yeterli görmeyen bakış açımız, büyük parçaya değil, tamamına talip oluşumuzun gereğidir. 11 bölge toplantısında toplam 7 bin 500 teşkilat yöneticimizle bir araya geldikten sonra tüm illerde Genişletilmiş İşyeri Temsilcileri toplantıları ve Eğitim Yöneticileri Buluşmaları programlarıyla bir araya gelişlerimiz devam etmektedir. 15 Mayıs 2014 itibarıyla 320 bin üyeye ulaşma hedefimizin afaki olmadığını görmek için teşkilatımızın heyecanına tanıklık etmek ve işyeri temsilcilerimizin gözlerindeki ışıltıyı görmek gerekmektedir. Gören ve tanıklık edenler sendikacılığın da adanmışlığın da tarihinin yeniden yazıldığına şahitlik edeceklerdir. Sendikacılığı sorunlardan beslenmek olarak algılayan, sorunları biriktirmeyi sermaye biriktirmek olarak gören sendikalar, ne yazık ki çalışanların yıllarının boşa geçmesine ve hayal kırıklığının her geçen gün pekişmesine neden oldular. Toplu pazarlık süreçleri “sorunu masaya taşıdık” cümleleriyle biterken, çalışanların hayallerinin ise hep bir başka bahara kalması adeta kader haline gelmişti. Eğitim-Bir-Sen’in yetkili olmasıyla ilk defa 18 sorunun bir anda masada çözülmesi, “sorunlardan beslenen sendika değil, çözümlerle güçlenen sendika” sloganının da anlamını bulmasına neden olmuştur. Özlük ve özgürlük anlamında hangi kazanım varsa altında ya yeri ya teri ya da imzası olan EğitimBir-Sen, sendikacılığın toplum nazarındaki meşruiyetini de yeniden tesis etmektedir. Halka dokunan ve halktan okunan sendikacılıkta; esnafın camı, kaldırımın taşı ve milletin arabasıyla sorunu olmayan tarzla birlikte “kendi millet, derdi millet ve yükü yeni bir medeniyet” olan soylu mücadelenin karşılığı görülmektedir. Kamusal alan yalanını bitiren, tarihi yasağı tarih yapan ve tarihe geçen teşkilatın gönül dostlarının çokluğu, amaçtaki istikrarın yansımasıdır. Zirveden hedefe koşarken kalbi bizimle olanları, kalıplarıyla da bizimle olmaya davet ediyor, sizleri faaliyet bültenimizle baş başa bırakıyorum. Selam ve dua ile… Ali Yalçın Genel Başkan Yardımcısı iÇiNDEKiLER Memur-Sen Türkiye Buluşması Başbakan Erdoğan’ın Katılımıyla Gerçekleşti Genel Başkan Ahmet Gündoğdu: Zor Zamanlarda Yeni Hedeflere Koşmak 2 12 Yolsuzluk ve Paralel Devlet İddialarının Üzerine Kararlılıkla Gidilmelidir 4 2014’ün İlk KPDK Toplantısı Gerçekleştirildi 24 Türkiye Gençlik Profili Araştırması ‘Rakamlarla 28 Şubat’ 10 8 15 16 18 20 22 26 30 33 34 35 36 38 40 41 42 43 47 51 29 Genel Başkan Gündoğdu, Başbakan Erdoğan ile Görüştü Özer, ‘Öğretim Elemanlarının Mevcut Durumu’ Panelinde Konuştu Değerlerimizi Kuşanarak Büyümeye ve Bütüne Ulaşmaya Kararlıyız Özgürlüğünü Kaybeden Ekmeğini de Kaybeder Öğretim Elemanlarının Ücretlerinin Artışı İçin Sonuca Odaklandık Kamu Çalışanları İçin En Güvenli Liman Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’dir Özgürlükleri Devlet Bahşetmedi Biz Aldık İstikrar İntihara Dönüşürse En Fazla Çalışanlar Kaybeder Mehmet Akif İnan’ın Emanetini Sonsuza Kadar Koruyacağız Uyanık Olmalı ve Birbirimize Bağrımızı Açmalıyız İHH’ya Destek Ziyaretinde Bulunduk İnsan Onuruna Yaraşır Bir Ücret İçin Çalışıyoruz Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ı Vefatının 14. Yılında Rahmetle Andık Darbecilerin, Hayırcıların Ekmeğine Yağ Sürmeye Kimsenin Hakkı Yok Mali İşler Eğitim Toplantısı Yapıldı Daha Yeşil Bir Türkiye İçin 1 Milyon Fidanı Toprakla Buluşturuyoruz ‘Memur-Sen’li Kadınlar Dünya Kadınlar Günü’nde Meydanlara İndi Bir Gönül ve Eylem Adamı Mehmet Akif İnan’ı Rahmetle Anıyoruz MEB Tasarısıyla Alakalı Çekincelerimizi Meclis Milli Eğitim Komisyonu’na İlettik Zor Zamanlarda Yeni Hedeflere Koşmak “Cihânı hiçe satmakdur adı aşk / Döküb varlugı gitmekdür adı aşk Elinde sükkeri ayruga sunub / Ağuyı kendü yutmakdur adı aşk Belâ yağmur gibi gökden yağarsa / Başını ana dutmakdur adı aşk” Eşrefoğlu Rûmî B in 400 yıllık medeniyet değerlerimizin tahrip edildiği, milletimizin gönül dünyasını donatan kutsi nitelikte ne varsa ayaklar altına alındığı ve hemen herkesin ‘artık her şey bitti’ dediği bir zamanda, umudunu yitirmeden mücadeleye devam eden, karanlığı yırtan bir kandil yakmak için didinen öncülerden biri de merhum Fethi Gemuhluoğlu’dur. Anadolu’nun hile, riya, isyan uğramamış köşelerinden İstanbul’a yükseköğrenim görmek için gelen, özünü yitirmemiş bir nesli kurda kuşa yem etmemek için verdiği destansı mücadeleyle bilinir Fethi Gemuhluoğlu. O, bir neslin Fethi Ağabeyidir. İlk gençliğini karanlık dönemde idrak etmiş okur-yazar-inanır gençlikten, Fethi Gemuhluoğlu’ndan etkilenmeyeni ve eser verenlerden bir kitabını, bir şiirini ona ithaf etmeyeni -Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan da dahil olmak üzere- neredeyse yok gibidir. Fethi Gemuhluoğlu, ardında cilt cilt eserler bırakmış bir şair, yazar, ilim adamı değildir. O, ardında birkaç şiir, birkaç mektup, birkaç yazı ve bir nesil bırakmış bir hâl adamı, bir gönül adamı, bir vakıf adamıdır. Fethi Gemuhluoğlu’nun 22 Kasım 1975 tarihinde, irticalen yaptığı ve daha sonra ‘Dostluk Üzerine’ başlığıyla defalarca yayımlanan tarihi konuşmasında dile getirdiği hususlar sarsıcı, yol gösterici, ufuk açıcı niteliktedir. Ancak, bu konuşmada dile getirilen hususlardan biri olmak üzere sadece iki kelimeden müteşekkil bir ifade vardır ki, bir aileyi, bir topluluğu, bir örgütü, bir devleti sulh u salah içerisinde mutlu ve müreffeh idame ettirebilmek için illâki öncelenmesi gerek bir prensip olarak ışıldamaktadır. Bu ifade, “Hal sârîdir” sözüdür. Hal sârîdir, ‘içinde bulunulan hal sirayet edicidir, hâlet-i ruhiye bulaşıcıdır’ demektir. Fethi Gemuhluoğlu’nun “buyurulmuştur” şeklinde takdim ettiği bu ifade, küçük ya da büyük herhangi bir birimde lider pozisyonunda bulunanların işini kolaylaştıracak, başarılarını artıracak bir prensip olarak kısa, özlü, derinlikli bir hüviyeti taşımaktadır. Lider çalışkansa, etrafı da çalışkandır; lider prensip sahibi ise, etrafı da prensip sahibidir; lider dürüstse, etrafı da dürüsttür; lider atak, tutarlı, heyecanlı, neşeli, moralli, cesur, azimli, kararlı, fedakârsa, yakın çalışma arkadaşları, kadrosu da atak, tutarlı, heyecanlı, neşeli, moralli, cesur, azimli, kararlı ve fedakârdır. Sürekli kötümser, işin olmaz yanlarını ön plana çıkaran, hımbıl, ürkek, uyuşuk bir liderin bu olumsuz nitelikleri kısa sürede etrafına bulaşır ve hâkimiyet alanındaki kurumsal yapının işlemez hale dönüşmesine neden olur. Bu manada liderin sadece kendi nefsinden değil, etrafındakilerin tutumundan da mesul olduğunun bilincinde olması gerekir. Eğitim-Bir-Sen’in birinci derecedeki kurumsal birimi olan işyeri temsilciliklerindeki temsilcilerimizden başlamak üzere, ilçe temsilciliklerimizin başkan ve yönetim kurulu üyelerimizin, şube başkanlarımızın, şube yönetim kurulu üyelerimizin ve genel yönetim kurulu üyelerimizin sürekli pozitif, çözüme odaklanmış, yol açan, kolaylaştıran; sürünce- mede bırakan değil, sürükleyen, sonuç alan; aurası yüksek, dâhil olduğu topluluğun havasını hemen değiştiren bir profili taşımaları gerekir. Üstün başarı gösteren teşkilatlarımızda “Hal sâridir” fehvasınca lider tarafından hep pozitif enerjinin ortaya çıkarıldığını, beklenenin altında başarı gösteren teşkilatlarımızda ise liderin heyecanında bir eksikliğin bulunduğunu gerçekleştirdiğimiz teşkilat gezilerinde gözlemliyor ve sendikal tecrübelerimizden biliyoruz. Bu çerçevede, bu yılki örgütlenme hedeflerimize ulaşmada, çalışmaların tamamen örgütlenmeye yoğunlaştırıldığı şu günlerde hemen bir muhasebe yaparak ve besmelemizi, heyecanımızı tazeleyerek, ardından bu heyecanımızı dalga dalga çevremize yayarak, bir seferberlik şuuru ve mesuliyetiyle işyeri temsilcimiz işyerinde ve yakın çevresinde davet gerçekleştirilecek ne kadar eğitim çalışanı varsa; ilçe temsilciliklerimiz, şubelerimiz merkezde-tenhada ne kadar işyeri bulunuyorsa, tamamına sendikal ziyaretlerde bulunarak ve duyarlılığımızı, çalışmalarımızı, kazanımlarımızı anlatarak mutabakat vaktine ‘keşkesiz’ bir çalışma dönemiyle erişmenin telaşını kuşanmalıdırlar. Kısacası, ‘keşkesizlik’, mutabakat gününde, şu arkadaşa da bir davette bulunsaydım, şu işyerine de bir uğrasaydım dememektir. Her insanın ‘kişisel alan’ olarak ifade edilen kendisine mahsus özel alanı bulunur. İnsanlar, kişisel alanları kasten ya da hatâen ihlal edildiğinde rahatsız olur, bir an önce ihlalin sona erdirilerek kişisel alan masuniyetinin yeniden sağlanmasını isterler. Mesela, bir asansörde mecburen birbirlerinin kişisel alanına giren insanlar, bir an önce yolculuğun bitmesini ve kendi kişisel alanlarının zaruretten de olsa ihlaline bir an evvel son verilmesini, yarım yarım nefes alarak beklerler. Kişilerin kendilerine mahsus alanları olduğu gibi, kurumların da kendilerine mahsus alanları vardır. Siyasetin siyasetçiye mahsus, bürokrasinin bürokrata mahsus, sendikanın üyesine ve yöneticisine mahsus, cemaatin ehline mahsus alanları vardır. Bu alanlara belli ilkeler çerçevesinde ve kurumsal ilişki bağlamında girilip çıkılabilir. Ancak bu yapılardan herhangi birinin diğeri içerisinde topyekûn bir kalkışmaya dayanak sağlamak üzere yapılaşmaya gitmesi, bu yapıların büyüklüğüyle mütenasip büyük sarsıntı ve krizlere yol açacaktır. Bugün Türkiye’de bu ihlali örnekleyen hadiseler yaşanmaktadır. Tarih, bir tecrübeler manzumesidir. Cenâb-ı Hakk, bu millete tarih boyunca çok büyük mertebeler bahşetmiştir. Büyük devletler kurdurmuş, kurulan büyük devlet acı tecrübeler yaşatarak yıkılmış, Cenab-ı Hakk daha büyüğünü kurdurmuştur. Bu millet, tarih boyunca çok büyük acılar ve sarsıcı hadiseler yaşamıştır ve geçmişte çok büyük ihanetler de görmüştür. Bu manada, gök kubbenin altında yaşanmamış duygu kalmamıştır. Yakın dönemde ise, darbelerle millet iradesi ayaklar altına alınmıştır. Ama millet, çok kısa bir sürede darbecilerin kurgusunu tarihin çöp sepetine fırlatarak yeniden iradesini eline almıştır. Açık darbe, örtük darbe, e-muhtıra, hepsi gelip geçmiştir. Bugün, bir başka tecrübe olarak, yargının, bürokrasinin, siyasetin içerisine farklı metotlarla gerçekleştirilmiş bir gayrimeşru yapıdan kurtulma mücadelesi verilmektedir. Hüsnüniyeti ve emniyeti suistimal ederek yol alan bu yapının kötü huylu olduğu, bünyeyi tamamen sarmadan anlaşılmış ve gerekli müdahaleler başlamıştır. Acı olan, bu hususta hassasiyet belirten insanların ‘inanan insan, güvenilecek insandır’ duygusuyla kendilerine yönelik ortaya konulan güveni kötüye kullanarak, güvenen kadroları da tasfiyeye yönelecek bir kirli organizasyonu gerçekleştirmiş olmalarıdır. Bundan sonra, insanlar, ‘güvenilecek olan inanan insan bile olsa, güvenmek için son bir kez daha düşünmek yerinde olur’ şeklinde bir itiyada sahip olurlarsa, bunun vebali de bu yapının omuzlarında olacaktır. Bu yapının gövdesinde kalbi iman ve vatan sevgisiyle dolu samimi Anadolu insanı vardır. Bu insanlar, dileriz ki, kendi düşünme melekelerini harekete geçirerek olan biteni doğru okur ve bir fitne fesat hareketinden kurtulma ameliyesi sırasında zarar görmezler. Eğitim-Bir-Sen’in hiçbir zaman gizli amaçları, gizli ajandası olmamıştır. Eğitim-Bir-Sen, ara sokakların değil, meydanların sendikası olmuştur. Eğitim-Bir-Sen, gizli amaçlar doğrultusunda bu millete karşı mevzi almış ve bu millete tuzak kuranların, hangi düşünce ve anlayışın mümessili olurlarsa olsunlar, hep karşısında durmuş, meydanlara çıkarak ‘dur!’ demiştir. Bundan sonra da milletin benimsemediği her türden antidemokratik yapının karşısında olmaya, karşısında durmaya devam edecektir. Eğitim-Bir-Sen’in yeri milletin yanıdır. Büyük Türkiye idealine daha fazla katkı yapmak ve milli iradenin gür sesi olmak için Eğitim-Bir-Sen’in hem nicelik hem de nitelik olarak büyümesi, ilerlemesi gerekmektedir. Bu anlayış ve düşünceyle teşkilatlarımız 24 saat sendikacılık yaklaşımıyla bir yandan kendilerini geliştirmeye, bir yandan üye sayısını artırmaya yönelik faaliyetlerini gece gündüz sürdürmeli, her bir fırsatı değerlendirmelidir. Hedef, 15 Mayıs’a kadar üye sayısını en az 300 bine çıkarmak olmalıdır. Bu, yakalanması mümkün olmayan bir hedef değildir. İnanıyorsak, imkân da, fırsat da vardır. Ülkemize, milletimize ve mazlumlara hizmet yolunda Allah yâr ve yardımcımız olsun. Ahmet Gündoğdu Genel Başkan Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 3 Yolsuzluk ve Paralel Devlet İddialarının Üzerine Kararlılıkla Gidilmelidir E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, millet ve devlet olarak ortaya konulan ‘Büyük Türkiye’ idealinin kirli bir küresel operasyonla hedef alındığına şahit olduklarını ifade ederek, “Yolsuzluk ve paralel devlet iddialarının üzerine kararlılıkla gidilmelidir” dedi. Eğitim-Bir-Sen 27. Başkanlar Kurulu toplantısı Abant’ta yapıldı. Toplantının açılışında konuşan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Suriye, Mısır, Somali, Arakan ve Doğu Türkistan başta olmak üzere birçok yerde insanlık dramlarının yaşandığını belirten Gündoğdu, “Antidemokratik uygulamaların ve insan hakları ihlalinin adeta zirve yaptığı bu dünyada yaşanan sorunlara kayıtsız kalmayan, insanlık ailesinin vicdanını temsil eden bir sendikayız” şeklinde konuştu. 17 Aralık Operasyonu Küresel Sermayenin Kirli Bir Oyunudur Türkiye’de, 12 Eylül 2010 referandumu ile birlikte, bir asrı aşkın süredir devam eden, bazen açık, bazen gizli şekilde varlığını sürdüren vesayet sistemine son verildiğini söyleyen Gündoğdu, şunları söyledi: “Bu durum, aynı zamanda eylem ve tavırlarını bağımsızlık temelinde belirleyen yeni Türkiye fotoğrafını da ortaya çıkarmıştır. Yeni Türkiye, içeride ve dışarıda bazı odakları memnun etmemiştir. Yolsuzluk iddia ve ithamları üzerinden başlatılan 17 Aralık Küresel Operasyonu, ‘egemen millet’ ve ‘bağımsız devlet’ duruşundan rahatsızlık duyan küresel yapının ve 4 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 onun uzantılarının ‘yolsuzluk iddiaları’ kılıfı giydirilmiş yeni senaryosudur. Bu yönüyle, operasyon ile devleti, milleti ve hükümetiyle birlikte Türkiye hedef alınmıştır. 7 Şubat, Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık Operasyonu, küresel sermayenin kirli bir oyunudur. Milletin egemen, devletin bağımsız olmasından rahatsızlık duyan iç ve dış odaklar, 17 Aralık’ta, yeni bir vesayet tesis etmek için son bir darbe vurmak istemiştir. ‘Yolsuzluk’ sosuyla servis edilen 17 Aralık Küresel Operasyonu konusunda bizim görüşümüz nettir. Küresel operasyonla birlikte ‘yolsuzluk’ ve ‘paralel devlet’ olmak üzere ortada iki de iddia vardır. Her iki iddianın üzerine de kararlılıkla gidilmelidir. Yolsuzluk iddia ve ithamlarının, hukukun genel ilke ve kurallarına uygun olarak kimse peşinen mahkûm ya da masum ilan edilmeden araştırılması, soruşturulması ve gerekli yargı süreçlerinin işletilmesi aklıselimi devre dışı bırakanlar hariç bütün toplumun ortak beklentisidir. Şu hususun altını özellikle çizmek istiyoruz. Yolsuzluk iddialarıyla ilgili yargı sürecine; herkes hem ‘masumiyet karinesi’nin hem de ‘tarafsız ve bağımsız yargı’ ilkesinin hilafına olacak eylem ve tutumlardan özenle kaçınarak destek verilmeli, yargıyı etkileyecek ya da töhmet altında bırakacak beyanlardan kaçınılmalıdır.” 17 Aralık sürecinde dini hassasiyetlere dayalı hizmetler sunduğunu düşündüğümüz bir cemaatin pozisyonundan dolayı üzüldüklerini vurgulayan Gündoğdu, “Türkiye’de ve yurt dışında eğitim faaliyetleriyle öne çıkan, uluslararası vizyonuyla takdir edilen cemaatin, hizmet hareketinin, 17 Aralık sürecinde takındığı tavır, kullandığı üslup ve deklare ettiği görüşler sadece bugüne değil, geçmişe dönük tereddüt ve ithamlara da kapı aralamaktadır. Hizmet hareketinin son derece önem verdiği anlaşılan dershane düzenlemesini dahi unutturacak kadar yolsuzluk iddiaları üzerinden siyasi söyleme bürünmesini, siyasi iktidarı ve Başbakanı hedef alan söylemlerini makul ve makbul bir gerekçeye dayandırmak ne yazık ki mümkün gözükmemektedir. Cemaatin dershanelerle ilgili tartışma sonrasında ortaya koyduğu tavır ve görüşleri demokratik tepki olarak nitelendirme olasılığı yok olmakta, mevcut konumu ve duruşu itibarıyla her geçen gün operasyonun zanlıları arasına yerleştirilme ihtimali artmaktadır. Yılların birikimi olan toplumsal teveccüh bir çırpıda kaybedilmek istenmiyorsa, hizmet hareketi, paralel yapılanmanın merkez unsuru olduğuna yönelik toplumsal algının oluşmasına kaynaklık teşkil eden tavırlara, söylemlere ve ilişkilere son vermeli, acilen varoluş gerekçesini oluşturan hizmet alanına çekilmelidir. Referandumda ‘evet’ için güç birliği yapanların ‘hayırcı’ların ekmeğine yağ sürmesi milletin beklentilerine hizmet etmez. Aksine ortak kazanımların kaybedilmesi gibi arzu edilmeyen sonuçlara da kapı aralayabilir. Türkiye enerjisini içerde tüketmesi gereken bir ülke değildir. Mısır’ın, Filistin’in, Arakan’ın, Doğu Türkistan’ın ve Suriye halkının umudu Türkiye’dir. Dünya mazlumlarının umudu söndürülmemelidir” diye konuştu. 4/C’liler Kadroya Geçirilmelidir Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesine yönelik iki kanuni düzenleme yapılmasına rağmen 4/C kapsamında istihdam edilen kamu çalışanlarıyla ilgili böyle bir yasal zeminin hâlâ üretilmediğini belirten Gündoğdu, “Sendika ve konfederasyonumuzca 4/C’li personelle ilgili olarak, son yıllarda şüphesiz önemli kazanımlar elde edilmiştir. Sendika üyesi olabilmeleri, çalışma sürelerinin 11 ay 28 güne çıkarılması, hizmet sözleşmelerindeki hukuka aykırı hükümlerin düzeltilmesi, aile ve çocuk yardımından faydalandırılması gibi önemli kazanımlar sağlanmıştır. Son toplu sözleşmeyle bekar bir 4/C’li net 253 TL, evli ve iki çocuklu 4/C’li net 483 TL iyileştirmeye kavuşmuştur. 4/C kapsamındaki personelin asıl ve haklı beklentisi, bizim de toplu sözleşme teklifimiz olan 4/C statüsünde istihdam edilenlerin kadroya geçirilmesidir. 4/C’li personel, kadrolu memur statüsüne ya da en kötü ihtimalle kadrolu işçi statüsüne geçirilmelidir” ifadelerini kullandı. Akademik Personelin Maaşlarını İyileştirmeye Yönelik Zam Acilen Yapılmalıdır Türkiye’nin akademik personelin mali hakları ve maaş durumu itibarıyla Kanada, Güney Afrika, Brezilya, İsrail, Malezya ve Arjantin gibi ülkelerin gerisinde, 20. sırada yer aldığını kaydeden Gündoğdu, bu durumun, dünyanın en büyük 17. ekonomisine sahip Türkiye’ye yakışmadığını vurguladı. Gündoğdu, şöyle devam etti: “Üniversite sayısının artırılması politikası, nitelikli akademisyenlerin yetiştirilmesi ve mevcut akademik personelin devlet üniversitelerinde kalmasının sağlanması argümanlarıyla desteklenmelidir. Bunun yolu, 2002-2012 döneminde reel maaş artışı kayıplarını da giderecek şekilde akademik personele zam yapılmasıdır. Aksi halde, akademik kariyer yolculuğuna çıkan başarılı öğrencilerin kısa süre içerisinde kamunun açtığı uzmanlık, müfettişlik ve diğer kariyer unvanlara atanmak yönündeki eğilimi engellenemez. Büyük Türkiye hedefinin ihtiyaç duyduğu beyinleri yetiştirecek üniversitelerin nitelikli öğrencileri elinde tutamamasına ilişkin vahim tablo devam eder. Eğitim-BirSen olarak, öğretim elemanlarının durumlarına ilişkin gerçekleştirdiğimiz iki çalıştay sonrası hazırladığımız ‘Ulusal ve Uluslararası Karşılaştırmalar Işığında Öğretim Elemanlarının Mali Hakları’ raporumuzu YÖK Başkanıyla birlikte kamuoyuna açıkladık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na taşıdık. Maliye Bakanlığı yetkilileri ile görüşmeler yaptık. Yakın dönemde gerçekleşen görüşmemizde konuyu Sayın Başbakanın dikkatine sunduk. Beklentimiz ve teklifimiz, öğretim elemanlarına yönelik 2002-2012 arası reel kayıpları karşılayacak, beklentilere cevap verecek bir iyileştirmenin ivedilikle yapılmasıdır.” Meclis’e sevk edilen Milli Eğitim Bakanlığıyla ilgili yasa tasarısının bazı kısımlarının tasarıdan çıkarılması, bazı kısımlarının ise gözden geçirilmesi gerektiğini dile getiren Gündoğdu, “Milli Eğitim Bakanlığı’nda en fazla yargı konusu olan düzenlemelerin başında, şüphesiz eğitim kurumu yöneticilerinin seçimi, atanması ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetsel düzenlemeler yer almaktadır. 100 bin eğitim kurumu yöneticisinin görev yaptığı bakanlıkta bu konuda yaşanacak her tartışma ve değişiklik, okul iklimine, eğitim sistemine, öğretmenlere ve hepsinden önemlisi doğrudan öğrencilere yansımaktadır. Çok yakın bir tarihte hayata geçirilen sınav+mülakat düzenlemesinin sonuçları ortaya çıkmadan, somut veriler üzerinden sağlıklı değerlendirmeler yapılmadan, eğitim kurumu yöneticilerinin sınav veya başka bir objektif kıstas olmaksızın doğrudan valiliklerce atanması uygulamasına geçilmesi yeni tartışmaları tetikleyecek ve beraberinde bazı sıkıntılara kapı aralayacaktır. Tasarıdan, eğitim kurumu yöneticilerine ilişkin bölümler çıkarılmalı, görevlerine henüz yeni başlayan on binlerce yöneticinin işine yoğunlaşmasına fırsat verilmelidir.” Öğretmenler Sınava Değil, Öğrencilerin Eğitimine Yoğunlaşmalıdır Tasarının aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte sınav uygulaması öngören hükmünün, yönetilemez boyutta sorunlara kapı aralayacağını düşündüklerini dile getiren Ahmet Gündoğdu, “Öğretmenlerin yoğun bir idari baskı altında, iş güvencesi olmaksızın görev yapmalarına neden olacak olan yeni yaklaşım, objektif, ölçülebilir ve denetlenebilir olmaktan ziyade, kuşkuları artırabilecek sonuçlara yol açabilir. Öğretmenlerin hem meslek öncesi hem de görev sırasında oldukça fazla sayıda sınava tabi tutulmaları, öğretmenlerin öğrencilerinden ziyade kendilerine yoğunlaşmalarına neden olabilir. Bu durum, eğitim-öğretim hizmetinin ana amacı olan öğrencilerin ikinci plana itilmesi gibi, eğitim sistemini bütün yönleriyle tehdit edecek sonuçlara yol açabilir. Tasarının bu maddesi nitelik artırıcı bir adaylık süreci tasarımı hedeflenerek yeniden düzenlenmeli, ancak aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişe mahsus bir sınav kesinlikle alternatifler arasında olmamalıdır” dedi. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 5 Kariyer Basamakları Muamma Olmaktan Çıkarılmalıdır Tasarıda, kariyer basamakları uygulamasından vazgeçildiği izlenimini uyandıracak ibareler bulunduğunu vurgulayan Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda kariyer basamakları konusunda yeni bir düzenleme beklentisi mevcutken, 1739 sayılı Kanun’un 43. maddesinin kariyer basamaklarına ilişkin iki fıkrasının yürürlükten kaldırılması, lisansüstü ve doktora eğitimlerini tamamlamış olmakla uzman öğretmen ve başöğretmen olma beklentisi taşıyan öğretmenlerimizin hayal kırıklığına neden olmuştur. Bakan- lığın öğretmen politikalarında, yüksek lisans ve doktoralı öğretmen vurgusu yaptığı bir ortamda kariyer basamakları uygulamasından vazgeçmek istemesi çelişkili bir yaklaşımdır. Sendikamızın teklifi ve öğretmenlerimizin beklentisi, Anayasa Mahkemesi’nin iptaline konu olan kısımlarda düzenleme yapılarak, öğretmenlerin alan bilgilerinin ölçüldüğü, performanslarının değerlendirildiği bir sistemin ortaya çıkarılmasıdır. Mesleğin kariyer meslekler arasında yer almasının sağlanmasıdır. Öğretmenlik mesleğinin kariyer meslek olması, en az eğitime yapılacak fiziki yatırımlar kadar önem taşımaktadır.” Eğitim-Bir-Sen 27. Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi • Türkiye, hükümleri ve ruhuyla insanı esas alan, bütün vatandaşları kucaklayan, tanımlama dayatması yerine tanıma erdemi içeren, ülkenin bütün vatandaşlarını bir ve eşit gören, doğuştan gelen hakları sınırlamayıp teminat altına alan; din ve vicdan özgürlüğüne yönelik mevcut sınırlamaları sona erdiren, yakın siyasi dönemin en büyük projesi yeni Anayasa’yı yapmayı başarmalıdır. • Türkiye, 30 yılı aşkın süredir yaşadığı terör sorununda, çözüm süreci ile birlikte önemli mesafe almıştır. Sorunun bitmesi noktasında dünya görüşleri, ideolojileri ve hedefleri farklı toplum kesimleri, belirli oranda da olsa, ortak irade göstermektedir. Çözüm sürecini destekleyenlerin yanında bu süreci içerde ve dışarıda akamete uğratmak ve sabote etmek isteyenlerin varlığı herkesin malumudur. Türkiye, çözüm noktasındaki kararlılığından ve milletimizin hassasiyetlerinden ödün vermeden sonuca ulaşmak, milli birlik ve beraberliği tahkim etmek için iç ve dış odaklara aldırmaksızın yoluna devam etmelidir. • Yeni Türkiye, içerde ve dışarıda bazı odakları rahatsız etmiştir. Yolsuzluk iddia ve ithamları üzerinden başlatılan 17 Aralık Küresel Operasyonu, ‘egemen millet’ ve ‘bağımsız devlet’ duruşundan rahatsızlık duyan küresel yapının ve onun uzantılarının ‘yolsuzluk iddiaları’ kılıfı giydirilmiş yeni senaryosudur. 7 Şubat, Taksim Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık Operasyonu, küresel sermayenin kirli bir oyunudur. Küresel 6 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 operasyonla birlikte ‘yolsuzluk’ ve ‘paralel devlet’ olmak üzere ortada iki iddia bulunmaktadır. Her iki iddianın da üzerine kararlılıkla gidilmelidir. • Hizmet hareketinin, 17 Aralık sürecinde takındığı tavır, kullandığı üslup ve deklare ettiği görüşler sadece bugüne değil, geçmişe dönük tereddüt ve ithamlara da kapı aralamaktadır. Yılların birikimi olan toplumsal teveccüh bir çırpıda kaybedilmek istenmiyorsa, hizmet hareketi, paralel yapılanmanın merkez unsuru olduğuna yönelik toplumsal algının oluşmasına kaynaklık teşkil eden tavırlara, söylemlere ve ilişkilere son vermelidir. • Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen tarafından başlatılan “Özgürlük İçin 10 Milyon İmza” kampanyası sonucu toplanan 12 milyon 300 bin imza ile ortaya konulan kamuoyu desteğinin yanında kararlılığı yansıtan 8 aylık “sivil itaatsizlik” eylemi, devlet eliyle kadına uygulanan kılık ve kıyafet şiddetinin bitmesi noktasında önemli rol oynamıştır. Kamuda kılık ve kıyafet dayatmasının en önemli sembolü haline gelen başörtüsü konusunun çözümü devlet millet kaynaşması için çok önemli bir adım olmuştur. Fakat aynı eylem kapsamında dile getirilen çağdışı yönetmelikteki erkeklere yönelik başta kravat takma mecburiyeti olmak üzere, takım elbise, saç, sakal gibi dayatmalar da bir an önce kalkmalıdır. • Kamu çalışanlarına ve üniversite öğrencilerine başörtüsü serbestîsinin getirildiği bir vasatta diğer kız öğrenci- lere başörtüsü yasağının uygulanması anlamsızdır. Seçmeli Kur’an-ı Kerim dersinde başını örten bir öğrenciye başka bir derste başörtülü bir öğretmenin başörtüsü yasağı uygulaması beklenmemelidir. Bu husustaki garabet, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetmelik değişikliği yapılarak ortadan kaldırılmalı; kamuda başörtüsü özgürlüğünden, İmam Hatip liseleri, İmam Hatip ortaokulları ve Çok Programlı liseler bünyesindeki İmam Hatip programını takip eden öğrenciler dışında kalan diğer öğrenciler de yararlanmalıdır. • Öğretim elemanlarının mali haklarında iyileştirme yapılması talebiyle başlattığımız çalışmalar sonrası yayınladığımız raporda dile getirip, YÖK Başkanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile birlikte hükümetin gündemine takdim ettiğimiz taleplerimiz bir an önce hayata geçirilmeli ve akademik camianın 2002-2012 arası mali kayıpları acilen giderilmelidir. • YÖK Kanunu bir an önce çıkarılmalı, yükseköğretimde çalışanları temsilen sendikalar demokratik yönetimin gereği olarak bütün yönetsel süreçlerde paydaş olarak görülmeli; idari personelin görevde yükselme yönetmeliği, merkezi sınavı esas alacak ve periyodik olarak iki yılda bir bütün boş kadroları da kapsayacak şekilde, bir an önce çıkarılmalıdır. • Meclis’e sevk edilen Milli Eğitim Bakanlığının Görevleri, Personeli ve Teşkilat Yapısına İlişkin Olarak Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Öngören Kanun Tasarısı’nın bazı kısımları, çalışanlar açısından huzursuzluğa neden olabilecektir. Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte öngörülen sınav uygulaması, okul yöneticilerinin vali tarafından dört yıllığına görevlendirilmesi konuları başta olmak üzere, tasarı itirazlar doğrultusunda yeniden gözden geçirilmelidir. • Milli Eğitim Bakanlığı; öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği, norm kadro yönetmeliği, yardımcı hizmetler sınıfı ile genel idare hizmetleri sınıfı çalışanlarının görev tanımlarını da içerecek şekilde atama ve yer değiştirme yönetmeliğini paydaşların görüşleriyle birlikte şekillendirmeli ve yayınlamalıdır. • Öğretmen kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin gerekli yasal değişiklikler yapılarak süreç yeniden başlatılmalıdır. • Eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan 4/C’li personel, toplu sözleşmede mali durumlarında yapılan iyileştirmelere ilave olarak kısa süre içerisinde kadroya alınmalıdır. • 4+4+4 yeni eğitim sisteminin güçlendirilmesi için ikili öğretim yapan eğitim kurumunun kalmaması, yeni derslik üretimine ağırlık verilmesi, okullara bütçe uygulamasına geçilerek okul yönetimlerinin eğitime yönelmelerine fırsat verilmesi ve yeni öğretmen alımı son derece önemlidir. 20132014 eğitim-öğretim yılı içerisinde 10 bin Şubat atamasına ilave olarak yazın yapılacak olan 40 bin yeni öğretmen alımında kontenjan artırılmalı ve ücretli, vekil öğretmen uygulaması kaldırılmalıdır. • Ek Ders Esasları’nda, öğretmenlerin sınav görevlerine ilişkin ücretleri de dâhil olmak üzere, adaletsizlikler bulunmaktadır. Ek Ders Esasları’ndaki adaletsizliklerin giderilmesi için sosyal paydaşların itiraz ve kabulleri dikkate alınmalı ve Ek Ders Esasları yeniden düzenlenmelidir. • İstihdamda güçlük çekilen yörelerde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik teşvikler öngörülmelidir. Gönülsüz ve mecburiyete dayalı çalışma yerine ekonomik iyileştirmeleri kapsayan gönüllülüğü tetikleyecek teşvik uygulamaları başlatılmalıdır. • İnsanların temel tercihlerini sınırlayan demokratik eğitim hakkının önündeki engeller kaldırılmalı; insan iradesine ve tercihine ipotek koyan eğitimdeki ‘karma’ mecburiyetine son verilmeli, devlet bu konudaki dayatmadan vazgeçmelidir. • Eğitimin birikim ve metot bakımından yerli kaynakların belirleyiciliğinden uzaklaşmasından beri nitelikli insan yetiştirme konusunda problem yaşanmaktadır. Eğitim sistemimizin değerlerden yoksun bir süreci gerçekleştirmesinin önüne geçilmeli; vicdanı, irfanı, izanı gelişmiş bireyler için eğitim, mevcut köksüz ideolojik yüklemelerden arındırılarak değerlerle yeniden inşa edilmelidir. • Sanal dünya, nesiller için büyük tehlikeler barındırmaktadır. Nesillerin zihin emniyetinin sağlanması devletin görevidir. Özgürlük adına, nesillerin tehlikeye açık bırakılması, gelecekte ahlaki kaygı ve rezervleri olmayan, kökünden ayrılmış ruhsuz bir neslin meydana gelmesine neden olacaktır. Bu hususta hükûmetçe alınacak tedbirler, bazı kesimlerin değil, milletin talep ve beklentileri doğrultusunda olmalıdır. • İmam Hatip Lisesi, İmam Hatip Ortaokulu gibi, dini eğitim müesseselerinin ihyası milletimizin bu müesseselere ilgisiyle doğru orantılıdır. Liselere seçmeli ders olarak konulan Kur’an-ı Kerim, Hz Muhammed’in Hayatı, Temel Dinî Bilgiler gibi derslerin amaca hizmet edebilmesi ise bu derslerin sahiplenilip seçilmesine ve gereği gibi işlenmesine bağlıdır. Milletin duyarlılığının artması ise, eğitim yöneticilerinin ve eğitimcilerin ilgisinden geçmektedir. Başta Eğitim-Bir-Sen üyeleri olmak üzere, tüm eğitim çalışanları duyarlılıklarını artırmalıdır. • Suriye’de yaklaşık üç yıldır kan akıtmaya ve katliam yapmaya devam eden Esed yönetimindeki Baas rejimini kınıyoruz. Katliamları destekleyen gerek ülkemizdeki gerekse dünyadaki destekçilerin niyetlerinin Suriye halkının huzuru değil, emperyalist unsurların menfaatleri olduğunun anlaşılmasını bekliyor; bütün ülke ve uluslararası kuruluşları katliamı durdurmak için birlikte hareket etmeye, can çekişen Suriye halkına karşı insani sorumluluğun gereği olarak yardım etmeye çağırıyoruz. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 7 Genel Başkan Gündoğdu, Başbakan Erdoğan ile Görüştü E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşerek, Memur-Sen’in toplu sözleşmede masaya taşıdığı, daha sonra Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda gündeme getirdiği konuları iletti. İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan görüşmede Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Başbakan Erdoğan’a, başta akademik zam, 4/C’li personelin kadroya alınması, ataması yapılacak öğretmen sayısının 40 binden en az 80 bine çıkartılması, iş ve meslek danışmanlarının maaş mağduriyetinin giderilmesi, disiplin cezalarının affı, 28 Şubat mağdurlarının sosyal güvenlik hakları, 2005 yılından sonra göreve başlayan memurlara bir derece verilmesi, emekli ikramiyesinin hesaplanmasında 30 yıl sınırının kaldırılması, kadın istihdamının önündeki engellerin kaldırılması ve kamuda çalışan personelin çocuklarının yararlanacağı kreş imkânın sağlanmasının yanında genç nüfusun artırılmasına yönelik olarak başta evlenme yardımı, aile yardımı, çocuk yardımı ve bunun gibi sosyal yardımların günün şartlarına uygun hale getirilmesi gibi konuları aktardı. Gündoğdu’nun Başbakan Erdoğan ile görüştüğü konulardan bazıları şunlar: Atama Yapılacak Öğretmen Sayısının Artırılması Kamu personeli sistemi içerisinde sayıları en fazla ve en çok ihtiyaç duyulan meslek grubunu öğretmenler oluşturmaktadır. Öğretmen ihtiyacının karşılanamadığı durumlarda ücretli öğretmenlik uygulaması devreye sokulmaktadır. Bu kapsamda, MEB tarafından açıklanan 120 bin öğretmen açığı ve öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamı yoluyla giderilmesi gibi hususlar dikkate alınarak, 2014 yılında en az 80 bin öğretmen ataması yapılması uygun olacaktır. Öğretim Elemanlarına Mahsus İlave Maaş Artışı Akademik personel, 2002-2012 döneminde doğrudan kendilerine ilave artış yapılmaması ve reel maaş artışı bakımından bazı unvanlar için eksi, bazıları içinse çok düşük düzeyde olması nedeniyle diğer kamu görevlilerine nazaran mağdur konumdadır. Özellikle akademik personelin başlangıç maaşı, akademisyenliğe olan ilgiyi azaltmaktadır. Bunun sonucunda, akademik personel sayısındaki artış, üniversite sayısındaki artışla doğru orantılı olamamaktadır. Bu anlamda, hem akademik personelin reel artış bazlı maaş mağduriyetinin giderilmesi hem üniversitelerin akademik personel ihtiyacının karşılanmasına ilişkin riskin ortadan kaldırılması hedefiyle akademik personelin maaşlarında, 2014 Ocak ayında 729, 2015 Ocak ayında 729 TL olmak üzere artış yapılması uygun olacaktır. 2005 Yılından Sonra Göreve Başlayanlara Bir Derece Verilmesi Son toplu görüşmelerde ve ilk toplu sözleşmede genel hatlarıyla üzerinde uzlaşılmasına rağmen konuya ilişkin yasal düzenleme halen çıkmamıştır. Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda konuyla ilgili kanun tasarısı taslağı hazırlandığı belirtilmiş ve bu konuya ilgili kamu kurumlarının genel olarak olumlu baktığı ifade edilmiştir. Bu bağlamda, 2005 yılından sonra göreve başlayan/başlayacak kamu görevlilerine bir derece verilmesi yönündeki düzenlemenin gerçekleştirilmesi, hem daha önce varılan mutabakatın gereğinin yapılması hem de buna ilişkin beklenti içerisinde olan geniş bir kitlenin takdirinin kazanılmasını sağlayacaktır. 8 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 4/C’li Personelin Kadroya Geçirilmesi Kamu personeli sisteminde son dönemin en önemli gündem maddelerinin başında 4/C statüsündeki geçici personelin kadroya geçirilmesine ilişkin talep yer almaktadır. Buna bağlı olarak, söz konusu personelde yüksek bir beklenti oluşmuştur. Bu çerçevede, kamu hizmetine yönelik motivasyonunu daha üst seviyelere ulaştırmak ve konunun gündemden düşmesini sağlamak amacıyla 4/C’li personelin, öncelikle kadrolu (4/A) statüsüne geçirilmesi, bunun kesinlikle mümkün olmaması halinde ise bu personelin 4/B sözleşmeli personel olarak ya da kadrolu işçi (4/D) statüsünde mevcut görevlerini sürdürmeleri uygun olacaktır. Disiplin Cezalarının Affına İlişkin Düzenleme Yapılması Kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affına ilişkin son düzenleme 2006 yılında yapılmış ve (kanunda belirtilenler dışında kalan) 14/02/2005 tarihine kadar işlenen fiillere bağlı olarak disiplin cezaları affedilmiştir. Kamu görevlileri, her beş yılda bir bu yönde düzenleme yapıldığına ilişkin kanaate bağlı olarak 2010 yılından bu yana disiplin cezalarının affına yönelik düzenleme yapılması beklentisi içerisindedir. Bu beklentinin karşılanması amacıyla (5525 sayılı Kanun’da yer verilen suç türleri dikkate alınarak) 14/2/2005 tarihinden itibaren işlenen fiillere bağlı olarak alınan disiplin cezalarının affına ilişkin düzenleme yapılması uygun olacaktır. Emekli İkramiyesinin Hesaplanmasında Otuz Yıllık Süre Sınırlamasının Kaldırılması Kamu görevlilerinin emekli ikramiyesinin hesaplanmasında otuz yıllık süre sınırlaması bulunmaktadır. Buna karşın, otuz yılı aşan hizmet süreleri emekli ikramiyesinin hesabında dikkate alınmazken, kamu görevlilerinden otuz yıllık hizmet süresinden sonra da prim kesintisi yapılmaktadır. Gerek toplu görüşme gerekse toplu sözleşme ve son olarak da Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda gündeme taşınan ve üzerinde uzlaşılan çok da büyük maliyet gerektirmeyen bu teklifin gereğinin yapılacağına inanıyoruz. Aile Yardımının Artırılması 2014-2015 yıllarına ilişkin toplu sözleşmede kamu görevlilerinin eş ve çocuk yardımlarında herhangi bir artış yapılmamıştır. Bunun başlıca nedenini, kadın istihdamının artırılması ve hâlihazırda çalışan kamu görevlilerinin çocuklarının bakımına yönelik kreş yardımı veya kreş imkanı sağlanması, kadın kamu çalışanlarına yönelik ilave bazı hakların pozitif ayrımcılık kapsamlı bir yasal düzenlemeyle verilmesine yönelik çalışma yapılması oluşturmaktadır. Ancak, bu çalışma tamamlanmış ve bu yönde bir düzenleme henüz yürürlüğe girmemiştir. Bu nedenle, kamu görevlilerine ödenen eş ve çocuk yardımı tutarlarının artırılması uygun olacaktır. Fazla Mesai Ücretine Yönelik Mağduriyetlerin Giderilmesi Başta Adalet ve Maliye Bakanlığı personeli olmak üzere, birçok kamu kurumunda fazla mesai ücreti kaynaklı mağduriyet yaşanmaktadır. Mağduriyetin nedenini, 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun ve 666 sayılı KHK’nın fazla çalışma ücretiyle ilgili hükümleri oluşturmaktadır. Maktu fazla çalışma ücreti uygulamasının sona erdirildiği kurumlar da dahil olmak üzere, fiilen yapılan fazla çalışmayla ilgili olarak, fazla çalışma karşılığı ücretlerin hemen ödenmesi ve buna ilişkin sınırlayıcı hükümlerin mevzuattan çıkarılması yanında fazla çalışma ücreti tutarının artırılması yönündeki beklentileri karşılayacak bir düzenleme yapılması uygun olacaktır. 28 Şubat Mağduru Kamu Görevlilerinin Sosyal Güvenlik Hakları 28 Şubat döneminde özellikle muhafazakar kamu görevlilerine yönelik devlet memurluğundan çıkarma veya aday memurluk döneminde “memuriyetine son verilme” işlemleri yapılmıştır. 