YIL: 2 • SAYI: 15 • MAYIS 2014 Mutlu Yaşam Dergisi HAYALİNİZDEKİ GELİNLİĞE ULAŞMANIN ALTIN KURALLARI ÇOCUK MU? KARİYER Mİ? İHMALE GELMEYEN SOLUNUM YOLU HASTALIĞI: ASTIM Kanser Hastalığının Savaçısı; BULGUR 10-16 MAYIS ENGELLİLER HAFTASI: 1 ENGELLİ OLMAK BİR ENGEL Mİ? 1 2 www.tekfenendustri.com.tr 3 İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R Özel Günler 18 - 24 MAYIS MÜZELER HAFTASI 14 “GEÇMİŞ, GELECEK İÇİNDİR!” Ürün Tanıtımı Kanser Hastalığının Savaşçısı; 18 BULGUR 8 HAYALİNİZDEKİ GELİNLİĞE ULAŞMANIN ALTIN KURALLARI Röportaj Bahçeşehir’in Gülümseyen Ürün Tanıtımı Bir Fincanda 40 Yıllık Yüzü...Happy 22 Center İmtiyaz Sahibi Altun Gıda İhtiyaç Tüketim Maddeleri İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına Rıdvan ALTUN Mutlu Yaşam Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan DENİZ Editör Gamze KUTUP 4 26 Grafik Tasarım Erol ÜNAL Sedat KİRMAN Emre ÖZDEMİR Reklam Rezervasyon Umurhan KOR 0530 834 78 40 [email protected] [email protected] Baskı Martı Ofset 0212 565 21 12 HATIR KEYFİ Yerel Süreli Yayındır. Yönetim Yeri Altun Gıda İhtiyaç Tüketim Maddeleri İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Namık Kemal Mah. Kiler Cad.No:67 Haramidere / İstanbul Tel: 444 37 37 www.happycenter.com.tr facebook.com/Happycenter twitter.com/happycenterr İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R Dekorasyon 30 Çocuk Balkon ve Teras Kapılarını Açmanın Zamanı Geldi! 42 Kişisel Bakım 34 KADINLARIN ZOR TERCİHİ: ÇOCUK MU? KARİYER Mİ? Özel Günler Gençlik ve Güzellik Aşılayan Formül: OZON TEDAVİSİ 11 MAYIS ANNELER GÜNÜ 46 “CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINDADIR” Özel Günler 19 MAYIS ATATÜRK’Ü Spor ANMA VE GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI: 38 56 Eğitim 62 Özel Günler “BÜTÜN ÜMİDİM 50 GENÇLİKTEDİR!” 70 Özel Günler 10-16 MAYIS ENGELLİLER HAFTASI: ENGELLİ OLMAK BİR ENGEL Mİ? 74 Özel Günler İHMALE GELMEYEN SOLUNUM YOLU HASTALIĞI: ASTIM 78 Kültür Sanat 80 Çocuk - Bulmaca Yeni Orta Sınıf Eseri ‘ÇOCUKERKİL’ AİLELER 66 Sağlık Çevre Dostu Spor: GOLF 15 MAYIS HAVA ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNÜ ÖZGÜR KANATLI KAHRAMANLAR 5-6 MAYIS HIDIRELLEZ: BOLLUK VE BEREKET BAYRAMI 5 0101010101001111001110 0101010101001111001110 Var ve Yok ya da Yok ve Var… Genel Müdür 0101010101001111001110 0101010101001111001110 Yavuz ALTUN [email protected] H ayatta varlık ve yokluk arasında gidip geliyoruz. 1 ve 0. Her şeyi basite indirgememiz gerekirken, kompleksleştiriyoruz, zorlaştırıyoruz ve de yaşadığımız anı yaşamamız gerekirken uzaklaştırıyoruz. Kullandığımız araçlar amaçlara dönüşürken amaçlarımızın içini boşaltarak araçlaştırıyoruz. Elimizdekilerle mutlu olmasını ya da şükretmesini bilmediğimiz takdirde beklentilerimize kavuşsak bile asla mutlu olamayacağız. Hep yarınımıza ne olacak kaygısıyla korkarak yaşıyoruz hayatı. Korkularımızın korkak olduğunu unuttuk. Korkularımıza sarılmış onları mistisize etmişiz. O kadar korkularımızla kendimizi içselleştirdik ki çekip gidersek ortada kalacağımıza, perişan olacağımıza, sahipsiz kimsesiz bir hiç olacağımıza kanaat getirdik. Değişmekten ve değiştirmekten, yenilikten ve yenilenmekten, farklı düşünmekten, iki zıttı bir arada görmekten korkar olduk. Hayatta siyahla beyazı bir arada görme kabiliyetimiz yok oldu. En kötüsü de kendimizden bile korkar olduk. Basit şeylerle cinnet geçiriyor insanlar. 6 001010110101101011011 001010110101101011011 Güven(e)miyoruz. Bu yüzden kolaylıkla aldatıyoruz. Hemen tüketiyoruz, sıkılıyoruz, terk ediyoruz. Bağımlılıklarımız ve bağlandıklarımız nikotin modunda buharlaşıyor hayatımızda. Sevmeyi ve sevilmeyi gösterişe büründürdük. “Miş” gibi yapıyoruz. Kimimiz varlıkla, kimimiz rütbeyle, şöhretle, elinde fazladan ne varsa “Miş” gibi yapıyor. Aynada bir ben var ben değil. Tapındığımız dünyanın bir toz bulutu kadar ancak bir nefes kadar; 1 ve 0 kadar değeri var. Harezmi sıfırı ifade etmekle varlık ve yokluğu matematiksel forma dökmüş oldu. Kurduğu cebir sistemi bugün halen dünyada üniversitelerde temel bilim olarak öğretiliyor. Eğer sıfırı bulmasaydı bugün ne 10’luk ne de 2’lik sayı tabanını konuşamazdık. Dolayısıyla matematik havada kalırdı, işlem yapma yeteneğimiz dumura uğrardı. Ayrıca bugün kullandığımız bilgisayar, cep telefonu, mikro dalga fırınlar, televizyonlar tamamı dijital olarak elektronikte 1 ve 0 bit ve byte’ların 10’luk tabandan 2’lik tabana ve makine diline dönüşümünden ibaret çalışıyor. Yani 0 keşfedilmemiş olsaydı bugün kullandığımız hayatımızın olmazsa olmazı binlerce dijital cihazın hiçbirini kullanamayacaktık. Bu meyanda Harezmi dönüm noktasıdır. Bireyler, kurumlar, ülkeler çıkmazın içinde. Sokakta birbirlerine küfredemeyen insanlar farklı kılıklarla, birbirlerine rahatça bu ortamlarda küfürler iftiralar savuşturuyorlar ve her grup kendi sanal gettosunu oluşturuyor. Bir takım aydın yazarlarda bunları kent meydanlarına başka tabirle agoralara benzeterek nihilizm boyutunda öngörü devşiriyorlar. Ülkelerin ve bazen de gizli servislerin ukdesinde olan bu platformlara alternatif bağımsız kontrollü platformlar oluşturulmadığı sürece bağımlılıktan kurtulmak zor. Bu sosyal platform türevlerini şeffaflaşarak kimlikle oluşturmak ya da kendi arama motorumuz gibi şeyler günümüz teknoloji ve bilgi birikimiyle ya da know how transferleriyle 1 ve 0 kadar basit. Önemli olan niyet tezahürü ve bu niyetin istikrarla pratiğini yansıtmak. Hangi kültür kodundan olursanız olun 1 ve 0 kadar sonlu sınırlı ve bağımlısınız. Gerçek hayatta insan su ile ilişkilidir. Suyu bırakıp iki hidrojen bir oksijenle uğraşırsanız sudan koparsınız. Küçük şeyler büyük şeylerin habercisidir. Mikroskobun bulunması mikropların bulunmasına, mikropların bulunması hastalıkların bulunmasına, hastalıkların bulunması onlarla ilgili teşhis ve tedavilerinin bulunmasına sonuçta da birçok insanın ölümüne sebep olan salgınların çözümlemesine sebep olmuştur. Hayata küçük dokunuşlar lazım. Bu dokunuşlar kâinatta ilham şeklinde herkese uğrar. Kimileri bunları kayıt altına alıp pratiğe dökerek sonraki nesillere aktarır. Dışında kalanlar ise uçup gider. Küçük adımlar büyük olayların habercisidir. Sevilerek sabır ve sebatla yapılan bütün işler günün sonunda felaha uğrayacaktır. 001010110101101011011 001010110101101011011 Eski paradigmalarla yeniyi birleştirmekte maharet. Herkesin gördüğünü görmek kimsenin görmediğini görmek ve bunları birleştirmek. Sistem; girdiler, süreçler ve çıktılardan ibaret. Süreçleri iyi görmek lazım. Yılların Britanica ansiklopedisi rakip olarak diğerlerine bakarken yanından geçen gerçek rakibi interneti göremedi. Yine Ericsson, Nokia diğer rakiplerine korkuyla bakarken yanlarından geçen internet teknolojisiyle birleştirilmiş Iphone’u Samsung’u göremediler. Yeni dönemde izleme, fişleme ve bunları sınıflama üzerine kurulan sosyal kontrol sistemleri, Youtube, Facebook, Twitter gibi pek çok platformlarla bezendi. Her nasılsa bu platformların bağımlıları ya da bağlıları buralarını özgürlüğün, fikir hürriyetinin vagonları olarak gördüler. Bazen hyde parktaki söz düellolarına bazen de mahremsiz fütursuz özgür bulutlara benzettiler. Oysa siyah fiber optik kablolarla döşenen bu merkezler, dünya halklarının zihin kontrolüne ve takibine, tüketici sınıflamasına bina edilmiş. Nihai durum siz o platformlarda bir şeyler seyrederken ya da yazarken birinin sizin evinizin camından sizi izlemesi. Demokrasinin zirvesi sen istediğini yapmakta serbest; ben seni dilediğim gibi sınıflandırmakta, yönlendirmekte, kişilik haklarına tecavüz ederek, dikizleyerek izlemekte serbest. Her şeyi kendi belirlediğimiz çerçevede yaşadığımızı düşünürken birçok şey seçimimiz dışında gerçekleşiyor. Ne anne babamız bizleri, ne bizler anne babalarımızı seçemiyoruz, çoğu zaman arkadaşlarımızdan tutun da doğduğumuz yere kadar seçme şansımız yok. Adamın biri evlenmek için kendine mükemmel bir bayan arıyormuş. En sonunda evleneceği bayanı bulmuş. Tesadüfe bakın bu bayan da evleneceği mükemmel erkeği aradığı için adamın eli yine boş kalmış. Her şeyin en iyisini, bir üstü, bir sonrasını, bir yenisini aradığınızda bir de bakmışsınız ellerinizdekini kaybetmiş, anlamsızlaştırmışız. Hayat korkunç oranda olasılıklar yığınından ibaret. Sizlerle bu yazıyı buluşturma durumunu ya da herhangi bir pozisyonu olasılık olarak modellemeye kalktığınızda her iki tarafın doğumundan bugüne olan süreci matematiksel olarak modelleme şansınız yok. Sonsuzluk içinde bir olasılık ve bizlerde bu olasılıkların kesişmesinden ibaretiz. Ellerimizdekini kaybetmeden kıymetini bilerek 1 ve 0 kadar basit güzel arınmış bir bahar geçirme temennisinde bulunarak, sizleri sayfalarımızda geziye davet ediyoruz. 7 Moda HAYALİNİZDEKİ GELİNLİĞE ULAŞMANIN ALTIN KURALLARI Malum düğün sezonuna yavaş yavaş yaklaşıyoruz. Tüm gelin adayları artık hazırlıklarına başlamış durumda. Hayatınızda bir kez yaşayacağınız bu özel günde giydiğiniz gelinlik, ilerleyen yıllarda düğün fotoğraflarınıza dönüp baktığınızda da yüzünüzde bir tebessüm yaratmalı. Dolayısıyla bu noktada iyi bir seçim çok önemli... Bu konuda son pişmanlık maalesef fayda etmiyor. G elinlik seçimi aslında çok kolay gibi gözükse de, siz farkına bile varmadan, modeli, rengi, kumaşı, deseni, dekoltesi derken işin içine birçok detay giriyor. Böylece insan nereden nasıl başlayacağını şaşırıp kalıyor. Bütün gelin adayları evlilik kararı verildiğinde düğün gecesi dünyanın en güzel gelini olmak ister. Sadece gelinlik için aylar öncesinden gelinliğini kafasında tasarlamaya başlar. Öncelikle nasıl bir gelinlik yaptırmayı düşünüyorsanız kafanızda yarattığınız gelinlik modelini gelinlikçinize en ince ayrıntısına kadar anlatmalısınız. Gelinliğin rahatlığı modeliniz kadar önemli ve bütün gece oturup kalkarken, dans ederken rahat olmalısınız. Gelinliğinizi seçerken mutlaka vücut yapınızı baştan aşağı gözden geçiriniz. Mankenler üzerinde gördüğünüz gelinlikler sizin taşıyabileceğiniz tarzda olmayabilir. Gelinliğin iyi durması için vücut yapınıza en uygun gelinlik modelini belirlemek çok önemlidir. Göğüsleriniz küçükse ve omuz yapınız darsa, boyundan askılı gelinlik modelleri sizin için uygun değildir. Uzun boylu bir yapınız varsa ister kabarık, ister etekli bir gelinlik tercih edebilirsiniz. Boyunuz fazla uzun değilse, alt bedenin belirli bir kesimle ortaya çıkarılmaması, eteğin kat kat çalışılmaması, gelinliğin iri motiflerle süslenmemesi gerekir... 8 Moda Mankenin üzerinde gördüğünüz gelinlikler sizin tarzınız olmayabilir. Bu sebeple gelinliğin iyi durması için vücut yapınıza uygununu seçmeniz önemlidir. 9 Moda Son yıllarda romantik gelinlikler tercih edilirken, modellerde renkli kuşak kullanılıyor... Vücut Tipine Uygun Gelinlik Nasıl Seçilir? Armut Tipi Omuzlarınızla kalçanız arasındaki farkı gizlemek için yarım kollu modellerle omuz genişliğini arttırabilir, göğüslerini olduğundan dolgun göstermek içinse göğüs modeli katmanlı ve drapeli olan gelinlikleri kullanabilirsiniz. Çıkık kürek ve köprücük kemiklerini kapatmanın en zarif yolu straplez üzerine tül ve dantelden oluşan bir katman eklemektir. Yüzücü model sırt detayları omzunuzu olduğundan geniş gösterir. V yaka ise kaçınmanız gereken bir ayrıntı. A geliş ve kabarık gelinliklerle büyük kalçaları kamufle edip dikkatleri belinizin inceliğine çekebilirsiniz. Yarım balık modeliyle vücut tipinizi avantaja çevirebilirsiniz. 10 Kum Saati Kum saati formu, oldukça orantılı bir vücut tipine işaret eder. Böyle bir vücuda sahipseniz hemen her modeli rahatça taşıyabilirsiniz. V yaka ve tek omuzlu üstler, bolerolar, taşlı kemerler tam balık modeldeki gelinliğinizi tamamlamanıza yardımcı olur. Düz, Helen tipi modellerdense kesinlikle kaçınmalısınız. Elma Tipi Elma tipli vücuda sahipseniz göğüs, kalça ve belin yakın ölçülerdedir. Karın bölgeniz kilo almaya meyilli, göğüsleriniz de muhtemelen büyüktür. Sizin amacınız bel bölgesini gizlemek olmalı… Belin biraz üstünde ve göğüslerin biraz altında konumlandıra- Moda cağınız bir kemer hem boyunuzu uzatır hem de belinizi daha ince gösterir. Bu modeli A geliş gelinliklerde ve dökümlü Helen tipi modellerde bulabilirsiniz. Kabarık eteklerden, likra, saten gibi hatları belli eden kumaşlardan ve yuvarlak yakadan kaçınmalısınız. Atletik Vücut Atletik vücutlu gelinlerde omuzlar geniş, kalçalar dar, göğüsler küçüktür. Beliniz çok belirgin olmayabilir. Klasik gelinlik modellerini bir tarafa bırakıp satenli, dantelli, dökümlü kısacası kadınsı modelleri kullanmalısınız. Süslemeli vintage modeller, sırt dekolteli elbiseler ve feminen işlemeler, kaslı ve fit vücudunuzu dengelemek için kullanabileceğiniz unsurlardan birkaçı… SİZİN HAYALİNİZDEKİ GELİNLİK NASIL? KUYRUKLU MODEL İnce belli ve uzun boylu iseniz, kalça ve göğüs ölçüleriniz de ince belinizle orantılıysa uzun kuyruklu etek gelinlik modelleri tavsiye ediyoruz. Günlük yaşamınızda çok cesur ve kararlı bir kişiliğe sahipseniz, gelinlik seçiminde de çok cesur davranabilirsiniz. Size tavsiyemiz havalı, uzun kuyruklu etek gelinlikler çok modern bir stil yansıtmaktadır. Uzun kuyruklu gelinlikler ile son derece çekici bir gelin olmaya hazırlanabilirsiniz. Kuyruklu modeller için, düğün yapılacak mekânın seçimi de çok önemlidir. Bu modellerde ipek şantung, ipek ziberlin veya ipek tafta kullanılmasını tavsiye ediyoruz. STRAPLEZ MODEL Alt bedenle üst bedeni farklı ölçüler taşıyan kişiler için ideal bir modeldir. Vücut hatları zayıf ve kemikli kişilerde, straplez model gelinlikler kişiyi kilolu gösterebilir. Zayıf hatlı olanlarda avantaj, kilolu olanlarda çirkin durabilir. Ayrıca büyük göğüslü kişilerde straplez model gelinlikler de uygun değildir. Straplez model gelinlikler vücut hatları düzgün, sırtta ve göğüste pürüzsüz bir tene sahip olan kişilere daha çok yakışmaktadır. Straplez üst bedeni, kadınsı hatları ortaya çıkaran şekilde Fransız dantel kumaşla kapatabilirsiniz. Alt beden için ham ipek, tafta veya ipek organze kullanılmasını tavsiye ediyoruz. DAR MODEL Zayıf ve uzun boylu gelinler için dar kesimli modeller çok uygundur. Vücut hatları, özellikle göğüs ve bel hatları belirgin olan kişiler dar modelleri çok iyi taşırlar. İnce askılı ve vücudu saran bu model, daha havalı bir tarz oluşturmaktadır. Bu modelin kumaşı sade ve özenle seçilmelidir. Genellikle ipek saten veya ham ipek kullanılabilir. Kalça ve karın bölgesinde fazlalığı olanlara bu tip dar modelleri tavsiye etmiyoruz. 11 Moda Siyah genel olarak karamsar bir renktir. Fakat bilindiği gibi masumiyetin rengi beyaz, gelinliklerde kullanılır renk haline gelmiştir. SIRADIŞI MODELLER Alt kısmı tamamen dümdüz saten olup tek hareketli tarafı göğüs kısmında kullanılan dore işlemeler olan bir gelinlik sadeliği sevenler için tercih edilebilir. Ayrıca kuyruk kısmında ve duvakta da aynı işlemeler kullanılarak gelinlikte ince bir uyum yakalanabilir. Halter yaka transparan kısım gelinliğe şahane bir zariflik katar. Bembeyaz bir gelinlik formu yerine ekru renk olarak tasarlanan bir model, oldukça şık ve zarif görünebilir. Romantik gelinlikler son yıllarda çok tercih ediliyor. Genelde bu formdaki gelinlik modellerinde renkli kuşak kullanılıyor. Fakat renkli kuşak istemeyen gelin adayları için gelinlik kumaşından bir PRENSES MODEL Uzun boylu, bel, göğüs ve kalça ölçüleri birbirine yakın olan vücut yapısındaki kişilere çok uygundur. Omuzlardan başlayıp, göğüs ortasında sonlanan V kesimi, ince bel çizgisi ve dökümlü inen alt bedeniyle prenses modelin zarifliği, vücut yapısında belirgin hatlar taşımayan kişiler için ideal modeldir. Küçük göğüslüler dolgu sutyenle destek verirlerse, V kesim ideal olur. Modacılar, zarafet ve sadeliği bir arada barındıran bin bir gece masallarını anımsatan ve hayalleri gerçeğe dönüştüren prenses gibi gelin olmak isteyen gelin adaylarına bu modeli tavsiye ediyorlar. 