Mart 2014 - Happy Center

0 3>
YIL:2 t SAYI: 13 t MART 2014
HVcVa9“cnVc^cNâ`âXâ:i`^aZg^/
V
Y
g
V
a
`
j
X
d
v
!
7^a\^hVnVg$òciZgcZi7Vñâbaâa
âñâ
Bahar Mevsiminin
Korkulu Rüyası:
BAHAR YORGUNLUĞU
18 MART
'ÙÛ6Û/fÙ4'6Û/
5g4'%Û0&'-Û
<14-#4#4
ÇANAKKKALE ZAFERİ
VE ŞEHİTLERİ
ANMA GÜNÜ
1-7.&'ÙÛÝÛ/Û
12 MART İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ:
VATAN ŞAİRİNİN TÜRK MİLLETİNE HEDİYESİ
0DUW'Q\D.DGÖQODU*Q
56
İmtiyaz Sahibi
Altun Gıda
İhtiyaç Tüketim Maddeleri
İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına
Rıdvan ALTUN
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu
Yazı İşleri Müdürü
Hasan DENİZ
Editör
Gamze KUTUP
Grafik Tasarım
Sedat KİRMAN
Emre ÖZDEMİR
<]0DVDMÕ
*HQoYH*]HO*|UQPHQLQ6ÕUUÕ
Dekorasyon
dDWÕ.DWÕúoLQ'HNRUDV\RQgQHULOHUL
Reklam Rezervasyon
Umurhan KOR
0530 834 78 40
30
[email protected]
[email protected]
Baskı
Martı Ofset
0212 565 21 12
Yerel Süreli Yayındır
Yönetim Yeri
Altun Gıda
İhtiyaç Tüketim Maddeleri
İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Namık Kemal Mah.
Kiler Cad.No:67
Haramidere / İstanbul
Tel: 444 37 37
www.happcenter.com.tr
[email protected]
facebook.com/Happycenter
twitter.com/happycenterr
Çocuk
dRFXNODUGD%LOJLVD\DUúQWHUQHW%DüÕPOÕOÕüÕ
24
İ Ç İ N D E K İ L E R
0DUWdDQDNNDOH=DIHUL
YHûHKLWOHUL$QPD*Q
6DüOÕN
%DKDU<RUJXQOXüX
12
8
Spor .DPSoÕOÕN
52
Moda 7UHQoNRWODU
'HSUHP+DIWDVÕ
%XUFX(VPHUVR\5|SRUWDM
0DUW'Q\D.DGÕQODU*Q
0DUW'Q\D7L\DWURODU*Q
0DUWúVWLNODO0DUýÕQÕQ.DEXO
2NXO'HüLýLPL
0DUW1HYUX]%D\UDPÕ
0DUW7ÕS%D\UDPÕ
60
0DUW<HýLOD\+DIWDVÕ
%LUDYXo
GRODULoLQ
*HQHO0GU
<DYX]$/781
\DYX]DOWXQ#KDSS\FRPWU
'Q\D\ÕVDUDQGRODULOOX]\RQX
NDGDU oRN ERUFXQX] YDU GHPHNWLU %RUFXQX]XQ
DODFDNODUÕQÕ]Õ LNL\H NDWODGÕüÕ \HUGH UDV\RQX]OD
9H JHQo DGDP GLýOHULQL VÕNWÕ DFÕ K]Q ¿QDQVDO RODUDN EDWPD VLQ\DOL\OH NDUýÕ
J|]\DýÕ KHU DQÕQD YH KHU \DQÕQD QDNÕý QDNÕý NDUýÕ\DVÕQÕ] GHPHNWLU %X ELUH\ LoLQ GH NXUXP
LýOHQPLýWL <LUPL VHNL]LQGH DGHWD \HWPLýLQGH JLEL LoLQ GH ONH LoLQ GH E|\OH LýOHU $PHULND LoLQGH
J|]N\RUGX $YXo LoLQH VÕNÕýWÕUGÕüÕ GRODUODUGDQ EXOXQGXüXoÕNPD]GDQVRQ\ÕOGDSDUDEDVÕPÕQÕ
EWQKÕQFÕQÕDOPDNLVWL\RUGXdHNWLüLEWQDFÕODU KÕ]ODQGÕUDUDN oÕNPD\D oDOÕýWÕ $PHULND SDUD
EXDQODPVÕ]KD\DWDGDLUNDUýÕOÕüÕRODPD\DQNküÕW EDVWÕNoD EX SDUD\OD ONHOHUGHQ ND\QDN WUDQVIHU
SDUoDODUÕ LoLQGL 2\VD GRODU LON \D]GÕüÕ ýLLUOHULQL HWPH\H PHUNH] EDQNDODUÕ NXUXPODU ELUH\OHU EX
LONDýNÕQÕDUNDGDýODUÕQÕGRVWOXNODUÕQÕVHYGDODUÕQÕ SDUDODUÕNDVDODUÕQGDVDNODGÕNoD$PHULNDEXNDüÕW
ELUHU ELUHU DOPÕýWÕ *HUL\H G|QS EDNWÕüÕQGD SDUoDODUÕ\OD NDUýÕOÕNVÕ] ]HQJLQOHýPH\H EDýODGÕ
LoL EXUNXOPXý YH K]QOHQPLý ERUo EDWDüÕQD $ýDüÕGD EX PLQYDOGH 7UNL\H GDKLO VRQ YHULOHUOH
EDWPÕýWÕ .HQGL JLUGDEÕQD G|QS ONHVLQH X]XQ LON ONHQLQ PHUNH] EDQNDVÕ GRODU UH]HUYOHUL
X]XQ EDNWÕ %LOL\RUGX NL XOXVODUDUDVÕ oDOÕýPD GHüHUOHQGLULOL\RU
|UJWQQ WHVSLWOHULQH J|UH PLO\DUÕQ ]HULQGH
LQVDQ JQGH GRODUOD JHoLQPHN ]RUXQGD %X
g]HOOLNOH )RUG¶OD EDýOD\DQ PRQWDM VDQD\L YH
UDNDPGQ\DGDoDOÕýDQQIXVXQQHUHGH\VH\DUÕVÕ GHYDPÕQGD )UHGHULFN 7D\ORU JLEL ELUH\OHULQ
DQODPÕQDJHOL\RU%XQDNUHVHO|OoHNWHNDSLWDOL]P PKHQGLVOLN KHVDSODUÕ ]HULQH NXUXOX Lý YH HPHN
YH |]JU GHPRNUDVL GHQL\RU *oOQQ JoV] oDOÕýPDODUÕQGDYHULPOLOLNDUWÕUÕPÕLOHWLýLPXODýÕP
H]GLüLVHUEHVWSL\DVDHNRQRPLVLDGÕDOWÕQGDVÕQÕUVÕ] YH KXNXN WHPHOOHULQLQ JHOLýPHVL\OH $PHULND¶\Õ
\RNVXOOXN\ROFXOXüXWDPDQODPÕ\ODKD\DWEXOX\RU
GQ\DGD KDWÕUÕ VD\ÕOÕU ELU \HUH JHWLUGL $PHULNDQÕQ GQ\D\D ERUo YHUPH ]DPDQÕ (YHW HNRQRPLGH SDUD HýLWWLU ERUoWXU ERUFX ERUoODQPDVUHFLEDýODQJÕFÕYHEXJQLVHEXERUo
VHPEROL]H HGHU 1H NDGDU oRN SDUD EDVDUVDQÕ] R WULO\RQGRODUDXODýWÕ
$PHULND EDVWÕüÕ SDUD\Õ GQ\DGD GRODýÕPD EWQEXERUoODQPD\ÕUDKDW\DSWÕ5H]HUYSDUDVÕ
VRNDUDN ERUoODQPD ONVQH VDKLS \HJkQH ONH
RODUDN GQ\D GHYOHWOHULQLQ $PHULND WDUDIÕQGDQ
%RUoODU NÕVD YDGHOL ERUoODUGDQ PWHýHNNLO NXOODQÕOPDVÕ D\DNWD NDOPD VUHFLQL X]DWWÕ %LU
WULO\RQ GRODU PLOOL JHOLUH VDKLS RODQ $PHULND¶QÕQ VUHGLU EXUDGDNL WHKOLNH\L J|UHQ ONHOHU GRODUÕ
ERUo\NEXJQWULO\RQGRODU
<XNDUÕGDNL UDSRUGD ONHQLQ GLS
WRSODPÕQDEDNWÕüÕPÕ]GDVDGHFH$PHULNDGÕýÕQGDNL
DQDSDUDVÕ ROPDNWDQ oÕNDUPD\Õ WDVDUOÕ\RUODU
g]HOOLNOH dLQ 5XV\D YH GLJHU ONHOHU NDUýÕOÕNOÕ
DQODýPDODU\DSPD\DEDýODGÕODU
PHUNH]EDQNDODUÕQGDWRSODPWULO\RQPL\DU
GRODU UH]HUYL PHYFXW 'Q\D LNWLVDW VLVWHPLQGH
6UHo EX \|QH GHYDP HGHUVH QRUPDO ýDUWODU
WDULK J|VWHUL\RU NL SDUD EDVDUDN ERUoWDQ DOWÕQGD EDWPÕý RODQ ELU ONH NHQGLQL EX VUHoWHQ
NXUWXOPDN]RULý%XJLGLýDWÕQVRQXo|NýWU%XQX oÕNDPD\DFDN ELU KDOGH EXODFDN \HWHU NL GQ\D
WDULKWH 5XV\D $OPDQ\D dLQ 7UNL\H YV ONHOHU KDONODUÕR\QDQDQEX¿QDQVDOR\XQXJ|UVQ.HQGL
\DSWÕ%XQXQVRQXFXQGDUHWLPLD\QÕNDODQPDOYH VDDGHWLQLEDýNDODUÕQÕQIHODNHWLQGHDUD\DQODUNHQGL
KL]PHWOHULQ¿\DWODUÕGD\NVHOPHN]RUXQGDNDOGÕ IHODNHWOHULQHHOEHWWH\RODoDFDNODUGÕU%LU.Õ]ÕOGHULOL
%X ERUoODQPDQÕQ |QQH JHoHELOHFHN ELU \|QWHP
V|] GHUNL ³6RUX VRUPD\ÕQ *|]OH\LQ GLQOH\LQ YH
KHQ] EXOXQDELOPLý GHüLO ûLPGL\H NDGDU KHS
EHNOH\LQ &HYDS VL]H NHQGLOLüLQGHQ JHOHFHNWLU´
SDUD EDVDUDN HNRQRPL FDQODQGÕUÕOPD\D oDOÕýÕOGÕ
µ1H\LýLIDRODUDNGLOHUVLQ"¶GL\HKDVWD\DVRUPXýODU
.UL]GHQoÕNPD\ROXRODUDN$PHULNDSDUDEDVPD\Õ
FHYDS RODUDN µKLoELU ýH\ GLOHPHPH\L GLOHULP¶
|QJ|UG DPD EXQX VUGUHPH\HFHüLQL J|UQFH
HQMHNVL\RQX D]DOWDUDN EX VHQH EX X\JXODPDGDQ GHPLý (OEHWWH GQ\DGD LQVDQOÕN D]Õ GLOHPH\L
\DYDý \DYDý YD]JHoPH NDUDUÕ DOGÕ $PHULND |üUHQGLüLPL]GH \DGD D]D NDQDDW HWWLüLPL]GH
UHWWLüLQGHQ GDKD ID]ODVÕQÕ WNHWL\RU %RUo EROOXüXQ YH EHUHNHWLQ VDKLS ROGXüX ELU GQ\D\OD
VWRNXQGDNLDUWÕýKÕ]ÕVUGUOHELOLUGHüLO$PHULND NDUýÕNDUýÕ\DNDODFDN
Özel Günler
18 MART
ÇANAKKKALE ZAFERİ VE
ŞEHİTLERİ ANMA GÜNÜ
Üzerinde yaşadığımız şu topraklar, altında
yatan binlerce şehidimizin bizlere emanetidir.
Bu yüce milleti ayakta tutan en büyük unsur
kardeşliğimizdir. Birlik ve beraberlik içerisinde
kardeşliğimizin “Dünya döndükçe” devam etmesi
için hatırlayıp ders almamız gereken olaylardan
birisi de 1915 yılındaki Çanakkale Savaşları ve
düşmana “Çanakkale geçilmez!” dedirten ruhtur.
8
Özel Günler
Çanakkale, bir ölüm kalım savaşıydı… Çanakkale,
bir saldırıya karşı, etten ve kemikten bir savunmaydı…
Ülkenin her köşesinden, dağ başlarından, köylerden
kopup gelen çocuk yaşta gençlerin, ana kuzularının
aslana dönüştüğü yerin adıydı Çanakkale…
Çanakkale’de Mustafa Kemal Atatürk komutasında
vatan için ölme emrini seve seve alacak, Türk Ordusu
bekliyordu. İşgal ordularının ilk top atışlarında
silahlarını bırakıp kaçacak dedikleri, onları bekleyen
bu şanlı ordu, Dünya tarihinin gidişini değiştirecek yurt
savunmasını 18 Mart 1915 tarihinde başlattı. Tarihin
her evresinde barışı, adaleti ilke yapmış, anlayışla,
sevecenlikle yaşayan, paylaşmayı bilen bu toprakların
yavruları, Yüce Önderini yalnız bırakamazdı, bırakmadı
da, giriştiği mücadeleler ile tarihe eşine az rastlanır bir
destan yazdı. “Vatanın her karış toprağı, vatandaşın
kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” diyen büyük bir
insan ve bu buyruğa kendi andı gibi uyan hangi ulus
vardır ki, kanlarıyla böylesi bir destan yazabilsinler.
Çanakkale Zaferini, büyük Türk Ulusuna, Atatürk gibi
dahi bir lider hediye etmiştir. Türk bağımsızlık savaşının
temelleri, Çanakkale’nin sularında, Conkbayırı’nda ve
Anafartalar’da atılmış, bu zaferler Türk Kurtuluş Savaşı
için öncü olmuştur. Mustafa Kemal’in Anafartalar
tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın
da yolunu aydınlatmıştır. Bağımsızlığımızı savunmak,
yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar
kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal
destan savaşlara birer örnektir.
ÇANAKKALE RUHUNU
YAŞATMALIYIZ
YAŞAMALI
VE
18 Mart 1915’teki Çanakkale Deniz Savaşı ve onu
takiben bir yıl süren Gelibolu Yarımadası’ndaki kara
savaşları, “Çanakkale ruhu”nu bugünlerde giderek
yükseltiyor. Çanakkale’yi Çanakkale yapan, milletimizin
diriliş ruhudur. Eğer bu topraklarda şimdilerde
Çanakkale ruhu bizi bir daha heyecanlandırıyorsa,
bu kendi değerlerimiz üzerinde bir defa daha ayağa
kalkıyor olmamızdandır.
Çanakkale ruhu, bizim inanç değerlerimizle yoğrulan
milli ruhumuzdur. Kur’an seslerinin, Çanakkale
Boğazı’nın yamaçlarında, Gelibolu’nun bayırlarında bir
kanlı savaşın nakaratı olduğunu görebilenler ancak o
ruhu anlayabilir.
9
Özel Günler
Yaşamak için değil, yaşatmak için sancı çekmek.
İnsanoğluna ait bu en yüksek duyguyu anlamayanlar,
Çanakkale’de tamamı şehit düşen İstanbul Erkek
Lisesi’nin son sınıf talebelerinin ölüme koşmalarını
anlayamazlar.
Çanakkale zaferi, İngiliz ve Fransız donanmasına
geçit vermez. Bizim var olma kararlılığımızı perçinler,
hasımlarımızın bizi parçalamalarının önüne geçer.
Rusya’da Bolşevik ihtilaline fırsat tanıyarak Rus
Çarlığının Doğu Anadolu’yu işgalini önler. Ama
Çanakkale’nin anlattığı başka bir şeydir. Dili, rengi, etnik
kökeni farklı millet evlâtları vatan toprağında omuz
omuza yatıyordu. 250 bin kaybımızın (şehit, yaralı,
hasta, kayıp) büyük çoğunluğu genç ve münevver
nesildi. Yani biz Çanakkale’de bir milleti yeniden ihya
edecek nesli kaybetmiştik. Çanakkale ile övünebiliriz,
bu bizim hakkımız…
ÇANAKKALE’NİN
ÇIKMALIYIZ
HATIRASINA
SAHİP
Bugün akıl, insan haklarının, özgürlüklerin, fikir
ve ifade hürriyetinin, inanç ve ibadet özgürlüğünün,
yani bireyin öne çıktığı, şeffaflığın ve herkesin hesap
10
vermesinin sağlandığı, yani hukukun üstünlüğünün
geçerli olduğu demokratikleşmeyi işaret ediyor. Bu,
başka bir ifadeyle, kendi değerlerimize bağlı kalarak,
kendimiz olarak ayağa kalkıp evrensel insanî değerlerde
buluşmayı anlatıyor. Çanakkale’deki milli ruhu diri
tutarak Türkiye’nin güvenlik, refah ve özgürlük ülkesi
olması için çalışmalıyız. Bu emanetin değerini daha iyi
anlamak için şanlı tarihimizle bağımızı koparmamalıyız.
Çanakkale’de bu milleti ihya edecek nesli kaybetmiştik.
Şimdi o nesil yeni bir baharda yeniden geleceğimizin
bayırlarını, bahçelerini, ovalarını, yaylalarını süslüyor.
Çanakkale’de toprağa düşenler, şimdi sadece
sınırlarımız içinde değil, dünyanın dört bir yanında
diriltmek üzere dirildiler.
Aziz Şehitlerimiz, temiz kanlarınız ile suladığınız
vatan topraklarında rahat uyuyunuz. Emanetinizin
bekçisiyiz. Bu duygu, düşünceler ve 18 Mart Şehitler
Günü vesilesiyle başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
ve silah arkadaşları olmak üzere, gözlerini kırpmadan
asil kanlarını bu topraklara akıtarak sonsuzluğa ulaşan
aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.
Özel Günler
11
IWäbÕa
Bahar Mevsiminin
Korkulu Rüyası:
BAHAR
YORGUNLUĞU
12
IWäbÕa
az çalışması yorgunluk belirtilerini artırıyor. Bu
durumlarda hafıza zayıflaması, uyku eğilimi, adale
ağrıları normalden fazla görülüyor.
Ayrıca birçok enfeksiyon hastalığı yorgunluk
belirtilerini artırıyor: Tansiyon, kalp hastalığı, alerji,
nezle ve bazı ağrı kesici ilaçların kullanımı, tansiyonda
sık sık inip çıkmalar, kan şekeri düşmeleri, gürültülü
ortamlar, fazla sıcak ya da soğuk ortamlar, stresli iş
ortamı, kirli hava, fazla kafein, yoğun sigara kullanımı,
aşırı alkol ve madde alışkanlıkları da yorgunluk
tetikleyen durumlar arasında yer alıyor.
YORGUNLUK TİPLERİ NELERDİR?
Üç tip yorgunluktan bahsedilebilir:
Bedensel veya fiziksel yorgunluk: Ağır bir çabayı,
yoğun egzersizi, gereğinden fazla bir bedensel
aktiviteyi izleyerek oluşan halsizliktir.
İlkbahar, her ne kadar güzel bir mevsim olsa da,
beraberinde getirdiği bahar yorgunluğu bazı kişiler
için çekilmez oluyor. Çünkü her mevsim değişikliğinde
karşılaşılan en büyük sorun ‘yorgunluk’ oluyor. Bu
güzel mevsimde doğa ile birlikte insan vücudunun
da kimyası değişiyor, bu da vücudu halsiz bırakıyor.
Sabahları daha yorgun uyanıyor, daha önceden var
olan hastalıklarımızdan kaynaklanan şikâyetlerimizin
arttığını hissediyor musunuz?
Ruhsal ya da psikolojik yorgunluk: Konsantrasyon
eksikliği ve belirli bir aktiviteye odaklanma
noksanlığından
kaynaklanır.