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici maddelerle bu durumda olanların mağduriyetine çözüm üretilmiş ve son olarak da aynı kanuna eklenen geçici maddeyle mağdur konumda olanların açıkta geçen sürelerine karşılık gelen prim tutarlarının ilgili kamu idareleri tarafından SGK’ya ödenmesine yönelik düzenleme yapılmıştır. Ancak, söz konusu düzenlemede, daha önceki düzenlemeye dayalı olarak boşta geçen sürelere ilişkin borçlanıp ödeme yapanlara ödedikleri tutarların geri ödenmesi şeklinde bir hükme yer verilmemiştir. Diğer taraftan, söz konusu dönemde devlet memurluğundan çıkarılmasına bağlı olarak başka sosyal güvenlik kurumlarından (BağKur, SSK) emekli olmak zorunda bırakılan bir kitle de mevcuttur. Bu çerçevede, açıkta geçen sürelere ilişkin prim tutarlarını borçlanarak kendileri ödeyenlerin ödedikleri tutarların iade edilmesi ve söz konusu sürelere ilişkin prim tutarlarının son görev yaptıkları kurumları tarafından ödenmesi ile başka sosyal güvenlik kurumlarından emekli olmak durumunda kalanların Emekli Sandığı iştirakçisi olarak emekli sayılmasına yönelik bir düzenleme yapılması, konuya ilişkin mağduriyetleri büyük oranda giderecektir. Yükseköğretim Mezunu İşçilerin Memur Kadrosuna Geçirilmesi Kamu kurum ve kuruluşlarında işçi kadrosunda görev yapmakla birlikte yürüttükleri görevler ağırlıkla memurlar tarafından yürütülen görevlerle aynı özellikleri taşıyan yükseköğretim mezunu (mühendis, avukat, doktor vb.) işçi personelin bulundukları kurumlarda memur kadrolarıyla ilişkilendirilmesi uygun olacaktır. Bu şekilde statü ve kadro değişimi kamu maliyesine ek külfet getirmemekte, hatta bu konumdaki personelin bu işleme bağlı olarak maaşlarında düşme meydana gelmektedir. Bakan Faruk Çelik ile Görüşme Görüşme sonucunda Başbakan Erdoğan, kendisine aktarılan konularla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’le birlikte çalışılması ve bu çalışmanın sonuçlarının paylaşılması yönünde görüş beyan etmişti. Başbakan Erdoğan’ın bu kararı çerçevesinde Genel Başkan Ahmet Gündoğdu ile Bakan Çelik arasında yapılan görüşmede, Başbakan’a aktarılan konuların yanında, yapılan son KPDK toplantısında varılan karar gereğince oluşturulan teknik komisyonun üzerinde çalıştığı ve mesafe kaydettiği konu başlıkları da değerlendirildi. Kamu görevlilerinin beklentisi doğrultusunda Memur-Sen tarafından talep ve teklife dönüştürülen hususlarla ilgili düzenleme yapılmasının hem kamu personeli sistemi hem de kamu görevlileri açısından öneminin farkında olunduğuna ilişkin ortak kanaatin oluştuğu görüşme oldukça verimli geçti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez ve Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul’un da katıldığı görüşmede konuşan Bakan Faruk Çelik, bu görüşmede ifade edilen konu ve taleplerle ilgili olarak çalışma yürüttüklerini, bunlardan kanunla düzenlenmesi gerekmeyen konularda çalışmaların son aşamasına gelindiğini, kanunla düzenlenmesi gereken konularda ise ilgili kamu kurum ve kuruluşların görüşlerinin de alınması sürecinin devam ettiğini söyledi. Çelik, çalışmalar sonucunda oluşan kanaatlerin mutlaka Memur-Sen Konfederasyonu’yla paylaşılacağını ve sosyal diyalog süreci işletilerek nihai kararın oluşturulacağını kaydetti. Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Bakan Faruk Çelik ile yapılan görüşmenin, daha önce Başbakan Erdoğan ile gerçekleştirdikleri görüşmenin bir sonucu olduğunu belirterek, “Bu süreci, toplu sözleşmenin 30 günle sınırlı olmadığını çok kez ispat eden MemurSen’in sendikal kazanımın toplu sözleşme dışında da elde edilebileceği yaklaşımına uygun olarak tamamlamak istiyoruz. Görüşmede ifade ettiğimiz talep ve tekliflerin kazanıma dönüşmesi için ısrarcı ve kararlı olmaya devam edeceğiz” dedi. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 9 ‘Rakamlarla 28 Şubat’ E ğitim-Bir-Sen, 28 Şubat sürecinde yaşanan hak ihlallerinin ve kıyımların sayısal verilerini ortaya koyan ‘Rakamlarla 28 Şubat’ raporunu açıkladı. Memur-Sen Genel Merkezi Mehmet Akif İnan Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında rapora ilişkin bilgi veren Eğitim-Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Safiye Özdemir, eldeki mevcut verilere göre, 1997-2003 tarihleri arasında 33 bin 271 öğretmenin, kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin soruşturması geçirdiğini, 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildiğini, 11 bin 890 öğretmene kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin cezası verildiğini, 4 bin 625 Milli Eğitim Bakanlığı çalışanının istihbarat birimleri tarafından sözde irticayla ilişkilendirilerek fişlendiğini, yaklaşık 11 bin öğretmenin ise istifa etmek zorunda bırakıldığını söyledi. On Binlerce Genç Kızın Geleceği Çalındı 28 Şubat sürecinde üniversitelerin hizaya getirilmesi için Kemal Gürüz’ün görevlendirildiğini, Gürüz’ün talimatıyla Şubat 98’de toplanan YÖK Genel Kurulu’nun, ‘kılık kıyafet genelgesi’ne göre başörtülü öğrencilerin üniversitelere sokulmaması konusunda tüm rektörleri uyardığını ve dönemin rektörlerinin sadakat yarışına girdiğini hatırlatan Özdemir, “YÖK’ün bu kararına en hızlı destek, dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’dan gelmişti. Tüm üniversiteler YÖK’ün talimatını değerlendirmeye alırken, Alemdaroğlu, dekanlarını toplayarak ‘Örtü yasağını uygulamak için gerekirse bilime ara verin’ talimatı vermiş ve zulüm fiilen başlamıştı. 28 Şubat davasının sanıklarından Kemal Gürüz, savunmasında, ‘O dönemde çalmadım, çırpmadım hatta Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörüyken üniversitenin camisini bile tamir ettirdim’ şeklinde ifadede bulunmuştur. Şimdi Gürüz’e soruyoruz: On binlerce genç kızımızın geleceğini çalmaktan daha büyük hırsızlık mı olur” diye sordu. Özdemir, 12 Eylül 1980 sonrası yaşanan tasfiyeye benzer, hatta ondan daha sistematik ve daha programlı biçimde kıyımların yaşandığını, özellikle çok sayıda araştırma görevlisi, yardımcı doçent ve doktora öğrencisinin üniversitelerinden atıldığını kaydederek, “Yüksek lisans için gidenler yurt dışından geri çağrıldı ve akademik hayatları 10 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 sona erdirildi. Hukuk normları geriye yürütülerek birçoğunun kazanılmış hakları yok sayıldı. El Ezher gibi bazı üniversitelerin denkliği iptal edildi ve bu iptal hükmü geriye yürütülerek, yıllar önce bu üniversitelerden birinden mezun olup Türkiye’deki bir üniversitede görev yapan öğretim elemanları, bir anda lise mezunu durumuna düşürülerek işlerini kaybetti. ‘İkna odaları’ yüksek öğretim literatürüne bu dönemde girdi ve üniversiteli kızlar inançları ve siyasi kimlikleri ile gelecekleri arasında tercih yapmak zorunda bırakıldı. Bu süreçte, yine sayısı belirsiz genç kız, kimi zaman son sınıfa veya son sınıfın son dönemine kadar geldikleri üniversitelerini terk etmek zorunda kaldı; bunlardan, özellikle okulunu veya işini kaybedip eşleri tarafından geçindirilmeyi bekleyen, eşi tarafından başı açtırılan veya aile düzeni bozulup eşini kaybeden, sağlığı bozulup depresyona giren ve intihara kalkışanlar da oldu. Bugün için ihlale uğrayanların sayısı ve ihlallerin niteliği ile ilgili sağlıklı veriler hâlâ mevcut değil” dedi. Raporlaştırdıkları çalışmanın hareket noktasının, 28 Şubat sürecinde hak ihlallerine uğrayan kamu görevlilerinin ve üniversite öğrencilerinin sayılarının ve ihlal türlerinin tespitine ilişkin olduğunu söyleyen Özdemir, şöyle konuştu: “Bu amaçla her kamu kurum ve kuruluşundan, 19972003 yılları arası sözde irtica, kılık-kıyafet gibi gerekçelerle disiplin soruşturması geçiren, disiplin cezası verilen, memuriyetten atılan, görev yeri değiştirilen kamu personeline ilişkin sayısal veriler talep ettik. Kamu kuruluşları bilgi ve belge vermede ketum davranmıştır. Bu sebeple sadece başörtülü olduğu ya da namaz kıldığı gerekçesiyle sözde irticacı olarak fişlenen, bu gerekçeyle disiplin soruşturmasına uğrayan, akabinde disiplin cezası alan ve uğradığı baskılar karşısında mesleğinden ayrılmak zorunda kalan kamu çalışanı sayısı, yine aynı şekilde okulunu bırakmak zorunda kalan üniversiteli sayısı hâlâ net olarak bilinmemektedir. Başörtülü olduğu için atanmasına rağmen göreve başlatılmayan ve aday memurken memurlukla ilişiği kesilen/ataması iptal edilen memurlar ise, kayıtlara daha girmedikleri için bu kişiler hakkında sayısal veri dahi yoktur.” Rakamlarla 28 Şubat Raporu Disiplin Cezası Alan, İstifa Etmek Zorunda Bırakılan, Fişlenenlerin Sayısı Eldeki mevcut verilere göre, 1997-2003 tarihleri arasında 33 bin 271 öğretmenin, kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin soruşturması geçirdiğini, 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildiğini, 11 bin 890 öğretmene kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin cezası verildiğini, 4 bin 625 Milli Eğitim Bakanlığı çalışanının istihbarat birimleri tarafından sözde irticayla ilişkilendirilerek fişlendiğini, yaklaşık 11 bin öğretmenin ise istifa etmek zorunda bırakıldığını dile getiren Safiye Özdemir, “Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecine, halkımız gereken cevabı 2002 yılında vermiş, ilerleyen yıllarda, bu dönemde yaşanan hak ihlallerinin ve kayıplarının telafisi için bazı olumlu adımlar atılmıştır. Öncelikle 2006 yılında çıkarılan disiplin affı ile o dönem atılan kamu görevlileri görevlerine geri dönmüştür. Geçen yıl çıkarılan 6495 sayılı Torba Kanun ile disiplin affına rağmen bugüne kadar atanamayanlar ve aday memurken görevine son verilenler de işine tekrar başlamıştır” diye konuştu. Geriye Dönük Haklar Noktasındaki Taleplerimiz Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak 2013 yılında, ‘Kamuda Kılık-Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 Milyon’ imza kampanyası başlattıklarını ve bir ay içerisinde 12 milyon 300 bin imza toplayarak yasağı fiilen kaldırdıklarını belirten Özdemir, “Sayın Başbakanın 8 Ekim’de kamuoyuna açıkladığı demokratikleşme paketiyle de yasak resmi olarak kaldırılmıştır. Ancak geriye dönük haklar noktasında taleplerimiz olacaktır. O dönemde işinden atılan kamu görevlilerinden önemli bir kısmı hâlâ memuriyete geri dönememiştir. Dönenlerin ise, memuriyetten ayrı kaldıkları dönemler, kademe ve derece ilerlemelerine dâhil edilmemiştir. Bunların uğradıkları mali ve özlük hakları iade edilmelidir. Yine o döneme ilişkin sosyal güvenlik yönünden oluşan haksızlıklar giderilmelidir. 6353 sayılı Kanun, memuriyetlerine son verildiği tarih ile 2006 yılına kadarki dönem için sosyal güvenlik primlerinin kurumlarınca karşılanmasına imkân verse de, bu dönem zarfında görevden atılan memurların isteğe bağlı prim ödemelerinin, çalışmaya bağlı primlerinin veya borçlanma suretiyle ödedikleri primlerin iadesi noktasında hiçbir düzenleme mevcut değildir. Bu konuda acilen düzenleme yapılmalıdır. Sorunun bir diğer boyutu, sözde irticai örgüt üyesi olmaktan dönemin DGM ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanan ve bu yargılamaları sebe- biyle kesinleşmiş bir mahkûmiyeti bulunmamasına rağmen memurluktan atılanların geri dönüşlerinin halen sağlanamamış olmasıdır. Bu konu üzerinde çalışma yapılmalıdır. Dönem zarfında maruz kaldıkları hukuka ve kanuna alenen aykırı uygulamalar nedeniyle haklarını aramak için yargı mercilerine başvuran kamu çalışanlarının, brifinglerle şekillenmiş taraflı kararlarla karşılaşmaları neticesi, mağduriyetlerine bir de adil yargılama hakkının ihlali eklenmiştir. Tekrar yargılama süreci başlatılmalıdır” ifadelerini kullandı. Darbelere Karşı Verilen Mücadele Sürdürülmeli Özellikle o dönemde sözde irticai örgüt üyesi oldukları iddiasıyla DGM ve ağır ceza mahkemelerinde yapılan yargılamalar ve haklarında verilen devlet memurluğundan çıkarma, muhtelif disiplin cezaları ile sürgün niteliğinde görev yeri değişikliği kararlarına karşı açılan davalardan aleyhe sonuçlananların yeniden yargılama konusu edilmesi gerektiğini vurgulayan Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı: “Yine bu doğrultuda (5525 sayılı Kanun’la affa uğramışlarsa da) 1997-2003 tarihleri arasında kamu kurum ve kuruluşlarının yüksek disiplin kurullarının sözde irtica, kılıkkıyafet vb. nedenlerle verdikleri meslekten çıkarma gibi disiplin cezalarına, yeniden görüşülme imkânı tanınması gereklidir. Ancak ne kadar tazminat ödenirse ödensin, o dönemde tek suçu, inancını yaşamak olan insanlara haklar ihlallerinin çok ötesinde yaşatılan dramların, psikolojik tacizlerin, travmaların, ruh sağlığındaki bozulmaların, manevi ve psikolojik çöküntünün, ezilmişlik, aşağılanmışlık hissinin telafisi mümkün olmayacaktır. Bunun etkilerinin birkaç kuşak boyunca devam edeceği kuşkusuzdur. Darbe heveslisi generallerin bir kısmının bugün hapiste olması bizi aldatmasın; darbelere karşı verdiğimiz mücadelede bir adım geri çekildiğimiz anda, onların ileri doğru on adım atacaklarına; onları ait oldukları yerden kurtarmak isteyenlerin hızla harekete geçeceğinden emin olalım.” Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 11 Memur-Sen Türkiye Buluşması Başbakan Erdoğan’ın Katılımıyla Gerçekleşti Gündoğdu: Memur-Sen Adalet ve Merhamet Konfederasyonudur E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen’in adalet ve merhamet konfederasyonu olduğunu söyledi. Memur-Sen’in, barış ve hakkaniyet temelli yeni bir dünya mücadelesi veren bir hareket olduğunu vurgulayan Gündoğdu, “MemurSen Türkiye’nin en büyük emek örgütüdür. Toplu Sözleşmede elde edilen başarı Memur-Sen’in rakipsizliğini tescillemiştir” dedi. 17 Aralık operasyonuna değinen Gündoğdu, “Son operasyonda hedefin, AK Parti Genel Başkanı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve Başbakan üzerinden Türkiye olduğu açıktır. Bu yüzden, kime oy verdiği, hangi ideolojiden olduğu, hangi cemiyetin ya da camianın mensubu olduğuna bakmadan herkes bu operasyona karşı ortak tavır almalıdır” şeklinde konuştu. Gündoğdu, Memur-Sen’in ATO Congresium’da düzenlediği “Büyük Türkiye Buluşması- Medeniyetimiz, İnsan, Demokrasi ve Şehirlerimiz” programında konuştu. Medeniyetimizin, hem millete hem de millete hizmetle sorumlu olanlara; halka hizmeti Hak’ka hizmet saymayı, insanı yaşatmayı devleti yaşatmanın ön şartı görmeyi, kurda yem olan kuzunun hesabını dahi vermeyi salık verdiklerini kaydeden Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, şunları söyledi: “Biz, bilir ve inanırız ki, dünya üzerinde Allah’a kulluktan daha büyük bir makam, Allah’ın rızasını gözeterek insana hizmet etmekten daha büyük bir onur yoktur. Hakikat yolculuğumuzun bineği medeniyetimiz, insan ve iman arasındaki kadim birlikteliği esas alıyor. Zamanda yolculuk yaparak ‘Asr-ı Saadet’ devrinde yaşama imkanımız yok. Beton yapılara dair imar planlarıyla şekillenmiş esaret şehirleri yerine, Asr-ı Saadeti var eden irfan değerleriyle imar edeceğimiz Şehr-i Saadetlerde yaşama imkanımız var. Bu noktada, belediyelerimize, belediye başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. İnsan odaklı, insani değerleri önceleyen, ‘değerli’ deyince akla insanların geldiği Saadet Şehirleri kurabiliriz.” 12 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 Son Operasyonun Hedefi, Başbakan Üzerinden Türkiye’dir Gündoğdu, 17 Aralık operasyonunun amacının, “Büyük Türkiye” hedefini akamete uğratmak, milleti ve devleti demokratikleşme, özgürleşme yolculuğundan döndürmek olduğunu dile getirdi. “Yorulmadan daha demokratik devlet, daha özgür millet hedefine uzanmalıyız” diyen Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “12 Eylül 2010 referandumuyla daha da netleştirdiğimiz yol haritasına sadık kalmalı, hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik sosyal hukuk devletini gerçek anlamda tesis etmeliyiz. Paralel devleti ve uzantılarını, yolsuzluk iddialarını hukukun evrensel kurallarına, adil yargılamaya ve bağımsız yargıya dair ilkelere sadık kalarak açığa kavuşturmalıyız. Ancak, kayıt dışı siyasete de göz yummamalıyız.” 17 Aralık’la birlikte varlığı açığa çıkan emniyet ve yargıdaki paralel devlet kurgusu üzerinden, geçmişte kurulan vesayet tezgâhlarının faillerinin mağdur edilmiş olabileceği gibi bir yanılgıya düşülmemesi gerektiğini vurgulayan Gündoğdu, “Bugünün vesayet tasarlayıcılarına kızgınlığımız, dünün vesayetçilerine merhamet kapılarını açmak gibi bir hatayı tetiklememelidir. Dün bu milletin önüne vesayet mayınları döşeyenler en az bugün bu işe tevessül edenler kadar, millete ve millet iradesine saygıda kusur etmişlerdir. Hukuk, merhamet değil, adalet aracıdır. Adaletin tesisinde hatalar varsa, hakkı ihlal edilenler varsa, bu ortaya çıkarılmalıdır. Ancak, hata yapıldığı hatta kumpas olduğu ön kabulüyle geçmişin vesayetçilerine kanun yoluyla yeniden yargılama hakkı verilmesi, milletin vicdanında yaralara neden olur. Yeniden yargılanma, vesayete odaklanmışların yeniden yapılanması tehdidini kendi ellerimizle oluşturmak olur. Son operasyonda, hedefin AK Parti Genel Başkanı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve Başbakan üzerinden Türkiye olduğu açıktır. Bu yüzden, kime oy verdiğine, hangi ideolojiden olduğuna, hangi cemiyetin ya da camianın mensubu olduğuna bakmadan herkes bu operasyona karşı ortak tavır almalıdır. Türkiye’nin, küresel yapının at oynatma alanı haline gelmesini, milletin yeniden vesayet altına alınmasını istemeyen herkes devletin bağımsızlığından, milletin egemenliğinden, sivil siyasetten yana olmalıdır” değerlendirmesinde bulundu. 17 Aralık operasyonunun fitilini ateşleyenlerin, çözüm sürecini sona erdirmeyi ve Türkiye’nin yeniden terör girdabına düşmesini isteyenler olduğunu belirten Gündoğdu, yeni Türkiye ve yeni Anayasa hedefini akamete uğratmak isteyenlerin başarılı olamayacaklarını ifade ederek, şunları kaydetti: “Büyük Türkiye yolculuğunun sona ermesini ve Türkiye’nin eski günlerine dönmesini dileyenler, milletin sivil siyasete olan inancını kaybettirerek vesayete ve darbelere vize kolaylığı sağlayan üstünlerin hukuku anlayışını yeniden hayata geçirmek isteyenlerdir. Bütün bu planların, hayallerin ve hedeflerin gerçekleşmesi için ‘Uzun Adamı’, ‘Direnen Adamı’ devre dışı bırakmaya odaklandılar. Türkçe ezan zulmüne son verip ezanın tekrar ‘Rab’ca okunmasını sağlayan Menderes niçin hedef alınmışsa, ‘Direnen Adam’ onun için hedeftir. Bu ülkeyi dünyayla tanıştıran ve küresel rekabetin öznesi olacağına inandıran Özal niçin hedef alınmışsa, ‘Direnen Adam’ onun için hedeftir. Namlusu millete dönmüş tanka selam durmam çıkışıyla vesayete karşı koyan ‘Muhsin Başkan’ niçin hedef alınmışsa, ‘Direnen Adam’ onun için hedeftir. Devletin kasasına çöreklenmiş şebekenin defterini düren, D-8’le İslam dünyasını ayağa kaldırmaya çalışan ve kendisini İslam birliğine adayan ‘Savunan Adam Erbakan Hocamız’ niçin hedef alınmışsa, ‘Direnen Adam’ onun için hedeftir. Ancak, milleti unuttular. Liderlerine, egemenliğine, bağımsızlığına kurulan tezgâhları kavrayan ve idrak eden bir millet var artık. O yüzden bu sefer başaramayacaklar. Mısır’da Mursi’ye yapılanın Türkiye’de hayata geçirilmesine hem millet hem Memur-Sen izin vermeyecektir.” Memur-Sen’in Rakipsizliğinin Tescili Toplu Sözleşmedir “Toplu sözleşmede elde ettiğimiz başarılar MemurSen’in rakipsizliğini tescilliyor” diyerek sözlerini sürdüren Gündoğdu, “Memur-Sen, Türkiye’nin en büyük emek örgütüdür. Emeğin değerli olmasının ve ekmeğin artmasının ön şartının, özgür, sivil ve demokratik bir siyasal sistem olduğunun bilincindeyiz. Bugün, Suriye’de sendikadan bahsetme imkânı yoktur. Özgürleşmeyi, demokratikleşmeyi, sivilleşmeyi, mazluma destek olmayı, zulmü ortadan kaldırmayı, insanı ve insan onurunu korumayı da görev ve sorumluluklarımız arasında görüyor, varlık nedenleri arasında kabul ediyoruz. Memur-Sen, ‘özgürlük, insana aittir, insana dairdir’ anlayışıyla hareket eden aksiyoner bir özgürlük hareketidir. Bu düşünceyle, darbe dönemlerinin, vesayet süreçlerinin eseri kanun ve kararlarla uygulamaya konulan bütün yasakların kaldırılması mücadelesi verdik, vermeye devam ediyoruz” dedi. Bu mücadeleyle elde edilen kazanımların sonuncusunun ve ülke kadınları açısından en değerlisinin, kamudaki başörtüsü yasağının kaldırılması olduğunu dile getiren Gündoğdu, “Bunu milletimize inanarak ve güvenerek başlattığımız ‘Özgürlük için 10 Milyon İmza’ kampanyasında topladığımız 12 milyon 300 bin imzayla başardık. Memur-Sen, ‘bin yıllık desende bir ve beraberiz’ çağrısını sürekli seslendiren bir kardeşlik hareketidir. Biz, etnik kimliklerin birini diğerinden daha değerli ya da değersiz gören ırkçı ideolojileri, birliğimize, dirliğimize yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. Kardeşlik ikliminin bu toprakların mütemmim cüzü olduğu inancıyla, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine de, ‘Çözüm Süreci’ne de destek olduk, destek oluyoruz. Akil İnsanlar Heyeti’nde yer almayı millet tarafından verilmiş bir görevin ifası olarak gördük. Türkiye’yi tabiri caizse karış karış gezdik. Çözüm iradesini destekleyecek girişimlerin ya öncüsü ya da paydaşı olduk” şeklinde konuştu. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 13 Memur-Sen Barış ve Hakkaniyet Temelli Yeni Bir Dünya Mücadelesinin Adıdır Arakan’da, Doğu Türkistan’da ve Suriye’de zalim yönetimlerin zulmüne maruz kalanlara el uzattıklarının altını çizen Gündoğdu, Memur-Sen’in Mısır’da demokrasiye vurulan darbeye ve özgürlük diyenleri katleden darbecilere karşı Mısır halkının yanında yer aldığını hatırlatarak, “Mısır İçin Direniş, İnsanlık İçin Diriliş mitingimizle dünyaya ses ver dedik. Rabia Platformu’nun kuruluşunda ve eylemlerinde sorumluluk almayı, ‘önce insan ve mutlaka insan onuru’ duruşumuzun gereği olarak gördük. Filistin’e ve Gazze’ye olan muhabbetimizi, katil İsrail devletine yönelik lanetimizi her fırsatta dile getirdik. Memur-Sen, kendisini cüzdan sendikacılığıyla sınırlamayıp bütün eylem ve söylemlerinde vicdan sendikacılığını ön plana çıkarmıştır. Biz, ‘insan’, ‘insan onuru’, ‘medeniyet’, ‘adalet’, ‘hakkaniyet’, ‘özgürlük’, demokrasi’ ve ‘kardeşçe yaşamak ve hakça bölüşmek’ kavramlarını merkeze almış değerler sendikacılığı hareketiyiz. Memur-Sen hak karşısında vav, haksızlık karşısında elif olmaya adananların bu çağdaki gür sesidir” ifadelerini kullandı. Erdoğan: Memur-Sen Kurulduğu Günden Beri Emeğin, Ekmeğin ve Milli İradenin Yanında Oldu B aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Memur-Sen’in kurulduğu günden itibaren emeğin, ekmeğin, hakkın, milli iradenin, demokrasinin ve barışın mücadelesini verdiğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MemurSen’in düzenlediği “Medeniyet, İnsan, Demokrasi ve Şehirler” konulu Büyük Türkiye Buluşması’nda konuştu. Merhum Mehmet Akif İnan’ın kurduğu Memur-Sen’in emeğin, hakkın, milli iradenin ve demokrasinin mücadelesini verdiğini söyleyen Erdoğan, Akif İnan’ın barışa, huzura ve özellikle de çok sevdiği Mescid-i Aksa’ya hasret içinde hayatını kaybettiğini, her şair gibi arkasında unutulmaz dizeler bıraktığını belirterek, “Ama birçok şairden farklı olarak arkasında bir de mücadele, hem de en kutsal mücadeleyi, emek mücadelesini bıraktı. Kurduğu, temellerini attığı, istikametini çizdiği Memur-Sen işte o mücadelenin adı oldu. Tekrar kendisini rahmetle yad ediyor, mekanı inşallah cennet olsun diyorum” şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan, Memur-Sen’in kurulduğu günden itibaren emeğin, ekmeğin, hakkın ve milli iradenin, demokrasinin ve barışın mücadelesini verdiğini ifade ederek, şunları söyledi: “1995 yılında mütevazı imkânlarla, samimi hissiyatla kurulan Memur-Sen, Türkiye’nin en büyük konfederasyonu olarak çalışma hayatımızda barış ve diyaloğun öncüsü oldu. Burada Memur-Sen’e, kurulduğu günden beri kararlılıkla, sabırla ve samimiyetle sürdürdüğü mücadele için ayrıca teşekkür ediyorum. 28 Şubat’ta dimdik duran Memur-Sen’e ve yönetimine teşekkür ediyorum. Vesayetçi sisteme, çetelere, mafyaya, cuntalara karşı verdiğimiz mücadelede hep 14 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 yanımızda oldunuz, bundan dolayı hakkı savunan MemurSen’e teşekkür ediyorum. Memurların hak mücadelesinden Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ne, 2010 halk oylamasından eğitim reformuna, başörtüsüne özgürlükten ekonominin büyümesine kadar her alanda gösterdiğiniz dirayet için, verdiğiniz destek için sizlere en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Tıpkı, merhum Akif İnan gibi, medeniyet havzamızı kucaklayan bir ufka sahip olduğunuz için, Filistin’den Myanmar’a, Pakistan’dan Somali’ye, Mısır’dan Suriye’ye kadar insani değerlere, vicdana, hakka ve hukuka sahip çıktığınız için, İslam coğrafyasının sızısını yüreğinizde hissettiğiniz ve gereğini yaptığınız için sizlere teşekkür ediyorum. Özellikle 17 Aralık darbe sürecinde eğilmediğiniz, bükülmediğiniz, dimdik durduğunuz için, Türkiye’nin saygın sivil toplum örgütleriyle ahde vefanızı haykırdığınız için sizlere tek tek teşekkür ediyor, Allah hepinizden razı olsun diyorum. 28 Şubat’ta dimdik duran Memur-Sen’e ve yönetimine teşekkür ediyorum. Vesayetçi sisteme, çetelere, mafyaya, cuntalara karşı verdiğiniz mücadelede hep yanımızda oldunuz. Bundan dolayı hakkı savunan Memur-Sen’e teşekkür ediyorum.” Geceye, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bakan yardımcıları, milletvekilleri, müsteşarlar, bürokratlar ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen Memur-Sen üyeleri katıldı. Özer, ‘Öğretim Elemanlarının Mevcut Durumu’ Panelinde Konuştu E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, öğretim elemanlarının yaşadıkları hak kayıpları nedeniyle kaybedenlerin sadece öğretim elemanları olmadığını, aynı zamanda Türkiye’nin beyinlerinin de kaybedildiği ifade ederek, “Özlük haklarının bu derece düşük olması Türkiye’nin rekabet gücünü azaltmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu 2023 ve 2071 hedeflerine ulaşmada risk oluşturacaktır” dedi. Özer, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) işbirliğiyle Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen “Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Geliştirilmesi, Meslek Yüksekokullarında Kalite: Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” konferansının, “MYO’larda İnsan Kaynakları-Kalite İlişkisi: Öğretim Elemanlarının Mevcut Durumu” konulu paneline katıldı. Oturum başkanlığını Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas’ın yaptığı ve Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muharrem Kılıç, Kocaeli Üniversitesi Prof. Dr. Süleyman Erkal, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Behçet Gülenç ve Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Güney’ın konuşmacı olduğu panelde konuşan Ahmet Özer, öğretim elemanlarının yaklaşık son on yıl içerisinde diğer memur maaş artışları karşısında yaşadıkları hak kayıplarını istatistiki verilerle açıkladı. Öğretim elemanlarının yaşadıkları hak kayıpları nedeniyle kaybedenlerin sadece öğretim elemanları olmadığını, aynı zamanda Türkiye’nin beyinlerinin de kaybedildiği ya da başka ülke ve sektörlere kaçırıldığı anlamına geldiğini kaydeden Özer, “Özlük haklarının bu derece düşük olması Türkiye’nin rekabet gücünü azaltmaktadır. Başka ülkelerle ve dünyayla rekabet edemeyen insan kaynağı nedeniyle Türkiye’de sürdürülebilir bir istikrardan söz etmemiz mümkün değildir” şeklinde konuştu. Hedefe Ulaşmak, Bilim İnsanına Yapılacak Yatırımlarla Mümkün Olabilir Bunun böyle devam etmesi durumunda Türkiye’nin ortaya koyduğu 2023 ve 2071 hedeflerine ulaşmada risklerin oluşacağına dikkat eden Ahmet Özer, şöyle devam etti: “İlk kez Türkiye, geçmişin karanlıklarına takılmadan geleceğine odaklanarak 2023 ve 2071 hedefi ortaya koymuş ve bu yolda kararlılıkla yoluna devam etmektedir. 2023 vizyonu gibi büyük hedefler içeren bir değişim ve gelişim sürecinin nihai hedefi şüphesiz ki, küresel dünyada, özellikle bulunduğu coğrafyada önemli sektörlerde öncülük yapmak ve ‘Büyük Türkiye’ hedefine ulaşmaktır. Bu hedefe sıhhatli bir şekilde ulaşabilmek, bilime ve bilim insanına yapılacak yatırımlarla ancak mümkün olabilir.” Türkiye’nin çevresinde oluşan yangınlarla baş etmenin yolunun kalifiye insan yetiştirmek olduğunu ve bu hayati durumla mücadele etmenin de iyi bilim adamı yetiştirmekten geçtiğini vurgulayan Özer, “Türkiye’nin komşuları ve yakın coğrafyası düşünüldüğünde, yeni yüzyıla ciddi sorunlarla başladığı görülecektir. Bu sorunlarla baş etmenin yolunun da ‘adam yetiştirmekten’, insan sermayesine yapılacak yatırımdan geçtiği aşikardır. Fakat bu kaynağın merkezi olan üniversitelerde, mevcut özlük haklarıyla kalifiye insan tutmak oldukça güç hale gelmiştir. Ayrıca üniversitede çalışan akademisyenlerin özlük haklarının bu denli düşük tutulması, öğretim elemanlarını farklı arayışlara itmiştir. Maaşların düşük düzeyde kalması nedeniyle öğretim elemanları, giderlerini karşılamak ve yaşadığı şehirde tutunmak için asıl amacı olan araştırma yapmak yerine ek derse girmeyi zorunlu olarak tercih etmekte ve ders makinesi gibi, haftalık yaklaşık 40 saate kadar derse girmektedir” değerlendirmesinde bulundu. Çalışma Hayatındaki Adalete Olan Güven Zedelenmektedir Öğretim elemanlarının, ‘eşit işe eşit ücret’ uygulamasında en fazla ihmal edilen kesim olarak, ücretleri değişmeyen nadir meslek gruplarından biri olduğunu belirten Özer, şunları söyledi: “Bu durum, üniversite camiasında ve toplumda, çalışma hayatındaki adalete olan güveni ciddi ölçüde zedelemektedir. Ayrıca, bu şartlar altında yaşayan öğretim elemanları, ciddi ölçüde itibar kaybına uğramaktadır. Türkiye’deki üniversitelerin ve öğretim elemanlarının dünya üniversiteleriyle rekabet edebilir hale gelmesi için, maaşlarda ciddi bir artışın bir an evvel yapılması gerekmektedir. Böyle bir artış, yıllardır adalet bekleyen öğretim elemanlarını memnun etmekle kalmayacak, aynı zamanda diğer kurumlara, hatta ülkelere giden beyinlerin de devlet üniversitelerinde çalışmalarını teşvik edecektir.” Konferansa, YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Metin Alkan, YÖK Yürütme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Durmuş Günay ve Prof. Dr. Mehmet Şişman, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü ve Yükseköğretim Kurulu MYO Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Mahmut Özer, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Ömer Açıkgöz, Mesleki Yeterlilikler Kurumu Başkanı Bayram Akbaş, Kapadokya MYO Mütevelli Heyeti Başkanı ve Yazar Alev Alatlı ile TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler de katıldı. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 15 Değerlerimizi Kuşanarak Büyümeye ve Bütüne Ulaşmaya Kararlıyız Eğitim-Bir-Sen ve MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, kimseye küsmeden, herkese kucak açarak, değerlerimizi kuşanarak büyümeye ve bütüne ulaşmaya kararlı olduklarını söyledi. Eğitim-Bir-Sen İstanbul 1, 2, 4, 5 ve 6 No’lu Şube yönetimleri, işyeri temsilcileri ve ‘Kurum Yöneticileri’ toplantısında konuşan Gündoğdu, özelde üyelerinin özlük haklarına, genelde ülkemizin ve dünya mazlumlarının sorunlarına karşı duyarlı bir sendikacılık yaptıklarını ifade ederek, “Bu teşkilatı kuşatan, azmini, gayretini artıran, çalışmalarını bereketlendiren husus, gönül imarına yönelmiş olmasıdır. Gönlümüz, kollarımız, kapımız bütün eğitim çalışanlarına açıktır; çabamız, gayretimiz, hizmetimiz insanlığın mutluluğu içindir. Yeni dönemde eğitim çalışanlarının tamamını bünyemize katmak üzere daha yüce gönüllü olmak, daha çok çalışmak durumundayız” dedi. Özgürlüğün ve insan onurunun esas alındığı, emeğin değerli kılındığı, kamu görevlilerinin grev ve siyaset hakkına sahip olduğu, vesayetin ihtimal dahi olmaktan çıkartıldığı, eğitim çalışanlarının toplumsal saygınlığının daha da arttığı, gençliğin zamanın ruhunu yakaladığı, eğitim, çalışma ve si- 16 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 yaset hakkı boyutuyla kadın-kadın/kadın-erkek eşitliğinin istisnasız sağlandığı, terörün son bulduğu, kardeşliğin ülkenin her karışında hâkim olduğu, din ve vicdan hürriyetinin gerçek anlamıyla hayat bulduğu bir Türkiye için, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da var güçleriyle mücadelelerine devam edeceklerini kaydeden Gündoğdu, “Yeni dönem hedefimiz, bütüne talip olma irademizi somutlaştıracak kadar büyümektir. Kimseye küsmeden, kimseyi küstürmeden, herkesi davet ederek, herkese kucak açarak, değerlerimizi kuşanarak büyümeye ve bütüne ulaşmaya kararlıyız” şeklinde konuştu. Özal ve Erbakan Döneminde Alınan Zamlar Sonrasındaki En İyi Zammı Aldık Yeni dönemin, Eğitim-Bir-Sen’in eğitim alanında sendikal düzlemin büyük parçası olmaktan öte bütünü olduğu bir fotoğraf ortaya çıkaracağını dile getiren Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “22 yıllık geçmişimiz, bunun imkânsız olmadığını, aksine mümkün ve gerekli olduğunu göstermektedir. Bu noktada, yeni dönemde çalışmalarımızı hızlandıracak somut destek, 1 Ocak 2014’ten itibaren yürürlüğe giren toplu sözleşme ve bu toplu sözleşmeyle elde ettiğimiz kazanımlardır. 2014 yılı toplu sözleşme kazanımlarının Ocak 2014’te çalışanların maaşlarına yansıyacak olması, bütüne giden yolda bize bir hayli katkıda bulunacaktır. 2014 toplu sözleşmesiyle bir öğretmenin maaşına, 15 Ocak itibarıyla 198 TL; 15 Temmuz itibarıyla, 75 TL olmak üzere, toplamda 273 TL net zam aldık. Bu artış, bugünkü maaşlara net yüzde 14 zam demektir. Bu zammın içinde 150 TL ek ödeme var, net 123 TL taban aylığa zam var, bunun brütü 175 TL’dir. Maliye Bakanlığı’nın 80’li yıllardan beri hiç yanaşmadığı bir zamdır bu. Maliye’ye maliyeti her bir memur için yaklaşık 210 TL’dir. Bu zammın, emekliye ayrıldığımızda emekli ikramiyemize yansıması Ocak 2014 itibarıyla net 5 bin 250 TL’dir. Toplu sözleşme kazanımlarının içinde ayrıca emekli eğitim çalışanına yüzde 12 (146 TL) zam, 4/C’liye yaklaşık yüzde 50 zam, öğretime hazırlık ödeneğinin önümüzdeki yıldan itibaren 940 TL’ye çıkarılması da yer almaktadır. Bunların hepsi 2014 yılı toplu sözleşmesinin kazanımlarıdır. Bu kazanımları üyelerimizin desteğiyle biz aldık. Toplu sözleşmeyle elde edilen maaş artışları ve diğer kazanımlar; kamu görevlilerinin, Özal ve Erbakan hükümetleri döneminde aldığı zamlar sonrasındaki en önemli artış ve kazanımlardır.” Eğitim Çalışanları İçin Elde Ettiğimiz Kazanımları Taçlandırdık Genel idare hizmetleri sınıfı ile diğer hizmet sınıflarında görev yapan eğitim çalışanları için “eşit işe eşit ücret”le ek ödemeyi daha önce aldıklarını hatırlatan Gündoğdu, “Bu yılki toplu sözleşmeyle elde ettiğimiz taban aylık zammı ve emekli ikramiyesi artışıyla da eğitim çalışanları için elde ettiğimiz kazanımları taçlandırmış olduk. Bizden önce yetkiyi elinde bulunduranlar eliyle havanda su dövüldüğünü, sürecin toplu görüşmeden toplu sözleşmeye evrildiği Anayasa Değişikliği için çaba sarf edenin biz; ayak direyenin diğerleri olduğunu, bizimle birlikte toplu sözleşmenin meyve veren bir ağaca dönüştüğünü anlatmak, meydanı sendika esnafına bırakmamak durumundayız” ifadelerini kullandı. Eşit Yurttaşlık İçin Elimizi Taşın Altına Koyduk Gündoğdu, Memur-Sen olarak, başörtü yasağının kaldırılması için imza kampanyası başlattıklarını hatırlatarak, şöyle devam etti: “Bir ayda 12 milyon 300 bin imza topladık. Ardından ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemi kararı aldık. Akabinde hükûmet de bu sorunu hukuken çözdü. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Çözüm sürecine de destek olduk. Devletin ötekileri ile toplumun ötekileri artık beriki olmak istiyor. Devletin ötekileri kimlerdi: Başörtülüler, Aleviler, Kürtler; muhafazakâr Kürtler iki kere ötekiydi. Toplumun ötekileri kimler: Romanlar. Gittiğimiz hemen hemen her yerde Kürtler, Cumhurbaş- kanı bile olduk ama Kürt olamadık dediler. Hans’a gösterilen hoşgörü, Hz. Ali’yi sevenlerden esirgenmiştir. Aleviler, Alevi olduğunu gizlemek durumunda kaldıklarını söylediler. Başörtülüler, Cumhurbaşkanı eşi olduklarını ama birey olamadıklarını belirtiler. Bütün bu çözüm sürecinin öznesi neydi? Eşit yurttaşlık. İşte bu süreçte bütün bu taleplerin yüzde 70-80’i karşılanıyor. Onun için çözüm sürecini önemsedik ve elimizi taşın altına koyduk.” Suriye’de yaşanan zulme de değinen Gündoğdu, Batılıların yaşananlar karşısında sessiz kaldığını, ta ki zalim Esed yönetiminin kimyasal silah kullanıncaya kadar bu sessizliklerini bozmadıklarını dile getirdi. Batı’nın tavrının, ‘kimyasal silah kullanmadan öldür’ demek olduğunu vurgulayan Gündoğdu, Mısır’da yaşananların da bundan farklı olmadığını söyledi. “Batılılar 30 sene Mübarek’e dayandılar, 12 ay Mursi’ye dayanamadılar” diyen Ahmet Gündoğdu, bunun için Rabia Platformu’nu kurduklarını ifade ederek, salonda bulunanları Rabia işareti ile selamladı. 4Y ile Sonuna Kadar Mücadele Edilmelidir Gündoğdu, Allah’ın, peygamberlerden sonra sevdiği kulların şehitler olduğunu vurgulayarak, “Cenab-ı Hak onlara bile ‘huzuruma kul hakkı ile gelmeyin’ diyor. 3Y’ye (Yasaklar, yolsuzluklar, yoksulluklar) biz yağcılık maddesini de ekliyoruz. Bu 4Y ile sonuna kadar mücadele edilmelidir” diye konuştu. Yolsuzluk Kılıfı Üzerinden Ülkenin Hedef Alınmasına Karşıyız Türkiye’nin yakaladığı istikrarın sürdürülmesinin önemine dikkat çeken Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, “2010 Referandumu’nda ‘Evet’ diyen yüzde 58’lik kesim var. Biz sendika olarak, demokrasiden, insan haklarından ve özgürlüklerden yana duruşumuzu sürdürüyoruz. Referandumda ‘evet’ diyenler, ‘Hayır’ diyenleri sevindirecek bir tavır içerisine girmemelidir. 17 Aralık Operasyonu, bir yolsuzluk operasyonu olarak görülemez. Yolsuzluk varsa, sonuna kadar gidilmeli. Hiç bir şekilde üzeri örtülemez. Ancak yolsuzluk kılıfı üzerinden ülke hedef alınıyorsa; siyaset kurumuna, demokrasiye, milletin iradesine önem veren herkesin yer alacağı taraf, Davos’ta dünya mazlumlarının sesi olan Başbakan’ın yanıdır” değerlendirmesinde bulundu. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 17 Özgürlüğünü Kaybeden Ekmeğini de Kaybeder E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, sendikayı kurdukları günden beri hep özgürlük mücadelesinin savunucusu olduklarını ifade ederek, “Bugün özgürlüğünü kaybedenler, yarın ekmeğini kaybederler. Yaşanan darbe dönemlerine bakıldığında, çalışanların haklarının ellerinden alındığı görülecektir” dedi. Eğitim-Bir-Sen İstanbul 3 No’lu, Bolu, Zonguldak, Düzce, İzmir, Aydın, Manisa, Kocaeli, Yalova, Bursa, Samsun, Ağrı, Erzurum şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantılarında konuşan Ahmet Özer, şimdiye kadar olduğu gibi, üyelerinin hak ve taleplerinin takipçisi olmaya devam edeceklerini vurgulayarak, “İşyeri temsilcilerimiz, sendikamızın kılcal damarlarını temsil etmektedir. Bu yüzden işyeri temsilcilerimize büyük iş düşmektedir” ifadelerini kullandı. Hep hak ve özgürlük mücadelesinin savunuculuğunu yaptıklarını kaydeden Özer, “Bugün özgürlüğünü kaybedenler, yarın ekmeğini de kaybederler. Bu ülkede yaşanan darbe dönemlerine bakıldığında, çalışanların haklarının ellerinden alındığı görülecektir. Biz, seçimle gelenlerin seçimle gitmesini savunuyoruz” şeklinde konuştu. Öğretmen Açığı Acilen Kapatılmalıdır Eğitimin en önemli konularından birinin, öğretmen açığı olduğunu vurgulayan Özer, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz başta olmak üzere, öğretmen açığının bir an önce kapatılması gerekiyor. 