12 fiyonk yapılarak da aynı form uygulanmaya çalışılabilir. Siyah, genel olarak karamsar bir renk olarak bilinir ama artık masumiyetin rengi beyaz gelinlik ile kullanılır hale gelmiş durumda. Zıt renklerin uyumuna güvenerek siyah bir kuşakla farklı ve çarpıcı bir gelinlik tasarlanabilir. İnci-gümüş ve fildişi gümüş renk seçenekleri ile hazırlanan bir gelinlik modeli sizi unutulmaz kılabilir. Gümüş rengi aksesuarlar kullanılarak ve yine inci gümüş gelin ayakkabısı ile tamamlanabilir. Moda 13 Özel Günler 18 - 24 MAYIS MÜZELER HAFTASI “GEÇMİŞ, GELECEK İÇİNDİR!” 14 İ stanbul’da yaşadığı halde Topkapı Sarayı’nı görmeyen, Konya’da Mevlânâ Müzesi’nden, Uşak’ta Karun Hazineleri’nden, Gaziantep’te Zeugma’dan haberdar olmayan pek çok insan var. Müze gezmeyi sevmiyoruz maalesef. Üzerinde yaşadığımız topraklar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Bu uygarlıklardan kalan izler, paha biçilmez eserler müzelerimizde sergileniyor. “Zamanım yok”, “Girişler pahalı” gibi bahanelerle müzelere ilgisiz kalıyoruz. Müzeciliğin daha iyi anlaşılabilmesi ve geniş halk kitlelerine en iyi biçimde anlatılarak tanıtılması amacıyla UNESCO tarafından 18 Mayıs günü, tüm dünyada “Müzeler Günü” olarak kutlanıyor. Ülkemizde ise aynı amaçla her yılın 18-24 Mayıs tarihleri arasında tüm müze müdürlükleri “Müzeler Haftası” kapsamında çeşitli etkinlikler gerçekleştiriyor. Hafta boyunca tüm müzelerde slayt gösterileri, sergiler, konferanslar, paneller ve rehberli geziler düzenleniyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzeler ve ören yerleri o gün ziyaretçilere kapısını ücretsiz açıyor. Peki, neden müzeleri ve geçmişimizi, kültürel değerlerimizi daha yakından tanımıyoruz? MÜZELER HAFTASI’NDA NELER YAPILIR? Müzeler Haftası’nda ülkemizin kültür varlıkları tanıtılır. Eski eserlerin korunması gereği anlatılır. Müzelerimiz gezilerek milli kültür ve tarih bilgimiz zenginleştirilir. Hafta içinde açık oturumlar düzenlenir. Uzmanların konferans vermeleri sağlanır. Okullarda Tabiat Varlıkları ve Müzeler köşesi hazırlanır, bu köşede müzecilikle ilgili basında çıkan yazılar sergilenir. Öğrencilerin müzecilikle ilgili yazıları burada değerlendirilir. Çevrede bulunan eski eser niteliğindeki belge ve kalıntılar bu köşede sergilenir. Özel Günler MÜZE NEDİR? Müze; sanat, bilim, tarih, kültürle ilgili eserlerin halka gösterilmek için toplanıp sergilendiği yerlerdir. Eski eser; belge, anıt ve kalıntılardır. Eski eserler, bize, geçmiş yıllarda insanların düşünüş, inanç, yaşayış ve yetenekleri hakkında bilgi verirler. Geçmişi öğrenerek bugünü anlamamıza yardımcı olurlar. MÜZELERDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR NELERDİR? • Girişlerde, eğer gerekiyorsa mutlaka kimlik ibraz etmek. • Grup halinde yapılan gezilerde, gezi onayını ilgililere, onların istemesini beklemeden göstermek. • Görevlilerin uyarılarına ve muhtelif yerlerde asılı olan ziyaret kurallarına uymak. • Eserlere zarar verecek şekilde dokunmamak. • Gezi sırasında başkalarını rahatsız edici davranışlardan kaçınmak. • Eserler hakkında bilgisine başvurduğumuz görevliye, şahıs veya grup adına teşekkür etmek. MÜZECİLİĞİN TEMELLERİ NE ZAMAN ATILDI? Orta Çağ’da gerçek anlamda müze yoktur. Kilise ve manastırlarda zengin eşya koleksiyonları bulunur. Fransa’da önce sanat daha sonra da tarihi eserlerin sergilenmesine başlanır. Kral ve önde 15 Özel Günler Müzeciliğin daha iyi anlaşılabilmesi ve geniş halk kitlelerine en iyi biçimde anlatılarak tanıtılması amacıyla UNESCO tarafından 18 Mayıs günü, tüm dünyada “Müzeler Günü” olarak kutlanıyor. gelenlerin bir araya getirdikleri eserler koleksiyon olarak sergilenmeye başlanır. Bu çalışmalar, müzecilik, müze kurma fikrinin de çekirdeğini oluşturur. Kazı çalışmalarının başlaması 18. yüzyılın ikinci çeyreğinde olur. Halkın gezebileceği müzeler kurma fikrini ilk olarak La Font de Saint Yenne adında bir Fransız yazar ortaya atar (1746). Ancak, bu müze 1785 yılında kapanır. Fransız İhtilali sırasında müze kurma fikri yeniden gündeme gelir. Avrupa’nın ilk ulusal müzesi 27 Temmuz 1793 tarihinde açılan Louvre (Luvr) müzesidir. Süsleme sanatları ile ilgili müzelerin en eski örneği Londra’daki Victoria and Albert Museum (Viktorya ve Albert Müzesi)’un kökeninde de 1851 yılında bu kentte açılan ilk evrensel sergi yer alır. 1870’li yıllardan itibaren İskandinav ülkelerinde halk, yaşantısını ve sanatlarını gösterime sunan folklor müzeleri kurmaya başlar. Bu müzeler, açık havada sergi şeklinde yapılmış müzelerdir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu çalışmalar daha çağdaş müzelerin kurulmasına kadar devam eder. Daha sonra müzeler bu etkinliklerinin yanında sinema, müzik, tiyatro ve bunun gibi etkinliklere de açılmaya başlar. eserlerini içine alan “İslam Müzesi” kurulur. 1924 yılında Topkapı Sarayı müze olarak hizmete açılır. 1928 yılında Etnografya Müzesi tamamlanarak hizmete girer. 1934 yılında Ayasofya müze olarak hizmete sunulur. Bu arada Konya, Bursa, Manisa, İzmir, Kayseri, Afyon, Antalya, Edirne, Adana illerimizde müzeler açılır. Açılan müzeler geliştirilir. Eski müzeler onarılır. Cumhuriyet döneminde bir yandan müzeler açılırken öte yandan da arkeolojik kazılar yapılır. Roma Hamamı, Ahlatlıbel, Alacahöyük, Alişar, Boğazlıyan kazıları ilk milli arkeolojik kazılardır. Bu kazılardan çıkan eserler Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndedir. TARİHİ ESERLERİ KORUMAK YURTTAŞLIK GÖREVİDİR… ÜLKEMİZDE MÜZECİLİK Ülkemiz toprakları üstünde birçok uygarlıklar yaşanmıştır. Bu uygarlıkların kalıntıları, anıtları, belgeleri müzelerimizde sergileniyor. Müzeler artık geçmişle aramızda kültür köprüsü kurulan eğitim yerleri konumunda... Günümüzden yüzlerce yıl önce yaşamış insanların kültürleri, yaşayış biçimleri hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlıyor. Aynı zamanda etnografya, fen, doğa ve folklor müzelerinde yakın geçmişin sanat ve zekâ ürünleri ortaya konuyor. Yurdumuzda müze çalışmaları 1846 yılında Ahmet Fethi Paşa tarafından başlatılır. İlk müze İstanbul’da Aya irini Kilisesi’nde kurulur. Daha sonra Osman Hamdi Bey zamanında yurdun çeşitli bölgelerinde özellikle Nemrut Dağı’nda eski Sayda kentinde yapılan arkeolojik kazılardan çıkan eserler İstanbul’a getirilir. Bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi kurulur. Osman Hamdi Bey’in ölümünden sonra bu göreve Halit Eldem atanır. Onun zamanında Türk İslam Müzelerin zenginleştirilmesi için, bulduğumuz tarihi eserleri müzelere teslim etmeliyiz. İzinsiz kazı yapanları, devletimizin güvenlik birimlerine bildirmeliyiz. Müzeleri, mutlaka gezmemiz ve yaşadığımız topraklarda bizden önce yaşayan insanları tanımaya çalışmamız gerekir. Sahip olduğumuz tarihi eserleri korumak ve sahip çıkmak bir yurttaşlık görevidir. Müzeler başlangıçta halka açık değildir. Müzelerden devlet yöneticileri ile bilginler yararlanır. 1850 yılından sonra müzelerdeki eski eserler sergilenerek halkın ilgisine ve bilgisine sunulur. 16 Ürün Tanıtımı Doğadan Sofraya H appy Center Kuru Gıda Satın Alma Departmanı olarak her hangi bir ürünü raflarımızda tüketicilerin beğenisine sunmadan önce ilgili ürünü ilk olarak insan sağlığı açısından tüm kalite standart belgelerini talep eder, üretim ile ilgili ayrıntılı bilgi alırız. Öncelikle ürünün bulunduğu segmentte piyasa liderliğini kalitesiyle perçinlemiş olması çok önemlidir. Arzumuz her ne kadar sadece piyasa lideri ürünleri satmak olsa da her gelir grubundan olan tüketicilerimize de hizmet vermek gibi bir misyonumuz olduğundan tüm ürün grubunda ya piyasa lideri ürünü ya da ikinci ürünü tüketicilerimizin hizmetine sunuyoruz. Ürünler değerlendirmeye alınırken öncelikle sağlık ve fayda yönleri Happy için vazgeçilmezlerimizdir. İşin rekabet, sunum, ticaret vs. gibi diğer konuları daha sonraki önceliklerimizdir. Happy Center olarak hizmet kalite standartlarımızla bağdaşmayan, insan sağlığına direkt ya da en direkt şekilde zarar verecek veya maksimum faydayı sağlamayacak hiçbir ürünü raflarımızda bulundurmayacağız. Bu anlamda bizi tercih eden tüm tüketicilerimizin gönül rahatlığıyla tedariklerini görmelerini salık veririm. Ayçiçek yağları: Ayçiçek yağlarının endüstriyel üretimi ilk kez Rusya imparatorluğu tarafından 1835 yılında yapılmıştır. Songül AKÇAY Happy Center Gıda Satınalma Grup Müdürü Ayçiçek Yağlarının Faydaları Çoklu doymamış yağ içeriğinde beyin işlevlerinde ve normal gelişim ve büyümede etkilidir. Saç ve cilt sağlığını olumlu etkiler. Metabolizmayı düzenler ve üreme sistemi içinde önemlidir. Olası enfeksiyonları belli düzeyde önler. Kan şekeri kontrolünü sağlar. Hiperaktif çocukların dikkat eksikliğini olumlu yönde etkiler. Zeytinyağları: Zeytin ağacı insanlığın 39bin yıllık dostu. Romalılara göre zeytin ağacı kutsallığını minerva ve Jüpiter’den alır. Tüm kutsal kitaplarda zeytin ağacı ve zeytinyağı, kutsallığın bolluğun adaletin, sağlığın gururun zaferin refahın, bilgiliğin ve yeniden doğuşun, kısaca insanlık için en önemli erdem ve değerlerin sembolüdür. Zeytin Yağlarının Faydaları Zeytin ağacının ortalama ömrü 300 – 400 yıldır. Ancak üç bin yıllık zeytin ağaçlarına da rastlanır. Bu nedenle mitoloji ve botanikte adı ölümsüzlük ağacıdır. Kandaki kolesterol dengesi tansiyonu kontrol edilmesi, kan şekeri dengesi çocuk gelişimi, hücre korunması özellikle gebe kadınların sinir sistemi koruyucusu, yaşlanmayı geciktiren gastrit ve ülsere karşı olumlu etkisi safra taşı oluşumunu önler, kabızlığı önler, ağrı burkulma ve adale incinmelerine iyi gelir. 17 Ürün Tanıtımı Kanser Hastalığının Savaçısı; BULGUR B Meryem Ecin DÜZ Happy Center Satınalma Kategori Yöneticisi ebeğim 6 aylık olmuştu, ek besine geçme zamanı gelmişti. İnternetten oğluma ek gıda olarak verebileceğim en faydalı besinleri araştırmaya başlamıştım. İlk karşılaştığım besin bulgurdu. Oysa ki, tahıl grubundan, ilk aklıma gelen pirinçti. Ancak tüm beslenme uzmanları ve doktorlar bebeklere pirinci değil, bulguru tavsiye ediyorlardı. İstanbul’da yaşayan bir ailenin kızı olarak, annemin çocukluğumda, bulgur pilavını çoğu kimse tarafından ‘’köylü yiyeceği, fakir sofrasının yemeği’’ olarak nitelendirildiğinden dolayı misafir sofrasına layık görülmediği için sunmadığını hatırlarım. Satın almasını yaptığım ürünlerle ilgili olarak, klasik satın alma yöntemleri dışında, detaya inmeyi ve aynı zamanda araştırmayı seven bir satın alma yetkilisi olarak bulgur hakkında edinmiş olduğum bilgileri paylaşmak isterim. 18 Ürün Tanıtımı Bulgurun Çeşitleri: Bulgurun hammaddesi buğdaydır. Birçok besine hammadde kaynağı olan buğdayın sertlik oranı bulgur için çok önemlidir. Örneğin, un yapılacak buğdayların yumuşak olması yeğlenirken, makarna yapımında orta sert buğdaylar, bulgur yapımındaysa durum adı verilen sert buğdaylar kullanılıyor. Bu buğday, sert bir buğday türüdür ve bulgurun parlak yapılı olmasını sağlar. Bulgur durum buğdayından yapılıyor, bu yönüyle makarnaya benziyor. Pişirildiği zaman bile içinde besleyici özelliği kalıyor. Yumuşak buğdaydan yapılan bulgur ise pişirirken lapa kıvamı alır ve tüketirken beklenen lezzeti vermez. Bu nedenle bulgur yapımında yumuşak buğday tercih edilmez. Sarı ve esmer olmak üzere 2 tür bulgur vardır. Bulgurun çeşitleri ise, pilavlık bulgur, köftelik bulgur, İçli Köftelik Bulgur, Çiğ Köftelik Bulgur, Aşurelik Bulgur, Yarma (Sis) Bulgur olmak üzere 6 çeşittir. NEDEN BULGUR TÜKETMELİYİZ? Bulgurun önemli özelliklerinden biri de lif açısından zengin olmasıdır. Pirinçten 9 misli fazla lif içerir. Kilo sorununu olan kişilerin glisemik endeksi 87 olan pirinçten uzak durup endeksi 48 olan bulguru tercih etmesi gerekir. Tabi alınan miktarına da dikkat etmek gerekir. Dünya Sağlık Örgütünün belirttiği üzere günde 25-30 gr. civarında lif ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu ihtiyacımızı da 1 tabak bulgurla çok rahat şekilde karşılayabilirsiniz. Bulgur yapısında içerdiği folik asit sayesinde hamile annelerin bebeklerinin zekâ seviyesini ilerletme de oldukça gereklidir. Bulgurun glisemik endeksinin düşük olması sebebiyle, bulgur uzun süre tok tutar, kana yavaş karıştığı içinde diyetlerde kullanılabilecek bir üründür. Ayrıca da şeker hastalarına tavsiye edilir. Ayrıca salatalarda, sıcak ve soğuk yemeklerde kullanılan bir malzeme olması nedeniyle oldukça çeşitlilik sunan bir üründür. Sağlık açısından oldukça zengin olan bulgurun faydaları saymakla bitmiyor. Bulgur çözünebilen ve çözünemeyen lifler bakımından oldukça zengindir. Karbonhidrat değeri düşük, protein değeri yüksektir. Bunun dışında B1, B6 vitaminleri ve Niasinden zengin bir besin maddesidir. Bulgurda bulunan lifler, içerisinde bulunan selüloz, pektin ve sakız gibi yapılarla vücuttaki sistemlerin üzerinde dengeleyici etkisi olan maddelerdir. Suda çözünebilen lifler, kan şekerini kontrol ederek kolesterolü düşürmektedir. Sağlık otoriteleri lifli besinlerin ayrıca kanseri önlediğini de tespit etmişlerdir. Zayıflama diyetlerinde, kolesterolü yüksek olan kişilerde ekmek yerine tüketimi teşvik edilir. Kuru baklagillerle birlikte alındığında protein kalitesi artmaktadır. 2 yemek kaşığı pişmiş bulgur kalori yönünden 1 dilim (25gr) ekmeğe eşdeğerdir. Çölyak hastaları için yüksek oranda gluten içerdiğinden kesinlikle önerilmez. Besin değerlerinin yüksekliğinin, uygun fiyatıyla birleşmesi; sağlıklı beslenmede gerekli olan tüm unsurları yerine getirmesi; stoklanabilir oluşu ve dayanıklılığının yüksek olması; en zor şartlarda bile uzun süre bozulmadan, böceklenmeden kalabilmesi, bulgurun tüketim talebinin gün geçtikçe artmasına neden olmaktadır. BULGUR PİŞİRMENİN PÜF NOKTALARI Bulgur yıkanıp, haşlanıp, kabukları soyulduğu için pişirirken tekrar yıkanması gerekmez. Ama açık bulgur satın aldıysanız, içiniz daha rahat edecekse yıkayın. Yıkanan bulgurda lezzet kaybı olacaktır. Esmer ve iri pilavlık bulgur beyaz bulgura nazaran daha çok sıvı alır. Köftelik bulgur çok ince olduğu için çok az sıvı ister. Bulgur sarı veya biraz daha esmer bir tonda renklere sahip olabilir, rengi açıldıkça daha çok soyma işlemi geçirdiğinden besin değeri düşmektedir. Yeşil çay ve ısırgan otu gibi, bizim pek tüketmeye alışkın olmadığımız besinlerin kanser düşmanı olduğu biliniyor. Ama tüketimi ülkemizde çok yaygın olan bulgur var ki o da tam anlamıyla bir kanser düşmanı… 19 Ürün Tanıtımı Bulgur pirinçten 9 misli fazla lif içerdiğinden dolayı önemlidir. Ancak alınan miktara da dikkat etmek gerekmektedir. BULGURUN TÜRK MUTFAĞINDAKİ YERİ VE ÜSTÜNLÜKLERİ (Bulgurdan 250 çeşit yemek yapılıyor) Bulgur Anadolu’da her gün ayrı bir kılıkta insanların karşısına çıkar. Bulgur Anadolu kıyması’’dır. Bulgurun parlayışının bir başka çarpıcı nedeni de, bu lezzetli ve besleyici yiyeceğin aslında çok fazla sayıda yemekte kullanılabilir olmasıdır. Besin değeri itibariyle vejetaryen yemeklerinde de çok sık kullanılıp, besleyicilik açısından eti aratmaz. Yani, mutfakta da yaratıcılığı destekliyor. Özellikle Güneydoğu ve Doğu mutfağının tanınması ile bulgurun yemek kültüründeki önemi anlaşılmış olup; Bulgur kebaplar, köfteler, içli köfte, pilavlar, kısır, soğuk mezeler, tatlılar, sarma ve dolmalar, çorbalar, sebze yemekleri olmak üzere, Türk Mutfağındaki yemeklerin %25’inin ana unsurudur. Et yemek sizi kanserden korumaz ama bulgur korur. Bu cümleme bakıp et yememezlik etmeyin, onun yeri abartmamak kaydıyla ayrı ama en azından etli çiğ köfte yerine bulguru, özellikle haşlanmış (yalancı köfte gibi) olarak tercih edin ve sofranızda bulguru en azından haftada 2 kez tüketin. KANSER SAVAŞÇISI BULGUR Çok yüksek besinsel değerlere sahip bir gıda yenilse bile, fiber yapı olmazsa besinlerin pek çoğunun emilmeden vücudu terk edebileceği açısından, 100 gr bulgurun içerdiği 1,3 gr posa, yani kepekli kısım çok önemlidir. Posanın kan değerini ve kandaki yağları düşürücü etkisinin yanında mide ve bağırsak kanserini önleyici yönü de bulunmaktadır. Buna örnek olarak, Gaziantep Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Bölümünde uzun süredir yürütülen çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre; ‘bol miktarda fiber ihtiva eden bulgur, düzenli olarak tüketildiğinde bağırsak kanseri riskini engelliyor’ şeklinde araştırma sonucunu yayınlamıştır. 