Kişisel
yetenek
ve sınırlarınızı bilmeden ya da önemsemeden
kapasitenizi zorlarsanız, çöküntü ve depresyon
kaçınılmaz olur.
Motivasyonel yorgunluk: Duygusal veya fiziksel
aktivitelere
katılma
arzusunun
eksikliğinden
kaynaklanan bir yorgunluğun söz konusu olmasıdır.
Büyük şehirlerde yaşayan insanlar, bu yorgunluğu,
küçük yerleşim yerlerinde yaşayan insanlara oranla
daha yoğun yaşıyorlar. Hava kirliliği, trafik, sanayi
kirliliği ve hayat şartlarının daha zorlayıcı olması
negatif enerji yükünün etkisini artıran nedenler
arasında bulunuyor. Bunda küresel ısınmanın
yol açtığı mevsim kaymalarının ve meteorolojik
karmaşıklıkların da rolü olmalı. Baharla birlikte
canlanan vücudunuzu ciddi bir yorgunluk dalgasının
sarmasını istemiyorsanız, yazımızı dikkatle okumanızı
tavsiye ediyoruz…
BAHAR YORGUNLUĞU NASIL OLUŞUR?
İlkbaharda havaların ısınmasıyla birlikte artan
elektrik yükü yorgunluğa, halsizliğe ve eklem
ağrılarına yol açıyor. Bu yüklerden pozitif olanlar
vücutta zindeliğe, negatif olanlar ise yorgunluğa
ve halsizliğe sebep oluyor. Bahar aylarında, hava
sıcaklıklarına bağlı olarak metabolizmada oluşan
değişiklikler, insan vücudunun bu elektrik yükünden
etkilenmesini artırıyor ve yorgunluğa neden oluyor.
Bunun dışında beslenme alışkanlığı bozuklukları,
besinlerle yeterli miktarda vitamin, mineral
alınmaması, tembel bir yaşam biçimi, tiroit bezinin
çalışma düzensizlikleri ve özellikle bu bezin
13
IWäbÕa
BAHAR YORGUNLUĞUNDA
ŞİKÂYET EDİLİR?
NELERDEN
Uzmanlar, bahar yorgunluğunun “tıbbi bir durum”
olmaktan çok, mevcut bir sağlık sorununun alevlenmesi
ile ilişkili olduğunu söylüyor. Eğer, güzel ve aydınlık
bahar sabahlarına keyifle uyanamıyor, gün boyu gidip
gelen yorgunluk dalgalarından yakınıyorsanız, sıradan
bir bahar yorgunluğu dışında, önemli bir sağlık sorunu
yaşıyor olabilirsiniz. Bunun dışında kas ağrıları, omuz, sırt
ve boyun ağrıları, konsantrasyon bozukluğu, neşesizlik,
aşırı sinirlilik, hafıza zayıflaması, uyku bozuklukları,
uyku ritmi bozukluğu, uykuya dalma güçlüğü bazen
de aşırı uyuklama hali, baş ağrıları, stres ve ruhsal
gerginliğe bağlı olarak bağırsak ve mide rahatsızlıkları...
BAHAR YORGUNLUĞU NASIL ATLATILIR?
Bahar yorgunluğuna karşı esas sebepleri belirleyip
ona karşı önlem almak gerekiyor. Yorgunluk yaşayan
14
kişilerde, durumu tetikleyici hastalıklar tespit
edilirse onları önleyici tedaviye başvuruluyor. B ve
C vitaminlerinden, magnezyum, potasyum ve çinko
desteğinden faydalanılıyor. Gevşeme egzersizlerinden
yararlanılıyor. Yatarken alınan depresyon azaltan, uyku
düzenleyen ve kas gevşeten ilaçlar da tedaviye katkı
sağlıyor.
ÖĞÜN SAYISINI ARTIRIN: Küçük porsiyonlar halinde
günde 5-6 öğün yiyebilirsiniz. Sık sık ve az az yemeniz
kendinizi daha enerjik hissetmenizi sağladığı gibi
şişkinlik ve yorgunluğunuzu da azaltacaktır.
DÜZENLİ SIVI ALIN: Düzenli ve sürekli sıvı alın. Yorgunluk
çoğu kez susuzluğun ve sıvı eksikliğinin belirtisidir.
Günde en az 8-10 bardak su içerek enerji düzeyinizi
koruyabilirsiniz.
HAMURA EL SÜRMEYİN: Hamur işlerinden uzak
durun, hayvansal yağları terk edin. Birçok araştırma
IWäbÕa
HAYAT TARZINIZDA DEĞİŞİKLİKLER YAPIN
Akşam yatmadan önce ve sabah kalkınca odanızı
mutlaka havalandırın. Oksijen sizi daha enerjik kılabilir.
Akşamları yatmadan önce sizi rahatlatacak bir kitap
okuyabilirsiniz.
Düzenli uyku saatleri belirlemeli ve bu saatlere göre
sadık kalmalısınız. Yeterli uyku gün boyunca enerjik
kalmanıza yardım edecektir. Günde 7- 8 saat uyumaya
çalışmalısınız.
Haftada en az 3 gün yapacağınız tempolu yürüyüşler
ve aktif yaşam tarzını benimsemekte yine yorgunluğa
karşı sizi koruyacaktır. Bu yürüyüşleri açık havada
yapmanızı tavsiye edebiliriz.
Bazı gevşeme egzersizlerini öğrenmek yine rahatlatıcı
etki gösterir.
Sabahları ılık bir duş almak sizi dinçleştirebilir.
BU BAHAR, YORGUNLUĞA SAVAŞ AÇIN!
Tabiat canlanmaya ve tüm güzelliklerini ortaya
çıkarmaya hazırlanırken, biz de canlanmak ve zinde
kalmak için elimizden geleni yapalım, kendimizi
bırakmayalım ve böylelikle yeni bir mevsimi pozitif
enerjimizle karşılayalım. Unutmayalım ki, bahar
yorgunluğuna teslim olmamak bizim elimizde…
fazla miktarda hayvansal doymuş yağ ve hamur işi
tüketenlerde yorgunluk ve halsizlik şikâyetlerinin daha
sık olduğunu ortaya koyuyor.
DAHA ÇOK MEYVE: Daha çok meyve yiyin. Özellikle
glisemik indeksi düşük, lif ve posa miktarı yüksek,
antioksidan kapasitesi fazla meyveleri gün boyu küçük
porsiyonlar halinde tüketmeniz enerji düzeyinizi artırır.
Elma, şeftali, siyah erik, kiraz ilk tercihleriniz olmalıdır.
CİPSİ UNUTUN: Patates, mısır cipsi ve kuruyemişler
yerine, taze hazırlanmış sebze çubuklarını (kabak,
salatalık, yeşil veya kırmızıbiber) veya cevizi, bademi,
fındığı tercih edin.
ŞEKERLEME YOK: Küçük şekerlemeler, çikolatalar veya
pastalar yerine kuru veya taze meyveler (kuru veya
taze elma, erik, kayısı) yiyin.
SALATAYA DİKKAT: Mayonez veya kremalı salata sosları
yerine sirke, limon suyu veya balzamik sosları deneyin.
YÜRÜYÜŞ YAPIN: Açık havada yapılan 30-45 dakikalık
yürüyüşlerin de yorgunluk giderici tabletler kadar etkili
olabileceğini hatırlayın.
SİGARA VE ALKOLDEN UZAK DURUN: Sigara, alkol
ve kafeinden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.
Yorgunluğu giderir ve rahatlatır düşüncesiyle aşırı alkole
başvurmak yanlış olur.
15
Özel Günler
16
Özel Günler
17
Özel Günler
1-7 MART DEPREM HAFTASI:
DEPREME HAZIRLIKSIZ
En eski zamanlardan beri tüm dünyada korkunç
yıkımlara sebep olan, insanları belki de en çok korkutan,
endişelendiren doğal afetlerden biri deprem. Ülkemiz
de deprem riski açısından dünya ülkeleri arasında ilk
sıralarda yer alıyor. Depremin oluşturacağı hasarları
azaltmanın en etkin iki yolu depreme dayanıklı yapılar
inşa etmekten ve toplumu depreme karşı eğitmekten
geçiyor.
Deprem haftasında, insanların dikkatini deprem
konusuna çekmek, eğitimleri geliştirmek, başarılı
18
çalışmaları
ödüllendirmek,
faydalı
gelişmeleri
yaygınlaştırmak ve depreme daha fazla hazır
olunmasını sağlayacak her türlü tedbiri desteklemek
amacıyla etkinlikler düzenlenir.
Son olarak Van depreminde yaşadığımız zor
zamanları, sıkıntıları, can kayıplarını, maddi ve manevi
hasarları göz önüne alarak, sizlere deprem öncesinde
ve sırasında yardımcı olabilecek bilgilerden oluşan
yazımızla katkı sağlayacağımızı umuyoruz…
Özel Günler
IZ YAKALANMAYALIM!
ÜLKEMİZ DEPREM KUŞAĞINDA…
Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif
bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak
oluştuğu ve sonucunda da milyonlarca insanın ve
barınakların yok olduğu bilinir.
Yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından
birinin üzerinde bulunur. Geçmişte yurdumuzda
birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık
sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına
uğrayacağımız bir gerçektir.
Deprem Bölgeleri Haritasına göre, yurdumuzun
%92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu,
nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında
yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve
barajlarımızın %93’ünün deprem bölgesinde bulunduğu
bilinir.
Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi
yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış
veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki,
depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız
ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır. İşte bu gibi
zararlardan insanların en az biçimde etkilenmelerini
sağlamak amacıyla insanlarımız eğitilmek istenmiş ve
her yıl mart ayının ilk haftası deprem haftası olarak
değerlendirilmeye başlanmıştır.
Depreme karşı daha dayanıklı binaların yapılması
gerektir. Olası bir deprem felaketinde, toplumun bilinçli
ve dayanışma içinde hareket etmesi hayati önem arz
eder. Ülkemizde son yıllarda yaşanan 17 Ağustos 1999
Gölcük, 12 Kasım 1999 Düzce ve 23 Kasım 2011 Van
depremleri toplumumuzda deprem olgusunun çok
boyutlu olarak değerlendirilmesini sağlamış ve deprem
bilincinin geliştirilmesine yönelik çok önemli adımlar
atılmıştır.
19
Özel Günler
DEPREM ÖNCESİNDE HANGİ ÖNLEMLERİ
ALMALIYIZ?
Binalarda deprem sırasında düşme olasılığı olan tüm
eşyaları (kitaplık, beyaz eşya, dolap vb.) duvara monte
ederek sabitleyin. İlk yardım konusunda eğitim alın. Acil
durum çantası hazırlayın. Yatakları cam kenarlarından,
asılı cisimlerden ve eşyalardan uzakta bir yere alın.
Binanın her odasında sığınılabilecek güvenli bir
yer seçin. Yangın merdivenlerinin kapılarını açık
bulundurun. Ortak tehlike çıkışının (koridor) kapısını
açık tutun. Deprem sırasında yapılacak işlerin bir plânını
hazırlayın.
DEPREM SIRASINDA NELER YAPMALI,
NASIL DAVRANMALIYIZ?
EVDE: Uykuda deprem olursa ve yataktan kalkmak
güç olursa şiltenin altına girin. Masanın altına girin
ve başınızı iki elinizle örtün. Kapıları ve pencereleri
açık tutun, kapı ve pencereler depremde sıkışabilir ve
dışarı çıkmak güçleşebilir. Gazla ve elektrikle çalışan ev
aletlerini (soba ve ocak gibi) kapatın. Kapatamıyorsanız
bunlara yakın olanlara, kapatmalarını söyleyin. Fişleri
prizden çekin, ocakları söndürün, eğer olanak varsa
ana musluğu kapatın ve ana sigortayı gevşetin. Gaz
sızıntısı olabileceği olasılığına karşı çakmak ve kibrit
kullanmayın. Bunun yerine el feneri kullanın. Tuvalet
20
ya da banyoda iseniz kendinizi aynadan ya da raflardan
düşebilecek eşyalardan koruyun. Binayı boşaltırken
asansörü kesinlikle kullanmayın. Asansörde iseniz
bütün düğmelere basın ve durduğu ilk katta asansörden
inin.
MARKET/MAĞAZADA: Büyük kolonların yanında
durmaya çalışın. Raflardan ve dolaplardan uzak durun.
SOKAKTA: Geniş açık alanlara gidin ya da güvenliğinden
kuşku duymadığınız yapı varsa içine girin. Geniş bir yol
varsa ve trafik yoğun değilse yolun ortasındaki refüje
kaçın. Satış makinalarından, reklam levhalarından
ve bahçe duvarlarından uzak durun. Yolun kenarında
ağaçlar varsa altına girin.
TİYATRO/SİNEMADA: Başınızı bir çanta ile koruyun,
sıralar arasında çömelmiş durumda koltukların
altına girebilecek biçimde durun. Tavanda büyük bir
aydınlatma armatürü veya avize varsa bunların altından
uzaklaşın.
YERALTI ÇARŞISI/YAYA GEÇİDİ: Hemen çıkış
merdivenlerine koşup yukarı çıkmaya çalışmayın.
Vitrinlerden uzak durun. Elektrik kesilse bile yangın çıkışı
işaretleri yanık kalabilir. Eğer yangın olursa ağzınıza bir
mendil ya da bir bez tutun. Duvarların kenarlarında
çömelmiş ya da yere eğilmiş konumda bulunduğunuz
yeri boşaltmaya çalışın. Yeraltı çarşısı ya da geçidinin
Özel Günler
çıkışları vardır ve duvar diplerinden giderek çıkışa
kesinlikle varırsınız.
KÖPRÜ/ÜSTGEÇİTTE: Parmaklıklara ve tırabzanlara
tutunun. Sarsıntının bitmesini bekleyin. Parmaklıklara
tutunarak merdivenlerden inip uzaklaşın.
METRODA: Raflara konulmuş eşyalar düşebilir. Başınızı
kollayın ve koruyun, ellerinizle direklere ve tutunacak
yerlere sıkıca tutunun. Metro durunca herhangi
bir anons yapılmadan dışarı çıkmayın; tren rayları
üzerinde ya da yakınında yüksek voltaj hatları vardır
ve çok tehlikelidir. Ters yönden gelebilecek metro
katarına dikkat edin.
ARABADA: İlk anda yavaş yavaş sağa yanaşıp durun,
motoru durdurun. Kontak anahtarı yerinde kalsın,
pencereleri kapatın ve kapıları kilitlemeden çıkın.
Eğer otoyolda iseniz yolun kenarındaki aydınlatma
direklerine ve eğer varsa ses yalıtım duvarlarına
dikkat edin, devrilebilir. Radyodan yoldaki hasar ve
diğer durumlar hakkında bilgi almaya çalışın. Büyük
kamyon ve tankerlerden uzak durun.
STADYUMDA: En güvenilir yer sahanın ortasıdır. Sahanın
ortasına gitmeye çalışın.
DERE/IRMAK KENARINDA: Yerin sesini ve titreşimlerini
dinleyin ve izleyin. Eğer dağlık bir arazide dik yamaçları
olan küçük bir vadide iseniz yamaçlardan toprak
kayması ya da kaya düşmesi olabilir. Nehrin kaynak
tarafında baraj varsa yıkılabilir ve bir su baskını olabilir,
hemen nehre dik yönde yüksek yerlere çıkmaya
başlayın.
DENİZ KENARINDA/RIHTIMDA: Küçük bir depremde
bile tsunami olabilir. Tsunami’nin ilk dalgası geldikten
sonra tehlikenin geçtiğini sanmayın bazen ikinci dalga
ilk dalgadan daha büyük olabilir. Radyodan tsunami
haberlerini dinleyip gerekenleri yapın. Bir gemi, bot
veya sandal içindeyseniz paniğe kapılmayın. Dalgalar
tekneyi devirecek diye bir kural yoktur. Tekne dalga
boyuyla birlikte yükselip tekrar aşağıya inebilir.
DEPREMDEN KAÇIŞ YOK!
Deprem öyle bir doğal afettir ki, nerede ne zaman
sizi yakalayacağını bilemezsiniz. Ülkemiz de, birinci
dereceden deprem kuşağı üzerinde bulunduğuna göre,
depremin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek için
önlemler almalı, sarsıntı sırasında yapılması gereken
işlerin ve uygulanması gereken kuralların özellikle
can kaybını azaltmak açısından önem arz ettiğini
unutmamalıyız.
21
Özel Günler
Happy Center Ekmekçi, 2006 yılından bu yana ‘’Unlu Mamulleri’’ alanında hizmet vermektedir. Bugün toplamda 14 imalat fırını ile Happy Center mağazalarında kaliteli ve zengin ürün çeşitlerini tüketicilerin beğenisine sunuyor. Adından da anlaşılacağı gibi ekmek
çeşitleri alanında her tüketicinin damak tadı ve beslenme tercihine
hitap edecek mamulleri Happy Center mağazalarından seçmek mümkün. Bunun yanı sıra Ekmekçi’de başta baklava çeşitleri olmak üzere;
süt tatlıları, yaş ve kuru pasta çeşitleri de bulunuyor. Ürünlerin günlük imal edilip hizmete sunulması ile ‘’tazelik’’ ilkesini benimseyen Ekmekçinin lezzetli ürünlerini denemeye sizleri davet ediyoruz…
22
IWäbÕa
23
weYka
HVcVa9“cnVc^cNâ`âXâ:i`^aZg^/
V
Y
g
V
a
`
vdXj
!
7^a\^hVnVg$òciZgcZi7Vñâbaâ
aâñâ
Önceden çocuklarımız dışarıda, kimlerle görüşüyor,
neler yapıyor diye endişe ederdi ebeveynler. Şimdi
yeni bir endişe doğdu: İnternet. Faydaları, zararları işin
uzmanlarınca hep konuşuluyor fakat bir türlü bu illetle
mücadelede başarı sağlanamıyor. Bunu başaramamış
çocukları olan mutsuz anne babalar hayli fazla…
Çocukların bilgisayar kullanımında doğru alışkanlıklar
geliştirmesi için anne babaların konuya dikkat etmesi
gerekiyor. Eğer çocuğunuzun bilgisayar başında geçirdiği
süre giderek artıyorsa, başka bir işle meşgulken bile
bilgisayarı özlüyorsa, sizi ve arkadaşlarını dikkate
almıyorsa, başka faaliyetleri önemsemiyorsa, sırt, bilek,
baş ağrısı gibi fiziksel sıkıntılar yaşıyorsa, çocuğunuz
bağımlı olabilir! Peki, bu durumla nasıl başa çıkabiliriz?
İşte ebeveynlere önerilerimiz…
24
BİLGİSAYAR/İNTERNET BAĞIMLILIĞI NEDİR?
Bilgisayarla uğraşmak çocukların erken yaşlarda
teknolojiyle tanışıp, daha ileri teknolojilere kolayca
adapte olmasını sağlar. Sağlıklı bilgisayar kullanımı,
zihinsel gelişim, uzun süreli bellek, merak duygusu,
problem çözme, eleştirel düşünme, dil gelişimi, sözel
ve sözel olmayan beceriler gibi birçok alanda çocukların
gelişimini destekler. İnternetin aşırı kullanılması
isteğinin önüne geçilememesi, internete bağlı olmadan
geçen zamanın önemini yitirmesi, yoksun kalındığında
ise aşırı sinirlilik hali ve saldırgan olunması bilgisayar/
internet bağımlılığının en basit tarifi…
weYka
Gençlere daha fazla (kaliteli) zaman ayırın ve
sorunları ile ilgilenin.
Birçok konuda olduğu gibi, televizyon ve bilgisayar
hususunda da ebeveyn önce kendisi örnek olmalı.
Kararlı bir tutum izlemeli. İnternet disiplini oluşturmada
aileler, çocukları kadar kararlı, ısrarcı olamadıkları için
başarısız olurlar.
BİLGİSAYAR/İNTERNET HİPNOTİZE EDİYOR
BİLGİSAYAR/İNTERNET KULLANIMI İLE İLGİLİ
NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
İnternet bağımlılığı belirtilerini arayın.