2013 yılında, geçtiğimiz yıllar içerisinde en fazla öğretmen alımı yapılmış olmasına rağmen, yaklaşık 57 bin öğretmen alındı geçen yıl, öğretmen açığının kapatılmasında henüz istenilen seviyeye ulaşamadığımızı görüyoruz. Bu yüzden, öğretmen açığının kapatılması için imkânların sunulması, yeni istihdamın, yeni kadroların ortaya konması gerekiyor. Bunu da hükûmetten acilen talep ediyoruz” şeklinde konuştu. Ücretli ve Vekil Öğretmen Uygulamasına Son Verilmeli Öğretmen açığına da dikkat çeken Özer, “Eğitimin sorunlarının başında öğretmen açığı gelmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerimizde özellikle ücretli öğretmen ve vekil öğretmen uygulaması çok yaygın bir şekilde devam ediyor. Bunun mutlaka önlenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. 18 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 250 binden fazla öğretmen adayının atanma beklentisi içerisinde olduğunu kaydeden Özer, “Öğrencileri öğretmenle buluşturmak adına neler yapılabilir, bu konuda hangi adımların atılması gerekir, bu konulardaki görüş ve önerilerimizi hükûmet yetkililerine ilettik, iletmeye de devam ediyoruz. Kontenjanların artırılması gerektiği konusunda da görüşlerimizi dile getirdik” değerlendirmesinde bulundu. Millet Hiç Kimseye Ameliyat Yaptırmaya Müsaade Etmeyecektir Dershane tartışmasıyla başlayan süreçte Türkiye’de ciddi bir gerilimin yaşandığına tanık olduklarını belirten Özer, şöyle devam etti: “Gezi olayları, birkaç ağaç bahane edilerek başladı. Sonrasında maksadın ağaç olmadığı anlaşıldı. Şimdi de, ‘hâlâ anlamadınız mı, maksat dershane değildir’ demeye getirilen olaylara şahit oluyoruz. Dershane sadece bir kılıf; amaç, insanları birbirlerine karşı kışkırtmakmış. Hedef, meşru hükümeti devirmenin planıymış. Biz diyoruz ki, dershaneler bir ihtiyaçsa, bu ihtiyacı ortadan kaldıracak adımlar atılmalıdır. Şayet her sınıfa öğretmen verememiş ya da öğretmen dağılımını sağlıklı yapamamışsanız, sınav endeksli eğitim sisteminiz varsa, vatandaşın, çocuğunun daha fazla net yapmasını istemesi en tabii hakkıdır. Ama bunu ileri sürerek seçilmiş iktidarı birtakım oyunlarla yıkmak hiç kimsenin hakkı değildir. Bu millet oy verdiği insanlara sahip çıkacak; hiç kimseye ameliyat yaptırmaya müsaade etmeyecektir.” Hep Aynı Senaryo Eğitim-Bir-Sen’in, kurulduğu günden beri vesayete karşı duruşunu ve tavrını sürdürdüğünü belirten Özer, “Kurucu genel başkanımız merhum Mehmet Akif İnan’a ‘niçin sendika’ diye soranlara, ‘Hakkı hayata hâkim kılmak için’ cevabını vermiş. Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu’ya aynı soru sorulduğunda ise ‘vesayeti deşifre etmek için’ karşılığını veriyor. Bu anlamda, askeri, bürokratik, siyasi ve yurt dışından gelecek vesayeti deşifre etmek için Türkiye’nin en büyük sendikası Eğitim-Bir-Sen hazırdır ve bundan sonra da gelebilecek bütün vesayetlere karşı olacaktır. 17 Aralık küresel operasyonuyla başlatılmak istenen yeni vesayetlere de Eğitim-Bir-Sen asla müsaade etmeyecek ve prim vermeyecektir. Rahmetli Adnan Menderes için, ‘kaçarken 12 ton altınla yakalandı’ diye haber yaptılar. Bu durum, bugün Türkiye’de sahneye konulmaya çalışılan senaryo ile tamamen aynıdır” değerlendirmesinde bulundu. Demokratikleşme Yılı Eğitim-Bir-Sen olarak hak ve özgürlük mücadelesi verdiklerini ve 2013 yılının demokratik açıdan olumlu bir yıl olarak geçtiğini söyleyen Özer, “2013 yılında kamuda başörtüsü özgürlüğü dönemi başlamıştır. İsteyen arkadaşlarımız başını örttü, isteyen arkadaşlarımız başını açtı. ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemimizin başladığı 18 Mart 2013, bu anlamda bir milattır. Daha sonra kılık-kıyafet yönetmeliği değiştirildi. Andımızın zorla okutulması uygulamasına son verildi. Andımızı çocuklarımıza zorla okutmanın bir anlamı yok. Kaldı ki, pedagojik açıdan içeriği sıkıntılı cümlelerle doludur. Bu noktada atılan adımları doğru buluyoruz. 28 Şubat sürecinde 3 bine yakın arkadaşımız mağdur oldu. Bazı arkadaşlarımız kararnameye rağmen hiç göreve başlatılmadı. Bu arkadaşlarımız da görevlerine başladılar” diye konuştu. ödeme alınmasını sağladık. Yetkili sendika olarak, 18 talebimizi kazanıma dönüştürdük” dedi. Özer, taban aylığın önemine vurgu yaparak, “Taban aylığı demek, iğneden ipliğe tüm zamların yüzdelik dilim üzerinden artması demektir. Çocuk ve eş yardımı, ek ders ücretleri, yolluklar, yevmiyeler, harcırahlar, aklınıza gelen her şey, taban aylık üzerinden yapılır. 2006 yılında yetkili sendika olarak taban aylığa yapılan 10 liralık zamma imza atanlar, Memur-Sen’in taban aylığa yapılan 175 liralık zamma imza atmasını eleştiriyorlar. Taban aylıkla beraber emekli ikramiyesinde 5.250 TL’lik bir artış olmuştur. Yani 31 Aralık 2013’te emekli olan bir arkadaşımız 45 bin lira alacakken, taban aylığa yapılan zam sonucunda 1 Ocak 2014’ten sonra emekli olan bir arkadaşımız 5.250 TL fazla alarak 50 bin 250 TL alacaktır. Taban aylık zammını itibarsızlaştırmaya çalışanlara fırsat vermeyelim, ‘siz bu zamana kadar ne kazandırdınız’ diye soralım” şeklinde konuştu. Gasp Edilen Özgürlükler Çabalarımızla Geri Alındı 28 Şubat sürecinde gasp edilen özgürlüklerin, EğitimBir-Sen’in özverili mücadelesiyle geri alındığını dile getiren Özer, “Katsayı adaletsizliğinin giderilmesi, üniversitelerdeki başörtüsü yasağının son ermesi, kadınların başörtülü olarak kamuda çalışmasının önündeki engelin kaldırılması, Kur’an eğitiminin önündeki yaş sınırının kaldırılması, 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasının sona erdirilmesi, askeri vesayetin sembolü Milli Güvenlik Dersi’nin kaldırılması gibi, eğitimde ve kamuda vesayetin izlerinin birer 18 Kazanıma İmza Attık Toplu sözleşme kazanımlarına da değinen Ahmet Özer, “Ek ödeme konusunda verdiğimiz sözü tuttuk ve 150 TL ek Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 19 birer silinmesinde en büyük pay Eğitim-Bir-Sen’indir. Toplu sözleşme hakkının alınması, sendikalı olanlara özel üç ayda bir toplu sözleşme ikramiyesinin verilmesi, promosyonların tamamının çalışanlara dağıtılması, genel idare hizmetleri sınıfında çalışanların aynı unvanda olmasına rağmen farklı kurumlarda farklı maaş almalarındaki adaletsizliğin giderilmesi, ek ödeme, taban aylığa ve emekli ikramiyesine zam dahil onlarca kazanımı sağlayan yine Eğitim-Bir-Sen’dir” şeklinde konuştu. Eğitim Çalışanlarının Sorunlarını Yine Aynı Adres Çözecek Bugüne kadar eğitim çalışanlarının sorunlarını çözen sendikanın Eğitim-Bir-Sen olduğunu ve bu adresin değişmeyeceğini kaydeden Ahmet Özer, şunları söyledi: “2002’den bu yana yetkili olan sendikalar hiçbir kazanım sağlamamışlardır. 2011-2013 yılları arasında yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen ve kazanım sayısı 18. Diğer sendikalar yıl başına 5 kazanım elde etmiş olsalardı, bu, 9 yılda 45 kazanım ederdi. Eğitim-Bir-Sen’in kazandığı 18 kazanımı da üstüne eklersek, eğitim çalışanlarının 60’tan fazla sorununu çözmüş olurduk. Bugüne kadar eğitim çalışanlarının sorununu çözen sendika Eğitim-Bir-Sen olmuştur, bundan sonra da sorunlarınızı çözecek olan, yine aynı adrestir.” Ahmet Özer, eğitimdeki sorunların takipçisi olacaklarını, eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümü için verdiklerini mücadeleyi, sonuç alıncaya kadar sürdürmekte kararlı olduklarını kaydetti. Yeni YÖK yasa tasarısı çalışmalarında sendika olarak aktif görev aldıklarını, taslak önerisi sunduklarını, kanun tasarısı çalıştaylarının tümüne katıldıklarını ifade eden Özer, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu çalışmalar doğrultusunda bir kısım hak ve iyileştirmeler YÖK yasasıyla ilgili olduğundan, üniversite çalışanlarımızın özlük hakları ve çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik çalıştay ve araştırmalar yaparak taleplerimizi, YÖK Başkanı ile yaptığımız ortak basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladık. Disiplin ve sicil affı ile birlikte üniversite öğretim elemanlarının mali haklarının iyileştirilmesine ilişkin talep ve önerilerimizi Kamu Personeli Danışma Kurulu’na da taşıdık. Daha sonra YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ve Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu ile beraber benim de katıldığım toplantı sonunda varılan mutabakat metni Sayın Başbakan’a iletildi.” Öğretim Elemanlarının Ücretlerinin Artışı İçin Sonuca Odaklandık E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer ve Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürü İlhan Hatipoğlu ile görüşerek, öğretim elemanlarının mali konulardaki mağduriyetinin giderilmesini istedi. Ahmet Özer, görüşmede, öğretim elemanlarının son yıllarda reel anlamda ücret kaybı yaşadıklarını ifade ederek, bu kaybın mutlaka giderilmesi gerektiğini söyledi. Özer, üniversitelerimizin öğretim elemanları açısından daha cazip hale gelmesi, daha çok bilimsel çalışma yapılması, üniversitelerde rekabet edilebilir bir ücret anlayışının benimsenmesi, 2023 vizyonuna hazır bir üniversitenin meydana getirilmesi için öğretim elemanlarının ücretlerinin iyileştirilmesinin elzem olduğunu kaydetti. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürü İlhan Hatipoğlu ise, konuyla ilgili bir çalışma yaptıklarını, bunu tamamlandıktan sonra bakanlara ve Başbakana sunacaklarını belirtti. 20 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 Eğitim-Bir-Sen, öğretim elemanlarının ücretlerinde son yıllarda yaşanan değer kaybının telafisi ve ücretlerinde iyileştirme yapılması için daha önce YÖK ile ortak bir çalışma gerçekleştirmiş, ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile de gerekli görüşmeleri yapmıştı. Geçen hafta ise, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Maliye Bakanlığı Müsteşarı Naci Ağbal ile bir görüşme yaparak, öğretim elemanlarının mali sorunlarının çözümüne ilişkin önerileri aktarmıştı. Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu İmzalandı E ğitim-Bir-Sen ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında yapılan Kurum İdari Kurulu (KİK) toplantısında 11 maddede mutabakat sağlandı. KİK Başkanı ve MEB Müsteşar Yardımcısı Zübeyir Yılmaz, Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk, İnsan Kaynakları Genel Müdür Vekili Hamza Aydoğdu ile Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, Genel Başkan yardımcıları Ali Yalçın ve Ramazan Çakırcı tarafından imzalanan mutabakat metninde, çalışma yapılması konusunda görüş birliğine varılan konular şunlar: -Öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği ile norm kadro yönetmeliğini güncellemek için yetkili sendikanın görüş ve önerileri doğrultusunda ivedilikle çalışma başlatılmalıdır. -Milli Eğitim Bakanlığı’nca 13 Eylül 2014 Cumartesi gününe planlanan merkez ve taşra teşkilatlarında görev yapan personelin görevde yükselme (Şef) ve unvan değişikliği sınavı, yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının memur kadrolarına yükselmelerine yönelik sınavı da kapsayacak şekilde genişletilmelidir. -2012 Yılı Alan Değişikliği işlemleri kapsamında, zihinsel engelliler ve teknoloji-tasarım alanından sınıf öğretmenliğine geçirilen, ancak idari yargının yürütmenin durdurulması kararı neticesi alan değişiklikleri iptal edilenler yönünden, (tercihlerine göre) alan değişikliği sonrası görev yerlerinde eski alanlarında ya da alan değişikliği sonrası görev yerlerinde ve yeni alanlarında görevlerine devam etmelerini sağlayacak bir düzenleme gerçekleştirilmelidir. -İl içi ve iller arası atama ve yer değişikliği işlemleri başlamadan evvel, başta 6287 sayılı Kanun sonrasında ilkokul ve ortaokul olarak ayrıştırılan eğitim kurumları olmak üzere, tüm eğitim kurumlarının hizmet alanları ve hizmet puanları yeniden belirlenmelidir. -6495 sayılı Kanun’un 43. maddesiyle 5525 sayılı Kanun’a eklenen ek 1. madde hükmü çerçevesinde, disiplin cezalarının ortadan kaldırılması sonucu yeniden atanmak için Bakanlığa başvuranların, atama işlemleri, 5510 sayılı Kanun’un geçici 44. maddesi hükmünden faydalanabilmeleri için biran evvel gerçekleştirilmelidir. -Eğitim Kurumları Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde düzenleme yapılarak yeniden atanma hakkının verilmesi sağlanmalıdır. -Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslara Dair 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu kararının günümüz koşullarına, özellikle 6287 sayılı Kanun sonrası ortaya çıkan yeni eğitim sistemine uygun olarak güncellenmesi konusunda gerekli çalışmalar tamamlanmalıdır. -İkili öğretim yapılan okullarda görev yapanlar başta olmak üzere, günlük ve haftalık çalışma süresinin üzerinde çalışma yapan hizmetlilerden, yeterli personel bulunmaması sebebiyle fazla çalışma karşılığı izin hakkı verilmeyenlerin, isteklerine bağlı olarak fazla çalışma karşılığı ücret ya da izin hakkı verilmesi konusunda düzenleme yapılmalıdır. -Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavlarında öğretmen çocuklarına ayrılan yüzde 15 kontenjanın doldurulamadığı göz önüne alınarak, isteyen tüm öğretmen çocuklarının yüzde 15’lik kontenjan için gelir durumuna bakılmaksızın sınavlara alınması sağlanmalıdır. -Ekim 2009 tarihli Kurum İdari Kurulu’nda alınan, “Kariyer basamaklarında yükselmeye yönelik olarak Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hükümler göz önünde bulundurularak, yeniden uygulayabilmek amacıyla ilgili mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılarak sınav açılmasına yönelik çalışmaların başlatılarak en kısa zamanda sonuçlandırılması” kararı yürürlüğe konulmalı; bu amaçla kariyer basamaklarına ilişkin hukuki düzenleme bir an önce gerçekleştirilerek sınav takvimi açıklanmalıdır. Yine eşzamanlı olarak Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten sonra kariyer basamaklarında yükselmek için idare mahkemelerinde açılan davalar sonucu sertifikalarını ve mali haklarını alan öğretmenlerin, kanun boşluğundan dolayı ortaya çıkacak olumsuzluklar nedeniyle mağdur edilmesini önleyecek ek düzenlemeler de gerçekleştirilmelidir. -Bakanlık ana binası başta olmak üzere, Bakanlık merkez teşkilatına dahil hizmet binalarında işyeri sendika temsilciliği için yer tahsisi yapılmalıdır. “Bakanlığın 2013 yaz dönemi öğretmen atama ve yer değişikliği takvimi kapsamında taahhütte bulunduğu alan değişikliği işlemi takvime bağlanarak Şubat döneminden önce gerçekleştirilmelidir” önerisi, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nün “Alan Değişikliği” konulu 10/12/2013 tarihli yazısıyla sürecin başlatılması; “Hizmetli ve memur kadrosunda çalışanlar başta olmak üzere, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve Genel İdare Hizmetleri Sınıfı çalışanlarına yönelik görevde yükselme sınavı ile unvan değişikliği sınavı bir an önce gerçekleştirilmelidir” önerisi, Milli Eğitim Bakanlığı’nca merkez ve taşra teşkilatlarında görev yapan personelin görevde yükselme (Şef) ve unvan değişikliği sınavının 13 Eylül 2014 Cumartesi günü yapılmasının planlandığının duyurulması nedeniyle çalışma raporuna alınmadı. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 21 Kamu Çalışanları İçin En Güvenli Liman Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’dir E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Esat Tektaş, kamu görevlileri için en emin adresin, en güvenilir limanın Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olduğunu belirterek, “İnsanımıza dair, insanlığa dair, medeniyet değerlerimize dair ne varsa dert edeceğiz, sahipleneceğiz; bunların yeniden inşası için aklımızı, yüreğimizi ve bedenimizi taşın altına koyacağız dedik. Vesayeti deşifre edeceğiz, milletin iradesini gasp etmeyi meslek edinen darbecilere geçit vermeyeceğiz dedik ve duruşumuzdan taviz vermedik. Söylemlerimizi, çalışmalarımızı bu doğrultuda hayata geçirdik” dedi. Tektaş, Eğitim-Bir-Sen Uşak, Düzce, Sivas ve Erzincan şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantısı, İstanbul 5 No’lu Şube divan toplantısı ve İnegöl temsilciliğinin düzenlediği eğitimciler buluşmasına katılarak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 1992 yılında bu soylu mücadeleye başlarken, zulmün ve zalimin karşısında olacaklarını, mazlumun ve mağdurun yanında yer alacaklarını; emeği saygın kılmanın, ekmeği büyütmenin mücadelesini vereceklerini; hakkı haykırmanın en gür sesi, hak aramanın en güçlü adresi olacaklarını dile getirdiklerini hatırlatan Tektaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitim çalışanlarını, kamu çalışanlarını; istismarcı sendikaların ve sakat sendikal anlayışların insaf ve istismarına bırakmayacağız; kamu görevlileri için en emin adres, en güvenilir liman biz olacağız dedik. İnsanımıza dair, insanlığa dair, medeniyet değerlerimize dair ne varsa dert edeceğiz, sahipleneceğiz; bunların yeniden inşası için aklımızı, yüreğimizi ve bedenimizi taşın altına koyacağız dedik. Vesayeti deşifre edeceğiz, milletin iradesini gasp etmeyi meslek edinen darbecilere geçit vermeyeceğiz dedik. Derdimiz millet olacak, Cahit Zarifoğlu’nun ifadesiyle ite çakala karşı yarin kapısında duracağız dedik. Söylemlerimizi pratiğe geçirecek hiçbir eylemden geri durmadık. Kararlı eylemlerle eğitim çalışanlarına, kamu çalışanlarına önemli kazanımlar sağladık. Ülkemiz, insanımız, değerlerimiz 22 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 adına önemli kazanımların sağlanmasının öncüsü yine bizler olduk. Söylem, eylem ve kazanımlarımız sebebiyle nüfuzumuz arttığı gibi, her geçen gün nüfusumuz da katlanarak arttı. Bugün Eğitim-Bir-Sen olarak 300 binlere, Memur-Sen olarak 800 binlere doğru yol almaktayız. Ülkemizin en büyük sendikası, en büyük konfederasyonu, en büyük sivil toplum örgütüyüz.” “Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde, gelecek kuşaklar serinler” sözüne atıfta bulunan Tektaş, “Teşkilatımızın gerçekleştirdiği sivil itaatsizlik eylemi sonucu, daha düne kadar kamu kurum ve kuruluşlarına sokulmayan başörtülü kadınlarımız, Meclis’te hadleri bildirilen kadın vekillerimiz artık Memur-Sen’in yetiştirdiği ormanın gölgesinde serinleme imkânına kavuşmuştur. Bu serinleme, kuşaktan kuşağa artarak devam edecektir inşallah” şeklinde konuştu. İnsanlığın Ortak Vicdanını Temsil Ediyoruz Esat Tektaş, Türkiye’de olduğu gibi, Filistin’de, Pakistan’da, Doğu Türkistan’da, Somali’de, Arakan’da, velhasıl insanlığın imtihana tabi tutulduğu her yerde sınavı başarıyla vermenin yanında, insanlığın ortak vicdanını temsil etmenin sorumluğunu da onurla taşımaya devam ettikleri, misyonlarının hakkını her platformda vererek sorumluluklarının gereğini yerine getirdiklerini vurguladı. Ülkemizde Huzur İklimi Devam Etmelidir İnsanlığın yararına birçok çalışmayı başlatıp sonuçlandırdıkları gibi, başka kişi ya da kurumlar tarafından yine insanımızın faydasına olan çalışmalara da destek veren bir sivil toplum kuruluşu olduklarını kaydeden Esat Tektaş, “Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen, kardeşlik sevgisinin merkezi, kişi hak ve özgürlüklerini besleyen esintilerin kaynağıdır. Kanın, kinin, acıların, gözyaşlarının olmasını istemiyoruz. Ülkemizde bir huzur iklimi olsun, oluşsun; barış, güven, kalkınma ve esenlik olsun istiyoruz. Ülkemizde adına çözüm süreci, barış süreci, kardeşliğin pekiştirilmesi süreci, demokratikleşme süreci, terörün bitirilmesi süreci diye herkesin kendi anlayış, beklenti ve öngörüsü çerçevesinde tanımlama yaptığı bir süreç başlamış, başlatılmıştı. Devletin bir projesi olan bu sürece destek olduk. Büyük riskleri taşımasına, provokasyonlara açık olmasına, yönetilmesi oldukça zor bir süreç olmasına rağmen; ülkemizin huzuru, insanımızın mutluluğu, insanlar arası güvenin yeniden oluşması adına sürece destek verdik. Gittiğimiz illerde, kandan beslenen çevrelere inat huzurun önemini anlattık. Şehitlerimizi rant kapısı olarak görenlere inat esenliğin önemini anlattık. Büyük zorluklarla yakalanmış olan bu fırsatın iyi değerlendirilmesi gerektiğini, bu fırsatın kaçırılmaması için herkesin gayret göstermesi gerektiğini, bu sıkıntıyı gelecek nesillere miras olarak bırakmamamız gerektiğini anlattık. Acılar son bulsun istiyorduk. Analar, babalar ağlamasın; gelinler, çocuklar boynu bükük kalmasın istiyorduk. Bizleri suçlayan çevreler oldu; bizleri ihanetle suçlayan, sorumsuz anlayış sahibi çevreler, sendikalar oldu. Süreç sıkıntıya girsin, kafalar yeniden karışsın, adeta ülkeye huzur gelmesin diye el ovuşturup bekleyen çevreler oldu. Ama süreç şu ana kadar pek fazla sabote edilememiştir. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak ülkemizde huzur ikliminin devam etmesini istiyoruz” şeklinde konuştu. Terörün ve Vesayetin Başka Versiyonlarını Görüyoruz Türkiye’de yıllarca devam eden terörün durmasından rahatsız olan bazı odakların yeni arayışlara kalkıştığını vurgulayan Tektaş, “Ülkemizde beş ay önce dershane tartışmaları olarak gündeme gelen, 17 Aralık’ta ana, 25 Aralık’ta tüm ara renkleriyle açığa çıkan yeni bir süreç daha başlamıştır. Yolsuzluk ve rüşvet kılıfıyla gündeme taşınan; senaristleri, dublör, suflör, figür ve figüranları biraz farklı, çeşidi belki biraz daha bol olsa da, bildik çevrelerin başlattığı yeni bir süreç yaşamaktayız. 17 Aralık, ‘Büyük Türkiye’ hedefini yaralama; ülkemizi demokratikleşme, özgürleşme ve kalkınma yolculuğundan geri döndürme girişimidir. Yakalamış olduğumuz huzur iklimini bozma, ülkemizi yeni bir kaosa sokma girişimidir. 17 Aralık, kişilere ait mah- rem bilgiler elde edilerek, ahlaksızca kullanarak şantaj terörüyle korku oluşturup, ülkenin ve milletin geleceğini zapturapt altına alma hamlesidir. Yeni bir vesayet sistemi kurma, yeni bir vesayetçi güruh oluşturmadır. Bu ülkenin beş kuruşuna göz koyanın kursağında koyar, hesabını sorar, sorulmasının takipçisi herkesten önce bizler oluruz. Bağımsız ve tarafsız yargı eliyle, hukuk içerisinde en ağır cezaya çarptırılmasını isteriz. Ama yeni vesayetler oluşturarak, milletin iradesinin çalınmasına asla fırsat vermeyiz. Devletin içerisine sızmış, emniyet, yargı ve bürokraside gizlenmiş kişiler, örgütler ve paralel yapılanmaların, şantaj terörü ile kayıt dışı siyaset yaparak, sandık dışı yollarla iktidar olmalarına fırsat tanımaz, yüz vermeyiz. Aziz milletimiz de bu duruma fırsat vermez, asla vermeyecektir. Ülkemiz de, milletimiz de bu sıkıntıyı demokratik yolla en kısa zamanda atlatacaktır. Örgütümüz bu sıkıntının aşılmasında yine öncü rol oynayacak ve süreçten daha da güçlenerek çıkacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Eğitimde Kademeler Arası Geçiş ve Yeni Modeller Kongresi Antalya’da Yapıldı “Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Eğitimde Kademeler Arası Geçiş ve Yeni Modeller” kongresi Antalya’da yapıldı. Atatürk Araştırma Merkezi ve Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi işbirliğiyle düzenlenen kongreye yurt içinden ve yurt dışından çok sayıda akademisyen ve araştırmacı katıldı. Kongrede, “Türkiye’de ve Dünyada Kademeler Arası Geçiş; Sınavlı Geçişi Doğuran Sebepler, Sınav Yöntem ve Uygulamalarının Eğitim Sistemi Açısından Değerlendirilmesi, Kademeler Arası Geçiş Sınavsız Mümkün mü?, İlköğretimden Ortaöğretime Sınavsız Geçiş Modeli, Ortaöğretimden Yükseköğretime Sınavsız Geçiş Modeli; Özel Dershanelerin Ortaya Çıkış Nedenleri ve Gelişimi, Özel Dershanelerin Eğitim Sistemindeki Yeri, Özel Dershanelerin SosyoEkonomik Etkileri, Özel Dershaneler ve Fırsat Eşitliği” başlıkları altında çok sayıda bildiri sunuldu. Eğitim-Bir-Sen adına Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı’nın katıldığı kongre, üç ayrı salonda ve eşzamanlı sunumlar şeklinde üç gün devam etti. Teyfik Yağcı, Türkiye’deki mevcut eğitim sisteminde; okul öncesi, ilk ve ortaöğretimde yaklaşık 17 milyon öğrencinin eğitim gördüğüne dikkat çekerek, “Bu büyüklükteki bir öğrenci nüfusunun istihdam edildiği eğitim sistemimizde, kademeler arası geçişin çağın gereklerine uyumlu hale getirilmesi, alanlara uygun şekilde bir dağılımın yapılabilmesi ve son zamanlarda çokça tartışma konusu olan dershaneokul ilişkisinin yeniden masaya yatırılması açısından önemli görmekteyiz. Bu konularda karar alıcılara, paydaşlara ve bilim dünyasına katkıda bulunacağı şüphesizdir” dedi. Kongre bildirilerinin kısa zamanda kitaplaştırılacağı ve ilgililerle paylaşılacağı belirtildi. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 23 2014’ün İlk KPDK Toplantısı Gerçekleştirildi K amu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda yapıldı. Memur-Sen’e bağlı yetkili sendikaların genel başkanları ile diğer konfederasyonların temsilcilerinin katıldığı toplantıda konuşan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Her zaman olduğu gibi kamu görevlilerinin haklarını savunmaya ve yeni kazanımlar için çalışmaya devam ediyoruz. Toplu sözleşme ve KPDK toplantılarını önemsiyor, sadece bu süreçlerde kamu görevlilerinin haklarını aramıyoruz. Yılın her günü çalışıyor ve kamu görevlileri için mücadele ediyoruz. Daha önce yapmış olduğumuz KPDK toplantıları ile birlikte bu toplantıdan da iyi kazanımlar üretmeyi amaçlıyoruz” dedi. Bir önceki toplantıda gündeme gelen konulara ilişkin düzenlemelerin hâlâ hayata geçirilmemesini eleştiren Gündoğdu, “Toplu sözleşme sonrası bir beklenti oluştu. Bu toplantıda, Kasım ayında yaptığımız KPDK toplantısındaki, başta akademik zam olmak üzere, 2005 yılından sonra göreve başlayan personele bir derece verilmesi, 4/C kapsamındaki geçici personelin kadroya alınması ve emeklilere promosyon verilmesi gibi konuları tekrar gündeme getiriyoruz. Bunun yanında disiplin cezalarının affı ve yeniden düzenlenmesi, Adalet ve Maliye bakanlıklarındakileri başta olmak üzere, fazla mesai sorunu yaşayan personelin durumu, KİT’ler ve kamuda çalışan üniversite mezunu işçilerin memuriyet kadrolarına geçirilmesi, emekli ikramiyesinin hesaplanmasında 30 yıllık hizmet süresi sınırının kaldırılması ve kadın istihdamının artırılması ile birlikte gündeme ilişkin yeni taleplerimiz geliyor. Bu hakları kazanıma dönüştürmek için tüm şartları zorlayacağız” şeklinde konuştu. Söz konusu taleplerin Kamu İşveren Heyeti tarafından da kabul gördüğünü belirten Gündoğdu, şunları söyledi: “Memur-Sen Büyük Türkiye Buluşması’na katılan Sayın Başbakan’ın konulara verdiği önemi biliyoruz. Bu öneme binaen verdiği talimatlar çerçevesinde söz konusu konuların çalışma yapılarak en kısa sürede sonuca bağlanması haklı 24 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 ve yüksek beklentimizdir. Bizim isteğimiz, bu sürenin kısa olması ve kazanımlarımızın bir an önce yürürlüğe girmesidir.” Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısına başkanlık yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise, KPDK’nın daha önceki toplantılarında gündeme gelen konuların bir kısmına ilişkin kanun tasarı taslağının hazırlanarak Başbakanlığa iletildiğini dile getirdi. 13 Şubat 2014 tarihinde Başbakanlığa gönderilen konular arasında disiplin cezalarının affı, adaylıkta uyarma ve kınama cezası alanların memuriyetten çıkarılmasının engellenmesi, iş ve meslek danışmanlarının ek ödemelerinin artırılması, iş yoğunluğu fazla olan mahkeme çalışanlarına fazla çalışma ücreti verilmesi gibi konular yer alıyor. Eğitim Çalışanlarının Sorunlarını KPDK’ya Taşıdık Üniversite ödeneği 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun 12. maddesi gereğince öğretim elemanlarına ödenmekte üniversite ödeneği oranlarında, 2014 yılı için ilave 100 puan, 2015 yılı için ilave 100 puan artış yapılması. Nöbet görevi karşılığı ek ders ücreti İlgili mevzuatı gereğince eğitim kurumlarında görevli yönetici ve öğretmenlerce fiilen yerine getirilen nöbet görevi karşılığında, nöbet tutulan her gün için 4 saat ek ders ücreti ödenmesi. Öğretim elemanlarının ek ders ücretleri 2914 sayılı Kanun’un 11. maddesine göre ödenmekte olan ek ders ücretlerinin belirlenmesinde kullanılan unvan göstergesi rakamının; profesör kadrosunda bulunanlar için 450, doçent kadrosunda bulunanlar için 375, yardımcı doçent kadrosunda bulunanlar için 300 ve öğretim görevlisi ve okutman kadrolarında bulunanlar için 240 olarak uygulanması. (Getirilen taleple; profesör kadrosunda bulunanlar için 34,65 TL, doçent kadrosunda bulunanlar için 28,87 TL, yardımcı doçent kadrosunda bulunanlar için 23,10 TL, öğretim görevlisi ve okutman kadrolarında bulunanlar için 18,48 TL birim saat brüt ek ders ücreti ödenmesi öngörülmektedir. Mevcut durumda profesör kadrosunda bulunanlar için 23,04 TL, doçent kadrosunda bulunanlar için 19,25 TL, yardımcı doçent kadrosunda bulunanlar için 15,40 TL, öğretim görevlisi ve okutman kadrolarında bulunanlar için 12,32 TL birim saat brüt ek ders ücreti ödenmektedir). Araştırma görevlilerinin derece yükseltilmesi 2914 sayılı Kanun’a tabi araştırma görevlilerinin, 2914 sayılı Kanun’un 7. maddesinde usul ve esaslar çerçevesinde birinci dereceye kadar yükselebilmeleri; 2914 sayılı Kanun’un 7. maddesinde belirtilen derece yükseltilmesi şartlarını taşıyan mevcut araştırma görevlilerinin derecelerinin ilgili madde çerçevesinde geçmişe dönük olarak yükseltilmesi. Öğretim elemanlarının sicil işlemleri Yükseköğretim kurum ve kuruluşları ile üst kuruluşlarda görev alan öğretim elemanları hakkında sicil uygulamasının kaldırılması; her türlü atama, yükselme, akademik unvanların kazanılması ve diğer özlük işlemlerinde sicillerin dikkate alınmaması, bu madde kapsamındaki personel hakkında 657 sayılı Kanun’un geçici 36. maddesi hükmünün uygulanması. 4/C’li personel hizmet süresi Kamu kurumlarında senelerdir zincirleme hizmet sözleşmesiyle istihdam edilen 4/C’li personelin salt yaşlılık ya da malullük aylığı almaya hak kazanmaları sebebiyle hizmet sözleşmelerinin yenilenmemesi uygulamasına son verilmesi, “1 Yıldan Az Süreli İstihdam Edilecek Geçici Personele İlişkin Tip Hizmet Sözleşmesi”nde yer alan “İlgilinin sözleşmesi, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında yaşlılık veya malullük aylığına hak kazandıkları tarihte sona erer” hükmünün kaldırılması. Ek gösterge Yükseköğretim kurum ve kuruluşları ile üst kuruluşlarında fakülte sekreteri, enstitü sekreteri ve yüksekokul sekreteri kadrolarında görev yapanlar ve bunların yardımcıları ile genel sekreter yardımcılarının 657 sayılı Kanun’un 43. maddesi kapsamında ek göstergelerinin 3600 olarak uygulanması. Yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde fazla çalışma ücreti Yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde görevli idari personele yasal çalışma saati bitiminden sonra fiilen yaptıkları fazla çalışma süreleri için ücret ödenmesini öngören 94/5593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 2013/5556 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilen ikinci maddesindeki; ödenecek fazla çalışma ücretini ayda elli saatle ve fazla çalışma ücreti ödenebilecek personel sayısını ikinci öğretim yapılan birimlerin kadrolarında bulunanlar için idari personel sayısının yüzde 30’unu, diğer birimlerden görevlendirilenler için ise üniversite kadrolarında bulunan idari personel sayısının yüzde 10’uyla sınırlayan düzenlemenin kaldırılması. Aylık karşılığı ders görevinin yapılmış sayılacağı haller Öğretmenlerin, aylık karşılığı ders görevi ile ek ders karşılığı ders görevinin ayrı ayrı belirlenmesi ve 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun ile belirlenen genel tatil günlerine denk gelen aylık karşılığı ders görevinin yapılmış sayılması. Üniversitelerde çalışan 657 sayılı Kanuna tabi personele geliştirme ödeneği ödenmesi 2914 sayılı Kanun’un 14. maddesi kapsamında ödenmekte olan geliştirme ödeneğinin, söz konusu kanun maddesi hükmü doğrultusunda ve bu hükme göre belirlenmiş usul ve esaslara göre üniversiteler ve bağlı birimlerinde 657 sayılı Kanun’a tabi çalışan personele de öğretim görevlilerine verilen oranda ödenmesi. Sınıf öğretmenlerine sınıf rehber öğretmenliği Sınıf öğretmenleri ile mesleki ve teknik eğitim kurumlarındaki bölüm, atölye ve laboratuvar şefi olarak görev yapanlara, sınıf/şube rehber öğretmenliği görevi veya danışman öğretmen görevi verilebilmesi ve bu görevleri karşılığında haftada 2 saat ek ders ücreti ödenmesi. Kadrolara atanamayan doçentlerin özlük hakları Doçentlik unvanını almasına rağmen doçent kadrolarına atanamayan doçentlere, 2914 sayılı Kanun’un 5. maddesi ve kanuna ekli Ek Gösterge Cetvelinde “doçentler” için öngörülen ek gösterge oranları uygulanması. Geçici işçilikte geçirilen sürelerin intibakta değerlendirilmesi Sözleşmeli personel iken memur kadrolarına geçirilen kamu görevlileri yönünden, memur kadrolarına atanmazdan evvel 657 sayılı Kanun’un 4/C ve 4/D maddelerine veya 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olarak 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde sayılan kurumlar bünyesinde geçirdikleri sürelerinin intibakta değerlendirilmesi. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 25 Özgürlükleri Devlet Bahşetmedi Biz Aldık E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Murat Bilgin, 270 bin üye ile Türkiye’nin ve medeniyet havzamızın en büyük sivil toplum kuruluşu olduklarını belirterek, bu ülkede 100 yıllık ezilme ve baskı döneminin artık son bulduğunu söyledi. Bilgin, “Özgürlükleri devlet bahşetmedi, biz aldık. 100 yıldır bu millete işkence yapılıyor. Kamuda başörtüsü özgürse, bu millet sayesinde, bu teşkilat sayesinde özgürdür. 12 milyon 300 bin imza topladık biz bu ülkede. Onun için herkes verilen mücadelenin değerini bilmelidir” dedi. Murat Bilgin, Eğitim-Bir-Sen Çorum, Amasya, Sivas, Eskişehir, Kütahya, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat, Kırıkkale, Sakarya, Bilecik, Tokat, Ordu, Giresun, Kars, Iğdır ve Ardahan şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantılarına katıldı. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Bilgin, “Rüşvet alanın da, verenin de elleri kurusun. Bugün Suriye’de açlıktan ve soğuktan çocuklar ölürken, haram lokmaya el uzatanlar varsa, bu lokmalar kursaklarında kalsın. Ama uluslararası emperyalistlerle ve Siyonistlerle iş birliği içerisinde bu millete operasyon çekenlerin de elleri kırılsın. 100 yıldır bu ülkede aşağılanan, hakir görülen bizleriz. Bunun için kimse bu davayı değersizleştiremez. Herkesin tavrı açık ve net olmalıdır. 90’lı yıllar boyunca bu ülkenin televizyonlarında her gün bizler aşağılandık. Mühendislik ürünü haberlerle, organize yapıların projeleriyle, Fadime Şahinlerle, Ali Kalkancılarla aşağılandık. O noktadan bu noktaya geldik, bunu hiçbir zaman unutmamalıyız” şeklinde konuştu. Emek Hırsızlarına Geçit Vermeyeceğiz Eğitim hizmet kolunda yetkili olarak iki toplu sözleşme yaptıklarını hatırlatan Murat Bilgin, 9 yıl yetki kullananların eğitimciler özelinde hiçbir hak elde edemediklerini, bunun için bir gayretlerinin de olmadığını belirterek, şunları söyledi: “Geçmiş dönemde hükümetle yapılan bir toplu görüşme pazarlığı sırasında ‘taban aylığa 10 TL zam yapılırsa, anlaşırız’ diyenler, bu yıl sendikamızın büyük gayretleri sonucu alınan 175 TL taban aylığa zammı karalamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Eğitim çalışanlarına soruyorum: 10 TL mi büyüktür, 175 TL mi? Bu açık ve net olarak, emek hırsızlığıdır. Eğitim çalışanları hiçbir zaman emek hırsızlarına 26 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 geçit vermemiştir, bundan sonra da vermeyecektir. Bizi karalayanlar, Eğitim-Bir-Sen’in elde ettiği kazanımların yanından bile geçemezler.” Eğitim-Bir-Sen’in iki yılda eğitim çalışanları için biri mutabakatsızlıkla diğeri mutabakatla sonuçlanan iki toplu sözleşmede 18 kazanım aldığını belirten Bilgin, “Bu yılkı toplu sözleşme görüşmelerinde planlı, bilinçli ve yoğun bir çalışma sonucu elde ettiğimiz taban aylığı artışı ile sadece emekli ikramiyesinde bu yıl için 5.250 TL artış sağlandı. Bu artış maaşlara ve diğer haklara her yıl yansıyacaktır. Bizim bilgimiz de, gönlümüz de zengindir. Önümüzdeki toplu sözleşmede en önemli hedeflerimizden biri de, eğitim çalışanlarının ekonomik durumunu daha iyi hale getirmek, ek göstergeyi 3600’e çıkarmak olacaktır” ifadelerini kullandı. Her kesimden üyeleri olduğunu söyleyen Murat Bilgin, şöyle konuştu: “İnsani ve İslami hassasiyeti olan her eğitim çalışanı bizim potansiyel üyemizdir. İşyeri temsilcilerimiz bu anlayışla hareket etmelidir. Bugün bu güce ulaşmamızda işyeri temsilcilerimizin büyük payı vardır. İşyeri temsilcisi ilk karşılayan, ilk gönül alan, ilk gönül koyandır. Sendikamızın uç beyleridir ve 270 bin kişiyi temsil etmektedirler. Bu davayı ve pastadaki payımızı büyütmeye devam edeceğiz. Gelecek mutabakatta inşallah 300 binleri aşmayı hedefliyoruz.” Özlük Haklarıyla İlgili Hâlâ Önemli Sorunlar Var Eğitim çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili hâlâ önemli sorunların bulunduğunu kaydeden Murat Bilgin, “Hâlâ 4/C’lilerin, memur ve yardımcı hizmetlilerin üvey evlat muamelesi görmesi sorunu var. Bunun düzeltilmesi lazım. Ek derslerin vergi diliminden muaf tutulması, öğretmenlerin 3600 ek göstergeye kavuşturulması sorunu, nöbet ücretleri konusu var mesela. Çok basit çözülebilecek meselelerden biri lakin maalesef Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın böyle basit meselelere takılma huyu var. İnşallah önümüzdeki süreçte ‘can çıkar, huy çıkmaz’ atasözünü tersine çevireceğiz. Can çıkmayacak ama huy çıkacak” diye konuştu. Manen Mutlu Bir Gençlik Yetiştirmeliyiz Milli Eğitim’de maneviyatı öne çıkaran bir eğitim anlayışının olmadığını söyleyen Bilgin “Yeni nesiller İslam’dan ve toplumdan kopuk nesiller olarak yetişti. Manen mutlu değil bu gençlik. Gelecek adına ne yapmamız gerekiyorsa gençlik üzerinden yapabiliriz. Maneviyatı güçlü ve şuurlu bir gençlik yetiştirmek için uğraşmalıyız. Biz eğitimciyiz, bu işin vebali bizim sırtımızdadır, bundan sorumluyuz. Sendika olarak bu konuda üzerimize düşeni hakkıyla yapmalıyız” ifadelerini kullandı. Milli Eğitim’in “M” halinde sıkıntı bulunduğunu vurgulayan Bilgin, şunları kaydetti: “Bu sıkıntı 90 yıldır var. Manen mutlu ve mesut; ‘medeniyet vizyonu’ olan yeni bir nesil yetiştiremiyoruz. ‘Maddeci’, ‘çıkarcı’ bir gençlik yetişmesinin en temel taşıyıcısıdır, Milli Eğitim’in ‘M’ hali. Bu 90 yıllık olumsuzluğu biz eğitimciler düzelteceğiz. 