20 Yeşil çay ve ısırgan otu gibi, bizim pek tüketmeye alışkın olmadığımız besinlerin kanser düşmanı olduğu biliniyor. Ama tüketimi ülkemizde çok yaygın olan bulgur var ki o da tam anlamıyla bir kanser düşmanı… Bu nedenle bulgurun içeriğinde insan sağlığı için vazgeçilmez olan 300 miligrama yakın fosfor, 310 miligram potasyum ve 40 miligram kalsiyum içermektedir. Öyle ki ABD’li doktorlar artık ilaç yerine bulgur veriyor. ABD’de “Kamu Yararına Bilimsel Araştırmalar Enstitüsü’nün yayınladığı raporda, bulgurun tüm tahıl ürünleri arasında en yüksek besin değerine sahip olduğu açıklanmış, özellikle en önemli folik asit ve lif kaynağı olması sebebiyle bulgur, tahılların altın standardı olarak nitelendirmiştir. ABD Kanser Araştırmaları Vakfı bulgurun içerdiği özellikler nedeniyle yararını vurgulayan bir makale yayımlar yayımlamaz ABD’de bulgur tüketimi hızla arttı. Bulgurun kanserle mücadeledeki yeri keşfedilir keşfedilmez, Batı mutfağındaki yeri de sağlamlaştırıldı. Yüzyıllardır Ortadoğu’ya ait bir lezzet olarak düşünülen bulgur, egemen Batı dünyasının da gözünde müthiş bir saygınlık kazanmış oldu. Bulgurun bu önlemez yükselişi yeni tariflerin doğmasına yol açtı. Özellikle ülkemizde çiğ köftecilerin sayısının hızla artması buna iyi bir örnektir ve neredeyse fastfood tabir edilen yiyeceklerle boy ölçüşebilecek bir biçimde yükselişi devam etmektedir. Üstelik çeşitli sağlık kuruluşlarının da vurguladığı gibi bulgurun kanser basta, çeşitli kronik hastalıklarla savaşta da gücü yadsınamaz. Kansere karşı koruyucu özelliktedir. “International Journal of Epidemiology” dergisinde 2007 yılında yayınlanan bir çalışmada bol bulgur yiyen premenopozal kadınlarda göğüs kanseri riskinin anlamlı olarak düşük bulunduğu saptanmıştır. Spor 21 Röportaj Bahçeşehir’in Gülümseyen Yüzü... Mağazanın lokasyonunu belirtir misiniz? Mağazamız Bahçeşehir’in merkezinde Kc bloklarının olduğu kısımda Kc çarşıda yer almaktadır. Mağazamız bulunduğu konum itibariyle Bahçeşehir’in kalbinde diyebiliriz. Müşterilerimiz bu sayede mağazamıza kolayca ulaşabilmekte ve alışverişlerini rahat ve huzurla yapmaktadırlar. Mağazanız kaç metrekarede, kaç kasa ve kaç personelle hizmet vermektedir? Mağazamız 1000 m2 olmakla birlikte 5 kasa ve 38 personelimizle müşterilerimize hizmet vermekteyiz. 22 Röportaj Mağazanız ne kadar süredir hizmet vermektedir? 26.06.2009 tarihinden itibaren şubemiz Bahçeşehir Boğazköy ve Esenkent halkına 2 adet servis aracıyla hizmet vermeye devam etmektedir. Mağaza Müdürü olarak mağazanızdan beklenti ve hedefleriniz nelerdir? Önceliğimiz müşterilerimize karşı samimi, güler yüzlü ve kusursuz bir hizmet sunmaktır. Mağaza müdürlüğü görevime başladığım andan itibaren tüm motivasyonumu müşterilerin mutluluğu ve hizmetimiz karşısında ki memnuniyetleri sayesinde kazandım. Mağaza personellerim ve ben müşterilerimize kusursuz hizmet sunmaktan mutluluk duymaktayız ve Bahçeşehir Şubesi olarak müşterilerimize kaliteli hizmet sunmaya devam edeceğiz. Müşteri memnuniyeti için çalışmalarınız nelerdir? Bölge itibari ile müşterilerimiz özel ilgi ve itibar beklemekte bizlerde bu doğrultuda elimizden geleni yapmaktayız. Müşterilerimizin mağazaya girişinden çıkışına kadar alışverişlerinde yardımcı olmaktayız. Mağazamıza özel telefonla sipariş hattı ve online sipariş sistemiyle müşterilerimizin istedikleri ürünleri bir saat içerisinde ürünleri evlerine kadar teslim etmekteyiz. Bu bölgede müşterilerimizin telefonla sipariş talepleri hızla artmaktadır. Bizde müşterilerimize en hızlı şekilde cevap vermekte, elimizden geleni yapmaktayız. En çok beğenilen ve tercih edilen reyonunuz hangisidir? En iddialı olduğumuz reyon manav reyonumuzdur. Müşterilerimizin sofralarına günlük tarladan meyve ve sebze ürünleriyle beraber, Afyon’da hijyenik ve İslami koşullara uygun ortamda kesimi yapılan et reyonumuzda iddialıdır. Çanakkale Trakya bölgesinden aldığımız peynir gruplarıda müşterilerimiz tarafından tercih edilen reyonlardır. Diğer reyonlarımızda da çeşit bütünlüğünü bozmadan misafirlerimizin aradıkları her ürünü bulundurarak rakip firmalara göre iyi bir fiyat politikası oluşturarak bu bölümlerde de iddialı olduğumuzu söyleyebilirim. Müşterileriniz neden Happy Center’ı tercih etmelidir? Güleryüz, samimiyet, hijyenik, temiz ortam, en iyi ürün, en kaliteli ürün ve en uygun fiyattır. Sloganımız mağazamıza gelen insanlara müşteri değil evimize gelen bir misafir mantığıyla yaklaşmak ve hizmet etmektir. 23 Röportaj Müşteri Söyleşileri / Bahçeşehir Sinem Hanım Bahçeşehir mağazanızdan açıldığı günden beri geliyorum. İşyerimize yakın oluşu bizim için büyük avantaj. Fiyatlarının gayet uygun olmasından memnunuz. Haftada 3 ya da 4 kez muhakkak ziyaret ederim. Kozmetik ürünleri ve unlu mamulleriniz kaliteli ve çok çeşitli olduğu için bizlere farklı seçenekler sunabiliyorsunuz. Servis hizmetiniz ile kapımızdan alıp kapımıza bırakmanız da büyük hizmet doğrusu. Mağaza personellerinizle çok kısa bir sürede aile gibi olduk. Kendilerinin ilgi ve alakaları sayesinde bizler de bu marketin daimi müşterisi olduk. Fiyatları kalite ile kıyaslarsak açıkçası yüksek kalite uygun fiyata aradığımız her ürünü bulabiliyoruz. Bütçemize uygun alışverişler bizleri mutlu ediyor. Hizmetlerinizin daimi olması dileğiyle… 24 Macide Hanım Benim Happy Center ile tanışmam yaklaşık 5 sene öncesine dayanıyor. O günlerden bu yana insan odaklı hizmet anlayışınızı hiç bozmadınız. Haftada bir ya da 2 kez toplu alışverişlerimizi yapıyoruz. Sebzelerinizin günlük ve taze oluşundan son derece memnunuz. Ayrıca gıda dışı reyonlarınızda bol çeşitli olduğundan dolayı aradığımız bir ürün grubunun alternatifi çok fazla. Bu sayede aradığımız tüm ürünleri bulabiliyoruz. Ayrıca Avantaj kart ile yaptığımız alışverişlerden kazandığım puanlarla birçok kez hediye aldım. Online alışveriş sisteminizi de kızım ve yeğenim sürekli olarak kullanıyor. Eve teslim hizmet olması bizler için büyük kolaylık. Sevdiğimiz marketin sevimli yüzlerine kucak dolusu sevgiler… Fikriye Hanım Mağazanızın ilk açıldığı gün fırsat bulup ziyaret etmiştim. Hatırlıyorum da yaklaşık 5 sene olmuş. Haftada bir mağazanızdayım. Boşnak kökenli olduğumdan dolayı hamur işlerini çok severim. Bu nedenle fırınınızın hamur işlerine hayranım. Ürünleri bir kez tadınca ne kadar kaliteli ve lezzetli olduğunu anlamak zor değil. Mağaza personellerinin ilgi ve alakasından o kadar memnunum ki her birine tek tek teşekkür ederim. Biz gelenekçi olduğumuz için marketi ziyaret edip alışveriş yapmayı tercih ediyoruz. Fakat oğlum ve kızım evlerinden internete girerek istedikleri ürünleri sipariş verebiliyorlar. Bu hizmetinizi de takdir ediyorum. İndirim ve kampanyalarınız duyurumlarınızdan da çok memnunum. Bütçemize uygun hesaplı alışveriş imkânı sunduğunuz için teşekkürler. Röportaj Eyüp Bey Her akşam iş dönüşü uğradığım mağazanızdan günlük tüm alışverişlerimi yapmadan evime gitmiyorum. Manav ürünleri ve şarküteri bölümündeki ürünleri ürünleriniz gerçekten çok kaliteli. Buraya geldiğim zaman manav reyonundan tutun kasap reyonuna kadar herkes tanır. Aile sıcaklığı ile karşılandığımız için alışveriş süresince rahat ve keyifli vakit geçiriyoruz. Geçtiğimiz aylarda mağaza yetkilisine satışının yapılmasını istediğim bir ürünün bilgisini verdim. Kısa bir süre sonra satışının başladığı bana belirttiler. Güler yüzlü yaklaşımları ve her konuda yardımcı olmalarına minnettarız. Bir de Avantaj kart uygulamanızı çok beğeniyorum. Hatta market kartınızla biriktirdiğim puanlarla hediyemi seçeceğim bugün. Bizlere sunduğunuz ayrıcalık ve kolaylıklar için teşekkür ederim. Ezgi Bey Esenkent bölgesine taşınmamla mağazanızdan alışveriş yapmaya başladık. Alışverişlerimizde tek bir market tercih ettiğimiz için tüm ihtiyaçlarımızı mağazanızdan karşılıyoruz. Özellikle manav ürünleri ve unlu mamullerinizi çok beğeniyoruz. Çeşit olarak fazla ürünleriniz var ve raf sisteminiz karışık olmadığı için rahat alışveriş yapabiliyoruz. İstediğimiz her ürünü mağazanızda bulabilmek çok kolay. İndirim bültenleriniz ve halk günlerinizde güzel uygulamalar yapılıyor. Genel itibariyle marketi bizlere hatırlatan personelleriniz kasiyerler olduğu için ödeme esnasında karşılaştığımız güler yüzlülük ve ilgiden dolayı çok memnunuz. Hanife Hanım 5 yıldır tanıştığım Happy Center marketlerini yaklaşık 3,5 yıldır bu civara işyerimin taşınması sebebi ile her gün ziyaret ediyorum. Bütün reyonları beğeniyorum fakat süt ürünleri ve manav reyonlarınız kalitede ve çeşitlilikte fark atmış düzeyde. Mağaza personellerinin bana olan yaklaşımları da bu kaliteyi tabiri caizse tamamlıyor. İstek ve şikâyetlerim olsa bile mağaza müdürü konuyla ilgilenip çözümlemesinden çok memnunum. Fiyat konusunda her bütçeye uygun fiyatta ürünleriniz var ve bu sayede bir adım öndesiniz. Arayıp ta bulamadığım bir ürün yok. Geçtiğimiz haftalarda açık süt satışı için mağaza müdürünüze ricada bulunmuştum, sağ olsun birkaç gün içerisinde getirtti. Burada müşterinin istek ve taleplerine çok hızlı aksiyon alınıyor. Özellikle bu sebeple Happy Center ‘a teşekkür ediyorum. Ayten Hanım Açıldığı günden beri mağazanıza hemen hemen her gün geliyorum. Mağazanızda rahatsızlığım nedeni ile kendim gelemesem bile telefonla sipariş veriyorum, buradaki arkadaşlar sağ olsun hemen siparişimi hazırlayıp kapıma kadar teslim ediyorlar. Ben geldiğim zamanlarda da merdivenden inip çıkmama kadar yardım ediyorlar. Çalışanlarınızın hepsi benim evlatlarım gibi. Zaten gördükleri yerde anne diyerek gelip elimi öperler. Kasaptaki etleriniz çok kaliteli, özellikle kıymanızı çok beğeniyorum. İndirim bültenlerinizde fiyat indirimi yaptığınız ürünler çok çeşitli ve genelde tüketicinin en çok ihtiyacı olan ürünler. Bu kolaylığı bizlere sunduğunuz için teşekkür ederim. Sevgiyle selamlıyorum sizleri. Sevin Hanım Bahçeşehir ’in yerlisi sayılırız. Yani en eskilerindeniz. Marketinizin açıldığı ilk zamanlardan bu yana rahat ve huzurlu alışveriş imkânı bulabiliyoruz. Ünlü mamulleri, taze sebzeleri ve bisküvi reyonlarını özellikle tercih ediyoruz. Genel olarak mağazanızın temizliği, ürün çeşitliliği ve özellikle fiyatların uygun oluşu bizim için en önemli tercih sebepleri. Ürünlerin kalitesine göre fiyatları bütçemizi rahatlatıyor. Bölge olarak genel itibari ile tüm tüketim maddeleri pahalıya satılıyor. Fakat sizin fiyatlarınız gerçekten uygun ve genel ortalamanın altında kalıyor. Bu arada evimiz yakın olduğu için servislerinizi kullanmaya gerek kalmıyor. Fakat alışveriş sonraları dikkat ettiğimde servis şoförlerinizin müşterilerle tek tek ilgilendiğini görebilmek bile hoşumuza gidiyor. Bütçemizi rahatlatan ve yüzümüzü güldüren hizmetleriniz için teşekkürler. Cumhur Bey 5 yıllık süregelen samimiyetin ve bağlılığın neticesi olarak bugün derginize de ufak bir söyleşi yapma imkânı bulduk. Bu nedenle de biraz heyecanlıyım. Malumunuz çok seneler geçtiği için burada birçok yönetici ve çalışan personeli tanıma fırsatı bulduk. Sağ olsun hepsi de aynı yakınlığı, ilgi ve alakayı bizlerden esirgemediler. Özellikle mağaza yöneticiniz ile çok iyi ilişkilerimiz var. Kurumsal bir firmada uzun yıllar çalışıp emekli oldum. Gördüğüm iyi ve kötü her türlü konuda kendilerini bilgilendiririm. Mağazanızda satılan ürünlerin çeşitliliği çok fazla, genel itibari ile müşterilerin tercih ettiği ürünler çevre marketlerde de var. Fakat sizlerin farkı müşterilere yakınlığınız ve güler yüzlülüğünüz. Müşterilerinize verdiğiniz önemin farkındayız. Teşekkürler... 25 Ürün Tanıtımı BİR FİNCANDA 40 YILLIK HATIR KEYFİ 26 Celalettin Kurt Happy Center Satınalma Kategori Yöneticisi Ürün Tanıtımı K ahve, kökboyasıgiller (Rubiaceae) familyasının Coffea cinsinde yer alan bir ağaç ve bu ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen doğal bir içecektir. Kahve ağacı görünüm olarak tıpkı defne ağacına benzer. Altı yaşına geldiğinde de ilk meyvelerini vermeye başlar. Olgunlaştıkça kızaran, kiraza benzeyen meyveler toplanarak, kalitesine, rengine ve büyüklüğüne göre sınıflandırılır ve güneşin altında kurumaya bırakılır. Kuruyan bu meyveleri elinize alıp salladığınızda, içlerinde bulunan 2 adet kahve çekirdeğinin sesini duyabilirsiniz. Kahve ağacının ilk bulunduğu yer olan Habeşistan’ın Kaffa yöresinin Arapça karşılığı “qahwah “ dır. Bugünkü anlamını 14. yüzyılda kazanmaya başlamıştır. Bu Türkçe’de “kahve”ye dönüşmüş, buradan da Avrupa’da café, caffe, koffie, coffee, koffie, Kaffee şekline gelmiştir. Çiçekleri beyaz ve hoş kokulu, kirazı andıran kırmızı meyvasının içinde iki çekirdek bulunan, dikildikten yaklaşık 3 yıl sonra meyve vermeye başlayan ve 30-40 yıl boyunca aralıksız meyve veren bir ağaç türüdür. Doğal haline bırakıldığında 8-10 metreye kadar uzayan ağaç, meyvelerin kolay toplanabilmesi için sürekli budanarak 4-5 metre uzunluğunda bir çalı boyutunda tutulur. Kahvenin defne yaprağına benzer derimsi ve kenarları dalgalı kışın dökülmeyen koyu, parlak ve sivri uçlu yaprakları vardır. Bol yağış alan, ortalama sıcaklığın 18-24° C arasında bulunduğu ve don olayının görülmediği, ekvatorun 25 Kuzey’i - 30 Güney’i arasındaki kuşakta yetişir. Soğukta ağaç ölür, ayrıca ani ısı değişiklikleri de ağaca zarar verir. Nemli ortamı sevdiğinden, kahve ağacının düzenli yağışın olduğu tropik bölgelerde yetiştirilmesi gerekir. Doğada pek çok yetişen türü olmasına rağmen yalnızca coffea arabica ve coffea robusta adındaki türlerin tarımı yapılmaktadır. Yengeç ve Oğlak dönencesi arasında tropikal iklimli bölgelerde ağırlıklı olarak tarımı yapılmaktadır. Toprak, aldığı su, güneşlenme zamanı, nem kahvenin tadını ve aromasını değiştirmektedir. Eğer kahve yanardağın eteğinde yetiştiriliyorsa kül kokuyor. Muz ağaçlarının gölgesinde yetişiyorsa daha aromatik bir tadı oluyor. Brezilya kahve üretiminde 17 milyon ton üretim ile dünya birincisidir. Onu 15,5 milyon ton ile Vietnam ve 9,4 milyon ton üretim ile Kolombiya takip etmektedir. HAZIRLANIŞINA GÖRE KAHVE ÇEŞİTLERİ Türk Kahvesi – Telvesi ile servis yapılan tek kahve çeşididir. Mırra - Şanlıurfa’ya özgü, birkaç kez demlenerek hazırlanan acı kahve. Espresso - Makine ile hazırlanan, koyu kavrulmuş, İtalya’ya özgü bir kahve türüdür. Cappuccino – Espresso ve su buharı ile köpük haline getirilmiş süt eklenen kahve (köpük 2 santim kadar). 27 Ürün Tanıtımı Caffe Lungo – Espresso’nun büyüğü denilebilir. Espressonun makinada daha uzun süreyle filtrelenmesidir. Caffe Americano – Espresso’nun sıcak su eklenerek yumuşatılmış şekli Caffe Latte – 40 ml Espresso’nun üzernine 80 derecelik sıcak sütün ilave edilmesi ve sütün üzerinde 2 cm kremamsı süt köpüğünün ilave edilmesi ile oluşur.