Çocuğunuzun internet kullanımının okuldaki
performansını, sağlığını, ailesiyle ve arkadaşlarıyla
ilişkilerini etkileyip etkilemediğini kendinize sorun.
Çocuklarınızın çevrimiçi ortamda ne kadar zaman
geçirdiğini belirleyin.
Neden bu çocuk saatlerce bu aletin başından
kalıyor, diye düşünebilirsiniz. Bunun cevabı, bilgisayar
oyunlarının hızlı, merak uyandıran, çok renkli, görsel ve
işitsel efektler tarafından zenginleştirilmiş olması yani
hipnotize özelliği nedeniyledir.
BİREYCİLİK ORTAYA ÇIKIYOR
Uzun süre bilgisayar başında geçirilen zaman, sanal
da olsa konuşma ve sosyal ihtiyaçların karşılanması,
aile içi iletişimi bozuyor. Çocuklar daha çok kendi içine
çekiliyor. Ortak zamanlar azaldığı için çocuk üzerinde
sanal dünyanın kahramanları rehberlik yapmaya
başlıyor.
Yardım
alın.
Çocuğunuz
bilgisayar/internet
bağımlılığı belirtileri gösteriyorsa, profesyonel bir
danışmana başvurun.
Saplantılı bilgisayar/internet kullanımı, depresyon,
öfke ve özgüven eksikliği gibi başka sorunların belirtisi
olabilir.
Kendi çevrimiçi alışkanlıklarınızı inceleyin. Kendi
internet kullanımınız diğer etkinliklerinizle dengeli mi?
Unutmayın, çocuğunuzun örnek alacağı ilk kişi sizsiniz.
İnternet kullanımını yasaklamayın. Bunun yerine,
çocuklarınızın çevrimiçi olarak ziyaret edebileceği
sitelere ve neler yapabileceklerine yönelik internet
kullanımıyla ilgili aile kuralları belirleyin. Bu kurallar
şunları içerebilir: Her gün belirli bir süre çevrimiçi olma,
ödevleri bitirinceye kadar internette gezinememe veya
anlık iletileri kullanamama, sohbet odalarına veya
çevrimiçi yetişkin içerikli sitelere girememe.
Bilgisayarı açıkta tutun. Bilgisayarı çocuğunuzun
odasına değil, evin ortak kullanım alanlarından birine
kurun.
Alternatifler sunun. Çocuğunuz yalnızca çevrimiçi
video oyunlarıyla ilgileniyorsa, en sevdiği oyunla ilişkili
çevrimdışı bir etkinlik önerin.
Arkadaşlarına sosyal ortamlarda daha fazla zaman
ayırmalarını sağlayın. Sosyal aktiviteler sinema, tiyatro,
müze, sportif faaliyetlere zaman ayırması için ortam
hazırlayın. Arkadaşları ile internet dışı yollarla iletişim
kurmasını özendirin.
25
weYka
ZARARLI İÇERİKLER ÇOCUĞU TEHDİT EDİYOR
Çocukların öğrenmesi üç şekilde olur: Taklit, deneme
ve özdeşim. Kontrolsüz internet, sanal ortamda görülen
olumsuzlukların modellenmesine neden olur. Zaman
zaman ailelerin şikâyetlerine neden olan, çocukların
şiddet, cinsellik, argo konuşmaları benimsemesi bu
zararlı içeriklerin modellenmesinin bir sonucu olabilir.
FİZİKSEL PROBLEMLER OLUŞUYOR
El ve bilek problemleri, boyun kaslarında tutulma,
gözlerde yorgunluk, beslenme düzeninin bozulması,
uyku bozuklukları sayılabilir. Günümüzde erken yaşlarda
görülen bel ve eklem ağrılarının bir nedeni de bilgisayar
başında geçirilen süredir.
SANAL ORTAM DOĞRULARI VE YANLIŞLARI
GİZLİYOR
Yaşıtlarıyla doğal ortamlarda görüşen çocukların
sosyal, kültürel becerileri gelişiyor ve daha sağlıklı
oluyorlar. Çoğu anne babanın en büyük korkusu
sokaktaki çocuktur. Kendi çocuğunu bozacağından
endişe duyar. Oysaki sokaktaki çocuktan daha büyük
tehlike bilgisayar başına oturduğunda, hiç tanımadığı,
görmediği, yalan mı doğru söylüyor ayrımı yapamadığı
insanlardır. Kişilik eğitimi doğru verilmiş bir genç
sokaktaki çocukla arkadaşlık yaparken doğru ve
yanlışlarını tartabilir. Sanal ortamda bunu başarmak
nerdeyse imkânsızdır.
BİLGİSAYAR/İNTERNET BAĞIMLISI
ÇOCUKLAR YETİŞMESİN!
Bağımlılık başlangıçta bireysel olmakla birlikte,
sorunların ortaya çıkması ve artması ile içinde bulunulan
toplumu da etkiliyor. Bu noktadan hareketle özellikle
çocukların ve genç yaştaki bireylerin aşırı ve uygunsuz
bilgisayar/internet kullanımına karşı bilgilendirilmesi,
oluşması muhtemel sorunları engellemekte yardımcı
oluyor. Bu sorunların çözümünde ise her zaman
olduğu gibi okul aile işbirliği ile ailelerin ve çocukların
bilinçlendirilmesi, okulda bu konuda aile ve öğrenciler
için seminerler ve toplantıların yapılması, bilgisayar ve
internetten yararlanma yollarının öğretilmesi gerekiyor.
Siz de çok geçmeden bilinçlenin ve çocuklarınızı
bilinçlendirin ki, sağlıklı nesiller yetişsin.
26
;ä_j_c
27
HfehjW`
Burcu Esmersoy ile Röportaj
Kendimden başka
kimseye güvenmiyorum
Bu sayımızda Türkiye’nin ve ekranların en
çok beğenilen yüzlerinden Burcu Esmersoy ile
yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz sizlere.
- Yüzüm oturuyor galiba. Zamanla da kendimi daha
iyi tanıdıkça doğal olana dönüş yapıyorum. Kaşlarımı
kalınlaştırdım mesela, daha az makyaj yapıyorum, saç
rengimle fazla oynamamaya başladım.
37 yaşında olduğunuzu duyan herkes ufak bir şok
geçiriyor…
-Evet insanlar bu yaş meselesine inanamıyor. Bazen
ben de takılıyorum ama kendimi hiç 37 falan
hissetmiyorum.
hiç hatırlamıyorum nerdeyse… Yoksa yaşımdan
memnunum.
Bir kadının en güzel yaşları 35 ile 40 yaş arası
derler…
-Kesinlikle katılıyorum. Kastedilen şey sadece fiziksel
güzellik değil, ruhun olgunlaşıyor. İçimde çocukluğunu
yaşayamamış bir kadın hâlâ var ama artık daha bir
‘kadın’ olmaya başladım. Spor spikerliği yaptığım için
hep böyle tomboy (Erkek Fatma) bir havam vardı. O
havam hâlâ var ama benliğimin kadınlık kısmını
da kullanır ve yaşar hale geldim. Belki de ikisinin
karışımını çok iyi yapıyorum.
Siz erkek enerjili bir kadınsınız…
Ne anlamda takılıyorsunuz, “40’a 3 kaldı” stresi
mi?
-Evet ama bazen. Bazen de kadın enerjili oluyorum. İkisi
sürekli yer değiştiriyor.
- “Ne çabuk 37 oldum” diye düşünüyorum. 30’dan
sonra çok hızlı geçti. Çok komik ama 31 ile 37 arasını
Annesiz, babasız büyüdüğünüz için mi bu güçlü
duruş?
28
HfehjW`
- Zor bir hayat yaşadım. Şartlar beni ister istemez
biraz sert bir kadın haline getirdi. Normalde
beğendiğim kadın tarzı da maskülen tarzdır zaten.
Erkek arkadaşlarımla erkek muhabbeti yaparken
kadın tarafımı hiç göstermem. Erkekleri kendimden
uzak tutmak için de aynı formülü kullanıyorum. Yani
erkeksi kadın havasına bürünebiliyorum. Ama bazen
de istediğimi elde etmek için ‘kadın’ olabiliyorum.
Kadınlığımın tadını çıkartıyorum yani
için tercih ediliyorum.
“İnsanların kibir olarak algıladıkları şey benim
kendime güvenim” demişsiniz bir röportajınızda.
-Tabii,
o
zaman
kadın
oluyorum.
Bütün
arkadaşlarıma tavsiyeler veriyorum, hatta bir çoğunun
yerine mesajlar atıyorum, 12’den oturtuyorum ama
aşıkken ilacı kendi başıma süremiyorum.
-Evet, kibir bana hakaret gibi geliyor. En büyük
günahlardan biri ve karakterime de uymuyor. Kendime
güveniyorum sadece. Hayatıma dönüp baktığım zaman
kendi kendimi takdir ediyorum. Nereden nereye
ve nasıl geldiğimi bilseniz siz de saygı duyarsınız.
Burcu’ya güveniyorum. Kendimi asla yarı yolda
bırakmayacağımı biliyorum. Bu kibir algısı birazdan
duruşumdan kaynaklanıyor.
Spor spikerliğinden
ötürü… Çünkü haberi sunarken dik durursun, ben size
bunu anlatıyorsam bu doğrudur mesajı verirsin. Bu
kibir değil asla.
Pazartesi’den Perşembe’ye her akşam gece yarısı
bir spor programı sunuyorsunuz ve insanlar sizin
kadar şöhretli birinin bu ‘ asker olma’ halini
anlayamıyor… Bunu neden yapıyorsunuz?
“Evlenince kendi evimde yaşamaya devam
ederim” diyorsunuz… Ev burada bir simge mi?
Zorlukla yarattığınız Burcu Esmersoy markasının
zarar görmesinden mi korkuyorsunuz?
-NTV Spor’dan bahsediyorsak o benim çok mutlu
olduğum bir yer. Çok geç bir saat olmasına rağmen, çok
yormasına rağmen dinlendiriyor da… Kendimi orada
şarj ediyorum, spor spikerliği beni çok mutlu ediyor.
-Aynen öyle, o simgeleşmiş bir şey. En ince ayrıntısına
kadar kendim yapmışım, sevdiğim objeleri toplamışım,
koltukla sehpanın mesafesini bile kendime göre
ayarlamışım.
Bozmak istemiyorum. Evlendiğin
zaman bazı şeyleri ortak yapıyorsunuz, zevklerin
de birleşmesi lazım, birleşmezse de sıkıntı veriyor.
Aşık olunca bildiklerinizi unutuyor musunuz?
Zekanızı gösterebildiğiniz için mi?
-Biraz öyle… Bildiğim işi yaptığım için. Fazla gece
hayatım yok, bu program benim gece hayatım. Canlı
yayına alışığım ben. Bağımlı bile denilebilir. İhtiyacım
olan dozu alıyorum, çıkışta da çorbacıya gidiyorum
tam oluyor.
Bir güven sorunu mu yaşıyorsunuz?
60 yaşına kadar spor spikerliği yapar mısınız?
Çok aşık olsanız bile mi?
-Burası Türkiye. Hiç kimse ekrandan yaşlı bir kadın
görmek istemez. Öyle çok büyük koltuk sevdam
yok. Hatta yerime birileri gelsin diye bir ara bıraktım
spor spikerliğini… “Yol açayım bari, birileri gelmek
istiyordur” dedim. 3-4 yıl bekledim, baktım kimse
gelmiyor, “işime geri dönmek istiyorum” dedim. Ekran,
yüzüm ve sağlığım izin verdiği sürece ekranlarda
olacağım. Olmadığım zaman da spor editörü olarak
çalışabilirim.
Ne kadar aşık olursam olayım gerçekten kimseye
güvenmiyorum?
- Kendimden başka kimseye güvenmiyorum. Bu
yüzden de kendi kurduğum düzeni bir başkası için
riske atamam. Hiçbir zaman da atmayacağım.
Yatak odanızdan büyük bir giysi odanız olduğu
doğru mu?
-Evet, gardırobum sonsuz. Vermeyi sevmediğim için
ömürlük parçalarımın hepsi askıda duruyor. Bir davete
giydiğim elbiseyi arkadaşımın düğününe bile tekrar
giyemiyorum bir de.
Modayla ilgili bir şey yapmaz mısınız?
En önemli güzellik sırrınız nedir?
-Yok. Modadan anlıyorum diye marka yaratmak bana
gereksiz geliyor. Herkesin bildiği, emek sarfettiği,
yıllarını harcadığı işe yoğunlaşması gerek.
Türkiye’nin reklamlardan en çok para kazanan
isimlerinden birisiniz. Nedir sizin sırrınız?
- O televizyon ışığı denen şey bende var. Onun
avantajıyla tercih ediliyorum diye düşünüyorum. Sosyal
medyayı çok iyi bir şekilde kullanmam da bir
avantaj. Doğal ve gerçek kadın tarafımı gösterebildiğim
- İki senedir Sertap Erener’in de yaptırdığı radyofrekanstan
yaptırıyorum yüzüme. Cilt ütüsü diyorum ben ona.
Bizim sektörde cilde bakarsan bağ, bakmazsan dağ
oluyor. “15 saniyelik şöhretlerden değilim” Neredeyse
10-15 yıldır varım ben. Yeni çıkmadım bir kere… Saman
alevi olan 15 saniyelik şöhretlerden değilim. İyi ki
yavaş ve acı çekerek bir yerlere gelmişim, kıymetini
biliyorum ve keyfini sürüyorum.
29
:[aehWioed
t5H=?5H=ČtČB
89?CF5GMCBwB9FČ@9FČ
Çatı katı artık yeni yapılan evlerin çoğunda var olan
ve nasıl değerlendirilmesi gerektiği bir türlü karar
verilemeyen bir mekândır çoğu zaman… Az kişinin
sahip olmasının yanı sıra genellikle nasıl dekore
edileceği ve kullanışsız olacağı fikri yaygındır çatı katları
için… Eskiden evlerin bu bölümü, kullanılmayan eski
eşyaların veya fazlalıkların depolandığı bir kiler ya da
çocuklar için saklambaç oynarken saklanılacak en güzel
mekânlar olarak kullanılırdı. Son yıllardaysa metrekaresi
ne olursa olsun çatı katları, evin keyifle ve zevkle vakit
geçirilen en güzel mekânlarından biri haline gelmeye
başladı. Peki, çatı katınızın daha konforlu ve kullanışlı
olması için neler yapabilirsiniz?
Çatı katı genellikle diğer odalara göre biraz daha
karanlıktır. Tavanı da genellikle basıktır. Bu nedenle
çatı katı için diğer odalardan daha farklı bir düzenleme
gerekebilir. Çatı çok alçak olduğu takdirde yer yatağı
kullanılabilir. Alçak ve dar eşyalar tercih edilerek
hareket alanı bırakılabilir.
Kışın oldukça soğuk, yazın da bir o kadar sıcak olması
nedeniyle oturumu biraz zahmetli olan çatı katının
yalıtımı doğru bir şekilde yapıldığı takdirde bu sıkıntıları
kolaylıkla ortadan kaldırmanız mümkün olabilir.
Çatı katınız çok fazla ışık almıyorsa duvarların ve
yer döşemelerinin açık renklerde olmasına dikkat
etmelisiniz. Bu, ortama derinlik katmanıza yardımcı
olacaktır.
Fazla ışık almayan çatı katlarında aydınlatmaların
doğru bir şekilde yerleştirilmesi önemlidir. Spotlar,
aplikler, yansıtıcılı ışıklandırmalar oldukça ferah ve
aydınlık bir ortam yaratmanıza yardımcı olacaktır.
Ayrıca çatı katında havalandırma da önemlidir.
Özellikle de yatak odası olarak kullanılacaksa, yeterince
geniş bir pencerenin bu katta bulunması ve bu
pencerenin kolay açılıp kapanabilmesi gerekir.
30
Gün ışığı çatı katları için çok önemlidir. Çatı eğimine
uygun oluşturulmuş çatı pencereleri, hareketli
pencereler, bu mekânlar için hem doğal ışık, hem de
havalandırma için ideal olacaktır. Tavan yüksekliği,
pencere için uygun değilse, yapay ışıklandırma
çözümleri düşünülmelidir.
:[aehWioed
Çatı katlarının en büyük sıkıntılarından birisi şüphesiz
tavan yüksekliklerinin standart olmaması... Bu
nedenle özellikle dolaplarınızı, perdelerinizi, raflarınızı
yerleştirmeniz biraz problemli olabilir. Bu konuda
profesyonel yardım alabileceğiniz gibi, bir marangoz
bulup duvarlarınıza uygun raf ve dolap yaptırarak
çözüm yaratabilirsiniz. Biraz yaratıcılığınızı ve zevkinizi
katmanız yeterli.
Eğer çatı katınızda bölme yoksa paravan kullanarak
istediğiniz şekil ve büyüklükte odalar yaratmanız
mümkün.
Çatı eğiminden oluşan üçgen hacimleri raflarla,
dolaplarla değerlendirebilirsiniz. Yatak başlarını bu
bölüme yerleştirebilirsiniz.
Giyinme Odası Olarak Kullanımı
Çatı katını giyinme odası olarak kullanabilirsiniz.
Birçok kıyafetiniz varsa ve gardırobunuz yeterli
gelmiyorsa çatı katı giyinme odası için ideal bir yer
olabilir.
Oyun Odası Olarak Kullanımı
Çatı katı bölümü oyun odası olarak kullanılmasını da
tavsiye ediyoruz çünkü mekânın peyzajı ve kullanımı
açısından güzel ve doğal sonuçlar elde edebiliyorsunuz.
Çalışma Odası Olarak Kullanımı
ÇATI KATLARI NASIL DEĞERLENDİRİLEBİLİR?
Çatı katlarını dekore etmek sanıldığı kadar da güç
değil tam tersine çok eğlenceli ve kullanışlı bir mekân
yaratabilirsiniz. Bu tamamen evinizin düzeni ile ilgilidir.
Çatı katları en yaygın yatak odası olarak kullanılır.
Sonra çocuk odası daha sonra ise mutfak ya da ofis…
Eğer alt katta bir oturma odası ve salonunuz var ise
mutfağınızın genişliğinden de gayet memnunsanız
burayı en güzel yatak odası olarak değerlendirebilirsiniz.
Çalışma odası olarak da doğru dekore edildiğinde
gayet verimli bir mekân yaratmış olursunuz. Mutfak
olarak değerlendirmeyi düşünüyorsanız ise çatınızın
alçak olmaması sizin bu alanı çok daha konforlu olarak
kullanmanızı sağlar. Alçak tavanlı bir çatı katınız var
ise mutfağınızı buraya yerleştirirseniz sonrasında rahat
hareket edemediğinizden dolayı pişman olabilirsiniz.
Çatı katını çalışma odası için kullanabilmeniz de
mümkün. Sessiz bir ortam için bu mekânlar tercih
edilebilir. Kitap okumak, çalışmak ve dinlenmek için
ideal bir ortam oluşturabilirsiniz. Çatı katına lokal ışık
vereceği için pencere önüne koyduğunuz masa ile
çalışma alanınızı oluşturabilirsiniz.
İkinci Oturma/Dinlenme Odası Olarak Kullanımı
Çatı katı sizin için ikinci bir oturma odası olarak da
kullanılabilir. Küçük bir televizyon ve sehpası ile mekânı
tamamlayarak, oturma odanız dolduğunda yedekte
olan bu odayı kullanabilirsiniz.
Yatak Odası Olarak Kullanımı
Eğer evinizde çatı katı var ancak yeterli odanız
yoksa çatı katını yatak odası olarak değerlendirebilir,
stresten uzak bir uykuya erişebilirsiniz. Biliyorsunuz ki
yatak odasının normal yaşam alanlarından tamamen
sıyrılmış olması gerekir, hele ki farklı bir katta olduğunu
düşünürsek oldukça güzel sonuçlar alabilirsiniz. Bununla
birlikte çatı katında bulunan pencereden yıldızları
seyretmek de keyif verecek ve uyku öncesi terapi
olacaktır.