4+4+4, bunu hayata geçirebilecek en önemli sistemdir.” de sivil toplumun kararlı mücadelesinin katkısının büyük olduğunu ifade eden Bilgin, elde ettikleri kazanımları, verdikleri uzun soluklu mücadeleler sonucunda kazandıklarını vurguladı. Murat Bilgin, 28 Şubat postmodern darbesiyle en çok ezilen, en çok hırpalanan kesimin mütedeyyin kadınlar olduğunu, okulun kapısından geri çevrilen, işten atılan ya da istifa etmek zorunda bırakılanların hep kadınlar olduğunu dile getirerek, gerçekleştirdikleri eylem ve etkinlikler sonucunda kamuda başörtüsü diye bir problemin kalmadığını, bu kazanımın elde edilmesinde; sivil itaatsizlik eylemi yapan, günlerce kar, yağmur ve soğuk demeden stantların başında imza toplayan kadınların payının büyük olduğunu kaydetti. Karma Eğitim Çıkmazı Demokratik Eğitim Hakkıyla Sonlandırılmalıdır “Maddeci ve kapitalist insan yetiştirilmesinin önüne geçmeliyiz. Karma eğitim çıkmazı demokratik eğitim hakkıyla sonlandırılmalıdır” diyen Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de yeni bir medeniyet inşa edebilseydik, daha güçlü olsaydık bu kadar Müslüman’ın kanı akmazdı. Yeni medeniyeti inşa edebilmek için gençliğimize sahip çıkmalıyız; inançlı, imanlı, şuurlu gençler yetiştirmeliyiz.” Milli eğitim çalışanlarının yüzde 53’ünün kadın olduğuna dikkat çeken Bilgin, “Sendikal çalışmalarımızda kadınlar daha aktif ve en önde olmalı. Kadınların sıkıntılarını EğitimBir-Sen’li kadınlar gündeme getirmeli ve çözmelidir” dedi. Bilgin, hep milletin hayrına koştuklarını, koşmaya da devam edeceklerini vurgulayarak, rehavete kapılmadan, namertlere aldırmadan her işyerinde yetkiyi alıncaya kadar koşacaklarını vurguladı. Doğru ve Sağlam Bir Sendikacılık Yapıyoruz Yalan ve yanlış sendikacılığa karşı eğitim çalışanlarının 270 bin üye ile kendilerini yetkili yaptığını belirten Bilgin, “Çünkü fikriyatımız ve sendikacılığımız doğru ve sağlam” dedi. Bin yıl süreceği ileri sürülen zulüm ve baskı politikalarının 0n yıl dolmadan tarihin çöp sepetine gönderilmesin- Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 27 Bundan Sonraki Mücadele Alanlarımız Murat Bilgin, Eğitim-Bir-Sen olarak, bundan sonra mücadele alanlarının; eğitim emekçilerinin ekmeğini büyütmek, gelirlerini ortalama refah sınırının üstüne çıkarmak, eğitimcileri 3600 ek göstergeye kavuşturmak, ek derslerin vergi diliminden muaf tutulmasını sağlamak, öğretmenlerin nöbet ücretlerini almalarını temin etmek, karma eğitim mecburiyetine son vermek, Milli Eğitim’in baştan bozuk ‘M’ hâlini düzeltmek olacağını söyledi. Bilim Üreten Yerde Tek Adamlık Olmaz Üniversitelerde yaşanan sorunlara da değinen Bilgin, “Mevcut sistemle değil üniversitelerde bilim üretmek, insanın akıl sağlığını bile koruması kayda değer bir başarıdır. Bu sistemin değişmesi lazımdır. Üniversitelerde artık tek adam yönetimlerinin sonlandırılması gerekir. Bilim üreten yerde tek adam olur mu? Hiç bir denetim yok, sadece kendi iç denetimleri var. Her şeyi kâğıt üzerinde yapıp bitiriyorlar. Böyle bir sistem olmaz. Her şeye tek adam karar veriyor ve orada bilim üreteceksiniz. Bu şekilde bilim üretemezsiniz” ifadelerini kullandı. Üniversitelerin 1980 darbe kanunu ile kurulan bu sistemiyle kasaba politikacılarının mekânları haline getirildiğini dile getiren Bilgin, üniversitelerin böyle garabet seçim sistemlerine değil, özgürlüğe ihtiyacının bulunduğunu kaydetti. Bilgin, “YÖK reformu bizim olmazsa olmazımızdır” dedi. Yağcı: Milletin Üzerine Kâbus Gibi Çöken Kara Bulutlar Dağılıyor Eğitim-Bir-Sen Kahramanmaraş 1 ve 2 No’lu şubelerin toplantılarına katılarak bir konuşma yapan Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı, son 300 yıldır milletin üzerine kâbus gibi çöken kara bulutların bir bir dağılmaya başladığını dile getirerek, “Bu milletin bir daha tarih sahnesine çıkmaması için kurulan bütün tuzaklar, yapılan bütün planlar birer birer tarihin çöp sepetine atılıyor. Dünyada ve bölgemizde yaşanan değişim, direniş ve kendine dönme hamleleri emperyalist güçleri ve onların kukla rejimleri derinden etkiliyor. Bu değişimlere elbette biz bigâne kalamayız, geleceğe hazır olmalıyız” diye konuştu. Akademisyenlerin maaşlarına yönelik bir çalışmanın bulunduğunu, bununla ilgili önemli bir mesafenin alındığını ifade eden Yağcı, ilmi elde edip her alanda başarı yakalamak isteyen ülkelerin üniversitelerinin de güçlü olması gerektiğini sözlerine ekledi. Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Beyhan’dan Ziyaret A tatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, Eğitim-Bir-Sen’e iade-i ziyarette bulundu. Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, başkan yardımcıları Teyfik Yağcı ve Ramazan Çakırcı ile görüşen Beyhan, yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Atatürk Araştırma Merkezi olarak, faaliyet alanlarına giren konularda; başta valilikler olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği halinde ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum, panel, çalıştay, konferans gibi etkinlikler gerçekleştirdiklerini ifade ederek, bu kapsamda şimdiye kadar geniş katılımlı yedi uluslar arası kongre, birçok ulusal ve uluslar arası sempozyum, çalıştay, panel ve konferans düzenlediklerini söyledi. Son olarak Antalya’da gerçekleştirdikleri “Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Eğitimde Kademeler Arası Geçiş ve Yeni Modeller” kongresine ilişkin bilgileri de paylaşan Prof. Dr. Beyhan, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi iş birliğiyle düzenledikleri kongreye yurt içinden ve yurt dışından katılan çok sayıda akademisyen ve araştırmacının, “Türkiye’de ve Dünyada Kademeler Arası Geçiş; Sınavlı Geçişi Doğuran Sebepler, Sınav Yöntem ve Uygulamalarının Eğitim Sistemi Açısından Değerlendirilmesi, Kademeler Arası Geçiş Sınavsız Mümkün mü?, İlköğretimden Ortaöğretime Sınavsız Geçiş Modeli, Ortaöğretimden Yükseköğretime Sınavsız Geçiş Mo- 28 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 deli; Özel Dershanelerin Ortaya Çıkış Nedenleri ve Gelişimi, Özel Dershanelerin Eğitim Sistemindeki Yeri, Özel Dershanelerin Sosyo-Ekonomik Etkileri, Özel Dershaneler ve Fırsat Eşitliği” başlıkları altında onlarca bildiri sunduğunu ifade etti. Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, kendisine teşekkür etti. Eğitim-Bir-Sen’in misyonu, vizyonu ve yaptığı çalışmalara değinen Özer, eğitim hizmet kolunda genel yetkili sendika olarak, özlük ve özgürlük konusunda önemli çalışmalara imza attıklarını, özgürlüğün olduğu yerde emeğin daha değerli olduğundan hareketle daha özgür, demokratik ve sivil bir Türkiye için mücadele verdiklerini kaydetti. Türkiye Gençlik Profili Araştırması E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Bugün birçok araştırmanın verilerine baktığımızda ‘gençliğin kendini değersiz gördüğünü’ okuyabiliyoruz. O zaman bu araştırmamız ile gençliğin özgüvenini yükseltecek programlar ve yollar bulmalıyız” dedi. Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında, Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne (SDE) yaptırdıkları “Türkiye Gençlik Profili Araştırması”nın sonuçlarını açıkladı. Gündoğdu, gençliğin olaylara bakışını görmek için bir çalışma başlattıklarını ifade ederek, “Biz, bugün sorunlara ışık tutacağız. ‘Gençliğin şu anda geldiği durum nedir, olaylara nasıl bakıyor, gençliğin bundan sonra daha özgür ve sorgulayan, kendisine biçilen role değil, ülke için rol biçen gençlik için neler yapılabilir’ sorularına cevap arayacağız” şeklinde konuştu. “Bugün birçok araştırmanın verilerine baktığımızda ‘gençliğin kendini değersiz gördüğünü’ okuyabiliyoruz. O zaman bu araştırmamız ile gençliğin özgüvenini yükseltecek programlar ve yollar bulmalıyız” diyen Gündoğdu, şöyle devam etti: “Gençliğin maneviyatla ve değerlerle bağı çok önemlidir. Egoizm ve beğenilme bataklığında yüzen bir gençlik yerine gönül dilini kullanan, hal şivesini terennüm eden, sağlam bir vicdan mekanizması olan, hayatını kalp ve ruh yörüngesinde devam ettiren, medeniyet telakkisi olan, medeniyetinin yeniden inşası ve dirilişi için düşünce ve aksiyon geliştiren bir gençlik hayalimizdir ve misyonumuzdur.” Medeniyet Davasına Hizmet Eden Bir Gençlik Özlemimiz Var Davasına sahip çıkan, medeniyet davasına hizmet eden, bu yolda katma değer üreten, alanında üçüncü, ikinci değil, bir numara olan ve medeniyet değerleri havzasındakilere ilham veren bir gençliğin özlemini duyduklarını vurgulayan Gündoğdu, “Dünden güç alan, bugünü iyi değerlendiren, yarını iyi tasarlayan, vicdanlı ve sağduyulu; kişilerin, olayların yön verdiği değil, fikirlere ve düşüncelere yön veren, günce- lin peşinden koşan değil, kalıcı ve faydalı olanı takip eden bir gençlik tasavvurumuz var” diye konuştu. Gençlerin Yüzde 62’si Facebook, Yüzde 10,4’ü Twitter Kullanıyor 26 ilde 15-35 yaş arasındaki nüfus içerisinden 3 bin 250 kişilik anket ve 40 gençle mülakat çalışması üzerinden yapılan araştırmanın en çok dikkat çekici sonuçları hakkında kısaca bilgi veren Gündoğdu, medyaya yönelik alışkanlıklarda gençlerin televizyon programları arasında yüzde 28,6 ile en çok dizileri takip ettiğini, program türleri sırasıyla bunları yüzde 15,5 ile haberlerin, yüzde 13,7 ile eğlence ve müzik türlerinin takip ettiğini açıkladı. İnternete yönelik alışkanlıklarda ise, gençlerin internetten yararlanma sıklığının bir hayli yüksek olduğunu dile getiren Gündoğdu, “Araştırmamızda Türkiye’deki gençlerin neredeyse tüm sosyal medya araçlarını bir şekilde kullandıkları görülmektedir. Araştırmaya göre, gençlerin yüzde 62’si Facebook kullanırken, yüzde 10,4’ü Twitter kullanmaktadır” dedi. Gündoğdu’nun basın açıklamasının ardından, MemurSen ile Genç Memur-Sen tarafından “Türkiye Gençlik Profili Araştırması” konulu bir panel düzenlendi. Dr. Murat Yılmaz’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde Prof. Dr. Erol Göka, Prof. Dr. Vedat Bilgin ve Doç. Dr. Erdinç Yazıcı birer konuşma yaptılar. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 29 İstikrar İntihara Dönüşürse En Fazla Çalışanlar Kaybeder E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın, 17 Aralık küresel operasyonunun, ekonomik krizlerle uğraşılan dünyada Türkiye’deki istikrarın da intihara dönüştürülme gayreti olduğunu belirterek, “Eğer ülkedeki istikrar intihara dönüştürülür, küresel operasyon amacına ulaşır, küresel darbe girişimi sonuç alırsa, 28 Şubat’ta olduğu gibi, en fazla çalışanlar kaybeder” dedi. Eğitim-Bir-Sen Afyonkarahisar, Muğla, Denizli, Çanakkale, Balıkesir, Çankırı, Sinop, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Tunceli, Konya, Karaman, Niğde, Aksaray, Ankara 1, 2, 4 No’lu, Gaziantep, Kilis şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantısı ile Ankara 3 No’lu Şube Keçiören Temsilciliği, İstanbul 2 No’lu Şube Gaziosmanpaşa İlçe Temsilciliği, İstanbul 5 No’lu Şube Esenyurt ve Büyükçekmece ilçe temsilciliklerinin düzenlediği teşkilat buluşmasına katılan Ali Yalçın, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de sendikacılığın geçmişte kavga zemininde yapıldığını, bu durumun alışkanlık haline geldiğini ve bazı fraksiyonların genetik miras olarak bu alışkanlıklarını devam ettirdiğini kaydeden Yalçın, “22 yıl önce sendikacılığa başladığımızda, ‘ya oradansın ya da buradansın’, ‘ya komünistsin ya da faşistsin’ anlayışına, ‘kutsal devlet’ ve ‘düşman devlet’ metaforunun takipçilerine reddiye olarak yola çıktık. Merkeze devleti ve ideolojileri değil, insanı koyarak başladık. Sendikacılığı, iyilikleri önermenin ve kötülükleri önlemenin izdüşümü olarak algıladık. Rengine, şekline, dinine, ırkına bakmaksızın herkesi ve her kesimi kuşatan bir sendika olduk. 270 bin üye sayısını geride bırakmış ve 300 bine merdiven dayamış bir sendika olarak, aldığımız genel yetkiyi ve geldiğimiz noktayı Nirvana olarak görmüyoruz. Zirveden yeni ufuklara yolculuk için her geçen gün hervele yapıyor ve ‘sen yoksan bir eksiğiz’ anlayışıyla örgütlü gücümüzü büyütmeye devam ediyoruz. Sendikasız olanları, kalbi bizimle olanları; demokratik sistemlerin kalpleri değil, kalıpları saydığı gerçeğinden hareketle kalp ile kalıp buluşmasına çağırmaya devam ediyoruz. Bu toplantılar, davetçilerimiz olan işyeri temsilcilerimizin saatin zembereğini yeniden kurduğu ve tecrübeleri birleştiren toplantılardır” şeklinde konuştu. İstikrar-İstismar-İntihar Üçgenindeyiz “Türkiye’de her 10 yılda bir darbe olur” sözünün doğrulanması için, son 10-12 yılda birçok darbe girişiminde bulunulduğunu ifade eden Yalçın, şöyle devam etti: 30 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, 28 Şubat’taki ‘Sivil 5’li Çete’ gibi, Ulusal Birlik Hareketi adı altında ‘Sivil 41’li Çete’ Kamu-Sen’de arzı endam etmiş ve yeni bir 28 Şubat için düğmeye basmışlardı ama sonuç alamadılar. Peşinden ‘e-muhtıra’ geldi. Milli iradeye kapatma ve demokrasiyi karartma girişimlerine şahit olduk. Gezi operasyonu, 7 Şubat hadisesi ve 17 Aralık küresel operasyonu darbe girişimleriydi. Bu girişimler, geçmişten alınan derslerle geri püskürtüldü. Ülke darboğaza girdiğinde, Memur-Sen ailesi olarak, hep milli iradenin, milletin yanında yer aldık. Çünkü Türkiye’nin istikrarının intihara dönüşmesinden en fazla zararı çalışan kesim olarak bizlerin göreceğini darbe dönemlerinde test etmiştik. Bu tecrübelerden yola çıkarak ‘17 Aralık küresel operasyonu, ekonomik krizlerle uğraşılan dünyada Türkiye’deki istikrarın da intihara dönüştürülme gayretidir’ diyoruz. Eğer ülkedeki istikrar intihara dönüştürülür, küresel operasyon amacına ulaşır, darbe sonuç alırsa, 28 Şubat’ta olduğu gibi, en fazla çalışanlar kaybeder. Biz bunu biliyoruz. Darbelerde baronlar itibar ve imkân kazanırken, çalışanlar elinde avucunda ne varsa hepsini kaybederler. Bu operasyonları, 17 Aralık Büyük Yolsuzluk Operasyonu olarak adlandırmak, küresel operasyonu meşrulaştırma çabasıdır ve bilinçli bir tercihtir. Yolsuzluk iddiaları var ve bu iddialar ciddidir. Biz de bunu ciddiye alıyor ve sonuna kadar üzerine gidilsin diyoruz. Fakat özellikle bir kesim tarafından tarla farelerine kızıp mahsulün tamamının ateşe verilmesine ve tapunun da üzerine oturmaya çalışılmasına bir anlam veremiyoruz. Dün, ‘cemaate cerahat’ diyenlerin bugün, ‘Bizim yapamadığımızı cemaat yapıyor’ diye sevinç çığlıkları atması, hizmetin hezimete, hükûmetin husumete dönüştürülmeye çalışılması kabul edilebilir bir şey değildir.” Küresel Operasyonun Ekonomik Bedeli En Az 8 Toplu Sözleşmeye Denk Türkiye’de yolsuzluk kamuflajıyla perdelenmiş küresel bir operasyon yürütüldüğünü belirten Yalçın, fotoğrafın her geçen gün daha da netleştiğini, sendika olarak, milli iradenin yanında, varsa eğer, yolsuzlukların kesinlikle karşısında olduklarını dile getirdi. Yalçın, öğretmenlerin ek ödeme sorununun da çözüldüğü, Türkiye’de kamu çalışanlarına üçüncü büyük iyileştirme olan 2014-2015 yıllarını kapsayan, toplamda 8,2 milyar TL’ye mal olan toplu sözleşmenin 8 katı bedele mal olan Küresel Operasyon’un ülkeye çok şey kaybettirdiğini söyledi. İğneyle Kazandıklarımız Kepçeyle Gidebilir “Kamu çalışanlarında olduğu gibi, eğitim çalışanları da yıllarca sendikalardan beklediklerini bulamadılar. Geleceğe dair hep bize baktılar ve umut taşıdılar. Elhamdülillah umutları boşa çıkmadı” diyen Ali Yalçın, “Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen’in yetkili olmasıyla çalışanlar kazanmaya başladı. 9 yıl boyunca toplu pazarlık süreci yürütenler, masadan eğitim çalışanları lehine sıfır kazanımla kalktılar. Yükselttikleri seslerle beceriksizliklerini örtmeye çalıştılar. İki yıldır yetkiliyiz ve biri mutabakatsızlık, diğeri mutabakatla sonuçlanan iki toplu sözleşmede sadece eğitim çalışanlarına özel 18 kazanım var. İçerisinde eğitim çalışanlarının da olduğu tüm kamu çalışanlarının kazanımlarını saydığımızda, Memur-Sen’in kazanımları, Kamu Personeli Danışma Kurulu’ndakiler (KPDK) dâhil, 110’u geçiyor. Bunları muhafaza edip geliştirmek ve artırmak zorundayız. Ülke kaybederken bizim kazanmamız söz konusu olmaz. İğneyle kazandıklarımızı kepçeyle kaybederiz, dikkatli olmak zorundayız” diye konuştu. Kazanımlarımızın Kalıcı Olması İçin Çalışıyoruz “22 yıldır sendikal alanda mücadele ediyor ve tırnaklarımızla kazanım oluşturuyoruz” diyen Ali Yalçın, şunları söyledi: “Özlük ve özgürlük noktasında iki ayrı alanda oluşturduğumuz saymakla bitmeyecek kazanımların sıfırlanması ve yeniden başa dönülmesi için antidemokratik bir ortamın oluşması yeterlidir. Ülkemizde sonuç alan her darbe sonrası kazanımlar resetlenmiş ve mücadele başlangıç noktasına geri dönmüştür. Geçmişten ders alan, tarihin tekerrür etmemesi için üzerine düşeni yapan bir teşkilatız. ‘Ülkemizin de, üyemizin de kaybetmemesi’ için çalışıyoruz. Ülkenin korku tünelinden tamamen çıkması, demokrasinin kurumsallaşması, kuvvetler çatışması değil, kuvvetler ayrılığının tam anlamıyla hayata geçmesiyle en az ülkemiz kadar kamu çalışanları da nefes alacaktır. Eğitim-Bir-Sen olarak kazanımların kalıcı olması ve sıfırlanmaması amacıyla sadece bir kesim ve zümre için değil, millet için çalışıyoruz.” süz olanlar, yetkili ile yetkisiz olanların durumu belirgin bir şekilde ayrılmıştır. İşçi ve memur sendikacılığı arasındaki farklardan en belirgin olanı dayanışma aidatı konusudur. Memur sendikacılığında sendikasızlığı özendiren, sendikalı ile sendikasız arasında makas oluşturacak olan ana konu dayanışma aidatı olmalıdır. Toplu sözleşme primi önemli bir enstrümandır ama yetkili ile yetkisiz arasında fark yoktur. Bunu gündeme getirdiğimizde, ‘sendika ağalığı oluşur’ diyenler, biz yetkili değilken, dayanışma aidatını hararetle savunuyorlardı. Yetki ellerinden gidince, bu sefer dayanışma aidatı konusunu başka türlü anlatmaya başladılar” şeklinde konuştu. Başarısı Olanlar Değil Başağrısı Olanlar Ayıklansın Yalçın, Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili yasa değişikliğine de değinerek, şöyle konuştu: “Bu yasanın çıkmasına kim katkı vermiştir? İşine bakmayıp işini bırakanlar ve makamlara güç katmak yerine makamlardan güç alanlar katkı vermiştir. Yönetimlerden yük almak yerine işini savsaklayıp yönetimlere yük olanlar ile Sezer’in rektörlerine özenip öğrencileri okul gezisi yerine Taksim Gezi Parkı’na götürenler katkı vermiştir. Tükenmişlik sendromu içerisinde emekliliğe gün sayan, değişmemeye direnen, rotasyona uğrasa bile mutasyona uğramayanlar katkı vermiştir. Başarısı olanlar değil, öğretmenleriyle geçinemeyip şikâyetlerin odağı haline gelen ve başağrısı olanlar katkı vermiştir. Öyleyse görüşü, düşüncesi ne olursa olsun başarısı olanlar değil, performansının düşüklüğü nedeniyle başağrısı olanlar ayıklansın.” Ek Ders Esaslarındaki Çarpıklıklar Düzeltilmelidir Ek ders esaslarındaki çarpıklığın devam ettiğini vurgulayan Ali Yalçın, “Ek Ders Esasları acilen değişmelidir. Okula gelmemeyi özendiren, iki gün gelmeyene adeta üç gün de gelme der gibi, iki güne üç gün bonus içeren bir düzenleme var. Bu çarpık yaklaşım ve ek ders dağılımındaki adaletsizlikler bir an önce değişmelidir. Okul yöneticilerinin ek ders dağılımlarında adaletsizlikler var. Farklı branşlar yan yana konduğunda haftalık maaş karşılığı girilmek zorunda olunan ek ders saatlerinde tutarsızlıklar var. Sınav görevlerinde emeklerin karşılığı sayılamayacak komik ücretlendirmeler var. Öğretmenlerin nöbet görevlerine ücret verilmemesi, taşımalı eğitim yapan yerlerde idarecilerin ve görevli bazı öğretmenlerin öğle arasında tatil yapamamasının göz önünde bulundurulmaması gibi üzerine gidilmesi gereken birçok konu var. Ek ders esasları acilen masaya yatırılmalıdır” ifadelerini kullandı. Sendikalı ile Sendikasız Arasındaki Makas Açılmalıdır Ali Yalçın, sendika olarak örgütlü güçleri sayesinde birçok kazanım elde ettiklerini ve bunlara yenilerini eklemeye devam ettiklerini ifade ederek, “Bizim aldığımız maddi kazanımlar ne yazık ki sendikasız olan örgütsüz kitleye de aynı oranda yansıtılıyor. Bu haksızlık. İşçi sendikalarında, memur sendikalarındaki gibi değil. Orada örgütlü ile örgüt- Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 31 Beleş Nöbete Hayır “Çoğu kurumda nöbetin bir karşılığı varken, eğitim hizmet kolunda bunun bir karşılığının olmaması adil değil” diyen Yalçın, şöyle konuştu: “Toplu sözleşme masasına taşıdığımız, ‘Eğitim kurumlarında görevli yönetici ve öğretmenlerce fiilen yerine getirilen nöbet görevi karşılığında, nöbet tutulan her gün için 4 saat ek ders ücreti ödenir’ teklifin yerine getirilmesi için mücadelemiz sürecek. Teklifimizi geçersiz kılacak hiçbir gelişme olmamıştır. Sendika olarak ‘beleş nöbete hayır’ demeye devam ediyoruz. Bir toplu sözleşmede 18 kazanımı sağlayan irade, bu konuyu da eninde sonunda çözecek ve kazanım kervanına ekleyecektir. Bunda kararlıyız.” 2014, Sorunların Değil Çözümlerin Öne Çıktığı Bir Yıl Olsun Ali Yalçın, 2013 yılının, 2012’den devralınan sorunlarla anılan bir yıl olmaktan kurtulamadığını kaydederek, şunları söyledi: “Özellikle ikinci yarısında sorunların birer birer çözülmesiyle imaj tazeleyen Bakanlık, eğitim çalışanlarının 2014 yılına ilişkin umutlarını da artırmış oldu. Okul dönüşümleri, tayin ve nakiller, eş durumu, alan değişikliği, yeni öğretmen ataması gibi birçok konuda son altı ayda beklenilenin üzerinde iyi gelişmeler yaşandı. 2104 yılına devreden kariyer basamakları, norm kadro yönetmeliği, öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği, müfredatın değerler eğitimi ekseninde güçlendirilmesi, GİH sınıfı çalışanları için görevde yükselme ve unvan değişikliği takviminin belirlenmesi ve işletilmesi, bazı okullarda devam eden başörtülü öğrencilerin sorunlarının çözülmesi ve yönetmelik değişikliğinin gerçekleştirilmesi gibi birçok konu bu yıl içerisinde ivedilikle çözülmelidir.” Suriyeli Savaş Mağdurlarına 600 Bin TL Yardım M emur-Sen, “Sana İhtiyacım Var” kampanyası kapsamında İHH’ya 600 bin TL yardımda bulundu. Suriye halkı için başlatılan yardım kampanyasına ilişkin Memur-Sen Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenlendi. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen’e bağlı sendikaların genel başkanlarının katıldığı toplantının sonunda, 600 bin TL’lik çeki İHH Ankara Temsilcisi Mustafa Sinan’a teslim etti. Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Esed güçleri tarafından atılan varil bombalarından canlarını kurtarmak için kaçan Suriyelilerin sayısının gün geçtikçe arttığını belirterek, şöyle konuştu: “Bölgede yaşayan, hayatlarını yardımlarla ancak devam ettirebilen Suriyelilerin büyük kısmı evlerini terk etmemek için direnirken, evlerine varil bombaları isabet eden Suriyelilerin kamplara sığınmaktan başka çaresi kalmıyor. Her geçen gün insani dram daha da artıyor. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 150 bin kişi hayatını kaybetti, 6 milyon 500 bin kişi ülkesini terk etti. Ölenlerden 71 bini sivil… 71 bin sivilden 7 bin 626’sı çocuk, 5 bin 70’i kadın…” Seyirci Kalamazdık “Durum bu kadar kötü iken, sessiz sedasız oturup bekleyemeyiz” diyen Gündoğdu, “Masum Suriyelilerin hayatta kalması için dün olduğu gibi bugün de sorumluluk alarak üzerimize düşen görevi yerine getiriyoruz. Suriye’de din adamları, yaşanan sıkıntıdan dolayı yiyecek bulamayan yoksullara eşek, köpek ve kedi eti yeme fetvası verdi. Esed rejim güçleri tarafından kuşatılan Şam-Beyt Sahım köyünde yaşayan bir kadının feryadı ise halen yankılanıyor. Batı’dan umudunu kesen Suriyeli bacımız bu sefer insani örgütlere seslenmek yerine hayvan hakları örgütlerine seslenerek, ‘bizi insan olarak gör- 32 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 müyorsanız, bari hayvan olarak görün’ demişti. Bu ne büyük bir utanç ne büyük bir acı? Biz bu sese kulağımızı tıkayamayız. Bu ses Batı’dan değil ama mazlumların sesi Memur-Sen ailesinden ve onurlu milletimizden karşılık buldu” şeklinde konuştu. Gündoğdu, Memur-Sen olarak Suriye halkının yaşadığı drama seyirci kalmadıklarını ve kalmayacaklarını vurgulayarak, “Bu nedenle Suriye’de, başta çocuklar olmak üzere, kadın, yaşlı ve hastaların hayata tutunabilmeleri için Memur-Sen olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. ‘Sana İhtiyacım Var’ yardım kampanyası kapsamında Memur-Sen Genel Merkezi başta olmak üzere, bazı il teşkilatlarımız tarafından bize gönderilen toplam 600 bin TL’yi İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’na (İHH), Suriye halkının yaralarının sarılması için teslim ediyoruz. Bu yardıma maaşları ile destek veren Memur-Sen Konfederasyonu ile bağlı sendikaların genel başkan ve yardımcılarına da teşekkür ediyorum” dedi. İHH Ankara Sorumlusu Mustafa Sinan ise, Memur-Sen’e teşekkür ederek, yardımların sürekli ve katlanarak arttığını, Suriye’ye ulaşan yardım TIR sayısının 2 bin 750’yi geçtiğini söyledi. Mehmet Akif İnan’ın Emanetini Sonsuza Kadar Koruyacağız E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Mehmet Akif İnan’ın davasına sahip çıktıklarını ve emanetini sonsuza dek koruyacaklarını söyledi. Gündoğdu, Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şubesi’nin düzenlediği ‘İşyeri Temsilcileri ve Kurum Yöneticileri’ toplantısı ile Mehmet Akif İnan’ı anma programına katıldı. İşyeri temsilcileri ve kurum yöneticileri toplantısında konuşan Ahmet Gündoğdu, gönülleri imar etme hedefiyle rahata değil, meşakkate talip olarak sendikal düzlemde yol açan öncülerin manen ve maddeten oluşturulmuş her türlü engeli aşan cesur ve kararlı adımlarının, öncülerin bıraktığı izden ilerleyip hedefe giden yolu hep genişleterek koşan ardılların azim ve gayretlerinin 22 yılda yüz binlerce hikâyeden oluşan upuzun bir Eğitim-Bir-Sen destanını meydana getirdiğini kaydetti. Bu destanda emek, fedakârlık, gözyaşı ve sevinç bulunduğunu belirten Gündoğdu, “Bu destanda, duygu yelpazesinin her bir aralığından örnekler vardır ama yılmak, korkmak, caymak, geri dönmek yoktur” dedi. Yeni Bir Hedefe Doğru Koşmak Mecburiyetindeyiz Eğitim-Bir-Sen’in zeminini oluşturan geleneğin oluşturduğu medeniyet değerlerinin, karşılaşılan her yol ayrımında gidilecek yolu gösteren bir ışık olduğunu ifade eden Gündoğdu, şöyle devam etti: “Eğitim-Bir-Sen, 22 yılda hiç yolunu şaşırmadan, çizgisinden hiç sapmadan, duraksamadan hep ilerlemiştir. Bugün gelinen nokta son derece önemlidir ve önemi nispetinde de tarihîdir. Ancak, şurası iyi bilinmelidir ki, 270 bini aşkın aktif bir bünye, önceki günün hayali, dünün hedefidir ama bugün gerçekleşmiş bir hayal, ulaşılmış bir hedeftir fakat nihaî değildir. Ulaşılan bu noktayı anlamlandırmak ve heyecanımızı yitirmeden yeni bir hedefe doğru koşmak mecburiyetindeyiz.” Şanlıurfa Belediye Konferans ve Nikah Salonu’nda düzenlenen etkinliğe de katıldı. Gündoğdu, burada yaptığı konuşmada, Mehmet Akif İnan’ın davasına sahip çıktıklarını ve emanetini sonsuza dek koruyacaklarını vurgulayarak, İnan’ın ülke ve insanlık için önemli bir değer olduğunu dile getirdi. “Bir insanın fikirleri ölmemişse o insan ölmüş sayılmaz, ölümsüzdür” diyen Gündoğdu, “Akif Abi’nin bize bırakmış olduğu fikirlerden yola çıkarak Genç Memur Sen’i kurduk. Türkiye’yi yeniden dönüştürme ve medeniyet tasavvuruyla buluşturma projesi olan Genç Memur Sen’e Akif İnan misyonu yüklüyoruz” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından, Şanlıurfa Belediyesi’nce düzenlenen “Mehmet Akif İnan Ulusal Şiir Yarışması”nda dereceye girenlere plaket verildi. Üniversite Şubesinin Toplantısı Gündoğdu, Şanlıurfa Eğitim-Bir-Sen 2 No’lu (Üniversite) Şube’nin düzenlediği toplantıya da iştirak etti. Yaklaşık 250 üyenin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda bir selamlama konuşması yapan 2 No’lu Şube Başkanı Öğr. Gör. Mustafa Sami Çetin, akademik ve idari personelin özlük haklarıyla ilgili değerlendirmede bulundu. Üniversitede 450 üyeye ulaşan büyük bir aile haline geldiklerini ifade eden Çetin, hedeflerinin, bu sayıyı 600’e çıkarmak olduğunu söyledi. Konuşmaların sonunda, yeni yardımcı doçent, doçent ve profesörlüğe atanan üyelere Genel Başkan Ahmet Gündoğdu tarafından plaket takdim edildi. Bir İnsanın Fikirleri Ölmemişse O İnsan Ölmüş Sayılmaz Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ın vefatının 14. yılı münasebetiyle Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 33 Uyanık Olmalı ve Birbirimize Bağrımızı Açmalıyız E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı, 1970’li yılların kısır siyasi çekişmelerinin yeniden hortlatılmasına fırsat verilmemesi gerektiğini ifade ederek, “Birbirimize yüreğimizi açalım. Yoksa herkes üzülür. Herkes acı çeker. Uyanık olmalı, birbirimize bağrımızı açmalıyız. Unutmayalım ki, düşmanlarımız amansızdır, vicdansızdır, ahlaksızdır” dedi. Eğitim-Bir-Sen Antalya ve Erzincan şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantısı ile Kahramanmaraş’ın Afşin Göksun, Nurhak ve Ekinözü ilçeleri ve köylerdeki işyeri temsilcilerinin katılımıyla Elbistan’da gerçekleştirilen toplantıda konuşan Teyfik Yağcı, sendikacılığın yalnızca işyeri örgütlenmesiyle sınırlı tutulmasına, küçük bir alana hapsedilmesine razı olmadıklarını belirterek, küresel düşündüklerini ve yerel davrandıklarını söyledi. Zengin Bir Geçmişe Sahibiz Temsil ettikleri topluluğun görüş ve düşüncelerini hayata yansıtmanın en önemli hedefleri olduğunu kaydeden Yağcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Teşkilatımız da bizden bunu bekliyor. Diğer paydaş kuruluşları da içine alacak şekilde, açık bir toplumsal projeyi de içeren anlayışımız bize tarihi bir misyon yüklemektedir. Onun için teşkilat olarak bizim, herkesin saygı duyacağı amaçlarımız, makul ve kabul edilebilir hedeflerimiz vardır. Bu amaçlara ulaşmak için gerçekleşebilir programlar belirleyerek hedefe yürüyen bir teşkilatız. Bir teşkilatın bunları yapabilmesi için örgüt üyelerini harekete geçirebilecek başarılı bir geçmişten beslenmesi gerekir. Allaha şükür, biz bu zengin geçmişe sahibiz. Başarılı bir örgütlenmenin; şevkli, hesap vermeye hazır, ehil ve bilgili bir adanmışlar kadrosunun varlığı, onun en önemli öz sermayesidir.” Çözümü Farklı Odaklarda Değil, Medeniyet Değerlerimizde Aramalıyız İçinde bulunduğumuz yüzyılın başlarından itibaren değişmeye başlayan bir dünya ve değişen bir Türkiye bulunduğunu dile getiren Yağcı, “Bu büyük ve önemli değişimi hep birlikte gözlemliyoruz. Zaman boyutuyla tarihi derinlikte ve mekân boyutuyla coğrafi genişlikte, milli kurtuluş ruhunun yeniden dirilişine şahitlik ediyoruz. Bizler şunu çok iyi görüyoruz ki, şu dünya coğrafyasındaki bu milletin doldurması gereken yerler hâlâ boş duruyor. Bu milli uyanış, 34 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 en başta eğitim camiasının eseridir. Bizim değerlerimizin yeniden inşasında, huzur ve mutluluğun, refah ve saadetin elde edilmesinde ülkemiz ve milletimiz stratejik bir konuma yükselmiştir. Son 5-10 yıl itibarıyla yaşadığımız gelişmeler, Türkiye’nin böyle bir potansiyele sahip olduğunu cümle âleme göstermiştir. Bu durum hiç şüphesiz Türkiye’yi küresel güçlerin hedef tahtası haline de getirmiştir. Yakın geçmişte park-bahçe bahane edilerek yapılan kalkışma ve bugün itibarıyla ülkenin geleceğini kıskaca alma hamlelerinin bu emperyalist husumetin ekmeğine yağ sürdüğünü hepiniz takdir edersiniz. Bu türden girişimlerin devam edeceği de her zaman ihtimal dâhilindedir. Karşılaştığımız krizlerin çözümünü farklı yapılarda ve odaklarda değil, kendi medeniyet değerlerimizde ve aynı vücudun azaları olduğumuz hakikatinde aramalıyız” şeklinde konuştu. Yeni Nesillere İdeal Aşılamalıyız Menfaatçiliğin, bencilliğin ve sekülarizmin kalplerde din haline geldiği bir modern dünyada, eğitimciler olarak yeni nesillere ideal aşılamaları gerektiğine dikkat çeken Teyfik Yağcı, “Karakter eğitimi bizlerin ekstra gayretleriyle amacına ulaşacaktır. İdealciliğin en önemli fidanlığı okullardır. O fidanların bahçıvanları öğretmenlerimizdir, sizlersiniz, bizleriz” ifadelerini kullandı. Kan Akmıyor Diye Yüreği Kan Ağlayanlar, Karalar Bağlayanlar Var Yağcı, Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olarak millet düşmanlarının birçok planını bozdukları gibi yeni sinsi planlarını da bozacaklarını ifade ederek, “Bozguncular başarıya ulaşamayacaktır. Onlara bu fırsatı vermeyeceğiz. Ma- alesef bu ülkede kan akmıyor diye yürekleri kan ağlayanlar var, karalar bağlayanlar var. Bizim vazifemiz her türlü imkân ve fırsatları değerlendirerek istikamet dairesinde çalışmak, çabalamaktır. Başarı odaklı değil, istikamet odaklı çalışmalıyız. Yolumuz, menzilimiz olmalı. Hedefe ulaştıracak her şey mübah diyemeyiz. Hedefe vardığımızda nasıl yaşayacaksak, yolda iken de öyle olmamız gerekiyor. Kardeşlik hukukuna riayet etmek önemlidir” dedi. Eğitim Bir milletin Olmazsa Olmazıdır Eğitimin bir milletin olmazsa olmazı olduğunun altını çizen Yağcı, “Gelecek nesilleri iyi yetiştiremeyen milletler gelecek mücadelesini kaybetmiş demektir. Geleceğe dair herhangi bir hayali, tasavvuru bulunmayanlar bugünü değiştiremedikleri gibi, geleceği de dönüştüremezler” diye konuştu. “Bütün insanlığın kurtuluşunu sağlamayan herhangi bir reçete, bizim de kurtuluşumuz olmayacaktır” diyen Yağcı, şunları kaydetti: “Bu nedenle, lokal hareket etmekle birlikte küresel düşünmeyi ihmal edemeyiz. Somali’ye yardım, Arakan yetimlerine yardım ve orada yetimhane yapılması, ül- kemizde başlattığımız 1000 yetime ulaşma projesi, deprem, sel gibi afetlerde milletin yardımına koşma gibi çalışmalarımız herkesin, hepinizin malumudur. Geçmişte ecdadımızın yaptığı gibi, yeniden insanlığı adalet ve merhamet iklimiyle buluşturmamız imkânsız değildir. Bunu sağlayacak olan ise eğitimcilerdir, sizlersiniz.” Yağcı, “Bizim anlayışımıza göre sendika sadece sendika değildir. Her şey de ‘ücret’ demek değildir. Bizler onur, erdem, adalet, merhamet, emniyet, güven, huzur ve refah mücadelesinde bıkmadan, usanmadan ve yorulmadan yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. İHH’ya Destek Ziyaretinde Bulunduk E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, İHH’nın bu ülkeye, bu millete ait bir değer olduğunu belirterek, “İHH, bizim medeniyet değerlerimizi mazlumlarla, mağdurlarla ve mahrumlarla buluşturmakta; kadirşinas insanımızın yardımlarıyla birlikte sevgilerini, kardeşlik duygularını gemilere, uçaklara, kamyonlara yükleyerek dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır” dedi. Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Genel Başkanı Bülent Yıldırım’ı ziyaret etti. İHH’nın bu ülkeye ait bir değer olduğunu söyleyen Gündoğdu, İHH’nın mesuliyet duygusu içinde tüm insanlığa hizmet götürdüğünün altını çizerek, “İHH, bütün yardım kuruluşları gibi bizim medeniyetimizin mazlumlarla, mağdurlarla ve mahrumlarla bir olma hasletini gemilere, uçaklara, kamyonlara yükleyerek bizi bekleyenlere, bizden bekleyenlere sevgimizi, merhametimizi taşımaktadır. İHH’nın faaliyetlerine baktığımızda sadece insana yardımı; raporlarını okuduğumuzda sadece insanlık telaşını, mazlumların elinden tutma heyecanını; gönüllülerine baktığımızda sadece insanlığa adanmış, iyiliğe odaklanmış insanları görürüz. Bu adanmışlıktır ki, Mavi Marmara’da dokuz şehit vererek adanmışlığın zirvesi olan şehitlik mertebesine çıkılmıştır. İHH, Türkiye’de ve dünyada anasız ve babasız kalan çocuklara gönüllü anne ve baba olmuş, yetimlerin umudu olmuştur” şeklinde konuştu. İHH, açtığı fırınlarda ürettiği sıcak ekmekleri milyonlarca aç uyuyan çocukla buluşturarak açlıkla yüz yüze kalan çocukların umudu olduğunu kaydeden Ahmet Gündoğdu, “İHH, başta Suriyeli kardeşlerimiz olmak üzere kış şartlarında yalınayak gezen çaresizlerin çaresidir” dedi. İHH’nın, Filistinli, Gazzeli, Suriyeli, Arakanlı mağdur ve mazlumlara yardım elini uzattığını dile getiren Gündoğdu, bu durumdan rahatsız olanların varlığına dikkat çekti. Gün- Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 35 doğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün çabası, mazlum ve mağdur insanlara yardım götürmek olan İHH’yı hedef alan her türlü girişim sonuçsuz kalacaktır. Memur-Sen olarak İHH’nın dünya mazlumları, yetimleri, mağdurları için yaptığı çalışmaların her zaman yanında olduk. Bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Tabi ki bu yardımlardan birileri rahatsız olabilir, olacak da. Yakın geçmişte Siyonist İsrail’in zulmü altındaki Filistinli kardeşlerimize yardım götürmek için yola çıkan Mavi Marmara gemisine yapılanları hiç bir zaman unutmayacağız. İsrail’in hunharca saldırısında şehit olan vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyorum. Katil İsrail’i kınıyorum. Bu saldırıda Memur-Sen’in acısı iki kat daha fazladır. Biliyorsunuz Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıda üyemiz Ahmet Doğan’ın oğlu 19 yaşındaki Furkan kardeşimiz, Siirt’te görev yapan öğretmen üyemiz Yusuf Bilgen ve Araştırma Görevlisi Üyemiz İsmail Bilgen’in babası İbrahim Bilgen şehit oldu. Umarız bir daha böyle bir olay yaşanmaz. İHH’nın insanlığa hizmet yolundaki yürüyüşü devam etmektedir.” İHH’nın dünyanın dört bir yanına uzanan yardım elinin karşılığının mazlumların hayır duaları olduğunu belirten Gündoğdu, “İHH, ‘Su gibi aziz olasınız’ duasına mazhar bir kuruluş olarak, açtığı binlerce su kuyusu ile Afrikalı susuz dudakları su ile buluşturmuştur. Bu nedenle İHH’nın insani yardımlarını çok önemsiyoruz ve nedeni ne olursa olsun bu insani yardımlarının önünün kesilmesini istemiyoruz. Aksi takdirde hem bu dünyada hem öbür dünyada yetimler bu hizmetleri bilerek veya bilmeyerek engelleyenlerin yakasına yapışacaktır. Bugün burayı ziyaret sebebimiz, safımızı belli etmek içindir. Safımız yetimin yanıdır, mazlumun yanıdır, insani yardımların yanıdır. Bu duygularla İHH yöneticileri ve gönüllülerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz” diye konuştu. İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım ise, ziyaretten duyduğu mutluluğu dile getirdi. Yıldırım, Memur-Sen gibi, Türkiye’nin en önemli kuruluşlarının destekleriyle hizmet aşklarının daha da arttığını söyledi. Ziyarete, Memur-Sen’e bağlı Büro-Memur-Sen Genel Başkanı Yusuf Yazgan, Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, Ulaştırma-Memur-Sen Genel Başkanı Can Cankesen, Birlik Haber-Sen Genel Başkanı Gürbüz İnaltekin, Kültür Memur-Sen Genel Başkanı Mecit Erdoğan, Bayındır MemurSen Genel Başkanı Abdulhadi Karasapan ve İHH Genel Merkez yöneticileri katıldı. İnsan Onuruna Yaraşır Bir Ücret İçin Çalışıyoruz E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, insan onuruna yaraşır, hayat standartlarını yükselten bir ücret istediklerini belirterek, “Eğitim çalışanlarının mali durumunda iyileştirme yapılması için çalışıyoruz” dedi. Eğitim-Bir-Sen Batman, Mardin, Kastamonu, Karabük, Bartın şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri, Ankara 1 No’lu Şube’nin işyeri temsilcileri, Ankara 2 ve 3 No’lu şubelerin divan toplantıları ile Malatya 1 No’lu Şube’nin olağanüstü kongresine katılan Ramazan Çakırcı, son dönemde yapılan operasyonların asıl hedefinin, Türkiye’yi daha fazla güçlenmeden boğmak olduğunu ifade ederek, “Milli iradeyi önemseyen ve vesayetle mücadeleyi önceleyenlerin küresel operasyon karşısında emek ve ekmek adına, kazanımların korunması ve geliştirilmesi için safları daha da sıklaştırmaları gerekir” şeklinde konuştu. Emperyalist güçlerin, büyüyen ve sorunlarını bir bir 36 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 çözen Türkiye’den rahatsız olduğunu kaydeden Çakırcı, şunları söyledi: “İslam dünyasının umudu olan ve sömürgeci dünya düzenine karşı çıkan, itiraz eden bir Türkiye’yi daha fazla güçlenmeden boğmak istemektedirler. Gezi olaylarında olsun, 17 Aralık operasyonunda olsun, hedef sadece Türkiye’deki hükümet değildi. Bu operasyonlarda ülkemizin ve İslam dünyasının geleceği hedef alınmıştır. Hedef, sesini yükselten bu ülkenin çocuklarına had bildirmeye kalkışmaktır. Bunun için bu kaleyi tahkim etmemiz, saflarımızı daha çok sıklaştırmamız gerekir.” Eğitim Çalışanlarının Mali Durumunda İyileştirme Yapılması İçin Çalışıyoruz Çakırcı, toplu sözleşme masasında az alan ile çok alan arasındaki makası daralttıklarını dile getirerek, son toplu sözleşmede en çok sevinenlerin emekliler ve 4/C’liler olduğunu kaydetti. Öğretmenlerin de ek ödeme mağduriyetini gidererek büyük kazanımlar sağladıklarını ifade eden Çakırcı, insan onuruna yaraşır, hayat standartlarını yükselten bir ücret istediklerini vurgulayarak, “Eğitim çalışanlarının mali durumunda iyileştirme yapılması için çalışıyoruz” diye konuştu. Düzenlemelerini Zamanında, Açık, Şeffaf, Kariyer ve Liyakatin Esas Alınarak Yapmasını İstiyoruz “Reel ücret artışı konusunda mağdur konumdaki akademik personele ilave zam yapılmasını istiyoruz” diyen Çakırcı, taleplerini şöyle sıraladı: “Kariyer basamakları önündeki bariyerlerin kaldırılmasını, 4/C’li personelin kadroya geçirilmesini, üzerinde uzlaştığımız 2005 yılından sonra göreve başlayanlara bir derece verilmesini, disiplin cezalarının affedilmesini, emekli ikramiyesindeki 30 yıllık süre sınırlamasının kaldırılmasını, Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm düzenlemelerini zamanında, açık, şeffaf, kariyer ve liyakati esas alarak yapmasını, ek ders ücretlerindeki dengesizliğin giderilmesini istiyoruz.” MEB, Gündemine Daha Çok Yoğunlaşmalıdır Milli Eğitim Bakanlığı’nın, gündemine daha çok yoğunlaşması gerektiğini belirten Çakırcı, “Bakanlığın gündemi, eğitim, eğitim çalışanlarının özlük ve sosyal haklarıdır. 