%25 kahve %75 sütten oluşur. Latte Macchiato – Sıcak süt ve süt köpüğünün üzerine espresso eklenerek yapılır. Temelde diğer tüm sütlü kahvelerden en buyuk farkı sütün kahveye değil, kahvenin sütün üzerine eklenerek yapılmasıdır. Caffe Macchiato – Espresso’ya süt köpüğü eklenerek hazırlanan kahve. Mocha – Latte’ye çikolata tozu veya şeker eklenmesiyle yapılan kahve. Viennese – Espresso’ya çikolata ve krema katılarak hazırlanan Viyana usulü kahve. Filtre Kahve - Orta kalınlıkla çekilmiş kahvenin bir genellikle bir kağıt filtre yardımıyla filtre edilerek demlenmiş kahve çeşididir. Çözünebilir kahve- Kavrulmuş kahve çekirdeklerinin üzerinden başınçlı su geçirilerek kahvenin özütü çıkarılır. Bu özüt püskürterek kurutma yöntemiyle kurutulursa toz çözünebilir kahve, dondurarak kurutulursa granül kahve elde edilir. Çözünebilir kahve sadece kahve çekirdekleri ve su kullanılarak üretilir. French Press - Kalın çekilmiş kahvenin aynı ad verilen bir demleme kapında suyla karıştırılıp ucunda metal bir süzgeç olan pistonla filtre edilerek hazırlanan kahve çeşididir. Cafe au lait – Fransızların sütlü filtre kahvesi. Sütü kahvesinden daha fazladır. 1/3 kahve 2/3 sıcak süt. KAHVENİN FAYDALARI Kahve içerdiği kafein maddesinin uyarıcı niteliği yüzünden dikkat artırıcı ve stimülan özelliğe sahiptir. Ağrı kesicilerin etkisini %40 arttırmaktadır. Gün içerisinde karşılaştığımız güneş ışınları, hormonlu gıdalar, sigara ve egzoz dumanları nedeniyle vücudumuza oldukça yüksek miktarda zararlı oksidan maddeler giriyor ve antioksidan niteliğe sahip olan besinlerin temel yararları burada ortaya çıkıyor. Özellikle sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunan antioksidanlar ne yazık ki ülkemizde her ikisinin de tüketimi düşük olduğu için yeteri kadar alınamıyorlar. Geleneksel kahve geleneğimiz ise adeta bu açığı kapatmak için oluşmuş gibi görünüyor. Oksidan maddelerin vücut üzerindeki zararlı etkilerini azaltarak hücreleri korumaya yardımcı olan antioksidanlardan biri olan polifenolün en çok bulunduğu gıdaların başında kahve geliyor. İçime hazır 28 porsiyon miktarı üzerinden polifenolden zengin içeceklerin antioksidan kapasitesi karşılaştırıldığında kahvenin bir fincanda en yüksek antioksidan kapasitesine sahip olduğu görülmektedir. İçecekler arasında yapılan çalışmada kahveyi kakao, yeşil çay, siyah çay ve kuşburnu izlemektedir. Günde 2-3 fincan kahve, keyfin yanında doğal yolla antioksidan alımınıza da önemli bir katkı sağlar. Son zamanlarda oldukça popüler hale gelen Yeşil kahve ise çekirdeklerinin etkisiyle diğer kahvelere oranla daha fazla antioksidan içeriyor. Yeşil kahve çekirdeklerinin içerdiği klorojenik asit sayesinde şeker metabolizmasını etkilerek, kalori alımını azaltabileceğini, böylece kilo kontrolüne yardımcı olabildiğini gösteren çalışmalar bulunuyor. Kahvenin kokusu ve tadı kavrulmayla ortaya çıktığı için yeşil kahvenin olumlu etkilerinden yararlanmak için kavrulmuş kahve ile yeşil kahveyi biraraya getiren hazır kahve karışımı yardıma koşuyor. Tabii ki kahvenin faydaları sadece antioksidanlardan ibaret değil. Aşırı tüketilmediği müddetçe beyin işlevlerinin daha düzenli çalışmasına yardımcı olan kahve, hafıza ve düşünme yeteneklerinde yükselmeye neden oluyor. Konsantrasyonu da arttırıcı etkisi bulunan kahvenin böylece çalışanlar ve öğrenciler için pek çok etkisi ortaya çıkıyor. Bunun yanında pek çok kadının selülitlerinden kahveyi sorumlu tuttukları görülmekte. Kahvenin selülit yaptığı yolundaki yaygın ve yanlış inanışa karşın, bilimsel araştırmalar kahvenin selülit nedenleri arasında yer almadığını ortaya koyuyor. Tam tersine, kahvenin yağı ayrıştıran enzimleri harekete geçirdiğini ve lenf akışını kolaylaştırdığını gösteriyor. Gençliğini korumak isteyenlerin kahvenin gençleştirici antioksidan etkisinden faydalanmak istemeleri elbette çok doğal... Bağışıklık sisteminden tutun da kalp sorunları ve kansere kadar onlarca alanda daha sağlıklı olmanıza neden olan kahve aynı zamanda cilt sağlığınız için de oldukça faydalı. Parlak ve canlı bir cilde sahip olmak için dozunda kahve tüketimi uzmanlar tarafından önerilenler arasında yer alıyor. Kahve, sudan sonra Dünya’da en fazla tüketilen içecek ve verdiği keyfin yanında artık kahvenin kanser, Tip 2 Diyabet, karaciğer hastalıkları, Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklara karşı önemli derecede koruyucu etkisi olabileceğini gösteren çalışmaların sayısı giderek artıyor. Elbette kahvenin içerisinde yer alan yüksek kafein miktarı nedeniyle fazla tüketimin zararları da mevcut olabiliyor. Aşırı su tüketiminin bile ölüme neden olduğunu düşünürseniz tabii ki bunu biraz doğal karşılamak gerekiyor. Günde 2-3 fincan kahveyi geçmediğiniz sürece kahveye bağlı herhangi bir sağlık sorunu yaşamanız pek mümkün görünmüyor. Özel Günler 29 Dekorasyon 30 Dekorasyon Balkon ve Teras Kapılarını Açmanın Zamanı Geldi! Y az mevsiminin yaklaşması ve sıcaklıkların günden güne artmasıyla birlikte, balkon ve teraslarımız hayatımızın vazgeçilmezi olmaya başlıyor. Huzurun, mutluluğun, keyfin, dinlenmenin timsali olan bu mekânlarda, konforun yanı sıra şıklığa da özen gösterilmesi gerekiyor. İç yaşamların dışarıya taştığı, ruhların dinginliğe gömüldüğü bu gizli mabetlerimizde bu yaz nasıl bir dekorasyon tercih etmeliyiz, hangi tasarımlara yer vermeliyiz? Konforunuz ve zevkiniz için benzersiz bir atmosfer yaratabilirsiniz. Bir masa, sandalye, uzanmak için bir kanepe, rahat yastıklar, minderler, bitkiler, mumlar… Pek çok şey şık, sevimli ama en önemlisi keyifli bir balkon yaratmak için sizi bekliyor. Sizler için, bahçelerinize yeni bir bakış açısı getirecek, farklı bir keşif turu hazırladık. HER EVİN GİZLİ BİR BAHÇESİ OLMALI… Dekorasyonun keyifli ve zevkle yapılacak bir alanıdır, balkon ve teraslar... Ev dekorasyonunun tamamlayıcısı olarak karşımıza çıkar ancak başlı başına ayrı bir birimdir. Bir terasınız ya da balkonuz varsa, keyfinize göre dekorasyonunu yapmak da en büyük lüksünüz olmalı… Çiçek yetiştirmeyi sevenler için bahçeleri olması şart değil, bu bölümlerde çok çeşitli bitki yetiştirebilirler. Yazın açık olarak kullanılabilen bölümler kışın kapatılarak hem bitkiler soğuktan korunmuş olur hem mekânları kışın da kullanılır hale getirmiş oluruz. Özellikle katlanabilen cam sistemleriyle kapatmak önerilir. Manzarası olan evlerde manzaradan ödün vermeden birimler kapatılır ve manzara kışın da keyifle seyredilebilir. Kullanılan mobilyalarla bitkilerin uyumu ve birlikteliği de göz önünde bulundurulmalıdır. Duvarlarda kullanılan aydınlatma sistemleriyle de dekorasyona şıklık katılır. Güzel bir aydınlatma ile hem dekorasyon hem de kullanım rahatlığı sağlanır. 31 Dekorasyon Konforunuz ve zevkiniz için benzersiz bir atmosfer yaratabilirsiniz. Bir masa, sandalye, uzanmak için bir kanepe, rahat yastıklar, minderler, bitkiler, mumlar… MOBİLYALAR DOĞANIN KOLLARINDA GİBİ HİSSETTİRMELİ… Mobilya trendleri açısından içerisi ve dışarısı arasındaki sınırların tümüyle ortadan kalktığı günümüzde balkon ve teraslar artık evin dışarıdaki bir uzantısı olarak değil, evle birlikte gelişip değişen bir sosyal yaşam merkezi olarak görülüyor. Buna kanıt olarak mobilyaların geçmişten bugüne geçirdiği değişimi, özellikle konfor bakımından iç mekânda kullandığımız mobilyalara olan yaklaşımlarını, balkon ve teraslarda yemek yeme ve davet verme eylemlerinin artışını gösterebiliriz. Yeni konut projelerindeki balkon metrekarelerinin artması, bahçe dublekslerinin revaçta olması, yeşil binalar konseptinde binanın 15’inci katına sürpriz bir bahçe yapılması da dışarıdaki yaşamın çekiciliğini pekiştiriyor. 32 Mobilyaların malzemelerinin seçimi söz konusu olduğunda sentetik rattan, tik, doğal rattan ve plastik gibi alternatiflere sahipsiniz. Doğanın kollarında, doğal mobilyalar kullanmak her ne kadar doğru tercih olsa da hangisinin kullanacağınız alanda daha fonksiyonel olacağını düşünüyorsanız seçiminizi ondan yana yapmalısınız. Dış mekân mobilyaları seçerken, neme ve güneşe dayanıklı mobilyalar seçmeli, kolay temizlenir özelliği de göz önünde bulundurmalısınız Unutmayın, doğal olanın bakımı plastik ya da sentetiklere göre çok daha zor! Dekorasyon BİTKİLER RUHUNUZU SARMALI… Balkon ve teraslarda kullanılan bitkiler son derece önemlidir. Boyları gereğinden fazla büyük olursa mekânı daraltır ve bunaltıcı etki yapar. Çok küçük olursa da geniş mekânlarda kaybolur. Dayanıklı, çok hızlı büyümeyen, budanabilen bitkiler seçmek doğru tercih olacaktır. Doğal görünümü ve gözenekli yapısıyla toprak saksılar toprağın aşırı su tutmasını önler. Özellikle kaktüs türleri için tercih edebilirsiniz. Pencere önü veya balkon demirlerine monte edilecek saksılar emniyetli olmalı, sulama sırasında problem çıkarmamalıdır. Romantik atmosfer seviyorsanız balkonunuzda bisiklet sepeti görünümlü ferforje demirden balkon çiçekliği kullanın. Seramik saksı içine ise sakız sardunyası ekerek atmosferi tamamlayın. Duvarlara asılabilecek çiçeklikler ve saksılar size yer kazandırır. Büyük ve kalıcı bitki dikilecek saksıların plastik olması daha uygundur. Böylece yer değiştirmek gerektiğinde fazla zorluk çıkarmaz. Saksılarda bahçe toprağı kullanmayın. Yapı marketlerde satılan hazır dış mekan toprak karışımları steril ve hafif olmaları açısından çok uygundur. İyice çürümüş bahçe kompostu da biraz iyi toprak ve kumla karıştırılarak kullanılabilir. Balkon ya da terasınız az ışık alıyorsa, gölge seven bitkiler kullanın. Drenaj için saksı diplerinde büyüklüklerine göre düzgün açılmış delikler olmalı… RENKLİ BİR DÜNYANIN KAPILARINI AÇABİLİRSİNİZ… Teraslar hamak veya salıncaklarla neşeli hale getirilebilir. Mekânın büyüklüğüne göre de mobilya seçimi yapılmalı, özellikle katlanabilir sandalyeler ve genişletilebilir masalar tercih edilmelidir. Balkonunuz küçükse, yemek bölümü için yuvarlak bir masa tercih edebilirsiniz. Balkon duvarlarınızda beyaz renk boyayı tercih etmelisiniz. Hem ışığı daha iyi yansıtacak, hem de aydınlık bir hava verecektir. Renkli şezlonglarla da rahat bir oturma bölümü oluşturabilirsiniz. Saksılarda yetiştireceğiniz rengârenk çiçekler, renkli döşemelik kumaş ve yastıklarla da mekânlara neşeli ve canlı bir hava getirebilirsiniz. Çeşitli saksılar veya büyük vazolar da önerilebilir. Ayrıca renkli minderler veya mumlar da hoşluk katar. Apartman sakini olsanız bile küçük balkonlar için pratik mobilyalar, yer kaplamayan tasarımlar tercih etmeniz gerek. Küçük bir kahvaltı masası, iki katlanır sandalye, şık bir lamba ve yepyeni bir duvar rengiyle balkonunuzu şehrin içinde küçük bir vahaya çevirebilirsiniz. 33 Kişisel Bakım 34 Kişisel Bakım Gençlik ve Güzellik Aşılayan Formül: OZON TEDAVİSİ S on günlerde üst üste gelen yoğun iş programınız nedeniyle kendinizi yorgun ve güçsüz mü hissediyorsunuz? Yoksa önünüzde sizin için hayati önem taşıyan, mutlaka kazanmanız gereken bir sınav mı var? Çok önemli bir spor müsabakasına mı katılacaksınız? Yaşlandığınız için her gün yeni bir ağrıyla mı tanışıyorsunuz? Vücut direncinizi arttırmak için avuç avuç vitamin ve enerji hapları mı alıyorsunuz? Birkaç ozon tedavisi seansına girerek kendinizi son derece dinç ve dinamik hissedebilirsiniz. Günümüzde kanserden hepatite, kolitten zonaya kadar pek çok hastalığın tedavisinde yardımcı yöntem olarak kullanılan ozon tedavisi, aynı zamanda sağlıklı insanların performanslarını artırmaya ve vücudu gençleştirmeye de yarıyor. Öyleyse ozon tedavisi ile ilgili bilmedikleriniz, bilmek istedikleriniz için yazımızı okumaya devam etmenizi öneriyoruz… OZON NEDİR? Uzaydan ve özellikle güneşten gelen zararlı ışınları emerek yeryüzüne inmelerine engel olan atmosferin stratosfer tabakasındaki ozon için eski tarihlerde yunanca Ozein: “Tanrının Nefesi” ismi verilirdi. Özellikle şimşek ve yıldırımların oluşturduğu fırtınalardan sonra taze hava kokusu diye içimize çektiğimiz havada bu hissi oluşturan bulutların elektriklenmeleri esnasında meydana gelmiş olan ozon bulunur. Ozonun etkileri ve yaşamımız için gerekliliği daha sonra keşfedilir. Ozonlama ise yaklaşık yüzyıldır bilinen bir teknoloji olmasına rağmen değeri daha yeni anlaşılıyor. Ozon göklerden gelen şifadır. OZON TEDAVİSİ NEDİR? Aktif oksijen molekülü olan ozon gazı kullanılarak yapılan iyileştirici tedavilere ozon tedavisi deniliyor. Oldukça eski bir tedavi şekli 35 Kişisel Bakım OZON TEDAVİSİNİN UYGULAMA YÖNTEMLERİ NELERDİR? Major Yöntem: En yaygın kullanılan bu metotla 50-200 ml kan alınarak, dozu belirlenmiş ozonla karıştırıldıktan sonra tekrar kişiye geri verilir. Minor Yöntem: Kişiden alınan 2-5 cc kan, belirlenmiş dozda ozonla karıştırılarak kas içine enjekte edilir. Subikutan: Belirlenmiş doz ve hacimdeki ozon gazı ince uçlu bir iğne ile cilt altına enjekte edilir. Vücut Boşluklarına: Rektal- Makat yoluyla, vajinal ve kulak yoluna püskürtme ile ozon verilir. Eklem İçine: Eklem rahatsızlıklarında uygun bir iğne ile belirli dozda ozon gazının eklem içine verilir. Ozonlanmış Ürünlerle: Ozonlu su, ozonlu yağ gibi ozonlanmış sıvılar haricen sürülür. Kitle veya lezyon içine, etrafına ozon uygulanır. Ozon sauna uygulamaları: Isı artırarak cildin nemlendirilmesi sonucunda buharlı bir ortamda tüm cilde ozon emdirilir. olmakla beraber her geçen gün farklı yararlı etkilerinin bulunması onu yeniden güncel hale getiriyor. Ozon tedavisi alternatif tıp değil, etkileri bilimsel olarak yüzlerce çalışmayla kanıtlanmış etkili bir tedavi yöntemidir. Ozon tedavisinin en önemli özelliği, hastaya ve hastalığa özgü olmak üzere vücuda farklı yollarla verilebilmesidir. OZON TEDAVİSİ HANGİ HASTALIKLARDA/DURUMLARDA KULLANILIR? İyileşmeyen yaralarda, romatizma ve kas-eklem hastalıklarında, virüslerden kaynaklanan hastalıklarda, böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesinde, deri hastalıklarında, göz hastalıklarında, bağırsak hastalıklarında, diş çürüklerini önlemede, kadın hastalıklarında, cinsel fonksiyonların düzenlenmesinde, nörolojik hastalıklarda, yaşlılıkta, kronik yorgunluk sendromunda, stresle mücadelede, selüloitlerden kurtulmak için, toksinlerden arınmak için kullanılır. • Favizm denilen, alyuvarlarda glukoz 6 fosfat dehidrogenz enzim eksikliği bulunanlarda • Hipertroiti (tiroit bezinin aşırı çalışması) olanlarda • İleri derecede kansızlık ve kanla ilgili bazı rahatsızlığı (hemofili kanama pıhtılaşma vs.) olanlarda • Kronik ve tekrarlayıcı pankreas bezi iltihaplarında (Pankreatitler) 36 OZON TEDAVİSİ KİMLERE UYGULANMAZ? Kişisel Bakım OZON TEDAVİSİNİN YARARLARI NELERDİR? Ozon tedavisi konusu çok önemlidir. Ve mutlaka ozon tedavisi sertifikası olan kurumlara yaptırılmalıdır. Deride kan dolaşımını artırarak cilt yenilenmesini, sıkı ve pürüzsüz görünüm oluşmasını sağlar. Daha temiz, daha yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilde kavuşturur. • • • Yeni gelişmiş kalp enfarktüsü ve kanamanın aktif olarak devam ettiği beyin felci gibi bazı hastalıklarda Ozona karşı alerjisi veya intoleransı olanlarda (çok nadir görülen bir durum olup daha ziyade kokuya olan tahammülsüzlüklerde oluşabilir) Aşırı alkol kullananlarda OZON TEDAVİSİYLE KENDİNİZE DAHA İYİ BAKIN! • Hücre ve dokulara giden kan dolaşımını artırır. • Bağışıklık sistemini güçlendirir. Enfeksiyon hastalıklarına direnci artırır. • Damarları yeniler, tansiyon düzenlenmesini sağlar. • Kan ve lenf sistemini temizler. • Derinin üçüncü bir böbrek ya da ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışması sağlanır. • Kaslarda biriken toksini gidererek kasları gevşetir ve yumuşatır, esnekliğini artırır. • Eklem ağrılarını ve kas rahatsızlıklarını iyileştirir. • Hormon ve enzim üretimini normale döndürür. • Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı güçlendirir. • Depresyon ve sıkıntıyı ferahlatıcı etkisi vardır. • Stres hormonu olarak bilinen Adrenalini okside ederek genel bir sakinlik sağlar. • Depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur. Günümüz dünyasında, sadece nefes almak, artık vücudumuza yeterli oksijeni sağlamıyor. Vücudumuz sürekli olarak, havamızdaki, suyumuzdaki ve yiyeceklerdeki toksinler tarafından kirletiliyor. Şehirlerimizdeki oksijen miktarı %21 in çok altında ve düşmeye devam ediyor. Sigara kullanımı, stres, hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme gibi durumlar da eklenince vücudumuzda toksinlerin birikimi ve oksijen eksikliği artıyor. Bu da kronik yorgunluğa, erken yaşlanmaya, hastalıklara ve kansere zemin hazırlıyor. Yeterli oksijenlenmeyi sağlamak için nefes almaktan daha fazla şey yapmak zorunda olduğunuzu düşünüyorsanız, siz de ozon tedavisine başvurarak kendinizi daha iyi, genç ve güzel hissedebilirsiniz. Ozon tedavisi konusunda bir konuya oldukça fazla dikkat edilmelidir. Mutlaka ozon tedavisi sertifikası olan kurumlarda yaptırılmalıdır. Yani tedavinin yapılacağı klinik çok iyi seçilmelidir. Tedaviyi yapacak kişi ise kesinlikle uzman bir kişi olmalıdır. Yine bunların dışında tavsiyelerle ozon tedavisi yaptırmak da yanlış bir davranıştır. Yan etkisi olmamasına rağmen bu tedavi kesinlikle uzman bir hekime danışılarak yaptırılmalıdır. 