31
:[aehWioed
KEYİF KÖŞENİZİ OLUŞTURABİLİRSİNİZ…
Çatı katlarını karanlık mekânlar olmaktan kurtarın,
dekorasyon tarzınıza uygun yaşam alanlarına
dönüştürün. Çatı katlarında stilinizi yansıtın. Çatı
katlarını, her zaman sıkıcı, karanlık mekânlar olarak
düşünmeyin. Doğru renk mobilya, aksesuar seçimiyle
sıcak, samimi ortamlar yaratabilirsiniz. Renkli yastıklar,
kilimler bir anda çatı katını sıcak bir ortama çevirecektir.
Çatı katındaki kullanım alanlarını artırın. Kısacası çatı
katlarınızı ardiye olarak görmekten ve depo olarak
kullanmaktan vazgeçin. Doğru dokunuşlarla harika
bir yaşam alanına sahip olmuş olursunuz. Hele bir
de penceresi ve gün ışığını içeri alan bir çatı katıysa
değmeyin keyfinize…
32
:[aehWioed
33
Özel Günler
8 Mart
'Q\D.DGÖQODU*Q
Toplumun
?—…CYqfYùí
KADINLARIMIZ!
34
Özel Günler
Kadınlarımıza değer vermek geleceğe yapılan en büyük yatırımdır!
Kadınlar bir toplumun mimarıdır, bir toplumun
gelişmesi, değişmesi, ahlaki olarak bütünlüğü, aile
yapısı tamamen kadına bağlıdır. Hepimizin annesi bir
kadındır. Kadınlar olmasaydı, hiçbirimiz olamazdık, ne
yaparsak yapalım asla onların hakkını ödeyemeyiz.
Başta kadının kendisi olmak üzere her insan için,
ruhî içerikli insanî ihtiyaçların en iyi karşılanacağı yer
kuşkusuz, merkezinde kadının yer aldığı aile ortamıdır.
Kadının çocuk eğitiminin yanı sıra aile içinde taşıdığı bu
rol, toplumsal açıdan da en etkin ve değerli bir işlevi
teşkil eder.
Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921
yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya
başlanır. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha
yaygın ve yığınsal olarak kutlanmaya başlar, kapalı
mekânlardan sokaklara taşınır. “Birleşmiş Milletler
Kadınlar On Yılı” programından Türkiye’nin de
etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı”
kongresi yapılır. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra
dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmaz. 1984’ten
itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya
Kadınlar Günü” kutlanmaya devam edilir.
8 Mart sadece kadınların yılda bir kez hatırlanmaları
değil, sorunlarının çözülene kadar tartışılması için bir
fırsat ve imkân günüdür.
Kadınların sorunları, diğer toplumsal ve insani
sorunlardan ayrı tutulamaz. Toplumda var olan
ve yaşanan her türlü ekonomik, sosyal ve siyasal
problem birbiriyle, dolayısıyla kadınların sorunlarıyla
ilgili ve bağlantılıdır. Ancak kadınların yaşamış olduğu
sosyokültürel sorunları çözmekle diğer sorunların
çözülmesi kolaylaşabilir. Unutulmaması gerekir ki, kadın
‘haklarıyla’ kadındır. Hakları hiçe sayılan kadın, kadınlık
bilinci ve erdemi çürümüş bir toplumsal yozlaşmayı
beraberinde getirir.
KADINLARIMIZA HAK ETTİKLERİ DEĞER
VERİLMELİ…
Kadınların maruz kaldığı birçok durum ve olay
bulunuyor. Araştırmalara göre, dünyada her 3 kadından
1’i aile içi şiddete maruz kalıyor, gelişmekte olan
ülkelerde halen töre ve namus cinayetleri işleniyor.
İş ve çalışma hayatında kadınlara yönelik ayrımcılık
yapılıyor. Kadınlar eğitim-öğretim alanında ikinci
planda bırakılıyor. Hukuk alanında da kadınlara yönelik
ayrımcılık yapılıyor. Dünyanın birçok yerinde kadınlara
eş seçme, evlilik, boşanma gibi medeni haklar
tanınmıyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların, eşitlik,
bağımsızlık, özgürlük, politik ve ekonomik haksızlıkların
giderilmesi, cinsel ayrımcılığın sona erdirilmesi,
kadınlara uygulanan her türlü şiddetin önlenmesi, saygın
yaşam ve insan onuruna yaraşır çalışma koşullarının
sağlanması yolunda verdikleri mücadelenin simgesidir.
Kadınların üretime ve yönetime katılma imkânına
kavuştukları her ülkede, toplumsal gelişme çabalarında
etkin ve çok önemli roller üstlenirler. Hiçbir ülkenin
kadınların emeği ve katkısı olmadan sağlıklı bir şekilde
gelişmesinin, kalkınmasının, demokratikleşmesinin
mümkün olmadığını düşünüyoruz.
35
Silivri’nin Gülen Yüzü
1)
Mağazanızın lokasyonunu belirtir misiniz?
Silivri Kiptaş 2 konutlarının karşısında 2000 konuta
yakın bir kitleye hizmet veriyoruz. Şehin içinden
gelen müşterilerimiz de mevcuttur. Çevremizde tek
olmanın bilincinde müşteri memnuniyeti odaklı ve
güler yüzlü personelimizle hizmet vermekteyiz.
2)
Mağazanızın alanı, kasa ve personelleri
ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Ayrıca otoparkı ve
servis imkânlarından da bahseder misiniz?
600 metrekarelik alanda 3 kasa ve 18 personel
ile hizmet vermekteyiz. 20 araçlık Otopark alanımız
mevcuttur. Ayrıca Kiptaş konutları site içerisine her
yarım saatte, şehir merkezine ise saatte bir servis
imkânımız bulunmaktadır.
3) Mağazanız ne kadar süredir hizmet
vermektedir? Hizmet verdiği süre içerisinde
bölgedeki olumlu değişim ve mağazanın
sağladığı faydalardan bahseder misiniz?
Mağazamız 2013 yılı Haziran ayından bu yana
hizmet vermektedir. Silivri’nin ve özellikle Kiptaş 2
halkının güler yüzlü alışverişine vesile olduğumuzu
düşünüyorum. Bölge halkının teveccühüne karşı
onlara iyi hizmet sunmaya devam ediyoruz.
4)
Bu mağazada ne kadar süredir mağaza
müdürü olarak çalışmaktasınız? Happy Center’da
kaç senedir çalışmaktasınız? Biraz kendinizden
bahseder misiniz?
Gökhan Yüksel 1976
Silivri doğumluyum.
Perakende sektöründe 14 yıldır hizmet vermekteyim.
Happy Center’da 2011 yılından bu yana hizmet
vermekteyim. Happy Center Silivri mağazasında ise
2013 Temmuz ayından bu yana mağaza yöneticisi
olarak görev almaktayım.
5)
Mağaza Müdürü olarak mağazanızdan
beklenti ve hedefleriniz nelerdir?
Mağaza Müdürü olarak en başta da ifade ettiğim
gibi bölge halkına kaliteli ürünleri güler yüzlü
hizmetle buluşturmanın yanı sıra %100 müşteri
memnuniyeti sağlamak başlıca hedefimizdir. Bu
sorumluluk bizi zirveye taşıyan etkenlerin başında
geliyor. Yenilikçilik ve fark yaratma misyonu ile fayda
sağlamanın peşinde koşan, tüketici algısındaki
değerleri en üst seviyeye taşıyan bir çalışma
prensibimiz var.
yaklaşık 8 ay oldu fakat açıldığı günden bu yana
hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti anlamında
her zaman kendine bir şeyler ekleyerek emin
adımlarla ilerlediğini belirtmek isterim.
7) En çok beğenilen ve tercih edilen reyonunuz
hangisidir?
6) Müşteri memnuniyeti için çalışmalarınız
nelerdir?
Bizler için mağazamıza gelen her bir müşteri,
bizim misafirimizdir. Kasap, şarküteri, manav ve
pastane reyonlarındaki arkadaşlarımız, onların
isteklerini öncelik edinip beklentilerinin tamamını
karşılamayı
misyon
haline
getirmektedirler.
Alışveriş esnasında diğer ürünlerle ilgili yardım
almaları gereken her türlü noktada personellerimiz
anında yardımcı olmaktadır. Kasiyerlerimiz ödeme
noktalarında her bir misafirimizi ayrı ayrı karşılayıp
ürünlerini
poşetlemelerine
kadar
yardımcı
olmaktadır. Ayrıca bizler için hizmet bu noktada
bitmiyor. Satış sonrası müşteri servisi hizmeti ile
misafirlerimizin gerekirse aldıkları ürünleri kapılarına
taşıyarak yardım etmekteyiz. Satış sonrası her türlü
konuda da kendilerine yardımcı olabileceğimizi
bilmektedirler. Yeter ki beklentileri karşılansın ve
güler yüzle buradan ayrılsınlar. Mağazamızın açılalı
Reyonlarımızda tüketicilerin tercih edeceğini
düşündüğümüz yaklaşık 10 bin kalem ürün
mevcuttur. Aslında her reyonumuz beğeniliyor ve
ilgi görüyor. Fakat aralarında bir sıralama yapmak
gerekirse müşterilerimiz Manav ve şarküteri
reyonumuza daha çok ilgi gösteriyor. Bir diğer
özelliğimiz de ürünlerimizin taze olması konusunda
oldukça titiz davranmamızdır. Bu konuda iddialı
olduğumuzu söylemek isterim. Bu beğenilerin
gereği olarak bizler müşterilerimize karşı hizmet
etmekten yorulmayız, aksine yüzleri güldüren tüm
hizmetler bizlere daha çok güç vermektedir.
8) Müşterileriniz neden Happy Center’ı tercih
etmelidir?
Mağazamızdan Genel merkezimize kadar ki
bütün personel kademelerinde ortak amacımız,
hizmet verdiğimiz herkesin mağazamızdan mutlu
ve güler yüzlü bir şekilde ayrılmasını sağlamaktır.
Çünkü bizlerin öncelikli hedefi ‘’müşteri memnuniyeti
eksenli çalışmalar’’ ise; alışveriş yapan herkesin
kendisini özel hissedeceği, her keseye uygun
en kaliteli ürünleri en ekonomik fiyatlarla satışa
sunulduğu, ürünlerinde tazeliğe önem verildiği,
hizmette güler yüzlülüğün bir kurum kültürü haline
getirildiği yapıda faaliyet göstermekteyiz. Happy
Center’ı sektörde bir adım öne çıkaran bu özellikleri
gösterebilme imkânı bulduğumuz değerli bölge
halkımız da bizlere teveccüh etmektedir.
Hizmet konusunda en iyi seviye için çalıştığımızı
zaten söylemiştim. Misafirlerimizin, giriş kapısının
hemen yanında bulunan manav tezgâhından, tüm
reyonlarımız ile birlikte kasalara kadar mağaza
içindeki tüm birimlerde en iyi hizmeti alması için çaba
gösteriyoruz. Bizleri tercih eden müşterilerimize
teşekkür eder, esenlikler dilerim.
Özel Günler
27 MART DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ:
TİYATRO YAŞAMIN BİR PARÇASIDIR!
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1948 yılında kurulur.
Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart
gününü Dünya Tiyatrolar Günü olarak kabul eder. Her yıl
enstitüye üye ülkelerde 27 Mart günü Tiyatro Bayramı
olarak kutlanır.
27 Mart günü her ülkenin sanat ve tiyatro
adamlarınca hazırlanan bir bildiri, sahnelerde okunur.
Tiyatrolar o gece halka parasız gösteriler düzenler.
Tiyatroyu halka sevdirmeye çalışırlar. Ülkemizde tiyatro
ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk tiyatrosuna
içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul yazar. Öyleyse
biz de sanatseverler olarak, Dünya Tiyatrolar Gününde
bu güzel sanat dalının anlam ve önemini kavramaya ve
tiyatroyu yaşatmaya çalışalım…
TİYATRO NEDİR?
Tiyatro, yazarların dram, komedi, trajedi türünde
yazdıkları eserlerin sahnede oynanması sanatıdır.
Tiyatro gösteri sanatı olarak tanımlanır. Konusu
bakımından harekete, konuşmaya, bazen de müziğe
yer verilir. Bu nedenle tiyatro güzel sanatların en ilgi
çekici kollarından biridir. Belli başlı türleri şunlardır:
38
Komedi: Oyunların, insanların, durumların gülünç
yönlerini gösteren bir tiyatro yapıtıdır. Komedinin belli
başlı türleri şunlardır:
a) Vodvil, hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan,
içinde şarkılar bulunan hafif güldürüdür.
b) Fars, olayların aşırı abartıldığı, taklitlerin sık sık tekrar
edildiği bir komedi türüdür.
Trajedi: Konusunu tarih, ya da efsanelerden alan acıklı
sahne yapıtıdır.
Dram: Yaşamımızda var olan umudu, sevinci, acıyı, bir
arada sunan tiyatro oyunudur. Dram şiir ve düz yazı ile
yazılabilir.
Tiyatrolar; devlet tiyatroları, halk tiyatroları, bulvar
tiyatroları, açık hava tiyatroları ve şehir tiyatroları gibi
isimlerle anılır.
İLK TİYATRO
Dünyada ilk tiyatro olayının nerede, nasıl başladığı
bilinmiyor. Araştırmacılar, tiyatronun ilkel insanların av
Özel Günler
benzeyen eğlenceler düzenlenir. Buna oyun çıkarma
denir.
TİYATRO BİR YAŞAM BİÇİMİDİR…
Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Yaşamı sergiler.
Yaşama sevincini yaratır. Geçmişi, günümüzü, geleceği
anlamamıza yardımcı olur. Sorunlarımıza ışık tutar.
Tiyatro, insanlar arasında halkın içinden doğmuş bir
sanattır. Tiyatro hep iyiden, güzelden hoştan yana
olmuştur.
Tiyatro insanları eğitir. Eğitirken düşündürür. Tiyatro
insanlara beraber gülmek, beraber ağlamak, beraber
düşünmek gibi insanca duygular aşılar.
Tiyatroda oynayanla izleyen arasında yakın, sıcak
bir iletişim vardır. Tiyatro oyunculuğu özel eğitimi
gerektiren bir meslektir. Tiyatro öğretimi konservatuar
denilen okulda yapılır.
dönüşü vurdukları avın çevresinde sevinç ve heyecan
sesleri çıkararak dans etmelerinden doğduğunu
anlatırlar. Daha sonraları topluluk halinde yaşamaya
başlayan insanlar yılın belirli günlerinde, belirli bir
yerde toplanmaya başlarlar. Bu toplantıda içlerinden
bir kişi yüksekçe bir yere çıkarak güldürücü öyküler
anlatır, taklitler yapar, şarkılar söyler. Bu tür oyunlar
zamanla şenlikler geleneğini oluşturur. Bir süre sonra
tiyatroda kişiler ikiye, üçe çıkar. Daha canlı, daha ilgi
çekici konular bulunur. Böylece oyunlar, sanat niteliğine
kavuşur. Tiyatro da meslek haline gelir.
İlk çağlarda oyunun yazılı metni yoktu. Yeteneklerine
güvenen oyuncular ortaya çıkıp bir çeşit tuluat
yaparlardı. Tuluat, oyuncuların o anda düzenledikleri
hareketleri, tasarladıkları sözleri söylemeleridir. Tuluat,
sahnesiz ve metinsiz bir tiyatro oyunudur.
Özgürlükçüdür, özgürlüktür tiyatro… Işıktır…
Aydınlanmadır. Uygar insan düşünen, yorumlayan,
araştıran, eleştiren, özgün insan olmalıdır. Ufkumuzu
genişletmek, beynimizi ve ruhumuzu zenginleştirmek
için tiyatro yaşamda vazgeçilmezlerden, olmazsa
olmazlardandır.
Birey, çağına tanıklık eder, tiyatro aracılığıyla sorar,
sorgular. Güçlüdür tiyatro sanatı, çünkü anlatacak sözü
vardır hep... Dinamiktir, enerjiktir tiyatro, en yalın eğitim
aracıdır.
Dil birliği bir ülkenin temel yapı taşlarındandır. Her
ülkede dilin en güzel kullanıldığı yer tiyatro sahnesidir
kuşkusuz. Günümüzde aşırı derecede yozlaşan Türk dili
kullanımının doğru çizgide gelişmesinde çok önemli bir
rol üstlenir tiyatro. Toplumun gelişmesine, değişmesine
öncülük eder.
Tiyatro aşktır, sevdadır, tutkudur, yaşam biçimidir.
Haydi, bizler de harekete geçelim, her şehre, her
kasabaya; tüm Anadolu’ya tiyatro tohumları serpelim...
Tiyatroları yaşatmaya devam edelim…
Yazılı tiyatro yapıtları çok sonra ortaya
çıkar. Bir süre tiyatro sözsüz oynanır.
Oyuncular olayları, el, kol, gövde, bacak
ya da yüz hareketleriyle anlatırlar. Bu
sözsüz tiyatroya pandomima denir.
Bizde tiyatro olgusu, çok eskilere
dayanan orta oyunu ile onun gölge
oyunu biçiminden başlar. Gölge oyunu
arkadan ışıklandırılan beyaz bir perde
üzerine belli tipteki kuklaların hareket
ettirilmesi ve konuşturulması ile
yansıyan Karagöz oyunlarıdır. Bugün
köylerimizde, çok eski geleneklerden
kalma bir alışkanlıkla tiyatroya çok
39
HfehjW`
Silivri
Gülten Hanım
Happy Center marketleri ile uzun yıllar önce tanıştım. Bu mağazanızı da açıldığı ilk günden beri tercih ediyorum.
Hayat şartları malum, devir ekonomi devri. Bizler ev hanımları olarak tercih etmemiz gereken marketi gezip fiyat ve
kalite kontrolü yapmak zorundayız. Marketinizi de bu sayede gezerek inceledim. Gerçek şu ki; bizler için önemli
olan kaliteli ürünü uygun fiyattan alabiliyor olmamız. Genel itibari ile aylık toplu alışverişimi, haftalık sebze- meyve ve
et alışverişimin yanı sıra gündelik alışverişlerimi de mağazanızdan yapıyorum. Et ve süt ürünleri bölümleriniz başta
olmak üzere her reyonunuz kaliteli ve pırıl pırıl. Her birini muntazam vaziyette görüp alma imkânımız oluyor. Ayrıca
burada ‘’Ekmekçi’’ isimli unlu mamulleri ve pastane reyonunuz var. Ailece tatlıya düşkünlüğümüz nedeni ile ürünlerini
çok beğenerek tüketiyoruz. Üstelik tüm alışverişlerimizde ilk günden beri avantaj kart ile yaptığımız için kazandığımız
puanlarla hediyelerimizi de alabiliyoruz. Personelleriniz yakınlık ve samimiyetle hizmet verdikçe bizleri daha çok mutlu
ediyorlar. Özellikle kasiyerlerinizin hepsi beni tanır, bende onları tanırım. Çalışanlarınız benim evladım gibidir. Bir şey
sorduğumda ya da isteğim olduğunda, sağ olsunlar hepsi çok yardımcı oluyorlar. Bazen evden çıkmak için müsait
olamıyorum. Telefonla sipariş verdiğim ürünler kapıma kadar getiriliyor. Happy Center’a teşekkürler..
Nazmiye Hanım
Yaklaşık bir yıldır mağazanızdan alışveriş yapmaktayım. Çocuk bezi ihtiyacım için gittiğim mağazanızdaki hizmetten
çok memnun kaldım. O tarihten bu yana hemen hemen her gün Happy Centerları tercih ediyorum. Mağazanızda
özellikle et ürünleri ve peynirleri ve kuru gıda ürünleri çok güzel. Her gün taze fırın ürünleri severek alıyoruz. Personellerin
bizlerle olan iletişimi ve samimi tavırlarından gayet memnunum. İndirim ve kampanyalarından bizleri haberdar ediyorlar.
İlk günden bu yana avantaj kart kullandığım için birçok hediyenizi de aldım. Hizmetlerinizin devamını diliyorum.