2023 vizyonu için mevcut eğitim sistemini daha çok iyileştirmelidir. Müfredatı gözden geçirmelidir. Bu müfredat çağın ihtiyacına cevap vermiyor, üç yanlış bir doğru denklemi üzerine kurulmuş. Çocuklarımızın hayatı test ile tost arasına sıkıştırılmıştır. Başarısızlığı çocuklarımızın kaderi haline getiren olumsuzluğun eğitime ilişkin toplum nezdinde oluşturduğu algı ne acıdır ki zamanla öğretmenin başarısızlığına dönük bir algıya dönüşmüştür” dedi. Başarı Değerlendirmesinde Değer ve Etik Odaklı Yeterlilik Yok Başarı değerlendirmesinde, değerler eğitimi, teknolojik yeterlilik, kültürel, sosyal, sanatsal ve sportif yeterliliğin bulunmadığını kaydeden Çakırcı, şöyle devam etti: “Bu değerlendirmede, değer ve etik odaklı yeterlilik yok. Öğüten değil, yetiştiren ve eğiten bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Aliya İzetbegoviç, ‘Müslüman çocukların kendi ülkelerini yönetememelerinin temel nedeni, yönetmek için değil, yönetilmek için yetiştirilmeleri; seslerini yükseltmek için değil, itaat etmek için eğitilmeleridir’ diyor. Ülkemizin ilerlemesi, ‘suya sabuna dokunmayan, siyonizme ve emperyalizme karışmayan, test ile tost arasına sıkıştırılmış gençlik’ ile değil, Bilge Kral Aliya’nın deyimiyle ‘cesur ve itiraz ruhunu taşıyan kimselerle’ gerçekleştirilecektir. Bunun için sistemin iyileştirilmesi gerekir.” Sorunlar Bekletildikçe Kangrenleşir Bakanlığın, öğretmen, memur ve hizmetlilerin sorunları ile daha çok ilgilenmesi gerektiğini vurgulayan Çakırcı, “Öğretmenlerin kariyer basamaklarında yükselme sorunu devam ediyor. Bakanlığın düzenleme yapmamasından dolayı 40 binin üzerinde dava açıldı. Kariyer sisteminde acil çözüm şart. Norm kadro yönetmeliğinde halen değişiklik yapılmadı. Yönetici atamada yaşanan sorunlar çözüm bekliyor. Diğer yandan öğretmen atama ve yer değiştirmede sorunlar yaşanıyor. Bakanlık bu sorunların çözümünde daha ciddi adımlar atmalıdır. Yer değiştirmelerde becayişi artık düşünmek zorundadır. Sorunların çözümü isteniyorsa, gelen taleplere kulak vermelidir. Sorunlar bekletildikçe kangrenleşir” ifadelerini kullandı. YÖK Yasası Mutlaka Değiştirilmelidir YÖK yasa taslağının unutturulmaya çalışıldığını dile getiren Çakırcı, “Üniversitelerdeki sorunların temel nedeni darbe ürünü YÖK yasasıdır. Bu yasa mutlaka değiştirilmelidir. Özgür ve demokratik üniversiteler için, bilimin üretilmesi için bu şart. Üniversite idari personeli için yakında olumlu gelişmeler bekliyoruz. Görevde yükselme ve unvan değişikliği için düzenleme yapılacak. Sendika olarak, çalışanların taleplerinin önemli bir kısmının dikkate alınmasını bekliyoruz. Öğretim elemanlarının ücretlerinde iyileştirme yapılması için çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Sonuç alıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu. Sonuç Odaklı Çalışmalarımız Devam Edecek Çakırcı, hedefi daima yüksek tutarak, istikameti kaybetmeden yürümek gerektiğini kaydetti. Sendika olarak vazifelerinin, her zaman üyelerinin yanında olmak olduğunu söyleyen Çakırcı, kardeşlik hukuku çerçevesinde sonuç odaklı çalışmalarına devam edeceklerini vurguladı. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 37 Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ı Vefatının 14. Yılında Rahmetle Andık E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Mehmet Akif İnan’ın bir dava adamı, kendisini milletine ve ülkesine hizmete adamış, şair, yazar, düşünür ve önemli bir aksiyon insanı olduğunu söyledi. Akif İnan’ın millet adına sendikacılık yaptığını kaydeden Gündoğdu, “Mehmet Akif İnan Abimiz, milletin inancına bağlı ve değerlerine önem veren bir sendikacılığın temellerini attı” dedi. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Kurucu Genel Başkanı Mehmet Akif İnan’ın vefatının 14. yılı dolayısıyla düzenlenen “Mehmet Akif İnan, Memur-Sen ve Büyük Türkiye” konulu panel Başkent Öğretmenevi’nde gerçekleştirildi. Panelin açılışında konuşan Ahmet Gündoğdu, “Mehmet Akif İnan’ın deyimiyle ‘vefa elbiselerini giyerek’ programımızı teşrif eden Akif İnan dostları hoş geldiniz. Örgütlü mücadeleye katkı sunan, ter akıtan, sendika üyesi olma imkânı olmamasına rağmen başlıca meslek gruplarından olan kardeşlerimizden Allah razı olsun” şeklinde konuştu. Şair, Fikir Adamı ve Sendikacı Akif İnan’ı anma programının bu yıl bir panele dönüştürüldüğünü belirten Gündoğdu, Akif İnan’ın şair, fikir adamı ve sendikacı olduğunu kaydetti. Örgütlenmenin, sendikacılığın, özgürlük mücadelesinin sanki bu camiayla ilgisi yok- 38 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 muş gibi bir durumun geçmiş dönemde de olduğuna dikkat çeken Gündoğdu, İnan’ın, Hak-İş’in tecrübesini yanına alarak, 20-30 yıllık bir tecrübeyle Memur-Sen’i kurduğunu ifade etti. Gündoğdu, Akif İnan’ın misyonunun adam yetiştirmek olduğunu dile getirerek, “Batı değerleriyle yetişen insanlar değil, medeniyet davasına bağlı yeni nesiller yetiştirmeliyiz” diye konuştu. İnan’ın, adanmışlığı ön plana çıkararak, gençlere ihtiyacının olduğunu söylediğini belirten Gündoğdu, şöyle devam etti: “Akif Abi’nin dava adamı olacak gençlik idealini 1970’li yıllarda görüyoruz. Adanmışlığı ön plana çıkararak, gençlere ihtiyacının olduğunu söylüyor. Bugün, hem sivil toplumda hem toplumda, o gün konferanslarını dinleyen gençlerin öncülük yaptığını görüyoruz. Genç Memur-Sen’i kurarak hayata geçirdik. Mısır darbesinin 100. gününde Türkiye genelinde yapılan eylemlerde medeniyet gençliğinin neler yapabileceğini gördük.” Milletin Değerlerine Önem Veren Sendikacılığın Temelini Attı “Akif İnan, sendikacılığı devlet adına yapan kesimleri çok iyi görüyordu” diyen Gündoğdu, “Mehmet Akif İnan Abimiz, devlet adına sendikacılık yapan, milletin değerlerine önem veren bir sendikacılığın temellerini attı. Burada medeniyet sendikacılığını çok önemsediğini görüyoruz. Toplu sözleşme hakkı olmazsa olmazıydı. Anayasa değişikliğini o günlerde haykırıyordu. Toplu sözleşme hakkı için biz de ‘ya bu hakkı alırız ya da bir daha bu masaya oturmayız’ dedik ve iş güvencemize dokundurtmadan bu hakkı almış olmamız, sendikal mevzuat bakımından Memur-Sen’in çalışma hayatına yaptığı önemli bir gelişmedir” dedi. Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının En Büyük Mimarıyız Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, kamuda başörtüsü özgürlüğünün, aynı zamanda vatandaşına had bildirerek ‘siz işinize bakın’ diyen devlet anlayışından eşit yurttaşlığa geçişin adı olduğunu vurguladı. Onlarca yıl bu yasakla ülkenin enerjisinin yok edildiğini ifade eden Gündoğdu, Memur-Sen’in bu sorunun çözümünde katkısının büyük olduğunu kaydetti. Gündoğdu, şunları söyledi: “Ana muhalefetin Meclis’te başörtülülere, ‘bacımız’ demesini önemli görüyoruz. Ama MemurSen’in topladığı 12 milyon 300 bin imza ile bu sorunun çözümünün en büyük mimarı olduğunu da söylemeden geçemeyiz. Çözüm süreci, bizim projemiz değil ama ırkçılığa son vermesi adına önemli bir projeydi. Projenin sahibi bizmişiz gibi hareket ettik. Ben Karadeniz ve Marmara’ya, yardımcılarım bütün illere gitti. Bu proje, dün, devletin öteki ilan ettiği Alevilerin, Kürtlerin tamamının beriki olması, yani kendilerini bu ülkenin birinci sınıf insanı görmesi projesiydi.” Mısır’da yaşanan olaylara da değinen Gündoğdu, konuşması sırasında salondaki dinleyicilerle birlikte Rabia işareti yaptı. Paralel Devlet İddiasıyla ilgili Ne Varsa Üzerine Gidilmeli Dershane tartışmasının başladığı günden beri ‘dershaneler kapatılmamalıdır, kapanmalıdır’ dediklerini hatırlatan Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hâlâ sınavların amaç olduğu eğitim sisteminde, dershaneleri kapatmak çözüm olmaz. Testle tost arasına sıkıştırılmış; erdemli, ahlaklı olmanın önemli olmadığı bir sistemde kaybeden Türkiye olacaktır. Mesele sadece dershane meselesi değilmiş. Taksim Gezi olaylarında bu nasıl iş, niye taraflar biraraya gelmedi’ derken bir sanatçının Tweet’iyle meselenin ağaç meselesi olmadığını gördük. Son günlerdeki operasyonlar da tıpkı gezide olduğu gibi, meselenin dershane meselesi olmadığını gösterdi.” görünümlü bir projeyle Türkiye’yi zayıflatmaya çalışan kirli projeye karşıdır” değerlendirmesinde bulundu. Referandumda ‘Evet’ Diyenler, ‘Hayır’ Diyenleri Sevindirecek Bir Tavır İçerisine Girmemeli Türkiye’nin yakaladığı istikrarı sürdürmesinin önemine işaret eden Gündoğdu, “2010 Referandumu’nda ‘Evet’ diyen yüzde 58’lik kesim var. Bizim duruşumuz bellidir. Demokrasiden, insan haklarından ve özgürlüklerden yana duruşumuzu sürdürüyoruz. Referandumda ‘evet’ diyenler, ‘Hayır’ diyenleri sevindirecek bir tavır içerisine girmemeli. 17 Aralık Operasyonu, bir yolsuzluk operasyonu olarak görülemez. Yolsuzluk varsa, sonuna kadar gidilmeli. Hiç bir şekilde üzeri örtülemez. Ancak yolsuzluk kılıfı üzerinden ülke hedef alınıyorsa, siyaset kurumuna, demokrasiye, milletin iradesine önem veren herkesin yer alacağı taraf Başbakanı’nın yanıdır” şeklinde konuştu. “Mehmet Akif İnan, Memur-Sen ve Büyük Türkiye” Paneli Program, Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan, Prof. Dr. Şükrü Karatepe, TBMM İdare Amiri, Çorum Milletvekili Salim Uslu ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erdinç Yazıcı’nın konuşmacı olarak katıldığı “Mehmet Akif İnan, Memur-Sen ve Büyük Türkiye” paneliyle devam etti. Panelde, Mehmet Akif İnan’ın sendikacılık yönü, MemurSen’in kuruluşundan bugüne kadarki mücadelesi anlatıldı. 4Y ile Sonuna Kadar Mücadele Edilmelidir Gündoğdu, 17 Aralık Operasyonu ve devlet içerisinde paralel yapılanma olduğu yönündeki iddialara ilişkin olarak, “Cenab-ı Hakk’ın peygamberlerden sonra sevdiği kullar şehitlerdir. Onlara bile ‘huzuruma kul hakkı ile gelmeyin’ diyor. 3Y’ye (Yasaklar, yolsuzluklar, yoksulluklar) biz yağcılık maddesini ekliyoruz. Bu 4Y ile sonuna kadar mücadele edilmelidir. Şunu da ifade etmek isterim ki, Memur-Sen, yolsuzluk Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 39 Darbecilerin, Hayırcıların Ekmeğine Yağ Sürmeye Kimsenin Hakkı Yok E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, son günlerde ortaya çıkan tablonun, Türkiye’nin hak ettiği bir tablo olmadığını belirterek, “Bugün Arakanlı, Suriyeli, Mısırlı, Gazzeli yetimin ve mazlumun ümidi olan ülkemizde hiç kimsenin darbecilerin, hayırcıların ekmeğine yağ sürmeye hakkı yoktur” dedi. Memur-Sen Gaziantep İl Temsilciliği’nin düzenlediği il divan toplantısına katılan Gündoğdu, geçen yıl kamuda başörtüsü özgürlüğü için başlattıkları ‘10 Milyon İmza’ kampanyasına milletin rekor bir katılımla destek verdiğini hatırlatarak, “Kampanyaya, üyemiz olsun olmasın, halkımız 12 milyon 300 bin gibi bir rekor ile katılarak, özgürlüğe ‘evet’ dedi. 12 milyon 300 bin imzayı hükümete teslim eder etmez fiili olarak sorunu çözdüğümüz sivil itaatsizlik eylemimizi başlattık. Daha sonra, hükümetin, kadınların eğitim, siyaset ve çalışma hakkının önündeki engelleri hukuken kaldırması ile Türkiye bir ayıptan daha kurtulmuş oldu. Çözüm süreci, kamuda başörtü özgürlüğü gibi yüzde yüz bir Memur-Sen projesi değil, devletin projesi, milletin kardeşlik projesiydi. Memur-Sen burada üzerine düşeni yaptı. İllere gittiğimizde gördüğümüz tablo, devletin ötekileri ile toplumun ötekilerinin beriki olma arzusuydu. Hükümetin son demokrasi paketiyle, öteki ilan edilenler de kendilerini bu ülkenin berikisi olarak görmeye başladı” şeklinde konuştu. Türkiye’nin, son yıllardaki demokrasi yolculuğuyla önemli kazanımlar elde etmesinin yanı sıra siyasi ve ekonomik istikrarın içte ve dışta bazı güçleri rahatsız ettiğini ifade eden Gündoğdu, şunları söyledi: “Türkiye’nin büyümesinden rahatsız olanlar, ilk olarak Taksim Gezi Parkı olaylarını organize ettiler. Burada dik duran ve millete oynanan oyunu bozan hükümete şimdi yeni bir oyun oynanıyor. Bu oyunda iç ve dış güçlerin işbirliğini görüyoruz. Küresel bir senaryonun içine yerleştirilmiş yolsuzluk iddiası üzerinden ülke karıştırılmak isteniyor. Memur-Sen olarak, hiç tereddüt etmeden yolsuzlukların üzerine sonuna kadar gidilmesini istiyoruz. Mede- 40 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 niyet değerlerimizin hükmü açıktır, rüşvet alan da veren de suçludur. Yetimin malına göz diken varsa, sonuna kadar üzerine gidilmelidir. Ancak kimse uluslararası oyunu gizlemek için yolsuzluk iddialarını kendine perde yapmasın. Rahmetli Adnan Menderes’ten rahatsız olanların gayesi neyse, Turgut Özal’dan, Muhsin Yazıcıoğlu’dan, Necmettin Erbakan’dan rahatsız olanlar bugün yine ülkenin seçilmiş başbakanı üzerinden ülke istikrarını hedef alıyor. Yasama, yürütme, yargı kuvvetler ayrılığı ilkesi bugün yara almış, devlet çatışmasına dönmüş gözüküyor. Bu, Türkiye’nin hak ettiği bir tablo değildir. Onun için hukukun üstünlüğüne yeniden geçmemiz lazım. Bugün Arakanlı, Suriyeli, Mısırlı, Gazzeli yetimin ve mazlumun ümidi olan ülkemizde hiç kimsenin darbecilerin, hayırcıların ekmeğine yağ sürmeye hakkı yoktur.” Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, kavgadan değil, diyalogdan yana olduklarını kaydederek, “Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen, hatır değil, tavır sendikacılığı yapmaktadır. 2012 yılı toplu sözleşmesinde çalışanlara yapılan yanlışa karşı iş bırakma eylemi gerçekleştirerek, kuruş sendikacılığı değil, duruş sendikacılığı yaptık” diye konuştu. Eğitim-Bir-Sen Gaziantep Şube Başkanı ve Memur-Sen İl Temsilcisi Mithat Sevin ise, yaptıkları işin kuru bir ücret sendikacılığı olmadığını dile getirerek, “Değerler sendikacılığı, hizmet sendikacılığı, akademik ve sosyal sendikacılık yapıyoruz. Sendika olarak, sadece ülkemizde değil, dünyanın neresinde olursa olsun, mağdurların ve mazlumların her zaman yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez’in de bir selamla konuşması yaptığı toplantıya, Memur-Sen’e bağlı sendikaların Gaziantep Şube başkanları, il temsilcileri ve yönetim kurulu üyeleri, Genç Memur-Sen İl Başkanı Mehmet Fatih Kocabaş ve yönetimi, Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Ayfer Er ve üyeleri ile ilçe teşkilatları katıldı. Mali İşler Eğitim Toplantısı Yapıldı E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, 1992 yılında çıktıkları yolda Türkiye’nin en büyük sendikası en büyük sivil toplum örgütü olduklarını belirterek, “28 Şubat sonrası toplumda kaos ortamı oluşturuldu. Yeni bir ülke yeni bir millet yaratılmaya çalışıldı. Hem Türkiye, hem de EğitimBir-Sen bu özgürlük ortamına kolay ulaşmadı” dedi. Eğitim-Bir-Sen Mali İşler Eğitim toplantısı Ankara’da yapıldı. Genel Başkan Vekili Ahmet Özer toplantıda bir konuşma yaptı. Eğitim-Bir-Sen Özgürlük ve Ekmeği Büyütmüştür “28 Şubat sürecinde elimizden ne alındıysa çok şükür hepsini geri aldık” diyen Özer, “Geri alınan bütün özgürlüklerin öncülüğünü Eğitim-Bir-Sen yaptı. En son kamuda başörtüsü serbestliği ile bu kazanımları taçlandırdık. Biz sendikamızın temelini iki madde üzerine oturttuk: Özgürlük ve ekmek. Çok şükür her ikisinde de çok büyük kazanımlar elde ettik. Bu iki madde bizim olmazsa olmazımızdır. Türkiye’nin demokratikleşmesi özgürleşmesi kolay olmadı. Ciddi mücadeleler sonucunda bu haklar geri kazanıldı. 12 milyon 300 bin imza atarak bu millet artık yeter dedi” şeklinde konuştu. 2013 yılında yaptıkları toplu sözleşmede aldıkları zammın rahmetli Özal ve Erbakan’dan sonra yapılmış en iyi zam olduğunu vurgulayan Özer, şöyle konuştu: “Bu toplu sözleşmede aldığımız taban aylığa 175 TL zam, her yıl katlanarak artan bir zamdır. Bundan sonra yapılacak zamlar, yolluklar, yevmiyeler hepsi taban aylığa eklenmesiyle devam edecektir. 175 TL taban aylığa yapılan zam, 5.250 TL emekli ikramiyesi demektir. Kazanımlarımızı itibarsızlaştırmaya çalışanlara izin vermeyin. Yıllarca yetkiyi ellerinde bulunduran sendikaların kazanımı sıfır, iki yıldır genel yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen’in kazanımı 18’dir. Özlük haklarında da en büyük kazanımları Eğitim-Bir-Sen kazanmıştır.” Kamu Çalışanları Adına İftihar Edilecek Kazanımlar Üreten Bir Sendikadır Eğitim-Bir-Sen Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Esat Tektaş, yetkin, saygın ve donanımlı üye ve örgüt yöneticilerine sahip olduklarını ifade ederek, şunları söyledi: “Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan ‘Ölüm bir tohumsa kefen zarında/Gün olur fışkırır bir orman olur’ demişti. Eğitim-Bir-Sen’de samimiyetle atılan tohumlar, bugüne kadar hayır dualarla beslenmiştir. Örgüt yöneticilerinin emek ve fedakârlıklarıyla ilmek ilmek işlenmiştir. Rabbimizin izniyle bereketlenmiş, bu günkü sayısına ve gücüne ulaşmıştır. Edirne’den Hakkâri’ye, Sinop’tan Hatay’a kadar ülkemizin her yanında var olmuş, kocaman çınarlarla dolu büyük bir orman olmuş ve ülkemizin her yerini süslemiş; kardeşliğin, sevginin merkezi, kişi hak ve hürriyetlerini besleyen esintilerin kaynağı olmuştur. Eğitim-BirSen’in gerçekleştirdiği sivil itaatsizlik eylemi sonucu, düne kadar kamu kurumlarından ve üniversitelerden içeri alınmayan kızlarımız, kadınlarımız, mecliste hadleri bildirilen kadın vekillerimiz bugün bu ormanın gölgesinde serinleme imkânı bulmuştur. Bu ormanı oluşturanları, bu destanı yazanları yürekten kutluyorum.” Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı’nın mevzuat ve toplu sözleşme ile ilgili sunumunun ardından mali konularla ilgili eğitim çalışması yapıldı. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 41 Daha Yeşil Bir Türkiye İçin 1 Milyon Fidanı Toprakla Buluşturuyoruz M emur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Kurucu Genel Başkanı merhum Mehmet Akif İnan adına hatıra ormanı oluşturuldu. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Mehmet Akif İnan Hatıra Ormanı için Türkiye genelinde 1 milyon fidanı toprakla buluşturacaklarını açıkladı. Memur-Sen Mehmet Akif İnan Hatıra Ormanı için ilk fidanlar dikildi. Atatürk Orman Çiftliği’nin Söğütözü mevkiindeki arazisinin 20 dekar alanına 2 bin fidanın dikimi için tören düzenlendi. Burada bir konuşma yapan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, hem değerler sendikacılığı yaptıklarını hem de gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmak için yeni projelere imza attıklarını kaydetti. Konuşmasına, Mehmet Akif İnan’ın, “Ölüm bir tohumsa kefen zarında/Gün olur fışkırır bir orman olur” dizelerini okuyarak başlayan Gündoğdu, Mehmet Akif İnan’ın, hayatını insan yetiştirmeye adadığını ifade ederek, “Memur-Sen olarak sendikacılığımızı hizmet sendikacılığı, medeniyet sendikacılığı diye tanımlıyoruz. Kurucumuz Mehmet Akif İnan adını taşıyacak olan bu orman, medeniyet sendikacılığımızın gereğidir. Mehmet Akif İnan, bir eğitimciydi ve ömrünü insan yetiştirmeye adadı. İnsan yetiştirmek ne kadar önemliyse, o insanların yaşadığı çevreyi güzelleştirmek, daha yaşanılır ve temiz bir çevre bırakmak da o kadar önemlidir” dedi. Ağaç Bize Barışı, Sevgiyi, Huzuru, Mutluluğu Aşılayan Bir Varlıktır “Memur-Sen olarak, Ankara Orman Bölge Müdürlüğü ve Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ağaçlandırma Seferberliği kapsamında Atatürk Orman Çiftliği sahasında bulunan 20 dekar sahaya 2 bin fidanı toprakla buluşturuyoruz” diyen Gündoğdu, “750 bin üyemiz adına bir fidanın yanı sıra toplamda 1 milyon fidan dikmiş olacağız. Biz, ağacı bir endüstri ham maddesi değil, medeniyetimizin bir imgesi olarak görüyoruz. Ağaç bize barışı, sevgiyi, huzuru, mutluluğu aşılayan bir varlıktır. Ağacın olmadığı bir yerde, insanın huzuru bulması, mutlu olması çok zordur. Hem bir hatıra bırakması hem de insanın mutluluğuna, huzuruna katkı sağlayacağı açıktır. Çünkü ağacın, yeşilin, ormanın olduğu yerde yaşayan insanlar, iç dünyalarıyla barışık olurlar. İç dünyasıyla barışık olan bir insanın toplumla veya diğer fertlerle kavgalı olması mümkün değildir” şeklinde konuştu. “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik, yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir sözünü kendimize şiar edindik” diyerek sözlerini sürdüren Ahmet Gündoğdu, şunları söyledi: “Biz biliyoruz ki, insana ve doğaya yapılacak her yatırım, gelecek nesillere yapılan yatırımdır. Bizim medeniyetimizde ‘salih evlat bırakmak’, ‘faydalı ilim bırakmak’ ve ‘hayırlı amel bırakmak’ özendirilir ve bunun gereği yapılır. Biz, bu ormanla hayırlı bir eseri insanımıza, gelecek kuşaklarımıza bırakıyoruz. Bu ormanı hayırlı bir amel olarak görüyoruz. Kuracağımız ormandan dili, dini, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun, herkes eşit faydalanacak. Bu bizim sendikal hizmet anlayışımızla örtüşen bir çalışmadır: Ayırım yapmadan, ayrıcalık üretmeden herkesin yararına iş yapmak. Hem inandığımız din hem atalarımız ağaç dikmeye büyük önem vermiştir. Peygamber Efendimiz, ‘Kıyamet kopsa bile, o zaman elinizde bir fidan bulunuyorsa ve onu dikmek için de bir engel yoksa derhal o fidanı dikin’ buyuruyor. Büyük komutan Fatih Sultan Mehmet Han da İstanbul’u fethettikten sonra şehrin her tarafına ağaçlar diktirmiş, hatta kendisi de bizzat bu faaliyete katılmıştır. Ağaca zarar verenleri şiddetle cezalandıran Fatih Sultan Mehmet, elbisesi ağaca takılan kimsenin o ağacı kesmemesi ve elbise bedelinin ödenmesi için vakfiye bile kurdurmuştur.” Medeniyet Havzamıza da Hizmet Ediyoruz Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: “Ölmeden önce, her alanda öyle tohumlar ekmeliyiz, öyle hizmetler yapmalıyız, öyle hayırlar işlemeliyiz ki, bugün diktiğimiz fidanlar nasıl ormana dönüşecekse, hayırlı hizmetlerimiz de başta milletimiz olmak üzere bütün insanlığın hayrını esas alan hizmet kervanına dönüşecektir. Memur-Sen olarak, sadece sendikal faaliyet gerçekleştirmiyor, medeniyet havzamıza da hizmet ediyoruz. Sevgi ve barış dolu bir dünyanın inşasına hizmet edecek nesillerin yetişmesine de katkıda bulunuyoruz. Bu anlamda, Bangladeş’te temelini attığımız Mehmet Akif İnan Külliyesi’nin üreteceği hizmetler, damlayla başladığımız erdemli hareketlerimizin hayır okyanusuna dönüşmekte olduğunun da göstergesidir.” Törene katılan Ankara Orman Bölge Müdürü Mustafa Özkaya ise, Memur-Sen’in sosyal sorumluluk alanında çok önemli bir hizmete imza attığını söyledi. Konuşmaların ardından fidan dikim törenine geçildi. Törene Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri, bağlı sendikaların yöneticileri ve davetliler katıldı. 42 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 ‘Memur-Sen’li Kadınlar Dünya Kadınlar Günü’nde Meydanlara İndi E ğitim-Bir-Sen ve MemurSen Kadınlar Komisyonu Başkanı Safiye Özdemir, “Şiddetten, ayrımcılıktan, ikinci sınıf kabul edilmekten uzak, ümit dolu günler bekliyoruz. İnancımızdan, ırkımızdan, cinsiyetimizden ya da kılık kıyafetimizden dolayı dışlanmak istemiyoruz” dedi. Memur-Sen üyesi kadınlar, Dünya Kadınlar Günü’nde Abdi İpekçi Parkı’nda bir araya gelerek taleplerini haykırdılar. Yüzlerce Memur-Sen üyesi kadın, İslam coğrafyasında devam eden saldırılarda hayatlarını kaybeden kadınları anarak, şiddet ve gözyaşının sona ermesi için yetkililere çağrıda bulundu. Türkiye’de yaşayan kadınların sorunlarını da dile getiren Memur-Senli kadınlar, kadın cinayetlerine ve ayrımcılığa sert tepki gösterdiler. Kadınlar adına basın açıklamasını okuyan Safiye Özdemir, haklarına ve hayatlarına dair söyleyecek sözü olan Memur-Sen çatısı altında örgütlenen kadınlar için bu yılın 8 Martı’nın çok daha anlamlı ve değerli olduğunu kaydeden Özdemir, “Yaklaşık 1 yıl önce kamuda başörtüsü özgürlüğü talebiyle başlattığımız ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemi, örgütlü mücadelemiz sonucunda başarıya ulaştı. Başı örtülü veya açık tüm kadınlarımızın büyük bir ilgi ve özveriyle destek verdiği bu eylemimiz, onurlu ve kararlı duruşumuz sayesinde 30 yılı aşkın bir süredir devam eden ayrımcı, ötekileştirici ve kadına yönelik şiddet içeren yasağın kaldırılmasıyla sonuçlandı. Başlattığımız eylem ve mücadeleler sonucu bu yıl kadınların özgürleşmesi yolunda tarihî kazanımlar elde ettik. 8 Ekim 2013 tarihi, tüm kamu çalışanı kadınlar için, 5 Aralık 2013 tarihi ise kadın milletvekilleri için baskıcı ve utanç verici bir yasaktan kurtulmanın miladı oldu. Bu gelişmelere bağlı olarak daha birkaç yıl öncesine kadar hayal bile edemediğimiz alanlar bizlere de açıldı. Türkiye bundan sonra başörtülü genel müdür, müsteşar, milletvekili ve bakanlara hazırlanıyor. Biz kadınlar artık kılık kıyafetimizle değil, üreteceğimiz işlerle değerlendirilmek istiyoruz. Var olan kapasitemizi ve potansiyelimizi yasaklarla mücadelede değil, kalkınmış ve müreffeh Türkiye’yi inşa edecek, değerleriyle barışık bir neslin yetiştirilmesinde kullanmak istiyoruz” şeklinde konuştu. Hak İhlalleri Son Bulsun Hak ihlallerinin sona erdirilmesi için yetkilileri sorumluluk almaya davet eden Safiye Özdemir, “Bizler, dünyada ve coğrafyamızda kadın-erkek herkesin temel insan haklarından yararlanması, hak, özgürlük ve adaletin hakim olması için var gücümüzle çalışacağımızı bildirir, hak ihlallerinin yaşanmadığı bir dünya temenni ediyoruz” dedi. Kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu ve dünyanın tüm toplumlarında yaygın olarak rastlanan bir şiddet türü olduğunu dile getiren Özdemir, şöyle konuştu: “Ülkemizde de kadına yönelik şiddet önemli bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiddet, sadece kadını ve erkeği değil, toplumun bütününü etkileyen sosyal bir problemdir. Şiddetin önlenmesi için toplumun her kademesinde bireysel ya da kurumsal bazda tüm taraflara önemli sorumluluklar düşmektedir. Hükümet, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler başta olmak üzere ilgili ve sorumlular bu konuyu çok boyutlu ve çözüme yönelik olarak gündemlerinde tutmaya devam etmelidirler. Son yıllarda şiddete uğrayan kadına yönelik alınan tedbirler ve yasal düzenlemeler umudumuzu artırmakla birlikte ‘şiddet uygulayan’a yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin sağlanması ve geliştirilmesi gerektiği gerçeğini değiştirmemektedir.” Barış, Eşitlik, Adalet ve Özgürlük İstiyoruz Eğitim hizmetlerine erişim, ucuz iş gücü istihdamı, sosyal ve siyasal alana katılım, karar mekanizmalarında yer alma ile ilgili göstergelerin de kadınların dezavantajlı konumda olduğunu gösterdiğini kaydeden Özdemir, “Kadınların anne ve eş olma sorumluluklarından dolayı kendilerine yasalarla tanınan fakat yetersiz izin haklarını kullanamadıkları, kullandıkları durumlarda işyerinde üstleri ve astlarınca mobbinge maruz bırakıldıkları, çocuğunu bırakacağı kreş hizmetlerinin her kurumda bulunmadığı görülmekte; zaten az sayıdaki kadın yöneticilere geleneksel rolleri ihmal ettiği gerekçesiyle pek de sıcak bakılmadığını yaşanılan tecrübelerle hepimiz biliyoruz. Bütün bu sorunlara kalıcı ve gerçek çözümler üretmenin yolu, kadın-erkek herkes için fırsat ve imkânları eşitleyerek adaleti sağlamaktır. Kadınları siyasi, sosyal, ekonomik hayatın dışına itmek isteyen anlayışa karşı her zaman örgütlü mücadelemizi sürdüreceğimize ve değerlerimizden aldığımız güçle kendi sorunlarımızı kendimizin çözeceğimize olan inancımız tamdır. Kadınlarımızın geleceğimizi inşa eden emeğine duyduğumuz saygı ve şükranımızı ifade etmek isteriz. İnanıyoruz ki, kadınların, inşa eden, birleştiren gücü tüm dünyada eşitlik, adalet ve özgürlüğün temininde öncü rol alacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 43 Özgürlük ve Ekmek Konusunda Büyük Kazanımlar Elde Ettik E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, sendikanın temelini özgürlük ve ekmeğin oluşturduğunu ifade ederek, “Çok şükür, bu iki konuda da çok büyük kazanımlar elde ettik. Bu iki madde bizim olmazsa olmazımızdır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi kolay olmadı. Ciddi mücadeleler sonucunda bu haklar geri kazanıldı” dedi. Ahmet Özer, Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı ve Genç Memur-Sen Başkanı Eyüp Beyhan ile birlikte Eğitim-BirSen Adana, Mersin, Hatay ve Osmaniye şubelerinin gerçekleştirdiği genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantılarına katıldı. Eğitim-Bir-Sen’in kurulduğu 1992 yılından bugünlere kolay gelmediğini belirten Özer, “28 Şubat sonrası toplumda kaos ortamı oluşturuldu. İnanan insanlara çok acılar çektirildi. Yeni bir ülke, yeni bir millet oluşturulmaya çalışıldı. 28 Şubat’ta yapılan Milli Güvenlik Kurulu kararları direkt eğitim ile alakalıydı. ‘İmam hatiplerin orta kısımları kapatılmalıdır, kesintili eğitim kesintisiz hale getirilmelidir, meslek liselerine üniversite sınavlarında katsayı getirilmelidir, eğitim bu maddelere göre dizayn edilmelidir.’ Bunlar MGK kararlarından bir kaçı. Görüldüğü üzere eğitim üzerinden yeni bir millet oluşturmaya çalıştılar. O günlerde her şeyimizi elimizden alarak topyekûn savaşa girişmişlerdi. Bunu ben söylemiyorum, o zamanın gazeteleri böyle manşet atmışlardı. 2002 yılında millet 44 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 bu zulme dur dedi” şeklinde konuştu. 28 Şubat sürecinde gasp edilen hakların Eğitim-Bir-Sen’in mücadelesi sonucu geri alındığını, çok önemli kazanımlar elde edildiğini kaydeden Özer, şöyle konuştu: “Kamuda kılık-kıyafet serbestliği ile bu kazanımları taçlandırdık. Biz sendikamızın temelini iki madde üzerine oturttuk: Özgürlük ve ekmek. Çok şükür her iki konuda da çok büyük kazanımlar elde ettik. Bu iki madde bizim olmazsa olmazımızdır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi kolay olmadı. Ciddi mücadeleler sonucunda bu haklar geri kazanıldı. 12 milyon 300 bin imza ile millet ‘artık yeter’ dedi.” Kazanımlarımızı İtibarsızlaştırmaya Çalışanlara Fırsat Vermeyelim Özer, üyelerinin hak ve taleplerinin takipçisi olduklarını ve olmaya devam edeceklerini vurgulayarak, sendikanın uç beyleri ve kılcal damarları olan işyeri temsilcilerine, Eğitim-Bir-Sen’in zirvedeki yerinin muhkem hale getirilmesinde büyük iş düştüğünü dile getirdi. Bu yılki toplu sözleşme ile alınan zammın, Özal ve Erbakan’dan sonra yapılan en iyi zam olduğuna dikkat çeken Özer, “175 TL taban aylığa zam demek, artı 5 bin 250 TL emekli ikramiyesi demektir. Kazanımlarımızı itibarsızlaştırmaya çalışanlara asla fırsat vermeyelim. Yıllarca yetkili sendika olarak kamu çalışanlarını toplu görüşmelerde temsil edenler bir kazanım dahi sağlamazken, 2 yıldır yetkili sendika olarak toplu sözleşme masasına oturan Eğitim-Bir-Sen’in eğitim çalışanları adına elde ettiği kazanım sayısı 18. Özlük haklarında da en büyük kazanımlara Eğitim-Bir-Sen imza atmıştır” ifadelerini kullandı. Yardımların ya Öncüsü ya da Paydaşı Olduk “Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak dünya mazlumlarına yapılan yardımların ya öncüsü ya da paydaşı olduk” diyen Ahmet Özer, şunları söyledi: “Biz kendimizi coğrafyamızla sınırlamıyoruz. Dünya mazlumlarına yardım elimizi uzatıyoruz. Arakanlı yetim çocuklar için Bangladeş’te Mehmet Akif İnan Külliyesi’nin temelini attık, inşaatı tüm hızıyla devam ediyor. Sel felaketi yaşayan Filipinler’e de yardım kampanyası başlattık. Kısacası, biz bütün dünya mazlumlarına kucak açan bir teşkilatız. Bu teşkilatın birer üyesi olarak ne kadar övünseniz azdır. Son olarak, Suriyeli savaş mağdurları için başlattığımız ‘Sana İhtiyacım Var’ kampanyasıyla katil Esed zulmüne uğrayan kardeşlerimize yardım ulaştırmak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.” Yağcı: Sendikacılık Küçük Bir Alana Hapsedilmemelidir Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı, sendikacılığın yalnızca işyeri örgütlenmesiyle sınırlı tutulmasına, küçük bir alana hapsedilmesine razı olmadıklarını belirterek, küresel düşündüklerini ve yerel davrandıklarını ifade etti. Temsil ettikleri topluluğun görüş ve düşüncelerini hayata yansıtmanın en önemli hedefleri olduğunu dile getiren Yağcı, “Teşkilatımız da bizden bunu bekliyor. Diğer paydaş kuruluşları da içine alacak şekilde, açık bir top- lumsal projeyi de içeren anlayışımız bize tarihi bir misyon yüklemektedir. Onun için teşkilat olarak bizim, herkesin saygı duyacağı amaçlarımız, makul ve kabul edilebilir hedeflerimiz vardır. Bu amaçlara ulaşmak için gerçekleşebilir programlar belirleyerek hedefe yürüyen bir teşkilatız. Bir teşkilatın bunları yapabilmesi için örgüt üyelerini harekete geçirebilecek başarılı bir geçmişten beslenmesi gerekir. Biz bu zengin geçmişe sahibiz” diye konuştu. Menfaatçiliğin, bencilliğin ve sekülarizmin kalplerde din haline geldiği bir modern dünyada, eğitimciler olarak yeni nesillere ideal aşılamaları gerektiğini vurgulayan Teyfik Yağcı, karakter eğitiminin eğitimcilerin yoğun gayretleriyle amacına ulaşacağını ifade ederek, idealciliğin en önemli fidanlığının okullar olduğunu, bu fidanların bahçıvanlarının ise öğretmenler olduğunu kaydetti. Beyhan: Gençleri Genç Memur-Sen’in Faaliyetleriyle Buluşturmak İstiyoruz Genç Memur-Sen Genel Başkanı Eyüp Beyhan, Türkiye genelinde teşkilatlanma sürecini tamamladıklarını belirterek, “Medeniyet değerlerimiz ekseninde inşa ve ihya sürecini başlatmış bulunuyor ve bir disiplin dairesi içerisinde faaliyetlerimizi gerçekleştiriyoruz. Teşkilatımızdan, üniversite, ortaöğretim ve kamudaki gençlerimizi Genç Memur-Sen’in faaliyetleriyle buluşturmasını istiyoruz” dedi. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 45 Yeni Yetimlerin Olmaması İçin Her Türlü Darbenin Karşısında Olunmalı E ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, yeni yetimlerin olmaması için dünyanın neresinde olursa olsun her türlü darbenin karşısında durulması gerektiğini söyledi. Dünyada 47 ülkede, Türkiye’de 55 şehirde 34 bin yetime destek olan İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından, “Yetim ve Suriye” temalı bir toplantı düzenlendi. Toplantıya, Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, İHH Yönetim Kurulu Üyesi Durmuş Aydın, Ankara Şube Başkanı Mustafa Sinan, İHH üyeleri ve Ankara’daki yetimlere destek olan aileler katıldı. Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı’nın da katıldığı toplantıda bir konuşma yapan Ahmet Gündoğdu, yetim olmanın insanın kendi iradesiyle olmadığını belirterek, dünyada yaşanan felaketlerin, Batı medeniyetinin öldürmeyi geçim kaynağı olarak gören yapısının daha fazla çocukların yetim kalmasına yol açtığını kaydetti. Gündoğdu, yeni yetimlerin olmaması için dünyanın neresinde olursa olsun her türlü darbenin karşısında durulması gerektiğinin altını çizdi. Suriye’de diktatörün yaptığı katliamın devam ettiğini ifade eden Gündoğdu, “Suriye’de kimyasal silah kullanılınca, demokrasinin sözde beşiği ve insan haklarının merkezi olan Batı, Esed yönetimine ‘dur’ dedi. Bizler de acaba bir kez olsun insan olmayı deneyecekler mi diye ümitlendik. ‘Dur’ sözünün üzerine toplantılar yaptıktan sonra, toplantı sonucundan çıka çıka kimyasal silah kullanmadan öldürmeye devam et kararı çıktı. Bu nasıl insanlık, bu nasıl medeniyet” diye sordu. Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye’deki İslam âlimleri ‘kedi, köpek eti yiyebilirsiniz’ diye fetva verir hale geldi. Suriyeli bir bacımız, ‘Ey batılılar, insan olarak bizi görmüyorsunuz, bari hayvan yerine koyun da belki bize sahip 46 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 çıkarsınız’ diye haykırıyor. Kendi ülkelerinde bir balina bile karaya vurduğunda ortalığı ayağa kaldıran Batı medeniyeti, Suriye’ye karşı çifte standart uyguluyor. Hz Ali’nin, ‘İnsanlar ya sizin dinde kardeşiniz ya da hilkatte, yaradılışta eşinizdir’ sözü gereği önce Müslüman olarak ümmet sorumluluğunun gereğini yapmalıyız. İnsan olarak da doğuştan gelen hakların gaspına göz yummamalıyız. Mal emniyeti, can emniyeti, din emniyeti, nesil emniyeti, akıl emniyeti ayaklar altındaysa, bu küresel darbelere karşı insan olan herkesle omuz omuza durmalıyız. İnsanlığın karşılaştığı felaketler karşısında dinini, milliyetini, cinsiyetini sorgulamadan mazlumun yanında yer almamız gerekiyor.” Mısır’da yapılan darbeyi hatırlatan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, “Mısır’da darbe oldu. Batı’nın en demokratları bile ‘darbeye karşıyım ama Mursi bunu hak etti’ dediler. Tıpkı 28 Şubat sürecinde ülkemizde, ‘darbeye karşıyım ama Erbakan bunu hak etti’ diyen zavallılar gibi. Öyleyse bizler bugünlerde daha çok duyarlı olmak zorundayız” dedi. Bir süre önce Filipinler için İHH ve diğer yardım kuruluşlarıyla Memur-Sen olarak yardım gönderdiklerini söyleyen Gündoğdu, şimdi yeniden Suriye’ye yardım eli uzatmanın gerekliliğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Allah’ın Resulü, komşu hakkını anlatırken, sahabe efendilerimiz, komşunun kendilerine neredeyse varis olacağı kanaatine varmışlar. Şimdi bu anlayışa sahip bizlerin Suriyeli komşularımız helak oluyor. Soğuktan ölüyorlar ya da ekmek kuyruğunda öldürülüyorlar. O zaman bugünlerde yeniden kampanyalar başlatmalıyız ki, onların acılarına bir nebze merhem olalım.” Suriye’de yardım yapma konusunda en önde olan kuruluşlardan birinin İHH olduğunu dile getiren Gündoğdu, “Bizlerin de bu kuruluşumuza yardımcı olarak, yaşanan zulme karşı daha duyarlı olmamız gerekiyor. Yetimlere sahip çıkmamayı vebal, sahip çıkmayı ise yeniden diriltme olarak düşünmeliyiz. Şu kadar yetime bakıyorum, iyilik yapıyorum demek yerine, bu yetimleri Allah bize fırsat olarak gönderdi demek gerekiyor. Yetimlere bakarak kendimize iyilik yapıyoruz demeliyiz ve bu iyilikleri artırmalıyız. Bize düşen, elimizden geleni yapmaktır. Gerisi Allah’ın elindedir. Allah’ın bize verdiği imkânları Allah’ın emrettiği şekilde kullanmak gerekir” şeklinde konuştu. Toplantının ardından, İHH’nın Suriye halkı için topladığı yardımları taşıyan 5 tır dualarla uğurlandı. Bir Gönül ve Eylem Adamı Mehmet Akif İnan’ı Rahmetle Anıyoruz T anzimat’la birlikte başlayan halk-aydın farklılaşması ve çatışmasında halkın cenahında saf tutan, Batılılaşma sürecinde önce örselenen, sonra da tarumar edilen medeniyet değerlerinin yeniden inşa mücadelesine kalemiyle, kelamıyla, tebeşiriyle, eylem önlüğüyle; şair, yazar, yayıncı, hatip, öğretmen, sendikacı kimliğiyle en üst seviyede katkı sunan, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’in kurucu Genel Başkanı Mehmet Akif İnan’ı, vefatının 14. yılında rahmet ve minnetle anıyoruz. Mehmet Akif İnan, duruşunu, Batılılaşma süreciyle başkalaşmış, taklitçi, kendi milletini beğenmeyen, hatta aşağılayan, geleneğin ve yerli birikimin bütün bir yekûnuna düşmanlık sergileyen aydın tipinin karşısında konumlandırmıştır. Bu duruş, türlü mahrumiyetleri ve mücadele zahmetini beraberinde getiren bir duruştur. Yönünü cebrî bir kesinlikte Batı’ya çevirmiş bulunan rejim, buna uygun bir yöneliş içerisinde bulunan kişi ve kurumları yüceltirken, yerli düşüncenin ve hareketin ihyasına yarayacak her türlü adımı tehdit olarak algılamış, yerli düşüncenin temsilcilerini itibarsızlaştırarak etkisizleştirmeye yönelmiştir. Mehmet Akif İnan’ın hayatı boyunca içerisinde bulunduğu uğraşılar, akıntıya karşı kürek çekme kabilinden çabaları da kuşanmasını beraberinde getirmiş; güçlükler içerisinde dergiler çıkarmış, geniş maddi imkânlar elde edebileceği vasatlara hiç yaklaşmamış, sendikal örgütlenmenin ilk yıllarında soruşturmalara, tehditlere, maruz kalmış; ekonomik darboğazlarla karşı karşıya kalmış, hayatın ve mücadelenin yükünü heybetli omuzlarında hep taşımak zorunda kalmıştır. Mehmet Akif İnan, çok yönlü bir insandır; bir aydındır, bir şairdir, bir yazardır, bir öğretmendir, bir hatiptir, bir yayıncıdır, bir sendikacıdır. Hakkında yapılan değerlendirmelerde, onu tanımlamada kullanılan kararlı, ilkeli, vakarlı, nezaketli, insaniyetli, şefkatli, merhametli, mücadeleci, lider, cömert, dürüst, zarif, naif, kibar, nüktedan, karizmatik, hatırşinas, beyefendi, centilmen, sevda adamı, dava adamı, kültür adamı, gönül adamı, eylem adamı gibi nitelikler, onun sanat-edebiyat camiasında, eğitim camiasında, sendika ve siyaset camiasında hep merkez şahsiyet olduğunu göstermektedir. Mehmet Akif İnan, has şair, soy şair, Hicret Şairi, Kudüs Şairi, Mescid-i Aksa Şairi olarak tanınır. İnan, Fuzulî, Nâbî, Şeyh Gâlib, Muallim Nâci, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fâzıl Kısakürek, Sezai Karakoç silsilesiyle ulaşan ve arkadaşları Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Alaeddin Özdenören’le birlikte tevarüs ettikleri İslami Şiir Akımı’nın temsilcilerinden biridir. Mehmet Akif İnan, şairliğinde de, gelenekle olan bağını koparmamış, geleneği taklit etmekten kaçınmış ama gelenekten modern bir yorumla yararlanmasını bilmiştir. Az kelimeyle çok şey anlatma hedefine yo- ğunlaşan İnan, sehl-i mümteni tarzında, mısra-ı berceste hüviyetinde, tasavvufi duyarlılığı taşıyan, derin ve katmanlı anlamlar barındıran şiirler yazmıştır. Mehmet Akif İnan’ın şiir ve nesirleri okunduğunda, bir inanmış adamla karşılaşılır. Mehmet Akif İnan, bir öğretmen olarak da dikkat çekici hasletleriyle öğrencilerinin gönlünde taht kurmuştur. Öğretmenliğini, medar-ı maişet olmanın ötesinde “Olağanüstüler” şiiriyle bağlılığını dillendirdiği peygamberimizin mirasçısı olmanın bir imkânı olarak değerlendirmiştir. Akif İnan, öğretmenliği sadece sınıfta gerçekleştirilen bir etkinlik olarak değerlendirmemiş, öğrencilerini her zaman ve zeminde yetiştirmenin gayreti içerisinde olmuştur. İnan, kendi kendini motive eden; meslek yaşamında nazik, müşfik, fedakâr, merhametli, ufuk açıcı, istikamet verici bir öğretmendir. Mehmet Akif İnan’ın en büyük eseri, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’dir. “Ve bir sofra gibi sersem önünüze/Yerli düşüncenin ürünlerini” diyen İnan, yerli düşüncenin sivil alanda en diri biçimde savunulmasını sağlamak bakımından sendikal örgütlenmeye büyük önem vermiştir. Mehmet Akif İnan, 1992 yılında kurulan Eğitim-Bir-Sen’in ve 1995 yılında kurulan MemurSen’in örgütlenme çalışmalarının ilk yıllarında maddi ve manevi fedakârlıklarıyla veren el olmanın en güzel örneklerini de ortaya koymuştur. Büyük emek ve fedakârlıklarla kurulan ve medeniyet değerleriyle barışık örgütlenmelere karşı tavırlı siyasi iradenin ve onun paralelinde hareket eden bürokratik yapının tüm engellemelerine karşın kuruluşunda ve 28 Şubat’ın karanlık günlerinde hayatiyetini sürdüren Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen, Türkiye’nin normalleşmesi sürecine en büyük katkıyı sunmuş, demokratik teneffüs alanlarının genişletilmesi doğrultusunda üyelerinin ve milletimizin yüzünü güldüren ciddi çalışmalar yapmıştır. Bugün Eğitim-Bir-Sen 270 bin üyesiyle, Memur-Sen ise 750 bin üyesiyle Mehmet Akif İnan’ın, “Kim demiş her şeyin bitişi ölüm/Destanlar yayılır mezarımızdan” mısralarının mazmununa muvafık, Türkiye’nin en büyük sendikası olarak, medeniyet değerlerinin savunulması doğrultusunda destanlar yazmış, “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” ilkesi doğrultusunda mazluma, mağdura el uzatmış; çalışanların sosyal ve ekonomik kazanımlarının artırılarak müreffeh bir toplumun inşasına yönelik çalışmalar yapmış, kurucusunun hayırla ve rahmetle anılmasına vesile olmuştur. 60 yıllık ömründe ortaya koyduğu kimlik, duruş ve çalışmalarla medeniyet dünyamızda bir yıldız gibi parlayan merhum Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ı rahmet ve minnetle anıyor; eserleriyle katkı sunduğu, zenginleştirdiği medeniyet havzasına ait olmaktan ve onun takipçisi olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 47 Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da Coşkulu Toplantılar Yapıldı E ğitim-Bir-Sen Genel Başkan yardımcıları Ali Yalçın ve Teyfik Yağcı, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantılarına katıldı. Mayıs mutabakatına ilişkin yeni üye hedeflerinin konuşulduğu toplantılarda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Varlığımızla Rehavete Kapılanlar Yokluğumuzda Felaketle Karşılaşırlar Ali Yalçın, üniversite kapılarındaki gözü yaşlı kızların dramının, katsayı adaletsizliğinin, din eğitiminin önündeki yaş sınırının, eğitimde biri bizi gözetliyor olarak değerlendirilen askeri vesayetin gölgesi Milli Güvenlik derslerinin, mesleki eğitimin katili sekiz yıllık kesintisiz eğitim dayatmasının, neredeyse Cumhuriyetle yaşıt olan devlet eliyle kadına yönelik şiddetin zirve noktası olan zırva uygulama kamusal alan yalanının Eğitim-Bir-Sen’in mücadelesi sonucu tarih olduğunu ifade ederek, “Özgürlükler konusunda yol olan, yol alan ve yol açan bir teşkilatız. Toplumu rahatlatan ve demokrasiyi korku tünelinden çıkaran ne kadar reformist hareket varsa, altında yerimiz, terimiz ve imzamız var. Bizim gayretlerimizin sonucunda ülke normalleşme sürecine girmiştir. Ortamın normalleşmesi ve iklimin ılımanlaşmasıyla rehavete kapılanların, Eğitim-BirSen ve Memur-Sen’sizliğin felaket olduğunu anlamaları için ille de 28 Şubat’ı tekrar yaşamaları gerekmez. 28 Şubat’ın üzerinden geçen on yedi yılda altı defa darbe girişimi oldu- 48 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 ğunda kimin nasıl ve nerede durduğuna bakmaları yeterlidir. Ülke normalleşmeye devam edecekse, ham demokrasi tam demokrasi olacaksa, bu sivil toplumun ve örgütlü kitlenin omurgalı duruşuyla olacak” dedi. Adı Sivil Ama Beyni Üniformalılar Darbecilerin Yandaşı, Oyundaşı ve Irgatı Oluyorlar 12 Eylül’de ‘sağ’ ve ‘sol’un birlikte kullanıldığını, 28 Şubat’ta ise TESK, DİSK, TİSK, TOBB ve Türk-İş’in kullanıldığını belirten Yalçın, şunları söyledi: “Özden Örnek’in darbe günlüklerinde, darbe planlarında başı çekmesiyle tanıdığımız Şener Eruygur’un komutasındaki Ulusal Birlik Hareketi oluşumcuları, özel ve önemli yer tutan cumhurbaşkanlığı seçim öncesi Kamu-Sen’i ve bağlı sendikalarını kullandılar. Gezi olaylarında vardiya değişti, KESK ve DİSK kullanıldı. Çalışanlar adına, emek ve ekmek adına çalıştığını sandıklarımızın kimin ve neyin hesabına çalıştıkları konusunda yorum getirmenin artık zamanı yok. Batılı düşünür Barnun, ‘Bazılarını her defa aldatabilirsiniz, bazen de herkesi… Ne var ki herkesi her zaman aldatamazsınız’ der. Asya atasözü, ‘Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar olsun, ama ikinci kez aldatırsan bana yazıklar olsun’ diyor. Bırakın 28 Şubat’ı, yakın geçmişte deşifre olan Ayışığı darbe planında sokağı ısıtmak için kullanılacak sendika ‘ırgat’ olarak kodlanmıştır. Her defasında kullanılan sendikalara yazık- lar olsun ama her defasında ‘hele bir sor niye yaptım’ diyen ve toplumu aptal yerine koymaya çalışanlara prim veriliyorsa, bu kez bizlere yazıklar olsun diyorum. Ülkede demokrasi kurumsallaşmadan, vesayet ortadan kaldırılmadan, ham demokrasi tam demokrasi olmadan, ülke korku tünelinden çıkmadan özlük noktasında sağladığımız kazanımların bir önemi olmayacaktır. Özgürlükler teminat altına alınmadan, özlükle ilgili kazanımlar, idam sehpasında olan adama ‘çok yaşa’ demekten öteye geçmez” Kalbi Bizimle Olanın Kalıbı da Bizimle Olmalı Eğitim hizmet kolunda 2013 mutabakatlarına göre, yüzde 65’lik bir kitlenin örgütlü, yüzde 35’inin ise sendikasız olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Yüzde 35’in yüzde 70’i-80’i bizimle sevinen ve bizimle üzülen arkadaşlardır. Bize üye olun denildiğinde, ‘kalbim sizinle’ demektedirler. Kalbim sizinle, eğer bir gün sendikaya üye olacaksam, söz size üye olacağım, sizin yaptıklarınızın önemini biliyorum, siz gerçekten iyi şeyler yapıyorsunuz ama, fakat, lakin deyip devam eden arkadaşlarımızı, ‘senin kalbinin bizimle olması şüphesiz önemli fakat demokrasi kalpleri değil, kalıpları sayıyor; demokratik sistemlerde kalpler sayılmıyor, kalıplar sayılıyor ve yüzde 49’a karşı yüzde 51’e yetki veriliyor. Onun için senin kalbinle birlikte kalıbının da bizle olması lazım’ diyerek örgütlü kitleye dahil etmemiz gerekir” şeklinde konuştu. Yağcı: Üzerimize Kâbus Gibi Çöken Kara Bulutlar Dağılıyor Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı, bir imparatorluktan onlarca devletçik türetmek suretiyle İslam dünyasını bölüp parçalayanların, kardeşi kardeşe düşman kılanların, Müslüman bir toplumu medeniyet değişimine zorlayanların tuzaklarının birer birer boşa çıkarıldığını söyledi. Son 300 yıldır milletimizin üzerine kâbus gibi çöken kara bulutların dağılmaya başladığını belirten Yağcı, dünyada yaşanan büyük gelişimin emperyalist güçleri ve kuklalarını rahatsız ettiğini, uygulanan politikayla emperyalist güçlerin bütün planlarının çöpe atıldığını vurguladı. Geleceğe Hazır Olmalı, Tarihin Akışını Doğru Okumalıyız Sürekli yeniliklere, değişimlere ve dönüşümlere açık olunması gerektiğini dile getiren Yağcı, tarihin akışının doğru okunması gerektiğini kaydederek, şöyle konuştu: “Onun için aynı düzende kalamayız. Geleceğe hazır olmamız, tarihin akışını doğru okumamız lazım. Son yüzyılın başlarından itibaren dünyada büyük bir gelişim ve değişimin yaşandığına şahit oluyoruz. Bu, emperyalist güçleri ve onların içerideki kuklalarını da rahatsız ediyor. Ama bu aynı zamanda insanlığa yeni bir dirilişin ümidini veriyor. Son 300 yıldır milletimizin üzerine kâbus gibi çöken kara bulutların bir bir dağıldığını görüyoruz. Bir imparatorluktan onlarca devletçikler türetmek suretiyle İslam dünyasını bölüp parçalayanların, kardeşi kardeşe düşman kılanların, Müslüman bir toplumu medeniyet değişimine zorlayanların bütün tuzakları birer birer boşa çıkarılıyor.” Süreç Odaklı Çalışmalıyız “Dünyada ve ülkemizde yaşanan değişim ile diriliş elbette birçok insanı rahatsız ediyor” diyen Teyfik Yağcı, “Bizler kendi gelişmelerimizi takip ediyoruz ama onlar bizden daha çok takip ediyor. Bizim vazifemiz her türlü fırsat ve imkânı kullanarak çalışmak, çabalamaktır. Sonuç odaklı değil, netice alırız veya almayız, başarırız veya başaramayız, süreç odaklı çalışmamız gerekiyor. Biz ‘hedefe varmak için her şey mübahtır’ diyemeyiz. Hedefe ulaştığımızda hâlâ aynı tavır içerisinde olacaksak, yolda giderken de öyle olmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 49 22 Yıllık Bir İrfan Hareketi ve Fazilet Mücadelesi: Eğitim-Bir-Sen 14 Şubat 1992 tarihinde, şair, yazar, fikir adamı Mehmet Akif İnan öncülüğünde kurulan Eğitim-Bir-Sen, azim, kararlılık, fedakârlık, sebat, gayret, dua ve başarı manzumesi olan 22 yılı geride bırakmış bulunuyor. Eğitim-Bir-Sen, genelde, insanlık tarihiyle eş hak-batıl mücadelesinde hakkı tahkim ve tavsiye etme görevini yerine getirmek, ait olduğu medeniyetin değerlerini muhafaza ve müdafaa etme amelinin bir unsuru olmak, iyilikleri önermek ve kötülükleri önlemek; özelde ise, eğitim çalışanlarının hak ve menfaatlerini koruyup geliştirmek üzere kurulmuştur. Başka bir ifadeyle, Eğitim-Bir-Sen, üç yüzyıl fiziki olarak geriye çekilen, yüz elli yıl da ruhuna yönelen saldırılar karşısında içine kapanan milletimizin ‘kaybettiğini kaybettiği yerde arama’ gayretiyle eğitim sahasında milli bir duruş meydana getirme, bu milli duruşu ise özündeki ateşi harlandırarak bütün yurt sathına yayma düşüncesinin tezahürüdür. Enerjisini, gücünü, imkânlarını milletten alan ancak milletin tam karşısında konumlanarak milletin ruh kökünü tahrip etmeye yönelen askeri, siyasi, muvazi her türlü yapının çağdaş metotlarla millete kurabileceği tuzaklar karşısında uyanık olmanın ve gerektiğinde saldırıları püskürtmenin zinde gücüdür Eğitim-Bir-Sen. Milletin safında, milli bir duruşla değerleri savunan, çalışanların hak ve menfaatlerinin korunup geliştirilmesine çalışan Eğitim-Bir-Sen’in geçmişte çalışanlarla kucaklaşmasının önüne çeşitli engeller çıkarılmıştır. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in, “Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz” dizesinde ifade ettiği vasatta pek çok sıkıntıyla karşı karşıya kalan ama bütün zorlukları aşan Eğitim-BirSen, siyasal ve bürokratik destekle mesafe kat eden, vicdanlara pranga vuran sendikalar karşısında verdiği varlık mücadelesinden başarıyla çıkabilmiş ve Türkiye’nin en büyük sendikası olmayı başarmıştır. Yukarıdan aşağı doğ- 50 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 ru teşkilatlanan yapıların tersine tabandan tavana doğru teşkilatlanan yapısıyla çalışanların temsilcisi olmayı hak eden Eğitim-Bir-Sen, vicdanların sesi, kazanımların ise adresi olmuştur. Ülkemizin demokratik standartlarının yükseltilmesi, demokratik teneffüs alanlarının artırılması, millete tuzak kuranların oyunlarının bozulması doğrultusunda meydanlara çıkarak “Hâkimiyet milletindir” diye haykıran EğitimBir-Sen, ekmeğin ancak özgürlükle birlikte büyütülebileceği anlayışını benimsemekle kalmamış, özgürlükler konusunda yol açmak ve yol almakla özdeşleşmiştir. “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim” diyen Mehmet Akif Ersoy’un manevi mirasçısı olduğunu her dem dile getiren Eğitim-Bir-Sen, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil ve ‘Yedi Güzel Adam’ eliyle tevarüs ettiği medeniyet mirasının bir gereği olarak, Türkiye’de ve dünyanın herhangi bir köşesinde ayağına diken batan insanın acısını yüreğinde hissetmenin zaruretine inanmış, depremzedelerin, afetzedelerin, zulme maruz kalanların daima yanında olmayı bir görev kabul etmiştir. Eğitimi milletin topyekûn uyanışının manivelası olarak değerlendirerek, mutlu ve müreffeh bir Türkiye idealine yerli fikirlerle katkı sunma mücadelesi olarak değerlendirdiği yolculukta geride bıraktığı 22. yılda kendisinden beklenenleri gerçekleştirmeye devam eden Eğitim-BirSen, 23. yılda da özlük ve özgürlük mücadelesinde yeni kazanımlar ortaya koymaya devam edecektir. Mehmet Akif İnan’ın, “Türkümüz dünyayı kardeş bilendir/Gökleri insanın ortak tarlası” dizesindeki anlayışın da gereği olarak, alın teri ve gözyaşının renginin aynı olduğu gerçeğinden hareketle tüm çalışanları kucaklamaya devam eden Eğitim-Bir-Sen’i zirveye taşımakla kalmayarak, zirveden yeni ufuklara yol alması için emek, ömür ve gönül verenlere teşekkür ediyoruz. MEB Tasarısıyla Alakalı Çekincelerimizi Meclis Milli Eğitim Komisyonu’na İlettik yapılması beklentisi varken, aksi yönde bir durum oluşturmak ve 1739 sayılı Kanun’un 43. maddesinin kariyer basamaklarına ilişkin iki fıkrası yürürlükten kaldırmak, lisansüstü ve doktora eğitimlerini tamamlamış olmakla uzman öğretmen ve başöğretmen olma beklentisi taşıyan öğretmenlerimizi hayal kırıklığına uğratmıştır. Bakanlığın öğretmen politikalarında bir taraftan yüksek lisans ve doktoralı öğretmenlik vurgusu yer alırken, diğer taraftan kariyer basamakları uygulamasından vazgeçilmek istenmesi çelişki teşkil etmektedir. M illi Eğitim Bakanlığının Görevleri, Personeli ve Teşkilat Yapısına İlişkin Olarak Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Öngören Kanun Tasarısı, Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nda bazı maddelerde yapılan kısmi değişikliklerle birlikte kabul edildi. Görüşmelere, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı ve hukuk müşaviri Av. Harun Kale katıldı. Aday Öğretmenlikten Öğretmenliğe Geçiş Kanun tasarısı hakkında komisyonda gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde, aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte tasarının ilk halinde öngörülen “aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte uygulanacak sınava katılmak için, adaylık sürecinde disiplin cezası almamak” şartı kaldırılırken, yazılı veya sözlü tek bir sınav yerine yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalı bir sınav şartı getirildi. Bu durum, söz konusu düzenlemeye ilişkin komisyon görüşmeleri öncesinde dile getirdiğimiz endişelerin bir kısmının komisyon üyelerince dikkate alındığını göstermekte ise de, maddenin, yönelttiğimiz eleştiriler doğrultusunda kaldırılması ya da esaslı bir değişikliğe tabi tutulması noktasındaki görüşlerimizi komisyona ilettik. Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte sınav uygulaması, öğretmenliğin kamu personeli sisteminin geneli dışında bir yerde konuşlanması sonucunu doğuracaktır. Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte uygulanacak sınava katılmak için, performans değerlendirmesinde başarılı olmak şeklinde bir şartın varlığı, aday öğretmenlerin yoğun bir idari baskı altına alınması sonucu yanında pamuk ipliğine bağlı bir iş güvencesi algısını da beraberinde getirebilir. Sınava girmeye hak kazanamayanlar ile sınavda iki defa başarısız olanların memuriyetle ilişiğinin kesilmesi işlemi, 652 sayılı KHK’nın 40. maddesi kapsamında denetçi ve uzman yardımcısı olarak ataması yapılanların belirtilen süre içerisinde uzman ve denetçi unvanlı kadrolara atanamaması durumunda durumlarına uygun memur kadrolarına atanmasına ilişkin hüküm karşısında oldukça ağır bir idari yaptırım ve eşitsizliğe sebep olan bir uygulama olacaktır. Kariyer Basamakları Kariyer basamaklarında yargı kararından hareketle bazı hak kaybına uğrayan öğretmenlerin geri ödeme yapmalarının önüne geçilmesi doğru bir yaklaşımdır fakat tasarıda, kariyer basamaklarına ilişkin bir düzenlemenin yapılmamış olması da önemli bir eksiklik olarak durmaktadır. Öğretmenler arasında kariyer basamakları uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi ve bu kapsamda Anayasa Mahkemesi’nin kararları doğrultusunda düzenleme Eğitim Denetmenleri Komisyon görüşmeleri neticesinde, Bakanlığın “eğitim denetmenliği” unvanı altında birleştirilen rehberlik ve denetim sistemi kapsamında eğitim denetmenliği unvanı, “maarif müfettişi” olarak yeniden düzenlendi. Eğitim müfettişlerinin “müfettiş” unvanlarına yeniden kavuşmaları yerinde bir değişiklik olsa da, özlük haklarının, birleştirilen “bakanlık denetçileri” seviyesine çıkarılması gerektiği yönündeki girişimimizin Meclis Genel Kurulu’nda gündeme alınması için çabalarımız devam edecektir. Okul ve Kurum Yöneticileri Okul ve kurum müdürlerinin, il milli eğitim müdürünün teklifi üzerine, müdür başyardımcısı ve yardımcıların ise okul veya kurum müdürünün inhası ve il milli eğitim müdürünün teklifi ile vali tarafından dört yıllığına görevlendirilmesini öngören kısmın kanun tasarısından çıkarılmasına ilişkin yaptığımız değerlendirmeyi komisyonda da dile getirdik. Kanun tasarısının gerekçesinde bu düzenlemenin amacı net bir şekilde ifade edilmediği için, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Komisyon görüşmelerinde, düzenlemenin, mevcut eğitim kurumu yöneticilerinin görevlerinin sona erdirilip yerlerine başkalarının görevlendirileceği şeklinde bir uygulamaya gidilmeyeceğini, mevcut yöneticilerin büyük çoğunluğunun görevlerine devam edeceğini ifade etti. Bakan Avcı, amaçlarının, gerçekte 657 sayılı Kanun’un 88. maddesi kapsamında ikincil görev niteliğinde olan eğitim kurumu yöneticiliklerinin Danıştay tarafından kazanılmış kadro unvanı gibi değerlendirildiği için beklenen performansı gösteremeyen yöneticilerin görevden alınarak yerlerine bir başka yöneticinin görevlendirilmesi sürecinde idari yargı mercilerince verilen kararlar nedeniyle böyle bir düzenlemeye gittiklerini söyledi. Her ne kadar rotasyon uygulaması olsa da, tükenmişlik duygusu içerisinde olan bazı yöneticilerin görev yerleri değişse bile yöneticiliğe devam etmeleri önemli bir sorundur fakat bazı sendikaların, öğretmenlik yapacak salahiyetlerinin kalmadığı ön kabulünden hareketle yönetici olarak devam etmelerinin daha doğru olacağı anlamına gelen değerlendirmeleri de kabul edilebilir değildir. Eğitim-Bir-Sen olarak, okul yöneticiliklerinin eğitimin kalitesine etki eden en önemli unsurların başında geldiğini, “Bir okul, müdürü kadardır” yaklaşımını doğru bulduğumuzu belirtmek isteriz. Yıllardır tartışma alanı içerisinde olan okul yöneticilikleriyle ilgili düzenlemelerin yargı, MEB ve sendikalar arasında gidip gelmesinden sonra sınav+müktesebat+mülakat üçlemesiyle kısmen rayına oturmuş olmasının göz ardı edilmemesini içeren değerlendirmelerimizi Milli Eğitim Komisyonu’nda da paylaştık. Eğitim-Bir-Sen olarak, komisyon görüşmeleri öncesinde ve görüşmeler sırasında dile getirdiğimiz endişe ve önerilerimizi, Genel Kurul görüşmeleri öncesi ve sırasında da yetkililere ilettik. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 51 4/C’li Personelin Aile Yardımından Sosyal Güvenlik Primi Kesilmeyecek 7 Ağustos 2013 tarihinde imzalanan ikinci dönem toplu sözleşmede kamu görevlileri için son derece önemli kazanımlar elde edildi, kamu görevlilerinin taban aylığına en yüksek zam yapıldı. Kapsamı ve kazanımlarıyla sendikal tarihe büyük bir zafer olarak geçen ikinci dönem toplu sözleşmenin önemli kazanımlarından biri de, 4/C’li personele yüksek oranda zam yapılması, aile yardımından yararlanma hakkının elde edilmesidir. Aile yardımı kazanımıyla evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu 4/C’li personelin maaş zammına ilave olarak 164 TL eş yardımı; 0-6 yaş grubu çocuklar için 38 TL, 6 yaş üstü çocuklar için ise 19 TL çocuk yardımı almaya hak kazanmıştır. Bu önemli kazanımlar 1 Ocak 2014 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş ve bu yardımdan yararlanma hakkı kazanan 4/C’li personelin maaşlarına da yansımıştı. Ancak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanununun ilgili hükmü gereğince 4/C’li personelin eş ve çocuk yardımından, Sosyal Güvenlik priminden kesinti yapılmakta ve buna bağlı olarak eş yardımının yaklaşık 10 TL, çocuk yardımının ise 0-6/6 yaş üstü olma durumuna göre sırasına göre 5 ve 3 TL eksik ödenmesi durumu gerçekleşmiştir. Sendika olarak, 4/C’li personelin eş ve çocuk yardımından sosyal Güvenlik primi kesintisi yapılması nedeniyle karşı karşıya kaldığı mağduriyeti sona erdirmek ve 4/A ve 4/B kapsamındaki kamu görevlileri ile eşit miktarda eş ve çocuk yardımı almasını sağlamak amacıyla gerekli başvuruları yaptık ve talep yazılarını oluşturduk. Bu doğrultuda Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı nezdinde yaptığımız ön görüşmelerden sonra 15.01.2014 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’ndan yazılı talepte bulunduk. Talebimizde, 4/Cli personelin eş ve çocuk yardımından Sosyal Güvenlik primi kesintisi yapılmasının söz konusu personelin diğer kamu görevlilerinden daha düşük tutarda eş ve çocuk yardımı almasına neden olduğunu ifade ettik. Bu durumun, “Kamu Görevlisi” kavramı üzerinden eşitlik, adalet ve hakkaniyetle çeliştiğini kaydettik. Bu anlayışla, 5510 sayılı Kanun’un 80. maddesinde yer verilen yetki çerçevesinde 4/C’li personelin eş ve çocuk yardımının tamamının prime esas kazanç tutarının hesaplanmasında dikkate alınmayacak şekilde oran tespitinin yapılmasını talep ve teklif ettik. Bu talebimiz doğrultusunda Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nca hazırlanan “İşveren Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ”, Resmi Gazete’nin 14.02.2014 tarihli ve 28913 sayılı nüshasında yayınlanması suretiyle yürürlüğe girmiştir. Söz konusu düzenlemenin birinci maddesinde getirilen hükümle, 4/C’li personelin çocuk yardımının tamamı ile eş tutarının tamamının prime esas kazanç tutarının hesaplanmasında dikkate alınmaması karar altına alınmıştır. na ilişkin oranlar belirlenmiştir. Talebimiz, kararlılığımız ve ısrarımızla yapılan bu düzenlemeyle birlikte 4/C’li personele ikinci dönem toplu sözleşmesiyle elde ettiğimiz eş ve çocuk yardımından sosyal güvenlik primi kesintisi yapılması uygulaması sona erdirilmiş ve 4/C’li personelin diğer kamu personeli ile eşit tutarda eş ve çocuk yardımı alması konfederasyonumuzun yeni bir kazanımıyla sağlanmıştır Bu çerçevede, 4/C’li personelin eş ve çocuk yardımı almasında katkısı olmayanların yapılan bu değişikliği ve giderilen bu haksızlığı kendi kazanımıymış gibi göstermesini hayretle karşılıyoruz. Vali Yardımcısı Naklen Atama Yapamaz Norm kadro fazlası olarak tespit edilmesi neticesi resen il içinde naklen atamaya tabi tutulmamak için zorunlu olarak yer değiştirme tercihinde bulunan üyesi adına Eğitim-Bir-Sen’in Ankara 17. İdare Mahkemesi’nde açtığı davada, mahkeme, vali yerine vali yardımcısı tarafından tesis edilen dava konusu atama işlemini yetki yönünden hukuka aykırı buldu. Eğitim-Bir-Sen’in, norm kadro fazlası olduğu yönündeki tespitin akabinde ihtiyaç fazlası öğretmenlerin yer değiştirmelerine ilişkin yönetmelik hükümleri çerçevesinde resen atamaya maruz kalmamak için bir başka kurumu tercih 52 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 eden meslek lisesi öğretmeni üyesi hakkındaki işlemin iptali istemiyle açtığı davayı karara bağlayan Ankara 17. İdare Mahkemesi, “dava konusu işlemin il içi nakil niteliğinde olduğu ve davalı idare bünyesinde görev yapan davacının il içinde naklinin il idare şube başkanlarının inhası üzerine valiler tarafından icra edilmesi gerektiği anlaşıldığından, vali yerine vali adına vali yardımcısı tarafından tesis edilen dava konusu işlemin yetki yönünden hukuka aykırılık teşkil ettiği sonucuna vararak” dava konusu işlemin iptaline oy birliğiyle karar verdi. Alan Adı Değişen Teknik Öğretmenlerin Mağduriyetini Giderdik Eğitim-Bir-Sen’in, 2013 yılı toplu sözleşme görüşmelerine taşıdığı ‘alan adı değişen atölye, laboratuvar ve meslek dersleri öğretmenlerinin ilave eğitimöğretim tazminatının Talim ve Terbiye Kurulu kararları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi’ talebi dikkate alınarak, bu konuda düzenleme yapıldı. 16.01.2014 tarihli ve 28884 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/5800 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla Talim ve Terbiye Kurulu kararları doğrultusunda değişen alan adları ve yeni oluşturulan alanlar dikkate alınarak, tazminata konu alan adları ile tazminat ödenecek okul adları tüm mesleki ve teknik eğitim kurumlarını kapsayacak şekilde yeniden belirlendi. (alan isimleri, tazminat oranları ve okul/kurum isimleri için, http://www.egitimbirsen.org.tr/mansethaberleri/alan-adi-degisen-teknik-ogretmenlerinmagduriyetini-giderdik-/2499/) 2014-2015 yıllarını kapsayan 2. Dönem Toplu Sözleşme’nin hizmet kolumuza ilişkin 15. maddesinde, “17/4/2006 tarihli ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Karara ekli (III) sayılı Cetvelin A/II bölümünün, Talim ve Terbiye Kurulu kararları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi konusunda çalışma yapılacaktır” hükmüne yer verilmişti. Eğitim-Bir-Sen, toplu sözleşmenin hemen akabinde, 29.08.2013 tarihinde Maliye Bakanlığı ve Başbakanlığa yazılı başvuruda bulunarak, toplu sözleşme hükmü gereği ilave eğitim-öğretim tazminatında gerekli düzenlemelerin yapılması için ortak çalışmanın bir an evvel başlatılmasını talep etmişti. Eğitim-Bir-Sen, girişimleri neticesinde konuyla ilgili olarak Bakanlıkça hazırlanan taslak düzenlemeyi Maliye Bakanlığı yetkileri ile birlikte müzakere etmiş, ancak fiilen derse girme zorunluluğu gibi taslakta yer alan bazı düzenlemelere itiraz etmişti. Söz konusu düzenleme, genel olarak olumlu olmakla birlikte, bazı önemli eksiklikleri de ihtiva etmektedir. Düzenlemede yer alan, “Mesleki Açık Öğretim Lisesi ile Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu kadrolarında bulunanlar hariç olmak üzere, branşlarında fiilen derse girmeyenlere bu tazminat ödenmez” ibaresi, karara ekli (V) sayılı Cetvelde ismi geçmeyen bir kısım eğitim kurumlarında görev yapanlara, bu tazminatın ödenememesine, bu suretle hak kaybına ve ayrımcılığa sebebiyet verecektir. Yine Talim ve Terbiye Kurulu tarafından alan adlarının değiştirilmesi halinde, alanları değişenlere yeni alanları, alan adları değişenlere eski alanları dikkate alınarak ödeme yapılması gerekmektedir. Aksi halde Talim ve Terbiye Kurulu kararları neticesi alan adları kararda yer almayanların mağduriyetlerine neden olacaktır. Söz konusu eksiklikler, Eğitim-Bir-Sen’in görüşleri dikkate alınarak, bir an evvel giderilmelidir. Mahkeme: Yöneticilerin Alan Değişikliğinde Ders Yükü Şart İlkokulda müdür yardımcısı olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin 2012 Yılı Öğretmenlerin İl İçi Alan Değişikliği kapsamında yöneticilik görevi üzerinden alınmaksızın kendi kurumunda kalmak suretiyle alan değişikliği talebinin reddine dair işlemin iptali istemiyle İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde açılan davada, mahkeme, Kılavuzun 1.7. maddesine göre aynı binada kurulu bulunan bir ilkokulun yöneticisinin ortaokulda okutulan bir dersin alanına branş değişikliği talebinde bulunması halinde ders yükünün bulunup bulunmadığı hususunda inceleme yapılarak işlem tesis edilmesi gerektiğine hükmetti. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 44. maddesi ile 2012 Yılı Öğretmenlerin İl İçi Alan Değişikliği Kılavuzu’nun 1.7. maddesine atıfta bulunulan ve oy birliğiyle alınan kararda, “…eğitim kurumu yöneticilerinin öğrenimleri itibarıyla geçebilecekleri alanda ders yükü bulunması halinde kadrolarının bulunduğu eğitim kurumunu tercih etmek suretiyle alan (branş) değişikliği isteğinde bulunabilecekleri, bu yöneticilerin görevli oldukları eğitim kurumunda alan (branş) değişikliklerinin yapılması halinde yöneticilik görevlerinin üzerinde kalacağı, haklarında adli ve idari soruşturma sonucu hazırlanan raporlarda getirilen teklifler dışında eğitim kurumu yöneticilerinin yöneticilik görevlerinden alınmasının onların isteğine bağlı olduğu…” belirtilerek, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu kaydedildi. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 53 Bağış Kabul Ettiği İddiasıyla Müdür Yardımcısına Verilen Ceza İptal Edildi Batman İdare Mahkemesi, Siirt’te Türk Telekom Fen Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2011/40 sayılı genelgesine aykırı hareket ettiği gerekçesiyle hakkında açılan soruşturmada, okul aile birliği hesap dökümlerinin incelenmesi sonucunda bağış yapıldığının tespit edilmesi sonucunda 1702 sayılı Kanun’un 20/1.maddesi uyarınca ihtar cezası ile cezalandırılması yönünde tesis edilen işlemi iptal etti. Okul aile birliklerinin banka hesaplarında bulunan paralardan yola çıkılarak zorla para alındığı iddialarının asılsız olduğu, okulun birçok zorunlu ihtiyacının okul aile birliği bütçesinden karşılandığı, velilerin kendi istek ve iradeleri ile verdiği bağışlardan dolayı disiplin cezası verilemeyeceği, verilen cezanın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle işlemin iptali için dava açılmıştı. Mahkeme, kararında, “Dava konu işlemin dayanağını teşkil eden soruşturma raporu ve eklerinin incelenmesinden, davacı hakkında Milli Eğitim Bakanlığı’nın 20.07.2011 tarihli ve 2011/40 sayılı genelgesine aykırı olarak öğrenci kayıt-kabullerinde ve diploma karşılığı bağış alındığına ilişkin herhangi bir şikâyet dilekçesi bulunmadığı ve davalı idarece davacı tarafından zorla bağış alındığına ilişkin olarak herhangi bir somut delil sunulamadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, cezayı gerektiren fiilin tüm unsurları ile birlikte tamam olduğu hukuken geçerli ve itibar edilebilir delillerle ortaya konulmadan failin cezalandırılamayacağı yolundaki genel ceza hukuku ilkesi karşısında davalı idarece bağış yapan kişilerin de ifadelerine başvurarak söz konusu bağışların kişilerin kendi iradeleri ile mi yoksa herhangi bir baskı ya da iradelerini zaafa uğratacak davranış (bağış yapılmaması halinde kayıt yapılamaması vs. gibi) sonucunda mı bağış yaptıkları somut olarak ortaya konulması gerekirken, bu yönde bir inceleme ve tespit yapılmadan, davacının 1702 sayılı Kanun’un 20/1. maddesi uyarınca ihtar cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır” ifadelerine yer vererek, dava konusu işlemin iptaline karar verdi. 28 Şubat’ın Yıldönümünde 28 Şubatvari Uygulamayı Yargıya Taşıdık Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, telefonlarını üç yıl süreyle haksız ve hukuksuz bir şekilde dinleme işlemini gerçekleştirenler hakkında kamu davası açılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. 24 Şubat 2014 tarihinde yazılı ve görsel basında yer alan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kamuoyuna yaptığı açıklamayla bir anlamda doğruladığı “Telekulak Skandalı” kapsamında telefonları dinlenen Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, iletişiminin dinlenmesi ve kayıt altına alınması amacıyla telefonlarının dinlenmesi talebinde bulunan ve üç yıl süreyle haksız ve hukuksuz telefon dinleme işlemini gerçekleştiren yargı mensupları ile ilgili kamu kurumlarında görev yapan kamu görevlilerinin tespiti ve haklarında soruşturma yapılması ve yargılamaların gerçekleşmesi talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ilgililer hakkında kamu davası açılması için suç duyurusunda bulundu. Gündoğdu’nun, haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kayde54 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 dilmesi ve görevi kötüye kullanma suçlarının işlendiği gerekçesiyle yaptığı başvuru, Cumhuriyet Savcılığı’nca (Bas. Sor. No) 2014/1001 No ile işleme alındı. Ahmet Gündoğdu, “Türkiye’nin karanlık dönemlerinden biri olan 28 Şubat darbesinin yıldönümünde gerçekleştirilen suç duyurusunun; 28 Şubat döneminin kirli işlerinin, fişleme ve dinleme faaliyetlerinin merkezi Batı Çalışma Grubu’nun bugünkü versiyonu konumundaki dinleme çetesinin bütün mensuplarının tespitine ve 28 Şubatvari kirli dinleme faaliyetinin kimler adına yapıldığının ortaya çıkmasına neden oluşturacağına inanıyoruz” dedi. Gündoğdu tarafından telefon görüşmelerinin hukuksuz olarak dinlenmesi suçuyla ilgili olarak, ayrıca HSYK, TBMM İnsan Hakları Komisyonu, İnsan Hakları Kurumu Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı, Kamu Denetçiliği Kurumu ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyet, inceleme, soruşturma ve bilgi edinme içerikli başvurular yapılacak. Olayda Taraf Olan Amir Disiplin Cezası Veremez Ankara 5. İdare Mahkemesi, olayda taraf olan disiplin amirinin disiplin cezası veremeyeceğine hükmetti. Eğitim-Bir-Sen üyesi müdür yardımcısı hakkında, okul müdürünün şikâyetiyle ileri sürülen isnatlar nedeniyle yürütülen soruşturmada, aynı zamanda disiplin amiri olan okul müdürünün şikâyetçi sıfatıyla ifadesinin de alınması suretiyle il milli eğitim denetmenince tanzim edilen rapordaki teklife istinaden okul müdürü tarafından verilen aylıktan kesme cezasının iptali istemiyle açılan davada, mahkeme, işlemi iptal etti. Olayın bizzat tarafı olan disiplin amiri tarafından tesis olunan dava konusu disiplin cezası işleminde hukuka uygunluk bulunmadığına dikkat çekilen mahkeme kara- rında şu ifadelere yer verildi: “Her ne kadar mevzuatta 1/30 oranında aylıktan kesme cezasının disiplin amiri tarafından verileceği hükmü bulunmakta ise de, bu yetkinin en üst disiplin amiri tarafından da kullanılabileceği düzenlenmiş olup davacının disiplin amiri olan okul müdürünün soruşturmada şikâyetçi sıfatıyla ifadesinin alındığı, davacıya isnat edilen fiiller arasında okul müdürünün şahsına hakaret ettiği iddiasının da bulunduğu, bu nedenle okul müdürünün disiplin cezasına konu olayda taraf olduğu görüldüğünden, olayın bizzat tarafı olan disiplin amiri tarafından tesis olunan dava konusu disiplin cezası işleminde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.” Askerde Geçirilen Müdür Yetkililik Süresi Mahkemece Kabul Edildi Elazığ 1. İdare Mahkemesi, Bingöl Merkez Ilıcalar İlkokulu’nda müdür olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin, yedek subay müdür yetkili öğretmenlikte geçirdiği sürelerin yöneticilik puanının hesaplanmasında dikkate alınarak tercihleri doğrultusunda müdür olarak atanma talebiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi yönünde tesis edilen işlemi iptal etti. Mahkeme, kararında, “…davacının müdür yetkili öğretmen olarak görev yaptığı sürenin 1 yıldan az olduğu ve Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelik’in 25. maddesinde de, en az 1 yıl görev yapmış olmak kaydıyla müdür yetkili öğretmen olarak geçirilen sürelerin üçüncü kademe yöneticiliğinde geçmiş sayılacağı belirtildiği görülmekle… davacının, yedek subay müdür yetkili öğret- menlikte geçirdiği sürelerin yöneticilik puanının hesaplanmasında dikkate alınması isteminin reddine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır…” ifadelerine yer vererek, dava konusu işlemin iptaline hükmetti. Eğitim-Bir-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelikte askerlik hizmeti konusunda herhangi bir ayrıma yer verilmemiş ise de, söz konusu yönetmeliğinin 25. maddesi hükmü uyarınca, hizmet sürelerinin hesaplanmasında askerlikte geçen sürenin dikkate alınacağının açık olup, askerlikte geçirdiği sürenin, öğretmenlik hizmetinden sayılmasına rağmen bu sürenin müdür yetkili öğretmen olarak geçirildiğinde, yöneticilik görevinden sayılmamasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle işlemin iptali için dava açmıştı. Mahkeme: Bir Alt Cezanın Uygulanabilirliği Mutlaka Değerlendirilmelidir Van 3. İdare Mahkemesi, Eğitim-Bir-Sen’in, mevzuata uygun bir sağlık raporu almadığı gerekçesiyle disiplin cezası verilen üyesi adına cezanın iptali istemiyle açtığı davada, bir derece hafif olan cezanın uygulanabileceği hükmü hiç tartışılmadan, bir alt cezanın verilip verilmeyeceği hususuna hiç yer verilmeksizin doğrudan fiilin karşılığı olan cezanın verilmesini hukuka aykırı buldu. Mahkeme, kararında, “…davacının geçmiş hizmetlerindeki çalışmalarının değerlendirilmesi suretiyle dava konusu işlemde bir alt cezanın verilip verilmeyeceği hu- susuna hiç yer verilmeksizin doğrudan fiilin karşılığı olan cezanın tesis edildiği anlaşılmakla dava konusu edilen işlemde bu yönden hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır” ifadelerine yer vererek, dava konusu işlemi iptal etti. Eğitim-Bir-Sen, sınıf öğretmeni üyesi hakkında, göreve gelemediği günler için ibraz ettiği sağlık kurulu raporunun mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle verilen aylıktan kesme cezasının iptali istemiyle dava açmıştı. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 55 Beden Eğitimi Derslerinin Kaldırılmasına Dava Açtık Eğitim-Bir-Sen, Meslek, Anadolu Meslek, Teknik ve Anadolu Teknik liselerinde Beden Eğitimi derslerinin kaldırılmasına ilişkin genel yazıya dava açtı. Danıştay 2. Dairesi’nde açılan davada, uygulamanın getireceği olumsuz sonuçlara dikkat çekildi. Milli Eğitim Bakanlığı Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’nün, 28.01.2014 tarihli ve 390264 sayılı “Haftalık Ders Çizelgelerinde Yapılan Düzenlemeler” konulu yazıyla Meslek liseleri ve Anadolu Meslek liselerinin10. sınıflarında 2 saatlik Beden Eğitimi dersini; Teknik Lise ve Anadolu Teknik liselerinin10. sınıflarındaki 2 saatlik Beden Eğitimi dersini; Anadolu Sağlık Meslek liselerinin Acil Sağlık Hizmetleri, Anestezi ve Reanimasyon, Çevre Sağlığı, Diş Protez, Sağlık Hizmetleri Sekreterliği, Tıbbi Laboratuvar ve Radyoloji alanlarının 10. sınıflarındaki 1 saatlik Beden Eğitimi dersini; Anadolu Sağlık Meslek liselerinin Ortopedik Protez ve Ortez alanının 10. sınıflarındaki 1 saatlik Beden Eğitimi dersini; Anadolu Sağlık Meslek liselerinin Hemşirelik alanının 10. sınıflarındaki 1 saatlik Beden Eğitimi dersini hukuka aykırı bir şekilde kaldırdığı ifade edilen dava dilekçesinde, şöyle denildi: “Oysa Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın ortaöğretim beden eğitimi dersi 9-12. sınıflar öğretim programında şu ifadelere yer verilmektedir: ‘Fiziksel etkinliklerin insan yaşamının önemli bir boyutunu oluşturduğu ve örgün eğitim sürecinin bir parçası olduğu kabul görmüş ve bilimsel olarak ortaya konmuştur. Beden Eğitimi; eğitim programlarının bütünleyici bir parçası olma özelliği dolayısıyla bireyin fiziksel aktiviteler aracılığıyla psi- komotor, bilişsel, duyuşsal ve sosyal alanda gelişimine katkıda bulunur. Buradan hareketle öğrenim yaşantısı boyunca bu dersi yeterince alan öğrencilerin gelişimi diğer disiplinlere de katkı sağlayacak şekilde oluşmakta, toplum içerisinde istenmeyen obezite, şiddet, madde kullanımı vb. davranışları daha düşük seviyelere düşürmektedir.’ ‘Beden eğitiminin sosyal kalkınmadaki olumlu etkisi, geniş kitlelerin beden eğitimi ve spor kültürüne sahip olmalarına bağlıdır. Bu gerçekten yola çıkarak beden eğitimi ve sporun yurt içine dönük olarak okul, kitle ve yarışma sporuna da temel oluşturacak şekilde yaygınlaştırılmasına gerek vardır. Beden eğitiminin başta okullar olmak üzere ülke geneline yaygınlaştırılması, yani yatay hareketliliğin sağlanması, amaçlardan biri olmakla beraber; asıl amaç, sosyal kalkınmaya katkı sağlayan, kalite yükselmesinin de bir göstergesi olan dikey hareketliliğin sağlanmasıdır. Bu programın vizyonu, öğrencileri bedensel ve sportif etkinlikleri gerçekleştirmek için gereken bilgi ve becerileri edinmiş, bedensel olarak sağlıklı ve zinde, serbest zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmeyi bilen, öğrendiklerini kişisel gelişiminde ve yaşantısında olumlu olarak kullanan bireyler olarak görmektir’ ifadelerine yer verilmiş ve Beden Eğitimi dersinin önemi en güzel şekilde vurgulanmış iken, Bakanlığın Meslek, Anadolu Meslek, Teknik ve Anadolu Teknik liselerinde Beden Eğitimi derslerini kaldırmış olması açık bir çelişkidir.” Açılan dava, Danıştay 2. Dairesi’nin 2014/1311 Esas sayılı dosyasında görülmektedir. Refakat İzni Verilmesi talebinin Reddi Mahkemeden Döndü Milli Eğitim Bakanlığı Lahey Eğitim Müşavirliği’nde 657 sayılı Kanun’un 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli personel olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin, kanser hastası olan annesinden dolayı refakat izni verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlem, Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin 2013/1258 esas ve 2013/2542 sayılı karar ile iptal edildi. Mahkeme, kararında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda 7/15754 sayılı Sözleşmeli Personel Çalış56 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 tırılmasına İlişkin Esaslar’da ve sair mevzuatta, davacı ile imzalanan tip hizmet sözleşmesinin izinler başlıklı 9. maddesinde sözleşmeli personelin, refakat iznine dair bir hükme yer verilmemiş ise de Anayasa’ya göre kamu görevlisi statüsünde olan ancak 657 sayılı Kanun’a göre sözleşmeli personel olarak istihdam edilen, kamu hizmetinin yürütülmesine katılan davacının başvurusunun 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak sonuçlandırılması gerektiğini belirterek, dava konusu işlemin iptaline karar verdi. Eş Durumu Özrüne Bağlı Yer Değişikliğinde Boş Kadro Şartı Aranmaz Yurt müdür yardımcısı olan Eğitim-Bir-Sen üyesinin, il merkezinde astsubay olarak görev yapan eşinin bulunduğu yere atanma isteminin reddi üzerine Tekirdağ İdare Mahkemesi’nde açılan davada, Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Yönetmeliğin istisnai düzenlemeler içeren 9/ son maddesinde belirtilen TSK’ya mensup astsubay olan eşinin görev yeri olan il merkezine kadro şartı aranmaksızın atanması gerekirken, boş kadro olmaması gerekçe gösterilerek talebin reddi yolundaki işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldı. Tekirdağ İdare Mahkemesi, kararında, “kamu görevlilerine ilişkin düzenlemelerde… mevzuatta sayılan birtakım kurumların özellik arz eden hizmetlerini zorunlu atamaya tabi olarak yürüten kamu görevlileriyle evli olan memurlar için özür durumu yer değiştirme talepleriyle ilgili olarak istisnai kurallara yer verildiği; Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Yönetmeliğin istisnai düzenlemeler içeren 9/son maddesinde belirtilen TSK’ya mensup astsubay olan eşinin görev yeri olan il merkezine kadro şartı aranmaksızın atanması gerekirken, boş kadro olmaması gerekçe gösterilerek talebinin reddi yolundaki işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı; mevzuata aykırı bulunan işlemin uygulanması halinde davacının anayasal güvence altına alınan aile bütünlüğünün bozulacağı kaçınılmaz olduğundan, ilgili yönünden telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracağı da açıktır…” ifadelerine yer vererek, dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına oy birliğiyle karar verdi. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği Taslağına İlişkin Değerlendirme Eğitim-Bir-Sen Mevzuat Komisyonu, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Yönetmelik taslağını inceleyerek, öne çıkan hususlara ilişkin bir değerlendirmede bulundu. Komisyonun taslağa ilişkin değerlendirmesi şöyle: -Yönetmelik taslağında yer alan kurumlarda görev yapan öğretmenlerin alan adları da tanımlar kısmında münhasıran yer almalıdır. -Taslağın “birden fazla yetersizliği olan bireylerin eğitimi” başlıklı 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki en fazla 6 öğrenci ibaresi ile “Özel eğitim ihtiyacı olan bireyler için açılan ortaöğretim kurumları” başlıklı 30. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan otistikler için en fazla 6 öğrenci belirlemesi, özel eğitim hizmetlerinin kalitesinin düşmemesi ve öğretmenlerin her bir öğrenciye daha fazla zaman ayırabilmeleri bakımından yürürlükteki Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ndeki şekliyle 4 öğrenci ile sınırlanmalıdır. -Taslağın “Rehberlik ve araştırma merkezi” başlıklı 32. maddesinde yer alan birimlerde görevlendirilecek öğretmenlerin alanlarının ve görevlerinin belirtilmesi ile koordinatörlerin belirlenmesinin belirli esaslara göre yapılması gerektiğinden, bu esaslar da taslakta düzenlenmelidir. -Taslağın “Kayıt kabul ve nakil” başlıklı 84. maddesinin 7. fıkrasındaki hükme göre Meslek Okulu ve İş Uygulama Okullarına yapılacak öğrenci kayıtlarında yaş şartının aranmayacak olması uygulamada sıkıntılara neden olacağından, bu durumda olanlara yönelik bir yaş sınırlaması getirilmelidir. -Anılan taslağın “Çalışma saatleri ve izinler” başlıklı 95. maddesinde, “(1) Okul/kurum personelinin çalışma saatleri ve izinleri ile ilgili konular, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 99, 102, 103, 104 üncü maddeleri esaslarına göre düzenlenir” denilmekle birlikte, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Çalışma saatleri” başlıklı değişik 99. maddesinin birinci fıkrasında ise, “Memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir” hükmü yer almaktadır. Buna göre taslağın 95. maddesinde yer alan düzenleme ile birlikte, mevcut uygulamada mesai saatleri açısından sınırlandırılmayan rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini yürüten öğretmenlerin sabah 08:00 ile akşam 17:00 saatleri arasında okul/kurumlarında bulunmaları zorunluluğu getirilmek istenmektedir. Bu hükmün, taslakla yürürlükten kaldırılan 17/04/2001 tarih ve 24376 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliğinin Çalışma Saatleri ve İzinler başlıklı 54. maddesinin ikinci fıkrasında olduğu gibi, 30 iş saati olarak belirlenmesi uygun olacaktır. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 57 Sınav Görev Ücretlerinin Artırılması İçin Düzenleme Talep Ettik 14.03.2013 tarihli ve 28941 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6528 sayılı Kanun’un 24. maddesinde, Bakanlıkça yapılan sınavlarda görev alan personele ödenecek ücretin, Bakanlık döner sermaye hesabından ödenmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığı’nın görüşünün de alınmak suretiyle Bakanlıkça tespit edileceği hükmü yer almaktadır. Bu itibarla, Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurarak, merkezi olsun ya da olmasın, Bakanlıkça yapılan bütün sınavlarda görev alanlara ödenecek ücretin, 18.01.2012 tarihli ve 2012/2723 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sınav Ücretlerine İlişkin Usul ve Esaslarda öngörülen ücretlerden az olmamak üzere belirlenmesi hususunda girişimde bulunduk. 2014 ve 2015 yıllarını kapsayan 2. dönem toplu sözleşme taleplerimiz arasında, Milli Eğitim Bakanlığı’nca yapılan merkezi sistem sınavlarında görev alanlara, 18.01.2012 tarihli ve 2012/2723 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sınav Ücretlerine İlişkin Usul ve Esaslara göre Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesi’nce sınav görev ücreti ödenmesi bulunmaktaydı. Nitekim uzlaşmayla sonuçlanan 2. dönem toplu sözleşmenin 16. maddesinde, “6495 sayılı Kanunla 6114 sayılı Kanunda yapılan değişiklik çerçevesinde 18/1/2012 tarihli ve 2012/2723 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında yapılacak aynı mahiyetteki sınavlarda görev alanlara farklı idarelerde aynı tutarda sınav ücreti ödenmesine yönelik anılan Bakanlar Kurulu Kararında düzenleme yapılacaktır” hükmüne yer verilmişti. Söz konusu hükümden hareketle bugüne kadar Bakanlık nezdinde yaptığımız girişimler olumlu sonuç vermeye başladı. Teşkilat kanununa yeni getirilen hükümden hareketle Bakanlıkça yapılan bütün sınavlarda görev alanlara ödenecek ücretin, ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlarda görev alanlara ödenen ücretten az olmamak üzere belirlenmesi hususundaki talebimizin takipçisi olacağız. Mahkeme, Sağlık Özründen Atama Başvurusunun Reddine İlişkin İşlemin Yürütmesini Durdurdu Sivas Merkez Gazi Köyü İlköğretim Okulu’nda Sınıf Öğretmeni olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin, rahatsızlığı nedeniyle Sivas Merkeze atanma talebini içeren 2013 Ağustos Özür Grubu ve Yer Değiştirme başvurusunun reddine ilişkin işlem yargıdan döndü. Eğitim-Bir-Sen’in, söz konusu işlemin iptali talebiyle Sivas İdare Mahkemesi’nde açtığı davada, mahkeme, işlemin yürütmesini durdurdu. Sağlık mazereti sebebiyle atanma isteminin öncelikli olarak yerine getirilerek, davacının il merkezine atanması gerekirken, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğuna hükmeden mahkeme, davacının ihtiyacı olan sağlık hizmetlerine kolaylıkla ulaşamamasının sağlığını tehlikeye düşürecek olması nedeniyle, telafisi güç ve imkânsız zararların doğacağının da açık olduğuna dikkat çekti. Mahkemenin, 2013/1755 esas sayılı kararında şu ifadelere yer verildi: “(davacıya ilişkin) Sağlık Kurulu Raporu’nda, hastalığın görev yaptığı yerde bir hekimin bulunması halinde tedavi edilebileceği, görev yaptığı yerleşim yerinden tayinine esas teşkil edecek nitelikte bir hastalık olduğu, öğretmenlik yapmasında sakınca olmadığının belirtildiği, davacının söz konusu sağlık 58 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 durumu sebebiyle 2013 Ağustos döneminde elektronik sistem üzerinden başvuruda bulunduğu, yaptığı elektronik başvurunun üzerine yapılan atamalarda idarenin davacının mazeretine yönelik bir atama yapmaksızın hizmet puanına göre atama yaptığı, davacı tarafından da bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının doktor bulunmayan bir köyde görev yapması, sunduğu sağlık kurulu raporunda ciddi bel rahatsızlığının bulunduğu ve bir hekimin bulunduğu il merkezine atamasının yapılması gerektiğinin belirtilmiş olması, görev yaptığı yerde ihtiyacı olan sağlık hizmetlerine kolaylıkla ulaşamayacağının anlaşılması ve bu durumun davacının sağlığını tehlikeye sokacağının açık olması karşısında, sağlık mazereti sebebiyle atanma isteminin öncelikli olarak yerine getirilerek davacının Sivas il merkezine atanması gerekirken, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Öte yandan, davacının ihtiyacı olan sağlık hizmetlerine kolaylıkla ulaşamamasının sağlığını tehlikeye düşürecek olması nedeniyle, davacı açısından telafisi güç ve imkânsız zararların doğacağı da açıktır.” İl İçi Alan Değişikliği Talebinin Reddine Yargıdan İptal Van 3. İdare Mahkemesi, Bitlis’in Ahlat İlçesi Selçuklu İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yapan EğitimBir-Sen üyesinin, 2012 yılı öğretmenlerin il içi alan değişikliği başvuruları kapsamında Beden Eğitimi Öğretmenliğine alan değişikliği yapılarak atanmasının yapılması talebiyle yaptığı başvurunun, 2012 Yılı Öğretmenlerin İl İçi Alan Değişikliği Kılavuzu’nun 1.5 maddesi gerekçe gösterilerek reddi yönünde tesis edilen davalı idare işlemini hukuka aykırı bularak iptal etti. Mahkeme, kararında şu ifadelere yer verdi: “…gerek öğretide gerekse yargı kararlarında, ‘diğer düzenleyici işlemler’ olarak kabul edilen işlemlerden sayılan çeşitli amaçlarla düzenlenen kılavuzların; normlar hiyerarşisi ilkesi uyarınca, üst düzeydeki düzenleyici işlemlere aykırı olmaması, yani geçerliliklerinin üstteki norma dayanması, hukuka uygunluklarının ön şartıdır. Bitlis İli Ahlat İlçesi Selçuklu İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yapan davacının 2012 Yılı Öğretmenlerin İl İçi Alan Değişikliği başvuruları kapsamında Beden Eğitimi Öğretmenliğine alan değişikliği yapmak isteğiyle yaptığı başvurunun mevzuatta yer almayan bir sebeple reddedilmesinin hukuka uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır…” Eğitim-Bir-Sen, isteğe bağlı yer değişikliği yapan bir personelin alan değişikliği yapmak suretiyle yer değiştiremeyeceğine ilişkin olarak kanun ve yönetmelikte herhangi bir hükmün bulunmadığını ve davalı idarece bu hususun yönetmeliğe aykırı olarak kılavuzda belirtildiğini, üyesinin bu yöndeki isteminin reddedilmesi yolunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığını ifade ederek, işlemin iptali talebiyle dava açmıştı. Üniversitenin Muvafakat Vermemesine Yargı Dur Dedi Elazığ 2. İdare Mahkemesi, Bingöl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri bölümünde araştırma görevlisi olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na mühendis olarak atanmasına muvafakat verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemi, hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle iptal etti. Mahkeme, kararında şu ifadelere yer verdi: “Davalı idarece davacının hizmetine ihtiyaç bulunduğu gerekçesiyle muvafakat verilmediği öne sürülmekte ise de, kamu hizmetinin bütünlüğü ve devamlılığı ilkesi gereğince, kamu görevlilerinin özel koşullarına göre verimli- liklerinin en yüksek olduğu ve hizmetlerinden en yüksek oranda yararlanılacak bir birimde istihdam edilmelerinin kamu yararına daha uygun olması, eşi Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nda uzman olarak görev yapan ve aynı zamanda Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı’nda doktora eğitimine devam eden davacının, aile birliği içinde öğreniminin bulunduğu yerde çalışması halinde daha fazla verimli olacağı, maddi ve manevi yönden tatmin olacağı ve kamu hizmetinden beklenen yararın artacağı sonucuna varılmakla davacıya muvafakat verilmemesi yolunda tesis olunan dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.” Mahkeme, Fazladan Ödenen Gündelik Tutarın Geri İstenmesi İşlemini Reddetti Eğitim-Bir-Sen’in, üyesine fazla gündelik ödendiği gerekçesiyle, söz konusu fazlalığın geri ödenmesini ihtiva eden idari işlemin iptali istemiyle açtığı davada, Bursa 2. İdare Mahkemesi, fazladan ödenen gündelik tutarın geri istenmesini içeren işlem hakkında iptal kararı verdi. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun, 22.12.1973 gün ve 1968/68 esas ve 1973/14 sayılı kararında ‘idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceğinin, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin geri istenilmesinin hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğunun, bu süre geçtikten sonra geri istenilemeyeceğinin’ belirtildiğine dikkat çeken Bursa 2. İdare Mahkemesi, fazla ödemenin açık bir hata kapsamında olmadığına, davacının da somut olayda hilesinin bulunmadığına hükmederek, hatalı ödemenin yapıldığı tarihten itibaren dava açma süresi olan 60 günlük süre geçirildikten sonra tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğuna karar verdi. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 59 Şubelerimizden ADANA 1 Eğilip Bükülmeden Çalışmalarımıza Devam Edeceğiz Eğitim-Bir-Sen Seyhan Temsilcilik yeni yönetim kurulu üyeleri (Temsilci İbrahim Bortaş, temsilci yardımcıları Mustafa Savaş Semercioğlu, Güngör Selçuk, Güven Güvener, Hacı Aygün, Muhittin Ünal ve Murat Ateşi) göreve başladı. Eğitim-Bir-Sen Adana 1 No’lu Şube Başkanı Mehmet Sezer, temsilcilik yönetiminin göreve resmen başlamasının ardından yaptığı açıklamada, eğitim çalışanlarının ekonomik, sosyal, kültürel, özlük, mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için çalıştıklarını, dürüst, samimi bir anlayış içinde her türlü fikir ve karşı görüşe saygı duyan, ırk, mezhep ve bölge farkı gözetmeyen, insana insan olduğu için değer veren bir anlayışı benimsediklerini söyledi. Sezer, ülkemizde ve dünyada cereyan eden her türlü haksızlık ve hukuksuzluğa karşı çıkmayı temel amaç saydıklarını, bu amaçların gerçekleştirilmesinde evrensel insan haklarına ve Anayasa’ya dayanan demokratik hukuk anlayışı içerisinde, Eğitim-Bir-Sen’in Kurucusu Mehmet Akif İnan’ın gösterdiği şekilde, eğilip bükülmeden, dimdik çalışacaklarını kaydetti. Sezer, önceki yönetimi, çalışmalarından dolayı tebrik ederek, yeni yönetime başarı diledi. AFYONKARAHİSAR 1 Medeniyetlerin Ana Kurucusu Öğretmenlerdir Eğitim-Bir-Sen Afyonkarahisar 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu üyeleri, göreve yeni başlayan öğretmenlerle öğretmenevinde bir araya geldi. Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Genç Memur-Sen İl Temsilcisi Ömer Faruk Tuncer, Milli Eğitim Şube müdürleri Hikmet Tuncer, Rıfat Eksik, Abdullah Demir, İbrahim Özkul, Murat Diktaş ve Cumhuriyet Anadolu Lisesi Müdürü Sebahattin Durgu’nun katıldığı yemekli toplantıda konuşan Şube Başkanı Abdullah Çelik, insanı beşikten mezara kadar eğiten, dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insanın öğretmen olduğunu belirterek, “Öğretmen, bir fert inşasıyla başladığı kutsal görevini nesiller yetiştirmeyle nihayete erdirir. Öğretmene değer vermeyen, öğretmenin saygınlığını zedeleyen ülkeler her zaman kaybetmiştir. Unutulmamalıdır ki, medeniyetler ne güçlü savaşçılarla ne de güçlü siyasetçilerle AĞRI Suriyeli Kadınlara Anlamlı Yardım Eğitim-Bir-Sen Ağrı Şube Kadınlar Komisyonu, Suriyeli kadınlara anlamlı bir yardımda bulundu. Komisyon Başkanı Özlem Çeçen, her yıl kadınlar günü dolayısıyla üyeleri için düzenledikleri yemekli programı bu yıl iptal ettikleri ifade ederek, “Bugün yapacağımız maddi harcamaların karşılığını gıda yardımı olarak Suriyeli kadınlara gönderme kararı aldık. 60 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 kurulmuştur; medeniyetlerin ana kurucusu öğretmenlerdir. Tarihimiz, öğretmenin itibarının yükseltildiği zamanlarda şan ve şerefle zirvelere tırmanırken, değersizleştirildiği zamanlarda ise ayaklar altına serilmiştir” dedi. Hak arama mücadelesinde örgütlü olmanın önemine değinen Çelik, “Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana” tavrıyla mücadele zeminin güçlü temsilcisi olduklarını kaydetti. Genç meslektaşlarına başarılar dileyen Çelik, katılımlarından dolayı kendilerine teşekkür etti. Şubelerimizden Bugün bu yardımları Suriyeli kadınlara gönderilmek üzere İHH’ya teslim ediyoruz” dedi. Başta Suriye’de olmak üzere, tüm savaşların bitmesini dileyen Çeçen, “Çünkü her savaşta en çok kadınlar mağdur olmaktadır. Suriyeli kadınlara Ağrı’dan küçük bir destek ve selam gönderiyoruz” şeklinde konuştu. Eğitim-Bir-Sen Şube yönetimi ve Kadınlar Komisyonu üyelerinin İHH’ya teslim ettiği yardımlar konvoyla yerine ulaştırılacak. A M A S YA Vali ve Belediye Başkanına Ziyaret Eğitim-Bir-Sen Amasya Şube Yönetim Kurulu, Vali İbrahim Halil Çomaktekin ve Belediye Başkanı Cafer Özdemir’i ziyaret etti. Şube Başkanı Kerem Camcı, ziyarette, yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Vali İbrahim Halil Çomaktekin ve Belediye Başkanı Cafer Özdemir ise, ziyaretten duydukları memnuniyeti dile getirerek, sivil toplum örgütlerinin demok- rasinin olmazsa olmazı olduğuna dikkat çekerken, sorunların çözümünde bu tür oluşumların katkısının büyük olduğunu söylediler. ANKARA 1 Daha Bilgili Bir Nesil Yetiştirmenin Gayreti İçinde Olacağız Eğitim-Bir-Sen Ankara 1 No’lu Şube Başkanı Mustafa Kır, başkan yardımcıları Fahmettin Aydın ve Cemil Tekin, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü İşyeri Temsilcisi Ömer Urhan, Beşevler Kampüs Temsilcisi İlhan Kıymaz ile birlikte, Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz’ı ziyaret etti, Mustafa Kır, imam hatip liselerinin, öğrencilerini hem mesleğe hem de yükseköğretime hazırlayan kurumlar olması açısından özel statülü okullar olduğunu, bu okulların eskiden olduğu gibi, doğrudan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlanmasının, müdürlerinin meslekçi olmasının ve mülakatla alınmasının eğitimde niteliğin artmasına katkı sağlayacağını ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nü, imam hatip liselerine yön verecek çalışmalar içinde görmekten mutluluk duyduklarını ifade etti. Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz ise 12 yıllık zorunlu ve kademeli eğitime geçişle birlikte imam hatip or- taokulu sayısının bin 367’ye, imam hatip lisesi sayısının ise 850’ye çıktığını söyledi. Yılmaz, müfredatı baştan aşağı yenilediklerini, özellikle Kur’an ve Arapça derslerini daha kolay ve daha etkili öğretmek için hazırlıkların tamamlandığını, eskiden olduğu gibi, yine imam hatip okullarında sosyal içerikli münazaraların, yarışmaların daha iyi şartlarda yapılması için uğraş verdiklerini bildirdi. Yılmaz, okul müdürlerinin meslekçi olmasının kendilerini de sevindireceğini, ancak mevcut şartlarda bunun mümkün olmadığını, bundan sonra hem dini hem de akademik açıdan daha ilgili, daha bilgili bir imam hatip neslini yetiştirme gayreti içinde olacaklarını kaydetti. ANKARA 2 Öğretmen ve Öğrencilerin Emeğinin Karşılığı Ödensin Eğitim-Bir-Sen Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Cemil Erkan, endüstri meslek liselerinin atölyelerinde çalışan öğretmen ve öğrencilerin emeklerinin karşılığı olarak verilmesi gereken döner sermaye ücretlerinin bir an önce ödenmesini istedi. Erkan, ülke genelinde tüm okulların ihtiyacı olan masa, sıra ve bunun gibi daha birçok kalem ürünün meslek liselerinden temin edildiğini belirterek, bu temin sırasında, özellikle yaz aylarında ve mesai saatleri dışında çalıştı- Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 61 Şubelerimizden rılan öğretmen ve öğrencilerin hak ettiği döner sermaye gelirlerinin daha fazla zaman geçirilmeden ödenmesi gerektiğini kaydetti. “Endüstri meslek liselerinin atölyelerinde çalışan öğretmen ve öğrencilerin emeklerinin karşılığı olarak verilmesi gereken döner sermaye ücretleri ödenmiyor. Bunun neden ödenmediği ve ne zaman, ne şekilde ödeneceği de açık- lanmıyor” Cemil Erkan, şunları söyledi: “Bu paralar bakanlığın bütçesine girmiş bulunuyor. Bu paralar, gecesini gündüzüne katan ve işi yetiştirmek için mesai mantığı gütmeyen öğretmen ve öğrencilerimize ödenmiyor. Bu haksızlık değil midir? Bunu ilgililere soruyor ve paraların bir an önce ödenmesi konusunda hassasiyet gösterilmesini bekliyoruz.” ANKARA 4 İlçe Temsilcileri Toplantısı Ayaş’ta Yapıldı Eğitim-Bir-Sen Ankara 4 No’lu Şube, ilçe temsilcileri toplantısını Ayaş’ta gerçekleştirdi. İlçe Temsilcisi Ali Özdemir’in açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda genel bir değerlendirme yapan Şube Başkanı Tekin Korku, yeni Türkiye’nin inşası için, demokratik, özgürlükçü, sivil ve 76 milyonu kucaklayan yeni bir anayasa yapmanın yeterli olacağını belirterek, şunları söyledi: “İşte o zaman, sadece toplumsal mühendislik operasyonları son bulmayacak, gelecekte millete ve devlete yönelik operasyon yapma ihtimali de ortadan kalkacaktır. İnanıyoruz ki, birlikte mücadele edersek, sadece Türkiye’yi hedef alan küresel operasyonu değil, bütün dünyayı hedef almış küresel sömürü düzenini de sona erdiririz.” Daha sonra söz alan ilçe temsilcileri, görev alanlarında son bir ayda yaptıkları faaliyet raporlarını sunarken, sorunları paylaşarak çözüm önerilerini dile getirdiler. ANKARA 5 Eğitim Çalışanlarının Sendikamıza Teveccühü Artarak Devam Ediyor Eğitim-Bir-Sen Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Temsilciliği, sendikamıza yeni katılan üyeler için program düzenledi. Başkan yardımcısı İrfan Ata ile birlikte programa katılan Eğitim-Bir-Sen Ankara 5 No’lu Şube Başkanı Ayhan Okuyucu, üyelerinin güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmadıklarını ifade ederek, “Ankara Üniversitesi’nde sendikal çalışmaları verimli hale getirmek için bütün fakülte ve yüksekokullarda sendika işyeri temsilcilerini belirledik. Yaptığımız koordineli çalışmanın faydasını gördük” dedi. Vicdanların sesi, hak aramanın adresi olan Eğitim-BirSen’e olan teveccühün artarak devam ettiğini kaydeden Okuyucu, “Eğitim çalışanlarının bu teveccühü sebepsiz de- A N T A LY A Değerlerimizden Aldığımız Güçle Sorunlarımızı Çözeceğimize İnanıyoruz Eğitim-Bir-Sen Antalya Şubesi, kadın üyelerin katılımıyla öğretmenevinde bir program düzenlendi. Şube Başkanı Süleyman Gökçen’in de katıldığı programda konuşan Kadın- 62 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 ğildir. Çünkü bu güne kadar üyelerimizin güvenini boşa çıkarmadık, bundan sonra da boşa çıkarmayacağız” şeklinde konuştu. Eğitim-Bir-Sen Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Temsilcisi Yücel Yayla ise, üye sayılarının artmasının kendilerini memnun ettiğini söyledi. Program, yeni katılan üyelerle tanışmanın ardından sona erdi. Şubelerimizden lar Komisyonu Başkanı Suna Doğu, şiddetten, ayrımcılıktan, ikinci sınıf kabul edilmekten uzak, ümit dolu günler beklediklerini ifade ederek, hiçbir şekilde dışlanmak istediklerini söyledi. Kadınların birçok sorunla karşı karşıya kaldığını kaydeden Doğu, insanları en temel haklarından mahrum bırakan şiddet, savaş ve yoksulluğun söz konusu sorunların başında geldiğini belirtti. Kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu ve dünyanın tüm toplumlarında yaygın olarak rastlanan bir şiddet türü olduğunu vurgulayan Doğu, şunları söyledi: “Ülkemizde de kadına yönelik şiddet önemli bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiddet, sadece kadını ve erkeği değil, toplumun bütününü etkileyen sosyal bir problemdir. Şiddetin önlenmesi için toplumun her kademesinde bireysel ya da kurumsal bazda tüm taraflara önemli sorumluluklar düşmektedir.” Suna Doğu, kadınları siyasi, sosyal, ekonomik hayatın dışına itmek isteyen anlayışa karşı her zaman örgütlü mücadelelerini sürdüreceklerini dile getirerek, değerlerinden aldıkları güçle sorunlarını kendilerinin çözeceğine olan inançlarının tam olduğunu kaydetti. B AT M A N Memur ve Hizmetlilerle İstişare Toplantısı Yoğun Katılımla Gerçekleşti Eğitim-Bir-Sen Batman Şubesi, memur ve hizmetliler için Bozooğulları Oteli’nde yemekli bir toplantı düzenledi. Şube Başkanı M. Şafi Özperk, yoğun katılımla gerçekleşen toplantıda sendikal çalışmaları detaylı bir şekilde anlattı. Konuşmasında, toplu sözleşme sürecine ve elde ettiğimiz kazanımlara değinen Özperk, sendikamızın üyeleri için yaptığı çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Özperk’in konuşmasının ardından, katılımcılardan gelen soruların cevaplandırılmasıyla toplantı sona erdi. B AY B U RT Köhne Sendikacılık Anlayışının Tarihe Karışması İçin Çalışıyoruz Eğitim-Bir-Sen Bayburt Şube yönetimi, İl Emniyet Müdürü İsa Bülent Kaya’ya ziyarette bulundu. Şube Başkanı Fikret Özbey, yıllardan beri süregelen ideolojik sendikacılık anlayışının tarihe karışması için çalıştıklarını belirterek, “Haklarımızı, alanlara indiğimizde taş atarak, huzur ve güven ortamını bozarak değil, demokratik ve eğitimciye yakışır bir şekilde, masada uzlaşma yolu ile arıyoruz. Bizler bir yandan çalışanların sosyal, özlük haklarının kazanılması için uğraşırken, bir yandan da milli ve manevi değerleri haiz insanlar yetiştirmenin gayreti içerisindeyiz” dedi. Kavgasız, gürültüsüz, insan kaynaklı hizmet anlayışının yer aldığı bir sendikacılık yapmaya çalıştıklarını kaydeden Özbey, sendika olarak, milletin yararına olacak her türlü projeye ve her türlü hizmete gönüllü olarak katkı sağlamaya ve destek olmaya hazır olduklarını söyledi. İl Emniyet Müdürü İsa Bülent Kaya ise, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Görevimiz halka hizmettir. Sendikalar, üyelerinin ve çalışanlarının hakları yanında ülkemizde yaşayan bütün vatandaşları düşünerek hareket etmelidir” şeklinde konuştu. BOLU AİBÜ Rektörü Hayri Coşkun’a Ziyaret Eğitim-Bir-Sen Bolu Şube yöneticileri, Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Rektörlüğü’ne yeniden atanan Prof. Dr. Hayri Coşkun’a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Ziyarette Eğitim-Bir-Sen’in çalışmaları hakkında bilgi veren Şube Başkanı Ahmet Koçak, Hayrı Coşkun’un rektörlük görevine yeniden seçilmesinin memnuniyet verici olduğunu belirterek, “Bu görevi layıkıyla yerine getireceğinizden hiç şüphemiz yoktur. Sizinle birlikte üniversitemizin Bolu için Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 63 Şubelerimizden faydalı ve yeni açılımlar sağlayacağını ümit ediyoruz” dedi. Eğitim-Bir-Sen Üniversite Temsilcisi Tahir Düş, rektörlüğe yeniden atanan Prof. Dr. Hayri Coşkun’a hayırlı olsun dileklerinde bulunarak, eğitim hizmet kolunda genel yetkili, üniversitede ise altı yıldır yetkili sendika olduklarını söyledi. Rektör Prof. Dr. Hayri Coşkun ise, ülkemizin demokratikleşmesinde sivil toplum kuruluşlarının çok etkili olduğunu, bu manada ortak çalışmalara imza atabileceklerini ifade etti. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Coşkun, üniversitenin çalışmalarıyla ilgili bilgi. Ziyarette, Üniversite Temsilci Vekili Hasan Hüseyin İleri, Temsilci yardımcıları Sadettin Fırat, Murat Karakaya, Cüneyt İnal, Ayten Paş, Yusuf Özcan ve Kadınlar Komisyonu Temsilcisi Fatma Demirci de hazır bulundu. BURSA Orhan Taşanlar İsmi Okul Tabelasından Çıkarıldı Eğitim-Bir-Sen Bursa Şubesi, 28 Şubat sürecinde başörtüsü eylemi yapan imam hatipli kızların coplatılması talimatını veren dönemin Bursa Valisi Orhan Taşanlar’ın adının verildiği ortaokulun ismini değiştirtti. Tabelası değişen okulun önünde toplanan üyeler, ‘Derin güçler iş başında’, ‘Temiz toplum, temiz medya’ yazılı pankartlar açtı. 28 Şubat’tan itibaren yeni adıyla eğitime devam eden okulun önünde basın açıklaması yapan Şube Başkanı Numan Şeker, şunları söyledi: “28 Şubat döneminin Bursa’da yıkıcı öncülüğünü yapan ve bu anlamda ismi toplum hafızasına ‘darbeci nefer’ olarak kazınan M. Orhan Taşanlar ismi bir eğitim kurumuna nasıl layık görülebilir. Geçen yıl burada Vali M. Orhan Taşanlar İlköğretim Okulu’na, 28 Şubat darbesi mağdurlarından Dilek Gürgen’in isminin verilmesini talep etmiştik. En kısa zamanda da bu kara lekenin silinmesini bekliyoruz demiştik, bir yıl sonra yine bu okulun önündeyiz. Başta Eğitim-Bir-Sen olarak bizim ve mahalle sakinlerinin girişimleri sonucunda Orhan Taşanlar ismi tabeladan kaldırılarak Kızıklar Ortaokulu ismi verilmiştir. Gecikmeli de olsa bu kararı memnuniyetle karşılıyoruz.” ÇANKIRI Kimseyi Mağdur Etmeyeceğiz Eğitim-Bir-Sen Üniversite Temsilcisi İbrahim Akdaş, beraberindeki heyetle birlikte Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali İbrahim Savaş’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette konuşan İbrahim Akdaş, üniversite için ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını ifade ederek, sendika olarak üniversite ile ilgili çalışmalarda destek vermeye hazır olduklarını kaydetti. Akdaş, öğretim görevlisi, okutman, uzman ve çevirici kadrosunda bulunanların ve mevzuat çerçevesinde daimi kadroya atanmaya hak kazananların daimi olarak atanmaları için bir çalışma yaptıklarını belirterek, Rektör Savaş’tan bununla ilgili destek istedi. Rektör Prof. Dr. Ali İbrahim Savaş ise, heyetimize, ziyaretinden dolayı teşekkür ederek, daimi kadro konusuna açıklık 64 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 getirdi. Savaş, “Mevzuat çerçevesinde biz kimseyi mağdur etmeyiz. Hak edenleri daimi kadroya geçireceğiz” dedi. Prof. Dr. Savaş, bununla ilgili gerekli talimatı verdiğini dile getirerek, ayırım gözetmeksizin bu işi gerçekleştireceklerini söyledi. Şubelerimizden ÇORUM Mağdurların Görevlerine Dönmeleri Bizi Memnun Etmiştir 28 Şubat sürecinde başörtüsü sebebiyle görevlerinden alınan ve 2013-2014 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde görevlerine yeniden başlayan 5 öğretmen ve 1 hemşire, aileleriyle birlikte Eğitim-Bir-Sen Çorum Şubesi’ni ziyaret etti. Şube Başkanı Tahir Eşkil, 28 Şubat döneminde Milli Eğitim Bakanlığı çalışanlarının istihbarat birimleri tarafından sözde irticai faaliyetlerle ilişkilendirilerek fişlendiğini, yaklaşık 11 bin öğretmenin ise istifa etmek zorunda bırakıldığını söyledi. Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecine halkın gereken cevabı 2002 yılında verdiğini kaydeden Eşkil, bu dönemde yaşanan hak ihlallerinin telafisi için bazı olumlu adımların atıldığını, özellikle 2006 yılında çıkarılan disiplin affıyla 28 Şubat döneminde memuriyetten uzaklaştırılan kamu çalışanlarının görevlerine geri döndüğünü belirtti. Geçen yıl çıkarılan 6495 sayılı Torba Kanun’la disiplin affına rağmen bugüne kadar atanamayanların ve aday memurken görevine son verilenlerin de işine tekrar başladığını ifade eden Eşkil, “Çorum’da 2013-2014 eğitim öğretim yılı 2. dönem başı itibarıyla başörtüsünden dolayı görevinden alınan 5 öğretmen ve 1 hemşire yeniden görevine başladı. Bu arkadaşlarımızın o dönemdeki dik duruşlarını takdir ediyoruz. Sendika olarak, verdiğimiz mücadeleyle mağdur olan arkadaşlarımızın görevlerine dönmeleri bizi mutlu etmiştir” dedi. Görevi iade edilen öğretmenler ve aileleri ise, verdiği destek ve mücadeleden dolayı Eğitim-Bir-Sen’e teşekkür ettiler. DENİZLİ 1 Pamukkale Okul Temsilcileri Toplantısı Gerçekleştirildi Eğitim-Bir-Sen Denizli 1 No’lu Şube yönetimi, Pamukkale okul temsilcileri ile istişare toplantısı yaptı. Pamukkale İlçe teşkilatının 80. Yıl Öğretmenevi’nde organize ettiği toplantıya ilçe yönetimi ve okul temsilcileri katıldı. İlçe Temsilcisi Yasin Şamlı’nın selamlama konuşmasının ardından kürsüye çıkan Şube Başkanı Şükrü Kolukısa, okul temsilciliği görevinin, devasa bir gövdeye sahip olan Eğitim-Bir-Sen’in kılcal damarları hüviyetinde olduğunu, tüm vücudun sağlıklı hareket edebilmesi için kan dolaşımının kılcal damarlarda bile çok etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Kolukısa, okul temsilcilerinden, Eğitim-Bir-Sen’in elde ettiği kazanımları eğitim çalışanlarına anlatmasını, yaptıkları kül- türel faaliyetleri duyurmasını istedi. Sendika olarak gönüller yaparak üye yapmak gibi zarif bir daveti önemsediklerini, her eğitim çalışanının tüm Türkiye’nin en büyük sivil çatısı olan Eğitim-Bir-Sen’e davet edilmesini temsilcilerden isteyen Kolukısa, sendikamızın büyüklüğüne yakışır bir duruş, her eğitim çalışanını kucaklayan bir aguş, her soruna duyarlı bir dikkat ve yetkiye uzanan kararlı adımlar atılmasının önemini vurguladı. DÜZCE İl Milli Eğitim Müdürü Ahmet Yurtman’a Ziyaret Eğitim-Bir-Sen Düzce Şube Başkanı Ömer Faruk Çelebi, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte, İl Milli Eğitim Müdürü Ahmet Yurtman’ı makamında ziyaret etti. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 65 Şubelerimizden Yalova Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Düzce Milli Eğitim Müdürlüğü’ne atanan Ahmet Yurtman’la bir araya gelerek, ilin eğitim sorunlarını ve çözüm önerilerini görüşen Şube yöneticileri, Yurtman’a yeni görevinde başarı diledi. Şube Başkanı Ömer Faruk Çelebi, Yurtman’a, ilin eğitimine ilişkin sorunlar hakkında bilgi verdi. Ahmet Yurtman ise, ziyaretin kendisini memnun ettiğini ifade ederek, heyetimize teşekkür etti. ESKİŞEHİR 1 Biz Üyelerimize Hep Yakınız Eğitim-Bir-Sen Eskişehir 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Mihalıççık’ta okulları ziyaret ederek düzenlenen programa katıldı. İlçede görev yapan üyeler için düzenlenen programda konuşan Şube Başkanı İsmail Altınkaynak, “Dertlerimiz ortak ancak burada çalışan meslektaşlarımın dertleri biraz daha fazla bize göre, eğitim araçları konusunda, hizmet konusunda, sosyal yaşam konusunda. Biz bunların fakındayız. Bu hizmetlerin bir bedelinin olmasının da hep yanındayız ve birçok kere bunları dillendiriyor, yetkilileri haberdar etmeye, dikkat çekmeye çalışıyoruz. Şunu iyi bilmelisiniz ki, merkeze uzak olmanız, bize uzak olduğunuz anlamına gelmez. Mesafe ne kadar fazla olursa olsun, biz üyelerimize hep yakınız. Her üyemizin haklı oldukları her davada her daim onlara çok yakınız ve Allah fırsat verdikçe yakın olmaya devam edeceğiz” dedi. Program kapsamında İlçe Milli Eğitim Müdürü Fikret Çelik de ziyaret edilerek, ilçede eğitim-öğretim durumu ve sorunlar hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. ESKİŞEHİR 2 Rektör Gündoğan Ziyaret Edildi Eğitim-Bir-Sen Eskişehir 2 No’lu Şube Yönetim Kurulu, Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan Prof. Dr. Naci Gündoğan’ı ziyaret etti. Yaklaşık bir saat süren görüşmede Şube Başkanı Abdurrahman Yıldırım, üniversitede daha önce rektör yardımcılığı yapan Naci Gündoğan’ın tecrübesi ve deneyimiyle bu göreve layık olduğunu söyledi. Yıldırım, “Bu görevin kendisine ve üniversitemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” dedi. Rektör Prof. Dr. Naci Gündoğan ise, göreve layık görüldüğü için mutlu olduğunu, işlerinin kolay olmadığını ancak üniversiteyi daha iyi yerlere taşımak için çok çalışacaklarını ifade etti. Ziyarette, Şube Başkan Vekilimiz Halil Yetim ve başkan yardımcıları Mustafa Acungil, Levent Cindoruk, Ceyhan Özer, Enver Aykan ve Şube Baştemsilcimiz Metin Bilici de hazır bulundu. GÜMÜŞHANE Yeni Atanan Öğretmenlerle Bir Araya Geldik Eğitim-Bir-Sen Gümüşhane Şubesi, yeni atanan öğretmenler için bir program düzenledi. İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Murat Şükrü Baş, İl Milli Eğitim Şube Müdürü Abidin Merdan, Eğitim-Bir-Sen Şube Yönetim Kurulu üyeleri Naci 66 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 Şenel, Salih Atalay, Habib Tanış, Musa Uncu ve yeni atanan öğretmenlerin katıldığı programda bir konuşma yapan Şube Başkanı Veli Ağaç, “İlimiz sizin gibi dinamik öğretmenlere kavuştuğu için şanslı, siz de Gümüşhane gibi güvenli, huzurlu bir ilde görev yapacağınız için şanslısınız. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı bu uyum seminerlerini faydalı buluyoruz. Yapılan bu çalışmanın her sene içi doldurularak daha etkin hale getirilmesi, aday öğretmenlerimiz için yararlı Şubelerimizden olmaktadır. Bu sayede hem mesleklerini hem de çalışacakları yerleri daha kısa sürede tanıyarak sahip oldukları bilgi birikimleri ile öğrencilerimize faydalı olacaklardır” dedi. İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Murat Şükrü Baş ise, bu tür etkinliklerin, yeni atanan genç öğretmenlerin şehre hızlı bir şekilde uyum sağlamalarına yardımcı olduğunu belirterek, “Eğitim-Bir-Sen Gümüşhane Şube Başkanı Veli Ağaç’a ve Yönetim Kurulu üyelerine düzenlemiş oldukları bu nazik programdan dolayı kurumum adına teşekkür ederim” şeklinde konuştu. Programa katılan öğretmenler, kendilerine gösterilen sıcak ilgiye teşekkür etti. Program, yeni atanan öğretmenlere, Gümüşhane’yi tanıtan hediyelerin verilmesinin ardından sona erdi. H ATAY 1 Eğitimin Kalitesini Hep Birlikte Yükseltmeye Çalışacağız Eğitim-Bir-Sen Hatay 1 No’lu Şube Başkanı Cevat Önal ve Yönetim Kurulu, Defne İlçe Mili Eğitim Müdürü Kemal Gülistan’ı makamında ziyaret etti. Cevat Önal, Gülistan’ın, eğitimin her kademesinde edindiği tecrübe ile yeni görevini de başarıyla yerine getireceğine inandıklarını ifade ederek, “Eğitim-Bir-Sen olarak, görevinizin hayırlı olmasını temenni eder, yeni görevinizde başarılar dileriz” dedi. Defne İlçe Mili Eğitim Müdürü Kemal Gülistan ise, eğitimin her kademesinde aldıkları görevi sorumluluk ve titizlikle yerine getirmek için yorulmadan çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini belirterek, “Bu süreçte empatik düşünce ile eğitim çalışanlarının ve paydaşlarının sorunlarını dinlemeye, çözüm üretmeye, onları anlamaya ve memleketimizin eğitim kalitesini hep birlikte yükseltmeye çalışacağız. Sivil toplum kuruluşları olarak, sizlerin de desteği ile ilimiz ve ilçemizin başarı grafiğini yükseltecek ve oluşturacağımız huzur dolu eğitim kurumlarıyla, eğitim çalışanlarımız ve paydaşlarımız eğitim camiasının birer üyesi olmaktan gurur duyacaklardır” şeklinde konuştu. H ATAY 2 Şube Yönetiminde Görev Değişimi Eğitim-Bir-Sen Hatay 2 No’lu Şube yönetiminde, Başkan İslam Günebakan, başkan yardımcıları Abdullah Gümüş ve Fikret Gökçe’nin ayrılması nedeniyle görev değişimi yapıldı. Şube Yönetim Kurulu kararıyla, Başkan Vekili Doç. Dr. Cengiz Yıldız başkanlığa getirilirken, yeni yönetim şu isimlerden oluştu: Mustafa Sedef, (Başkan Vekili), Ali Alkan (Mali İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı), Mustafa Benli (Teşkilatlanmadan Sorumlu Başkan Yardımcısı), Yahya Özdemir (Basınİletişimden Sorumlu Başkan Yardımcısı), Uğur Sürücü (Eğitim ve Sosyal İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı), Mehmet Kahraman (Mevzuat ve Toplu Sözleşmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı). Şube Başkanı Doç. Dr. Cengiz Yıldız, devraldıkları bayrağı daha yükseğe taşımak için ellerinden gelen gayreti göstereceklerini ifade ederek, “Yönetim kurulundaki arkadaşlarımla, Türkiye’nin en büyük sendikası olan EğitimBir-Sen’in soylu mücadelesini daha ileriye taşımanın sorumluluğuyla hareket edeceğiz ve bu uğurda elimizden ne geliyorsa yapmanın çabası içerisinde olacağız” dedi. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 67 Şubelerimizden İ S TA N B U L 1 Erbakan’ı Hayırla Yâd Ettik Eğitim-Bir-Sen İstanbul 1 No’lu Şube, 54. hükümetin başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı, vefatının 3. yılında Merkezefendi’deki kabri başında dualarla andı. Şube Başkanı Emrullah Aydın, Şube Yönetim Kurulu, ilçe temsilcileri ve üyelerin hazır bulunduğu anma programında, daha önce okunan hatimlerin duası Bahçelievler İlçe Temsilcisi Emin Çıkrıkçı tarafından yapıldı. Şube Başkanı Emrullah Aydın, Necmettin Erbakan’ın ülkesi ve milleti için ömrünün son anına kadar çalışarak dünyayı köleleştirme çabasında olanlara karşı büyük mücadeleler verdiğini söyledi. Erbakan’ın, 54. hükümet döneminde işçiye, memura yaptığı zam ile işçinin, memurun büyük takdirini kazandığını ifade eden Aydın, sivil toplum örgütlenmesinde de Erbakan isminin kendilerinde her zaman önemli bir yerinin olduğunu kaydetti. İ S TA N B U L 4 Hedef, Üye Sayısını 5 bin 200’e Çıkarmak Eğitim-Bir-Sen İstanbul 4 No’lu Şube, Pendik işyeri temsilcileriyle bir toplantı yaptı. Şube Başkan Yardımcısı Abdullah Yadigar, Pendik İlçe Temsilcisi Metin Aktaş ve İlçe Yönetim Kurulu üyeleri ile işyeri temsilcilerinin katıldığı toplantıda konuşan Şube Başkanı Talat Yavuz, sendikal kazanımlarımızı özetlediği konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Sendika olarak kamuoyu oluşturup, problemleri çözmeye çalıştıklarını belirten Yavuz, “Biz ilkeli düşünüyoruz. Tüm objektif kriterleri yerine getiriyoruz. Sınavsa sınav, kurssa kurs, her kurala uyduk. Geçmişte okul müdürleri ‘benim yanıma geleceksin, ne konuşacağını bilmem lazım, sonra öğretmen odasına gideceksin’ diye bizleri sendikal anlamda engelliyorlardı. Şimdi bu zihniyet kırıldı” dedi. Hizmet sendikacılığının yanında değerler sendikacılığı da yaptıklarını kaydeden Yavuz, şunları söyledi: “Suriye’ye bir TIR dolusu yardım gönderme çalışmamız var. Bu dönem sonu mutabakat metnine Şube alanımızdan 5 bin 200 üyeye imza atma hedefimiz var. Şu an itibarıyla 4 bin 690 üyemiz var. Sizlerin gayret ve desteğiyle bu hedefe de ulaşacağımıza inanıyorum.” İ S TA N B U L 6 Beyoğlu’da Görev Yapan Okul Müdürleriyle Bir Araya Geldik Eğitim-Bir-Sen İstanbul 6 No’lu Şube Yönetim Kurulu, Beyoğlu’da görev yapan okul müdürleriyle öğretmenevinde bir araya geldi. Şube Başkan Yardımcısı Selim Öztürk’ün selamlama konuşmasıyla başlayan programda, İlçe Temsilcisi Mehmet Dağ, Beyoğlu’da yaptıkları çalışmaları anlattı. Şube Başkanı İdris Şekerci, sivil toplumun öneminin farkında olan bir ilçe milli eğitim müdürüyle çalışmanın öğretmenler açısından önemli bir avantaj olduğunu söyledi. Beyoğlu’da yetkili sendika olmaya az bir fark kaldığını kaydeden Şekerci, bu yıl, Beyoğlu İlçe Yönetimi’nin Mehmet Dağ’ın koordinesinde biraz daha fazla çalışarak 68 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 yetkiyi alacağına olan inancının tam olduğunu dile getirdi. Programa, Şube Yönetim Kurulu üyeleri Kadir Bolat, Selim Öztürk, Müjdat Kalkan, Sedat Işık, Hüseyin Çömlek, Beyoğlu İlçe Temsilcilik Yönetimi ve Kadınlar Komisyonu üyeleri ile çok sayıda okul yöneticisi katıldı. Şubelerimizden İZMİR 1 Bizi Doğrudan İlgilendiren Konularda Tarafız Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 No’lu Şube, Selçuk’ta bir dayanışma programı düzenledi. Şube Başkanı Abdurrahim Şenocak, burada yaptığı konuşmada, kamu görevlilerinin siyasete katılmalarının önündeki yasal engellerin kaldırılmasını beklediklerini ifade ederek, şunları söyledi: “Başından beri iki ana talebimiz vardı: Toplu sözleşme ve memurların aktif olarak siyasete katılma hakkı. İlkini başardık. İkinci hedefimizi de elde etmek istiyoruz. Bizi doğrudan ilgilendiren konularda tarafsızız gibi bir şey söyleyemeyeceğiz. Bu konulardan hepimiz sorumluyuz. Kamuda başörtüsü özgürlüğü, okullarda Kur’an-ı Kerim ve Siyer dersleri gibi hayal olan konular verdiğimiz mücadele sonucunda gerçekleşti. Bu önemli gelişmeleri görmemiz gerekiyor.” KAHRAMANMARAŞ 2 İki Kalemde İyileştirme Yapılmasını İstiyoruz Eğitim-Bir-Sen Kahramanmaraş 2 No’lu Şube Başkanı Doç. Dr. Hasan Furkan, akademik personelin özlük haklarının bir an önce iyileştirilmesini beklediklerini ifade ederek, yapılacak iyileştirmeyle üniversitelilerin mali haklarının trajikomik olmaktan çıkacağını, üniversiteleri daha başarılı öğrencilerin yeniden tercih edeceğini, bunun da ülkenin geleceği açısından dünya ile rekabet edebilecek üniversite- lerin oluşumuna katkı sunacağını kaydetti. İyileştirmenin iki kalemde yapılmasını talep ettiklerini ve bütün öğretim elemanlarına eşit yansımasını istediklerini belirten Furkan, bunlardan ilkinin, 1997’den beri iyileştirilmeyen ek ödeme puanının artırılması, ikincisin ise üniversite geliştirme ödeneğinin artırılması olduğunu dile getirerek, sendika olarak teklifi YÖK’e ve hükümete sunduklarını söyledi. KARAMAN Temel Eğitim Kursuna Katılan Eğitim Çalışanları Ziyaret Edildi Eğitim-Bir-Sen Karaman Şube Yönetim Kurulu üyeleri, temel eğitim kursuna katılan eğitim çalışanlarını TOKİ Anadolu Lisesi’nde ve Ermenek METEM’de ziyaret ederek, görevlerinde başarılar diledi. Şube Başkanı Yunus Özdemir, “Eğitim camiası olarak sizleri aramızda görmekten mutluluk duyuyoruz. İlimizin eğitimine sizler yeni katkılar sunacaksınız” dedi. Öğretmenliğin fedakârlık ve sevgi isteyen bir meslek olduğunu kaydeden Özdemir, şunları söyledi: “Öğretmenliğin aynı zamanda sorumluluğu da büyüktür. Öğretmen kendini tüketirken, üreten, ülkenin istikbalini şekillendirendir. Şüphesiz ki öğretmenlik kolay değil. Hayatta en zoru insan yetiştirmek olsa gerek. Evrensel medeniyet kulesi de hiç şüphesiz bu onuru taşıyan fedakâr ve cefakâr öğretmenlerimiz sayesinde yükselecektir. Eğitim-Bir-Sen olarak, bizler ülkemizin yetkili ve en büyük eğitim sendikasıyız. Sorumlu sendikacılığımızın gereği olarak eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarıyla ilgileniyor, çözüm önerilerimizi ortaya koyuyoruz. Bizlerin bir medeniyet hayali var; mücadelemiz, bu hayali gerçekleştirmek içindir.” Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 69 Şubelerimizden K AY S E R İ Hakkımızı da, Haddimizi de Biliyoruz Eğitim-Bir-Sen Kayseri Şubesi, eğitim liderleri toplantısını, milletvekili Yaşar Karayel, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, İl Milli Eğitim Müdürü Bilal Yılmaz, Melikgazi Belediye Başkan Yardımcısı Yüksel Kahraman, ilçe milli eğitim müdürleri, şube müdürleri, sendika başkanları ile Eğitim-Bir-Sen üyesi okul müdürleri ve müdür yardımcılarının katılımıyla yaptı. 615 kişinin katıldığı toplantıda konuşan Şube Başkanı Aydın Kalkan, “Hakkımızı da, haddimizi de iyi biliyoruz. 1992 yılında erdemli bir hareket olarak iyilikleri önerecek, kötülükleri önleyeceğiz diye yola çıktık. Niyet hayırdı, akıbet de hayır oldu. Bugün 270 üye ile ülkemizin en büyük sendikasıyız. Üyeyi, ülkeyi, insanı ve İslam’ı ilgilendiren her şeyde tarafız” dedi. Dünyanın her yerindeki mazlumlara sahip çıkmanın bir insanlık görevi olduğunu vurgulayan Kalkan, “Bize Arakan’la, Suriye ile Filistin’le ne işiniz var diyorlar. Biz merkeze insanı koyan sendikayız. Bunu soranlar bizden insanlık dersi alıyorlar. İnsan her yerde her zaman insandır. Ülke ve insanlık kaybediyorsa bizim kazanmamız söz konusu olamaz. İşte erdemli olmak budur” şeklinde konuştu. KİLİS Şehit ve Gazi Aileleri Yardımlaşma Derneği’ne Ziyaret Eğitim-Bir-Sen Kilis Şube yöneticileri, Şehit ve Gazi Aileleri Yardımlaşma Derneği’ni ziyaret etti. Şube Başkanı Bekir Şen, “Öncelikle kutsal bayrağımızı, vatanımızın birliğini ve bütünlüğünü koruma görevini yerine getirmek uğrunda canlarını hiçe sayarak şehit veya gazi olan kahramanlarımızı rahmetle anıyorum” dedi. Şehit yakınları ve gazilerin her türlü sosyal ve ekonomik haklarının artırılması gerektiğini ifade eden Şen, “Ne yaparsak yapalım, sizlerin emekleri ödenmez” diyerek, dernek yönetimine çalışmalarında başarı diledi. Dernek Başkanı Murat Cumhur Muhtar, ziyaretten dolayı duydukları memnuniyeti dile getirdi. Derneğin çalışmaları hakkında bilgi veren Muhtar, “Bu ülke için canlarını seve seve veren o vatan evlatlarını, o ana kuzularını, tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anmaya devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti var olduğu sürece şehitlerimiz unutulmayacak” şeklinde konuştu. KIRIKKALE 2 Sorunlar Rektör Yıldız’a İletildi Eğitim-Bir-Sen Kırıkkale 2 No’lu Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü’ne yeniden atanan Prof. Dr Ekrem Yıldız’a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Şube Başkanı Murat Şahin, yetkili sendika olarak özelde üyesini genelde ise ülkesini düşünen, asla sorun üretmeyen ama sorunlara da çözüm önerisi sunarak bunların aşılmasına büyük katkı sağlayan bir sendika olduklarını söyledi. Rektör Yıldız’a, üniversite personelinin taleplerinden oluşan bir dosya da sunan Şahin, ikinci öğretim mesailerinin idari personele de verilmesini, uzun süredir yapılmayan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının yapılma- 70 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 sını istedi. Rektör Prof. Dr. Ekrem Yıldız, bu konularla alakalı çalışmaların devam ettiğini, ikinci öğretim mesaileriyle ilgili olarak gelen paranın gideri karşılamadığından bazı önlem- Şubelerimizden lerin alınarak bunun aşılması durumunda, idari personele de verilmesi için çalışmaların yapılacağını, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının da yapılabilmesi için çalışma başlatacaklarını söyledi. Ziyaretin sonunda, Rektör Yıldız’a, Eğitim-Bir-Sen yayınlarından oluşan bir set takdim edildi. K I R K LA R E L İ Üyelerimiz Tanışma ve Kaynaşma Programında Buluştu Eğitim-Bir-Sen Kırklareli Şube Yönetim Kurulu, üyelerle “tanışma ve kaynaşma” programında bir araya geldi. Şube Başkanı Selahattin Karanfiler, öğretmenevinde düzenlenen programda yaptığı konuşmada, kavgadan, kaostan, iftiradan ve aşırı uç tenkitlerden yana değil, huzurdan ve barıştan yana olduklarını söyledi. Sosyal projeler üreten bir sendika olduklarını kaydeden Karanfiler, “Üyelerimizle tanışmak ve kaynaşmak için böyle bir gece düzenledik. Eğitim-Bir-Sen olarak, sendikacılığı; hizmet, akademik ve sosyal sendikacılık olarak düşünüyoruz. Türkiye’de sendikalaşma hareketi yeni gelişiyor. Belki istediğimiz noktada değil ama mücadelesini, çalışmasını yapmadan hiçbir şey elde edilemez. Sorunlarımızın çözümü için hep birlikte çalışacağız. Dünya ölçeğinde bir sendikacılık hareketi ile Türkiye’nin gelişmesi ve demokratikleşmesi mücadelemiz devam edecektir” dedi. Programa, il milli eğitim müdürlüğü yöneticileri de katıldı. KIRŞEHİR Her Daim Üyelerimizin Yanındayız Eğitim-Bir-Sen Kırşehir Şube Yönetim Kurulu üyeleri, ilçe yönetimleriyle bir araya geldi. Şube konferans salonunda gerçekleştirilen toplantıda, katılımcılar sendikal çalışmalar hususunda bilgilendirildi. Şube Başkanı Naci Sargın, hak aramanın öncüsü olmuş bir sendika olduklarını ifade ederek, “Somali’den Arakan’a, Suriye’den Filipinler’e kadar yapılan yardımlar, başörtüsü için verilen mücadeleler, insanlık hakkı için yapılan çalışmalardır. Hakkın yerden tutulup kaldırılması gerektiğine inanarak çalışmalar yapmaktayız. Üyelerimizin haklarını aramanın yanında insanlık hakkının gereğini de yerine getirmeye çalışmaktayız” dedi. Büyük bir aile olduklarını vurgulayan Sargın, “Aile ferdi olarak gördüğümüz üyelerimizin sevinçli ve hüzünlü gün- lerinde yanlarında olma gayreti içerisindeyiz. Sizler bizim alanlardaki gözümüz ve kulağımızsınız. Çalışma alanlarımızda yapacağımız şey, kazanımlarımızı anlatmak ve insanların derdine çareler aramak olacaktır. Öncelik üyelerimiz olduğu gibi, diğer eğitim çalışanları da bizim için önemlidir, değerlidir” şeklinde konuştu. Toplantı, önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmaları gerçekleştirme stratejilerinin değerlendirilmesiyle sona erdi. K Ü TA H YA Merkez İlçe İşyeri Temsilcileri Toplantısı Öğretmenevinde Yapıldı Eğitim-Bir-Sen Kütahya Şubesi, merkez ilçede bulunan okul ve kurumların işyeri temsilcileriyle öğretmenevi konferans salonunda bir araya gelerek, gündemdeki konuları değerlendirdi. Şube Başkanı Kamil Uçan, sendikamızın genel Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 71 Şubelerimizden yetkili olmasına büyük katkı sağlayan, okul ve kurumlarında bu misyonu yücelten en büyük gücün işyeri temsilcileri olduğunu belirterek, “Bugün Eğitim-Bir-Sen Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşuysa, bunda hepimizin, hepinizin emeği var” dedi. Sendika olarak daima çalışanların hak ve menfaatlerini daha iyi seviyelere taşımak amacıyla çalıştıklarını kaydeden Uçan, “Bizler, öğretmenlerin sözleşmeli olarak çalıştırılmasına karşı mücadele vererek, sözleşmeli tüm öğretmenlerin kadroya geçirilmesini ve sözleşmeli öğretmenlik uygulama- sının sona erdirilmesini sağladık. Ek ödemeyi alan, kamuda başörtüsü yasağının kaldırılmasını sağlayan sendikayız” şeklinde konuştu. Suyu bulandırma adına, çalışanları gelecek kaygısı ile korkutarak üye kazanmaya yönelik çabaların olduğuna dikkat çeken Uçan, “Bu çabaları feraset sahibi çalışanlarımızın bertaraf edeceğine inanıyoruz” diye konuştu. Konuşmanın ardından, işyeri temsilcileri, şube yöneticilerine soru, talep ve önerilerini iletirken, güncel konulardaki görüşlerini de dile getirdiler. M A LA T YA 1 Suriyeli Çocuklara Kırtasiye Malzemesi Yardımında Bulunuldu Eğitim-Bir-Sen Malatya 1 No’lu Şube Başkanı Kerem Yıldırım ve Kadınlar Komisyonu üyeleri, konteyner kentte yaşayan Suriyeli çocuklara eğitim yardımında bulundu. Yıldırım, “Beydağı Konaklama Tesisleri’ni ziyaret amacıyla buradayız. Kadınlar Komisyonu üyelerimizle birlikte şunu müşahede ettik ki, 7 bin 500 Suriyeli mültecinin barındığı bu tesisler çok modern şekilde dizayn edilmiş, eksiksiz olarak donatılmış. İyi bir eğitim verildiğini gözlemledik. Emeği geçen herkese sendikamız adına müteşekkiriz. Katkılarımız bundan sonra da devam edecektir” dedi. Şube Kadınlar Komisyonu Başkanı Nurhan Bilici ise, gördüğü manzara karşısında çok duygulandığını ifade ederek, “Vatanından uzak kalan bu çocuklarımıza maddi ve manevi anlamda destek olmak için buradayız. Ensar olma görevimizi yapmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından, kırtasiye malzemeleri çocuklara dağıtıldı. MANİSA Kamu Çalışanları Adına İftihar Edilecek Kazanımlar Ürettik Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mehmet Emin Sofuoğlu, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte il milli eğitim müdürlüğü, Şehzadeler ve Yunus Emre İlçe Milli Eğitim müdürlükleri ile Yunus Emre İlçe Tarım Müdürlüğü, CBÜ Tıp, İktisat, Uygulamalı Bilimler, İşletme Fakülteleri, Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Gençlik Spor İl Müdürlüğü ve TÜİK Bölge Müdürlüğü’nü ziyaret ederek, üyeler ve yöneticilerle bir araya geldi. Sivil toplum kuruluşlarının elde ettikleri güçle doğru orantılı bir etkiye, bir nüfuza sahip olduklarını belirten Sofuoğlu, “Sendikamızın misyonu, tarih, kültür ve inanç değerlerimizdir. Bu medeniyet değerlerinin inşası için günümüzde görev ve sorumluluk üstlenmiş bulunmaktayız. Eylem ve söylemleriyle mazlumların, mağdurların, kimsesizlerin yüreğine su serpen ve onların kimi kimsesi olmayı şiar edinen; bunu her vesileyle ispat eden bir sivil toplum kuruluşu ola- 72 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 rak, diğer sendikaların aksine üyelerimiz ve kamu çalışanları adına iftihar edilecek kazanımlar ürettik” dedi. Sofuoğlu, toplu sözleşmede taban aylığa 175 TL zam yapılmasını sağlamış olmalarıyla, 1027,5 TL olan taban aylığın 1202,5 TL’ye çıkmasına ve taban aylığın yüzde 17 oranında yükselmesine de vesile olduklarını, bu zammın, emekli ikramiyesine 5.250 TL’ye varan artışı da beraberinde getirdiğini kaydetti. Şubelerimizden MARDİN Öğretmene Şiddet Cezasız Kalmadı Mardin Sulh Ceza Mahkemesi, Okay Yaşar Lisesi Müdür Yardımcısı Ömer Öncel’i darp edenleri cezalandırdı. EğitimBir-Sen üyesi Ömer Öncel’e yapılan saldırıyla ilgili açılan kamu davası sonuçlandı. Davanın 4. duruşmasında, saldırganların, 5237 sayılı TCK’nın 86/2 maddesi uyarınca takdiren hapis cezası tercih edilerek teşdiden 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Paraya dönüştürülmeyen ceza, daha önce sabıkaları olmaması göz önüne alınarak sanıkların 5 yıl süreyle denetime tabi tutulmasına karar verildi. Mahkeme çıkışında açıklamalarda bulunan Ömer Öncel, bu davadan vazgeçmeyişindeki sebebin, öğretmenlere yapılan saldırıların cezasız kalmaması ve çıkacak kararın bir emsal teşkil etmesi gerektiği düşüncesinden kaynaklandığını ifade etti. Eğitim-Bir-Sen Mardin Şube Başkanı Eyyüp Değer ise, bu yıl Mardin’de meydana gelen öğretmene şiddet olaylarının neredeyse ülkenin gündemine oturduğunu belirterek, “Ömer Öncel’in uğradığı bu şiddetin cezasız kalmamış olması eğitimciler açısından çok önemlidir. Mahkeme, bu cezayla şunu söylemektedir: Hiç kimse artık okullara elini kolunu sallaya sallaya girip öğretmeni darp edemez.” M U Ğ LA Rehavete Kapılmadan Çalışmalarımızı Sürdüreceğiz Eğitim-Bir-Sen Muğla Şubesi, ilçe temsilcileri toplantısını sendika merkezinde gerçekleştirdi. Şube Başkanı Sebahattin Akkır, sendikal konuların yanı sıra güncel meselelerin de değerlendirildiği toplantıda yaptığı konuşmada, rehavete kapılmadan çalışmalarına devam edeceklerini söyledi. Şube yönetimi ve ilçe temsilcilerinin tamamının katıldığı toplantıda, yapılan faaliyetler değerlendirildi. Üye artışının sevindirici olduğunu kaydeden Akkır, “Mart ve Nisan’ı, hızlı ve verimli çalışma ayları olarak belirliyoruz. Bizler, düzenli olarak okulları ziyarete devam edecek, eğitim çalışanlarına sendikamızın kazanımlarını ve hedeflerini anlatacağız” dedi. Eğitim-Bir-Sen’in değer taşıyan ve değer üreten bir sivil toplum kuruluşu olduğunu vurgulayan Akkır, “Bunun kıymetini bilelim. Muğla’da yaptığımız çalışmalarda sendikamızın kuruluş amacını, eğitime katkısını ve beklentilerimizi eğitim çalışanlarına iyi anlatmalıyız” şeklinde konuştu. İlçe temsilcileri ise, karşılaşılan sorunlar hakkında bilgi verdiler. ORDU Yurt Yönetimi Protesto Edildi Kravat takmadığı için Eğitim-Bir-Sen üyesine uyarı cezası veren Kredi ve Yurtlar Kurumu Fatsa Yurt yönetimi protesto edildi. Eğitim-Bir-Sen Ordu Şube Başkanı İsmail Çelenk, üyelerin katılımıyla Fatsa Yurt Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yaptı. Çelenk, yurt müdürünün sendikal faaliyetleri engellediğini, mobbing uyguladığını belirterek, gereken mücadeleyi vereceklerini söyledi. Belli bir yaşa gelmiş birinin ne giyeceğine kendisinin karar verebileceğini belirten Çelenk, “80 model ve çağ dışı yönetmeliği tanımadığımızı defalarca deklare ettik. Bu anlamda ‘10 milyon imza’ sloganıyla yola çıktık. Bir ay gibi kısa bir zamanda 12 milyon 300 bin imzayı hep beraber Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 73 Şubelerimizden topladık. Kamuda kılık ve kıyafet özgürlüğü için Türkiye’de hep beraber haykırdık. 28 Şubat kararlarıyla görevinden alınan, mağdur edilen binlerce kişinin hakkını savunduk” dedi. Kamuda başörtüsü özgürlüğünü, yaptıkları eylemlerle kazandıklarını ifade eden İsmail Çelenk, “Kamuda kılık ve kıyafet özgürlüğü istediğimizi belirten genel merkez kararlarımızı yayınladık. Bu kararları bütün işyerlerine gönderdik. Buna rağmen üyelerimiz, genel merkezimizin vermiş olduğu bu karara uymalarından dolayı, bazı kurumlarda baskılara maruz kaldılar. Üyemiz çeşitli defalar, ‘Ben sendikal faaliyetimi icra ediyorum ve sendikamın almış olduğu kararı uyguluyorum’ demesine rağmen kendisine baskı yapılmıştır. Bir kez daha haykırıyoruz: İnsanlar işini gücünü bırakıp, işgüzarlık yapmasınlar” şeklinde konuştu. S A K A RYA 1 Toçoğlu’dan Ziyaret Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Eğitim-BirSen Sakarya 1 No’lu Şube’yi ziyaret etti. Şube binasında gerçekleşen ziyarette, 1 No’lu Şube Başkanı Oğuzhan Özkan, 2 No’lu (Üniversite) Şube Başkanı Yrd. Doç Dr. Yaşar Kahraman, Kadınlar Komisyonu Başkanı Hatice Pamukçu ve ilçe temsilcileri hazır bulundu. Şube Başkanı Oğuzhan Özkan, davalarının kuru bir sendikacılık davası olmadığını belirterek, “Bizim davamız, vesayeti deşifre davasıdır; demokrasi, hak ve özgürlükler ve milli irade davasıdır. 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da nerede duruyorsak, 17 Aralık sürecinde de aynı yerde, milli iradenin yanında duruyoruz” dedi. Katsayı adaletsizliğinin giderilmesi, başörtüsü yasağı kaldırılması, 28 Şubat mağdurlarının göreve iadesi gibi önemli kazanımlara imza atan sendikamızın aynı zamanda toplu sözleşmelerle şu ana kadar alınamayanları alarak, eğitim çalışanlarının yüzünü güldürdüğünü kaydeden Özkan, “Sendikamızın üstlendiği en önemli rollerden biri de yardım çalışmalarıdır. Somali, Mısır, Filistin, Bangladeş, Arakan gibi bölgelere de ulaşmış bir sendikayız” şeklinde konuştu. Eğitimcilerle bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek konuşmasına başlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, yeni dönemde hayata geçirilecek projelerle ilgili sorular üzerine, “Daha sosyal, daha katılımcı ve daha fazla insanımıza yönelik projeler gerçekleştirmenin çabası içerisindeyiz. Kültür faaliyetlerimiz Türkiye’ye örnek olacak niteliktedir” diye konuştu. SAMSUN Eğitim Çalışanlarının Yanında Olmaya Devam Edeceğiz Eğitim-Bir-Sen Samsun Şube Başkanı Nejdet Güneysu, Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte, İl Milli Eğitim Müdürü Aytekin Girgin’i makamında ziyaret etti. Girgin’e yeni görevinde başarı dileyen Güneysu, “Çorum’da başarılı çalışmalar yapan Sayın Girgin’in, Samsun’un eğitim ve öğretimine de önemli katkılar yapacağına inanıyoruz” dedi. İlin eğitim ve öğretimine ilişkin bilgi veren Güneysu, “Samsun’da eğitim konularında, eğitimin paydaşı olarak sorunların tespiti ve çözüm önerileri ile Milli Eğitim’in karşısında değil, yanında olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Ziyaretin kendisini memnun ettiğini dile getiren İl Milli Eğitim Müdürü Aytekin Girgin, sivil toplum kuruluşlarının ve sendikaların çalışmalarını yakından takip ettiğini belirterek, şunları söyledi: “İnsanımızın ve eğitim çalışanlarının daha 74 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 özgür, ekonomik olarak daha iyi şartlarda görev yapmaları gerektiğine inanıyorum. Bu konularda elimden gelen gayreti göstermekteyim, Samsun’da bütün kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde faydalı hizmetler yapmak için bütün gücümüzle çalışacağız.” Şubelerimizden ŞANLIURFA Tehditlere ve Ahlaksız Saldırılara Boyun Eğmeyeceğiz Eğitim-Bir-Sen üyeleri, Siverek İlçe Milli Eğitim Müdürü Suat Yapıcı’nın makam odasında bir kişi tarafından darp edilmesini kitlesel basın açıklaması yaparak kınadı. Siverek Kaymakamlığı önünde yapılan basın açıklamasına üyelerin yanı sıra sivil toplum kuruluşu temsilcileri de katıldı. Burada basın açıklaması yapan Şube Başkanı İbrahim Coşkun, mesai saatleri içerisinde tabelasında ‘Hükümet Konağı’ yazan binanın içerisinde İlçe Milli Eğitim Müdürü ve bir ilkokul müdürünün saldırıya uğradığını belirterek, “Bu çirkin saldırıyı yapanları nefretle, şiddetle kınıyor, lanetliyoruz” dedi. Saldırının daha önce okulları uzun namlulu silahlarla basan zihniyetin bir devamı olduğu vurgulayan Coşkun, eğitim camiası olarak, bu tür saldırılar karşısında hukuktan ve adaletten taviz vermeden dik duracaklarını kaydederek, “Şiddeti, her türlü gayriahlaki yöntemi kendisinde hukuk haline getirenler karşısında geri adım atmayacağız. Hiçbir saldırı, bizi hukuk ve temiz ahlaktan yana olmaktan alıkoyamayacaktır. Tehditlere ve ahlaksız saldırılara boyun eğmeden şehrimize ve milletimize samimi duygularla hizmet vermeye devam edeceğiz. Konunun sonuna kadar takipçisi olacağımızı, yetkili makamlardan gereğinin yapılmasını beklediğimizi ifade ediyor, saldırganı kınıyoruz” şeklinde konuştu. Basın açıklamasının ardından beş dakikalık oturma eylemi yapıldı. SİNOP Kadınların Özgürleşmesi Yolunda Tarihî Kazanımlar Elde Ettik Eğitim-Bir-Sen Sinop Şubesi, kadın üyeleri için öğretmenevinde kahvaltılı bir toplantı düzenledi. Şube Başkanı Mustafa Aslan’ın da katıldığı toplantıda, sorunlar, çözüm önerileriyle birlikte Milli Eğitim Müdürü Mehmet Emin Akkurt’a sunuldu. Şube Kadınlar Komisyonu Başkanı Mümine Şahin, haklarına ve hayatlarına dair söyleyecek sözü olan kadınlar olarak EğitimBir-Sen çatısı altında örgütlendiklerini kaydederek, “Başı örtülü veya açık tüm kadınlarımızın büyük bir ilgi ve özveriyle destek verdiği ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemimiz, onurlu ve kararlı duruşumuz sayesinde 30 yılı aşkın bir süredir devam eden ayrımcı, ötekileştirici ve kadına yönelik şiddet içeren yasağın kaldırılmasıyla sonuçlandı. Başlattığımız eylem ve mücadeleler sonucu kadın- ların özgürleşmesi yolunda tarihî kazanımlar elde ettik” dedi. Şahin, kapitalist sistemin değer tanımaz, daha fazla kazanç elde etmek için her şeyi mübah gören anlayışı ve hırsının kadın üzerinden aileyi ve toplumu yozlaştırıp itibarsızlaştırdığını söyledi. Kadınların inşa eden, birleştiren gücünün tüm dünyada eşitlik, adalet ve özgürlüğün temininde öncü rol alacağına inandıklarını dile getiren Şahin, dünyada ve ülkemizde kadın-erkek tüm insanlar için daha çok barış, eşitlik, adalet ve özgürlük temennisinde bulundu. S İ VA S 1 Kimsenin Hayalini Bile Kuramadığı Çalışmaların Öncüsü Olduk Eğitim-Bir-Sen Sivas 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu, ilçe temsilcileriyle bir toplantı gerçekleştirdi. Öğretmenevindeki programda konuşan Şube Başkanı İlhan Karakoç, Eğitim-Bir-Sen olarak, bugüne kadar kimsenin hayalini bile kuramadığı birçok önemli çalışmaya imza attıklarını ifade ederek, “Memur sendikacılığına yeni bir soluk getirdik. Toplu görüşme, toplu sözleşme, 4+4+4, başörtüsü düzenlemesi, ek ödeme gibi birçok kararın çıkmasına vesile olduk, öncüsü olduk. Bugün Türkiye’nin en büyük sendikası haline geldik. Biz sizlerle güçlüyüz” dedi. Karakoç, ilçe temsilcilerinden ve şube yöneticilerinden, Mayıs ayına kadar 650 üye yapma sözü aldı. Açılış konuşmalarının ardından söz alan ilçe temsilcileri, yaşadıkları sorunları dile getirerek, görüş ve öneriler sundu. Sayı: 71 Nisan 2014 Eğitim-Bir-Sen 75 Şubelerimizden TRABZON Şehitlerimizi Andık Eğitim-Bir-Sen Trabzon Üniversite Temsilciliği, ‘Çanakkale Destanı’ isimli bir anma programı düzenledi. Trabzon Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Şaban Can’ın Fetih Suresi’ni okumasıyla başlayan programın açılış konuşmasını yapan EğitimBir-Sen Üniversite Temsilcisi Doç. Dr. Aykut Çanakçı, Çanakkale Savaşı’nın önemine değindi. Çanakçı, programın hazırlanmasında katkı sunan Trabzon Şube Başkanı Mehmet Kara ve yönetimine, etkinlikte görev alan Trabzon Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerine teşekkür etti. Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necmettin Alkan ise, Çanakkale Savaşı sırasında yaşananlar hakkında bilgi vererek, “Bu savaşlarda zikredilen 250 bin sayısı, sadece savaşarak şehit olanların değil, esir ve kayıpların eklenmesiyle oluşan sayıdır. Aslında araştır- malarımıza göre, savaşta şehit olanların sayısı 57 bindir. Bu da, o dönemde karşısında savaştığımız süper güçleri düşündüğümüzde, büyük bir askeri başarıdır” dedi. Programda, Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri Feyza Keleş, Büşra Aygün, Ahmet Kurt, Abdurrahman Beşikçi’nin ve üyemiz Turan Bülent İşin’in okuduğu şiirler salonda bulunanlara duygulu anlar yaşatırken, Trabzon Büyükşehir Belediyesi Mehter takımının gösterisi de büyük beğeni topladı. UŞAK Çözüm Üreten Tek Sendikayız Eğitim-Bir-Sen Uşak Şubesi, okul yöneticileri, ilçe yönetimleri ve işyeri temsilcilerinin katılımıyla bir program düzenledi. Burada konuşan Şube Başkanı Mehmet Karaçallık, 2013 yılını eğitim çalışanları adına verimli geçirdiklerini belirten Karaçallık, elde edilen kazanımlarla ilgili üyelere bilgi verdi. Büyük bir aile olduklarını ifade eden Karaçallık, “Sizlerden isteğim, okullarınızda Eğitim-Bir-Sen’in hizmetlerini; ülkemiz ve eğitim çalışanları için yaptığımız çalışmaları anlatmanızdır. Birlikten kuvvet doğar. Kuvvetimize kuvvet katmanızı bekliyoruz” dedi. Milletin refah ve huzur içerisinde yaşaması için üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışan ve insanlık için atılması gerek adımları atan bir sendika olduklarını kaydeden Karaçallık, “Eğitim-Bir-Sen, insanların gönlüne hitap eden, çalışanların sorunlarına eğilen, çözüm üreten tek sendikadır ve bunun için tercih edilmektedir” şeklinde konuştu. YA LO VA Hak ve Özgürlük Mücadelesi Veren Sendikamızı Daha da Büyütmeliyiz Eğitim-Bir-Sen Yalova Şube Kadınlar Komisyonu üyeleri, Turizm Otelcilik Uygulama Oteli’nde yapılan kahvaltılı toplantıda buluştu. Şube Başkanı Zekeriya Yayla, Başkan Yardımcısı Uğur Hakan Tan ile çok sayıda üyenin katıldığı ve sendikal çalışmaların ele alındığı toplantıda, üyeler arasında birlik ve beraberliğin sağlanması için çeşitli etkinliklerin düzenlenmesine karar verildi. Şube Kadınlar Komisyonu Başkanı Tülin Ayrım, sendikalı olmanın, bir olmak, güçlü olmak anlamına geldiğini belirterek, “Öyleyse sendikalıyız, güçlüyüz. Aynı zamanda çalışan kadınlarız ve yükümlülüklerimiz çok fazla. 28 Şubat sürecinde görevinden atılan ve istifa eden arkadaşlarımızın görevlerine dönmeleri örgütlü çalışmanın bir ürünüdür. Yıllardır kadınların uğradığı zulmün bitmesi için mücadele veren Eğitim Bir-Sen çatısı altında biraraya gelerek, bu ailenin daha da güçlenmesini 76 Eğitim-Bir-Sen Nisan 2014 Sayı: 71 sağlamalıyız” dedi. Şube Başkanı Zekeriya Yayla ise, böyle organizasyonların birlik ve beraberliği artırdığını, kardeşlik duygularını geliştirdiğini dile getirdi. Genelde ve yerelde yaptıkları faaliyetlere değinen Yayla, özellikle yetkili sendika olduktan sonra kamu çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi noktasında çok katkı sağladıklarını kaydetti. Güfte Yarışmamız Sonuçlandı Kurulduğu 14 Şubat 1992 tarihinden bu yana ülkemizin demokratik standartlarının yükseltilmesi, insanımızın özgürlük alanlarının genişletilmesi, eğitim sistemimizin Batıcı ve materyalist anlayıştan arındırılması, değerler eğitimiyle derin köklerden beslenen nesiller yetiştirilebilmesi doğrultusunda gelişmeler sağlanması hedefiyle ilkeli, kararlı, tutarlı, cesur bir duruş sergileyen ve buna uygun faaliyet gösteren Eğitim-Bir-Sen, 22 yıllık özlük ve özgürlük mücadelesini coşkun bir dille ele alan marşların üretilmesi için bir güfte yarışması düzenledi. Güfte yarışmasına 163 kişi başvurdu. Başkanlığını Mehmet Doğan’ın yaptığı, üyeliklerini ise Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Dr. Necmettin Turinay, Taner Yüncüoğu ve Hıdır Yıldırım’ın oluşturduğu jüri, dereceye giren eserleri belirledi. Güfte yarışmasında birinci olan eser 5.000 TL, ikinci olan eser 3.000 TL, üçüncü olan 2.000 TL, sonraki iki eser 1.000 TL mansiyon ödülü, ayrıca bir eser de jüri özel ödülü almaya hak kazandı. Ödül alan eser sahipleri şunlar: Dereceye giren eser sahipleri: Nihat Malkoç İbrahim Polat Serkan Durmuş Mansiyon ödülüne layık görülen eser sahipleri: Mehmet Toyran Mehmet İnan Jüri Özel Ödülü Mustafa Yılmaz SBN Sigorta ile Anlaşmamızı Bir Yıl Daha Yeniledik Üyesini Düşünen, Üyesiyle Düşünen HER ZAMAN YANINIZDA ÜYELERİMİZE KAZASIZ BİR HAYAT TEMENNİ ETMEKLE YETİNMEDİK 15.000 TL TEMİNATLI GRUP FERDİ KAZA SİGORTA POLİÇESİ HEDİYE ETTİK 15.000 TL’lik TEMİNATI ŞEKERBANK KREDİ KARTI ALARAK 25.000 TL’ye YÜKSELTEBİLİRSİNİZ www.egitimbirsen.org.tr
© Copyright 2024 Paperzz