37 Özel Günler 38 Özel Günler 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA VE GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI: “BÜTÜN ÜMİDİM GENÇLİKTEDİR!” M illetimizin tüm onur ve asaletiyle Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberliğinde tarih sahnesinde bir defa daha şaha kalkışının başlangıcı 19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan Bandırma vapuru ile milli mücadeleyi başlatmak için Samsun’a geldiği gündür. 19 Mayıs 1919’da başlayan süreç, umutsuzluk ve yılgınlık içindeki millet varlığına olan yüksek inancın ifadesi olması bakımından ilham almamız gereken bir mücadele yöntemi olarak önümüzü aydınlatır. En az dün kadar, bugün de lazım olan aynı ruh ve şuurun gençliğe kazandırılması milli geleceğimiz açısından hayati derecede önemlidir. Her yıl 19 Mayıs günü Gençlik ve Spor Bayramı olarak yurdun her yanında spor gösterileri ve törenlerle kutlanır. 19 Mayıs’ta yurdumuzun her yerinde izciler, öğrenciler ve gençler spor gösterileri yaparlar. Gençlik, yeni fikirler, aydınlık düşünceler, taze güç ve dinamik bir kuvvetin karşılığı olarak, yaşlanması mukadder olan bir toplum yapısına giren zindeliği, heyecanı, enerjiyi ve umudu ifade eder. ESARETTEN BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOL… 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa’nın belli başlı ülkeleri ikiye ayrılır. Osmanlı ordusu ile bu savaşta birlikte olanlar yenilince Osmanlı’da yenilmiş sayılır. Savaş sonunda Mondros Silah Bırakışması imzalanır. Buna göre Fransızlar Adana ve Hatay’a; İngilizler Urfa, Mardin ve Merzifon’a; İtalyanlar Antalya’ya yerleşirler. 15 Mayıs 1919 günü Yunanlılar İzmir’e girer. Böylece yurdumuz paylaşılır. Ordularımız dağıtılır, İstanbul Boğazı düşman gemileri ile dolar. Memleketin düştüğü duruma üzülen ve bir şeyler yapmak gerektiğini düşünen Mustafa Kemal ve silah arkadaşları bu kez yurdumuzu 39 Özel Günler kurtarmak için Anadolu’ya geçmeye karar verirler. 16 Mayıs günü İstanbul’dan Bandırma Vapuru’na binilir. Vapur 19 Mayıs sabahı Samsun Limanına yanaşır. Vatanın bağımsızlığı için bir ışık arayan Anadolu topraklarında Kemal Paşa ve arkadaşları sevinç gösterileri ile karşılanır. Burada bir hafta kalan Mustafa Kemal Paşa, 27 Mayıs günü Havza’ya gelir. Çalışmalarını burada da sürdürür. Mustafa Kemal, Amasya’da yayınladığı genelge ile ulusu, ülkenin bütünlüğünü, bağımsızlığını kurtarmak için birlikte çalışmaya çağırır. İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal Paşa’nın bu çalışmalarından hoşnut değildir. Harbiye Bakanı Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a çağırır. Bunun üzerine M. Kemal Paşa padişaha telgraf çekerek askerlikten çekildiğini bildirir. Mustafa Kemal Paşa bundan böyle çalışmalarına sade bir yurttaş olarak devam eder. 4 Eylül günü Sivas’a gider. Sivas Kongresi’nde “Ya bağımsızlık, Ya ölüm” ilkesi kabul edilerek yurt düşmandan kurtarılıncaya dek savaşmaya ant içilir. Mustafa Kemal Paşa Sivas’tan sonra Ankara’ya gelir. 23 Nisan 1920 günü Büyük Millet Meclisi’ni toplar. Meclis başkanlığına seçilen Mustafa Kemal Paşa düzenli ordular kurar. Bu ordular düşmanlarla çarpışmaya başlar. Birinci İnönü, ikinci İnönü, Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Savaşı sonunda yurdumuz düşmanlardan kurtarılır. 19 Mayıs 1919, dönemin sömürgeci güçlerince dayatılan bir geleceği reddederek “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararının kurtaracağına” inanan Atatürk’ün Cumhuriyetle sonuçlanacak bağımsızlık mücadelesine başladığı gündür. 19 Mayıs 1919 Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başladığı gündür. 19 Mayıs, 1981 yılından başlayarak “Atatürk’ü Anma Günü” olarak da kutlanmaya başlanır. Atatürk bir söyleşi sırasında: “Ben 19 Mayıs’ta doğdum” der. 19 Mayıs bir yandan Ulusal Kurtuluş Sa- 40 vaşımızın başlangıcı, öte yandan ülkemizin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk’ün doğum yıldönümü olarak törenlerle kutlanır. BAĞIMSIZLIK ATEŞİ… Büyük Önder’in Samsun’da yaktığı bağımsızlık ateşi, çaresizlik içerisindeki milletimizin umutlarını yeniden canlandırarak aydınlığa ulaşmasının ilk adımı olur. Milletimizin kendi küllerinden yeniden doğuşunun sembolü olan bu tarihten sonra bağımsızlık mücadelesi vatan topraklarının her köşesine dalga dalga yayılır. Kurtuluş Savaşı, bu destanın adı; Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Gazi Meclisimiz de bu destanı yaşatan milletin kalbidir. Vatanımızın birliği ve bütünlüğü uğruna kurtuluş mücadelesinin başladığı bu çok anlamlı günün yıldönümünde, büyük Türk milletinin ve geleceğimizin teminatı gençlerimizin bayramını kutluyoruz. Bu eserin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve kurucu kahramanları ve aziz şehitlerimizi şükran, minnet ve rahmetle anıyoruz. Özel Günler 41 Çocuk KADINLARIN ZOR TERCİHİ: ÇOCUK MU? KARİYER Mİ? Eskiden kadınların sosyal hayatta ve ev içinde belli yükümlülükleri vardı. Şimdilerde ise durum tam tersine dönmeye başladı. Modern yaşam ve ekonomik şartlar günümüz kadınlarının çalışmasını zorunlu hale getiriyor. D ünyanın en bilinen, en çok konuşulan ve tartışılan konularından biri: Çocuk mu, kariyer mi? Bir tarafta anne olma isteği, diğer tarafta kariyer basamaklarını hızla tırmanıyor olmanın verdiği mutluluk… Dile getirdiği sorun yaklaşık elli yıldır geçerliliğini koruyor. Bu soruyu soran ilk kuşak emekli oldu ancak günümüzde hâlen kadınlar bu soruya hem kendi içlerinde hem de kendi aralarında yanıt arıyor. Bunun yanında ikinci kuşağın işi daha zor gibi görünüyor. Çünkü küreselleşme ve rekabet giderek artıyor. Peki, çocuğu ile kariyeri arasında kalan kadın neler yaşıyor, nelerle karşılaşıyor? Bu ikilemi çocuğuna ve işine nasıl yansıtıyor? Kendisiyle ve çevresindekilerle nasıl bir savaş içine giriyor? İşte bu soruların yanıtları: Eskiden kadınların sosyal hayatta ve ev içinde belli yükümlülükleri vardı. Şimdilerde ise durum tam tersine dönmeye başladı. Modern yaşam ve ekonomik şartlar günümüz kadınlarının çalışmasını zorunlu hale getiriyor. Daha özgür yaşama isteği ve erkeğe bağımlı kalmamak kadınları çalışmaya teşvik ediyor. Kadınlar ekonomik olarak gücü ele aldığını, hem ev hem de iş yaşamını hayatına dâhil edebildiğini gösteriyor. Özellikle büyük şehirlerde ev ve iş arasında koşturan kadınlara oldukça sık rastlıyoruz. Çünkü kariyer yapan, işinde başarılı olan kadın daha güçlü, kendine özgüveni olan, toplumda ve çevresinde saygınlığı bulunan, her konuda kendini kanıtlayan bir birey oluyor. Hem ev işlerine yetişmeye çalışan hem de iş hayatında kariyer hedefleyen kadınlar artık bu tempoda çocuk sahibi olmayı da ertelemek istemiyor. ‘Çocuk da yaparım, kariyer de!’ felsefesi günümüzde hemen her çalışan kadın için benimsenmiş durumda. Ancak kendi parasını kazanmak, kadına pek çok yönden avantaj ve mutluluk sağlasa da, beraberinde yeni sorunlar getiriyor. Bunlardan ilk akla gelen, kariyer yolunda karşılaşılan problemler, ev içindeki sorumluluk duygusu, annelik vasfı ve bunların kadının üzerinde yarattığı stres… 42 Çocuk 43 Çocuk KARİYER Mİ? Hem ev işlerine yetişmeye çalışan hem de iş hayatında kariyer hedefleyen kadınlar artık bu tempoda çocuk sahibi olmayı da ertelemek istemiyor. ‘Çocuk da yaparım, kariyer de!’ felsefesi günümüzde hemen her çalışan kadın için benimsenmiş durumda. SAĞLIK SORUNLARININ HABERCİSİ Çalışan kadın hem çalışma hayatını hem de çocuğunu aynı anda idare etmek zorunda kaldığında ev ve iş yeri arasında yoğun bir tempo içerisine girer. İş, çocuk ve eş arasında kalan kadın tam anlamıyla bir tükenmişlik hissine kapılır. Yoğun duygular içerisine giren kişi kendini suçlamaya başlar, eşi ve çocuğu ile yaşadığı iletişimsizliği çalışma hayatına bağlayabilir. Çocuğu ve kariyerini bir arada yürütmek isteyen kadınlar genellikle çocuklarına daha düşkün bir tavır sergiler. Çocuğunun ihtiyaçlarını sürekli yerine getirmek isteyebilir. Bunun asıl sebebi ise çocuğun annesine olan ilgisinin azalması ve onu çalışıyor olmasından dolayı suçlaması korkusudur. Bu durumda çalışan anne, çocuğuna ve eşine yeterli ilgi gösterdiğini belli etmek için daha fazla çaba sarf eder. Çocuk ve kariyer yapmayı hem de iyi bir eş olmayı isteyen kadın için hastalıklar da kaçınılmaz olur: Tükenmişlik ve bıkkınlık hissi, depresyon, sürekli gerginlik ve panik atak belirtileri, uykusuzluk, sürekli yorgunluk hissi, beyinde ağırlaşma, düşüncelerde karmaşa, unutkanlık, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, eklem ve kas ağrıları, cinsel isteksizlik gibi. Kişi bu süreçleri yaşasa da bunları umursamaz hatta çevresindeki kişiler bile bu durumu zamanla kapris olarak değerlendirebilir. 44 ÇOCUKLAR BU DURUMDAN NASIL ETKİLENİR? Hem çocuk hem kariyer yapma düşüncesini topluma ve eşine kanıtlamaya çalışan anneler, çocuklarının her istediğini yapar hale geliyor. Sürekli endişe ve kaygı duydukları için çocuklar huzursuz, korkak ve güvensiz kişiler olabiliyor. Aynı zamanda aşırı ilgiden dolayı şımarık bir kişilik de ortaya çıkabiliyor. Çünkü anne çocuğun önüne tüm imkânları sunuyor, tüm isteklerini gerçekleştiriyor ve ilerde başkaları bu ortamı ona sağlayamadığında ise çocuk mutsuz ve doyumsuz bir birey olabiliyor. NE YAPMALI? Önceliklerinizi iyi belirleyin. Kendinize karşı dürüst olun ve şu soruları sorun: Ailem benim için gerçekten ne kadar önemli? Yoksa işim daha mı ön planda? Aile ağır basıyorsa eşinizi ve çocuklarınızı karşınıza alıp konuşun. Önce kendi durumunuzu anlatın, sonra onları dinleyin ve önceliklerini öğrenin. Herkes ne zaman ne yapmak istediğini teker teker söylesin. Buna göre yeni bir organizasyon yapın, aile içindeki herkesin uzlaşacağı bir formül bulun. Çocuk ÇOCUK MU? Kendinize de zaman ayırın, eşinizle sinemaya gidin, arkadaşlarınızla buluşun, sosyal aktivitelerden uzak kalmayın. Mükemmel kadın ve mükemmel anne bilincinden uzak yaşayın. Çocuğunuzun mükemmel annesi yerine onu anlayan, anlayışlı anne olmaya çalışın. Ailenize ayırdığınız vaktin niteliği de çok önemli. Cumartesi ve pazarı evde geçirip sabahtan akşama kadar gazete de okuyabilirsiniz. Bu durumda, “işe gideceğime çocuklarla birlikte evde oturdum” diyebilirsiniz ama bu çocuklarınızla ilgilendiğiniz, onlarla iyi bir diyalog kurduğunuz anlamına gelmez. Eskiden olduğu gibi arkadaşlarınızla buluşun. Bebeğinizi birine bırakma fırsatınız varsa, bunu mutlaka değerlendirin ve hemen telefona sarılarak uzun süredir görmediğiniz ne kadar arkadaşınız varsa arayın. Güzel bir gün için organizasyon yapın. Çocuk, eş ve iş dengesini iyi kurun. Çocuğunuzdan veya kariyerinizden vazgeçip mutsuz olmak yerine, bu dengeyi sağlayarak hem kendinizi hem ailenizi mutlu edebilirsiniz. Bütün güçlü kadınlar bunu başarabilirler! kararlar vermeye zorluyor. Aslında bu sorun aşılamayacak kadar zor değil. Kadın eğer istiyorsa mutlaka anne olmalı. Yoksa sonradan bunun acısını çok çeker. Yok, eğer anne olmayı istemiyorsa, sadece çevre yüzünden böyle büyük bir sorumluluğu almamalı. Çünkü istemeden anne olmak, doğumdan sonra intiharla bile sonuçlanabilecek ciddi depresyonlara neden olabilir. İSTEMEDEN ANNE OLMAYIN… Ne yazık ki, günümüz kadını bu sorunu sık sık yaşıyor. Bir tarafta çok sevdiği işi, diğer tarafta da anne olma isteği kadını büyük bir ikileme itiyor ve zaman zaman doğru olmayan 45 Özel Günler 46 Özel Günler 11 MAYIS ANNELER GÜNÜ “CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINDADIR” V ar mıdır anne kadar önemlisi, anne kadar değerlisi? Hayatımıza kim girerse girsin çıkmadı mı, gitmedi mi bu güne kadar? O kadar sevdi mi, o kadar önemsedi mi, o kadar düşündü mü? Daha nice sorular sorulur, bu konu üzerinden aslında, nice cevaplar üretilir. Anneleri birisiyle, birleriyle kıyaslamak bile mümkün değildir. Çünkü kim size canından can, kanından kan verebilir? Bunu tek yapabilen annedir. Siz hasta olursunuz bir çorba yapar ve tüm hastalığınız bir anda silinir gider. Çünkü anneniz yaptığı o sıcacık çorbanın içine sevgisini ve şifasını katar. Size böyle gönülden bağlı annenizin sevgisi ölçülebilir mi başka sevgilerle? Kıyaslanabilir mi sizce? ANNELERİMİZ BAŞIMIZIN TACIDIR… Sizi karşılıksız seven her anınızda yanınızda olan annenizdir her zaman. Sizi asla bırakmayan, her hatanızı affeden, siz onu kırsanız da her daim kalbini tamir edip kendince onarıp hataları görmezden gelip size asla bunu yansıtmayan tek kişidir anneler. Sizi koşulsuz şartsız sevmişler ve her anınızda yanınızda olmuşlardır. Peki, başka kim bunları yapabilir? 47 Özel Günler Karnındayken onu tekmeledik, sonra da kim bilir kaç gece uykusuz bıraktık. O, belki de bizi dünyada karşılıksız seven tek varlık. O kadar güçsüz ve küçük olmamıza rağmen hiç korkmadık. Çünkü sıcacık bir kucakta emin ellerdeydik. Dünyaya gözümüzü ilk açtığımızda, avazımız çıktığı kadar ağlasak da, o tüm sevgi dolu bakışı ve gülen yüzü ile bizi karşıladı. Bizi karşılayan o tüm güzel yüzler ve sıcacık kucakların sahiplerine, “Anne” dedik. Onlar, tanıdığımız ilk melekler… Yürümeyi öğretti, en güzel yemekleri bizim için yaptı, en cici kıyafetlerle bizleri süsledi, eğitimimiz için varını yoğunu ortaya serdi, hatta okula kadar da bizimle geldi, en güzel aktivitelere götürdü, en güzel öğretmenlerden en iyi eğitimi almamız için elinden geleni yaptı. le yemek hazırlayan, çocukken elleriyle sizi okula bırakan, hedef- Yavrusunun tek bir bakışıyla, onun ne düşündüğünü ne istediğini anlayan erdem sahibi anneleri, bu kadar güzel kılan nedir? Kendine has mis kokusu ve nefes alış verişini dinleyip huzur bulmamızı sağlayan o gücün, evrende eşi benzeri var mıdır? mizin kıymetini bilelim. Onlar hayatta ise dualarını mutlaka alalım. KARŞILIKSIZ SEVGİNİN SAHİPLERİ ANNELERİMİZİN GÜNÜ KUTLU OLSUN… Sizi dünyaya getiren, tüm hastalıklarınızda başınızda bekleyen, kötü anlarınızda sizi bir an olsun yalnız bırakmayan, sizin için özen- 48 ler koyarak başarılı olmanıza teşvik eden, sizin için daima dualar eden, sizin önceliklerinizi kendinden önce düşünen ve yaptığınız olumsuzluklarda daima arkanızda olup desteğini sizden esirgemeyen kutsal varlıklar anneleriniz yılda bir kere de olsa şüphesiz ki kutlanıp, teşekkür edilmeye değerler… Annemize bir demet kır çiçeği bile armağan etmek ve tatlı bir sözcükle yanağından öpmek onu çok mutlu edecektir. AnneleriHayatta değiller ise onlara dualarımızı yollayalım. Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızı en iyi şekilde yetişmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Türkiye Cumhuriyetinin hamurunu yoğuran, toplumumuzun en değerli varlıkları annelerin Anneler Günü kutlu olsun. Sevdikleriyle birlikte bütün annelerin daha nice Anneler Gününü kutlamalarını diliyoruz Özel Günler 49 Spor Çevre Dostu Spor: GOLF 50 Spor D ışarıdan monoton ve basit gibi görünüyor olsa da, aslında çok önemli kuralları, heyecanlı maçları, büyük tutkunları, hatta komik fıkraları bile olan bir spor dalı, golf. Günümüzde çok ilgi çeken ve milyarlarca dolar değerinde bir endüstri konumunda. Biz de sizlerle golf sporunun pek bilinmeyen yönlerini ve inceliklerini paylaşmak istedik bu sayımızda… 51 Spor Golfun ortaya çıkışına dair ilginç rivayetler bulunuyor. Bu rivayetlerden biri, İskoçyalı denizcilere dayanıyor. Söylenti o ki, yaklaşık 5 asır önce İskoçyalı denizciler karaya ayak bastıkları zaman ellerine geçen sopaları yolda buldukları taşlara vura vura ilerliyorlar. Bu durum İngiliz soylularının ilgisini çekince bu “sopa-taş” oyununu geliştirip, çim sahalara taşıyorlar. Günümüzde golf, çim sahada, üzerinde doğal ya da yapay engellerin bulunduğu 18 parkurlu alanlarda oynanan bir oyun. Fiziksel gücün yanı sıra konsantrasyon ve görgü kuralları da gerektiriyor. Golfçünün gerçek rakibi diğer oyuncular gibi görünse de, saha zorlayıcı olduğundan esas rakip ‘golf sahasının kendisi’ olarak görülüyor. Bu prensip nedeniyle profesyonel golf, sportmenliğe değer verenlerin en yüksek seviyede ödüllendirildiği, sportmen olmayanların kendilerini dışında buldukları bir dünyadır, deniliyor. Golf, iki ana prensip üzerine inşa edilen kurallar üzerinde özellikle duruyor: Oyuncuya ve sahaya saygı. Bu prensiplere sıkı sıkıya bağlı hareket edildiği için bu spor bu kadar yaygınlaşıp, seviliyor. Golfun geçer akçesi ‘saygı’ olarak görülüyor ve en önemli özelliği, sportmenliği öne çıkaran ve yüzyıllardır değişmeyen etik kuralları olarak biliniyor. OYUNCUYA SAYGI Golf; macera golfü, çılgın golf ve mini golf olmak üzere üç katagoriye ayrılır. 52 Yarışma öncesi golf sahasına, uygun bir süre önce gidilmeli ve beraber oynanacak oyuncularla tanışılmalı. Bir golfçü vuruş hazırlığına başladıktan sonra vuruşu bitene kadar hareket edilmemeli, konuşulmamalı: Vuruş hazırlığı, golfçü vuruş yapacağı sopasını çantasından aldığı anda başlıyor. Genelde vuruşu yapmadan önce her oyuncunun izlediği bir ritüel oluyor. Bu ritüel yaklaşık 30-40 saniye sürebiliyor. İşte bu süre oyuncunun konsantrasyonu için çok önemli. Bu sırada etraftaki oyuncular ya da seyirciler arasında konuşanlar olursa vuruşu yapacak kişi konsantrasyonunu kaybediyor. Spor Golf uçsuz bucaksız, halı gibi çimle kaplı ormanlık bir atmosferde oynanan spordur. Vuruş yaparken arkasında ya da onu rahatsız edecek kadar yakın durulmamalı, tam hizasında ve karşısında durulmalı: Her insanın kendince bir güvenli alanı bulunuyor. Bu güvenlik alanına girerseniz diğer kişi sizin varlığınızı hissediyor ve konsantrasyonu bozulabiliyor. Deneme savurma vuruşları (swing), gerektiğinden fazla sayıda yapılmamalı. Golf oyuncusu, öndeki oyuncunun topu menzil dışına çıkmadan vuruşunu yapmamalı, diğer oyuncuların pata hattına basmamalı veya üzerine gölge düşürmemeli, oyun sıraları gelmeden, golf pimine topu koymamalı: Genelde insanlar oyunda bencil davranıp, sıranın hemen kendilerine gelmesini istiyorlar. Diğer oyuncunun rahatsız olacağı hareketleri bilinçsizce yapıyorlar. Bunlar doğal karşılanabilecek, zamanla oyunu ve kuralları öğrendikçe düzeltilebilecek yanlışlar olarak görülüyor. Topun birisine çarpma durumu var ise dikkat diye bağırılarak uyarılmalı. SAHAYA SAYGI Vuruş sırasında sahada hasar verilen yerler tamir edilmeli. Çim kapakları yerine konmalı, top izleri onarılmalı. Kum engelinde bırakılan izler düzeltilmeli. Golf çantaları ya da bayrak direkleri bırakılırken yüzeyin ve çukurun zarar görmemesine dikkat edilmeli. Bitiş yerini terk etmeden önce bayrak direği yerine dikilmeli. GOLF TÜRLERİ MACERA GOLFÜ: Belirli bir standardı olmayan, geniş ve açık orta alanı ve dalgalı green’leri (çukurun bulunduğu alan) mini golf sahası üzerinde oynanan, turistlere ve ailelere yönelik bir golf oyunu. El yapımı maketler ve süslemeler ile şekillendirilmiş, her çukurunun geniş noktalar ile işaretlendiği temalı golf sahalarında oynanıyor. En popüler temalar; korsan ve balta girmemiş orman temaları olarak biliniyor. Çukurlar gemilerin ya da mağaraların içerisine yerleştiriliyor. ÇILGIN GOLF: Özellikle çocukları çekmek için düzenlenen bir mini golf sahasında, düşük puan almanın şansa bağlı olduğu bir golf oyunu. Tatil köylerinde ve deniz kıyılarında oynanan çılgın golf için macera golfü kadar geniş sahalar gerekmiyor. Çılgın golf daha çok tüneller, tanınmış köprü, bina, tarihi eser modellerinden oluşan farklı engellere sahip kısa golf parkurları üzerine odaklanıyor. MİNİ GOLF: Yükseltilmiş sınırlar arasında kalan çukurların bulunduğu vuruş alanları ile yapay golf sahası üzerinde oynanan bir golf oyunu. Golf dünyada yaygın bir spor dalı olsa da golf oynanması için çok geniş ve uygun zeminler gerekiyor. Bu nedenle her yaştan insan, her ortamda golf sporunu yapamıyor. Buradan hareketle 1900lü yıllarda mini golf ortaya çıkıyor. 53 Spor GOLF VE ÇEVRE Açık havada oynanan çoğu spor dalına göre çevre ile en çok etkileşim içerisinde olan spor dalı olan golf, endüstrisi genişleyen ve büyüyen bir özelliğe sahip olduğundan, toplumsal sorumlulukları da fazla görünüyor. Golf sahaları bir spor alanının ötesinde, şehirlere önemli yeşil alan sağlayan bir niteliğe sahip. Golf alanları, tabiatın doğal dokusunu koruyarak su kaynaklarının zenginleştirilmesine ve korunmasına yardımcı oluyor. Bilindiği üzere golf sahasındaki turf çimi suyun kalitesini arttıran çok etkin biyolojik bir filtre görevi yapıyor. Turf çimi yönetiminin ekolojik bilim ile ilişkili olduğu biliniyor. Turf yetiştirilme şeklinin seçimi, biçme usulü, kültivasyon uygulamaları, sulama ve drenaj sistemleri çevre şartlarına bağlı olarak belirleniyor. Tüm bunlar golf sahasının ekolojisi üzerinde büyük etkiye sahip bulunuyor. Bu yüzden bir golf sahası yöneticisi aynı zamanda iyi bir çevre yöneticisi olmalı. Golf oyun alanı, sahanın küçük bir bölümünü kaplıyor. Geriye kalan %52lik oyun dışı alan; çim, ağaç, sulak alan, fundalık ve doğal çevreden oluşuyor. Araştırmalar, iyi dizayn edilen, planlanan ve yönetilen golf sahalarının doğal çevrenin ekolojik konumunu iyileştirdiğini göstererek golfün çevre dostu olduğunu ortaya koyuyor. GOLF SPORUNUN YARARLARI Genellikle eğlence amaçlı yapılan golf sporunun insan vücudu için de birçok yararı olduğunu biliyor muydunuz? Oyun sırasında golf parkurunda yürümek ve golf sopalarını taşımak aslında başlı başına fiziksel dayanıklılığınızı ve kardiyovasküler zindeliğinizi pekiştiren bir aktivitedir. Düzenli olarak oynayacağınız golf, düzenli yapacağınız birçok 54 egzersiz gibi uyku düzeninizi iyileştirir. Fiziksel aktivitenin yoğun olduğu günlerde uykuya dalmanız diğer günlere kıyasla çok daha kolay olur. Golf; esneklik, çeviklik ve koordinasyon gerektiren bir spordur, bunun tersi de doğrudur. Golf oynadıkça vücudunuz esneklik, çeviklik ve koordinasyon kazanır. Güneşin vücudumuza olan yararlarına burada yer vermek gerekir. Golf bir açık hava sporu olduğundan, güneşli günlerde golf sahasında geçireceğiniz birkaç saat vücudunuzun D vitamini ihtiyacını karşılamasına yardımcı olur. Bunun yanı sıra açık havada geçireceğiniz güzel bir gün sizi iyi hissettirir. Golfun fiziksel yararlarının yanında psikolojik yararları da bulunur. Keyif alarak yaptığınız aktiviteler sizi sürekli içinde bulunduğunuz stresli ortamlardan bir süreliğine de olsa uzaklaştıracak, uzun vadede kendinize olan güveninizi arttırır. SPORDA MEDİTASYON ETKİSİ Yine de bütün kurallar bir tarafa, kısaca özetlemek gerekirse, uçsuz bucaksız halı gibi çimle kaplı ormanlık alanlarda, son derece dingin bir atmosferde oynanan golfun, hem bir tür meditasyon etkisi yapan, hem de her mevsim oynanabilen gerçek bir doğa sporu olduğunu söylemek mümkün. Özel Günler 55 Eğitim 56 Eğitim Yeni Orta Sınıf Eseri ‘ÇOCUKERKİL’ AİLELER A taerkil aile düzeni yerini çoktan ‘Çocukerkil’ düzene bırakıyor. Özellikle orta sınıfın yükselen bir değeri olarak, çocuk merkezli aile yapısı giderek kabul gören bir anlayış olmaya başlıyor: Çocuğumuz olduktan sonra, onu hayatımızın tam merkezine koyuyoruz. Tatil mekânlarımızı, çocuğum orada eğlenir mi, yeterince su oyuncağı var mı, çocuk kulübü var mı, diyerek planlıyoruz. Gideceğimiz restoranları çocuğumuzun damak zevkine ve daha çok onun tercihlerine göre belirliyoruz. Hafta sonu yapmak istediğimiz şeyleri erteleyip, genellikle çocuğumuzun iyi vakit geçireceği alternatiflere yöneliyoruz. Çocuğumuz da iyi vakit geçirsin diye, daha çok çocuklu arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz. Televizyon izleme isteğimize rağmen, onun çizgi film izlemesine razı oluyoruz vb. Siz de bu satırları okurken kendinizden veya aile yapınızdan bir kesit gördünüz mü? O zaman mutlaka, sizler için hazırladığımız bu yazıyı okumalısınız... 57 Eğitim Ne çocukerkil aile modeli ne de aşırı korumacılık iyi bir çocuk eğitim modeli değildir. Çocuklarımız elbette ki çok kıymetli… Haklı olarak onları mutlu bir ortamda büyütmeyi istiyoruz. Peki, bu kadar özverili davranarak, kendi isteklerimizi susturarak, her dediklerine ‘evet’ diyerek mi? Elbette ki hayır! Dünya böyle bir yer değil ve böyle büyüyen çocuk aslında gerçek dışı sanal bir ortamda büyümüş oluyor ve ilk sosyal ortamına girdiğinde tökezliyor. EVİN HÂKİMİ ÇOCUK… Önceden aile yapımız konu olduğunda ataerkil aile kelimesi mutlaka geçerdi. Ailede asıl sözü geçen, dediği dinlenen kişi babamızdı. Evde babamız, son noktayı koyardı. Planlar babamızın isteklerine göre şekillenirdi. Günümüzde ise bu ataerkil aile yapımız yavaş yavaş değişiyor. Artık büyük şehirlerde çocukerkil ailelerimiz var. Yani evde çocuğun sözünün geçtiği, çocuğun isteklerine göre planların yapıldığı aileler. Merkezde babanın değil, çocuğun olduğu aileler… Bu duruma sebep olan faktörlerden biri günümüz anne-babaların kendi geçmişinde yaşadıkları zorlukları çocuklarına yaşatmak istememesi… ‘Aman biz yaşamadık ve görmedik, bari çocuklarımız yaşasın ve görsün.’ düşüncesi çocukerkil aileler türemesine neden 58 oluyor. Bu duruma neden olan bir diğer bir faktör de, anne-babaların çocukları ile sorun yaşamama arzusu... Çocuk, aileden bir şey istediğinde ve bu yerine getirilmediğinde evde ya da dışarıda kriz çıkıyor. Bu krizden kaçınan aileler gücü çocukta bırakıyor ve onun dediklerini yapıyor. AŞIRI SERBESTLİĞE DAYANAN ÇOCUK MERKEZLİ TUTUM Bu tutum, genellikle tek çocuklu kalabalık ailelerde, orta yaşın üzerinde çocuk sahibi olan anne babalar ve bütün aile büyükleri tarafından uygulanan bir disiplin şekli olarak görülüyor. Ailede çocuğun egemenliği söz konusu oluyor. Aile üyeleri kayıtsız şartsız çocuğun isteklerini yerine getiriyorlar. Sonuçta, aşırı sevgi ve ilgi, çocuğu kural tanımaz, doyumsuz bir kişi yapıyor. Anne, baba, büyükanne, büyükbaba, hala, teyze bol ve pahalı oyuncaklar alarak ve her isteğini yerine getirerek çocuğun doyuma ulaşacağını zannediyorlar. Çocuk, yüzlerce pahalı oyuncağı olduğu halde bunlara kıymet vermiyor, hep yenisini istiyor. Alınan her yeni oyuncakla ancak üç-beş saat oynayıp bir kenara atıyor. Aileye egemen olan çocuk bir kral edasıyla hareket ediyor, aile Eğitim büyüklerine saygı duymuyor. Bu çocuklar, aileye egemen olmakla kalmayıp, aile dışında da egemenliklerini sürdürmek istiyorlar. Okul çağına girdiklerinde kurallara uymakta, ders çalışmakta ve arkadaş edinmekte başarısızlığa uğrayıp, hayal kırıklığı yaşıyorlar. YOĞUN REKABET ÇOCUK MERKEZLİ AİLE YARATIYOR Çocukların ilköğretimin ilk yıllarından itibaren yoğun bir rekabet ortamında hızlı bir yarışa girmeleri ve bu sürecin yıllar ilerledikçe daha da önem kazanması, çocuk merkezli aileler yaratıyor. Eğitimde öğrenme değil, başkalarını geçme amaç haline geliyor. Çocukların özel ders alma, dershaneye gitme, bilgisayar gibi teknolojik istekleri hızla artıyor, bunların yerine getirilmesi aile içindeki çocuk egemenliğini daha da perçinliyor. ATAERKİL YAPIDAN ÇOCUKERKİL YAPIYA GEÇİŞ Aile yapımız genel itibariyle aşırı baskıcı bir özelliğe sahipti yıllar önce. Bu olumsuzluğu yaşayan nesiller eğitim, kültür ve sosyoekonomik seviyesi ne olursa olsun kendi çocuklarına bu şekilde davranmama kararı aldı sanki. Ancak bu defa da kendileri yaşayamadılar, bari çocuğumuz yaşasın anlayışıyla. Çocuk eğitiminde hesap hatası yaparak bugün ataerkil aile yerine çocukerkil bir yapımız var artık. Bu aile yapısında, çocuğa henüz kendisinde gelişmemiş duygulara rağmen ellerinden gelen her şey veriliyor. İhtiyaç hissetmeden, yokluğun sıkıntısı çekilmeden sahip olunan şeylerin kıymeti bilinmiyor, daha fazlası isteniyor ve yine de istenen yapılıyor. Ailenin işleyişi çocuğun isteğine göre düzenleniyor ve dolayısıyla doyumsuz, hırçın bireyler yetiştiriliyor. Üstüne üstlük bu tip aile yapısı, zamanla kaldıramadığı yükü geriye dönüp kendi ebeveyninden gördüğünü uygulama yanlışına düşüyor. Esasen iki davranış tipinin de eksik yönleri bulunuyor. Olması gereken çocuğun yaşına, gelişimine ve ihtiyaçlarına uygun olarak, en önemlisi de kimseyle kıyaslama yapmadan maddi imkânlar ölçüsünde davranmak olarak görülüyor. NE ATAERKİL NE ÇOCUKERKİL AİLE OLMALI… Her iki aile yapısı yerine bugün, çocuğun birey olduğunu kabul eden, onun da yapılan işlerde görüşü alınan aile üyesi olduğunu varsayarak davranmalıyız. Günü kurtarmak yerine gelecek nesillerimizin bekası adına bilinçli ve dikkatli olmalıyız. Aslında biz, iyi bir şeyler yaptığımızı düşünürken çocuklarımıza zararımız dokunuyor. Hayatla ilgili yanlış bir imaj vermiş oluyoruz. Çocuğumuzun hayatımızdaki yerine duruşumuzu değiştirmeliyiz artık. Sorumluluklarını artırmalı, kendi ihtiyaçlarımıza da cevap vermeye başlamalıyız. Bizi geliştiren, besleyen her şeyden onun da faydalanmasını sağlamalıyız. İnanıyoruz ki, herkes böyle daha mutlu olacak ve her şey daha yolunda gidecektir. Ne çocukerkil aile modeli ne de aşırı korumacılık iyi bir çocuk eğitim modeli değildir. İyi bir karakter için önce yaptıklarımızla örnek olmalı, sonra yaşına uygun işlerin tecrübe edilmesine fırsat verilmelidir. Çocuğun yapacağı hataları öğrenme fırsatı olarak görmeli, en önemlisi onu olduğu gibi kabul etmeli, gelişimine uzlaşarak birlikte destek verilmelidir. Çocuklarımızı sevelim ve bunu davranışlarımızla gösterelim. 