Hidayet Bey
Bir sene önce bu bölgeye taşındım. İlk market alışverişim de sizin mağazanızdan oldu. Bu bölgede Happy Center gibi
bir markete kesinlikle ihtiyaç vardı. Marketiniz ilk açıldığı günden beri bize tabiri caizse çölde vaha gibi geldi. Özellikle son
zamanlarda telefonla sipariş ve online market alışveriş hizmetlerinizi memnuniyetle kullanmaktayım. Çalışan arkadaşlar
hepsi bizim kardeşimiz gibi, samimi ve yardımseverler. Özellikle et ürünlerinde oldukça seçici olduğum için mağazanızın
ürünlerini gönül rahatlığıyla tüketebiliyoruz. Eskiden mahalle kasabımız olurdu, ayda bir alışveriş yapardık. Mağazanız
sayesinde bu alışkanlığımız devam ediyor. Şarküteri bölümündeki ürünlerin tazeliği ve kalitesi tek kelime ile mükemmel.
Başta yöneticileriniz olmak üzere tüm mağaza personelleriniz hizmette ve güler yüzlülükte sınır tanımıyorlar. Seneler
önce marketçilik yaptığım için gerek ürünlerin kalitesi gerekse fiyatları bakımından mağazanızın her bütçeye uygun
fiyatlarda kaliteli ürünler sattığını görmekteyim. Verdiğimiz paranın karşılığını ziyadesiyle almak bizleri çok memnun
ediyor. İşletmelerin olmazsa olmaz denilebilecek sorumlulukları vardır. Biz bu markette tüm sorumlulukların yerine
getirildiğini görebiliyoruz. Ayrıca avantaj kartı ile bütün çocuklarıma hediyeler aldım. Yüzleri güldüren hizmetleriniz daim olsun.
Elif Hanım
Komşularımın tavsiyesi üzerine mağazanızdan alışveriş yapmaya başladım ve uzun zamandır hemen hemen her
gün mağazanızdan alışveriş yapmaktayım. Ürünlerinizin kalitesi ve tazeliğinin yanı sıra hizmetlerinizin güzelliği ile bizler
için ‘Ailemizin Marketi’ haline geldiniz. Benim ve yakın çevremdekilerin Happy Center denince ilk akla gelen özelliğiniz
personellerinizin güler yüzlülüğüdür. Yardıma ihtiyacım olduğunda bizlerle ilgilenmeleri ile memnuniyetimizi en üst
seviyede tutuyorlar. Çalışmalarınızda başarılar.
40
HfehjW`
C”ãj[h_Iob[ã_b[h_
Öznur Hanım
Bu mağazanızla tanışmadan önce yaklaşık 3 senedir farklı bölgelerde birkaç mağazanızdan alışverişlerimi
yapıyordum. Mağazalarınızın genel itibari ile gayet şık ve modern konseptli olduğunu görebiliyoruz. Bu bölgeye de
böyle bir marketin açılması bizleri çok memnun etti. Günde en az 2 kez sizleri ziyaret ediyorum. Ürünlerin kalitesi ve
bütçemize uygun olduğu aşikâr. Taze meyve ve sebzesinden ekmek çeşitlerine, temizlik ürünlerinden süt ürünlerine
kadar aradığım her şeyi bulabiliyorum. Happy Ekmekçi bölümünüzdeki pastaların tadı ve kalitesi tartışılmaz. Çok iyi
personelleriniz var. Gayet güler yüzlü ve bizlere her esnada yardımcı olan personellere sahipsiniz. Evim yakın olduğu
için servisinizi genelde kullanmıyorum fakat yakınlarımdan duyduğum kadarıyla servis hizmetlerinizden oldukça
memnunlar. Ayrıca marketinize gelemediğim zamanlarda telefonla istediğim ürünleri sipariş edebiliyorum. Ürünlerin
kalitesinden emin olduğum için gönül rahatlığı ile sipariş verebiliyorum. Üstelik yaptığım alışverişlerde topladığım
puanlarla hediyelerimi de aldım. Gerek kendi ailemiz gerekse çevremizden duyduğumuz kadarıyla da Happy Center
müşterilerin istek ve önerilerine de önem veren bir market. Hizmetlerinizdeki güler yüzlülük hiç eksik olmasın.
Tolgahan Kaptan
Çevremizdeki tanıdıklardan, arkadaşlardan duyup geldik marketinize. Ayda bir kez evimizin temel tüketim
ihtiyaçlarını muhakkak mağazanızdan gideriyoruz. Bizler için ihtiyacımız olan bütün ürünleri tek bir markette bulabilmek
oldukça önemlidir. Karadeniz insanı olduğumuz için özellikle çay ürünlerine karşı çok seçici davranıyoruz. Marketinizde
de aradığımız bütün çay çeşitleri mevcut. Devamında tabi ki manav ürünlerinizin kalitesini de tescilledik. Buradaki
çalışanlarınızın sorduğumuz sorulara karşın yönlendirmeleri ve gerekirse reyonun başına kadar bizlere eşlik etmeleri
de tabi ki bizler için memnun edici. Ne zaman gelsem görevli arkadaşlar temizlik başında ve mağaza görüldüğü gibi
pırıl pırıl. Kasiyerlerin güler yüzlülüğü, bizleri karşılarken ve uğurlarken sergiledikleri tavırlar, bir aile marketi imajını
gösteriyor. Biz de ailemizin marketinin hizmetlerini bu kalitede devam ettirmesini diliyoruz.
Zahit Bey
Marketinizin yaklaşık 3 aydır sabit müşterisiyim. Taşındığım esnada mağazanızla tanıştım. Memurum ve bütçeme
en uygun marketten alışverişlerimi yapmak zorundayım. Büyük alışveriş olarak tabir ettiğimiz alışverişlerimizi
marketinizden yapıyorum. En çok ekmek ürünlerini beğenmekteyim. Biz temizlik konusunda oldukça titiziz. Fırın
bölümünüz gayet temiz ve hijyenik. Arkadaşların hizmet verirken ne kadar titiz davrandıklarını görebiliyorum. Ürünlere
kesinlikle eldiven olmadan dokunmuyorlar. Mağazanın genel temizliği de takdire şayan. Ayda iki ya da üç kez
geliyorum ve ne zaman gelsem mağazanız tertemiz. İndirim bültenleriniz evimize hatta telefonlarımıza mesaj olarak
bile geliyor. Kampanyalarınızı sürekli takip ediyoruz ve devamını diliyoruz. Markası ve kalitesi kabul edilmiş ürünlerin
tamamı marketlerinizde bulunmakta. Bu denli geniş ürün çeşitliliğini en uygun fiyatlarla bizlere sunan Happy Center
marketlerine teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Bedriye Hanım
Bundan bir yıl önce oturduğumuz yerde Happy Center gibi bir markete ihtiyacımız vardı ve sizler bu ihtiyacı karşıladınız.
Hemen hemen her gün çocuklarımı okula götürüp getirirken marketinize uğruyorum. Unlu mamullerinizi özellikle
çok beğeniyorum. Ayrıca kasap ürünlerini tercih ederken genelde zor güvenirim ama marketinizdeki et ürünlerinin
müptelası olduk. Şunları da belirtmeliyim ki marketinizin yol mesafesinin yakınlığından ziyade personellerinizin bizlere
yakınlığı da çok önemli. Kasiyerlerinizin her birini kendi kızım gibi severim. Bu nedenle burada bir aile sıcaklığı var. Anlık
isteklerimiz ya da problemlerimiz olabilir. Başta mağaza yetkilisi olmak üzere personellerin bizlere olan yaklaşım ve
tutumları olağanüstü seviyede olduğunu görmekteyim.
41
Özel Günler
12 MART İSTİKLAL MARŞI’NIN
KABULÜ: VATAN ŞAİRİNİN
TÜRK MİLLETİNE HEDİYESİ
Türk bayrağı, ulusumuzu temsil eden kutsal bir
semboldür. Gururumuz, onurumuz, varlığımız, birlik ve
bütünlüğümüz, her şeyimizdir. Bayrağımızla övünürüz,
kıvanç duyarız. O dalgalanırken bağımsızlığımızı görürüz.
Cennet yurdumuzun tüm güzelliklerini, şehitlerimizi,
kahraman atalarımızı, geleceğimizi görürüz şanlı
bayrağımızda… İstiklal Marşı da ulusal birliğimizin ve
özgürlüğümüzün bir sembolüdür. İstiklal Marşı, çağlar
boyunca bağımsız yaşamış ulusumuzun bağımsızlık
aşkını, ulusal ve kutsal değerlere olan bağlılığını,
kahramanlığını yansıtır. İstiklal Marşı’nın hangi şartlar
altında ve hangi yüce duygularla yazıldığını unutmamalı
ve unutturmamalıyız…
BAĞIMSIZLIK MARŞIMIZ NASIL KALEME ALINDI?
İstiklal Marşımız, yurdumuzun düşman işgaline
uğradığı felaket günlerinde hazırlanır. Saldırgan
42
düşmana karşı Anadolu’da tutuşan heyecanı koruyacak,
vatan sevgisini ve inancı canlı tutacak bir marşın
hazırlanması düşüncesi, Genel Kurmay Başkanı İsmet
(İnönü) Paşa’dan gelir. İsmet İnönü böyle bir marşın
Fransız ordusunda mevcut olduğunu ve bizim ordumuz
için de faydalı olacağını Milli Eğitim Bakanlığına iletir.
Milli Eğitim Bakanlığı da bu düşünceyi benimseyip bir
yarışma düzenler. Beğenilen güfte için 500 lira ödül
verilecektir. Yarışma için 734 şiir gönderilir. Bir kurulca
bunlar titizlikle incelenip 6 tanesi ayrılır. Ama hiçbiri
beğenilmez, marş olacak değerde bulunmaz. O zaman
Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif’in para ödülünden
rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenilir.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi şairin
Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Milletvekili Hasan
Basri Bey’in yardımını ister. Sonunda para ödülünün
kaldırıldığı konusunda güvence verilince Mehmet Akif,
marşı yazmayı kabul eder.
Özel Günler
İşte böylece yazılmaya
başlanan ve 48 saatte bitirilen
İstiklal Marşı, imzasız olarak
Milli Eğitim Bakanlığının seçici
kuruluna sunulur. Milli Eğitim
Bakanı Hamdullah Suphi, daha
önce seçilen 6 şiirle birlikte
yeni şiiri Ordu Komutanlarına
gönderir. Onlardan, şiirlerin
askerlere
okunmasını,
beğenilenleri
sıralamaları
istenir. Komutanlar, kısa sürede
sonucu bildirirler: Hepsi de
Mehmet Akif’in şiirini birinci
sıraya almıştır.
Bundan sonraki iş, İstiklal
Marşı’nın TBMM’ye getirip
kabul ettirmektir. Marş, ilkin
Meclis’in 1 Mart 1921 günü
yaptığı ikinci oturumunda ele
alınır. Başkan Mustafa Kemal’in
söz vermesi üzerine Hamdullah
Suphi kürsüye gelerek, sık
sık alkışlarla kesilen şiiri okur
ve son seçimin Meclis’e ait
olduğunu söyler. O gün oylama
yapılmaz. Şiirle ilgili konuşmalar ve oylama, Meclis’in
12 Mart 1921 günü öğleden sonraki oturumunda
yapılır. Bazı milletvekilleri, bir komisyon kurularak şiirin
yeniden incelenmesini, bazıları da hemen görülüp
karara bağlanmasını isterler. Uzunca tartışmalardan
sonra, şiirin kabulü için verilen 6 önerge benimsenir ve
İstiklal Marşı çoğunlukla kabul edilir.
ŞİİRİN BESTELENMESİ
Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya
24 besteci katılır. 1924 yılında Ankara’da toplanan
seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul eder.
Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da, 1930’da
değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman
Zeki Üngör’ün 1922’de hazırladığı bugünkü beste
yürürlüğe konur. Marşın armonileşmesini Edgar Manas,
bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yapar.
VATAN ŞAİRİNİN RUHU ŞAD OLSUN!
Türk Milleti’nin, vatanı, toprağı için duyduğu aşkı en
güzel şekilde kâğıda döken ve Türk halkının duygularına
tercüman olan, kahramanlık duygularını kamçılayan
Mehmet Akif Ersoy’un, vatan sevgisi ve bağımsızlık
aşkıyla kaleme aldığı ve her bir kelimesi hafızalara
kazınan İstiklal Marşı’nı, Çanakkale Destanı’nı ve
Safahat’ı okuyarak milletimizin yaşadıklarını derinden
hissediyor ve ibret alıyoruz.
İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
Garb’ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘’Medeniyet!’’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ‘’toprak!’’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli -Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım!
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.
Mehmet Akif Ersoy
43
;ä_j_c
'ÙÛ6Û/fÙ4'6Û/5g4'%Û0&'-Û
<14-#4#41-7.&'ÙÛÝÛ/Û
OKUL DEĞİŞİMİNİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ
ETKİLERİ
Geçmişe ait anılarımızın çoğunu okullarda
yaşadıklarımız oluşturuyor: İlk arkadaşlıklarımız,
ilk başarılarımız ve başarısızlıklarımız, sevdiğimiz
ve sevmediğimiz öğretmenlerimiz, ilk aşklarımız,
gelecek planlarımız, ümitlerimiz, hayallerimiz, hayal
kırıklıklarımız, kızgınlıklarımız, şakalarımız… Öyle çok
yeri var ki hayatımızda okullarımızın… Adeta bir yuvanın
sıcaklığını yaşatıyor, okul ortamı… Bunu bildiğimiz için
çocuklarımızın okullarını belirlemekte de, okullarını
değiştirme kararı almamız gerektiğinde de genellikle
çok zorlanıyoruz. Çünkü çocuklarımızın geleceği için
çok önemli kararlar verdiğimizi biliyoruz. Peki, okul
değişiminin çocuklar üzerindeki etkileri ve ebeveynlerin
üzerine düşen görevler nelerdir, okul değişimi kararı
hangi durumlarda ve ne zaman alınmalıdır? Şimdi bu
soruların cevaplarına bir göz atalım…
44
Sınıfa Ve Arkadaşlara Uyum Sağlamada Zorlanabilir
Sınıfı, arkadaşları ve öğretmenleri yeni olan çocuğun,
herkesi ve her şeyi tanıması, anlaması, anlamlandırması
gerekir. Arkadaşlarının ve öğretmenlerinin ortak bir
geçmişi vardır. Öğrencilerin ve öğretmenlerin kendi
aralarında konuştukları konulara çoğu zaman yabancılık
çeker çünkü onların ortak geçmişlerini bilemez. Yeni
katılığı ortam ve insanlar onun için yabancıdır ve tanıma
çabası vardır. Diğer yandan katıldığı ortam için o da bir
yabancıdır ve diğerleri de onu tanımaya çalışacaktır.
Burada iki tip sorun ortaya çıkabiliyor. Birincisi,
öğrenci yeni ortamı anlamaya çalışırken kendini
olduğu gibi tanıtamayabilir; yeni arkadaşları onu yanlış
tanıyabilirler. Örneğin normal şartlar altında konuşkan,
arkadaş canlısı ve dışadönük olabilen bir öğrenci, yeni
ortama alışmaya çalışırken arkadaşlarına çekingen ve
;ä_j_c
içedönük bir insan izlenimi verebilir. İkinci tip problem,
sınıfın yapısı genellikle kapalı arkadaş gruplardan
oluşuyorsa gözlenebilir. Bu tip durumlarda öğrenci bu
gruplara girmekte zorlanabileceği gibi, gruplar da onu
içlerine almayı istemeyebilirler. Bu iki durumda da
öğrenci belli bir süre sınıfına ve arkadaşlarına alışmakta
zorlanabilir.
DERS PROGRAMINA UYUM SAĞLAMADA
GÜÇLÜK ÇEKEBİLİR:
Eğitim programları tek tip bile olsa, öğretmenler
sınıfın yapısına, öğrencilerin durumlarına göre ders
işleyişini düzenliyor. Bu yüzden, bazı durumlarda sınıfa
yeni katılan öğrenci, öğretilen konuların önünde ya
da gerisinde kalabiliyor. Geldiği sınıfta ya da okulda
başarılı olan bir öğrenci, yeni girdiği sınıfta konuların
gerisinde kalırsa kendisini kötü hissediyor, büyük
ihtimalle kendine olan güveni de zedeleniyor. Sonuçta,
sınıfındaki arkadaşları da onun başarısıyla ilgili yanlış
değerlendirmelere sahip oluyor. Bunun dışında, eğer
öğrenci yeni sınıfındaki ders programının ve bilgilerin
çok önündeyse sıkılabiliyor, derste başka şeylerle
ilgilenebiliyor, öğretmen ve arkadaşlarından olumsuz
tepkiler alabiliyor.
ÖĞRETMENİN YAPISINA UYUM SAĞLAMASI
ZAMAN ALABİLİR:
Her öğretmenin sınıfıyla kurduğu ilişki, kişisel
özelliklerinden
etkileniyor.
Öğretmenin
kişisel
özellikleri, özellikle ilkokul seviyesinde sınıf ortamını da
etkiliyor. Yeni gelen öğrencinin, eski öğretmeni ile yeni
öğretmeninin yapısı arasındaki farkları öğrenebilmesi
zaman alabiliyor. Bu öğrenme döneminde bazı iletişim
kazalarının, yanlış anlamaların ve yanlış anlaşılmaların
yaşanması mümkün olabiliyor.
Bu üç maddede belirtilenler her öğrencide farklı
düzeylerde yaşanabiliyor. Okul değişikliğinden hemen
sonra öğrencinin “okula gitmek istemiyorum” diye
eve gelmesi, eski okulunu ve arkadaşlarını özlediğini
söylemesi, sabahları kalkmakta zorlanması, ilk
zamanlarda eskiye oranla sınavlarından düşük notlar
alması sıkça görülüyor. Sonuç olarak, dönem ortasında
veya kademe aralarında yapılan okul değişikliği
çocuğunuzu az ya da çok olumsuz etkiliyor.
zorlanmasından
kaynaklanıyor
da
olabilir.
“Arkadaşlarınla ve öğretmenlerinle sorun yaşadığın
için okulunu değiştirdik” gibi bir açıklama çocuğunuzun
akademik ve duygusal hayatına ciddi zararlar verebilir.
Çocuğunuzun ders saatleri içindeki zorlanması veya
ders konularında sıkıntı yaşaması, öğrenmeyle ilgili
bir güçlüğünden kaynaklanabilir. Öğretmenin verdiği
eğitim konusundaki olumsuz değerlendirmeleriniz,
sizin eğitimden beklentilerinizle alakalı olabilir.
Bütün bunlar değerlendirilmeden okul değişikliği
yaparsanız, çocuğunuz yeni okulunda da aynı
problemleri yaşayacak, bu durumda çocuğunuzun
eğitim hayatında çok önemli etkileri olabilecek
sorunları bulup çözme şansını elinizden kaçırmış
olacaksınız. Ayrıca çocuğunuza, sorunlarını çözmek
yerine onlardan kaçmayı öğretmiş olacaksınız. Bütün
bunların yanında, çocuğunuzun olası sıkıntıları, yeni
okula uyum döneminde yaşanabilecek sorunlarla
birleşerek çözülmesi daha zor bir hal almış olacak.
ANNE VE BABALARA ÖNERİLER
“Çocuğum arkadaşlarıyla anlaşamıyor”, “arkadaşlarını
ve arkadaş ortamını beğenmiyorum”, “öğretmenin
kızıma/oğluma
davranışlarını
beğenmiyorum”,
“öğretmen yeterince iyi eğitim veremiyor”, “çocuğum
okulda çok zorlanıyor”… Bunlara benzer şikâyetlerden
dolayı okul değişikliği yapmayı düşünüyorsanız, bu
kararı vermeden önce bir uzmana danışmanızda fayda
vardır.
Çocuğunuz girdiği yeni ortamlarda kendi yapısına en
uygun arkadaşları seçecektir. Dolayısıyla, arkadaşlarını
ve arkadaş ortamını beğenmediğiniz için okulunu
değiştirdiyseniz bile, çocuğunuz yeni girdiği ortamda
eski arkadaşlarına benzer öğrencilerin oluşturduğu
gruplara girecektir. Bu noktada onu arkadaşlarından
kaçırmak için okulunu değiştirmek yerine ona kendini
korumayı öğretmeniz olabilecek en uygun yoldur.
OKUL DEĞİŞİMİ KARARI NE ZAMAN ALINMALI?
Adres değişiklikleri, maddi sıkıntılar, ölüm, boşanma
gibi aile yapısındaki çok ciddi değişiklikler sonrası
yapılabilecek başka bir şey yoksa okul değişikliği
yapılabilir.
Çocuğunuzun arkadaşlarıyla ya da öğretmenleriyle
anlaşamaması, arkadaşlarının ve öğretmenlerinin
yapısından değil, çocuğunuzun ilişki kurmakta
45
;ä_j_c
Çok sık okul değişikliği yaptığınızda, çocuğunuza
sorunlarını çözmek yerine sorunlardan kaçmayı
öğretirsiniz. Örneğin, yeni okulunda yaşadığı (aslında
normal olan) zorluklardan sonra da size gelip, tekrar
okulunu değiştirmenizi isteyebilir.
Çocuğunuz okul değişikliğinden sonra belli oranda
bir zorluk yaşayacaktır. Anne-babaların bu konuda
müdahaleci olmaması gerekir. Yeni ortama uyum için
her çocuğa göre değişebilen süreye ihtiyaç olduğu
unutulmamalıdır.
Her anne-baba gibi çocuğunuzun mutsuz olduğunu
gördüğünüzde onu mutlu etmek için bir şeyler yapmak
isteyebilirsiniz. Ancak burada yapabileceğiniz yardım,
öğretmeniyle ve arkadaşlarıyla konuşarak dış dünyayı
düzenlemek değildir. Çocuğunuzu dinleyebilir, yaşadığı
sıkıntıların normal ve geçici olduğunu söyleyebilir,
uygun şekilde onu yönlendirebilir ve ona destek
olabilirsiniz. Böylece çocuğunuz belli bir süre sonunda
yeni okuluna en iyi şekilde uyum sağlayacaktır.
BİR UZMANA DANIŞIN
Bütün bunları düşündükten sonra, çocuğunuzun
okulunu değiştirmeye karar verdiyseniz, seçeceğiniz
okul ile çocuğunuzun özelliklerinin uyumlu olup
olmamasına özen göstermelisiniz. Yeni okulun öğrenci
ve öğretmen yapısı çocuğunuzun özellikleriyle uyumlu
değilse çocuğunuz yeni ortamına alışmakta daha fazla
zorlanacaktır. Dolayısıyla çocuğunuza uygun okulu
46
seçme konusunda bir uzmana danışılması size ve
çocuğunuza yardımcı olabilir.
Çocuklar kendilerine iyi gelebilecek değişikliklere
kolay alışabildikleri gibi bazen de tam tersi daha da
zorlanabilirler. Okul değişikliği aşamasında mutlaka
öğretmenlerle sıkı bir iletişim ve işbirliği kurmak
gerekir. Bunun için, önceden önlemlerinizi alarak, yeni
okulun idareci ve öğretmenlerini durumdan haberdar
edebilir, çocuğunuza onu tatmin edici ve güven verici
bir açıklama yaparak her zaman yanında olduğunuzu
söyleyerek rahatlatabilirsiniz.
HALKALI VE SULTANBEYLİ’DE
PAZAR PAZARI ETKİNLİKLERİ
Halkalı ve Sultanbeyli Happy Center’da geçtiğimiz
aylarda ‘Pazar Pazarı’ aktivitesiyle en taze meyve ve
sebzelerin yanı sıra züccaciye ve temizlik ürünlerinin
de yer aldığı Pazar yoğun ilgi gördü . Meyve-sebze
ürünlerinden giyim ürünlerine kadar pek çok ürün çeşidi
satışa sunuldu. Müşterilerimizin evlerine rahat ulaşmaları
için 12 adet müşteri servis aracı hizmet vermeye devam
etti. Sabahın ilk saatlerinde başlayan müşteri yoğunluğu
akşamın geç saatlerine kadar devam ederken, mağazaya
gelme fırsatı olmayan müşterilerimiz internet ve telefon
siparişleriyle en taze ürünlere uygun fiyatla zahmetsizce
ulaşmış oldu.
Günün sonunda yorgun ama mutlu mağaza personeli
müşterilerin yoğun ilgisinden memnun olduklarını
belirttiler. Tüm bu güzel gelişmelerin sonunda mağaza
müdürü Bayram Sincar, tüm personelini tebrik ederek,
bölge halkı içinde olumlu olan bu etkinliğin devamlı hale
gelmesinden duyacağı mutluluğu ifade etti.
Pazar Pazarı hizmeti ile bölge sakinlerine kazançlı
alışveriş imkanı sağlayan Happy Center Halkalı şubesi,
etkinlik sonucu müşterilerin olumlu yorumlarının devam
ettiğini belirterek, etkinliğin devamlı hale gelmesi için
çalışmalar yapıldığını belirtti. Bölge müdürü Mecit
Kurtaran, etkinlik sırasında ve sonrasında mağazadaki
hareketlilikten memnun olduğunu, mağaza personeline
ve çalışanlarına emeklerinden dolayı teşekkür ettiğini
ifade etti.
Özel Günler
21 MART NEVRUZ BAYRAMI:
BAHARIN MÜJDECİSİ…
Nevruz Bayramı, Türk Milleti’nin yüzyıllar ötesinden
devam edip gelen geleneksel bayramlarından biridir.
Nevruz Bayramı, Türk Milli Kültürü’nde baharın
müjdecisi, gece ile gündüzün eşit olduğu ve tabiatın en
adaletli günü olarak kabul edilir. Türklerin yaşadığı en
uzak bölgelerde dahi 21 Mart, Nevruz Bayramı olarak
çeşitli yöresel etkinliklerle kutlanır.
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı “ana”
olarak vasıflandıran Türk Düşünce Sisteminde “Baharın
gelişi” elbette ki önemli bir yere sahip olur. Nevruz,
Türklerin tabiatın dirilişini alkışladığı, yıl esaslı zaman
değişiminin başlangıcı saydığı, değişmeler için Tanrıya
şükrünü ifade ettiği özel bir törendir.
Eski Türklerle İranlıların “yılbaşı” kabul ettikleri
gün, Farsça bir kelime olan “Nevruz” terimiyle ifade
olunur. Ancak kelime anlamı bakımından “yeni gün”
demektir. Araplara İranlılardan geçen bu adet, başta On
iki Hayvanlı Türk Takvimi’nde görüldüğü üzere Türklerde
çok eskiden beri bilinir ve bugün törenlerle kutlanır.
48
BAHARIN GELİŞİ COŞKUYLA KUTLANIR…
Türklerde çok eskiden beri baharın gelişi, tabiatın
canlanışı, destanlarda masallarda, türkülerde şiirlerde,
âşıkların kopuzlarında terennüm edilir ve bahardan
coşkunlukla söz edilirdi. Baharın gelişi; suların
çoğalması, dünyanın nefesinin ısınması yani havaların
ısınması, türlü çiçeklerin açılması, yeryüzüne yemyeşil
bir ipek kumaşın serilmesi, hayvanların çoğalması
olarak yorumlanır.
Türk boyları, söz konusu bayramda çeşitli eğlenceler
düzenler ve birçok pratiği de yerine getirirlerdi.
Nevruz’da pişirilen özel yemekler, oynanan oyunlar,
güreş müsabakaları, yarışmalar, musiki makamları, şiir
söyleme gelenekleri gibi faaliyetler yüzyıllardan beri
yapılır. Nevruz, bu özellikleriyle Türk boyları arasında
tam manasıyla sanat, edebiyat, spor ve musiki erbabının
hünerlerini gösterdikleri bir bayram haline dönüşür.
Özel Günler
TÜRK DESTANI’NA GÖRE NEVRUZ’UN
BAŞLANGIÇ GÜNÜ…
Ergenekon Destanı’na göre düşmanları Türkleri bir
hile ile yenerler ve çoğunluğu öldürülür ya da tutsak
düşer. Kurtulanlar kimsenin bilmediği dağlık, verimli
bir yer olan Ergenekon’a gelirler. Zamanla nüfusları
çoğalınca buradan çıkmak istediklerinde etrafın demir
dağlarla çevrili olduğu görülür. Bunun için büyük ateşler
yakıp dağları eritirler ve tekrar eski yurtlarına dönerler.
İşte Türk Kültürüne göre Nevruz, takvim başlangıcı
olan Ergenekon’dan çıkış günüdür. Bu âdet Türklerdeki
demirciliğin milli sanat olması ve demir kültü ile
açıklanabilir. İşte Türk Kültürüne göre Nevruz, takvim
başlangıcı olan Ergenekon’dan çıkış günüdür.
duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulandığı,
sergilendiği, bir toplumda millet olma şuurunun
şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir.
Nevruz, Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan,
Ergenekon’dan demir dağları eriterek dirilen ataların
ruhuyla yanan bir ateştir. Bu ateş hiç sönmeden binlerce
yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce
gönlü tutuşturarak ortak kültür ocağında binlerce ruhu
ısıtacaktır. 21 Mart Nevruz Bayramı, genç nesillerimize
mutlaka öğretilmeli ve dünya döndükçe Türk Milleti’nin
geleneksel bayramı olarak yaşatılmalıdır.
TARİH BOYUNCA YAPILAN KUTLAMALAR…
Tarihî bakımdan Hun, Göktür, Uygur, Selçuklu, Osmanlı
ve Cumhuriyet döneminde Nevruz, bir örfi bayram
olarak kabul edilir, çeşitli eğlence ve merasimlerle idrak
edilir.
Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün önderliğinde
1922, 1923, 1924 ve 1926 yıllarında Ergenekon Bayramı
adıyla kutlanır, daha sonraki yıllarda bu kutlamalar
mahalli seviyede olur.
1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk
Cumhuriyetlerinde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan,
Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu
bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/ Nevruz
Bayramını “Milli Bayram” olarak ilan ederler. Bu
günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem verirler.
Türk Kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz
Bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle
zenginleşmiş, an’anevi ve temeli beş bin yıllık Türk
tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye’de de 1991
yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak
resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilir.
NEVRUZ BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!
Nevruz geleneği ne Sunilikle, ne Alevilikle, ne
Bektaşilikle doğrudan bağlantısı olmayan, İslamiyet’ten
çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin ve
mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden herhangi bir
şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe
adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi, bir ayrılık
unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır.
Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.
Bayramlar, insanlar arasında karşılıklı sevgi ve
saygının perçinlendiği günlerdir. Bayramlar, insanların
birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları, barıştıkları,
kardeşçe kucaklaştıkları gündür. Bayramlar, toplumlarda
milli birlik ve beraberliğin, bir arada yaşama arzusunun
kuvvetlendiği günlerdir. Bayramlar, milli ve dini
49
7Zl[hjeh_Wb
50
7Zl[hjeh_Wb
51
Spor
Kendi ellerinizle pişirdiğiniz yemekler, sıcak bir uyku
tulumu, sessiz bir gece, yıldızlar ve siz… Özgürlük,
hareket, muhteşem bir açık hava, uluslararası
arkadaşlıklar… Tahmin ettiniz değil mi? Doğa
sporlarının ayrılmaz bir parçası olan, insanda heyecan,
coşku ve bazı anlarda ise bağımlılık yapan kampçılıktan
bahsedeceğiz sizlere bu sayımızda…
Kampçılık da dağcılık gibi zorluklarla dolu fakat
zevkli bir uğraş... Bu zorlukları azaltmanın yolu ise
kamp yapma sanatını ve kampta yemek pişirmeyi
öğrenmekten geçiyor. Bir kampı iyi bir kamp yapan
faktörlerin rahat bir çadır, sıcak bir uyku tulumu ve iyi
yiyecek olduğunu unutmamak gerekiyor.
Her şeyden önce kampçılıkta en temel unsur
doğaya saygı... Bir yandan konforunuzu düşünürken
diğer yandan da ortamın doğallığına zarar vermemeyi
öncelikleriniz arasına almanız gerekiyor. Bizlere
böylesine mutluluk veren doğal güzelliklere saygı
göstermek, birinci göreviniz olmalı ki, bu da ancak
eğitimle pekişmiş, bilinçli yapılan bir kampçılıkla
mümkün olabiliyor. Aslında bize bunca mutluluk
sağlayan doğaya saygımızı gösterecek şeyleri yapmak
o kadar da zor değil... Sizlere aktaracağımız notlarda
52
nelere dikkat edilmesi gerektiği, kamp yeri seçimi ve
kampta yaşam gibi pratik bilgilere ulaşabilirsiniz…
DOĞAYA EN AZ ZARAR VERECEK ŞEKİLDE
KAMP YAPMANIN KURALLARI
Yürüyüşleriniz esnasında daha önce kullanılmış,
mevcut patikalardan faydalanın. Kestirme ve yeni yollar
yaratmayın.
Mümkün olduğunca ve her zaman daha önce kamp
yapılmış alanları kullanın.
Tuvalet ihtiyaçlarınızı su kaynakları, patikalar ve
kamp yerlerinden uzakta giderin.
Ateş yakmak yerine bir ocak kullanın. Ateş yakmanız
gerekiyorsa da daha önce yakılmış yerleri kullanın.
Ateşinizin söndüğünden emin olmadan da kamp
yerinden ayrılmayın.
Temizlik ihtiyaçlarınızı su kaynaklarını ve kamp
alanını kirletmeyecek şekilde ve çevreye zarar
vermeyecek maddeler kullanarak yapın.
Spor
Yüksek irtifadaki çayırlar: Yüksek irtifalarda
bulunan çayırlar çok kısa bir büyüme
sezonuna sahiptir ve dağ ekosistemleri içinde
en kırılgan olanıdır. Çayırda bir hafta için
kurulan bir çadır, örttüğü sahadaki çimlerin o
sezon için yaşama şanslarını ortadan kaldırır.
Uzun süreli bir kamp kurulacaksa birkaç
günde bir çadırların yerinin değiştirilmesi
bitkilere verilecek zararı azaltır.
Yüksek irtifadaki, bitkiyle kaplı alanlar:
Dağ bitkileri yeşerip, çiçek açıp tohum
bırakmak ve birkaç santim daha büyümek
için sadece bir iki aya sahiptir. Böyle bir
sahada kısa bir kampın etkileri bile belki
yıllarca silinemeyecektir.
Su kıyısı: Su kıyılarındaki flora özellikle
çok kırılgandır. Ayrıca su kirliliği de gittikçe
büyüyen bir problem olarak karşımıza
çıkmaktadır.
DOĞRU ŞEKİLDE ÇADIR KURMA
Eğer çadırınızı ilk defa kullanacaksanız
kullanma talimatını iyice okuyunuz ve çadırı
doğaya gitmeden önce mutlaka evde ya da
bahçenizde kurunuz.
Çiçekler, çimenler ve diğer bitki örtüsünü, kayalar ve
çevre dokusunu bozacak, zarar verecek eylemlerden
uzak durun.
Çift katlı çadırlar iki ayrı gruba ayrılabilirler:
Önce iç tentenin kurulduğu çadırlar ve önce
dış tentenin kurulduğu çadırlar. Önce iç tentenin
kurulduğu çadırlar daha hızlı kurulabilirler. Ayrıca
pollerle desteklenmiş iç tentenin üzerine gergi ipleriyle
sabitleştirilmiş bir dış tentenin olması çadırı daha
stabil hale getirir. Bu tip çadırların dezavantajı yağışlı
havalarda çadırı kurarken ve sökerken iç tentenin
ıslanabilmesidir.
Vahşi yaşama hiçbir şekilde müdahale etmeyin.
Çevredeki hayvanları kendi haline bırakın kesinlikle
beslemeyin.
Kamp yerinizi seçtikten sonra rüzgârın hangi yönden
estiğini kontrol edin ve çadırınızı buna göre yerleştirin.
Sadece kendi çöplerinizi değil, tüm ekibin hatta
sizden önce bırakılanları da bir çöp torbasında toplayıp
şehre kadar taşıyın.
Rüzgârlı ve yağışlı havalarda çadırınızı mümkün
olduğunca kısa sürede kurmalısınız. Genelde kendi
kendine ayakta durabilen dome çadırlarda çadır
kurulduktan sonra en uygun yere yerleştirilir.
KAMP YERİ SEÇİMİ
Karla kaplı alanlar: Kar eriyeceği için varlığınızın bütün
izleri kısa zamanda kaybolacaktır.
Kaya tabakaları: Sert kaya tabakası kampın yapacağı
birçok olumsuz etkiye karşı dirençlidir.
Kumlu, çakıllı ya da çıplak topraklı zeminler: Bu kayadan
sonra gelen en iyi üçüncü seçimdir.
Orman içindeki seyrek bitkili açıklıklar: Bu, ilk üç
seçeneğe göre daha çok zarar gören bir zemindir.
53
Spor
Kurduğunuz çadırınızın sabitlemediğiniz zaman
rüzgârda rahatça uçabileceğini unutmayın; hemen
en az 4-6 noktasından zarar görmeyeceği ve uçup
gitmeyeceği şekilde sabitleyin.
Dış tentenin iyi bir şekilde gerilmesi de rüzgârda
sallanmasını ve hatta yırtılmasını engelleyecektir. Eğer
hava kötüyse ya da kötüleşme şansı varsa çadırınızı
mümkün olan her yerinden kazıklarla sabitleyin ve
gergi iplerinin hepsini kullanın.
Kazıkların hepsinin sağlam bir şekilde yere
girdiklerinden emin olun ve eğer çıkabilecek olanlar
varsa bunları taşlarla sabitleyin.
Kar veya buz üzerinde çadır kurmanız gerektiğinde
ise durum farklılaşacaktır. Normalde kullanılan kazıklar
bu zeminde işe yaramazlar. Yumuşak karda ufak
alüminyum plakalar kara gömülerek ve kazma veya
batonlar kullanılarak çadır sabitlenebilir. Sert kar ve
buzda ise kazmalar ve bu iş için üretilmiş buz kazıkları
kullanılmalıdır.
Çadırı toplarken de kurma işleminin tam tersini
yapmalısınız. Eğer dış tente ıslaksa iç tenteden farklı
bir yere konulmalıdır. Rüzgârlı havalarda genelde çadırı
toplamak için fazla zaman olmayacaktır. Bu durumlarda
çadırın uçmaması için özel bir dikkat gerekir.
54
MALZEME VE GİYSİ SEÇİMİ
Doğa sporları giysi ve malzemeleri, özellikleri ve
seçenekleri oldukça fazla olan bir çeşitliliğe sahip...
Önemli olan, bu seçenek zenginliği içinde aradığınızı
bulmak değil, sizi kuru, konforlu ve güvende olmanızı
sağlayacak malzemeleri seçmenizdir. Her faaliyete
giderken, eksiklerinizi hemen gidermek yerine belli
bir deneyim kazanmayı bekleyin. Deneyimleriniz
geliştikçe tercihleriniz de şekillenir. Yılda bir kez veya
bir daha hiç kullanmayacağınız bir malzemeyi satın
almak, ekonomik sıkıntılar yaratmakla beraber evinizde
kullanılmayan malzeme kalabalığı da yaratır.
İlk faaliyetlerinizde malzemelerinizi ödünç alın,
kiralayın veya kendiniz uydurun. Sizden daha
tecrübeli arkadaşlarınızın tavsiyelerini dinleyin ve
onlardan yardım isteyin. Her faaliyete giderken neler
götürdüğünüzü kaydedin. Faaliyet sonrasında ise, neleri
kullandığınızı ve güvenlik amaçlı olarak nelerin mutlaka
bulunması gerektiğini, hangi malzemelerin de hiç
kullanılmadığını belirleyin. Böylece gereksiz ağırlıkları
günlerce taşımaktan kurtulmuş olursunuz.