59 60 61 Özel Günler 62 Özel Günler 10-16 MAYIS ENGELLİLER HAFTASI: ENGELLİ OLMAK BİR ENGEL Mİ? G ünlük yaşamınızda engelli bireylerle muhakkak karşılaşmışsınızdır. Kimi zaman elindeki beyaz bastonuyla yürüyenleri, kimi zaman işaretlerle etrafındakilere derdini anlatmaya çalışanları, tekerlekli sandalye ile kaldırımları ve pek çok engelleri aşmak için zahmet çekenleri, garip tavırlarına bakarak güldüğünüz kişileri görmüşsünüzdür. Acaba bu kişilerin ne gibi dertleri, sıkıntıları var, eğitim görüyorlar mı, eğitim görmeleri için neler yapmak gerekir, hiç düşündünüz mü? Kendinizi onların yerine hiç koydunuz mu? Gözlerinizi kapatıp evin içinde dolaştınız mı, film seyrettiniz mi? Kulaklarınızı kapatıp şarkı dinlediniz mi hiç? Tekerlekli sandalyeyle ağacın dibine kadar gidip saatlerce daldaki meyvelere baktığınız oldu mu? Eğer şimdiye kadar bunları hiç düşünmediyseniz, yaşamınızda bir şeyler eksik kalmış demektir. Engelliler Haftası, hayata, insanlara ve dahası kendimize bakış açımızı değiştirmeye vesile olabilir. Peki, daha duyarlı olmak için neler yapmalıyız? ENGELLİLER HAFTASI’NIN AMACI NEDİR? Engellilik insanlığın ortak sorunu olduğundan, Engelliler Haftası yalnız ülkemizde değil, Birleşmiş Milletlere üye 156 ülkede aynı tarihlerde kutlanır. Hafta boyunca engellilerin sorunları, topluma kazandırılmaları konularında yayınlar, toplantılar ve seminerler düzenlenir. Engellilere yardımcı olma bilinci aşılanmaya çalışılır. Engelli durumuna düşmemek için iş güvenliği önlemleri anlatılır. ENGELLİ OLMAYA SEBEBİYET VEREN DURUMLAR NELERDİR? Akraba evliliği: Doğuştan sakatlıkların önemli bir bölümü akraba evliliklerinden ortaya çıkar. Yakın akrabaların teyze, hala, amca, dayı çocuklarının evliliği sonunda çok sayıda kör, sağır, dilsiz ve zeka özürlü çocuk doğmaktadır. Gebelik öncesi tedbirsizlikler: Bebek bekleyen annelerin sık sık röntgen filmi çektirmesi, doktora gitmeden ilaç alması çok sık sigara ve alkollü içki içmesi doğan çocuğun sakat olmasına neden olur. 63 Özel Günler Engelli bireylerimizi topluma kazandırmak ve hayatlarını kolaylaştırabilmek için bütün bireylerin yapabileceği pek çok şey vardır. Örneğin, çevre düzenlemelerinin engelli bireylere uygun şekilde yapılması, günlük yaşamımızda sürekli kullandığımız alışveriş merkezlerinin engelli bireylere uygun olarak tasarlanması, trafik ışıklarına kurulan sesli düzeneklerin yaygınlaştırılması engelli bireylerimizin hayatlarını bir nebze de olsa kolaylaştırabilir. Engelli insanlarımıza acımak, onlara bakarak duygulanmak soruna çözüm getirmez. Engelli insanlarımız da yaşamlarını sürdürmek için çalışmak ve gelir sağlamak zorundadır. Engelli insanlarımızın da yapabileceği işler vardır. Engellilerin beceri ve yetenekleri doğrultusunda iş imkânı sağlayarak onları üretken ve verimli hâle getirebiliriz. Çünkü çalışmak, severek çalışmak yaşamı güzelleştirir, insanı mutlu eder. HER İNSAN ENGELLİ ADAYIDIR! Aşıların zamanında yapılmaması: Doğumdan sonraki ilk yılda verem, çocuk felci aşılarının zamanında yaptırılması gerekir. Aşılar zamanında yaptırılmazsa türlü sakatlıklar ortaya çıkar. Trahom, çocuk felci, romatizma, kalp ve damar hastalıklarının koruyucu, iyileştirici ilaç ve aşıları vardır. Bu aşı ve ilaçların doktor denetiminde verilmesine özen gösterilmelidir. Kazalar: İş kazaları, tarım kazaları, trafik kazaları, yangınlar, ateşli silahlar belli başlı sakatlık nedenleridir. Trafik kurallarına uyulmama sonucu her yıl ülkemizde çok sayıda trafik kazaları oluyor. Bu kazalarda çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybediyor. Bu tür kazalardan korunmak için dikkatli olunması, kurallara uyulması gerekir. NELER YAPILMALI? Ülke nüfusumuzun büyüklüğü hepimiz tarafından bilinen bir gerçek… Ancak bu nüfusun ne kadarını engelli bireylerimizin oluşturduğunu çoğumuz bilmeyiz. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan tablo hiç de önemsenmeyecek gibi değil… Sonuçlar, elbette ki bizlerin engelli bireylerimiz için ne kadar çalışmamız gerektiği hakkında bilgi veriyor. Ayrıca her insanın bir engelli adayı olduğunu düşünürsek herhâlde yapılacak çalışmaları çok daha fazla önemsemek gerekir. Engelli bireylerimizin, ülke nüfusuna oranının bu kadar çok olmasına rağmen çok az bir kısmı eğitim imkânlarından faydalanabiliyor. Oysa Avrupa’da engelli bireylerin tamamı eğitimin bütün olanaklarından faydalanıyor, hatta gerektiğinde eğitim imkânı engelli bireylerin ayağına kadar götürülüyor. Bu durum bizim büyük bir ayıbımızdır. Bu noktada, eğitimde fırsat eşitliği ilkesine ne kadar dikkat ettiğimizi oturup düşünmeli ve bu ilkenin gereğini yerine getirmek için neler yapmamız gerektiğini planlamalıyız. 64 Engelli insanların yaşadıkları sorunlar sadece kendilerinin değil; ailelerinin, çevrenin, toplumun, kısacası tüm insanların ortak sorunudur. İnsanların engelli olmaları çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan bir sonuç olmakla birlikte, onların normal bir hayat sürmeleri ancak toplumsal duyarlılığın oluşturulmasıyla mümkündür. Bu anlamda, engelli vatandaşlara acıma duyguları ile yaklaşmak yerine, kurumsal hizmetlerin geliştirilmesi esas alınmalıdır. Bu nedenle engellilere hizmet götüren kamu, özel sektör ve gönüllü sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesine önem verilmelidir. Hiçbir engelliliğin bilerek ve isteyerek olmadığını unutmayalım. Her normal insanın bir engelli adayı olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmayalım. Engellilere verebileceğimiz en büyük desteklerden biri de, onlara karşı, bir tebessüm, bir selam, bir kucaklaşma, hal hatır sorma olmalıdır. Bunun için, engellilere acıyarak değil, onlara hak ettikleri ve gereken değeri vererek yardımcı olmalıyız. Özel Günler 65 Sağlık İHMALE GELMEYEN SOLUNUM YOLU HASTALIĞI: ASTIM A stımınız kontrol altında olmadığı zamanlarda neler yaşıyorsunuz? Nefes alırken ötme sesi mi çıkarıyorsunuz? Göğsünüzde darlık mı hissediyorsunuz? Astım hiç yakanızı bırakmayan sessiz ve sinsi bir rahatsızlık olabilir. Belirtileriniz olmadığı zamanlarda bile hava yollarınız daralmış ve iltihaplı olabilir. Bu yüzden de kendinizi iyi hissediyor olsanız bile astımı sürekli olarak kontrol altında tutmak büyük önem taşıyor. Tedavi edilmediği durumlarda, astımın uzun vadede akciğer işlevi kaybına yol açtığını gösteren kanıtların sayısı artıyor. Bu ayki sayımızda, 3 Mayıs Dünya Astım günü sebebiyle, çeşitli uyarıcılar nedeniyle solunum yollarını meydana getiren bronşların kasılarak daralması, bronş zarının şişmesi ya da balgam gibi yapışkan sıvıların hava yollarını tıkaması ve aşırı duyarlılık sonucu solunum güçlüğüne neden olan astımla ilgili sizleri bilgilendirmek istiyoruz… 66 Sağlık 67 Sağlık Astım uygun ilaçlar ve doğru tedavi uygulamaları ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. ASTIMIN TETİKLEYİCİLERİ NELERDİR? Astım belirtilerinizi alevlendirebilecek çeşitli tetikleyiciler bulunuyor ve bunlar insandan insana farklılık gösteriyor. Siz tetikleyicilerinizi belirleyip bunlardan uzak kalarak, rahatsızlık veren astım belirtilerini önleyebilirsiniz. Sigara: Evinizde ve etrafınızda sigara içilmesine izin vermeyin, bilhassa yatak odanızda ve arabanızda. Toz Böcekleri: Kumaş ve halılarda yaşayan, gözle görülmeyen hayvancıklara karşı, yatak ve yastığınızı toz geçirmeyen özel bir kılıfla kaplayın. En az 5 yılda bir eski yastıklarınızı yenileri ile değiştirin. Yatağınızdaki çarşaf ve yorganları her hafta, sıcaklığı 55 dereceden yüksek olan suda yıkayın. Yatağınızın tozlanmaması için, gündüzleri tüm yatağı kaplayan bir yatak örtüsü serin. Gece, örtüyü başka bir odaya koyun. Ev Hayvanları: Evde tüylü hayvan beslemeyin, varsa dışarıda tutun. Evinizde hayvan bulunmasına engel olamıyorsanız hiç olmazsa yatak odanıza sokmayın ve yatak odasının kapısını sürekli kapalı tutun. Hamamböcekleri: Astımı olan birçok kişi hamam böceklerinin kuru döküntü ve dışkılarına alerjik olabiliyor. Yatak odanızda yiyecek bulundurmayın. Yiyecekleri ve çöpü kapalı kutularda bulundurun (gıda maddelerini asla dışarıda bırakmayın). Tuzaklar ve ilaçlar ile hamamböceklerini yok edin. Hamam böceklerini öldürmek için sprey kullanıyorsanız, koku geçene kadar o odaya girmeyin. Ev Küfü: Damlayan musluk, boru ve diğer su kaynaklarını onarın. Küflü yüzeyleri çamaşır suyu içeren bir temizlik maddesi ile silin. Küflenmiş banyo perdelerini yıkayın veya yenileyin. 68 ASTIMIN BELİRTİLERİ NELERDİR? • Çoğu astımlı hasta aşağıdaki klasik belirtilerin bir veya daha çoğunu yaşar: • Ötme Sesi - Nefes verirken çıkan, ıslığa benzer ses. • Öksürük - Bir türlü kesilmeyen, geceleri başlayan veya daha da kötüleşen bir öksürük. • Göğüs Darlığı - Göğüs çevresinde halatla sıkılıyormuş gibi bir his. • Nefes Darlığı - İncecik bir kamıştan nefes almaya çalışıyormuş, hatta hiç nefes alamıyormuş gibi bir his. • Özellikle nefes vermekte zorluk. Sağlık Duman, Kuvvetli Kokular ve Spreyler: Mümkünse odunlu soba, kerosenli ısıtıcı kullanmayın ve şömine yakmayın. Parfüm, talk pudrası, saç spreyi ve boya gibi kuvvetli koku ve spreylerden uzak durmaya çalışın. Polen veya Açık Hava Küfleri: Pencereleri kapalı tutun. Mümkünse, öğlen ve öğleden sonra saatlerinde evde kalın. Polen ve bazı küf tipleri bu saatlerde çok yoğundur. Spor: Egzersiz yapmaya başlamadan önce belirtileri önlemek amacıyla herhangi bir ilaç alma konusunda doktorunuza danışın. Egzersize başlamadan önce 6 ila 10 dakika boyunca gerilerek veya yürüyerek ısının. Hava kirliliği ve polen düzeylerinin (polene alerjiniz varsa) yüksek olduğu zamanlarda açık havada çalışmayın veya başka bir aktivitede bulunmayın. Soğuk Algınlığı ve Enfeksiyonlar: Grip aşısı olun. Bol bol dinlenin, dengeli beslenin, düzenli olarak egzersiz yapın, bol sıvı tüketin ve soğuk algınlığı olanlardan uzak durarak sağlıklı kalmaya çalışın. Hava: Soğuk ve rüzgârlı günlerde ağız ve burnunuzu bir atkıyla kapatın. Diğer Tetikleyiciler: Sülfitli gıdalardan uzak durun. Örneğin, astım belirtilerine neden oluyorsa, bira veya şarap içmeyin, karides, kuru meyve veya işlenmiş patates yemeyin. TEDAVİSİ NASIL YAPILIR? Astım tedavisinde; egzersiz dâhil normal günlük yaşantıyı sağlamak, normal akciğer fonksiyon testlerini sağlamak, kronik şikâyetleri önlemek, astım ataklarını önlemek, hastaneye başvurma sıklığını en aza indirmek, yan etkisi en az ya da hiç olmayan ilaçları seçmek gerekiyor ve bu hedefleri gerçekleştirebilmek için; hastanın bilgilendirilmesi ve eğitimi, tedavinin ve hastalığın takibi, hastaya en uygun takip yöntemleri belirlenmesi, astımı tetikleyici faktörlerin giderilmesi ve gerekiyorsa aşılara başvurulması gerekiyor. TEDAVİDE KULLANILAN İLAÇLAR NELERDİR? Şikâyet Gideren İlaçlar (kısa ve uzun etkili bronş genişleticiler): Bu ilaçlar daralmış olan havayollarını genişletir, hastanın rahat solunum yapmasını sağlarlar. Etkileri hemen başlar, yaklaşık 4 saat süre sonra sona erer. Bu ilaçlar geçici bir rahatlık sağlarlar. Ayrıca, ihtiyaç duyulan kısa etkili bronş genişletici ilaç miktarı astımın seyri hakkında bilgi verir. Yani bronş genişletici ilaç kullanımının artması, astımın kötüleşmekte olduğunun bir göstergesidir. Tedavi Eden İlaçlar (antiinflamatuvarlar): Astım tedavisinin olmazsa olmaz ilaçlarıdır. Havayollarında astıma bağlı oluşan inflamatuvar (yangısal) değişiklikleri tedavi ederler. Dolayısıyla astım şikâyetlerini kalıcı olarak ortadan kaldırırlar. Bu grup ilaçların etkisi bronş genişleticiler gibi hemen başlamaz. Bu nedenle doktorun belirlediği program dâhilinde sabırla kullanılmalı, etkisi yok gerekçesiyle ilaçlar kesilmemelidir. Kullanılacak ilaç ve dozu astımın şiddetine göre seçilir. Belli bir programla kullanılır, hastalık bulguları düzeldikçe doz azaltılır. Hastalık şiddetlenirse doz artırılır ve kullanılan ilaç türleri değiştirilir. Bu tedavi şekli, ‘basamak tedavisi’ olarak adlandırılır. İnhalasyonla (solunum yolu ile) Kullanılan İlaçlar: Astım tedavisinde kullanılan modern ilaçlar “inhalasyon cihazı” adı verilen özel cihazlarla uygulanır. Burada amaç kullanılan ilacın doğrudan akciğer havayollarına, yani ilacın etkili olması istenilen bölgeye ulaştırılmasıdır. Ayrıca bu sayede ilacın sistemik emilimi yani kan dolaşımına geçmesi de en aza indirilir ve hasta ilaç yan etkilerinden korunmuş olur. Cihazlarla ilgili olarak, kuru toz inhaler cihazlarının hepsini nemden korumaya, bu nedenle kuru bir yerde muhafaza etmeye ve cihaz içine nefes vermemeye çok dikkat edilmelidir. ASTIMLA BAŞARILI BİR HAYAT YAŞAMAK MÜMKÜN! Astım, uygun ilaçlar ve doğru tedavi uygulamaları ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Özellikle erken dönemde başlanan tedavilerle tamamen sağlıklı ve normal bir yaşam sürdürmek, her türlü güç gerektiren işi ve sporu yapabilmek, okula ya da işe düzenli olarak gidebilmek ve rahat bir uyku uyuyabilmek mümkündür. Astım hastalığınız varsa bundan üzüntü duymamalı, umutsuzluğa kapılmamalı ve utanmamalısınız. Unutmayın ki, tüm dünyada 150 milyondan fazla astım hastası bulunuyor. 1996 Atlanta Yaz Olimpiyatları’na katılan 196 atletin 43’ü astım hastasıydı ve 34’ü astım ilacı kullanıyordu deseler, inanmakta güçlük çekersiniz belki ama astımla başarılı bir hayat sürdürmenin en güzel örneğidir bu… 69 Özel Günler 15 MAYIS HAVA ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNÜ ÖZGÜR KANATLI KAHRAMANLAR 1630 yılında Hazerfen Ahmet Çelebi, Osmanlı İmparatorluğu zamanında İstanbul Galata Kulesinden kanat takarak uçar, İstanbul Boğazı’nı geçerek Anadolu yakasına iner. İnsanların uçmayı gerçekleştireceğinin ilk ispatı olan bu Türk önderinin başarısı, dünya milletlerine de örnek olur, bu uğurdaki çalışanlara inanç ve güç kaynağı olur. 70 Özel Günler 1926 yılından itibaren 1935 yılına kadar 10 yıl süreyle her yılın 27 Ocak gününde Hava Şehitlerini Anma Günü adıyla tören düzenlenir fakat Ocak ayının, Türkiye’nin en soğuk aylarından biri olması, yurdun birçok yerinde Hava Şehitlerini Anma Günü’nün arzu edilen şekilde yapılamamasına neden olur. A merika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa ülkelerinde uçmaya ve uçak yapımı çalışmalarına önem verilir. Birçok taşıma aracı olmakla birlikte, yurt savunmasında da kullanılmaya başlanır. Uçak sanayisi hızla ilerler ve büyük gelişmeler sağlanır. Günümüzde bütün teknik yeniliklere sahip, ses hızını aşan yolcu ve savaş uçakları yapılır. Ülkelerin korunmasında havacılık büyük önem kazanır. Karaları, denizleri, gökleri ile bölünmez bir bütün olan güzel yurdumuz Türkiye’de 15 Mayıs günü, hava şehitlerini milletçe andığımız “HAVA ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNÜ”dür. Her yıl ülkemizde, 15 Mayıs günü büyük bir saygıyla, minnet ve gurur duyguları ile içtenlikle anılır. Uçmayı başarmak ve uçakları uçurmak yolunda, yurdumuzu ve milletimizi göklerimizde korumak uğruna, insanlık ve barış uğruna canlarını veren hava şehitlerimiz, bizlere ve dünyaya örnek ve önder olanlardır. İLK HAVA ŞEHİTLERİMİZ İÇİN ANMA GÜNÜ DÜZENLENMESİ Türk Hava Kuvvetleri’nin kuruluşunun ilk yıllarında hem Türk Hava Gücü’nün tanıtılması hem de İslam ülkeleri arasında bir dostluk ve yakınlaşma sağlamak amaçlarını taşıyan bir İstanbul-Kahire seferi düzenlenir. İstanbul-Kahire uçuşunda 27 Şubat 1914’te şehit olan Yzb. Fethi ve Yzb. Sadık Beyler ile yine aynı uçuşta 11 Mart 1914’te şehit olan Tğm. Nuri Bey, Türk Hava Kuvvetleri’nin ilk şehitleridir. Bu ilk Hava Şehitlerinin anısına, İstanbul’un Fatih semtinde 1914 yılında bir anıt yapılmasına başlanır ve anıt 1916 yılında bitirilerek törenle açılır. Bu anıtın açılışında yapılan tören, aynı zamanda Türk Hava Şehitleri için düzenlenmiş olan ilk anma günü olur. Bu tarihten 1926 yılına kadar geçen dönem içinde, Hava Şehitleri’nin anılması için müstakil olarak bir tören düzenlenmez. Hava Şehitleri’nin anılması için müstakil olarak tören düzenlenmesine 1926 yılında başlanır ve 1926 yılından 1935 yılına kadar her yılın 27 Ocak gününde Hava Şehitlerinin Anma Günü adıyla törenler düzenlenir. Bu husus, Yüce Önder Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından 16 Şubat 1925’te kurulan ve günümüzde Türk Hava Kurumu genel başkanlığı adını taşıyan Türk Tayyare Cemiyeti’nin kuruluş yönergesinin 36. maddesinde yer alan hususlara uygun olarak yerine getirilir. 