Eğer birden fazla gün için doğada kalmaya karar
verdiyseniz, ana kamp malzemeleri, sırt çantası,
çadır, uyku tulumu, mat, ayakkabı ve giysiler size
mutlaka gerekli olan temel ihtiyaçlarınızdır. Dağlarda
Spor
karşılaştığınız kötü koşullardan hızlı bir şekilde kaçıp
kurtulmak imkânınız olmayabilir. Ne kadar isteseniz
de uzun süreler bu zorluklarla mücadele etmeniz
ve direnmeniz gerekebilir. Böyle anlarda sizi hayata
bağlayan, direnme, mücadele etme ve daha uzun
süre yaşama imkânını verecek olan tek şey, o anda
sahip olduğunuz ve yanınızda bulundurduğunuz
malzemelerinizdir. Malzemelerinizi seçerken fiyat
etiketlerini değil de, gerekli olan özelliklere sahip
olup olmadıklarını dikkate alın. Vahşi doğa koşulları
ve dağlardaki sürekli değişken zor hava şartları,
konfor anlayışınızı alt limitlere kadar zorlamanızı
gerektirecektir. Bunu unutmayın.
BU TECRÜBEYİ YAŞAMAYA DEĞER!
Bütçenize uygun olmasının yanı sıra kampçılık,
insanlık için edinmeye değer bir tecrübedir. Vahşi
tabiatın ortasında güven içinde kalabileceğiniz, geçici
bir yuvayı, kısa süreliğine de olsa yaşanır hale getirme
gayretleriniz size o ana kadar hiç tanımadığınız keyifli
zamanları keşfetme fırsatı da verir. Vahşi doğanın
koynunda yapacağınız bir kamp aktivitesi esnasında
öğrenecekleriniz kent yaşamınızı da oldukça kolaylaştırır.
Kampta geçirdiğiniz bazen hoş, bazen bunaltıcı anlar
esnasında edineceğiniz yeni beceriler ile hayatınızı
renklendirip, daha yaşanır hale getirebilirsiniz.
Bir kampın güzel geçmesi, oraya katılacak kişilere
bağlıdır. Yüzme havuzu, sıcak duş, hotelde konaklama
gibi çekici koşullar sunan bir kampa gelenler kafa dengi
çıkmazsa o kamptan hiç zevk alamayabilirsiniz. Oysa
daha basit koşullardaki bir ortamda, ortak zevkleri
paylaşacağınız yaşıtlarınızla çok daha unutulmaz bir
kamp yaşayabilirsiniz.
55
A_á_i[b8WaÕc
Genç ve Güzel Görünmenin
Sórró:
YÜZ MASAJI
Cildimiz tüm organlarımızın kalkanı yani koruyucusu,
bunun yanında en çok ilgi ve bakım isteyen giysimiz,
süsümüz… Cilt sağlığımızı ve güzelliğimizi korumak
için elimizden gelen her şeyi yapar, tüm imkânları
kullanırız. Gençlik ve güzellik denilince adeta akan
sular durur... Neler yapılmaz ki genç ve güzel kalmak
için? Kozmetik ürünlerinden tutun da, cerrahi işlemlere
kadar tüm yollar denenir. Aslında bir bakıma cildimize
‘yatırım’ yaptığımız da söylenebilir. Oysa günde on
dakikanızı yüz masajına ayırarak hem sağlıklı hem de
güzel bir cilde sahip olabilirsiniz.
56
YÜZ MASAJININ CİLDE OLUMLU ETKİLERİ
NELERDİR?
Yüz masajı, kırışıklıkların oluşumunu sağlayan
yorulmuş yüz kaslarının dinlenerek normale dönmesini
sağlıyor. Yapılan düzenli masaj, yüz kaslarını gevşetiyor,
derin çizgileri azaltıyor ve kan dolaşımını hızlandırarak
cildin daha canlı, daha pürüzsüz görünmesine destek
oluyor. Yüz masajı, aynı zamanda strese ve baş ağrısına
da iyi geliyor.
A_á_i[b8WaÕc
YÜZ MASAJINA BAŞLAMADAN ÖNCE…
Ellerinizi antibakteriyel bir sabunla yıkayın.
Vaktiniz varsa sizi dinlendirecek hafif bir müzik açın.
Ellerinizi 20 saniye boyunca avuçlarınız ısınana kadar
birbirine sürtün. Gözlerinizi kapatın. Ellerinizi yüzünüze
koyun ve 1 dakika boyunca bekleyin. Daha sonra
ellerinizi kulaklarınızın üstüne koyun, yüzünüzdeki
ve ruhunuzdaki gerginlikten arınmaya çalışın. Bunu
yaparken derin nefes alıp verin.
Cilt tipinize uygun nemlendirici bir kremi tüm yüzünüze
ve boynunuza sürdükten sonra masaja başlayın.
YÜZ MASAJI NASIL YAPILMALI?
BOYUN SARKMALARI İÇİN; başınızı yukarı kaldırın, sağ
ve sol ellerinizle değişimli olarak boynunuzu aşağıdan
yukarıya doğru ovun. Bu tekniği mutlaka boynunuzdan
başlayarak çene ucuna doğru yapın.
GERGİN YÜZ HATLARI İÇİN; yüzünüzü ellerinizle kapatın,
parmaklarınızla alnınızı, avucunuzla yanaklarınızı saç
diplerine doğru çekin ve bir süre bekleyin.
DUDAK KENARLARINDAKİ KIRIŞIKLIKLAR İÇİN; orta
parmaklarınızın ucuyla ağzın tüm çevresinde yukarı
yönlü küçük dairesel hareketler yapın. İki elinizle
de aynı anda eşit basınçlar uygulayabilmek için
başparmaklarınızı çaprazlayın. Parmak uçlarınızla üst
dudak ve elmacık kemiklerinin altından kulaklara doğru
devam edin.
YANAKLARI CANLANDIRMAK İÇİN; parmaklarınızla
burun bölgenizden başlayarak kulaklarınıza kadar
masaj yapın. İç tarafta kalan bölgelere daha hafif,
elmacık kemiklerinin altında kalan bölgelere ise biraz
daha fazla baskı uygulayın. Yanaklarınızın pembe ve
gergin kalabilmesi için masajı en az 4 kez uygulayın.
STRESİ AZALTMAK İÇİN; işaret ve orta parmaklarınızın
yardımıyla şakaklarınıza daireler çizin ve en az 3 kez
uygulayın.
GÖZLERDEKİ KIRIŞIKLIKLAR VE GÖZ TORBALARI İÇİN;
parmaklarınızı tüm alnı kaplayacak şekilde koyup
aşağı doğru kaydırın, orta ve yüzük parmaklarınız göz
kapaklarına hafifçe otursun. Biraz bekleyip hafifçe
bastırın, parmaklarınızı ayırıp gözlerden dışarıya
şakaklara doğru kaydırın.
KAŞLARI KALDIRMAK İÇİN; kaşlarınızı başparmağınızın
ve işaret parmağınızın arasına alın ve nazikçe içeriden
dışarıya doğru ovuşturun. Daha sonra parmak uçlarınızla
bu bölgeye hafif baskı uygulayarak kaşlarınızı biraz
57
A_á_i[b8WaÕc
yukarı doğru kaldırın. Ardından avuç içlerinizle
kaşlarınızı yukarıya doğru kaldırın. Bu sırada çeneniz
aşağıda olsun. Bu işlemi en az 2 kez tekrarlayın.
ALINDAKİ KIRIŞIKLIKLAR İÇİN; her iki elinizin
parmaklarıyla alnınızın orta bölümünden hafif baskı
yaparak dışa doğru alnınızı ovun. Parmaklarınızla tüm
alında dairesel basınçlar uygulayın. Her iki elinizle aynı
anda şakakların ortasından başlayıp sürekli ve ritmik
hareketler yapın. Yukarı yönlü hareketler enerji verir,
aşağı yönlüler ise uyku getirir.
Bu teknikleri günün her saatinde, özellikle sabah
kalktığınızda uyarıcı olarak canlı ve hızlı hareketlerle
ya da akşamları sakinleştirici olarak hafif ve nazik
hareketlerle yapabilirsiniz.
YÜZ MASAJININ YARARLI OLABİLMESİ İÇİN NELERE
DİKKAT EDİLMELİ?
Cildimiz gerek dışarıdan gerekse içeriden
kaynaklanan birçok etken sebebiyle sürekli bakıma
ihtiyaç duyar ancak bazı durumlarda beklenmedik
tepkiler ve belirtiler gösterebilir. İç organlarımıza ait
çeşitli hastalıkların ilk belirtileri cildimizde ortaya
çıkar. Dolayısıyla cildimizin her türlü uyarısına kulak
vererek, olağan dışı belirtiler fark edildiğinde uzman bir
dermatoloğa başvurulması gerekir.
Cilt güzelliğimizi etkileyen olumsuz etkenleri iç ve
dış olmak üzere iki grupta toplayabiliriz:
58
İÇ FAKTÖRLER
Yaşanan şehir hayatı, artan sorumluluklar, yoğun
iş temposu ve buna bağlı stres, sıkıntı gibi psikolojik
etkenler
Gereksiz ve yanlış ilaç kullanımı
Hastalıklar: Karaciğer hastalıkları kahverengi lekelere
ve göz altı çukurlarına, rahim hastalıkları kırmızı kılcal
damar çatlamalarına, regl dönemi alerjik durumlara,
leke ve sivilcelere, kan dolaşımı bozuklukları sarıbeyaz cilt rengine ve göz altı morluklarına, enfeksiyon
hastalıkları göz altı çöküklerine, cildin kara sarı renge
dönüşmesine sebep olur.
Hormonal bozukluklar
Yetersiz ve dengesiz beslenme, hormonlu gıdalar
Yanlış kozmetik ürün seçimi
DIŞ FAKTÖRLER
Hava kirliliği, sigara dumanı, egzoz, fabrika dumanları,
toz, kir vb.
Endüstriyel atıklar
Deterjanlar, yüzey temizleyiciler
Sudaki kimyasal maddelerin fazlalığı veya suyun sertliği
Yüzme havuzlarındaki kimyasallar
A_á_i[bb8WaÕc
Zirai ilaçlar
Güneş ışınları
Zararlı bakteri ve virüsler
DÜZENLİ UYUYARAK CİLDİNİZİ KORUYUN
Uykuda stres hormonu en alt seviyedeyken antiiltihap molekülleri en üst seviyede olur. Bu nedenle
ne kadar az uyursanız cildiniz o kadar kötüleşir.
Çalışmalar günde 8 saat uyumanızı öneriyorlar. Daha az
uyuyorsanız her gün uyku sürenizi yarım saat artırın ve
farkı hissedin.
BUNLARDAN UZAK DURUN: Güneş, sigara, alkol, kirli
hava, egzoz dumanı, dengesiz beslenme, fast food,
katkı maddesi içeren yiyecek ve içecekler, üç beyaz (tuz,
şeker ve un), aşırı kahve, siyah çay ve kola, yanlış cilt
ürünleri, çok mimikle konuşmak, olumsuz düşünceler.
size önerdiği antioksidan ve besin desteklerini kullanın.
Yaz-kış güneş gözlüğü kullanın. Görme kusurunuz varsa
gözlük kullanmayı ihmal etmeyin. Günde 8 bardak su
için. Sosyal ortamlarda bulunun. Daha çok dost edinin.
Yeşil çay için. Üzüm ve nar yiyin.
SAĞLIĞINIZ İÇİN CİLDİNİZE KULAK VERİN!
Cildimiz, hastalıklara karşı savunma gösteren ilk
birincil savunma sistemimiz ve aslında vücudumuzun
en önemli organı. Bu nedenle cildimize daha fazla saygı
duymalı ve özen göstermeliyiz. Gösterdiği tepkileri ve
belirtileri görmemezlikten gelmemeliyiz. Gizli sağlık
tehditlerinden onu korumalıyız ki o da iç organlarımızı
korusun.
BUNLARI YAPIN: Yaz-kış her gün güneşten koruyucu bir
ürünle cildinizi koruyun. Sigara içmeyin, içilen ortamlarda
bulunmayın, içiyorsanız bırakın. Alkolü alışkanlık
haline getirmeyin. Kirli havalarda dışarıda dolaşmayın,
temiz havada yürüyüş yapın. Egzoz gazı solumamak
için trafikte fazla kalmamaya bakın. Cildinizi her gün
temizleyin, nemlendirin. Olumlu düşünün, gülümseyin.
İyilik yapın, mutlu olun. Günde en az 5 saat uyuyun.
Sırtüstü yatın. Daha çok meyve ve sebze yiyin. Daha
çok balık tüketin. Sık kilo alıp vermeyin. Doktorunuzun
59
Moda
BAHAR AYLARININ
VAZGEÇİLMEZİ
TRENÇKOTLAR
Modası asla geçmeyen, bir kez alıp ömür boyu
kullanabileceğiniz, modernliğin ve sadeliğin simgesi
olan trençkotlar, gündüz ve gece her türlü kıyafetle
uyum sağlayabilen modelleriyle şıklığınızı tamamlıyor.
Gardırobun anahtar parçası olan trençkotlar, keşfetmeyi
ve keşfedilmeyi seven kadınlara bahar aylarında yalın
ve çarpıcı bir şıklık sunuyor. Kadınların feminen tarzını
ön plana çıkarıyor. Yağmurlu ve rüzgârlı havalarda stil
sahibi kadınların vazgeçilmezi oluyor.
Çok işlevsel ve stil sahibi tasarımı ile etkileyici
modanın demirbaşlarından trençkot, kendi başına bir
moda ikonu. Bu asırlık parça dünümüzden bugünümüze
hep karşımıza çıkıyor. Pek çok modada söz sahibi insan
onu kendi stilinde yorumluyor. İyi bir trençkotla çabasız
şıklık, trençkotla havalı olmak pek kolay… Yakaları,
kuşağı, kruvaze ve düğmeleriyle bir araya gelince
ortaya adeta bir şaheser çıkıyor.
60
Moda
sonraki alışverişinizde biraz daha trendy bir parçaya
oynamak isteyebilirsiniz; mesela kolları deri olan,
yakasında biye gibi detaylar olan, üstü zımbalı veya
metalik renklerdeki trençkotlar gibi…
TRENÇKOT’UN TARİHİ…
Aslı İngilizce olan trençkot sözcüğü, “siper” anlamına
gelen “trench” ve ceket ya da palto olarak çevrilebilecek
“coat” kelimelerinin birleşiminden türemiştir... Tarihi
ise I. Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor.
Savaş sırasında İngiliz ordusu, Thomas Burberry’yi,
ağır ve kullanışsız parkaların yerine kullanılmak
üzere subayların ihtiyaçlarına cevap verecek bir
ceket yaratmakla görevlendiriyor. Böylece gabardin
kumaşından, yağmur geçirmeyen, botların ıslanmaması
için yere kadar uzanan, rahat ve hafif trençkotlar
doğuyor. Yine yağmurun girmemesi için kol ağızlarında
ayarlama bantları bulunuyor.
Siyah renkte olan trençkotlardan da vazgeçmemeliyiz,
her ne kadar klasik trençkottan biraz uzak kalsa da
gardırobunuzda olursa işe yarayacaklar arasında.
Trençkotunuzun kuşağını, ya salık bırakın ya da gelişi
güzel bağlayın, hemen bir fiyonk atın veya bir düğüm
yapın. Trençkotlarınızı elbise olarak da giyebilirsiniz.
Trençkot, gizemli ve şık görüntüsüyle giyene kesinlikle
eforsuz şıklık veriyor. Kadınlarda topuklu ayakkabıyla
tamamlanması şahane bir görüntü verirken, spor
ayakkabıyla da gayet karizmatik duruyor. Erkeklerde ise
takım elbise üzerine giyilen bir trençkot kusursuz bir
kombinasyon yaratıyor.
İngiliz askerler, evlerine döndüklerinde trençkotlarını
günlük giyimde kullanmak için boylarını kısaltırlarmış.
Savaş bittiğinde cepheden dönenler günlük yaşamda
trençkot giymekten vazgeçemeyince, trençkot siviller
arasında da popüler bir giysi oluyor. Üstelik artık
yalnızca erkekler değil, kadınlar da trençkotu severek
giyiyor.
TRENÇKOTLARINIZI NASIL KULLANIRSINIZ?
Trençkot deyince hemen akla gelen koyu krem
rengindeki önden düğmeli montlar oluyor. Her şeyle
çok rahat kombin yapılabilir, fakat renkli çantalarla,
renkli aksesuarlarla, renkli bir ayakkabıyla ya da ilgi
çekici bir makyajla trençkotu tamamlamak, tamamen
soluk bir görüntü ortaya çıkmasını engelliyor.
Özellikle krem ve bej tonlarındaki trençkotların her
ara tonu var. Her boyu mevcut… Ama artık o şekilde
değil, birbirinden güzel renklerde trençkot modelleri ile
karşılaşabilmeniz mümkün. Kullanılan renkler baharda
da etkisini göstermiş olacak ki sarı, mor, mavi, turuncu
renkli trençkotlar bulunuyor. Çok renkli ve kullanışsız
gibi gözükse de, alıştığınızda vazgeçemiyorsunuz. Hem
elbise-etek ile hem de pantolon ile kullanabileceğiniz
bu renkli trençkotlar kıyafetinizin havasını değiştirdiği
gibi şıklığınıza da şıklık katıyor.
Trençkotun asıl rengi bejdir o yüzden bu
renkten şaşmamak lazım, ayrıca sezon modasını
yorumlamalarından trençkot sahibi olmayın diyebilirim
hemen gözünüzde eskirler, en klasik olanından bir
model tercih edin.
Klasik bir trençkotunuz varsa zaten hali hazırda, bir
61
Moda
62
Moda
63
Özel Günler
14 Mart Tıp Bayramı:
Türk Hekimlerine
Emanetiz!
64
Özel Günler
Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!”
diyerek sonsuz güvendiği ve yücelttiği doktorlarımızı
anma günüdür Tıp Bayramı… Her Mart ayının 14’ünde
kutlanarak, Türkiye’de tıp alanında çalışanların hizmet
sorunları tartışılır, bilime katkıları ödüllendirilir… Biz
de bu sayımızda, bir nefeslik sıhhatin bile değerinin
ölçülemeyeceğinin bilincinde olarak, geçmişten
günümüze Tıp Bayramının gelişimini mercek altına
alalım istedik…
TIP BAYRAMI NE ZAMAN KUTLANMAYA
BAŞLANDI?
Anadolu’da ilk Türk Hastanesi Hicri 602, Miladi
1206 yılında Kayseri’de II. Kılıç Arslan’ın kızı Gevher
Nesibe Sultan’ın vasiyeti üzerine kardeşi I. Gıyasettin
Keyhüsrev tarafından inşa ettirilir.
Kayseri’nin
Hacı İkiz mahallesinde yan yana, birisi, Gıyasiye,
diğeri Şifaiye adını alan bu azametli yapılar aradan
754 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ sapa sağlam
kalmış olması Selçuklu atalarımızın hem medeniyet
severliklerini, hem yurtlarını sağlık kurulları ile
süslemek istediklerini göstermesi bakımından
özel bir değer taşır. Ayrıca Türk Tıbbının da 754
senelik (Tabii Anadolu’da) bir ömre sahip olduğunu
bildirmesi yönünden iki defa önem kazanır.
1960 tarihli bu derginin kapağında da fakülte
dersleriyle boğuşan tıp öğrencisi karikatürize edilir.
1976’dan beri sadece 14 Mart günü değil, 14 Mart’ı
içine alan hafta boyunca kutlama yapılır ve bu hafta
Tıp Haftası olarak kabul edilir.
Dünyada da benzer kutlamalar, farklı tarihlerde
yapılır. Örneğin ABD’de ameliyatlarda genel
anestezinin ilk defa kullanıldığı 30 Mart 1842 tarihinin
yıldönümü; Hindistan’da ünlü Doktor Bindhan
Chandra Roy’un doğum (ve aynı zamanda ölüm)
yıldönümü olan 1 Temmuz günü “Doktorlar Günü”
olarak kutlanır.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜM HEKİMLERİMİZİ
SAYGIYLA ANIYORUZ…
1976 yılından beri düzenli olarak kutlamakta
olduğumuz 14 Mart bize iki şeyi hatırlatır. Birisi
754 yıllık Anadolu Tıbbiyesini. Diğeri ise yenileşme
gayretimizin eseri olan Tıphanenin açılış gününü
kutlamak amacıyla toplantılarımızı yaptığımız ve
yapmakta devam edeceğimizi anlatır.
Sağlık hizmetlerinin ülkemizde en üst seviyeye
çıkarılması için fedakârca çalışan ve sağlık alanında
değerli katkıları bulunan doktorlarımızın ve tüm sağlık
çalışanlarımızın günü, Tıp Bayramımız kutlu olsun.
14 Mart 1827’de, II. Mahmut döneminde,
Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk
cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı
Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire
adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin
başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş
günü olan 14 Mart, “Tıp Bayramı” olarak kutlanır.
İlk kutlama, 1919 yılının 14 Mart’ında işgal altındaki
İstanbul’da gerçekleşir. O gün, tıbbiye 3. sınıf
öğrencisi Hikmet Boran’ın önderliğinde, tıp okulu
öğrencileri işgali protesto için toplanır ve onlara
devrin ünlü doktorları da (Dr. Fevzi Paşa, Dr. Besim
Ömer Paşa, Dr. Akil Muhtar Özden) destek verir.
Böylece tıp bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt
savunma hareketi olarak başlar.
1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü Tıp
Bayramı olarak kutlanır. Bu tarih, Bursa’daki Yıldırım
Darüşşifası’nda ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı
tarih olarak kabul edildiği için Tıp Bayramı yapılır.
Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçilir ve
yeniden 14 Mart Tıp Bayramı olur. 1933’te “Mekteb-i
Tıbbiye-i Adliye-i Şahane” İstanbul Üniversitesi’ne
dâhil olur. Peşinden de 1945’te Ankara Tıp Fakültesi,
1954’te Ege Tıp Fakültesi kurulur.
1950’li-1960’lı yıllarda 14 Martlarda Tıp
Fakültelerinin öğrenci dernekleri tarafından bir
dergi çıkartılması gelenek haline gelir. Bu dergilerde
öğrencilerin ve hekimlerin sorunları ön plana çıkarılır.
65
Özel Günler
1-7 MART
YEŞİLAY HAFTASI
7
Ê
O
7
B
ð
ñ
O;
;
C
H
;
L
A
:;IJ;
P7C7D?¾
66
Özel Günler
Birinci Dünya Savaşı sonunda, bütün yurt işgal
edilmiş olmasına rağmen, milletimizde istiklal ve
mücadele azminin sönmediğini gören düşman, top
ve tüfekle yenemediği Türk varlığını içten çökertmek
için alkol ve uyuşturucu gibi maddelere başvurur.
Limanlarımıza uğrayan düşman gemileri, beraberinde
getirdiği yığın yığın içkileri indirir ve bunlar el altından
halkımıza ve bilhassa yurt savunmasının en önemli
unsuru olan gençlerimize ulaştırılır.
Kısa zamanda içki ve uyuşturucu madde alışkanlığı
bir salgın halini almaya yüz tutar. İşte bu faciayı
görüp, işin önemini kavrayan vatansever aydınlar
Şeyhül-İslam Haydarizâde İbrahim Efendi’nin teşvik
ve himayesinde halkı ve gençliği uyarmak ve bu
yolda mücadele etmek için 5 Mart 1920 tarihinde
merkezi İstanbul’da olmak üzere “Hilâl-i Ahdar”
adıyla cemiyetin temellerini atarlar. Daha sonraları,
cemiyet ilk önce “Yeşil Hilal” ve sonra “Yeşilay”
isimlerini kullanır. Cemiyetin şimdiki yasal adı ise
“Türkiye Yeşilay Cemiyeti”dir.
Her yıl 1-7 Mart tarihleri Yeşilay Haftası olarak
kutlanır. Yeşilay’a destek vermek elbette ki hepimizin
görevidir. Peki, Yeşilay’ın amaçları nelerdir, bilinçli
bireyler olarak neler yapabiliriz? Hep birlikte
okuyalım…
YEŞİLAY’IN GÖREVLERİ VE AMAÇLARI
NELERDİR?
Yeşilay; sigara, alkol, uyuşturucu madde ile
mücadele eden ve zararlı olabilecek kötü alışkanların
oluşmasına zemin hazırlayan her türlü bağımlılıkla
ilgili, halkın ve gençlerin korunmasına yönelik
çalışmalar yürüten bir kurumdur.
Yeşilay, kişilerde bu tür bağımlılık içeren zehirli
maddeleri
kullanmaları
sonucunda,
ölümle
sonuçlanabilecek durumlara mahal vermeden önlem
alınmasına yönelik çalışmalar yapar. Konferanslar,
radyo-televizyon yayınları, geziler, sergiler, kurs
ve seminerler düzenler. Konuyla ilgili kitap, dergi
makaleler yayınlar. Alkol ve uyuşturucu madde
bağımlılarına tedavi yolları gösterir.
uyuşturucuların kullanımını eğitim yoluyla engellemek
için kurulan Yeşilay Derneği’nin sembolü, beyaz
üstünde yeşil bir aydır. Yeşilay Derneği Genel
Merkezi, Yeşilay adlı aylık bir dergi yayınlıyor. Bu
dergi düzenli olarak alkollü içkilerin, uyuşturucuların,
sigaranın topluma ve sağlığa olan zararlarıyla ilgili
bilgilendirme yayınları yapıyor.
SAĞLIKLI BİR TOPLUM, SAĞLIKLI
NESİLLERDEN OLUŞUR!
Sigara, alkol ve bağımlılık yapıcı madde
kullanımının yaygınlaşmasını önlemek ve kullanımını
en alt düzeye indirmek amacıyla bütün kurum ve
kuruluşların programlı çalışmalar yürütmesi gerekir.
Sorunun çözümünde en önde gelecek etken ise
koruyucu hizmetler ve tedbirler olmalıdır. Sigara,
alkollü içki ve her türlü bağımlılık yapan maddelerin
insan sağlığı, ekonomi, aile ve toplum huzuruna
verdiği zararlar üzücü boyutlarda...
Alışkanlıklarda ilk adım ve tadım son derece
önemlidir. Kötü alışkanlıkların tecrübesi yoktur. Anne
ve babalarımızın bu konuda önemli sorumlulukları
vardır. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi bütün
kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak, hepimiz
için toplumsal görev kabul edilmeli ve herkes bu
konuda üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.
Uyuşturucu, alkol, sigara bağımlılığı gibi fert ve
toplum sağlığını tehdit eden maddelerin üretimi,
dağıtımı, kullanımı, satışı suç iken müşterileri sürekli
artıyor. Buna karşılık bizlerin elinde her türlü imkân
varken, gerekli mücadeleyi mutlaka yapmalıyız.
Bilhassa genç nesil bu konuda bilinçlendirilmelidir.
Sağlıklı ve mutlu yaşamak varken, ‘ortam böyle
gerektirdi’, ‘meraktan başladım’ gibi bahanelere
sığınıp yapay bir şeyler aramak yerine, daha gerçekçi
bize yarar sağlayan şeylerle meşgul olmalıyız.
Yeşilay Haftası vesilesiyle uyuşturucu, alkol ve
sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak, sağlıklı bir
hayat sürdürmenizi diliyoruz.
Yeşilay’ın amacı; bağımlılık yapan zararlı
alışkanlıklar hakkında koruyucu, bilgilendirici
ve uyarıcı bilgiler vermek ve çocuklarımızın,
gençlerimizin sağlığını korumaktır, onları tehlikelere
karşı bilinçlendirmektir.
Yeşilay Derneği, üye olmak isteyen, bütün
gönüllülere açık bir kurumdur. Yeşilay, çok sayıda
gönüllüleri ile ülkemizin sağlıklı bir nesle kavuşması
için faaliyetlerde bulunur. Yeşilay, okullarda bulunan
Yeşilay Kollarının aktif halde çalışmalarını sağlar.
Topluma, aileye, bireye zararlı olan içki ve
67
weYka
68
weYka
69
Özel Günler
18-24 MART YAŞLILAR HAFTASI:
DEĞER VERİLEN HER YAŞ GÜZELDİR!
Yaşlısına hürmet etmeyen, saygı göstermeyen
toplumun geleceği emniyet içinde olamaz. Çünkü
bugünün gençleri yarının yaşlılarıdır. Onlar bugün
yaşlılarına hürmet etmez, saygı göstermezlerse yarın kendilerine de hürmet edilmez, saygı gösterilmez.
Böylece toplumun geleceği itibarsızlık, hürmetsizlik
olur. Yaşlanmaya başlayan her genç, hürmetsizliğe
doğru ilerleyen biri olacağından geleceği, emniyetsizlikle dolu görünür. Hayat böylece üzüntülü bir geleceğin başlangıcını ifade eder.
“Yaşlılar Haftası” 18-24 Mart tarihleri arasında simgesel olarak gündeme alınır. Her zaman değerli olan
büyüklerimize saygı ve değer, kısa bir zaman dilimine
sıkıştırılamaz. Zamanın simgeleştirilmesindeki amaç,
değerlerimizi canlandırmak, topluma, toplum olmanın temel ödevini hatırlatmaktır.
70
YAŞLILARA UZANAN YARDIM ELİ…
İnsanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde toplumdan vefa görme ve ömürlerinin
sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları vardır. Bu hizmeti, ailelerinden
ve çocuklarından, çeşitli nedenlerle alamayanlara,
imkânlar ölçüsünde devletimiz tarafından sağlanır.
Halk Sağlığı Müdürlüğü koordinasyonunda hizmet
veren “Evde Sağlık Hizmetleri Birimi (EVSAB)” çeşitli hastalıklara bağlı olarak geçici yada uzun süreli
olarak yatağa bağımlı olup sağlık kuruluşuna gelemeyen bireylere; muayene, tetkik, tahlil, tedavi, tıbbi
bakım ve rehabilitasyon ile ağız ve diş sağlığı hizmetlerini evinde ve aile ortamında sağlar. Bu kişilere ve
aile bireylerine, sosyal ve psikolojik destek hizmetle-
Özel Günler
rini bir bütün olarak birlikte verir.
Yatağa bağımlı hastalar, son dönem kanser hastaları, ileri derecede kas hastalığı olanlar, KOAH vb.
ağır solunum sistemi hastalığı olanlar, bedensel engeli nedeniyle evde tıbbi desteğe ihtiyacı olan hastalar yararlanabilir.
Devletimizin sağladığı imkânlar ve sunduğu hizmetlerin her geçen gün daha mükemmel hale getirilmesi çalışmaları vardır. Ancak devletimizin çalışmaları yaşlılarımızın sorunlarının çözümü ve toplumda hak
ettikleri yeri almaları konusunda tek başına yeterli değildir. Unutulmamalıdır ki, fizyolojik ihtiyaçlar kadar,
insanı hayata bağlayan, toplumca kabul ve değer
görme gibi psikolojik yaşamsal ihtiyaçlar da mevcuttur.
Toplumda bu bilincin yerleşmesi, bugüne kadar
olduğu gibi gönüllü kuruluşlarımızın ve yurttaşlarımızın katkıları ile yaşlılarımıza daha iyi yaşama koşulları
sağlanabilir. Yaşlılarımıza ve onların sorunlarına sahip
çıkmak insanlık ve yurttaşlık görevimizdir.
YAŞLILARA YARDIM VE SAYGI BİLİNCİNİ OLUŞTURMALIYIZ
Yüce dinimiz İslâm’ın rehberi Kur’an-ı Kerimin
birçok yerinde, Allah hakkının hemen arkasından,
ana-baba hakkı zikredilir. Bu önemi vurgulayan, İsra
Suresi 23. ve 24. ayetlerde; “Rabbin, kendisinden
başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya
iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan
biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına
ulaşırsa, sakın onlara ‘Öf!’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet
ederek tevazu kanadını indir ve de ki: ‘Rabbim! Tıpkı
beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.’ diye buyurulur.
Büyük önderimiz Atatürk: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin
yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte
çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı
minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle
bakmağa hakkı yoktur.” demiştir.
Bu günlere ulaşmamızın temelinde, ömrünü, gücünü, yeteneklerini toplumun hizmetine harcamış
yaşlılarımız vardır. Onlarla sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler kurmalı, kıymetli tecrübelerinden yararlanmalı,
bedenen ve ruhen bizlere ihtiyaç duyan yaşlılarımıza
her açıdan destek olmalıyız. Annemize, babamıza
ve bütün yaşlılara hürmet etmeli, saygı duymalıyız.
Çünkü günün birinde biz de aynı yerde olacak, aynı
hürmet ve saygıyı bekleyeceğiz. Yaşlılarımızın haftasını şükran ve minnet duygularıyla kutluyor, yaşama
sevinci ile dolu sağlıklı, mutlu ömürler diliyoruz.
71
A”bj”h#IWdWj
Film
;;:Ã<EHÃF;;:€ÃUPÃKJAKIK
kIBkCÃkHI;I
Gösterim Tarihi: 14 Mart 2014
Baba Şarkılar 2
Tür: Aksiyon
Hapisten çıktıktan hemen sonra
ülkeler arası bir araba yarışına
katılan sokak yarışçısının eski
partnerinden intikam almasını
anlatıyor.
3 Mart 2013 tarihinde hayatını
kaybeden Müslüm Gürses, ölüm
yıldönümünde kendisine mal
olmuş şarkılarıyla anılıyor. İlki çok
beğenilen ve yoğun talep gören
albümün, bu yıl ikincisi hayata
geçirildi. “BABA ŞARKILAR 2”
albümü, Müslüm Gürses’in ölüm yıldönümünde
müzik marketlerde yerini alıyor.
EàKA
Yonca Lodi
Gösterim Tarihi: 21 Mart 2014
Yeni albümü 4 Mart 2014’de
yayımlanıyor
Tür: Dram
Uğur Yücel’in yönetiği film,
ilk gösterimini Berlin Film
Festivali’nde yapacak. Erol Avcı
yapımcılığında gerçekleşen
ve başrollerde Cenk Medet
Alibeyoğlu, A. Rıfat Şungar, Valeria Skorokhodova,
Yulia Vanyukova, Yulia Erenler, Ezgi Mola, Şebnem
Bozoklu, Rıza Sönmez gibi isimleri bir araya
getiren filmin fragmanı fena merak uyandırıyor.
Kars’ta geçen film, gece kulübünde çalışan üç
rus kız kardeş ve onlardan birine aşık olan bir
demiryolu işçisi hakkında.
Filmin Türkiye’de 13 Aralık 2013’te gösterime
girdi.
Türk pop müziğinin güçlü yorumcusu Yonca Lodi, 5. stüdyo albümü
“12 Ay”ı TMC etiketiyle, Mustafa
Karahan yapımcılığında 4 Mart
2014’de yayımlıyor. Yaklaşık 15
yıldır müzik sektöründe özellikle
yorumcu kimliği ve sahne performansları ile takip
edilen kadın şarkıcılardan Yonca Lodi, üzerinde
titizlikle çalıştığı yepyeni albümü “12 Ay”a uzun
bir ön çalışma süreci ile hazırlandı.
7C7DÃ7A?D;I?Ãpxvr
;H>7JÃf\;H
Gösterim Tarihi: 14 Mart 2014
Sarıl Bana
Tür: Komedi
Kenan Ergen’in yazdığı
yönetmenliğini Yeşilçam’ın usta
ismi Aram Gülyüz’ün yaptığı
“Zaman Makinesi 1973” 14 Mart’ta
gösterime girecek. Başrollerinde
başarılı komedi oyuncusu Gürgen Öz ve güzel
oyuncu Seda Bakan’ın oynadığı film bir anda
kendisini 1973’te bulan Tolga’nın başından geçen
olayları ele alıyor. Sinemaseverler filmde 70’li
yıllardaki İstanbul ve o dönem yaşayan insanların
keyifli hayat hikayelerine tanıklık edecek.
72
Albüm
Ferhat Göçer, yeni klip şarkısını sosyal medyada yaptığı anket ile belirledi. Yoğun ilgi gösterilen anketin
sonucuna göre “Sarıl Bana” şarkısı
öne çıktı ve klip müzik kanallarındaki yerini aldı. Sözü ve müziği
sanatçının kendisine ait olan “Sarıl
Bana” romantizm rüzgarları estirecek.
A”bj”h#IWdWj
Kitap
Konser
qyts€Ã#UAUâÃEA
E:;B
Yazar: Teri Terry
Mekan:
Beşiktaş Kültür Merkezi , İstanbul
Kyla’nın hafızası silindi, kişiliği yok
edildi, anıları sonsuza dek kayboldu. O
programlandı.
Hükümet onun bir terörist olduğunu ve
kurallarına uyduğu takdirde ona ikinci
bir şans vereceklerini söylüyor. Fakat
geçmişin yankıları Kyla’nın zihninde
fısıldaşıyor. Birileri ona yalan söylüyor ve hiçbir şey
göründüğü gibi değil.
Konser Tarihi:
14 Mart 2014 21:00
Farklı ses rengine sahip
sanatçılardan Cem Adrian, son
albümü “Şeker Prens ve Tuz Kral”
ile 21 Şubat’ta Jolly Joker İstanbul’da...
Gerçeği ararken kime güvenebilir? Yakalayan, ürperten
ve fazlasıyla gerçek. Elden bırakılamayacak bir macera
romanı.
DÃEDÃkH;AB;HÃ-BkH
ãB>7DÃãH;C
Yazar: Canan Tan
Mekan:
Bostancı Gösteri Merkezi / İSTANBUL
Bu kez yazar, aşk’ın yanı sıra organ
nakli konusuna da dokundurmuş
kalemini. Yaşamla ölümün kıyasıya
savaştığı yol ayrımında geçen
çarpıcı bir öykü. Yanı başımızda
yaşanıyormuşçasına gerçek... “Sen,
gözlerinden ateşler saçarak, zehirli
oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir...”
“Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle,
yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş
bağışlanmayı beklerken, ben sana âşık oldum Deniz...”
Yüreklere düşen ilk kıvılcımlar... Sonsuza dek süreceğine
inanılan aşk, mutluluk... Ve o uğursuz kaza! Kadının
belleğinde kalan son sözcükler... “Sıkı tutun Nehir!...”
Konser Tarihi:
08 Mart 2014 21:00
İlhan İrem, nadir olarak verdiği
her biri değişik konseptlerdeki
konserlerinden biri ile 8 Mart 2014
Cumartesi günü Bostancı Gösteri Merkezi’nde...
Sanatçı, Dünya Kadınlar Günü’nde “Sen Hiç Sensiz
Kalmadın ki” isimli konseri ile “Aşık Ruhlar”
dediği sevenlerine muhteşem bir aşk gecesi
yaşatacak.
UIUHÃfD=k
;H?:KDÃkP7à7\
Yazar: Wilbur Smith
Mekan:
Jolly Joker İstanbul , İstanbul
Hector Crossun hayatındaki her şey
ters gitmeye başlayınca, acımasız eski
düşmanlarının tekrar peşine düştüklerini
düşünür. Ölümcül bir akrep gibi gizlendikleri
delikten dışarı çıkmışlardır.
Onlarla savaşmaya karar veren Hector,
Cross Bow Güvenlikte eskiden birlikte
çalıştığı sadık dostlarından yardım ister. Bannock Petrolün
sahibi olan sevgili karısını ve biricik kızını korumak amacıyla
düşmanlarını Ortadoğunun en ücra köşelerine dek kovalar.
Hector ve profesyonellerden oluşan ekibi, geçmişte
kaldıklarına inandıkları Bannock ailesi sinsi bir planla ortaya
çıkınca, karşılarında yepyeni düşmanlar olduğunu anlarlar.
Onların izini sürmeye kalktıklarında ise kendilerini Afrikada
bulurlar. Orada gördüğü vahşet karşısında şok geçiren Hector,
bütün bunlara artık dur deme zamanının geldiğine karar verir.
Konser Tarihi:
08 Mart 2014 22:00
Sevilen aşk şarkılarının başarılı
yorumcusu Feridun Düzağaç, 8
Mart’ta Jolly Joker İstanbul’da...
73
weYka
74
IWäbÕa
75