71 Özel Günler Yönergenin 36. maddesi şöyledir: “30 Ağustos Zafer Bayramı aynı zamanda Havacılık Bayramı’dır. Her yılın 27 Ocak günü, Türkiye Tayyare Şehitleri’ni anma günü olarak kabul edilmiştir. 27 Ocak günü öğleyin Türkiye semalarında uçuş faaliyeti bir saat durdurulur. Cemiyet şubelerinin düzenledikleri törenlerle Hava Şehitleri ziyaret edilir.” Hava Şehitleri’ni Anma Günü’nün 27 Ocak olarak kabul edilmesinin nedeni, Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı’nın birçok cephesinde pilot olarak görev yapmış ve İstiklal Savaşı döneminde Türk Havacılığının hem kurucusu, hem öğretmeni, hem de üstün niteliklere sahip bir pilotu olan Bnb. Fazıl Bey, 27 Ocak 1923 günü görev uçuşunda şehit olmasıdır. İşte bu büyük havacının şehadet tarihi bütün “Hava Şehitlerimiz” için anma günü olarak kabul edilir. 1926 yılından itibaren 1935 yılına kadar 10 yıl süreyle her yılın 27 Ocak gününde Hava Şehitlerini Anma Günü adıyla tören düzenlenir fakat Ocak ayının, Türkiye’nin en soğuk aylarından biri olması, yurdun birçok yerinde Hava Şehitlerini Anma Günü’nün arzu edilen şekilde yapılamamasına neden olur. Türk Hava Kurumu’nun 1935 yılında yapılan 6. kurultayında yerel yöneticilerin de görüşleri alındıktan sonra, daha önce her yılın 27 Ocak gününde yapılmakta olan Hava Şehitlerini Anma Günü’nün 1935 yılından itibaren her yılın 15 Mayıs gününde yapılmasına karar verilir. Bu karar gereğince 1935 yılından itibaren Hava Şehitlerini Anma Günü törenleri her yılın 15 Mayıs gününde yapılır. İLK HAVA ŞEHİDİMİZ İlk havacılarımızdan olan Binbaşı Fazıl Bey, son derece yurtsever, olağan üstü cesur, mesleğine açık ve bilgili bir havacıydı. Bi- 72 rinci Dünya Savaşı›nın son günlerinde İstanbul üzerine gelen beş İngiliz uçağı ile tek başına savaşması onu milli kahraman yapmıştı. Fazıl Bey bu saldırıda bir düşman uçağını hasara uğratmış, kendi uçağı da ağır şekilde yaralanmıştı. Buna rağmen, benzini tükenen uçağını alana indirmeyi başarmıştı. Kurtuluş Savaşı başında o da birçok arkadaşı ile Anadolu›ya geçmiş, savaş boyunca Uçak Bölüğü komutanı olarak hizmet görmüş, 5 Eylül 1922 günü de binbaşılığa yükselmişti. 27 Ocak 1923 günü, Binbaşı Fazıl, öğrencisi Deniz Astsubayı Emin ile havalanır. Motor üst üste arıza yapar. Binbaşı Fazıl alana inmek için dönmek ister. Fakat hızı azalan ve yerden sadece 35 metre yükseklikte olan uçak bu dönüşe dayanamaz, yere çakılır. Öğrenci Astsubay Emin hemen şehit olur. Beyin kanaması geçiren Binbaşı Fazıl da, hastaneye kaldırıldıktan altı saat sonra hayata gözlerini yumar. GÖKLERİNE SAHİP ÇIKAMAYAN ULUSLAR BAĞIMSIZ OLAMAZLAR Bu şehitlerimiz, bugünün pilotlarının yetişmesinde, havacılığımızın gelişmesinde ve yurt savunmasında ilk temelleri atan kişilerdir. Geleceğe güven ve umut veren kişilerdir. Canlarını vatanı ve milleti, dünya barışı için veren bütün şehitlerimizi yalnız 15 Mayıs’ta değil, hayatımız boyunca anıyor, kalbimizde yaşatıyoruz. Kahraman pilotlarımızın bu anlamlı günlerini kutluyor, sevgi ve saygılarımızı özgür kanatlarına gönderirken kazasız belasız güzel uçuşlar temenni ediyoruz... Tüm hava şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz... Özel Günler 73 Özel Günler 74 Özel Günler 5-6 MAYIS HIDIRELLEZ: BOLLUK VE BEREKET BAYRAMI H ıdırellez, Türk dünyasınca kutlanan mevsimlik bir bayramdır… Hıdırellez’de, Hızır ve İlyas, yeryüzünde buluşur, en azından, Hıdırellez inancına sahip olan kişiler, bunun böyle olduğuna inanırlar. Hıdırellez günü, doğa ve insan sevgisi çok önemlidir çünkü Hızır ve İlyas, insanları, doğayı, iyiliği ve cömertliği seven, bereketin simgesi olan, kutsallıklarına inanılan dinsel varlıklardır. Hıdırellez günü, bazıları sabah gün doğarken kırlara, bağlara, bahçelere çıkıp buralarda Hızır’ın ayak izlerine basarak bolluğa ulaşmayı düşler. Peki, Hıdırellez neye dayanır, ne zaman ve nasıl kutlanır, inanca göre yapılması ve yapılmaması gerekenler nelerdir? Hıdırellez geleneklerini hep birlikte okuyalım… HIDIRELLEZ NE ZAMAN KUTLANIR? Hıdırellez’in, farklı takvimlere göre, farklı zamanlarda kutlandığını belirtmek gerekir. Hıdırellez, Miladi takvime göre 6 Mayıs, Rumi takvime göre ise 23 Nisan tarihlerine denk gelir. 6 Mayıs – 8 Kasım tarihleri arasında yer alan günler Hızır Günleri diye anılır ve yaz aylarını ifade eder. 8 Kasım – 6 Mayıs tarihleri arasında kalan günler ise İlyas Günleri adı ile bilinir ve kış aylarını ifade eder. HIDIRELLEZ NEDEN 5 MAYIS’TA KUTLANILMAYA BAŞLAR? Hıdırellez, 6 Mayıs’ta dolaşarak tutulan dilekleri toplar, buna inanılır… Bu dileklerin toplanma saatleri güneşin doğmadan önceki zaman dilimi olarak kabul edilir. 6 Mayıs 05.00’a kadar olan herhangi bir zaman diliminde, Hıdırellez gelerek dileklerinizi alabilir; yani 6 Mayıs’ın ilk saatlerine Hıdırellez dileklerinizi hazırlamış olmalısınız. Bu nedenledir ki Hıdırellez 5 Mayıs akşamında kutlanmaya başlanır. 75 Özel Günler Hıdırellez gecesi ibadetle geçirilir. Hıdırellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. HIZIR PEYGAMBER KİMDİR? Hızır, hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış, özellikle de baharda insanlar arasında dolaşarak onlara yardım eden, bolluk, bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında bir elçidir. Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir. Hızır, baharın, baharla vücut bulan taze hayatın sembolüdür. Efsaneye göre, Hızır’ın boz bir atı vardır ve insanların imdadına yetişir, insanüstü kişiliği ve yetileriyle, insanlara çare kapısı olur. Kimliği birçok kültürde farklılık gösterse de, yeşili sevdiği inancı hâkimdir. Hıdır ismi, Arapçada yeşil, yeşillik yer manasına gelen -hadr ve -hıdr kökünden türemiştir. Anadolu inancında da Hıdır’ın bastığı yerler yeşillenir, geçtiği yol boyunca bitkiler fışkırır. Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hızır’a atfedilen özelliklerin bazıları şöyledir: Zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir. Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder. Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar. Dertlilere derman, hastalara şifa verir. Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar. İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder. Uğur ve kısmet sembolüdür. Mucize ve keramet sahibidir. HIZIR VE İLYAS PEYGAMBERLERİN BULUŞMASI… 76 Yaz ayları, çok sıcak günlerin geldiğini gösterdiğinden dolayı, 6 Mayıs gecesi, inanışa göre Hızır ve İlyas peygamberler birlikte yeryüzünde buluşup, darda, zorda olanları kurtarmaya çalışır. Hızır peygamber karada, İlyas peygamber ise denizde, umulmayan bir yerde, umulmayan bir zamanda bulunur. Bu şekilde dilekleri de Özel Günler gerçeğe dönüştürdüklerine inanılır. Bu bilgiler doğrultusunda, 6 Mayıs tarihinin, bahar aylarının başlangıcı olduğu bilinir. Bolluk ve berekete adım atılan bir gündür… isteyen kimseler, Hıdırellez gecesi herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar. HIDIRELLEZ GÜNÜ NELER YAPILIR? Uğur, servet, mal, bol talih, bereket, sağlık, mülk gibi dilekler kâğıtlara yazılır ve gül ağacının altına konulur ya da rivayete göre okuryazar olmayan Hızır’ın daha iyi anlaması için dilekler resmedilip, ev, bebek, beşik, okul gibi basit, anlaşılır çizgilerle ifade edilir. Hıdırellez sabahı erken kalkmak uğurlu kabul edilir. Sabahleyin dua edilmesi, dilek ve temennilerde bulunulması, toplu olarak ailece yemek yenilmesi, Kuran kıraati, sabah namazından önce kabir ziyareti, yapılması gereken âdetlerdir. Hıdırellez kutlamaları genel olarak yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılır. Özellikle suyu bol yeşillik yerlerde zaman geçirilmesi âdeti vardır. Hatta bazı yörelerde ateş yakılır, bereket, bolluk günü olarak kabul edilir. Hıdırellez’de baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme âdeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bu günde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır. O gün bütün evin temizlenmesi, güzel yeşil şifalı otlarla yemeklerin yapılması âdettendir. Çeşitli yiyecekler hazırlanır, yumurta kaynatılır. Ağzı açık bükme, katmer, börek, irmik helvası vb. gibi yemekler hazırlanır. Evdeki her kişi için yedi fasulye ya da yedi nohut ekilir, gelebilecek kötülüklerin bunlara gelmesi dilenir. Hıdırellez günü, erkenden kalkılıp kapılar açılır. Kadınlar el ve ayaklarına kına yakarlar. Genç kızlar için hazırlanan sandıklar açılır. Genç kızların başları üzerinde Hıdırellez günü yeni kullanılmamış kilit açılır. Nişanlılar arasında oğlan evi, kız evine Hıdırellez Kurbanı olarak süslenmiş bir koç gönderir. Bu kurban ertesi gün kesilerek birlikte yenir. Yemeğe çağırılanlar, çarşaf, havlu yemeni ve gönüllerinden kopan armağanlar getirirler. Getirilen armağanlar ipler üzerinde sergilenir. HIDIRELLEZ GECESİ NELER YAPILIR? Hıdırellez gecesi ibadetle geçirilir. Hıdırellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağ-bahçe, araba DİLEKLERİNİZ GERÇEK OLSUN! En önemlisi de, Hıdrellez günü, açların doyurulması, dargınların barıştırılması, üzüntülü olanların sevindirilmesine çalışılır. Unutmamak gerekir ki, geleneklerimiz, bu topraklar üzerinde, yüzlerce yıldır, milyonlarca insan tarafından inanılarak yapılan uygulamalardır. Sizler de, bu güzel âdetleri uygulayıp, Hıdırellez vesilesiyle dileklerinizin gerçekleşmesi için dualar edebilirsiniz. Dileklerinizin yerine gelmesi, uğur ve şansınızın artması, hastaların şifa bulması dileğiyle… Hıdırellez Bayramınız kutlu olsun! HIDIRELLEZ’DE NELER YAPILMAZ? • Hıdırellez günü sabah erkenden kalkmayan kişinin işleri ters gider. • Evin pencere ve kapıları kapatılmaz. • Evler ilaçlanmaz. Nasip süpürülür inancı ile bazı bölgelerde evler süpürülmez. • Çamaşır yıkanmaz. Yünlü giyecekler güneşe çıkarılır. • Evlenme çağına gelmiş kızlara bulaşık yıkattırılmaz. • Un elenmez ve ekmek yapılmaz. Un kabına veya hamur tahtasına el sürülmez. • Yoğurt çalınır. Ancak maya kullanılmaz. Yoğurdun tutması halinde eve Hızır’ın uğradığına inanılır. • Hıdırellez’de salıncakta sallanmayanın o yıl çeşitli rahatsızlıklarla karşılaşabileceğine inanılır. Salıncakta sallanma bir bakıma ateş üzerinden atlama şeklinde o yıl için sağlık ve sıhhat dileği geleneği ile aynıdır. Hastalıkların, dertlerin sallanma sırasında döküleceğine inanılır. • Yeşil ot, dal veya çimen koparılmaz. Çiçek toplanmaz. • Bağ ve bahçelerde çalışılmaz, tarlaya gidilmez. Eve kuru çalı-çırpı götürülmez. 77 Kültür Sanat Film X-Men: Geçmiş Günler Gelecek Son 3 Gün Godzilla 3D Gösterim Tarihi: 23 Mayıs 2014 Gösterim Tarihi: 02 Mayıs 2014 Gösterim Tarihi: 16 Mayıs 2014 Tür: Aksiyon , Bilimkurgu Tür: Aksiyon, Gerilim Tür: Bilim Kurgu, Aksiyon, Macera X-Men zamanda yolculuk yapmak zorundadır. Amacı dünyadaki tüm canlılar üzerinde evrensel bir etkisi olacak önemli bir tarihi olayı değiştirmektir. Tahmin edebileceğiniz gibi bu zorlu görevde X-Men’i yine bir sürü macera bekliyor. Filmin yönetmenliğini Bryan Singer yapıyor ve başrollerini Jennifer Lawrence, Hugh Jackman ve Michael Fassbender paylaşıyor. Gizli servis ajanı Ethan Runner, şimdilerde eskiden olduğu kadar dinç ve sağlıklı değildir. Bu yüzden de uzaklaştığı kızıyla daha çok vakit geçirebilmeyi arzulayan Runner, neredeyse tüm zamanını çalışarak geçirmektedir. Başka bir çalışma arkadaşı, tam da bu esnada reddedemeyeği bir teklifte bulunur. Ethan Runner’a hayatını uzatabileceği bir ilaçtan bahsedilir ve test aşamasında olan bu ilacı kullanması karşılığında son bir göreve katılması istenir. Ajan Runner anlaşmayı kabul ettikten sonra kendisini zorlu bir son görevin içerisinde bulurken, ilacın neden olduğu şiddetli halüsinasyonlardan sıyrılması da bir hayli zor olacaktır. Devasa canavar Godzilla uykusundan uyanıp kendisine yapılanların intikamını almak harekete geçiyor! Önümüzdeki dönemin merakla beklenen yapıtlarından olan filmin senaryo ekibinde David Callaham (‘The Expendables’), David S. Goyer (‘The Man of Steel’), Max Borenstein (‘Seventh Son’) ve Frank Darabont (‘The Walking Dead’) bulunurken yönetmenliğini, Monsters filmiyle tanıdığımız Gareth Edwards üstleniyor. Albüm Bora Coldplay Demet Akalın Bora’dan ilk albüm: Yabancı İngiliz müzik grubu Coldplay, Mayıs ayında yayınlayacakları yeni albümleriyle geri dönüyor. Dünya ünlü müzik grubu Coldplay, ‘Ghost Stories’ adını verdikleri yeni albümlerini 19 Mayıs’ta yayınlayacaklarını duyurdu. İngiliz grup, 9 şarkının bulunacağı yeni albümlerinden ‘Magic’ ve ‘Midnight’ adlı single’larını hafta içinde yayınlamıştı. ‘Ghost Stories’, grubun en son 2011’de çıkardıkları ‘Mylo Xyloto’dan sonra yayınlayacakları 6. stüdyo albümleri olacak. Yeni Albüm “Rekor” Prodüktörlüğünü Samsun Demir, müzik direktörlüğünü ise Yüksek Sadakat grubundan Serkan Özgen ve Uğur Onatkut’un yaptığı ‘Yabancı’nın klip yönetmenliğini ise İmre Haydaroğlu yaptı. Trump Towers’ın helikopter pistinde çekimleri gerçekleşen klip, müzik kanallardaki yerini aldı. 78 Pop müziğin kraliçesi Demet Akalın, “Rekor” adını verdiği yeni albümünü müzikseverlerin beğenisine sunuyor. Şimdiye kadar yaptığı 7 albüm, 2 single ve 2 maxi single ile her defasında dinlenme rekorları kıran Demet Akalın; “Rekor” albümünün çıkış parçasını da “İlahi Adalet” olarak belirledi. Kültür Sanat Kitap Benim On Altıncı Yüzyılım Shakespeare’in Sırrı Küçük yaşlarda anne-babası ayrılan, ardından annesinin onu terk etmesiyle ailevi bağlara inancı kalmayan Cat, insan ilişkilerinde başarısız bir genç kızdır. Kendisiyle yakınlık kurmak isteyenlere karşı mesafeli duran, aynı zamanda aşka duvar örmüş biridir. Ta ki babası ve babasının hiç hoşlanmadığı nişanlısıyla çıktığı Floransa tatilinde tanıştığı, doğaüstü güçlere sahip bir Çingene onu 16. yüzyıl İtalya’sına gönderene kadar… Yazar : Elise Broach 500 Yıllık Bir Kolye Ve William Shakespeare Zamanına Uzanan Bir Sır… Ailesiyle birlikte başka bir kasabaya taşınan Hero, burada ve yeni okulunda çok sıkılacağını düşünür. Fakat taşındıkları ev hakkında bilmediği müthiş bir sır vardır: Evin eski sahiplerine ait efsanevi bir elmas! Okulun en popüler -ve kesinlikle en yakışıklıçocuğu Danny Cordova, bu sırrı çözmek için pek bir isteklidir, hatta kayıp elması arama konusunda Hero’ya yardım etmek ister. Araştırmaları sürerken komşuları Bayan Roth ise, iki arkadaşa kolyeyle ilgili akıl almaz sırlar anlatır… Yazar : Rachel Harris Siyaha Çalan Bahar Yazar: Louise Penny İlkbaharın gelişiyle doğanın canlanmaya başladığı Three Pines’ta hayat normal seyrinde huzurlu bir şekilde devam ederken, bölge halkı tarafından çok sevilen Madeline’in ani ölümü herkesi şaşkına çevirir. Bu ölümün nedeni kalp krizi gibi görünse de, Başmüfettiş Armand Gamache’ın olayın üzerine gitmesiyle Madeline’in aslında bir cinayete kurban gittiği anlaşılır. Peki, iyilik meleği olarak bilinen Madeline’in korkunç bir şekilde ölmesine neden olan kişi ya da kişiler kimdir? Three Pines sakinleriyle oldukça iyi ilişkileri bulunan kadının hayatına niçin son verilmek istenmiştir? Konser Yeni Türkü Tarkan Haluk Levent Mekan: Jolly Joker İstanbul , İstanbul Mekan: İTÜ Stadyumu, İstanbulUL Mekan: Jolly Joker İstanbul Konser Tarihi: 31 Mayıs 2014 22:00 Konser Tarihi: 09 Mayıs 2014 21:00 Konser Tarihi: 20 Mayıs 2014 Salı Günü 21:00 Yeni Türkü, 31 Mayıs akşamı sevilen şarkılarını Jolly Joker İstanbul’da sizler için seslendirecek. Megastar Tarkan, İTÜFEST kapsamında 9 Mayıs’ta İTÜ Stadyumu’nda! Adres:Balo Sok. No: 22 Beyoğlu İstanbulMail:[email protected] Şimdi ve Sonra... Yeni Türkü... 79 Çocuk - Bulmaca c e va p l a r 80 Spor 81 82 83 84
© Copyright 2024 Paperzz